21. yÜzyilda kÜreselleŞmenİn yol aÇtiĞi...

34
Toplum Bilimleri Dergisi Necati KAYHAN (*) 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI ADALETSİZLİKLER, ORTADOĞU’DA TIRMANDIRILAN GERGİNLİK VE TÜRKİYENİN MİLLİ GÜVENLİK SORUNLARI BAĞLAMINDA İZLENMESİ GEREKEN STRATEJİLER: MİLLİ BİRLİK, KÜLTÜR VE EĞİTİMİN ÖNEMİ öz Makalenin amacı, içinde bulunduğumuz küreselleşme koşullarında uluslara- rası sermayeyi kontrol eden güçler tarandan kitlelerin nasıl manipüle edilip emperyalist amaçlı kullanılmasına dair bir analiz çalışması şeklinde planlan- mışr. Bu çerçevede çağın teknolojisinin en etkin bir şekilde kullanılarak kültür emperyalizmi vasıtasıyla ulus devletlerin milli çıkarlarının hilanda çok boyutlu tahrifata yol açma yöntemleri işlenmektedir. Küreselleşme, Yabancılaşma, İs- lamofobi Radikalizm Milli Güvenlik ve Milli Eğim, merkezli kavramlarla ile ilgili hazırlanan bu makale güncel ulusal ve uluslararası kaynaklar ve değişik literatür taraması üzerine inşa edilmişr. Çağımızda bütün geleneksel kurum- ları değişren sermaye merkezli küreselleşme rüzgârının esas amacı, dünyayı engelsiz pazar haline dönüştürmekr. Bu bağlamda küresel güçler, dünyayı tek pleşrme hedefine ulaşmak adına, dünya barışı ve huzuru için haya önemde olan temel insan hakları ve sosyal adale vb. ilkeleri hiç kale almaksızın her © Toplum Bilimleri • Ocak - Haziran • 11 (21) : 271.304

Upload: others

Post on 31-Aug-2019

11 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

ToplumBilimleriDergisi

Necati KAYHAN (*)

21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI ADALETSİZLİKLER, ORTADOĞU’DA

TIRMANDIRILAN GERGİNLİK VE TÜRKİYENİN MİLLİ GÜVENLİK SORUNLARI BAĞLAMINDA

İZLENMESİ GEREKEN STRATEJİLER:MİLLİ BİRLİK, KÜLTÜR VE EĞİTİMİN ÖNEMİ

öz

Makalenin amacı, içinde bulunduğumuz küreselleşme koşullarında uluslara-rası sermayeyi kontrol eden güçler tarafından kitlelerin nasıl manipüle edilip emperyalist amaçlı kullanılmasına dair bir analiz çalışması şeklinde planlan-mıştır. Bu çerçevede çağın teknolojisinin en etkin bir şekilde kullanılarak kültür emperyalizmi vasıtasıyla ulus devletlerin milli çıkarlarının hilafında çok boyutlu tahrifata yol açma yöntemleri işlenmektedir. Küreselleşme, Yabancılaşma, İs-lamofobi Radikalizm Milli Güvenlik ve Milli Eğitim, merkezli kavramlarla ile ilgili hazırlanan bu makale güncel ulusal ve uluslararası kaynaklar ve değişik literatür taraması üzerine inşa edilmiştir. Çağımızda bütün geleneksel kurum-ları değiştiren sermaye merkezli küreselleşme rüzgârının esas amacı, dünyayı engelsiz pazar haline dönüştürmektir. Bu bağlamda küresel güçler, dünyayı tek tipleştirme hedefine ulaşmak adına, dünya barışı ve huzuru için hayati önemde olan temel insan hakları ve sosyal adaleti vb. ilkeleri hiç kale almaksızın her

© Toplum Bilimleri • Ocak - Haziran • 11 (21) : 271.304

Page 2: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

Toplum Bilimleri • Haziran 2017 • 11 (21)272

türlü gayri meşru silahı kullanabilmektedir. Fark edilemeyen ve tahrip gücü yüksek olan bu yıkıcı araçların başında bölücülük bulunmaktadır. Diğerlerini de özetlemek gerekirse: Radikalizm, Terörizm, biyolojik silah, ekonomik ve siyasi krizler, kıt doğal kaynakların kontrolü, psikolojik savaş ve kültür emperyalizmi vb. şeklinde sıralanabilir. Mevcut olumsuzluklarıyla asrımıza damgasını vuran madde merkezli küreselleşme koşullarında etki tepki misali radikalizm de doğal olarak beslenmektedir... Özellikle 11 Eylül 2001 den sonra Orta doğu ve İslam ülkelerine yönelik sanal bahanelerle tırmandırılan düşmanlık gelinen süreçte hem bölge hem dünya barışını tehdit etmektedir. Hakim güç tekelci sermaye-nin emperyalist stratejileri nedeniyle yoksulluk, her türlü adaletsizlik, aşırı bi-reysellik, silahlanma yarışı ve genelde güçlünün haklı çıktığı bir kaos ve sömürü trendi bugün tüm yoksul ve mazlum ülke halklarının (milli güvenlikleri basta olmak üzere) her yönden aleyhine islemektedir. Küresel güçler hedefledikleri ulusal devletlerde her türlü şer güçlerin barınağı olabilecek bataklıkların oluş-masına zemin hazırlamaktadır. Rüzgâr eken fırtına biçer misali. Günümüzde yeryüzünün birçok bölgesinde (Suriye, Afrika, Afganistan, Bosna, Filistin, Irak, Suriye, Doğu Türkistan, Kırım vb.) BM in engelleyemediği temel insan hakla-rı ihlaline dair adaletsizlikler ve şiddetin yaşanmadığı bir gün geçmemektedir. Bu haksız ve adaletsiz uygulamalar yüzünden mağdur duruma düşen kitlelerin hızla yaygınlaşması bir yandan insanların akıl sağlığını ve dengesini bozarken diğer yandan doğal olarak radikalizmi ve bölücülügü tetiklemektedir.

anahtar kelimeler

Küreselleşme, Yabancılaşma, İslamofobi, Psikolojik Savaş, Milli Güvenlik ve Eği-tim.

abstract

Injustice Caused by Globalization in 21st Century, Tension Increased in the Middle East and Strategies Having to be Followed Regarding National Security Problems of Turkey: The Importance of National Unity, Culture and Education

The aim of this paper is to determine how multi-national corporations manipulate the masses and use them for their imperialist purposes within the conditions of globalization today. within this perspective, the methods of leading to multidimensional destroy against the national benefits of nations states are being carried on by means of cultural imperialism using the current technology in a very active way. the current study that was carried out on the concepts based on globalization, alienation, islamophobia, radicalism, national security and national education was conducted through up-to-date national and international sources and with regard to various literature. the real purpose of

Page 3: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler, Ortadoğu’da Tırmandırılan Gerginlik ve Türkiye’nin Milli Güvenlik Sorunları Bağlamında İzlenmesi Gereken

Stratejiler: Milli Birlik, Kültür ve Eğitimin Önemi

273

the globalization based on the capital changing all the traditional institutions is to turn the world into a market without a burden in this sense, global powers feel like to use any kind of illegal weapons without considering the principles of basic human right and social justice etc. which are all of vital importance for the global peace for the sake of the purpose of monopolizing the world. separatism is the leading a high power of destruction. to mention the others in short, these are terrorism, biological weapon, radicalism, economic and political crises, the control of rare natural resources, psychological war, and cultural imperialism etc. radicalism is fed as an example of action and reaction in the conditions of material based globalization having a profound impact today with the current negativities. in particular, the enmity that is triggered through virtual excuses towards the middle east and islamic countries has become a threat for both the region and world peace in the current time following . because of the imperialist strategies of the dominant power, monopolist capital, poverty, any kind of injustice, extreme individualism, the race of armament and a trend of chaos and exploitation where mostly the powerful is right work against the people of all poor and oppressed nations in particular against their national securities.

key words

Globalization, Alienation, Islamophobia, Psychological War, National Security and Education.

Giriş20. yüzyıl sonunda Sovyet Bloğunun dağılması ile birlikte küreselleşmenin hız-lanması, son yıllarda kapitalizmi dünyanın egemen ideolojisi konumuna getir-mektedir. Bilgi, üretim, iletişim, ulaşım ve teknolojilerinde görülen hızlı değişme ve dünyanın küçülmesi, çok uluslu şirketlerin, ağırlaşan rekabet şartları gereği kendilerine uygun yatırım ortamları ve piyasalar bulmak amacıyla, hızlı dolaşım ve entegrasyon imkânları aramalarına yol açmıştır. Belirtilen sermaye merkez-li neo-liberalizm de denilen bu hızlı değişim sürecinde, uluslararası ekonomik ilişkilerde eski korumacılık anlayışının yerini serbest ticaret görüşü almaktadır. Liberalleşme süreci sadece dış ticarette değil, finansal ve malî alanlar gibi hem ekonomik hem sosyal alanda yaşanmaktadır. Küreselleşme bir anlamda dünya ölçeğinde toplumsal değişimi simgelemekte ve böylece dünyanın, toplumun ve günlük yaşamın genişleyen, derinleşen ve hızlanan bir değişim sürecinde olduğunu ifade etmektedir. Kısaca hızlı değişim anlamına gelen çağımızda bü-tün geleneksel kurumları sarsan küresel sermaye merkezli küreselleşme rüz-gârının esas amacı dünyayı engelsiz pazar haline dönüştürmektir. O nedenle

Page 4: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

Toplum Bilimleri • Haziran 2017 • 11 (21)274

denilmektedir ki esasında “küreselleşme, liberalizm, demokrasi vb.” diğer batı kaynaklı çok abartılarak süslü gösterilip kontrolsüz kabul edilmesi istenen bazı kavramlar batılı bilim adamlarının, kendi ülkelerinin yapılarına ve çıkarlarına uygun olarak oluşturdukları bir ideolojidir.

Nitekim bu kavramlar dezavantajlı koşullarda olup henüz ekonomisi, sana-yisi çocukluk çağında olan ülkelerin aleyhine sonuç doğurmaktadır1. Kâr amaçlı uluslararası sermayenin semirmesi için sömürmesi ve dünyayı kontrol altına alması gerekmektedir. Bunun için önüne çıkan her engeli yıkıp geçen küresel sermayenin önündeki en büyük engel milli devletler ve kültür vb. direnç ya-pılanmalarıdır (Kayhan, 2010: 49-50). Ancak gelinen süreçte küresel şirketler hedeflerinde olan güçsüz ulusal devletleri, mazlum insan ve kitleleri asimile etmek için her türlü araç mubahtır misali birçok hukuk dışı yöntemler kullan-maktadırlar.

Doğurduğu olumlu ve olumsuz sonuçları ile tartışmaya açık olan küresel-leşme olgusu, başta ulusal kültür, aile, insan, politik kurumlar, güç merkezleri ve çalışma hayatı olmak üzere bütün geleneksel yapıları doğal sosyal doku ve ekolojik dengeleri sarsarak değiştirmektedir. Son yıllarda hızlanan küresel güç-lerin, dünyayı tek tipleştirme ve pazar haline dönüştürmek adına, dünya barı-şı ve huzuru için hayati önemde olan uluslararası hukuk, temel insan hakları ve sosyal adalet gibi demokratik ve insani kazanımlara ilişkin adalet ilkelerini güçlü haklıdır zihniyeti ile her daim çiğnemesi küresel barışı tehdit etmektedir. Çünkü neo-emperyalizm de denen küreselleşmenin menşei ve savunduğu ide-olojisi küresel hegemonya peşinde olan maddeci İngiliz-Yahudi medeniyetine dayanmaktadır. Söz konusu medeniyet anlayışının sömürgeci bir ideolojiye sa-hip olması ve insan yaratılışına aykırı olarak “homo-economicus” veya “insan insanın kurdudur” gibi yaratılış gerçeklerine aykırı olarak salt madde merkezli yaklaşması dünya barışı ve huzuru için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır (İllimu-nati, 2002: 8-239).

Her ne kadar günümüz koşullarında gelişen yoğun iletişim teknolojileri genelde hep maddi unsurları ve görselliği gerçek dünya olarak empoze etse de bir de insanın görünürde olmayan manevi dünyası vardır. Bunlar insanı in-san yapan ruh, kalp gibi duygu tarafıdır. Kaldı ki, gerçek mutluluk için insanın salt maddi ihtiyaçlarının karşılanması yetmemektedir. İnsanın moral ihtiyacı-nın karşılanması beden ve ruh sağlığı bakımından Allah inancı, iman, itikat gibi unsurlar da önem arz etmektedir. Aksi takdirde günümüzde kapitalizmin insan fıtratına aykırı olarak empoze etmiş olduğu gibi salt maddi güç elde etme veya biteviye tüketim merkezli mutluluk arayışı genelde hüsranla sonuçlanmaktadır. Çünkü söz konusu hastalıklı egoist maddeci anlayışta karşılıksız paylaşma, oto-kontrol, empati ve özveri yaklaşımı yoktur.

Page 5: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler, Ortadoğu’da Tırmandırılan Gerginlik ve Türkiye’nin Milli Güvenlik Sorunları Bağlamında İzlenmesi Gereken

Stratejiler: Milli Birlik, Kültür ve Eğitimin Önemi

275

Hâlbuki gerek kişisel gerekse cemiyet ve insanlığın huzuru için bu gibi ma-nevi unsurlar hayati önemdedir (Durali, 2016: 87-88; Arvasi, 1970: 104). Kaldı ki günümüzde belirtilen materyalist zihniyet yüzünden hak ihlalleri ve zulüm evrensel insan hakları bildirgesi, BM gibi uluslararası kuruluşlara rağmen tır-manmaya devam etmektedir. Ne yazık ki gelinen süreçte emperyalist ülkelerin kontrolündeki BM; mazlumlardan, adaletten çok güçlüye hizmet eder konuma dönüşmüştür.

Sonuç olarak kontrolsüz güç konumundaki küreselleşme akımının insanla-rı, toplumu, ulusal kimliği sermayenin çıkarlarına göre tüketim merkezli şekil-lendirip yabancılaştırması, milli güvenlik açısından da ciddi bir tehdit oluştur-maktadır. Madde merkezli küreselleşme sürecinden bütün dünya ülkelerinde sosyo-ekonomik, doğal denge, insani ve yerel moral değerler, barış ve kamu düzenine zarar verdiği gözlenmektedir. Yaşadığımız küresel süreç koşullarında sosyal adalet, insan hakları, aşırı bireyselleşme gibi insani değerlerin dikkate alınmaması bir dizi küresel sorunları tetiklemektedir. Bunların başlıcaları; artan göç, şiddet, terörizm, çevre, işsizlik, ABD’nin bütçe açığı, Çin ekonomisinin bü-yümesi, yoksulluk, sağlık, eğitim şeklinde sayılabilir (Sayar, 2013: 42, 64).

Söz konusu sorunların ortak akılla çözülememesinin temelinde ise küresel güçlerin adalet yerine çıkar merkezli, hep ötekileştirici politikalar izlemesi yat-maktadır. Neo-liberalizm de denen bu hâkim sistem yüzünden dünyada denge-ler alt üst olmakta büyük balık küçük balığı yutmakta, zengin daha zengin, fakir ise daha fakirleşmektedir. Dünyanın yaşadığı bu krizlerin kök nedeni, kapitalist sistemin mantığı gereği insanların salt çıkar merkezli davranmalarıdır (Kurtoğ-lu, 2013: 28).

Barış istiyorsanız adalet ekiniz Latin özdeyişinin tam zıttı gelişmeler endişe verici boyutta tırmanmaktadır. İlişkilerde insanî bir duygu olan empatiye çok fırsat verilmemektedir. Hâlbuki eşit olarak yaratılan her insanın ortak yaşam alanı olan dünya gemisinde istismara maruz kalmadan, insanca yaşama gibi bir hakkı bulunmaktadır. Bu hakkın göz ardı edilmemesi gerekir. Bu bağlam-da evrensel insan haklarına uygun şekilde sorunlara BM Güvenlik Konseyi vb. uluslararası kuruluşlarca adil çözüm aramak yerine sermaye merkezli, güçlüden yana ve bencilce yaklaşılması dünya barışını ve kamu düzenini tehdit etmekte-dir (Armstrong, 2013: 15, 93, 138).

Ancak bu sendromun asıl sorumluluğu öncelikle küresel adaletin şekillen-mesinde baskın rolü olan küresel güçlere aittir (Bilbilig, 2008: 45). Bahsi geçen evrensel sorunlar birleşik kaplar misali başta az gelişmiş ülkeler olmak üzere, bütün dünya ülkelerinin yaşam kalitesine zarar vermektedir.

Bu tabloya dair diğer bir vurgulanması gereken gelişme ise hâkim güç İn-giliz-Yahudi medeniyetin kontrolünde küreselleşmenin olumsuzluklarından

Page 6: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

Toplum Bilimleri • Haziran 2017 • 11 (21)276

medeniyet ve coğrafya bağlamında en fazla zarar görüp, tehdide maruz kalan kesim ise Türk-İslam dünyasıdır. Özellikle 11 Eylül-2001 den sonra maddi ve manevi şiddet ve sömürüye maruz kalarak en fazla kan ve gözyaşı, mağduriyet yaşayıp bedel ödeyen ülkeler hatırlanmalıdır. Bunların başında halen suni ge-rekçelerle kumpasa alınan Afganistan, Irak, Filistin Mısır, Yemen, Suriye ve Tür-kiye gibi İslam ülkeleri gelmektedir. Bu bağlamda emperyalist güçlerin 11 Eylül olaylarından sonra peşin hükümle Ortadoğu coğrafyasını yeniden çıkarlarına göre formatlama çabası bölge barışı için tehdit edici gelişmelerdir. Bölgedeki yabancı küresel unsurların hareketliliği ve teröristleri silahlandırma politikaları, sadece Taliban, IŞİD gibi örgütlerle vb. mücadele ile açıklanmayacak kadar böl-genin barış ve güvenliği için tehlike arz etmektedir2.

Bu yüzden çalışmamızın içeriğinde öncelikle bölgemize nüfuz etmeye çalı-şan emperyalist güçlerin hedefindeki jeopolitik önem arz eden Türk-İslam dün-yasının maruz kaldığı, yıkıcı ve hileli emperyalist oyunlar ile neden ve amaçla-rı analiz edilmiş, bu çerçevede ülke ve bölgenin barış dokusunu bozabilecek oldubittilere karşı alınabilecek duruş ve savunma stratejileri ortaya konmaya çalışılmıştır.

Bu çerçevede belirtilen küresel güçlerin çok sık başvurdukları yeni adalet-sizlikler üreten, entrikalara karşı izlenecek stratejilerin başlangıcı olarak prob-lemin hem nesnesi hem öznesi olan insan unsurunun fabrika ayarları bozul-madan her bakımdan bilinçli ve donanımlı yetişmesinin önemine değinilmiştir. Ayrıca bölgenin en güçlü ve kilit ülkesi konumunda olan Türkiye’nin söz konusu küresel tsunamiye karşı, izlemesi gereken rasyonel strateji ve emperyalist güç-lerin gerçek yüzlerini tanıma, kullandıkları psikolojik savaş, beşinci kol hilelerine dikkat çekme, birliği ve dirliği koruma anlamında alınacak proaktif önlemlere dair özet bilgiler verilmeye çalışılmıştır.

Makalenin son bölümünde ise söz konusu maruz kalınan küresel emper-yalizmin risklerine kısaca değindikten sonra milli güvenliğimiz açısından en önemli stratejik gücümüz olan genç insan kaynağımızı geleceğe hazırlamak adı-na, tarihin ve bilimin ışığında izlenecek milli kültür ve eğitim konularına ilişkin yenilikçi ve uyarıcı bazı öneriler getirilmeye çalışılmıştır.

1. 11 Eylül 2001 OLayının Milli Güvenlik Bakıından Anlam ve ÖnemiÇok uluslu şirketlerin sahibi konumunda ileri gelen ve emperyalist güçleri tem-sil eden üç ülke; İsrail, İngiltere ve ABD’dir. Küresel güçlerin hedefi dünyayı tek pazar haline dönüştürüp ele geçirmek, küresel bir hegemonya kurmaktır (Ay-dın, 2006: 73). Dünyada tehdit algılamalarını kurgulayıp kendi çıkarlarına göre diğer güçsüz ülkelere empoze edenlerin de adı geçen güçlü ülkeleri kullanan

Page 7: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler, Ortadoğu’da Tırmandırılan Gerginlik ve Türkiye’nin Milli Güvenlik Sorunları Bağlamında İzlenmesi Gereken

Stratejiler: Milli Birlik, Kültür ve Eğitimin Önemi

277

küresel sermaye olduğu gözlenmektedir. Küresel sermaye ise sonuçta yaklaşık çok küçük bir azınlık yani; yaklaşık 12 aile 212 kişinin kontrolündedir. İngiliz yardım kuruluşu Oxfam’ın 2016 raporuna göre her yıl gelir dağılımı daha bozu-lan dünyada en zengin 62 kişinin kazancının toplamı yaklaşık dünya nüfusunun yarısını teşkil eden alt grupların gelirlerinin toplamına bedeldir (Bilbilig, 2008: 73)3.

Nitekim soğuk savaş döneminin sona ermesi SSCB’nin çökmesinden sonra İslamiyet batılı güçlerce yeni tehdit olarak algılatılmaya çalışılmaktadır (Kur-toğlu vd., 2016 30-91; Tarhan, 2006: 47). Halen oynatılan bu temelsiz ikiyüzlü oyunun kurgusu bizzat Siyonist güçlerce 11 Eylül olayları bahane edilerek sah-nelenmiştir. Nitekim belirtilen nedenlerle 11 Eylül olayları, özellikle İslam dün-yası için tam bir milat ve istismar mevzu olmuştur. Bu hadiseden sonra küresel güçlerce terörist olarak etiketlenen İslam dünyasına yönelik adeta haçlı zihni-yeti ile adı konmamış bir savaş ilan edilerek, akabinde Afganistan’dan başlamak üzere İslam coğrafyasına yönelik bir dizi haksız operasyonlar gerçekleştirilmek-tedir. İlginç şekilde, gerekçesini de kendilerinin oluşturdukları bu hukuk dışı operasyonlarda dünya kamuoyunu ikna etmek amaçlı görünürdeki terörizmle mücadele iddiaları ise tartışmalıdır (Elsasser,2015:280-290). Kamuoyuna söy-lenenler ile icraatlar birbirini tutmamaktadır. Örneğin IŞİD’in CIA-Mossad-M16 imali olduğuna dair 10’dan çok kanıt bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi IŞİD’ın asla İsrail’e saldırmamasıdır.4 Diğer delillerden olarak, işgallerin sonuç bulguları göstermektedir ki: Hem mazeret olarak gösterilen terörist denen oyuncuların esasında kukla örgütler olup emperyalist güçlerce beslendiği gibi eylemleri de sonuçta küresel güçlerin çok maksatlı (Siyasi, ekonomik, dini, enerji, ideolojik vb. nedenler) sömürü nitelikli operasyonlarının önünü açıp meşrulaştırmakta-dır (Perkins, 2006: 79; Evcioğlu, 2005: 64). Yapılan araştırmalar göstermektedir ki emperyalist güçler genelde söz konusu operasyonlara gerekçe gösterdikleri terörist denen kukla taşeron aktörleri de (Taliban, IŞİD, PKK, YPG) bizzat kendi-leri tarafından şartlara göre desteklenip kullanılmaktadır (5). Emperyalist dev-letlerce, Irak işgalinde olduğu gibi hukuk dışı müdahaleleri meşrulaştırmada dünya kamuoyunun algı yönetimi ile çok iyi hazırlanıp ikna edildiği görülmekte-dir. Ne yazık ki tarihten ibret almayan genelde duyguları medya gücü ile sömü-rülen geniş halk kitleleri bu yalanlara her defasında kolayca inandırılmaktadır (Tarhan, 2006: 61; Kurtoğlu vd., 2006: 209, 222).

Nitekim ABD merkezli emperyalist güçler tarafından, 11 Eylül 2001 tarihin-den günümüze kadar devam eden çeşitli gerekçelerle hem tehdit, hem bâkir sömürü alanı olarak değerlendirilen Avrasya coğrafyasında benzeri nitelikte hukuk dışı, operasyonlar planlanıp icra edilmektedir (Mahalli, 2016b: 185-197; Elsasser, 2015: 311). Nitekim 11 Eylülden sonra Afganistan, Irak, Suriye, Mısır, Filistin ve Yemende yaşanan iç kargaşa ve savaşlar bu konuya dair en çarpıcı ör-

Page 8: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

Toplum Bilimleri • Haziran 2017 • 11 (21)278

nek emperyalist uygulamalardır. Ayrıca ABD’nin 11 Eylül nedeniyle Afganistan’a müdahale sürecinde İslam ülkelerinden sadece Müslüman oldukları için terö-rizm ile mücadele adına insanları toplayıp Guantanamo’da yargısız infaz ve iş-kenceye tabi tutması emperyalist güçlerin hak, hukuk anlayışını ortaya koyması bakımından oldukça ibret vericidir. Terör örgütü El-Kaide, Taliban ve ABD tara-fından terörist örgüt olarak tanımlanan diğer gruplarla bağlantısı olduğundan şüphelenilenleri sorgulamak ve hapsetmek için açılan Guantanamo cezaevi için dönemin Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, ''kötünün de kötüsü'' ifadesini kul-lanmıştır. Guantanamo da ABD’nin Müslümanlara yönelik takınılan söz konusu peşin hüküm ve uygulanan haksız yargılama yöntemi ve işkence tam bir devlet terörü ve hukuksuzluk örneği olarak tarihe geçmiştir.5

2. Emperyal Güçlerin İslam Coğrafyasına Yönelik Operasyonlarının Arka PlanıSSCB’nin dağılmasından sonra İslam’ın algı yönetimi medeniyetler savaşı zihni-yeti ile terörizm ile özdeşleştirilip küresel güçlerce tehdit olarak algılanıp hedef yapılmasının birçok nedeni bulunmaktadır. Bunlar ekonomik, tarihi, siyasi ve kültürel nitelikli olmak üzere çok boyutludur. Biz burada makalenin ölçüsü dâhi-linde bu nedenlerden öne çıkanları özetleyeceğiz. Birinci neden İsrail’in güven-liği ve Büyük İsrail projesinin gerçekleştirilmesinin adım adım önünü açmaktır6. Bilindiği gibi büyük İsrail projesinin hedefinde Fırat ve Dicle su havzası da bu-lunmaktadır. İkincisi dünyanın kalbi konumunda olan zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını sahip Ortadoğu ve Avrasya’nın jeopolitik öneme sahip önemli bir bölge olmasıdır. Üçüncü neden, bölgeyi cazibe merkezi yapan diğer bir unsur enerjinin yanında özellikle su gibi stratejik kaynaklara ev sahipliği yapmasıdır. En son ve bizce en önemlisi ise son din rasyonel, antiemperyalist İslam’ın yük-selen bir trend izlemesidir (Yeniçeri, 2017: 28; Çelenk, 2006: 18-19). Belirtilen nedenledir ki, BOP projesi adı altında yıllardır bölge ülkeleri, devamlı karıştırıl-makta, barış ve istikrara hasret durumda yaşam savaşı vermektedirler. Halen ABD merkezli BOP projesinin amacı bölgeyi asimile etmektir. Bunun için ISHİD, YPG, PKK kukla terör örgütleri tetikçi olarak kullanılmaktadır (Mahalli, 2016 b: 185-197; Elsasser, 2015: 281). Ne yazık ki, güçlü algı yönetimi sloganları her ne kadar terörden kurtarma, demokrasi, barış vb. ifadeler olsa da gerçekte; emperyalist güçlerin her gittiği yeri Irak ve Suriye’de olduğu gibi her yönden bitirdiğini adeta cehenneme çevirdiği ve eski günleri arattığı gözlenmektedir.

Ülkelerin hesapsızca doğal dengeleriyle oynama, sınırları değiştirme ope-rasyonları tam bir katliama neden olmaktadır. Sonuçta bu oldubitti zalimce icra edilen operasyonlardan en çok kazanan tarafın batı ve terörist ülke İsrail oldu-ğu gözlenmektedir. Dünya kamuoyu önünde icra edilen bu gibi ibretlik insanlık

Page 9: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler, Ortadoğu’da Tırmandırılan Gerginlik ve Türkiye’nin Milli Güvenlik Sorunları Bağlamında İzlenmesi Gereken

Stratejiler: Milli Birlik, Kültür ve Eğitimin Önemi

279

dışı tabloya rağmen neredeyse BM ve bütün adaleti temsil eden ilgili kurum-lar seyirci kalmaktadır. Bunun farkında olan küresel güçlerin mazlum ülkeleri çıkarlarına göre terbiye etmek için en çok başvurduğu yöntem “böl, parçala, köleleştir” şeklinde özetlenebilir.

Burada izlenen yöntem için başka bir ifade ile: medeniyet içi savaşları te-tikleyerek Müslüman’ı Müslüman’a kırdırmak ya da İslam’ı sulandırmak sure-tiyle mazlum ülkeleri içerden teslim almak entrikaları da diyebiliriz. Gelinen aşamada halen benzeri yöntemlerle Kuzey Irak’ta ve Suriye’de olduğu gibi İsrail dostu birçok kukla devletler oluşturulmaya çalışılmaktadır.

Söz konusu bölgede icra edilen operasyonun bir başka nedeni ise: 1. Dünya savaşında galip çıkan İngiltere, Fransa, Almanya gibi sömürgeci ülkelere yenilen Osmanlı devletini tasfiye ederken yeni kurulacak küçük devletlerin sınırlarını doğal toplumsal dokuyu imha ederek sınırları kendi çıkarlarına göre adeta cet-velle çizerek aralarında paylaşmalardır. Sonuçta yeni kurdukları bu ülkelere de halka rağmen kendi kültür ve siyasi görüşlerine yakın kukla yöneticiler getirmiş-lerdir. O yüzden Ortadoğu’da bulunan ülkelerin çoğunda üst yönetim halkı tam temsil etmemektedir. Halkın yabancılaşma sorunu nedeniyle tam demokratik düzene geçiş genelde sağlanamamıştır.

Hâlbuki Osmanlının yükselme döneminde devleti ayakta tutan ruh, İslam kardeşliği ve adalet anlayışı idi (Akgündüz, 1997: 97-76). Bugün Ortadoğu'da halen problem olarak görülen sorunların temelinde ise Osmanlı Devleti'nin tasfiyesindeki sömürgeci zihniyetin tohumlarını attığı doku uyuşmazlığı ve halka yabancı yönetim zihniyetine ilişkin sorunlar yatmaktadır. I. Dünya Savaşı’ndan sonra sömürgeci devletler, dinî, etnik ve mezhep unsurlarıyla bir-likte Ortadoğu'yu bir bütün olarak gören Osmanlı'dan farklı, kendi ulusal çıkar-larına uygun olarak siyasi, ekonomik ve kültürel olarak parçalara ayırma siya-seti gütmüşlerdir. O yüzden belki bugün başsız konumda olup, çok organize ve dayanışmanın sağlanamadığı İslam dünyası kendisinden beklenen potansiyel gücünü hiçbir alanda gösterememektedir. Fırsatları çok iyi değerlendiren em-peryalist güçler İslam Dünyası içinde barışı ve birliği tesis noktasında, kritik öneme sahip uyuyan aslan konumundaki Türkiye’nin uyanıp, bölgesinde ve İslam dünyasında söz sahibi olmaması için, ülkeyi her türlü provokasyon, kriz ve psikolojik harp silahlarını kullanarak terörle, ihtilaller ile, iç kavgalarla dize getirmeye çalışmaktadır (Kurtoğlu, 2016: 34). Hedefteki Türkiye’nin kilit ülke olarak önemi ise jeopolitik, jeostratejik tarihi tecrübesi ve zenginliğinden gelen misyonundan kaynaklanmaktadır (Turan, 1969: 36-41).7

Mevcut özellikleri Türkiye’yi, Ortadoğu’da aynı zamanda denge unsuru yapmaktadır. Esasen İslam âleminin dört önemli ülkesi İran, Mısır, S. Arabis-tan ve Türkiye’dir. Bu ülkeler arasında ise Türkiye’nin çok ayrıcalıklı önem ve

Page 10: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

Toplum Bilimleri • Haziran 2017 • 11 (21)280

sorumlulukları bulunmaktadır. Bunda antiemperyalist din olan o yüzden 11 Eylül 2001 den sonra yoğun bir saldırıya maruz kalan İslam’ın, son ihtişamlı günlerini Osmanlı imparatorluğu ile yaşadığını hatırlamamız gerekir. O yüzden Türkiye mevcut tarihi, askeri, iktisadi ve genç nüfus gücü potansiyeli nedenleri ile emperyalist güçlerin en başta tehdit olarak gördüğü İslam ülkelerinin başın-da bulunmaktadır.

Suriye’nin parçalanması, kuzey Suriye ve kuzey Irak’ta olduğu gibi bir Kürt koridoru açılması çalışmaları tesadüfü değildir. Esas amaç bölgede denge un-suru olan Türkiye’yi bölerek etkisizleştirmektir. Bu yüzden günümüzde mevcut öne çıkan özellikleriyle bölgenin denge unsuru ve kilit ülke konumunda olan Türkiye ateş çemberine alınmaya çalışılmaktadır.

Nitekim yakın tarih boyunca hiç rahat bırakılmayan ülkemize yönelik dışar-dan manipüle edilen suni gündem ve kısır çekişmeler ile duygusal olan halkımız kutuplaştırılarak karşı karşıya getirilmeye çalışılmakta, milli kurumları çökertme amaçlı provokasyonlar denenmektedir. Bu yıkıcı girişimleri bugüne kadar hep kıl payı atlatan ülkemizin en büyük dezavantajı, az okuyan halkımızın Batı’dan farklı olarak daha duygusal ve peşin hükümlü olması ve kitle psikolojisi ile yö-netilmeye daha açık olmalarıdır. Dünyada en fazla ajan bulunan ülkelerden biri de yine Türkiye’dir (Aydın, 2006: 169)8. O nedenle başta ABD Savunma Bakanlı-ğı olmak üzere Türkiye’de emelleri olan emperyalist ülkelerce diğer tehdit teşkil eden ülkeler gibi, Türk toplumunun da tüm eğilimleri zayıf ve güçlü yanları izlenip provokasyonlar için değerlendirilmektedir (Aydın, 2013: 32).

Çağımızda görünen, klasik uluslararası savaşlardan çok, görünmeyen psi-kolojik savaş yöntemleri ulusal devletlerin milli güvenlik, ülke birliği ve barışını koruma noktasında daha ciddi bir risk teşkil etmektedir. Çünkü emperyalistler-ce hedef seçilen Orta ve Yakın Doğu merkezli olan bölge, batının iştahını kabar-tacak çok zengin petrol, doğalgaz, su ve diğer enerji kaynakları ile hammadde ve madenlere sahip olmanın yanında büyük bir pazar niteliğindedir. Belirtilen nedenledir ki 11 Eylülden sonra İslam ülkelerine yönelik sömürü amaçlı operas-yonların arka arkaya acımasızca icra edilmesinin birçok nedeni bulunmaktadır (Kurtoğlu, 2016: 55)9. NATO’nun en güçlü ordusuna sahip olan Türkiye’yi içer-den, dışarıdan yıpratan PKK, YPG, ISHİD, FETÖ gibi terör örgütlerinin yanında yapılmak istenen darbe girişimleri de hep aynı merkezli emperyalist güçler ta-rafından organize edilip desteklenmesi dikkat çekmektedir. Bu bağlamda Ba-tının öncelikli hedefi bölgede en büyük caydırıcı güç unsuru olan T.C. ve milli kurumlarının bir şekilde çökertmek olduğu bilinerek gerekli önlemlerin alınma-sı gerekir. Nitekim yakın zamanda yaşanan balyoz davaları, toplumda travma tesiri yapan 15 Temmuz hadiseleri gibi yıkıcı hareketler tesadüfi olmayıp art niyetli ABD merkezli emperyalist güçlerin oyunlarıdır.

Page 11: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler, Ortadoğu’da Tırmandırılan Gerginlik ve Türkiye’nin Milli Güvenlik Sorunları Bağlamında İzlenmesi Gereken

Stratejiler: Milli Birlik, Kültür ve Eğitimin Önemi

281

Bu tabloda yaşananlar göstermektedir ki, tarihte olduğu gibi, kana doyma-yan, hak ihlâlini meslek edinen obez ve kontrolsüz sömürgeci küresel aktörler bugün tehdit olarak gördükleri mazlum milletleri, dünkünden farklı olarak kuzu görünümlü kurt misali çok daha sofistike yöntemlerle dize ya da etkisiz hâle getirmek adına yıllardır şeytanın aklına gelmeyecek İslam’ı İslam’la bitirmek gibi projeler üretmektedirler.

Emperyalizmin günümüzde gerçek yüzünü gizleyerek, sureti haktan gö-rünmek suretiyle, toplumları ustalıkla manipüle ettiği gözlenmektedir. Bu bağ-lamda artık diyebilmekteyiz ki, günümüzde dost ve düşman güçlerin kesin belli olduğu malum klasik savaşlar artık yaşanmamaktadır. Dün askeri güç kullanıla-rak yapılan işgal operasyonları, günümüzde kültür, radikalizm, sermaye, medya, spor, müzik gücü, gazeteci, STK’lar vb. araçlar kullanılarak adeta bilinçaltı kon-trol edilerek yapılmaktadır (Avar, 2016: 9-41) Bu işi icra eden öncü emperyalist aktörler arasında sanılanın aksine İsrail başı çekerken ABD ve İngiltere taşeron-luk yapmaktadır. NATO’ya da tetikçilik yaptırılmaya çalışılmaktadır. NATO'nun yıldızı esas olarak dört İncil'i temsil eder. NATO'nun bugünkü hedefi, Türkiye'yi tamamen ele geçirerek İslâm dünyasını Türkiye üzerinden teslim almaktır10.

Çoğu vakit, küresel güçlerin oyunlarını erken teşhis, bir ülkeyi büyük bela-lardan kurtarabilir. Bu cümleden hareketle ülkemize ve bölgeye yönelik tehdit-lerden korunmak için Ortadoğu’da fitne çıkarmaya çalışan emperyalist güçleri ve kendimiz iyi tanıyıp tuzağa düşmememiz gerekmektedir. Bunun için bölge ülkeleri arasında çıkarılmaya çalışan ihtilaflara kesinlikle alet olmamak, emper-yalist güçlerin tuzaklarını bozmak için asgari müştereklerde işbirliği, tek çıkış yolu olduğunun fark edilmesi gerekir. Bütün bunların dışında ülke içinde barış ve birliği korumak için her türlü önlemi almamız gerekir.

Bunun için öncelikle girmekte olduğumuz 4. sanayi devriminin robot mer-kezli üretim çağına ülkenin geleceğini teslim edeceğimiz gençlerimizi maddi manevi her yönden donanımlı bir şekilde hazırlamamız önem arz etmektedir. Rekabetin acımasız olduğu 4. endüstri devriminin yaşandığı hızlı değişim çağın-da insanını geleceğe hazırlamayan ülkelerin ayakta kalma şansı olmayacaktır. Bunun için çağın en etkin silahı olan, sermaye, bilgi, iletişim ağı, teknoloji, ener-ji, caydırıcı askeri güç unsurlarına sahip olmamız önem arz etmektedir.

3. Hukuk Dışı Madde Merkezli Sömürgecilik Stratejilerinden Bazı Örnekler Yaşadığımız neo-liberalizm sürecinde emperyalist güçler “güçlü haklıdır” ma-teryalist mantığıyla mazlum toplum ve milletleri acımasızca sömürgeleştirme gayreti içerisindeler. Küresel güçler bu anlamda hedeflerini maddi ve manevi yönden asimile etmek için genelde klasik savaşlar yerine indirect (Tilki) yön-

Page 12: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

Toplum Bilimleri • Haziran 2017 • 11 (21)282

temleriyle içerden çökertme operasyonlarına başvurmaktadır. Adeta kedinin fare ile oynaması gibi güçsüz ülkeler, iyi hazırlanmış bir plan dâhilinde tuzağa düşürülerek dirençleri kırılıp etkisizleştirilmektedir (Saunders, 2016: 16-493; Tokol, 2016: 311-385). Söz konusu yıkıcı eylemlerde genelde iç ve dış işbirlikçi birtakım hain odakların desteğinden de yararlanılmaktadır. Bu çerçevede em-peryalist güçlerin avını ele geçirmede medyayı, yabancı dili, kültürü, ötekileş-tirilen insanları (dil, din, mezhep, ırk) kullanarak kaleyi içerden fethetmede uzmanlaştıkları gözlenmektedir (Ford, 2012: 35). Gerçekten bu makyavelist yöntemler: “Emperyalizm demek hile ve aldatma (big devil) ile hedefi en etkin yöntemle etkisizleştirmek” tespitini doğrulamaktadır.

Bir yazar, çok uzun sürmeyecek zulüm merkezli, Siyonizm’e hizmet eden ABD emperyalizmini; “Kovboy hukuku, doların gücü ile dünya hâkimiyetini kontrol ideolojisidir” şeklinde tanımlamaktadır (Aydın, 2013: 81). Hatta bu konuda ABD’nin genelde izlemekte olduğu hileli tutumlarına yönelik hoş bir espri vardır. ABD etleri lezzetli olsun diye mezbahane de bile hayvanların stre-sini yatıştırmak için birçok psikolog çalıştıran bir zihniyeti temsil etmektedir. Bu bağlamda bir benzetme yapmak gerekirse; Kurbağayı direk sıcak suya atma ye-rine yavaş yavaş suyu ısıtarak bertaraf edilmesi örneğinde olduğu gibi mazlum millet ve toplumların, önce kültür emperyalizmi ve medyanın gücü ile adeta narkozlanarak (dil, din, tarih, kültür) milli kimlik değerleri ve dirençleri kırılarak dize getirildikleri görülmektedir (Kayhan, 2015: 80-84).11

Nitekim tarihte de çok görüldüğü gibi mazlum ülkeler çok sinsice icra edi-len benzeri bölücülük stratejileriyle (medeniyet içi savaş) parçalanıp güçsüz-leştirilmektedir. Nitekim günümüzde emperyalist güçler, benzeri beşinci kol ve psikolojik savaş metotlarını kullanarak Müslüman ülkeleri, nerdeyse kolay lokma olsun diye atomlarına ayırarak köleleştirilmek istemektedirler (Kurtoğlu vd. 2016: 117). Kültürel boyutta bilişim teknolojisi ve uydu yayınları desteği ile Amerikan sinema endüstrisinin katkısıyla sömürüye açık nitelikte yeni bir kültür imâl edilmektedir (Holford, 1986: 30). Bu kültür, medya ve eğitim müfredatı ile toplumlara yerleşmektedir. Ülkeler, henüz kültürel gümrük duvarları örememiş toplumlar, Amerikanlaşma karşısında öz değerlerini koruyamaz duruma düş-müşlerdir (Kaçmazoğlu, 2002: 50; Şen, 2004: 276-277). Ancak batının 2. Dünya Harbinden sonra bu konuda başarılı olması, İslam ülkelerinin kolay alt edilip yem olması, sadece düşmanın iyi örgütlü ve donanımlı olması ve çok kalleşçe hileli yöntemler kullanmasından kaynaklanmamaktadır. Sorun esasen, Müslü-manların tarihten gerekli ibret almayan öngörüsüzlüğünün yanında maddi ve manevi içerik arz eden çağın gerektirdiği önlemleri zamanında almamasından kaynaklanmaktadır. Çağın gerekleri iyi okunup kendini yenileme noktasında ye-tersiz kalınmaktadır.

Başka bir başarısızlık nedeni olarak, akıl ve bilime yeterince itibar edilme-mesinin yanında dış politikada özne konumda olmak yerine, hep salt uydu mer-

Page 13: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler, Ortadoğu’da Tırmandırılan Gerginlik ve Türkiye’nin Milli Güvenlik Sorunları Bağlamında İzlenmesi Gereken

Stratejiler: Milli Birlik, Kültür ve Eğitimin Önemi

283

kezli pasif politikalarla uyutulmamıza müsaade etmemiz de etken rol oynamış-tır. Bu bağlamda Türk İslam âlemine lokomotif olmak yerine emperyalist batı dünyasına vagon olmanın tercih edilmesi ülkenin potansiyel gücünü gerçek-leştirmesini kısıtlamıştır. Bugün Türkiye bir Güney Kore ve Japonya olamadıysa bunun nedeni kısır siyasi iç çekişmelerden, kutuplaşma zihniyetinden kurtulup, gerçek siyasi bağımsızlığın ancak ekonomik bağımsızlıkla sağlanacağını gerçek manada idrak edilememesindendir. ABD, İngiltere örneğinde görüldüğü gibi, ekonomik sorunlarımızı rasyonel üretim ve ihracat merkezli politikalarla dışa bağımlılıktan kurtarmanın önceliğimiz olması gerekir.

Bu anlamda makro nitelikli sosyo-ekonomik, siyasi sorunları çözerek ge-lişmiş ülkelerin konumunu yakalamak için öncelikle milli çıkarlarımız doğrul-tusunda bilinçli ve kişilikli bir iç ve dış siyaset izlememiz beklenmektedir. Aksi halde, emperyalist güçlerin tehdit olarak algıladığı mevcut farklı kültür ve tarihi birikimimiz ve herkesin gözü olan, küresel güçlerin iştahını kabartan yaşamak-ta olduğumuz kilit değerindeki coğrafyaya rağmen güvenliğimizi teminat altına almanın çok mümkün olamayacağını idrak etmemiz gerekir. (İlhan, 2006: 15). Tarihi olaylar bu görüşü maalesef hoşumuza gitmese de teyit etmektedir. O nedenle çok geç olmadan Çanakkale’de olduğu gibi kardeşlik ruhuyla milletçe top yekûn bir kalkınma seferberliği ihtiyaç vardır (Sayar, 2013: 22-25; Kurtoğ-lu, 2016: 116; Tarhan, 2006: 96). Ona göre de gerekli önlemleri almamız icap eder.

Unutmayalım ki, güçlü devlet güçlü ekonomi demektir. Düşmana düşma-nın silahıyla karşı koymadan başka çıkış yolumuz bulunmamaktadır. Belirtilen çerçevede çağın gerçeği olan küresel emperyalist oyunlara karşı izlenecek en etkin panzehir yöntemlerden olarak, millet olarak ve inanç coğrafyası ümmeti olarak birlik ruhunu korumak önem arz etmektedir (Ayverdi, 1969: XXV111; Tu-ran, 1969: 112). Ortak risk ve kaderimiz hep göz ardı ettiğimiz ortak aklı hareke-te geçirmemizi öngörmektedir. Önce kendi evimizin içini demokratik yöntem-lerle düzgün tutarak, ayrılıkçı, yıkıcı akımlara malzeme verilmemesi gerekir.

Bugün belirtilen manada Türk-İslam dünyasında birçok hata ve yetersizlik-ler bulunmaktadır. Örneğin İslam coğrafyasında herkesin inandığını iddia ettiği kutsal kitabında her fırsatta kardeşlik ve birlik, rasyonellik emredilirken uygula-mada tam zıttı bir tablo yaşanmaktadır. Batının ise tam tersi; tek bir kitap, tek bir itikat olmaması birçok inanç zafiyetine rağmen Hristiyan–Yahudi ittifakını AB–G-7 gibi birlikteliklerini sürdürebilmeleri bize ders olmamaktadır. Batı em-peryalizmde (şerde) ittifak ederken bizim artık derin gaflet uykumuzdan uyanıp hayırda ittifak etmemiz bir tercihten çok zaruret olmaktadır.

Gerçekten tarihte olduğu gibi günümüzde de alenen emperyalizmin ön-celikli avı seçilen Müslümanlar bu tabloya rağmen bilinçli davranamamaktadır.

Page 14: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

Toplum Bilimleri • Haziran 2017 • 11 (21)284

Halen her ne hikmetse yine o malum çevrelerin ajanları tarafından ustalıkla üretilmiş incir çekirdeğini doldurmayacak suni gerekçeler içeren bölücü 5. kol tuzaklarına defalarca düşerek adeta İslam’ın temel söylemleriyle taban taba-na zıt olan yanılgılarla bazı ayrılıkçı görüşteki Müslüman ülkeler ve insanlar adeta şeytanın değirmenine su taşımaktadır. İslam ülkelerinin genelinde ortak düşmana fırsat vermemek adına İslam kardeşlik hukukuna uygun beklenen as-gari müşterekleri ön plana çıkarma basireti gösterilememektedir (Acar, 2015: 278). Günümüze kadarki emperyalist ülkelerle ilişkilerde izlenen yaklaşımlar göstermektedir ki İslam ülkelerinin çoğu, beklendiği gibi oyun kuruculuk gibi yapıcı roller yerine pasif ve aldatılan konumda kalmaktadırlar. Uzun vadede ilgili uydu politikalar, izleyen ülkeye de fayda getirmezken söz konusu vizyon-suzluklar, doğal olarak emperyalist güçlerin her zaman en tesirli kullandığı ve sonuç aldığı psikolojik harp silahlarından olan medeniyet içi savaşların icrası-nı cesaretlendirmektedir. Bu bağlamda artık emperyalist oyunların fark edilip Müslümanlar üzerinde “Müslüman Müslümanın kurdudur” filminin defalarca oynatılmasına artık fırsat verilmemesi gerektiği düşünülmektedir. Çünkü süre-gelen bu trajik tablo sonuçta tanık olduğumuz gibi Terörist devlet İsrail’e yara-maktadır. Hâlbuki artık fark edilmiş olunması gerekirdi ki “Hiç bir zaman zehiri teneke kupa içerisinde sunmazlar.”

Müslümanları iliklerine kadar tanıyan ve fişleyen emperyalist güçler ta-rihte olduğu gibi günümüzde İngiliz ajanı Lawrence benzeri sayıları 21 yüzyılda tavan yapmış daha donanımlı ajanlar tarafından, hem teknolojinin gücü, hem geri kalmış mazlum ülkeler ve Müslümanların zafiyetlerini kullanmak suretiyle sömürgeleştirmek istenmektedir (Yıldırım, 2005: 18-576; Aydın, 2006: 169).12

Bunun en büyük nedenleri ise, Müslümanların bütün temsil yetersizlikleri-ne rağmen dünyayı cehenneme çevirmemek adına her türlü zulme, ayrımcılığa, sömürüye karşı olan barış, akıl ve adalet, paylaşma, yaratılanı yaratandan ötü-rü sevmek gibi hep yapıcı ve tutarlı müstesna prensipleri öğütleyen son semavi hayat dini olarak İslam’ın dünyada hep yükselen bir trend izlemesidir. Bütün karalamalar rağmen İslam’ın yükselişi asrın mutluluk, adalet ve barış arayan insanına tek tutarlı çıkar yol formülünü göstermesinden kaynaklanmaktadır. Bu yüzden İslam bugünkü Hristiyanlık karşısında tek rakip din olarak algılanmakta-dır (Akgündüz, 1997: 16-41).

Ancak, Türk İslam düşmanlığı bilindiği gibi 11 Eylül 2001 de değil çok ön-ceden esasında 16. yüzyılda Papalığın egemenliği çatırdarken, Hristiyanlığı diri tutma adına kullanışlı bir düşman imgesi (İslamofobi) olarak değerlendirilerek kullanılmaya başlanmıştır.13 Günümüz dünyasında ise benzeri bir yaklaşım bu-lunmaktadır. AB’nin geleceği kurtarmak adına Avrupa bu varoluşsal soruna karşı popülist politikalarda çözüm aramakta, Türk/İslam korkusu üzerinden güç devşirme peşinde olduğu gözlenmektedir. Belirtilen nedenlerle günümüzde

Page 15: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler, Ortadoğu’da Tırmandırılan Gerginlik ve Türkiye’nin Milli Güvenlik Sorunları Bağlamında İzlenmesi Gereken

Stratejiler: Milli Birlik, Kültür ve Eğitimin Önemi

285

İslamiyet’in ateş altına alınma ve iftiraya maruz kalma kampanyalarına kısa bir özdeyişle özet yapmak gerekirse “meyvalı ağaç taşlanır” atasözünü hatırlama-mız yeter diye düşünülmektedir.

O nedenle esasında dünyanın kurtuluş reçetesi fikir gücüne sahip, bir ba-rış dini mensubu olan İslam dünyasının modern evrensel insan hakları (Veda Hutbesi) içeren bir inancı temsil etmek adına günümüzde çok daha dikkatli, basiretli davranma maddi ve manevi yönden güçlü olmak mesuliyeti bulun-maktadır. Bu bağlamda İslam ülkeleri kendini ve düşmanlarını iyi tanımak ve kendine çeki düzen vermek zorundadır. Çünkü yaşanan mağduriyetlerin asıl sorumluluğunu Müslümanların öncelikle bizzat kendilerinde aramaları gerekir. Çözüm için çağdaş bilimin ışığında “İslam’ı asrın idrakine söyletme” gibi yü-kümlülükleri bulunmaktadır.

Bu cümleden olmak üzere temel ülke sorunlarımızı çözmek bakımından insan sevgisine önem ve empati kültürü, temel kişilik haklarına saygıyı koruyan demokratik özgür ortam büyük önem arz etmektedir. Kültürel genlerimizde olan bu hoşgörü ve adalet yaklaşımı ile ancak düşmanların bölücülük, kutup-laştırma, psikolojik savaş tuzakları bozularak en önemli ihtiyacımız olan birlik ruhu, ortak aklı kullanma ve istişare ortamı sağlanabilir. Öncelikli sorumluluğu-muz, evimizin içini düzgün tutarak ülkedeki birlik ruhu korumak olması gerekir. Bu konuda, geçmişten tarihten alınacak ibretin yanında özellikle yakın zaman-da hep benzeri emperyalist tuzaklarla birliğini dirliğini namusu ayaklar altına düşen kardeş ülkeler Afganistan, Çeçenistan, Irak ve Suriye’nin yaşadıklarından alınacak çok derslerimizin de olması gerekir. Nitekim Libya, Irak, Yemen ve Suriye gibi emperyalist güçleri kaale almayıp, aklını kullanmayan, milli birliği koruyamayan milletlerin ise akıbeti hiçte iç açıcı olmamaktadır.

Belirtilenler çerçevesinde bir özet yapmak gerekirse ulusal devletler tara-fından hiç göz ardı edilmemesi gereken, milli güvenlik açısından önem arz eden dış emperyalist güçlerin başvurduğu çok değişik istismar araçları bulunmakta-dır. Bunlardan günümüzde sık kullanılan ve tahrip gücü yüksek olan yıkıcı olan-ların başında bölücülük ve psikolojik asimetrik savaş metotları vb. dir. Diğer çok başvurulan küresel güç merkezli olan yıkıcı araçları özetlemek gerekirse: Terö-rizm, biyolojik silahlar, silahlanma yarışı, ekonomik ve siyasi krizler, kıt doğal kaynakların kontrolü, psikolojik savaş, darbeler, misyonerlik, zihin kontrolü ve kültür emperyalizmi vb. şeklinde sıralanabilir. Özellikle kitle iletişim teknolojile-rini çok geliştiği çağımızda maliyeti düşük ancak kitleleri yönetme bakımından etkinliği çok yüksek olan psikolojik savaş propaganda ve algı yönetimi teknikleri çok önem kazanmıştır. Bu bağlamda günümüzdeki ülkeler arası mücadele-lerde sıcak savaşların yerini, artık soğuk savaşın en etkin silahı olan psikolojik savaşlara bıraktığı gözlenmektedir (Tarhan, 2006: 11).

Page 16: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

Toplum Bilimleri • Haziran 2017 • 11 (21)286

4. Milli Birliğe Yönelik Tehditler ve Neo-Emperyalizm ile Müdacale StratejileriSoğuk savaşın bitmesi ile birlikte emperyalist güçler küresel şirketler aracılığı ile mutlak bir küresel imparatorluk kurmaya yönelirken terörizm ile mücadeleyi bahane ederek hedefe yeni tehdit olarak algıladıkları Ortadoğu ve tüm İslam coğrafyasını koymuşlardır. Bu tarihi kararın arkasında iddia edilenin dışında sömürü amaçlı birçok ekonomik, siyasi ve sosyal olmak üzere daha başka et-kenlerin olduğu bilinmektedir. Ancak dünya kamuoyuna yansıtılan algıya göre seçilen söz konusu yeni tehdit stratejisinin arka planında baskın unsur olarak “Huntington’nun Medeniyetler arası çatışma, Bernard Levis’in “Medeniyet İçi Çatışma” Dugin’nin “Sünni İslam’a karşı Şii İslam” ve Bush’un “Haçlı Seferi” diye nitelendirdiği görüşlerin bulunduğudur (Yeniçeri, 2017: 345-349). Esasında prensip olarak kapitalizm ideolojisinin diri kalması için mutlaka SSCB’nin boşlu-ğunu dolduracak bir başka düşmana ihtiyaç vardı. İslam’a karşı tarihi önyargısı belli olan Batı bakımından, bu yeni düşmana ilişkin karar hiçte yadırganmadı. Çünkü batı, bu yeni stratejiye tarihten gelen haçlı zihniyetinden dolayı bilinçaltı olarak zaten hazırdı. Gelinen süreçte, ABD ve AB’nin de ağız birliği yaptığı bu yeni tehdit algı stratejisine göre, Ortadoğu’daki ülkeler ırk, mezheplere hatta eyaletlere göre bölünerek neo-emperyalistlerin çıkarlarına göre biçimlendirile-rek kolay lokma olmaları sağlanacaktı.

Burada emperyalist güçlerin İslam’ın yeni tehdit algılamalarına dair diğer amaçlarını özetlemek gerekirse: İsrail’in güvenliğinin sağlanması, enerji ve su vb. yeraltı ve yer üstü kaynaklarının kontrol ve denetimi, asimetrik tehdit oluş-turan terörist eylemlerin önlenmesi, Kuran’daki özgün İslam’ın yerine ılımlı İslam’ın konması, mali ve ekonomik yardım vb. yöntemlerle bölgede ABD ulu-sal çıkarlarının korunması, bölgede tehdit olabilecek ülkelerin askeri güçlerinin küçültülerek etkinliğinin azaltılması vs.

Sonuçta bu unsurların hepsi ABD’nin çıkarlarına uygun değerlendirmeler-dir. Belirtilen hedefleri kapsayan BOP projesi 21. yy da İslam’ın terörizme uygun din olmanın ötesinde, yaşam biçimi, dünya görüşü vs. her bakımdan kapitalizm ve emperyalizm için en büyük rakip ve tehdit olarak algılanmasından kaynak-lanmaktadır14. O yüzden yeni tehdit olarak hedeflenen İslam’ı etkisiz kılmak için İslam’a karşı bir takım operasyonlarla altının boşaltılma amaçlı bir dizi asi-milasyon faaliyetleri planlanmıştır (Fuller, 2010: 218). Belirtilen yıkım projesi için milyar dolarlık bütçe hazırlanmıştır. Mevcut özellikleriyle tam bir sömürü amaçlı olan BOP projesi, Ortadoğu coğrafyası üzerinde askeri güç kullanma ve işgaller, siyasal rejim ve harita değişiklikleri içerdiği gibi ılımlı İslam vs. adlar altında İslam’ı sulandırmak suretiyle, İslam’ı, Liberalizme uygun işlevsiz bir din haline dönüştürmek amaçlamıaktadır.

Page 17: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler, Ortadoğu’da Tırmandırılan Gerginlik ve Türkiye’nin Milli Güvenlik Sorunları Bağlamında İzlenmesi Gereken

Stratejiler: Milli Birlik, Kültür ve Eğitimin Önemi

287

Uzun vadede ise hedef, İslam’ı Ortadoğu’dan tamamen silmektir (İslam’ı Yok Etme Planları: 1995: 7). Nitekim bu BOP projesi ile ilgili CIA’nın eski direk-törlerinden James Walse şöyle bir ilginç açıklama yapmaktadır: “Bu proje küre-sel barış için, teröre karşı bir savaş olmanın ötesinde Arap ve İslam dünyasına demokrasi götürme savaşıdır.” (Barnet, 2005: 5). Bu çerçevede atılacak adım-lar arasında en önemlisi Irak, Suriye İran ve Türkiye’den koparılacak topraklar üzerinde işbirlikçi İsrail dostu kukla bir Kürdistan’ın kurulma projesi dikkat çek-mektedir. Söz konusu okyanus ötesinden bütün dünyaya egemen olmak iste-yen küresel finans-kapital, sahibi emperyalist güçler kirli amaçlarını gerçekleş-tirmek için terörist, radikal örgütler ile işbirliği yapmanın yanında çağdaş askeri, teknolojik güç, medya, psikolojik savaş, uzmanlaşmış tüm istihbarat güçleriyle (CFR, CIA, FBI, CDI) her türlü hile ve gayri meşru yöntemlere başvurdukları bilinmektedir. Nitekim adeta öncü süpürge görevi ifa eden El Kaide, YPG, PKK, ISHİD gibi kukla örgütlerin arkasında kim olduğunu anlamak için eylemlerinin sonuçta, kime fayda sağladığına bakmak yeterlidir (Elsasser, 2016: 265-290). Nitekim ABD, İsrail vb. bölge dışındaki emperyalist güçlerin (ekonomik, siyasi, dini vb.) çok amaçlı olan çıkarlarını İslam coğrafyasında gerçekleştirmek adı-na söz konusu terör örgütlerinin paravana (gerekçe) olarak kullanıldıkları göz-lenmektedir. 11 Eylül den sonra yaşananlar Afganistan, Irak, Suriye Libya’ya müdahale vb. hep aynı küresel güçlere hizmet eden senaryonun ürünü olan işgallerdir.

Söz konusu kukla örgütleri destekleyenlerin de, kullananların da emperya-list güçler (İngiliz, ABD, İsrail, S. Arabistan vb.) ve onların işbirlikçisi bazı diğer ülkeler olduğu gözlenmektedir (Yeniçeri, 2017: 239-240; Filkins, 2014: 25). O yüzden nasıl akrepler ile genlerinde akreplik karakteri olmayan mazlum ülke-lerin çok güvenilir dostluk ilişkisi sürdüremeyeceği bir gerçek ise, ABD ve işbir-likçilerinin çeşitli plan ve girişimlerinin de her an tuzağa dönüşme ihtimalinin olduğunu artık bilinip ihtiyatlı olunması gerekmektedir.

Diplomaside devamlı dostluk ve düşmanlık olmayacağı malumdur. Ayrıca duygusallık götürmeyen diplomasinin ulusal çıkarları korumak için ülke im-kânlarını şartlara göre en rasyonel bir şekilde kullanmayı gerektiren bir sanat olduğunu devlet yetkililerinin göz ardı etmemesi gerekir. Bu gerçeği tarihte yaşanan benzeri trajik olaylar defalarca göstermiştir.

Aslında emperyalist ülkeler savaşın gerektirdiği rollerini iyi oynamaktadır. Boşuna dememişler: Harp hiledir. Bu cümleden olmak üzere, mevcut olumsuz-luklarıyla asrımıza damgasını vuran emperyalist güçlerin yol açtıkları bataklık ortamları ile kurban seçilen ülkelerin önce milli kimlik değerleri kültürel doku-ları çökertilmektedir. Akabinde ise oluşturulan bölücü ve yıkıcı işbirlikçi terörist ya da değişik STK’lar ile ülkeler içerden zayıf düşürülüp teslim alınmaktadır. Çünkü ulusal devletlerin temel taşı olan insan unsuru aile ve toplum doku-

Page 18: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

Toplum Bilimleri • Haziran 2017 • 11 (21)288

su malum 5. kol ve bölücü provokasyonlar ile birlik ruhu çökertildiğinde, her türlü iç ve dış tehditlere karşı artık savunmasız duruma düşmeleri kaçınılmaz olmaktadır. (Osmanlı İmparatorluğu, Avusturya Macaristan İmparatorluğu, Yu-goslavya vs. gibi ). Tarih boyunca benzeri şekilde ülkemizi güçsüzleştirmeye yönelik, terörizm, bölücülük vb. emperyalist oyunlar, darbeler vb. yıkıcı ve ayrılıkçı eylemler (PKK, sağ, sol, alevi, Sünni, Kürt, Türk, laik, anti laik vb.) kış-kırtılan iç kavgalar yıllardır denenmektedir. Günümüzde benzeri operasyonları planlayıp icra eden CIA MOSSAD, KGB, İngiliz, Fransız ve Alman emperyalist istihbarat örgütleri, kolay yem olsunlar diye Türk İslam dünyasını içerden küçük kabilelere, etnisitelere kadar bölüp parçalama gayretinden hiç vazgeçmediler (Elsasser, 2015: 19-35). Sömürgecilikte 11. Dünya Harbine kadar İngiltere önü çekerken, 11. D. H. sonra bu konuda ABD baş emperyal aktör olarak ön pla-na çıkmaktadır (Avcıoğlu, 1969: 63). Emperyalist güçlerin bu gibi asimilasyon operasyonlarında deneyim ve planlamanın yanında çok uzmanlaşmış kadro ve Truva atlarından yararlanarak kaleyi içerden teslim aldıkları gözlenmektedir. Bu konuda başvurulan yöntemlere bir örnek vermek gerekirse özetle: Hedef seçilen mağdur ülkelerin, önceden tespit edilen (etnik, mezhep, siyasi görüş vs.) küçük toplumsal farklılıkları yeri ve zamanı geldikçe fitne ve fesat provokas-yonları ile tetiklenerek gerginlik ve çatışma ortamları ile halk birbirine kırdırılıp her yönden güçsüzleştirilmektedir. Sonuçta kendi iç meselelerinden başını kal-dıramayan, maddi ve manevi yönden felç edilen (mazlum) av seçilen ülkelerin milli çıkarlarını korumak adına gerekli refleksleri de yok edilmiş olunmaktadır. Gerçekten tarihte olduğu gibi günümüzde de güçsüz ulusal devletler tarihte olduğu gibi günümüzde de benzeri nitelikte, belki yöntemler biraz farklı olmak üzere, dış kaynaklı, yıkıcı, bölücü kanlı operasyon planlarıyla halk devlete, milli kültüre yabancılaştırılarak ve de suni gündemlerle milli kurumların enerjileri tüketilerek, milli savunma refleksleri içerden çökertilip her türlü sömürüye açık hale getirilmektedir. Yakın tarih boyunca Avrasya’da olanlar benzeri senaryolu emperyalist oyunların ürünüdür. Bu nedenle Araplarda halen 20, Türklerde 7 ayrı devletinin olması tesadüfi değildir (Aydın, 2006: 232-261).

Gerçekten ABD, İngiltere birçok farklı dil, din, etnik yapıya mensup olma-larına rağmen birlikteliklerini koruma ve geliştirme adına azami özen gösterir-ken kendilerinin dışındaki farklı medeniyete mensup ulusal devletleri nerdeyse demokrasi, insan hakları vb. yaldızlı kavramlar adına atomlarına kadar bölme gayretlerini iyi niyetle açıklamak mümkün değildir. O yüzden Türkiye gibi iç ve dış tehditleri yüksek olan ulusal devletlerin düşmana fırsat vermemek adı-na tarihten ders çıkarmaları beklenmektedir. Örneğin, ulusal devletlerde siyasi hayattaki aşırı politize olmak ve kutuplaşma, ülke insanlarındaki mevcut aidiyet duygusunu baltalamakta, diyaloga ve kardeşlik duygusuna ciddi zarar verebil-mektedir. Çünkü milli birliğe en büyük tehdit teşkil eden unsurların büyük bir

Page 19: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler, Ortadoğu’da Tırmandırılan Gerginlik ve Türkiye’nin Milli Güvenlik Sorunları Bağlamında İzlenmesi Gereken

Stratejiler: Milli Birlik, Kültür ve Eğitimin Önemi

289

kısmı belirtilen nitelikteki aşırı duygusal yaklaşımlarla şiddet ve düşmanlık duy-gularının provoke edilip tırmandırılmasından kaynaklanmaktadır.

Bilindiği bu gibi fırsatları çok iyi kullanan, ve nemalanan düşmanını içer-den bitirmek isteyen bütün gizli servislerce icra edilen psikolojik savaşların he-deflerinde de her zaman benzeri kaos ortamlarını oluşturmak yer almaktadır. Çünkü emperyalist güçlerin zalimliği, esasen bu gibi paylaşma, empati gibi insani yaklaşımlar yerine, hep çıkarcı, ötekileştirici ve şiddeti öngören dil ve ihanet dolu stratejileri kullanarak dünya barışın tehdit etmelerinden kaynak-lanmaktadır (İlhan, 1997: 77: Sinanoğlu, 2008: 32). Sonuçta küresel güçlerin söylemleri yaldızlı ve hak merkezli olurken, uygulamalar güç merkezli zalimce neticelenmektedir. O nedenle bir ülkeye yapılacak en büyük kötülük esasında o ülkedeki zenginlik olarak görülmesi gereken farklı fikirdeki ülke insanlarının aralarında mevcut olan diyaloğun kesilmesine neden olacak kutuplaştırma operasyonları ile ayrıştırmak olmaktadır. Bunun için ulusal devletler emperya-lizme yem olmamak için her düzeyde şiddet ve kin dili yerine adalet, kardeşlik, uzlaşma diline yer vermelidir. Çünkü unutmayalım ki Müslümanlar arasında üstünlük sadece ahlak güzelliğinde ve takvadadır (Veda Hutbesi) (Akgündüz, 1997: 77; Acar, 2015: 111). Ayrıca bu konuda Yunus Emre’nin evrensel baz-da birleştirici müstesna “yaratılanı yaratandan ötürü sevme” ifadesi sevgi ve kardeşliği dile getirme bakımından ışık niteliğinde önem taşımaktadır. Diğer yandan ABD ve İngiltere vb daha kozmopolit toplumsal yapıdaki devletlerin tek bir üst kimlikle adlandırılması sorun teşkil etmemektedir. Belirtilen neden-lerle, bizim Anayasada da benzeri düzenleme ile TC. vatandaşlığı şeklinde tek bir üst kimlik altında yıllardır millet olarak bir arada yaşamış olduğumuz göz ardı edilerek, yıllardır ısıtılan kimseye yarar sağlamayacak bazı fanatik ayrılıkçı fikirlere hoşgörülü yaklaşmak ülkenin temeline dinamit koymakla eşdeğerdir. Bu tuzaklara düşmemek için izlenecek strateji ülkenin çimentosu niteliğindeki; tarih, din, hoşgörü kültür vb. müşterek değerleri ön plana çıkarmak şeklinde olması gerekir. Çünkü aynı gemide yaşayan insanlar arasında oluşabilecek öte-kileştirme, ayrışma gerginliği, ülke sorunlarını içinden çıkılmaz hale getirmesi kaçınılmazdır. Bu bakımdan başta sorumlu devlet organları olmak üzere aynı gemide kader ortağı olan tüm yetkililerin ve ülke insanlarının düşmanlara fırsat vermemek adına, aynı vatan, aynı aile mensubu anlayışıyla tüm vatandaşları-na empati, adalet ve sevgi diliyle yaklaşma sorumluluğu bulunmaktadır. Çünkü kimse kusursuz değildir. Aksi takdirde risk büyüktür. Kapıdaki düşmanın işi ko-laylaştırılmış olunmaktadır.

Nitekim yakın tarihte barış, demokrasi adına gelinen Irak’ta emperyalist güçler, bu paraleldeki bölücü oyunlar ile tam bir katliam yapmıştır. Irak’ın top-lumsal mozayiği olan ırk ve mezhep farklılıkları körüklenerek, ayrılıkçı kin ve fitne tohumlarıyla ülke üç parçaya bölünmüştür. Bugün artık Irak diye bir ülke yok hükmündedir. Ülkede halen üç ayrı grup, Şiiler, Sünniler, Kürtler vardır.

Page 20: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

Toplum Bilimleri • Haziran 2017 • 11 (21)290

Bunun dışında, emperyalist güçlerin Irak’taki katliamı, ülkede saymak-la bitmeyecek nitelikte ve derinlikte travma bırakmıştır. Şöyle ki: düne kadar kardeşçe yaşayan insanlar birbirine düşman edilip, soy kırıma uğratılmış veya tehditle tacizle göçe zorlanmıştır. Kuzey Irak’ta tampon bir İsrail dostu kukla Kürt devletçiği kurma projesi peydahlanmıştır. Ki bu girişim sadece Irak’ın ülke bütünlüğüne değil, bölgeye saatli bomba yerleştirmek anlamına gelmektedir. Halen Türkmen bölgesi olan Kerkük ise, oldubittilerle ayrılıkçı örgütler tarafın-dan işgal edilmektedir.

Diğer yandan aynı zamanda ülkede insanlığın ve İslam’ın ortak değeri ha-fızası olan tarihi ve kültürel değerler imha edilmiştir. Bugün emperyalist ülke-lerin Türkiye de oynamak istedikleri oyun da benzeri istikamette gelişmektedir. Çok geç olmadan komşuda, bölgede olanları iyi okuyup ibret alabilirsek ülkemi-ze gelecek bu gibi felaketler önlenmiş olur.

Esasında söz konusu risklerin önlenmesi, sadece ülkemiz açısından önem arz etmemektedir. Bu konu dünya barışı için de benzeri önemdedir. Çünkü Tür-kiye, Ortadoğu, Ortadoğu ise Dünya için kıtaların birleştiği bölge olup kilit an-lamda önem taşımaktadırlar. Bu bağlamda birinde olacak ciddi bir tehdit domi-no tesiri ile yaygınlaşacak potansiyelde olduğunun değerlendirilmesi gerekir.

5. Türkiye’de Küreselleşme Koşullarında Sarsılan Milli Kültür ve Eğitim Politikalarının (Etkinliğinin) Analizi Unutulmamalıdır ki, yaşadığımız bilgi çağında bir ülke için en önemli stratejik güç, eğitilmiş insan gücüdür. Ancak uluslararası kalitede donanımlı insan yetiş-tirmek hem çağdaş ilmin yanında, hem ülkeye özgü bir eğitim modelini gerek-tirmektedir. Bugüne kadar örnek alınan batı endeksli modellerden beklenen sonuç alınamamıştır. Emperyalist güçler pazarlarını genişletmek için hedef seç-tikleri ülkeyi ve toplumu dize getirmek adına çok çeşitli araçları kullanarak eği-tim ve kültür politikalarını kendi çıkarlarına göre yönlendirdikleri gözlenmek-tedir. Bu araçların başında medya, ekonomik ve siyasi krizler, psikolojik savaş, zihin kontrolü vs. sayılabilmektedir

Belirtilen batı kaynaklı neoliberalizm, empoze ettiği, insan doğasına aykırı nitelikteki, homo economic insan anlayışının “bireyselliği, egoizmi ve esnek yaşamı” kutsaması ve bu tür bir yaşam biçimini kaçınılmazmış gibi göstererek toplumu ayrıştırmasıyla dikkat çekmektedir. Aynı şekilde bu anlayış, geleneksel dayanışma ve bir arada yaşama bağlarını da kopararak, “insan insanın kurdu-dur” anlayışı ile her bireyi diğerine potansiyel rakip göstererek milli birliğe ciddi zarar vermektedir (Yıldız, 2008: 26).

Diğer yandan küresel hâkim güç aynı zamanda siyaset, bilgi ve iletişim teknolojilerini de kullanarak kapitalizmin aradığı insan tipi olarak kitlelere:

Page 21: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler, Ortadoğu’da Tırmandırılan Gerginlik ve Türkiye’nin Milli Güvenlik Sorunları Bağlamında İzlenmesi Gereken

Stratejiler: Milli Birlik, Kültür ve Eğitimin Önemi

291

Üretmeden tüketen, hedonist ve egoist, çok kolay sermayenin ve medyanın oyuncağı olacak duygusallıkta, okumayan, enformatik cehalet kapanındaki ço-ğunlukla hız ve haz peşinde koşan bir karakter önermektedir. Ancak belirtilen nitelikteki beyni, ruhu, aklı gerektiği şekilde eğitilmemiş, bir anlamda kişiliksiz insan modeli ulusal devlet gençlerinin rasyonel gelişme ve davranmalarını kısıt-lamaktadır (Avar, 2016: 153-154). Bu gibi adeta robotlaştırılan milli kültürden yoksun boş insanların başta emperyalizm, bölücülük olmak üzere her türlü şer güçlere alet ve yem olması kaçınılmaz olmaktadır (Yıldırım, 2005: 184) Belir-tilen nedenlerle küresel güçlerin etkisinde kalan eğitim ve kültür sistemlerinin milli çıkarlara uygun, istenen kalitede sorun çözebilen liyakatte, üretici insan yetiştirmesine de engel olabilmektedir.

Gerçekten günümüz koşullarında küreselleşmenin yol açtığı dünyadaki artan kaos ortamı, göç, çevre, silahlanma yarışı, işsizlik vb. sosyo–ekonomik sorun ve dengesizliklere dair mevcut tabloya göre diyebilmekteyiz ki, ulusla-rarası düzeyde ilgili sorunlardan sorumlu UN (BM), WHO, IMF vb. kurumlar aciz durumdadır. İnsanlığın maruz kaldığı başta can ve mal güvenliği, temel hak ve özgürlükler vb. yaşamsal sorunları çözmede çok yetersiz kalınmaktadır. O yüzden tarihi hak ihlallerinin yaşandığı günümüz dünyasının ilgili kurumlarının insan hakları not ortalaması hayli düşük seyretmektedir. Gerçekten teknoloji, bilim vb. birçok maddi alanda gelişmeye rağmen insanoğlunun mutluluğu aynı oranda artmamaktadır. Çünkü salt kâr amaçlı yeni sömürgecilik de denen kü-reselleşme akımı, huzur için ihtiyaç olan moral değerlerinin içini boşaltmakta, sonuçta ne yazık ki dünyayı yaşanılır olmaktan uzaklaştıran birçok dengesizlik ve olumsuzluklara neden olmaktadır. Gerçekten mankurtlaşan küresel güçlerin madde uğruna dünyayı adeta cehenneme çeviren sosyal, kültürel, doğal do-kuyu bozan, egoizm merkezli neoliberal politikalarının sonucu bütün insanlığa ağır bedel ödettirmektedir (Sayar, 2013: 42, 121).

Günümüzde hızla yaygınlaşan yoksulluk, düşmanlık üreten, radikalizm, küresel emperyalizm, terör ve kaos ortamı göstermektedir ki, tek kanatla uçu-lamayacağı gibi ahlakı, paylaşmayı, adaleti, insan hakları vb. moral değerlerini göz ardı eden salt madde merkezli kalkınma modelleri de insanoğluna huzur getirmemektedir. Bu nedenle Türkiye gibi küresel neo- emperyalizm kuşatması altında, riskli bir coğrafyada iç ve dış tehditlere karşı birliğini ve dirliğini ko-rumaya çalışan ulusal devletlerin, gerek milli birliği ve güvenliğini sağlamak, gerekse gençlerini emperyalizme yem yapmamaları için, onlara çağdaş bilimin yanında milli ve moral değerlerini de kazandırmaları gerekmektedir.

Aksi halde sosyalleşmemiş milli kültürüne yabancı bireylerin fazlalığı, ülke-ler için saatli bomba misali ciddi bir tehdit ve emperyalizme radikalizme zemin oluşturmak demektir. Nitekim mevcut bulgulara göre, emperyalist güçlere yem olanların çoğunun, sosyalleşme sorunu yaşayan, sosyo-ekonomik yaşam

Page 22: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

Toplum Bilimleri • Haziran 2017 • 11 (21)292

koşulları gereği devletine yabancılaşan, milli ve dini duyguları zayıf kişiler oldu-ğu gözlenmektedir.

Gerek ulusal gerekse uluslararası bulgular, çocuklarımızı özellikle nitelik yönünden geleceğe hazırlamada MEB, İnsan yetiştirme düzenimizin (Kültür, aile, medya, sokak ve dini kurumlar) yetersiz kaldığını göstermektedir. İnsan-larımızın fabrika ayarlarını bozmadan, topluma kazandırma noktasında, yete-neklerini keşfedip üretici yapma, kendisiyle ve çevresiyle barışık, hür iradeli, demokrat bir kişilik kazandırma konusunda çok başarılı olduğumuz söylene-mez. Öncelikle insanımıza, en temel becerilerden öğrenmeyi öğrenme, sorun çözme, okuma alışkanlığını kazandırma noktasında yeterli başarı sağlamamak-tadır. Dünyayı okuma becerisi bir yana Yunus’un dediği anlamda “kendini tanı-masını”, milli kültürünü, tarihini, çevreye, insana hayvana vb. yaratılana sevgi ve saygıyı vermede eksiklerimiz bulunmaktadır (Can, 2016: 185).

Türk toplumu, üzerinde sık oynanan emperyalist oyunlar ve hızlı deği-şen genç nüfus yapısı nedeniyle yönetilmesi zor karmaşık sorunlarla yüzleş-mek zorunda kalmaktadır. Bu sorunları kısaca terör, şiddet, göç, kriz, yoksulluk, eğitimsizlik, ayrımcılık, karşıtlık, şiddet, bencillik işsizlik vb. şeklinde sıralamak mümkündür. Diğer yandan içinde bulunduğumuz zor coğrafya ve kilit jeopolitik konumumuzun da neden olduğu dış kaynaklı sorunlar, iç kaynaklı sorunları-mız kadar basit değildir. O yüzden yetkililerin suni gündemlere takılmadan en stratejik kaynağımız olan insan yetiştirme düzenimizi, dijital çağ da denilen 4. Endüstri devriminin şartlarına göre hızla uyarlayarak kaliteyi yakalaması bek-lenmektedir15.

Bu bağlamda sadece tüketen değil üreten, maddi ve manevi yönden dona-nımlı yeniliğe ve öğrenmeye açık, girişimci ruh taşıyan, bilgili ve becerili nesiller ancak bu ülkeyi dünyada hak ettiği yere taşıyabilir. Onun için önce MEB ve in-san yetiştirme düzenimizin mevcut sorunlarıyla yüzleşip zayıf yanlarının düzel-tilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda bizce önem arz eden eğitim sistemimizin öne çıkan bazı temel sorunların altını çizmek gerekirse:

Bazı Temel Göstergelere Göre Türkiye de Milli Eğitim Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) "2016 Tek Bakışta Eğitim" adlı yıllık raporunda, Türkiye, 38 OECD üyesi ülke arasında 35. sırada yer almış-tır. Yine, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından 3 yılda bir 15 yaş grubundaki öğrencilerin bilgi ve becerilerini değerlendirmek için yapılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’nın (PISA) 2015’te yapılan ortak sınav sonuçlarını içeren rapora göre OECD üyesi 35 ülkenin de aralarında bu-lunduğu 72 ülke arasında Türkiye okuma becerilerinde (50), matematik(49) ile fen bilimlerinde (52) de kalmışlardır. Bu sonuçlarla Türkiye, söz konusu üç ders alanında da OECD ortalamasının bir hayli gerisinde kalmıştır.

Page 23: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler, Ortadoğu’da Tırmandırılan Gerginlik ve Türkiye’nin Milli Güvenlik Sorunları Bağlamında İzlenmesi Gereken

Stratejiler: Milli Birlik, Kültür ve Eğitimin Önemi

293

Bir yandan eğitim politikasındaki tutarsızlıklar, diğer yandan da giderek ağırlaşan ekonomik problemler gençlerimizi eğitimin dışına iterken, iş bulma imkânlarını da azaltmaktadır. Nitekim gelinen süreçte genç işsizlik trendi %23,3 gibi çok yüksek seyretmektedir (TÜİK. Şubat-2017). Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi'nin (BETAM) yaptığı bir araştır-manın sonuçlarına göre, Türkiye'de 15-19 yaş arası 2 milyon 42 bin genç, en kri-tik çağda eğitimini çeşitli nedenlerden dolayı yarıda bırakmıştır. Diğer menfi bir gösterge Türkiye genelinde en az 850 bin genç ne eğitime, ne de iş gücüne de katılabilmektedir16. Benzeri gençlik sorununa ilişkin OECD'nin raporuna göre, Türkiye'de 15-29 yaş arası gençlerin yüzde 31,3’ü ne istihdam piyasasında, ne eğitimde olup işsiz ve atıl durumda iken bu konuya ilişkin OECD’nin ortalaması ise sadece yüzde 15,5 de kalmaktadır.

Eğitimin de şekillendirdiği temel sosyal göstergeler bakımından toplumu ayakta tutan adalet, güven vb. ülkenin temel sorunlarına dair göstergelere göre sistemin alarm verdiği izlenmektedir. Türkiye’nin Yolsuzluk Algı Endeksi pua-nı ve sıralamadaki yeri 2013 yılından beri çarpıcı bir biçimde gerilemektedir. 2016 yılı Endeks sonuçlarına göre, bir puanlık düşüşle 41 puan alan Türkiye 9 basamak birden gerileyerek 176 ülke arasında 75. sırada yer almıştır. Yolsuzluk Algı Endeksi’nde ilk üç sırada Danimarka (90), Yeni Zelanda (90) ve Finlandiya (89) yer aldı. Endeksin son sıralarında Kuzey Kore (12), Güney Sudan (11) ve Somali (10) bulunmaktadır17. Bu bağlamda Dünya adalet raporuna göre Türki-ye hukukun üstünlüğü sıralamasında dünyada 113 ülke arasında 99. sırada yer bulabilmiştir (WJP Rule of Law Index 2016). Ülke içinde yaşayan vatandaşların birbirine olan güven sıralamasında da Türkiye 63 ülke sıralamasında ancak 7. sı-rada yer bulabilmiştir. En güvenilir ülke 63. sıra ile İsveç olmuştur. (http://www.ntv.com.tr/galeri/dunya/dunyanin-en-guvenli-10-ulkesi). Hâlbuki bizim kültür-de “Adalet mülkün temelidir.” Bu söz ile bir anlamda devletin yaşamasının önce her alanda adaleti gözetmeden geçtiği vurgulanmaktadır. “Gayrimüslim bir ida-re bile olsa adil yönetilirse ayakta kalabilir.” denmektedir. O yüzden “Bir devlet küfür ile değil, zulüm ile yıkılır” diye bir atasözü vardır.

Bu sorun esasında bir empati ve bir Allah inancı meselesidir. O yüzden kay-bolmaya yüz tutan bu bilincin bütün eğitim kurumlarında yeni nesile mutlaka kazandırılması gerekir. Çünkü kul hakkı (insan hakkı) Allah’ın affetmeyeceği en büyük günahlar sınıfına girmektedir (Zaim, 1992: 177; Akgündüz, 1996: 74-75).

Eğitimle ilgili diğer bir husus, dünyanın hızla 4. endüstri devrimine girdiği bir süreçte Türkiye’nin çağın gerektirdiği becerilerden sorgulama, vizyon, hayal kurma, inovasyon projeleri üretme vb. konularda küresel iş piyasasına hazırlık noktasına daha önem vermesi gerektiğidir. Bunun yanında OECD -2016 verileri-ne göre ortalamanın altında kalan yetişkinlere sözel, sayısal ve teknoloji yoğun

Page 24: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

Toplum Bilimleri • Haziran 2017 • 11 (21)294

ortamlarda sorun çözme beceri alanlarına dair verilecek örgün ve yaygın eği-timlerde etkinliği yükseltecek radikal değişikliklere ihtiyaç bulunmaktadır (TED-MEM, 2016: 2). Bu cümleden olmak üzere, mevcut sosyo-ekonomik sorunlara çözüm ararken, mesleki eğitimin özendirilmesi, okul öncesi eğitimden itibaren rehberlik hizmetlerinin ve her düzeyde staj hizmetlerinin en kaliteli standart-larda yürütülmesine ihtiyaç bulunmaktadır.

Diğer önemli bir sorun olan genç işsizlik ile mücadelede geleceğin meslek-lerine yönelik insan gücü planlanmalarını sık sık güncellemek gerekmektedir (Kayhan, 2017: 5; Can, 2016: 38-96). Diğer bir geliştirilmesi gereken sorun alanı olarak mevcut eğitim modelinde öne çıkan, ilköğretimden sonra icra edilen ez-berci sınav sistem ve modeli çağın beklentilerine cevap verememektedir. Genç-lerin öğrenmeye açık olma, farklı düşünme, hayal kurma (vizyon), yenilikçilik (inovation),yeteneklerini yeterince geliştirememektedir. Bu bakımdan halen çok başvurulan test merkezli sınav sisteminin gözden geçirilmesi gerekir. Ülke gençlerinin 21. yy da post modern denen hızlı değişen yaşam ve çalışma koşul-larına hızla uyarlanması ciddi önem arz etmektedir.

Nitekim çağın gerektirdiği endüstri 4.0 devriminin, olumlu yanlarının ya-nında olumsuzlukları da bulunmaktadır. Endüstri 4.0 de üretim daha ziyade ro-botlarla yapılacağından üretim birimlerinde mavi yakalılara ihtiyaç azalacaktır. Bu yeni oluşumda ancak program yazabilen, robotları ve makineleri yapabilen ve bu gibi programları kullanabilen insanlara ihtiyaç olacaktır. Diğerleri sanayi-den çok hizmet sektöründe istihdam imkânı bulabilecektir.

O nedenle üretimde gözlenen söz konusu hızlı değişimi ıskalamamak için ilkokuldan başlamak üzere eğitim sisteminde değişikliğe gidilmesine ihtiyaç bu-lunmaktadır. Dijital çağda eğitimin olmazsa olmazı artık her düzeyde; tasarımı, üretimi ve bilgisayar program yazılımlarının gençlere kazandırılması olmuştur. Ayrıca endüstri 4 devriminin yol açacağı işsizlik açığını gidermek için tarım ve hayvancılık eğitim ve politikalarının da üretim ve verimliliği artıracak biçimde gözden geçirilmesi gerekmektedir.

Sadece teknik alanda reform değil sosyal alanda da parlak beyinlerin ye-tiştirilmesi ve beyin göçünün önlenmesi gerekmektedir (Can, 2016180-181). Çünkü stres, egoizm, bağımlılık, şiddet, boşanma, göç, depresyon, anksiyete vb. artan oranda çözüm bekleyen karmaşık sosyal sorunlarımız bulunmaktadır (Sayar, 99: 2013). Burada bir yanılgıya düşmemek araçları amaca dönüştürme-mek gerekir. Teknoloji amaç değil araç olmalıdır. Teknolojiyi de üreten insandır. O yüzden önce insanı düzgün ve donanımlı yetiştirmek gerekir. Aksi halde insan ürünü olan teknolojinin insanı ve kültürü yutmasına izin verilmiş olur.

Üretimden amaç da esasen insanı mutlu etmektir. O yüzden insana önem vermeyen, kendi hedefleri olmayan ülkelerin başka ülkelerin ve teknolojilerin

Page 25: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler, Ortadoğu’da Tırmandırılan Gerginlik ve Türkiye’nin Milli Güvenlik Sorunları Bağlamında İzlenmesi Gereken

Stratejiler: Milli Birlik, Kültür ve Eğitimin Önemi

295

hâkimiyetine gireceğinin göz ardı edilmemesi gerekir. Ancak gelinen süreçte Türkiye’nin bir kez daha üretimde yeni bir aşama olan endüstri 4 devrimini ka-çırmamak ve onun etkilerinden olumsuz olarak etkilenmemek için eğitimde mutlak surette bilime yönelik reforma gitmesi gerekmektedir. Ünlü bilim insanı Einstein’ın dediği gibi: “Eğitim bilgi vermek ve sadece gerçeklerin öğretilmesi değildir; eğitim düşünmek için aklın eğitilmesidir.” Bugün için Türkiye’nin sor-gulayan, araştıran, analiz yapabilen yenilikçi, öğrenmeye açık nesillere ihtiyacı vardır.

Türkiye de Kültür Emperyalizmi, Kültürel Dokuda Yabancılaşma RiskiKüresel koşulların en etkili gücü dijital sistem, cep telefonları, sosyal medya, ile-tişim ağı vb. küresel medyanın empoze ettiği “çağ ötesi” popüler kültür, çocuk-ları aile ve okullara rağmen çok olumsuz etkilemektedir (Zengingönül, 2012: 102-1769). Medyanın tesiriyle çocukların artık akıldan çok duygularıyla hare-ket ettikleri, hayatın gerçeklerinden uzak amaç (tüketim, marka, moda, haz ve hız vb.) peşinde daha çok koştukları gözlenmektedir. Daha çok popüler kültür alanlarına özenti, özgürlük, sorumsuzluk, başkaldırma, bağımlılık, güvensizlik, yetersizlik, özdeşleşme, toplumdan kaçma, üretmeden tüketme eğiliminde ye-tişmektedirler. Nitekim medyanın sarsılmaz etki gücü, reklam ve modanın tesiri sonucu kitle psikolojisi ile hareket eden genç ve yetişkinlerin çoğunun bugün hayatlarının merkezinde, artık israf boyutlarında marka, moda, lüks ve hızlı tü-ketim ağırlıklı bir yaşam biçimi bulunmaktadır. Kaliteli iletişim kurma, sosyal, si-yasal katılım gibi konularda yetersiz olmanın yanında ciddi olarak ülke ve dünya sorunlarına çok fazla ilgi duyulmadıkları gözlenmektedir.

Cumhuriyet tarihinden bugüne milli eğitimde daha çok batı endeksli mo-dellerin alınması beraberinde birçok sorunları da getirmiş beklenen başarı sağlanamamıştır (Can, 2016: 23-38). Çünkü kendimize özgü bir eğitim mode-li geliştirilememiştir. Bunun bedeli olarak, MEB, çocuklarımıza etkin millî bir ruh kazandırmada yetersiz kalmıştır. Batı endeksli, maddi boyutlu, tek yönlü sistemden mükemmel insan yetiştirilememektedir. Kısaca küreselleşme Türk eğitimini daha ziyade olumsuz yönde etkilemiştir. Türkiye “eğitim sisteminin kendine özgü yönlerini yeterince koruyamamış” ve “gelişimi sadece Batı ülke-lerini örnek alma olarak görme, öğrencilerin sadece yüzeysel bilgilerle dona-tılması” sonucunu doğurmuştur (Güven, 1999: 155). Sonuç olarak, ülkemizde hâkim sistem yüzünden “kendi ulusunu ve değerlerini tanıyıp bunlara saygı duyan bireyler yerine, bunları küçümseyebilen ve iyinin hep Batı’da olduğunu düşünen bir nesil yetişmiştir” (Çetin, 2015: 12). Hâlbuki insan doğasına aykırı bir olgu olarak: “tek kanatla uçulamayacağı” açıktır. O nedenle eğitim politika-

Page 26: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

Toplum Bilimleri • Haziran 2017 • 11 (21)296

larımızın hem maddi hem manevi boyutunun olması gerekir. Aksi takdire böyle bir sistemden, başsız gövde gibi salt madde merkezli yetişecek kuşakların aile-sine milletine hizmet etmesini beklemek fazla iyimserlik olur. Ne ekersek onu biçmekteyiz. Milli benliğini bilmeyen milletlerin başka milletlere yem olmaya mahkûm olması kaçınılmazdır.

Burada bugüne kadar referans alınan batı kültürünün taşıdığı riskleri özet-lemek gerekirse: Yüzü maddeye dönük olan Batı, manevi değerleri göz ardı ede-rek “İnsanı ürettiği ve tükettiği ile ölçtü.” Bu yaklaşım Batı’ya hâkimiyet sağladı ancak mevcut bunalıma da sebebiyet verdi. Durumu The Saturday Review’in başyazarının ifadesi şöyle yansıtmaktadır: “Biz kötürüm, yarım bir hayat yaşa-maktayız. İştihalarımızı geliştirmekte fakat amaçlarımızın açlığını çekmekteyiz. Hayatımız ve hürriyetimizin bağlı olduğu daha büyük ideallerle ilgilenme yeri-ne, daha yüksek ücretle, daha büyük televizyon ekranlarıyla, arabalarla, şimdi de daha büyük füzelerle ilgilenmekteyiz” (Tozlu,2003: 3):

Diğer bir görüşe göre: Küreselleşmenin maddi ve biçimsel boyutta eğitime kısmen katkılarından, özellikle teknoloji bağlamında, söz edilebilir. Ancak insan yetiştirme boyutunda ekonomik, bencil, çıkarcı ve bireyci insanı ön plana çı-karması açısından etkisinin yıkıcı olduğu ifade edilebilir. Alternatif olarak, dün-yadan elini eteğini çekmiş, soyut ve münzevi bir yaşam tarzına sahip “Homo Spiritus” hedef değildir, ancak “homo economicus” ile “homo ethicus” arasın-da bir içsel denge”ye olan ihtiyaç çok açıktır (Sayar, 2001: 269). Toplumsal ve kişisel mutluluk için “artan gelir ve maddi refah” gerekli ama medeni olabilme açısından yeterli değildir (Yenal, 1999: 19).

Bu bakımdan köklü bir medeniyetin mirasçısı olarak tarihi, sosyal, kültürel, dini ve ahlaki, coğrafi bir dizi boyutta Türkiye toplumunun kendine özgü kimlik kodlarının çalışılması neticesinde kendini tanıma, kendine güvenme ve değer verme süreçleri ile uydu olmaksızın milli kişiliğimizle birlikte dünya ile temasa geçme, değer sunma stratejilerinin izlenmesi gerekir. Bu sayede “kendi tarih-sel, sosyal ve siyasal şartlarımızdan kalkarak ve buna uygun kavramlar üreterek kendimize bakabilmeyi sağlamamız durumunda, kendimizi anlamakta ve an-lamlandırmakta daha az yanılgıya düşeriz” ve bu Türk toplumsal hayatını “ithal kültürlerin kölesi” olmaktan kurtarır (Durgun, 2010: 41).

Bu çerçeveden bakıldığında Milli eğitim anlayışında “milli değerleri göz ardı etmeyen” bir zihniyet değişikliğinin yapılması öncelikli meseledir. Bu yapıl-madan sistemin fiziki unsurlarının iyileştirilmesi mevcut sorunların çözümüne katkı sağlamayacaktır (Şimşek, 2012: 118). Unutmayalım ki, küreselleşmenin kültürel açıdan ortaya çıkardığı en önemli sorunlar; milli kimlik krizi, toplumda yabancılaşma ve yalnızlaşan bireyler, tüketim odaklı model ve kültürel dokuda yozlaşmaya neden olmasıdır. Küreselleşme sürecinde, milli kültür yerine özelik-

Page 27: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler, Ortadoğu’da Tırmandırılan Gerginlik ve Türkiye’nin Milli Güvenlik Sorunları Bağlamında İzlenmesi Gereken

Stratejiler: Milli Birlik, Kültür ve Eğitimin Önemi

297

le ABD merkezli Batı kültürü referanslı yeni alışkanlıklar edinilmektedir. Med-yanın etkisiyle bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de küresel kültür milli kültürü zayıflatmış, evrensel ortak tüketim kültürü yaygınlaşmıştır. Kültürel bo-yutta bilişim teknolojisi ve uydu yayınları desteği ile Amerikan sinema endüs-trisinin katkısıyla yeni bir kültür empoze edilmektedir. Bu kültür medya ve eği-tim müfredatı ile toplumlara yerleşmektedir. Ülkeler henüz kültürel sınırlarını belirlememiş, toplumlar ABD merkezli haz ve hız odaklı batı kültürü karşısında özdeğerlerini koruyamaz duruma düşmüşlerdir. Ayrıca küreselleşme demokra-si projesiyle; ırk, din, mezhep, cemaat, cinsiyet, ideoloji vb. ayrıştırmayla da ulusal dokuları tahrip etmektedir. Ulusal devletler etnik, kültürel ve post mo-dern ayrımlarla paramparça edilmektedir (Kaçmazoğlu, 2002: 50). Emperyalist sermaye sömürmek adına tüketimi kamçılamanın yanında kontrolsüz tüketime direnç teşkil eden her türlü milli kültür değerlerini ateş altına almakta, gele-neksel değerlerimizin altını bir şekilde medya kanalı ile boşaltıp sulandırmaya çalışmaktadır (Kayhan, 2010: 49). Böyle bir kültürel savaş ortamında devletin, ciddi örgütlü bir misyonerlik vb. emperyalist kasırganın altında yok olmaya yüz tutan milli kültürü koruma adına bir şeyler yapması beklenmektedir. Burada en büyük risk, zayıf yanımız olarak, milli kültür yönünden eğitimsiz gençlerin batı kültürü ile zehirlenerek ülke kültürüne yabancılaşmasıdır. Çünkü manevi yönden boş bırakılan gençlerin yakın tarihte yaşanılan elim aldatılma tuzakla-rında olduğu gibi din adına hangi sapık şahsa, kirli fikre hizmet edeceklerinin kontrolü çok mümkün olmamaktadır. Nitekim memleketimiz bugüne kadar en çok yarım imamlarla, yarım hekimlerden çekmiştir. O yüzden devlet tarafından benzer kültür emperyalizm dalgalarına panzehir olarak, çocuklarımıza çağdaş bilimin yanında Kurandaki İslam’ı, ortak tarih, dil vb. ulusal değerlerin kazandı-rılmasına, öğretilmesine özen gösterilmesi gerekir. Bu eğitim gönüllü de olabilir ama böyle bir yaklaşımın, laikliğe aykırı bir tarafının olduğu düşünülmemelidir. Çünkü bugün artık ABD ordusunda bile ihtiyaç gereği imam istihdam edilmek-tedir. Belirtilen anlamda milli kültür stratejileri ile ancak en önemli ülke sorunu olan kültür emperyalizmi toplumsal kutuplaşma ve ayrışmanın önüne geçip milli kardeşlik ruhu korunabilir.

Sonuç ve DeğerlendirmeKüresel hegemonya peşindeki emperyalist güçler sömürmeden semirmenin mümkün olmadığını bildikleri için ideolojileri gereği hedef seçtikleri ülkeleri dize getirmek adına her türlü hukuk dışı araçları kullanmaktan çekinmemek-tedir. Bunlar silah ticareti, medya, para, teröristler ve radikal örgütlerle işbirliği yapmanın yanında her türlü psikolojik savaş hileleri vb. şeklinde özetlenebilir. Belirtilen nedenle söz konusu emperyalist uygulamalar ile pervasızca ihlal edi-len temel insan hakları, adaletsizliğin yol açtığı kan ve gözyaşı nedeniyle dün-

Page 28: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

Toplum Bilimleri • Haziran 2017 • 11 (21)298

yadaki barış, doğa dengesi halen tehdit altındadır. Hızlı değişimlerin yaşandığı, sosyal ekonomik dengesizliklerin tavan yaptığı haklının değil de, güçlünün haklı çıktığı, acımasız rekabetin yaşandığı dünyanın bugünkü geldiği tehlikeli süreçte, insanlık bir yandan açlık, yapay olarak çıkarılan savaşlar, ötekileştirme, terör, göç, biyolojik silâhlar gibi nedenlerle ağır bedeller ödemektedir.

Benzeri şekilde başta yoksul ve mazlum ulusal devletlere mensup geniş halk yığınları kumpası altında oldukları, neoliberalizm’in teşvik ettiği üretim dışı, rasyonel olmayan sanal ekonomi, savaş ve silah endüstrisi, kumarhane kapitalizmi, uyuşturucu ticareti vb. ürkütücü düzeyde artan lüks tüketim harca-maları, yoksulluk ve işsizlik sorunlarına rağmen yaşam mücadelesi vermektedir. Belirtilen paraleldeki küresel güçlerin kâr amaçlı keyfi uygulamalarından dolayı mağdur duruma düşen taraf, başta 11 Eylül 2001 den sonra hedefe konan kilit jeopolitik öneme sahip Türk İslam ülkeleri olmak üzere güçsüz ve mazlum ulu-sal devletler, geniş halk yığınlarıdır.

Sonuç olarak güçlü bir devlet yapısının olmadığı ve büyüme ve istikrarın yakalanamadığı gelişmekte olan ülkelerde, küreselleşmenin olumsuz etkile-ri daha belirgin biçimde yansıma bulmaktadır. Şurası bir gerçektir ki ekonomi iyi yönetişimden uzaklaştığında, uygun politikalar üretme ve uygulama ortamı kaybolmaktadır. Ülkeler her türlü emperyalist uygulamalara karşı açık konuma gelmiş demektir. Çünkü ekonomik bağımsızlık olmadan siyasi, kültürel bağım-sızlığı sağlamak çok mümkün gözükmemektedir. Fakirlik âsilik (küfrü) getirir mi-sali. Büyük düşünür Şeyh Edebali önce kendi ülkenizin (evinizin) içini düzgün tutun anlamında “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” öğütünde bulunmuştur.

Yoksulluğun oluşturduğu bataklıklar başta kültür, dil, din, tarih vb. milli bir-liği oluşturan tüm ortak değerlerin tahrip edilmesine fırsat oluşturmaktadır. Di-ğer yandan bir ülkenin çimentosu (bağışıklığı) sayılan ortak değerlerin çökmesi ise ülkeyi doğal olarak güvenliğini birliğini tehdit eden terörizm, bölücülük vb. gibi dış emperyalist oyun ve provokasyonlara açık konuma gelmesine zemin oluşturmaktadır. Bu konuya örnek olarak: Birçok ırk ve mezhebin bulunduğu ABD, İngiltere vb. batı ülkelerinde İslam dünyasına benzer vahamette (absurd) çok ciddi mağduriyetler bölücülük, terörizm nedenli can ve mal kaybı vb. mil-li güvenlik sorunlarının yaşanmadığını ve insanların suni gündemlerle travma yaşayıp meşgul edilmediklerini hatırlamak yeter. Ayrıca uluslararası arenada nesne olmak yerine özne olmak için de ekonomik bağımsızlık önem arz etmek-tedir. Bu nedenle küresel oyunun kurallarını ulus-devletlerin iyi kavraması, em-peryalist oyunlara karşı mücadele için milli kurumlarını sağlamlaştırarak ciddî, pro-aktif stratejiler geliştirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda asrın küresel sorunlarından, kriz, işsizlik ve yoksulluğun temel nedeni olan, üretim-tüketim-ücret üçlüsünün dengesi sağlanmazsa dünyamızda veya Türkiye’de ekonomik kriz ve sosyal adaletin sağlanması güç gözükmektedir.

Page 29: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler, Ortadoğu’da Tırmandırılan Gerginlik ve Türkiye’nin Milli Güvenlik Sorunları Bağlamında İzlenmesi Gereken

Stratejiler: Milli Birlik, Kültür ve Eğitimin Önemi

299

Küreselleşmenin ülkenin milli kurumlarına verdiği tahribatları önlemek adına küreselleşmeye karşı kapanmak ya da teslim olmak çözüm olmayacak-tır. Diğer yandan küresel tehditlerle, sadece ulusal stratejilerle başa çıkmak da mümkün olmayacağı için ulus üstü araçlara başvurmak kaçınılmaz gözükmek-tedir. İç ve dış politikadaki yanlışlıkların yansıması olarak; güvenlik, yabancılaş-ma, işsizlik, adalet, yoksulluk, gelir dağılımı, terör vb. siyasi, sosyo-ekonomik makro sorunlar Türkiye’de aşılamamakta, dış ticaret açığı nedeniyle az geliş-mişlik ve dışa bağımlılık çemberi kırılamamaktadır. Bu anlamda, âdeta uyuyan aslan misali, potansiyel gücümüzün gerektirdiği küresel aktör olmamızın, önü sürekli engellenmektedir.

Mevcut batı sömürü düzeni için en büyük tehdit ise az gelişmiş batı dışı ülkelerin aralarında işbirliği yapmalarıdır. Bu nedenle ülkemizin dış politikası ve dış ilişkileri geleneksel teslimiyetçi zihniyetle Washington, Brüksel, DTÖ, IMF, DB, AB, NATO, Vatikan gibi merkezlere terk edilmemelidir. Sonuç olarak dev-letimizin mutlaka hükümetlere göre değişmeyen uzun vadeli ulusal hedef ve stratejileri olmalıdır.

Dışa bağımlılıktan kurtulmak için, yeni yükselen küresel güç konumundaki batı dışı, Türk İslam Dünyası, Avrasya, Ortadoğu ve BRIC (Çin, Hindistan, Rusya, Brezilya, Asya) ülkeleri ile alternatif bağlantılar geliştirmek önem arz etmek-tedir.

Son söz olarak güçsüz ulusal devletler bakımından küreselleşme akımının en büyük tahribatı milli birliğin temel belirleyicileri olan din, gelenekler, aile yapısı, dil ve adalet, hukuk gibi moral değerleri çökertmesinden kaynaklanmak-tadır. Sonuçta neo-emperyalizm ile adeta zehirlenen yeni kuşak daha hırslı ve bencil kişilikli insanlardan teşekkül ettiği için toplumdaki dayanışma ve paylaş-ma ruhu kaybolmak üzeredir. Bu anlamda toplumun çimentosu niteliğindeki söz konusu moral değerlerinin tahrip olmasının ise hem sosyal, hem ekonomik çok yönlü olumsuz sonuçları olmaktadır. Bunlar; başta aile birliğinde zayıflama, bireysel yalnızlık, bölücülük, toplumda güven, barış, refah ve milli birlik ruhun-daki kan kaybı şeklinde özetlenebilir.

Doğal olarak her millet bu gibi emperyalist baskılar karşısında kendi kültü-rünü, birliğini koruma ve geliştirmeye yönelik insan yetiştirme düzeni ve eğitim sistemi ilgili kurumlarını toptan gözden geçirip acil tedbirler alması yaşamsal önem arz etmektedir. Bir ülkenin en önemli stratejik gücü eğitimli insan kay-naklarıdır. O nedenle emperyalist kültürün empoze ettiği gibi sadece tüketen değil üreten, maddi ve manevi yönden donanımlı yeniliğe ve öğrenmeye açık, girişimci ruh taşıyan, bilgili ve becerili nesiller ancak bu ülkeyi dünyada hak ettiği yere taşıyabilir.

Bu çerçevede 4. endüstri devrimine giriş aşamasında olan ülkemiz için çö-züm: Bilgi ve yüksek teknoloji ve inovasyona önem, verimlilik, toplam kalite,

Page 30: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

Toplum Bilimleri • Haziran 2017 • 11 (21)300

sürekli iyileşme, yönetişim, insan hakları, adalet, sosyal devlet, sosyal sorum-luluk, iş ahlakı, girişimcilik, dengeli bireyselleşme-toplumsallaşma, milli ve dini değerlere bağlılık gibi prensipler ışığında insanı merkeze alan, genel devlet ve milli eğitim politikalarının izlenmesinden geçmektedir. Ancak bu bağlamda çağ-daş maddi ve manevi boyutlu insan doğasına uygun milli stratejilerle küresel-leşmenin sosyal, ekonomik ve siyasi nitelikli olumsuzlukları elimine edilip ülke ve bölge çıkarları korunabilir.

Bu cümleden olmak üzere, batı medeniyeti, izlemekte olduğu neolibealiz-min (yeni sömürgecilik modeli) yol açtığı aşırı adaletsizlikler ve zulüm nedeniy-le adeta kendi bindiği dalı keserek, sonunu hazırlamaktadır. Diğer yandan ev-rensel düzeyde bir analiz yapmak gerekirse, küreselleşmenin yol açtığı olumsuz gelişmeler göstermektedir ki, çıkmazdaki insanoğlunun kurtuluş reçetesi sosyal adalet, barış, paylaşma ve empatiyi hep merkeze alan “Yaratılanı yaratandan ötürü sevin”, “İnsanın hayırlısı insanlığa faydalı olandır “ diyen son din İslam’ın söyleminde esasen saklıdır. Ne yazık ki İslam’ın bu mevcut kurtuluş reçetesini yaşama yaşatma ve “Asrın idrakine İslam’ı söyletme “ gibi çağdaş bilimin ışığın-da maddi ve manevi yönden hayata geçirme ve temsil noktasında halen İslam dünyası çok yetersiz durumdadır. Antiemperyalist ve hayat dini olan İslam ın küresel etkinliği ve ciddiye alınması için önce İslam âleminin ve Müslümanların her yönden kendisine çeki düzen vererek her konuda örnek olmak düzeyini yakalaması gerekir. Güneş balçıkla sıvanamaz ama İslam’a karşı haksız yapılan saldırı islamofobi gibi iftiralara da verilecek en iyi cevap bu manada çağın Müs-lümanlarına düşmektedir.

Notlar(*) Doç. Dr., KTO Karatay Üniversitesi.1 http:// www.cihandura.com/tr/makaleler/25.07.20172 https://www.academia.edu/24942298/CIA_ve_Ortadoğu3 http://www.ntv.com.tr/dunya/62-super-zengin13.05.20174 www.ozelburoistihbarat.com/Content/images/archieve/cia-dosyasi-cia-ve-islamcilar

14.05.20175 http://www.haberturk.com/dunya/haber/705343-10-yildir-iskencenin-diger-adi-guan-

tanamo 15.05.20176 http://dergiler.ankara.edu.tr/pdf, Arzı-mev’ud 13.04.20177 http://usam.aydin.edu.tr/analiz/TURKIYE_ICIN_JEOPOLTK.pdf 10.06.20178 http:// www.sonmansethaber.com/3-buyuk-sehirde-18-bin-ajan-is-basinda/16567/13.

06.20179 http://www.cihandura.com/tr/makale/ortadou-ve-tuerkyey-kan-ve-ateş-bopun-arkasin-

kueresel-şirketler-var12.06.201710 http:// www.dunya48.com/siyaset/4353-anıl-cecen-buyuk-ortadogu-mu-yeni-bizans-mi

18.07.2017

Page 31: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler, Ortadoğu’da Tırmandırılan Gerginlik ve Türkiye’nin Milli Güvenlik Sorunları Bağlamında İzlenmesi Gereken

Stratejiler: Milli Birlik, Kültür ve Eğitimin Önemi

301

11 http://www.kitapso.com/kitaplar/siyasi/6/cevat-rifat-atilhan-turk-oglu-dusmanini-tani.el.pdf12.04.2017

12 http://www.cihandura.com/tr/makaleler/Emperyalizm_Yazilari16.06.201713 http://www.aljazeera.com.tr/gorus/avrupada-yukselen-turkislam-korkusu-kullanisli-bir-

dusman17.07.201714 http:// www.ozelburoistihbarat.com/Content/images/archieve/cia-dosyasi-cia-ve-islam-

cilar.pdf13.06.201715 https://www.weforum.org/focus/the-fourth-industrial-revolution15.06.201716 http://betam.bahcesehir.edu.tr/2017/04/turkiye-yoksulluk-ve-esitsizlik 25.06.201717 http://www.seffaflik.org/cpi2016/24.06.2017

KaynaklarAcar, Y. (2015). Kardeşlik Ahlakı ve Sorumluluğu, Ankara: TDV Yayınları.

Armstrong, G. (2013). Rotchıld Para İmparatorluğu Derin Yahudi Devleti, Çev. Dr. Mert Akcan-baş Destek Y. 12.Baskı, İstanbul

Arvasi, S. Ahmet (1989). Size Sesleniyorum, Model Y. İstanbul

Arvasi, S. Ahmet (1970). İnsan ve İnsan Ötesi Yağmur Y. İstanbul

Avar, B. (2016).Zemberek, Remzi Kitabevi, İstanbul

Aydın, N. (2006). Küresel Terör ve Türkiye, Bilgi Y. Ankara

Aydın, N. (2014). Küresel Güçler Ortadoğu ve Türkiye, Kamer Y. İstanbul

Aydın, M. Ş. (2013). Hz Peygamber ve İnsan Onuru. Yeşilyurt M. (Ed), Peygamber Efendimizin Önderliğinde İnsana Saygı Bilincini Kazandırma (s.55) Ankara: DİB.

Anadolu’nun Taksim Planı, (1972). Sovyet Devlet Arşiv Gizli Belgelerinde Anadolu’nun Taksim Planı, Belge Yayınları: 4, İstanbul

Akgündüz, Ahmed (1997). İslam da İnsan Hakları Beyannamesi, OSAV, İstanbul

Allen G. (1996). Dünyayı Kimler Yönetiyor, Gizli Dünya Devleti, Çev. Hakkı Y.- İbrahim A. Milli Gazete, İstanbul

Ayverdi S. (1969). Misyonerlik Karşısında Türkiye, Turan Neşriyat Y., İstanbul

Barnet, Thomas P.M.(2005) “ Pentagon un Yeni Haritası: 21 yüzyılda Savaş ve Barış, İstanbul

Bilir, H. (2009). Terör Medya ve Devlet, IQ Y. İstanbul

Bir İngiliz ajanının hatıraları (Hatırat-ı Hampher) (1995). İslâm'ı yok etme planları,Trabzon Bele-diyesi Kültür Yayınları, Trabzon

B. Erol; S., Oktay Vd. (2008). Çökmeden, Destek Y. İstanbul

Bon, Gustave Le (1974). Kitleler Psikolojisi, Yağmur Y., İstanbul

Bulut A. Vd (2006). Küresel Saldırıya Küresel Cevap, Bilgi Y., Ankara

Can H. (2016). Milli Eğitimin Neresindeyiz? Akçağ Y., Ankara

Çağlar Ali (vd.) (2009). Terör ve Türkiye, Ed. A. Çağlar, Gazi Y., Ankara

Çakmak, H. Altunok, T. Vd. (2009). Terörizmin Finansman ve Ekonomisi, Barış Platin, Ankara

Çelenk N. (2006). Amerika’nın İslam’ı, İlgi Y. İstanbul

Dexter Filkins (September 29 2014): The Fight Of Their Lives, New Yorker

Durali Ş. Teoman ( 2016). Çağdaş Küresel Medeniyet, Dergâh Y., İstanbul

Page 32: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

Toplum Bilimleri • Haziran 2017 • 11 (21)302

Er, Halil İbrahim (2010). Peygamber Efendimizin Eğitim Metodu, ÖĞ-DER, Ankara

Erolgaç, Y. (2009). Küresel Krizi Yaratanlar, Amerikan rüyasının ve doların sonu geldi mi? İnkılap Y. İstanbul

E. Fuller, Graham (2005). Siyasal İslam’ın Geleceği, çev. Mustafa A. TİMAŞ, İstanbul

E. Fuller, Graham (2010). İslamsız Dünya, çev. Hasan K. PROFİL 2.Baskı, İstanbul

E. Jürgen (2015). Batılı Gizli Servislerden IŞID E Giden Yol, Çev: V. Ataman, Kaynak Y., İstanbul

Evcioğlu Kemal (2005). ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi, Umay Y. İzmir-

Ford H. (2012). Beynelmilel Yahudi, Kum Saati Y., İstanbul

Filkins, D.: The Fight Of Their Lives, New Yorker, (September 29, 2014)).

Gümüş M. Sıddık (2012) Bir İngiliz Casusunun İtirafları, Hakikat Y., İstanbul

Günay T. (2004). Misyoner Örgütleri ve Misyoner Faaliyetleri, ATO, Ankara

Gürkan A. (2012). İslam Kültürünün Garbı Medenileştirilmesi, Nur Y., Ankara

Holford J. (1986) “Kültür Terörizmi”, Kubbealtı Akademi Mecmuası 1986,İstanbul

Hunke, S. (1979). Avrupa’nın üzerine doğan İslâm Güneşi, çev.: Servet Sezgin, Bedir Yayınevi, İstanbul

İlhan, Atila (2003). Hangi Küreselleşme, İŞ B. Kültür Y. İstanbul

İlhan, Suat (2006). Türklerin Jeopolitiği ve Avrasyacılık, Bilgi Y., Ankara

Jonathan Schroden: Obama's Confusing Al Qaeda Strategy, Real Clear World, (June 19, 2014).

Kaçmazoğlu, H.B. (2002) “Doğu-Batı Çatışması Açısından Globalleşme” Eğitim araştırmaları dergisi sayı:6 44-45

Kalyoncu H. Kazancı M. Vd. (1996). Siyasi Putlaşmalar ve Karizma, Ed. Dr. Hamdi K., Alıç M. Ankara

Kandemir, F. (2007). Fahreddin Paşa'nın Medine Müdafaası: Peygamberimizin Gölgesinde Son Türkler, Yağmur Y., İstanbul M.-Mete Ö.L.M. (2006). Dünyayı Kimler Yönetiyor, TİMAŞ, İstanbul

Karamısır Sami,(1990) Bize Göre Milli Mutabakatlar ve Stratejik Araştırmalar Enstitüsü, Faysal Y. İstanbul

Kayhan, N. (2010). Küreselleşme Sosyal Devlet ve Haklardaki Geri Çekilme Bağlamında Türkiye de Yıllık İzin Hakkı ve Uygulama Sorunları, TES-İŞ, Ankara

Kayhan, N. “Medyadaki Şiddet Kültürünün Çocuklara Etkisi ve Mağduriyetler" Toplum Bilimler Dergisi 9. Cilt Sayı 18. Ankara 2015

Kayhan, N. 21. Yüzyılda Japonya’da İnsan Kaynakları Yönetimi ve Endüstriyel İlişkiler Sistemin-deki Değişim, Karizma Ltd. Şti. Ankara, 2009

Kayhan , N. (2017) AStatistical Study into the Globalized Youth Unemployment Problem Of Turkey, Journal of Current Researches on Business and Economics (JoCReBE), Volume 7, Issue: 1

Kayhan, N. “ AB Sürecinde Türkiye’nin Meslek Eğitiminde Verimlilik Arayışları ve İstihdam” Bilgi Çağında Türk Kamu Yönetiminin Yeniden Yapılandırılması – 11,Beta Yayıncılık, 371-397, İstanbul, 2007

Kayhan, N. Türk Çalışma Hayatında Çalışan Çocukların Sorunları, Ankara, 1997 (Doktora Tezi)

Keıth, Jim,(2015). Zihin Kontrol, Kriminal Kitaplar, İstanbul

Koçdemir, K. (2002). Küreselleşme, Ötüken Y., Ankara

Kurtoğlu, Ramazan-Özgen C. Canan (2016) Küresel Düzenin Şifreleri Asi Kitap Y. İstanbul

Page 33: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler, Ortadoğu’da Tırmandırılan Gerginlik ve Türkiye’nin Milli Güvenlik Sorunları Bağlamında İzlenmesi Gereken

Stratejiler: Milli Birlik, Kültür ve Eğitimin Önemi

303

Kurtoğlu R. (2013). Küresel Ekonomik Kriz Yeni Dünya Düzeni, ORION, Ankara

Mahalli, H. (2016 b). Al Sana Bahar, Destek Yayınları, (İstanbul, 2016b), s.185-197

Marrs, T. (2003). Majesty Dark Uluslararası Güç Odakları, çev. Ali Çimen, Timaş, İstanbul

Marrs, T. (2002). İlluminati Entrika Çemberi, çev. Ali Ç. Petek D.,Timaş, İstanbul

Obama's Confusing Al Qaeda Strategy, Real Clear World, (June 19, 2014).

Perkins J. (2006). Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları, çev. Murat Kayı, APRIL Y., İstanbul

Saunders, Frances Stonor(2016). Parayı Veren Düdüğü Çaldı, Sanat Ve Edebiyat Dünyasında CIA Parmağı, Çev. Ü. İnce, İmge, İstanbul

Oktay, S. (2008). Hedef Türkiye, Otopsi Y. İstanbul

Sayar K. (2013). Özgürlüğün Baş Dönmesi, TİMAŞ, Ankara

Şen Y. Furkan (2004). Globalleşme Sürecinde Milliyetçilik Trendleri ve Ulusal Devlet, Yargı Ya-yınevi, Ankara

Tarhan, N. (2006). Psikolojik Savaş, Gri Propaganda, TİMAŞ, İstanbul

TEDMEM (2016) OECD Yetişkin Becerileri Araştırması: Türkiye İle İlgili Sonuçlar, Ankara

Thomas P.M. Barnet (2005) “ Pentagon un Yeni Haritası: 21 yüzyılda Savaş ve Barış, İstanbul

Tokalak, İ. (2016). Kapitalizmin Soygun Düzeni, Dünyayı Soyanlar ve Metodları, Ataç, İstanbul

Turan, O. (1969). Türkiye de Siyasi Buhranın Kaynakları, Turan Neşriyat Yurdu, İstanbul

Uçar A. (2009). Dünyanın Başbelası Siyonistler, Adım M. Konya

Yeniçeri Ö. (2017). Hedef İslam İslam’a Yönelen Küresel Stratejiler, Kripto, Ankara

Yıldırım M. (2005). Sivil Örümceğin Ağında, UDY 9.Basım, Ankara

Zaim S. (1992). İslam İnsan Ekonomi, yeni Asya, İstanbul

Zengingönül, O. (2012). Küresel Put: Tüketim Ekonomisi Yeni Sapkınlık: Sosyal Bilinç, Nobel, Ankara

İNTERNET KAYNAKLARI

Fourth-industrial-revolution, https://www.weforum.org/focus/the-

dunya/

Dunyanin-en-guvenli-10-ulkesi, http://www.ntv.com.tr/galeri/

Cevat-rifat-atilhan-turk-oglu-dusmanini-tani

http://www.kitapso.com/kitaplar/siyasi/6/.el.pdf,sh 10-81

Küreselleşme Bilgileri\imp bölücülük, Küresel Sermaye ve Terör .html https://www.youtube.com/watch?

E:\\Endülüs’ünYıkılışınaİlişkinMülahazalar,http://dergiler.ankara.edu.tr/dergi-ler/37/781/10026.pdf,

Osmanliya-karşi-arap-ayaklanmasi-ve-lawrencen-rolue&Itemid=49&option=com_content&view=article

http://www.izzettincopur.com/index.php?catid=44:tarh-olaylar&id=45:

AkilIngilizDerinDevletininIcyuzu, http://ingilizderindevleti.net/ust_2b_tr.pdf

Yılmaz,S., Küresel Terör, Işid ve Sonrası, http://www.academia.edu/8795997/K%C3%BCresel_Ter%C3%B6r_ve_I%C5%9E%C4%B0

Yılmaz, S. Türkiye _Için_Jeopolitik .pdf http://usam.aydin.edu.tr/analiz/

Page 34: 21. YÜZYILDA KÜRESELLEŞMENİN YOL AÇTIĞI …toplumbilimleri.com/files/9de4d27c-6d00-4bb1-9e60-bff974647c4916 MAKALE...21. Yüzyılda Küreselleşmenin Yol Açtığı Adaletsizlikler,

Toplum Bilimleri • Haziran 2017 • 11 (21)304

Endulusturkiye.htm http://www.endulus.net/endulusgezi/

Salahi R. Sonyel, http://akademikperspektif.com/2014/03/31/ingilizlerin-arap-burosu-ve-os-manli/, ‘‘Albay T.E Lawrence, Haşimî Araplarını Osmanlı İmparatorluğuna karşı ayak-lanmaları için nasıl aldattı ?’’, Belleten, C.LI, no.199 (Nisan 1987), s.234.

Değer,M. E.http://www.e-kitapoku.com/oltadaki-balik-turkiye

Avar,B.http://auto-download.com/download/get/CqASO9WD/ _hangi_dünya_düzeni_pdf.html

Taşdemirci, E. Ajan Okulları, http://sbedergi.erciyes.edu.tr/sayi_10/sayi_10_02_(13-28).pdf

Çeçen A. Ortadoğuda Son Durum, https://www.google.com.tr/#q=www+efece+haber+com

Mutluluğun Ekonomisi, Bir Küreselleşme Eleştirisi (Economics of Happiness),https://www.youtube.com/watch?v=cu_Ab-izkGI

Cantekin, Ömer Faruk, Küreselleşme ve Eğitim: “homo economıcus” eğitim anlayışı-nın dönüşümü,http://acikerisim.selcuk.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/hand-le/123456789/3660/422411.pdf?sequence=1

Eğilmez.M. Endüstri Devrimi,http://www.mahfiegilmez.com/2017/05/endustri-40.html

Çeçen Anıl, A.B.D den O.B.D ye gidiş http://www.efecehaber.com/yazaroku.asp?ids=13192,

Dura C. Emperyalizm Türkiye Gibi Ülkelerin Gelişmesini Nasıl Engelliyor?, http://www.cihan-dura.com/tr/makaleler/Emperyalizm_Yazilari, 18.06.2015

Yılmaz S. cia-ve-islamcilar-http://www.ozelburoistihbarat.com/Content/images/archieve/cia-dosyasi- sh.7

Küçük A. Yahudilik te "Arz-ı Mev'ud" Anlayışının Boyutları, http://dergiler.ankara.edu.tr/der-giler/37/777/9939.pdf

Çeçen,A.buyuk-ortadogu-mu-yeni-bizans-mi-turkiye-hazirlikli-olmal.http://www.dunya48.com/siyaset/4353-anl-cecen-

Buyuk-sehirde-18-bin-ajan-is-basinda/16567/http://www.sonmansethaber.com/3-

Dura,C. BOP’un-arkasinda-kueresel-rketler-var http://www.cihandura.com/tr/makale/orta-dou-ve-tuerkyey-kan-ve-atee-boğan-

Eqbal Ahmad: Terrorism: Theirs and Ours, A Presentation at the University of Colorado, Boul-der, (October 12, 1993) .http://www.sangam.org/ANALYSIS/Ahmad.htm

Avrupada-yukselen-turkislam-korkusu-kullanisli-bir-dusmanhttp://www.aljazeera.com.tr/go-rus/

Super-zengin-dunyanin-geri-kalan-yarisindan-daha-fazla-servete-sahip.http://www.ntv.com.tr/dunya/62-

10-yildir-iskencenin-diger-adi-guantanamo http://www.haberturk.com/dunya/haber/705343-

Turkiye-yoksulluk-ve-esitsizlik, http://betam.bahcesehir.edu.tr/2017/04/

Education at a Glance 2016,OECD Indicators http://www.oecd-ilibrary.org/sites/d633e588-tr/index.html?itemId=/content/summary/d633e588-tr&mimeType=text/html