119'uncu sayı

15
2 7 TRT va Anadolu Ajans› buldu¤u ilk f›rsatta yandafl medyan›n yan›na kofltu Aile hekimli¤i ‹stanbul’da da hayata geçti. 3.500 kifliye 1 dok- tor düflüyor KCK davas›yla gündeme gelen Kürtçe savunma talebi- nin geçmifle dayanan öyküsü Gökten üç polis düfltü, Zaman’›n zam sevinci, AKP’nin alkolle imtihan›... Etik bahane Hekimini bulan hizmeti al›r ‘‹dam tunne’ Dafl yok mu dafl! SAYFA SAYFA SAYFA SAYFA Y›l 5 Say› 119 12 Kas›m 2010 • 1 TL 13 14 Kenar Notlar› / Sayfa 2 Eflit de¤ilsiniz dedikçe... Hayati Can / Sayfa 7 Yeni talan alanlar› için... Tufan Sertlek / Sayfa 8 Art›k aile hekimimiz var Y›lmaz Bozkurt / Sayfa 14 Yaflas›n renklerin kardeflli¤i Kadına dönük şiddetin 1 yılı Biz bunu hep yapıyoruz Dersimiz din, okul özel ‹stanbul’da flehiriçi u- lafl›ma zam yap›ld›. Bir önceki zam› geri ald›- ran Halkevciler, ‘‹stan- bullu süprizlere haz›r- l›kl› olsun’ diyor S. 7 Enerji ‘sen’ siz olur mu? Güvencesizleflen enerji çal›flanlar› mücadeleci bir sendika aray›fl›nda. Enerji-Sen, bu ihtiyaca çözüm üretmeye çal›fl›yorS. 8 Y›llar, kad›na yönelik fliddette bir de¤ifliklik getirmese de kad›nlar yeni mücadele yöntem- leri gelifltiriyor; 25 Kas›m’a fliddetin teflhiriyle gidiliyor S. 10 Din dersinin yayg›nlaflt›r›lmas›, kademeli e¤itime geçifl ve özellefltirme kararlar›n›n al›nd›¤› Milli E¤itim fiuras›, Ankara E¤itim Hakk› Meclisi taraf›ndan protesto edildiS. 6 MESS-AKP el ele Hükümet istihdam sorununu iflveren lehine çözüyor. AKP’nin stratejisine dayanan plan, grup toplu ifl sözleflmesi sürecinde MESS taraf›ndan iflçiye dayat›l›yor S. 9 HES’ler, ser- mayenin do¤ay› ve temel hizmetleri metalaflt›rma sald›r›s›n›n bir parças›. HES direniflleri, halk›n hak mücadelelerinde öne ç›k›yor S. 12 Afl›k Gökhani Eserlerine, ‘Romanti¤e inat real- ist’ türkü adl› kitapta toplayan 22 yafl›ndaki halk ozan› Afl›k Gökhani ile konufltuk S. 15 ‹flgalcinin yeni hedefi Irak ve Afganistan’da yüz binlerce insan› katle- den ABD gözünü Arap Yar›madas›’n›n güneyindeki Yemen’e dikti. Bahane yine ‘terör’; amaç yine ‘petrol’ S. 5 Do¤a ticarilefliyor Meydan okuyanlar sokakta AKP, YÖK’e sahip ç›karak 12 Eylül darbesinin izinde gitti¤ini gösterdi. Gençlik, YÖK’ün kurulufl y›ldönümü olan 6 Kas›m’da darbenin kurdu¤u, AKP’nin güç verdi¤i YÖK’e karfl› Ankara’da bulufltu AKP derdinin darbeyle he- saplaflmak olmad›¤›n›, gerici- neoliberal iktidar›n› pekifltir- mek oldu¤unu ispatlad› Yarg› darbeciler hakk›ndaki suç duyurular›na takipsizlik karar› verdi. Hükümet Ev- ren’in maafl›na zam yapt› Hak mücadeleleri ne CHP’yi bekler ne CHP’ye b›rak›l›r YOL YAZISI S. 3 Evren’e zam, YÖK’le devam, sermayeye ihtimam CHP’de beklenti çok ama ışık yok CHP’nin net bir politik hat çizmeden ilerledi¤i yolda, emekçinin yaln›zca ad› geçiyor. Yeni yönetim kadrosunda halk›n örgütlü kesimlerinin temsilcileri yok S. 3 Kürt sorununda çözüm beklentileri ve çözümsüzlükte ›srar kol kola gidiyor. Ateflkes Haziran’a kadar uzat›ld›. Çat›flma- n›n güncel oda¤› anadil talebi... S. 4 Savaş anadilde, barış pamuk ipliğinde AKP’nin cemaat ittifakı çatırdıyor mu? AKP içindeki Nakflibendi - Fethullahç› gerilimi yeniden gündemde. Üstelik tart›flmalar bu sefer içeriden S. 4

Upload: halkinsesi-gazetesi

Post on 23-Mar-2016

259 views

Category:

Documents


5 download

DESCRIPTION

Halkın Sesi'nin 12 Kasım - 25 Kasım 2010 periyodlu sayısı

TRANSCRIPT

Page 1: 119'uncu sayı

2 7TRT va Anadolu Ajans› buldu¤uilk f›rsatta yandafl medyan›nyan›na kofltu

Aile hekimli¤i ‹stanbul’da dahayata geçti. 3.500 kifliye 1 dok-tor düflüyor

KCK davas›yla gündemegelen Kürtçe savunma talebi-nin geçmifle dayanan öyküsü

Gökten üç polis düfltü,Zaman’›n zam sevinci,AKP’nin alkolle imtihan›...

Etik bahane Hekimini bulan hizmeti al›r ‘‹dam tunne’ Dafl yok mu dafl!SAYFA SAYFA SAYFA SAYFA

Y›l 5 • Say› 119 12 Kas›m 2010 • 1 TL

13 14

Kenar Notlar› / Sayfa 2

Eflit de¤ilsiniz dedikçe...

Hayati Can / Sayfa 7

Yeni talan alanlar› için...

Tufan Sertlek / Sayfa 8

Art›k aile hekimimiz var

Y›lmaz Bozkurt / Sayfa 14

Yaflas›n renklerin kardeflli¤i

Kadına dönükşiddetin 1 yılı

Biz bunu hepyapıyoruz

Dersimiz din, okul özel

� ‹stanbul’da flehiriçi u-lafl›ma zam yap›ld›. Birönceki zam› geri ald›-ran Halkevciler, ‘‹stan-bullu süprizlere haz›r-l›kl› olsun’ diyor � S. 7

Enerji ‘sen’siz olur mu?

� Güvencesizleflenenerji çal›flanlar›mücadeleci bir sendikaaray›fl›nda. Enerji-Sen,bu ihtiyaca çözümüretmeye çal›fl›yor� S. 8

� Y›llar, kad›na yönelikfliddette bir de¤ifliklikgetirmese de kad›nlaryeni mücadele yöntem-leri gelifltiriyor; 25Kas›m’a fliddetinteflhiriyle gidiliyor � S. 10

� Din dersinin yayg›nlaflt›r›lmas›, kademelie¤itime geçifl ve özellefltirme kararlar›n›nal›nd›¤› Milli E¤itim fiuras›, Ankara E¤itimHakk› Meclisi taraf›ndan protesto edildi�S. 6

MESS-AKPel ele� Hükümet istihdamsorununu iflverenlehine çözüyor.AKP’nin stratejisinedayanan plan, gruptoplu ifl sözleflmesisürecinde MESStaraf›ndan iflçiyedayat›l›yor � S. 9

� HES’ler, ser-mayenin do¤ay› vetemel hizmetlerimetalaflt›rmasald›r›s›n›n birparças›. HESdireniflleri, halk›nhak mücadelelerindeöne ç›k›yor � S. 12

Afl›kGökhani� Eserlerine,‘Romanti¤e inat real-ist’ türkü adl› kitaptatoplayan 22 yafl›ndakihalk ozan› Afl›kGökhani ile konufltuk� S. 15

‹flgalcininyeni hedefi� Irak veAfganistan’da yüzbinlerce insan› katle-den ABD gözünüArap Yar›madas›’n›ngüneyindeki Yemen’edikti. Bahane yine‘terör’; amaç yine‘petrol’� S. 5

Do¤a ticarilefliyor

Meydan okuyanlar sokaktaAKP, YÖK’e sahipç›karak 12 Eylüldarbesinin izindegitti¤ini gösterdi.Gençlik, YÖK’ünkurulufl y›ldönümüolan 6 Kas›m’dadarbenin kurdu¤u,AKP’nin güçverdi¤i YÖK’e karfl›Ankara’da bulufltu

� AKP derdinin darbeyle he-saplaflmak olmad›¤›n›, gerici-neoliberal iktidar›n› pekifltir-mek oldu¤unu ispatlad›

� Yarg› darbeciler hakk›ndakisuç duyurular›na takipsizlikkarar› verdi. Hükümet Ev-ren’in maafl›na zam yapt› Hak mücadeleleri ne CHP’yi bekler ne CHP’ye b›rak›l›r

YOL YAZISI � S. 3

Evren’e zam, YÖK’le devam, sermayeye ihtimam

CHP’de beklenti çokama ışık yok

� CHP’nin net bir politik hat çizmedenilerledi¤i yolda, emekçinin yaln›zca ad›geçiyor. Yeni yönetim kadrosunda halk›nörgütlü kesimlerinin temsilcileri yok � S. 3

� Kürt sorununda çözüm beklentileri veçözümsüzlükte ›srar kol kola gidiyor.Ateflkes Haziran’a kadar uzat›ld›. Çat›flma-n›n güncel oda¤› anadil talebi... � S. 4

Savaş anadilde,barış pamuk ipliğinde

AKP’nin cemaatittifakı çatırdıyor mu?

� AKP içindeki Nakflibendi - Fethullahç›gerilimi yeniden gündemde. Üsteliktart›flmalar bu sefer içeriden � S. 4

Page 2: 119'uncu sayı

MEDYAHalk›n Sesi

212 Kas›m 2010 / 25 Kas›m 2010

Kenar Notlar›

Başbakan Erdoğan her fırsatta “kadın-erkekeşitliği”ne inanmadığını dile getiren

konuşmalar yapıyor. Sadece Erdoğan mı, bakan-lar da öyle , İslamcı entelektüeller de. Hattaİslamcı kadın yazarlar bile kadın-erkek eşitliğiniikinci plana iten düşünceler ileri sürüyorlar.

İşte bu nedenle Başbakan Erdoğan,WomanİST – Uluslararası İstanbul KadınBuluşması Toplantısı’nda feministler tarafındanoluşturulan Kadın Cinayetlerine Karşı İsyandayızPlatformu tarafından protesto edildi. Feministkadınlar, ‘Eşit değilsiniz dedikçe daha çoköldürülüyoruz!’ diye tepkilerini dile getirdiler.Dövizleri polisler tarafından ellerinden alınaneylemci kadınlar, Erdoğan yanlısı yüzlerce kadınınalkışlı protestoları eşiliğinde dışarı çıktılar. Tam daErdoğan örtüsüz kadınlara sitem ederken. Onagöre, örtülü kadınların tersine, örtüsüz kadınlar,örtülü kadınları desteklemiyormuş…

Yine bu toplantıda kadınlardan en az üççocuk doğurmasını isteyen başbakan, kadınlarıfırçalamayı da ihmal etmedi: “Kusura bakmayın.Çocuk doğurmamak suretiyle işsizliği engelleye-mezsiniz ve yarın ihtiyar nüfustan bahsedersiniz.”

Tabii başbakanı böyle bir ilerleme hedefi gös-terir de bakanı durur mu. TÜSİAD’ın düzenlediği“2050'ye Doğru Nüfus, Bilim ve Yönetim”toplantısında konuşan Devlet Bakanı CevdetYılmaz, ekonomideki yakın tehlikenin sorumlu-luğunu “evde kalmış kızlar”a (Jale Özgentürk,Radikal, 10.11.2010) bağladı. Bakan Yılmaz,tekelci sermayenin huzurunda İslamcı liberal sen-tezin bir gereği olarak kadının doğurganlığını veucuz emeğini yüceltti: ''Nüfusumuzun bu azalantrendini hep birlikte tartışmamız lazım. Nüfusunartmasıyla ekonomik anlamda daha dinamik biryapı oluştuğunu dünyada görüyoruz… Sosyalaçıdan da nüfus dinamikleri bu şekilde giderseannelik, kardeşlik gibi kavramların da kültürel,sosyal açıdan ciddi bir şekilde etkileneceğinigörmemiz lazım. Belki hiç anneliği yaşamadanhayatını sürdüren kadınlarımızın sayısında artışolacak. Kardeşi olmayan çocuklar çoğalacak.Bunları da önümüzdeki dönemde tartışmamızdafayda var. Anneliği, kardeşliği önemsiyoruz.''

Taraf gazetesinin İslamcı kadın yazarı CihanAktaş böyle bir iktidarın hizmetinde olduğu için nedenli övünse azdır: “Eşitlik kavaramını reddediyo-ruz. Eşitlik ikinci feminist dalga altında şekillendi!1995’de Pekin’de yapılan kadın toplantısında‘meydan okuma’ süreci başladı. Biz hakkaniyetkavramını ortaya koyuyoruz. Hakkaniyet adına‘meydan okuma!’ Afrika’da, Asya’da insani olanbudur… Müslüman kadın olmasaydı kamusalalan tartışılmazdı” diyen Cihan Aktaş ve tıpkıErdoğan gibi “kamusal alan”ın yeniden tanımlan-masının kaçınılmazlığını gündeme getiriyor.

“Kamusal alan, devletin değil, özgürlüklerin vefarklılıkların alanıdır” diyor Erdoğan. İslamcı liberalsenteze göre, siz fırsatların ve ayrıcalıkların alanıdiye anlayın. Çünkü AKP’nin gerici liberal kamusalalanı demokratik, eşitlikçi proleter değerlerüzerinden yükselmiyor. Cemaatlerin iktidar oyun-larına sahne olan kamusal alan, yeni İslamcı libe-ral seçkinlerin yükselişini, yeni misyonerlik faaliyet-lerini, entrikaları ve gericilliğin daha geniş birtoplumsal temele yaygınlaşmasını getirmektedir.Evet tam da istedikleri gibi olmaktadır. Müslümankadınlar kamusal alana artık daha fazla çıkmak-tadır. Ama özgür, eşit kadın özneler olarak değil.Onlarda “iktidara ortak olma arzusu ve demokrasitalebi yok.” Erkek egemen düzene, salt kendileriiçin sisteme meydan okuyarak değil. “Hak düzen”adına eyleme geçerek. İslamcı erkeği kendi tem-silcisi olarak ve onun başarısını kendi başarısıolarak gören doğurgan ucuz işçilerin kişiliğindeikincil kolektif kimlikler olarak…

Yeniden tanımlanan bu kamusal alandaİslamcılık, kadının özneleşmesini ve özgürleşmesi-ni değil, erkek karşısındaki ikincil konumunu vedenetimini sağlıyor. AKP iktidarı İslamcı kadınlarınkimlik hakkının savunulmasının ardında yeni ikti-dar seçkinlerinin ortak çıkarlarını savunuyor.

‘Eflit de¤ilsiniz dedikçedaha çok öldürülüyoruz!’ T RT, Anadolu Ajansı ve

Samanyolu TV grubuBasın Konseyi’nden çekildi.

Böylece medyada yandaşlık ekse-ninde şekillenen yeni kümelen-mede herkes yerini buldu. 4 Kasımgünü konsey’den ayrılan üç kurumkendilerine gerekçe olarakAKP’nin HES inadını konu edin-diği bir yazıda iktidar partisini kast-ederek “analarını bile satarlar”ifadesini kullanan Oktay Ekşi’ninBasın Konseyi başkanlığı görevinedevam etmesini gösterdiler.

H‹Ç fiAfiIRTMADILARÜç kuruluşun Basın

Konseyi’nden çekilmesi özündemedyada yandaş medyanın hüküm-ranlık süreceği yeni bir döneminkuruluşu ve bir önceki dönemkurumlarının çözülüşü süreci gözönüne alındığında Konsey’den çek-ilen üç kurumun da zaten çoktan-dır bu fırsatı beklediği söylenebilir.

Basın Konseyi 1986 yılında‘gazetecilik alanında bir meslekiözdenetim kurulması’ hedefiyleOktay Ekşi, Hasan Cemal, GüneriCıvaoğlu, Yalçın Doğan, TeomanErel, Orhan Erinç, YurdakulFincancı, Güngör Mengi, RaufTamer tarafından kuruldu. Başkanıda kuruluşundan beri Oktay Ekşioldu. Konsey medya tarihiaçısından bakıldığında DoğanMedya’nın serpilme ve egemenlikdönemlerine denk gelen bir tarih-seldönemde kuruldu ve icraattabulundu. Aslında DoğanMedya’nın basın üzerindekihakimiyetinin, bu hakimiyettenaldığı güçle basın meslek ilkelerini,kriterlerini kısaca basında standart-

ları belirlemesinin sembolü oldu.Kuruluşundan itibaren başkanınınDoğan Yayın Grubu’nun amiralgemisi olan Hürriyet’in deBaşyazarı Oktay Ekşi olması datesadüf değildir.

TAfiLAR YER‹NDENOYNARKEN

Fakat bugünlerde medyadakisahiplik ilişkileri değişiyor.AKP’nin iktidar olmasıyıla berabergüçlenen, AKP ile ideolojik, eko-nomik olarak bütünleşik yeni birmedya bloğu doğuyor. AKP’yi ikti-dara taşıyan cemaatlere yakınlı-ğıyla bilinen Yeni Şafak, Zaman,Samanyolu TV grubu gibi medya

kuruluşları ve AKP’nin aktardığıkredi olanakları, TMSF ihaleleriyleele geçirilen ATV, Sabah ve Stargazetesi gibi yayınlar medyanınyükselen yeni bloğunu oluşturuyor.Bu kurumların yanına yönetimiiktidar partisi tarafından belirlenenAnadolu Ajansı, TRT gibi ‘devlet’kurumları da eklenince ortayamedyada AKP’nin neoliberal-geri-ciliğiyle bütünleşen yeni ve nere-deyse medya ‘pazarının’ çoğunahakim bir bloğun çıktığı görülüyor.

B‹RAZ DA BEN ÇALIPSÖYLEY‹M

Bu medya kuruluşları dasayılarının ve etkilerinin arttığının

farkına vararak medyada standart-ları ve temel kriterleri belirlemekiçin kendi medya örgütlerini çok-tan kurmuştu. 23 Mart 2010’daFour Seasons Otel’de düzenlenenbir basın toplantısıyla Sabahgazetesinin çizeri Salih Memecan(Eşi Nursuna Memecan’ın AKPmilletvekili olduğunu da belirtmek-te fayda var) başkanlığında MedyaDerneği kuruldu. Bu dernek BasınKonseyi’ne alternatif olarak kurul-du. Üyeleri, 24 TV, Aksiyon Dergi-si, ATV, Bugün Gazetesi, BugünTV, Cihan, Haber7.com, Kanal 7,Kanaltürk, Mehtap TV, Radyo 7,Sabah, Samanyolu Haber, Saman-yolu TV, Star Gazetesi, Takvim,

Today’s Zaman, TRT, Türkiye,TvNet, Ülke TV, Yeni Şafak,Yumurcak TV, Zaman. Görüldüğüüzere AKP yanlısı basındanolmayan tek bir üye bile yok.

TRT VE AA’YA NE OLDU?Tabi bu kuruluşlar arasında

TRT ve Anadolu Ajansı sırıtıyorçünkü her ikisi de kamu kurumuve yönetimleri hükümet tarafındanbelirleniyor. Medyadakisaflaşmada AKP yandaşı bloğunkurduğu derneğe üye olan bu ikikurum Basın Konseyi’nden “biziktidarın borozanıyız, sizinle değil,tavizsiz bir biçimde AKP ile aynısafta yer alan basın kuruluşlarıylabir arada yer almak istiyoruz”deyip ayrılamayacaklarına göreböylesi bir fırsatı bekliyorlarmışdemek ki. Buldukarı ilk fırsattaKonsey’den ayrılmalarının bukurumların etik değerler konusun-da taviz vermemekten kay-naklandığını düşünmek için hiç birneden yok. Fakat AKP yandaşımedyanın Basın Konseyi’ni etkisiz-leştirmek için bulduğu her fırsattaayrıldığı biliniyor. 2009 yılındaaralarında Zaman gazetesinin deolduğu çok sayıdaki kurum MuhsinYazıcıoğlu’nun cenazesinde bir su-bay tarafından helikoptere alınma-yarak karlı bir bölgede bırakılanCihan Haber Ajansı muhabirineBasın Konseyi’nin sahip çıkmadığı-nı savunup Konsey’den ayrılmıştı.Şimdi de TRT, AA ve STV uzunsüredir bekledikleri fırsat OktayEkşi marifetiyle ayaklarına gelince‘iyi orta gol getirir’ deyip filelerihavalandırdı.

Etik bahane yandaşlık şahane

Halkın Sesi’nin 117. sayısındaAnkara'nın Yenimahalle İlçesi’ne

bağlı Mehmet Akif Ersoy Mahallesi'ndeyoksulun evini başına yıkan CHP’li belediyeyöneticileri için ‘Gökçek’e özeniyor’ de-miştik. Belediyeden gelen haberler Halkınsesi’ni haklı çıkartır cinsten.

İşte onlardan biri: Sendika Org’un Ankara muhabiri,

Mehmet Akif Ersoy Mahallesi'nde gerçek-leştirilmek istenen kentsel dönüşümünmimarlarından Yenimahalle BelediyeBaşkan Yardımcısı Şenol Balaban Çayyolumevkisinde bulunan villasının çevresini 1,5yılda yeni baştan nasıl yarattığını ortayaçıkarttı.

Mehmet Akif Ersoy Mahallesi’ndehayatı bitirmek için ellerinden geleniyaparak yıkım araçlarını mahalleden eksiketmeyen Balaban, iş makinelerini yıkımlar-

dan arta kalan zamanda kendimahallesinde değerlendiriyor. Çayyolu’ndabulunan Supark Vilları’nın etrafından işmakinelerini eksik etmiyor. Bu işmakineleri ise yıkım için değil Balaban’ınvillasının çevresini güzelleştirmek için.

Kısa bir süre önce yerleşime açılan vetoprak yolla ulaşılabilen bu bölgenin talihiŞenol Balaban’ın gelişiyle değişti. 12 metregenişliğindeki toprak yolun bakım işleri

Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne bağlıolmasına rağmen Balaban’la beraber asfalt-landı. Bölgenin güzelleştirilmesi asfaltçalışmasıyla kalmadı tabii. Balaban’ın vil-lasının önünü kesen tepe YenimahalleBelediyesi'ne ait araçlarla tam 7 metretıraşlanarak villanın manzarası açıldı.

DO⁄RU YERDE DO⁄RU H‹ZMET İskâna yeni açılmasına rağmen sınırsız

belediye hizmetinin götürüldüğü bölgeningirişinde “Doğru yerde doğru hizmet”tabelası gözlerden kaçmıyor.

Belediye, Mehmet Akif ErsoyMahallesi'nde evleri yıkıp, Çayyolu’ndaBalaban’a ait villalar için sınırsız hizmetverirken bu söz de hoş bir ironi olarakkayda geçiyor.

Balaban’ın villasının bulunduğu yere birde park yapıldı. İçerisinde modern bir bas-

ketbol sahası ve fitness aletlerinin bulun-duğu parkta tek sorun insan olmaması.Mehmet Akif Ersoy Mahallesi'nde yaşamolmasına rağmen, yaşamı bitireceğim diyenrantçı zihniyet yaşamın olmadığı bir yerdeyaşam kurmaya çalışıyor.

Balaban’ın adı, geçtiğimiz günlerde istifasöylentileriyle basına yansımıştı. Başkanvekili Başar Bal istifa etmiş, Zabıta MüdürüKadir Tecimer ve Şenol Balaban’ın da isti-fası tartışılmıştı. Daha sonra Başar Bal isti-fasını geri çekmiş ve belediye yönetimindene üzerinde olduğu bilinmeyen bir uzlaşmasağlanmıştı.

Mehmet Akif Ersoy Mahallesi'ndeBarınma Hakkı Bürosu çatısı altındaörgütlenen ciddi bir direnişle karşılaşankentsel dönüşüm projesi planlarının,belediye yönetimindeki çelişkilerikeskinleştirdiği konuşuluyor.

TRT’de kadrolaşma ölüme yol açtı

Yoksula yaşam yok, Balaban’a hayat hoş

TRT’deki kadro politikaları birTRT çalışanını intihara sürükledi.35 yıllık TRT emekçisi DoğanYıldız 3 Kasım günü evinincamından atlayarak intihar etti.KESK Haber-Sen, Yıldız’ın inti-harıyla ilgili olarak TRT yönetimi-ni sorumlu tuttu. TRT yönetimihiçbir gerekçe göstermeksizinYıldız’ı 10 yıldır çalıştığı bölümdenbaşka bir bölüme almıştı. Yıldız,işe gittiği halde TRT yönetimiYıldız hakkında “Görevine devametmediği” gerekçesiyle soruşturmaaçmıştı. İşe gitmesine rağmenmüstefi sayılarak, yani istifa etmişsayılarak işini kaybetme noktasınagelen Yıldız 10 günlük rapor alıp 1Kasım’da işe geri dönmüştü.

DENEY‹ML‹ SP‹KERLEREKRANDAN ÇEK‹L‹YOR

Yıldız’ı hiçbir gerekçe göster-meksizin 10 yıldır çalıştığı bölüm-den başka bir bölüme alan TRT,benzer kadro politikalarını uygula-maya devam ediyor. Eskibaşbakanlık muhabiri İlhan

Yazganarıkan’ın TRT’de spormüdürlüğüne getirilmesininardından TRT’nin spor spiker-lerinden Semahat Özdoğan Asla-ner ve Güven Göktaş, radyolarakaydırıldı. Türkiye’nin SesiRadyosu’na verilen SemahatÖzdoğan Aslaner, Türkiye’nin ilkve tek, maç anlatan kadın spikeriy-di. Aslaner dünyada da maçanlatabilen üç kadın spikerdenbiriydi. TRT Ankara Radyosu’ndagörevlendirilen Güven Göktaş daatletizm konusundaki sayılı uzman-lardan biriydi. İki spikere dair yenigörevlerdirmeler ise 28 Ekim günütebliğ edildi.

TRT SP‹KER K‹RALIYOR TRT daha bir ay öncesine kadar

spor spikeri sayısı yetersiz olduğuiçin spor organizasyonları içindışarıdan spiker kiralıyordu. TRT,dışarıdan Okay Karacan, MuratÇimen ve Orhan Ayhan’ı bu uygu-lama çerçevesinde kiralamış hatta17 Ekim günü gerçekleştirilenAvrasya Maratonu’nu TRT adına

NTV Spor’dan Caner Elersunmuştu.

KURUM ‹Ç‹NDEN DE⁄‹LDIfiARIDAN PERSONEL

TRT’nin uzman kişileri farklıalanlara gönderen ve Doğan Yıldızgibi 35 yıllık bir TRT emekçisiniintihara sürükleyen kadrolaşmapolitikası daha önce birçok defagündeme gelmişti. Deneyimliçalışanları farklı alanlara yollayanTRT, 220 yeni eleman alımı içinkurumda yetişmiş personeli kurumiçi sınav açarak almak yerine KPSSaçarak dışarıdan almayı hedefledi.KPSS ile alınacak personelin

“Prodüksiyon hizmet-leri, ses, kurgu, ışık,grafik, teknik, farklı lehçelerağırlıklı” olmasındaki “Ağırlıklı”ifadesi TRT’ye gelen bir elemanınistenilen anda istenilen işi yapmakzorunda bırakılmasını sağlıyor. Budurumda TRT’ye muhabir olarakgiren bir eleman ışıkçı olarakçalışabiliyor. TRT’nin bu sınavıHaber-Sen tarafından hukuksuzpersonel alımı gerekçesiyle mahke-meye taşındı.

TRT’YE VAK‹T KORUMASITRT’de kadrolaşma olmadığına

dair yanıt, gerek TRT’den gerekse

her fırsatta yoklama yaparakTRT’den sorumlu olduğunuçalışanlara hissettiren DevletBakanı ve Başbakan YardımcısıBülent Arınç’tan gelmişti.Kadrolaşma iddiasını öne sürenTufan Türenç’e, Haber-Sen’e veOdaTv’ye ‘Kadrolaşma yok’ yanıtıgelirken, TRT’de kadrolaşmayaşandığı iddiasına bir yanıt daVakit gazetesinden gelmişti. Vakit,TRT’de kimsenin AKP ile alakasıolmadığını buna karşın TRT’deCHP, MHP ve DSP kadrolaşmasıyaşandığını söylemişti.

AKP’ye yakın medya kuruluşları Basın Konseyi’ndenistifa ederek, kendi eliyle kurdukları Medya

Derneği’ne katılmak için fırsat kolluyor

Semahat Özdoğan AslanerTürkiye’nin tek kadın maç spikeriy-di radyo bölümüne sürüldü; 35yıllık TRT emekçisi Doğan Yıldızfarklı alana alındığı için intihar etti

Kendi grevinihaber yaptı

Kamu yayıncılığı konusunda bir ekol olanİngiliz yayın kuruluşu BBC’de çalışanlar greveçıktı. Grev haberi BBC’de yayınandı.

BBC’de örgütlü ikinci büyük sendika olanUlusal Gazeteciler Sendikası (NUJ) üyesiemekçiler BBC yönetiminin çalışanlarınemeklilik fonlarında kesintiye gitme kararını 48saatlik iki ayrı grev kararıyla yanıtladı. İlk grev4-5 Kasım tarihlerinde gerçekleşti. BBC yöneti-mi çalışanların emeklilik hakkını içeren birpaket konusunda sendikalarla görüşmeyapmıştı. BBC’de örgütlü dört sendikadan üçügörüşmelerin ikinci aşamasında önerilen ‘nihaipaketi’ kabul etmiş, NUJ ise BBC yönetimi ileanlaşmayarak paketi reddetmişti. Sendika, BBCyönetimini uyarmak için 4-5 Kasım ve 15-16Kasım tarihlerinde 48’er saatlik iki grev yapmakararı aldı.

Çalışanlarının grevi BBC’nin sitesinde dehaber olarak yer alıyor. BBC Türkçe yayınındada grevin haberi yer alıyor. Grev nedeniylesitenin iki gün boyunca güncellenmeyeceği debelirtiliyor.

Semahat Özdo¤an Aslaner

Do¤an Y›ld›z

Page 3: 119'uncu sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

312 Kasım 2010 / 25 Kasım 2010

Ülke siyasetinin ana gündemleribayram öncesinde yoğunluğunu yitir-miş durumda. Bu dönem daha tekilve parçalanmış gündemlerle geçirildi.

Erdoğan, referandumdan sonraözellikle amaç edindiği “MHP ileuğraşma” faaliyetlerine bir yenisiniekledi. Bahçeli'nin konuşmasını‘hezeyan’ olarak nitelendirmesi üzeri-ne, hezeyanın “ruh sağlığı bozukinsanın saçmalığı” olduğunu öğrenenMHP’liler Erdoğan’ın “dilini kopara-cakları” taahhüdünde bulundular.Erdoğan da Kurban Bayramıhazırlıklarına kendisini çok fazlakaptırmış olacak ki MHP’lilerin“kasap” olduğunu keşfetti. Anlaşıldığıüzere AKP ve MHP arasındaki bukapışmalar, birbirlerinden “oykapma” amacı nedeniyle seçimlerekadar inişli-çıkışlı bir biçimde devamedecek.

AKP’nin bir tarafında bu kavgayaşanırken diğer tarafında yaniAbdullah Gül’ün olduğu tarafta ise bir“yüce gönüllülük” görüntüsü hakim-di. İnce düşünülmüş bir “piarçalışması”na tanıklık ettik: 29Ekim’de eşinin türbanını resepsiyonagetiren Gül, daha sonra aynı türbanıönce Mardin’e sonra da Hatay’ataşıdı. Mardin’de yanında aynı zaman-da YÖK Başkanı da bulundu. “Dinlerarası, diller arası, medeniyetler arasıbirlik ve kardeşlik” iletileri veren T.C.Cumhurbaşkanı, hemen ardından ikiyıl öğrenim gördüğü İngiltere’yegiderek Kraliçenin elinden Yılın DevletAdamı Ödülü'nü aldı. Yanında yineeşinin türbanı vardı. Ve o, (liselerdebile diyemedi ama) “ilköğretimde tür-ban olmaz” diyerek son noktayı koyu-verdi. Baştan sona iyi hazırlanmış birtezgah, pardon “piar çalışması”. Buçalışma Abdullah Gül’ün AnayasaMahkemesi’ne, HSYK’ya, YÖK’e,üniversite rektörlüklerine yaptığı taraflı

atamaları örter mi? Ya da AbdullahGül’ün geçmişini, yani 14 yaşındakibir kız çocuğuyla okulunu bıraktırtıpevlenmesini örter mi? Akıllarınca ört-tüler.

Bu arada bir diğer ilginç gelişmeKürt sorunuyla “dolaylı ilişkili” birkonuda yaşanmakta. Hükümet, 1500lira maaşla 3 yıllık sözleşmeli olarak50 bin uzman er istihdam etme öner-isi geliştirdi. AKP’nin kendisine ait“özel” birkaç konuda kısa-orta-uzunvadeli planları olduğu bir gerçek.Bununla birlikte bu “özel” konulardışında kalan diğer konularda datamamen pragmatist ve yap-bozcuolduğu da bir gerçek. Bu tasarı dabunun kanıtlarından biri. İlk önce ast-subayları arttırarak profesyonelorduya geçeceklerdi; sonra uzmanerbaş sayısını (zaten 57 bin) arttırmakproje oldu. Sözümona Kürt sorununuçözecek olan AKP için, ilkokulmezunu 50 bin askerinkalıcılaştırılması hangi planın parçası?50 bin kişilik iş umudu AKP’ye seçimöncesi yüzde kaç oy sağlar? 2+3yıllık askeri (ve siyasi) eğitim almış buordu daha sonra, özel güvenlikçiolmanın dışında ne iş yapar? Buöneri hangi yapısal sorununçözümünün parçası?

Seçim öncesi dönemde bulunuyorolmak kuşkusuz bütün taşların bunagöre dizilmesine ve hassasiyetlerin debu hedefe uygun oluşmasına nedenolmakta. “Herkes” kendi “çap”ında,kendi bahçesine uygun taş diziyor.MHP, bir taraftan seçmenini AKP’yekarşı kemikleştirmeye çalışırken,diğer taraftan milletvekilliği adaylığıumudunu kullanıp “küskünlerini” par-tiye topluyor. Bunların arasında enilginci Ümit Özdağ elbette. Erdoğan,daha büyük oynamakta. IMF’ye kalanbütün borçların ödeneceği hamlesiaslında tam bir seçim yatırımı. Bu

propagandayı seçim dönemi bolcaduyacağız. Ancak toplam dışborçların ne kadar olduğunu duy-mayacağız tabii ki.

Ve CHP… Mart ayında “Değişimkanlı mı, kansız mı olacak diye merakediyorsanız, öyle ya da böyle olacak”diyen Gürsel Tekin, böyle bir değişimimi kastetti bilinmez ama “haklı” çıktı.CHP’de öyle ya da böyle bir değişimüstelik çok hızlı ve çabuk oluverdi. 10Mayıs’ta Deniz Baykal’ın istifasıylabaşlayan süreç çok değil 6 ay sonra,yıkılmaz denilen ikinci adamı dagötürüverdi. Kim inanırdı bugelişmelerin bu kadar kısa sürede bukadar “problemsiz” yaşanacağına?Bir kaset, Baykal’ın aslında kendisiiçin hazırladığı bir tüzük, kenardabekletilen üç-beş akademisyen, MelihGökçek’in Kılıçdaroğlu’nu parlatanicraatlarını unutmamak gerek. ÖnderSav’ın gafları/gafletleri ve “yenilenmişCHP”. Sanki gizli bir el CHP’ninönünü açmıyor mu?

Kansız oldu. Yani ne istifa ne tas-fiye yaşandı. Daha öncekiyaşanmışlıklar hatırlandığında budurum CHP için çok alışılageldikdeğil. Kansız olmasının en büyüknedeni elbette AKP. AKP’nin ikidönemdir sağladığı başarı ve üstünereferandum sonucunun da gösterdiğiüzere önümüzdeki seçimde debaşarılı olacağı görüntüsü CHP’dekiher türlü kişisel çıkarı baskılamışdurumda. Kimse olası birbaşarısızlığın nedeni gibi görülmeyikaldırabilir durumda değil. Üstü örtükbir şekilde sürecek olsa da bütünhesaplaşmalar seçim sonunabırakılmış durumda şimdilik.

Gelelim sözde “yeni CHP”ye.Kılıçdaroğlu başta olmak üzere bolcabu tanım kullanılmakta. Hayatınınbüyük bölümünü devlet bürokrasisi

içinde geçirmiş Kılıçdaroğlu ve birçokgenel başkan eskitip 25 yıl bu sosyal-demokrat hareket içinde büyümüş,hatta İstanbul İl Başkanlığı’na bileBaykal tarafından atanmış bir ikinciadam olan Gürsel Tekin (MYK lis-tesinde ikinci sırada) ile “yeniCHP”nin oluştuğu iddiası ancak kar-gaların muhabbet konusu olabilir. Budurum ancak “üst kadrosudeğişmiş”, biraz daha zorlanırsa, “üstkadrosu yenilenmiş bir CHP”anlamına gelir. Böyle bir CHP’denköklü politik ve örgütsel değişimlerbeklenemez. Gelişmeler de bu yönde.Yepyeni yeni tüzük seçim sonrasınaertelendi. Parti içinde önseçim kararıalındı, ama bunun da tam olarakuygulanması seçim sonrasınabırakıldı vs.

“Yenilenmiş CHP’nin” politikdeğişimlerinin de sadece popülistsöylemlerle sınırlı kalacağını söyle-mek de kehanet gerektirmiyor. Bufaaliyetin de asıl olarak dini has-sasiyeti olan kesimleri ve Kürtlerihedefleyeceği de kısa dönem icraat-larından belli. Hatırlanacağı gibiGürsel Tekin türban açılımı ile şöhretiyakalamıştı. Bununla birlikte yoksuledebiyatı, sosyal devlet vurgusu,dışlanmışları sahiplenme görüntüsü,işçilerle sıcak temaslar vb. bu dönemCHP’de bolca karşılaşacağımızgörüntüler olacak. CHP’ye yönelenilgi, parti kadrolarının başarısındançok yıllardır iktidardan dışlanan,AKP’nin seçmeci ilişkilerine gire-meyen, uygulanan yeni dönemekonomi politikalarından çokça canıyanan, dışlanmış, mülksüzleştirilmiş,güvencesizleştirilmiş kitlelerin beklen-tisinden kaynaklanıyor.

CHP’nin yeni durumunun süreklilikarz edip etmeyeceği asıl olarakseçimden sonra netleşecek ancakseçimlere kadar olan süreçte sol

zemin üzerinde güçlü bir baskılanmaoluşturacağı açık. Bu durum kendisi-ni ayırt edici bir siyasal çizgi ile ifadeedemeyen tüm siyasal grupların-par-tilerin tabanlarında ciddi bir meşruiyetsorgulamasına neden olacaktır.Açıkça başta ÖDP ve TKP olmaküzere kendi kitlelerine siyasalvarlıklarının nesnel karşılığını açıkla-makta ve CHP’den neden farklıolduklarını ifade etmekte zorlanacak-lardır. Bu zorlanmalar siyasal kay-maları da beraberinde getirecektir.

Diğer yandan “Hak Mücadelesi”çizgisi tabanda, bu dönemin ayırtedici ve baskın politikası olacaktır.Başta eğitim ve sağlık olmak üzerekamusal hakların bir bütün olarakhalka iadesi ne CHP’nin ne de diğerburjuva partilerin bırakınprogramında söyleminde bile yoktur.Ulaşımın kamusal bir hak olduğu ve(en azından işe gidiş-geliş saatlerinde)parasız olması gerekliliğini CHP haya-ta geçirebilir mi? Enerji kullanımınınbir hak olduğu ve (en azından belirlimiktarının) parasız olması gerekliliğisistemden beslenenlerce uygulan-abilir mi? Neoliberal sistemin “supolitikalarının” bir bütün olarak ter-sine çevrilmesi (artık) bir siyasaldevrim sorunudur. HES’lere karşımücadele ulusal ve ulusaşırı enerjitekellerine karşı bir mücadeledüzeyine sıçratılmadan kazanılamaz.Benzer örnekleri arttırabilmekmümkün..

Aynı zamanda “Hak Mücadelesi”çizgisi basitçe sistem karşıtı bir prop-aganda malzemesi değil, günlükyaşamın her anına müdahale ede-bilme imkanına sahiptir. Çünküuygulanan saldırı çok boyutlu veçeşitlendirilmiş biçimlerdedir. Örnek-lerden çarpıcı olanı 1 Kasım’datoplanan 18. Milli Eğitim Şurası’dır.

Eğitim hakkının gaspı sadeceparalılaştırmakla sağlanmıyor. Şura’-da alınan kararlardan en önemlisiöğretmen kadrosunun tamamınınzaman içinde sözleşmeli personelhaline dönüştürülmesi oldu. Bununyanında zorunlu eğitim; 1 yıl okulöncesi eğitim, 4 yıl temel eğitim, 4 yılyönlendirme ve ortaöğretime hazırlıkeğitimi, 4 yıl ortaöğretim olmak üzere13 yıl olacak şekilde belirlendi.Böylece, kapatılan imam hatipliselerinin ortaokul kısımlarınınyeniden açılmasının önü açıldı. Ayrıcadin kültürü ve ahlak bilgisi dersininçoğulcu bir anlayışla tüm öğretimkurumlarında daha etkin olarak oku-tulması önerisi de kurul gündeminegetirildi. Alevilerin zorunlu din dersle-rine karşı çıkan talepleri, bu önerininkabulü ile rafa kalkmış oldu. SözdeŞura’nın adı “Eğitimde 2023 vizyonu”idi. Ancak eğitim müfredatına veeğitim sisteminin işleyişine ilişkinalınan kararlar AKP’nin yap-bozmantığına tamamen uygundu.

Bir diğer örnek İstanbul’dakiulaşım zamlarında yaşanmakta.Referandum sonuçlarından şevk alanAKP’li Topbaş sermaye yanlısı poli-tikaların faturasını yine halka kesme-ye kalkıyor. Ulaşımın türüne, mesafe-sine, kullananın kimliğine göre farklıbiçimlere dönüştürdüğü gaspoperasyonuna başladı. Bu saldırıyıtersine çevirmek için gelecek yerelyönetim seçimleri mi beklenecek?

Örnekler bol. Kültür ve TabiatVarlıklarını Koruma Kurulu’nun Rizeİkizdere’deki HES’leri iptal etmesineAKP, koruma kurulları yasasınıdeğiştirme girişimiyle karşılık verdi.Bu yasa değişirse İkizdere halkıyapacak bir şey bulamaz mı?

Sonuç; AKP’yi halkın HakMücadeleleri dize getirecek!

Hak mücadeleleri ne CHP’yi bekler ne CHP’ye bırakılır

S iyaset arenasındaki‘dönüşüm’ün son adresiCHP oldu. Parti örgütünün

en kudretli figürü Önder Sav’ı veçevresindekileri tasfiye edip yenibir yönetim oluşturan KemalKılıçdaroğlu, bu değişimin ‘YeniCHP’nin doğuşu olduğuiddiasında.

Kılıçdaroğlu’nun da belirttiğiüzere Merkez Yönetim Kurulu(MYK) üyelerinden başka biryeniliği henüz görülmeyen ‘YeniCHP’nin doğuşu sancılı oldu. Buhamleyle, korku imparatorluklarınıyıktıklarını söyleyen Kılıçdaroğlu’-nun MYK üyelerini atama yönte-mi, herhangi bir parti birimininonayının aranmadığı, genelbaşkanın iradesinin yeterli bulun-duğu, antidemokratik CHPtüzüğünün öngördüğü şekildegerçekleşti. Vaktiyle DenizBaykal’ın hazırladığı bu yeni tüzük-ten nasiplenmek Kılıçdaroğlu’nanasip oldu.

ŞİMDİLİK KAVGA YOKPartideki kısa süreli kriz ortamı,

Önder Sav’ın “Kızgın değilim,kırgın değilim, biz bir aileyiz. Aileiçinde tartışmalar olabilir. Kolkırılır, yen içinde kalır” açıkla-malarıyla görevini Süheyl Batum’adevretmesi ve Kılıçdaroğlu’nunomzunda yemeni, “Birilerininhevesi kursağında kaldı, birbirle-rine girecekler diye, biliyorum”açıklaması ile yerini şimdilik dahasakin bir ortama bıraktı.

Kurultay da seçim sonrasınaatılarak, parti içi olası gerilimlerertelendi. CHP, “50 yıllık” muhale-fet partisi kariyerini geride bırakma

planları yapıyor. Önder Sav’ın tas-fiyesi sürecini görünüşte başarılıhamlelerle kotaran Kılıçdaroğlu,mayıstan beri sürenyalpalamalarıyla azalan özgüveninigeri kazandı. Seçim öncesindeÖnder Sav’a karşı aldığı süresibelirsiz galibiyetini, iktidar hedeflimücadelesinde kullanmaya başladı.

Kılıçdaroğlu 4 Kasım’daki MYKtoplantısı sonrasında yaptığı açıkla-mada, yeni MYK’nın halka birlikteyürüyeceğini söyledi. İşçi, çiftçi,köylü, çöpten kağıt toplayan vatan-

daşın başının üstünde olduğunuaktaran Kılıçdaroğlu, fabrika açıpbinlerce işçi ‘çalıştıran’ sanayiciyede aynı değeri verdiğini vurguladı.CHP’den beklenti içinde olanemekçi kesime yanıt vermeyeçalışan CHP lideri, partisinin ser-mayenin solu olduğunu yenidenhatırlatmış oldu.

Kılıçdaroğlu’nun öne çıkardığı‘halkla birlikte yürüyeceğiz’ söyle-mi, halk kesimlerinin temsilci-lerinin bulunmadığı yönetimkadrosuyla tezat oluşturuyor.

“Yeni CHP”ye yakıştırılan devrim-ci sıfatı da, kaba bir popülizminötesine geçemiyor. CHP, tabanıbeklenti içine sokarken, tabanın‘dönüşüm’de etkili bir özneolmasına olanak sunmuyor. Ancak,Baykal kasedi olayından beri sürenbu ‘dönüşüm hareketi’nde, netabanın etkinliğiyle ne deKılıçdaroğlu’nun liderlikyeteneğiyle açıklanabilecek birirade kendini hissettiriyor. Buiradenin adı konamasa da, sermayesözcülerinin, AKP’ye alternatif ola-

bilecek bir partiye duyulan ihtiyacıdillendirdikleri ve buna en yakınaday olarak da CHP’yi gördükleribiliniyor.

HERKESE BİR PARMAK BALPartinin iktidarda yer alama-

masının nedenlerini, eski yönetimanlayışının halka hitap etmeyensiyaset üretmesine bağlayan YeniCHP, her kesimin ağzına bal çalmavaat eden bir söylemle hitap alanınıgenişletmeye çalışıyor. Halkçısöylem kurgulamaya çalıştığı heryerde sermayenin varlığını ve partitavanındaki etkisini hissedenKılıçdaroğlu, söylemini patronlarında arkasında olduğunu ekleyerekdengelemek zorunda kalıyor. Dahaönce seslenmediği kitlelere seslen-meye kalktığı her fırsatta parti için-deki statükocu gelenekten yanakişilerle arasında bir kriz patlakveriyor. İddialar değiştiriliyor,yumuşatılıyor, söylemler bir deöbür türlü söyleniyor.

CHP’nin net bir politik hatçizmeden ilerlediği yolda,emekçinin çıkarlarının yalnız adıgeçiyor. Hem emekçi halka hemsermaye sınıfına yönelme, hemlaiklere hem dindarlara hitap etme,Kürt sorununda söylemiyumuşatma çabaları sağlam bir ide-olojik dayanaktan ve politik pro-gramdan yoksun olduğu için kababir popülizmin ötesine geçmiyor.Şimdilik bastırılmış görünen partiiçi gerilimler, Kılıçdaroğlu’nunönümüzdeki genel seçimlerde ciddibir başarı elde edememesi duru-munda, yeni bir “Yeni CHP”operasyonunda harekete geçmeküzere varlığını koruyor.

Aleviler Ankara’dan sonra 6 Kas›m’da ‹stanbul’-da eylemdeydi. Alevi örgütleri, Kad›köy ‹skeleMeydan›’nda zorunlu din dersinin kald›r›lmas› için24 saat oturma eylemi yapt›. Pirsultan AbdalKültür Derne¤i’nin (PSAKD) organize etti¤i eylemeçok say›da yöre ve köy derne¤i temsilcisi ile ilericikurum, dernek, siyasi parti, meslek odas›, sendikave sanatç› destek verdi. Alevilerin daha önceyapt›¤› büyük eylemlere kat›lan CHP, bu eylemdeyer almad›.

Eylemde konuflan Alevi Bektafli DernekleriFederasyonu Baflkan› Ali Balk›z AKP’nin Kürt’ü,Aleviyi, iflçiyi d›fllad›¤›na iflaret etti ve hükümetinbafllatt›¤› aile imaml›¤› uygulamas›n›n Alevilereyönelik bir bask› oldu¤unu birkaç örnekle anlatt›.Eylemde Aleviler, eylemlerinin sürece¤ini duyur-du. Alevilerin bir sonraki oturma eylemlerinindura¤› ‹zmir olacak. Ancak tek eylem bu olmaya-cak. PSAKD üyeleri zorunlu din dersininkald›r›lmas› talebiyle milli e¤itim müdürlüklerineyürüyüfller düzenleyecek ve 2011 bafl›nda bir AleviKurultay› toplanacak. Hac› Bektafli Veli AnadoluKültür Vakf› Genel Baflkan› Ercan Geçmez’in ifade-siyle ‘Aleviler kurultayda manifestolar›n› ilan ede-cekler’.

Alevilerin eylemine destek veren sanatç›lar daeylemde konuflmalar yapt› ve Alevilerin yan›ndaolduklar›n› duyurdular. P›nar Sa¤, Alevilere yöneliksald›r›lar›n yan› s›ra tüm halklara yap›lansald›r›lara karfl› oldu¤unu, faflizme karfl› halklar›nkardeflli¤ini savunmaya devam edece¤ini söyledi.Ferhat Tunç, KCK davas›nda Kürtlerin Kürtçesavunma yapmas›n› yasaklayan zihniyetleAlevilere zorunlu din dersini dayatan zihniyetinayn› oldu¤una iflaret etti. Halk›n Sesi’ne konuflanPSAKD Sultangazi fiube Baflkan› Köksal Giden,Fethullah Gülen’in ‘Aleviler kendi e¤itimlerinials›nlar’ önerisini Alevili¤in içeri¤ini boflaltmagiriflimi olarak de¤erlendirdi ve buna izin ver-meyeceklerini söyledi.

Alevilerin eylemleri, Alevilerin eflit yurttafll›¤adair taleplerinin AKP taraf›ndan karfl›lanamaya-ca¤›n› ortaya koydu. Büyük laflarla Alevi aç›l›m›n›bafllatan AKP, flimdilerde Alevilerin zorunlu dindersinin kald›r›lmas› talebini ‘nesinden memnunde¤iller’ diyerek geri çeviriyor.

Açılım yok,mücadele

varHP’nin net bir politik hat çizmeden ilerlediği yolda,emekçinin yalnızca adı geçiyor. Yeni yönetim kadro-sunda halkın örgütlü kesimlerini temsilcileri yokC

CHP’de beklenti çok, ışık yok

Önder Sav, Kılıçdaroğlu’nu AKP’yeöykünmek, sağa yanaşmak ve CHP’ye

hayatında oy vermemiş kişilere şirin görünm-eye çalışmakla suçladı. Sol kanadı kalmamışolan partide, herhangi bir kanadın diğerinisağcılıkla, sağcılaşmayla suçlaması isabetsizdeğil. Yıllardır içerideki sol kadroları tasfiyeeden, MHP’ye yaklaşan şoven bir dil tutturan,sermaye temsilcilerini ekonomi politikalarınınbaşına geçiren CHP’de eskiye tepki olarak

açığa çıkan değişim de maalesef sola doğrugitmiyor. Daha önce ‘Sağa gidiyoruz. Çünküoy alacağız’ beyanında bulunmuş olanKılıçdaroğlu’nun aynı irade ile hazırladığıMYK listesi de, yeni CHP’nin yüzünü sağınaçevirdiğini açıkça gösterdi.

Yeni genel sekreter, Demokrat Parti’ninbaşına geçmesi konuşulurken Baykal’ın isti-fasıyla CHP saflarına geçen Süheyl Batum…Ekonomiden sorumlu başkan yardımcısı ser-mayedar Umut Oran… İdari mali işler liber-

al Hurşit Güneş’e teslim…Yerel yönetimlerişadamı Alaattin Yüksel’de… Partinin 10Kasım’daki “bomba transferi” Cem Uzan’ınGenç Parti’deki yardımcısı Gönül Sarayoldu.

Anayasa referandumu sürecinde “İşçiyi deişadamını da köleleştiren anayasaya hayır”gibi “muhteşem” tespitlerde bulunan YeniCHP, halka ulaşmayı da sağa bulaşmaklahalledebileceğini zannediyor.

Yeni CHP’de istikamet sağa doğru

SSüühheeyyll BBaattuumm CCHHPP’’nniinn yyeennii ggeenneell sseekkrreetteerrii

Page 4: 119'uncu sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

412 Kas›m 2010 / 25 Kas›m 2010

A nayasa değişikliğireferandumu öncesiAKP kurmayları ve

liberallerin pakete destekisterken kullandıkları enönemli söylemlerden biri “12Eylül darbecileri yargılanacak,Kenan Evren ceza alacak”propagandasıydı.

Referandumun hemenertesi günü “Yetmez amaevet” diyerek AKP anayasasınıdestekleyen ve AKP’ye‘demokrasi’ cilası çekmeyeçalışan liberaller mahkemelereakın etti, 12 Eylül darbecilerihakkında suç duyurularındabulundu. Ancak liberaller veAKP’nin anayasa değişikliğini‘demokratikleşiyoruz” söz-leriyle savunanlar yine“AKP’nin yalancısı” konumu-na düştü. Ankara CumhuriyetBaşsavcılığı suç duyurularınıdeğerlendirerek 7 Kasım’da‘görevsizlik’ kararı aldı.Görevsizlik kararını alanAnkara Özel Yetkili SavcısıHamza Keleş, 12 Eylül darbe-cilerini yargılamanın görevsınırları dışında olduğunubelirtip, dosyayı Yargıtay’agönderdi. Yargıtay’ın ise baştaKenan Evren olmak üzere 12Eylül darbecilerini yargılayıpyargılamayacağı belli değil.Zira konuyla ilgili görüşleriniaçıklayan Adalet Bakanı

Sadullah Ergin “Gelişmeleriönümüzdeki süreç gösterecek.Yargılanır ya da yargılanmazdiyemem” sözleriyle darbeci-lerin yargılanması konusunda-ki gönülsüzlüklerini ortayakoydu. AKP daha önce deCHP’nin ve BDP’nin 12 Eylüldarbecilerinin yargılanmasıiçin komisyon kurma önerileri-

ni reddetmişti. AKP ZATEN BUNUYAPAMAZDI

AKP’nin referandum son-rası tavrı üzerine Devrimci78’liler Federasyonu yönetici-lerinden Cumhur Yavuz’lagörüştük. Yavuz 12 Eylül dar-becilerinden hesap sormaküzere kurdukları federasyon-

larının, referandum öncesindede bugün de AKP’nin darbeci-leri yargılayacağına inan-madığını belirtti. Darbecilerinyargılanması için 2005 yılındaAnkara’da savcılığa başvuranFederasyonları’nın iç hukukyolları tükenince 2007’deAİHM’e gittiğini belirtenYavuz bu davanın da referan-

dumdan sonra, Türkiye’nindarbecileri yargılamayantavrını korur biçimde sonuç-landığını belirtti.

Yavuz bundan sonrakisüreçte AKP’nin konuyuyargıya havale ederekbaşından savacağına inandığınıbelirtti. “AKP 12 Eylül’ündevamı bir parti, Referandumsürecinde de söyledik 15.Madde darbecileri koruyorsaseçim barajı gibi maddeler dedarbenin ruhunu korumak-tadır. Anayasal değişikliklerdarbenin ruhunu korumaktaüstelik darbe anayasasınınömrünü uzatmaktadır” dedi.AKP’nin bundan sonra“Konuyu yargıya havale ettik,yargı bağımsızdır karışamayız”diyerek işin içindensıyrılabileceğine dikkat çekti.

EVREN’‹N MAAfiINA ZAMBu arada AKP Isparta mil-

letvekili Sait Bilgiç TBMMPlan Bütçe Komisyonu’ndaverdiği “eski cumhurbaşkanımaaşlarının arttırılması” tek-lifinin kabulüyle KenanEvren’in maaşına zam yapıldı.4 Kasım’da yapılan düzenle-meyle yargılaması bir türlügerçekleştirilemeyen darbecigeneral Evren’in maaşı 11 bin400 liradan 12 bin 300 lirayaçıkartıldı.

Savaş anadilde, barış pamuk ipliğinde

Çözüm beklentileriyle, çözümsüzlüksiyasetinde ısrarın iç içe geçtiği çelişkili

bir atmosferin hakim olduğu son bir ay Kürtsorununda tarihi denebilecek gelişmeleryaşandı. 18 Ekim’de KCK duruşmasıbaşladı. 31 Ekim’de Taksim’de TAKtarafından intihar saldırısı düzenlendi. 1Kasım’da KCK eylemsizlik sürecini 2011Genel Seçimleri’ne kadar uzattığını açıkladı.Aynı gün Aysel Tuğluk “Diyalog sürecindenmüzakere sürecine geçilmiştir” dedi veÖcalan’ın “devletin bir kısmıyla görüşmeyebaşladığını” açıkladı.

KAVGANIN ADI ANAD‹LBirçoğu seçilmiş belediye yöneticileri

olmak üzere Kürt halkının siyasi temsilci-lerinin yargılandığu KCK davası 18 Ekim’debaşladı. 103’ü tutuklu 151 sanığınyargılandığı davada sanıkların Kürtçe savun-ma talepleri reddedildi. Mahkeme bununlakalmayıp Kürtçe’yi tutanağa “bilinmeyen dil”olarak geçirdi. Böylelikle “Kürtçeyiresmiyete sokmayız” mesajı verilmiş oldu.

Oysa “Demokratik Açılım” tartışmalarıylaTRT Kürtçe yayına başlamış, YÖK, Kürtçeenstitü açılmasını onaylamıştı. Bitlis’inGüroymak ilçesini Ziyaret edenCumhurbaşkanı Abdullah Gül ise halkaseslenirken, ilçenin eski ismi olan Norşin’ikullanmış, bunun ardından İçişleri Bakanı

Beşir Atalay da “demokratik açılım”çerçevesinde yerleşim yerlerinin eski isim-lerinin iade edilebileceğini duyurmuştu.

Referandum öncesinde TayyipErdoğan’ın “Kimse bizden anadilde eğitimbeklemesin” şeklindeki açıklaması,Diyarbakır Valiliği’nin açtığı dava sonucundaKürtçeye çevrilen köy adlarının yenidenTürkçeye çevrilmesi ve KCK davasına bakanmahkemenin Kürtçe savunma istemine karşıtavrı AKP’nin Kürtlerin anadil talebikarşısında inkarcı çizgide ısrar ettiğini veanadil konusunun önümüzdeki dönemin anaçatışma başlıklarından biri olacağını gösterdi.

EYLEML‹ EYLEMS‹ZL‹KPKK’nin bir önceki eylemsizlik kararının

sona erdiği 31 Ekim günü sabah saatlerindedüzenlenen intihar eyleminde, 15’i polis 32kişi yaralanmıştı. Eylemin ertesi günü KCK,Taksim olayıyla ilgilerinin bulunmasınınmümkün olmadığını açıkladı.

KCK açıklamasının yapıldığı saatlerdeÖcalan ile görüşmede bulunan AyselTuğluk, Öcalan’ın, “Taksimdeki saldırı,Hakkâri’deki mayın patlaması, Hakkâri’deeylemsizlik halindeki 9 gerillanın öldürülmesiolaylarının bir bütünlük içerisinde elealınması, bunların kimler tarafındanyapıldığının açığa çıkarılmasının çok hayatibulduğunu” belirterek Meclis’te bir

“Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurul-masını” istediğini söyledi. Öcalan'ın bu söz-leri, Hakkâri’deki saldırılarla Taksim’dekisaldırılarının aynı denklemin parçalarıolduğuna dikkat çekmişti. Aynı gün KCK,eylemsizliğin 2011 genel seçimlerine kadarsürdürülmesi kararını açıkladı.

Kürt sorununda “tarihi” bir dönemeçtengeçilirken gerçekleşen intihar eylemininardından yaşananlar, yeni bir sürecegirildiğini gösteriyor. Şimdiye kadar eylem-sizlik kararlarını birer aylık sürelerle alanPKK bu kararlarını bir pazarlık aracınadönüştürebiliyordu. Genel seçimler öncesialınan uzun süreli ateşkes kararı, AKP’ninelini sistem içi rakipleri karşısında rahatlatsa

da, gerçekleşen intihar eylemi AKP’yeşansını fazla zorlamaması ve olya ciddiyetleyaklaşması gerektiğini hatırlatıyor.

Murat Karayılan’ın 9 Kasım’da ANF’deyayınlanan “gerilla sınır dışına çekilmeyecek”açıklamasında da altı çizildiği üzere hareketAKP’ye güvenmediğini, eylemsizliğin “mut-lak” olmadığını, oyalama ve tasfiye planlarıkarşısında farklı biçimlerde yanıt verileceğiniaçıkça ortaya koyuyor. Hareketin temkinliliğive AKP’nin çatışmasızlık tercihine karşınşoven çizgideki ısrarı genel seçimlere kadarher iki taraf açısından da bir bıçak sırtı poli-tikasının izleneceğini gösteriyor.

Kürt sorununda, ‘şimdilik’ bir eylemsizlik sürecine girildi.Ancak ne askeri operasyonlar durdu ne de PKK sınırdışına çekilecek. Çatışma anadil konusuna odaklandı

AKP içinde çatlak mı var?

eferandum öncesi seçmenlerden darbecileri yargılamak için‘Evet’ oyu isteyen AKP işi yokuşa sürüyor. Yargı darbecileriçin takipsizlik kararı verdi, AKP Evren’in maaşına zam yaptı

Yargılamıyor besliyorlarR

Türban, seçimekadar parçalı bulutlu

Referandum öncesi birmitinginde Kemal

Kılıçdaroğlu’nun “türban sorunu-nu biz çözeriz” demesi AKP’ninişine gelmiş bu beyanat ulusalbasında büyük yer bulmuştu.Referandum sonrası AKP bukozu hemen değerlendirmek iste-di ve topu Kılıçdaroğlu’na atıp,Kızılcahamam kampındayardımcılarına sorunun çözümüiçin talimat verdi. Başkanyardımcıları tarafından kurulankomisyon CHP, MHP ve BDP ilegörüşmeler yaptı ama bir sonuçalınamadı. Bu sırada YÖK biryazı yayınlayarak üniversiteye tür-banı fiilen sokmuş oldu.

Bu tartışmaların üzerineAdana ve Mersin’de MustazafDerneği üyeleri okullarınaçılmasıyla ilköğretim de okuyankız çocuklarını okula türbanlısokmaya çalıştılar. Mustazaf-Der’in girişimi hükümettarafından prokavasyon olarakdeğerlendirdi. Konu üzerine 22Ekim günü ‘AKP’nin Radikalgazetesi temsilcisi’ gibi çalışanAkf Beki’ye açıklama yapan MilliEğitim Bakanı Nimet Çubukçu,ilkokulda türban tartışmalarınanoktayı koydu. Beki’ye “bu birprovakasyon”, “Zamanlamayımanidar buluyorum” açıkla-malarında bulundu.

Fakat AKP’nin bütün isimleriaynı netlikte tavır göstermektençekindi. Başbakan Erdoğan 10Kasım günü G20 Zirvesi’nekat›lmak üzere Güney Kore’yehareketinden önce Gazetecilerin“İlköğretimde türban konusundane düşünüyorsunuz?”sorusuna“Bütün bu sorunlarla ilgili seçimsonrasını ve yeni anayasayı çokönemsiyorum. Yeni anayasayla bir-

likte sorunların çözümekavuşacağını düşünüyorum.”diye-rek ilköğretimde türbantartışmasını nihayete erdirmekiçin seçim sonrasını işaret etti.

En çarpıcı açıklama ise türbantartışmasının ve “resepsiyonkrizinin” aktörlerinden olanHayrünnisa Gül’den geldi.Hayrünnisa Gül, 9 Kasım’daLondra’da yaptığı açıklamada"İlkokul öğrencisinin kendi isteğiile başörtüsü takması söz konusuolamaz. Bu konuda karar verecekyaşa geldiğinde kararını verir"açıklamasının bulundu.

Gül’ün sözleri ulusal basındabirinci sayfalarda büyük şekildeyer alırken muhafazakar basındaya küçük görüldü ya dakullanılmadı. Hatta AnadoluAjansı bu açıklamayı haberolarak geçmedi.

Gül’ün konuşmasıyla ilgiliaçıklama yapan Zaman yazarı AliBulaç, ”Hayrünnisa Hanım birazmaksadını aşan bir ifade kul-lanmış, cehalet demiş. Bu, çocuk-larını inancı yönünde eğitmekisteyenleri incitebilir. İslamicenah belki yüksek sesle tepkivermeyecektir ama ben kişiselolarak çok üzüldüm, incindim.Cumhurbaşkanı da eşi gibidüşünüyorsa yanlış düşünüyor-dur”yorumunu yaptı.Cumhurbaşkanı Gül 10 Kasımgünü yaptığı açıklamayla “Eşiminsözlerine aynen katılıyorum”dedi.

Türban konusunda AKP ceph-esinde tartışma her ‘önemli’ konugibi seçim sonrasına erteleniyor.Böylece AKP, seçime kadar tan-siyonu yükseltip düşürecekbulunmaz bir gündem maddesinesahip olma kozunu elindenbırakmıyor.

Kocaeli’de evlerinden at›lmak istenen depremzedeAr›zl› halk›, kendilerine gönderilen icra mektuplar›n›protesto etti. 9 Kas›m Sal› günü ö¤le saatlerindeYenicuma Park›’nda toplanan Ar›zl› sakinleri kendiler-ine gönderilen icra mektuplar›n› protesto etmekamac›yla valilik önüne do¤ru harekete geçmek istedi.Polis ekipleri, valilik önünde böyle bir aç›klamayap›lmas›na izin vermeyeceklerini dile getiripyürüyüflün sonland›r›lmas›n› istedi. Ar›zl› sakinleriyürüyüfllerini adliye önüne kadar sürdürmeye kararverdi. 30 depremzede yürüyüfl yolu üzerinden sloganatarak Kocaeli Adliyesi’ne kadar yürüdü.

Adliye önünde Ar›zl› halk› ad›na bir konuflmayapan Recep Or geçti¤imiz mart ay›nda bafllat›lan icratakiplerinin mahkemeye tafl›nd›¤›n› hat›rlatarak,mahkeme devam ederken gönderilen icra mektu-plar›n›n ‘hukuksuzluk’ oldu¤unu söyledi. Bu uygula-malar›n devam etmemesini isteyen Or, “Devlet, Elaz›¤depremi sonras›nda depremzedelere ev yapt›. Amabize b›rak›n ev yap›lmas›n› üstüne icra takibibafllat›l›yor” dedi. Bilindi¤i gibi Ar›zl› halk› ayni yard›molarak yap›lan konutlardan ç›kar›lmak isteniyor.Konutlara depremzedelerin yerlerine bürokratlaryerlefltirilmek isteniyordu. Ar›zl› halk›n›n kararl›mücadelesi sonucunda fikir de¤ifltiren Valilik, flimdi de“konutlar› ö¤renci yurdu yapaca¤›m” diyerek Kocaelihalk›n›n gözünü boyamaya çal›fl›yor.

Depremzedeyeicra takibi

İ skenderpaşa cemaatininönde gelen isimlerinden

Nevzat Yalçıntaş’ın oğluMurat Yalçıntaş’ın tutuklan-ması ve Yeni Akit’te ŞabanŞimşek imzasıyla yayınlanan“Allah bu memleketicemaatçilikten korusun”başlıklı yazı dizisi, ‘AKP içindetarikatlar arası çekişme’tartışmalarını yeniden gün-deme getirdi.

Esas olarak, İskenderpaşacemaatinin de bağlı olduğuNakşibendi tarikatı ileFethullah Gülen cemaatininkoalisyonuna dayanan AKP’debu iki grup arasında çelişkilibir ittifak bulunduğu vedevletin ele geçirilmesisürecinde, çelişkilerin daha daöne çıktığı biliniyordu. HanefiAvcı’nın Ergenekon operasy-onuyla derdest edilmesinevaran süreç, Emniyet içindekicemaat örgütlenmesininzamanla Milli Görüşçüler dedahil olmak üzere diğer dinciçevreleri de tasfiyeye yönelme-

si şeklinde yaşandı.Bu süreçte Nurcu-Nakşi

gerilimi, ağırlıkla AKP içindebir çatışma yaşanmasındançıkar uman çevrelerindışarıdandeğerlendirmelerinde işleniy-ordu.

Ancak bu kez çatışmaşaşırtıcı alanlara uzandığı gibi,tartışmanın da içeridenyürütüldüğü görülüyor.

AKP İstanbul İl BaşkanYardımcısı ilen TayyipErdoğan’ın isteğiyle İstanbulTicaret Odası Başkanlığı’naaday olan ve seçilen MuratYalçıntaş bir rüşvet operasy-onuyla tutulandı. “Nakşilerinve Türk sağının büyük-lerinden” Nevzat Yalçıntaş’ınoğluna, Erdoğan’ın en azındanvaktiyle prensi olan bir ismeyönelik bu operasyonunFethullahçıların işi olduğu veErdoğan’ın, DP ile flörtündendolayı Yalçıntaş’a karşıkışkırtıldığı dedikodudüzeyinde de olsa konuşuluy-

or. Konuşulanların doğru olupolmadığı yakın zamandagörülecek.

Ne var ki, bu olayüzerinden değilse bile, böylesibir gerilimin varlığı bizzatİslamcı medya tarafından dilegetirilmeye başlandı. YeniAkit gazetesinin dikkate değerkalemlerinden ŞabanŞimşek’in “Allah bu mem-leketi cemaatçilikten korusun”başlıklı yazı dizisi, FethullahGülen cemaati ile diğerİslamcı çevreler arasında ikti-dar paylaşımı temelinde birgerilim yaşanmakta olduğunudoğruluyor.

Şimşek şöyle yazıyor:“…gelişmeler onu gösteriyorki, cemaatler arasında kıyasıyabir “devlette yer kapmasavaşı” yaşanmakta ve bunuyaparken de diğerlerini … sis-tem dışına itme gibi altıncı kolfaaliyetleri sürdürülmekte-dir… “Ben” duygusuylahareket eden bu gruplardiğerlerine hayat hakkı

tanımamaktadır... cemaatlerebunları müstehâk görenlerinbaşka kategorilere koydukları(cemaatsiz!) vatandaşlara neyireva gördüklerini söylemeyeçok da gerek yoktursanıyorum!.. Dün milletipaylaşmak için yapılan örtülümücadele bugün devletipaylaşmak üzere verilen örtülübir savaşa dönüşmüş durum-dadır.”

Şimşek bu çatışmanınilerde AKP açısından da birtehdit oluşturabileceğinisöyleyerek AKP’yi önlemalmak için uyarıyor.AKP’ninse Erdoğan’ın kariz-ması ve giderek zayfıladığıanlaşılan bir İslamcılar arasıkader ortaklığı duygusundanbaşka bir kozu bulunmuyor.

Page 5: 119'uncu sayı

DÜNYAHalk›n Sesi

512 Kasım 2010 / 25 Kasım 2010

Şili’deki San Jose Madeni olayı sermayeve iş gücü konusundaki eski soruları akıl-

lara getirdi. Bu sorular yaşam mücadelesiveren 33 işçiyle yeniden gündeme geldi .Monthly Review’in editörü Michael D. Ya-tes ile bir söyleşi yaptım...

F.C: Siz madencilerin yaşamını çok iyibiliyorsunuz. Tüm dünyanın tanık olduğuŞili’deki San Jose madeninde yaşananlarasizin tepkiniz ne oldu?

Michael D. Yates: Her an ölüm tehlikesiile yer altında çalıştıkları için madencilerarasında özel bir dayanışma var. İnsanlarsürekli olarak ölüm kokusu ile yaşıyorlar.Benim tepkim güvenlik sürecinde iş yeri sa-hiplerinin gevşek davrandığını farzetmek.Umut verici olansa; bu olay, madenciler vemadenci toplulukları arasında militanlığıateşledi.(...) Şili'deki madenciler psikolojikolarak olumsuz yolda olan bir çok kişiyi et-kilediler. Bu az buz bir şey değil. Yine de,medya konuyu halka rapor etmeye ve ilgi-lenmeye devam etmeyecek. Dünyada konukapandı bile.

İstatistiklere göre madencilik ölüm riski en

yüksek olan mesleklerden biri. Peki bunarağmen insanlar neden madencilik yapıyor?

İnsanlar madende çalışırlar çünküçalışmaya ihtiyaçları vardır ve o toplumlar-da erkekler genelde madenlere gönderi-lir. (Kadınların madende çalışıpçalışmadığını bilmiyorum)Dolayısıyla gençadamların madendeçalışmaya istekliolması doğal. Hattamadende çalışmakerkekliğinizi kazan-manız için bir yololarak bile görülüyor.Hem de, sendikalargenelde madenciliktegüçlü olduğu için ücretlerde genel olarak ortalamanınüzerinde. İşçi sınıfının yaşamı birçok tehlike ve güçlüklerle dolu. Ortalamabir işçinin sınırsız olanakları yok.

Madencilik tarihinin sayfalarınabaktığımızda madencilikte ve madencilerinyaşamında pek çok şeyin değiştiğini görüyo-

ruz. Ancak diğer bir taraftan da bir o kadarşeyin hala aynı kaldığını görmek mümkün.Sizce madenlerde ne değişti, ne değişmedi?

Madencilik teknolojisi el yapımının yeri-ne geçen mekanizasyonlarla epey

değişti.(...) Ancak bu, kapitalizmiçerisinde gerçekleşmemeli.

Geriye kalan etkenlerindünyanın çoğu yerinde

hala aynı: Süreklitehlikeler, iş yerisahiplerinin katılığı,patronların neredegüçlü olduğu, koşullar,patronlar ve hükümet

arasındaki hileler…madenci sendikada daha

iyi fakat bunun başarılıolması ışık tutan sürekli bir

mücadeleye bağlı.

Madencilerin bu kapandan kurtulmalarınısağlayacak bir yol yok mu?

Güçlü sendikalar kapitalizme karşı enbüyük umutlardır. Sadece kapitalizmi yen-mek madencileri ve diğer bütün işçileri

özgürlüğüne kavuşturacaktır.

Madencilerin çalışma ve yaşamkoşullarının iyileştirilmesi hayatlarından dahamı “pahalı”? Böylesine iyileştirmeler verimli-liği ve kârı ne yönde etkiler?

Tabi ki hayat her zaman kârlardan dahadeğerlidir. Patronlar bunu görmüyorlar vebu da madencilerin neden örgütlenmelerigerektiğini, patronları farklı hesapları kabuletmeleri için zorlamaları gerektiğini ortayakoyuyor.

Böylece patronlar, güvenlik içinde, dahaiyi koşullarda, ve daha yüksek ücretliçalışma koşulları için kârdan kısmayıdeneyeceklerdir. Kendi sermayelerini edin-melerinden itibaren, tüm patronlar herzaman iş piyasasında daha fazla yer edin-mek isterler. Dolayısıyla madenciler politikolarak daha güçlü örgütlenmek zorun-da.(...)

*Farooque Chowdhury'nin Michael D.Yates ile yaptığı bu röportaj, mrzine.org’ta-ki İngilizce aslından Halkın Sesi tarafındançevirilerek kısaltılmıştır.

iklimkıta7 5

Arjantin eski devlet başkanı NestorKirchner, kalp krizi geçirerek, hayatını

kaybetti. Kirchner, askeri darbe dönemiso-rumlularının yargılanması ile Venezüella veKüba’nın başını çektiği kıtasal entegrasyonçabalarına destek vermesiyle biliniyordu.Binlerce kişinin katıldığı cenazeyle uğurlanaKirchner’in bir sonraki seçimlerde devletbaşkanlığına yeniden aday olması bekleniyor-du.

Yunanistan'da yapılan yerel seçimlerde ikti-dar partisi olan PASOK bir önceki seçim-

lere göre %10 oranında oy kaybı yaşadı. Solpartilerin büyük yükseliş gösterdiği seçimlerdeYunanistan Komünist Partisi bir önceki seçim-lerde %7 olan oy oranını %14'e çıkararakbüyük bir çıkış gösterdi. Papandreu hüküme-tinin neoliberal politikalarına karşıYunanistan'da yıl boyunca pek çok grevyapılmıştı. Komünist Parti’nin başında birişadamı olmasına rağmen bu denli oy almasıise halkın neoliberal politikalara olan tepkisiniortaya koyuyor.

Yunanistan’da sol ç›k›flta

Kıbrıs'ın güneyinde göçmenlerin örgütlüolduğu "KISA" örgütünün ırkçılığa karşı

her yıl düzenlediği Rainbow festivaline bu yılfaşist saldırılar gölge düşürdü. Sopa ve bıçaklar-la festivale saldıran faşistler sahnedeki birmüzisyeni bıçaklayarak yaraladılar. BarakaKültür Merkezi saldırıya karşı bir açıklamayaptı. "Kıbrıs'ta artan faşizme dur demeli vebunun için mücadele eden Kıbrıslı Elenyoldaşlarımızın yanında olmalıyız. " denilenaçıklamada halkların birlikte mücadele ederekfaşizmi yeneceği belirtildi.

K›br›s’ta faflist sald›r›

Fransa'da son 15 yılın en büyük grev dalga-sına sebep olan ve milyonlarca emekçinin

emeklilik haklarını gasp ettirmemek için di-rendiği "emeklilik reform paketi" resmi gaze-tede yayımlandı ve yürürlüğe girdi. Yasayakarşı yapılan grev ve eylemlerde 3 milyondanfazla kişi sokaklara çıkmış ve Fransa'da hayatdurmuştu. Yürürlüğe giren yasaya karşı emek-çilerin eylemleri sürecek. 23 Kasım'da grevegidecek olan emekçiler Sarkozy'nin yakasınıbırakmayacaklarını belirtiyorlar. Fransa'dahalkın %70'i yasanın geri çekilmesini istiyor.

Yasa geçti, grev sürecek

Arjantin Kirchner’e a¤lad›

Güçlü bir sendika; kapitalizme karfl› en büyük umudumuz*

3 0 Ekim'de ABD'deki 26 ayrıadrese gönderilmek üzerekargoya verilen bombalı

paketler Yemen'i hedef tahtasınaoturttu. 1990'da sosyalist YemenDemokratik Halk Cumhuriyeti'ninYemen Arap Cumhuriyeti'nekatılmasından beri iç karışıklıklarınbitmediği ülke şimdi de emperyal-ist işgal tehdidi altında. Bombalarıhazırladığı iddia edilen Suudibomba uzmanı İbrahim El Asri'yiyakalamak için ABD hemen devre-ye girdi. Yemen kolluk kuvvetleride ordusuyla polisiyle El-Kaide mi-litanı olan Asri'yi yakalamaya çalı-şarak olası bir işgalin önüne geç-meye çalışırmış gibi davrandı. An-cak Yemen Devlet Başkanı Ali Ab-dullah Salih işgale karşı tedbir alı-yormuş gibi görünse de ABD veİngiltere'den teröre karşı destek is-temekten de geri kalmadı. YaniYemen'in kapıları, emperyalist birsaldırıya karşı bizzat işbirlikçi dev-let başkanı tarafından açılmış oldu.

ASİST YİNE EL-KAİDE'DENYemen'i ABD ve İngiltere gibi

emperyalist devletlerin kucağınaatan gelişmeler ise çok daha önce-sine dayanıyor. 2009'da "iç çamaşırıbombacısı" olarak hatırlanan,ABD'li Northwest Havayolları'naait bir uçağın Nijeryalı bir El-Kaidemilitanı tarafından düşürülmeyeçalışılması olayı, gözleri Yemen'eçevirdi. El Kaide'nin yaptığı hemenher işten sonra olduğu gibi ABDburadan da eli güçlenerek çıktı veYemen'de eğitim gördüğü açıkla-nan Nijeryalı bombacı Abdulmüt-talip'i bahane ederek "teröristlerinyeni yuvası" olarak Yemen'i hedefgösterdi. Osmanlı Devleti'nin1839'da çekilmesinin ardından1967'ye kadar İngiltere'nin sömür-gesi olarak kalan Yemen çokönemli bir coğrafyada yer alıyor.Dünyanın en önemli petrol geçitle-rinden biri olan Süveyş Kanalı'nınArap Denizi'ne bağlayan Bap El

Mandep boğazına en uzun kıyısıolan ülke Yemen. 2006 yılı verileri-ne göre Süveyş Kanalı'ndan dünya-ya dağıtılan 3.3 milyon varil petro-lün 2.1 milyon varili Bap El Man-dep'ten geçiyor. Ayrıca Yemen-Suudi Arabistan sınırındaki petrolrezervlerinin dünyadaki en büyükrezervler olduğu iddia ediliyor. Sa-dece bu iki etken bile göz önünealındığında emperyalist devletleriçin Yemen'in ne anlama geldiğikolayca görülebiliyor, ki diğer tica-ret gemilerinin geçişinin kontrol al-tına alınması da cabası.

İŞBİRLİKÇİ YEMEN HÜKÜMETİSovyetler Birliği dağıldıktan

sonra dış destekten mahrum kalansosyalist Demokratik YemenCumhuriyeti'nde bizzat CIA'ylaortaklık yaparak iç karışıklıklar ya-ratan ve bölgeyi İslamlaştıran dev-let başkanı Salih, bölgede ABD'nin

maşası olarak görev yapıyor. İslam-laştırdığı güney bölgesinde şimdiİslamcılarla savaşan Salih 2006'danbu yana iyice şiddetlenen çatışma-ların çözümünü ABD'de arıyor veülkeyi talana açıyor.

El Kaide'nin önde gelen isimleriEl Vahayşi, El Şihri ve El Afvi'ninYemen'de olduğunun ortayaçıkması üzerine de Yemen'dekiolası bir ABD operasyonunun pro-vası yapıldı. 17 ve 24 Aralık 2009'daABD jetleri Yemen'i bombaladı.Medya karartması nedeniyle ger-çek verilere ulaşılamasa da savaşkarşıtı örgütler ,yüzlerce sivilin öl-müş olabileceğini açıkladı. O günkioperasyonlarda İngiltere'nin, sonbombalı paket olayından sonra daİngiltere ve Almanya'nın ABD'yedestek vermesi, ABD'nin dünyaekonomisinin can damarı olanenerji piyasalarına bu kez Ye-men'de "müdahale" etmesi duru-

munda yine bir engelle karşılaşma-yacağını gösterdi.

Somalili korsanların da AdenKörfezi'nde ticaret gemilerine vedolayısıyla dünya ticaretine yöneliktehditin boyutları da düşünüldü-ğünde (2009'da 174 saldırı oldu, 35gemi kaçırıldı) bölgenin kontrolüaçısından önemli bir konumda olanYemen kendini yeni bir işgalcitalan savaşının içinde bulabilir.CIA'nın 2009 raporunda Yemen'in"cihat yanlısı teröristlerin yeniyuvası" olarak belirtilmesi ve yine2009'un Ağustosu’nda Yemen'deincelemeler yapan ABD'li senatörJoseph Lieberman'ın "Irak Savaşıdünde kaldı.

Afganistan'daki savaş bugünsürüyor. Yemen Savaşı ise yarınınsavaşı olacak" sözleri yakın birgelecekte Yemen'de yaşanacaklarınipuçlarını veriyor.

GüneyYemen

sosyalistti

1517'den 1839'a kadar Os-manl› Devleti'nin toprak-

lar›nda olan Yemen bu tarih-ten sonra ‹ngiliz sömürgesioldu. 1962'de ba¤›ms›zl›¤›n›ilan etse de Yemen 1967'yekadar ‹ngilitere'nin bizzat yö-netiminde söz sahibi oldu¤ubir ülke oldu. 1967'de güneybölgesi birleflik krall›ktan ayr›-larak Sovyetler Birli¤i veÇin'le yak›n iliflkilere girdi. 30Kas›m 1967'de de sosyalistGüney Yemen DemokratikCumhuriyeti'nin kuruldu¤uilan edildi. Sosyalist devletinkurulmas›nda bafl etken olanUlusal Kutulufl Cephesi de butarihten sonra partileflerekYemen Sosyalist Partisi ad›n›ald›. Bölgedeki en etkin güç-lerden biri olan Güney YemenDemokratik Cumhuriyeti Sov-yetler Birli¤i'nin da¤›lmas› sü-recinde d›fl destekten mah-rum kalarak güç kaybetti.ABD'nin Irak'a sald›rd›¤› Kör-fez Savafl›'na Küba'yla birliktekarfl› ç›kan Güney Yemen De-mokratik Cumhuriyeti 22 Ma-y›s 1990'da Kuzey’le tekrarbirleflti.

İşgalciler Yemen’e bileniyorIIrraakk vvee AAffggaanniissttaann’’ddaa yyüüzzbbiinnlleerrccee iinnssaannıı kkaattlleeddeenn AABBDDggöözzüünnüü YYeemmeenn’’ee ddiikkttii.. BBaahhaannee yyiinnee tteerröörr,, aammaaçç yyiinnee ppeettrrooll

Evsizlere ev hapsi‹srail Do¤u Kudüs'te "yerleflimci" Yahudilere

ve polise tafl atan çocuklar› ev hapsinemahkum edece¤ini aç›klad›. ‹srail ç›kard›¤› buyasayla evsiz b›rakt›¤› çocuklar› ev hapsinemahkum etmeye çal›flarak"kendine has yön-temlerine" bir yenisini ekliyor. Son zamanlardaDo¤u Kudüs'teki Silvan semtinde evleriy›k›larak bölgeden ç›kar›lmalar›na karfl› tafllarladirenen çocuklara karfl› mermi s›kmaklakalmayan ‹srail "öldüremedi¤i" çocuklar› da buflekilde kontrol alt›na almaya çal›fl›yor. Yeniuygulamayla ilgili aç›klama yapan ‹srailli polissözcüsü Ben Rubi "Tafl atan çocuklarla ilgilidurumu “kontrole” almak için bu çocuklara evhapsi uygulanacak. E¤er ev hapsini ihlal olursa,aileleri bundan sorumlu tutulacak ve mahke-meye ç›kar›lacak" diyerek uygulamadan

ailelerinde "nasiplenece¤ini" müjdeledi. Yaflad›klar› yerlerin iflgal edilmesine tafllarla

karfl›l›k veren Filistinli çocuklar›n meflrudireniflinin önünü kesmeye çal›flan bu yeniyasa sadece ev hapsiyle s›n›rl› de¤il. Tafl atançocuklar bundan sonra ‹srailli polislerin gözeti-minde okula gidecek ve böylece bask› süreklihale gelecek. Direnifllere karfl› ç›kar›lan buyasan›n tam da Kudüs Belediyesi’nin‘kalk›nd›rma projesi’ ad›yla Filistinlilere ait 88evden 22’sini y›kma karar›n› almas›n›nard›ndan gelmesi de iflgale zemin oluflturul-du¤unun kan›t› oldu. Do¤u Kudüs’teki çocuk-lar›n direnifli geçen ay, Yahudi yerleflimlerinifinanse eden bir kiflinin, otomobiline tafl atançocuklara bilerek çarpmas›yla gündemegelmiflti.

19-20 Kasım'da yapılacak olan NATOzirvesi öncesinde Türkiye füze kal-

kanı projesi konusunda "beklenen" ka-rarını verdi. 5 Kasım'da CumhurbaşkanıAbdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdo-ğan, Genelkurmay Başkanı Işık Koşa-ner, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğluve Milli Savunma Bakanı Vecdi Gö-nül'ün katıldığı füze kalkanı zirvesinden,daha önce açıklanan göstermelik iki şar-tın kabulü şartıyla projeye onay verilme-si kararı çıktı.

Türkiye "savunma" sisteminin top-raklarının tamamını kapsaması, cepheülkesi olmaması ve İran, Suriye gibi ül-kelerin projede tehdit unsuru olarakgeçmemesi kaydıyla Lizbon'da projeye"evet" diyecek.

AKP her ne kadar "şartlarımız var"dese de 19 Kasım'da kendi şartlarınıntakla attırılmış halinin altına imza ata-cak. Örneğin 4 Kasım günü NATOmüttefiklerine ulaşan taslağın son

halinde daha önce tehdit olarak yazılanülke isimlerinin olduğu yere "nükleersilahların yayılmasına öncülük yapan,istikrarsız, düşmanca tutum içerisinde,konvansiyonel silah birikimi yapan, ken-dini yönetme kabiliyeti olmayan aktör-ler" gibi daha “kapsayıcı” bir tanımgetirildi. Türkiye projede cephe ülkesiolarak anılmamasını şart olarak önesürse de projenin gündeme geldiği ilkgünden beri Türkiye "ön cephe ülkesi"olarak proje için önemli bir konumdaolmaya devam ediyor.

“Savunma” amaçlı kurulacağı ilerisürülen füze kalkanı ABD’nin BüyükOrtadoğu Projesi için önemli bir adım.Türkiye'de bu projeye destek vererekyine bir emperyalist projeye eklemleni-yor. Irak'ın işgaline verdiği dolaylıdesteği "sıfır sorun" yalanıyla örtmeyeçalışan AKP yine aynı yola başvuruyorve bu kez de İran'a karşı emperyalist birprojeye destek oluyor.

AKP füze kalkanına onay verdi

Page 6: 119'uncu sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

612 Kasım 2010 / 25 Kasım 2010

Kamu Personel Seçme Sınavı’ndaki(KPSS) kopya skandalının ardından

Eğitim Bilimleri sınavı 31 Ekim’de tekrar-landı. Sınav öncesinde Bursa ve Ankara’dasınav günü ise İstanbul’da eğitim emekçi-lerinin eylemleri vardı. İşsiz ve atanamayanöğretmenler “güvenceli, kadrolu iş”talebiyle eylemler yaptı. İstanbul’da sınavsonrası Eğitim Sen tarafından yapılan basınaçıklamasında da eğitim hizmeti verenemekçilerin güvencesiz, esnekçalıştırılmasına itiraz edildi.

BURSABursa Eğitim Sen Şubesi Güvencesiz

Öğretmenler Komisyonu, 30 Ekim’deyaptıkları eylemle KPSS’nin kaldırılmasınıve öğretmenlere güvenceli iş sağlanmasınıtalep etti. Güvencesiz öğretmenler, “KPSSkaldırılsın; sınavsız, koşulsuz, güvenceliatama istiyoruz” talebiyle FomaraMeydanı’nda basın açıklamasıgerçekleştirdi. Basın açıklamasını okuyanEğitim-Sen şube başkanı Cemal Akkurt,eğitim ve bilim emekçilerinin iş güvencesi

mücadelesinde işsiz, ücretli, sözleşmeli vekadrolu öğretmenlerle birlikte hareketettiğini ve “Kadrolu atama, güvenceli iş”mücadelesini kazanana kadar sürdürecek-lerini söyledi. Basın açıklaması alkışlarlasona erdi.

ANKARAAynı gün Ankara’da da Eğitim Sen ve

Atanamayan Öğretmenler Platformu(AYÖP) Sakarya Caddesi’nde bir basınaçıklaması yaptı.

Ellerinde “Hak arayanlara mahkemeyolları gösteriliyor, hak yiyene ise MEBkadroları veriliyor” pankartı taşıyan öğret-menler sınav öncesi gerçekleştirdikleri otur-ma eylemi nedeniyle haklarında açılandavayı da protesto etti. Eylemde konuşanAYÖP üyesi Hasan Basri; sınav sonucunahiçbir şekilde güvenmediklerini belirtti.Basri, yüz binlerce insanı mağdur edenlerincemaatler aracılığıyla korunduklarını söyle-di. Kopya çekenlerin tekrar sınava alındığınısöyleyen Basri, haksızlığa dur dediklerigerekçesi ile AYÖP üyelerinin üç yıl hapis

istemiyle yargılandıklarını söyledi. AKP’nin‘demokratikleşiyoruz’ yalanının ortayaçıktığını söyleyen Basri, tekrarlananKPSS’de de kopya çekilmeyeceğinin garan-tisinin olmadığını belirtti.

İSTANBULKPSS öncesinde öğretmenler İstanbul

Üniversitesi Beyazıt Kampüsü’ndegüvenceli iş talebiyle eylem yaptı. Sınavbaşlamadan önce üzerinde “Parasız eğitim”,“KPSS kaldırılsın”, “Güvenceli iş” yazılıtişörtler giyen öğretmenler oturma eylemiyaptı. Sınav bitiminde de Eğitim Sen İstan-bul Şubeleri bir basın açıklamasıyla KPSS’yiprotesto etti.

HES karşıtları yılmıyor

E ğitim politikalarınıngeleceğine yön veren 18.Milli Eğitim Şûrası Milli

Eğitim Bakanlığı(MEB) tarafından1-5 Kasım tarihlerinde AnkaraKızılcahamam’da yapıldı. Eğitimemekçilerinin katılımı ve gözetimin-den adeta kaçırılarak Kızılca-hamam’da AKP kamplarıylaakıllarda kalan Asya TermalOtel’de yapılan Şûra’ya 716 kişikatıldı. Cumhuriyetin yüzüncükuruluş yıldönümüne atfen “Vizyon2023” temasıyla gerçekleştirilentoplantıda alınan kararlar eğitimhizmetinin geleceğine dair gerici-piyasacı dönüşüm planını ortayakoyuyor. Kararlar Bakanlıkaçısından tavsiye karar niteliğitaşıyor. Hayata geçmemesi biryaptırım doğurmuyor.

Şûra’da; 1. Öğretmenin yetiştir-ilmesi, istihdamı ve mesleki gelişimi,2. Eğitim ortamları, kurum kültürüve okul liderliği, 3. İlköğretim veortaöğretimin güçlendirilmesi,ortaöğretime erişimin sağlanması, 4.Spor, sanat, beceri ve değerlereğitimi, 5. Psikolojik danışma,rehberlik ve yönlendirme hizmetleriolmak üzere beş gündem vardı.

Bu gündemler üzerine yapılantartışmalarda alınan kararların çoğuMEB’in Aralık 2009’da hazırladığıve Plan Bütçe Komisyonu’nasunduğu 2010–2014 stratejikplanında yer alıyor. Alınan karar-lara bakıldığında Şûra’dan eğitiminözelleştirilmesi, gericilik ve eğitimemekçilerine esnek çalıştırma çıktığıgörülüyor.

KAYNAK VAR AMA ÖZELEEğitim hizmetinin özelleştirilme-

si ve piyasaya açılmasının önünüaçma niyetinin göstergesi olarak ikitemel karar öne çıkıyor. Özelöğretim kurumları başta olmaküzere çeşitli özel kurum vekuruluşlardan hizmet satın alınmasıve özel öğretim kurumlarına okulyapmak için vergi indirimi, arsa tah-sisi noktasında kolaylık sağlanması.Özel hizmet alımı kararı Şûra’da

alınsa bile bugüne kadar ders kitap-larının özel firmalara bastırılması veöğretmenlere verilen hizmetiçieğitim uygulamalarının özel fir-malara devredilmesiyle fiili olarakzaten uygulanıyordu. Okullara kay-nak yetersizliği nedeniyle ödenekgönderemeyen bakanlığın kendikadroları ve olanaklarıyla vere-bileceği hizmetiçi eğitim ve kitapbasımı için kaynak bulması, milyon-larca lirayı özel matbaalara ve fir-malara aktarması asıl niyeti ortayakoyuyor. AKP’nin MEB’i stratejikplanlamasında da yer alan özeldershanelerin % 70’nin 2014 yılınakadar özel okula dönüştürülmesihedefi Şûra kararı olarak çıkarıldı.“Dershanelerin özelleştirmesi eğerbu dershanelerin kendilerine aitbağımsız binaları yoksa bunların

özel okula dönüştürülmesi içindevlet arsa tahsisi, vergi muafiyeti,uzun vadeye yayılmış düşük faizlikredi gibi teşvikler sağlaması”kararı ise borcu nedeniyle elektriği,suyu kesilen, ödenek yokluğunedeniyle memur ve temizlikgörevlisi çalıştıramayan okullarınsorunlarına duyarsız MEB’in kay-naklarını eğitimin özel sektöreaçılması için kullanmaktan çekin-mediğini gösteriyor.

İLLA Kİ DİN DERSİŞûra kararlarının ikinci ana ekse-

nini eğitimde gericileşme oluşturdu.Bunun somut örneği olarak “DinKültürü ve Ahlak Bilgisi dersininçoğulcu bir anlayış ile tüm öğretimkurumlarında daha etkin olarakokutulması” maddesi, “öğrencilere

aktarılacak değerlerin temelindeAllah inancı olması” kararları gös-terilebilir. Bu karar 1739 sayılı MilliEğitim Temel Kanunu’nu adetahükümsüz hale getirerek öğren-cilere aktarılacak değerlerin teme-line dürüstlük, eşitlik, özgürlük,doğruluk, dayanışma gibi evrenseldeğerlerin konulması fikriniortadan kaldırıyor. Bu kararın yanısıra “İsteyen anne babaların, ahlakive manevi değerlerin korunmasıiçin çocuklarına seçmeli din eğitimiverilir” hükmünü içeren bir maddede kabul edildi. Böylece din dersiokul öncesi sınıfa kadar indirilmişoldu. Mevcut uygulamada din dersiilköğretim dördüncü sınıfta okutu-lurken bu kararla ana sınıfına kadarindirildi. Bununla yetinilmeyipisteyen anne ve babaların çocuk-

larına seçmeli ders olarak dineğitimi verileceği kararı çıkarıldı.Böylelikle eğitimin din eksenli halegetirilmesine giden yol açılmış oldu.

KIZ ÇOCUKLARINA OKULYOLU KAPANABİLİR

Şûra’da eğitimde gericiliğin yanısıra cins ayırımcılığına da yol açacakkararlardan biri ise 8 yıllık zorunlueğitimin kademeli (kesintili) halegetirilerek 1+4+4+4 formülününbenimsenmesi oldu. . Bu eğitimsüreleri 1 yıl okul öncesi eğitim, 4 yıltemel eğitim, 4 yıl yönlendirme veortaöğretime hazırlık eğitimi, 4 yılortaöğretim olmak üzere kademe-lendirilerek düzenlendi. Bukademeli geçişle 8 yıllık kesintisizeğitim ortadan kaldırılarak eskiortaokul sistemine geri dönülüyor.Böylelikle imam hatiplerin ortaokulkısmının açılmasına olanaktanınıyor. Ayrıca kız çocuklarınınokula gönderilmesinin sorun olduğuülkemizde kademeli eğitimle busorun pekişerek büyüyebilir. BuŞûra kararı ile kesintili eğitimle bir-likte kız çocuklarının okula gönde-rilmediği ya da ayrı sınıflarda oku-tulduğu, karma eğitimin ortadankaldırıldığı cinsiyetçi ve gerici bireğitim sistemine koşar adımgidilmekte.

SÖZLEŞMELİDE EŞİTLENSİNŞûra kararlarında üçüncü ana

eksen ise eğitim alanında kuralsız,esnek ve iş güvencesinden yoksunbir çalışma biçiminin eğitim emekçi-lerine dayatılması oluşturuyor.Konu ile ilgili olarak ÖğretmeninYetiştirilmesi, İstihdamı ve MeslekiGelişimi konulu komisyonunsunduğu önerge aynen kabul edildi.Önerge “Öğretmenlerinistihdamında kullanılan kadrolu,sözleşmeli ve ücretli gibi farklıuygulamaların kaldırılarak tek biristihdam modeline geçilmesi, birperspektif plan çerçevesindeözendirici yöntemlerle personelinkademeli olarak sözleşmeli halegetirilmesi” biçiminde kabul edildi.

*İlhan Yiğit - Öğretmen, EğitimSen Ankara 2 No’lu Şb. üyesi

Artık sağlık ocaklarımız yok ! Son 10 yılda sağlıktadönüşüm adı altında yapılan pek çok uygula-

mayla sağlık ocaklarımız atıl hale getirilmişti zatenama artık adı sanı bile kalmadı, fiilen bitti. Ama artıkneyimiz var 'Aile Hekimi'miz var! Sağlık ocaklarındayapılmayan, yapılamayan hangi sağlık hizmetinin ailehekimliğinde verileceğini merak etmekteyim.

Evet 1 Kasım 2010 itibariyle İstanbul halkı ailehekimliği sistemine tabir yerindeyse bodoslamadaldı, daha doğrusu daldırıldı. Gerçi reklamlar güzel,boy boy afişler, yakışıklı bir doktor bey, güzel birdoktor hanım beyaz önlüklerinin içinde gülümseye-rek bize bakıyorlar, her derdimize deva olacaklarıkesin. Eee şimdi seçimlere de az kaldı ya, sankiolağanüstü bir hizmet sunuyormuş gibi yapmaklazım, devir marketing devri.

İyi de bu aile hekimliğine yönelik bir sürü soruişareti var. 41 ilde pilot uygula-ma yapıldı ne oldu, sonuçlarnedir, çok verim alındı da“şimdi diğer illere geçelim mi”dendi? Öyleyse neden hala pilotuygulamalarla devam ediyorsistem. Her pilot bölge kendikurallarını koymuş, her bölgedefarklı bir uygulama var. Hadionu geçelim İstanbul'dabaşladığı gün itibariyle 400 'eyakın kadro eksikliği ile sistemegeçiliyor. 400 hekim açığıdemek yaklaşık 1 milyonuaşkın nüfusun hekimsiz kalmasıdemek. Hem de nerelerdeeksik var biliyor musunuz?

‘Varoşlarda', yoksul bölgelerde. Daha çok sağlıklıortama, hekime ve düzene muhtaç ortamlardaeksiklik. Çünkü o bölgeler riskli, para etmiyor,çalışma koşulları sıkıntılı. Yaa oradakilere aile hekimiyok, maalesef elimizde kalmadı.

Çünkü sağlık merkezlerini ticarethaneleredönüştürüyorlar, hekimleri tüccara. Aile hekimidenen kişi binasının kirasını ödeyecek, personelinmaaşını verecek, tüm tıbbi ve ofis malzemelerinisağlayacak, enjektöre kadar alacak. Peki bu paralarnerden çıkarılacak, primlerden! Hayda ne primi?Şöyle ki efendim her aile hekimi belirli bir nüfusabakacak, 3500 kadar. Bunlar üzerinden prim paraalacak. Dolayısıyla masraflardan kısar, müşterileri - kionlar hasta değil uzun zamandan beri müşteri-memnun edebilirse primler tam. Öyle uzun boylutahlildir, sevktir falan yok. Bol ilaçlı reçeteler, bolgüler yüz tatlı dil var, bi de “yandaki doktor kötüdür”fısıltıları, ne de olsa rekabet söz konusu, yok öyle etikmetik. Uygulamaya geçince göreceğiz her şeyi,yaşayacağız birebir. Hekim hekime nasıl düşmanolur, sevk istediğinizde yollarınıza nasıl barikatlarkurulur göreceğiz.

Felaket habercisi gibiyim değil mi? Görünen köykılavuz istemiyor doğrusu. Almanya'da 130 yıl öncebaşlayan sistem çökmüş durumda. Çünkü hekimlerkendilerine verilen bütçeyi aşmamak için daha basitve ucuz tahlillere yöneliyorlar, özel sağlık sigortasıolanlara öncelik veriyorlar ve ilaç yazarken anlaşmalısigorta şirketlerine göre ilaç adını belirlemek zorundakalıyorlar. Yani daha çok para harcanarak daha kötübir sağlık hizmeti sunumu. ABD, Almanya gibi ülke-lerde vazgeçilmeye çalışılan sistem acaba bizde niyeticarileştirilerek yerleştirilmeye çalışılıyor. Çünkü çokpara var bu sağlık işinde çok! Şimdi “katkı payı yok”deniyor ya ama bu değirmenin suyu nerden gelecek.Genel sağlık sigortası deniyor, arabalar, evler gibisağlığımız da kaskolanacak. Ne kadar prim o kadarsağlık, o kadar kapsam.

Bir de merak etmekteyim aşıları kim yapacak,gebeleri çocukları kim takip edecek, koruyucu sağlıkhizmetlerini, 112 acil hizmetlerini kim verecek diye,çünkü bu işlerde kar yok! Para yoksa hizmet de yok,serbest piyasa ekonomisi.

En doğal hakkımız, sağlık hakkımız elimizdenalınmış durumda. Bir de iyi bir şeymiş gibi allayıppullayıp hakkımız olanı bize satmaya çalışıyorlar.Parasız sağlık hizmeti hiç bir alanda kalmadı. Artıkne devlet hastanesi kavramı var ne de sağlık ocak-larının 1. basamak sağlık hizmeti anlayışı. Katkıpayı, prim, sigorta, performans kelimeleri sağlık ter-imleri olmuş sanki!

Çok iyi ambalajlanmış bu aile hekimliği paketininyakın takipçisiyiz. Bakalım içinden ne çıkacak. Öyleherşey yaptım oldumla gitmez, halkın da söyleyeceksözü var elbet. Halkın aleyhine, sağlık hakkınıngaspına yönelik her türlü eylemde hep birlikte bağırbağır bağıracağız. Bazen buradan, bazen meydanlar-dan, bazen mahkemelerden. Nitekim hakkın sahibi,hukukun adresi bellidir.

BBuu aaiillee hheekkiimmllii¤¤ii nneemmeenneemm bbiirrflfleeyyddiirr??

Süheyla E.Tezel

Sağlık HakkıMeclisi

Karadeniz’in hem doğusundahem de batısında HES’lere

karşı mücadele sürüyor. HES projeleri için pilot bölge

ilan edilen Giresun’da vadilerinikorumak isteyen Yağlıderelil-er’le, Derelerin KardeşliğiPlatformu ve Halkevleri temsil-cileri bir araya geldi, HES’ leritartışmak üzere 4 Kasım günüilçe öğretmenevinde buluştu. Bubuluşmadan önce YağlıdereÇevre Koruma Derneği üyeleri,daha önce iş güvenliğialınmadığı için bir işçinindüşerek yaşamını yitirdiği HESinşaatına giderek, burada birbasın açıklaması yaptı. HES’lerinhem halkın hem de buralardaçalışan emekçilerin hayatını

tehlikeye soktuğuna dikkat çekti. Bu eylemden sonra İlçe

öğretmenevinde gerçekleştirilensohbette, Derelerin KardeşliğiPlatformu Dönem SözcüsüÖmer Şan, HES’ler hakkında birbilgilendirme konuşmasıyaparak, bölge insanının nedenHES yapımına karşı çıkmasıgerektiğini anlattı. Daha sonrasalonda bulunanların soru vekatkılarıyla HES’lere karşımücadele yöntemleri tartışıldı.

Yağlıdere’de hâlihazırda 12HES projesi bulunmakta ve bun-ların 6’sı inşaat aşamasında.

LOÇ’TA KUŞATMA VARKastamano Loç Vadisi’nde

ise Devrekâni Çayı kıyısındakidört köyün, Orya Enerji'ye aitHES ve A tipi taşocağına karşımücadelesi sürüyor. Köylülereyönelik şirket görevlileri ve jan-darma saldırıları artıyor. Eylemciköylülere destek vermek için 6-7

Kasım’da Loç’a giden eylemcilerköy girişinde yaklaşık 75 kişilikjandarma grubunun engeliylekarşılaştı. Kasım ayı başında daçevrecilerle köylüler yıkılannöbet çadırlarını yeniden kur-mak için gittikleri LoçVadisi'nde HES şirketi yetk-ililerinin saldırısına uğramışbirçok köylü darp edilmişti.

Köylüler şirketi hukuktanımamakla suçluyor. Çünküarazilerinin acil durum gerekçe-siyle EPK tarafındankamulaştırılmasının ardındanelinde sadece kamulaştırma bel-gesi olan müteahhit firmakonuyla ilgili açılan davalar sür-erken yargı kararını beklemedeninşaata devam ediyor.

Ankara BüyükflehirBelediye Baflkan› Gökçek,Dikmen Vadisi halk›n›nbar›nma hakk› mücade-lesinin temsilcilerindenTar›k Çal›flkan aleyhine,10 bin TL’lik manevitazminat davas› açt›.Davan›n gerekçesi,Cumhuriyet GazetesiAnkara ekinde yer alanbir röportajda Çal›flkan'›nkulland›¤› “Melih Gökçekben Ankara'n›nmafyas›y›m diyor” ifade-

si.Gökçek'in avukat›

taraf›ndan mahkemeyesunulan davadilekçesinde, Gökçek'inkiflilik haklar›na sald›r›oldu¤u belirtildi. Tar›kÇal›flkan'›n Gökçek'eflahsi ve siyasi husumetbesledi¤i iddia edildi.

Davan›n ilkduruflmas›, 02.12.2010günü Ankara 9. AsliyeCeza Mahkemesi'ndegörülecek.

Gökçek’tenhakaret davası

M ‹ L L ‹ E ⁄ ‹ T ‹ M fi U R A S I N I N ‘ 2 0 2 3 V ‹ Z Y O N U ’

ğitim politikalarının geleceğine yön veren Milli EğitimŞurası’ndan din dersini yaygınlaştırma, kademelieğitime geçiş ve okullarda özelleştirme kararı çıktıEİLHAN YİĞİT*

Çözüm KPSS’yi tekrar değil, kadro

TTaarr››kk ÇÇaall››flflkkaann

HES’ler için pilot bölge seçilen Giresun’damücadele hazırlığı var. LOÇ’ta ise jandar-ma ablukasına rağmen direniş sürüyor

Dersimiz din, okulumuz özel

Page 7: 119'uncu sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

712 Kasım 2010 / 25 Kasım 2010

KonukYazar

Yenitalan

alanlar›için yeni

yasa

Kavramlar hep kafa karıştırır.Bunların başında savunma ile

başlayan kavramlar geliyor.Hemen bütün ülkelerde SavunmaBakanlığı vardır. Henüz SaldırıBakanlığı olan ülke duymadım.Afganistan, Irak işgalleri hep ABDSavunma Bakanlığı tarafındanyürütülmüştür. Filistin İşgali İsrailSavunma Bakanlığı tarafındanyürütülür.

Bunlar gibi bir de korumakanunları vardır. Çevreyi koruma,kadını koruma, çocuğu korumavb. gibi devam eder. Bu yazıyıuzatmak mümkün olmakla birlikte,kısaca Tabiat ve Biyolojik ÇeşitliliğiMetalaştırma (Ticarileştirme)Kanun Tasarısı’ndan bahsedelim.

AKP sıkıştığı her durumda ken-dini kurtarmak için Avrupa Birliğitalebi var deyip, içeriği kapatmakistiyor. Böylece toplumu AB ilekarşı karşıya gelmekle tehdit edi-yor. Bu durum yukardabahsettiğim koruma kanunu içinde geçerli, Fakat ben polemikleregirmeyeceğim. Bu kanuntasarısının kısa vadede ne anlamageldiğini irdelemeye çalışacağım.

Bu kanun ile Tabiat ve KültürVarlıklarını Koruma Kurulu ortadankaldırılıp, Kültür VarlıklarınıKoruma Kurulu’na dönüştürülüy-or. Ardından Çevre ve OrmanBakanlığı’na bağlı Tabiat veBiyolojik Çeşitliliği Koruma Kurulukuruluyor. Bu kurulun 14 üyesiBakanlık çalışanlarından, 4 üyesiakademisyen, 2 üyesi ise STKtemsilcilerinden oluşacaktır. Budurumda kurumun siyasi iradenintam denetiminde olacağınıöngörmek hatalı olmayacaktır.

Kısa vadede tasarınınyasalaşmasından etkilenecek alanve projeleri 4 ana başlıkta topla-yarak tasarının hedefleri vesonuçlarını irdelemeye çalışalım.

11.. HHaavvaa vvee SSuu TTiiccaarreettiinniinnÖÖnnüünnddeekkii YYaassaall EEnnggeelllleerriinnKKaallddıırrııllmmaassıı

Kyoto Protokolü olarak bilinenve esas amacı Hava Ticareti olananlaşmalar sonucu, her ülke kar-bon salınımı kadar para ödeyecek,karbonsuz üretim kadar da paraalacak. Bu sistem şirketlere doğruyayılacak ve her şirket buna göreödeme yapacak. Bu nedenle enerjişirketleri tüm dünyada karbonsalınımı yapmayan yatırımlarınpeşindedir. HES, nükleer, güneş,rüzgar vb. tesislerinin bu kadar art-masındaki gerçek neden, havaticaretidir. HES ve nükleer tesisleriki su kaynağını ve bu kaynaklarınyarattığı yaşamı tehdit etmektedir.SİT alanı ilan edilen bölgelerdekiHES tesislerinin yapımı yasalengellere takılmaktadır. Bu ise,hem hava ticaretini hem de suticaretini olumsuz etkilemektedir.Rize İkizdere Vadisi’nde yaşanangelişme, bunun tipik bir örneğidir.İptal edilen 22 barajın yapımı,örnek oluşturması tehlikesiyleAKP’yi harekete geçirmiştir. Diğeryandan bu şirketlere su kullanımhaklarının devredilmesi, gelecekte-ki tüm tarımsal ve yaşamsalfaaliyetlerde kullanılan suyun, ticaribir meta olarak karşımızaçıkacağını göstermektedir. Suticareti Türkiye’de gelişimi en hızlıolan sektörlerin başında gelmekte-dir. Özellikle Bursa Uludağ, tambir felakete dönüşmüştür. Şebeke

suyu kullanımı azaltılmakta ve yeri-ni pet şişeler ve damacanalaralmaktadır.

22.. KKeennttsseell DDöönnüüşşüümmüünnÖÖnnüünnddeekkii YYaassaall EEnnggeelllleerriinnKKaallddıırrııllmmaassıı

3.Köprü Marmara’nın en büyükkentsel dönüşüm projesidir.Öngörülen tahmini mali boyut 100Milyar $’dır. Bu boyut, AKP’ninhem sırtını dayadığı hem de TOKİaracılığıyla büyütüp beslediği ser-mayenin geleceğini garanti altınaalmak için vazgeçmek istemediğibir mali kaynaktır. Bu projeninönündeki yegâne yasal engel isebölgenin SİT kararları ile korunu-yor olmasıdır. Karadeniz kıyıkuşağında bulunan alanlar, baştaSarıyer ve Beykoz olmak üzerekoruma altındadır.

Diğer yandan kararı alınanHaydarpaşa – Sarayburnu karayo-lu tüp geçidi ise, diğer bir korumaalanı olan Tarihi Yarımada’nın tammerkezini işgal altına sokacaktır.Şu anki koruma yasaları ile bun-ların yapılabilmesi hukuki olarakmümkün değildir.

33.. İİssttaannbbuull İİzzmmiirr YYaağğmmaaPPrroojjeessiinniinn ÖÖnnüünnddeekkii EEnnggeelllleerriinnKKaallddıırrııllmmaassıı

Topluma “İstanbul-İzmir arası3,5 saat olacak” denilerek sunulanbu proje, esas olarak Körfez Köprügeçişi, Adapazarı bağlantı yolları,Yalova tersane yatırımlarınınyasalaşması ve nihai olarak İstan-bul-İzmir arsındaki esas olaraktarım alanı olarak koruma altındaolan bölgelerin yağmasını hedefle-mektedir. Özellikle Yalova tersane-si yatırımı halen yasadışıdır ve buproje doğrudan Ulaştırma Bakanı

Binali Yıldırım’ınkoordinatörlüğünde yürütülmekte-dir. Açılan dava sonucu Danıştayburadaki tersane yatırımını iptaletmiştir. İptal gerekçesinin esasıise, bölgenin 1. derece deprembölgesi olması ve yan sanayininkoruma altındaki tarım alanlarınıtehdit etmesidir.

İzmit Körfezi’ne yapılması plan-lanan köprü ise, en az BoğazKöprüsü kadar zararlı bir yapı ola-caktır. Zira köprü tam tarımalanının ortasından geçmektedir.

İstanbul – İzmir kuşağı esasolarak besin deposu işlevi görmek-tedir. Tarımsal üretimlerinTürkiye’deki merkezi konu-mundadır. Bu proje sonraki kuşağıaçlığa mahkûm edecek birbaşlangıç oluşturacaktır.

44.. YYeerrüüssttüü DDooğğaall BBiiyyoolloojjiikkTTüürrlleerriinn MMeettaallaaşşmmaassıı ÖÖnnüünnddeekkiiYYaassaall EEnnggeelllleerriinn KKaallddıırrııllmmaassıı

Meralar, ormanlar, su havzalarıve bu alanlarda bulunan biyolojiktürlerin ticareti, işletilmesi,yurtdışına çıkarılması gibi kararlarbakan onayı ile birlikte rahatlıklayürütülebilecektir. Anadolu, biyolo-jik çeşitlilik olarak kıta Avrupası’nıntamamına eşdeğer bir zenginliğesahiptir. Bu zenginliğin ticari birmetaya dönüşmesi, bu yasaylamümkün hale gelecektir. Budurum, tüm Anadolu zenginlikleri-mizin yok edilişine doğru atılacakadımın ilki olacaktır. Yasa durdu-rulmalıdır. Durdurulamaz ise, herağaç, her tarım arazisi, her derekorunmaya çalışılmalıdır.Neoliberal saldırı, doğrudanyaşamı tehdit eder bir boyutaulaşmıştır. Gelecek ellerimizdedir.

HAYATİ CANMAK‹NE MÜHEND‹SLER‹ ODASI

‹STANBUL fiB. YÖNET‹C‹S‹

2010 yılının sonuna kadar tüm illerde uygulan-maya başlanması planlanan aile hekimliği

pilot uygulaması 1 Kasım itibariyle İstanbul’dahayata geçti. Uygulamanın başlatıldığı ilan edilenİstanbul’da pek çok kişi aile hekiminin kimolduğu bilgisine dahi ulaşamazken, bir kısımİstanbullu aile hekiminin kaydı eczanedeçıkmadığı için, reçetekarşılığında ilaçlarını teminedemiyor.

2005 yılından itibaren Düzce’de uygulanan vehalen çalışmaların sürdüğü uygulamanın İstan-bul’daki açılışı fiyasko oldu. Her 3000 kişiye biraile hekiminin düşmesi planlanırken, mevcutdurumda kentte 3500 kişiye bir aile hekimidüşüyor. Bununla birlikte uygulama, 1 milyon200 binlik bir nüfusa hizmet edecek 400 AileSağlık Birimi eksik olarak başladı. Pilot uygula-ma olarak sürdürülen çalışmaya geçiş dönemiuygulaması eklenerek, 1 Şubat 2011’e kadar,başka aile hekimlerine muayene olabilmeşansı(?) verildi. İstanbul Tabip Odası yaptığıyazılı açıklamayla, uygulamayı değerlendirdi.

İstanbul Aile Hekimliği’nin ilk bir haftasındaToplum Sağlığı Merkezleri ve Aile SağlığıMerkezleri’ne (ASM) tek tek ziyaretler gerçek-leştiren İstanbul Tabip Odası (İTO), gözlemleri-ni ve duyduklarını anlattı. İTO’nun aktardığınagöre birçok ASM’de halen elektrik, su, doğalgaztesisatları mevcut değil. Hatta binası olmayanASM’ler bile var. Binanın olduğu ASM’lerde isetansiyon aleti gibi temel sağlık malzemeleri bulu-namayabiliyor. Bazı ASM’lerde gebe ve çocukizlemleri bulunmayabiliyor. Muayene olabilen-lerin, gittikleri eczanede aile hekiminin kaydıgörülemediği için, ilaç alamadığı oluyor. Bunlarolurken, bazı aile hekimleri bilgileri doktor bilgibankasına aktarılmadığı için Ankara’ya gidipdiploma tescil numarası kaydettirmek zorundakaldı. TSM’lerde görevli kimi hekimler içinsesürekli olarak geçici görevlendirmeler yapıldı. Okadar ki İTO’nun açıklamasına göre, 3 güniçinde üç ayrı geçici göreve gönderilen hekimleroldu. İTO’nun yaptığı açıklamada madde maddesıraladığı sorunlardan birini şu cümlelerleaktardı: “Birçok sağlık ocağında mevcut olandevlet malı sarf malzemeleri 28 Ekim 2010 günüesrarengiz bir şekilde sıfırlanmıştır ve bu duru-mun hukuki sorumlusunun kim olduğu belir-sizdir.” İTO, bunlarla birlikte noksanlıkları olanpek çok sağlık hizmeti konusunun kiminçözeceğine ilişkin belirsizliğin de altını çizdi.

İ stanbul’un iki farklı ilçesinde baz istasyonunakarşı mücadele mahalle sakınlerinin temel gün-

demi olmuş gibi görünüyor. Avcılar’ da bulunan Ambarlı Mahallesi’nde bir

okul binasına baz istasyonunun takılmasınınardından okuldaki öğrencilerden ikisinin kalp krizgeçirmesi ve beş öğrencininde kalp hastalıklarısorunu yaşaması üzerine harekete geçen veliler aynısokakta bulunan ikinci bir istasyonu damücadelelerinin hedefine alarak harekete geçti.

Ambarlı İlköğretim Okulu önünde baz istasyo-nuna karşı eylem yapan veliler, 5 Kasım günükonuyla ilgili hukuki ve tıbbi bilgi edinmek içintoplantı düzenledi. İstanbul Tabip Odası GenelSekreteri Ali Çerkezoğlu, Halkevleri HukukBirimi’nden Avukat Kazım Erkut Güzel ve elektrikmühendisi Pınar Hocaoğulları’nın katılımıylagerçekleştirilen toplantıda, mahalleliye konuhakkında bilgi verildi. Toplantıda mahalle halkıimza kampanyası düzenleme kararı aldı.

Sarıyer Zümrütevler Mahallesi’nde 6 katlı birbinaya kurulmak istenen baz istasyonuna karşı isemahallenin kadınları nöbet tutuyor. İstasyonunkurulmasını engellemek için mahallede imzatoplayan kadınlar bir yandan da binaya istasyonmalzemelerinin girmesini engellemeye çalışıyor.

Baz’a karşı ikimahalle eylemde

Hekimini bulan,hizmetini alır

İ stanbul’da ulaşım hizmetineson iki yılda üçüncü zamgeldi. Ocak 2010’da yapılan

metrobüs zamlarını geri çektirenHalkevciler zam haberiyle birliktesoluğu metrobüs durağında aldı. 1Kasım 2010’dan itibaren geçerliolan zamlarla beraber öğrencibileti 85 kuruştan 95 kuruşa, tambilet ise 1.5 TL’den 1.65 TL’yeçıktı. Öğrenciler dışında indirimlibilet kullananlar için 85 kuruş olantarife 1.10 TL oldu.

Zamların hayata geçtiği günHalkevleri zammın iptali içinİstanbul 10. İdare Mahkemesi’nedava açtı. Halkevciler davabaşvurusu öncesi mahkemeönünde bir eylem yaparak zamlargeri alınana kadar mücadeleyedevam edeceklerini belirtti.Büyükşehir Belediye BaşkanıKadir Topbaş’a seslenerek“Ulaşım lüks bir hizmet değil, birhaktır, zammı geri aldırmak içindava açmak ile yetinmeyecek,mücadeleden geri durmayacağız”dedi.

Halkevleri’nin “geri durmaya-cağız” diyerek belediyeyi uyardığıulaşım hakkı mücadelesi hakkındaOkmeydanı Halkevi’nden RüyaKurtuluş’la konuştuk. Kurtuluşulaşım hakkı mücadelesininanlamını, taleplerini anlattı sonzammı geri aldırmak için nasıl birhareket planı yaptıklarını aktardı.

Neden Halkevciler ulaşımzammına bu kadar karşı çıkıyor?

Her şeyden önce ulaşım temelbir hak. İnsanların gündelikyaşamında her türlü hizmetekavuşabilmeleri için bir vasıtayaihtiyaçları var. Bizi başkahizmetlere de ulaştıran bir hizmetolduğu için ulaşım parasız olmalı.Bu yüzden de bugün belediyelerdeana talebimiz; sabahları işe veokula gidiş saatleri olan 06.00-09.00, akşamları eve dönüş saatiolan 17.00-21.00 saatleri arasındaulaşım parasız olsun.

KARŞIMIZDA BİR TÜCCAR VARSon zamlara gelirsek bir önceki

zammın üzerinden 8-9 ay geçti.Topbaş son zammı 2009Haziran’ında yapmıştım diyor.Oysaki 2010 Ocak ayında da zamyaptı. Biz o dönemde de parasızulaşım eylemleri ve açtığımız davasonucunda zammı geri çektirdik.Bu son zamlar 8-9 ay geçtikten

sonra bir daha “maliyetler arttı”gibi halkı hiç de ilgilendirmeyenbir bahaneyle yapıldı. Topbaş“Yüzde 10 zam yaptım” diyor.Yüzde 30’dan başlayıp kademekademe yüzde 120’lere varan zam-lar var. Kıyaslıyoruz asgari ücreteyapılan zam yüzde 4+4. Tek derdikar etmek olan ve bütün İstanbulhalkını müşteri olarak gören birbelediye var karşımızda. Bunakarşı ancak bir arada hareket eder-sek, ne kadar güçlü tepki verirsek,ne kadar ısrarcı olursak ve eylem-ler ne kadar güçlü olursa başarılıolabiliriz. Ki denedik gördük birarada hareket ettiğimizde zamlarıgeri çektirmiştik.

METROBÜS BOŞLUK TANIMAZ

Kent bir bilim kurgu filmi gibi.Bir metrobüs boşalınca binlerceinsan aynı yöne doğru akıp duru-yor. Bu kalabalık yaşadıklarıkarşısında belediyeyeöfkeleneceğine birbirine öfkeleni-yor. Geçen, gene metrobüse bin-mekte zorlanıyoruz hep birlikte.Ben artık sekizincisine bindim. Birsonraki durakta üç kişi indi, iki kişibindi. O binenlerden birisi dedi ki“İnsanlar indiği halde neden bumetrobüs boşalmıyor?” Bağırıpçağırmaya başladı. Çok tuhaf değil

mi? Bu sorun yüzünden zaten üstüste yolculuk yapanlara kızıyor.‘Neden vasıta sayısı arttırılmıyor’diye sormuyor. Ulaşım eylem-lerinin bizim için bir kazanımı ola-caksa bunu sağlayacak. Yaniaslında “müşteri olma” durumun-dan “halk olma” bilincine sıçra-mak istiyoruz.

ZAMMI DUYUNCA KOŞARIZBiz neden çok uğraşıyoruz.

Çünkü herkesin insanca yaşaya-bileceği ücret seviyelerinde, insan-ca yaşayabilecekleri koşullardahizmetleri almasını istiyoruz. Ula-şımla ilgili bu kadar inatçıolmamıza şaşırmamalı aslında bizbunu hep yapıyoruz. Çünkü bizhakikaten insan gibi yaşadığımızbir ülkede yaşamak istiyoruz.Ulaşım zamlarına karşı da dahacanlı bir topluluğumuz var, zamgeldi mi metrobüs durağına koşanilk biz oluyoruz.

Basın açıklaması neden yetmiyorsize? Neden parasız binme eylemleri-ni tercih ediyorsunuz?

Bu sorun karşısında daha iyi birçözüm yok şu anda. Biz ilk ulaşımeylemlerine yürüyerek başladık.Tek sıra yürüyüşler. Çıplak ayaklıyürüyüşler. Onların amacı ulaşımsorununu göstermekti. “Ulaşım

çok pahalı, otobüsler kalabalık oyüzden onlara binmiyor, para ver-miyor, yürüyoruz” gibi protestoyayönelik eylemlerdi. Ama sonuçtabu o kadar can yakıcı bir sorun kiprotesto etmek yetmiyor. İlk eyle-mi 2009 Haziran’ında zamdansonra bir günlük yaptık. O zamançok az insanı bindirebilmiştik.Ama zamların devamı geldi. İkincizam sonrası metrobüs çok pahalıve lüks bir ulaşım aracına dönüştü-rülmeye çalışıldığında binlerceinsanın bir anda katıldığı parasızmetrobüse binme eylemleri yaptık.Bu ileri bir eylem biçimi. Çünkübir hakkı doğrudan kullanıyoruz.O turnikelerden atlarken de bunusöylüyoruz insanlara. İnsanlardabiliyor, bu bizim hakkımız. Bukonuda ikna oldukları için katılıyorçoğunluk eyleme.

HUKOME’LER GELİYORBundan sonra ne yapmayı

düşünüyorsunuz?Bayram tatilinden sonra devam

ettireceğiz eylemleri. Amacımızzamları geri çektirmek. Parasızulaşım talebini tüm İstanbullularındile getirdiği yaygın bir talephaline getirmek istiyoruz. Birbakacağız ki bir durakta Halkevci-ler parasız otobüse biniyorlar.Ama onun dışında bir kart oluştur-

mayı düşünüyoruz İstanbul’da.Sabah ve akşamları talep ettiğimizsaatlerde ulaşımın parasızolduğunun yazılı olduğu kartlardağatacağız. İstanbulluların bukartı metrobüs, metroduraklarında en azından göster-melerini ve binebiliyorlarsa parasızbinmelerini sağlayacağız. Çünkübireysel olarak da bu eylemleriyaparsak başarılı olabiliriz.Belediye İstanbulkart diye biruygulamaya geçti biz de halkınulaşım hakkının kullanacağı kartlaryapacağız. Bunları metrobüsduraklarına kurduğumuz stand-larda dağıtacağız. Biliyorsunuzbelediyenin ulaştırma hizmetiyleilgilenen Ulaştırma KoordinasyonMerkezleri (UKOME) var biz deHalkın Ulaşım KoordinasyonMerkezlerini kuracağız.HUKOME’ler. HUKOME’lerdehem insanlar eylemlerle ilgili bilgialabilecek hem de sorunlarını bi-zimle paylaşabilecekler. Yaygın bireylem şekline dönüştürmekçabasındayız. Bu arada belediyeönünde farklı toplumsal kesimler,kadınlar, işsizler, öğretmenler gibitaleplerini dile getiren eylemleryapmaya devam edecek.

İstanbul’da ulaşım hizmetine yeniden zam geldi. Bir önceki zamları geriçektiren Halkevciler ‘İstanbullular sürprizlere hazılıklı olsun’ diyor

‘Biz bunu hep yapıyoruz’

Halkevleri Ocak 2010’dayap›lan metrobüs zamlar›ndansonra paras›z ulafl›m eylemle-rine bafllad›. Baflta metrobüsduraklar› olmak üzere farkl›duraklarda akbil basmadanparas›z metrobüse, otobüsebinme eylemleri yapt›.Do¤rudan eylemler zammakarfl› aç›lan davan›n dakazan›lmas›yla baflar›l› oldu.

1 Kas›m’da yap›lan zam-lar›n hemen ard›ndan ‘paras›zulafl›m’ eylemleri yenidenbafllad›. Halkevciler;

- 2 Kas›m’da Cevizliba¤Metrobüs dura¤›nda

- 3 Kas›m’da Okmeydan›Niflangâh otobüs dura¤›nda

- 5 Kas›m’da Mecidiyeköymetrobüs dura¤›nda paras›zmetrobüse / otobüse binmeeylemleri yapt›. Eylemlereyüzlerce kifli kat›ld›

Doğrudaneylemkazandırdı

RRüüyyaa KKuurrttuulluuflfl

Page 8: 119'uncu sayı

EMEKHalk›n Sesi

812 Kasım 2010 / 25 Kasım 2010

Halk›n SesiSSaahhiibbii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Ali Ergin DemirhanTTeelleeffoonn // FFaakkss

0212 245 90 37AAddrreess Tomtom Mahallesi Örtmealt› Sokak No: 6/3

BEYO⁄LU/‹STANBULBBaass››lldd››¤¤›› YYeerr

Taflbask› Matbaac›l›k Yay. ve Amb. San. Tic. Ltd. fiti. Bask› TesisleriKocaeli /‹ZM‹T (0262 335 45 29)

15 günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

Kasım ayında aile hekimliği uygulaması İstan-bul’da da başladı. Vatandaş çok mutlu. Daha

önce eşinin ilacını yazdırmak için giden teyzeye“amcayı görmem lazım teyze, hastayı görmedenreçete yazamam” diyen doktor artık bunu diye-meyecekmiş. Komşumuz “artık rahat rahat herişimizi yaptırırız” diye seviniyor. Çünkü artık hekimingözünde “hasta” değil “müşteri” olmuş. Hekim deesnaf… Tabiî ki müşterisini kaçırmamak için elin-den geleni yapacak, zira müşteri başına para alıyorhekim.

Artık her şeyimiz bilgisayarda takip altında ola-cakmış. “Eskiden” diyor komşu teyze “Hergittiğimizde başka doktora gidiyorduk, şimdi özeldoktorumuz olacak.” Gidince hemen bilgisayarıaçacak daha önce neyimiz varmış neyimiz yokmuş

görecekmiş. “Ama önceden debilgisayar vardı” diyorum, “Ozaman da bütün geliş-gidişleri-miz kayıt altına alınabilir, hastatakibi yapılabilirdi. Hem dokto-run o ya da bu olması o kadarönemli değil, hepsi aynıeğitimden geçmiş, aynıtedaviyi uygulayacak nasılsa.”“Boş versene” diyor, “Kimkayıtları bilgisayara girecek deonları takip edecek. Şimdibeğenmezsem başka doktoruseçebiliyormuşum.” “Amaeskiden de hekim seçmehakkımız vardı…” Ne söylesenboş teyzeye. Artık ona özel bir

değer verecek hekimi var. Her gittiğinde onu ayaktakarşılayacak, güler yüz gösterecek

Muhtemelen hekimler de bir dönem oldukçamemnun olacak. Bütün özelleştirmeuygulamalarında olduğu gibi önce kısa bir balayıdönemi yaşanacak. Hükümet aile hekimlerine kira,malzeme vb. konusunda destek olacak, sonrabaşınızın çaresine bakın diyecek. Hadi bakalım bukriz zamanlarında bir de işletme derdiyle uğraş.Personel maaşıydı, kiraydı, telefondu, ısınmaydıderken nasıl dönecek bu dükkanın çarkı.

AKP bu sefer hastaneleri nasıl işletme halinegetiriyorsa aile hekimlerine de kendi paranızı kendi-niz kazanın diyecek. Haydi bakalım gelsin hastanıncebinden paralar. Falanca hekim şu kadar katkıpayı alıyormuş, falancası az alıyormuş ona gide-lim…

Görünürde kamu sağlık hizmeti yürüyor olacak,vatandaşların gideceği bir yer olacak, hekimler eliyleyürüyen bir hizmet var olacak…. Ama sağlık sistemibütünüyle piyasaya açılmış bir sektör haline gele-cek. Hani nerede sağlığın temel felsefesi: “İnsan-ların hastalanmasını önlemek, sağlıklı yaşamalarınısağlamak.” Nerede koruyucu sağlık hizmetleri?Devletin temel görevi bu değil mi? Artık devletintemel felsefesi herkes hasta olsun, hastalarmuayeneye gelsin onların sırtından sağlık sistemipara kazansın, yeter ki devletin bütçesinden paraçıkmasın.

Devlet kendi memurundan tüccar yaratmanınbaşarısıyla övünüyor. Hekimi tüccarlaştırmakAKP’nin en büyük hedefi. Herkes AKP gibi her şeyialıp satsın istiyorlar. Satılmadık, satın alınmadıkhiçbir değer kalmasın memlekette.

Aile hekimliği balonu tıpkı “vatandaşa özel has-tane kapısının açılması” balonu gibi bir süre sonrapatlayacak. İlk zamanlar SSK kuyruklarının taşındığıözel hastanelerden vatandaş tekrar devlet has-tanelerine döndü. Muayene sırası almak için bilegünlerce beklemek zorunda kalıyor. Bir ultrasontetkiki için 3 ay sonrasına gün veren hastaneler var.Oysa verse 30-40 TL fark hemen bir özel has-tanede yapılacak işi… Ama o 30-40 TL’si olanlarınsayısı da giderek azalıyor. Sağlık artık parayla satınalınan bir hizmet olunca herkesin de parası kadarkonuşması şart oluyor bu durumda.

Ama sonra ne oluyor? Oktay Ekşi gibisöyleyeceği lafı kırk kere tartıp öyle söyleyen biradamı bile kendini frenleyemez hale getiriyorlar.Satarken suç değil, yüzüne söyleyince suç oluyor.

AArrtt››kk aaiillee hheekkiimmiimmiizz vvaarr

TufanSertlek

Dev Sağlık-İşGenel Sekreteri

Belediye-İş’te mevcut yönetime tepkigösteren muhalifler güvencesizliğe

ve taşerona karşı mücadeleyi ön planaçıkaracakları bir sendika yönetimi içinharekete geçti.

'Yeni bir Belediye-İş' için yola çıkanDemokratik Değişim Hareketi'nin, 27-28Kasım günü gerçekleştirilecek genelkuruldaki başkan adayı, Belediye-İşİstanbul 5 No'lu Şube Başkanı NihatAltaş oldu. Taksim Hill Otel’de 9 Kasımgünü düzenlenen basın toplantısındakonuşan Nihat Altaş, başlattıklarıhareketin sadece Belediye-İş’le sınırlıolmadığını, mevcut sendikal anlayışındip yaptığı bir dönemde döneminihtiyaçlarını görerek çözümler üretmekgerektiğini söyledi. Belediye-İş yöneti-minin statükocu anlayışına tepki olarakdönemin taşerona ve güvencesizliğekarşı mücadele gibi ihtiyaçlarını karşılay-acak bir Belediye-İş’in olması gerektiğinivurgulayan Altaş, işten çıkarılan vedirenişte olan işçilerin direnişlerini

sahipleneceklerini bildirdi. Altaş,sendikayı bir okula çevirip örgütsüzişçileri örgütlemeyi ve işçilere sınıf bil-incini kazandırmayı önlerine koyduk-larını belirtti ve seçilememeleri duru-munda da güvencesizliğe ve taşeronakarşı mücadele edeceklerini söyledi.

MUHALEFETİN DOĞUŞUBelediye-İş’in 16-17-18 Eylül’de

düzenledikleri İşçi Kurultayı’nda mevcutgenel başkan Nihat Yurdakul’unbaşkanlık için tek aday olduğunu açıkla-masının ardından muhalif şubeler itirazetmişti. Hiçbir şekilde itiraz kabuletmeyeceğini açıklayan genel merkez, ilkiş olarak muhalif şubelerden İstanbul 1No’lu Şube’nin araçlarına el koymuş veİstanbul’daki muhalif şube başkanlarınınsendikadan aldıkları ücreti kesmişti.Genel merkezin, muhaliflere yönelik sonhamlesi 2011 Mayıs’ında yapılmasıgereken genel kurulu 27-28 Kasım tari-hine almak olmuştu.

Belediye hizmetlerindetaşeron uygulaması

yaygınlaşırken taşeron şirketişçilerinin eylemleri de artıyor.İzmir Buca Belediyesi’ndekitaşeron şirketlerde çalıştırılanişçiler 4 Kasım günü belediyeönünde eylem yaptı.

Sendikalı olmak istediklerinisöyleyen işçiler, her an iştençıkarılma tehlikesiyle karşı

karşıya olmak istemediklerinibelirttiler. Örgütlenmelerininönündeki engellerinkaldırılmasını isteyen işçilertaşerona karşı mücadelekonusunda toplumun tüm ke-simlerinden destek istediler.

Buca Belediyesi 2009’unHaziran ayında kendi bünyesin-deki taşeron şirkette çalışan 60işçiyi işten çıkarmış ve işçiler

belediye önünde eylemyapmışlardı.

İzmir’de BüyükşehirBelediyesi bünyesindeki Viraşirketine bağlı park ve bahçeişçilerinin sözleşme yenilemedönemlerinde işten çıkarılmalarıkarşısında belediye önündeyaptıkları eylemlerle taşeronakarşı mücadeleyi kent gündemi-ne taşımışlardı.

E nerji-Sen’in 2’nci OlağanGenel Kurulu, 30-31 Ekimgünleri Türk Tabipleri

Birliği İstanbul Şubesi’nde gerçek-leştirildi. Forum havasında geçengenel kurula demokratik kitleörgütleri ve siyasi parti yönetici-lerinin yanı sıra direnişteki Tekelişçileri, UPS işçileri ve İSKİ işçilerikatıldı. Genel kurulda, Enerji-Sen’in enerji alanındakiözelleştirme vegüvencesizleştirmelere karşımücadelede yeni bir soluk olacağıduyuruldu. 31 Ekim günü yapılanoy kullanma işleminin ardındanEnerji-Sen’in yeni yönetim kuruluşu şekilde belirlendi: Genel BaşkanÖ. Kamil Kartal, Genel SekreterEnis Çiçek, Genel ÖrgütlenmeSekreteri Ali Tosun, Genel MaliSekreter Tarık Yüce ve GenelEğitim Sekreteri Emine ElifGüven.

Nükleer Santral projeleri,hidroelektrik santral projeleri, ter-mik santraller, doğalgaz ve elektrikdağıtım bölgelerinin ihaleleri’ndeçok fazla paranın döndüğü, çevreyevereceği ölümcül zararlar dışındasayısı 3 yüz bine yaklaşan enerjiçalışanları açısından çok büyükönem taşıyor. Türkiye, enerji tekel-lerinin cirit atığı bir alan halinegelirken enerji çalışanları güvence-sizleşiyor. Böyle bir dönemde 2’nciolağan genel kurulunu yapanEnerji-Sen, tüm enerji çalışanlarınıörgütleme hedefiyle yola koyulu-yor. Enerji-Sen Genel BaşkanıKamil Kartal, Enerji-Sen’in kuru-luş sürecini, enerji işkolundayaşanan güvencesizleştirmeyi veenerji çalışanlarının Enerji-Sen’ebakışını Halkın Sesi’nedeğerlendirdi:

GAYE ORTAK ÖRGÜTLENMEEnerji çalışanlarının giderek

güvencesiz hale gelmeyebaşlamasıyla yeni bir sendika ihti-yacı arttı. Biz, enerji işçilerinin tep-kilerini sınıf mücadelesine yön-lendirecek yeni bir sendika kurmadüşüncesiyle hareket ettik ve2005’te 26 ilde yapılan toplantılarınardından Enerji-Sen’i kurduk.Enerji-Sen Türkiye’de ilk defa içhukuka göre değil uluslararasısözleşmelere göre anayasanın90’ıncı maddesi gerekçe yapılarakkuruldu. Bu sendika işkolundakitaşeron, sözleşmeli, kadrolu, geçicisözleşmeyle çalışan, kanun hük-münde kararnameye göreçalıştırılanlar dahil olmak üzeretüm çalışanları örgütlemeyi temelalan bir sendika. Adı da zatenEnerji. Gaz, Su, Elektrik ve BarajÇalışanları Sendikası yani tümçalışanları kapsıyor; tüzüğü de budoğrultuda oluşturuldu. Enerji-Sen, işyeri birim komiteleri ve

işyeri meclisleri üzerinden örgütle-nen ve bütün faaliyetini işçileriniradesi üzerine kuran bir anlayışlaşekillendirildi. Fakat, Tes-İş veAKP, bu sendikaya karşı kurul-duğu günden itibaren amansız birsaldırıya girişti; sendikanın kurucu-ları sendika kurulur kurulmaz iştençıkarıldı. İşe iade davalarıkazanılmasına rağmen kadroluişçilerin hiçbirine işbaşıyaptırılmadı. Taşeronda çalışanbirkaç işçiye işbaşı yaptırıldı.Nitekim bu sendika 2006’da 1’incigenel kurulunu yaptı ama Enerji-Sen’in hiçbir yöneticisi fiili olarakişyerinde çalışır bir pozisyonüstlenemedi. Dev Sağlık-İş veBasın-İş gibi sendikalarınkatkılarıyla Enerji-Sen, tüzelkişiliğini devam ettirdi ve 2’nciolağan genel kurulunugerçekleştirdi.

BELİRLEYİCİ OLAN GÜVENCEBu genel kuruldan bir buçuk yıl

önce yeniden yapılanmayı tartıştıkve enerji işkolunda özellikle2005’ten bu yana işbaşı yapmışişçilerin sendikalaşma talepleriaçığa çıktı. Bu çalışanlar, 2005’tenönce işbaşı yapmış ve kendileriyleaynı işi yapan çalışanlardan yarıyarıya düşük ücret alıyor. Bununnedeni 2005’te AKP ile Türk İş veTes-İş arasında yapılan biranlaşma. Bu anlaşmaya göre kamuiktisadi teşekküllerinde örgütlenenTürk iş’e bağlı sendikalar ve Tes-İş, kamu işletmelerinin özelleştiril-meleri karşılığında, AKP’denKPSS ile alınacak çalışanlar içinkadro istemiş, karşılığında da bukişileri daha az ücrete razıedeceğini taahhüt etmişti. Nitekim2005’ten itibaren imzalanan topluiş sözleşmelerinde ek skalalaryaparak bu dönem işe girenişçilerin ücretlerini düşük tuttular.Bu çalışanların sendikayayönelmelerindeki en büyükbelirleyen ücret düşüklüğü değil;

güvence talebi.Diğer yandan iş güvencesinin

yanında güvencesizleştirme, işsağlığı ve işçi güvenliliğikurallarınında ihlal edilmesianlamına geliyor. Dört kişininyapacağı işi bir kişiye yaptırıyorlar.İşçiler, gerekli güvenlikmalzemeleri olmadan çalışıyor, işsaatleri artıyor. İşçilerin yaşamgüvenceleri de ortadan kalkmayabaşlıyor. Ayrıca bu süreç ciddi hakkayıplarını da beraberinde getiri-yor. Örneğin özel sektörde askeregiden işçiler geldiklerinde aynı işekaldıkları yerden devam edemiyor.Yıllık 52 gün üzerinden ödenendevlet ikramiyeleri özel sektördeortadan kalkıyor. Askerde geçensürenin kıdemden sayılması özelsektörde ortadan kalkıyor. Busüreler kıdemden de sayılmıyor.

Bir kamu kurumunun özel sek-töre fiili devri gerçekleştiği andanitibaren özel şirket ilk 6 ayiçersinde personel fazlası diye

norm kadro uygulamalarını gün-deme getirerek istediği işçiyi iştenatıp 4/C’ye aldırabiliyor. Deviresnasında 1 ay içinde iştençıkarılacak olan işçileriözelleştirme idaresine başvurarak4/C’ye geçirme hakkına sahipler.Bu uygulamaların hiçbiri işgüvencesi isteyip KPSS’yi kaza-narak iş başı yapmış çalışanlartarafından benimsenmiyor. Buradaoluşan tepkinin ortak bir şekildegündeme getirilmesi, hakkayıplarına ve güvencesizleştirme-ye karşı oluyor. Örneğin rüzgarsantrallerinde 1000’den fazla işçiçalışıyor; trafo merkezlerindetaşeron firmalar üzerinden bin-lerce tekniker ve teknisyençalıştırılıyor ve bunların talepleride farklılaşabiliyor. Son tahlildebakıldığında hepsi güvence istiyor.

Referandumda ‘Evet’çıkmasının ardındanözelleştirmelerin iç hukukla engel-lenemeyeceği bu çalışanlartarafından görülüyor. Bu kitleninönemli bir kısmı AKP’ye oy vermişkişiler ama bu süreçte yaşadıklarıveya ileride yaşayacakları durum-ları görerek sendikal bir arayışiçine giriyorlar. Bu kesim genç vemücadeleci olduğu için ‘mücadeleedersek kazanabiliriz’ fikri giderekgenişliyor. Bunların üzerine tüm bumücadeleyi ‘hangi örgütle ya dahangi sendikayla yapabiliriz’ sorusuhasıl olmaya başlıyor. Bu kitleiçinde, Tes-İş ile kendi haklarınıkoruyamayacakları yönünde birgörüş hızla oluşmaya başlıyor.Çünkü Tes-İş, özelleştirmelerdenpay alıyor, özelleştirilen şirketlerinyönetimine giriyor. Dolayısıylaçalışanlar bunu görüyor. Tüm bun-lar bu kitlenin Enerji-Sen’e yönlen-mesini sağlıyor.

Bu durum sendikamızın sorum-luluğunu dahada artırıyor; her neolursa olsun işçilerin sınıf bilincikazanması konusundaki eğitimsürecini aksatmadan yürütmesigerektiğini bize gösteriyor. Busüreci en iyi şekilde değerlendir-memiz gerekiyor. Pratikmücadelemize geçmiş dönemdenedindiğimiz tecrübeleri deyansıtarak bu mücadeleyisürdürmemiz gerekiyor.

Antep Başpınar Organize Sanayi Bölgesi’nde,çocuk bezi üreten Eruslu Sağlık Ürünleri A.Ş.

işçileri, Petrol-İş’e üye oldukları için işten çıkarılan4 arkadaşları için 4 Kasım günü direnişe geçti.Direniş, AKP-patron-Hak-İş işbirliğini gözlerönüne serdi. Fabrikanın sahibi AKP Gaziantepeski İl Başkanı Ökkeş Eruslu’nun kardeşi MustafaEruslu, polisi çağırarak direnişe destek verenişçileri fabrikanın içine kilitletti; ardından Hak-İş’ebağlı Öz İplik-İş’i ve noteri fabrikaya çağırdı.Fabrika içindeki işçiler patron baskısıyla polisgözetiminde Hak-İş’e üye yapıldı. Petrol-İş,yaşananlar hakkında suç duyurusunda bulunacak-larını açıkladı. İşçiler çalışma koşullarınındüzeltilmesi, ücretlerinin iyileştirilmesi ve sosyalhakları için Petrol-İş’te örgütlenmişlerdi.

AKP ve Hak-İşişçiye karşı el ele

İdris Mutlu’nun ölümü, bir işcinayetinin nasıl işlendiğini adım

adım ortaya koyuyor. İzmir’in Aliağailçesindeki Küçük Sanayi Sitesi’ndeçalışan 46 yaşındaki İdris Mutlu kay-nak yaparken dengesini kaybederekbeton zemine düşerek hayatını kaybet-ti. Mutlu’nun, 5-6 metre yüksektendüşerken elektrik tellerine tutunmayaçalıştığı için elektrik çarpmasına damaruz kaldığı öğrenildi. Hastaneyekaldırılan Mutlu, hastanede hayatınıkaybetti. Evli ve 3 çocuk babası olanMutlu’nun cenazesine eskiden üyesiolduğu Petrol-İş sahip çıktı vecenazeyi İzmit’e gönderdi.

4/C DAYATMASI2008’de Petkim’in özelleştirilmesi

sonucu 4/C’ye geçmeyip işten ayrılanMutlu, bir süre geçmişti çalıştığıİzmit’te çalıştıktan sonra tekrarAliağa’ya gelmiş ve Küçük SanayiSitesi’nde bir atık yağ dönüşümtesisinde işe başlamıştı.

ÖZELLEŞTİRME ÖLDÜRÜR8 Kasım’daki iş kazasıyla ilgli olarak

Petrol-İş Aliağa Şube Başkanı İsmailDoğan, özel sektörde işçilerin güvenlikmalzemelerinden ve iş güvencesindenyoksun olarak çalıştığını ve birçokşirkette basit güvenlik önlemlerininmaliyet gerekçesiyle yerine getirilme-diğini belirtti. Doğan, “Petkimözelleştirilmemiş olsa ve Mutlu eğerhala Petkim’de çalışıyor olsaydı,çalıştığı yerden çok daha güvenlikoşullarda çalışırdı” dedi.

Adım adımiş cinayeti

Belediye-İş’te değişim sesleri

Enerji ‘sen’siz olur mu?

Kamil Kartal, enerji alanınındakiörgütlenmenin anti-emperlayist özelliğinedikkat çekiyor:

“Avrupa ile enerji sistemleriortaklaştırılıyor; sırada Irak ve Kafkaslar var.Üretim ilişkilerinin yeniden şekillendirilmesive ucuz emek pazarlarının yaratılması ve buvesileyle enerjinin yani ana girdi maliyetinin

aşağı çekmesi kapitalizm açısından önemlibir gelişme; ancak burada enerji tekelleriarasında paylaşım savaşları da cereyan ede-cek. Ülkemizin devlet tarafından bir enerjikoridoru haline getirilmesi ülkemizi enerjidevlerinin savaş alanına çeviriyor. Bu savaşalanında yeni bir enerji çalışanları dinamiğiaçığa çıkarılabilir ve uluslararası alanda

büyük bir etki yaratır. Sınıflar mücadelesindekendini konumlandırmak isteyen herkesenerji işkolunun örgütlenmesine yönelmeli.Bu işkoluna hakim olan, Türkiye’deki sınıfmücadelesini belirler. Bu alanda mücadelecibir dinamiğin yaratılması tüm işçi sınıfınınyararına olmasının yanı sıra Türkiye devrim-cilerinin sosyalistlerinin de hayrınadır.

Enerji çalışanları dünyayı değiştirir

nerji alanı özelleştirilirken çalışanlar da güvence-sizleşiyor. Enerji-Sen, enerji çalışanları tepkilerinisınıf mücadelesine yönlendirmek istiyorE

Belediye işçisi taşeronu istemiyor

KKaammiill KKaarrttaallEEnneerrjjii--SSeenn GGeenneell BBaaflflkkaann››

Page 9: 119'uncu sayı

EMEK 9

H ükümet Sözcüsü Cemil Çiçek9 Kasım günü KurbanBayramı tatilinin 9 gün

olduğunu açıkladığı basın toplantısındakonu ister istemez istihdam meselesinekilitlendi.

Çiçek, uzun süredir üzerindeçalışılan istihdam meselesine aynı güngerçekleştirilen Bakanlar Kurulutoplantısında son şeklin verildiğiniduyurdu. İşsizlik ana gündemliBakanlar Kurulu toplantısının bir günöncesinde işçi ve işveren sendikalarıtemsilcileri ile hükümet temsilci-lerinden oluşan üçlü danışma kurulugerçekleştirilmişti. Kurul sonrasındanet bir açıklama yapılmazken, kurulungündeminin istihdam meselesinin yanısıra işyeri barajları, bir işkolunda ikisendikaya üyelik ve grev hakkına ilişkindüzenlemelerinden oluşacağı biliniyor-du.

Çiçek, basına verdiği demeçte,kıdem tazminatından, kuralsız vegüvencesiz çalıştırmaya birçok konuyadeğindi. Güvencesizleştirmeninyaygınlaşması anlamına gelen iş gücüpiyasasının esnekleştirilmesini 2023misyonu olarak önlerine koyduklarınıbelirten Çiçek, gündeme gelen istih-dam paketinde işverenlerin birdenfazla teşvikten yararlanabileceğinibelirtti ve kadın istihdamı konusundada işverenlere gerekli vergi indirimi,ucuz kredi gibi teşvikleri sağlayacak-larını ifade etti.

Çiçek’in her türlü teşviğinsağlanacağına ilişkin açıklaması gözlerikıdem tazminatına çevirdi. TOBB,TÜSİAD ve TİSK kıdem tazminatınınişçiye çalıştığı yıl başına aylık brüt ücretüzerinden ödenmesi yerine 15 günlükbrüt ücret üzerinden ödenmesini teklifetmişlerdi. Hükümet; işverenin aylıkkazancının yüzde birini vererekoluşturacağı kıdem tazminatı fonuuygulamasında ısrar etmişti.

METAL İŞKOLU SALDIRININ LABORATUARI

Hükümet istihdam konusundahedeflerini açıklaya dursun, metalişkolundaki toplu iş sözleşmesisürecinde Metal SanayicileriSendikası’nın (MESS) önerilerihükümetin planını ortaya koyuyor.MESS yetkilileri 2 Kasım günü BirleşikMetal-İş Sendikası (BMİS) ile yaptığı3’üncü grup toplu iş sözleşmesigörüşmesinde verdiği tekliflerinhükümetin Ulusal İstihdamStratejisi’ne dayandığını açıklamıştı.MESS’in teklifleri şu şekilde:

Deneme süresinin 4 aya çıkarılması;

kıdem ve ihbar tazminatlarında yasahükümlerinin uygulanması ki, MESS’inbu teklifi, hükümetin kıdem tazminatıfonu oluşturma önerisine destekanlamına geliyor; çalışma saatlarininbelirsizleşmesi anlamına gelendenkleştirme süresinin 4 ay olması iletelafi çalışmasının sözleşmeye girmesi;fazla çalışma ücretlerinin yüzde 75oranında düşürülmesi; yeni disiplincezaları uygulanması.

Türkiye’deki sanayi açısından belir-leyici öneme sahip metal işkolundakitoplu iş sözleşmesi süreci tüm işçileraçısından önem arzediyor. Hükümet vesermaye bu işkolunda hayata geçirdiği

emeğe yönelik saldırıları diğer işkol-larında da uygulayabiliyor.

RANTÇILARIN SAHTE KAVGASIMetal işkolunda örgütlü sendikalar-

dan işveren temsilcisi gibi davrananTürk-İş’e bağlı Türk Metal ilehükümet sözcüsü konumundaki Hak-İş’e bağlı Çelik-İş rant kavgasına girer-ken DİSK Birleşik Metal-İş toplu işsözleşmesi sürecini sokağa taşıdı.

Karabük’teki Kardemir DemirÇelik’in yönetim kurulunu belirleyenÇelik-İş ile aynı işletmenin yönetiminebir işveren sokma gayretindeki TürkMetal arasındaki rant kavgasında

işçiler taraf yapılmaya çalışılıyor.Haziran ayından bu yanaKardemir’den 100’ün üstünde TürkMetal üyesi işten çıkarılmış yerinebinden fazla işçi alınarak Çelik-İş üyesiyapılmıştı. İşten çıkarılan Türk Metalüyesi işçiler ve aileleri Çelik-İş binasınayürüdü. Polis, Çelik-İş aleyhinde slo-gan atan işçilere ve yakınlarına saldırdı.Saldırı sonucu 9 işçi gözaltına alındı.

Türk Metal, Karabük’te Çelik-İşbinalarına yürürken Bursa’da daMESS’e karşı göstermelik bir eylemyaptı. Türk Metal, MESS’in önerisiniEylül ayından beri bilmesine rağmenkendi işçisinden bile sakladı. MESS’inteklifi BMİS tarafından 2 Kasım’dakamuoyuna duyurulmuştu.

BİRLEŞİK METAL-İŞ SOKAKTADİSK Birleşik Metal-İş ise toplu

sözleşme görüşmeleri başında ortayakoyduğu fiili mücadeleyi ödün verme-den sürdürüyor. MESS’in BMİS ileyaptığı 4’üncü tur grup toplu işsözleşmesi görüşmelerinde uyuşmazlıkaşamasına gelinmesinin ardındanBMİS üyeleri 9 Kasım günü İstanbulŞişli’deki MESS binası önünde eylemyaptı. BMİS üyeleri MESS önündekieylemlerinin ardından aynı gün FatihSultan Mehmet (FSM) Köprüsü’ndebaşka bir eylem daha yaptı. KöprüyüAvrupa’dan Asya’ya en sağ şeridinitrafiğe kapatarak geçen işçiler yürüyüşboyunca MESS dayatmalarına karşıçıktıklarını belirten sloganlar attılar.İşçiler köprü çıkışında polis tarafındangözaltına alınırken, BMİS eylemlerininsüreceğini belirtti. BMİS’in eylemlerişu şekilde devam edecek: 12 Kasım2010 Cuma günü, 16-24 vardiyalarınınservis araçlarından inerek fabrikalarayürüyüşler gerçekleştirilecek;vardiyalardan çıkan işçiler bölgemerkezlerindeki basın açıklamalarınakatılacak. 28 Kasım Pazar günüGebze’de bir bölge mitingi yapılacak.

12 Kasım 2010 / 25 Kasım 2010 Halk›n Sesi

Kocaeli’nin Gebze ilçesinde E-5üzerinde kurulu bulunan Mutafl DemirÇelik fabrikas› önünde ifle geri dönmekiçin direnifllerini sürdüren BirleflikMetal-‹fl üyesi iflçiler 27 Ekim günüfabrikay› iflgal ederek seslerini duyur-dular. ‹flgalin bafllamas›yla, fabrikaönünde iflçilere destek için bekleyen-lere polis sald›rd›. Sald›r›da 10 kifliyaraland›. ‹flgal boyuncu polis, iflçilereyemek ve su gönderilmesiniengellerken ‹stanbul ve Kocaeli tabipodalar›ndan gelen hekimlerin iflçilereyönelik sa¤l›k kontrolü yapmas›na izinvermedi. ‹flgal sonucu üretim durdu.T›pk› birkaç ay önce Çelmer iflçilerinindireniflinde oldu¤u gibi iflgal eylemisonuç verdi. 30 Ekim günü patronTuran Necdet Mutlu iflçilerle konuflmak

zorunda kald›. ‹flgal eylemine kat›laniflçiler yapt›klar› aç›k oylama sonucun-da patronun k›dem ve ihbar tazminat-lar›n› ödemesi teklifini kabul etti.‹flçiler patronla bir protokol imzala-yarak iflgali bitirdi.

Mutafl patronu Mutlu, 25 A¤ustosgünü Birleflik Metal-‹fl üyesi olduklar›için 7 iflçinin ifline son vermifl ve iflçtenç›kar›lan iflçiler 26 A¤ustos’ta fabrikaönünde direnifle geçmiflti. ‹lerleyengünlerde patron BM‹S üyelerini ifltenç›karmaya devam etti ve iflten ç›kar›laniflçi say›s› 25’e ulaflt›. Patron, iflçileriiflten ç›karmadan önce BM‹S’in yetkialmas›na itiraz etmiflti. ‹flten ç›karmalarbafllamadan önce 50 iflçinin çal›flt›¤›iflyerinde 30 iflçi BM‹S’e üye olmufltu.

LLüükkss iinnşşaaaattiişşççiiyyeemmeezzaarr oolldduu22 Ekim’de Çalışma ve

Sosyal Güvenlik BakanıÖmer Dinçer ileBayındırlık ve İskan BakanıMustafa Demir, inşaatlardayaşanan iş kazalarını önle-mek için bir protokol imza-lamışlardı; ancak inşaatlar-daki iş kazaları azalmadı.10 Kasım günü Konya’da25 katlı inşaatın 17’ncikatındaki asansörboşluğunda iskele üzerindekaynak yapan 4 işçi, iskelehalatının kopması sonucubeton zemine çakıldı. Telikopan asansör de işçilerinüzerine düştü. İşçilerin 4’üde hayatını kaybetti.

DDiiccllee TTııppttaaşşeerroonnuussaavvuunnuuyyoorrHastanede çalışan

işçilerin taşeronundeğil hastanenin işçisioldukları ÇalışmaBakanlığı’nın 2009’daaldığı kararla ispatlanması-na rağmen, Dicle Tıp yöne-timi her ay 11 bin TL cezaödemeyi göze alarakişçileri taşeronda çalıştır-makta ısrar ediyor. DicleÜniversitesi Tıp FakültesiHastanesi 23 Kasım’dayeni işçi alımı için ihaleaçacağını açıklamasınınardından Dev Sağlık-İşüyesi 300 işçi 9 Kasım günühastane önünde yönetimiprotesto etti.

‘Ölmek istemiyoruz’diyen tersane işçile-

rine açılan dava 1 Kasım’daTuzla Adliyesi’nde görüldü.DİSK Limter-İş’in, işcinayetleri ile esnek vekuralsız çalıştırmayıprotesto etmek için 27-28Şubat 2008 tarihindegerçekleştirdiği grevekatılan ve polis saldırısısonucu gözaltına alınan 75işçi hakkında açılandavanın ikinci duruşması 7Şubat 2011 tarihine erte-lendi. Tersane işçilerininsoruşturulduğu süre içinde101 tersane işçisi işcinayetine kurban gitti.

SSiizz hhaallaayyaaşşııyyoorrmmuussuunnuuzz??

ükümet istihdam sorununu işveren lehine çözü-yor. AKP’nin stratejisine dayanan plan MESStarafından işçiye dayatılıyor; metal işçisi direniyor

Çelmer direnişi Mutaşişçisine örnek oldu

İşgalli toplu sözleşme

Paflabahçe Devlet Hastanesi’ndesendikal› oldu¤u için iflten ç›kar›ld›ktansonra tek bafl›na direnifle geçen taflerontemizlik iflçisi Türkan Albayrak, 5 Kas›mgünü kazan›ma ulaflt›. Albayrak,direniflinin 118’inci gününde ‹stanbul ‹lSa¤l›k Müdürlü¤ü yetkililerinin Sar›yerToplum Sa¤l›¤› Merkezi’ndeki ifl teklifinikabul etti ve direniflini sonland›rd›.

Albayrak, taflerona ve güvencesizli¤ekarfl› mücadelesinin sürece¤ini belirtti.Albayrak, iflten ç›kar›ld›ktan sonra üyesioldu¤u Türk-‹fl’e ba¤l› Sa¤l›k-‹fltaraf›ndan sahiplenmemifl ve tek bafl›nahastane bahçesinde çad›r açarak direniflegeçmiflti. Direnifl süresince çevik kuvvetpolisinin sald›r›s›na u¤ram›fl ama eylemi-ne kararl› bir flekilde devam etmiflti.Albayrak’›n direnifli demokratik kitleörgütleri, direniflteki iflçiler, ilerici kurum-lar ve sanatç›lar taraf›ndan ziyaret edil-miflti. Albayrak, 29 Ekim günü açl›kgrevine bafllam›flt›.

Albayrak, 5 sene önce TürkTelekom’da çal›fl›rken sendikal› oldu¤uiçin iflten ç›kar›lm›fl, açt›¤› davay›kazanm›flt›; ancak evi Sar›yer’deolmas›na ra¤men ‹stanbul AnadoluYakas›’nda bulunan Paflabahçe DevletHastanesi’ne sürgün edilmiflti.

TürkanAlbayrakkazandı

PPaattrroonnllaarr››nn iiflflççiilleerree yyöönneelliikk ssaalldd››rr››llaarr›› ddeevvaamm eeddiiyyoorr.. BBuunnaa kkaarrflfl››ll››kk iiflflççiilleerriinnddiirreenniiflfllleerrii ddee ssüürrüüyyoorr.. ‹‹flfltteenn çç››kkaarr››llaann iiflflççiilleerr sseesslleerriinnii dduuyyuurrmmaakk iiççiinn iiflflyyeerriiiiflflggaalllleerrii yyaapp››yyoorr,, ffaabbrriikkaa öönnlleerriinnddee ddiirreenniiflfl ççaadd››rr››nnddaa bbeekklliiyyoorr,, hheemm iiflflvveerreenniinnhheemm ddee ppoolliissiinn ssaalldd››rr››llaarr››nnaa kkaarrflfl›› ddiirreenniiyyoorr..

MESS ile AKP bir olduH

Zonguldak’›n Ere¤li ilçesindekitersane iflçileri, tafleron flirkettaraf›ndan ödenmeyen ücretleriniüzerinde çal›flt›klar› gemiyi iflgalederek kazand›lar. ‹flçiler adetafiili bir toplu sözleflme yapt›lar.

Ere¤li'deki tersaneler böl-gesinde Ere¤li Gemi ‹nflaTersanesi'nde GEZ Denizcilik isimlitafleron firmada çal›flan 30 iflçi,gaspedilen 4 ayl›k ücret haklar›

için 3 Kas›m’da çal›flt›klar› gemiüzerinde oturma eylemi bafllatt›.Tafleron flirket patronunun iflçileriikna çabas› sonuçsuz kald› vepatron, iflçilerin temmuz ayl›¤›n›ödemek zorunda kald›. Polisintehditlerine ra¤men eylemlerinidevam ettiren iflçiler 5 Kas›mgünü haklar›n› ald›lar.

‹flçiler temmuz ayl›klar›n›nyan› s›ra a¤ustos, eylül ve ekim

ayl›klar›n›n tamam›n› ald›lar.‹flçilerle iflverenler aras›ndavar›lan anlaflmaya göre; 30 iflçi,ücret alacaklar›n›n 160 bin liral›kk›sm›n› elden nakit olarak, di¤erk›sm›n› 33 bin liral›k 4 çekhalinde ald›lar. ‹flçilerin alacak-lar›n›n yar›s› as›l iflveren olanEre¤li Gemi Tersanesi taraf›ndan,di¤er yar›s› GEZ Denizciliktaraf›ndan ödendi.

İşten attılar, yetmedi öldürmeye çalıştılarMetal işkolunda toplu iş sözleşmesi

süreci devam ederken Birleşik Metal-İş üyesi işçiler örgütlü oldukları işyerlerindepatronların işten çıkarma saldırılarına karşıdireniyor. Patronlar, işten çıkardıkları vedirenişe geçen işçilere saldırılarını sürdürü-yor. Saldırının boyutları arabayla işçileriezmeye çalışmaya kadar varabiliyor.

Mas Daf pompa-hirdofor fabrikası idariamiri Sezgin Civelek 5 Kasım günü aracını

direnişteki işçilerin üzerine sürdü. Jandarmagözetiminde gerçekleşen olayda 13 işçiyaralanırken, Civelek bir süre sonra jandar-ma tarafından gözaltına alındı. 5 Kasımgünü gerçekleşen olay öncesinde Mas Dafpatronu işten çıkardığı işçilerin yerine fab-rikaya yeni işçi almaya çalıştı; ancak yeniişçiler direnişteki işçilerin uyarısı sonucuevlerine geri döndü. İşçilerin geri dön-mesinin ardından fabrikaya aracıyla gelen

Civelek, aracını işçilerin üzerine sürdü. 22İşçi, Birleşik Metal-İş üyesi oldukları içinişten çıkarılmış ve işlerine geri dönmek için2 Ağustos’ta direnişe geçmişti. Patron,Birleşik Metal-İş (BMİS) üyesi olduklarıiçin işten çıkardığı 22 işçinin yerine işçialmaya çalışıyordu. Mas Daf patronu BMİSüyesi işçileri işten çıkarma gerekçesi olarak‘kriz’ ve ‘küçülme’ gerekçesini ilerisürmüştü.

Page 10: 119'uncu sayı

10Halk›n Sesi 12 Kas›m 2010 / 25 Kas›m 2010

KİBELE

Şiddet gören kadınlar, ikinci birşiddet unsuru olan yargı

kararları ile yüzleşmek zorundabırakılıyor. Haksız tahrik indirim-leri ile şiddet uygulayan erkek ye-rine şiddete uğrayan kadınıyargılayan ve cezalandıran karar-lar alınıyor. Tecavüzcüler içinkarar yıllar sonra veriliyor. Cezamiktarı aradan geçen yıllar kadardahi tutmayabiliyor. Ya da adli tıpraporu gelmediği için davalar 1,5yıl daha ertelenebiliyor.

CÜBBE ÇIKARTTIRAN KARARLAR

30 Eylül’de Ankara Sincan 1.Ağır Ceza Mahkemesi’ndegörülen davanın duruşmasında,tecavüzcü iki sanık tahliye edildi.Nedeni Adli Tıp Kurumu’ndangelecek raporun gecikmesi. Raporiçin randevu 1,5 yıl sonraya verildi.Ankara’da üniversite öğrencisiİ.G, iki kişi tarafından kaçırılaraktecavüze uğradı. Ankara Adli TıpŞube Başkanlığı’nın ve AnkaraNumune Hastanesi’nin verdiğiraporlarla da kanıtlanan tecavüzolayı için avukatların Adli TıpKurumu’ndan rapor istenmesinegerek olmadığına dair talebi red-dedildi. Sanıkların 7 aylık tutuklu-luk süreci de sona erdirildi. Kararüzerine, İ.G.’nin avukatlarıduruşma salonunu cübbeleriniçıkararak terk etti.

YETMEZSE TECAVÜZ SUÇ OLMAKTAN ÇIKSIN

2003 yılında 12 yaşında iken 33kişinin tecavüzüne uğrayan N.Ç.davasını bu yıl nihayetsonuçlandıran karar, hayalkırıklığı yaşattı. Mardin 2. AğırCeza Mahkemesi’nin dosyası 4beraat kararı, 28 sanığın 1-6 yılarasında değişen hapis cezası ilekapandı. Avukat ReyhanYalçındağ Baydemir dosyayıtemyize götüreceğini açıkladı.

Erkekdediğinyargılanmaz

B asına yansıdığı kadarı ileerkekler son bir yılda yaklaşık250 kadın öldürdü, en az 120

kadını yaraladı. 500 kadın ve çocuktaciz ve tecavüze uğradı. Bu sayılarancak yargı yoluna başvuran, basınahaber veren mağdurların sayısınıgösterebiliyor.

İstatistiklere göre dünyada üçkadından en az biri hayatında birdefa erkekler tarafından dövülüyor,sekse zorlanıyor, taciz ediliyor. Tespitedilebildiği kadarıyla kadınların %47’si cinsel ilişkiye zorlanıyor. Türki-ye’de evli kadınların % 15’i eşindenşiddet gördüğünü söylüyor.

HEMC‹NS‹N‹ DESTEKLER G‹B‹Ulaşılan sayısal veriler dahi

kadınlar susmak zorundabırakıldıkları için doğrularısöyleyemiyor. Konuşmak isteyen,şikâyetçi olan kadınlar şiddet gördük-leri eşlerinin evine gönderiliyor.Devlet, hemcinsini destekler gibierkek şiddetinin arkasında duruyor.

Şiddete karşı kadın hareketinin yolgösterici tavrına rağmen halenHacettepe Üniversitesi rektörlüğükadınların gece dışarda yalnızyürümemesini tacize çözüm olarakgösteriyor.

Öte yandan sayılar, yine ortaya

çıkarılabildiği kadarıyla, etrafa güve-nilmediği için sokaklara çıkmasıengellenen kadınların ve çocuklarınen çok aile ve yakın çevresitarafından sözlü, fiziksel ve cinselşiddete maruz kaldığını söylüyor.

Çocuk, güven duydukları yakınlarıtarafından istismara uğradığı için,kadın başka çaresi olmadığınıdüşündüğü için susuyor.

B‹Z‹M KADINIMIZ KOCASINA SI⁄INIR(!)

2009 yılının kadına dönük şiddethaberlerinin en cok gündem olanıSıdıka Platin’in hikayesi olmuştu.Hikayenin devamı, 2010’u daha da

can yakarak meşgul etti. Eylül 2009’da kocası tarafından

kulağı kesilen Sıdıka Platin, 1 yıllıkhapis cezası ertelenen kocasınınevine dönmek zorunda bırakıldı.Kadın ve Aileden Sorumlu DevletBakanı Aliye Kavaf, kadın örgütlerive BDP’li Milletvekili FatmaKurtalan’ın konuya dikkat çekmesinerağmen, işkenceci kocası ile aynı evdeyaşamaya terk edilen Platin içinkoruyucu tedbir almadı. Sonucu,Platin’in Van Yüzüncü Yıl Üniver-sitesi Hastanesi’nde komalık haldeyatması oldu.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın son-raları kadın sığınmaevi konusunu

açan kadınlara “Bizim kadınımızsığınmaz” cevabı Platin’in sığınmaevinden koca evine döndürülmesininideolojik dayanağını oluşturuyorolmalıydı.

Yılın tecavüz zinciri Siirt’te(Pervari) ortaya çıktı. 35 kişi, birkasabanın haberdar olduğu tecavüz-ler zincirinin sanığı oldu.

Duruma derhal el koyan devlet,davaların gizliliği kararı aldırdı. Kızçocuklarının güvenliği yerine,Pervari’deki devlet görevlilerine lekesürülmemesi için büyük titizlik gös-terildi: Ekim’de 5 tahliye kararı veril-di.

Erkeğin değil sayıların dedikleri

Aynadaki yüzümüz medyaŞiddetin dili televizyon,

gazete, internet ve tümmedya kanalları ile yenidenüretiliyor. Dil kadına yönelikşiddetin aracı oluyor. Kimizaman medyanın ‘olur’verdiği, çoğunluk tarafındankabul görüyor.

Tacize uğrayan kadınıanlatan bir haberin sonundakadının aslında çok açıkgiyindiğini öğreniyoruz.Karısını bıçaklayan adamınbir cinnet geçirdiğine iknaediliyoruz. Sokak ortasındasevgilisinin fiziksel şiddetinemaruz kalan mankenin zatençok sevgili değiştirdiğini, ‘kimbilir neler yaptığını’ düşün-meye itiliyoruz. Öldürmeyevaran erkek şiddetini‘kıskançlık krizi’ olarakdeğerlendirir oluyoruz. Herseferinde kadını, ya kocasınınkarısı, ya abisinin kız kardeşi,ya oğlunun annesi olaraktanıyoruz. Artık özne,

saldırgan erkekken, empatikurulması gereken de o olu-yor. Öyle ki gazetede kendiniokuyan bir kadının kendisinisuçlamaktan başka çaresikalmıyor.

Manken bir kadından, evişçisi kadına; bir Kürt kadınşarkıcıdan, Rus bir turiste,her kadın kendi öznel şartlarıiçinde ama medyada aynışiddete maruz kalıyor.

Fatmagül’e tecavüz sah-nesinin promosyon halinegetirilmesi, piyasaya sürüle-cek şişme bebek için Şokgazetesindeki “İsteyenFatmagül’e tecavüz bile ede-bilecek’ şokundan sonra, ilgiçekeceği düşünülen bir pro-jenin daha ekrana taşınmasıbekleniyor. Türkiye sine-masının tecavüz dendiğindeilk akla gelen filmi İffet’indizisinin yapılacağı haberleridolaşıyor. Tabii ki film/diziyleilgili tek bahsedilen yanMüjde Ar’ın oynadığı İffet’e

edilen tecavüz. Kadını yok sayarak şiddet

uygulamanın bir yolu dasanal ortamda bulundu. Sonbir yılda görünürlük kazananİnci Sözlük, genele yapılanbir hitap kelimesi olarak‘beyler’ sözcüğünü köşeyazarlarından, internetsitelerine ve sokağa, sokakta-ki kadına kadar taşıdı.

Köşe yazarı Sibel Arna’nınev işçisi kadınların insanolduğunu yadırgadığıyazısıyla yüz yüze kalan evişçisi kadınlar, Arçelikreklamlarıyla en büyükhediyesi buzdolabı olan evkadının reklamla gördüğüşiddetten azıyla karşılaşmı-yor. İş öyle bir yere varıyor ki27 Ekim’de Takvim gazete-sinde bir haberin başlığı‘Dizini değil, kızını dövdü’şeklinde verilip, atasözündekişiddet yeniden üretilebiliyor.

İlle de kadın mücadelesiTürkiye kadın hareketi son bir yılda

eylemlerini güçlendirdi. Medyadayer etmiş yazarların hassasiyetini artırdı.Dünya kadınlarına Türkiye’de evsahipliği yaptı. Kadına dönük şiddettehaksız tahrik indirimi uygulayan yargıylamücadele etti. Kadınların anayasasıtalebini yükseltti.

29-30 Haziran’da, Dünya KadınYürüyüşü’nün durağı İstanbul oldu.Kadına ve kadın haklarına yönelik şiddetkonusunun da başlıklardan biri olduğuoturumlarda dünya kadınları sorunlarınıpaylaştı. DKY, yayımladığı deklarasyon-da “Kadın aktivistlere yönelik devlet kay-naklı her tür şiddete karşı olduğumuzgibi, özellikle Kürt kadınları ve çocuk-larına yönelik cinsel tacizin devlet poli-tikası haline getirilmesine de karşıyız.Hepimiz, ulusal, cinsel ve sınıfsalsömürüye karşı mücadeleyi sürdürmektekararlı, ezilen ulusların kadınlarınınyanında yer alıyoruz” cümlelerine yerverdi.

Sosyalist Feminist Kolektif’in erkekşiddeti davalarında haksız tahrik indirimiuygulamalarına karşı yürüttüğümücadele de son bir yılda devam etti.

SFK’nın takip ettiği davalarda haksıztahrik indirimi uygulanamadı.

Kadınların sokağa ve iş yaşamınaçıkmasını engelleyen erkek şiddetinekarşı Halkevci kadınların yürüttüğü ‘Heriş yerine kreş’ kampanyası ile kreş hakkımücadelesi görünürlük kazandı. Sonolarak KESK’in yaptığı işe çocuklarıgötürme eylemi ile kadınların çocukbakımı konusunu üstlenmek zorundabırakıldığı için ş yaşamındaki süregeleneksikliğine karşı talepler dile getirilmişoldu.

Kadın cinayetlerine tepki olarak vekadına yönelik şiddete karşı kurulan yada sürdürülen kadın platformlarıyla ildenile yayıldı. Platformlar, Ankara, Adana,İstanbul, Bursa, Eskişehir, İzmir ve birçok ilde kadın sorunuyla ilgili eylemleryaptı. Platform’un düzenli eylem karar-ları ile il il, kadına yönelik şiddete kamu-nun dikkati çekildi. Şiddete karşımücadelede yön çizildi. Öyle kiAdana’da eşine şiddet uyguladığıgerekçesi ile boşanma davası açanP.Ç.’nin duruşmasına akrabaları,komşuları pankartlarla gelmiş, erkekşiddetini protesto etmişti.

2 5 K a s › m 2 0 0 9 ’ d a n 2 5 K a s › m 2 0 1 0 ’ a

Kadına dönük şiddetin 1 yılıadın, ‘erkek adamlar’dan, erkek egemen medyadan, tümerkek egemen dillerden, erkek egemen yasalardan, erkekegemen yargıdan, erkek egemen bilimden, erkek egemeninançlardan her gün, defalarca şiddet görüyor

K ıllar kadına yönelik şiddette pek bir değişiklik getirmese de,kadın hareketi, görmeyen gözlerin görmesini, duymayankulakların duymasını sağlayacak mücadele yöntemlerigeliştiriyor. 25 Kasım’a şiddetin teşhiri ile gidiliyorY

Page 11: 119'uncu sayı

YÜZ YÜZEHalk›n Sesi

1112 Kasım 2010 / 25 Kasım 2010

Orta sınıfın ilk göz ağrılarından olan ve sol liberalizminTürkiye’de kendine yer edinmesinde önemli rol oynayanRadikal gazetesinde yaşanan değişim basitçe bir gazeteninya da sermaye grubunun yaşadığı değişim olarakdeğerlendirilebilir mi? Bu değişimin Türkiye’nin sınıfsal-siyasal yapısında yaşanan köklü değişimin bir yansımasıolduğunu söylemek çok da öznel bir değerlendirme değil.

Radikal’in evrimini, yeni orta sınıf üzerine çalışmalarıylatanınan, Birgün gazetesi kültür-sanat editörü Ali Şimşek’lekonuştuk. Şimşek, Radikal’in de bir parçası olduğu sol lib-eralizm blokunun 2001 krizinin de etkisiyle sol liberalmuhafazakar bir blokta mantıksal sonucuna eriştiğini;bugünkü değişimin de orta sınıfın geçirdiği evrim içindedeğerlendirilebileceğini söylüyor.

Mülkiyelileröğrencilerin

yanında

R adikal gazetesindekidönüşümü nasıldeğerlendiriyorsunuz?

Radikal neye dönüşüyor?Radikal ne? Nasıl bir gazete?

Radikal benim yeni orta sınıfgazetecilik dediğim şeyin, en bil-lurlaşmış hali.

Şunu kastediyorum, Türkiye’de1986’dan itibaren denenen, YeniGündem ile başlamış, dergi boyu-tuyla, Nokta’yla habercilikanlamında başlamış bir süreç var.

90’lı yıllara gelindiğinde gazeteci-likte bazı şeyler denendi. Denenenşey şuydu: Entelektüel, eğitimli,kentli, gelir seviyesi yüksek, ağırlıkolarak beyaz yakalı bir kesimiyakalayabilen gazetecilik. Hürriyetgibi değil. Satışlarının bundan gayrıolamayacağı bilinen ama entelek-tüel, hayat tarzı boyutu olan, yeniorta sınıf dediğimiz, özellikle 90’lıyıllarda eklenmiş, üniversitemezunu, geliri yüksek, ağırlıklıolarak da hizmetler sektörüçalışanları arasında bir yeriyakalayabilecek bir gazete tasarımı.

İşte Yeni Binyıl, Yeni Yüzyıl’ıntasarımı da minimalistti. O zamanbu kavram çok telaffuz edilmese desiyasal uçta sol liberalizm dediğimizbir yerde dolaşıyordur, çünkü yeniorta sınıfın doğal ideolojik dokususol liberalizm. Bildiğimiz o klasikmizanpajda değiller bunlar. Bolyazılı, grafik tasarımı da iyi olan. İlkgirişimler tutmadı tabii fecaat oldu.

Niye tutmadı? Yeni orta sınıf kendi kültürel ser-

mayesini oluşturmamıştı kentte.Yeni orta sınıfa yönelik kent 90’larınortalarında oluştu. Beyoğlu’nundönüşümü falanla filanla kafeler,barlar, kültür merkezleri… Buranınhedef kitlesi yerel tasarım, mahalle-ler falan değil. Sonra 90’larınortasına gelindiğinde Yeni Yüzyıltuttu. Sol liberal bir vurguyla, kimlik,çoğulluk, melezlik gibi neoliberaliz-me çok rahat eklemlenebilecek yer-lerden meseleye bakıyorlar. Onu daeğitimli kent sınıfları yakalayabiliy-ordu.

BANKACI GAZETESİYeni Yüzyıl tuttu, bankacı

gazetesi oldu. 90’ların sonuna doğruyeni orta sınıfın kendi kültürel ser-mayesi, hayat tarzı sol liberalizmolgunlaştığında Doğan Grubu darakip olarak sol kadrolarla, Radikalkampanyasıyla çıkış yaptı. Birikmişsonra da taşmış entelektüel yeniorta sınıfı yakalamayı başardıekleriyle, Radikal İki’siyle falan.Radikal’i Radikal yapan eski solkadroları. Onun dışında çeşitlilik,farklılık, melezlik çerçevesindesağcıları aldı.

90’ların ikinci yarısından itibarenhızlanan kentsel dönüşüm, yeni ortasınıfın krize çok yakın olmasınarağmen cüretli özgüveni, hayattarzcılığı içinde sol liberalizm özel-likle Radikal İki üzerinden ilerletil-di. Bir tür clubber gazetecilik oluştuRadikal’de. Şehri yaşayalım, şehirdene var, diyerek; neoliberalizminönemli ayaklarından biri olankentsel dönüşümü gizleyen, yoksul-luğu gizleyen urbanizmi savunduRadikal. Babaları Milliyet okuyançocukların okuyabileceği bir gazetehaline döndü. Alt sınıflar da varama üniversite okuma oranının,bütçenin yüksek olduğu yer ortasınıflar olduğu için onları tavladı.

Radikal bunu tek başına mı yaptı?Bu sadece Radikal’in gücü değil

elbette. Gramsci’nin tarihsel blokkavramından esinlenirsek söyleyey-im İletişim Yayınları, Tarih Vakfı,İKSV, Bilgi Üniversitesi ve Radikalgibi bir sol liberal blok oluşturdu.ÖDP’nin ilk dönemlerini de burayadahil edebiliriz.

Siyasal anlamda sol liberalizmpişti. 86’da Yeni Gündem ve Sokakdergisiyle uçları çıktı. 96’larda solliberalizm net görünür hale geldi.Siyasal olarak da yer aradı, bunusolda yani eski ÖDP’de bulamadı vebu dönem AKP’de buldu. AKP’debuldu çünkü o dönem sağmuhafakazar hareketler de postmodernizm etkisi altındadönüştüler. Kimlikçilik, ötekicilik…aynı kaynakları okudular. Onlardaha iyi beslendiler, çünkü modern-likle dertleri vardı.

Radikal bunu tuttu. Kentiyle,yemesi içmesiyle, siyasalkimlikçiliğiyle, politikdoğruculuğuyla, özellikle Kürt soru-nundaki politik doğruculuğuyla.“Kürtlere de hakları verilmesigerekiyor” falan. Ama hiçbir zamanda radikal olamadı. Radikal’in hepDoğan Medya’yla ya da iktidarla birsınırı oldu. Taraf kadar radikal ola-madı.

2001 bankacılık krizi yeni ortasınıfı ağzının tadıyla bırakıverdi.İnsanlar endişelendi, işsiz kaldı,maaşları düştü. Hiç bitmeyecek gibigörünen 90’lı yıllar bitti. Bu şokuhala yaşıyorlar. Bitmiş falan değil.Marx’ın yüzünün görünmeyebaşladığı dönem. 11 Eylül, 99 depre-mi... 2001’den sonra çocuk isimleribile değişti. DİE’ye göre en çok

Yusuf’la Zeynep isimleri verilmişgeçen yıl. Bu neyi gösteriyor? Yeniorta sınıfın geniş aileye doğruaçıldığını gösteriyor. Çünkü yalnızyaşayan özgüvenli birey işsizkaldığında, ölüm korkusunutattığında bu isimlere de yansıyor.

Kriz hayat tarzını, yeme içmekültürünü, bütçeleri değiştirince buda orta sınıf medyasına yansıdı.Önce Radikal’e yansımaya başladı,yeni orta sınıfın neredeyse tekgazetesi olduğu için, siyasal olarakda değişmeye başladı. ÖDP’niniçerisindeki sol liberalizm tasfiyeoldu. Birgün çıktı. Orada da tabiî kiaynı ÖDP’nin içindeki gibitartışmalar oldu. Onu Radikal gibiyapmaya çalışanlar gittiler. YaniBirgün’ün çıkışı da yeni orta sınıfgazeteciliğin kırılmasına denkdüşüyor. Siyasal kırılmalar vs.

Bu sürecte AKP’nin iktidaragelişini nasıl değerlendirebiliriz?

AKP bir taraftan İslamcı yeniorta sınıfın da temsilcisidir. AKP’niniçinde şimdi İslami yeni orta sınıfdamarı var. Çünkü bunlar üniversiteokudular, yabancı dil biliyorlar,küreselleşmeye daha açıklar, dahaliberaller, kendisi içki içmese bileiçki içen bir adamla oturur. AKPorayı da yakalıyor.

AKP de güçlenince tabii ser-mayeler arası çatışma, DoğanGrubu’yla AKP arasındakiçatışmalar Radikal’i iyice zayıflattı.Cumhuriyet mitingleri, CHP,aydınlanmacılık, “şeriat geliyor”falan… Doğan da doğal olarak ami-ral gemisini oraya kıvırdı. Öyle olun-ca vergi vs ile AKP Doğan’ı iyiceboğdu. Sol liberal muhafakazarlıkdiyebileceğimiz bu sürecin 2008krizini de yönetebilecek bir gazetesigerekiyordu. Bu Sabah olamaz, ide-olojik olarak oraya dokunabileceğibir gazeteye ihtiyacı vardı. İşte odönemde Taraf çıktı.

Taraf büyüdü 60 bin gibi bir tira-ja yükseldi ve Radikal’i geçti.AKP’nin bu aradaki stratejideğiştirmeleri, bazen kendi tabanınıbile üzecek kadar liberal olması;Kürtler, Ermeniler, azınlıklarhakkında neredeyse solcu gibisöylemler tutturması. Bunlar küre-selleşmeye açık, liberal ve sol liberalduyusu olan sosyal demokrat birdokusu olan eğitimli beyaz yakalılarıcezbetti. Güneydoğu’da yeni ortasınıfın dışında olan geniş halkkitlelerini de cezbetti. Şimdi birazayrılıyorlar ama bir dönem Taraf

bölgede en çok okunan gazetehaline geldi. Bu, Taraf’ı özel olarak,bir odak olarak da güçlendirdi.

Radikal bu süreçte dönüşmekzorunda kalacak, biçim değiştirecek-ti. Sonra, Referans gazetesi yayınyönetmeni Eyüp Can geldi, böyle birdeğişikliğe karar verdiler. “Böyle biratak yapalım, bu yeni orta sınıfınbelli bir kısmını harmanlarız” diye.

TARAF-CUMHURİYET ARASICan’ın ilk deklarasyonlarından birişuydu: “Taraf-Cumhuriyet arası birgazete yapacağım.” CHP-AKPkutuplaşması, Taraf-Cumhuriyetarası kutuplaşmada üçüncü olarakbu olaya dahil olabilecek, yeni ortasınıfı tavlayıp korkuları bastıracakbir gazete lazımdı. “Teğet” hikayesibir kesimi etkiledi. Adamlar baktılar“yapıyor bu herifler” diye. Sosyaldemokrat duygulara sahip kişilerAKP’ye oy verdiler. Buraya konum-landırmaya çalıştılar Radikal’i.

Bu siyasal kırılma, okur polari-zasyonu (kutuplama) üretiyor.Cumhuriyet tiraj arttırıyor, Tarafbüyüyor, Radikal buralara oynuyor.Bir tür denge, gaz alma. Birgün,Cumhuriyet, Taraf, Evrensel, bazenGünlük’ün de dahil olduğu bir hattagirip gaz alacak.

Tam olarak neyle karşı karşıyayız? Tarihsel bloktan bahsettim.

2000’lerden sonra AKP’nin gelişiyledeğişti. Bu blok, AKP’ye yakınbüyük sermaye grupları, entelektüelodaklar, vakıflar, kültür odakları,Şehir Üniversitesi, hem eski hemyeni liberal muhafazakarlardan birhat oluşuyor. Eski bloktan birçokadam bu bloğa yöneldi. Bu bloklaş-mayı da iyi düşünmek gerekiyor.

Ve de bizim üçüncü blok işte.Buranın parası yok, yeterli insankaynağı yok. Biz iyi olsak da kötüolsak da buradaki gazetelerdegüçlendik. Akıllı uslu adamlar içinde buraya dahil olmak gibi bir şeyvar. Birgün okuyan birçok insan, çoksevdiğinden dolayı değil de bula-madığı için okuyor. Taraf’ta yok,Radikal’de yok, Cumhuriyet’te yok.Nerede var? Evrensel’de var. Onuniçin medyadaki dönüşümü biz de iyiokursak, yeni orta sınıfı iyi okursak,onların hayal kırıklıklarını iyi okur-sak, onların beyaz yakalı işçi olduk-larını keşfetme süreçlerine girdik-lerini okuyup, “Sen yeni orta sınıfdeğilsin, sen aslında işçisin” diye-bilirsek, iyi organize olabilirseksosyalist medya için güçlü bir aralıkbu. Siyaset geri dönüyor. Çünküsinizm kırılıyor 90’lardan sonra,Marksistler geliyor, gerillalar geliyor,Chavez var. “Tarih bitti” falan döne-mi kapandı artık.

96’da sol liberalizm net görünür halegeldi. Siyasal olarak da yer aradı, bunusolda yani eski ÖDP’de bulamadı ve budönem AKP’de buldu

riz orta sınıfa da medyasına dayansıdı. Yeni orta sınıfın neredeysetek gazetesi olduğu için, Radikalsiyasal olarak da değişmeye başladıK

Taraf ileCumhuriyet’tesimgeleşen

siyasal kutuplaş-mada orta sınıfıtavlayacak birüçüncü yolaihtiyaç vardı,

yeni Radikal bu

Orta sınıf gazeteciliği Taraf’la değişti

Ö ⁄ R E N C ‹ D E ‘ S E N ‹ K O N U fi T U R M A M A R K A D A fi ’ D E M E H A K K I N A S A H ‹ P T ‹ R

AKP SBF’ye meydan okuyunca

Cemaatinaltın çağında

Eyüp Can, Zaman gazetesinin temsilcisi.Tam bir yuppi. Özellikle 80’li yılların ikinciyarısı üniversite okuyan böyle parlak çocuklarvardır. Sınıfın çalışkanı, siyasete çokbulaşmayan, sınıfın en güzel kızıyla evlenen,ekonomi kulüplerine takılan, kariyer günleridüzenleyen… Zaten Fethullahçıların yeniorta sınıfı tavlama stratejisi bu şekildedir.Artık Fethullahçılık da biçim değiştirdi. Ogeleneksel dershaneler, evler de var ama aynızamanda özellikle başarılı üniversite çocuklarıiçin daha esnek bir iş network’ü var. Öyletanıdıklarım var, hiç namaz niyaz bilmez ogeniş iş network’ü içinde.

Eyüp Can, Referans’ı yönetiyordu.Referans dediğimiz iş gazetesi, iş adamlarına,profesyonellere, beyaz yakalılara hitap eden,içinde kültür de, sanat da, yemek de olan birgazeteydi. Radikal’in ekonomi eki falan gibidüşünün ama daha operasyonel. Sonrabirleştirmeye karar verdiler. Ona da Eyüp’üuygun gördüler. Eyüp’ün seçilmesi şu açıdanönemli; sıkışan Aydın Doğan’ın AKP ile birşekilde uzlaşması da gerekir. Burası da önem-liydi, bu zaten hemen BİM ilanlarıylaRadikal’e de yansıdı.

Liberalizminaltın çağında

Radikal’in hedef kitlesinin yaş grubunabaktığımız zaman aşağı yukarı 67-74doğumlu, benim 88 kuşağı dediğim yerinyoğunluğu var. Radikal’in çekirdek okurgrubu 90’lı yılların profesyonelleri. 35-40’lıyaşlarda bir okur profili. Radikal 1996’daçıktı. 96, Türkiye ölçeğinde neoliberalizminkültürel görünülürlük hayat tarzının altınçağları. Yani çöküşe birkaç sene kala kafel-er, barlar, her şey cuk oturmuş, 90 yıllarınmeyvelerinin alındığı bir kent tipi var. YaniRadikal yenilikçi bir gazetedir. Yani yeniorta sınıfın diliyle çok uyar. Birçok genç yada orta yaşlı köşe yazarları olur olmaz hepsiironik yazarlardır. Perihan Mağden’in dilimesala alaycıdır. Yıldırım Türker, bir öncekikuşak olsa da Yıldırım’ın yeni orta sınıftarafından sevilme nedeni şu: MehmetAğar’a vuracağım diye, kavruk yüzlü falanfilan Mehmet Ağar üzerinden kavruklarıaşağılar. O da bankacının hoşuna gidiyor.

Taraf çıktığında kimse şans vermedi.Uzun süre yüksek fiyatla satmak zorun-

da kaldı. Battı batacak dendi. Ama sonraAKP’yle hızlı temaslar başladı. Gazete ilan-larının yanında Fethullahçı ajanslarınreklamları vardı. Bu kadar basit ve netti.İslami yayınevi ilanlar, AKP üzerindendevletten gelen ilanlar, Taraf’ın kriziniaşmasını sağladı. Radikal’e alternatif biryeni orta sınıf gazetesi daha çıktı. Sol liberalduygusu olan, türbanlı yazarları olan birgazete hızlı bir biçimde tahkim edildi.

Servis edilen dosyalarla sürekliGenelkurmay’ın açıklarını çıkararak tirajyükseltti. Çok büyük manşetler patlattı.Ordu içinden sızdırılmazsa bulunamayacakmanşetler bunlar. Onun dışında entelektüel

dokusuyla dergiler, kültür sanat ekleri vsvermeye başladı. Yasemin Çongar yeni ortasınıf kültürü yazılar yazıyor, dünya edebiyatıfalan. Böylelikle Radikal’den büyük okuraldı. CHP’den ürkmüş yeni orta sınıfınbüyük bir kısmına, “Ya, doğru söylüyor bu”dedirtti. Sol liberalizmin kafasıylaRadikal’den büyük yazarlar transfer etti,Murat Belge falan. Hem İslami muhafaza-kar yazarları hem hiç solcu olmamış amasola ayar veren adamları bünyesine kattı.Sol liberalizmin, İletişim ve Birikimalanından, yayınevi olarak da 90’lı yıllarınAyrıntı yayınlarından gelen o sol liberalbirikim çok şoven biçimde Taraf’ta pişmeyebaşladı. Taraf ordu düşmanlığını bir tür soldil gibi kullandı, birçok insanı etkiledi.

EEyyüüpp CCaann

Page 12: 119'uncu sayı

DOSYAHalk›n Sesi

1212 Kasım 2010 / 25 Kasım 2010

HES’ler sermayenin doğayı metalaştırma vetemel hizmetleri piyasalaştırma saldırısının birparçası. HES direnişleri bu yönüyle neoliberaliz-me karşı halkın hak mücadelelerinde öne çıkıyor

Rize’de Koruma Kurulu HES’leri engelleyen bir karara imza atınca hükümet, kurulu ortadankaldırmak için yasayı değiştirdi. Başbakana göre zaten HES’lere karşı çıkanlar ‘bölücü’

HES’ler Türkiye’de ‘terörle mücadele’ strateji-lerinin parçası olarak kullanılırken başbakanınkarşı çıkanları bastırmak için kullandığı söylembaraj karşıtlarını bölücü ilan etmeye dayanıyor

Doğa ticarileşirkenHES’lere karşı mücadele

Barajlar sadece enerji vepiyasalaştırma düzenek-

lerinin bir aracı değil. Türkiyetopraklarında bir ‘terörlemücadele’ stratejisi olarak dakullanılabiliyor. Örneğin 2001yılında yapılan Terörle MücadeleYüksek Kurulu’na katılan döne-min Devlet Su İşleri GenelMüdürü Veysel Eroğlu, IlısuBarajı’nın Dargeçit’i su altındabırakarak örgütün geçiş yollarınıkeseceğini anlatmıştı. IlısuBarajı’na karşı çıkan bölge halkıbarajın bu gerekçelerle MGKtoplantısında dahi gündem edil-diğini aktarmıştı.

Benzer bir durumDersim’deki baraj projeleri içinde geçerli. Munzur üzerine 13baraj kurulması düşünülüyor.Munzur’da baraja karşı çıkan vehemşeri dernekleri çatısı altındaörgütlenen bölge halkı barajınbölgeyi insansızlaştıracağını veDersim’in ilçeleri arasındaki irti-batı keserek kentin il olmaniteliğini yitirme tehlikesiyle

karşı karşıya kalacağını belirti-yor.

Rüştü Demirkaya, 13 Ekim2009’da Günlük gazetesindeyayımlanan yazısında Munzurüzerindeki baraj projesinin sıksık toplumsal kalkışmalarınyaşandığı Dersim yöresini kon-trol altına almak için gündemegetirildiğini belirtiyor.

Demirkaya’ya göre “ErzurumMüşiri Samih Paşa, 1875'te 'askerve vergi vermeyi' kabul etmeyenDersim'e 'blok havuzlar'yapılarak kontrol altınaalınmasını öneriyor.

Samih Paşa'nın bu istemi 1896yılından sonra Osmanlı'nın resmipolitikası haline geliyor.

Bu plan Cumhuriyet döne-minde de işliyor. Mareşal FevziÇakmak Eylül 1930'dahazırladığı Dersim Raporu'nda,'Blok havuzlar oluşturulup,Dersimlilerin çok uzak ovalaragönderilmesi ve Türk köylerinedağıtılması' gerektiğini belirti-yor.”

Barajla zapt-u rapt

HES’lere karşı mücadeleyi bugünün

sınıf mücadelesiyle nasıl ilişkilendirebili-

riz? Halkın hakları mücadelesinde

bugün öne çıkan suyun ticarileşirilme-

sine karşı mücadele neoliberal saldırının

emeği güvencesizleştirme, hizmetleri

piyasalaştırma, doğayı metalaştırma

saldırısını durdurmanın bir gereği mi?

Yaşamı savunmak için insanı dünyaya

ve kendisine yabancılaştıran kapitalizme

karşı olmak mı gerekiyor?

Su yaşamdır

derken?

“Su akar, Türk bakar lafınıdeğiştiriyoruz su akar Türkyapar”

Erdoğan bu sözleri boşasarf etmedi. Türkiye’de toplam730 baraj var. Şu an işletmeyeaçılmış 187 HES var. 1576tanesi ise Çevre ve OrmanBakanlığı’ndan izin almış vehayata geçmeyi bekliyor. HESprojelerinin çok büyük birkısmına AKP iktidarı döne-minde izin verildi.(Cumhuriyetgazetesi, 23 Mayıs 2010, OrhanKural’ın haberi)

HES’lere karşı mücadele buprojelerin önünü açan AKPdöneminde yükseliyor. HESkarşıtı mücadeleler içinde buprojeler tarımsal üretim yapanköylüleri ve onların yaşamalanını tehdit ettiği için köylükarakterli direnişlerin yaygınlıkkazandığı görülüyor. Fakatkentlerde hak mücadelesiveren örgütler ve HES tehdidialtındaki yörelere ait hemşeridernekleri de bu mücadeleninbileşeni oluyor. Bu bileşeninyürüttüğü mücadele “insancabir çevrede yaşama” ve “suhakkı” mücadelelerinden yolaçıkıyor fakat her hareket gibiiçerisinde hizmetlerinpiyasalaştırılmasıyla uzlaşaneğilimleri ya da aksine hakmücadelelerinin ilerleticiçizgisini besleyen eğilimleribarındırıyor.

Bu ikinci eğilim sermayeninsaldırılarının bütünlüklüolduğu ve hizmetlerinpiyasalaştırılması, temelihtiyaçların ve doğanın meta-laştırılması amacını taşıdığıtespitinden hareket ederekmücadelelerini sınıf mücade-lesinin güncel dinamikleriyleilişkilendiriyor.

HEM ŞEHİRDE HEM KIRDAKentlerde verilen su

hizmeti kamusal bir hizmetolmaktan çıkartılıyor. Hemözelleştiriliyor hem de fiyatıher geçen gün artıyor. Kırlardaise derelerin satışı anlamınagelen ‘kullanım hakkınındevredilmesi’ uygulamaları veköylülerin sulama gibi tarımsal

üretim için kullandığı suyunfiyatlandırılması çabası aynısürece hizmet ediyor: Suyunticarileştirilmesi.

Suyun ticarileştirilmesi, suhizmetinin kamusal bir hizmetolmaktan çıkması, kentlerde suhizmetinin özelleştirilmesi,kırsal alanlarda ise akarsularıntoplumun ortak mülkiyetiolmaktan çıkarak kişilerinmülkiyetine girmesi olmaküzere iki temele dayanıyor.Kentlerde ücretli emek içinsuyun özelleştirilmesi sufiyatını arttırdığından ücret-lerin erimesi, kırda ise köylülermülksüzleşmesi anlamına gele-cek. Örneğin sadeceDersim’de 11 baraj sonucu, 84köy ve yüzden fazla mezraboşaltılacak.

SATIŞIN PRENSİPLERİSuyun ticarileştirilmesi ser-

mayenin hedefleri arasında yeralıyor. Son 30 yılda neolibera-lizm temel yaşamsal ihtiyaçlarıkarlı bir pazara çevirirken, su

da bu süreçten nasibini aldı. Suilk defa 1992 BirleşmişMilletler DublinKonferansı’nda bir ekonomikmal olarak tanımlandı. Suyunmetalaşması sürecine yolgösterecek ‘Dublin prensip-leri’ olarak anılan kararlaralındı. 15 Nisan 1994’te imza-lanan Hizmetler TicaretiGenel Anlaşması (GATS) ileeğitimden, enerjiye ‘hizmetler’alanının piyasaya açılmasınınuluslararası hukuk düzenindetemeli inşa edildi. Anlaşmayaimza atan ülkeler farklı başlıkaltındaki temel hizmetlerin‘serbest piyasaya’ açılmasınıtaahhüt etti. 2001 yılında suhizmetleri GATS anlaşmasınadahil edildi. “Suyun ticarileşti-rilmesine yönelik en kapsamlıanlaşma olarak nitelenenDünya Ticaret Örgütü (DTÖ)GATS anlaşmasındaki “suyatırım ve ticareti” başlığıaltında

- Erişilebilir sukaynaklarının kimin yönetimi

ve denetiminde olacağı- Kullanılabilir suyun hangi

kanallarla tüketiciyeulaştırılacağı, üretim, pazarla-ma ve dağıtım yetkisinin kimdeolacağı

- İçme suyunun üretim vedağıtımının kimin tarafındanve nasıl yapılacağı gibi hususlarpiyasa ekonomisine terk edil-di.” (Türkel Minibaş - SuyunEkonomi Politiği)

BİRLİKTE GÜÇLÜYÜZSu hizmeti kentlerde bir

bütün olarak özelleştirildi. Busüreçte önce DSİ ve İllerBankası gibi su hizmetinin altyapısını kamu hizmeti olarakinşa eden kamu kurumları yaişlevsizleştirildi ya da suyunpiyasalaştırılma süreçlerininparçası haline getirildi. Bunukentlerdeki su dağıtım hizmet-lerinin belediyeler aracılığıylapiyasalaştırılarak, kar-zararhesabı yapılarak verilmesi izle-di. Aynı dönemde özelleştirmesüreçleri öncesi yaşanan tipik

hizmetin kalitesini düşürmeyöntemi suda da izlenerekkentlerde içme suyu kalitesidüşürüldü. Şişelenmiş supazarına yer açıldı.

Kullanım suyunda bunlaryaşanırken sermaye, akarsulariçin de çalışmayı sürdürdü.Suyun özel mülkiyetinin önünüaçan, yenilenebilir enerjiolarak nitelenen veTürkiye’nin enerji ihtiyacınıkarşılamak için gerekli olduğusavunulan HES projeleriortaya çıktı. HES’lerle suyunkullanım hakkı HES projesisahibi firmaya devredildi. Buanlaşmalar vesilesiyleyüzyıllardır etrafında yaşayantüm canlıların kullandığı akar-sular birden bir şirketin oluver-di. Doğanın metalaşmasınatanık olundu. Böylece suyunticarileştirilmesi süreci hemkentlerde hem kırlarda adımadım hayata geçirildi.Sermayenin uluslararasıdüzenlemelerle alt yapısınıoluşturduğu iktidar ise ihaleler,lisanslamalar yoluyla bu sürecihayata geçirdi.

“Suyun ticarileştirilmesi ser-mayenin bütünlüklü programı-nın bir parçasıdır . Bubakımdan suyun ticarileştirilme-sinin farklı biçimlerine karşımücadele edenler başta olmaküzere; sermayenin tüm ortaktoplumsal ihtiyaçları ve doğayıpiyasalaştırma, emeği güvence-sizleştirme saldırısına karşımücadele edenlerin yani sağlık,eğitim, ulaşım, barınma hakkımücadelesi verenlerin, ÜçüncüKöprü'ye karşı yaşamı savunan-ların, GDO'ya hayır diyenlerin,ekme-biçme hakkını savunan-ların, güvenceli iş isteyenlerinmücadelelerinin su hakkımücadelesi verenlerle ortaklığıgörülmeli, farklı mücadele alan-larında dayanışma ilişkileri,ortak hareket ve örgütlenmebiçimlerini geliştirmek hedeflen-melidir.

(Halkevleri DoğuKaradeniz Su Hakkı Forumu -Sonuç Deklarasyonu)

Ekim ayının sonhaftasında HES projeleri

konusunda Türkiye’nin ikifarklı coğrafi bölgesinde ikiönemli gelişme yaşandı.

Bu iki gelişme bir iktidarpartisi olarak AKP’nin ikikarakteristik özelliğini ortayakoyması bakımındananlamlıydı: Sermaye içinsiyaset yapmak ve karşısındayükselen toplumsal muhale-feti suçlu göstererekbastırmaya çalışmak.

BURADA KURALLARIBEN KOYARIM

Bu gelişmelerden ilki 22Ekim’de Rize’de 22 farklıHES projesine mekan olacakİkizdere Vadisi’nin TrabzonKültür ve Tabiat VarlıklarınıKoruma Kurulu tarafındandoğal SİT alanı ilan edilmesisonrası gündeme gelen kanundeğişikliği. Hükümet, TBMMgündemine getirdiği Tabiatve Biyolojik ÇeşitliliğiKoruma Kanun Tasarısı iletüm tabiat kararlarını, doğalalanları kimlerin, nasıl kul-

lanılacağıyla ilgili kararverme yetkisini Çevre veOrman Bakanlığı’na verecek.

“Zaten çevreyi koruma,kamu çıkarı gibi konuların ser-

maye çıkarları/ ekonomikbüyüme/ piyasa ekonomisine

kurban gittiği, bu çarkın siyasaliktidarlar tarafından himayeedildiği bir düzende ve hatta

bir dünyada yaşıyoruz. Bizimülkemizde durum iyice vahim,

dahası, mevcut iktidar, zatenyeterli olmayan mekanizmaları

da bir bir ortadan kaldırıyor.Kamu yararı adına ‘yerindelik

denetimi’ni ortadankaldırdıktan sonra, şimdi de,Sit alanı ilan etme gibi koru-

ma, denetim yetkilerini Çevreve Orman Bakanlığı’na

devrederek, aslında devredençıkarıyor. Böylece, önünde

hiçbir engel ve denetim olma-yacak bir kurguyu

yasallaştırıyor. Asıl meselebudur.”

( Nuray Mert, Hürriyet 2 Kasım 2010)

Daha önce özelleştirmelerve HES projeleri de dahilbenzer birçok piyasalaştırmauygulaması yargı kararıyladurduruluyordu.Mahkemeler birçok ihale veprojenin iptaline hükmedi-yordu. Mahkemeler bu karar-ları ‘yerindelik denetimi’görevine dayanarak alıyordu.Fakat 12 Eylül referandu-muyla kabul edilen yenianayasa değişiklik paketindeyargının yerindelik denetimiişlevi kaldırıldı. Bu değişiklik-le hükümetin satış, ihale veprojelerinin önü açıldı.

Hükümetin yargıyı devre-den çıkartarak HES pro-jelerinin önünü açmayıumduğu bir dönemde busefer de Kültür Bakanlığı’nabağlı kurullardan birisi olanTrabzon Kültür ve TabiatVarlıklarını Koruma Kuruluhükümetin karşısına çıktı.Yargıdan sonra bu kurullarıda by-pass ederek devreyeEnerji Bankalığı gibi çalışanÇevre ve Orman Bankalığısokuldu.

ILISU’YA KARŞI OLMAKKCK DAVASINDA DELİL

Öte yandan HES projele-rine ve barajlara karşı yükse-len toplumsal muhalefetibastırmak için de faşizminbilindik yöntemleri devreyesokuluyor. Diyarbakır’dagörülen KCK davasındayargılanan BDP’lilerin örgütüyeliğine Hasankeyf içinyürütülen kampanyalarıörgütlemelerinin veya destekolmalarının gösterilmesibaraja karşı olmayı bir suçolarak yansıtıyor.

Çevre ve OrmanBakanı’nın Allianoi antikkentini su altında bırakacakYortanlı Baraj’ına karşı çıkanTarkan’a çıkışıyla başlayanHES muhalefetininmeşruluğunu gölgelemeçabası Erdoğan tarafından dasürdürülüyor. 31 Ekim günüTaksim’de gerçekleşen canlıbomba eylemini Ilısu Barajınedeniyle yapılan Ilısu köyükonutlarının anahtar teslimtöreninde değerlendirenBaşbakan’a göre baraja karşı

çıkanlar zaten ‘bölücüydü.’Erdoğan törende yaptığıkonuşmada baraj ve HESkarşıtları için şunları söyledi:“Biz biriz, biz beraberiz, bizkardeşiz ve bu birliğimiz,beraberliğimiz, kardeşliğimizolduğu sürece bilesiniz ki buoyunlar bozulacaktır. Bu oyun-ların temelinde ne yatıyor? Buoyunların temelinde işte bu türkalkınmaların engellenmesiyatıyor. Bu oyunlarıntemelinde Ilısu gibi barajlarınengellenmesi yatıyor. Bu oyun-ların temelinde kalkınmış,modern Türkiye’nin engellen-mesi yatıyor. Bu oyunlarıntemelinde binlerce, on binlerce,yüz binlerce işsiz kardeşimin işbulması için yapılmakta olanseraların engellenmesi yatıyor.”Erdoğan’a göre Ilısuya karşıçıkanlarla Taksim’de canlıbomba eylemini yapanlaraynı zihniyete sahip.

Bu sadece başbakanıngörüşü de değil. KCKdavasında görüldüğü üzereYargı da hak mücadelelerinisuçlu ilan etmeye çalışıyor.

RRiizzee’’ddee bbiirr HHEESS iinnflflaaaatt››

AKP’nin, HES’lere karşı iki taktiği

Page 13: 119'uncu sayı

SPOR Halk›n Sesi

1412 Kasım 2010 / 25 Kasım 2010

D ünya Petank Şampiyonası’nın45’incisi İzmir’de düzenlendi.Konak Belediyesi’nin ana

sponsorluğunu üslendiği şampiyona 7-10 Ekim tarihleri arasında İzmirEnternasyonel Fuar Alanı 5 No’luHol’de gerçekleştirildi. 50 ülkeninkatıldığı şampiyonayı finaldeMadagaskar’ı 13-12 yenen Fransakazandı. Turnuvanın alt klasmanındayer alan ve son gün düzenlenenMilletler Kupası’nı, finalde Cezair’iyenen Tahiti kazandı. Turnuvada yeralan Altı Nokta yarışmasını ilk turda 66sayı toplayarak dünya rekoru kıranBelçika'lı Weibel kazandı. Türkiye millitakımı grubundan çıkmasına rağmen ilk16’ya kalamadı. İzmir’de düzenlenendünya şampiyonasına katılımda ilk defakıtalara kota uygulandı. Turnuvaya kıtakotasını geçebilen 48 takım katılırken,şampiyonanın alt klasmanı olanMilletler Kupası’nda yarışan Seyşellerve Gine ile birlikte toplam 50 ülkeşampiyonaya katılmış oldu. TürkiyePetank Federasyonu Başkanı AhmetRecep Tekcan, turnuvayı ve organizas-yonu çok başarılı bulduğunu belirtti.

7 Ekim’de düzenlenen DünyaPetank Federasyonu Genel Kurulu’ndabir sonraki turnuvanın 2012 yılındaFransa’nın Marsilya kentinde yapılmasıkararlaştırıldı. Turnuvanın, 4 ay önceTayvan’ın organizasyondan çekilmesi-nin ardından Türkiye’de yapılmasıkararlaştırılmıştı.

TRT 3 ekranlarında yayınlananmaçlarda sunucular, petank sporununçok bilinmemesinden dolayı sporu bilenbir yorumcuyla maçları anlattı.

2006’dan bu yana petank sporunakatkıları olan Konak Belediyesi’nin evsahipliği yaptığı turnuvaya 50 ülkeden300 sporcu katıldı. İzmir Esnaf veSanatkarlar Odaları Birliği BaşkanıZekeriya Mutlu esnaf açısından turnu-vayı çok olumlu bulsa da, petankı ilkdefa duyduk.

KURALLAR TANIDIKPetank’ın amacı; misket adı verilen

tahtadan yapılmış ufak bir topa, petanktopları adı verilen metal topları enyakın konuma getirmek. Çocuklarınoynadığı bilye oyununu andıran sporunoynanabilmesi için 15 metreye 4 metre-lik toprak, çimen ya da çakıl taşlarıdökülmüş yerler gerekiyor.

İki takımın birbiriyle yaptığı maçlaren az birer, en fazla üçer oyuncuylaoynanır. Üçer oyuncuyla oynananoyunda oyuncularda ikişer, daha azsporcuyla oynanan oyunlarda da oyun-cularda üçer top bulunur.

Oyuna başlanması için ilk baştamisketin atılması gerekir. Misketatıldıktan sonra takımlar ellerindekipetank toplarını miskete en yakın ko-numa atmaya çalışırlar. Misketatılışında ve top atışlarında da oyuncu-nun iki ayağının da yere basması ve 1metre çapındaki dairenin içinde olmasıgerekir. Misket topu, çembere en az 6en fazla 10 metre uzaklığına atılabilir.Engelli sporcular için tek ayaklarının yada tekerlekli sandalyelerinin ayaklıkkısmının tekinin çember içinde olmasıyeterlidir. Petankın adı Fransızca bitişikve yere basılı ayaklar anlamına gelir,“Pieds thanqués” kelimelerinin bitişik

yazılmasından doğar. Oyuncuların elindeki tüm toplar

bittiğinde sahada kalan toplarınmiskete olan uzaklıkları ölçülür vetopları en yakın olan takım puankazanır. Petank oyununda bir maç, birtakım 13 puanı toplayınca biter.Oyuncular, miskete en yakın noktayapetank topunu atmaya çalışırkenattıkları toplarla rakibin topunu sahadışına çıkarmaya da çalışır. Topun sahadışına çıkması için oyun alanınısınırlayan çizgileri geçmesi gerekir.Çizgiye temas eden top, oyun alanındasayılır. Saha dışına çıkan top, puanhesabına dahil edilmez. Oyundakitopların miskete olan ölçümleri sporcu-lar tarafından yapılır, isteyen oyuncurakibe güvenmediği durumda ölçümeitiraz edip kendisi de yapabilir.

Petank oyununda kullanılan miskettopu kaybolmadığı veya kırılmadığısürece değiştirilmiyor. Kaybolan birtop, 5 dakika aranıp bulunamadığızaman değiştiriliyor.

PETANK’IN TARİHİPetank oyununun tarihi topla

oynanan oyunların tarihi kadar eskiyedayanır. Arkeolojik araştırmalar Asur,Mısır ve Çin medeniyetlerinde topoyunlarının varlığının M.Ö. 1000yıllarına kadar dayandığını kanıtlıyor.Mısır’da bulunan ve M.Ö. 500 yılına aitbir çocuk mezarında bir misket topu ileiki topa rastlanmıştır. Top oyunlarıçeşitli biçimlerde ve değişik kurallarladünyanın dört bir yanında devam etti.Petanka benzer bir oyunun 13’üncü yüzyılda İngiltere’de oynanmaya başlanmış

ancak 1369 yılında Charles Sage, asker-lerinin savaş atmosferinden çıktıklarınıdüşünerek bu oyunu yasaklamış. Oyundaha sonra 16’ıncı yüzyılda İtalya’daoynanmaya başlar ve oyuncular, PapaJules II Patri’yi koruyacak nitelikte çokiyi taş atıcıları oldukları düşünulerekPapa’nın himayesine alınır; ancak17’nci yüzyıl başlarında parlemento vekilisenin onayıyla tüm top oyunlarınıyasaklanır. Fransız devriminden sonraoyun tekrar oynanmaya başlar; bu seferkurumlaşma yolunda ilerler ve 1850yılında Fransa’nın Lyon kentinde “LeClos Jouve” adıyla ilk resmi kurumkurulur. Oyun, bu tarihten itibarenFransa’da yaygınlaşır ve değişik adlarlabirçok yerde oynanmaya başlar.Fransa’nın güneyinde oyun çok basitkurallar çerçevesinde provans ismiyleoynanır. Provensal oyunu, 1907’depetank oyununun doğuşu olur. Birprovans oyunu şampiyonu olan JulesHuges, romatizması sebebiyle oyunuoynayamamaya başlar ve farklı oyunbiçimleri icad eder. Ernest ve JosephPitiot kardeşlerin sahip olduklarıkahvenin top arazisinde yere bir daireçizen Huges dairenin 5-6 adım uzağınabir top koyar ve dairenin içinden ayak-larını bitiştirerek elindeki toplarımiskete en yakına atmaya çalışır.Kahve sahibi iki kardeş ve Huges oyu-nun kurallarını yazmaya başlar ve 1910yılında petank sporu doğar; Petankkelimesi 1910 yılında Fransa’nın LaCiotat kentinde yapılan ilk resmi turnu-va ile resmi bir ad kazanır. Petank’ınuluslararası federasyonu 1958’deFransa’nın Marsilya kentinde kurulur.

Bu oyunda ayaklar bitişikKonak Belediyesi,turnuvasınıdüzenleyene kadarkaçımız bu sporubiliyorduk, ya dahangimiz adınıduymuştu? HalkınSesi spor sayfasıekibi sizin içinaraştırdı: Petank

Edirne’nin Meriç ilçesine bağlıSubaşı Belediyesi Başkanı İbrahimTopçu, hapis cezası korkusu yüzündençok sevdiği koltuğu bırakmak zorundakaldı. Borcu nedeniyle icraya verilen veödemeyi yapmadığı için 3 ay hapiscezasına çarptırılan Topçu, 3 aydırhalkına hizmet götüremiyor. Topçu 3aydır polis ve jandarma tarafındanaranıyor. 3 Aylık ceza korkusuna 3aydır kaçak yaşayan Topçu’nun siyasikariyeri yeni kurulan Genç Parti’debaşladı. 2004’te yapılan yerel seçim-lerde belediye başkanı olan Topçu,2009’da AKP’den aday olarak tekrarbelediye başkanı seçilmişti.

3 aylıkcezadan 3ay kaçtı

Spor müsabakaları AntikYunan'da zeytin dalı kazanmak

için yapılan müsabakalardı. Bizimçocukluğumuzda ise toprak birsaha buldun mu ikişer tane taştanyapılan kaleler, sonra kur takımını,başla maça. Sınır yok; maç kaçtabiterse, doksan dakika değil, uzat-malar da yok. Akşam karanlıkçöktüğünde eve gidene kadaroynarsın. En heyecanlı olanı isemahalle maçları ve okuldaki

sınıflar arasımaçlardır.Bizimendüstriyelfutbolumuzda yenileninyenene ısmar-ladığıbaklavalardı.

Koştur dur.Terlersin,yorulursun,kazanmak içinçaba sarfeder-sin. Tuttuğuntakımdabüyüyünce

oynamak en büyük hayalindir.Kendine yıldız bir futbolcununismini verirsin. Öyle seslenmesiniistersin arkadaşlarının. Onun gibioynamak istersin. Onun formasınıalırsın pazardan. Üstünden çıkart-mazsın. Bayramlık gibidir.

Genelde üç büyük takımdanbirini tutarsın. Çok nadirdirAnadolu takımını tutmak.Büyüklerin etkilemeye çalışır senitakım seçiminde. En güzeli de ve-rilen rüşvet gazozlardır. Ama senien çok etkileyen sevdiğin renkler,sevdiğin büyüğündür.

Şimdiki çocukların İstanbul gibibüyük şehirlerde mahalle maçıyapma şansı yoktur diye düşünü-yorum. Bizim eskiden topoynadığımız, ter akıttığımız otoprak sahalarda artık apartmanlarvar. Her yerde olduğu gibi. Birtarafta güçlü, diğer taraf dagüçsüz. Bir tarafta para gani, diğertarafta maça gidecek bilet yok. Birtaraf kombine bilet alır senparasızlıktan stadın önünde bek-lersin biriyle beraber maça girmekiçin. Taraftar olursun, tuttuğuntakımın maçında bağırırsın hattakavga bile edersin. Nedeni, aşıkolduğun renkler ve tuttuğun takımiçin, çıkar gözetmeksizin herzaman yanında olmak için.Taraftarlarda büyük olma isteğivardır ama bu büyüklük rakiptakım karşısında tuttuğun takımınçok iyi oynamasıyla hissedilen birbüyüklüktür. Kavga ile, bağırmaylaya da parayla kazanılan bir büyük-lük değil.

Futbol, artık endüstriyel bir sek-tör ve bu sektörün hacmi milyardolarlarla ifade ediliyor. İyi transferseyirciyi tribünlere çekerken, kulüptarafından transferde kaybedilenparalar formalarla, biletlerle,reklamlarla çıkartılmaya çalışılır.Kulüp başkanları işadamıdır ve oaşık olunan renklerin olduğu for-malar, uğruna saatlerce stadönünde beklediğin biletler spon-sorlara verilir. Taraftar için mabet

derecesinde kutsal görülen, adresigibi içselleştirdiği stadın adıişadamları için sadece iki kelime-den ibarettir. Onlar için zevk alarakdostça futbol oynama arzusuparadır. Oyun içindeki tatlı rekabetancak düşmanca bir kapışmayadönüştüğünde anlamlıdır onlariçin. Onları taraftar konusundailgilendiren tek şey sayıdır. Tıpkıkapasite kullanım oranı gibi…Taraftarlar arasında bir dayanışmaolsun istemezler ve bu yüzdentaraftarların maçtan önce bir aradadurduklarını göremezler. Onlarıngörmediği, taraftarların endüstriyelfutbola karşı aynı formayıgiydiğidir.

Statlarını büyütmek için işçilerölür ama onlar için basit bir asayişhaberidir, iki satır geçer ajanslarda.Onlar marka olmak isterler.

Futbol sektörüne yön verenleritribünlerde ilgilendiren bir şeydaha vardır. O da muhalif duruşuolan taraftarların açtıkları pankart-lardır. Kulüp yöneticilerin ise dert-leri o pankartların kendi türbin-lerinde açılmasıdır. Çünkü ser-mayedarlarla ters düşmek iste-mezler. Bunun içinde para cezası,tribün yasağı hatta gözaltı.“Görüntü kirliliği” derler, 2 bin liracezası vardır.

Tribünler her zaman sektörünyöneticileri tarafından kazanılmayaçalışılır. Apolitik kitlenin kendisiniyeniden ürettiği, uyuşturulmuşbeyinler yaratılıp holigan taraftarla-rın yetiştirildiği yerlerdir. Bu tribün-ler binlerin bir araya geldiği aynıdilde bestelerin söylendiği yerleredönüşür. Bu yüzden tribünlercemaatlerin ve faşistlerin ilgiodağıdır. Cemaatler kendi tipindeinsan yaratmak ve binlerinnezdinde güven kazanmak için,kendisine yakın taraftarların biletparalarını özel olarak kulüp yöne-timine soktuğu yöneticilercekarşılar. Kulüp yöneticileri, böylecebüyük taraftar gruplarını satınalmaya çalışır. Onlara kendidüşüncelerince pankart açtırtır. Bugruplar, muhalif taraftar gruplarınıtribünde istemezler, onları yoketmeye çalışırlar. AKPpolitikalarına karşı çıkan, referan-dumda hayır oyu vereceğiniaçıktan ifade eden Çarşı gibi gru-pların açıklamaları birçok insanıetkileyeceği için cemaatleraçısından bir tehdittir.

Tüm bu saldırılara karşıkulübüne sahip çıkan, statyapımında ölen işçileri unutmayan,HES’lere hayır diyen, direniştekiişçilerin yanında yer alan, 1Mayıs’ta işçilerle, hak mücadelesiverenlerle aynı safta yer alan,ırkçılığa, faşizme karşı renklerinkardeşliğini savunup ‘endüstriyelfutbola hayır’ diyen taraftarlar davar. Tribünde yumruklarını kaldırıpsözlerini kendi dillerindedeğiştirseler de Gündoğdu Marşı’nısöyleyenler var. Bu tribünler varoldukça bu taraftarlar da var ola-cak. Belki bir gün omuz omuzaaynı anda söyleyeceklerGündoğdu Marşı’nı kendi dillerincehep bir ağızdan.

Endüstriyel futbola inat yaflas›nrenklerin kardeflli¤i

Y›lmazBozkurt

Her takımın bir Ivan Ergiç’i olsa...Yıllar önce Avusturya’da

3’üncü lig takımlarındaoynarken ‘Futboldan zevkaldığım için oynuyorum’ diyenIvan Ergiç amatörheyecanından bir şey kaybet-memişe benziyor. Bursasporun‘filozofu’ İvan Ergiç, kişiliğiylefutbolculara örnek olmayısürdürüyor.

Bursaspor 2 Kasım günü

Şampiyonlar Ligi grupmaçında kendi sahasındaManchester United’a 3-0 yenil-di. Sıradan bir ŞampiyonlarLigi grup maçı olan maçöncesinde Bursasporlu solcufutbolcu Ergiç, kulüpmuhasebesine 20 bin lira öde-yerek 630 tane bilet aldı. Ergiç,biletleri kulüpteki bir görevliyevererek parası olmadığı için

maça gelemeyen taraftarlaradağıtmasını istedi.

Ergiç’in duyurulmamasınıistediği olay aynı gününgecesinde NTV’deki taraftarodaklı “Yenilsen de yensende” programının Bursasporlukatılımcısı Ahmet Özentarafından duyuruldu.

Ergiç’in oynadığı takımıntaraftarlarıyla kurduğu empati

ilk değil. Ergiç daha önce deİsviçre’nin Basel takımındaoynarken kadroya alınmadığıbir maçta taraftarlarla birliktedeplasma gidip yağmur altında90 dakika boyunca takımınıdesteklemişti.

Yine Basel’de oynarken 3sene önce kaçan şampiyonlukmaçı sonrası çıkan olaylarıyatıştırmıştı.

İstanbul’da ulaşıma yapılan zamZaman gazetesi tarafından sevinçlekarşılandı. Zaman’a göre aslındayapılan zam değil fiyat düzenlemesi...Ormana bakıp çimin üzerindeki çiydamlasını görme becerisini gösterenZaman, metrobüslerde nakit para kul-lanımının kaldırılmasını ‘ücretli geçiş

uygulaması kalkacak’ şeklinde duyurdu.Metrobüse ne ödeneceği konusundaZaman cephesindeki muamma süredursun, Kurban Bayramı’nda ulaşımbedeli yarı yarıya ucuzlayacak. ZamanAnkara’da mahkemenin verdiği ulaşımzammı iptal kararını da, ‘Ankaralı’nınindirim çilesi’ olarak duyurmuştu.

Zaman’ın zam sevinci

[email protected]

İstanbul Üniversitesi önünde eylem yapan öğrencilere polis saldırdı. Öğrencilerigözaltına almak için inşaata giren 3 polis inşaatın 3. katından aşağı düştü.

Gökten üç polis düştü

Daha önce alkol kullan›m› konusunda partililerinerak› içmek yerine üzüm yemelerini sal›k verenbaflbakan, partililerinin nefislerini bir türlü zaptedemiyor. Kurban Bayram› öncesinde AKP gruptoplant›s›nda partilileri alkollü araç kullanmamalar›konusunda uyard›. Bu durum ilk de¤il. ‹zmir AKP ‹lBaflkanl›¤›, Ramazan ay› boyunca ‘oruca sayg›’ gerekçe-siyle binadaki iki çay oca¤›n› kapatm›flt›; ancak sayg›n›nabart›lmas› sonucu Ramazan ay› boyunca su tüketimiiki kat›na ç›km›flt›.

AKP’nin alkolle imtihanı

Yetmez ama evetAKP’nin darbecilerle hesaplaflmas›n›n nas›l olaca¤› aylarca

kamuoyunun kafas›n› kurcalam›flt›. AKP’nin hesaplaflmas› darbe-ci Kenan Evren’in maafl›na 900 lira zam yaparak gerçekleflti.Zamm›n ard›ndan bir grup, zamm›n yeterli olup olmad›¤›n›Türkiye’nin çeflitli yerlerinde forum ve paneller düzenleyereksorgulad›. Bafllar›n› birer reklamc›, dans sanatç›s› ve gericininçekti¤i ayd›n, akademisyen ve sanatç›lardan oluflan grup,zamm›n yeterli olmad›¤›n›; ancak gösterilen çaban›n kendileriiçin çok önemli oldu¤unu söyledi. Grup, ilerleyen günlerdedemokrasi ad›na çok daha iyi geliflmeler olaca¤›n› belirtti.

Page 14: 119'uncu sayı

Kendini tanıtır mısın bize?1988 doğumluyum. İ.Ü. Edebiyat öğrencisi-

yim. Manisa Kulalıyım. Kula’nın İbrahimağaköyü var; Sünni bir köy. Öyle dindar bir köyde değil. Biraz daha demokrat yapılı insan-ların olduğu bir yer. Benim annem oralı.Babamsa başka bir köyden, MHP’li biradamdır.

Anne tarafına gide gele çocukluktan birilgim vardı halk ozanlığına. Köyde bağlamaçalınıyordu. Bütün köy çalar söyler, toplumuhabbetler olurdu. 10-15 kişi birleşip sazçalar, diğerleri de eşlik ederek türküler söyler-lerdi. Öyle bir ortamda büyüdüm.

Ama bizim oralarda kendisinden bir şeylerüreten aşıklar pek yoktu. Ege’de zatentürkülerde müzik ağırlıklıdır, söz çok yok.Türkülere bakıldığında da zaten dönüpdolaşıp aynı şeylerin söylendiği görülür.Katliam türküleri genelde, biri birini öldürmüşfalan, böyle eksik bir yanı da var yani. ’70’liyıllarda falan Mahsuni çok meşhur oluyor da,ancak o zaman biraz daha o gelenekten farklıolarak bu ozanlarla haşır neşir olmayabaşlamışız.

Peki sen nasıl yazmaya başladın?Hasan Kaplani ile aynı köyden olan Burak

Şahin adında bir ozan vardı. ’80’li yıllardaAnkara’da Orman Dairesi’nin orada şoförlük

yapıyormuş. Orada bir gecede Pir Sultan’dantürkü söylemiş, ondan dolayı Ankara’danManisa Demirci’ye sürülmüş. Demirci’den deKula’ya gelmiş ve bizim aile ile tanışmış. Kulazaten çok küçük bir yer, çalan söyleyen biriolduğunda hemen herkesçe tanınır.

Çocukken dedemin kasetleri arasındaBurak Şahin yazan doldurulmuş bir kasetbulup dinledim. Ortaokul yıllarının sonundailk kez karşılaştık. Ondan sonra da sürekligelip gitti dedemin yanına, böylece daha çokaralarında bulundum. Civarda bir sürü çalıpsöyleyen vardı ama o kendi yazdıklarını daçalıp söylüyordu. Ondan esinlenerek ben debir şeyler yazmaya başladım. YazdıklarımıSalihli’ye gidip Şahin’e gösteriyordum.Gökhani mahlasını da o önerdi. AslındaGökhani’yi “gök hanı” manasında söylemiştiama gelenekte “Gökhan’a ait” anlamına dageliyor.

Daha ciddi anlamda yazmaya-üretmeye nezaman başladın?

Orta okuldan beri yazıyorum dedim amaciddi anlamda yazma işini 3-4 yıldıryapıyorum. Çocukluğumda başkalarınıntürkülerini söylüyordum. Daha bağlamamyokken de kasette dinlediklerimi bir defterenot ediyordum. Şu an kitabımdaki şiirleri hemçalıp hem söylüyorum tabi, ozanlık

geleneğinde nasılsa öyle.

Şiirlerin geleneksel bir üslupta olmasınarağmen sık rastlanmayan bir biçimde güncelsiyasete değiniyor, özel bir tercih değil mi?

Gelenekte, Mahsuni’de bile öyle mesela,eski yılların birikimi ile bir şeyler üretiyorlar.Onlarda dilin yenilenmesi durumu çok nadir.Belli başlı türkülerde, anlatılmak istenenbirkaç sözcükle ifade edilir, anlayış hep eskianlayıştır. Ben de aslında bu gelenekten çoketkilendim zamanında; Vahdet’i vücud,tasavvuf falan. Geleneğe bir şeyler ekleyen,mesela marksizmden etkilenip yazan yoktu.Hayatla ciddi anlamda haşır neşir olmayıncagelenek de yok oluyor. Eski dil bugünküyaşayışa hitap etmiyor.

Aşık Ali Nurşani’nin oğlu mesela babasınıntürkülerini söyleyerek para kazanıyor. Yahutşimdi TRT’deki birçok sanatçı “arpa buğdaydaneler”, “kırmızı buğday” gibi şeyler söylü-yor. Ama bunlar bugünkü yaşam biçiminikarşılamıyor. Ben dil anlamında da belkibecerebilirim diyerek bahsettiğim durumukırmaya yönelik yazmaya çalışıyorum.

Ürettiklerin toplumda nasıl yankı buluyor?Eskiden topluma çok küçük anlamda aykırı

gelecek şeyler söyleyip üretmişler. Somutörnek vermek gerekirse en ünlü ozanlar bile

sonunda Ali’den Veli’den medet beklemişler.Öyle veya böyle bir şekilde bilinmek istiyorsanAlevi-Bektaşi toplumuyla haşır neşirolacaksın. Bense bunu tercih etmiyorum.

Çok da anlaşıldığını düşünmüyorumaslında çalıp söylediklerimin. Söylemek iste-diklerim üzerine konuşulmuyor. Memlekette

halk müziği dinliyoruz hatta yapıyoruz diyençoğu arkadaşın kastettikleri aslında özgünmüzik oluyor. Bir tarafta da tasavvufçu biranlayış var. Erdal Erzincan bile TRT’de çıkıp“kuran kelamımızdır” diye bir deyiş söyledi.Ali Nurşani TRT’ye hiç çıkmadı mesela. Suyasabuna dokunmayan şeyler istiyorlar.

KÜLTÜRSANAT

Halk›n Sesi

1512 Kas›m 2010 / 25 Kas›m 2010

‹FSAK Foto¤raf Günleri

Ankara Sinema Der-neği tarafından dü-zenlenen 16. GeziciFestival, 3-19 Aralıktarihleri arasında sı-rasıyla Ankara (3-9Aralık), Artvin (10-16 Aralık) ve Ordu(17-19 Aralık) illerin-de konaklayacak.Festival bu yıl 'Darbe'temasıyla yola çıkı-yor.

MisakToros’uyitirdik

Çizgilerle Paris Komünü

GeziciFestivalyolda

Bu yıl 'Buluşmalar' temasıyla 1 Kasım-12 Aralık tarihleriarasında düzenlenecek İFSAK 22. İstanbul FotoğrafGünleri’nde sergiler, gösteriler, söyleşiler, atölyeler yeralacak. Etkinlikler 12 Aralık saat 12.00’da İFSAK’tageleneksel “Fotoğrafınla Gel” etkinliğiyle sona erecek.

Yazar Jean Vautrin’in 1998 tarihli romanından uyarlanan“Halkın Çığlığı: Paris Komünü”, ünlü çizer JacquesTardi’nin çizimleriyle raflardaki yerini aldı. ‘Halkın Çığlığı’merkezine Paris Komünü’nü alırken yan karakterlerinöyküleriyle kuru bir belgesel olmanın çok ötesine geçiyor.

Çok sayıda tiyatroeserinde rol alan sine-ma ve tiyatro oyuncu-su 69 yaşındaki MisakToros, geçirdiği kalpkrizi sonucu yaşamınıyitirdi. Toros, MüjdatGezen Sanat Merke-zi’nde öğretmen ola-rak görev yapıyor veaynı tiyatroda “Muzu-revi” adlı oyunda rolalıyordu.

Yönetmen Fatih Akın, Soul Kitchen ileEn İyi Sinema Filmi Ödülü'ne layık

görüldüğü Kuzey Almanya Film Ödülügalasında, yürüttüğü kısıtlama politikasıyüzünden yoğun eleştiri alan HamburgSenatörü Reinhard Stuth'u sanatçıarkadaşlarıyla beraber yuhaladı.

Akın, “Ayrıca Altona Müzesi'ni vekütüphaneleri kapatmak isteyen KültürBakanı'nı yuhalama imkanı bulduğum içinsevinçliyim. Yuhalamaktan sesim kısıldı.Onun kapatmak istediği kütüphanelerolmasaydı ben bugün bulunduğum yerdeolamazdım” dedi.

Hamburg Kültür Senatörü ReinhardStuth Özel Emek Ödülü'nü vermek için

sahneye çıkınca aralarında Fatih Akın veoyuncusu Phelina Roggan'ın da bulunduğukalabalık bir sanatçı grubu senatör Stuth'uyuhaladı. Akın, “Altona Müzesi kalacak”diye bağırdı. Hamburg'da kültürün değeribilmediği ve ağır bir kısıtlama politikasınagittiği için aylardır sanatçıların tepkisi çekenStuth, yuhalanma karşısında sahnede renk-ten renge girdi.

Akın gala sonrası gazetecilerin sorularınıyanıtlarken, Stuth'u yuhalayarak protestoetme nedenini , “Kültür Senatörü AltonaMüzesi kapatmak istedi, kütüphaneleri kap-atmak istiyor. Ben Hamburg'daki halkkütüphanelerinde büyüdüm.” diyerekaçıkladı.

Şiiirlerini “Romantiğe inat realist türkü” isimli bir kitapta toplayan “Aşık Gökhani”mahlaslı genç halk ozanı Gökhan Göl ile, kitabı, şiirleri ve halk ozanlığı geleneğiile tanışma öyküsü üzerine konuştuk.

Realist halk ozanı Aşık Gökhani

DDuuyy ggaarrddaaflfl››mm dduuyy sseessiinnii,,BBaakk ggeelliiyyoorr aannaayyaassaa..KKoorruurr bbeeyyiinn kkaalleessiinnii,,

SSaannmmaa bbiizzddeenn yyaannaa yyaassaa..................

((AANNAAYYAASSAA))

Ahmet Kaya, 53. yafl gününde"Ülkemde Son Turnem" adl›çal›flmayla an›l›yor. Sanatç›n›n 17flark›s›yla özel yaflam›ndan ilk kezyay›mlanan foto¤raflar›n, disko-grafisinin ve sürpriz bölümlerin deyer ald›¤› çal›flma için efli GültenKaya, "Bu çal›flma, Ahmet Kaya'n›naram›zdan ayr›lmas›nda pay› olanherkese gecikmifl bir cevapt›r" dedi.

1999 y›l›nda Magazin GazetecilerDerne¤i gecesinde "Kürtçe kasetyapaca¤›m" sözleri nedeniylesald›r›ya u¤rayan ve Türkiye'den git-mek zorunda kalan Ahmet Kaya, 16Kas›m 2000 günü Paris'te hayat›n›kaybetmiflti.

Ahmet Kaya'n›n 1998 y›l›ndayay›nlanan Türkiye'de yapt›¤› ve 12ili kapsayan konserler dizisinin deyer ald›¤› bu 88 dakikal›k çal›flmada

sanatç›n›n 17 flark› ile Türkiye'de veAvrupa'da yapt›¤› konuflmalardanözel bölümler bulunuyor, ’Do¤umgünü’, ‘Mahur’, ‘Saza NiyeGelmedin’ gibi sanatç›n›n sevileneserleri yer al›yor.

Gülten Kaya, bu çal›flman›n 16Kas›m 2000'de geçirdi¤i kalp krizisonucu hayat›n› kaybeden efliyleilgili medyada ç›kan "yalanlara,yanl›fllara ve manipülasyonlara

kendi a¤z›ndan cevap" niteli¤itafl›d›¤›n› söyledi.

Yap›lan çal›flman›n, bir sanatç›n›nhikayesinin de k›sa bir özetioldu¤unu belirten Gülten Kaya flöylekonufltu:

"Bu çal›flma, Ahmet Kaya'n›naram›zdan ayr›lmas›nda pay› olanherkese gecikmifl bir cevapt›r.Zaman›nda yap›lan yanl›, yanl›flhaberlere Ahmet'in a¤z›ndan cevapverdik. Halbuki Ahmet çokanlatm›flt› ama üçüncü a¤›zlardanbaflka anlat›ld›. Ahmet yinekonufluyor, üçüncü a¤›zlar da din-lesin, bir daha ama vicdanlar›n›nsesiyle dinlesinler".

Ahmet Kaya, ölümünün 10.y›l›nda Aral›k ay›n›n ikincihaftas›nda Lütfi K›rdar Kongre veSergi Saray›'nda an›lacak.

A nkara Tiyatro Festivali 26 Kasım'dabaşlıyor. Festival 15. senesinde 74

etkinliği sanatseverlerle buluşturacak.26 Kasım-6 Aralık tarihlerinde

Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanatiçin Vakıf (TAKSAV) ile Kültür veTurizm Bakanlığı ve Devlet TiyatrolarıGenel Müdürlüğü’nün katkılarıyla düzen-lenecek festival, farklı organizasyonyapısına sahip tiyatroları buluşturarakdeneyim paylaşma, üretim aşamaları,ortak sorunların konuşulması, tiyatrolarınörgütlenmesi ve benzeri konular için debir platform oluyor.

Bu yıl festivalin amaçları göz önündebulundurularak yapılan seçilimde, yurt içi

başvuruların şehirlere göre dağılımı, yurtdışı başvuruların oyunlara göre dağılımı,üniversite tiyatro toplulukları, ödeneklitiyatroların başvuruları ve özel ve amatörtiyatro gruplarının başvuruları ayrı ayrıele alındı. Festival kapsamında 1 devlettiyatroları, 9 yurt dışı tiyatro grubu, 5belediye şehir tiyatrosu, 4 üniversite tiyat-ro topluluğu, 35 özel ve amatör tiyatrogrubu, 4 çocuk tiyatrosu, 5 atölye-panel-seminer olmak üzere 63 tiyatro grubusanatseverlerle buluşacak. Salon oyun-larının yanı sıra sokak tiyatrolarının gös-terileri, çağdaş dans performansları ve ti-yatro konusunda yapılacak söyleşi, panelve atölye çalışmaları da yer alıyor.

Yerli dizi yersiz uzunÖnce Facebook'ta bir grup kurarak biraraya

geldiler. "90 DAK‹KALIK D‹Z‹LERE HAYIR" dediler...Her geçen gün biraz daha uzay›p, toplumu birazdaha göçerten yerli dizilere senaryo yazarlar›olarak isyan ettiler...

Senaristler, güvencesiz ve kurals›z çal›flmakoflullar›n› protesto ederek televizyonlardayay›nlanan dizilerin sürelerinin 45 dakikayadüflürülmesi için eylem yapt›. Senaryo Yazarlar›Derne¤i’nin (SENDER) ça¤r›s›yla dizi sürelerininuzunlu¤una dikkat çekmek amac›yla 8 Kas›mPazartesi günü Galatasaray Meydan›’nda toplanansektör çal›flanlar›, “Yerli dizi yersiz uzun”, “Kurals›z

güvencesiz çal›flt›rmaya hay›r”, “Dizilere ayr›lansürenin sonuna geldik” dövizleri tafl›d›.

Grup ad›na bas›n aç›klamas› yapan NilgünÖnefl, televizyon kanallar›ndaki rant kavgas›n›ndizi sürelerini dünyan›n hiçbir yerinde görülmemiflnoktaya getirdi¤ini söyledi. Her hafta 90dakikadan 120 dakikaya uzayan bölümleri a¤›rkoflullarda yazmak ve çekmek zorundab›rak›ld›klar›n› belirten Önefl, "Televizyon sistemitamamen bir kölelik düzenine dönüflmüfl durum-dad›r. Biz bu düzeni art›k sürdürmek istemiyoruz"dedi ve haz›rlad›klar› dilekçeleriCumhurbaflkanl›¤›, TBMM Baflkanl›¤›, Baflbakanl›k,

Bakanl›klar, siyasi partiler ve ilgili di¤er kurumlaragöndereceklerini söyledi. D‹SK Sine-Sen’in dedeste¤iyle aralar›nda Umur Bugay, TomrisGiritlio¤lu, Atay Sözer, Ifl›l Özgentürk, Macit Koper,Kandemir Konduk ve Sender Baflkan› Nilgün Öneflgibi isimlerin de bulundu¤u senaristler daha sonraCumhurbaflkanl›¤› baflta olmak üzere devlet veözel kurumlara, bas›n kurulufllar›na ve siyasi par-tilere, sektördeki hak ihlallerine karfl› uluslararas›sözleflmelere ve anayasaya dayanarak yazd›klar›dilekçeyi yollad›lar. Grup, bas›n aç›klamas›n›nard›ndan ellerindeki pankartlar eflli¤inde TaksimMeydan›'na kadar yürüdü.

Kaya’ya doğum günü hediyesi

Ankara tiyatroya doyacak

Fatih Akın’dan senatöre yuh

GGeerrççeekktteenn hhaakkkk›› üüççssee flflüüpphhee dduuyymmaa flflüüpphheennddeenn,,DDöörrtt kkiittaabb››nn bbiirriinnddee flflüüpphheessiizz kkii flflüüpphhee vvaarr..

AAnnll››yyoorrssaann bbiirraazz cceebbiirr mmaatteemmaattiikktteenn,,BBuunnccaa ppeeyyggaammbbeerriinnddee flflüüpphheessiizz kkii flflüüpphhee vvaarr..

................((fifiÜÜPPHHEE VVAARR))

Page 15: 119'uncu sayı

SOKAĞINSESİ 16

Halk›n Sesi12 Kasım 2010 / 25 Kasım 2010

Ü R E T E N B İ Z İ Z Y Ö N E T E N D E B İ Z O L A C A Ğ I Z

1980 darbesinin üniversite-lerdeki özgür düşünceyibastırmak için kurduğu

Yükseköğretim Kurumu(YÖK) bugün hala misyonunusürdürmekte. Bu misyona ekolarak YÖK bir de AKP ikti-darının isteğiyle gericiliğin veparalı eğitimin üniversitelerdekikurucusu durumunda.

Kurulduğu günden beriüniversiteleri baskı altınaalmaya çalışan ancak hiçbirzaman üniversiteliler tarafındankabul edilmeyen YÖK, halaüniversitelilerin mücadele ettiğibir kurum olarak varlığınısürdürmekte. ‘80’ darbesininçocuğu, AKP’nin işbirlikçisiolan YÖK’e karşı Türkiye’nindört bir yanından 6 Kasım günü

Ankara’ya gelen üniversiteliler,Öğrenci Kolektifleri ve GençlikMuhalefeti’nin çağrısıyladüzenlenen mitingde YÖK’üprotesto etti.

MAHİR’İN OKULUNDABULUŞTULAR

Sabah saatlerinde Ankara’yagelmeye başlayan üniversitelilerAnkara Üniversitesi CebeciKampüsü’nde, Mahir’in oku-lunda, toplanmaya başladılar.Her tarafı pankart ve flamalar-la dolduran üniversiteliler hepbirlikte bu ülke topraklarınagençliğin hala bir umutolduğunun haberini verdiler.

BAK İŞTE YAKLAŞIYORFIRTINA

En önde “AKP’ye de

YÖK’e de HAYIR” pankartıtaşıyan üniversiteliler, CebeciKampüsü’nden çıkarken çalanmüzik ise çok manidardı.Yürüyüş, Yeni Türkü’nün1996’da yükselen öğrencimuhalefeti için yazdığı bilinen“Fırtına” parçasıyla başladı.Eylem, gençlik hareketinin can-lanmasını sergilemesibamımından anlamlı oldu.Öğrenci Kolektifleri’nin“AKP’ye meydan okuyoruz”,Gençlik Muhalefeti’nin de“Özgürlük İstiyoruz” sloganıylakatıldığı miting, Ziya GökalpCaddesi’nde yapılankonuşmalarla sürdü.

Ziya Gökalp Caddesi’negelindiğinde ise ilk konuşmaGençlik Muhalefeti tarafındanyapıldı. Yapılan konuşmada

YÖK’ü ancak üniversiteningerçek bileşenlerininkaldırabileceği söylenerek, tür-ban sorunuyla ilgili olarak“Özgürlükçüyüz ama salakdeğiliz” denildi.

Öğrenci Kolektifleri adınakonuşma yapan Çağdaş Ersoyise; YÖK’ün merkezine,meclisin yanına, AKP’ye mey-dan okumak için geldiklerinibelirterek “Sizin paşalarınızKenan Evren’e, İhsanDoğramacı’ya boyun eğmedik,size de eğmeyeceğiz!” dedi.

SIRA TAYYİP’TEÜniversitelere giden AKP’li

bakanlara ve piyasacılarayumurta atarak üniversitedenkovmalarıyla tanınan ÖğrenciKolektifleri, yanlarında miting

için deve kuşu yumurtası getir-mişti. Sahnede konuşma yapanÇağdaş Ersoy “Yumurtademişken, hocalarımız soruyor-lar Tayyip’e ne zaman ata-caksınız yumurta diye. Meraketmesin Tayyip, ilk fırsatta o datadacak yumurtamızı. Ama onadeve kuşu yumurtası ayırdık.Hakettiği şekilde ileteceğizkendisine” dedi.

Öğrenci Kolektifleri’ninardından Türk Mühendis veMimar Odaları Birliği(TMMOB) başkanı MehmetSoğancı ve Eğitim-Sen Ankara2 No’lu Şube Başkanı TuğrulCulfa konuşma yaptı. MitingBandista konserinin ardındansona erdi.

GENÇLİK A N K A R A’DA BULUŞTU, A KP’DEN HESA P SORDU

YÖK’e meydan okudular

12 Eylül faflizminin üniver-sitelerin bafl›na sard›¤› YÖK'ükuruluflunun 29. y›l›nda protestoetmeye haz›rlanan ö¤rencilerkarfl›lar›nda yine faflistleri buldu.Üniversitelerde faflizmi besleyenYÖK'ü savunmay› kendine görevbelleyen sivil faflistler Mersin veTrabzon'da ö¤rencilere sald›rd›.

ARABAYLA EZDİLERMersin Üniversitesi'nde okula

ellerinde b›çak ve sopalarla gelenfaflistler dersi basarak GençlikMuhalefeti üyesi Tayfun Çelik'ibaca¤›ndan yaralad›. Daha sonrakendilerine ait 33 RC 813 plakal›minibüsle kaçmaya çal›flanfaflistler kampüste iki ö¤renciyeçarpt›lar. Kaza nedeniyle, beyinkanamas› geçiren bir ö¤rencinindurumu ciddiyetini koruyor. Ertesigün yap›lan eylemlerde ö¤renciler"Bu sald›r›lar YÖK'e karfl› olan,anadilde e¤itim isteyen ö¤renci-lerin tümüne karfl›d›r" diyereksald›r›y› protesto ettiler.

3 Kas›m'da Trabzon'da üniver-sitelileri 6 Kas›m'da Ankara'dayap›lacak olan eyleme ça¤›ranKTÜ Ö¤renci Kolektifleri'ndenö¤rencilere faflistler sald›rd›.Ö¤rencilerin kendini savunmas›üzerine geri çekilen faflist grupdaha sonra üniversiteyi terk etti. 8Kas›m'da da evlerine giden ö¤ren-ciler mahalle giriflinde faflistsald›r›ya maruz kald›. Mahallelinin

araya girmesi ve polisin gelmesisonucu kavga sona erdi ancakpolis 30 kiflilik gruptan 4 faflistlebirlikte sald›r›ya u¤rayan ö¤renci-leri de gözalt›na ald›. Ö¤rencilerve faflistler daha sonra serbestb›rak›ld›.

Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya akıneden binlerce genç 12 Eylül’ün yarattığı,AKP’nin kolladığı YÖK’e ‘hayır’ dedi

Eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim isteyenöğrenciler eğitimde neoliberal politikalardanvazgeçmeyen AKP’ye meydan okudu

8Kas›m'da Hacettepe Üniversitesiö¤rencilerine giriflimcili¤i ve lider-

li¤i anlatmak üzere gelen BritishAmerican Tobacco'nun (BAT) AnkaraBölge Temsilcisi Serdar Örs, üniversiteö¤rencilerinin yumurtlar›yla tan›flt›.Daha önce pek çok kez üniversitelerinisermayeye b›rakmayacaklar›n›belirten ve sermaye temsilcileriniüniversitelerinden yumurtalarla kovangençler, Serdar Örs'e de ayn› tarifeyiuygulad›.

Konferans verece¤i salonageldi¤inde ö¤rencilere espriler yap-maya çal›flan Örs konuflmas›na baflla-yaca¤› s›rada Ö¤renci Kolektifleri'ndenbir ö¤rencinin yapt›¤› konuflmayladondu kald›. Örs'ün Ankara'da 78 gün

direnen Tekel iflçilerini ma¤dur edenfirmalardan biri olan BAT'›n temsilcisioldu¤unu ve kendilerini çok yak›ndantan›d›klar›n› belirten Kolektifçi ö¤rencidaha sonra "Bizler, piyasac›lara, AKPuflaklar›na bulundu¤umuz her yerde

gereken cevab› veririz. Ve ifltepay›n›za düflen" dedi ve ard›ndanÖrs'ün üzerine yumurta ya¤d›.Kürsüden kaçarak en arka s›ralara sak-lanan Örs konuflmas›n› yapamadansalonu terk etmek zorunda kald›.

Muhalefet yükseliyorfaşistler saldırıyor

Tekel yağmacısına yumurta yağdı

ÖÖrrss,, üünniivveerrssiitteelliilleerrddeenn yyuummuurrttaa yyiiyyeenn iillkk kkiiflflii ddee¤¤iill..DDaahhaa öönnccee ddee üünniivveerrssiitteelleerree ggeellmmeemmeessii yyöönnüünnddeeuuyyaarr››llaann aannccaakk bbuu uuyyaarr››llaarr›› ddiinnlleemmeeyyeenn DDeevvlleettBBaakkaann›› EEggeemmeenn BBaa¤¤››flfl,, KKoolleekkttiiffççiilleerriinn yyuummuurrttaass››nn››yyeemmiiflfl vvee aarraabbaass››nnaa aattllaadd››¤¤›› ggiibbii üünniivveerrssiitteeddeenn uuzzaakk--llaaflflmm››flfltt››..