37196477-nikos-kazancakis-zorba

168
 Harflere Bölünmüþ Zaman edebiyat haritasýnda gezintiler Ayfer Tunç

Upload: meli-perry

Post on 08-Apr-2018

223 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 1/168

Harflere Bölünmüþ Zaman

edebiyat haritasýnda gezintilerAyfer Tunç

Page 2: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 2/168

Harflere Bölünmüþ Zaman

edebiyat haritasýnda gezintiler

Ayfer Tunç

Harflere Bölünmüþ Zaman

edebiyat haritasýnda gezintiler

Editör: Cem Uçan

Sürüm: Þubat 2007

Tasarým: Murat Gülsoy

© 2007 altkitap

Yapýtýn tüm yayýn haklarý saklýdýr. Tanýtým için yapýlacak kýsa alýntýlardýþýnda yayýncýnýn izni olmaksýzýn hiçbir yolla çoðaltýlamaz.

Page 3: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 3/168

www.altkitap.com

[email protected]

Page 4: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 4/168

Ayfer Tunç

1964'te Adapazarý'nda doðdu. Ýstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nibitirdi. Üniversite yýllarýnda çeþitli edebiyat ve kültür dergilerine yazýlar yazmayabaþladý. 1989'da Cumhuriyet gazetesinin düzenlediði Yunus Nadi ÖyküArmaðaný'na katýldý, Saklý adlý yapýtýyla birincilik ödülü aldý. 1999-2004 arasýndaYapý Kredi Yayýnlarý'nda yayýn yönetmeni olarak görev yaptý. 2001 yýlýndayayýmlanan Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek adlý yapýtý, 2003 yýlýndayedi Balkan ülkesinin katýlýmýyla düzenlenen Uluslararasý Balkanika Ödülü'nükazandý ve altý Balkan diline çevrilmesine karar verildi. Ayný yapýt 2006 yýlýndaArapça'ya çevrildi ve Suriye ve Lübnan'da yayýmlandý. Tunç'un 2003 yýlýnda, SaitFaik'in öykülerinden hareketle yazdýðý Havada Bulut adlý senaryosu filme çekildive TRT'de gösterildi.

Page 5: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 5/168

Kitaplarý: Saklý (Öykü, 1989, Cem Yayýnlarý); Kapak Kýzý (Roman, 1992, SimaviYayýnlarý); Ýkiyüzlü Cinsellik (Araþtýrma, Oya Ayman'la birlikte 1995, AltýnKitaplar); Maðara Arkadaþlarý (Öykü, 1996, YKY); Aziz Bey Hadisesi (Öykü,2000, YKY); Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek (Anlatý, 2001, YKY), Taþ-Kaðýt-Makas (öykü, 2003, YKY); Evvelotel (öykü, 2006, Can) ve "Ömür DiyorlarBuna" (öykü-anlatý, 2002, altkitap.com)

Page 6: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 6/168

Page 7: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 7/168

Page 8: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 8/168

Harflere Bölünmüþ Zaman

edebiyat haritasýnda gezintiler

Okuryazara dokunan hayat

3Geçen Gün Ömürdendir6Vakit Bulmalý Kurtarmak ÝçinGeleceði

10Amerika Korkusu

15Geç Kalmýþ Bir Ýthaf

17Samimiyet Fazlasý

19Evlat Olmaktan Hareketle Annelik

22Endüstriyel ve Sanatsal BirMalzeme Olarak Domates

24Kediler, Köpekler ve Edebiyat

28Geçilen Bir Mekân Üstüne FikirUçuþu

32Yaz Tatili: Zamanýn Katili

35Yolculuk

Okuryazarlar için

40Öykü Edebiyatýn Gayri MeþruÇocuðudur

42Teþekkür Ederim Anne

46Yapýtýn Ünü Yazarýný Aþarsa

50Biyografiler Adalet Daðýtýr mý?52Kitap Âleminde Familyalar

Page 9: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 9/168

55Dünya Bana Dokunuyordu

58El Yazýsý

60Emek, Umut, Yarýn

62Kitap Kutsal Bir Nesne Deðildir64Kütüphaneleri Sevmem

66Yazarlýk Meslek midir?

68Okur, Yazarsa

70Fâni Dünya, Fâni Edebiyat

72Okur, Yazara Baský Yapma

74Pasif Okurdan Aktif Okura75Tefrika Meselesi

78Þairler Þiir Yazýyor Ama

80Bilgi Çantasý

82Nemeçek

Yazarlar Hakkýnda

85Oðuz Atay: Bir Tür DNA

89 Ben Asrýmda Yalnýzým

93Büyük Ulus Büyük Edebiyat

97Seniha, Cemal ve Ötekiler

99Ev cimen Þairin Ev cil Þiiri

101 Haritada Bir Nokta : Ada, Anlatý,Varolmak

107(Flâneur) Sait Faik

111Karanlýk Bahçenin Görkemli Aðacý

118Annelerin Dayanýlmaz Aðýrlýðý

124Öðrenme nin Enis Batur u

126 Deðirmen Döner Sýrça Köþk Durur

135Céline Hayatýmýzý Deðiþtirebilirmi?

Page 10: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 10/168

137Céline ve Kötülük

139Gidenlerin Tümü Nasýl HaksýzOlabilir?

141Freud ile Benjamin

Page 11: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 11/168

Okuryazara Dokunan Hayat

Page 12: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 12/168

Geçen Gün Ömürdendir

Derler ki, hattatlar uzun yaþarlar, çünkü yazarken bir hata yapmamak için nefeslerinitutarlar. Ýnsan ömrünün, ilahi gücün insana bahþettiði sayýlý nefesten ibaret olduðunainananlar için her an alýp verdiðimiz nefes, ömrü belirleyen bir zaman birimidir ki, bu durumda

zamaný adlandýrmak, bölmek ya da iþaretlemek için kullandýðýmýz kelimelerin hiçbir anlamýyoktur; her nefes son nefes olma ihtimalini taþýr ve son nefesin tutulabildiði ölçüde ömüruzar. Bu da son nefesin son saniye olmadýðý anlamýna gelir.

Sözü biraz dolaþtýrmak durumundayým, çünkü herhangi bir birimle sýnýrlanmýþ zamanparçalarý beni pek etkilemez. Yirmi dört saat ya da zamaný ölçmeye, adlandýrmaya yönelikher türlü birim çýplak kavram iken bana çok matematiksel gelir. Matematik, bir yanýmýheyecanla ilgilendirir ama diðer yanýma göre üstünlüðü yoktur.

Çocukluk çaðýnýn etkisiyle olsa gerek, yýl benim için ocakta baþlamaz. Yeni bir yýlý 1Ocak ta baþlatamayan bir kiþi için günün anlamý ne olabilir o zaman? Elips biçimindeolduðunu öðrendiðimiz dünyanýn hem kendi çevresinde, hem diðer gezegenlerle birliktegüneþin çevresinde dönüyor olduðu bilgisinin zihnimde yarattýðý iç içe elipsler her türlüzaman biriminin -günmüþ, aymýþ, yýlmýþ- bizim dýþýmýzda bir þey olduðu duygusunu verirbana, bu birimler benim naçiz aklýmý karýþtýran, elipslerin yarattýðý karmaþýk bir helezoniçinde sonsuz bir simetrinin görünüþüdür. Takvim ne zaman yýl denen birimi sonsuzhelezonunun içinde tüketip 1 Ocak a gelse pek uzun sürmeyen bir boþluk duygusunakapýlýrým. Sanki zaman, içinde benim yer almadýðým bir boyuta aittir; bu boyutun, bir açýdbakýldýðýnda da benim gündelik hayatýmý etkilemesi söz konusu deðildir.

Elbette her yýlýn bir baþlangýcý vardýr. Benim için yeni bir yýl sonbaharýn herhangi biraþamasýnda baþlar. Çocukluðumda bu, okulun açýldýðý tarih olurdu genellikle. Okul hayatýmý

Page 13: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 13/168

tamamlayalý çok olduðu halde, bir tür kadim his ya da imge kalýntýsý diyebileceðim bu sezgsonbaharýn bir baþlangýç olduðunu düþündürür bana. Bunu zihnimde böylesine kuvvetli birimgeye dönüþtüren þeyin vaktiyle sýnýflarýmýzýn duvarlarýna asýlan mevsimler atlasý olduðusanýyorum, mevsimler atlasýna bakarak, neden yeni bir yýl kýþýn ortasýnda baþlar diyedüþünürdüm, aralýk da kýþ ayý olduðuna göre?

Ay, yýl, gün, saat, dakika ve diðer birimler kuvvetli etkiler uyandýrmaz bende, amamevsimin kavramsal gücü büyüktür. Mevsimin sýnýrlarý yoktur çünkü, takvimlerdeiþaretlenemeyen ama hissettiðimiz bir baþlangýcý, yaþadýðýmýz bir etkisi ve yine hissettiðbir bitiþi vardýr. Þiirseldir de bu belirsizliði. Ruh halimizi deðiþtirir. Dolayýsýyla yirsaate,daha doðrusu yirmi dört saatlere bakýþým her an deðiþiklik göstermeye hazýrdýr.

Varolmanýn anlamýna iliþkin problemleri az ya da çok hisseden herkes gibi benim dezamanla, dolayýsýyla yirmi dört saatle zorum var. Ýnsan yýllarý arkasýnda býrakmayabaþladýðýný anladýktan sonra, günün üstünde daha çok durduðunu farkediyor. Ama hangiyirmi dört saatten bahsedebilirim? Sýcak nedeniyle nefes almakta zorluk çektiðimiz -hattatýn

ömrünü uzatan- bir yaz gününden mi, kar nedeniyle eve kapanmak zorunda kalýnan bir kýþgününden mi, Orhan Veli ye eve tuz götürmeyi unutturan bahar gününden mi?

Haftanýn günleriyle, mesai saatleriyle, türlü tatillerle belirlenmiþ bir hayat yaþayanlariçin pazar günlerine ait yirmi dört saatin içerdiði çeliþkili ruh hali, edebiyatýn esaslýolmuþtur mesela. Pazar günleri modern zamanlarýn en sorunlu vaktidir. Zamanlar içinde en üstünde durulasý zaman.

Bir yaným, zamaný, içinde yolumu kaybettiðim ve gizli bir düzeni olduðuna inandýðýmiç içe geçmiþ helezonlar dizisi olarak görüp uzak durmaya çalýþsa da, bir yaným saate çokbaðlýdýr. Bildiðimiz saattir bu, sekizi çeyrek geçe, on bire yirmi kala gibi kolaycaokuyabildiðimiz saat. Saatsiz kalýrsam körleþirim, zamaný bilmek zorundayým sanki, tahminde edemem üstelik, saate bakmam gerekir. Günde kaç kere saate bakýyorum, bilmiyorum.Ama çok sýk baktýðýmý biliyorum.

Bir saatlerin gösterdiði zaman vardýr benim için, bir de içimde saatlerin gösterdiðindendaha hýzlý akan bir zaman. Ýçimdeki zamanýn herhangi bir birimi yok ne yazýk ki, sadecehissedebildiðim bir þey bu, tarif etmem imkânsýz. Bazen þöyle düþündüðüm olur: saatleringösterdiði zamana göre olan ömrüm ile içimde akan zamana göre olan ömrümü kýyaslasam,hangisine göre daha uzun yaþamýþ olacaðým? Bilmiyorum.

Okumayý öðrendiðimden beri, yaþadýðým her bir yirmi dört saatin ortak noktasý,baþkalarýna ait olan bir zamaný hayatýma konuk etmemdir. Böyle söyleyince çok karmaþýk

Page 14: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 14/168

görünüyor ama, söylediðim çok basit bir þey aslýnda. Bir biyografi okumuþumdur mesela,baþka bir hayattan benim hayatýma bir zaman parçasý taþýnmýþ olur ve böylece zamançoðalýr, yani o sözünü ettiðim, gizli bir düzeni olan helezonlar.

Yirmi dört saat dendiðinde beliren katý çerçeve, gün dendiðinde silinir, istenirsekaranlýk bir hüzünle dolar kelimenin içi.

Bir Erzurum türküsünün dediði gibi:

Bu daðlar kömürdendir

Geçen gün ömürdendir.

Page 15: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 15/168

Vakit Bulmalý Kurtarmak Ýçin Geleceði

Ne yazýk! Vakit de yok kurtarmak için geleceði

Düþünsek bile þimdiden düþünemiyoruz ya

Üstelik ne çýkar bundan ve ne katardý yaþamamýzaHiçbir þey! Çünkü ne varsa içimizde gelecek için

Sanki bir öyküsü bu, hayatý süslemenin

Edip Cansever

Geçmiþ veya gelecek söz konusu olduðunda, aklýma hemen Edip Cansever inyukarýdaki dizeleri gelir. Bu yazý içinde baðlamý pek kuvvetli olmayan söz konusu dizeleriçýplak haldeyken taþýdýklarý yoðun anlam öylesine zihnime iþlemiþ ki, mýrýldanmadangeçemem.

Bu dizeler Cansever in Umutsuzlar Parký adlý on dört parçalý uzun þiirinin onuncuparçasý içinde yer alýr. Dizelerin Umutsuzlar Parký adlý bir þiire ait olduðunu bilmek,kurtarmak için vaktin olmadýðý, bunu düþünemediðimiz fikri, beni de alýr, umutsuzlar parkýgötürür. Þiir, üstünde durmak istemediðimiz bir gerçeðin yakýcýlýðýný barýndýrýr. Yaratmayvakit bulamadýðýmýz geleceðin, aslýnda, hayatý süslemekten ibaret olduðu fikri ise bizi saartýk, umutsuzlar parkýndayýzdýr.

Ama þiirin iç kuvveti öylesine büyüktür ki, dizelerin içerdiði garip umutsuzluðu þiiringüzelliði yokeder. Böyle güzel bir þiir yazýlmýþsa, geçmiþ boþa geçmemiþtir ve geleceðikurtarmak için hâlâ vakit vardýr. Olmalýdýr.

70 li yýllardaki gündelik hayatýmýza iliþkin kitabým Bir Maniniz Yoksa Annemler SizeGelecek yayýmlandýktan sonra, þaþýrtýcý bir süreç yaþadým. Kitabý çok sevmiþ okurlarýn birkýsmýnýn marazi denebilecek kadar geçmiþe takýlýp kaldýklarýný gördüm. Bu tür okurlar için

Page 16: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 16/168

kitap, benim yazma amacýmdan büyük ölçüde saptý, kalan okurlarýn büyük çoðunluðutarafýndan da bir nostalji nesnesi, bir özlem metni, çocukluða veya eski yýllara gidiþin b kýlavuzuna dönüþtü. Konuþtuðum ya da yazýþtýðým hemen her okur, o yýllarýn çok güzel yýllaolduðunu, birçok þeyi kaybetmiþ olduðumuzu bugün anladýklarýný söylüyordu. Budüþüncelerinde haksýz sayýlmazlardý, ama hayatý zorlaþtýran eksikliklerin kýsmen veyatamamen giderilmiþ olmasýný hiç dikkate almýyorlar, tümüyle soyut ve kimi zaman tartýþýlabdeðerler üzerinden esef dolu yorumlar yapýyorlar, dahasý kaybetmiþ olduðumuzudüþündükleri deðerleri yeniden kazanma konusunda herhangi bir fikir üretmeyi gerekligörmüyorlardý. Yaþarken neþeli oluþuyla ün salmýþ bir ölünün ardýndan tutulan, coþkulu vegarip bir yas gibi yaþýyorlardý kitabý. Onlar için bir devir kapanmýþtý da, paylarýna geleinþasý için düþünmek deðil, geçmiþe aðýt yakmak düþüyordu sanki.

Beni de bu coþkunun en büyük ortaðý kabul ediyorlar ve mutlu, neþeli, umut dolugeçmiþin bir sözcüsü olarak görmek istiyorlardý. Böyle olmam gerektiði konusunda hiçkuþkularý yoktu. Doðrusu ben de onlarý yaþadýklarý bu tuhaf ve coþkulu yas konusunda tamanlamýyla hayal kýrýklýðýna uðrattým diyemem, çünkü henüz kitabýmýn böyle alýmlanmasýnýnanlamýný çözmeye çalýþýyordum.

Oysa benim geçmiþe olan düþkünlüðüm, geleceðe olan düþkünlüðümden fazladeðildir. Üstelik yoksunluk ve yoksullukla geçen, gündelik hayatýn çok zor olduðu, ülkeninsiyasal açýdan büyük bir karanlýk yaþadýðý dönemden söz ediyordum, yer yer o yýllarýnyoksunluðunun yarattýðý dar kafalýlýkla eðlenen bir yaný da vardý kitabýn. Her ne kadaryazdýklarým gündelik hayata iliþkin olduðu için yetmiþlerde yaþanan büyük karanlýðadeðinmesem de, bu gölgenin farkýnda olunarak okunacaðýný düþünmüþtüm.

Öyle olmadý. Nedenini çok düþündüm. Sanýrým hemen herkes hayatlarýnýn en mutludöneminin çocukluklarý olduðunu düþünüyor ve çoðunda yetmiþli yýllara denk gelençocukluklarýndan kaynaklanan bir dönem sevgisi oluþuyordu. Beni asýl düþündüren,okurlarda, bu sevgiyle doðru orantýlý olarak geliþen bugüne karþý kayýtsýzlýk ve gelecekkorkusu, hatta geleceði hiç düþünmeme eðilimi oldu. (Ne yazýk! Vakit de yok kurtarmak içingeleceði, düþünsek bile þimdiden.) Oysa geleceksiz kalýnsýn diye yazmamýþtým bu kitabý,basit bir amaçtan hareket etmiþtim, geçmiþe iliþkin bir kayýt býrakmak istemiþtim.

Geleceðin umut olmaktan çýktýðý dönemlerin toplumsal bir depresyona yolaçtýðýnýdüþünüyorum þimdi. Epeydir toplum olarak içinde bulunduðumuz ve giderek aðýrlaþan birdepresyon bu. Belki aslýnda dünyayý da bu depresyona dahil etmek gerekir. Yetmiþlerdetoplumsal olarak yaþananlar gelecekteki karanlýða iþaret ettiði halde, bir yarýn düþüncesigelecek fikri kuþaklarý ayakta tutuyor, her þeye raðmen umutlu olmaktan vazgeçilmiyordu.

Page 17: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 17/168

Yetmiþlerden sonra seksenleri doksanlarý yaþadýk, büyük bir heyecanla karþýladýðýmýzmilenyum, 2000 yýlý boyunca günlük dile egemen oldu. Artýk 2005 teyiz, zamanýn çok hýzlýgeçtiði doðru. Milenyumu telaffuz ettiðimiz zamanlarý düþünüyorum da, gelecek gerçektenbüyük bir hýzla dün oluyor.

Bir vesile ile henüz yirmili yaþlarýnda olan gençler tanýdým, seksenlerin baþlarýndadoðmuþlar. Onlar için seksenli yýllar týpký bizim yetmiþlerimiz gibi bir özlem dönemioluþturuyor þimdi. Onlarýn da seksenlerin kiþisel veya genel anýlarýný, kavramlarýný,durumlarýný hatta nesnelerini biriktirdiklerini, bu dönemle duygusal bir alýþveriþ halindeolduklarýný biliyorum. Bu, bir açýdan hemen herkesin çocukluðunun, hakiki bir mutlulukdönemi olarak algýlanmasýndan kaynaklanýyorsa da, bir açýdan geleceksiz kalmakla iliþkilibana kalýrsa. Ben ve yaþýtlarým yirmili yaþlarýmýzdayken hayatýmýzýn hakiki mutlulukdönemini aramýyorduk, gelecekle iþimiz vardý. Ama sözünü ettiðim gençler gelecektenkonuþmak istemiyorlar. Gençliklerinin enerjisi, yarýna yönelik düþüncelerini sorduðumdabuharlaþýyor. Fazlasýyla gerçekçiler. Onlarý karanlýk bir yarýnýn beklediðini düþünüyorlarüstünde uzun boylu söz etmeye yanaþmýyorlar, çoðunluðu günü, âný yaþamak istiyor ve neyazýk ki pek de haksýz deðiller. Bazen onlarda, zamaný durdurmak, dondurmak, belli birdönem içinde dönüp durmak ve böylece ömrü tamamlamak arzusunun varlýðýný

hissediyorum. Ýçlerinden biri, ki çok okuyan, hayat hakkýnda düþünen bir genç, þöyle dedigeçen gün: Dünya þu anda yok olsa çok memnun olurum.

Ýnsan yaþlandýkça hayat ben bu filmi gördüm cümlesiyle dolar. Yeni ve þaþýrtýcý olanazalmýþtýr artýk, yaþanan her ânýn geçmiþte üç aþaðý beþ yukarý bir benzeri olmuþtur. Hayatecrübesi dediðimiz þey bir tür hayat bilgisi birikimi oluþturur ve bu büyük bilgi gençiçin yeni ve þaþýrtýcý olaný yaþlý insan için eski ve doðal hale getirir. Yaþlýlar için geda heyecan verici olmayabilir, gençler için hayatýn enerji kaynaklarýndan biri yarýn fikri olmalýdýr. Ama deðil.

Hani hayatta tuhaf engeller olur bazen, gözle görünmez, örneðin çok istediðiniz birþey birkaç defa denemenize raðmen bir türlü gerçekleþmez, sanki ruhsal bir engeldir bu,görünmez bir el önler bunu baþarmanýzý, kendinizi duvara dayanmýþ gibi hissedersiniz. Böylzamanlarda kimileri içine dönmeyi tercih eder, tekrar denemekten vazgeçer, kimileri bu engeli aþmak konusunda kararlý davranýr ve baþarýr da.

Ben de toplumsal olarak gelecek fikriyle aramýzda böyle görünmez bir engel olduðuduygusundan kurtaramýyorum kendimi. Bunun toplumsal ve ekonomik nedenlerinin elbettefarkýndayým. Ama kâðýt üstünde çok kategorik, çok bildik, hatta çok uzun vadede çözülebiligörünen bu nedenlerin, bugün bir tür ruhsal engele dönüþtüðünü görmek bana acý veriyor.

Page 18: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 18/168

Bugünün gençleri bir gün mutlaka gelecek olan o yarýnýn karanlýk olduðunu biliyorlar, bugüalabildiðine yaþamakla, dünü sýnýrsýzca özlemekle yetiniyorlar.

Oysa Louis Aragon demiþti ki, Geçmiþi icat ettim, geleceðin güzelliðini görmek için. Özledikleri dün yarýnýn güzelliðini göstermiyorsa sorun bugünde olmalý.

Page 19: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 19/168

Amerika Korkusu

Çocukken, Ýzmit te oturduðumuz sýralarda, bazen körfezin karþý yakasýna geçer,Karamürsel e, Yalova ya giderdik. Yolun iki yanýnda o sýralarda yeni yapýlmýþ ve çoðu 17Aðustos 1999 depreminde yýkýlan çok katlý, çok sýkýþýk, çok gürültülü, balkonlarýndan abarbir neþe taþan yazlýk siteler uzanýrken, birdenbire farklý bir manzara karþýlardý bizi. Ye

çimle kaplý geniþ bir alanda, aralýklý olarak sýralanmýþ, alýþýk olmadýðýmýz bir mimariyeiki katlý, sakin görünümlü evlerden oluþan bir adacýktý burasý. Hayatýmýza yeni giren ve iuyduruk salýncaðý ve bir paslý kaydýraðýyla matah bir þey sandýðýmýz çocuk parklarýmýzýgözümüzde gülünç kýlacak kadar zengin bir çocuk parký, bizim mütevazý otomobillerimizin,içinde kendilerini çok yabancý, çok gariban hissedecekleri bir otoparký olan bu adacýkta,evlerin önüne dayanmýþ parlak görünümlü bisikletler, motosikletler bulunur; çimlere veaðaçlara insan elinin adamakýllý hükmettiði, lüzumsuzca uzamýþ tek bir dalýn bileolmamasýndan anlaþýlýrdý.

Bu manzara bana korkuyla karýþýk bir heyecan verirdi. Burasý hatýrladýðým kadarýylaKörfez bölgesindeki NATO da görevli Amerikalýlarýn oturduklarý yerdi. Girmek yasaktý,bakmak bile neredeyse yasaktý. Onlarýn sanki baþka bir ülkede deðilmiþler ve sanki yoldangeçenlerin meraklý bakýþlarýna hedef olmuyorlarmýþçasýna rahat ve biraz da asýk yüzlerle opýrýl pýrýl asfaltlarda yürümeleri bana adlandýramadýðým bir rahatsýzlýk veriyordu. Oradanan önce geçmek istiyor, ama geçinceye kadar da o yasak bölgeye bakmaktan kendimialamýyordum. Orasý Amerikalýlarýndý ve Amerika II. Dünya Savaþý da Japonya yý dize getirmibir güç abidesiydi. Hem döven hem seven, zengin ve itibarlý bir uzak akraba; saðý solu bel olmayan, sinirlendirmeye gelmeyen bir amcaydý. Bir çocuk algýlamasý elbette, bu kadargüçlüyse korkulmalýydý ondan.

Page 20: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 20/168

Bu çocukça korkuyu besleyen bir þey daha vardý. Amerikalý kavramýyla somut olarakilk yüz yüze geliþimde karþýma çýkan ve bugünden bakýldýðýnda kendi ülkem açýsýndan asýlacýklý bulduðum bir þey: O adacýkta dolaþanlarýn büyük çoðunluðunun siyah askerlerolduðunu hatýrlýyorum. Askerden korkulurdu çünkü silahý vardý, silah korkulmasý gereken biþeydi. Bir çocuðun gözünde Amerika yla ilk karþýlaþmadan çýkan derse göre, Amerika birazsiyah ve silahlý bir þeydi, isterse öldürebilecek kadar güçlü ve karanlýk.

Amerika ya gitmedim. Ama Amerikan filmleri sayesinde Amerika herkes için, herzaman, her yerde oldu. Filmlerden anladýðýmýza göre, sanki Amerikalý bu gezegenin üstündehiçbir yerde yabancýlýk çekmiyordu. Her gittiði yerde, bulunduðu ülke insanlarýndan üstünedasý vardý. Biraz Avrupalý kafa tutabiliyordu Amerikalýya. Ama Paris te Bir Amerikalý bkendine ve ülkesine güveniyor, bu güvenin verdiði büyüklenmeyi üzerinde madalya gibitaþýyordu.

Fazla sevilmeye gelmeyen bir kaplan yavrusunu düþündürüyordu Amerika. Canýnýn nezaman sýkýlacaðýný bilemediðiniz için hep tedirgin olduðunuz ve boynunu okþayan elinizi hadiye aðzýna alýverecek bir kaplan yavrusu. Her gittiði yerde buyur edildikçe, tuhaf bir güsahibi olduðu bir kez daha hissediliyor, bu güç de korku veriyordu. Amerika kendine öyle

güveniyordu ki, kimi zaman aptal, kimi zaman þirin, kimi zaman dahi, kimi zaman acýmasýzve

gaddar görünmekten çekinmiyordu. Western filmleri birçoðumuzun gözünde baþka birAmerika oldu, silahýný adalet için kullanan hýzlýnýn filmin sonunda daima kazandýðý adiltopraklar. Bunun bir yanýlgý olduðunu gösteren yine Amerika ydý. Kýzýlderililer ayrý bir kkarýþýklýðý konusuydu. Birer turistik objeye dönüþtürüldükleri belgeseller ve geniþ Amerikarazilerinde bir çiftlik kurmaya çalýþan masum ailelerin kadýnlarýný ve çocuklarýný öldürdfilmler. Karanlýk bir Amerika da vardý silahlarýn konuþtuðu, orada insanlar çok çalýþýyorlçok eziliyorlar ve mutsuz oluyorlardý.

Sonra Amerika ya iliþkin baþka hikâyeler girdi hayatýmýza, bunlarýn yerel bir yaný, naifbir coþkusu vardý, yanki go home!lar, altýncý filoya hayýrlar, Amerikan uþaklarý sloganlarusözlerle birlikte Amerika, artýk saf ve safça bir korku olmaktan çýkmýþ, korku verebilmeihtimali olan bir güce karþý cesurca diklenme halini almýþtý. Anlaþýlmasý, açýklanmasý,aþýlmasý nispeten kolaydý. Çocuk büyüdüðünde bu korkuyu aþmýþ oluyordu. Toplumsal biriliþki düzeyinden, baðýmsýzlýktan filan söz ediliyor, birkaç siyasi ve sosyolojik çözümlemyapýlýyor ve en azýndan zihinlerde diklenme kolaylaþýyordu.

Ama benim bu yazýya konu olan korkum daha baþka. Bir tür iç korku. Sanki yalnýzcaAmerika da olununca yakalanýlacak ve iflah olmayacak bir korku bu. Ýnsan ruhundaolabilecek bir ters dönme, bir kilitlenme hali korkusu. Paris-Texas filmindeki gibi. O filmde,

Page 21: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 21/168

Travis in karýsý Jane e duyduðu marazi aþkýn sadece Amerika da yaþanabileceði sanýsýnýnyarattýðý bir korku. Öyle büyük bir yalnýzlýk içindeydi ki Travis, varoluþunun biricik nedkarýsýna duyduðu büyük aþktan doðan serüvendeki amansýz korkuyu -böylesi bir yalnýzlýkkorkusu-, tavanýnda serinletici pervanelerin döndüðü yol otellerinin yalnýzlýðý azdýrýcýatmosferi ve çöl iklimi bütün sözlerden daha iyi anlatýyor, böylece o marazi aþk Amerika yAmerikan çöllerine özgü bir hale geliyordu.

Þirin Amerikan ailesi filmlerinin oluþturduðu imaj acaba sadece bana mý korku ve tiksintiveriyor? Bu, yavanlýk tiksintisi ve boþluk korkusu. Hele pazarlarý kiliseye giden, bahçesindehamburger piþiren, þehrin marketinden aldýðý, kaðýt torbalara doldurulmuþ gýda maddelerinievine taþýyan, bira içip maç seyreden, çok çocuklu, þiþman Amerikalý aileler imajýnda benirahatsýz eden þey, bu fikirsizce mutlu olma halinin, bir kýsým insan tarafýndan idealizeedilebilecek olmasý.

John Fowles un Zaman Tüneli adlý kitabýný okurken Amerika yý düþünmekte zorlukçekmek konusunda yalnýz olmadýðýmý farkettim. Fowles gerek bir kýta olarak Amerika dan,

gerekse bir devlet olarak ABD den bazý yazýlarýnda çok zihin açýcý bir þekilde söz ediyor.dipnotunu alýntýlamak istiyorum: ... Birleþik Devletler i deðerlendirmede iki garip engel varlýðýný farkettim. Bunlarýn birincisi onun ilk bakýþta, özellikle de biz Avrupalýlarý hereddeden hem de korkutan muazzam büyüklüðünü kavrayabilmenin zorluðudur. Aslýndahepimizin, eðer ilk kez geliyorsak, ilk öncülerin geçtiði deneyimlerden geçmemiz gerekir.Amerika nýn sadece büyüklüðü bile insanýn her þeyle iliþiðini kesiyor; bizi, kafa derisi yiçin çýldýrmýþ Kýzýlderililerle (Amerikan yerlileri) kuþatýlmýþ, sýký sýkýya daire þeklindaraba kervanýnýn içine hapsediyor gibidir. Beni þaþýrtan ikinci þeyse, bunun sonucunda çýkve çok acýklý bir þekilde, genel bir küçük þeyleri görememe, bir sürü çok küçük þeyin sýkrastlanan enfes güzelliðine karþý körlüktür. *

Bir tarihte Amerikan yapýmý bir çizgi film seyretmiþtim. Bir adam otomobiliyleAmerika da bir otoyola giriyor ve bir türlü çýkamýyordu. Son derece karmaþýk otoyol aðýndabulunan bir hamburgerciye çýkýþý soruyor, onlarca otoyol yoncasýndan geçip kendini yine ayhamburgercinin önünde buluyordu. Bir türlü otoyoldan çýkmayý baþaramayýnca ohamburgercinin karþýsýna o da bir hamburgerci açýyordu. Korkalým diye deðil, gülüpeðlenelim, hatta yüzümüzde beliren bu eðlenceli ifadeyi bütünleyen eleþtirel fikirlerkafamýzda dolaþsýn diye yapýlmýþtý muhakkak. Ama düþünmek gerek, bir otoyoldançýkamamak ne demek? Bir otoyol aðýyla kuþatýlmýþ olmayý metafor olarak kullanýnca insanýnaklýna ne de çok korkutucu haller geliyor.

* John Fowles, Zaman Tüneli, Çev: Süha Sertabiboðlu, Ayrýntý Yayýnlarý, 2004

Page 22: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 22/168

Biliyorum bütün bunlar Amerika dan korkmak için yeterli sayýlmaz. Amerika her zamanolduðu gibi delil yetersizliðinden beraat edebilir. Yine bir Avrupalýdan Jean Baudrillard danyardým almak zorundayým:

Ancak belli bir yalnýzlýk var ki baþka hiçbir yalnýzlýða benzemiyor. Herkesin önünde, biduvarýn, bir arabanýn motor kapaðý üstünde, bir parmaklýk boyunca yemeðini tek baþýnahazýrlayan adamýn yalnýzlýðý. Burada her yerde görülüyor bu; dünyada görülen en üzücüsahne; yoksulluktan daha üzücü; herkesin içinde yalnýz baþýna yemek yiyen bir kiþi, dilenebir kiþiden daha üzücü, hiçbir þey bundan daha çok insan ya da hayvan yasalarýyla çeliþkildeðil, çünkü hayvanlar yiyeceði paylaþmaktan ya da almak için çekiþmekten her zaman onurduyarlar. Tek baþýna yemek yiyen insan ölmüþtür (ama içki içen insan ölmemiþtir, nedenacaba?).*

Ýþte beni asýl korkutan bu. Tek baþýna yemek yiyen bir insanýn ölümcül yalnýzlýðý vebunun neredeyse mukadderat olduðu bir ülke fikri. Benim insanýn hikâyesine dairanlayýþýma göre þahane olduðundan kuþku duymadýðým bir öyküyü mahremiyetin sýnýrlarýnýzorlamamak için anlatmayýp -en azýndan beni- merak içinde býrakan ve yýðýnla gerçek öykü

bildiði halde, bu öyküleri zihni týka basa doyuran denemelerinde düþüncenin yolunu açmamalzemesi olarak kullanan Enis Batur, Amerika Büyük Bir Þaka nýn Son baþlýðýný taþýyanbölümünde, ayrýntýlarýný kendisinin bildiði bir öyküden hareketle, anlatmadýðý kýssanýnhissesini yazýyor.

Bana öyle geliyor ki, Türkiye de, her geniþ ailenin hiç deðilse bir üyesinin yaþamýndaAmerikan rüyasý derin, kalýcý izler býrakmýþtýr. Bizim ailede bu, otuz beþ yýlý aþkýn birAmerika da yaþayan küçük dayým olmuþtur: 1950 li yýllarýn ikinci yarýsýnda, tek kelimeÝngilizce bilmediði halde, Eskiþehir deki kurulu düzenini bozarak New York a gitmeye kararveren o genç adamýn öyküsünü aktarmak mahremiyetin sýnýrlarýný zorlamaya girer, bütünsöyleyebileceðim: 1990 lý yýllarda yenik, yorgun ve öfkeli biçimde Türkiye ye döndüðüdür.

Onu Amerika ya çaðýran, sürükleyen koþullarý iyi-kötü biliyorum: Genç bir adam,ortamýn daraltýcý atmosferinde boðulmayý reddediyor, þansýný deneyecek. Tutturabilenlerinoranýnýn çok düþük olduðunu bilemiyor muydu, yola çýktýðýnda? (...)

Amerikan rüyasý yüz binlerce göçmenden birkaçýna isabet eden bir piyangoydu. Birdüþe gereksinme duyanlarýn hepsini kýþkýrtan bir ana etmen vardý þüphesiz: Gerçeðin kýsýryüzü. (...) Dünyalarý hâlâ dar geliyor insanlara. Hâlâ orada baþka bir yaþama seçeneðininonlarý geniþleteceði umudunu beslemeyi, büyütmeyi sürdürüyorlar.

* Jean Baudrillard, Amerika, Çev: Yaþar Avunç, Ayrýntý Yayýnlarý, 1996

Page 23: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 23/168

Buna þimdi kim nasýl gülecek? **

Eðer insanýn trajedisini gözardý edip söz konusu duruma gülmeyi baþarabilecek olanvarsa; (ki var, safça iyi niyetli olmanýn âlemi yok) bu gülüþ, yaralayýcý, kýrýcý, bir baþyüzüne yansýdýðýnda aðlamaklý bir hal alacak olan bu gülüþ çok acýtacaktýr. Galiba buyüzden Amerika dan korkuyorum. Masum gülüþleri bile trajik olacak biçimde yansýtmapotansiyeline sahip olduðunu sandýðým için.

** Enis Batur, Amerika Büyük Bir Þaka, YKY, 1999

Page 24: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 24/168

Geç Kalmýþ Bir Ýthaf

Bazý insanlar, tek bir kez bile karþýlaþmýþ olsak, anlattýklarý küçücük bir hikâyeylehayatýmýzda yer ederler. Hikâye küçüktür, ama içinde can alýcý bir cümle, bir olay, bir edvardýr ki, bizi ürpertir, içimize girer, hayatýmýzda karþýlýðýný buluncaya kadar kalýr.

Geçenlerde Nüvit Özdoðru öldü. Eski bir tiyatro oyuncusuydu. Pek ünlü biri deðildi.Bu nedenle adý birçok kiþiye bir anlam ifade etmedi. Oysa üç-dört yýl önce bir bankanýnreklam filminde oynamýþ ve sevimli hali tavrýyla, baþarýlý oyunculuðuyla televizyon seyirctarafýndan tanýnmýþtý. Reklam filmini hatýrlayanlar çýkacaktýr, emekli öðretmen rolündeydideniz kenarýnda bankacý olmuþ öðrencisiyle karþýlaþýyor, öðrencisi denize düþüyor ya dabenzer bir þey oluyordu. Reklam çok ilgi görmüþ, Nüvit Özdoðru da çok geç yaþta,beklemediði bir üne kavuþmuþtu. Bu ün onu televizyonda birkaç diziye de taþýdý; amayaþlýydý, televizyon ününün gerektirdiði aktif-dinamik-heyecanlý oyuncu kimliðinisürdüremedi, muhtemelen sürdürmek de istemedi, nasýl ansýzýn ünlü olduysa, ansýzýnunutuldu.

Onunla on yýl kadar önce tanýþmýþ, bir daha da hiç karþýlaþmamýþtým. Ama anlattýðýküçük hikâyeyle, daha doðrusu hikâyesinin bir cümlesiyle unutamadýðým insanlar arasýndayer aldý. Bir toplantýda birkaç kiþi, Nüvit Bey le sohbet ediyorduk. Daha doðrusu o anlatýbiz dinliyorduk. Sohbeti çok tatlýydý. Ýniþli çýkýþlý, her duygunun ayrý bir tona büründüðçýngýraklý, akýlda kalan bir sesi vardý. Sesindeki farklý tonlar, anlattýðý þeylerin etkisçekici biçimde artýrýyordu.

Söz Nüvit Bey in özellikle gençliðinde çok renkli geçmiþ olan hayatýna geldi, oradanAmerika macerasýna. Gözleri doldu, aðlayacak sandým. Amerikalý karýsýyla birbirlerini nasýsevmiþ olduklarýndan bahsetti. Uzun uzadýya anlatmýyor, kýrýk dökük cümleler söylüyordu

Page 25: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 25/168

sadece. Bu baðlamsýz ve birbiriyle iliþkisiz cümlelerine raðmen samimi görünüyor, beni vediðer dinleyenleri hýzla duygulandýrýyordu. Gözleri iri yaþ damlalarýyla kaplýydý, ama damtürlü düþmüyor, düþmedikçe Nüvit Bey in gözlerine bakmak zorlaþýyordu.

Anlattýðý trajik, uzun ama sýk rastlanan bir hikâyeydi. Sonunda þöyle dedi: O ölünceben de öldüm. Elindeki kadehi kaldýrdý, her þey boþ der gibi salladý, þunu içiyorum ya,içmiyorum aslýnda, çoktan öldüm ben dedi, gülümsemeye çalýþtý, baþaramayýnca yavaþçauzaklaþtý yanýmýzdan.

Benim için, aktörlerin dokunaklý sözlerine gerçek hayatta inanmak kolay deðildir. Ýyiaktörler sahne yaratýklarýdýr, sahnenin onlarýn varoluþsal gerçekleþme mekâný olduðunudüþünürüm. Bu kanýya sözcüklerin benim için anlamýný düþünürken vardým. Sözcükler benimvaroluþsal evrenim olduðuna göre, onlarýnki de sahne olmalý. Ancak sorun þudur ki, iyiaktörler gerçek hayatý da sahneleþtirirler, muhtemelen böyledir ya da -dürüst olmalý- benböyle olduðuna inanmak isterim, böyle olduðunu düþünmek aktörü zihnimde daha þiirsel halegetirir.

Nüvit Bey o gün sahnede miydi, emin deðilim, o ölünce öldüðüne böylesine

inandýðýma göre, sahnede olmalý. Neden bilmem, iyi sanat bana hayattan daha inandýrýcýgeliyor. Shakespeare in sözünü hayat bir kez daha doðruladý böylece, hayat bir sahnedir. Nüvit Bey in sözünün bir replik olup olmadýðýnýn bir önemi yok, bu dokunaklý cümlesindenhareketle bir anlatý yazdým, yýllar sonra. Anlatýnýn baþýna bir ithaf koymadým, o yýllardahoþlanmýyordum bundan. Þimdi gecikmiþ bir ithaf koyuyorum: Nüvit Özdoðru için... Sizeinanýyorum Nüvit Bey.

Page 26: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 26/168

Samimiyet Fazlasý

Televizyonda ne zaman telefonla canlý baðlantý kurulsa, baðlantý kurulan seyircilerinneredeyse hepsi konuþtuðu ünlü kiþiye, sen diye hitap ediyor. Bazýlarý kendisine sen diyen seyirciye altýný çize çize siz dese de, ilk defa tanýþýlan kiþilere (ki telefonlakatýlmaya tanýþma denemez) siz diye hitap etmek gerektiði bilgisi karþý tarafa bir türlü

ulaþmýyor. Sen diyen seyirci, ya siz demek gerektiði bilgisine sahip deðil ya da bunuönemsiz hatta gereksiz buluyor.

Hayatýmýza, hýzla kurulan bir samimiyet egemen oldu. Konuþma nezaketi ve adabýtelevizyon seyircisine Çince sözcükler kadar yabancý artýk. Ýyi de, bu kadar samimiyetnereden geliyor? Bu senli benli olma hali, bu aðzýna geldiði gibi konuþma özgürlüðü neredeçýktý? Galiba ünlüler ile ünlü olmayanlar (seyirciler) arasýndaki mesafe, yoðun görüntünedeniyle ortadan kalktý. Bazý insanlara -karizmatik kiþiliklerinden olsa gerek- hâlâ sizdeniyor, bazý ciddi programlarda bu adaba az çok uyuluyor, ama özellikle genç seyirci ileünlüler arasýnda, anlamasý güç bir eþitlik kavgasý var. Seyirci, konuþma üslubundan sorduðsoruya kadar bütün tutumuyla, gözünde, ünlünün deðerinin aslýnda pek de önemli olmadýðýnýdüþündüðünü gösteriyor. Seyircinin tavrýnda her an gözümden düþersin, ona göre tehdidivar. Çünkü pop âlemi her gün yeni bir yýldýz yaratýyor. Ünlülerin ürünlerinin deðeri mi düBeni siz yarattýnýz söylemi mi ileri gitti? Bir zamanlar zor rastlanan ünlü kiþilikler çekrana çýkýyor, seyirci, çoðunluðunun özel hayatýnýn bütün ayrýntýlarýna vakýf. Senin haysenin kadar biliyorum, öyleyse sana sen diyebilirim, demeye getiriyor.

Edebiyat dünyasýnda ise okuyucu henüz sevdiði yazarlara sen diyecek durumagelmedi, ama orada da fazla görünür ve baðýrýr olma hali nedeniyle bir itibar düþüklüðü

Page 27: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 27/168

hissedilmiyor deðil. Bu, beni oku, bak seni en çok ben eðlendiririm, benim yazdýklarým hi sýkýcý deðil sunuþu ile etkinlik patlamasý devam ederse, popüler kültürle el ele tutuþmuþedebiyat kol kola girecek. Etkinlik patlamasý ise kriz halinde. Hemen her gün bir imza

günü,söyleþi, panel, oturum var. Okuyucu bugün tembellik edip gitmediði yazara yarýn gidip kitapimzalatabilir. Bugün dinlemediði söyleþiyi yarýn baþka bir yerde dinleyebilir. Niye acelesin?

Hem dünkü panelde kimse dersini çalýþmamýþtý, yarýnki açýk oturum içinçalýþacaklarýný kim garanti edebilir?

Page 28: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 28/168

Evlat Olmaktan Hareketle Annelik

Bir kadýnýn çocuk sahibi olmasý, anne olmayý seçmesi anlamýna gelir. Kadýnlaröncelikle, yaþanmadýkça bilinmediði söylenen bu duyguyu tatmak için anne olurlar. Çocuksahibi olmak konusunda kararsýz davranan kadýnlarý da tek bir þey söyleyerekyüreklendirirler: Anlatýlamaz bir duygu.

Muhtemelen söyledikleri gibi anlatýlamaz bir duygudur annelik. Duygularý tartýþacakdeðilim, ama anne olma hali, biyolojik çerçeveden çýkarýlýp toplumsal bir çerçeve içindeduygu-olgu üretmeye baþladýðýnda, konuþulacak çok þey olduðunu ve konuþulduðunubiliyoruz.

Kadýnlýk hallerinin içinde tek kutsal halin gebelikten baþlayarak annelik olduðu, ama bukutsal mertebenin zaman içinde tartýþýlýp sert eleþtirilere uðrayarak yýprandýðý herkesinmalumu. Anne olma hali artýk genel ahlaka ve toplumun bekasýna inananlar arasýnda bile kutsallýðýn doruðunda yer almýyor. Annelik sorgulanabilir bir konum, sorgulanýyor da, hattkimi zaman annelerin kendisi tarafýndan. Ama hâlâ bir suç karþýsýnda, maðdur veya fail olmdurumunda annelik aðýrlaþtýrýcý veya hafifletici bir neden olarak karþýmýza çýkýyor. Kolayelde edilebilen ve onaylanan kutsal bir varoluþ bu.Anne-evlat iliþkisi bir tür iktidar mücadelesidir. Evlat, varoluþuna sahip çýkmak,baðýmsýzlýðýný ilan etmek; anne, evladýnýn hayatýnda en önemli kiþi olmak, onun hayatýüzerinde söz sahibi olmak kavgasýný verirler. Bir taraf hayatý verendir ve onlarýn evladýolmanýn yarattýðý dayanýlmaz aðýrlýðý , doðurdum, besledim, büyüttüm kliþesi iþaret edeDiðer taraf ise verilmiþ hayatý, verene raðmen kendinin yapmak ister. Üstelik bu mücadeledaha çocukken baþlar. Çocuk, büyük bir çoðunluða masumiyeti çaðrýþtýrýr, ama çocuk denenvarlýða biraz mesafeli duranlara, masumiyetle birlikte iktidarý da çaðrýþtýrýr. Çünkü çocu

Page 29: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 29/168

muktedir bir varlýktýr. Henüz toplum tarafýndan eðilip bükülmemiþ, yapýlandýrýlmamýþtýr,gücünü masumiyetinden alýr, bu nedenle zayýf bir anne karþýsýnda iktidar sahibi olançocuktur. ( Çocuða kim demiþ küçük þeydir/ Bir çocuk belki de en büyük þeydir AbdülhakHamid.) Ýki yetiþkin arasýnda yaþanan iktidar mücadelesinde, üçüncü þahýslar, gerekçelerölçüsünde taraf tutarlar. Haklýyý veya haksýzý kendi yargýlarýna dayanarak iþaret edebilirAma anne-çocuk arasýndaki gizli iktidar mücadelesinde her iki tarafýn elinde de haksýzsilahlar vardýr. Annenin sevgisiyle kamufle edilmiþ bu kavgada çocuk masum olandýr. Kimsebu kavganýn varlýðýna inanmak istemez. Masumiyet baþedilmesi imkânsýz bir silahtýr.

Öte yandan günümüzde çocuk, yeni aile anlayýþý içinde bir tür proje haline geldi. Çocukyetiþtirmek ise bir hayatý annenin arzusuna göre þekillendirmeye yönelik beyhude birçabadan ibaret. Projenin gerçekleþeceði ortamýn deðiþkenliðine ayak uydurmaksanýldýðýndan çok daha zor olduðu için, artýk çocuðu anne-babanýn deðil, toplumunyetiþtirdiði inancý yaygýnlaþýyor. Anne, projesi istediði gibi yürümedikçe suçu topluma atgiderek daha dar bir alanda yaþayabildiðini itiraf ediyor, çocuðun bulunduðu okul, arkadaþçevresi gibi diðer ortamlar üzerinde kontrolünü kaybettiðini açýkça söyleyebiliyor.Günümüzde annenin gönlüne göre çocuk yetiþtirmek baþarýsýz olacaðý baþýndan belli olan

bir proje. Ama anneler genellikle bu gerçeði kabul etmek ya da çocuðu proje deðil, çocuklaolarak görmek yerine, kendilerini tadil etmeyi tercih ediyorlar. Çocuklarý olmasavazgeçmeyecekleri deðerlerinden, çocuklarýnýn toplum tarafýndan þekillendirilen hayatlarýngöre vazgeçiyorlar.

Evlat olmak da anne ile evlat arasýndaki o tarifi çok güç baðý anlamakta kuvvetli bir veriolduðu için, projesi için kendini tadil eden anneleri içtenlikle anlýyorum.

Anne olmayý seçmek aile olmayý da seçmektir. Bir toplumsal kurum olarak aileyeyöneltilen ve anneliðe yöneltilenlerden çok daha sert eleþtiriler ve bu eleþtiriler sonucuadeðiþen aile yapýsý, ailenin var olma biçimi, vs. ayrý ve modasý geçmeyen genel bir tartýþkonusu. Türkiye de mevcut þartlar içinde anne olmak ailenin bir parçasý olmayý, aileninparçasý olmak ise, içinde sorgulamayý barýndýrmasý halinde hemen daðýlacak zayýf bir yapýyiþaret eder. Aile olmayý seçmeden anne olmayý seçmek, pratikte imkânsýza yakýndýr.

Gündelik hayatta bir annenin bir anneye ihtiyacý var. Aile kurumu, bazý iliþkilerinistenmese de yürütülmesini ve geleneksel aile ve komþuluk iliþkilerinden, sýnýfsal yapýnýnkorunup geliþtirilmesine kadar geniþ bir kabullenmeyi gerekli kýlabilir, aile örneklerinin büyükçoðunluðu da bu kabulün büyüklüðünü göstermek için yeterlidir.

Çocuksuz-evli kadýnlarýn zorunluluk eþiði ile çocuklu-evli kadýnlarýnki ayný deðil. Biranne en azýndan sinemaya giderken çocuðunu býrakabilmek için kendi annesiyle hiç

Page 30: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 30/168

istemese de iyi geçinmek zorunda kalabilir. Çocuk sahibi olmak öyle bir durum ki, iliþkileritercih edilir olmaktan çýkarýp zorunlu hale getirebiliyor.

Boþanmýþ anneleri de haksýzlýða uðramýþlýk sendromunun tehdit ettiði görülüyor. Ýkikiþinin eþit veya eþite yakýn bir biçimde taþýdýðý sorumluluðu, anneliði seçen kadýn tek büstlenmek zorunda kaldýðýnda, bunun da çocuðun önüne çýkarýlan bir fatura biçimini aldýðýgörülmemiþ þey deðil.

Aileye karþýlýk bekâr annelikten söz edecek olursak, bekâr anne olmak ülkemizde hâlâbüyük cesaret istiyor. (Belki de bekâr yaþayarak anne olmayý seçen kadýnlar çocuk sahibiolmayý en saf haliyle isteyen kadýnlardýr.)

Annelik baðýmsýzlýðýn sonudur. Annenin zamaný artýk kendisinin deðildir, kendiarzusuna göre kullanamaz. Bir anne öncelikler sýrasýný kendine deðil, çocuðuna görebelirlemek zorundadýr, çünkü anne olmayý seçmiþtir. Kadýnlar ve erkekler akýllarýna esenigenellikle yapamazlar, ama yapmaya kalktýklarýnda anne olanlarýn ödedikleri toplumsal bedel

diðerlerininkinden fazla olur.Ýþ hayatýnda baþarýlý anne-kadýnlarýn yaþamöykülerinde ilk bakýþta hayranlýk uyandýrýcýbir aktivite, bir dinamizm, tükenmez bir enerji ve hayatý planlama yeteneði göze çarpar.Öykülerin hemen hepsinde ayný öneri vardýr: Gününüzü planlayýn. Baþarý göz kamaþtýrýcýolsa da; görünen, insan doðasýna, insan baðýmsýzlýðýna aykýrý bir tablodur. Sýzlanmak,baþarýsýz olmak, yorulmak, vazgeçmek, pes etmek, ara vermek insanca haller olduðu halde,hayatta çocuktan baþka iþi de olan kadýnýn bu insani haller karþýsýnda pek seçeneði yoktur

Anne olmak terketme hakkýndan vazgeçmek demektir. Bir kadýn annesini, babasýný,kocasýný, sevgilisini, kardeþlerini arkadaþlarýný terkedebilir. Her türlü terketmeye aklagerekçeler de bulabilir, inandýrabilir. Ama kendisine henüz baðýmlý olan çocuðunu terketmedurumunda akla uygun veya duygusal hiçbir gerekçe bulamaz. Annelikten geri dönüþ yoktur.

O anlatýlamaz duyguyu tattým, tamam, þimdi eski halime dönmek istiyorum denemez. Bu daanne olmanýn riskli bir seçim olduðunu gösterir. Anne olmak içimizdeki zaafý görünür kýlarAnne olan kadýn, içindeki zaafla yüzleþmek veya genellikle onunla birlikte yaþamakdurumunda kalýr. Annelik bir ömür boyunca gizli veya açýk hak talep etmektir. Bençocuðumdan asla hak talep etmeyeceðim, ona annesi olduðumu açýk veya gizli bir þekildeasla hatýrlatmayacaðým diyen kadýn doðru söylemediðinin henüz farkýnda deðildir. Bugerçeði evlat olarak anlamak çok daha kolay.

Çocuk annenindir sözüne inanýyorum. Bu kadar büyük bir sahiplik beni korkutuyor.

Page 31: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 31/168

Endüstriyel ve Sanatsal Bir Malzeme Olarak Domates

Bir tarihte bir türkücüye sormuþlardý: Sanatçý olmasaydýnýz ne olmak isterdiniz? Oda cevap vermiþti: Sanatçý olmasaydým, ressam olmak isterdim. O sýralarda pekgülünmüþtü bu cevaba. Bence haksýzlýktý, çünkü söz konusu türkücü bir tür takdim tehiryapmýþ, sorunun da içerdiði gibi, sanatçýnýn yerini yanlýþ konumlamýþtý.

Yeme-içme kültürüyle ilgili her kitap yayýmlandýðýnda, ben de kendime soruyorum: Ýyi-kötü yazmasaydým ne yapmak isterdim? Cevabým hiç deðiþmiyor. Aþçý olmak isterdim. Birdaha dünyaya gelirsem aþçý olmak istiyorum.

Yapýlan yayýnlarýn artýþýna bakýlýrsa, yeme-içme kültürü, yemek piþirme yöntemleri vetarihsel geliþimi, okuyucusu hýzla artan bir alan. Bu alanýn birçok okuyucuya heyecanvermesinin nedenleri olsa gerek. Bu yayýnlarda kültürel izlerin sürülmesi, kültür tarihinide sýkýcý olmayýp, aksine çok eðlenceli bir disiplin olduðunun okur tarafýndan keþfi nedenarasýnda sayýlabilir. Ama çocukluðumuzda yediðimiz birçok yiyeceðin tadýný hâlâ arýyoroluþumuz, damaðýmýzda heyecan yaratan lezzetlere giderek daha az rastlamamýz, doðadankopmuþ bir halde yaþamamýz, bu yoksunluk un bir özleme dönüþmesi de nedenlereeklenemez mi?

Bir süre önce televizyonda, haberlerde, Antalya civarýnda bir domates fabrikasý izledim. Bugün sofralarýmýza gelen, (haberden öðrendiðime göre üçte ikisinin Avrupa ya ihredildiði) vaktinden önce kýpkýrmýzý olmuþ domateslerin -yetiþtirildiði deðil- üretildiði ftoprak kullanýlmýyordu örneðin. Kaldýrým taþýna benzeyen bir tür kayaya incecik hortumlararacýlýðýyla sývý gübre ulaþtýrýlýyor ve her biri diðerinin týpkýsý olan domates fidanlarýyapraklarý yukarda kalýyor, hemen hepsi ayný boyda, üzüm salkýmý gibi bir arada olandomatesler kýpkýrmýzý bir hat oluþturuyordu. Týbbi tahlil laboratuarýnda çalýþýyormuþ gibi

Page 32: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 32/168

beyaz önlükler giymiþ, elleri eldivenli, baþlarý boneli kadýn iþçiler senkronize bir biçimkýzarmýþ domatesleri topluyorlardý. Fabrikanýn kazan dairesi ürperticiydi. Manzaranýn tübir domates serasýný deðil, örneðin bir akü fabrikasýný anlatýyordu. Hatta haberi hazýrlaymuhabir sývý gübre havuzuna elini sokmaya kalkýnca, fabrika nýn yöneticisi temizlik gerekçesiyle buna engel oldu. O el havuza girseydi, çýktýðýnda ne hale gelirdi, çok merakettim.

Yemeðin malzemesinin standartlaþtýðýný söylemekle yetinelim, ötesini düþünmeyekalkmak bile þu anda fazlasýyla aðýr gelebilir. Ama yemeðin malzemesinin fabrikalarda üretildiði bir çaðda, standart olmayan malzemeye ulaþarak alýþýlmadýk bir tat ve görünümyaratmak çabasý da giderek sanat haline geliyor. Dolayýsýyla domates, endüstriyel olduðukadar sanatsal bir ürün artýk.

Meselenin kültürel boyutunun deðerini ve saygýn yönünü de yeni keþfediyoruz.Bundan yirmi yýl önce yeni hayat ýn kadýný yaða yumurta kýrmaktan bile neredeyse utançduyarken, günümüzün yeni hayatýnýn kadýný ve erkeði, iyi yemek piþirmekle ve yemektenanlamakla övünüyor.

Ortadoðu Mutfak Kültürleri* adlý derleme kitapta bulunan, Kafkaslardan DünyanýnDamýna: bir Mutfak Serüveni baþlýklý ve Bert Fragner tarafýndan yazýlmýþ makale þöylebaþlýyor: Avrupalýlara, belki bir de Amerikalýlara yakýnlarda þöyle bir bilgi ulaþtý: FraEðitim bakaný okullarda öðrencilere Fransýzlarýn bon goût, damak tadý dediði (...) konudadüzenli dersler verilmesini istiyordu. Ayaküstü yenen yemek kültürüyle yozlaþan gençkuþaklarda, zeytinyaðýnýn, Provence bölgesinin otlarýnýn ve domalanýn (truffe, yer mantarýgizleriyle yeniden tanýþma isteði uyandýrýlmalýydý. Çocuklara okulda müzik öðretiyorlar, demiþti, spor, okuma, yazma öðretiyorlar da, damak zevkinin temel unsurlarý verilmiyor! ..)Toplumbilimcilere, özellikle toplum ve kültür antropologlarýna çok þey borçluyuz: geçen otkýrk yýlda onlar bize yemek piþirme ve yemenin, dünyanýn her yerinde kültürün çok temel biögesi olduðunu ve bir saygýn, onurlu kültürel davranýþ kategorisi olarak týpký senfonik müdinleme, resim sergilerini gezme ya da klasik edebiyatý okuma gibi- ele alýnmasý gerektiðinibize gösterdiler.

* Ortadoðu Mutfak Kültürleri, Editörler: Sami Zubaida-Richard Tapper, Çeviren: Ülkün TansetiþimYayýnlarý, 2000

Page 33: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 33/168

Kediler, Köpekler ve Edebiyat

Bir köpeksever olarak edebiyata kedilerin daha çok yakýþtýðýný düþünmek beni üzüyor.Köpeðime bakýp bunu düþünüyorum bazen, neden ben bir hikâyeye baþladýðýmda köpeklereyer bulamýyorum? Neden çok sevdiðim bu yaratýklarý konu mankeni olarak bile, sýradan biröge olarak bile, bir mekân tanýmýnýn parçasý olarak bile kullanamýyorum? Niye bu kadar çok

sevdiðim halde çok az yer alabiliyor köpekler benim yazdýklarýmda?Oysa kediler edebiyatta öyle çok ki... Sanýrým akla kara kadar farklý yaratýklar olduklarýiçin. Kedi istenirse hoþ bir figür, istenirse bir karakter olarak yazýnýn içinde iyi durKedisessiz, izleyici, baðýmsýz, kedi özgürlüðüne düþkün. Kediye tasma takýlamýyor, bir þeyöðretilemiyor, -öðrense de öðrendiðini her istendiðinde göstermiyor- insanlara hizmetetmiyor. Kedi birlikte yaþadýðý insanlardan baðýmsýz olarak kendi zamanýnda ve kendiâleminde yaþýyor. Kedinin sevgisi, duygularýný dýþa vurmasý köpeðe göre daha ölçülü. Buyüzden kedi baðýmsýz bir varlýk olarak yaþýyor aramýzda.

Oysa köpek her þeyden önce sesli. Havlýyor, aðlýyor, zaman zaman tuhaf seslerçýkartýyor. Kedi de miyavlýyor, mýrýldýyor ama köpeðin durumuyla ayný deðil. Köpek sabit,durgun bir figür deðil, olamýyor. Tasmayla baðlý olduðu için sabit olduðunu gördüðümüzanlarda bile, bu baðlýlýk tan duyduðu acý yüzüne öyle yansýyor ki, çevre önemini kaybediygöz köpeðin üstünde kalýyor.

Köpek duygularýný çok belli ediyor. Kýzýyor, küsüyor, aðlýyor, mahzunlaþýyor, sevgidileniyor. Bir sahip istiyor çoðunlukla. Sahibine baðýmlý, sadýk. Öðrenmeyi seviyor,öðrendiðini göstermeyi daha çok seviyor. Köpek aslýnda doðaya ait. Koþmak, uzun uzunkoþmak istiyor. Kediye göre daha dominant bir karakter, bulunduðu yerde kendini belliediyor,

Page 34: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 34/168

dikkatleri üzerine topluyor. Biraz sevgi görmek için her türlü þaklabanlýðý yapmaya hazýryapýyor da.

Ýþte köpeklere yazýda yer bulamayýþýmýn bir nedeni bu. Köpek yan karakter, konumankeni olarak kalamýyor, öne çýkýyor, rol çalýyor. Köpek yazýya çoðunlukla ana karakterolarak giriyor. Köpeklerin hele bir tarafý var ki, yazýnýn dengesini tümüyle bozuyor: Sevmduygusunu azdýrýyorlar. Köpeði seven biri giderek daha çok sever oluyor. Baþka bir þeyedönüþmeden artabilen -azalabilen de- en temel duygu olduðuna inandýðým sevgi, köpekteabartýlý bir karþýlýk buluyor. Biz köpeðimizi sevdikçe, o bizi daha çok seviyor; köpeðimizdaha çok sevdikçe, biz de onu daha çok sever oluyoruz.

Ama bu karþýlýksýz ve aslýnda çok da tuhaf olan sevgi bende þiddetli bir acýma duygusuda uyandýrýyor. Sanýrým aslýnda karþýlýksýz ve giderek daha çok sevebildikleri, haketmeyenleri bile sevebildikleri için köpeklere acýyorum, acýdýðým için daha çok seviyorum.Üzerimde yarattýðý duygular bu kadar karmaþýkken, köpekleri yazýnýn içine nasýl alabilirim

Oysa kediler karakterli yaratýklar. Üstelik güzeller de. Köpekler de güzel yaratýklarama, bazýlarý çirkin olabilirken, kediler büyük çoðunlukla, kavgadan çýkmýþ bile olsalar

güzeller. Onlarýn kendi varlýklarýný, doðanýn kendilerine bahþettiði bir karakter özelliðibaðýmsýzlýk duygusu nedeniyle koruyabilmeleri bende hayranlýk uyandýrýyor.

Kedilere hayraným, ama köpekleri daha çok seviyorum. Kedi haddini biliyor, baþroldedeðilse rol çalmak için zahmete girmiyor. O kendi âleminde yaþýyor. Birçok öyküde, romandabir figür olarak, yazýyý renklendiren bir unsur olarak kedi var. Þiire kimi zaman dekoratif birmalzeme olarak bile girdiði oluyor. Minderinde yatan kedi uysal ve evcil bir imajyaratýrken;neþeyle havlayan ve kuyruk sallayan köpek doðaya iliþkin bir manzara canlandýrýyorgözümüzde. Kedi içsel bir tablonun, köpek sosyal bir tablonun parçalarý sanki. Ya da banaöyle geliyor.

Köpeklerde çocuksu bir taraf var. Gülmedikleri iddia edilse de, bence gülüyorlar, çokneþelendiklerinde örneðin, dillerini yandan sarkýtýyorlar. Güldükleri zaman sanki öksüz biçocuk mutlu olmuþ gibi bir his yaratýyorlar. Gerçi hak yemeyelim, bir yumak parçasýyla, yaabir üzüm tanesiyle oynayan kedi de doðanýn en güzel görüntülerinden biri. Ama köpeklerdesanki oynamak ve neþelenmek haklarý deðilmiþ gibi abartýlý bir sevinç görülüyor.

Sokak köpekleri ise daha feci. Onlar kimi zaman doðrudan acýklý bir resmin anaparçalarý oluyorlar. Ama çaresizliði paylaþtýðý bir insanla birlikte, yine sosyal bir tabltamamlayýcý unsuru olduklarýnda, iki kat acý verici oluyorlar. Sokak köpekleri sokak

Page 35: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 35/168

çocuklarýnýn en yakýn arkadaþlarý. Bir sokak köpeðine sarýlmýþ bir sokak çocuðu yepyeniyüzyýlýmýzýn bence en acýklý resimlerinden biri.

Köpeklerin ana karakter olduðu öyküler yazýlmýþ. Dino Buzzati nin Tanrýyý GörenKöpek adlý öyküsü bunlardan biri. Kasaba halkýnýn Ermiþ olarak nitelendirdiði bir adam olSilvestro nun köpeði Galeone, her gün, üçkâðýtçý bir fýrýncý olan Sapori nin fýrýnýndan biekmek çalar ve dokunmadan, sahibi Ermiþe götürür. Köpeðinin her gün getirdiði ekmekleyaþayan Silvestro ekmeðin küçük bir parçasýný köpeðine verir, kalanýný kendi yer. Þaþýrtýckurgusu olan bu uzun öykü zaman zaman neþeli ve komik, çoðu zaman acýklýdýr. HeleErmiþin öldüðünü anlatan satýrlarda köpeði Galeone hem öykünün ana kahramaný olur, hemde okuyucunun içini burkar:

Beþ kiþi Silvestro yu karlara uzanmýþ buldular, kollarý haç gibi yana açýlmýþ,gözkapaklarý kapalý, tam bir Ermiþ duruþu içindeydi; yaný baþýnda da köpek Galeone oturmuþaðlýyordu. Ceset tabuta yerleþtirildi (...) gömüldü. Geri döndüler, köpeði mezarýn üstündedebelenirken býraktýlar.

Dýþarýdaki hayatýmýzýn elemaný olan köpekler bir öyküye girmiþlerse ya kendilerine

eziyet ediliyordur, ya da sahiplerini hayvansallýðý aþacak ölçüde seviyorlardýr ve sahiplegüçlerinin üstünde bir þey yapýyorlardýr. Her iki durum da acýklýdýr. Acýklý bir unsuru vebakýþý beraberinde öyküye taþýyan köpekler, yazar hiç istemediði halde, öyküde acýnasý birdurum yaratabiliyorlar. Köpek, taþýdýðý bu acýklý hal yüzünden öykünün dramatik dengesinibozabilecek bir unsur.

Çocukken, yazarýný ne yazýk ki uzun yýllar hatýrlamadýðým, sonra Yarýsý Roman adlýkitabýný okurken birdenbire O olduðunu anladýðým ve müthiþ sevindiðim Ýsmet Kür ünMavi nin Hikâyesi adlý romanýný okumuþtum. Mavi, kitabýn ana kahramaný olan bir köpeðinadýydý. Birçok kez sokaða atýlýyor, evden eve gidiyor, sokaklarda kalýyor, eziyet görüyortam iyi bir eve yerleþip mutlu olmaya baþlamýþken yeniden sokaklara düþüyordu. Bu yeterikadar acýklý bir durumdu. Ama durumu asýl acýklý kýlan, Mavi nin her sahibini sevmesi vesokaða atýldýðý zaman çok kýrýlmasýydý.

Köpeklerin kötü karakter olarak çizildiði bir öykü ya da roman vardýr muhakkak, amaben hatýrlamýyorum. Oysa kedilerin kötü karakter olarak çizildiði öyküler hatta romanlar vKedinin sevgisi köpeðe göre daha marazi. Köpek, sevmeyi paylaþabilirken, kedi galibapaylaþmýyor. Colette in Diþi Kedi adlý kitabýnda, marazi bir tutkunun sahibi olan bir kedianlatýlýr. Kedi romanýn baþ karakteridir, ama köpekten farklý olarak, kendinden beklenmeyebir unsurun taþýyýcýsýdýr: Tutkulu sevgi ve baðlýlýk. Hatýrladýðým kadarýyla kedi ölümcülbaðlýlýk duyar sahibine.

Page 36: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 36/168

George Simenon un, baþrollerinde Simon Signoret ile Jean Gabin in oynadýðý bir filmede çekilmiþ olan Kedi adlý romanýnda, birbirinden nefret eden yaþlý bir karý-koca vardýr.Kadýnýn baðlý olduðu kediyi öldürebilmek kocanýn hedefleri arasýndadýr. Hatta adam öylesinnefret etmektedir ki karýsýndan, filmdeki sahne gözümün önüne geliyor, kediyi bir gün birçantaya koyup evden götürür, bir markette býrakýp döner. Ama kedi eve dönmeyi baþarýr.Simenon kedi ve kedinin sahibi kadýn arasýnda öyle müthiþ bir örtüþme kurar ki, kediyeacýyamayýz. Çünkü kedi romanda özne deðil, nesnedir ve kediyi canlý, duygulu bir varlýkolarak görmekte güçlük çekeriz. Kocanýn karýsýna acý çektirmek için kediyi kullanmasý bizisadece ürpertir.

Köpek sevgisini anlamakta güçlük çekenler bence François Nourissier in KöpeðimeMektup adlý anlatýsýný mutlaka okumalýlar. Köpeðine hitaben yazdýðý satýrlarda Nourissierköpekle insan arasýnda kurulan ve köpeði olanlarýn çok daha iyi ve kolaylýkla anlayacaklartuhaf, açýklanmasý zor ve zaman zaman marazi olabilen iliþkiyi baþýndan baþlayarakanlatýyor. (...) Neredeyse evinde çocuk ya da köpek istemeyen kimselere katlanamazolmuþtum. Saflýk iþte! Karþýlýksýz sevgi, oyun eðilimi, aþaðýdan yalvaran bakýþlarla bir þisteyen, neþeli gözler... Kadýnlarla da durum aynýydý. Hayvanlarý içtenlikle sevmeyen ya d(bu da ayný þey demektir) çocuksu bir yaný olmayanlarýný sevemiyordum. Ayný zamanda da,

giderek daha sýklýkla, arkadaþ evlerinde ya da kahvede sohbete dalmýþken, kendimi farkýndaolmadan köpekleri okþarken yakalýyordum. Ama yalnýz köpekleri. (Kedileri ise hepmýncýklarým.) Yakýnda dokuz yýl olacak, senin sahibin oldum. (...) Seni sevmek öyle hafifealýnacak bir serüven deðil.

Eðer sevgi kavramýnýn senin için de bir anlamý varsa, iki insan arasýndaki sevgide,insaný yer bitirir kuþku. Senin bana olan sevgine duyduðum kuþkunun ise anýmsamakistediðim bir çekiciliði var. Nourissier 1974 yýlýnda yazdýðý bu kitapta, Ýngiltere en çohayvan beslenen ülke iken, üstünlüðün son yýllarda Fransa ya geçtiðini söylüyor.

Bizim toplumumuzda mutlu aile imajýný bütünleyen ya da bu imaja katkýda bulunanunsurlardan biri kedidir. Dinsel ve sosyal nedenlerle evimizin dýþýnda yer verdiðimiz köpek,

evin dýþýna ait olduðu ve mutlu aile ancak evin içinde resmedilebildiði için, mutlu airesimlerine giremez. Ev içi hayat anlayýþý deðiþtiði ve artýk þehirlerde köpeklere evin dýdeðil, evin içinde de yer verilmeye baþlandýðý için, yeni hayatýmýzýn mutlu ailelerindenederken, aile bireyleri arasýnda köpekler de sayýlýyor. Köpekler avcýlýk yapmak, bahçeyibeklemek, sürüyü korumak gibi herhangi bir görevleri olmaksýzýn artýk hayatýmýzagirebiliyorlar, bu da baþlý baþýna bir varlýk olarak algýlanma ihtimallerini yükseltiyor.

Page 37: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 37/168

Geçilen Bir Mekân Üstüne, Fikir Uçuþu

O/T/E/L.

Dört harfli, basit bir sözcük.

Bütün basit sözcükler gibi, okunduðunda, her zihinde baþka çaðrýþýmlar uyandýran,ancak diðer basit sözcüklerin birçoðundan farklý olarak; zengin, karanlýk, kývamlý atmosfetuhaf kapýlar aralayan imgeler silsilesi.

Bir edebiyatçý olarak öncelikle, elbette, edebiyatýn zihnimdeki tortusunun içindearýyorum Otel i. Ýyi bilinen örnekleri istemeye istemeye atlýyorum. Edip Cansever i örneðiOteller Kenti ni ki, kiþisel bir aným vardýr, Oteller Kenti nin marine marina aquamarindizesine ve Cansever in insanlýðýna dair, bu nedenle olsa gerek hiç kolay olmuyor. Hem nas atlayabilirim ki, ilkgençliðimde þiire yönelik alaycý ve küçümseyici bakýþýmý aðýr bir depgibi þiddetle sarsarak beni þiir denizinin içine atan Bezik Oynayan Kadýnlar kitabýnýn içigeçen Özür dilerim dünya/Ben bu otelden çýkamam/Ýmza: Seniha dizelerini.

Zaten istesem de benliðimde hissettiðim yazarlardan kaçamam.Çok uzun yýllar önce, psikolojiyle ilgili, 1940 lý yýllarda basýlmýþ, pek de saðlam birreferans sayýlamayacaðýnýn daha okurken farkýna vardýðým bir kitapta, akýl hastalarýnýnkonuþmalarýndaki fikir uçuþu nun teþhiste büyük kolaylýk saðladýðýný okumuþtum. Kitabýyazan bilgiç psikiyatrýn aksine, fikir uçuþunun akýl hastalýðýný tanýmada kullanýlacak biryönteminden çok öte, bir düþünme ve anlatma biçimi olduðunu hissetmiþtim ve fikir uçuþugibi bence büyüleyici bir yöntemi, dolayýsýyla fikri de böylesine basitleþtirdiði ve ona t baktýðý için kitabýn deðeri gözümde birden düþmüþtü. Fikir uçuþunun yarattýðý zenginliðianlamaktan aciz, hayatýn ince ayarýný gözden kaçýrmýþ, belki de hiç farkýna varmamýþ, insa

Page 38: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 38/168

ruhu denen o bilinmez ve büyük kuyuyu bilim adý altýnda basitçe kategorize etmeye meraklý,taþkafalý bir psikiyatr imgesi oluþmuþtu kafamda; sonralarý okuduðum kitaplarda darastladýðým 19. yüzyýlýn akýl hastalarýna türlü eziyetler yapan akýl doktorlarý da bunuperçinlemiþti. Allahtan, sonralarý, psikiyatri ciddi bir bilim olarak, iyi kitaplarlakarþýma çýktý dabeyaz önlüklü, kravatlý, sýk sýk ellerini yýkayan, kendini beðenmiþ ve taþkafa psikiyatr isarsýldý. Öte yandan fikir uçuþu da günlük hayatta (bir dönem) çok sýk kullandýðýmýz birtamlama, tanýmlama oldu.

Fikir uçuþu, Otel gibi bir sözcüðün çevresinde dolaþmak için iyi bir yöntem.

Bu yazýyý baþtan baþa bir fikir uçuþu haline getirmemin nedenini söylemeliyim: Otel,birçok yazarýn olduðu gibi benim de zihnimdeki imge zenginliði nedeniyle, bir türlü belliryapý içinde yaklaþamadýðým bir sözcüktür. Beni oradan oraya sýçratýr, fikirlerimi uçuþturu

Son yýllarda okuduðum iyi bir roman var: Tim Parks ýn Kader adlý romaný. Romananlatýcýnýn bir otelde aldýðý kara bir haberle baþlýyor. Aslýnda romanýn temelde otelle sý

iliþkisi yok, ama bir yere yerleþmek, bir mekâna ait olmakla çok yakýndan iliþkisi olduðukara haberin alýndýðý yerin bir otel olmasý çok anlamlý. Ýngiltere de, þýk güzel bir oteldbaþlýyor. Aklýmda kalan en saðlam imge, otelin yemek salonuna döþenmiþ kalýn ve iyi halýlaBu tarifi içeren cümleyi okuduðumda zihnimde hüzünlü bir yer tutan otel imgesinin yerine,günümüzün þaþaalý ve kibirli otellerini hatýrladým ister istemez. Gerçekten de, halýlarý nkadar iyi cinstir, hayatýn bütün ayak seslerini yutar. Nasýl da hep temiz kalýr, hiç anlam,belki de temiz deðildir, günümüzün otellerinin yarattýðý ve içerdekini etkisi altýna alanbakýþ onlarýn kirini pasýný görmemi mi engeller, emin deðilim.

Hüzünden kibre geçtim. Sözcük ilk anda ne kadar hüzünlüydü oysa, bilincimde yeralan ilk otel öyleydi çünkü. Dilmen Oteli. Adapazarý nýn ortasýndan geçen havuzlu bulvaraaçýlan kýsa, dar bir sokakta bulunan, aðýrbaþlý bir yapý. Þehrin en vakur oteli diye bilinöyle miydi, ondan da emin deðilim gerçekte, belki de bir his yakýþtýrmýþtým o otele, þimdihissi vakur, hüzünlü filan diyerek sýfatlara çeviriyorum. Taþranýn eski evlerinde, kamubinalarýnda, okumuþ ve seçkin kiþilerinin yüzlerinde ve duruþlarýnda hemen okunan, yýllarsonra hatýrladýðýmda fazla hüzünlü ve hatta nedense mutsuz göründüðünü düþündüðüm,anlatmasý zor bir soyluluktan payýný almýþ bir oteldi. Sosyal sýnýf kavramýndan henüz habebile deðilken, Dilmen Oteli, bilmediðim bu kavramýn varlýðýný bana sosyal ya da siyasi açýdeðil, psikolojik açýdan hissettirirdi. Bazen yolumu uzatýr, önünden geçerdim. Otele giripçýkanlara bakar, çocuk olduðum için bana çok yaþlý gelen, iyi giyimli erkekler görür, buadamlarýn hayatýn ciddi ve önemli iþlerini yapan, meþgul adamlar ve otellerin de erkeklere mahsus mekânlar olduklarýný düþünürdüm.

Page 39: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 39/168

Dilmen Oteli nin gizemli bir loþluða açýlan kapýsýnýn bana ilk gösterdiði þey, kýsýtlýmekânlarda, -kendi evim, yakýnlarýmýn evleri, okulum, postane, pastane, çarþý vs.- hayatýnzenginliðinden uzakta yaþamakta olduðum, birtakým kapýlarýn ardýnda bu türden gizemlidünyalar olabileceðiydi ve bir gün bu zenginliði aramaktan kendimi alýkoyamayacaðýmýhissediyordum. O zenginliði edebiyatta buldum.

Bu tarifi zor duyguya özgürlüðü görme duygusu diyebilirim. O loþluða açýlan kapýnýnardýnda özgürlüðü görürdüm. Bence doðru bir ilk algýdýr bu, otelin bende yarattýðý ilk duyözgürlüktür. Ýyi de neden özgürlük olsun ki otel? Çünkü öyledir, ait olmadýðýnýz birþehirdesinizdir ve elbet ait olduðunuz yere gideceksinizdir ve bu, bir tür arafta, kýsasüre içinait olduðunuz yerin kurallarý yoktur, öte yandan yolcu olma hali de bir yanýyla özgür olmahalidir. Ancak otel söz konusu olduðunda özgürlükle atbaþý giden bir baþka duygu da,yabancýlaþmadýr, size ait olmayan, sizin de ait olmadýðýnýz bir mekândan gelip geçecek birolma duygusu. Yabancýlaþma ile özgürlük arasýnda bence güzel bir uyum var.

Öte yandan o ilk imgeyi, özgürlüðü besleyen sosyal dünyayý nasýl unutabiliriz? Oyýllarda bir aile kadýnýnýn, -aile kadýný diye de bir taným vardý- otelde tek baþýna kalma

düþünülemezdi. Oteller özellikle kadýnlar ve biraz da genç erkekler için tehlikeli mekânlaÖzgürlüðün kimi zaman toplumun ahlak dýþý bulduðu tehlikeli sularýna otellerde açýlmakmümkündü çünkü.

Taþra için otelin tehlikeli bir yer olmasýnýn bir nedeni de, þehre gelen yabancýlarýnbulunduðu yer olmasýydý. Küçük þehirler kolektif bir hayattan hoþlanýrdý, yabancýya gösterve dozu kimi zaman fazla kaçan misafirperverlik, sanki yabancýya yönelik bu kuþkuyuörtmenin de bir yoluydu. Ancak Tanpýnar ýn vurguladýðýnýn artýk ne yazýk ki aksine,günümüzde yekpare olmayan, hýzla parçalanan zaman, hayatýn aðýr akan ritmini sekteyeuðratýrken, dünyalarý da parçalýyor, deðiþtiriyor; artýk küçük þehirlerde yabancý, olumluolumsuz bir ilgi odaðý deðil, her þeye raðmen bir parça bütünlük kaygýsý içinde yaþanmasýnözen gösterilen hayatýn dýþýnda kalan kiþiler onlar, yabancýlar.

Edebiyatýn insana kazandýrdýðý en büyük nitelik olduðuna inandýðým hayatý özgürceokuyabilme, kurabilme ve çözebilme yetisinden çok uzak olan ve insan denen varlýðýn özgüriradesine inanmayanlar için oteller daima tehlikeli mekânlar olmuþtur. Tehlike ise hayatýnesaslý bir parçasýdýr, hayatý sözcüklerle yeniden yapýlandýrmak isteyenler için bu türtehlikelerin cazibesi büyüktür. Otel sadece hüzünlü olduðu, insan çeþitliliðine imkan verdmuhtemelin sýnýrlarýný geniþlettiði için deðil, bazen düpedüz tehlikeli olabildiði için de

Hangi otelden söz ediyorum ama? Otuz yýl önce hayatýmýzda gizemli bir yer tutan,edebiyatýmýzýn en dokunaklý cümlelerine kaynaklýk etmiþ, hayat karþýsýnda yenilmemiþse bil

Page 40: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 40/168

bu kavgadan az veya çok zararla çýkacaðý belli insanlarýn mahzun geceler geçirdiðiotellerden mi? Hastalarýn tedaviye, yoksullarýn yardým bulmaya, babalarýn askerdekioðullarýný görmeye gittikleri þehirlerdeki o mütevazý küçük oteller, ne hayatýmýzýn ne deþehirlerimizin içinde varlýklarýný hissettiriyor artýk. Dilmen Oteli nin aralýk kapýsýndanbaktýðým günlerden bugüne geldiðimde, otel, baþýna bir H harfi gelmediði sürece yine aynýotel benim için. Ama artýk o türden oteller nerdeyse yok. Dolayýsýyla edebiyat hüzünlü, þiimgeler yükleyerek özellikli kýldýðýmýz otelleri de yeniden tanýmak, tanýmlamak durumunda.Çalýþma odamýn penceresinden Ýstanbul un yeni ve iddialý otellerinden biri görünüyor.Bu otelin yapýlýþýný gün be gün izledim. Vinçlerle kaldýrýlan blok duvarlarýn yerlerinekonuluþunu, pencerelerinin takýlýþýný gördüm. Günde kaç tane duvar yerine konulabiliyormerakýyla, sütunlarýn arasýnda çekilmiþ diþ gibi duran duvar boþluklarýný, yerine konmuþduvarlarý saydým. Bir gün otelin inþaatý tamamlandý, otel penceremin ortasýna oturdu, artýzaman þehre baksam oteli görüyorum. Daha önce yerinde ne olduðunu hatýrlayamýyorum.Bu otelin alt katýndaki kafede ara sýra kahve içtiðim oluyor. Bakýyorum, bakýyorum,düþünüyorum; nerde Dilmen Oteli nin o mahzun ve aðýrbaþlý gizemi, nerde bu Hotel in iddialsteril ve stilize kibri. Burasý bana vahþi görünüyor. Çaðýmýn aynasý. Çaðým vahþi.

Bu otelin odalarýnda Nabokov un edebiyatý tanýmlarken kullandýðý tamý tamýnahatýrlayamadýðým o cümledeki ( edebiyat iki kürek kemiðimiz arasýnda hissettiðimiz birürpermedir ) ürpermeyi bulmanýn kolay olup olmadýðýný düþünüyorum. Odakta insan varsa,iki kürek kemiðinin arasý ürpermeli. Evet, insan var, ama ürpermiyor. Ürpermesi için otelebakmak yetmiyor artýk. Otel kibriyle, iddiasýyla, çok para harcanmýþ estetiðinin altýna us gizlenmiþ vahþiliðiyle insaný gölgeliyor, bünyesindeki insaný kendi yapýsýna uygun bir biçstilize ediyor.

Edebiyat o otelin umurunda deðil. Ama o otel edebiyatýn umurunda olmalý.

Milan Kundera yeni yayýmlanan Perde adlý deneme kitabýnda roman hakkýndakigörüþlerini sýralarken, þöyle diyor: Ýnsan hayatý bir bozgundur. Adýna hayat denen buönlenemez bozgun karþýsýnda bize düþen, yalnýzca onu anlamaya çalýþmaktýr. Ýþte romansanatýnýn varoluþ nedeni de budur.

Roman sözcüðünün yerine edebiyat sözcüðünü koyuyorum, bu yeni oteli, tümçaðrýþýmlarýyla anlamaya çalýþýyorum.

Page 41: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 41/168

Yaz Tatili: Zamanýn Katili

Yaz tatili denen þeyi sevmediðimi birdenbire anladým. Bu tam ne zaman oldubilmiyorum. Galiba istediðim gibi kullanabileceðim geniþ zamana kavuþup da, ona bir düzenverinceye kadar caným çýkmýþken, ansýzýn tatil mevsimi gelip çattýðýnda. Madem yaz gelmiþttatil yapmak, tatil cenneti ülkemizde cennetlerden cennet beðenmek gerekiyordu.

O zaman anladým ki, benim için yaz tatili, ister bir yere gideyim, ister gitmeyeyim, zamana büyük çabalarla kazandýrdýðým ritmin bozulmasýndan baþka bir þey deðildi. Yalnýzzamana da deðil, hayatýn kendisine. Düzenim deðiþiyordu, altüst oluyordu gibi obsesif bikiþilik yapým olduðu izlenimini uyandýracak bir cümle kurmak istemem, öyle biri deðilim, aziyan ettiðim zamanlar beni terbiye etti, düzen delisi olmadýmsa da, zamaný kötükullandýðýmda, hep huzursuz oldum.

Yýllarca kendimi kandýrmýþým meðer, aslýnda ben tatil yapmayý sevmezmiþim. Biryere, baþka bir þehre hatta ülkeye gitmek ve gezmek düþüncesi de giderek bir yorgunluk,hatta korku hissi yaratýyor üstümde, o ayrý ve derin bir konu. Ýyi de neden, tatil güzel

þeydir, herkes sever tatil yapmayý, neden bende bir sýkýntýya sebep oluyor?Çocukluðumda tatili severdim oysa, denize girmeyi de çok severdim o zamanlar, artýkeskisi gibi denize düþkün deðilim. Okullar kapanýnca istediðim kitaplarý okuyabilecek vedenize girecek olmak bana yeterdi. En sevdiðim þey gölgeli bir odada divana uzanýp roman okumaktý. Yine de yazýn son günlerinde nasýl sýkýldýðýmý, okullarýn açýlmasýna daha bir ayvarken kýrtasiye alýþveriþi için can attýðýmý iyi hatýrlarým.

Yaz tatili kavramýna yüklenen ideolojik anlamý da sevmiyorum. Tatil, çalýþmakla geçenzavallý hayatýmýzýn, zavallýca kýsa bir bölümünün þaþaalý bir biçimde pazarlandýðý bir tükkalemine dönüþtü, malum. Tatilin bir de anlam yükü var ki, taþýnýr gibi deðil. Turizm þirk

Page 42: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 42/168

ve tatil köylerinin afiþlerinde giderek cisimleþen tatil kavramýnýn içini habire doldurarabizediyorlar ki, asýl yaþamanýz gereken zaman ve yer orasý, cennetten bir köþede, hazlarladonatýlmýþ bir dönem, rüya âlemine gideceksiniz ve döneceksiniz, öyle çok çalýþtýnýz ki, bçoktan hak ettiniz. Çalýþmasak hak etmeyecek miydik? Hep çalýþýp hak edenler mi gidiyor bcennetlere? Cennet orada ve o zamanda ise, niye burada ve bu zamandayýz?

Nasýl bir tatil seçersek seçelim, medeniyetten uzak veya konforun içinde, dünyanýnbaþka yerlerinde veya burnumuzun dibinde, doðayla iç içe veya kendimizle baþ baþa, farketmiyor, kavram öyle geniþ ki, hepsini içine alabiliyor.

Bir tarihte gazetede bir haber okumuþtum. Latin Amerika ülkelerinden birinde, galiba Arjantin de, dar gelirli bir ailenin bireyleri komþularýna hava atmak için tatile gidiyoruz diyerekoturduklarý apartmanýn bodrumuna saklanmýþlar. Apartmanda yangýn çýkýnca aslýnda tatilegitmedikleri, komþularýna karþý küçük düþmemek için gider gibi yaptýklarý ortaya çýkmýþ. Ttüketecek gücü olmayan ailenin trajikomik hikâyesi.

Tatil kavramýnýn bu ekonomik ve ideolojik anlam yükünden hoþlanmýyorum amabundan çok etkilendiðimi söyleyemem, bu herkesin malumu olan bir hal. Ama tatil,dolayýsýyla da yaz mevsimi bende garip bir yalnýzlýk ve hüzün duygusu, hatta öfke yaratýyoBu sevdiðim türden bir hüzün deðil. Ýstanbul bana terkedilmiþ gibi geliyor, oysa sokaklar

týklým týklým dolu, meyhaneler, lokantalar, çay bahçeleri adam almýyor, evlerin birçoðununpencerelerinde ýþýklar yanýyor. Ama biliyorum ki birileri, -üstelik de hiç tanýmadýðým kiþþehirde deðiller, baþka yerlerdeler. Bana ne bundan? Ama garip bir þekilde Ýstanbul un yeremi koyuyorum kendimi nedir, baþka bir cennet köþe nin o zaman parçasý için tercih edilmiþolmasý duygusundan kurtulamýyorum. Çið bir güneþ oluyor sokaklarda yazýn, insanýngözlerini acýtýyor, günler uzun, gölgeler kýsa, asfalt ayaklarýma yapýþýyor, çimler sararýevlerin pencerelerine bakýnca sýcaðýn sýkýntýsýný ve bir yere gidememiþ olanlarýn öfkesinigörüyorum, Ýstanbul un bütün renkleri soluyor, güneþte kalýp rengi uçmuþ bir fotoðrafabenziyor.

Ama Ýstanbul da karakter deðiþtiriyor yazýn. Bütün dikkatini kendisini hiç de haketmeyen yabancý turistlere vermiþ gibi geliyor bana. Sultanahmet te ellerinde Ýstanbulbroþürleriyle, gruplar halinde gezen, ne gördüðü, ne anladýðý belirsiz turistler, her türleþyanýn yaydýðý çið renkler sinirime dokunuyor.

Ne zaman ki sonbahar geliyor, tatilciler ve yazlýkçýlar evlerine dönüyorlar, þehrin deyüzünün güldüðünü, gerçek karakterini tekrar kazandýðýný düþünüyorum, ruhunu ele geçireno turist yalakalýðý kaybolmuþ, kaos-þehir olmuþ yine. Çýnarlar sararmýþ, yollarda subirikintileri, seyyar satýcýlar ve kavga var, Gülhane Parký serapa sarý yaprak, yaðmur þeh

Page 43: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 43/168

yýkamýþ, Ýstanbul gerçek rengine kavuþmuþ; tamam epeyce dumanlý, puslu, kirli, ama asýlrengi bu. Kýþýn turistler bana hiç batmýyor.

Yine de tatile gidiyorum. Gitmeyeyim diyorum, oturayým evde bu sene, ama bu defada baþka türlü bir eksiklik duygusu yaþýyorum. Gitmezsem kendime acýyacak oluyorum,herkes gitti bir ben kaldým sanki. Ama gidince de dönüþü bekliyorum, hele tatilin songünlerinde içime nedensiz bir korku doluyor, suçluluk hissi aslýnda, zamaný boþa harcadýðýiçin. Yanýma aldýðým kitaplarýn çok azýný okuyabiliyorum, geç yatmaya alýþkýn olduðum halderkenden uykum geliyor, gitmeden önce hiç çýkmayacaðým dediðim denize öylece bakýpduruyorum, içimden yüzmek gelmiyor. Zamanýn boþa geçtiði duygusundan kurtulamýyorum.Tatile gittiðimde hep ayný þarký geliyor aklýma. MFÖ nün bir þarkýsý: Yaz tatili paranýnPara kadar zamanýn da katili yaz tatili.

Tatil, köküne bakýldýðýnda olumlu, hoþ anlamlarla yüklü bir kelime sayýlmaz. Arapçaatl kelimesinden geliyor. Yani, âtýl, boþ, iþsiz. Kök anlamý boþlama, çalýþmama. Anlam

geniþlemesiyle dinlenme olmuþ. Çalýþmayý yüceltecek, kutsayacak deðilim, zamaný bomboþgeçirip bundan en ufak bir rahatsýzlýk duymayanlara imrenirim, özellikle aylaklýk ettiðim

huzursuz olduðumda. Ama yapý meselesi, olmuyor. Ben de tatile gidiyorum, huzursuz olupdönüyorum.

Page 44: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 44/168

Yolculuk

Bir gün gazetede hayatýnda bisikletten baþka hiçbir taþýta binmemiþ yaþlý bir Ýngiliz inhaberini okumuþtum. Ömrü boyunca gidebildiði en uzun mesafe, bisikletle üç-dört saat çekenkomþu kasaba olmuþ. Adamcaðýz ölünce tabutunu cenaze arabasýna koymamýþlar,kasabaya hatýrý sayýlýr bir uzaklýkta olan mezarlýða kadar sýrtlarýnda taþýmýþlar. Yolculu

bilmemiþ adam. Dünyanýn olabilecek en küçük parçasýný tanýmýþ.Televizyonda bir belgesel filmde ise 90 yaþýnda bir nineyi izlemiþtim. Ülkenin öbürucundaki köyünden çýkmýþ ve trenle Ýstanbul a gelmiþti. Yüzündeki ifade çok acýklýydý, oðlyanýnda olduðu halde korkuyordu, þaþkýndý. Dünyayý sekiz on haneli köyünden ibaretsanýrken, bir anda müthiþ bir þehirle tanýþýnca alt üst olmuþtu. Köyüne dönmek ister misininecim? diyenlere cevap veremiyor, aðlýyordu.

Ýstanbul a dair, kaynaðý belirsiz bir öykücükte de, macera olsun diye Anadolu danÝstanbul a gelen iki genç anlatýlýr. Topkapý garajýnda otobüsten inmiþler. Yol, iz bilmediiçin sadece Topkapý da dolaþmýþlar, sýkýlmýþlar. Eh Ýstanbul u gördük iþte, yeter, diyerotobüse binip köylerine dönmüþler. Dönerken Ýstanbul Ýstanbul dedikleri bu muymuþ? diyesöyleniyorlarmýþ. Biz de bir þey sandýktý.

Gitmek, neresi olursa olsun gitmek heyecan verici. Yolculukta, baþa neler geleceðibilinemez ya, biraz ondan olsa gerek. Dað baþýnda otobüs mü bozulur, yan koltuðamünasebetsiz bir yolcu mu düþer, ufak bir soygun vakasý yaþanýr da beþ parasýz ortada mýkalýnýr, kim bilir? Bunlar yolculuðun cilveli taraflarý.

Þu meþhur huysuz kalem, aðzýndan çýkan sözlerle koca koca yazarlarýn ödünükoparan Nurullah Ataç ilk uçaða biniþini yazmýþ bir denemesinde. Korkuyla karýþýk, korkudahaz alan bir heyecan ve ruh hali içinde oluþunu anlatýyor. Binme, etme, ya düþerse?

Page 45: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 45/168

demiþler, dinlememiþ. Çok hoþlanmýþ uçaktan. Vapur ve tiren yolculuklarýný çok sýkýcýbulurum, diyor. (Bugüne de yýllarca büðün diyen Ataç, trene de tiren demiþ.) Acaba vapurve tren yolculuklarýný sýkýcý bulduðu için mi edebiyatçý olmadý da eleþtirmen oldu?

Ben vapur ve tren yolculuklarýný çok heyecan verici bulduðum için mi Tanpýnar ýn BirTren Yolculuðu hikâyesini sýk sýk okuyorum? Öyle bir trende bir yolculuk yapma özlemiduyuyorum? Yaðmur altýnda yol alan tren, küçük bir istasyonda durur. Burada trene gezici birkumpanyanýn artistleri biner. Yüzleri, elleri, bakýþlarý, duygularý birbirine benzemez birrupinsan, ayný kompartýmanda otururlar. Her bir yüz birer hikâyedir yol boyunca. Havayaðmurun etkisiyle kararmýþtýr, çehrelere yorgunluk çöker, ihtiyar aktör yol arkadaþýnakumpanyanýn en güzel artisti, bir kazada ölen Zeynep in hikâyesini anlatýr. Hazin, acýklýhikâyedir bu. Sonra yol arkadaþýna bir kaðýt uzatýr: Yarýn akþam bilhassa unutmayýn, der

Jül Sezar oynuyoruz. Ben Jül Sezar a çýkacaðým, Ali de Brütüs olacak... Tanýþmýþ, hattadost olmuþlardýr artýk.

Treni edebiyatçýlar için bu kadar çekici kýlan nedir? Yolcuyu götüren kiþinin yani

makinistin meçhul ve cefakâr oluþu mu? Mavi üniformalarý ve cakalý yürüyüþleriyle pilotlarbýçkýn edalarýyla otobüs þoförlerinin, beyazlar giymiþ babacan tavýrlý ya da yakýþýklýkaptanlarýn yanýnda adý anýlmayan makinistler, bir dýþ görünüm tarifine bile muhtaçtýrlar.

Doðanýn birbiriyle uyumlu hatlarýný koyu gri rengi ve beyaz çizgileriyle bozan, kimyakokan bir asfalt yerine; kendini belli etmeyecek kadar mütevazý çelikler, doðanýn bir parçolan kýrýk taþlar ve tahta kalaslardan oluþan raylarda gitmesi midir? Tren yolu manzarayýaslabozmaz. Aksine, doðaya zarif bir insan eli dokunuþu verir.

Yolcularýn karþýlýklý oturabilmesi treni daha ilginç kýlýyor olabilir mi? Tren yolcusununoturduðu yer ferahtýr. Dýþarý bakmak istemiyorsa, karþýsýnda oturan yolcularýn yüzlerinebakabilir, yol arkadaþlarý hakkýnda fikir yürütebilir. Bir trende bir yolcu isterse bütünkompartýmanla arkadaþlýk edebilir. Oysa otobüste, uçakta dýþarýda görecek bir þey yoksa, yarkadaþý da münasebetsizin tekiyse kalan çare ya okumak ya uyumaktýr.

Sonra tren çeþitlidir, bu da onu çekici kýlýyor olabilir mi? Yük, yolcu, posta, ekspres,yataklý, yemekli, buharlý, elektrikli, kuþetli, pulman, banliyö... Ayný zamanda trenin bir

otelolabilmesi de söz konusu. Üzerine oturup gazete okuduðunuz, ayakkabýlarýnýzý çýkarýp,ayaklarýnýzý altýnýza aldýðýnýz kanepe gece olunca bir anda tertemiz çarþaflarla bir yatakoluverir. Sonra tren, yolculuk içinde yolculuk yapabilmek imkâný tanýr. Kompartýmanarkadaþlarýnýzdan sýkýlýrsanýz, uyuyor numarasý yapmanýz ya da elinizdeki sýkýcý kitabýkendinizi zorlayarak okumanýz gerekmez. Vagon vagon dolaþabilir, restorana gidip çayiçebilir, bir þeyler atýþtýrabilirsiniz. Tren standart deðildir, iki uçak birbirine çok ben, iki

Page 46: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 46/168

tren birbirine hiç benzemez. Bir tren gayet mütevazý iken, bir baþka tren kibirli olabilir. Aynýyolu yutan bir trende hem kuru bir ekmeði kemiren, hem de restoranýn mönüsünden seçilmiþiyi bir yemeði yiyen iki kiþi bulunabilir.

Reþat Nuri Güntekin Anadolu Notlarý adlý gezi kitabýnýn Trende bölümünde, trenicazip ve eðlenceli kýlan þeyleri bir bir sayýp dökerken, trendeki yol arkadaþlýðýný datanýmlýyor: Trende bir yabancý ile baþ baþa geçirilen bir yahut iki gecede uzun bir karýlkocalýk hayatýnýn bütün safhalarý vardýr. Evvela birbirinden çekinen iki yabancý iken, sonbirbirinizin yanýnda çorabýnýzý, potininizi çýkarýr, gömleðinizi deðiþtirir, pijama yahutgiyersiniz. Yiyeceðinizi beraber hazýrlar, beraber yersiniz, (...) ruhlarýnýzýn en mahremvezayýf taraflarýný birbirinize açarsýnýz. (...) Yolculuðun baþýnda boðazýný sýkmak istediðidüþman, çok kere ayrýlýk dakikasýnda eski bir dosttur. Bazen ayrýlýrken kucaklaþýrýz,birbirimize randevular, adresler verir ve daha garibi bir yahut iki gün evvel kinimizde ne kadarsamimi isek, bu sevgi ve baðlýlýðýmýzda da o kadar samimi ve insan oluruz, diyor.

Trenler ve yolculuklar ne kadar birbirine benzemezse, istasyon binalarý da o kadar birbirine benzer. Hepsinde ayný, griye boyanmýþ, çift taraflý ve mutlaka bozuk büyük bir svardýr. Ayný karakterle yazýlmýþ istasyon tabelalarýndan nereye gelindiði anlaþýlýr. PendiArifiye, Ankara, Balýkesir, fark etmez... Ayný giþeler, ayný pencereler, ayný bekleme salonlarýhatta ayný banklar ve ayný satýcýlar. Perona çýkan merdivenler bile ayný mýdýr nedir? Büyügarlarda ise bambaþka ve haklý bir kendini beðenmiþlik bulunur.

Bir de tren yolu görevlileri var. Makasçýlar, istasyon þefleri... Birbirine çok benzeyenevlerde otururlar. Hemen hepsinin bahçesi, bahçesinde bir söðüt aðacý, söðüt aðacýnýnaltýnda üstü muþamba kaplý bir tahta masa, pencerelerinde de sardunya ve fesleðen ekiliteneke kutular bulunur. Sanki bütün istasyon þefleri ut çalar. Necati Cumalý nýn Mine sinolduðu gibi. Eminim, biraz da bu eski istasyon binalarý kýþkýrtmýþ eski yazarlarý.Sait Faik in (aslýnda Simenon dan uyarlama olan) Müthiþ Bir Tren , Sabahattin KudretAksal ýn Bir Trende Gidenler , Memduh Þevket Esendal ýn Yol Arkadaþlarý , Tarýk Buðra ný

Tren , Oðuz Atay ýn Demiryolu Hikâyecileri ve edebiyatýmýzda yazýlmýþ daha birçokhikâyede tren, hep çekici bir edebi unsur olmuþ. Uçaðýn hiç, otobüsün eh, vapurun denizvarsa neden olmasýn denecek kadar yaygýn olduðu zamanlarýn yazarlarý onlar ne de olsa.Tren, demiryolu, vagon, istasyon, kondüktör, tarife, makinist; gündelik dillerinin su,

ekmek,sevinç, hoþ geldin kadar açýk ve gerekli kelimeleri.

Acaba bugün yaþasalar ve yazsalardý, ayný þiirsellikle ve sevecenlikle otobüsleri veuçaklarý yazarlar mýydý? Sanmýyorum. Hayatýn ritmi deðiþti artýk. Algýlanan zaman büsbütünbaþka. Trenlerin bir firmasý yoktu, otobüsler arasýnda firma kavgalarý, kýyasýya rekabet v

Page 47: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 47/168

Hayatý güzelleþtiren bütün küçük þeyler; büyük, gösteriþli ve parasal deðeri ölçülebilenunsurlarýn gölgesinde kayboldu. Toros Ekspresi üzerine bir hikâye hâlâ yazýlabilir, Kâmilüzerine de. Ama kuþkusuz ikisi bambaþka þeyler olurlar.

Gerçi otobüslerin de trenler kadar olmasa da sevecen bir yaklaþýmla edebiyatýmýzagirdiði olmuþ. Cemal Süreya Göçebe adlý þiirinde ülkeyi dolaþýrken Kargapazarý daðlarýndolanan yaþlý ve öfkeli bir otobüsteyim diyor. Biliyorsun, ben hangi þehirdeysem /Yalnýzlýðýn baþkenti orasý.

Otobüs molalarýnýn da edebiyata girmeyi hak edecek kadar lezzetli anlar olduðunukabul etmek gerek. Ama artýk eski otobüs molalarý da yok. Þimdi görkemli tesislerde yaþanatuhaf bir hizmet yarýþý var. En son bindiðim otobüsün mola verdiði yer bir McDonald s idi.Amerikan tarzý döþenmiþti, parlak metalden sandalyeler göz alýyordu. Ýçeride Hollywoodyapýmý yol filmlerinin jenerik müziðine benzer bir müzik çalýyordu. Gözlerim masalarda içikesme þekerle dolu dev kavanozlarý aradý. Ama çay yerine, plastik bardakta makine kahvesisatýlýyordu. Bardaklara yarým yarým doldurulmuþ, karbonatlý, berbat çaylarý suratsýz birifadeyle dolaþtýran garsonlar yerine, üniformalý gençler dolanýyordu ortalýkta. Bir makine

kahvesi aldým. Anadolu dan gelen bir otobüs parka girdi. Ýnenler Hollywood filmlerininyolcularýna hiç benzemiyorlardý. Birkaç býyýklý ve kavruk adam kahve ve hamburgeralýrlarken, parlak metal sandalyelere oturmuþ baþý baðlý, entarili kadýnlar etraflarýna bagülüþüyorlardý. Ankara dan gelip Ýstanbul a gitmekte olan filanca turizmin sayýn yolcularotobüsünüz.... þeklinde uzayýp giden bildik bir tekerleme haline gelmiþ anonsu beklemedimArtýk yolculuktan keyif almýyorum. Hem otobüste sigara da içirmiyorlar.

Page 48: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 48/168

Okuryazarlar için

Page 49: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 49/168

Öykü Edebiyatýn Gayri Meþru Çocuðudur

Öykü edebiyatýn gayri meþru çocuðudur. Nüfusa kaydedilmiþtir, edebiyat ailesinin asilüyesidir. Ama þiir ve romanla ayný evde oturmaz. O kendi küçük evinin odalarýnda oturuppencereden bakar. Kenar mahallelerin dar sokaklarýnda yürür. Kendine ait dünyasýnabaþkalarýný sokmayý pek sevmez.

Oysa þiir ailenin haylaz, havai ve biraz da hayýrsýz çocuðudur. Duyguludur, zamanzaman hýrçýndýr, kavga etmeyi sever. Aðýr konuþur, aðýr aþk yaþar. Meraklýdýr, romanýn daöykünün de iþine burnunu sokar. Sevimlidir, girdiði yerden çýkmaz, kimse ona git diyemez.

Roman ise ailenin aðýrbaþlý, ciddi, ne yaptýðýný bilen çocuðudur. Tüm aile bireylerinisever sevmesine ama, burnu büyüktür, kibirlidir. Bir iþe karýþýrsa son sözü söylemeyi terceder. Öykünün hakkýný korur, nüfusa kayýtlý olduðundan hareketle onu ailenin üyesi sayar.Roman öyküyü gizlice sever, çünkü kendi çocukluðunu görür öyküde. Ama þiire de, öyküyede akýl vermeye kalkar. Hýrslýdýr. Tartýþmalarý o açar, gündemi o deðiþtirir. Akýllýdýr neolsa, þiir kadar duygularýna yenilmez.

Öyküyle þiir çok iyi geçinirler. Birbirlerine daha çok benzerler. Þiir öykünün gayri meþruoluþuna aldýrmaz; bütün sevecenliði ve sevimliliðiyle öykünün hayatýna sýzar, orada derinizler býrakýr. Oysa roman, þiirin bu girdiði yere sýzma ve yayýlma eðilimini kaldýramaz.Yataðýndan þiiri kovmaya çalýþýr, bazen baþarýr, bazen baþaramaz. Roman bilgiçtir, arada bküstahlaþýr, kendini ailenin sözcüsü, temsilcisi olarak görür, gösterir, baþarýr. Þiir romtutkusuyla dalga geçer. Havaidir.

Roman çalýþýr, kazanýr.

Þiir çalýþmaz, kazanýr.

Page 50: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 50/168

Öykü çalýþmaz, kazanmaz.

Deneme ise ailenin nüfusa bile kaydedilmemiþ gayri meþru çocuðudur. Çoklarý onunaileden olmadýðýný sanýr. Ciddidir, boþ konuþmaz, hoþsohbettir ama biraz sesi kýsýktýr.Aileden olmak olmamak hiç umurunda deðildir. Uzak durur, beni de aranýza alýn, ben desizdenim demez. Ailenin caný cehennemedir. Duygusal olduðu halde, öyle görünmeyisevmez. Pek varlýklý da deðildir. Nüfusa kayýtlý olmadýðý için payýna miras düþmez.Deneme çok çalýþýr, ama kazanamaz.

Oyun ailenin zengin kuzenidir. Sahneyle, oyunculukla, rejiyle kardeþtir. Aristokrattakýlýr, soy aðacýnda kökleri çok geriye gider. Aslýnda tiyatro ailesine mensuptur. Edebiyailesinin sýkýntýlarý onu pek ilgilendirmez, baþka bir deltada yaþar. Oyunun ailesi zenginr,ailece çalýþýp kazanýrlar, sonra ailece bölüþürlerken kavga çýkar.

Senaryo ailenin ahbabýdýr. Çok cazibelidir. Romaný pek sever, ama roman uzak

durmaya çalýþýr ondan. Ne zaman senaryoyla dostluk etmeye kalksa kazýk yiyen romanolmuþtur.

Aný, ailenin bunak büyükbabasýdýr, çok bilir, çok konuþur, yarýsý palavradýr.

Biyografi ailenin yurtdýþýnda yaþayan üyesidir. Bencildir, fazla uðramaz memleketine.

Otobiyografi bu ülkede daha doðmamýþ çocuktur, adý hazýrdýr, kendi yoktur ortada.

Hayat aslýnda tek bir uzun öyküdür. Her defasýnda deðiþtirilerek yazýlsa da, finaliyoktur.

Page 51: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 51/168

Teþekkür Ederim Anne

Ýnsanýn taklit eden bir yaratýk olmasý, diðer yaratýklardan biraz da bu taklit yeteneðisayesinde farklýlaþmasý; ilerlemelerine ve insanlýða taþýdýklarý boyutlara hayranlýk duymayetindiðim, yetinmeyi aþacak bir ilgi yoðunlaþmasý konusunda kendimi daima yetersizhissettiðim birtakým bilimsel disiplinleri her zaman yakýndan ilgilendirmiþ. Öðrenmenin do

yollarýndan biri olan taklit, kendine sanatta da üzerinde konuþulup tartýþýlabilecek kadareniþve saðlam bir alan bulmuþ, malum. Bu taklit etme hali ters açýlardan okunarak kimi zaman çürütülmeye çalýþýlsa da, ki ters açý da varolaný tanýmlayýp, taklit edip sonra reddetmeolarak algýlanabilir istenirse; sanatýn zemininde taklit duygusu, yaratý arzusuyla her

zamanyarýþýr bana kalýrsa.

Birkaç oyuncu arkadaþýmla bir arada olduðum zamanlarda, çok sýradan bir þeyyaparken bile, örneðin televizyon seyrederken, bazýlarýnýn ekranda gördükleri el hareketle derhal taklit etmekten kendilerini alýkoyamadýklarýný görüyorum.

Birçok genç þair adayýndan gelen þiir dosyasý okuyorum, çoðunun, en sevdikleriþairlerin þiirlerinin taklitlerinden oluþmuþ birer þiir buketi göndermiþ olduklarýný fark,zamanla kendilerinin de bu buketlerin farkýna varacaklarýný ümit ediyorum.

Bir yazý serüveni söz konusu olduðunda, böylesine uzun zamanlardan, geniþalanlardan ve insanlýk tarihi kadar eski ve eskimiþ bir duygudan hareket ederek ikisatýryazmanýn bir tür burnu büyüklük ya da saçmalýk olarak algýlanmasýndan korkarým, ama buduyguya baþvurmaya mecburum, çünkü bu bende var.

Çocuklar taklitçidir, onlarýn taklit etmeyi önleyen yargýlarý, korkularý, ellerini kollarýbaðlayan toplumsal baðlarý yoktur. Kendisi olmak problemi henüz söz konusu deðildir.Taklidi rafineriye sokmazlar, taklit ettiklerini anlaþýlmayacak hale gelinceye kadar

Page 52: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 52/168

Page 53: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 53/168

toplayýp yakýyorlar; bir terzinin silkelediði kumaþ kýrpýntýlarýndan yorgan dolduruyorlardKemalettin Tuðcu yu taklit ediyordum.Yazdýklarýmý anneme okuyordum, o da dinleyip aferin,týpký Kemalettin Tuðcu gibi, diyordu. Çocuktum, taklit etmek ayýp deðildi, týpký KemalettTuðcu gibi yazmak ben de yapabilirim duygusunu ben de yapabiliyorum a dönüþtürüyordu.Annem týpký Kemalettin Tuðcu gibi derken beni kandýrmýyordu, yazarlýða özendiriyor, safçbir eylemi bir yazarý iþaret ederek kýymetli hale getiriyordu.

Günlük hayatý da taklit ediyordum. Mevsim kýþtý. Annemin Ankara ya gittiðindeGima dan aldýðý, kapaðý üstten açýlan, içine defter-kitaplarýmý koyduðum, iki ayaklý, ahþaorijinal tasarýmýný ve üzerinde geçirdiðim uzun saatleri hatýrladýkça hâlâ burnumun direðisýzladýðý çalýþma masama kapanýp yazarken, kömür sobamýz gürül gürül yanýyor, ben de üçkardeþe kömür kýrýntýlarý toplatýyordum. Yazmak o sýralarda benim için evcilik oynamak gibtaklide dayalý bir oyundu. Hepsi buydu.

Ortaokul birinci sýnýftayken birinci sömestr sonunda edebiyat öðretmenimiz hepimizdenbir hikâye yazmamýzý istedi. Þubat tatili boyunca Doðu Ekspresinde Cinayet ten baþlayarakbir dizi Agatha Christie okumuþtum. Bir öykü yazdým. Bir polisiye öykü. Belki de týpký AgaChristie. Tatil sonunda koca sýnýfta bir ben bir de Haluk diye bir arkadaþým öykü yazmýþtý

Önce Haluk yazdýðý öyküyü okudu. Sokaða atýlmýþ bir köpeðin baþýndan geçen çokdokunaklý bir öyküydü. Sýnýf fena bulmadý, Haluk u alkýþladý. Sonra ben öykümü okudum,berbat bir þeydi, öykünün kahramaný adam bir viski þiþesini vurup kýrarak kendini korumakiçin bir silaha dönüþtürüyordu, daha birçok þey oluyordu ama hatýrlamýyorum. Arkadaþlarýmçýlgýnca alkýþladýlar, nasýl yazdýðýma þaþtýlar, çok beðendiler. Ama o anki ruh halimi çokhatýrlýyorum, Haluk un öyküsü gerçekten öyküydü, o okurken bunu hissetmiþ ve fena haldekýskanmýþtým. Oysa sýnýf arkadaþlarým bir taklidi daha çok beðendi. Ýçimde kalan ve yýllsonra yazarken tekrar yaþadýðým o his, yazmaya dair ilk uyanýþým sayýlabilir. Daha çok alkalmayacak olsam da kýskandýðým öyküyü yazmak istediðimi o zaman anlamýþtým. Alkýþ birses sonuçta, bitiyor, oysa insanýn içinde buruk bir his kalmasý çok kötü.

Düþünüyorum, ilk adamakýllý yazma denemesi sayýlabilecek o ilk romandan bugünekadar yazdýklarýmýn ara duraklarýna bakýyorum da, bir oyuncunun bir kasabýn el hareketleri ya da bir berberin yüz ifadesini taklit etmekten kendini alýkoyamamasý gibi, okuduklarýmýn beni harekete geçirdiði, önceleri taklit etme arzusu olan bu dürtünün masaya oturduktansonra baþka bir þeye dönüþtüðü çok oldu. Yýllarca hiç yazmadým. Yazmadýðým yýllarýokuyarak geçirdim. Üniversitenin ilk yýllarýnda bu defa yazmanýn yeni keþfettiðim anlamýylyazmaya, çekinerek baþladým.

Page 54: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 54/168

Hâlâ okuduðum iyi þeyler bende yazma arzusu uyandýrýr. Yazmaya baþladýðým andabeni çeken þeyi unutur, yazma anýnýn verdiði tada kapýlýrým. Bazen annem aklýma gelir. Oromaný yazmaya baþladýðým kýþ, kitaplarým artýk üstten kapaklý çalýþma masama sýðmayacakkadar çoðaldýðýnda, içi raflý, ceviz komodinini çalýþma masamýn yanýna taþýmýþ ve bu senikitaplýðýn olsun, demiþti. Bir kere daha teþekkür ederim anne.

Page 55: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 55/168

Yapýtýn Ünü Yazarýný Aþarsa

Ýnsanlarýn çoðu ünlü olmak ister. Kimileri arkadaþ grubunu yeterli bulur bunun için,kimileri hiç deðilse mahallede, okulda filan tanýnmaktan hoþlanýr. Bazýlarý öyle ufak çaplünlerle yetinemez, dertleri kitlelere mal olmak týr. Sürekli ünlü olmanýn yolunu ararlar.

Popart ýn babasý Andy Warhol un daha 1968 de Gelecekte herkes en az on beþdakikalýðýna ünlü olacak diyerek çaðýmýzýn ana karakterini iþaret ettiði geleceðe geldik.Günümüzde ünlü olmanýn basit veya karmaþýk yollarý var. Çevremiz bir anda üne kavuþaninsanlarla dolu. Ýnsan ünlü olmayý kafaya koymaya görsün bir kere, ne yapar yapar, kendinitanýtýr. Peki ne kadar sürer bu ün? Bir gün mü? Bir ay mý? Bir yýl mý? Bir yüzyýl mý? O, üolduktan sonra düþünülecek bir mesele.

Yazarlar da insandýr, bütün insanlar gibi gönüllerinde yatan aslan, ünlü bir aslandýr veünlü olmalarýný saðlayacak baþka bir marifetleri yoksa yazarak tanýnmayý tercih ederler.Mümkünse yüzleri de bilinsin isterler. Her yazar Salinger deðildir ki, kamera veya fotoðrafmakinesi görünce yüzünü kapatsýn, olup olan birkaç kare fotoðrafý elden ele gezsin.Yazarlarýn büyük çoðunluðu Salinger ýn aksine o benim iþte! demek ister.

Ne yazýk ki her zaman böyle olmaz. Yazar iþi gereði yüzünü gösteren olmadýðý içinfizik varlýðý çoðu kez tanýnmaz. Tanýnmasý da ayrý bir derttir gerçi.Yazarlarýn bir kýsmýhayal korkusu ile maluldür. Adlarýyla yazdýklarý tanýnsýn yeter, ya okur kendisini görüncgözümde büyüttüðüm yazar bu muymuþ derse? Gerçi yazar milletinin genellikle kendinegüveni büyük olur, bundan çekinen ya da görünüþüyle tanýnmamayý prensip meselesi halinegetiren pek azdýr.

Page 56: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 56/168

Ýstisnalarý dýþarýda tutarak bir genelleme yapmak gerekirse, yazarlar tanýnmak isterler.Sadece yapýtlarýnýn elden ele gezmesi onlara yetmez, adlarý da bilinsin isterler. Öyle olursane âlâ.

Böyle bahtiyarlar vardýr elbette. Ama aksi durumlar da yaþanýr. Bazý adlar çok büyüktür,ün sahibinin marifeti ha olmuþ, ha olmamýþ, okur açýsýndan pek bir þey fark etmez. Bu konune zaman aklýma takýlsa, George Bernard Shaw u hatýrlarým. Anekdotlarý ve vecizeleri çokünlü olan Shaw, 1950 de öldüðü halde, hâlâ mühim sözler antolojilerine muhakkak birkaç

baþyapýt niteliðindeki cümlesiyle girer. Bazen ince bir mizah, bazen doðrudan alay veküçümseme içeren sözleri, eski kuþaðýn denemelerini süslerdi bir zamanlar; yazma becerisifazla olmayýp, onu bunu derleyerek kitap yapmaktan hoþlananlar için eþsiz bir kaynaktý.(Eskiden bu tür antoloji lere Amerikan Baþkanlarý nýn -bilhassa Benjamin Franklin in- vecsözleri de sýklýkla girerdi.) Aslýnda Shaw oyun yazarý, vaktiyle elliye yakýn oyun, -pek bolmayan romanlar- yazmýþ. Ama onun afili sözlerini akýllarýnda tutup kalabalýk toplantýlarsatmaktan hoþlananlar, Pygmalion un onun oyunu olduðunu bilmezler örneðin. GeorgeBernard Shaw un adýnýn ünü, yazdýklarýný gölgelemiþtir.

Ya da Goethe yi düþünelim. Ortaokul müfredat programlarýnda bile adý geçer, okumaparçasýdýr, üniversite sýnavlarýnda bile sorulduðu olmuþtur. Ama okur geçinenlerin çoðu, çsýkýþsa ancak Faust u hatýrlar, ona da emin deðilim cevabýný verir. Yahya Kemal in, OrhaVeli nin adýný Türkiye de milyonlar bilir, ama çok azý onlardan hiç deðilse tek bir dizeyiezberden okuyabilir.

Bazý yazarlar da onlarca kitap yazmýþlardýr, ama içlerinden ancak birinin adý ile yazarýnadý ün açýsýndan birbirine denktir. Bence bir yazar için talihsiz bir durum bu. Madem bir

yapýtým tanýnacaktý, ötekileri niye yazdým? diye düþündürür sanýrým bu durum yazarlarý.Örneðin Halide Edip Adývar denince, ortalama edebiyat okurunun aklýna tek bir kitap gelir.Sinekli Bakkal. Hadi buna okurlarýn büyük çoðunluðu okumuþ olduðu için deðil, adlarý ilginolduðu için Türkün Ateþle Ýmtihaný ile Vurun Kahpeye yi ekleyelim. Hepsi bu. Halide Edipen iyi kitabý Sinekli Bakkal sa ne yapalým? tartýþmasýna girmeyelim ama, Mev ut Hüküm dentutun da, Mor Salkýmlý Ev e hatta Yolpalas Cinayeti ne kadar bir yýðýn kitabý vardýr Adýva

Oscar Wilde ýn vaktiyle M.E.B. Yayýnlarýndan Bahtiyar Prens adýyla, daha sonrakiyýllarda baþka yayýnevlerinden Mutlu Prens adýyla yayýmlanan, o birbirinden güzelhikâyelerinden en çok hatýrlananý Bahtiyar Prens tir. O hikâyeyi ilk kez Bahtiyar Prens adýyla okuduðum için, Mutlu Prens bana sanki baþka bir hikâyeymiþ gibi gelir hep, hattaçoðu zaman, çaðrýþýmlardan Küçük Prens e gider aklým.

Page 57: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 57/168

Küçük Prens de tersine bir örnek. Yapýtýn ünü yazarýný fersah fersah aþmýþtýr. Okurlarýnbüyük çoðunluðu Küçük Prens i okumuþlardýr ama, yazarýnýn Saint Exupéry olduðunu küçükbir okur azýnlýðý bilir. Ünlü olmayý mesele edinen yazarlar için en acýklý ünlü olma tarzýolsa gerek. Hele yaþayan bir yazarsa.

Romanýn babasý Cervantes de böyle bir talihsiz bence. Edebiyatla þöyle böyle de olsailgilenip Don Kiþot un adýný bilmeyen, yeldeðirmenlerine açýlan savaþtan haberdar olmayan,Sanço Panza yý -hiç deðilse- duymamýþ olan yoktur. Ama bunlarý bilenlerin arasýndanCervantes in adýný bilen ne kadar az çýkar.

Cyrano de Bergerac a ne demeli? Hani þu uzun burun hikâyesi, kahramanýn (Cyrano)müthiþ bir tiradý vardýr burun üzerine, amatör tiyatro gruplarýnda çalýþma parçasýdýr, deffilme alýnmýþtýr, televizyonda bile oynamýþtýr. Ama yazarý talihsiz Edmond Rostand ý pekkiþi bilir. Burun meselesinde bir uðursuzluk var galiba. Pinokyo farklý mý? Yalan söyledik burnu uzayan kuklanýn hikâyesini yazanýn Carlo Collodi olduðunu, iyi bir okur olmak içingayret gösterenler bilir ancak.

Ama hiçbiri, (ne Cervantes, ne Rostand, ne de Collodi); Heidi nin yazarý kadar talihsizolamaz. Heidi yi, Peter i, Heidi nin dedesini, Alp daðlarýný, Saint Bernard cinsi köpeðiniPeter in kör ninesini, Klara yý, Bayan Rottenmaier i çok iyi hatýrlarýz hepimiz. Heidi ninKlara larýn Frankfurt taki evlerinde sandalyelerin üzerine çýkýp daðlarý görmeye çalýþtýðýdedenin kahvaltýda kalýn bir dilim peynir kestiðini, Klara nýn tekerlekli iskemlesini uçurdanaþaðýya yuvarladýklarýný tek tek hatýrlarýz ama yazarýnýn adýný bir kerede söyleyen çok azçýkar. Adý Johanna idi, ama soyadý neydi? Spyri olabilir mi? (Gerçi Heidi nin ününün dünyayayýlmasýnda Japon yapýmý çizgi filmin katkýsýný unutmamak gerek.) Ýsterseniz Pollyanna nýbahtsýz yazarý Eleanor Porter dan hiç söz etmeyelim.

Adýnýn ünü ile yapýtlarýnýn ünü birbirine denk olan þanslý yazarlar da yok deðil. JulesVerne örneðin. Denizler Altýnda Yirmi Bin Fersah eþittir Jules Verne. Balonla Beþ Hafta eþtirJules Verne. Ya da Orhan Pamuk. Kara Kitap eþittir Orhan Pamuk, Cevdet Bey ve Oðullarýeþittir Orhan Pamuk, Benim Adým Kýrmýzý eþittir Orhan Pamuk.

Bazýlarýnýn da yapýtlarý o kadar çoktur ki, okurlarýn tümünü bilmesini beklemek haksýzlýkolur. Kim Reþat Nuri Güntekin in bütün romanlarýný sayabilir ki? Bu konuda son yýllarýn been parlak örneði, Harry Potter. Harry Potter ýn serisi Türkiye de de yüzbinlerce sattý. Ameminim bu yüzbinlerce okurun sadece yüzlercesi yazarýn adýnýn J.K.Rowling olduðunuhatýrlayacak.

Page 58: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 58/168

Sanýrým ün ile ad ve yapýt arasýndaki iliþkiyi zaman gösteriyor. Zaman, kimi zamanyapýtýn, kimi zaman yazarýn lehine iþliyor.

Page 59: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 59/168

Biyografiler Adalet Daðýtýr mý?

Ne zaman bir biyografi kitabý okusam kendimi bir mahkeme salonundaymýþým gibihissediyorum. Bizim hukuk sistemimizde jüri olsa, kendimi jüri üyesi zannedeceðimneredeyse. Hafif üstten bir tavýr, evet, sizi dinliyorum, iddialarýnýzý ispat edin bakalý

Savcýlýk veya savunma makamýnda -biyografisi yazýlan þahsýn olumlu veya olumsuzbir karakter oluþuna göre- biyografi yazarý var. Kitabýn kendisi mahkeme tutanaklarý.Mahkeme heyeti ise soyut, onu kiþileþtiremiyorum diyecektim ki, vazgeçtim, söz konusubiyografi hakkýnda görüþ belirtenler, tespit yapanlar, kitabýn doðrularý içerdiðine veyaiçermediðine kanaat edenler de mahkeme heyeti. Okurlar bu mahkemenin izleyicileri, onlaredilgin konumdalar. Gerçi ortada bir dava yok, davacý ve davalý da. Ama her biyografibaþkalarýný da ilgilendiren bir yýðýn edim ve yargý içeriyor. Annesi sert, otoriter bir k

babasý onu küçük yaþta terketti , karýsýyla aralarýnda problemler vardý gibi.

Biyografi yazarý/savcý þahsýn/sanýðýn nerede doðduðundan baþlayarak neleryaptýðýna, nasýl bir eðitim gördüðüne, neleri niçin yaptýðýna, kimlerle tanýþtýðýna ve nasiliþkiler yaþadýðýna dair bir yýðýn bilgi sunuyor okura/izleyiciye. Yapýtlarýndan, mektuplbaþkalarýnýn söylediklerinden yararlanarak bir hayatýn izini sürüyor, çekmecesindebulduklarýný çýkarýyor, eþyalarýný karýþtýrýyor, biyografisini yazdýðý kiþiyi tanýyan birinsanla konuþuyor, belgeli-belgesiz kanýtlar sunuyor. Biz de okurken/izlerken biyografiyiyazan kiþiye inanýyor veya kuþku duyuyoruz.

Tam da bu nedenle biyografiler adalet daðýtýr mý diye soruyorum. Savcý/yazar iyihazýrlanmýþsa o olay ýn öyle olduðuna inanýyoruz, ikna oluyoruz. Yazara inanmamýþsak,kuþku duyuyorsak rivayetler sýzýyor mahkeme/kitaptan. Miþ li, mýþ lý anlatýlan birtakýmhikâyeler, bir gerçeðe, bir gerçeðin dýþýna gidip geliyor.

Page 60: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 60/168

Ýnanmak zorunlu deðilse -ki bence deðil- biyograf/savcý neyi niye kanýtlamayaçalýþýyor? Bize herhangi bir þýk hikâye anlatsýn, yeter. Yok, inanmak gerekiyorsa kanýtlarsaðlam olmasý bana yeterli gelmiyor, birilerinin de çürütmeye çalýþmasý gerek.

Biyografi okurken acaba ne kadarý doðru? sorusu baþka insanlara haksýzlýk edildiðiduygusu uyandýrýyor bende. Belki de babasýnýn annesini terk etmek için esaslý bir sebebivardý, biliyor muyuz? Biyograf yeterli kanýt sunmadý bize.Ama ben yine de mahkeme yi tercih ediyorum. Romanlaþtýrýlmýþ hayatlargerçek ten de kuþku duymama neden oluyor.

Page 61: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 61/168

Kitap Âleminde Familyalar

Familya sözcüðü, dilimizde, öncelikle botanik veya biyoloji terimi olarak kabulgörmüþse de, bazý sözlüklere göre ilk karþýlýðý ailedir. Familya sözcüðünün ailenin tamkarþýlýðý olmadýðýný biliriz aslýnda. Günlük dilde sýk kullanmadýðýmýz, ama çok iyi bildiðsözcük, sözlüklerde her ne kadar ailenin karþýlýðý olarak sunulsa da, bazen iþaret ettiðim

bizden uzaklaþtýran, dýþlaþtýran hatta kimi zaman küçümseyen bir niteliði de yüklenir.Ama yazarlar söz konusu olduðunda anlatmak istediðim benzerlik ya da yakýnlýk içinaile sözcüðünü kullanamam, çünkü anacaðým bazý kitaplar ya da yazarlar -ki ben yazarlarýanmak isterim- bu topraklardaki çok geniþ aileme deðil, insanlýða aittir. Aramýzda dil bir,ülke birliði, hatta yakýnlýðý olmamasýna raðmen, ruh yakýnlýðý vardýr, bu nedenle onlarý bfamilya olarak hissederim. Týpký bir botanik terimi gibi, örneðin gül familyasý... Ana BrinnicaAnsiklopedisi birçok sözlükten farklý olarak aralarýnda ortak nitelikler bulunan canlýlardaþeyler topluluðu diyor familyanýn ilk anlamý için, tam da benim anlatmak istediðim þey bu

Her okurun ruh yakýnlýðý hissettiði yazarlar vardýr. Benim de var. Ama çok severekokuduðum, önemsediðim yazarlarla, kendimi ayný familyadan hissettiðim, aramda bir ruhyakýnlýðý kurduðum yazarlar ayný deðil her zaman. Bu, ruh yakýnlýðý hissetmediðimle birünsiyet kurmadýðým anlamýna gelmez, aksine, büyük bir hayranlýk duyarým. Ne ki, farklýfamilyalara mensubuzdur. Bazý nitelikli okurlarýn söylediði çok iyi bir yazar, ama benimyazarým deðil cümlesinin baþka türlü söyleniþi olarak da deðerlendirilebilir söyledikleri

Üstünde çok fazla düþünmeden, satýr satýr okuyup tartmadan bazý benzerliklerkurmak isterim. Bence benzeþtirmek, esin dediðimiz perinin býraktýðý izleri sürmek, yazarlarasýnda gezinirken, o yazarlarý neden sevdiðimizi düþünmenin de bir yoludur. Hemen birörnek geliyor aklýma, Cemal Süreya ile Edip Cansever. Ýkinci Yeni nin üç büyük atlýsýndan

Page 62: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 62/168

ikisi. Cemal Süreya yý okumaktan büyük bir haz alýrým, ama kendimi Edip Canseverfamilyasýna yakýn hissederim. Cemal Süreya nýn Anlat onu: Laledir/Devesinin boynundadüðüm dizelerini okuduðumda gür ve kavrayýcý bir ses duyarým, benliðimin eridiði büyük bialandýr beni saran imge, dünya güneþlidir o sýrada, kýzgýndýr. Ama ne zaman Edip Canseverokusam Kendime baþka biriymiþ gibi bakmaktan/Arta kalan bir çift gözü de/Kim bilir nerdebýraktým dizelerinin engin çaðrýþýmýnýn içinde bulurum kendimi. Bir yanýyla haz veren biracýlýktýr bu, bir meyvanýn sessizce olgunlaþmasýný düþündürür, karmaþýk ifadeli, derin yüzgelir gözümün önüne, benliðim kendini bana hissettirir. Benliðim Cemal Süreya ya hayrandýrEdip Cansever e ise kan çekmiþ gibi yakýndýr. Cemal Süreya makro olandýr da sanki, EdipCansever mikro olan: makro dünyanýn içinde, mikro ben olurum ikisini yan yana düþününce.

Cansever familyasýnýn büyükbabasý, çocuklarý kendine hiç çekmemiþ gibi görünse de,Ahmet Hamdi Tanpýnar dýr bence. Tanpýnar ýn kendine en çok benzeyen haþarý çocuðu OðuzAtay dýr. Nedenlerini söyleyemem, sadece öyle hissederim. Sanki baba oðul olsalar, her anbirbirlerini düþünen, ama sudan sebeplerle küsmüþ bir baba-oðul olurlardý. Birbirlerinin aanmadan yazdýklarý her satýr için acaba o nasýl bulacak? diye düþünürlerdi gibi gelir ba

Tanpýnar ile Yahya Kemal arasýndaki ünsiyeti biliriz, Tanpýnar kendini Yahya Kemal e

çok yakýn hissetse de, bence Yahya Kemal baþka bir büyük familyanýn büyükbabasýdýr.Peyami Safa o familyaya daha yakýn durur gözümde, ama örneðin Bir Tereddüdün Romanýile baþka familyalara da göz kýrpar gibidir.

Leylâ Erbil bence Cansever familyasýna yakýndýr, baþka bir yoldan gitmiþ, familyasýnýnuzaðýna düþmüþ gibidir, ama iç seslerinin yankýlanýþýnda kimi zaman bir Cansever týnýsýbulurum. Örneðin Karanlýðýn Günü ndeki annenin dokunaklý halinde bir Cansever soluðuvardýr ya da son kitabý Üç Baþlý Ejderha nýn anlatýcýsýnýn oturduðu kapý eþiðinin önündenCansever geçer.

Sait Faik kendi baþýna bir familyadýr, zaman zaman okur olarak içinde kaybolurum.Ama SFA nýn Havada Bulut unun Yorgiya sý EC nin Çaðrýlmayan Yakup una konuk gitse hiçde yabancýlýk çekmez bence. Biraz ýsrar edersem Sait Faik in Cansever in önceleyicisiolduðunu düþünmekten de kaçýnmam, böylece çeþitli familyalarýn kesiþme alanlarý oluþur vebeni en çok mutlu eden de bu kesiþme alanlarýnda gezinmektir.

Bilge Karasu bambaþka bir familyanýn -kendimi ait hissetmediðim, ama çok sevdiðimbir familyanýn- asli üyesidir, Vüs at O. Bener le birlikte. Bener kimi zaman EC familyasýnnizler taþýr. Yusuf Atýlgan bazen Oteller Kenti ni, dolayýsýyla EC yi hatýrlatýr, ama AnayuOteli ni yazdýðý için deðil, Zebercet EC kiþilerini hatýra getirdiði için, Zebercet le RuhKumkapý meyhanesinde raký içebilirler pekâlâ.

Page 63: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 63/168

Geç keþfettiðim, ama hikâye denen þey hakkýnda beni çok düþündürmüþ Ýsviçreliyazar Max Frisch, Edip Cansever in adýný bile duymadan ölmüþtür. Oysa Bezik OynayanKadýnlar ý okumuþ olsaydý, Adým Gantenbein Olsun adlý romanýnýn satýrlarýnda Canseverduyarlýlýðýnýn gezindiðini belki hissederdi. Max Frisch in Stiller indeki Julika bana Seçaðrýþtýrýr. Uzun yýllar Max Frisch ile sevgili olan Ingeborg Bachmann bence Frisch le aynfamilyadan deðildir, ama bir kesiþim alanýnda Leylâ Erbil durur. Bachmann ýn Malina sýnýnözellikle baba imgesinin parçalandýðý bölümlerinde Leylâ Erbil in baþka bir dilde üflenmiþsoluðunu hissederim.

Kanat Yayýnlarý ndan çýkan Kader adlý romanýný okur okumaz, Tim Parks ý, ECfamilyasýna dahil ettim. Tim Parks ýn baþka kitaplarýný okumadým henüz, ama okuduðumkitabýyla birlikte, Edip Cansever in, Max Frisch in ve Tim Parks ýn aralarýnda ortak niteerbulunan canlýlar ya da þeyler topluluðu ndan yani ayný familyadan olduklarýna karar verdimElbette daha geniþtir bu familya, ama ilk anda aklýma gelenler bunlar.

Bu familya meselesinin edebiyatý anlamamýzda bir yararý var mý, hiçbir fikrim yok. Biryararý olmalý mý, onu da bilmiyorum. Bu, içimdeki tellerin benzer týnladýðýný gösteriyor

sadece. Benzer týnlayýnca da kuvvetli bir müzik doðuyor.

Page 64: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 64/168

Dünya Bana Dokunuyordu

Yaþamak, kendini gözden yitirmemek, kendi varlýðýnda, kendi stasis inde her zamantam anlamýyla varolmak için gösterilen sürekli, zahmetli çabadýr. Ölüm ülkesine ulaþmak içinsanýn kýsacýk bir süre kendisinin dýþýna çýkmasý yeterlidir.

Milan Kundera nýn o çok sevdiðim Saptýrýlmýþ Vasiyetler adlý kitabýnda yer alan bucümleyi ilk okuduðumda, endiþelere dalmýþtým, yani düþüncelere. Farsça kökenli endîþesözcüðünün ilk anlamýnýn düþünce olduðunu yazýyor sözlükler, ikinci anlamý ise tasa, kaygýKundera bu endîþeli cümlesiyle bana, yaþamanýn güç bir iþ olduðunu hep hissetmiþ, amahiç adlandýrmamýþ olduðumu fark ettirmiþti o gün.

Tabiatlarýna cömertçe bahþedilmiþ hayat enerjisini hor kullanmýþ bir aileninçocuðuyum ben. Anne tarafým þaþýrtýcý bir yaþama sevinciyle, dýþardan bakýldýðýnda aþýrýgörünebilen bir hayat enerjisiyle dolup taþardý. Büyük yaþadýlar, büyük hareketlerle, büyüolaylarla. Hemen hepsi erken öldü, öyle hýzla tükettiler ki enerjilerini. Ama hep düþünürübu enerjiyi böylesine çarçur etmelerinin altýnda, yaþamak yükünden bir an önce kurtulmakarzusu mu vardý acaba diye. Enerjinin her türlüsü korkutucudur, fazlasý yýkýcýdýr, yok ede

Cümleyi tam hatýrlayamýyorum ama Tanpýnar þöyle söylüyor: Saadet, taþýmaktankorktuðumuz bir yüktür, onu bir köþe baþýnda býrakýp kaçmak isteriz. Ailemi düþündüðümdesaadet yerine yaþamak sözcüðünü koyuyorum. Bende de anne tarafýmdan miras kalan birhayat enerjisi var, dikkatli harcamaya çalýþýyorum. Erken ölmekten korktuðumdan deðil, belanne tarafýmýn hayat enerjilerini tüketiþlerinde acýklý bir yan bulduðum içindir. Belki detarafýmýn hayat enerjisini damla damla kullanýp uzun, fazla uzun yaþamasý bunudengelemektedir.

Page 65: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 65/168

Yaþamak bir bilinç iþidir öte yandan, bulanýk veya aydýnlýk bir bilinç, ama bilinç. Bunedenle uyku, baygýnlýk ya da bitkisel hayatýn ölümün kardeþi olduðunu düþünürüz, bilincindevre dýþý kaldýðý anlar. Yaþamak kendimizin farkýnda olmaktýr, kendimize bir deðer biçmekdeðil, ama, varlýðýmýzýn farkýnda olmak: Bak ellerim var, aynada yüzüm görünüyor, bak suiçiyorum mesela, bu su bedenime giriyor, bedenimin içinde kayboluyor, bak düþünüyorum,öyleyse varým, cogito ergosum. Hayatýmýz için doðru ya da yanlýþ olaný yapmanýn ötesinde,bu türden kavramlarý dikkate bile almadan, pek de deðerli olmayan varlýðýmýzý sürdürmektiryaþamak.

Ölümün kaçýnýlmaz ve tek gerçek olduðu bir dünyada yaþamak zahmetli bir çabadýröte yandan. Ölüm ülkesi her an geçebileceðimiz bir âlem olarak varlýðýný bütün þiddetiylehissettirdiði halde, ölüm yokmuþ, öyle bir ülke yokmuþ gibi yaþarýz. Felsefeler yaparýz buiçin, düþünceler/endiþeler üretiriz, acýnasý varlýðýmýzý deðerli ve anlamlý kýlmanýn yollaarar egomuz, teoloji bunun için çýrpýnýr. Kýsacýk bir an içinde ölüm ülkesine geçebileceðibile bile yaþamak yorucu ve ümitsiz bir þeydir aslýnda.

Kundera nýn cümlesiyle birlikte, farkýnda olduðum bir þeyi adlandýrdým böylece:varoluþ bir endiþedir. Gerçi varoluþçular çoktan adlandýrmýþlardý bunu. Ama ben ancak

edebiyat okurken kavramlarý kendime kondurabiliyorum, ancak edebiyatýn içindeki yollardakendimi, benliðimi arayabiliyorum. Edebiyat dýþý metinler istediði kadar damardan sýzýcýolsun, bana baþka bir hastaya ait bir reçeteymiþ gibi geliyor, ilgiyle okuyorum, ama içindekendimi aramak aklýma gelmiyor, içimden de gelmiyor.

Bu anlamsýz, belirsiz ve kaotik dünyaya bir anlam vermek çabasýdýr yaþamak, aslolanendiþedir. Ama sonsuz bir endiþeyle yaþanamaz. Endiþeyi aþmanýn, onu týpký ölüm ülkesigibi, bir anda geçebileceðim, ama geçmediðim bir âleme dönüþtürmenin tek çaresi benim içinyazmaktýr. Yazmak hayatýn hem içinde, hem dýþýnda olan bir eylemdir; hayat yazýyýkapsadýðý gibi, yazý da hayatý kapsar.

Anlatan her ben in bir kurmaca olduðunu söyleyen Max Frisch, hiçbir nedeniolmadan karþýmýza çýkan bir hayata zor dayanacaðýmýzý da söyler. Arkasýnda gerçek birhayattan türemiþ olduðu izleniminin bulunmasýný isteriz. Hiçbir nedeni olmayan bir hayatendiþenin ta kendisidir çünkü, endiþenin belirli bir nesnesi yoktur, varolmak yeterlidir.Bunedenle hikâyeler uydururuz. Yine Frisch in dediði gibi ...herkes eninde sonunda kendihayatý sandýðý bir öykü uydurur. Uydurulmuþ olan bu öykü, istersek kendi hayatýmýzolduðunu iddia edelim, uydurulduðu anda endiþeden arýnmýþtýr, baþka türlü nasýl yaþarýz?

Kendi hayatýmýzý her gün yeniden kurarýz, içimizi dolduran endiþe yatýþýr böylece;anlatarak, yazarak, naklederek hayatýmýzý çoðaltýrýz, her çoðaltmada ölüm ülkesinden biraz

Page 66: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 66/168

daha uzaklaþmýþ oluruz. Ama yine de biliriz, endiþe yataðýnda uyumaktadýr, biz kendimiziöykülemezsek uyanacak ve içimizi dolduracaktýr.

Benim için kurmaca yazmak olmayana gitmektir. Varoluþ endiþesini kurmacaya ancakyazýnýn kavramsal bir aracý olarak taþýyabilirim, olmayan bir hayatýn içinde varolmaya dairendiþe neden bulunsun? Kurmacanýn içinde endiþe týpký bir karakter gibi, mekân ya da olayörgüsü gibi, sözcüklere dönüþen her türlü his gibi bir varlýktýr, þekillenir, kullanýlabilgelir. Bu, endiþenin benden, benliðimden çýkýp gitmiþ halidir. Ýçimdeki urun alýnmýþ, gözügörünmüþ halidir.

Bu yazýya zihnimde Edip Cansever in Çaðrýlmayan Yakup u eþlik etti. Her türlüçaðrýlmanýn olaðan þekli olan ve hiç çaðrýlmayan Yakup un varoluþ öyküsü. Bu uzun þiirinbazý dizeleri bana kendini hatýrlattý, durduk yerde diyemeyeceðim, bence çok anlamlý biryerde. Bu uyum korkunçtur Yakup!/ Yakub un olmasý korkunçluðudur bu gibi veya Vekendine bilinmeyenler yaratan Yakub um ben, iyi ya/ Durduðum bir gündü, diyorum, bütünilgiler sizin olsun mesela.

Ve alevler halinde dünya bana dokunuyordu diyor Yakup bu þiirde, bana dadokunuyor, bu yüzden yazýyorum.

Page 67: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 67/168

El Yazýsý

Kimileri saða yatýk yazar, l lerin dikliði, f lerin uzun boyluluðu dikkat çeker, k larýnda

bir sertlik, þ lerinde bir acelecilik okunur. Kimileri sola yatýk yazar, y lerin kuyruðu torba gibi

geniþtir, s leri, hele büyük S leri gerim gerim gerinir. Dik yazanlarýn küçük g leri küçükkarýncalarý, büyük G leri büyük karýncalarý çaðrýþtýrýr, her an yürüyecekmiþ gibi dururlarYayvan yazanlarýn küçük a larýnda bir ferah fahurluk, e lerinde bir yayýlma arzusu vardýr,sanki bütün kaðýtlar onlarýndýr.

Kimileri sýkýþýk, bitiþik yazarlar, en yuvarlak harflerde bile bir köþelilik, bir sinirlilaliokunur. Bazýsý (çocukken ve gençken) büyük-küçük bütün i lere, ü lere nokta yerine yuvarlakoyar, arýzalý bir neþe okunur yazýda, insan yazýnýn dibinde çiçek böcek resmi arar.

Kimileri nedense y lerin ve g lerin kuyruklarýný ters çevirir. Kimileri öküz gözü gibikocaman kocaman harflerle yazar, satýrlara sýðmaz, bazýlarý yazýsýnýn okunmayacak kadarküçük bir yer kaplamasýný tercih eder, düzgündür böyle yazýlar, bir o kadar da içine kapalinsanýn ýþýða tutasý gelir. Bazý yazýlar üþengeçtir, yazan el hiçbir noktayý, çengeli, þapkoymamýþtýr. Bazý el de kaðýttan kalkmayý sevmez, her harfi tamamlamadan bitiþtirir.

Bazýlarý dolmakalemin kaðýtta daðýlýþýndan haz alýr, bazýlarý keçeli kaleminparlaklýðýndan, canlýlýðýndan. Kurþunkalemle yazýlan yazýlar inceden kalýna doðru giderkenbirden tekrar incelir, belli ki yazan el kalemi açmýþtýr. Tükenmezkalemin takýlaný yazýnýngüzelliðini bozar, hele fazlaca çizgi çekilmiþse, kalemin ucunda biriken mürekkep kaðýdýkirletir. Kurþunkalem ucuyla yazanlarýn kimisi 0.5 sever, kimisi 0.9, kurþunkalem tutkunlarýiçin her uçla yazmanýn bir yeri vardýr.

Page 68: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 68/168

Kimi yazýnýn amacý okunmaktýr, daha doðrusu okunaklý olmak. Kitap harfleriyleyazanlarýn yazýlarýnda, yazýlma anýndaki haleti ruhiyeyi aramak boþunadýr gibi gelir bana.Çünkü yazmak birkaç eylemi bir arada sürükler. Kitap harfleri kimi zaman çarpuk çurpuk olsda düz, açýk ve okunaklýdýr, ama yazý olmanýn dýþýnda gözü okþayan ayrý bir zarafet taþýma

Ýnsan yazarken yazdýðý metni düþünür, ama el yazýsý yazanlarýn bir kýsmý metninidüþündüðü kadar, yazýsýnýn güzel görünüp görünmediðiyle farkýnda olmadan ilgilidir. Kimileyazýsýný yeteri kadar göze hoþ gelir bulmadýðý için ayný metni defalarca yazar. Kimileri byazar, öyle bir eldir ki, hem yazdýðý okunur, hem de bir resim gibi bakýlýr. Kalemi tutuþlyrýbir fasýldýr, bazýlarýnýn o kalem tutuþla nasýl yazabildiðini hiç akýl almaz.

Yazý güzel bir þeydir, kimi zaman amacý sadece güzel görünmektir, bence bu da azþey sayýlmaz.

Page 69: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 69/168

Emek, Umut, Yarýn

Sözcükler duygular gibidir, hor kullanýlýrsa yýpranýr. Yýpranan sözcük iþlevini göremez,bir anlam ifade etmeyen seslere dönüþür. Týnlamasý zihinde imge uyandýrmaz, göz okurkeno sözcüðü görse de anlamlandýramaz. Týpký üst üste tekrar edilen bir sözcüðün sesine ya daharflerine -kýsa süre için- yabancýlaþmak gibi, garip bir ses yýðýný, saçma bir harf öbeði

Bazen geliþigüzel kullanmak yýpratýr sözcükleri; hoþ týnýsý, kâðýt üstünde güzel duruþuya da birkaç anlamýn yerini almasýnýn pek de yadýrganmamasý onlarýn yerli yersizkullanýlmalarýna yol açar. Sonunda sözcük güzelliðini kaybeder, anlamý zayýf düþer.

Bazý dönemler/yýllar bazý sözcükleri yýpratýr; kullanýmdan düþürür .

Bazý dönemler/ yýllar bazý sözcükleri tehlikeli ilan eder. Böylece sözcükler yeraltýna ineorada anlamlarýndan daha büyük, kimi zaman yanlýþla yüklü yeni bir anlam kazanýr.

Sözcüklerin yýpranmasý ile anlamlarýnýn yýpranmasý karþýlýklý bir iliþkidir. Kimi zamanönce anlam deðer kaybeder, anlamý ifade eden sözcük kaderine boyun eðmek zorunda kalýr;kimi zaman sözcük deðerini kaybetmiþtir, anlamý da etki yaratmaz olur. Sözcüðün anlamýnýnbir anlamý kalmamýþsa, sözcüðe de gerek kalmaz. Sözcüðün anlamý yokedilmiþse sözcükyaþasa da bir anlam ifade etmez.

Bazý dönemler/yýllar bazý sözcükleri açýkça tehlikeli ilan etmese de, önerilen yenihayatýn yeni sözcükleri açýkça tehlikeli ilan edilmeyen sözcükleri gereksiz, demode ve hatgülünç göstererek hayattan ve dilden uzaklaþtýrýr.

Bazý sözcüklerin tümüyle kaybolmalarý önlenemez. Yüklendikleri anlam hayatýn içindeömrünü tamamlamýþtýr. Ama bazý sözcüklerin yýpranmasý, solmasý, anlamlarýnýn zayýflamasý

Page 70: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 70/168

yoksunlaþma, yoksullaþma ve kayýp demektir; çünkü aslýnda kaybedilen sözcüðün anlamý veo anlamýn insanlýk için deðeridir.

Bazý dönemler/yýllar bazý sözcükleri yýpratmýþsa onlara yeniden deðer kazandýrmak,anlamlarý tazelemek yazý nýn (da) iþidir. Zordur yýpratan süreçten ders almýþ olarak sözcütazelemek, hele yýpratanlar arasýnda yazý da varsa. Yazý bunu tek baþýna yapamaz, amaanlamlara hayattaki yerini kazandýrmak için, yazý sýz da olmaz. Yazý, sözcüklere anlamýnýkazandýracak yeni dili arayanlar arasýnda olmalýdýr.

Page 71: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 71/168

Kitap Kutsal Bir Nesne Deðildir

Kimilerinin kitaplarý çok kýymetlidir, kaldýklarý yeri iþaretlemek için ellerinin altýndaayraç bulamadýklarýnda sayfanýn ucunu kývýrývermektense, kaldýklarý yeri bir saat aramayýtercih ederler. Ciltleri daðýlacak diye kitabý adamakýllý açmazlar, parmaklarýnýn ucuyla tr,

hatta okumaya baþlamadan önce ellerini yýkarlar. Satýrlarýn altýný çizdikleri, kenarýna noaldýklarý, kitap okurken çay veya sigara içtikleri, üstüne su damlattýklarý görülmemiþtir.

Kimileri tam aksine satýrlarýn altlarýný çizip, sayfalarýn kenarýna not alýrlar, cildinikatlarlar, üstüne çay damlatýrlar, kül dökerler, hatta okurken uyuyakalýrlarsa üstüne yatasabah kitaplarýný aðzý burnu daðýlmýþ bir þekilde yataðýn içinde bulurlar. Onlara ben deonlardan biriyim- sorulacak olursa, tabak sevdiði deriyi yerden yere vurur. Bazýlarý neyardan ne serden vazgeçer, okuyup harap ettikleri kitaptan gidip bir tane daha alýrlar.

Kimileri kitaplarýn sadece var olmalarýný sever. Kimileri pek azýný okuduklarýkitaplarýnýn ayrýntýlý bir envanterini tutar. Kimileri kitap satýn almaktan hoþlanýr. Kiminadý duyulan kitaplarý çantada gezdirmek bir imaj meselesidir; alýnýr, pek az okunur, çokçagösterilir.

Bazýlarý hem çok okur, hem de kitaplarýný deli gibi saklar. Bu tür kitapseverlerintaþýnmaktan ödleri kopar. Bazýlarý için iyi bir kitaplýk kitaptan daha önemli bir þeydir,kitaplýkta durmuyorsa kitap ne iþe yarar? Bazýlarý kitaplar için kitaplýk gerektiðine inan aslolan okumaktýr, okur ve kaybederler. Bazýlarý ödünç kitap vermez, bazýlarý ödünç aldýðýkitaplarý geri vermez.

Bazýsý kitaplarý kutsal nesneler olarak görür. Bir daha okumayacak olsa bile, hiçbirkitabý atmaya eli varmaz, bu yüzden kitaplýðý dolup taþar. Kolilerde, kutularda kitap daðlyükselir. Evinde bir Milli Kütüphane oluþturamayacaðýný da bilir üstelik.

Page 72: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 72/168

Kitap sonuçta kaðýttan yapýlmýþ bir nesnedir. Tarihsel özellikler taþýmýyorsa, baskýsýbulunmayan ya da özel bir basým ürünü deðilse, yazarýnýn imzasý, ithafý, el yazýsýyla notlgibi þeyler yoksa, sahibi açýsýndan manevi bir deðer taþýmýyorsa kitaba deðerini verensadece içindekidir.

Kitapseverlerin bazýlarý yine de her kitaba, nesne olarak adýnýn kitap olmasýndanhareketle bir kutsallýk atfederler, atmaya kýyamazlar. Kitaplar dostumuzdur cümlesinindoðruluðuna inanýrlar. Oysa bütün kitaplar dostumuz olamaz, bazýlarý dostumuzdur.

Bence iyi kitaplýk arada bir elden geçirilmelidir ki, kutsal olanlar daha kolaybulunabilsin.

Page 73: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 73/168

Kütüphaneleri Sevmem

Çocukluðumdan beri kütüphaneye gitmek bende hiçbir zaman kitap cennetine gitmekduygusu uyandýrmadý, aksine, hep bir devlet dairesi ne gitmek kâbusu yaþattý.

Kütüphaneler þimdi nasýl bilmiyorum. Ama bir düþünün. Kütüphaneye gidersiniz,

alfabetik olarak düzenlendiðine bin þahit isteyen kartotekte eciþ bücüþ yazýlarý okuyabilmbaþarýrsanýz, aradýðýnýz kitabýn numarasýný bulursunuz. Fiþ istemek için kütüphanememuruna bütün sevimliliðinizi takýnarak ulaþýrsýnýz, sorularýnýza genellikle cevap vermekyerine belirsiz bir yeri iþaret eder. Siz dolduracaðýnýz fiþleri kendi çabanýzla arar buludoldurursunuz. Aklýnýzdan geçen sorularý katiyen soramazsýnýz, memur veya memure mesaibitimine kaç saat kaldý diye sýk sýk saatine bakmakta veya bu kadar insanýn -topu topu iki

üçkiþi- kütüphanede ne iþi olabileceðini düþünmektedir.

Size diyelim beþ kitap gereklidir, memur üçten fazla vermiyoruz diye kestirir atar. Enönceliklileri seçersiniz, yeniden doldurduðunuz fiþi verirsiniz, memur bakar, eksik bu d, siz

neresi? diye soramadan arkanýzdaki þahsýn fiþini alýr. Eksiðinizi tamamlarsýnýz, memurauzatýrsýnýz, ama arkanýzdakiyle iþi bitmemiþtir. Sonunda fiþinizi vermeyi baþarýrsýnýz veistediðiniz kitaplarýn gelmesini bekler, bekler, beklersiniz.

Beklemek mesele deðildir -aslýnda meseledir- ama kâbus bu ya, istediðiniz üç kitabýnbiri gelir. Memur birinin baþkasýna verildiðini, ötekinin de daðýtýmda olmadýðýný söyler.size niye daha önceden söylenmediðini memura sormak cesaretini gösterebilirseniz, devlet memurundan münasip bir azar iþitirsiniz. En doðrusu susmak ve yeni bir fiþ alýp yenidendoldurmaktýr.

Almayý baþardýðýnýz kitaplarla okuma salonuna geçersiniz. Okuma salonuna girmeksahneye çýkmak gibidir. Tedirgin eder insaný. Yerler mutlaka gýcýrdar ve salondakiler

Page 74: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 74/168

baþlarýný kaldýrýp size kötü kötü bakarlar. Bir suçluluk hissiyle yerinize geçersiniz. Okulambanýzý açarken çýkacak çýt sesinden bile ödünüz kopar. Kitabýnýzý açar ve çalýþmayabaþlarsýnýz. Ama en kötü sandalye size düþmüþtür. Gýcýrdayacak korkusuylakýpýrdayamazsýnýz, gýcýrdar da meret. Bacaklarýnýz tutulduðu için kendinizi okumayaveremezsiniz. Yerinize yerleþeli daha iki dakika olmamýþtýr, þimdi oturma pozisyonunuzudeðiþtirmeniz ses çýkarmanýza neden olacaktýr. Biraz vakit geçsin de ayaðýmý indireyim diybeklersiniz.Derken içeriye ayný kâbusun içine düþmüþ biri girer, siz de diðerleri gibi baþýnýzýkaldýrýp kötü kötü ona bakarsýnýz. Ayakkabýlarýnýn çýkardýðý ses sinirinize dokunur.Çalýþamayacaðýnýzý anlar, özgürlüðünüze koþarsýnýz.

Kütüphaneler sýkýcýdýr, kitapçýda kitap karýþtýrmak ne kadar zevklidir oysa.

Page 75: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 75/168

Yazarlýk Meslek midir?

Yazarlýðýn bir meslek olup olmadýðý eskiden beri tartýþýlan bir konudur. AmaTürkiye de best seller meselesi bu kadar dikkat çekici bir hale gelmeden ve birtakýmyazarlar, ellerinde kâðýt kalem, korsan yayýncýlara ne kadar kaptýrdýklarýný ya da baþkayazarlarýn ne kadar kazandýklarýný hesaplamaya baþlamadan önce, tartýþmanýn ana

maddesini yazarak geçinebilmek veya geçinememek oluþturuyordu. O yýllarda geçinmek tenkasýt, bugünkü gibi standartlarý yukarýya çekilmiþ bir hayatý, elde edilmiþ lükslerin hiçbferagat etmeden sürdürmek deðil, kýt kanaat yaþayabilmekti. Bazý yazarlar ellerinden baþkaiþ gelmediði için yazdýklarýyla geçinmek durumunda kalýyorlardý. Ama yayýncýlýk sektörü bseller mekanizmasýný bugünkü biçimiyle henüz üretmemiþ olduðu için, bu, pek deimrenilecek bir durum deðildi. Yazdýklarýyla geçinenler, birkaç iyi niyetli istisna dýþýndmütevazý bir hayat yaþýyorlardý. Bu tartýþma günümüzde ve görünürde ayný tartýþma; amaiçeriðinde önemli bir sapma var.

Meslek denince, kelimenin birkaç anlamý olmakla birlikte, burada, bir kimseningeçimini saðlamak için yaptýðý sürekli iþ i anlýyoruz. Yazmak bir iþtir, bunu geçiminizisaðlamak için sürekli yaparsanýz mesleðiniz olur. Bazý yazarlýk türleri meslektir. Reklamyazarlýðý, senaryo yazarlýðý gibi, kurallarý belli yazý iþlerinin meslek olduðunu kabuldaha kolaydýr. Bunlarda amaç geçimi saðlamak, araç da yazmaktýr.Bu türden meslekleri olan kiþiler için yazarlýk ahlakýnýn nerede baþlayýp nerede bittiðide, tartýþýlabilir olmakla birlikte, kiþiye göre deðiþir. Ama konu kitap hatta edebiyat ol,soruyu þöyle de sorabiliriz. Geçim amaç, edebiyat araç olabilir mi? Olursa ne olur? Ýyiihtimalle hiçbir þey olmaz, geçinmek için edebiyatý araç edinmiþ olan yazar, onu gizli gizamaç halinde tutmaya devam eder, edebiyat anlayýþýndan taviz vermez, kazandýðýyla yetinir.

Page 76: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 76/168

Ama kötü ihtimalle edebiyat standartlaþýr. Týpký pop müzik piyasasýna belli aralýklarla üryetiþtirmek gerektiði gibi, edebiyat piyasasýna da belli aralýklarla ürün yetiþtirmek gere

Oysa iyi edebiyatýn herhalde uzak durmasý gereken þeylerin baþýnda standartlaþmakgelir. Standartlaþan ürün mal muamelesi görür, yazar edebiyat deðil, mal üretmeyebaþlayýnca o meþhur arz-talep dengesi grafiðinin gölgesi yazdýklarýnýn üzerine düþer.Yazarýn gözünün önünde, sürekli beðendim-beðenmedim diye parmaðýný sallayan birokuyucu belirir. Standart ürünün belli bir satýþ garantisi olduðu için, yazar riske giremekorkaklaþýr. Riske girdiði ve baþarýsýz olduðu takdirde geçimini saðlayamama tehlikesi var

Yazdýklarýyla geçinmek veya geçinmemek bir tercihtir. Her tercih bir þeylerkazandýrýrken bir þeyler de kaybettirir.

Page 77: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 77/168

Okur, Yazarsa

Herkesin kendini özel sanmasý kötü bir þey sayýlmaz belki, ama herkesin kendisininözel olduðunu baþkalarýna kabul ettirmek istemesi, bunun tuhaf bir çýlgýnlýk halini alma

doðrusu bana tehlikeli görünüyor. Giderek artan sayýda kiþi, hayatýnýn eþsiz, anýlarýnýnbenzeri görülmedik ve yaþadýklarýnýn çok önemli olduðuna inanýyor. Elbette herkes içinde

bulunduðu çevre için deðerli, benzersiz ve özel olabilir, ama bu benzersiz lik hali yakýçevre dýþýndaki insanlarý ilgilendirmeyebilir.

Kendisinin özel olduðunu düþünen insanlardan gelen kitap dosyalarý artýyor. Birkýsmý anýlarýný çok önemli buluyor, kendi hayat tecrübesinin olaðanüstü olduðuna inanýyor.Bir kýsmý toplumsal sorunlarýmýza bulduðu çözüm önerilerinin yayýmlanmasý halindesorunlarýmýzýn tümüyle ortadan kalkacaðýndan emin. Kimileri düþük kliþe düzeyini aþamayanvecizelerini kitaplaþtýrmak isterken, þaþýlacak kadar çok sayýda kiþi -özellikle emeklileryirmili yaþýn altýnda gençler- roman yazýyor. Soru eki mi leri ve dahi anlamýndaki de lerida larý ayrý yazamayan bu yazar adaylarý, yazdýklarý romanlarýn dünya çapýnda olduðunasamimiyetle inanýyorlar. Yakýn çevrelerinin ötesine geçerek, kendilerini toplumda özel sanan kiþiler, bu özel oluþa öylesine inanmaya baþladýlar ki, kendilerini özel kýlanözelliklerinin görmezden gelinmesine tahammül edemiyorlar. Eskiden emekli adaylarýçalýþma hayatlarý sona erince ufak bir bahçe sahibi olup çiçek yetiþtirmeyi, huzurlu, sakigünler geçirmeyi hayal ederlerdi. Bana öyle geliyor ki, emekliliðine çok az kalmýþ binlercinsanýn þu andaki ortak düþü emekli olur olmaz dünyayý sarsacak bir roman yazmak.

Page 78: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 78/168

Walter Benjamin Pasajlar* adlý kitabýnda yazarla okur arasýndaki iliþkiye deðinirkenþöyle diyor: ...yüzyýllar boyunca az sayýda yazarýn karþýsýnda binlerce okur yeralmýþtý.durumda geçen yüzyýlýn sonuna doðru bir deðiþiklik oldu. (...) basýnýn kapsamýnýngeniþlemesiyle birlikte, okur kitlesinin gittikçe büyüyen bölümleri de yazý yazanlar arasýkatýldý. (...) yazar ile izlerçevre arasýndaki ayýrým, temel özyapýsýný yitirmeye yüz tutmOkur, her an bir yazara dönüþmeye hazýrdýr.

Okur kitlesi 1930 lu yýllarda yazara dönüþmeye hazýrdý, artýk dönüþtü. Yüzyýlýmýz, azsayýda okurun karþýsýnda binlerce yazarýn yeraldýðý bir yüzyýl mý olacak?

* Pasajlar, Walter Benjamin, Çeviren Ahmet Cemal, YKY, Kazým Taþkent Klasik Yapýtlar Dizisi, 3.baský, Mart2001.

Page 79: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 79/168

Fâni Dünya, Fâni Edebiyat

Yaratýcý olanlarýn ölümlü bir varlýk olmakla bir alýp veremediði vardýr (vardý).Yaratýcýlýk, biraz da ölümlü olma haline bir direnmedir. Birçok yazarýn zaman lahesaplaþmasýnýn, ölümlü olmayý hatýrlatan kavramlarla yüzleþmek arzusunun altýnda, bufâniliðe karþý bir tür baþkaldýrý da yatýyor kanýmca. Yaratýcý olan insan sonuçta doðanýn

parçasýdýr, ama yaratýlan þey doðanýn kanunlarýna tabi olmadýðý için, onun fâniliðinin dtanýmý farklýdýr. Zaman, özellikle yazarlarýn avuçlarýnýn içindedir; bir metin isterse tümzamanlarý, isterse gelecek zamanlarý içerebilir, yazar zamaný istediði gibi parçalayabilir

Benim görevim zamaný, onun görevi de beni öldürmektir, diyen Cioran, öldürmek derken, zamaný boþa harcamayý deðil, zamanlarüstü yaratý ile zamana meydan okumayýkastediyor olsa gerek.

Geçmiþ çaðlardan bize ulaþan bilgeliðin kurduðu bu ve benzeri cümleler ilegünümüzün cümleleri arasýndaki tezat çok manidar. O bilgelik, þöhreti ve þöhretin getirdiðnimetleri erdemli bir insanýn küçümsemesi gereken deðerler olarak sunarken; edebiyat çoðuzaman bu küçümsemenin sözcülüðünü metinlerin içinde de yapmýþtý. Aslolanýn metnin ömrü,kalýcýlýðý, gelecek zamanlarda da okunabilirliði olduðu vurgusu hem edebiyat içi bir düþünhem de birçok yazarýn inancýydý.Günümüzde popüler kültürün kapsadýðý alan geniþledikçe edebiyatýn da bu alandakalan kýsmý arttý. Popüler kültür ile edebiyatýn kesiþtiði alanda metne iliþkin sorularýndeðiþti. Bu kesiþme alanýnda varolmak isteyen yazarlarýn sorduðu soru metnin ömrü deðil,ulaþtýðý kitlenin büyüklüðü oldu artýk. Ýlk soru metnin ulaþtýðý kiþi sayýsý olunca, metikinci derecede, hatta sorulmasa da olur bir soru olunca, fânilik meselesi mesele olmaktançýkýyor elbette. Daha açýkça söylemek gerekirse, popüler kültür ile edebiyatýn kesiþtiði a

Page 80: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 80/168

varolan bazý yazarlar metinlerinin ömrünün kendi ömürlerini aþmasýyla ilgili deðiller. Kimtarafýndan, niye okunduklarýnýn da bir önemi yok. Her þeyin ölçülebilir, bir ölçüye vurulaolduðu bir çaðda, kaç kiþi sorusunun cevabýný bulmak çok kolay.

Popüler kültür kendi alanýnda varolana yalnýz kitlelere ulaþmayý deðil, maddi kazancýda vaat ediyor. Edebiyatý zamanlarüstü bir varoluþ olarak deðil, fâni ömürlerinin kazancýolarak görenlerin ömürlerini aþacak ve geç gelecek þöhrete, dolayýsýyla o þöhretin maddinimetlerinin gecikmesine de tahammülleri yok. Öne çýkan/çýkartýlan yazarýn adý, metninkendisi deðil. Zaman ýn çabuk geçtiði bir zaman dayýz.

Page 81: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 81/168

Okur, Yazara Baský Yapma

Yazarlarla yapýlan söyleþilerin sonunda genellikle sorulur: Sýrada ne var? Bu soruyahiç itirazým yok, yazarýn kafasýnda yazmayý planladýðý yeni bir þey varsa ve söylemeyi uygbuluyorsa söyler. Ama yeni kitabýnýzý ne zaman okuyacaðýz? sorusu, okurlarýn sevdikleriyazarlara sormamalarý gereken bir soru.

Bence yazarlarýn üstünde dört tür baský var. Birincisi, yayýncýdan gelen yaz baskýsý.Yayýncýlar Batýlý örnekler gibi yazarlarýný belli aralýklarla yeni kitap yazmaya teþvik ed Teþvik iyi bir þey elbette, ama kimi zaman teþvik olmaktan çýkýp zorlama halini alýyor. Çü

marka olmuþ yazarýn kitaplarý yayýncý için mal ve yayýncý da iþinin doðasý gereði, bubir an önce üretilmesini istiyor. Edebiyatýnýn niteliðinin düþmesini istemeyen yazar bu baaldýrýþ etmiyor.

Yazdýklarýyla geçinen yazarýn geçim kaygýsý, ikinci baskýya neden oluyor. Her kitabýnsatýþ grafiði zamanla düþüyor ve yazar yeni bir kitap yazmazsa maddi sýkýntý yaþayacaðýnýbildiði için, yazacaðý kitabýn niteliðinin düþmesine aldýrmadan piyasaya kitap yetiþtiriyoGeçimini yazdýklarýna baðlamamýþ olan yazar kitabýný ne zaman bitirirse o zamanyayýmlatýyor.Üçüncüsü, ünlü olmanýn getirdiði baský. Yazarýn yeni bir kitabý çýktýðýnda gazetelerdedergilerde onunla söyleþiler yapýlýyor, televizyon programlarýna katýlýyor, kitabý hakkýndyazýlar yazýlýyor. Bu da yazarýn egosunu doyuruyor. Ama zamanla ünü zayýflamaya baþlýyor,hakkýnda yazýlan yazýlar kesiliyor, görüþünü soranlar azalýyor, yazar unutulmaktan korkuyoÝyi bir kitap yazmak için deðil, unutulmamak için yazýyor. Edebiyatýný ün karþýlýðýnda satniyeti olmayan yazar beklemeyi biliyor.

Page 82: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 82/168

Bence en büyük baský dördüncüsü: Okurdan gelen baský. Yazarýn aylarca belkiyýllarca çalýþarak yazdýðý kitabý birkaç gecede okuyup bitiren okur, yazara yeni kitabýnýzaman okuyacaðýz? diye sormaya baþlýyor. Yayýncýsýna, üne ve paraya karþý direnebilenyazar okuruna fazla direnç gösteremiyor. Okurun bu baskýsý yazarýn kendine aþýrýgüvenmesine de yol açýyor, yeni bir kitap piyasaya çýkýyor. Ama birçok yazar da biliyor kiokur rahatlýkla bu olmamýþ diyebilir.

Okur sevdiði yazardan iyi bir kitap okumak istiyorsa, ona yaz diye baský yapmamalý.Çünkü sevdiði yazar iyi kitap yazmak düþüncesinden ödün vermiyorsa, okurun ýsrarýný kulakarkasý edecektir. Bu durumda baskýnýn anlamý kalmaz. Yok eðer nitelikten ödün veripyazacaksa, bu defa da kitap okurun istediði kitap olmayacaktýr.

Page 83: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 83/168

Pasif Okurdan Aktif Okura

Yazý dünyasýnda iletiþim akýþý, gazete ve dergilere bakarak söyleyecek olursak, tekyönlüdür. Yazarlar ve yazdýklarý hakkýnda okurlara bilgi verilir. Potansiyel okur gündemdeolan bir yazarýn son romanýný bitirmek üzere olduðundan haberdar edilir, özel hayatlarý,meraklarý kurcalanýr. Bilgilendirme akýþý yazardan okura doðrudur. Yazarlarýn yazdýklarý

hakkýnda yine genellikle yazarlar yazý yazar.Bazen aktüalite dergilerinin okurlarýn görüþlerine de yer verdiði görülüyor. Amaedebiyat ürünlerini, özellikle romanlarý, yazarlarýnýn da onayýyla ürün tanýtýmý gibi önebirtakým aktüalite dergilerinde yer alan okur görüþlerinde bir müþteri memnuniyeti kokushissediliyor. Sevdim/Sevmedim. Beðendim/Beðenmedim. Hani neredeyse kitabýn bir yerinde

okuduðunuz bu kitabý beðenmezseniz sekiz gün içinde iade edebilirsiniz ibaresi yer alacaBu üslupta edebiyat roman , doðasýndan tümüyle uzaða düþüyor, kitap üstüne söylenenlerokur düþüncesi olmaktan çok tüketici görüþleri halini alýyor. Elbette bu üslup söz konusdergilerin genel yaklaþýmýyla örtüþüyor.

Peki okur bu mu? Görüþleri tüketici yakýnmalarýndan öteye gidemiyor mu? Elbettegidebiliyor da, söz konusu dergiler için akýllý uslu bir görüþ bildirecek okur parlak biremedeðil.

Bu iletiþim akýþýnýn internet ortamýnda okurun lehine bozulduðunu, daha dabozulacaðýný düþünüyorum. Belli bir konsepte ve içeriðe sahip veya yüzer gezer olmayýtercih eden, bir kiþinin ya da bir grubun çalýþmasý sonucu sürekli güncellenen kimi tek

Page 84: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 84/168

kuruculu, kimi kolektif birçok internet sitesinde akýþ, genellikle okurdan yazara doðru. Sitelerde, mail gruplarýnda okurlar yazýþýyor. Okur, okurluðun bir adým ötesine geçipilgilendiði yazarlar hakkýnda görüþ bildiriyor, yazýlar yazýyor. Kitap sitelerinde kitap tsayfalarýnda bulunan Görüþ bildirmek istiyorum ibaresi ilk anda bana çok irkiltici gelse

internetin basýlý medyaya göre çok daha demokratik bir yapýlanmasý var. Kimi okurlar sözkonusu dergilerde yer aldýðý gibi beðendim/beðenmedim yargýsýndan öteye gidemeseler de,okurun giderek sözünü söyleyen ve duyuran okur, dolayýsýyla, yazan-okur olmaya doðrugittiðini; biraz da bu nedenle sanal ortamýn basýlý ortama göre daha fazla eþitlik saðladýdüþünüyorum.

Page 85: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 85/168

Tefrika Meselesi

Walter Benjamin Pasajlar* adlý kitabýnda anlatýyor:1824 yýlýnda Paris te 47 bin gazeteabonesi varmýþ. Tek satýlmayan gazetelerin abonelik ücreti yüksek olduðundan zenginlerveya müþteri çekmek isteyen kafeler gazetelere abone oluyor, halk da gazete okumak içinkafelere gidiyormuþ.

La Presse gazetesi üç þey yapmýþ ve gazete satýþlarý patlamýþ:

1. Abonelik bedelini 80 franktan 40 franka indirmiþ.

2. Gazeteye reklam almýþ.

3. Tefrika roman yayýmýna baþlamýþ.

Tefrika roman öyle tutmuþ ki, romancýlara olaðanüstü yüksek ücretler ödenmeyebaþlanmýþ. Örneðin Lamartine nin 1838-1851 yýllarý arasýndaki tefrika roman kazancýnýn beþmilyon franký geçtiði hesap edilmiþ. Hatta Alexander Dumas, Lamartine gibi yazarlarýnünlerinin yayýlmasýna romanlarýnýn tefrika edilmesinden çok, aldýklarý yüksek ücretlerin nolduðu söylenmiþ. Kazandýklarý paralar halk arasýnda öyle çok konuþuluyormuþ ki,Dumas nýn evinin bodrum katýnda birçok yoksul yazarý boðaz tokluðuna çalýþtýrdýðý söylentiepeyce yaygýnlaþmýþ. Ün ve yüksek kazanç bu yazarlara politikada kariyer yapma fýrsatý davermiþ. Böylece yozlaþmanýn yeni biçimleri ortaya çýktý diyen Benjamin þöyle devam ediyo

Edebiyatçýnýn siyasi ihtirasý bir kez uyandýktan sonra, akýllý bir yönetime düþen ona doðyolu göstermektir.

* Pasajlar, Walter Benjamin, Çeviren Ahmet Cemal, YKY, Kazým Taþkent Klasik Yapýtlar Dizisi, 3.baský, Mart2001.

Page 86: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 86/168

Bildiðim kadarýyla Türkiye de tefrika romanýn zengin ettiði yazar yok. Birçokyazarýmýzýn romanlarý tefrika edilmiþ, ama beþ milyon franka karþýlýk gelecek bir miktarýnçok azýndan bile edebiyat tarihimiz söz etmiyor. Onlar býrakýn zengin olmayý, AlexanderDumas ya da Lamartine in evlerinin bodrumunda çalýþtýrdýðý yoksul yazarlar gibi, boðaztokluðuna gazete sayfalarýný doldurmuþlar.

Edebiyattaki ününü siyasete aktaran yazarlarýmýzýn akýbetinin de Fransýz yazarlar gibiolduðunu söylemek zor. Türkiye de edebiyat yaygýn ün ve para getirmediði gibi, siyasikariyerin kapýsýný da açmadý. Hatta CHP Genel Sekreteri olan Memduh Þevket Esendal,adýný edebiyatta M.Þ.E kýsaltmasýný kullanarak gizledi. Türkiye de birçok yazar, kariyere,dolayýsýyla üne, iktidara ve ikbale açýk siyaset yapmak yerine, muhalif kalmayý tercih ett Nazým Hikmet, Aziz Nesin, Yaþar Kemal gibi yazarlar yazarlýk kariyerlerini siyasi ikbaledönüþtürmediler, aksine muhalif olmanýn acýsýný çektiler.

Ama zaman deðiþiyor. Türkiye de bazý siyasi partiler bu Batýlý geleneði izleyerekyazarlara, yani ün sahibi kiþilere siyasi kariyer teklif ediyor. Merak ettiðim þu: Siyas

et-yazariliþkisinde kendi geleneðimizin devamýný mý göreceðiz, yoksa bizim de ün ve para sahibiyazarlarýmýza bu Batýlý gelenek gereði siyasi ikbal vaadinde bulunulacak mý?

Page 87: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 87/168

Þairler Þiir Yazýyor Ama

Þiir dosyalarýnýn çokluðu konusunda bir iki satýr yazýlmaya kalkýlsa, hemen herkesinaklýna ilk gelen þey, Aziz Nesin in söylediði ölümsüz cümle olacaktýr. Her üç kiþiden beþþair. Bu söz söylendiðinden beri kaç yýl geçti bilmiyorum, ama þimdi her beþ kiþiden onuþair. Yayýnevlerine yayýmlanmasý isteðiyle gelen dosyalarýn yine büyük çoðunluðunu þiir

dosyalarý oluþturuyor. Edebiyatla gerçekten ilgilenen, þiir nedir bilen þair adaylarýna söyok, onlar üstlerine alýnmasýn, ama:

Kimi dosyalar özenle hazýrlanmýþ, baþý sonu belli, düzgün, ama yazýlanlar þiir deðil;kimileri koparýlmýþ defter kaðýtlarýna, ece ajandasý sayfalarýna çiziktirilmiþ. Bazý þairsabýrsýz, okunaksýz el yazýsýyla yazdýklarý þiirlerini faksla -sayfalar dolusu- gönderiyorbazýlarý yayýmlanmasýný garanti etmek için telif istemediðini, hatta masrafýný vereceðinibelirtiyor. Bazýlarý kendilerinden emin, yazdýklarý þarký sözlerinin bestelenme ihtimalinireferans olarak gösteriyor, bazýlarý da kendi olanaklarýyla kitaplarýný yayýmlamýþlar amabir yayýnevinden çýkmadýðý için satýlmadýðýný düþünüyorlar. Bazýlarý keskin bir ölçü-uyaktutkunu, bazýlarý serbest þiiri serbestçe, aklýna geldiði gibi yaz sanýyor.

Genellikle aþk þiirleri yazýlýyor, demek ki ruhu en çok yaralayan mesele bugün de aþk.Ama sevgilisinden ayrýldýðý, mehtaplý bir gecede mutfak masasýna oturup sigara içerekduygularýný çalakalem yazanlara, yazdýklarýnýn þiir olmadýðýný söylemenin bir yolu olmalý.Dergilere yayýmlanmasý için þiir gönderenlerin, yayýnevlerinden þiirlerinin kitaplaþtýrýlmisteyenlerin büyük çoðunluðunun þiir okumadýðý; hemen herkesin þiir yazdýðý bu ülkede þiirkitaplarýnýn en az satan kitaplar olduðu; þiir dergilerinin uzun ömürlü olamadýðý bilgileralanla ilgilenen herkesin malumu. Ama söz konusu þair lerin deðil.

Page 88: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 88/168

Þairler, þiir yazýyorlar, güzel; dosyalar hazýrlamýþlar, güzel; yayýnevlerine yollamýþlar,güzel. Ama en çok bilinen þairlerimizi bile okumamýþlar. Nazým Hikmet in adýný biliyorlar,defterlerine bir iki þiirini yazmýþlar; Orhan Veli denince, bildikleri meþhur dize onunmubaþkasýnýn mý hatýrlayamýyorlar; Fahriye Abla yý çok sevdikleri için ezberlemiþler, amaþairinin Ahmet Muhip Dýranas olduðundan habersizler; Behçet Necatigil i Behçet KemalÇaðlar la karýþtýrýyorlar, Cemal Süreya nýn adý pek yabancý gelmiyor, Sessiz Gemi yiHümeyra nýn yazdýðý bir þarký sözü sanýyorlar, Sevgi Duvarý ný Ahmet Kaya nýn þarkýsýolmasa hiç duymamýþ olacaklar, Ece Ayhan ý külliyen bilmiyorlar. Ýyi de yazdýklarýnýn þiirolduðundan nasýl emin olabiliyorlar?

Page 89: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 89/168

Bilgi Çantasý

Annem o çocuk dergilerini bana ilk ne zaman verdi, hiç hatýrlamýyorum. Ablamdankalmaydýlar. Topu topu iki tane, kara kaplý cilt. Üzerinde altýn yaldýzla ablamýn adý yazý Ýlkokul öðrencisiyken ona bu dergi alýnmýþ, sonra bir araya getirilip ciltletilmiþti. Der

ngüzel þeyi ilk keþfediþimdi. O iki cildi defalarca okudum. Siyah-beyaz, ama bol resimliydi, hiçsýkmýyor, sýkmadýðý gibi, çok þey öðretiyordu.

Adý Bilgi Çantasý ydý. Ama çocukluðumda okuduðum birçok kitapla birlikte onlarý da,yýllar sonra burnumun direðinin sýzlayacaðýný bilmeden, kýymet bilmez bir yakýnýma verdim.Aklýmca bende yarattýðý okuma aþkýný onda da yaratacaktý. Hem büyümüþtüm ya artýk,kitaplýðýmda çocuk dergilerinin yeri yoktu. Uzun yýllar sonra birden Bilgi Çantasý ný hatýNe zaman çocuk dergileri konu olsa yaþýtlarýma, benden büyüklere hep Bilgi Çantasý nýsordum. Böyle bir dergiyi bilen çýkmadý. Kendimden þüphelendim. Acaba dedim, siyah vedikdörtgen olduðu, içi bilgiyle dolu olduðu için, ben, çocuk aklýmla o dergilere Bilgi Çdemiþ olabilir miyim? Bilgi Çantasý, çaðrýþým nedeniyle benim taktýðým bir isim olabilir m

Neredeyse otuz yýl sonra derginin gerçekliðinden þiddetle þüpheye düþünce 4. Katdergisinin editörü Mine Haydaroðlu na bundan bahsettim. Mine araþtýrdý ve MilliKütüphane de kaydýna rastladý. Evet, 1964 yýlýnda, doðduðum yýl, Ramazan Arkýn Kitabevitarafýndan böyle bir dergi çýkarýlmýþtý.

Bu derginin varlýðýna, daha doðrusu adýnýn Bilgi Çantasý olmasýna sevindim mi,üzüldüm mü emin deðilim. Bunun çocuk aklýmca taktýðým bir isim olmasý, dergiyi çantayabenzetiþim filan hoþ bir þeydi, ama var olmasý da hoþ. Dedim ya, kararsýzým.

Bu dergi benim yaþýtlarýmla yeterince oynamama engel olmuþtur diyebilirim. Hiçbiroyun o dergide okuduðum Marco Polo hikâyeleri kadar beni eðlendirmedi. Filleri anlattýðý

Page 90: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 90/168

bölümün resimleri hâlâ hafýzamdadýr. Uzak ülkelerin baharatlarýný ilk kez orada okudum, ohikâyeler nedeniyledir ki, yýllarca, dünyada en çok görmek istediðim ülkenin Hindistan veolduðunu sandým.

Her sayýsýnda bir mitolojik hikâye yer alýyordu. Paris in Fransa nýn baþkenti olmaklakalmayýp Yunan Mitolojisi nde bir kahramanýn adý olduðunu, daha da önemlisi mitoloji diyerþey olduðunu yine o dergiden öðrenmiþtim. Aþil in topuðundan vurulduðu öyküyü anlatanresim hâlâ hatýrýmdadýr. Aþil efsunlanmak üzere topuðundan tutulmuþtu, aþaðýya sarkan baþýçok güzeldi. Bilgi Çantasý ný okurken aldýðým mitoloji zevkini baþka kitaplardan da aldýmdiyemem.

Ýngilizce öðreniyoruz ve Fransýzca öðreniyoruz baþlýklý iki bant da bulunuyordudergide. Her bant dört-beþ karelik çizgi romandan oluþuyordu, resimlerin altýnda altyazýlavardý. Onlara bakarak her karenin altýnda yazan cümlenin ne anlama geldiðini anlýyordum.Çizgileri çok zarif, ince ve sadeydi. Yanlýþ hatýrlamýyorsam Ýngilizce bant ile Fransýzcaçizeri ayný deðildi. Fransýzca bant derginin baþlarýnda ve biraz daha geniþ yer alýyordu -hatýrlýyorum.

Bilgi Çantasý ný bugün görsem ne düþünürüm bilmem. Belki de o yüzden pek görmekistemiyorum, bana dünyayý dolaþtýran, geçmiþle gelecek arasýnda beni götürüp getirengeminin belki de çok küçük olduðunu görmek istemiyorum galiba. Çocukluðumun o içitýklým týklým dolu çantasý hafýzamda kalsýn istiyorum. Olduðu gibi.

Page 91: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 91/168

Nemeçek

Cin Ali leri filan saymazsak, ilk okuduðum kitabýn -ama kitap gibi kitabýn, hangisiolduðunu hatýrlamayý çok isterdim. Hatýrlayabilseydim sahaf sahaf dolaþýp o kitabý arar,bulur, bir daha okurdum. Sanýrým herkes arada bir kendi okuma tarihi nin önemli duraklarýyeniden katetmeye heveslenir. Ama ne yazýk ki, ben, kendi tarihimin baþlangýç kitabýnýn neolduðunu hiç hatýrlamýyorum. Oysa kitap aþkýmýn hangi kitapla, nasýl baþladýðýný, ohatýrlamadýðým kitabýn içindeki neyin beni okumaya itmiþ olabileceðini o sayfalarý karýþçözebilmeyi, en azýndan denemeyi isterdim.

Ýlk kitap olmasa da, ilkokulun ilk bir iki sýnýfýnda okuduðum birçok kitap beni çoketkilemiþti. Beni etkileyen þeyler kitaplarýn kendisi miydi, yoksa okumayý keþif miydi ondanpek emin deðilim. O dönemde okuduklarýmýn birçoðunu çok iyi hatýrlýyorum, hatta bazýlarýnýresimlerini de. Bugün görsem derhal tanýrým. O kitaplarý uzun yýllar sakladýktan, hatta li giderken bazýlarýný uluorta okumaya utandýðým için gizlice tekrar okuduktan sonra, bendekikitap ve okuma aþkýný bir baþkasýnda uyandýrýr diye hepsini özene bezene paketleyerek biryakýnýma vermiþtim.

Bazýlarýný çok iyi hatýrlýyorum diyorum ya, emin deðilim. Kabaca konularýný hatýrlýyorolabilirim, ama sanýrým asýl hatýrladýðým þeyler, o kitaplarýn okuma sýrasýnda benim zihnicanlandýrdýðý imgeler... Bir ikisini yýllar sonra elime aldýðýmda çok þaþýrmýþtým. Çünküzihnimde o kitaplara ait olan imgelere karþýlýk gelmiyordu okuduklarým. Okurken kitaplarýkendime göre deðerlendirmiþ ve o kodla kaydetmiþ olmalýyým.

Milliyet Yayýnlarý nýn bir çocuðun avucuna rahatlýkla sýðacak büyüklükteki, mavi ciltli,kýrmýzý ayýrýcý kurdeleli, mavi-parlak þömizli kitaplarý bir dizi olarak hafýzamda çýkmayayerini almýþtýr. Her hafta düzenli kitap almaya gittiðimde, kitaplarý adlarýna veya konulagöre deðil, sýrt numaralarýna göre seçiyor ve kitapçýya iki numaralý veya on yedi numaralýkitabý sipariþ veriyordum, bende serinin hangi kitabý eksikse onu...

Page 92: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 92/168

O diziyi çok sevmiþtim, belki o dizi beni hiç hayal kýrýklýðýna uðratmamýþtý, bu nedenleolsa gerek hatýrladýðým çocuk kitaplarýnýn neredeyse tümü hep Milliyet Çocuk tan çýkmýþtý.Hâlâ hatýrladýðým bir yýðýn çocuk kitabýndan ilki, Ferenc Molnar ýn yazdýðý Pal SokaðýnýnÇocuklarý dýr. Annesinin, alt mahallenin çocuklarýndan sýký bir dayak yemiþ, hatta neredeyiþkence görmüþ olan zayýf, güçsüz ama iyi kalpli ve duyarlý Nemeçek i kucaklayarak evegötürmesini okurken hýçkýra hýçkýra aðlamýþtým.

Birçok çocuk gibi Robinson Crusoe dan etkilenmiþ, ama Scott O Dell in yazdýðý KýzRobinson dan daha çok etkilenmiþtim. Kýz Robinson bir Kýzýlderili kýzýydý ve kabilesi adayterk ederken onu unutmuþtu. Kendine yaptýðý kulübenin çitlerine ayý balýðýnýn sinirlerinikurutup germiþti. Ayý balýðýnýn sinirlerinin kuruyunca çok saðlam olmasýna þaþmýþtým. IanFleming in Uçan Otomobil ini kaç kez okuduðumu hatýrlamýyorum. Ne eðlenceli bir aile, nemüthiþ bir otomobildi o, yüzerdi, uçardý, gezerdi.

Ekþisözlük kullanýcýlarýnýn da hatýralarýnda önemli bir yer tuttuðunu tesadüfen farkettiðim Kediler Kralý nýn ana karakteri, müthiþ kedi Karbonel gibisinin yazýlmadýðýnýdüþünürüm. Büyü yapardý, konuþurdu. Büyü yapmak için bir kazana gökkuþaðýnýn yedirenginden birer nesne atmasý gerekirdi. Ben de kendimce gökkuþaðýnýn yedi rengine sahip

neler bulabilirim diye düþündüðümü hatýrlýyorum.Ömür Candaþ ýn yazdýðý Pembe Yunus un sayesinde mi denizi bu kadar çoksevdiðimi ve yosuna basmaktan, sualtý canlýlarýndan hiç korkmadýðýmý düþünürüm. Öyle birdenizaltý anlatýyordu ki rengi pembe olduðu için diðer sualtý canlýlarýnýn tuhaf bulduðu yçok renkli, çok canlý, çok ýþýklý bir yerdi denizaltý, insan neden korksun?

Türk Hikâyeleri Antolojisi nde okuduðum hikâyeler bana bu anlatý türünü çoksevdirmiþ olabilir. Tarýk Buðra dan Oðlumuz , Orhan Kemal den Çikolata Sait Faik ten

Stelyanos Hrisopulos Gemisi en iyi hatýrladýklarým. Oðlumuz hikâyesine çok takýlmýþtýmMahallelinin sevmediði, aksi ve kimselerle görüþmeyen yaþlý bir karý koca, bahçelerindekikiraz aðaçlarýnýn meyvelerini çocuklardan korumak için nöbet tutuyorlar, kiraz çalarkenyakaladýklarý çocuklarý sopalarla dövüyorlardý. Sonra sýrlarý açýða çýkýyordu. Oðullarý küyaþta ölmüþtü ve bahçelerindeki kirazlarý toplayýp oðullarýnýn mezarý baþýnda kiraz alamayçocuklara daðýtýyorlardý. Finali iyi gibi görünse de, bu kadar iyi yürekli insanlarýn neçocuklarý kiraz çalýyorlar diye sopayla dövdüklerini hâlâ anlayabilmiþ deðilim. (Acaba hikyanlýþ mý hatýrlýyorum? Yoksa Kirazlar mýydý o? Bir daha mý okusam? Eðer böyle deðilseyaþlý karý koca çok aksi ve sevimsiz mi çizilmiþlerdi de ben o hikâyeye çocukluðumdan berihiç inanmadým?)

Page 93: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 93/168

Yazarlar Hakkýnda

Page 94: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 94/168

Oðuz Atay: Bir Tür DNA

Ülkenin en büyük þehrinde, tarihi bir üniversitede, Oðuz Atay ýn edebiyatýyla henüztanýþmamýþ bir grup öðrenciydik. Yýl 1981 di. Arkadaþlarým ve ben, hepimiz yirmi yaþýnaltýndaydýk, iyi edebiyatýn bir parmak aralanmýþ kapýsýný açmaya çalýþýyorduk. Edebiyatlatanýþýklýðýmýzý ilerletecek dergilerde Oðuz Atay boy göstermiyordu. Eski iyi kitaplar tekr

basýlmýyordu, eski baskýlar bulunmuyordu. Zaten öyle az kitap basýlýyordu ki. Sýkýlýyordukbunalýyorduk. Ýyi edebiyatý el yordamýyla arýyorduk.

Ýlk gençliðimiz talihsiz bir döneme denk gelmiþti, ama edebiyatý el yordamýylaaramaktan sezgilerimiz güçlenmiþti, burnumuz iyi koku alýyordu. Örneðin, Cemal Süreya nýnyeni bir þiirinin yayýmlanacaðýný duyunca, dergiyi çýkar çýkmaz almak için gazete bayiininkapýsýnda yatýyorduk nerdeyse. Ulaþtýðýmýz her eski/yeni iyi metin ve iyi þiir elden elegeziyordu. Paramýz azdý, ele geçirdiðimiz ve baskýsý olmayan iyi kitaplarý fotokopiyaptýramýyorduk, bu nedenle gecelerimizi iyi metinleri parça parça defterlerimize geçirmek için harcýyorduk. Turgut Uyar ýn Geyikli Gece si dillerimizde dolaþýyordu, ama Dünyanýn EGüzel Arabistaný nýn baskýsý yoktu, bulamýyorduk.

Evet kimsesizdik ama umudumuz vardý (...) Caddelerde gezmekten hoþlanýyordukakþamlarý *

Anayasasýz yýllardý.12 Eylül sonrasýnýn ürpertici sessizliðinde; içimize, kendimize,birbirimize kapanmýþtýk, sayýmýz azdý. Ýlk gençliðimizde gürültülü bir edebiyat nedeniyleulaþamadýðýmýz iyi metinlere ulaþmak gençliðimizin en olgun heyecanýydý. Dünyaedebiyatýnýn kunt yazarlarýnýn yaný sýra, Mahur Beste yi okuyorduk örneðin, Aylak Adam dankonuþuyorduk. Coþkulanýyorduk. Bu aðýr içe kapanma dönemi eksik, kýrýk, acýklý bir gençlik

* Turgut Uyar ýn Geyikli Gece adlý þiirinden.

Page 95: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 95/168

geçirmemize neden oldu, ama öte yandan zamanýmýzý hiç düþünmeden verdiðimiz iyiedebiyatla sýký bir þekilde tanýþmamýza yaradý.

Bir gün gizemli bir eda takýnmaktan hoþlanan sevgili arkadaþým Melih okula geldi.Bizden birkaç yaþ büyüktü, bir tür haberciydi, öncüydü. Arada bir nerden bulduðunubilmediðimiz iyi bir kitapla gelir; bizim küçük, içine kapalý ve yýllar sonra düþündüðümdegözlerimi yaþartacak kadar patetik bulduðum grubumuza gündemimizi altüst edecek kitabýbýrakýr; gizemli edasýna, haberci-öncü kimliðine zarar verecek sorularý sormamýza fýrsatbýrakmadan giderdi.

O gün Melih in elinde beþ adet kitap vardý. Birini bana uzattý. Yirmi lira ver dedi. Nebu? dedim. Oðuz Atay ýn romaný dedi. Oðuz Atay da kim? dedim. Ýyi bir yazar dedi,iyi bir yazar.. oku, anlarsýn.

Önerileriyle beni hiç yanýltmamýþ olan Melih e yirmi lirayý düþünmeden verdim. Önemlibir para mýydý hatýrlamýyorum. Elindeki diðer dört nüshayý da baþka arkadaþlarýmýzaverdi/sattý, geldiði gibi gizemli edalarla gitti; ýsrarla solcu kumral býyýklarý, lacivertardösüsü

ve siyah þemsiyesiyle. Bu beþ nüshayý nerden bulmuþtu? Yayýncýyý mý tanýyordu? Birdepoda mý eline geçmiþti kitaplar? Oðuz Atay ýn iyi bir yazar olduðunu nerden biliyordu? Nbize anlatmýyordu bunlarý?

Oðuz Atay la baþ baþa kaldým. Kitabýn adý Tehlikeli Oyunlar dý. Daha önceduymadýðým bir yayýnevi tarafýndan basýlmýþtý, Sinan Yayýnlarý. Kapaðýna uzun süre baktým.Üstte bir dantel, dantelin hemen ucunda bir saksý çiçek vardý. Kitap öyle yýpranmýþtý ki,bunun ahþap bir evin penceresi olduðunu anlamam zaman aldý. Sayfalarý sararmýþtý.Kazýklandýðým duygusu geçti içimden, belli belirsiz.

Çocukluðumdan beri kitaplarda beni önce metin, sonra yazarý ilgilendirir. Kitabýn diðerunsurlarýyla ilgilenmem çok sonraki yýllarda kazandýðým bir alýþkanlýk. Metnin sonunabakmam, hatta kitabý karýþtýrmam bile. Genellikle doðrudan metni okumaya baþlarým, hiçatlamadan ilerlerim. Kitaba yazýlmýþ önsözler, lüzumsuz ön bilgiler daima canýmý sýkmýþtýrOðuz Atay ýn Tutunamayanlar ýnda yer alan önsöz bölümünü bu nedenle çok severim. Yinede önsözleri okumadan duramam, ama sona býrakýrým, eðer Atay ýn Tutunamayanlar dasözünü ettiði Önsöz Amca nýn kaleminden çýkmýþsa, ilk paragraftan sonrasýný okumam.

Tehlikeli Oyunlar da her ne kadar önsöz yoksa da, bu kazýklanma duygusu nedeniyleolsa gerek, kitabý karýþtýrdým. Yayýmlanýþ tarihi 1973 tü, sekiz yýl önce basýldýðý için byýpranmýþtý demek, kimbilir hangi depoda, hangi kötü þartlarda beklemiþti bunca yýl.

Page 96: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 96/168

Ýyi de nerdeydik biz? Niye bunca yýl haberdar olmamýþtýk bu iyi kitaptan?

Ben buradayým sevgili okuyucum, sen neredesin acaba? **

Kapak düzeni Sevin Seydi ye aitti. Sevin Seydi nin kim olduðunu hiç merak etmedim osýralarda. Romanýn Sevin e ithaf edilmiþ olmasýna sonra mý dikkat ettim, Sevin adý OðuzAtay mitolojisinin ne zaman esaslý bir parçasý oldu benim için, hatýrlamýyorum.Arka kapakta Atay ýn bir resmi vardý, Ara Güler tarafýndan çekilmiþ. Yakýþýklý biradamdý, çokça hüzünlü görünüyordu. Kentli olduðu besbelliydi, ama hakkýnda hiçbir bilgiyoktu. Ölmüþ olduðunu henüz bilmediðim bir adamýn canlý, çok canlý resmine bakýyordum.Bunu her hatýrladýðýmda içimde dokunaklý, acý bir his belirir. Hiç yapmadýðým bir þeyi yapo gün, önce romanýn son satýrlarýný, sonra rasgele paragraflarýný okudum. Kitaba kapýlýpgittiðimi fark ettim.

1981 in o kýþ gününde, nasýlmýþ bakalým diye okumaya baþladýðým Oðuz Atay ýn dörtyýl önce ölmüþ olduðunu, gelecek yýllarda kuþaðýmýn birçok yazarý gibi ondan besleneceðimihatta bize ondan bir tür gen, bir tür DNA geçeceðini, bizim de bunu bizden sonraki kuþakla

rageçireceðimizi bilmiyordum. Tutunamayanlar sözcüðünün bir tür ruh ortaklýðý ifadeedeceðinden, biri birine Tutunamayanlar dan bahsettiðinde, bunun anlamlý bir frekanstabuluþmak anlamýna geleceðinden haberim yoktu.

Sonraki yýllarda Oyunlarla Yaþayanlar ýn Coþkun Ermiþ ini sahnede oynamýþ birarkadaþým ve onu sahnede izlemiþ arkadaþlarým olacaðýndan, bizi bir araya getiren bu anýnýuzun uzun ve sýk sýk sözünün edileceðinden, Atay ýn bize aktardýðý bir tür DNA nýnbazýlarýmýzýn en ortak noktasý olacaðýndan habersizdim.

O kýþ gününde, bir gün Eylembilim i okuyacaðýmý, Atay ýn Eylembilim i bitiremedenölmüþ olmasýna çok üzüleceðimi, sonra bu üzüntümün Atay ýn ölmüþ olmasýndan çok, bumüthiþ olacaðý belli romaný bitiremeden ölmüþ olmasýndan kaynaklanacaðýný, bunu çokbencilce bulup kendime kýzacaðýmý, Türkiye nin Ruhu nu yazacak kadar yaþayamamýþolmasýnýn romanýmýz için büyük bir eksiklik olduðunu düþüneceðimi bilmiyordum henüz.

Bütün bunlarý o kadar bilmiyordum ki, dünyanýn en büyük kâhini gelecekten haberverse ve bir gün Murat Gülsoy ve Yekta Kopan la birlikte Açýk Radyo da bir edebiyatprogramý hazýrlayýp sunacaðýmýzý; programýn adýný Ubor Metenga koyacaðýmýzý; elli ikihafta boyunca kapandýðýmýz küçücük stüdyoda, bizimle ayný DNA ya sahip okuryazarlar içinedebiyat-dilimizin en ürpertili kelimesi olan Ubor Metenga yý tekrarlayacaðýmýzý; program

** Oðuz Atay ýn Demiryolu Hikâyecileri-Bir Rüya adlý öyküsünün unutulmaz son cümlesi.

Page 97: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 97/168

boyunca, hangi yazardan söz ediyor olursak olalým, üçümüzün de zihninden Oðuz Atay ýn ohüzünlü siluetinin, duyarlýlýklarýnýn derin bir özlem gibi geçeceðini anlatacak olsa, hiçbsatýrýna inanmazdým; Tehlikeli Oyunlar ý elime aldýðým ve Oðuz Atay ýn fotoðrafýna dalýpgittiðim o kýþ günü.

Yýllar geçti, bunlarýn hepsi oldu.

Korkuyu Beklerken in tümünü birkaç kere, Demiryolu Hikâyecileri-Bir Rüya yýdefalarca okuduktan sonra, ancak bir tür DNA olarak ifade edebildiðim o unsurun varlýðýniliklerimde hissettim. Korkuyu Beklerken in bende býraktýðý sarsýcý duyguyu çok az kitaplakarþýlaþtýrabilirim.

Baþkalarýnda da olduðunu tahmin ettiðim, ama taþýyanlarla henüz tanýþmadýðým birdönemde, bu bir tür DNA yý ifþa etmek, ayný DNA ya sahip olan okuryazarlara bir tür iþaregöndermek arzusuna kapýldým. Kýrmýzý Azap ý yazmaya þu cümleyle baþladým: Yazarýmýzýnkafasýnda kaderlerimizin bir an önce yazýlmasýný bekleyen üç hikâye kiþisiydik. Noter,Delikanlý ve ben.

Demiryolu Hikâyecileri-Bir Rüya þöyle baþlar: Ülkenin büyük þehirlere uzak daðbaþý kasabasýnda, bir demiryolu istasyonunda çalýþan üç hikâyeciydik. Ben, genç Yahudi, bide genç kadýn.

Bu yazýya da ayný DNA nýn itkisiyle baþladým: Ülkenin en büyük þehrinde, tarihi birüniversitede, Oðuz Atay ýn edebiyatýyla henüz tanýþmamýþ bir grup öðrenciydik.

O DNAyý iþaret etmek için daha kýsa bir yol da bulabilirdim aslýnda.

Norgunk demem yeterdi..

Norgunk.

Page 98: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 98/168

Ben Asrýmda Yalnýzým

O yaþarken büyükler vardý. Adý büyük, kendi büyük, cüssesi büyük muharrirler .Kimileri þiir yazýyordu, kimileri iri laflar ediyordu, kimileri Türkiye nin edebiyat dünyasýnahükmediyordu. Haþmetli gölgeleri edebiyatýn üzerine düþüyor, her þey böyle büyük gölgeleri

ardýndan görülebiliyordu. Yaþadýklarý ânýn tarihini yazýyorlardý bu büyükler. Hâkimdiler,sözleri aðýrlýklarýnca altýn ediyordu.

Oysa tarihe torpil geçmiyor, tarih rüþvet yemiyor. Hassas terazisiyle her þeyi tartýyor,bazýlarýný acýmasýzca öðütüp geçerken, cevheri açýða çýkartýyor.

Türk edebiyatýnýn büyük ustasý Ahmet Hamdi Tanpýnar yaþarken de, ölümünden sonrauzun yýllar boyunca da hak ettiði doruða varamamýþtý. Bilenleri, tutkunlarý, sevenleri varsadece. Onu keþfetmenin baþlý baþýna bir heyecan olduðunun çok az kiþi farkýndaydý. ÞimdiAhmet Hamdi Tanpýnar yeniden doðuyor. Onu okumanýn ve tadýna varmanýn çaðýmýzdanasýl bir serüven olduðu yeniden anlaþýlýyor.

Öyle bir yazar ki Tanpýnar, onu bir kez okumak yetmiyor. Çünkü Tanpýnar ýn herhangibir romanýný ya da bir denemesini bir kez okumak demek, aklýmýzý baþýmýzdan alacak birçokcümlesini, tespitini, ufkumuzda derin deðiþiklikler yapacak düþüncelerini kaçýrmak demek.yüzden bir kez okunmakla tüketilemiyor. Her okunuþta yeni bir çehreye bürünüyor yazdýklarýyeni sorularý doðuruyor. Mina Urgan kitap-lýk dergisinin Ahmet Hamdi Tanpýnar sayýsýnda

ben Tanpýnar ýn ne kadar büyük bir yazar olduðunu öldükten sonra anladým, diyor.

1901 yýlýnda doðan Ahmet Hamdi Tanpýnar Türk edebiyatýnýn en baþarýlý örnekleri olanromanlar, þiirler ve denemeler yazdý. Türk edebiyatý hakkýnda bir baþyapýt sayýlabilecek o19. Asýr Türk Edebiyatý adlý bir incelemeyi kaleme aldý. Doðuyu da Batýyý da iyi biliyorduDoðu üzerine de Batý üzerine de, Doðu ile Batý arasýnda kalýþýmýz üzerine de alabildiðine

Page 99: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 99/168

derin düþünüyordu. Plastik sanatlardan çok iyi anlýyor, müziði çok iyi biliyordu. Tam biradamýydý. Ne içindeyim zamanýn/ Ne de büsbütün dýþýnda/ Yekpâre, geniþ bir ânýn/Parçalanmaz akýþýnda dediði, en yaygýn olarak bilinen þiirini, bugün zamanýnparçalanmazlýðý konusunda çalýþan fizikçiler bile tartýþýyor.

Sanat ürünlerine baktýðý gibi insanýn ruhuna bakabiliyor, Ýstanbul un yoksul birmahallesinde rastladýðý bir kadýnýn kara gözlerindeki hüzünden, kýþý aðýr bir þekilde iþareden sonbaharýn ruhta yarattýðý derin etkiden, teþrinlerle birlikte akýný baþlayacak olanlüferlerden, imkânsýz aþktan, tarihten kalanlardan, kalmayanlardan, ormanlardan, sulardan,gün batýmýndan ayný etkileyicilikle söz edebiliyordu. Her hücresiyle hayatýn parçasý, herdüþüncesiyle hayatýn dýþýnda bir yazardý. Yani ne zamanýn içindeydi, ne de büsbütündýþýnda.

Babasý kadýymýþ, onunla birlikte Anadolu nun birçok þehrini dolaþmýþ. 1919 yýlýndaÝstanbul a gelmiþ ve üniversite eðitimine baþlamýþ. Edebiyat okumuþ. Þiir konusundagölgesinde kaldýðýný düþündüðü büyük dostu ve hocasý Yahya Kemal den çok etkilenmiþ,onun üzerine bir kitap yazmýþ. Ama bütün bunlara raðmen yaþarken az tanýnan, az bilinen,

az okunan bir yazardý. Yine kitap-lýk dergisinin Tanpýnar sayýsýnda Ferit Edgü onu þöyleanlatýyor: ...kendisine ödünç verdiðim Ulysses i geri istediðimde Mübin (Orhon), kitabýmýAhmet Hamdi Bey e verdiðini söylemiþti. Ertesi günü doðal olarak kitabýmý Ahmet HamdiBey den istedim. Altý çizilmiþ satýrlardan ve derkenardaki notlardan kitabýn size ait oldanlamýþtým dedi. Ama lütfen onu benden almayýn. Çünkü ben, her gece Ulysses ten birsayfa okumadan uyuyamam. (...) Benim ilk Ulysses im Ahmet Hamdi nin ölümünden sonrakimin eline geçti bilmiyorum. Ama Ulysses i ondan bir sayfa okumadan uyuyamayan birine,ben deðil, mýhsýçtý Joyce bile helal ederdi.

Yapý Kredi Yayýnlarý Ahmet Hamdi Tanpýnar ýn eserlerini yayýmlamaya baþladý vesürdürüyor. Ýlk kitap, yazarýn Yeditepe Yayýnlarý ndan çýkan þiir kitabýnýn daktilo edilminüshalarýndan oluþan Þiirler oldu, ardýndan Tanpýnar ýn büyük romaný Huzur yayýmlandý. Ýlkbakýþta doyumsuz bir aþk romaný olan Huzur aslýnda, ömrümüzün, bu coðrafyada yaþayanherkesin adeta genetiðinin romanýdýr. Yapý Kredi Yayýnlarý tarafýndan yayýmlanan Huzur biredisyon kritik çalýþmasý ayný zamanda. Çünkü Ahmet Hamdi Tanpýnar Huzur u önceCumhuriyet gazetesinde tefrika etmiþ. Sonra kitap olarak basýlacaðý zaman romanýneredeyse yeniden yazmýþ. Kitapta gerek kurgusal, gerek dile iliþkin önemli deðiþiklikleryapmýþ. Handan Ýnci ve Yücel Demirel, Huzur üzerinde uzun yýllar boyunca yaptýklarýedisyon kritik çalýþmasýný bu baskýda ortaya koydular ve okuyucunun tefrikadan romanageçerken kitabýn nasýl bir deðiþime uðradýðýný gösterdiler.

Page 100: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 100/168

Þiirler ve Huzur dan sonra Beþ Þehir yayýmlandý. Beþ Þehir Ahmet Hamdi Tanpýnar ýngerek bir kültür adamý olarak portresi, gerekse hayat ve insan karþýsýnda duruþu açýsýndançok önemli bir kitap. Tanpýnar hayatýnda önemli yeri olan bu beþ þehirle ilgili yazdýðý uzmakaleleri önce Ülkü dergisinde yayýmlamýþ. Ardýndan Ülkü Yayýnlarý ndan kitap olarakçýkmýþ. Ancak ikinci baskýya geçilirken Tanpýnar, yani yine o huzursuz ve huysuz kalem, irufaklý rötuþlar yaparak bambaþka ve ayrý bir mükemmeliyette bir eser ortaya çýkarmýþ. FatiAndý da bu eleþtirel basým için bir çalýþma yapmýþ ve metinlerin tefrika edildiði halini,basýmýný ve ikinci basýmýný yedi yüzden fazla dipnot aracýlýðýyla karþýlaþtýrmýþ ve Tanpýnmükemmeliyete giden yolda nasýl çalýþtýðýný göstermiþ.

Kitaba yazdýðý önsözde Tanpýnar Beþ Þehir için þunlarý söylüyor: Beþ Þehir in asýlkonusu hayatýmýzda kaybolan þeylerin ardýndan duyulan üzüntü ile yeniye karþý besleneniþtiyaktýr. Ýlk bakýþta birbiriyle çatýþýr görünen bu iki duyguyu sevgi kelimesinde birleþBu sevginin kendisine çerçeve olarak seçtiði þehirler, benim hayatýmýn tesadüfleridir.

Beþ Þehir de sýrasýyla Ankara, Erzurum, Konya, Bursa ve Ýstanbul anlatýlýr. Ama buþehirler hakkýnda yazýlmýþ olan bu metinlerde söz konusu þehirler basitçe algýladýðýmýzanlamda þehir olmaktan öte, adeta organizmadýr. Þehirlerin þahsýna münhasýr ruhlarý da

metne nüfuz etmiþtir. Beþ Þehir i okurken bu þehirleri severiz. Sevmek yetmez, içleniriz kzaman, anlattýðý yerde olmak, anlattýðý tepeden ufka bakmak isteriz. Ýlahi bir gölgeninkoyulaþtýrdýðý bir türbenin önünden geçmek, yüzlerce yýl önce yaþamýþ, isimsiz bir taþustasýnýn oyduðu bir nakýþa elimizi sürmek arzusu duyarýz. Beþ Þehir i okurken insanýanlarýz. Ýstanbul için þöyle der örneðin. Ýstanbul ya hiç sevilmez; yahut çok sevilmiþ bigibi sevilir; yani her haline, her hususiyetine ayrý bir dikkatle çýldýrarak. Ýnsan nasýlupdüþünmez bu cümleden sonra Ýstanbul ve sevmek üzerine? Yine bir baþka cümle yineÝstanbul için: Hayýr, Ýstanbul a yeni hayat, yeni bayram, yeni eðlence þekli, yeni zamanlazým. Ýstanbul artýk bundan böyle ekmeðini çalýþarak kazanan bir þehirdir.

Bir þehrin hayatýna usul usul süzülürken þöyle bir cümleyle baþlar Tanpýnar: Erzurum,Türk tarihine, Türk coðrafyasýna 1945 metreden bakar. Þehrin macerasý düþünülürse, buyükseklik daima göz önünde tutulmasý gereken bir þey olur. Þehir aðacýyla, kuþuyla,gökyüzüyle, tarihiyle olduðu kadar, insanlarýyla, sahipleriyle de bir organizmadýr Tanpýnaiçin. Þehir ve þehrin insaný ayrýlamaz, parçalanamaz bir bütündür. Trene bir yýðýn insanbindi. Hepsinin yüzünde açýk havanýn, sýcak suyun izleri var. Çocuklarýn yüzleri bir meyvagibi taze. Tren yavaþ yavaþ þehre giriyor. Yayla gecesi avýnýn üstüne sýçramýþ büyük bir kgibi her yaný sarýyor. Dört yanýmý alan büyük insan kalabalýðýna raðmen derin bir gurbetlemumyalaþmýþ, küçük, çok küçük bir þey oluyorum. Bir yýðýn seziþler arasýnda, geniþ, karanl

Page 101: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 101/168

bir suda imiþim gibi, bu su ile beraber akýyorum. Tanpýnar derin, kimi zaman durgun, kimizaman çaðýltýlý bir su. Ýnsan kendini onun akýþýna býrakmalý.

Tanpýnar, Huzur dan baþka Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlý müthiþ bir roman yazdý.Diðer romanlarý Mahur Beste ve Sahnenin Dýþýndakiler idi. Aydaki Kadýn adlý romanýnýbitiremedi, el yazmalarý derlendi. Yaz Yaðmuru ve Abdullah Efendinin Rüyalarý adlarýnýtaþýyan iki hikâye kitabý var. Hepsi olaðanüstü hikâyeler. Edebiyat Üzerine Makaleler adýykitaplaþan çalýþmasý bugün hâlâ aþýlmamýþ bir kaynak.

Ben asrýmda yalnýzým diye feryat etmiþti. Doðruydu, asrýnda yalnýzdý. Onun hakkýndaKutup Noktasý adlý bir inceleme kitabý yazmýþ olan Oðuz Demiralp, Yapý Kredi den çýkanÞiirler adlý kitabýna yazdýðý önsözde, son paragrafý yine bu feryatla baðlýyor: Beni kenkutbumda yalnýz býrakma der Tanpýnar. Yalnýzca þahsi masalý na gönderme yapmamýþ, herhas þiirin dileðini de söylemiþtir böylece. Bu sessiz çaðrýyý has okurlarýn iþitmeleri dilbizim. Mutlaka okuyun Tanpýnar ýn þiirlerini. Yeniden okuyun.

Ey okur, onu kendi kutbunda yalnýz býrakma. Tanpýnar ýn kutbunda kendini bulacaksýn.

Page 102: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 102/168

Büyük Ulus Büyük Edebiyat

Orhan Pamuk un aldýðý 2006 Nobel Edebiyat ödülünün ardýndan, Çiçek Bar da coþkuiçinde harekete geçen Türk aydýnlarýnýn verdikleri tepkileri þaþkýnlýk içinde izlediðimyýlýn Nobel edebiyat ödülü adaylarý arasýnda adý geçen ünlü Çek yazar Milan Kundera nýnCan Yayýnlarý ndan geçen ay yayýmlanan kitabý Perde yi okumaya baþlamýþtým.

Kundera nýn Die Weltliteratür anabaþlýklý, Minimum Alanda Maksimum Çeþitlilik ,Onulmaz Eþitsizlik ve Küçüklerin Taþralýlýðý altbaþlýklý yazýlarýný okurken þaþkýnlýðý

kat daha arttý.

Bir an, Kundera acaba bu yazýlarý Türkiye de kopan fýrtýnanýn ardýndan mý kalemealdý? diye düþünmeden edemedim. Elbette böyle bir þey söz konusu deðildi. Kundera, tarihiçeþitli dönemlerinde, Avrupa nýn çeþitli ülkelerinde yaþanmýþ coþkulu çýkýþlarýn býraktýðýtortunun tecrübesiyle, bu yazýlar dizisini kaleme almýþ, ulusal yazar-uluslararasý yazarkavramlarýna, kültürel çeþitliliðe, Avrupalý olmaya çok açýlý yorumlar getirmiþti.

Bu yazýda Kundera nýn uzun denemesinden alýntýlar yapmakla yetineceðim.Voltaire in sözü dýþýnda, italikle dizilmiþ cümleler Milan Kundera nýn Perde adlý sonyapýtýndan alýnmýþtýr.* Alýntýlamadýðým cümleleri belli bir görüþü ortaya koyabilmek amacýaradan çýkardýðým kuþkusunu taþýyacak olanlara, þu anda piyasada rahatça bulunan bukitabý okumalarýný öneririm.

Bu kitabýn bir önemi olmadýðýný, zaten Kundera nýn düþüncelerinin de, Kundera nýnsýk sýk atýfta bulunduðu Kafka nýn ve Gombrowicz in düþüncelerinin de bir önemi olmadýðýnýiddia edeceklere verecek herhangi bir cevabým yok ne yazýk ki. Kitabýn sadece okunmasýný

* Milan Kundera, Perde, Can Yayýnlarý, Eylül 2006

Page 103: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 103/168

ve bazý cümlelerinin üstünde coþkuya kapýlmadan, sakince düþünülmesini önermekten veson zamanlarda birçok kiþinin sýk sýk dillendirdiði, Voltaire in o muhteþem cümlesini tekretmekten baþka elimden bir þey gelmez: Görüþlerinize katýlmýyorum, ancak bu görüþlerinizirahatça ifade etmeniz için canýmý feda etmeye hazýrým.

Dünya düþünce tarihinin bu en büyük, ayný zamanda en basit, en anlaþýlýr -ve tarihinne garip cilvesidir ki Fransýzca- cümlesini de, Fransýz Parlamentosu nun aldýðý, düþünceözgürlüðü tarihine yazýlacak en büyük ve þaþýlasý çeliþkilerden biri olan o mahut kararnedeniyle sýk sýk tekrarladýðýmýzý aklýmýzýn bir köþesinde tutmamýzýn yerinde olacaðýnýhatýrlatmak isterim. Daha açýk söylemek gerekirse, bu cümleyi düþünce özgürlüðüne iliþkinher durumda deðil, sadece görüþlerimizi perçinlemeye yaradýðý durumlarda kullanmaktanhoþlandýðýmýzý, hatta bunu 301. madde ile yasalaþtýrmýþ olduðumuzu vurgulamak istiyorum.

Kundera Die Weltliteratür (dünya edebiyatý) anabaþlýðýný taþýyan yazýsýnda, temeldebir Doðu Avrupalý olarak, kendine ve edebiyata iliþkin bir kimlik tartýþmasýna giriþiyor vndiAvrupa idealini vaktiyle minimum alanda maksimum çeþitlilik olarak formüle etmiþ olduðunbelirtiyor. Onulmaz eþitsizlik altbaþlýklý yazýsýnýn bir yerinde, kendi ülkesini de içer

þekilde (Çek ülkesi) diyor ki:Küçük uluslarý büyüklerden ayýran nüfuslarýnýn sayýsý deðil; daha derin bir þey:

Varoluþlarý onlar için kuþkuya yer býrakmayan bir kesinlik deðil, her zaman için bir sorunrtartýþma konusu, bir risk; tarihe onlarý aþan, onlarý kaale almayan, hatta onlarý fark etmengüce karþý savunma halindeler: Gombrowicz, Ancak Tarih e karþý çýkarsak, günümüztarihine karþý koyabiliriz, diye yazar. (Sf.40) Bilmiyorum Kundera nýn sözünü ettiði bubu güvensizlik bize tanýdýk geliyor mu? Bu cümleyi daha açýk ifadelerle yorumlamama 301.madde engel oluyor. Devam ediyorum:

Bir sanat eserini konumlandýrabileceðiniz iki temel baðlam vardýr: ya ulusun tarihi(buna küçük baðlam diyelim) ya da sanatýn uluslararasý tarihi (buna da büyük baðlamdiyelim). Müziði çok doðal bir þekilde büyük baðlam içinde ele almaya alýþmýþýzdýr: Bach ýanadilinin ne olduðunun bir müzikbilimci için hiçbir önemi yoktur; buna karþýlýk roman, kediline baðlý olduðu için dünyanýn bütün üniversitelerinde neredeyse istisnasýz olarak küçüulusal baðlamda incelenir. (...) Yukarýda söylediklerimi ilk kez Goethe formüle etti: Ulusaledebiyat bugün pek bir þey ifade etmiyor, dünya edebiyatý (weltliteratür) çaðýna giriyoruzbu evrimi hýzlandýrmak hepimizin görevi dedi. Deyim yerindeyse bu Goethe nin vasiyeti.

Bence Goethe nin formüle ettiði weltliteratür çaðýna gireli, biz pek farkýna varmasakda çok oldu; öyle çok oldu ki, nerdeyse döngü tamamlanacak, artýk dünyanýn gözden kaçmýþuluslarýnýn zengin edebiyatlarý -dilleri hâlâ yaþýyorsa eðer- dolaþýma girecek. Ama biz,

Page 104: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 104/168

edebiyatý küçük baðlam içinde ele almaya devam ediyoruz, edebiyat hakkýnda soðukkanlý veülke sýnýrlarýnýn dýþýna çýkan bakýþlar edinmekte baþarýlý olmak bir yana, buna kalkýþmýyohatta kalkýþaný cezalandýrýyoruz.

Kundera büyük edebiyat, büyük ulus övgücüsü deðil, aksine, büyük uluslarýn kibrinieleþtirmekten geri kalmýyor, Küçüklerin Taþralýlýðý altbaþlýklý yazýsýnda, (bunu izleyenyazýnýn altbaþlýðý Büyüklerin Taþralýlýðý ) þöyle diyor. Büyük uluslar, kendi edebiyatlaonlara, baþka yerlerde yazýlanlarla ilgilenmelerine gerek kalmayacak kadar zengingöründüðünden, Goethe nin dünya edebiyatý fikrine karþý direnirler. (...) Küçük uluslar tatersi sebeplerden ötürü, büyük baðlam a karþý çekingen dururlar: Dünya kültürüne büyükdeðer verirler, ama bu kültür onlara yabancý bir þey gibi, baþlarýnýn üstündeki uzak, eriþbir gökyüzü, kendi ulusal edebiyatlarýyla pek ilgisi olmayan ideal bir gerçeklik gibi görüKüçük ulus, yazarýnýn kafasýna, sadece kendine ait olduðu inancýný sokmuþtur.Bakýþlarýný yurt sýnýrlarýnýn ötesine dikmek, uluslarüstü sanat alanýnda meslektaþlarýnakatýlmak iddialý bir tavýr ve kendi insanlarýný küçümsemek olarak kabul edilir. (Koyuvurgular benim. y.n.) Kundera nýn sözlerini bir cümle ileriye taþýmak isterim: Küçük ulusuyazarý kendi kafasýna sokulmuþ olan sadece ulusuna ait olduðu inancýyla yetinmez; bu sabit

düþünceye inanmamakta direnen, edebi varoluþunu ulusal sýnýrlarýn dýþýnda da sürdürmekisteyen yazar arkadaþlarýný da hizaya sokmayý, onlara hadlerini -ülke sýnýrlarýný- bildirmvatan borcu olarak görür.

(...) Franz Kafka Günlük ünde bundan bahseder. Yiddiþ edebiyatýný ve Çekedebiyatýný büyük bir edebiyatýn, yani Alman edebiyatýnýn bakýþ açýsýndan gözlemlemiþt(Kafka nýn bir Çek olduðu halde Almanca yazdýðýný unutmayalým. y.n.) Kafka, küçük ulusunyazarlarýna büyük bir saygý gösterdiðini söyler, çünkü onlar çevrelerini kuþatan düþman bdünyaya karþý o ulus için bir gurur kaynaðýdýr, küçük bir ulus için edebiyat, edebiyat tmeselesi olmaktan çok, halkýn meselesidir ve edebiyatýn politik sloganlara tutunduðu biülkede edebiyatýn yayýlmasýný kolaylaþtýran, edebiyatla halk arasýndaki bu olaðanüstüetkileþimdir. Kafka þu çok þaþýrtýcý gözleme ulaþýr: Büyük edebiyatlarda olup biten ve birbinanýn olmasa da olur bodrum katýný oluþturan þey, küçük edebiyatlarda tam bir aydýnlýkiçinde cereyan eder; büyük edebiyatlarda geçici bir kalabalýðýn toplanmasýna neden olan þeküçük edebiyatlarda bir ölüm kalým meselesi haline gelir. (...) Ulusun sanatçýlarýnýsahiplenmesi, bir eserin bütün anlamýný, ülkesinde oynadýðý role indirgeyen bir küçükbaðlam terörizmi halinde kendini gösterir. (Sf.44-45)

Edebiyata hayatýn kenar süsü olarak bakan, bir estetik beðeni oluþturmak yerine, onubasit bir eðlence aracý olarak gören, kitabý içeriðine göre kliþe bir dost ya da nifak kayolarak niteleyen, edebiyatýn dönüþtürücü gücünü algýlamaktan uzak sýradan okurun ya da

Page 105: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 105/168

Orhan Pamuk un adýný, Þiþli Adliyesi önünde cereyan eden bir yazarý linç etme giriþimi aadli bir vakanýn kahramaný olarak, hiç de tüyleri ürpermeden duyup öðrenen insanýn, teksatýrýný okumadýðý bir yazara gösterdiði bu büyük tepkiyi anlamak, insanlýk tarihinin buncbirikimine raðmen, zor olsa da, mümkündür. Birçok okur hatta yazar için, edebiyat ne yazýkhâlâ siyasetin hizmetçisidir, böyle düþünenlerin tepkilerini anlamak da mümkündür. Ancakedebiyatý bakýr iþçiliði gibi yerel bir sanat, içinden çýktýðý coðrafyayý ifade eden üç tebir araç olarak deðil, insanýn giderek daha yükseðini hedeflediði zihinsel bir aþama olaragörenlerin, görmesi gerekenlerin gösterdiði aþýrý tepkiyi; edebiyat, siyaset ve düþüncetarihinin günümüze býraktýðý onlarca izdüþümü göz önünde tutarak anlamak kolay deðil.

Bence, ülke içinde dolaþýma giren ve milli gururu durmaksýzýn okþayan beyliközdeyiþler ve yüzleþmekten çekinilen bir tarih üretmekle; öz dilinin kendinden baþkalarýtarafýndan dýþa açýlmasýný engellemek için, haris ve habis duygularýn güdülediði kiþiselmücadeleleri vermekle büyük ulus olunmuyor.

Büyük bir edebiyata sahip büyük bir ulus olmanýn yolu, Voltaire in cümlesini,düþüncenin engelle karþýlaþtýðý her durumda, göðsünü gere gere tekrar edebilmekten; büyükbir dile sahip olduðunun bilincinde olmaktan geçiyor.

Kundera, kitabýnda yazar Witold Gombrowicz in Czeslaw Milosz a gönderdiði birmektupta þu cümleyi yazdýðýný, büyük bir hüzün ve içaðrýsýyla söylüyor: Dilimiz yüz yýl shâlâ yaþýyor olursa... Gombrowicz çok umutsuzmuþ doðrusu, 1930 lu yýllarda söylediði busözün üstünden yaklaþýk yetmiþ yýl geçti, Polonyalý romancýnýn dili hâlâ yaþýyor.

Ama onun kapýldýðý korkuya ben de kapýlýyorum. Öðrendiðim günden bugüne, diliminneredeyse dörtte birinin ölmüþ olduðunu görmek içimi acýtýyor. Daha da acý veren þey ise,öleceðim tarihte belki de dilimin yarýsýnýn kalacaðýna, birkaç yüzyýl sonra beni var edenbelki de tümüyle silinmiþ olacaðýna iliþkin bir öngörü. Hiçbir teselliyle giderilemeyen, ubir korku bu. Gombrowicz i anlýyorum, ayný içaðrýsýný hissediyorum.

Dünya üzerinde her gün birkaç dilin öldüðü bu çaðda, bu ulusun büyük yazarlarýTürkçenin büyük bir edebiyat dili olduðunu kanýtladýlar, tarihe bunun notunu düþmek OrhanPamuk a kýsmet oldu. Yüzyýl sonra ancak yarýsý yaþýyor olsa bile, Türkçe, en azýndantarihteki bu ibareyle ölümsüzleþti. Tarih, büyük edebiyatlarýn büyük yazarlarýný Nobelli oya da olmasýn unutmuyor. Dünya edebiyat tarihini oluþturan yazarlar ödülleriyle veyapolemikleriyle deðil, yapýtlarýyla anýlýyorlar. Edebiyat tarihinin yapýtaþlarý, yapýtlarýnrçünkü ve tarih, biz istediðimiz kadar reddetmeye çalýþalým, hepsini doðru bir yere koyuyor

Page 106: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 106/168

Seniha, Cemal ve Ötekiler

Üniversiteye baþlayýncaya kadar tarih dersinden ve þiirden nefret ettim. Üniversitedekitarih dersi kitaplarý, duyduðum nefreti gidermedi, ama artýrmadý da. Tarihi seviþim, hiçbianlam ifade etmeyen, zihnimde hiçbir imge uyandýrmayan birtakým yer adlarýnýn ve savaþtasvirlerinin ötesine geçen, tarihin içindeki insaný ve hayatýn kendisini antlaþma maddeleneindirgemeyen, eðitim dýþý kitaplarla oldu.

Okul hayatým boyunca birçoklarý gibi benim de tarihten nefret ediþim kolayca

anlaþýlabilir; ama edebiyata bunca düþkünken þiiri neden sevmediðimi, sevmemeklekalmayýp alay ettiðimi gerçek þiiri keþfedince anladým. Aslýnda onun da nedeni basitti. Çüokul hayatým boyunca þiir, ya birtakým sýkýcý merasimlere eþlik eden bir tür kötü gösterigazete ve dergilerde yayýmlanan kliþelerden ibaretti. Kliþe ve merasim beni þiirden uzak tutmaya yetmiþti.

Üniversite birinci sýnýftaydým, edebiyat dergilerini yakýndan takip ediyor, ama þiirsayfalarýný hemen atlýyordum, merak bile etmiyordum. Bir gün, kantinde oturup kitaplardansöz ettiðimiz, hazýrlanmakta olan 1982 Anayasasý nýn maddeleri üzerine hararetli tartýþmalyaptýðýmýz bir arkadaþýmýn elinde bir kitap gördüm. Bezik Oynayan Kadýnlar. Edip Cansever.Ada Yayýnlarý. Edip Cansever in adýný duymuþtum, ama þiiri hakkýnda hiçbir fikrim yoktu.Kitabý karýþtýrdým ve çarpýldým. Birkaç yýl boyunca, Susmanýn su kenarýndayýz bugün dizesini öyle çok okudum ki, özel bir sessizlik olsa,

susmanýn su kenarýndayýz bugün

dedim, ya da

Zamanýn minesi soldu Hilmi Bey

demeye getiriyorum...

Page 107: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 107/168

Bu kitap benim olmalý! duygusunu hiçbir kitapta bu kadar derinden hissetmedim.Hemen o gün, gidip kendime bir Bezik Oynayan Kadýnlar aldým. Yirmi yýldýr, en azýndan aydabir kez tekrar karýþtýrýp okuduðum o nüshaya tarih atmýþým. (Bu alýþkanlýðýmý kaybettimartýk.) 19 Nisan 1982. Dizeleri ezberlemeye kalkýþmadým, ama þiirin dillendiðini, bazý anl insanýn aðzýndan çýkýverdiðini yine o kitapta gördüm.

Kendime baþka biriymiþ gibi bakmaktan

Arta kalan bir çift gözü de

Kimbilir nerde býraktým.

Bezik Oynayan Kadýnlar þiire koyduðum mesafeyi bir anda kaldýrmaya yetmiþti.Ardýndan Edip Cansever in o sýrada Cem Yayýnlarý ndan çýkan Yeniden-Bütün Þiirler cildinialdým. Bir gecede bitirdim. 584 sayfayý defalarca okuyacaðýmý anlayýnca, oturduðum sokakta

bulunan bir mahalle ciltçisine kitabýmý ciltlettim (ciltçi çok kötü bir cilt yapmýþtý). Obaþucumda duracaktý, Bezik Oynayan Kadýnlar la birlikte. Bir kitap sayesinde, þiire þiddet tutulmuþtum. Bu yeni âlem in diðer isimlerine ulaþmakta gecikmedim. Arkadaþlarýmdan alýpvermeyi ihmal ettiðim ya da unuttuðum kitaplar olsa da, baþkalarýnýn kitaplarýna el koymaAma bir arkadaþýmýn Beni Öp Sonra Doður Beni sine, geri vereceðimi vaat ederek alýp elkoydum. Çünkü Cemal Süreya piyasada yoktu. Göçebe yi belki karþýma çýkar umuduyla enolmayacak kitapçýlara sordum, Kayayý Delen Ýncir i Karacan Yayýnlarý yayýmlamýþtý, aldým,ama Toplandýlar ý ve Dünyanýn En Güzel Arabistaný ný döne döne aradým. 1982 yýlýný sadeceþiir okuyarak, büyük bir hazla geçirdim. O yýl Türk þiirinin hemen hemen bütün ustalarýnýokumuþ ve benim þairim diyeceklerime karar vermiþtim. (Ýtiraf etmeliyim ki, iyi bir özeöðretmenim vardý, benim þairlerim i el yordamýyla bulmam gerekmedi. O, sanki birmüfredatý yürütür gibi, beni onlara sýrayla götürdü.)

Bazý arkadaþlarým edebiyata çok düþkün olduklarý halde þiirden hazzetmediklerinisöylediklerinde, onlara içimden þöyle derim: Keþke, sizin karþýnýza da, aniden, BezikOynayan Kadýnlar çýksaydý...

Parmaðýný sürsen elmaya, rengini anlarsýn

Gözünle görsen elmayý sesini duyarsýn

Onu iþitsen yuvarlaðý sende kalýr

Her baþlangýçta yeni bir anlam vardýr.

Page 108: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 108/168

Ev cimen Þairin Ev cil Þiiri

Bence Necatigil i sevmekle evi sevmek arasýnda yakýn bir iliþki vardýr. Aileyi sevmekleNecatigil i sevmek arasýnda da. Çünkü Necatigil için ev, biraz da aile demektir. Her ne kar

Evin Halleri þiirinde anne, baba, çocuklar anýlmamýþsa da; Necatigil in kastettiði saade

ev sýcaklýðýna kavuþmak, bir aileyle mümkündür. Necatigil Evin Halleri nde þiirin öznesi oev i öne çýkarmýþ, aile yuva sýný deðil, bir durum, bir hal olarak ev i anlatmýþtýr.

Necatigil için ev, önce kendinin bir parçasýdýr. Çünkü ev den ayrýlmak ölümleeþanlamlýdýr, saadet ev de yaþanýr. Perdesiz bir ev yalýn haldir, boþtur. Ev, camlarýndaperdeyle ev olur. Perde hem bizi yabancý gözlerden korur, böylece evimizi bize özel yapar,hem de yüklendiði estetik deðerle evimize sýcaklýk katar, kiþiliðimizi yansýtýr. Ev in yalhalindeki boþluðu perdeyle on ikiden vurur Necatigil: perdesiz bir evi kendi adýma ben

çoksoðuk bulurum. Böyle bir evde kendimi yalnýz ve korumasýz hissederim.

Bütün dertlerimizi evler bilir, o dört duvarýn içinde olup biter her þey, , böylece deyýllar geçer, bir de bakýlýr ki, sýrtýnýzda yýllarýn yorgunluðu yaþlýlýk kapýdadýr artýkNecatigil in þiiri evcil bir þiirdir. Uysaldýr, fýsýltýyla konuþur, baðýrmaz. Büyükisyanlardan, haykýrýþlardan uzaktýr. Dýþ dünyaya karþý zaman zaman kýrýklýk, hüzün,gerçekleþmemiþ ümitler yüklenmiþtir. Ýnsanlar arasýndaki yalnýzlýktýr onun dizelerindeniçimize sýzan. Kimsesiz evlerde yaþanan derin yalnýzlýklar dizelerine sinmiþtir. Mesela HTercümesi adlý þiirinde, Kapalý kaynar tencerem bilinmez/ Et mi piþer, dert mi piþer./Çaðýrmadýlar ki beraber gidelim/ Gittiler birer ikiþer. der. Çokça hüzünlü, kýrýk ve epeyküskündür bu söyleyiþ, biraz orta sýnýf duyarlýlýðý ve boyun eðiþ içerir, ucu isyana deðilkendine dönmeye açýlýr.

Page 109: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 109/168

Ama bence Necatigil i büyük yapan þey de, bu orta sýnýf duyarlýlýðýna, orta sýnýfa özgüev ve aile tanýmlarýna evcil bir tavýrla getirdiði eleþtiridir. Ýçinden çýktýðý ve þiirievcimenliðin ve evcilliðin hem þiiri aracýlýðýyla arz edicisi, hem de evcil bir sorgulayýcFýsýltýlý ve duygulu bir sorgulamadýr bu. Kimi zaman fazlasýyla yürek burkar.

Behçet Necatigil in dizelerinden Evin Halleri. Ayný hayata benziyor, kimi zamansevinçli, kimi zaman kýrgýn. Zaten hayat dediðimiz þeyin merkezinde de evimiz yok mu?

Page 110: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 110/168

Haritada Bir Nokta : Ada, Anlatý, Varolmak

Neden yazýyorum?

Yazarlarýn birçoðu neden yazdýðýný bilmez. Ya da neden yazdýðýný bilerek baþlamazyazmaya. Yazýnýn evrenine girildiðinde sorular belirginleþir, önceleri pek de tatmin edici

olmayan, oynak cevaplarýn bir kýsmý yerli yerine oturur. Birçok soru cevaplansa da,cevaplandýðý sanýlsa da, neden yazýyorum? sorusu lezzetli bir iç huzursuzluðu sorusuolarak kalmayý sürdürür. Çünkü yazmanýn bütün sýrrý aslýnda bu sorunun içindedir ve benceyazarlar bu soruya kesin bir cevap bulup defteri kapatmak istemezler. Yazý, yazarýndaeremediði bir sýrdýr; sýr aydýnlanýrsa yazar ýþýða yakalanmýþ bir tavþana dönüþür,kýpýrdayamaz.

Ben böyle olduðunu düþünüyorum; oysa Sait Faik, Haritada Bir Nokta adlý öyküsününeden yazdýðýný söyleyerek bitiriyor: Yazmasam deli olacaktým. Ama bence bu cümle, o sýrdolu sorunun cevabý deðil, yazý serüveninin son aþamasýnda kendiliðinden vardýðý birsonuçtur; hayat karþýsýnda tutunmanýn yolunu, Sait Faik in kendi çaresiz çare sini iþaretbize.

Yazý yazmak da, bir hýrstan baþka ne idi?

Sait Faik in ölümünden iki yýl önce yazdýðý Haritada Bir Nokta , imgeler arasý iliþkileraçýsýndan çok zengin bir öykü olmanýn yaný sýra, yazýnýn evrenine iliþkin sorularý, insanlvarolmakla, toplumsallýkla da iliþkilendirerek kurcalayan bir metindir. Öykünün kurgusu ilehuzursuz sorularý arasýndaki iliþki muhteþemdir. Þu soru: Yazý yazmak da, bir hýrstan baþne idi? sorusu, neden yazýyorum? sorusundan hiç aþaðý kalmadýðý gibi, neden yazýyorumsorusunun bir önceki cevabýdýr. Sait Faik bu öyküde, önce neden yazdýðý sorusuna bir cevapbulmuþ, yazý yazmanýn bir hýrs olduðuna karar vermiþ ve adaya çekilmiþ bir adamý / kendini

Page 111: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 111/168

anlatýr bize. Ama adada insan vardýr, insanýn olduðu yerde kötülük vardýr, kötülük onutütüncüye koþturur, kâðýt kalem aldýrýr, kalemi yontturur, öptürür ve yazdýrýr. Sorunun cedeðiþmiþtir: Yazmasam deli olacaktým . Yazý artýk bir ilaçtýr.

Ýyi de, yazý yazmanýn bir hýrs olduðuna neden karar vermiþtir Sait Faik? Ne olmuþtur?Ne gibi kötülükler görmüþ ya da etmiþtir ki, vazgeçmiþtir yazmaktan? Kaybettiðim her þeyiinsanlýðý, cesareti, sýhhati, safveti, dostluðu, alýn terini, sessizliði yeniden bulacak;iyeniden bir adam olmasam bile bir temiz hayatýn içinde hayran, meyus ve mahcup ölümübekleyecektim. Aklýma ara sýra esen yazý yazmak arzusunu, arzusu deðil kötü huyunu, butek kötü huyu muvaffakiyetler, þöhretler düþünmeden, düþünürsem Allah canýmý alsýn! düþüncesiyle yeniden bulabilirsem, kalemsiz kâðýtsýz daðlara fýrlayacak, balýða çýkacaktýmYazmayacaktým.

Sait Faik, bedenine girip çýktýðý anlatýcý aracýlýðýyla, bu öyküyü bir tür günah çýkarmametnine dönüþtürür. Öyle bir altmetin akar ki öyküde, Sait Faik in yazar olmanýn bütünnimetini ve külfetini tattýðýný, ünlü yazarlara vadedilen mevkilere ulaþtýðýný hissederiz.bundan bir parça haz duymuþ olduðu için kendinden utanmýþ gibidir. Yazmaktan deðil,

þöhretten alýnan hazzýn yazmanýn has anlamýný kirlettiðini; onun, mevkilere bir an için biolsa kanmýþ olabileceðini, yazmanýn varlýðýnýn özü olan yanýndan uzaklaþmýþ olmaktankorktuðunu düþünürüz. Biz de onunla birlikte yazmanýn bir hýrstan baþka bir þey olmadýðýnainanýrýz.

Yazdýklarýnda kendini gizlemeyen, tersine, kendini ancak yazdýklarýnda açan bir yazarolan Sait Faik, has yazar türündendir. Onun her türlü edebi mevkii reddettiðini, baþ köþeygeçip ahkâm kesmekten hoþlanmadýðýný, gerek yazdýklarýndan, gerek onu anlatanlarýnanýlarýndan biliyoruz. O, mevkileri reddederek varolmuþ bir yazardýr. Bu reddediþte de bir altýný çizme, bundan övünme payý çýkarma yoktur üstelik. Ýþi sadece yazýyladýr. Edebiyatýdoðal haliyle yaþamýþ ve yazmýþ, kendi yarattýðý büyüleyici alana bir üstünlük, bir ayrýcaatfetmemiþ, okura veya insana yukardan bakmamýþ, kendi imgesini yeniden imal etmeihtiyacý duymamýþtýr.Ölümünün üstünden elli yýl geçti. Þimdi baktýðýmýzda Yazmasam deli olacaktým deyiþinde iç burkucu bir sahicilik bulunan Sait Faik in bu mevkileri reddediþi, yazmanýngetirdiði parlak nimetlere öfkelice sýrt çeviriþi, bundan utanmasý, günümüzde birçoklarý ifazlasýyla naif, hatta bir kýsmý için gülünç bulunabilir. Ama þunu soralým: Sait Faik i Sayapan nedir? Neden elli yýl önce ölmüþ bir yazarýn kýsacýk, üstelik iyi okumayanlar tarafýsavruk, daðýnýk bulunan bir öyküsünü bugün ders niyetine okuyoruz? Çünkü bir ders

Page 112: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 112/168

sahiden; öykünün öykü oluþundaki güzelliði bir yana býrakalým, bu öykü altmetniyle bir yazahlâký, insanlýk ahlâký dersidir.

Kitaplardan haritaya

Öykü þöyle baþlar: Çocukluðumdan beri haritaya ne zaman baksam, gözüm hemen birada arar; [...] Robenson Kruze yi okumuþumdur herhalde, unuttum gitti. [....] Romanlaryüzünden adalarý sevdiðimi pek ummuyorum ama belki de o yüzdendir. Çok romanokuduðunu anlarýz; hatta öyle çok okumuþtur ki, unutmuþtur bazýlarýný. Böylece romaný, yanedebiyatý, hayatýn en dengede duran yerine koyar. Ne eksik ne fazla, ne üstün ne aþaðý.Ama bu, bir yandan da edebiyatý hayatýn asýl parçalarýndan biri yapmaktýr. Kendisinin de b yazar olduðu dikkate alýnýrsa, bunda bir büyüklenmeme, yazmaya fazladan bir deðeryüklemeyerek kendini de hayatýn olaðan bir parçasý kýlma vardýr. Öyle ya da böyle, adafikrine edebiyat aracýlýðýyla varmasý, edebiyat ile hayatýn bir alaþým olduðunu düþündürürbize.

Derken þöyle bir cümle yazar: Yatak odama da bir tane asmýþýmdýr; geceleyin,yatmadan evvel okuduðum kitaba inanmazsam, caným sýkýlýr da gözümü kitaptan kaldýrýrsamharitaya gözüm iliþsin diye. Sait Faik in, kitaplarý aptalca kutsallaþtýran, fetiþleþtireaklýnýn üstüne çýkaran, anlaþýlmaz darlýktaki düþüncelere karþý ince bir eleþtiri olsun dicümleyi yazdýðýný söylemek, kitap kutsaldýr cümlesi kadar aptalca olur. Ama þu söylenebiSait Faik için kitap hayatýn en doðal parçalarýndandýr; iyisi de olur, kötüsü de.

Peki harita nedir? Bütün bir dünya, insanlýðýn tapusu, hayatýn ve hayatlarýn tamamý,geçmiþin ve geleceðin sýnýrlarýdýr. Ýnsanýn varolduðu yer daima bir harita içindedir, evreyerimizi harita resmeder. Haritadaki adaya edebiyatla varmak, bütün bir hayatý edebiyataracýlýðýyla okumak anlamýna da gelir.

Adalý seçkin burjuvaziye eleþtiri ve aidiyetSait Faik adada geçen öykülerinin tümünde olduðu gibi bu öyküde de iki þey yapar:Birincisi, tüm mevkileri reddettiði gibi, adalý olmanýn o seçkinci burjuva halini de reddeder.Ada kültürünü oluþturan azýnlýk aðýrlýklý burjuvazi yerine, yine azýnlýk aðýrlýklý ama araTürklerin de yeraldýðý, yaþama savaþý veren yoksullarý hikâye eder. Aslýnda bu resim,seçkinci, soðuk, adalý burjuvazi resminin tersidir, fotoðrafýn arabý dýr. Böylece adakültürünün sadece zengin burjuvaziye ait olmadýðýný, aksine yalýlar ve kulüplerde yaþananhayatýn yanýnda, balýkçý teknelerinde, yýkýk dökük kulübelerde, yoksulluk içinde, üstelikzaman kötülük yaparak yaþayan Rumlarýn, Türklerin ya da Ermenilerin de bulunduðunu,onlarýn bu kültürün önemli bir parçasý olduðunu görürüz. Yalnýz ada tarihinde deðil, Ýstan

Page 113: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 113/168

tarihinde ve kültüründe adalý olarak anýlan burjuvaziden, daha doðrusu onlarýn birbölümünden zenginler diye söz eder. Onlar Son Kuþlar öyküsündeki bir karakterin yaptýðgibi, adanýn câným çimlerini tabaka tabaka söküp adaya yeni taþýnan bir Hollandalý nýnbahçesine aktarmakta, kendi yaþadýklarý topraklarý harap etmekte bir sakýnca görmezler.

Ýkincisi, bir yazýsýna Adalý diye bir soyadý ekleniverilen, adý Burgazadasý yla dahayaþarken özdeþleþmiþ olan Sait Faik in bu aidiyeti yine kendi cümleleriyle reddetmesidir.Kendine Adalý diye bir soyadý verilmesine üzüldüðünü ve Benim bir soyadým yok musanki? dediðini mektuplarýndan biliyoruz. Uzaktan bakýldýðýnda sahibine seçkin olma, özelbir kültürün parçasý olma hali kazandýran bu sýfattan, bu aidiyet ten hoþlanmaz; adýnýngetirdiði özdeþleþmenin rantýný yemez. Bu türden bir kök fikrine karþý çýkar. Daha öykünilk cümlesinde adalý olmadýðýný söyler bize; adalara adalý olduðu için deðil, belki okuduðromanlar nedeniyle tutkun olmuþtur. Oysa bu öyküyü yazdýðý sýrada artýk adalý olarakanýlmakta, orada yaþamaktadýr.

Ada imgesinin çevresinde

Haritada Bir Nokta öyküsünün çoðu zaman Sait Faik in kendisi olan anlatýcýsýnýn

namuslu insanlar arasýnda ölümü beklemek için adayý seçmesini sadece Sait Faik in adayaolan tutkusuyla açýklamak, öykünün incelikli kurgusuna haksýzlýk etmek olur.

Bu öyküde ada bir yalýtýlmýþlýk fikridir, bir inziva arayýþý, hatta þöhretler,muvaffakiyetler düþünmüþ olduðu için kendini cezalandýrmadýr. Ütopyalarýn yeþerdiði yatakolan ada kavramý burada da görevini yapar. Anlatýcý, anakarada tanýk olduðu ve yaptýðýkötülüklerden sonra kendine bir tür karþý-ütopya oluþturur; inzivaya çekileceði, hayatýnýbeklemekten ibaret kýlarak, gülmeyerek, eðlenmeyerek kendini cezalandýracaðý veanakaradan uzak kalacaðý yer, adadýr. Bu, ayný zamanda bir yenilgi ve kaçýþtýr da.Anakarada kötülükle mücadele edememiþ, kötülüðün ulaþmamýþ olduðunu umduðu yere,haritada bir noktaya kaçmýþtýr. Þimdi namuslu insanlarýn arasýnda baþým önüme eðilmiþ,gülmeden, eðlenmeden, müsamaha dolu, kötülüðü göz kýrpýþýndan anlayýnca cesarettencanavar kesilecek bir insan haliyle sessiz, sakin, aðzýna vur, lokmasýný al bir halde balýðaçýkacak, iyiliklere hasret duya duya ömrümün sonunu, burada kesik bir son nefesle bahtiyar bitirecektim.

Adalarý çevreleyen deniz, su oluþuyla hem bir temizlik, ferahlýk, tazelik fikrinicanlandýrýr, hem de azgýn dalgalarýyla, insanlarýn üst üste, çýlgýn bir uðultuyla yaþadýðýkötülükten kokuþmuþ bir yer olan anakaradan gelecek yeni kötülüklere karþý bir engeloluþturur. Ada, hele Burgazadasý gibi küçük bir ada, gözlenmeye uygun, kontrol edilebilirrtoprak parçasýdýr; her þeyin farkýnda olabilme imkâný, anakaradan gelecek kötülüklere karþ

Page 114: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 114/168

güvende olma duygusu verir. Harita üstünde yeni bir baþlangýca uygun en bakir yer biradadýr. Bu öyküde namuslu insanlar arasýnda olunacaðý sýk sýk vurgulanýr. Herkesinkendinden daha namuslu olduðu bir yer hayali, ada imgesine baþka ülke imgesini de yükler

Sait Faik ada imgesi çevresinde dolaþýrken tabiat imgesini de altüst eder. Genellikleana olarak nitelenen tabiat, bu öyküde baba olur: Tabiat; çoðunca dosttur. Düþman gib

gözüktüðü zaman bile insanoðluna kudretini ve kuvvetini tecrübe imkânlarý veren, yüzvermez bir babadýr; fýrtýnasýnda kayýðýný batýrdýðý zaman yüzmesini, rüzgârýnda kulübenindamýný uçurduðu zaman daha saðlamý, daha hünerliyi bulmayý öðretiyor; canavarýyla karþýkarþýya býraktýðý zaman adale kuvvetini sýnýyordur.

Tabiatý ana olarak nitelendirmemize yol açan etkenlerden biri doðurganlýktýr; oysaSait Faik sýk sýk ölümü vurguladýðý bu öyküde doðurganlýðýn deðil, huzurlu bir bitiþinpeþindedir. Tabiatý, doðurgan bir ana olarak nitelemek, öyküdeki ölüm fikrini geçersiz kýlanlamsýz hale getirir. Doðurgan ve sevecen olan, koruyup kollayan ana yerine, mücadele etmeyi öðreten, gücünü gösteren baba imgesi, öykünün ruhuna ve yapýsýna uygundur. SaitFaik tabiatý öyle nitelemelerle baba figürüne dönüþtürür ki, adanýn fýrtýna, yaðmur, rüzgâ

içindeki zor koþullarýný düþündüðümüzde, tabiatýn tahribatýný ancak öðretici bir baba oluþbaðýþlarýz. Anakaradaki kötülüklerle mücadele edememiþ öykü anlatýcýsýnýn, kudreti vekuvveti tecrübe imkâný veren, güçlü bir baba figürüne ihtiyacý vardýr.

Bu öyküyü yazdýðýnda Sait Faik in saðlýðý bozulmaya yüz tutmuþtu. Dolayýsýyla bumetin ayný zamanda bir ölümle yüzleþme metnidir. Sait Faik in çok sevdiðim Papaz Efendi öyküsü, adalý papazýn ölüm ve hayat hesaplaþmasý, hayat karþýsýnda dinsel tutumlarýnbeyhudeliði, avucumuza alýp ufalayabildiðimiz topraðýn gerçek hayat oluþu ve sonunda bizimde birinin avucuna alýp ufalayacaðý bir parça toprak olacaðýmýz, ama böylece tabiatýndöngüsü içinde sonsuzluðu bulacaðýmýz fikri çevresinde geniþler. Papaz Efendi öyküsüne -her ne kadar papaz ölmüþ ve ölüm kazanmýþ olsa da- güçlü bir yaþama sevinci, hayat ve varolma arzusu egemendir. Ölüme iliþkin cümleler bile hayat doludur. Buna karþýlýk HaritadaNokta da ölüm fikri kabullenilmiþ, razý olunmuþ bir yenilgiyi ifade eden, hüzünlü, okurunburkan cümlelerle kurcalanýr. Tam üç kez tekrarlanýr anlatýcýnýn ölümü beklediði: [Ö]mrümsonunu, burada kesik bir son nefesle bahtiyar bitirecektim ; Hiçbir zaman yeniden damladamla, dakikalarý duya duya, sýkýla patlaya; rüzgârý, balýðý, denizi, aðý seve seve, ölümübeklediðimi bilemeyeceklerdi ; Burada namuslu insanlar arasýnda sakin, ölümübekleyecektim.

Ölümü beklemek, öykünün ana damarlarýndan biri olan kendini cezalandýrmak,cezasýna razý olmak fikrine gerek sözcük seçimi, gerek yarattýðý atmosferle uygun düþer.

Page 115: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 115/168

Sanki bir grafikte çizgi aþaðý doðru usul usul inmektedir; biz, yazmaktan vazgeçen anlatýcölümü beklediðini ve nihayet ona kavuþacaðýný düþünürüz. Ama öykü ýrýp tayfasýnýn içindekikötülükle birden sýçrar. Grafikteki çizgi yükseliþe geçer. Irýba katýlan adama bir balýk bvermeyen balýkçýlar, kötülüðün haritanýn her noktasýnda, anakarada da adada dabulunduðunu kanýtlar. Yazý yazmanýn kötülüðü önlemediði, bir hýrstan baþka bir þey olmadýðfikri deðiþir. Þimdi yazý has anlamýný bulmuþtur. Yazmasam deli olacaktým .

Ben Sait Faik in yazmasa gerçekten deli olacaðýna inanýyorum. Okuru, yazýlmýþ,kurgulanmýþ bir metin ile onu yazanýn zihnine ayný anda inandýrmak ancak zamanlar dýþýbüyük yazarlarýn elinden gelir. Sayýlarý -bütün dünyada bile- çok deðil.

Page 116: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 116/168

(Flâneur) Sait Faik

Walter Benjamin in Pasajlar adlý kitabýný okuyuþum ile Sait Faik in öykülerininkaynaklýk ettiði bir senaryoyu yazmam ayný zamana denk geldi. Öykülerin ana dokusundasaðlam bir malzeme oluþturacak bir kavrama ihtiyacým vardý. Bir yerli olmak, -Adalý,Ýstanbullu veya baþka bir yurttan- yeterince ikna edici gelmiyordu bana. Benjamin in k

itabýndabir bölümün baþlýðý da olan Flâneur kavramý Sait Faik te bulunan iki damar dan birini dahaanlamlandýrmamý saðladý.

Bu kavramý uzun uzun alýntýlamak, iyice açmak mümkün. Ama fazla didiklemeyekalkarsam Sait Faik i anlamaya çalýþýrken bu kavramýn bana armaðan ettiði sihri kaybederimdiye korkuyorum. Kaybetmek istemem. Çünkü þehir duygusu karþýsýndaki Sait Faik i böyle birsihir yardýmýyla derinden hissedebiliyorum. Söz konusu kitabýn Flâneur baþlýklý bölümündkýsa bir alýntý yapmam yeterli olur sanýrým, bu alýntý bir anlama yolu olabilir, ne demekyorþimdi bu yazý diye soranlar için.

Benjamin diyor ki: Cadde, Flâneur için konuta dönüþür; sokaktaki adam, kendi dörtduvarýnýn arasýnda nasýl evinde olduðunu duyumsarsa, Flâneur de bina cepheleri arasýndakendini evindeymiþ gibi duyumsar. Onun gözünde emaye kaplý parlak firma tabelalarý, aþaðýyukarý bir burjuva salonundaki yaðlýboya tablo gibi bir duvar süsüdür; duvarlar, not deftenidayadýðý yazý masasýdýr; gazete kulübeleri kitaplýklarýdýr; café lerin balkonlarý da, iþinbitirdikten sonra eðilip sokaða baktýðý cumbalardýr. Yaþam bu çokyönlülüðüyle,deðiþikliklerden yana bütün zenginliðiyle ancak kurþunî parke taþlarýnýn arasýnda vedespotizmin oluþturduðu bir arkadüzlemin önünde göverebilir.

Zihinde hoþ bir hareketlilik yaratmanýn ötesinde, insaný adamakýllý da düþündüren bualýntýnýn ait olduðu kavram, bir yanýyla doða-deniz insaný olan Sait Faik Abasýyanýk ýn þe

Page 117: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 117/168

duygusu karþýsýndaki tutumunu anlamamda bana çok yararlý oldu. Belirtmem gerek, Flâneurpasaj dediðimiz, iki yanýnda dükkânlarýn sýralandýðý, giriþi ve çýkýþý olan, üstü kimi zamcamla kaplý bir yapý türüyle iliþkilendirilen bir kavram, kendini þehrin sokaklarýnda,pasajlarýnda daha iyi hisseden kiþi de diyebiliriz flâneur için. Pasajlarýn ve flâneurleri19.yüzyýlda özellikle Paris ruhunun oluþmasýnda önemli etkileri olmuþ, özellikle Baudelaire ipasajlarla ünsiyeti biliniyor. Pasajlara ait olmaktan çýkarýp, tamamen kendimce daha geniþ biranlam çerçevesine oturttuðum Flâneur kavramý sayesinde iki Sait Faik ten birini arkasokaklarda, gecelerin içinde, yoksul ve çileli ama daima umutlu insanlarýn arasýnda daha aydýnlýk gördüm.

Bana öyle geldi ki Sait Faik in içinde kökü bu topraklara baðlý, aslen buralý bir Flâneurvar. Onun doða-deniz adamý olan, kimliðini neredeyse Burgaz Adasý yla özdeþleþtiren yanýnýbu yazýnýn dýþýnda býrakacaðým. Ama býrakmadan önce, þöyle bir cümle kursam hiç de yanlýþolmaz gibi geliyor bana:

Onun gözünde adanýn aðaçlarý arasýndan bir an görünen deniz bile bir burjuvasalonundaki yaðlýboya tablolardan daha deðerlidir; aðaç gövdeleri not defterini dayadýðý ymasasýdýr; balýkçýlarýn yüzlerinden okunan hüzün ve çile, kitaplýklarýdýr; mahalle kahvesioturduðu köþe, yazma iþini bitirdikten sonra arkasýna yaslanýp hayata baktýðý penceredir.Yaþam burada baþka türlü bir çokyönlülük taþýr. Bugün yüz vermez bir baba gibidir dediðidenizin oluþturduðu bu arkadüzlemde hayat Haritada Bir Nokta öyküsünde olduðu gibi kimizaman gaddar, kimi zaman çýldýrtýcýdýr ve Sait Faik bunu þöyle açýklar: Yazmasam deliolacaktým.

Evet, bence iki Sait Faik vardýr ve biri benim gözümde Beyoðlu ndan çýkýp öykülerinegiren ve oraya dönen bir Flâneur dür. Bu iddiamýn bilimsel, bilgisel, eleþtirel altyapýsýnoluþturmuþ olduðumu söyleyecek deðilim elbette. Ben sadece birçok öyküsünde kendisi ilemetnindeki anlatýcý arasýnda sarsýcý bir geçiþlilik saðlayan, kimi zaman kendisi kimi zamaanlatýcý, örneðin Ahmet olan Sait Faik i daha iyi anlamak için çaba gösteren bir okurum,her türlü kavramý iþime yarayacaksa gerektiðinde dönüþtürerek (buna çarpýtarak dadiyebilirsiniz) kullanýrým.

Ama yine de büsbütün boþ bir þey söylemiþ olmaktan korkarým, bu nedenle kavramýniçeriðini kendime göre zenginleþtirerek açýklamaya gayret etmeliyim. Çok basitleþtirerek,þehrin sokaklarýnda kendini evinde gibi hisseden adam dersek Flâneur için, Sait FaikAbasýyanýk ýn Beyoðlu nda geçen öykülerine baktýðýmýzda bir Flâneur görmez miyiz?

O, Ýstanbul un herhangi bir yerinde, Beyoðlu nun bütün arka sokaklarýnda, Haliç ingirinti çýkýntýlarýnda, Tarlabaþý nda, Dolapdere de, Þiþli de, Þiþli nin arkalarýnda, Feri

Page 118: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 118/168

Beþiktaþ ta, Menekþeli vadilerin adý olan Mecidiyeköy de, kýsacasý bu topraklarýnFlâneur ünün rahat edebileceði ne kadar sokak varsa hepsinde, kendi evinin yatakodasýndaymýþçasýna rahat ve güvenle dolaþýr.

Týpký bir Flâneur ün bina cepheleri arasýnda kendini evinde hissetmesi gibi, o dasokaklarda apartmanlardan dairelere, kiliselerden iþ hanlarýna kadar türlü türlü yapýnýnarasýnda dolaþýrken basýk, kirli, yoksul dairelerden; yüzleri kararmýþ, eklemleri kaðþamýþahþap evlerden; bir sokaðýn ucunda karþýsýna çýkýveren bir harabeden, sur diplerinden,parklarýn ücra köþelerinden, gecekondulardan, terkedilmiþ konaklardan gelen yoksullukseslerini duyar. Ama bu yoksulluk seslerinde her þeye raðmen bir yaþama sevinci ve arzusu,hayat dolu bir hal bulunur.

Acý bir yoksulluðun yüzlerde yarattýðý izler ona/anlatýcýsýna plajdaki aynayý kýrdýrýr.

Þehrin kahvehanelerinde, birahanelerinde, muhallebicilerinde ve meyhanelerindeotururken herhangi bir yabancýlýk ve yalnýzlýk duygusu hissetmez. Onun için þehrin tüminsanlarý, bacaklarý olmayan dilenciden film Hayri ye, ayakkabý boyacýsýndan cümbüþçü

Stelyo ya, Eleni den Katina ya, Yorgiya dan Yüzüklü Adam a, kabadayýlardan fahiþelerekadar herkes onun yalnýzlýk kýrýcýlarý dýr.

Haritada Bir Nokta öyküsüne bakýlacak olursa kötülükten yýlmýþtýr. Ama kötülük;onun cebinde yaþayan dostlarýndan, lüzumsuz adamlarýndan, truplara girip Anadolu ya gidenünsüz ve huysuz tiyatrocularýndan, þehrin büyük ve görkemli görüntüsünün altýnda kaybolanküçük dünyalarýn ilelebet ezilen, yorulan, yaþamak için mücadele etmek zorunda olaninsanlarýndan deðil, baþka yerlerden gelir: paranýn söz sahibi olduðu bir âlemin majöraktörlerinden.

Sait Faik Abasýyanýk bu þehrin hakiki Flâneur üdür kanýmca, bir evden bir eve, birmeyhaneden bir meyhaneye, bir pencereden bir pencereye, bir kederden bir kedere,

birumuttan bir umuda, çalýþkan bir örümcek gibi sabýrla bir að örmüþtür, ördüðü bu aðýn hemsahibi hem iþçisidir.

Kendi adýma söyleyebilirim: bu þehri (Ýstanbul), þehir duygusunu onunla daha iyianladým. Ben de Flâneur lere özenerek, nerde bende Flâneur olacak yürek... ancak kendidört duvarýmýn penceresinden bakabilirim þehre ve Flâneur lere hiçbir özelliði yokmuþ gibgörünen hazin sokaklarda dolaþýyorum.

Page 119: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 119/168

Bir Flâneur gibi olmasa da bir Flâneur sempatizaný olarak dolaþýrken Sait Faik inyazdýðý tüm karakterler bir zaman tünelinden geçerek çevremi dolduruyorlar çoðu zaman.Bunu yapabildiklerine göre o metinlerde müthiþ sahici bir þey var.

Akþamýn olmasýyla aydýnlanan pencerelerde gördüðüm her þeyin bir hikâyesiolduðunu, hayatýn kimi zaman kederli molalar gerektiren bir þenliðe benzediðini ondanöðrendim.Pavyonda çalýþan Seher ile evini terkeden Manav Bayram ýn aþkýný bu kadar iyiyazmýþ birinin þehrin sokaklarýna ait olmasý gerekir.

Page 120: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 120/168

Karanlýk Bahçenin Görkemli Aðacý

Leylâ Erbil ile ilk tanýþmam vakitsiz oldu. Okuma serüveninin, iç içe geçen bahçelerdegezinmek ve sonunda derin, karanlýk bir ormana yerleþmek olduðunu bilmiyordum henüz.Okudukça anladým, edebiyat aþkýna tutulanlar çeþitli okuma bahçelerinden geçerler. Kimilerbahçeleri hýzla kat eder, en tükenmeyen, derin ve gizemli bahçede, o gür ormanda uzun süre

konaklar ve ormaný keþfettikçe içinden çýkamazlar. Çünkü okur için, henüz haritasý tamolarak çýkarýlamamýþ bir ormandýr bu ve çok þükür iyi edebiyatýn gür ormanýný avucunun içigibi bilmek, bir insanýn ömrüne sýðacak þey deðildir.

Çocuklukta baþlamýþsa okuma aþký, girilen ilk bahçede sürekli kalýnamaz; aþk,sahibini ileri götürür; muhakkak bir sonraki bahçeye geçilir. Ama herkes sonuna kadargitmez. Kimi ilk bahçede duraksar ve birbirine çok benzeyen þeyleri okuyup oyalanmaktansýkýlýnca, yeni bir bahçeye geçmek yerine bahçeden çýkar. Bazýlarý, birkaç aþama sonravardýklarý bahçeden memnundurlar. Daha çetrefil bir bahçeye geçmek istemezler; zorbahçelere iltifat etmezler.

Edebiyatýn gür ormaný çaba ister - iyi okur da bu ormanda kaybolmak.

Bazen de vakitsiz bahçelere girilir. Leylâ Erbil i okumanýn ve anlamanýn bir zamanývardýr örneðin. Vakitsiz bahçelere girenler, bir göz attýklarý gür ormanýn, zaman gelince,konuðu olurlar.

Leylâ Erbil i okumaya ilk teþebbüs ettiðimde -ki çocuktum daha- yanýlmýyorsam,Ayna adlý öyküsüydü karþýlaþtýðým metin. Sarsýldýðým için sonunu getiremedim. Çünkü

edebiyatý, hayatýn kenar süsü olarak görenler tarafýndan eðitiliyordum. Sinemaya gitmek gigitar çalmak gibi, güzel manzara resimleri yapmak gibi bir þeydi okumak, onlara göre. Kitap,toplumun genel anlayýþýnýn þiddetle arzuladýðý ve bilhassa öðretmenlere söylettiði gibi, i

Page 121: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 121/168

önce bilgilendirirdi; en iyi dostumuzdu, - niyeyse. Tek tip insanlar yetiþtirmek isteyen toplum,kitaplarýn da bizi tek tipleþtirmesini ve tartýþýlmaz deðerleri benimsetmesini isterdi; kamýzýkarýþtýracak kitaplardan hoþlanmaz, onlarý kara listeye alýrdý.

Tartýþýlmaz deðerler, kutsallýk halesiyle koruma altýna alýnmýþtý ve okumaya teþebbüsettiðim Leylâ Erbil metni, bu kutsal haleye saldýrýyor, ayaklarýnýn altýnda cennet bulunduiddia edilen anne yi didik didik ediyordu. Ýlk karþýlaþmada gördüðüm bu kutsallýða saldýrkorkuttu beni; bu gür ormana vakitsiz girmiþtim.

Edebiyatýn anlamýnýn, tam da bu kutsallýk halesinin altýndakini görmek, görmeklekalmayýp sorgulamak olduðunu edebiyatýn zor bahçelerinde gezinirken kavradým; LeylâErbil in tüm metinlerini okudum. Beni en çok anne ye bakýþý ilgilendirdi. Bu nedenle buyazýnýn konusu, Bunak ve Ayna öykülerindeki anne figürüdür.

Leylâ Erbil in, ilk olarak 1968 de Dost dergisinde yayýmlanan ve sonra Gecedekitabýnda yer alan Ayna öyküsünün devamý sayýlabilecek Bunak adlý öykü, 1969-1972

yýllarý arasýnda yazýlmýþ ve Eski Sevgili de yer almýþtýr.Ayna , Bunak ta geniþler, annenin bilinci ve bilinçdýþý, annenin zihninden aktarmalar

ve rüyalar aracýlýðýyla daha geniþ bir çerçevede ortaya konur. Yedi bölümden oluþan öyküdeher bir bölüm, annenin bilinçdýþýný sergileyen rüya bölümleriyle baþlar, zihnin içindenaktarýmlarla devam eder. Ýlk ve son bölümlerdeki rüyalarýn hem ilk cümleleri aynýdýr, hemkýsmen ayný cümleleri içerir.

Bu iki öykünün ortak anlatýcýsý olan anne, kendi annesinin dalaveresiyle bir yüzbaþýylaevlenerek hem militer hem egemen sýnýfýn mensubu olmuþtur; ama sýk sýk vurgu yaptýðýasaletinin gerçekte yetersiz olmasý, anneyi söz konusu sýnýfýn aþaðý bir kademesinde tutarBir kýzý, bir oðlu vardýr; oðlu devrimcidir. Öykü, yazýldýðý dönemin siyasal gerçekliðindeetkiler taþýr. Oðul, 1968 kuþaðýndan, Çe yanlýsý, Güney Amerika ya gidip gerilla olmakisteyen, üniversite mezunu, esmer, yakýþýklý, düþük býyýklý bir devrimcidir. Kendi gibi deolan Türk ve Kürt arkadaþlarýyla birlikte hareket eder. Onun ve arkadaþlarýnýn dünyayýdeðiþtirme arzusu ve devrimci bakýþlarý, öykünün siyasal damarýný oluþturur. Oðul, düzeninverdiði diplomayý, annesinin mensubu olmakla övündüðü sýnýfýn simgelerinden biri olan,ablasýnýn çeyizi limoj takýmýn çorba kâsesinde tutuþturup yakar.

Öyküde askerler anneyi, teslim olmaya ikna etmesi için oðluyla konuþmaya götürürler.Öykü, genellikle annenin zihninin içinden, iç içe geçmiþ zamanlarda anlatýlýr.

Page 122: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 122/168

Öyküye egemen simgelerin en önemlisi olan pýrlant, sýnýfsal bir konumu vurgular. Birpýrlanta sahip olmak, anne için, mensubu olmakla övündüðü sýnýfýn bir niþanesidir; pýrlantoðluna ya da kýzýna kaptýrdýðý takdirde bu mensubiyetini de kaybedecektir. Anne her rüyadasonra parmaðýndaki pýrlantýný yoklar. Bu hareket rüyaya dahil deðildir; bu yoklamahareketiyle birlikte rüyadan annenin zihnine geçilir; ancak, son bölümdeki rüyanýn soncümlesi þöyledir: Parmaðýmý yokladým duruyor, iyi ki pýrlantýmý vermemiþim oðluma, dedim,bu furyada o da gidecekti... Oðul vurulup ölmüþ olsa bile pýrlant kurtarýlmýþtýr. Pýrlantnoktada hem bilincin hem bilinçdýþýnýn malý olur.

Annenin devrimci oðlu, ki annesinden hiçbir þey istememiþtir, gerillaya katýlmak üzeregiderken pýrlantýný ister; pýrlanta yüzüðünü ver bana der; gel ilk kez dünyaya yarayacaiþ yap, gidiyorum, baþým sýkýþacak, ölebilirim. Ölmem önemli de deðil, verdiðim örnek birkkiþiyi deðiþtirecek, devrimi hýzlandýracak olduktan sonra...

Devrimci genç için de pýrlant, karþý olduðu sýnýfýn bir simgesidir. Onu devrim yolundakullanmak ister. Annenin kýzýnýn da pýrlanta yüzükte gözü vardýr; anne, ölümünün kýzýtarafýndan beklendiðini bilir. Bu nedenle en çok koruyup kolladýðý þey yüzüðüdür; eðerpýrlanta yüzüðünü ve katýný kaptýrýrsa kýzýnýn onu terk edeceðinden endiþe etmektedir.

Annenin ve kýzýn dünyasý maddi bir dünyadýr; dünyada varlýk sürdürmeleri buna baðlýdýr.Annenin zihninden aktarýlanlar dolayýsýyla biliriz ki, öykü boyunca yönetici askersýnýfýnýn bir mensubu olmakla övünen anne, aslýnda Deli Ýsmail in kýzýdýr; pek de soylu bigeçmiþe sahip deðildir. Yüzbaþý iken evlendiði -ve paþa olmasýna giden yolda kendisinincinsel katkýlarý olduðunu anladýðýmýz- kocasý Selahattin den orospu Adile nin piçi diyeeder.

Annenin, sýnýfsal konumunun gerektirdiði gibi yaþama konusunda sýkýntýlarý olduðunuve bu ekonomik çarkýn, kýzýnýn da yardýmýyla döndürüldüðünü, öykünün altýncý bölümündeanlarýz. Oðlan, annesine çok ucuzlattýnýz iþi valdaným der; bir kutu fondana satýn alýnoldunuz. Kýzýn kurduðu bazý iliþkilerle, evin, paþanýn emekli maaþýyla dönmeye yetmeyençarký dönmektedir.

Annenin gerçek bir mensubu olmadýðýnýn ortaya çýkmasýndan korktuðu sýnýf, askersýnýfýdýr. Sahte þan, þeref ve yüceliklerle dolu bir mensubiyettir bu. Anne kendine temizözgeçmiþ yazmýþtýr; gerçekte varolmayan erdemler özgeçmiþe eklenmiþ, asýl zeminioluþturan çirkinlikler ise gizlenmiþ, bastýrýlmýþtýr. Annenin en büyük korkusu bunlarýn aççýkmasý, aslýnýn belli olmasýdýr. Öykünün son cümlesi bütün bu sahte mensubiyetin yarattýðyanýlgýlý varoluþu ortaya koyar: Yiðit oðlumdu benim. Pusu kurmadý, ýrza geçmedi, arkadanvurmadý, ele vermedi ailesini, beni konuþmadý, tam bir asker oðluydu o, tek baþýna erkekçe

Page 123: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 123/168

çarpýþarak vuruldu. Annenin soylu olmayan geçmiþini ele vermeyen oðul için, bumensubiyetin bir deðeri yoktur oysa.

Anne, bu mensubiyeti kaybetmektense oðlunu kaybetmeyi göze alýr; çünkü oðlununölümünü bile, söz konusu sýnýfýn deðerleri içinde þýk duran bir kahramanlýk, þan þerefhalesiyle sarmalayýp var edebilir. Böylece kendi varlýðýný yine mensubu olmaktanmemnuniyet duyduðu sýnýf içinde güçlendirebilir. Ama öykünün adý Bunak týr ve annekendinden emin bir þekilde kendi varlýðýný anlatýrken biz, annenin düþtüðü trajik ve bir okadar da gülünç durumu içimiz burkularak okuruz.

Bir baþka yerde de Ne de olsa vurmazlar diyordum, paþa oðludur o [ ], bulaþmýþtýrkendilerine baðý göbekle askerlik, askerden olma bir milletizdir çünkü, [...] karýþ karýþkalkmýþ bir topraðýn asker karýsý bir milletiyizdir der anne. Bu cümlede ilginç olan askkarýsý bir millet oluþtur. Askerlik mesleðine ve oluþturduðu sýnýfýn söyleyiþ tarzýnabakýldýðýnda, bu erkeksi söyleyiþin anne tarafýndan tekrar üretilmekte olduðunu görürüz.Anne, þaha kalkmýþ bir topraðýn asker karýsý bir milletiyizdir derken bu erkeksi söyleyiüretir, tekrar dolaþýma sokar. Hatta öyküde kadýnýn belki de bunun temel üreticisi olduðuvurgulanýr. Bilinç akýþýyla yazýlmýþ þu paragraf tüyler ürperticidir: Koca bir orduya kar

oðlum olduðuna inanmýyor insan, koca bir ulusa karþý, halka karþý, bu ulus bu halk ve bucephaneyle her yeri zaptediveririz alimallah, Ardahan ve Kars ý, vallahi þu halk þöylece biryürüyüþe kalksa Gürcistan ve Azerbaycan ý bir hamlede düþürürüz. Ýran a doðru in,Ermenistan ý o çýban baþýný kopar at, tanýma anlaþma manlaþma, bin Musul a, Baðdat a, dönMüslümanlýðýn hakký olan topraklarýmýza, Mekke Medine lere yüz sür, atla Kýbrýs a, nedir yburnumuzun dibinde bir kýçý kýrýk Yunanistan, sil geç, Bosna Hersek tanýma, dayan Viyanakapýlarýna,[....] Mohaç ý biz kazanmamýþ mýydýk yani [....]. Paþanýn aklý da hep Sisam daydurur durur Alamadýk þu Sisam ý! derdi, öksürsek duyuyorlar karþýdan, ciðerimizin içiniokuyorlar, kaç millik yer Sisam, adeta vasiyet etmiþtir Sisam ý. Ayol sizdeki de akýl mý,dimpaþaya; þu halký bacak kadar oðlumun üzerine kaldýracak yerde Sisam ý kuþatýverseydik ya,hazýr böyle bir araya gelmiþken bütün millet [...] oðlumu da katardýk önümüze, hadi yürübakalým dövüþ git Sisam da öl, deseydik. Bu öykünün yazýlýþýndan 35 yýl sonra, bu fetihçi özlemin hâlâ Türkiye nin ortakbilinçdýþýnda ve hatta toplumun bir kýsmýnýn bilincinde varlýðýný sürdürdüðünü görmek hiçdeðil. Leylâ Erbil, fetihçi kalýntýlarý gizli kuvvet gibi saklayan toplumun bilinçdýþýný banne aracýlýðýyla sunar bize.

Bu erkeksi söyleyiþin anne aracýlýðýyla ortaya konmasý da ilgi çekicidir. Burada anne kavramýna yüklenmiþ iki ayrý düþünce deþilir. Toplumun genelgeçer ahlaký ve aktardýðý

Page 124: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 124/168

deðerler, bize, anne kavramýnýn statükocu olduðunu gösterir. Anne, koruyucu, kollayýcý vsürdürücü olarak yüceltilir; annelik içgüdüsü gereði soyunu, yavrusunu koruyan olarakalgýlanýr. Öykünün bütününde de anne koruyucu, kollayýcý ve sürdürücüdür; ama yavrusunudeðil, kendi varlýðýný, hatta kendi sýnýfsal konumunu. Dýþtan ve kabaca bakýldýðýnda toplugenel deðerleri gereði, kadýnýn duygusal ve þiddete karþý bir varlýk olduðu düþüncesinibesler. Ýnsanlýðýn büyük ölçüde þiddet yanlýsý olduðu bir dünyada, bu, elbette fena birbeklenti deðildir. Ama Leylâ Erbil, görünenin ya da sunulanýn altýndakini görmekte ustadýryukarýdaki paragraf, bir annenin, deðil þiddete karþý olmak, þiddeti üretmek konusunda nasda büyük bir güce sahip olduðuna iþaret eder.

Bunak taki anne, fetihçi bir bilinçdýþýnýn ürünüdür; bu anlayýþý korumaktadýr. Oðlueðer Sisam ý alýrken ölmüþ olsa, anne için bu bir zafer olacaktýr; çünkü anne kavramýgüçlenerek dönüþecek, bu kez bir baþka toplumsal yakýþtýrma olan kahraman doðurmuþkadýn imgesine hizmet edecektir.

Öykünün bir yerinde -bize Mahir Çayan ve arkadaþlarýnýn 1971 Mayýs ýnda günlercekamuoyunu meþgul etmiþ olan, Sibel i rehin almalarý olayýný çaðrýþtýran kýsýmdýr burasý-anneye megafon uzatýlmýþ ve oðluna teslim ol demesi istenmiþtir. Devrimci oðul ve

arkadaþlarý, týpký Mahir Çayan ve arkadaþlarýnýn yaþadýklarý olayda olduðu gibi, bir gençrehin almýþlardýr. Bu konuda annenin zihninden geçen ve megafona söyledikleri þunlardýr:Oðlum teslim ol, iþte görüyorsun kurtarmayý istediðin halký, beni dinlemedin yaktýn

diplomaný, al iþte þimdi linç etmek üzere beklemekteler azý diþleriyle, býrak bu halký,beylerden yana geç teslim ol orduna [...] anlasýnlar bizim asilliðimizi, sýradan bir ailesaymasýnlar bizi. Türksün sen, Türk: Çýk, güven, teslim ol, yoksa seni de halka vereceklerha!.. [...] HALKA verecekler seni.

Anne, milliyetçi, fetihçi, kahramanlýkla beslenen bakýþ açýsýna, milletinden biz biz diye söz etmesine raðmen, çok sýký bir halk-millet ayýrýmý yapar. Sýnýfsal ayrýmdan yanaoluþunun, egemen sýnýf içinde yer alýp iktidarýn hazza yönelik nimetlerinin devamýnýisteyiþinin bütün unsurlarý yerli yerindedir ve zihni, egemen sýnýfýn düþüncelerinin bir

ayna sýdýr.Leylâ Erbil in tüm yapýtlarýnda cinsellik, kiþilerin hem bireysel, hem toplumsaldünyasýný belirleyen, bununla da kalmayýp toplumun bilinçdýþýný da ifþa eden bir nitelik tÝkiyüzlü, yalancý bir erdem halesiyle çevrelenmiþ bir cinselliktir bu. Kendi günahlarýndanalan, günah kavramýný hem üretip hem iþleyen, günahlarýnýn ruhsal acýsýný çekmese deaçýða çýkmasýndan duyduðu korku nedeniyle acý çeken bireyin eylemlerinin alt metninde hepböyle bir cinselliðin kullanýldýðýný görürüz.

Page 125: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 125/168

Ayna da geçen iki cümle, eðer ben atlamadýysam, Bunak ta yer almaz. Bunlardanbiri, annenin kýzýna söylediði sen de biraz babanýn karýsý sayýlýrsýn diðeri ise öykününcümlesi olan oðlum ölünce dul kalmýþtým cümleleridir. Bunlar bize bireyin, cinsel dünyasgizemini oluþturan ve bilincini belirleyen enginliðini düþündürerek aklýmýza hemen OidipusElektra komplekslerini getirir.

Annenin kimliði öncelikle cinseldir; ulaþýlan toplumsal konum, bu kimlik sayesindeelde edilmiþ, cinsellik iþe yarayacak amaçlar için kullanýlmýþtýr. Daha doðrusu cinselliðikadýn olmanýn bu gücü, anne ve kýzý tarafýndan çok çabuk keþfedilmiþtir.

Hep erkeði avuç içine alan kadýnlardýr kahraman der bir yerde anne, kancýklýketmeyi göze almasýn kadýn bir kere... Kýzým da olurdu devrimci istese elbet. Ne çýkarsaðlarsýnýz bana, diye sorduydu hatta kardeþine bir gün de, oðlum, senin kitabýndan çýkarkelimesini silmeyi saðlarýz, dediydi.

Cinsellik hep anýþtýrýcý, düþündürücü bir öðe olarak öykü boyunca sürer gider. Anne,hem kýzýný hem oðlunu, çocukluklarýndaki cinsel fantezileri ve çocukça cinsel eylemlerinedeniyle, tipik bir þekilde, cinsel organlarýný yakarak cezalandýrmýþtýr. Bunak ve Ayn

Leylâ Erbil in, Freud un düþüncelerini, metinlerinde nasýl dönüþtürücü bir güç olarakkullandýðýnýn muhteþem bir örneðidir. Annenin cinsel yaklaþýmlarý, rüyalarý, olaylarýyorumlayýþýndaki cinsel eksen, Freudyen bir nitelik taþýr ve öyküde bütün taþlar yerine ot

Leylâ Erbil in öykülerinde beni daima en çok çeken unsur, egemen sýnýflarýnkontrolünde olan düzeni sürdürmek isteyen toplumlarýn putlaþtýrdýðý anne mitinin, alaycý,ironik bir tutumla ve son derece kökten bir þekilde kýrýlmasýdýr. Toplumsal bilincin vedevredilen geleneksel ahlakýn öðrettiklerini, benimsettiklerini, inandýrdýklarýný yerle bienbu tutum, kutsal olan ile savaþtýr. Ama bu, Leylâ Erbil in bu meseleye bakýþýnýn sadece biyönüdür. Anne miti, Leylâ Erbil in hemen her metninde didiklenir; kutsal anne yalanýnýsergileyen bilinçdýþý veya bilinçli yaklaþýmlar metnin yapý taþlarýný oluþturur.

Anne, oðlunun kendine kaça mal olduðunu hesaplar mesela. Onun için yaptýðýmasraflarý kendisine geri ödemesi gerektiðini düþünür. Ancak kýzý annesine bakmaktadýr; onyýkayýp giydirmekte, evinin iþlerini görmektedir. Dolayýsýyla anneye borcunu hizmet edereködemektedir. Ýlginç olan, annenin bu maliyet hesabýnda referans olarak Batý ülkelerinigöstermesidir. Böylece kendi toplumunda dillendirilmesi pek de hoþ karþýlanmayan bu çýkarcbakýþ açýsýný, referans olarak kullandýðý Batý modernizmi aracýlýðýyla rasyonalize eder. Yanneye egemen olan cinsiyetçi bir bakýþ vardýr burada. Oðlan, annenin bedeli ödenmesigereken fedakârlýklarýný maddi olarak, kýz ise anneye hizmetçilik ederek ödeyecektir.

Page 126: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 126/168

Annenin, evlatlarýyla iki yönlü bir çýkar iliþkisi vardýr. Çýkar kelimesini defterdensilmek isteyen devrimci oðul için anne-çocuk iliþkisi, maddi karþýlýðý olmayan bir iliþkido, kýz kardeþi gibi düþünmez; gözü annesinin katýnda, pýrlantýnda deðildir. Burada cinselkimliðin devredilmesi söz konusudur. Kýz, annesi gibi düþünmekte, annesi gibidavranmaktadýr; deðiþen tek þey þartlardýr.

Leylâ Erbil, kadýn artý anne kimliðinin statükoyu koruyan bir kimlik olduðunu çok sýkiþaret eder bize. Annelikle taçlanmamýþ bir kadýn kimliði, toplumda hâlâ problemli bir kim.Kadýn, tam donanýmlý hak sahibi olabilmek için anne, hatta oðlan annesi olmakdurumundadýr; annenin toplumsal kurtuluþu buna baðlýdýr. Bu öyküde de zamanýn deðiþtiricigücüne direnen kadýnlardýr; önce anne, sonra kýzý. Kýz, annenin sürdürücüsüdür; annesi gibmemnun olduðu sürece, toplumun, varolanýn devamlýlýðýndan yana olandýr. Ama Leylâ Erbilgösterir ki, sahte bir kutsallýk halesiyle çevrelenmiþ olan annelik kavramýný yeniden ürkötü, ayrýmcý, özgürleþme karþýtý bu toplumsal bilinç ve onun derin katmanlarýdýr.

Bunak taki anne, toplumsal bilinçdýþýnýn aynasýdýr.

Page 127: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 127/168

Annelerin Dayanýlmaz Aðýrlýðý

Anne figürü ile didiþme hayatýmýza giren diðer figürlerle didiþmeye pek benzemiyor.Arkadaþ, baba, sevgili, kardeþ, koca/karý figürleriyle didiþirken gerektiðinde aldýðýmýz ktutum, diklenme ve üstten bakýþ, anne figürüyle karþýlaþýnca soluyor, yumuþuyor, sesfýsýltýyla çýkýyor. Günlük hayattaki, gerçek hayattaki anneyle iliþki çok kiþisel. Herkesannesiyle iliþkisini kendine göre tanýmlýyor ve kiþisel bir tutum saptýyor. Oysa zihinselyolculuklarda ayaða en çok dolanan taþ anne; üstelik babaya, sevgiliye, koca ya da karýyagöre daha sinsice dolanýyor ayaða.

Annelik bir kutsiyet yataðýna uzanmýþ, masumiyet halesi ile çevrelenmiþ. Ondan doðmuþ olmanýn dayanýlmaz aðýrlýðý ; bu figür ya da kavramla ya da bizzat annemiz ile kafkafaya gelmemiz halinde, tuhaf bir suçluluk duygusu yaratýyor. O derin yolculuktaayaklarýmýz daha ileri gidemiyor. Annenin adeta ilahi bir koruyucusu var. Anne, üstümüze

yürüyen gaddar bir hayatta, ilk anda aklýmýza gelmese de, varlýðý bize güven veren birsýðýnak, ilk ten, ilk temas, ilk koku demek. Bu ilk olma halinin yarattýðý üstünlük daha ebaþtan avantajlý duruma geçiriyor anneyi. Buna bir de konsensüsü andýracak kadar kabulgörmüþ toplumsal tanýmlamayý, anneye dair üretilmiþ, üzerimizde artýk etki uyandýrmasa daduymaya alýþýk olduðumuz ve zor anlarýmýzda pek de uzun boylu düþünmeden hakverdiðimiz kliþeleri eklersek; karþýmýza sýkýca donanmýþ, savaþý kazanacaðý belli bir figüçýkýyor.

Gerçek hayatta kiþisel bir iliþki olan anne-evlat iliþkisinde, bütün bu üstünlükler anneniçabuk suçlanan ama çok kolay affedilen, kin tutulmayan, baðlýlýk duyulan bir varlýk olmasýsaðlýyor. O özel biri, hýrpalanmayý hak etmiyor. Anne yi düþünürken aslýnda kendi annemizdüþünüyoruz. Aþktan daha kiþisel bir iliþki bu. Ýþin içinde bir de vücut baðlýlýðý var. Yoyani ölmesi halinde, bütün varlýðý ürperten bir duygu sarýyor insaný: Ýþte þimdi dünyaüzerinde yapayalnýz kaldým. Böylesine özel haller taþýyan, kiþisel ve karmaþýk bir iliþkievlat iliþkisi.

Zihinsel arýzalarýn altýndan çoðu zaman anne ya da baba çýkýyor. Baba kolaycayargýlanýp mahkum edilirken, anneye hafif torpil yapýlýyor. Arýza halinde babaya duyulan

þey hemen yüzüne haykýrýlýrken, anneye duyulan þey fýsýldanýyor. O adlandýrýlamayansuçluluk, o suçluluk olduðu bir türlü anlaþýlamayan ya da ifade edilemeyen þey anneyi

Page 128: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 128/168

zafere götürüyor. Baba ile olan iliþkide, rahatça haykýrmaya, pervasýzca suçlamaya nedenolan þey aradaki iliþkinin biraz otorite iliþkisi olmasý. Baba, bütün tanýmlar yan yangetirildiðinde önce otoriteyi temsil ediyor.

Anne ve baba figürü edebiyatta, elbette, çok sýk karþýmýza çýkýyor. Kimi zaman temelkarakterler, kalýn damarlar; kimi zaman ikincil iliþkiler, ince damarlar halinde edebiyatasýzýyorlar. Yazar eðer yazdýðý metinde anne figürüyle hesaplaþmak derdinde deðilse,oðluna/kýzýna kucaðýný açmýþ, müthiþ sevecen ama bir kedi kadar da edilgin bir karakterolarak göze çarpýyor. Annenin varlýðý ve niteliði genellikle tartýþýlmýyor. Çünkü anne varhayatta var olduðu biçimiyle yazýda da var olmayý sürdürüyor. Ayný kutsiyet ve iyi niyet hile çevrelenmiþ, oðlu/kýzý için elinden üzülmekten baþka bir þey de gelmeyen, genel kabulgörmüþ anne tanýmýna büyük ölçüde uyacak biçimde karþýmýza çýkýyor.

Baba ise varlýðýmýzýn sebebi olmakla birlikte, temsil ettiði aile reisliði, dolayýsýyla düve otorite nedeniyle kiþisel hesaplaþmadan çok, toplumsal hesaplaþmanýn bir unsuru olarakyazýya giriyor. Metinde bu türden toplumsal bir hesaplaþma söz konusuysa mahkûm edilenbaba oluyor. Ya da baba temsil ettiði bütün otoriteye raðmen, adeta bir üst varlýk,

mükemmellik abidesi olarak sunuluyor. Zaaflarý sevecenlikle karþýlanýyor, yanlýþlarý hemenaffediliyor. Ama anne yanlýþ yapmýyor ki, yaptýrýlýyor , çünkü edilgin. Edebiyatta baba,anneye göre daha fazla hýrpalanýyor.

Çoðunluða aðýr ya da hafif bir suçluluk duygusu veren anne ile hesaplaþma, annefigürünü deþifre etme, giydiði edilgin ve kutsal, bu kutsallýkla birlikte ona müthiþ birkoruyuculuk veren elbiseyi çýkarma eðilimi; yine bu tuhaf suçluluk duygusu yüzünden pekyapýlamýyor. Anneyi sevecen, yumuþak kucak, ardýmýzdan tek aðlayan yar olarak görmehaline alýþýðýz ve bu hali seviyoruz. Çünkü -genellikle- kendi annemizi kimi zaman saðlýklkimi zaman marazi bir biçimde seviyoruz.

Ama birçok yazarýn tersine; Leylâ Erbil neredeyse tüm yazdýklarýnda anne olma halini,annelik kurumunu, hem kiþisel hem sosyal bir iliþki olarak karþýsýna alýyor. Onunkahramanlarýnýn mutlaka anneleri var. Anneyi karþýsýna almakla kalmýyor, hesaplaþýyor,oynuyor, oynarken eðleniyor, bizi de eðlendiriyor. Kimi zaman anne yüzünden caný acýyor,bizim de canýmýzý acýtýyor. Ama bütün bunlarýn ötesinde, anneyi soyuyor, çýplaklaþtýrýyorardýndaki kadýný gösteriyor, bütün kutsiyetinden kurtarýlmýþ , bedeninin istediði hazlarýfütursuzca aklýndan geçiren; yaþlý, bitkin ve hatta bunamýþ kadýnlarý müthiþ bir ironiyleanlatýyor.

Leylâ Erbil in iþaret ettiði anne, gözden kaçýrýlamayacak kadar güçlü bir kadýn. Kadýn veanne olmaktan gelen zayýf olma durumunu, güçlü bir silaha dönüþtürmüþ. Erbil sýradan,

Page 129: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 129/168

edilgin, otoriteye seve seve boyun eðmiþ, egemen olduðu dünyayý kendi evi ve yakýnçevresiyle sýnýrlamýþ olan zavallý anne figürünün, o acýnasý niteliklerini, kendi dünyasýngüçlü olmak için nasýl kullandýðýný gösteriyor. Þöyle de denebilir belki: Acýnasý göründüðsandýðýmýz o figür, aslýnda tüm acýklý nitelikleriyle barýþýk ve bundan güç alýyor, bu gückullanýyor.

Leylâ Erbil in anneleri birer düzen bekçileri. Otoriteyi temsil eden babalar bile anneninher yol mubah anlayýþýyla koruduðu düzeni savunmakta ve hatta anlamakta geride

kalýyorlar. Üstelik anneler bu düzen bekçiliðini sadece kendi yavrularýný korumak içinyapmýyorlar, düzeni seviyorlar:

Ayol düþman bugün kendi eliyle ekmeklik buðdayýný gönderiyor sana, düþman düþmanolmaktan çýktý, nereye gidiyorsun sen, dön bi baksana bana, canavarý ormandan açlýk çýkarýbugün hangi aç senin ardýndan gelecek göstersene, hangi osuruk akýllý savaþa girecek sýrfvatan aþkýna! Atamýz böyle mi girdi savaþa sandýnýz siz, sizi aldatmýþ öyle diyenler a oðlözenmeyle hacý olunur mu, kalacaksýnýz mahþer tilkisi gibi meydanda, turp sýkayýmakýllarýnýza dedim.

Leylâ Erbil anneyi masumiyet yataðýndan kaldýrýyor, kutsal giysisini çýkarýyor.Soyunmuþ kimliðin içindeki ruhu ve adeta genleriyle kýzlarýna aktardýklarýný yazýyor:

Hep erkeði avuç içine alan kadýnlardýr kahraman, kancýklýk etmeyi göze almasýn kadýnbir kere... Kýzým da olurdu devrimci istese elbet. Ne çýkar saðlarsýnýz bana diye sorduyduhatta kardeþine bir gün de; senin kitabýndan çýkar kelimesini silmeyi saðlarýz dediydi oðldoðrusu kýzým da çok akýllýdýr, allah þansýndan güldürsün. Sýrasýnda þeytana pabucu tersgiydirir, öyleyse sizin düzeninizde yok hiç kötülük, ne hýrsýzlýk, ne uðursuzluk, deyince,kardeþi de, ne de orospuluk dediydi.

Zaten onu bekliyordum, iyice çekiyorum kendime, onu býrakmýyorum. Birden annembeliriyor, elinde ekmek býçaðý: Yaktýn kýzýmý namussuz, orospu Adile nin piçi seni, diyebaðýrýyor. Seni komutanlarýna söylemez, seni mekteplerden kovdurmazsam, sürüm sürümsüründürmezsem seni bana da Saliha demesinler, bu kýzý alýp temizlemezsen namusumuzukýtýr kýtýr doðrarým seni. Peki teyze diyor Selahattin. Üstümden kalkmýþ, yüzü anneme dönügiyiniyor, peki teyze ne istersen yaparým, nikâhlarým diyor... (...) Oracýkta niþanlýyor aembizi. Çýrýlçýplaðým ben hâlâ. (...) Selahattin çýkar çýkmaz annem baþý hizasýnda tuttuðu ebýçaðýný fýrlatýyor elinden: Afferin kýz diyor, iyi kývýrdýk bu iþi, sýçtým aðzýna Adileorospusunun, deli Ýsmail in karýsý kimmiþ anlasýn þimdi. Þak þak göbek atmaya baþlýyor, bide tektaþ yüzük taktýracam sana, telli duvaklý gelin edicem seni, telli duvaklý, telli duvlý.

Page 130: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 130/168

Leylâ Erbil in anneleri sýrasý geldiðinde kendilerini çocuklarýndan çok daha fazlaseviyorlar. Böylece onlarý melek mertebesine ulaþtýran özelliklerinin, bir görünüm, biryanýlsama olduðunu anlýyoruz. Ama bu meleksi halleri zihinlerinin derin kuyusunda uzun hesaplardan geçirdikten sonra takýnýyorlar:

Çünkü onu nelerle o boya getirdiðimin faturasýný sýk sýk hatýrlatmýþýmdýr kendisine.Ýlkokuldan baþlayarak, bir Türk çocuðunun bir Türk ailesine kaça mal olduðunuhesaplamýþýzdýr; her ne kadar parasýzsa da bizde okullar, gene de, defteriydi, kalemiydi,kitabýydý, ne tutar bir bir fiþlemiþizdir rahmetliyle birlikte, o vakitler bir ilkokulun

bir yýllýkmasrafý aþaðý yukarý bin iki bin lira arasýndaydý. (...) Ben ona yüz bin liralýk bir faturçýkardým, hemen istemedim ama, maaþa geçer geçmez, ben ölene dek, ayda iki yüz, üç yüzolarak ödemeye baþlamasý gerektiðini kendisi de biliyordu zaten. (...) ayýp bir þey deðildbiiki yaptýðým masrafýn listesini göstermek, kýz evlat baþka, bunca yýldýr yýkar, paklar, gidgelir, bir hizmetçi tutsam daha pahalýya otururdu bana, kýz evlat baþka.

Leylâ Erbil in anneleri anneliðin toplumsal olarak tanýmlanmýþ görevlerini pek iyibiliyorlar ve dýþýna çýkmayý düþünmedikleri gibi, böyle bir talebi þiddetle reddediyorlar:

Terbiyesiz, ilk kez dünyaya yarayacak bir iþ yapayýmmýþ, dünyaya sizi getirmekle,bakýp büyütmekle zaten vazifemizi yapmadýk mý biz, aklýna þaþayým a deli oðlum dedimdi, iküç kiþiyi deðiþtireceksin diye pýrlantýmý verir miyim ben adama, iki üç kiþiyle olur mu buhem sen ne çabuk adam oldun da Amerikalý öldürmeye kalktýn dediydim; daha dün çükünleoynarken yakaladýydým seni, ne çabuk unutuldu o günler, izi hâlâ bellidir cezamýn dediydim

Leylâ Erbil in anneleri mal seviyorlar, mücevher seviyorlar, kayýplarýn ardýndan bol vesýcak gözyaþlarý dökerken, bir yandan da kendi dar alanlarýndaki varoluþu nasýlsürdüreceklerinin tasasýna düþüyorlar:

Öldün! Öldün ha! Þimdi ben ne yapayým?.. Bir memur ölüsünün karýsý?... Dahagencim, güzelim de, kolay mý?...

(...) mevluta limonküfü bir giysi diktiririm, saçlarýmý ensemde toplarým, kulaklarýmgözüksün, ölü aylýðýyla geçinebilir miyim? Pul koleksiyonunu da satarým, gözü denli bakardona. Otuz yýl nasýl da geçindik, senden baþkasýyla bir türlü yatamadým otuz yýl, biliyorumde yatmadýn, kolay deðil ne fýrsatlar geçti eline, ince kalýn, esmer beyaz, çeþitli fýrsatkimseye o gözle bakmamýþýndýr ki... (Ayda kaç lira verirler ölüsüne?) (...) Eskiden þubardaklarýn biri senin biri benimdi, þimdi ikisi de benim.

Page 131: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 131/168

Tuhaf bir soyluluktan geliyor bu anneler, soyluluklarýný satýyorlar, soyluluðun insani vemarazi zaaflarla yýpranmýþ bedenlerini sarmasýný ve onlarý baþka türlü göstermesiniseviyorlar:

(...) Sultan reþatýn torununun gelini yakýn ahbabýmdýr, saçlarým çok yaðlandý, hanidiryýkanmadým, pamuða alkol damlat ver silineyim, saçlarým kumraldý, atatürkle döndükdöndük, debdebeli geçti yýllarým, (...) yücelmeye inanmýþsýn bir kez, öyle de aþaðýlardasýþamdaný söndürsene, hicab ediyorum iyice bataða dal, iyi olmaya özenmeyesi pislen, kendiniyýkabilsen, bütün insanlar kadar pis olabileceðini anlasan, o vakit baðýþlarým seni, benimpýrlanta yüzüðümü çaldý, kýzýmdan saklýyorum bunu, sen de söyleme, duyarsa beni terk eder,(...) Kapýcýyý çaðýr fondan alsýn konuklarýma, paþa karýsýyým ben (...) soylu bir aileyizgöbekten Ýstanbulluyuz, daha öncesini bilemeyeceðim.

Leylâ Erbil in anneleri evde babalardan daha güçlü. Babalarý küçümsüyorlar, o babalarki, dýþarýda zayýflar, eziliyorlar. Düzene karþý gösterdikleri küçük direnmeler, -annelerebeyhude direnmeler bunlar- onlarý annelerin gözünde daha da küçültüyor. Bu yüzdeniçerdeki egemenliði babalara býrakmýyorlar:

Bugün annemin sinirleri tepesinde gene: babamý iþten çýkarmýþlar, arkasýndansöylendi durdu, Koskoca mal sahipleriyle bacak geriyor, kafa tutuyor onlara, sankiadadakiköþkler bizi bekliyor, sana ne haktan hukuktan be adam, çeneni tut da rahat etsene... Ben,

Ama anne ne yapsýn yani, kendini ezdirsin mi onlara mal sahibi diye? dedim, Sen karýþmazaten sen de ona benzersin, osuruk akýllýlar siz de! diye payladý beni de. Babam bir duysayapar ya yuvasýný, neyse!...

Anneler idare ediyorlar, biliyorlar, bilmezden geliyorlar. Kendi belirlediklerisýnýrlarýn nekadar dýþýna çýkýlabileceðini kestiriyorlar, böyle durumlarda babayý bir tehdit unsuru olakullanmakla yetiniyorlar.

Annem Suç ve Ceza yý alýp sobaya attý. Seni babana söyleyeceðim dedi. Sen herbokunu örterim sanýyorsan yanýlýyorsun, ders diye beni kandýrýp roman okuduðunusöyleyeceðim... Söylersen söyle dedim ben de. Aaa, yeter be!...

Leylâ Erbil in yazdýðý kadýnlar ise annelerini anlýyorlar, içleniyorlar onlar için. Nasýldüþün içinde yuvarlandýklarýný görüyorlar:

Annem içeri dýþarý girip çýkýyor, yemek hazýrlýyor, somyanýn her önünden geçiþtebasma örtüsünü çekiþtiriyor. Onun kaygusu beni adamlardan korumak deðil mi? Böyle bir

Page 132: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 132/168

düþmandan saklamak. Ama sonunda o dünyanýn insanlarýndan birine karý diye armaðanetmek. Bütün özendiði bir canavar parçalasýn diye bir melek yetiþtirmek.

Gecede nin Ayna adlý öyküsünde kendini bize anlatan anne ile Eski Sevgili ninBunak ýnda kendini bize anlatan anne ayný anne. Erbil Gecede yi ilk kez 1968 de yayýmlamýþEski Sevgili yi ise 1971 de. Ayna dan Bunak a geçerken anne biraz daha didiklenmiþ. Anneyeiliþkin bir acýma hissiyle dolacaðýmýz satýrlarla karþýlaþmýyoruz. Ama 1985 e, KaranlýðýnGünü ne geldiðimizde anne çaresiz, bütün kanatlarý kýrýlmýþ, bunamýþ, içler acýsý bir karaolarak okunuyor. Karanlýðýn Günü nün baþ kiþisi ve anlatýcýsý Neslihan ýn diðer öykülerdekannelerle benzerlik gösteren bir annesi var: Nuriye Haným. Ama bu kez biz, kýzý Neslihan ýgözünden görüyoruz anneyi. Ýþte o karmaþýk iliþki, o kiþiselleþen, çapraþýklaþan iliþki bukarþýmýza çýkýyor. Leylâ Erbil Karanlýðýn Günü nde, anneye ayýrdýðý bölümleri alabildiðineyazmýþ. Metindeki þiirsi tat, anneyi buðulu bir kýlýða sokuyor, aðlamaklý bir tablo çýkýyokarþýmýza.

Annem ellerini ne vakit reddetti hiçbirimiz anýmsamýyoruz.

Güvercinlere içerden, evden bir yardým eden var idiyse, bence o mutlaka annemdi. (...)

Bir annem Mübarek hayvanlardýr!, Allah ýn bileceði bir iþtir!, her iþinde bir hayýr vardýdiye sayýp döküyordu. (...) O zamanlar dilini de, ellerini de ne güzel kullanýrdý annem...

Annem gene mi yazý! diyor. Falcý mýsýn sen! diyor. Hadi gel yýka beni, býrak saçmalarlauðraþmayý, sen kim oluyorsun da insanlara akýl veriyorsun ha! Ýþi varmýþ, ben de iþim! Hadgel yýka beni! Gel yýkayayým seni! Banyoyu doldurayým, (sonra yazarým!) Sokarým banyoyaannemi, köpürtürüm, aynen benim gibi gövdesi. Marilyn Monroe memeli, Elizabeth Taylorbacaklý, Lana Turner kýçlý, Kim Novak saçlý; onunkiler ak artýk, benimkiler kumral, (...)Köpüklerle oynar, önünü kapar göstermek istemez bana. Ýhtiyarlýk iþte, sýrtýmý ovmayagücüm yetmiyor. Sabunlarým sýrtýný, hoþlanýr: Rahmetli arada bir sýrtýmý keselerdi, yattýnur olsun! Hadi hadi hamamda neler olurdu kimbilir! Suya þaplak indirir: Ne edepsiz kadýnsýnsen! Utanmýyor musun? Gene de hoþlanýr o günlerden, utana utana köpükler uçurur. Ýyicesabunlarým onu, her yeri elimin altýndadýr, kendi gövdemi yýkar gibi dolaþtýrýrým ellerimiyerinde, her þeyi tamdýr; kollarý, elleri, odasýna geçer, kurulanýr, temiz çamaþýrlarýný gbaþýný tülbentle sýkar, KARANLIÐA bakan penceresinden, gugu gugu gugugugu diyegüvercinlerle sesleþir.

Leylâ Erbil in Karanlýðýn Günü nde anlattýðý anne, bütün güç sandýðý þeyin aðýr aðýrtükenmesiyle birlikte, tükeniyor. Öyle bir tükeniþ ki bu, insanýn içini acýtýyor. Zaman, amuhakkak tüketiyor.

Page 133: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 133/168

Öðrenme nin Enis Batur u

Enis Batur la birlikte çalýþýyorsanýz çok þanslýsýnýz. Öðrenirsiniz. Öðrenmeyiöðrenirsiniz. Nasýl öðreneceðinizi öðrenirsiniz. Öðrenmenin bitmeyen bir serüven, üstelikda eðlenceli bir serüven olduðunu öðrenirsiniz. Enis Batur un öðretirken öðrettiðinin farkolduðu anlar fazla deðildir sanýrým, belki de hiç yoktur, farkýnda olmaksýzýn öðretir, sizöðrenirken öðrendiðinizin farkýnda olmazsýnýz. Bence bu en iyi öðrenme-öðretme yoludur veböylesi bir öðretmenlik kesinlikle Allah vergisidir.

Ben kendi adýma Enis Batur dan çok þey öðrendim. Öyle çok þey öðrendim ki, hani bir

harf öðretenin kýrk yýlý kölesi olmak gerektiðine inanacak olursak, benim dünyaya defalarcgelmem gerekir. Dünyaya her geliþimde ondan bir þeyler öðreneceksem, buna hiç itirazýmyok, yaþamaktan sýkýlmam.

Enis Batur la ilk tanýþmam 1985 yýlýna rastlar. Üniversite öðrencisiydim. Ýkiarkadaþýmla birlikte -birçok üniversite öðrencisi gibi- dergi çýkarmak istiyorduk. Cepharçlýðýyla dergi çýkarýlan yýllarýn sonuymuþ meðer, bilmiyorduk, iki sayýda öðrendik.

Ýlk sayý için yazýlar ýsmarladýk, kendimiz de bilgiç, asan-kesen yazýlar yazdýk veönemli yazarlardan rica ettiðimiz yazýlarýn gelmesini bekledik. Telefonlar, gidip yalvarmalarderken yazýlarýn birçoðu geldi. Ama -þimdi bizi hatýrlayacaðýný hiç sanmadýðým- bir yazaryazýsýnýn teslimini sürekli erteliyor, bugün yarýn diyerek bizi oyalýyordu. Diðer yazýlarher þey hazýrlanmýþtý. Mahut yazarýn da yazýsý gelince dergi matbaaya gidecekti. Çýkýþ içiplanladýðýmýz tarihi o bir yazý yüzünden geçirmiþtik. Gelin dediði son gün yazýyý almayagittiðimizde, yazamadýðýný söyledi. Bizi kýrdýðý, sözünü tutamadýðý için üzgün bir hali yo

Yazamadým, bir dahaki sayýya inþallah, dedi.

Ne yapalým diye düþündük ve Enis Batur dan yazý istemeye karar verdik. Üstelik ogün ya da bilemediniz ertesi gün vermesini rica edecektik.

Page 134: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 134/168

Gençken dergi çýkaran ve adý saný duyulmuþ yazarlardan yazý isteyen birçokdergicinin baþýna gelmiþtir: Çýkaracaðýnýz amatör ruhlu dergi için yazý istiyorsanýz ve üsgençseniz, bazý yazarlarda bir büyüklenme görülür. Zor sorular sorarlar sizi ve dergintanýmak için. Ya ezilir büzülürsünüz, sonra kendinizle didiþirsiniz bu yüzden ya da obüyüklenmeyi sezer, haddinden fazla fevri davranýp eli boþ dönersiniz.

Siz isteyin, diye arkadaþlarýma direnmeye kalkýþtýmsa da baþarýlý olamayýp EnisBatur a yazý istemek için gittim. Milliyet gazetesindeydi, ansiklopedi çýkarýyordu. Arkasýiduvarda Dünyanýn bütün ansiklopedileri, birleþiniz! yazan bir pankart asýlýydý. Durumuaçýkça anlattým, ne kadar zor olduðunu takdir edersiniz. Ýlk sayýmýzda sizden yazý istemeakýl edemedik ve filanca yazara gittik, elimiz boþ dönünce ocaðýnýza düþtük durumu. Ýkincsayýda ondan yazý istemeyi gerçekten düþünmüþtük, ama bu nasýl anlatýlýr? Buna kim nasýlinandýrýlýr?

Enis Batur, benim durumu açýklama çabalarýmý gülümseyerek dinledi, saatine baktýve beþte gelmemi söyledi. Arkadaþlarým kapýnýn önünde beni bekliyorlardý. Anlattýklarýmainanamadýlar. Beþe kadar saðda solda vakit geçirdik, galiba Gülhane Parký na gittik. Saat

olup da Enis Batur un odasýna gittiðimde, o defter lerinden birini açmýþ, yazýsýný daktilediyordu, iki parmakla. O gün anlayýþ ý öðrendim, her anlamýyla.

Sonra 1990 yýlýnda Güneþ gazetesinde birlikte çalýþtýk. Enis Batur dan öðrenmeserüvenim orada baþlar ve anlatmaya kalksam çok uzun sürer. P.eki adlý, pazar günleri çýkabir dergi çýkarýyorduk. Enis Batur yayýn danýþmaný, Ömer Madra yayýn yönetmeni, GündüzVassaf yayýn koordinatörü, Mustafa Bayka yazý iþleri müdürü, Turhan Ilgaz yazar, ben de temuhabirdim. Öyle entelektüel, öyle aðýr bir dergi oluyordu ki, Çýktýðý gün gazetenin tiradüþüren tek dergi olarak tanýnýyordu. Yýllar sonra bu eleþtiriyi Ömer Madra ve Enis Baturayrý ayrý hatýrlattýðýmda, Ömer Madra þiddetle itiraz etmiþ, Enis Batur kahkahalarla gülmüP.eki gerçekten tiraj almadý, ama tarihe kaldý.

Sonra Yapý Kredi Yayýnlarý nda birlikte çalýþmaya baþladýk. Ondan çok þeyöðrendiðimi ve deðiþtiðimi biliyorum. Yaklaþýk bir yýlýn sonunda kitap ýn ne olduðunuanladým hatta ne olmadýðýný. Baþlangýçta sandýðým kadar basit deðilmiþ, tekdüze deðilmiþ,hazýr deðilmiþ, yapýlýrmýþ, çatýlýrmýþ, kurulurmuþ ve ancak ondan sonra kitap olurmuþ.

Þundan eminim, Enis Batur dan kitap ý öðrenmeseydim, þu anda üzerinde çalýþtýðým,düþündüðüm þeylerin yerinde daha tekdüze, daha sýradan, daha tek boyutlu þeyler olacaktý.

Yapý Kredi Yayýnlarý nda çalýþmak için onunla konuþurken Ýrtifa kaybediyorum demiþtim. Ona gittim, çünkü nasýl irtifa kazanacaðýmý biliyordum.

Page 135: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 135/168

Deðirmen Döner Sýrça Köþk Durur

Yazmak bir yana, neden hikâye okumaktan hoþlandýðýmý kendime zaman zamansorarým. Hele daha önce okuduðum, bildiðim hikâyeleri, neden durup durup okuyorumacaba? Neden ara sýra Anton Çehov u, Ahmet Hamdi Tanpýnar ý, Sait Faik Abasýyanýk ý,Memduh Þevket Esendal ý, Refik Halid Karay ý ve daha birçok hikâyeciyi yeniden okumaktan

kendimi alamýyorum, hatta hikâyelerini özlüyorum? Galiba hikâye denen þey bana çikolata etkisi yapýyor. Bir-iki hikâye okuyorum, kýsa bir süre için bir yazar tarafýndan yaratýlmýâlemin içinde kayboluyorum, ruhum tatlanýyor, sonra kendi katý gerçekliðime, gündelikhayatýma dönüyorum; sanki okuduklarýmla bir enerji kazanmýþým da, her þeyi daha kolayhalledebilirmiþim gibi geliyor. Bu özlem her hikâyeci için geçerli deðil elbette, ama bahikâyeciler var ki, nasýl bir yazma büyüsüne sahiplerse, her okuyuþum yeni bir okumaserüveni haline geliyor.

Sabahattin Ali hikâyelerinin tümü için bunu söyleyemem, ama bazýlarý örneðin YeniDünya ya da Deðirmen ya da Ses hatýrlamaktan bile haz aldýðým, tekrar tekrar okuduðumhikâyeler. Okundukça tükenmiyorlar, aksine kunt bir hale geliyorlar. Ýyi bir hikâyenin deyaratacaðý nihai duygu bu olsa gerek. Sabahattin Ali nin hikâyelerini tekrar okuduðumda,Ali nin etiyle, kanýyla, kalemiyle, her bir kelimesiyle bu ülkenin hikâyecisi olduðunu, bu topraðýn yarattýðý insanlarýn esaslý bir parçasý olduðunu bir daha düþünüyorum.

Sabahattin Ali öleli 54 yýl oldu. Onun elli beþ, altmýþ, hatta yetmiþ yýl önce yazdýðýhikâyeleri okurken insan önce þunu soracaktýr kendine: Peki ne deðiþti? Galiba yalnýzcahikâye deðiþti. Korkarým hikâyeler eskisi gibi, bir solukta okunamýyor. Ama Sabahattin Ali anlattýðý ülke, üç aþaðý beþ yukarý ayný duruyor. Ayný yoksulluk, ayný hainlik, ayný çeliþ

Page 136: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 136/168

ayný devlet... Dýþ görünümleri, bir anlamda giyimleri ve donanýmlarý deðiþmiþ olsa da,Sabahattin Ali nin sýklýkla iþaret ettiði toplumsal problemler yerli yerinde.

Peki ne deðiþti? sorusuna dönecek olursak, bu soruyu doðuran duygu, Ali ninhikâyelerine neredeyse tümüyle egemen olan yaklaþýmýn toplumcu bir bakýþ içermesidir.Onun hikâyelerinde birey ancak toplumun içinde vardýr ve sýnýfsal çeliþkiler insanlarýn hetürlü iliþkisini belirler haldedir. Sýnýfsal çeliþkileri, yöneten-ezilen ikilemini temel ayarým yüzyýlý aþkýn bir zaman önce yazýlmýþ bu hikâyelerde, hikâyenin ana atmosferinioluþturan ve hikâye edilen olayýn geçtiði zamana iliþkin unsurlarý ayýkladýðýmýzda, geriyekalanýn, bugün varlýðýný baþka kýlýklarda sürdürdüðünü görürüz. Ama günümüzdedonanýmýmýz deðiþmiþtir ve Sabahattin Ali nin iþaret ettiði toplumsal çeliþki yumaklarý arhikâyelerin deðil, haber bültenlerinin ve reality show larýn malzemesi haline gelmiþtir.cümleden Sabahattin Ali hikâyeciliðine dair bir eleþtiri deðil, toplumsal olarak geldiðiminoktaya dair bir hayýflanma çýkarýlmasýný dilerim. Çünkü günümüzde insanlarýn büyük birbölümünün içinde boðulduðu yoksulluk, çaresizlik ve umutsuzluk denizi, birey in özel veöznel çeliþkilerinin, iç ve dýþ iliþkilerinin egemen olduðu yeni hikâye arayýþlarý içindeyer bulamamakla kalmamýþ; yine sahip olduðumuz teknolojik donaným ve terakki nedeniylekanýksandýðý için farkedilmez, haberdar olunmaz ve önemsenmez hale gelmiþtir. Açýkça ve

dürüstçe söylemek gerekirse; yoksulluk, çaresizlik, umutsuzluk gibi toplumsal temelli insanihaller günümüzde demode, duygu sömürüsüne açýk, yazarý kolayca melodram tuzaðýnadüþürebilecek, çok iþlenmiþ, yeni hikâye anlayýþý için fazla eski bulunuyor ve bireye dairmeseleleri mesele edinen bizler, yani yeni kuþak okurlar ve yazarlar bu eski konu yaraðbetetmiyor, sýrtýmýzý dönüyoruz. Gündelik siyasi hayatýn birinci derecede meselesi olarakgördüðümüz bu eski konu üzerine diþe dokunur yeni bir düþünce ve/veya edebiyatüretmiyoruz.

Sabahattin Ali, hikâyelerinin hemen hemen tamamýnda derin bir yoksulluðu,yoksulluðun yalnýzlaþtýrdýðý, çaresiz kýldýðý, kendilerine yardým edecek bir elin olmadýðýbilen ve en acýklýsý bunu bir hayat gerçeði olarak kabullenmiþ, umutsuz insanlarý anlatýr.Hikâyelerde hazýrlanan toplumsal zemin böyle olmasýný gerektirdiði halde, okur her hikâyedhep yeni bir umutla bekler. Kahraman kurtulacak mý? Bu yoksulluk nasýl sona erecek?

Boþuna bekler. Sabahattin Ali nin hikâyelerinde sýkýþan kullara yardýmcý olacak bir Hýzýryoktur. Çünkü Ali, dünya görüþünün de gerektirdiði gibi, tekil kurtuluþlara inanmaz, tekilkurtuluþlarýn çoðullar için örnek teþkil etmesini istemez, kahramanlarýný avutmaz, iyimseredebiyatçýlar gibi mucizelere, Hýzýrlara, içerdikleri mütevekkil anlam nedeniyle toplumsalçeliþkileri tedavülden kaldýran ve razý olmayý, baþa geleni çekmeyi öneren, her þerde birhayýr olduðunu iddia eden kliþelere baþvurmaz. Sormayý pek sevmeyen okurlarýn hikâyeden

Page 137: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 137/168

beklemeleri muhtemel mutlu sonlara hiç itibar etmez. Ali, hikâyesinin edebiyat içindekivarlýðýyla deðil, yoksulluðun yarattýðý toplumsal sonuçlarla daha yakýndan ilgili gibidir.baþka deyiþle, hikâyelerinde meselesi edebiyattan önce yoksulluktur.

Üstelik bu yoksulluðun toplumsal zeminini, çoðu zaman hikâyenin dengesini bireydendeðil, toplumsal çeliþkiden yana bozacak kadar belirgin kýlar. Evet, yoksulluk vardýr amabuörgütsüzlükten, cahillikten, ezilmiþliði kabullenmiþlikten ve hayatýn hep böyle ezilerek sereceðine inanmýþlýktan kaynaklanan bir yoksulluktur. Sabahattin Ali bu tür hikâyelerindeezen-ezilen ikilemini kurarken, ezen portrelerindeki saðlamlýða dikkat eder. Çünkü ezeningücünü anlamamýz halinde yoksulluðun ve çeliþkinin nedenini anlarýz. Toplumsal ve sýnýfsalçeliþki zemininde doðan yoksullukta sosyalist bakýþ açýsýnýn da kendini hissettirdiði biraþýlabilirlik vardýr, ama ezilen örgütlenmedikçe, cahil olduðu için düþünemeyen ezileninyerine düþünecek durumda olanlar bu çeliþkileri görüp gereðini yapmadýkça yoksulluksürecektir. Onlarý durduk yerde akýllý kýlmaz, ezilen kitlenin kendiliðindenörgütlenemeyeceðini ve hakkýný arayamayacaðýný bilir, bu nedenle, ezenin varlýðýnýntartýþmasýz olduðu koþullarda, hikâyelerde gereksiz ve inandýrýcý olmayan bir pembe umut

yaratmaz.Kahramanlarý bazen kliþe, inandýrýcýlýktan uzak, okuru yeterince ikna etmeyenkahramanlar olsalar da, çoðunlukla etkileyici kahramanlardýr, kimi hikâyelerde iþlevleriyazarýn mesele edindiði toplumsal çeliþki zeminini iþaret etmekle sýnýrlýdýr, hikâyeler kizaman duygu sömürüsüne imkân verir. Ama birçok hikâyede örneðin Kaðný , Kamyon ,

Apartman , Arabalar Beþ Kuruþa , Mehtaplý Bir Gece , Ayran , Isýtmak Ýçin , Yeni Düngibi hikâyelerde yoksulluk acý, katý ve bence en önemlisi alabildiðine soðuktur. SabahattiAlibirçok hikâyesinde, yoksulluðun neredeyse yorumsuz bir tarifini yapar. Bu soðuk tarif, içerdiðigerçeklik ve seçilen kelimeler nedeniyle, bizi tanýk olmuþuz gibi gerçekten etkiler. BirmiciHikâyesi ve Bir Orman Hikâyesi yoksulluðun ve ezilmiþliðin örgütlenme olmadanaþýlamayacaðýný, açýkça ortaya koyar. Sonunda bir parça umut taþýyan birkaç hikâyeden biri

Bir Gemici Hikâyesi dir. Bir gemide karýnlarý sadece kuru baklayla doyurulan gemicilerinsonunda isyan etmelerini, kaptanýn ve adamlarýnýn yediði koyunlardan pay istemelerini konualan hikâyenin bitiminde Sabahattin Ali þöyle der: Fakat bunlar Kuru baklayla ateþyakamayýz! demesini ve kaptanýn yarým koyununu almayý öðrenmiþtiler. Bu hikâyede ezen,yani kaptan, adamlarýyla birlik olsa da, ezilenlerden daha zayýf duruma düþmüþtür, denizinortasýnda yardým gelemez ve karþýsýndaki gemicilerin birlik olma þanslarý vardýr. Bu nedenhikâyede ezilenler haklarýný arayabilirler.

Merhametli insanlardan oluþan bir toplum olduðumuza dair yaygýn inancýn bir palavraolduðuna inanmaktadýr ki, birçok hikâyesinde yoksullar da yoksullarýn düþmanýdýr.

Page 138: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 138/168

Kahramanlarýna gerçekçi ve hatta acýmasýz bir gözle bakar. Onlar þirin, iyi niyetli, yoksuolsalar da kalpleri altýn gibi insanlar deðildirler. Yoksullar da kötü olabilirler. Amalarý kötüolmaya, yoksulluðu üreten düzen zorlar. Yoksulunki yaþama deðil, bir hayatta kalmamücadelesidir. Kahraman Kanal adlý hikâyede olduðu gibi, kendi rýzký için çocuklukarkadaþýný vurabilir, para bulamadýðý için gencecik karýsýný doktorun elinde ölmeye býraký

köyde karý yok deðil a? diyerek çekip gidebilir.Sabahattin Ali için insanlar, ölüyü bile yük olarak görebilecek kadar aþaðýlýk olabilirlerBence- en güzel hikâyesi olan Yeni Dünya da insanlarýn bir ölüye bile saygýlarý yoktur. YDünya düðünlerde, âlemlerde dans ederek geçinen bir kadýndýr. Bir düðüne çaðrýlmýþtýr ama,Deli Emine adýnda bir rakibi vardýr. Herkes genç ve saðlýklý olan Deli Emine nin dansetmesini; zayýf ve hasta Yeni Dünya nýn çekip gitmesini ister. Kimse ona el uzatmaz. AmaYeni Dünya herkesten daha iyi oynamaktadýr. Bunu ispat etmek için dokuz saatlik yola gider,gelinin köyünde ekmek parasýný çýkarabilmek için ölümüne dans eder. Sonunda bir yaþlýkadýnýn evinde ölür. Düðünün tadýný kaçýran bu cesedi bir çula sarýp arabaya atarlar.Kimsenin cesetle ilgilendiði yoktur. Araba hareket ettikçe cesedin baþý tekerleklere vur

urdurur.

Sabahattin Ali nin birçok hikâyesinde temel mesele olarak iþlediði yoksulluk, kimizaman toplumsal iliþkiler zeminini aþar, insanýn kendisine dönük bir hal alýr. Gerçi bu habile toplumsal bir eleþtiri barýndýrýr. Yokluk ve yoksulluk, insanlarý insanlýðýndan çýkarOnlara acýlarýný bile yaþatmaz. Ýki Kadýn da cimri, kazandýðýný biriktiren ve iki karýsýnaç, yarý tok yaþatan Kerim Aða, hastalanýp ölür. Biri genç, diðeri yaþlý iki karýsý, KerimAða nýn öldüðünü anlayýnca köylüye haber verip gereðini yapmak yerine, önce Kerim Aða nýngömdüðünü bildikleri servetini ararlar, bulamazlar. Ellerine geçen sadece kilerin anahtarýAkýllarýndan geçen doyasýya yemek yemektir. Kileri açarlar, yiyecekleri çýkarýrlar, ocaðýyakarlar, sabaha kadar yufka açýp, hamur yoðururlar, bazlama, pekmez þerbeti yaparlar,týkanýncaya kadar yerler. Dinlenip tekrar yemek yerler. Ortalýk aðarýrken yemektenkalkamayacak hale gelmiþlerdir, ancak ondan sonra kapýnýn önüne fýrlayýp aðlamaya, KerimAða öldü diye dövünmeye baþlarlar. Sabahattin Ali böylesine ürpertici bir tablo çizerken,insanýn sahip olduðunu varsaydýðýmýz deðerlerinin kolayca vazgeçilebilir olduðunu ve

yaratýlmýþlarýn en þereflisi olan insanýn temel bir içgüdünün yönetiminde, neredeyse biryiyen akbabalara dönüþebileceðini gösterir. Ýnsani deðerlerin kolayca gözden çýkarýlabilirolduðunu vurguladýðý bir baþka hikâye olan Çaydanlýk ýn konusu ise kocasý hastanede ölenbir kadýnýn, ölümün acýsýyla yoðrulmak yerine, eski ve deðersiz bir çaydanlýk için hastaneayaða kaldýrmasýdýr. Ali, insan la problemini genellikle toplumsal düzen üzerinden kurar.

Page 139: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 139/168

Ýnsana dair genel bir söz söylenecek olursa, Ali nin hikâyelerinde insanlar iyi veya kötütaraflarýna, özellikle kötü taraflarýna toplumsal iliþkiler yoluyla sahip olurlar.

Edremitli olduðunu bildiðimiz, ama uzun yýllar Orta Anadolu da, özellikle Konya daöðretmenlik yapmýþ olan Sabahattin Ali nin hikâyelerinin ana mekânlarý, yoðunlukla OrtaAnadolu kasaba ve köyleridir. Özellikle kasabalar sýnýfsal çeliþkilerin en ilkel düzeydeokunabildiði ilk yerlerdir. Köyde aða varsa bile varlýðý nedeniyle onun bir ayaðý kasaba iiliþkilidir, köylü ile bir baþka köylü arasýnda kurulacak ezen-ezilen iliþkisinin toplumsanidaha zayýftýr. Oysa kasabalar, bu iliþkinin en kaba biçimde kurulduðu en küçük birimlerdirÇünkü kasabada, eþrafýn yaný sýra hayata devlet ve bürokrasi de girer, ezen-ezileniliþkisinde, ezen sýnýflar çeþitlenir. Þehirlere gelindiðinde ise toplumsal çeliþkiler dahkarmaþýk hale gelir, kasabalardaki kadar net okunmaz. Kasabalar için Arap Hayri adlýhikâyesinde þöyle der: Birkaç büyük þehrimizi dolduran ve dünyayý oradan ibaret sananlar,bu kasabalara geldikleri zaman ne kadar ayrý bir âlemin insanlarý olduklarýný anlarlar.Kendileri için ehemmiyetli olan birtakým þeylerin buralarda adýnýn bile anýlmadýðýný, seneburada ancak resmi birkaç binada ve kahvenin mermer masasýnýn üzerinde yatan bir ikigazetede yürüdüðünü, yaylý arabanýn yerini tutan otomobilin, küçük bir daire üzerinde döne

hayatta bir deðiþiklik yapmadýðýný farkedince þaþýrýr ve hemen kaçmak isterler. Anadolu kasabalarý ve Anadolu insaný kimliðinin çizilmesi açýsýndan bakýldýðýnda, Türkhikâyeciliðinin geleneðini oluþturan zincirin ilk halkalarýna, Ömer Seyfettin e, Reþat NurGüntekin e, Refik Halid Karay a, Memduh Þevket Esendal a eklemlendiði söylenebilir. Ancakdünya görüþü ve Anadolu kasabalarýndaki insan iliþkilerini yorumlama açýsýndan daha katý vtaraflý bir yaklaþýmý da vardýr. Örneðin Reþat Nuri ya da MÞE hikâyelerinde ve romanlarýndAnadolu insanýnýn kendi aralarýndaki iliþkileri biçimlerken, onlarý sýnýfsal çeliþkiler dügörmekten çok, daha naif ve saf halde, insani zaaflarýný daha çok vurgulayarak görmeyitercih eder.

Sabahattin Ali de dikkat çeken bir unsur da, Anadolu kasabalarýna köyü bilmeyen veþaþýran bir þehirli, bilmiþ bir aydýn ya da bir burjuva edasýyla deðil; içlerinden biri giyaklaþmasýdýr. Okurun kafasýnda, acaba oralý mý, deðil mi? sorusunu uyandýrmayacakkadar ikna edici bir anlatým yaratmýþtýr. Orta Anadolu nun geleneðinde kaynaðýný bulanhikâyelerinde bu yaklaþým daha da belirgindir. Örneðin eðlencede kadýn oynatma geleneðiniþaþkýn bir bakýþla deðil, sanki doðduðundan beri içinde ve tanýk olduðu hayatýn birparçasýymýþ gibi anlatýr. Yeni Dünya , Gramofon Avrat , Bir Mesleðin Baþlangýcý kadýnoynatma geleneði üzerine kurulmuþ hikâyelerdir. Bu yönüyle de Ömer Seyfettin, Reþat NuriGüntekin ve Refik Halid Karay üçlüsüne bence çok yaklaþýr. Anadolu yu tanýmýþ vegördüklerine þaþýrmadan yansýtmýþtýr. Þehirde geçen ama þehirli snoplarý eleþtirmek

Page 140: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 140/168

amacýyla yazýlmamýþ hikâyelerinde de, þehirli anlatýcýyý küçük ya da büyük gören, altýndaezilen ya da aþaðýlayan bir tutum yoktur. Bu kez, þehirli bir yazar bize hikâye anlatmaktadýr.Hikâyede ikna olmadýðýmýz herhangi bir þey varsa bile, bu, onun anlattýðý þehirli olma haldeðil, kahramanlarýn bireysel gerçekliklerindeki küçük zaaflardýr. Ama yine de, en baþarýlbulunan romanýnýn Kuyucaklý Yusuf olduðu dikkate alýnýrsa, (benim favorim her zaman

þehirli roman Kürk Mantolu Madonna olmuþtur ama), Sabahattin Ali kasabanýn yazarýdýr.Onun yazdýklarýna egemen olan hayat kasaba hayatý, en inandýrýcý ve baþarýlý kahramanlarýkasabalýlardýr.

Sosyalist geçmiþi bilinen, hapislerde yatmýþ ve bazý hikâyelerinde mahkûmlarýn içdünyasýný, hapishane hayatýný da anlatan Sabahattin Ali için aslýnda toplum iki kesimdenoluþur. Devlet ve halk. Yönetim erkini elinde tutan her türden görevliye karþý sonsuz birgüvensizlik, neredeyse bütün hikâyelerinde yerini alýr. Yöneten sýnýf için yönetilenler yaköylüler, yoksullar, kimsesizler, yaþama hakký tanýnmayan insanlardýr. Jandarmalar güçlüdeyanadýr. Devlet memurlarý köyün ve kasabanýn zenginlerini kollarlar. Gardiyanlar kendiçýkarlarýný düþünen hainlerdir. Köylüler ise birer melek deðillerdir. Köylünün çýkarlarý ikendi çýkarlarýný tehlikeye atan fedakar kiþileri bile yönetici sýnýfý suçlamaya güçleri

yetmediðinden suçlayabilirler, ona düþman olabilirler. Sabahattin Ali okurda ezilenlerhakkýnda sýnýrsýz bir merhamet duygusu doðurmaktan çok, soru iþareti yaratýr. Onlarýn daçoðunlukla kötü ve bencil olduklarýný vurgulamaktan kaçýnmaz. Çünkü onun için soruntoplumsal çeliþkinin ve iliþkilerin içindedir. Asfalt Yol adlý hikâyesinde yönetici sýnýköylü-bürokrasi iliþkisini bir tür kara mizahla anlatýr. Bir köy öðretmeninin sabýrlý çabaköyü vilayet merkezine baðlayan yol asfaltlanýr. Köylüler yola kavuþtuklarý için sevinmiþlöðretmeni takdir etmiþlerdir. Ancak yol öyle kötü bir asfaltla kaplanmýþtýr ki, kýsa süreddeþik olur. Bunun üzerine büyük krediler alýnarak yapýlan, devlet büyüðü zat bir keregörmeden delik deþik olan yolun köylülerce kullanýlmasý yasaklanýr. Köylüler eskisinden çodaha uzun bir yolu katetmek zorunda kalýnca, öðretmene düþman olurlar.

Sabahattin Ali nin yönetici sýnýfýn kötü, ahlaksýz ve hain olduðuna dair -pek de haksýzolmayan- kesin bir kanaati vardýr. Devlet erkini kullanan zenginlerin haksýz bile olsalar, herzaman haklý çýktýðýný derin bir umutsuzlukla anlatýr. Bu umutsuzluðu laf olsun diyederinleþtirmez. Düzen böyle sürdükçe umutsuzluðun, çaresizliðin ve yoksulluðun varolacaðýný anlatmak ister. Bu düzen içinde iyi þeylerin olmasýna, düzenin düzelmesine imkolmadýðýný vurgular. Çözüm, köklü bir düzen deðiþimi gerektirmektedir. Bu yüzden hikâyelerumutsuz ve halktan olan kahramanlarýn kaybettiði, düzeni kurmuþ ve iþletmekte olanlarýnkazandýklarý hikâyelerdir.

Page 141: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 141/168

Jandarmaya, kaymakama inanmadýðý gibi, özellikle doktorlarý acýmasýzca eleþtirir.Devletin yumuþak elini temsil etmesi gereken doktorlar son derece acýmasýz, tezgâhçý, kendçýkarlarýný düþünen insanlardýr. Onlarýn bu derece katý bir þekilde eleþtirilmelerine nedeunsur, doðrudan yönetici sýnýftan sayýlmasalar bile, maddi varlýklarý ve yaþama biçimlerigereði yönetici sýnýfa yakýn olmalarý, maddi çýkarlarýnýn yönetici sýnýf tarafýndan artýrýolabilir. Doktorlar kasabanýn ya da þehrin yüksek sýnýfýna mensup olduklarý, yoksul hastaliyi etmelerinin onlara maddi çýkar saðlamamasý nedeniyle Sabahattin Ali tarafýndan aðýreleþtirilen sýnýfsal bir grubu oluþtururlar. Hastaneleri ve doktorlarý konu aldýðý hikâyelazýmsanmayacak sayýda olmasý dikkat çekicidir. Çaydanlýk ta anlatýlan sefil bir hastanedi

Sulfata da doktor, karýsý sýtmadan titreyen genç köylüye inanmaz, onu kapýdan kovar. Köylbütün parasýný devletin parasýz vermesi gereken Sulfata adlý ilaca yatýrmak zorunda kalýr.

Böbrek te doktorlarýn daha fazla para kazanmak için ne dolaplar çevirdiðini anlatýr.Dekolman da bir meslektaþlarýnýn baþarýsýný kýskanan doktorlarla aðýr bir biçimde dalga

geçer. Cankurtaran da devlet hastanesinin baþhekimi namuslu bir adamdýr. Ancak onu bileiyi ve idealist bir kahraman olarak çizmeye eli varmaz. Þöyle der: Bütün bunlarý, büyük bideal sahibi olduðundan yahut insanlar için derin bir sevgi beslediðinden deðil, baþka türolanlara karþý, adeta hastalýk halinde, bir tiksinti duyduðundan yapýyordu. Hastanýn gitmzorunda kaldýðý özel doktor ise insani olan her türlü duygudan uzak bir para manyaðýdýr.

Sabahattin Ali, hangi sýnýfa mensup olursa olsun, insanýn içinde kötülüðün varolduðunu vurgulamýþ ve insanoðlunun kötü oluþunu veya zaaflarýný iþlemiþtir. Bu açýdaninsanla, insanýn içindeki kötülükle problemi olduðunu söyleyebiliriz, ancak bu problemi heayný sýnýfsal çeliþki üzerine inþa ettiði için, toplumsal iliþkilerinden kurtarýlmýþ bir iüzerinde ne düþündüðünü pek anlayamayýz. Köylü de, doktor da, jandarma da, kaptan dayeri geldiðinde veya genellikle kötüdür, peki hangi durumlarda iyidir? Sanki bu toplumsal düzen böyle oldukça iyilikten bahsedemeyiz der gibidir.

Ýyi eðitim görmüþ, þehirli, aydýn ya da entelektüel diyebileceðimiz kiþiler ise kötüolduklarý kadar gülünçtürler. Sabahattin Ali entelektüel bir çevrede yaþamýþ olmasýna raðmentelektüellerle dalga geçmekten, onlarý aþaðýlamaktan kendini alamaz. Zengin, iyi bir eðigörmüþ, kendince idealleri olan, kendini toplumu eðitmekle görevli zannedenlere karþý bitiksinti duyar. Bu bakýþ açýsýna da dünya görüþünün egemen olduðunu söylemek yanlýþolmaz sanýrým. Sýnýfsal çeliþkiler üreten bu toplumsal düzene hizmet eden þehirlileri ya daydýnlarý iyi niyetli olsalar bile, hoþ görmez, onlara hayranlýk duymaz. Buna karþýlýk dikçekici bir unsur da kendi dünya görüþüne paralel bir görüþe sahip ideal tipini yaratmamýþböyle bir sosyalist idealist tipi hikâyelerinde kahraman olarak kullanmamýþ olmasýdýr. Herekadar hikâyelerinde temel sorun sýnýfsal çeliþkilerin yarattýðý bozuk düzen ise de

Page 142: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 142/168

propagandist bir tutum takýnmamýþ, bu temel fikrin hikâyenin kendi varlýðý içinden çýkmasýtercih etmiþtir. Bu tercih ve edebi tavýr da onu siyasi söylemden uzak tutarak edebiyatýn içinealmýþ ve edebiyat içinde olduðunu kabul etmiþtir. Þehirli-eðitimli veya entel kiþilere kaldýðý tavrý sergileyen çok sayýda hikâyesi vardýr. Örneðin Köpek adlý hikâyesinde bir kile konuþmaya çalýþan snop bir þehirliyi aþaðýlamakla kalmaz onu bir cani gibi çizer. Köylgencin cevapsýzlýðýný umursamazlýk zanneden zengin ve züppe þehirli, öfkesini köpekten alýSilahýný çekip köylü çocuðun hayatta en sevdiði þey olan köpeðini vurur. Þehirli, bu hikâyiletiþim kuramadýðý köylü genci bir hiç olarak görür, köpeði vurmasýný anlattýðý satýrlasoðukkanlýlýk etkileyicidir. Þehirliden bütün insani duygularýmýzla nefret ederiz.

Bir Konferans ta eðitimli, þehirli bilgiçlerle dalga geçer. Bir okul açýlýþý sýrasýnda biiktisatçý, köylülere kooperatifçilik hakkýnda konferans verir. Sonunda sorar. Anladýnýz mKöylüler anlamamýþlardýr ama anladýk derler. Nahiye Müdürü bir köylüye neden anlamadýðýhalde anladýk dediðini sorunca, köylü Aman beyim! der. Anlamadýk diyelim bir daha baþtamý anlatsýn?

Ressamlarla alabildiðine dalga geçtiði Beyaz Bir Gemi , yalaka ve entel bir ressamýn

portresidir. Bir ressamýn bir Ýngiliz lordunun beyaz gemisinin resmini yaparak, gemi sahibinden para koparttýðýný duyan birkaç ressam, bütün gün rýhtýmda, resmi yapýlýp sahibisatýlacak beyaz bir gemi beklerler. Bulurlar da. Ancak bu zavallý hülyayla beyinleri o

kadarbulanmýþtýr ki, resmini yaptýklarý gemi, kaptaný bir Laz olan, devlete ait bir tahlisiye gisidir.Bu hikâyede devlete ait bir gemiyi bir lordun beyaz gemisinden ayýramayacak kadar hayatave çevresine karþý ilgisiz bir kesimi hedef almýþtýr. Seçtiði gemi simgeseldir. Kaptanýnýnolmasý, bu bohem takýmýn aralarýnda (muhtemelen) Fransýzca konuþuyor olmalarýna birgönderme olabilir. Söz konusu ressam takýmý öylesine bilgisiz ve kendi toplumlarýndanuzaktýrlar ki, devlete ait bir gemiyi bile tanýmazlar, o kadar burjuva deðildirler vesahte birburjuva-bohem kimlik takýnmýþlardýr ki, bir lordun gemisinin neye benzediðini bilmezler ve

birtahlisiye gemisini lordun gemisiyle karýþtýrýrlar. Ayný zamanda o kadar zavallýdýrlar ki,Ýngiliz lorduna yalakalýk yapmak için gemisinin resmini yapmaya kalkarlar. SabahattinAli buressam takýmýný gülünç bir kurgu içinde, ama göndermeleri açýsýndan çok aðýr eleþtirmiþtir(Burada bir parantez açarak yazýnýn baþýnda söz ettiðimiz peki ne deðiþti? sorusunadönelim. Beyaz Bir Gemi hikâyesinin kahramanlarý olan türden ressamlar yýllar boyuncatelevizyon skeçlerine konu oldular, olmayý sürdürüyorlar. Sabahattin Ali nin onlarý yazdýðdönemde entel sözü yoktu, þimdi var, onun anlattýðý ressamlara benzeyenler için özelliklkullanýlýyor. Þu deðiþti: Bundan altmýþ-yetmiþ yýl önce yazarlarýn sorumluluðunu hissettiktoplumsal eleþtiri, günümüze gelindiðinde, baþka bir grubun iþi oldu. Daha kitlesel birkazandý, ama eleþtirel niteliðini taþýmakla birlikte, tavrýný kaybetti, televizyonda skeç

Page 143: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 143/168

oyuncularý tarafýndan gösterilen, taþlanan, hicvedilen bir olgu olarak hayatýmýzda varlýðýkoruyor. Sadece, Ali nin eleþtirdiði ve yýllar sonra televizyon oyuncularýnýn kötü yazýlmýskeçlerde dalga geçtiði ressamlar deðil, Sabahattin Ali nin aðýr biçimde eleþtirdiði devlebürokrasisi de varlýðýný hâlâ, ayný aksaklýklarla birlikte koruyor ve ayný skeçlere malzemoluyor. Eleþtirilenler deðiþmedi, ama eleþtirmenin araçlarý deðiþti, kitleselleþti. Peki bkitleselleþmiþ eleþtiri bir iþe yaradý mý? Hayýr. Parantezi kapayalým.)

Bence Sabahattin Ali nin en güzel hikâyeleri aþk hikâyeleridir. Diðer birçok türden insaniliþkisinin aksine, çýkarsýz, ölümüne aþklardýr anlatýlan. Doðmasý açýsýndan olaðan,yaþanmasý açýsýndan olaðanüstü aþklar. Sabahattin Ali nin öteki hikâyelerinde pek yeralmayan sürprizli sonlar, aþk hikâyelerinde kendini bulur. Sinemanýn ilgisini çekenler deSabahattin Ali nin aþk hikâyeleri olmuþtur. Gramafon Avrat , Hasanboðuldu , HanendeMelek hikâye olarak kalmamýþ, beyazperdede de canlanmýþtýr. Hikâyelerinin en baþarýlý yanolan anlatým ustalýðý ve dil lezzeti, özellikle aþk hikâyelerinde hayat bulur. Deðirmen dolduðu tek kollu bir Çingene kýzý için kendi kolunu da kesen bir kahraman vardýr. Selam dbir vakitler kasabaya gelen bir kumpanyada çalýþan bir kýza âþýk olan ve onun yýllar sonragönderdiði bir selamdan sonra evini barkýný, kasabasýný terkedip aþkýnýn peþine düþen birberberi anlatýr. Köstence Güzellik Kraliçesi nde anlatýlan, çok hazin bir hal almýþ bir a

Hasanboðuldu nun Hasan ý sevdiði kýz için ölümü göze alýr. Bir Komik-i Þehir de aþkýmahveden yine yöneticilerdir. Kumpanya sahibinin sevgilisi artisti kasabanýn aðalarý daðakaldýrýrlar. Ne kaymakam, ne jandarma kumpanya sahibine yardýmcý olurlar. Aksine deliler gibi sevgilisini arayan adamý þehirden attýrýrlar.

Hikâye denen türün günümüzdeki arayýþlarýna bakýlacak olursa Sabahattin Ali ningünümüz hikâyecisi olmadýðý kolaylýkla söylenebilir. Ama kesin olan þu ki, bu ülkeninhikâyecisi. Hikâyelerinde; çaðýna toplumsal ve sýnýfsal bir açýdan bakarak tanýklýk yapmýþtanýklýklarýný pürüzsüz, akýcý, lezzetli diliyle aktarmýþ. Altmýþ yýl sonra bile bir solukokunabiliyor olmasýndan iki sonuç çýkýyor: Bir, Sabahattin Ali iyi bir hikâyeci. Ýnsan olmndoðan her þeyi öyle güzel yazmýþ ki, hikâyeleri zamana karþý direniyor. Ýki, Sabahattin Alyaþadýðý Türkiye ile þimdiki Türkiye arasýnda hemen hemen hiç fark yok. Yine yönetilenlereskisi kadar yoksul, çaresiz, kimsesiz. Yönetenlerle, gücü elinde tutanlara yakýn olanlarise,belki de Sabahattin Ali nin tanýklýk etmek bile istemeyeceði kadar güçlü, hain ve zalim.

Page 144: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 144/168

Céline Hayatýmýzý Deðiþtirebilir mi?

Bir yazar neden yazar? sorusu yazarlara sýk sýk sorulur da, bir okur neden okur? sorusu okurlara pek sýk sorulmaz. Çünkü okurlarla yazarlar arasýnda tek yönlü iletiþimsaðlayan edebiyat dergileri genellikle yazarlarýn görüþlerine yer verir. Bu nedenle yazarlarýn

neden yazdýklarý hakkýnda iyi kötü bir fikir sahibi olabiliriz, ama okurlarýn neden okudukrýhakkýnda, okurlardan gelen cevaplarla donanmýþ sayýlmayýz.

Okurlara sorulsa ve onlar da samimi cevap verseler, eðlenmek için, vakit geçirmekiçin, meraktan, zevk aldýðým için, uygar bir insanýn okumasý gerektiðine inandýðým için,yararýný gördüðüm için, okudukça öðrendiðim için, olgunlaþmak için, bilgilenmek için,aydýnlanmak için, sevdiðim için, laf olsun diye, baþka þeyler yapmaktan sýkýldýðým için,nedenini bilmiyorum gibi cevaplar alýnabilir.

Okumak okumaktýr, insan okuyorsa okuma nedenlerinin hangisinin daha üstünolduðunu tartýþamayýz; ama anlamlý ve geliþtirici bir okuma sürecinin katmanlardanoluþtuðunu ve iyi bir okurun okuma serüveninin giderek derinleþeceðini de biliriz.

Edebiyat yapýtý okumayý vakit kaybý olarak gören ve okumaya ayýracaklarý vakti tarihveya bilim okuyarak geçirmeyi tercih eden - üstelik çok ve iyi okuyan insanlar tanýdým, biradým daha ileri gitseler, edebiyatý neredeyse lüzumsuz diye deðerlendireceklerdi. Çokþükür çok sayýda olmayan bu tanýdýðým okurlarýn bir kýsmý için edebiyat hayatýn sanki bireðlencesiydi. Sanýrým zamansýz okumalar nedeniyle edebiyat hayatlarýný etkilememiþti.Benim tanýdýðým bu tür okurlar edebiyatla çocukluklarýnda deðil, daha ileri yaþlarýndatanýþmýþlar ve tanýþmak için geç kalmýþlardý.

Geliþigüzel okuyanlar için iyi bir edebiyat yapýtý piyango gibidir. Hayata bakýþý, hattahayatýn kendisini bir anda deðiþtirebilir. Ýyi edebiyatýn büyüklüðü bu þaþýrtýcý deðiþtirm

Page 145: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 145/168

gücünden kaynaklanýr. Edebiyata inancý zayýf olan okurlar ispat et! diyorlarsa eðer, LouFerdinand Céline in (nihayet) Türkçede yayýmlanan romaný Gecenin Sonuna Yolculuk içinHenri Godard ýn yazdýðý Yolculuktan Haberler baþlýklý sunuþtan bir alýntý yapabilirim:

Bundan kýsa bir süre önce bir üniversite öðrencisi, Céline i yýl sonunda ödev konusuolarak seçip seçemeyeceðini sormuþtu hocasýna. Öðrenci daha önce edebiyata karþý pekilgili görünmediðinden hoca þaþýrmýþtý biraz, Evet ama, dedi öðrenci, Gecenin SonunaYolculuk u okudum ve bir tokat yemiþ gibi oldum. Bu romaný okumak onu ilgisizliðindensýyýrmýþ, onda bir sarsýntý yaratmýþtý. Okumayý bitirdiðinde, kitaba baþlamadan önceki çocdeðildi artýk.

Ýspatý sýnamak isteyen okur, Céline i okuyabilir: Gecenin Sonuna Yolculuk, Louis-Ferdinand Céline, Çev. Yiðit Bener, YKY, 2002.

Page 146: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 146/168

Page 147: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 147/168

býrakmak için çok acý vermiþse, davranýþlarý veya görüþleri birtakým insanlarýn mahvýnasebep olmuþsa iyi edebiyat için buna deðer mi? Céline muhtemeldir ki görüþleriyle çok zaravermiþ, acý çektirmiþ bir yazar. Ama Céline siz bir edebiyatta eksik bir þeyler olurdu. Bi onun yüzünden acý çekmiþ insanlarýn gözünden bakmalý. Bakmalý mý?

Page 148: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 148/168

Gidenlerin Tümü Nasýl Haksýz Olabilir?

Okuduðum kitabýn kahramanýnýn oðlu I. Dünya Savaþý na katýlmýþtý. Kahraman uzunzamandýr ondan haber alamýyor, hafiften endiþeleniyordu; ben de bunlarý okurken için içinseviniyordum. Ama kahramanýn oðlunun yýllar sonra sað salim evine döndüðünü okuyunca

tüh! dediðimi ansýzýn fark ettim. Ne yapýyorum ben? dedim. Nasýl olur da öfkelendiðim

kahramanýn oðlu ölmedi, evine döndü diye sevinirim? Hayatýn, babasýndan alamadýðýintikamý oðlundan almasýný nasýl arzu edebilirim?

Ýnsan roman okurken taraf tutar, kahramanlara karþý iyi-kötü hisler besleyebilir. Bu, bir anlamda, içimizdeki ilahi adalet duygusunun, -ayný zamanda hayatýn adil olmadýðýna dairinancýmýzýn- kurmaca üzerinden bir kez daha tekrar edilmesidir. Ama kitaptaki hayat, gerçekhayat olunca o kadar da kolay taraf tutmasak iyi olur, gün gelir yanýlýrýz.

Okuduðum kitap Freud: Görüntünün Ortasýndaki Karanlýk* kahraman da, malum,Freud du. Bir insan olarak Freud u sevmedim. Siyasal tarih söz konusu olduðunda resmitarih , sanatlar söz konusu olduðunda tarihi yazanýn kiþiselliði, katýldýðýmýz ya dakatýlmadýðýmýz sanat anlayýþý; yazýlan tarihin adil olduðu konusunda bizi þüpheye düþürebiObjektif, gerçekten beslenen, deðiþtirilmemiþ, uydurulmamýþ bir tarih ararýz. Böyle bir tahenüz okumamýþýzdýr. Her yeni kanýt, bildiklerimizi biraz daha deðiþtirir, aydýnlatýr. Amatarihinin bir kolunun nihai amacý insanlýða yararý dokunmuþ kiþiler olduðundan olsa gereonlarýn haklarýnýn yenmemiþ olduðunu, dolayýsýyla okuduðumuz tarihin diðerlerine göre dahaadil olduðunu varsayarýz ya da öyle olmasýný isteriz. Hem bilim pozitif bilim- kanýtlaradayandýðý için, fazlaca þüpheye yer býrakmaz. Böylece bilim tarihinde yerini almýþ büyükisimlerin insanlýða katkýlarýný okurken, þüphe duymaktansa þükran duymayý tercih ederiz.

* Freud-Görüntünün Ortasýndaki Karanlýk, Louis Breger, Çeviren: Aslý Biçen, YKY, 2002

Page 149: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 149/168

Ama Amerikalý psikanaliz incelemeleri profesörü ve Çaðdaþ Psikanaliz Enstitüsü nünkurucu baþkaný Louis Breger in , Sigmund Freud ve onunla iliþkili kiþiler hakkýnda bugünedek yazýlmýþ tüm biyografileri gözden geçirerek kaleme aldýðý Freud biyografisini okurkentaraf tuttum. Sanat veya bilimde yapýtlarla/kuramlarla yaratýcýlarý arasýndaki iliþkilerkonusunda, yapýtýyla/kuramýyla büyüyen yaratýcýya karþý tarafsýz deðilim. Yapýtlarý/kuramlyaratýcýlarýndan ayýrarak deðerlendirmek kolay olmasa gerek. Baþkalarý becerebiliyor mubilmiyorum, ama ben Freud örneðinde olduðu gibi, ya bilim tarihinde adý anýlmasý gerekenbaþkalarýnýn hakký yenmiþse, ya hiç de hak etmeyen birilerine insanlýk adýna þükranduyuyorsam, diye sormadan edemiyorum. Kabul ediyorum, Breger in üslubu, kanýtlarý ortaya koyma biçimi, hatta kitaba giriþ cümlesi beni þartlandýrdý: ...[Freud] dünyanýn gözünde bikona dönüþmüþ. Dünyanýn bilmediði bir þey var ama, Freud bu imajý yaratmak için çokuðraþmýþtýr: seneler boyunca geliþtirdiði kiþisel mitinin ayrýlmaz bir parçasýdýr bu resimhakikat, yarý sahte tarih, gerçekle hayalin bir karýþýmý olan hayatýnýn bir görüntüsüdür.

Bu satýrlarý -ve kitabý sonuna dek- okudukça sormadan edemiyorum: Ben þimdikendine yaramýþ bir imaja, bir mite, bir ikona mý minnet duyuyorum? Kanýtlar konusundaBreger in yalancýsýyým, ama þöyle bir bakýyorum da, maddi ve manevi desteðiyle kiþisel

mitinin yaratýlmasýnda büyük katkýsý olmuþ Breuer i, burun sapýðý Fliess i, savaþ sýrasýtarihe adýný yazdýrmayý bir kenara býrakýp bir hastanede savaþ yaralýlarýný tedavi eden AlAdler i, þahsi malý gibi gördüðü psikanalizi bir mirasmýþçasýna býrakmayý düþündüðü engözde oðul u Jung u, iþçilikten alýp psikanalist yaptýðý Otto Rank ý, yol arkadaþlýðýnýneredeyse sonuna kadar sürdürmüþ olan Ferenczi yi ve daha birçoklarýný, kendi kuramlarýnasorgusuz baðlýlýklarý sarsýldýðý anda acýmasýzca terk eden ve hatta krallýk ýndanuzaklaþtýrarak cezalandýran Freud, her defasýnda haklý olabilir mi?

Bilmiyorum. Bütün bunlar olmasa bile, insanlýk tarihinde bilinen bütün savaþlardandaha fazla sayýda askerin öldüðü I. Dünya Savaþý sýrasýnda, çevresinde aðýr bir sefalethüküm sürerken, Ferenczi ye bir mektubunda Dün son puromu da içtim, o zamandan berikendimi aksi ve bitkin hissediyorum... diyen Freud u sever miydim?

Page 150: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 150/168

Freud ile Benjamin

Freud un uzun ömrüne (1856-23 Eylül 1939) Benjamin in kýsa ömrü (1892-26 Eylül1940) bir yýl, üç gün eksikle sýðýyor. Hayatlarýnda tuhaf karþýtlýklar ve benzerlikler var

Biri Berlin de, diðeri Viyana da doðmuþ. Ýkisi de Yahudi. Freud yoksul bir ailenin

çocuðuymuþ, çocukluðu ve gençliði sýkýntý içinde geçmiþ, yavaþ yavaþ paraya kavuþmuþ.Benjamin ise varlýklý bir ailenin çocuðu olarak doðup gittikçe artan bir biçimde para sýkýçekmiþ.

Freud Yahudi kimliðini inkâr etmemiþ, ama Yahudi kimliðini de öne çýkarmamýþ.Ýbranice konuþmamýþ, Yahudi kültürüne iliþkin özel çalýþmalar yapmamýþ. Benjamin ise hiçdindar olmamakla beraber Yahudi kimliðini önemsemiþ, Ýbranice öðrenmeye, Ýsrail e gitmeyeçalýþmýþ, hatta teoloji üzerine çalýþmalar yapmýþ.

Freud hayatýnýn bir döneminde kokain kullanmýþ ve bunu bir ilaç olarak hastalarýna vedostlarýna hararetle tavsiye etmiþ. Benjamin ise esrar kullanmýþ ve esrarýn etkileri üzeri

birkitap çalýþmasýna giriþmiþ.

Freud 60 lý yaþlarýnda ününün doruðundayken, Benjamin Avrupa nýn entelektüelhayatýnda ismini duyurmuþ. Ama birbirlerini tanýmamýþlar ve birbirlerinin ilgi alanlarýylailgilenmemiþler.

Freud askeri deðerlere inanan biri olarak, kendi çalýþmalarýnda bir tür asker dilikullanmýþ, oðlu 1. Dünya Savaþý na katýlmýþ; Benjamin ise deðil savaþa katýlmak, askere bigitmemiþ, antimilitarist bir tutum almýþ.

Page 151: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 151/168

Freud tek bir kadýnla evli kalmýþ ve kadýn düþmanlýðý olarak adlandýrýlabilecekgörüþlerine psikanalitik düþüncenin içine yer vermiþ; Benjamin kadýn erkek iliþkilerikonusunda çok daha özgürlükçü davranmýþ, üç kere âþýk olmuþ. Freud karýsý ve çocuklarýylamazbut bir aile hayatý yaþar, para kazanýrken Benjamin karýsýndan ayrýlabilmek için aileservetini feda etmiþ.

Freud eserlerini yayýmlamakta güçlük çekmemiþ, hayatýnýn belli bir aþamasýndansonra para sýkýntýsý olmamýþ. Benjamin ise yazdýklarýný yayýmlatabilmek için haddinden fazçaba göstermiþ.

2. Dünya Savaþý baþladýðýnda Freud savaþýn kendisine kadar uzanacaðýna uzun süreinanmamýþ, son anda dostlarýnýn yardýmýyla ailesiyle birlikte Viyana dan kaçmayý baþararakLondra ya gitmiþ. Benjamin ise tehlikenin hep farkýnda olmuþ, toplama kampýna düþmüþ,orada üç ay yaþadýktan sonra dostlarýnýn yardýmýyla kamptan kurtulmuþ. Ama Freud kadarþanslý olamamýþ ve Ýspanya ya geçememiþ.

Freud kanseri iyice ilerleyince, doktoru ve kýzýndan -daha önce anlaþtýklarý gibi- morfiniðnesiyle acýlarýnýn sonsuza kadar dindirilmesini istemiþ. Benjamin ise Freud dan bir yýl

sonra, Fransa-Ýspanya sýnýrýnda bir köyde, hayatýn çektirdiði acýlarýn dinmesi için aþýrýmorfin hapý içmiþ.

Bu iki yaþamöyküsü yan yana geldiðinde, garip bir haksýzlýk duygusu yaratýyor bende.

Page 152: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 152/168

Yazar, Þair,Düþünür Adý

Öykü/Anlatý/Þiir Baþlýðý

Eser Adý

YayýncýKuruluþ

A. SaintExupéry

Küçük Prens

AbdülhakHamit

AgathaChristie

Doðu Ekspresinde Cinayet

Ahmet HamdiTanpýnar

Bir Tren Yolculuðu

19. Asýr Türk Edebiyatý, Þiirler,Huzur, Beþ Þehir, SaatleriAyarlama Enstitüsü, MahurBeste, Sahnenin Dýþýndakiler,Yaz Yaðmuru, AbdullahEfendi nin Rüyalarý, EdebiyatÜzerine Makaleler

Ahmet MuihpDranas

Page 153: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 153/168

Andy Warhol

Ayfer Tunç

Bir Maniniz Yoksa Annemler SizeGelecek

Can Yayýnlarý

Aziz Nesin

Baudelaire

BehçetNecatigil

Evin Halleri, Hal Tercümesi

Bert Fragner

Bilge Karasu

Page 154: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 154/168

Carlo Collodi

Pinokyo

CemalSüreyya

Göçebe

Cervantes

Don Kiþot

Cioran

Colette

Diþi Kedi

Can Yayýnlarý

Derleme

Ortadoðu Mutfak Kültürleri

ÝletiþimYayýnlarý

Dino Buzatti

Tanrýyý Gören Köpek

Can Yayýnlarý

Ece Ayhan

Page 155: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 155/168

EdipCanseverUmutsuzlar Parký, Oteller Kenti, ÇaðrýlmayanYakup

Bezik Oynayan Kadýnlar

EdmondRostand

Cyrano de Bergerac

EleanorPorter

Pollyanna

Enis Batur

Amerika Büyük Bir Þaka

YKY

FerdinandCéline

Gecenin Sonuna Yolculuk

YKY

FerencMolnar

Pal Sokaðýnýn Çocuklarý

Milliyet Çocuk

Page 156: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 156/168

Ferit Edgü

FrançoisNourissier

Köpeðime Mektup

Can Yayýnlarý

Franz Kafka

Günlük

GeorgeBernard

Pygmalion

Page 157: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 157/168

Shaw

GeorgeSimenon

Kedi

NisanYayýnlarý

Goethe

Faust

GündüzVassaf

Halide EdipAdývar

Türkün Ateþle Ýmtihaný, VurunKahpeye, Sinekli Bakkal, Mev utHüküm, Mor Salkýmlý Ev,Yolpalas Cinayeti

Ian Fleming

Uçan Otomobil

Milliyet Çocuk

IngeborgBachmann

Malina

YKYÝsmet Kür

Page 158: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 158/168

Yarýsý Roman, Mavinin Hikâyesi

J.K. Rowling

Harry Potter

YKY

James Joyce

Ulysses

JeanBaudrillard

Amerika

AyrýntýYayýnlarý

JohannaSpyri

Heidi

John Fowles

Zaman Tüneli

AyrýntýYayýnlarý

Jules Verne

Denizler Altýnda Yirmi BinFersah, Balonla Beþ Hafta

Page 159: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 159/168

KemalettinTuðcu

Leylâ Erbil

Ayna, Bunak

Karanlýðýn Günü, Üç BaþlýEjderha, Gecede, Eski Sevgili

Louis Aragon

Louis Breger

Freud-Görüntünün OrtasýndakiKaranlýk

YKY

Max Frisch

Adým Gantenbein Olsun, Stiller

AdýmGantenbeinOlsun-CanYayýnlarý,

Stiller-YKY

MemduhÞevketEsendal

Yol Arkadaþlarý

MilanKundera

Page 160: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 160/168

Perde, Saptýrýlmýþ Vasiyetler

Can Yayýnlarý

Mina Urgan

Murat Gülsoy

MustafaBayka

NazýmHikmet

NecatiCumalý

Mine

Nurullah Ataç

NüvitÖzdoðru

Page 161: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 161/168

Page 162: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 162/168

Oðuz Atay

Demiryolu Hikâyecileri-Bir Rüya

Tehlikeli Oyunlar, OyunlarlaYaþayanlar, Eylembilim,Tutunamayanlar, KorkuyuBeklerken

ÝletiþimYayýnlarý

OðuzDemiralp

Kutup Noktasý

YKY

Orhan Kemal

Çikolata

OrhanPamuk

Kara Kitap, Benim Adým Kýrmýzý,Cevdet Bey ve Oðullarý

ÝletiþimYayýnlarý

Orhan Veli

Oscar Wilde

Bahtiyar Prens/(Mutlu Prens)

Ömer Madra

Page 163: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 163/168

ÖmürCandaþ

Pembe Yunus

Milliyet Çocuk

Peyami Safa

Bir Tereddüdün Romaný

ÖtükenYayýnlarý

Reþat NuriGünteki

Anadolu Notlarý

SabahattinAli

Yeni Dünya, Deðirmen, Ses, Kaðný, Kamyon,Apartman, Arabalar Beþ Kuruþa, Mehtaplý BirGece, Ayran, Isýtmak Ýçin, Bir Gemici Hikâyesi,Bir Orman Hikâyesi, Kanal, Ýki Kadýn, Çaydanlýk,Gramofoun Avrat, Bir Mesleðin Baþlangýcý, AsfaltYol, Köpek, Beyaz Bir Gemi, Hasanboðuldu,Hanende Melek, Köstence Güzellik Kraliçesi, BirKomik-i Þehir

Kuyucaklý Yusuf, Kürk MantoluMadonna

YKY

SabahattinKudret Aksal

Bir Trende Günler

YKY

Sait FaikAbasýyanýk

Page 164: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 164/168

Müthiþ Bir Tren, Stelyanos Hrisopulos Gemisi,Haritada Bir Nokta, Papaz Efendi, Son Kuþlar

Havada Bulut

YKY

Salinger

Scott O Dell

Kýz Robinson

SigmundFreud

Tarýk Buðra

Tren, Oðlumuz

Tim Parks

Kader

KanatYayýnlarý

Turgut Uyar

Geyikli Gece

Kayayý Delen Ýncir, Dünyanýn EnGüzel Arabistaný

YKYTurhan Ilgaz

Page 165: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 165/168

Page 166: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 166/168

Benjamin

WitoldGombrowicz

Yahya Kemal

Yaþar Kemal

Yekta Kopan

Yusuf Atýlgan

Anayurt Oteli, Aylak Adam

YKY

Page 167: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 167/168

www.altkitap.com

Page 168: 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

8/7/2019 37196477-Nikos-Kazancakis-Zorba

http://slidepdf.com/reader/full/37196477-nikos-kazancakis-zorba 168/168