abdullah aymaz - citlembik-4 sahit olmaya geldik sahip...

151

Upload: dangdang

Post on 03-Jan-2019

228 views

Category:

Documents


3 download

TRANSCRIPT

ÇÝTLEMBÝK-4ÞAHÝT OLMAYA GELDÝK SAHÝP OLMAYA DEÐÝL

Copyright © Iþýk Yayýnlarý, 2005Bu kitaptaki metin ve resimlerin, tamamýnýn ya da bir kýsmýnýn, kitabý yayýmlayan þirketin

önceden yazýlý izni olmaksýzýn elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayýt sistemi ile çoðaltýlmasý, yayýmlanmasý ve depolanmasý yasaktýr.

EditörKalender YILDIZ

Görsel YönetmenEngin ÇÝFTÇÝ

KapakÝhsan DEMÝRHAN

MizanpajNecmi TOPAL

ISBN975-278-149-7

Yayýn Numarasý403

Basým Yeri ve YýlýÇaðlayan Matbaasý / ÝZMÝR Tel: (0232) 252 20 96

Haziran 2005

Genel DaðýtýmGökkuþaðý Pazarlama ve Daðýtým

Alayköþkü Cad. No: 12 Caðaloðlu/ÝSTANBULTel: (0212) 519 39 33 Faks: (0212) 519 39 01

Iþýk YayýnlarýEmniyet Mahallesi Huzur Sokak No: 5

34676 Üsküdar/ÝSTANBULTel: (0216) 318 42 88 Faks: (0216) 318 52 20

www.isikyayinlari.com

ÝÇÝNDEKÝLER

Yýldýzlara Taþ Atacak Yaþta Deðilim Artýk..................9Vefamýz ..................................................................11Besmelenin Kerameti .............................................14Hayýrdan Hayýr Doðar ...........................................17Dua........................................................................20Yabancý Gözüyle ....................................................22Gerçek Sakarlar .....................................................25Gönül Taht-ý Hudâdýr ............................................27Mankurt Olmak Ýstemiyoruz ...................................29Patrick ve Ailesi Nasýl Müslüman Olmuþ.................31Merak Etme Seni Bulurlar ......................................34Namaz…................................................................36Para, Elma ve Ýncil .................................................38Tevafuk ..................................................................39O'na Yönelmek ......................................................42Duanýn Gücü .........................................................45Secdeli Cenaze Namazý..........................................47Ebu Cehil Taktiði....................................................49Bir Rüya ve Düþündürdükleri .................................52Meydan Okuyanlarýn Sonu ....................................54Açgözlülük..............................................................56Araþtýrma ve Ýslam .................................................58

Sýcacýk Karakol ......................................................60Dünya da Böyledir.................................................62Bir Daha Ýçmeyeceksin Demedim mi .....................65O Halde Müslümansýn ...........................................67Ýnayet O'ndandýr ....................................................70Mayýn Tarlasý..........................................................72Anitalardan Geri Kalmayalým.................................74Ahirette Ýlk Sorulacak Soru Namaz Olacaktýr..........76Ýyi ki Gelmiþler Dedirtelim......................................79Mert Bir Milletle Savaþtýnýz, Ýftihar Ediniz ...............81Çatlak Kova ...........................................................84Düþünen Ýnsanlar Ýslam Diyor ................................86Tam Bir Þevk Ýnsanýydý ..........................................89Bu da Ondandýr .....................................................92Ne Kadar Yaþayacaðýmý Bilmiyorum ......................94Her Gün Muhasebe Yapmalý ..................................96Hassasiyet ..............................................................98Cenab-ý Hakk'ýn Selamý Üzerinize Olsun ................99Ezan.....................................................................101Senin Sultanýn, Benim Sultaným ..........................103Her Seferinde Hýzýr mý Gelsin...............................105Bu Kitabýn Allah TarafýndanGönderilmediðini Söyleyemezdim........................107Kýyamet Onlar Üzerine Kopacak ..........................110Allah, Rahman ve Rahim .....................................112Arayan Bulur .......................................................114Sultanýn Kapýsý .....................................................117Ýyilik .....................................................................120Tahtýný Býrakan Melik ...........................................123Bir Hatýr Ýki Hatýr .................................................126Ya Hayýrlý Bir Ýþ Ýçin Olursa ..................................129

Veda Mektubu......................................................132Kur'an-ý Kerimi Göðsüne Bastýran Çocuk .............134Alman Ustabaþý ....................................................136Duada Ölçü .........................................................138Velilerin Zamanda Yolculuðu................................140Kâbe-i Mükerremenin Hakikati.............................143Rahibelikten Ýslam'a .............................................146Keramet ...............................................................149

Yýldýzlara Taþ Atacak Yaþta Deðilim Artýk

Kulaðýmý çekip hýzla…Baðýrdý babam:“Hâlâ, bu yaþtaYýldýzlara taþ ha…Olmaz öyle þeyYakýþmaz sanaAklýný mý kaçýrdýn yoksaSen Abdurrahman paþa?”

Dikkat edin cevabýmaDedim: “Allah aþkýnaBaba, böyle yapmaTaþ atacak deðilim, hâþâYýldýzlara aslaOlsa olsa atarým þeytanlaraHem benzer tarzdaRucûmen liþþeyâtînaHa bir deOnlara benzeyenlereÝkaz olsun diyeNe var bundaHem zaten ne düþer baþkaBu afacan Abdurrahman’a? ’’

9

Baksanýz yaBen artýk deðilimYýldýzlara taþ atacak yaþtaSonra bakýyorsanýz yazýlarýmaAklým, bir karýþ yukardanÝndi aþaðýlaraHem de bastý artýk ayaklarýmÇoktan arza...

SonraNe günahlarý var semadaBir inci gibi parlayanBu güzel kandillerinElimde olmalý amaO kalemden sopaO kadar çok ki hataYetmez bileBu mübarek asa

Onun için aslaBýrakmayacaðým onuBabam banaHer gün kýzsa da...

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

10

Vefamýz

Ýnsanlar din tercihi yaparken pek çok þeyi gö-ze alýyor, çok deðiþik zorluklarla karþýlaþýyorlar.Bu yüzden yeni Müslüman olan insanlarýn yalnýzbýrakýlmamalarý ve kendilerine bizlerin arasýndasýmsýcak bir atmosfer bulmalarý gerekiyor…

1995’te Güney Afrika’da ihtida eden FâtýmaLiebenberg’in hikâyesini kendisinden dinleyelim:“Ben bir Müslümaným, ama oðlum vesile olma-saydý Müslüman olmam zordu, ama þükürler ol-sun ki Müslümaným. Müslümanlýða alaka duymamþöyle oldu. Bir gün oðlum eve geldi ve: “Anneci-ðim, sen niye Müslüman olmuyorsun?” diye sor-du. Bu teklif karþýsýnda þoke oldum ve: “Asla!” de-dim. “Asla Müslüman olmam!” Oðlum ise: “Anne,dedi, Ýslamiyet son derece saf ve temiz bir din.Günde beþ vakit ibadet ediyorlar. Müslümanlarhakkýnda ön yargýlý davranma. Ýslam hakkýnda birþeyler öðren. Beðenmezsen kabul etmezsin.” dedi.Bu konuþmadan sonra oðluma hak verdim ve Ýs-lamiyet ile ilgili kitaplar ve Kur’an’ý Kerim okuma-ya karar verdim. Kur’an’ý okudukça, Ýslam’ýn tam

11

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

12

da benim aradýðým din olduðuna iyice kanaat ge-tirdim. Allah’a yöneldim ve en sonunda Ýslam’ý,huzuru ve sükûnu buldum. Müslümanlýðý seçmek-le zor bir karar verdiðimi biliyordum. Ýslam’ý kabulettikten sonra zor ve uzun bir mücadeleye baþla-dým. Müslümanlýðýmýn bana maliyeti; iþimi, arka-daþlarýmý ve ailemi kaybetmek oldu... Bir gün er-kek kardeþime telefon edip artýk Müslüman oldu-ðumu söylediðimde kardeþim tam manasýyla þokeoldu. Ailesi ve kendisi bir yýl boyunca bana telefonedip durdu. Böyle kaldýðým müddetçe onlardanolmadýðýmý, Müslüman kalacaksam benimle birdaha konuþmayacaklarýný söylediler. Ailemi çokseviyordum. Onlarla bir gün yeniden karþýlaþaca-ðýmýzý biliyorum. Ýnþaallah...

Dinimin Ýslam olduðunu gösteren kimlik kartý-ný aldýðýmda o kadar mutlu olmuþtum ki anlata-mam… Bütün dünyaya: “Ben bir Müslümaným”diye haykýrmak istiyordum. Ýslam’ý seçince ailemikaybettim ama Ýslam’ýn içinde yeni bir aile kazan-dým. Yeni ailem, yani Müslümanlar ailesi öylesineharikulâde ki tarif edemem. Prens Edward St.’denFahruddin ailesine teþekkür ve takdirlerimi özellik-le belirtmek isterim. Sizi çok seviyorum. Zira bana,ailenizin bir parçasýymýþým gibi muamele ettiniz.Allah, ecrinizi versin. Appa Tesnim! Allah senin deecrini versin. Senin açtýðýn o Kur’an kursunda oküçük çocuklarla birlikte iken kendimi, etrafýmý kü-çük melekler kuþatmýþ da cennetteymiþim gibi his-sediyorum. Ýslam, barýþ anlamýna gelir. Müslüman

Vefamýz

13

da Allah’a teslimiyeti ile barýþ için çalýþan kimsedir.Bir Müslümanýn vazifesi her an Allah’ýn huzurun-da olduðunun þuurunda olmaktýr. Vazifelerimizin,sadakatla ifâ olunan ameller haline gelmesi Al-lah’a olan derin sevgimizin neticesidir. Yegâne ar-zum, mümkün olur mu, olmaz mý bilmem, hac içinMekke’ye gitmek. Allah’ýn bir gün benim orayagitmemi saðlayacak vesileleri yaratacaðýný ümitediyorum. Ýnþallah. Allah’a her an bir öncekindendaha yakýn olmak istiyorum. Sevgili Peygamberi-mizin (s.a.s.) hadislerini de okuyorum.”

Cenab-ý Hak Fâtýma teyzemin dua ve hayýrlýisteklerini yerine getirsin, inþallah...

14

Besmelenin Kerameti

Nuh Peygamber tarafýndan yapýlan ilk gemi-nin yapým þekline dair lâtif ve hoþ bir kýssa anlatý-lýr. Dediðim gibi bu bir kýssa, olmuþ mu olmamýþmý demeyelim.

Nuh Peygamber zamanýnda öyle uzun boylubir dev varmýþ ki denizin en derin yerinden kolu-nu daldýrýp çýkardýðý balýðý, güneþin en hararetlinoktasýna kadar uzatýp piþirir ve yermiþ... Fakat budev, bir türlü tam doymazmýþ. Nuh Peygamber, budeve bana daðdan kucaklayabildiðin kadar odungetir, bu hizmetine karþýlýk ben de seni doyurayýmdemiþ. Adam gitmiþ, daðdan bir orman kucakla-yýp getirmiþ. Fakat kendisi için hazýrlanan yemeðinküçük bir tabakta, diþinin kovuðunu bile doldur-mayacak kadar az bir yemek olduðunu görünce si-nirle Nuh Peygamberin üzerine yürümüþ ve:

-Sen beni aldattýn; ben bu kadar az bir yemek-le nasýl doyarým? demiþ.

Nuh Peygamber:- Besmele çekerek ye! Doyarsýn! demiþ.“Allah’ýn ismiyle” diye baþlayýp yediði yemek

Besmelenin Kerameti

15

devi doyurmuþ.Evet, kýssa hisse içindir. Üstadýn, ihlâslý talebe-

si Albay Hulusi Yahyagil, Barla’da Üstadý ziyaretegidince, Besmelenin kerametine þahit olmuþ. Azý-cýk aþ, birçok insan... Bediüzzaman dedem: “Ön-ce bir fiyatýný verelim.” diyerek ve kelimeleri tekerteker ve yavaþ yavaþ telaffuz ederek bir Besmeleçekmiþ. Sonra sofradaki herkes için birer Besmeledaha okumuþ. O kadar adam o az yemeði bitire-memiþ.

Bir vakit sonra Hulusi Bey, Malatya’da oburbir arkadaþý ile beraber bir iþ için bir eve gitmiþ.Evine gittikleri adam da sofrada, azýcýk bir nohutyemeðinin baþýnda imiþ. Ev sahibi buyur etmiþ,misafirler oturmuþ. Hulusi Bey, Üstadý gibi içtenbir besmele çekmiþ, arkadaþýna da çektirmiþ.Obur adam az diye düþündüðü o yemekten ne ka-dar yediyse de bir türlü yemeði bitirememiþ.

Elazýð’da, tatil günleri âdeti üzere, Hulusi Beyçevresindekilere: “Bahçe bizden bohça sizden di-yormuþ. Yani birisinin bahçesine gidiliyor. Birisi deyemek bohçasýný hazýrlýyormuþ. Bir seferinde þe-hirden çok uzakta bir bahçedelermiþ. Ama o günde Urfa’dan, Diyarbakýr’dan otobüslerle bahçeyemisafir gelmiþ. Bohça hazýrlanýrken düþünülen sa-yýnýn beþ misli kadar insan varmýþ bahçede; böyleolunca bohça sahibi üzülmüþ. Ama Hulusi Beyoradakilere: “Haydi fiyatýný verelim. Bis-mil-lâ-hir-rah-mâ-nir-ra-hîm” demiþ ve dedirtmiþ. Baþýndangeçen önceki olaylarý da anlatmýþ... O kadar insan

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

16

o yemekleri bitirememiþ. “Cenab-ý Hak, Üstadabahþettiði bir kerameti, bizim gibilerin taklidençektikleri Besmeleye de nasip etti!” diyen merhumHulusi abi, bunlarý tahdis-i nimet olarak anlat-mýþ... Teypte kayýtlý olan bilgileri de ben size aktar-maya çalýþýyorum.

Hayýrdan Hayýr Doðar

Þair Ferazdak'ýn dedesi Sasa b. Naciye el- Mü-caþi, kavminden, topraða gömülecek kýz çocukla-rýný fidye ile kurtarýrdý. Ferazdak bir beytinde: “Ço-cuklarýný diri diri gömen kadýnlarý yasaklayan de-dem hakký için! Dedem bu þekilde gömülecek ola-nýn yaþamasýný saðladý da gömülmez oldular.” di-ye dedesiyle iftihar etmiþtir. Taberanî adý geçenSasa'dan þöyle rivayet etmiþtir: “Ey Allah'ýn Resu-lü!” dedim. “Ben cahiliye devrinde bazý iþler iþle-dim. Onlarda bir ecir ve sevap var mýdýr? Diri dirigömülecek olan üç yüz altmýþ kýz çocuðunun ha-yatýný kurtardým. Her birini iki tane on aylýk gebedeve ile satýn aldým. Bunlardan bana bir ecir varmýdýr?” Hz. Peygamber (s.a.s.) buyurdu ki: “Sanaonun ecri var. Çünkü Yüce Allah, sana nimet ola-rak Ýslam'ý verdi.”

Kur'an-ý Kerim: “Bir de fakirlik korkusuyla ço-cuklarýnýzý öldürmeyin. Onlara da sizlere de rýzkýBiz veririz. Onlarý öldürmek elbette büyük günah-týr.” buyuruyor (Ýsrâ suresi, 17/31). Bu ayete göreyalnýz gömmek suretiyle deðil, her ne þekilde olur-

17

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

18

sa olsun çocuklarýný kasten öldürmek büyük bir ci-nayettir. Þu halde, çocuk aldýrmanýn ve kasten ço-cuk düþürmenin, çocuðu öldürmekle ayný mahiyet-te bir öldürme olduðu unutulmamalýdýr. Cahil be-devilerin çocuklarýný diri diri topraða gömme vah-þetlerini dinlerken tüyleri ürperen medenilerin, ço-cuk düþürme ve çocuk aldýrmalar karþýsýnda, yüz-lerinin kýzarmamasýna ne kadar esef edilse azdýr.

Sasa olayýndan anlýyoruz ki hayýrdan hayýrdoðuyor. Yani siz bir iyiliðe sebep olmuþsanýz Ce-nab-ý Hak bu yaptýðýnýz iyiliði bir baþka güzelliðevesile yapýyor. Bir amcam anlatmýþtý: “Günah için-de yüzen bir genç idim. Kendime göre bir evlilikyaptým. Kayýnvalidenin din ve diyanetle alakasýyoktu. Kayýnpeder belki cumalara giderdi... Benbir arayýþ içinde iken güzel bir arkadaþ grubu iletanýþtým. Felsefeye de meraklý idim az çok kitap dakarýþtýrýyordum. Baktým bunlarýn okuduklarý anlat-týklarý ve yaþadýklarý hep güzel þeyler. Yavaþ yavaþbunlarýn arasýnda yolumu buldum. Sonra da buarkadaþlardan öðrendiðim þeyleri hanýmýma vekayýn biraderime anlatmaya baþladým. Onlarýn daçok hoþuna gitti. Evimiz bir cennet köþesine dön-dü. Tabi bu hal kayýnpederin dikkatini çekti ve ho-þuna da gitti. Bir gün evimizdeki kitaplara baktý,hayret etti. Neler olduðunu sorduk. Dedi ki: 'Kom-þumuzun kitaplarýndan bunlar! Bir zamanlar, ken-di hâlinde dindar bir hayat yaþayan bir komþumuzvardý. Ýki de bir evine baskýn yapar alýp götürürler-di. Bir gün bana geldi ve: 'Dini kitap okuduðum

Hayýrdan Hayýr Doðar

19

için sýk sýk rahatsýz ediliyorum. Artýk bunlarý sakla-yacak durumum kalmadý. Þu belâlý dönem defoluncaya kadar sen bunlarý koruyabilir misin?' de-di. Ben de o günler geçinceye kadar bunlarý sakla-yýp korudum. Demek ki Allah benim yaptýðým okadarlýk bir iyilik için benim çoluk çocuðumu böy-le güzelliklerle karþýlaþtýrmýþ. Bakýnýz Allah neleryapýyor!”

Dua

Hz. Peygamber aleyhisselam buyurdular ki:“Dualarýn en faziletlisi arefe günü yapýlan duadýr.Ben ve benden önceki Peygamberlerin söyledikle-ri en faziletli söz: ‘Lâ ilâhe illallahü, vahdehû, lâ þe-rike leh, le hül mülkü ve le hül hamdü ve hüve alâkülli þey’in kadir.’ sözüdür.”

Halî, kavlî, ihtiyac-ý fýtrî veya ýzdýrârî dualar di-ye çeþitli bölümlere ayrýlan dualar çok mühimdir.Mekânlarýn ve zamanlarýn da önemi vardýr...Onun için bizler ramazan ayýnda, bilhassa son ongününde ve bilhassa arefe gününde kader denknoktasýna denk gelmesi ümidiyle dua etmeliyiz.Kurban bayramýndan evvelki on gün, ibadet vedua için çok önemlidir. Kurbanýn Arefesinde dedualarý ve bin ihlâs okumayý asla unutmayalým.Küllî irade Cenab-ý Hakka aittir ve tesir-i hakiki deona aittir. Müessir-i Hakikî yalnýz Allah’týr. Enumulmadýk noktalarda dualarýmýzla büyük lütufla-ra mazhar olabiliriz.

Muhammed Bozdoðan, amcam televizyondakumsaldan denize doðru koþuþan deniz kaplumba-

20

ðasý yavrularýnýn maceralarýný anlatýrken; rakunlar-dan ve yýrtýcý kuþlardan kurtulan bir yavruya odak-lanmýþ, diyor ki: “Yavru kumsala iyice yaklaþmýþ,ancak ilerleyecek gücü kalmamýþtý. Hâlâ küçük kol-larýný çýrpmaya çabalýyor, bütün gücünü kullanaraksuya yetiþmek için çýrpýnýyordu. Yýrtýcý bir kuþunonu gördüðünü ve hýzla ona yöneldiðini fark ettim.Fakat birden ne olduysa, kuþ anîden durdu ve dö-nüp kaçmaya baþladý. Ardýndan kaplumbaða yav-rusunun yanýnda kocaman bir timsah beliriverdi.Timsah yavruya aðzýný iyice yaklaþtýrdýðýnda, küçü-cük yavrunun o canavar diþlerin arasýnda ezilip gi-deceðini düþündüm. Timsah baþýný, yavaþça yanaeðdi, yavruyu aðzýna aldý. Üzüntümden, baþýmýönüme eðdim, yutkundum kalbimden: ‘Allah’ým!Hikmetine sýðýnýrým; ama bu, zavallý bir can... Senona dünyada bu kadarcýk bir ömür tanýdýn!’ de-dim... Baþýmý kaldýrýp tekrar ekrana baktýðýmda,yavru kaplumbaðanýn, timsahýn aðzýnda ezilmedenbeklediðini fark ettim. Timsah suya yöneldi; dalga-nýn temas ettiði kumsal þeridinde aðzýný açtý ve yav-ru, süzülerek Okyanusa akýp kayboldu. Ýlerde, baþ-ka timsahlar da baþka yavrulara yardým ediyordu.Bu olay muhteþem bir mucize gibi görünüyor.”

Çok ibretli bir olay deðil mi? Cenab-ý Hak is-terse, bir canavarý bile, baþka bir masum hayvanýnimdadýna iþte böyle gönderebilir. Hadis-i Þerifteolduðu gibi Allah dilerse, fâcir ve günahkâr bir in-saný bile dinine hizmetkâr ederek onunla Ýslam’ýteyid edebilir.

Biz duadan dûr olmayalým vesselam…

Dua

21

Yabancý Gözüyle

Osman Ziya amcam bir faks çekerek bir hatýra-sýný nakletmiþ: "Sovyetler daðýldýktan sonra, OrtaAsya, Türk Cumhuriyetleri'nden birinin yüksek öð-renimden sorumlu cumhurbaþkaný yardýmcýsý iledört dekan Ankara'ya gelmiþlerdi. Esenboða Hava-limanýna gidip onlarý karþýladým. Nereye isterlersegötürmek üzere emirlerini beklediðimi söyledim.'Milli Eðitim Bakanlýðý'na gidelim, orada müsteþaryardýmcýsý ile görüþelim.' dediler. Onlarý Bakanlýðabýraktým. Söyledikleri saatte de almaya gittim. Ara-baya bindikten sonra: 'Þimdi bir özel okula gide-lim.' dediler. Birlikte Samanyolu Koleji'ne doðruyola çýktýk. Koleje gitmeden önce Anýtkabir'i gezdir-dim. Anýtkabir'den Koleje doðru hareket ederkenheyet baþkaný: 'Kardeþim benim anlamadýðým birþey var. Komünizmin çökmeden önce, Türkiyeiçin, geri ve barbar bir ülke propagandasý yapýlmýþ-tý. Görüyorum ki hiç öyle deðil. Ayrýca burada dasizin gerici ve Atatürk düþmaný olduðunuzu söyle-diler. Kafam allak bullak oldu.' dedi. Bu söz üzeri-ne, yolumu deðiþtirdim. Koleje gitmeden önce be-

22

Yabancý Gözüyle

23

nim eve gittik. Misafirleri eþim ve çocuklarýmla ta-nýþtýrdým. Bir Türk kahvesi ikram ederken: "Önce-den haber verseydim, yemek hazýrlarlanýrdý. Apartopar oldu kusurumuza bakmayýn. Ama ben siziözelikle apar topar getirdim ki evimi olduðu haliylegörün… Duvarda gördüðünüz resim Atatürk'e ait-tir." dedim. Çocuklar birer þiir okudu. Haným, tiftik-ten eldiven ve çorap hediye etti.

Samanyolu Koleji'ne gittik, öðrencilerin mate-matik, fizik, kimya ve biyolojide dünya þampiyonuolduklarýný gösteren belgeleri kendilerine arz ettik.Madalya alan öðrencilerden, Dünya ÞampiyonuKahveci ile bir müddet sohbet ettiler. Akþam ye-mek için onlarý Öðretmen Evine götürdüm. "Gün-ler uzun, yemekten sonra bize iftira eden, Ordü-naryüs Profesöre rica et, geç bile olsa evine git gör.Bizim ev ile bir mukayese et." dedim. Baþkan, biz-den ayrýldýktan sonra Profesöre: "Bir Türk evi gör-mek istiyorum. Mümkünse sizin evinize birkaç da-kika uðrayabilir miyiz?" diyor. Bizimki bin bir nazile: "Müsait mi, deðil mi, hanýma bir haber versey-dik." gibi sözlerle götürmek istemiyor, ama misafir-ler ýsrar edince mecbur kalýyor.

Profesörün evine gidiyorlar, yenge haným binbir suratla sadece bir meyve suyu getiriyor. O sýra-da hocanýn oðlu geliyor misafirlere bir hoþ geldinizbile demeden, salonun bir köþesine çekilip, birkonserve, bir de kola açýp yiyip içip gidiyor. Evdene Atatürk'le alakalý bir þey, ne de Türk'e yakýþýr birhareket var...

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

24

Ertesi gün hava alanýna giderken: "Eve gittinizmi?" diye sordum. "Ankara'ya geleli yirmi dört sa-at bile olmadý, ama iyi bir roman yazacak kadarmalumata sahip oldum. Evinde biraz oturduk, ne-lere þahit olduk bir bilsen... Sonra kendisine sizinevinize de gittiðimizi söyleyip, ikisini karþýlaþtýrdýk-tan sonra: 'Kusura bakmayýn ama siz mi Atatürkdüþmanýsýnýz, yoksa onlar mý?' diye bir de sorusordum; dedi."

Anladýðým kadarý ile Osman Ziya amcamýn birakþam caný sýkýlmýþ, hatýralarý düþünürken bunlarkarþýsýna çýkmýþ ve unutulmasýn diye bunlarý yazýpbabama fakslamýþ. Ben de iyi biliyorum ki babamböyle þeyleri köþesine pek taþýmak istemez, onuniçin ben de abra kadabra yapýp kaþla göz arasýndaÇitlenbik Köþesine taþýdým. Aferin bana...

Gerçek Sakarlar

Kur'an-ý Kerimde þöyle buyuruluyor: "Kuþku-suz o Sekar Cehennemi, büyük belâlardan biridir....Her nefis kendi kazancýna baðlýdýr. Ancak ameldefteri sað tarafýndan verilenler hariç. Onlar cen-nettedirler. Suçlularýn durumunu sorup dururlar:'Nedir sizi Sekar'a sokan?' diye. Suçlular der ki:'Biz namaz kýlanlardan deðildik. Yoksula da yedir-mezdik. Boþ þeylere dalanlarla dalar giderdik. Ce-za gününü yalanlardýk. Nihayet bize ölüm gelipçattý.' Artýk onlara þefaatçilerin þefaati fayda ver-mez. Þimdi o Kur'an'dan yüz çevirirlerken ne ma-zeretleri var. Sanki onlar ürkmüþ yaban eþekleri.Arslandan kaçmaktalar. Hayýr, onlardan her birikendisine açýlmýþ sayfalar verilmesini istiyor. Yok,yok onlar âhiretten korkmuyorlar." (Müddessir su-resi, 35-53)

Bir de bana sakar diyorlar. Hatta büyük cev-þen büyüklüðünde sakarlýk muskasý yaptýrýp boy-numa takmaya çalýþanlar bile var. Hâlbuki ayetlergerçek sakarlarýn özelliklerini nasýl anlatýyor. Bakýnbu hususta Kýyame suresinde ibretli ifadeler vardýr:

25

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

26

"Nice suratlar vardýr, o gün asýlýr. Belini kýrandarbeyi yediðini hisseder. Hayýr, hayýr! Ne zamanki, can boðaza gelir. Can çekiþenin yanýndakiler:'Bunu iyileþtiren, kurtaran yok mu?' der. Artýk ayrý-lýk vaktinin geldiðini kendisi de anlar. Bacaðý baca-ðýna dolaþýr, ölüm acýsýyla kývranýr. O gün sevkiyat,doðru Rabbinin divanýna olur! Ne dini tasdik eder,ne namaz kýlardý. Hep hakký yalan sayýp ona sýrtý-ný dönerdi. Bir de yaptýðýndan memnun olarak, ça-lýmlý çalýmlý kendi taraftarlarýnýn yanýna varýrdý. Ya-zýk sana yazýk! Yazýk ki sana ne yazýk! Ýnsan baþýboþbýrakýlacaðýný mý sanýr?" (Kýyame suresi, 24-36)

27

Gönül Taht-ý Hudâdýr

Kaç kez tecrübe ettimse yanýlmadým. Ne za-man imtihandan önce, arkadaþlarýma imtihan ola-caðýmýz dersle ilgili olarak yardým edersem kesinlik-le notlarým yüksek gelir ve birçok kolaylýk görürüm.

Babamýn yanýna ikide bir uðrayan birisi vardý.Sonradan anladým ki hanýmý ile arasýnda bir prob-lem var. Babam bunlarýn arasýný bulmak için çokuðraþtý. Baktý olacaðý yok, bunlarý kendi hallerinebýraktý. Ama o amcaya son bir nasihatý da unut-madý. Sanýrým þöyle demiþti: "Sen, aþk-ý mecazi to-kadý yiyorsun. Allah insan kalbinin içini kendisiiçin taht yapmýþtýr. Oraya baþkasýnýn girmesine ra-zý olmaz. Kalbe baþka þeylerin girmesine imkân ta-nýyanlara Allah darýlýr ve onlara maksatlarýnýn ak-siyle tokat vurur. Sen bütün güzel iþlerini, iyi hiz-metlerini býrakýp, seni parmaðýnda oynatan birisi-nin peþine düþtün. Ýþte þimdi de böyle çekiyorsun.Hâlbuki sen sana düþeni yaptýktan sonra; fe-dakârlýk liyâkatýný kaybetmiþ olan bu kadýný kendihâline býrakýp, eskiden gece gündüz koþturduðungibi hayýr hizmetlerine koþtursaydýn, Allah, ya

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

28

onun kalbini yumuþatýp düzeltecekti ya da seningönül baðýný ondan kesip daha hayýrlýsýný sana na-sip ederek seni mükâfatlandýracaktý. Þimdi ne ol-du? Kaç senedir eline ne geçti?" dedi.

Bunlarý söylemek benim gibi bir bücüre düþ-mez ama ne yapalým: "Akýl yaþta deðil, baþtadýr."

Mankurt Olmak Ýstemiyoruz

Cengiz Aytmatov amcam anlatýyor. -Konferans vermek için bir ülkede bulunuyor-

dum. Uçaktan indikten sonra kalacaðým otele git-tim. Çýkýp odama yerleþtim. Biraz dinlenmek içinuzanmýþtým ki odada bulunan telefon çaldý.

-Buyurun kimsiniz? dedim. Karþýdaki ses: -Beyaz Gemi'de kaybolan çocuk! Dedi ve ekledi: -Sizi lobide bekliyoruz.Heyecanlanmýþtým. Hemen aþaðý indim. Baktým

ki otuz tane Kýrgýz genci… Otuz gencin arasýndan,gözleri çakmak çakmak bakan gence yönelerek:

-Bana telefon eden sen miydin? diye sordum. -Evet bendim baba! Dedi… Ýþte bu gençler mankurtluðu kabul etmeyen ve

kendi özlerini ve köklerini koruyan gençlerdi. Þimdi diyeceksiniz ki Abdurrahman bunu ne-

den anlattý. Bakýn bunu neden anlattýðýmý da Ayt-matov amcamdan dinleyelim. Bu hadiseyi anlat-týktan sonra dedi ki:

29

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

30

-Geldiðim ülke Türkiye, davet edildiðim kon-ferans da iþte bu konferans; Avrupa Birliði ve Tür-kiye konferansý. Biz bu toplantýda, Türkiye'nin Av-rupa Birliðine girmesinin yerinde bir karar olup ol-madýðý konusunda bilim ve siyaset adamlarýný din-ledik. Evet, ben de Türkiye'nin Avrupa Birliðinegirmesini istiyorum. Fakat mankurtlaþarak, benli-ðini kaybederek deðil; kendi özü ve rengiyle, Av-rupa'daki yerini almasýný istiyorum.

Patrick ve Ailesi Nasýl Müslüman Olmuþ

Sinan Musabaþoðlu amcam babama bir epos-ta geçmiþ... Masanýn üzerindeki bu yazýya bir gözattým. Tam bana göre... Hemen kaleme sarýlýp buyazýyý sizlere göndermek için kollarý sývadým yazýþöyleydi:

"Patrick de Biscchop, Belçika'nýn Bizlen kasa-basýnda ikamet etmektedir. Ardennen daðlarýndainen bir Nur rehberliðinde Ýslam'ý tanýmýþ. Olayþöyle geliþmiþtir: Daha önce kendisi Winterslag kö-mür ocaðýnda Türklerle beraber çalýþýyormuþ. Ýs-lam'ý onlardan duymuþ. Ama iyi bir örnek ile kar-þýlaþamamýþtý. Patrick iki bin yýlýnda oðlu Dimitriile Ardennen daðýna balýk tutmaya gitmiþti. Balýktutarlarken arkalarýnda kalan bir tepe adeta sürük-lercesine baba ve oðlu kendisine çekiyormuþ. Ba-lýk tutmayý býrakan baba-oðul tepeye çýkmýþlar.

O sýrada Güneþ batmaktaymýþ, tepeden Gü-neþin batýþýný seyrederken tam o anda Güneþ birnur hâlesi ile kuþatýlmýþ. Böyle bir hâle içinde ka-lan Güneþin üzerinde Arapça olduðunu düþün-dükleri bir yazý görmüþler. Eve dönmüþler. Patrick,

31

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

32

komþularý Nadide Canhilal'den Kur'an-ý Kerim is-temiþ. Kur'an-ý Kerimi açtýðýnda Besmele ile karþý-laþmýþ, bu yazýnýn Güneþ üzerinde gördüðü yazý ileayný olduðunu söyleyip Müslüman olmaya kararvermiþ. Ayný günün akþamý, akþam yemeðindesofrada domuz eti varmýþ. Sofraya oturmuþlar, ye-mek için aðzýna bir parça et almýþ ancak iradesi dý-þýnda eti aðzýndan fýrlatmýþ. O günün gecesinde vesonraki gecelerde sürekli rüyalarýnda çölde devey-le gidiyor, güneþe doðru yöneliyormuþ. Bir kere-sinde kendisini bir zeytin aðacýnýn altýnda görmüþ.Bembeyaz, nurani yüzlü biri, kendisini daða çaðýr-mýþ. Daða çýktýðýnda o zat kaybolmuþ. Sonra çokgüçlü bir nur görmüþ ve onun etkisiyle yere düþ-müþ. Bir el onu tutup ayaða kaldýrmýþ. Daha son-ra hiç tanýmadýðý çok kalabalýk bir grup ile karþýlaþ-mýþ, onlarla konuþmuþ. Ardýndan kalabalýk daðýl-mýþ. Nuranî zat yanýnda kalmýþ. Yakýnda bir köyvarmýþ, o zat kendisine: "O köye git ve onlara ye-mek ver." demiþ. Patrick gidip köydekilere yemekvermiþ ve zeytinin altýna dönmüþ. O nurani zattekrar kaybolmuþ. Patrick, maden ocaðý günlerin-den kalan, yarým kalmýþ bilgileri tamamlayýp Ýbra-him adýný alarak Ýslam'ý kabul etmiþ.

Patrick'in, on dört yaþýndaki oðlu Dimitri, ba-basý ile Ardennen daðlarýndan eve döndüðü ak-þam, saat onda Güneþin önüne geldiðini ve etrafýaydýnlattýðýný görmüþ. Müteakip gecelerde önce-den hiç duymadýðý halde, rüyasýnda Kur'an okun-duðunu, Kelime-i Þehadet getirildiðini duymaya

ve geceleri Güneþ görmeye devam etmiþ. Rüya-sýnda beyaz giysili nurani bir zat ve camiler mina-reler görmüþ. O günlerde hastalanmýþ. Halim Þen-türk isimli bir Türk kendisine dua etmiþ. Allah'ýn iz-niyle þifa bulmuþ. Bundan sonra Ýsmail adýný ala-rak Müslüman olmaya karar vermiþ. Ýsmail müte-akip gecelerde dinlemek için Kur'an cd'si almýþ,onu dinleyerek uyumuþ. Þarký cd'leri stop eder-ken, Kur'an cd'si sabaha kadar çalmaya devam et-miþ. Jeannine, Ýbrahim'in eþi, kocasýnýn ve oðlu-nun Müslüman olduðunu görünce merakla onlarýizlemiþ. Müslüman olduktan sonra, kocasýnýn veoðlunun son derece pozitif bir yaþantýya ve mutlubir kiþiliðe büründüklerini görünce, o da Meryemadýný alarak Ýslamiyet'i seçmiþ…

Patrick ve Ailesi Nasýl Müslüman Olmuþ

33

34

Merak Etme Seni Bulurlar

Zaman'ýn Avrupa'daki son kampanyasý müna-sebetiyle, pek çok þey duydum. Pazar günü Rot-terdam'da idim. Bir, Zaman gönüllümüz, aboneyapmak için Belçika sýnýrýndaki bir köye, gitmekister. Orada tanýdýðý bulunan bir arkadaþý ile anla-þýrlar. Fakat arkadaþýn, bir iþi çýkar kendisi gelemezama köydeki tanýdýðýnýn adýný ve adresini verir.Gönüllü arkadaþ adamýn yanýna varýr ve arkadaþý-nýn selamýný ilettikten sonra meseleyi anlatýr: "Ha-di beraber abone yapmaya çýkalým." der. Ancakadam: "Ben böyle bir þey yapamam" diyerek buteklifi reddeder. Gönüllü arkadaþ da yalnýz baþýna,abone yapmak üzere çevredeki Türkleri aramayabaþlar. Abone için dolaþýrken bir vatandaþýmýzlakarþýlaþýr. Ona, kendisinin buraya, Zaman gazete-sini tanýtmak ve abone yapmak için geldiðini söy-ler. Adam: "Allah! Allah! Kardeþim siz bizim dünakþam kardeþimle konuþtuklarýmýzý hemen nere-den duydunuz da bu gün karþýma çýktýnýz!" der.Sonra izah eder: "Dün akþam Kayseri'den karde-þim aradý. 'Bak ben Zaman gazetesine abone ol-

Merak Etme Seni Bulurlar

35

dum okuyorum. Hediye olarak verdiði kitaplarý daokuyorum çok istifade ediyorum. Sen de bu gaze-tiyi bul ve abone ol.' dedi. Ben de ona: 'Ben çokkenarda, köþede bir köyde yaþýyorum. Onlarý ne-reden bulayým?' dedim. Ben böyle deyince karde-þim: 'Sen merak etme, onlar gelirler ve seni bulur-lar' dedi. Daha akþam konuþtuk þimdi sen hemenkarþýma çýktýn, beni hemen abone yap. Sonra dagidip baþka tanýdýklarý abone yapalým." der.

Babama Hollanda'da: "E. Abdurrahman'ýnköþesinden öðrendiðimiz üzere, sabahlarý 889 Bis-millahil- Fettah ismini okuyup yollara çýkýyoruz,gerçekten kapýlar açýlýyor ama çok kiþi abone ol-muyor" derler. O zaman babam: "Siz herhalde sa-dece kapýlarýn açýlmasýna niyet edip okuyorsunuz.Kafalarýn ve kalplerin de açýlmasý için niyet edin kimuvaffak olasýnýz." der.

Bu arada o kadar çok müjdeli, iþaretli ve beþa-retli rüyalar görülmüþ ki gelen mektup ve eposta-lara burada çok yer vermeyi, bu gayretlerin birerdestekleyicisi olarak görüyor ve manevî teyidâtlarnevinden sayýyor. Cenab-ý Hak hepsini hayýrlaraçýkarsýn. Cenab-ý Hak hepinizden razý olsun.

36

Namaz…

Bediüzzaman dedem çok genç yaþta, siyasîle-re ve idarecilere nasihatta bulunurmuþ. Ama bazý-larý bundan rahatsýz olurmuþ. Bu nasihatlerden ra-hatsýzlýk duyanlardan biri de Mardin Mutasarrýfýimiþ. Bu Mutasarrýfýn emri ile Bediüzzaman'ý elleribaðlý olarak Bitlis'e sürgüne göndermiþler. Yoldanamaz vakti gelmiþ. Bediüzzaman jandarmalar-dan ellerinin çözülmesini istemiþ. Jandarmalar buteklifi kabul etmeyince, demir kelepçeleri bir men-dil gibi açarak jandarmalarýn önüne atmýþ. Jan-darmalar bu hali keramet sayýp hayretler içindekalmýþlar. Ve ona: "Biz þimdiye kadar muhafýzýnýzidik, bundan sonra hizmetçiniziz." demiþler. Birgünkendisine bu husus sorulduðunda: "Kelepçelerinnasýl açýldýðýný ben de bilmem. Fakat bu olsa olsanamazýn kerametidir." demiþ.

Koca Yusuf amcamla babam, karlý bir kurbanbayramýnda Ýsmail Mutlu amcamýn memleketi olanKayseri'den otobüse binerler. Ýkindi namazýnýnvakti geçmek üzeredir. Abdestleri de vardýr ama þo-för iki rekâtlýk seferî namaz için bile durmayý kabul

etmemektedir. "Ya Rabbi bize bir kolaylýk göster."diye çok ciddi dua ederler. Biraz sonra bir arýza se-bebiyle araba durur. Hemen karlarýn üzerine sec-cadelerini serip namazlarýný kýlarlar. Onlar namaz-larýný kýlana kadar da otobüsün arýzasý giderilir.

Merhum Hacý Kemal amcamýn "Ekspres Dur-maz" hikâyesi meþhurdur. Hani Hacý amcam na-maz müsadesi isteyince þoför: "Kardeþim bu her-hangi bir otobüs deðil. Bu ekspres, durmaz." de-dikten biraz sonra tekeri patlayan araba...

Namaz, insanýn acizliðini fakirliðini anlayýphayret ve muhabbetle secdeye kapanmasýdýr. Bu-nu duya duya ve doya doya yapanlar her þeyleri-ni Allah'a mâl edenlerdir. Sen her þeyini Allah'averince, Allah da her þeyi senin imdadýna gönde-rir. Ondan izinsiz bir yýldýz kayar mý? Bir yaprakdalýndan düþer mi? Bir zerre hareket edebilir mi?Hayýr... Ýçinde bulunduðumuz þartlarý kim yaratýr?Onun emir ve izni olmadan hiçbir þey olamaz.

Þimdi siz, bütün samimiyetinizle Ona ibadet et-me arzusu ile kývranacaksýnýz, þartlarý zorlayacaksý-nýz da o sizin durumunuzdan haberdar olmayacak?Olunca halinizi sormayacak? Sorunca da o güzelarzunuzu yerine getirmeyecek? Evet bizler sýradaninsanlar olabiliriz... Biz kim, keramete mazhar ol-mak kim, diyebiliriz. Ama unutmayalým hususi du-rumlarda kerametvarî þeyleri yaratan Allah'týr…

Namaz...

37

Para, Elma ve Ýncil

Babamýn köyünde çocuklar doðduðu zamangüya yastýklarýnýn altýna cüzdan koyarlarmýþ. Yakýnköy Hacý Kebir'de doðan çocuklarýn yastýklarýnýn al-týna da Kur'an koyarlarmýþ. Yeþildere köyündekilerise erik koyarlarmýþ. Bizimkiler cambaz yani ticaretehli olsun diye, Hacý Kebirliler hafýz olsun diye, Ye-þildereliler de erik yetiþtirsinler diye bunu yaparlar-mýþ. Yusuf dedem ticaret ehliymiþ. Babam da onaözenerek ticarete atýlmýþ ama iflas etmiþ. Çünkü ba-bamýn iþi okumakmýþ. Kader öyle takdir etmiþ. Be-nim, Hacý Yusuf dedeme benzediðim söylenir.

Babam, Türkiye'den bu dönüþünde, hoþ soh-bet birisiyle yolculuk yapmýþ. Yol arkadaþý, Fran-sýz'ýn birisi þöyle diyor diyerek baþlamýþ anlatma-ya: "Oðlumun önüne; para, elma ve Ýncil koydum.Parayý seçerse tüccar yapacaktým. Elmayý tercihederse onun için büyük bir elma çiftliði kuracak-tým. Ýncil'i seçmesi durumunda da onu papaz oku-luna gönderecektim. Bizimki ne yaptý dersiniz? Pa-rayý cebine koydu, elmayý aðzýna attý ve Ýncil'inüzerine oturdu... Anladým ki bu politikacý olacak,haydi diyerek onu siyasetçilerin içine attým."

38

39

Tevafuk

New York'ta acayip giyimli "Zenci Ýbranîler" di-ye bir grup görmüþtüm. Kendilerine "Ýsrail'in oðulla-rý" diyen bu zencilerin, ellerindeki sembolik kýlýçlarabir mana verememiþtim. 1979'da yirmi üç yaþýndaMüslüman olmuþ Amerikalý Hanan teyzeninhikâyesi imdadýma yetiþti: "Boþanmýþ iki çocuklu biranne ve üniversite öðrencisiydim. Cumartesi gecesigece kulüplerinden birinde, kendilerinin Ýbranîlerolduðunu söyleyen zencilerle karþýlaþtým. Ýtikatlarýnýinsanlara anlatmak için böyle yerlere geldiklerinisöylüyorlardý. Ama sigara içip, uyuþturucu kullaný-yorlardý. Kendilerinin Hz. Ýbrahim oðlu ile alâkalarý-ný Allah tarafýndan seçilen gerçek vâris olduklarýný,gerçek dinin de kendi dinleri olduðunu iddia edi-yorlardý. Benim annem de Yehova þahitlerindendi.Ben de Tevrat'ýn Tekvin bölümünü okumuþtum.Onun için gelecek Cumartesi günü bu meseleyiaraþtýrýp geleceðimi ve iþin doðrusunu kendilerineanlatacaðýmý küstah bir eda ile söyledim.

Gerçekten araþtýrmaya baþladým ama Tevrat'ýbulamadým. Aklýma Kur'an geldi ama gittiðim kü-

40

tüphanelerde onu da bulamadým. Kýz kardeþiminbir Müslüman arkadaþý vardý, ondan istedim. O,verdi. Ýngilizce mealiyle Kur'an ayetlerini okuyor,düþünüyor ve aðlýyordum. Evet, tekrar tekrar oku-yor ve aðlýyordum. Bu nasýl bir Kitaptý böyle? San-ki bir þeyler umulmadýk þekilde karþýma çýkmýþ gi-biydi. Bakara suresinin 122-141. âyetlerine gelin-ce cevabýmý buldum. Hz. Ýbrahim'in oðlu Ýsmail veHz. Ýbrahim'in ikinci hanýmý Hacer'e dair bir þeylerkendilerine Ýbrani diyen bu insanlarýn gözündenkaçmýþ gibiydi. Söz verdiðim üzere Cumartesi gü-nü ayný gece kulubüne gidip onlarý buldum. Kur-ban edilecek olanýn Ýsmail olduðunu, annesinin deHacer olduðunu söyledim ama onlar kabul etme-diler. Onlarý ikna etmeyi becerecek durumda de-ðildim. Ben sözümde durmuþtum. Oradan ayrýl-dým. Ben kendi inancýmý bulmuþtum. Þimdi Müs-lümanlarý arýyordum. Kapý kapý dolaþarak Ýslam'ýanlatan bir gazete satan iki kiþi vardý. Bu iki kardeþMüslüman olabilir diye düþündüm. Ama ýrkçý zen-cilerden olmalarýndan çekindim. Ama bu iki kar-deþi biraz gözledikten sonra bunlarýn farklý olduk-larýný anladým. Birkaç gün sonra bunlardan, ismiÝsmail olaný kapýmý çaldý, gazete satýn alýp almaya-caðýmý sordu. Ona elimdeki Ýngilizce Kur'an meali-ni gösterdim. 'Evet, ben de Müslümaným.' dedi. 'Ýs-lam milletinden mi?' dedim. 'Hayýr. Gerçi öncedenonlardandým ama baktým. Onlar ýrkçý bir yola kay-dýlar ayrýldým. Þimdi gerçek Ýslam'ý yaþýyorum.' de-di. 'Beni toplandýðýnýz yere götür.' dedim. Ýsmail,

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

Tevafuk

41

çok mutlu oldu. Ertesi salý beni bir mescide götürdü. Mescidde-

ki dinî öðretim programýndan sonra kelime-iþehâdet getirdim. Okuduðum o Kur'an meali hâlâyanýmda. Hâlâ da onu aksatmadan okumak banazevk veriyor. Ýslamiyete þu veya bu seviyede ilgisi-ni ifade eden kimi görürsem ona Kur'an meali he-diye etmekten bilhassa zevk alýyorum. Duam o ki,Allah, bu dinin hakikatýný arayanlara yol göster-meye devam etsin."

Dikkat edilirse Kur'an-ý Kerim, kendi kendinekalplere girecek bir yol buluyor. Mühim olan onunbir þekilde onu arayanlara ulaþtýrýlmasýdýr. Ýþte ba-kýnýz Hanan Abdüllatif teyze hem boþanmýþ, hemiki çocuðu var, hem üniversite öðrencisi, hem da-ha yirmi üç yaþýnda hem de gece kulubünde tanýþ-týðý 'Siyahî Ýbraniler' gibi, sigara ve uyuþturucu kul-lananlar vesilesiyle Kur'an-ý Kerime ulaþýyor!

O'na Yönelmek

Ýslam'ý ilk defa Trinidad'lý bir arkadaþýndan du-yan Sheraka Bolden, ilk zamanlar sýrf tartýþmayýkazanabilmek için Ýslam mevzuunda Müslümanarkadaþlarý ile tartýþýrken zamanla kalbi Ýslamiyet'eaçýldý. Zaten küçük yaþta kafasý karýþýnca þöyledua etmiþti: "Allah'ým beni duyuyorsun, Sen bura-dasýn, lütfen doðru dini bulmama yardým et. Banaancak Sen rehberlik edersin."

Bu uzun yolu Sheraka þöyle anlatýyor: "Bu-dizm, Taoizm ve benzeri, dünyadaki bütün öndegelen dinleri araþtýrdým. Sadece araþtýrýyordum,öðreniyordum; herhangi birinin mensubu olmayýdüþünmüyordum. 'Bu dinleri deðerli yapan nedir?'diye sorular sorup araþtýrýyordum. Aldýðým cevap-larýn hiçbiri beni tatmin etmiyordu. Henüz Ýslam'ý,diðer dinleri araþtýrdýðým kadar araþtýrmadýðýmhalde, bazý Müslüman arkadaþlarýmla 'Ýslam'daKadýn' üzerine konuþtuðumuz bir sýrada, hemenorada kalbime huzur doðmuþtu. Ýslam'ý kabul et-mem hiç ama hiç zor olmadý. Hatta 'Kabul etmelimiyim, yoksa etmemeli miyim? gibi þeyleri bile hiç

42

düþünmedim. Hemen oracýkta, aniden içimdengeldi. Yani Ýslam orada beni bekliyordu. Ben osonsuz huzur kaynaðýnýn içine hasretle ve koþarakgirdim elhamdülillah. Ýlk deðiþen þey eski arkadaþ-larým oldu. Aniden hepsi de kaybolup gitti. Ýçmi-yordum, eskiden yaptýðým gibi partilere gitmiyor-dum. Bu sebeple artýk onlarla aramýzda ortak birzemin kalmamýþtý. Eðer kalbinizde ve ruhunuzdahuzur varsa, insanlarýn sizi býrakýp gitmesi önemlideðil. Önemli olan Allah'ýn dostluðudur. Zaten bende yeni arkadaþlar edinmeye baþlamýþtým. Amaannem benim Müslüman olmamý kabullenemedi.Ailemin geri kalan kýsmý da ayný tepkiyi gösterdi.Aslýnda o kadar da önemli deðildi. Çünkü artýkiman benim kalbimdeydi. Bu harika bir þeydi...

Kalbimdeki iman beni rahatlatýyor, bunu bili-yorum. Benim namaz kýlabilmem Allah'ýn bana birlütfu. Bazan namazý kaçýrdýðýmda kendimi çok boþve manasýz hissediyorum, manevî dünyam dabundan olumsuz etkileniyor ve: 'Aman Allah'ýmhemen namaz kýlmam gerek!' diyorum. Namaz,Allah ve kul arasýndaki en güzel bað, bundan da-ha gerçek bir þey olamaz herhalde, kelimelere sýð-dýramýyorum. Zekât veren kiþi, insanlara yardýmederken ayný zamanda kendine de yardým etmiþoluyor bence. Kur'an dinlemek için de her akþamKur'an'ýn okunduðu yerlerde bulunuyorum.Kur'an'ý dinlemek çok huzur veriyor bana. Kur'anokumadýðým gün yok gibi. Kur'an ayetleri harika...Bence din hem sosyal hem de ferdidir. Eðer insan-

43

O’na Yönelmek

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

44

lara Ýslamiyet'i anlatma fýrsatým olsaydý, onlara Al-lah'ýn ne kadar büyük bir kudret sahibi olduðunuanlatmak isterdim. Sonra onlarýn gözlerini açmayaçalýþýr, 'Etrafýnýza bakýn, Ýslamiyet'i bilmediðiniz sü-rece çevrenizde gördüðünüz þeylerin hiçbirinin ta-dýna varamazsýnýz.' derdim. Onlara etrafýndaki gü-zelliklere, insanlara bakmalarýný söylerdim. Dahasonra da konuþmaya baþlardým ve Ýslamiyet'in ör-tülemez güzelliklerini tek tek onlara anlatýrdým.Kendini alkol ve uyuþturucuya vermiþ pek çok in-san tanýyorum. Bunlar alkol ve uyuþturucuyu,kendilerini rahatlattýðýndan deðil içlerindeki boþ-luktan dolayý içiyorlar. Gerçeði bulduðumuz za-man ki Ýslam, gerçeðin ta kendisidir, her þey oto-matik olarak deðiþiyor. Ýçinize hemen huzur ve se-vinç doluyor. Bu mutluluk ve neþe sizi yaratanýnkim olduðunu anlamanýza yardým ediyor. Galibaherkes de bunu arýyor. Ne mutlu onu bulanlara!

Sheraka ablama, dünya ve ahirette mutluluk-lar diliyorum.

45

Duanýn Gücü

Dua ve iyileþme araþtýrmalarý üzerinde çalýþanDr. Larry Dossey'e sormuþlar: "Hasta bir kiþi için nekadar sýklýkla ve ne kadar zaman dua edilmeli?" Dr.Dossey: "Bunun kaidesi yok. Tesiri belirleyen, dua-nýn müddeti ve sýklýðý deðil, kalitesi. Bana göre,dua eden kiþinin samimiyeti ve þefkati en önemlibelirleyici. Kelimelerin kalpten geliyor olmasýönemli." Dr. Dossey, uzaktan dua ile iyileþmelerinbirtakým enerjilerle, manyetik dalgalanma tesirle-riyle izah edilemeyeceðinin de altýný çiziyor: "Bura-da dua edenden dua edilene bir enerji yayýldýðýnýfalan söyleyemeyiz. Burada baþka bir þey var; ke-sinlikle arzî olmayan, semavî birþey var!" diyor.

Ayný þekilde Dr. Dossey, duadan çiçeklerin bilenasip aldýðýný söylüyor: "Duanýn tesirinin araþtýrýldý-ðý çalýþmalarda, kendisine dua edilen kimse, kendi-sine dua edilenin varlýðýný da kendisine dua edildi-ðini de bilmiyor. Ayrýca bu çeþit 'uzaktan dua etme'deneyleri sadece insanlarda deðil, hayvanlarda, bit-kilerde ve hatta birtakým biyokimyevî reaksiyonlarüzerinde de yapýldý ve ayný netice alýndý."

46

Çiçeklerin bile istifade ettiði duadan, bütünsevdiklerimizi nasiplendirmek için bir dua listesiyapalým ve onlar için Erhamürrâhimîn olan Ce-nab-ý Hakk'a en içli hislerle dua edelim.

Benim mübarek amcam anlatmýþtý: "Bir vakýfkuracak, eðitim hizmeti verecektik ama çevremizdeimkân sahipleri yoktu. Onun için þehrimizin ilerigelenlerinden on yedi kiþinin isim listesini yapýp,onlar için dua etmeye baþlamýþtým. Ama onlara birtürlü ulaþamýyordum. Bir gün arkadaþlarýmýzdanbirisinin bir yakýnýnýn vefatý münasebetiyle evlerinegitmiþtim. Tanýmadýðým birçok insan vardý. Dinî birsohbete baþladým. Baktým birkaç kiþi ayakkabýlarý-ný ellerine alýp gitmeye hazýrlanýyor. Tam o sýradacereyanlar kesildi. Ben konuþmama devam ettim.Yarým saat sonra cereyanlar gelince baktým ayak-kabýsý elinde olan birisi onlarý yerine koyup yanýmageldi. "Tanýþalým hocam" dedi. Ýsmini söyleyince,bu zatýn, dua listemin baþýna koyduðum kiþi oldu-ðunu anladým. Sonra onunla beraber diðer on altýkiþiye ulaþtýk. Elhamdülillah çok güzel eðitim hiz-metlerini beraberce yürütmeye gayret ettik."

Haydi, þimdi akýl defterimizi açýp bazý isimlerilave edip duaya baþlayalým.

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

Secdeli Cenaze Namazý

Yusuf Pekmezci amcamýn Allah rahmet eylesinmuzip bir amcasý vardý. Gençliðinde yani köylerinimamsýz kaldýðý bir dönemde bir arkadaþý ile ken-di köylerinden ayrýlýp bir iþ bulmak için yabana gi-diyorlar. Fakat bir iþ bulamýyorlar. Yayan olarakköylerine dönerken yörüklere rastlýyorlar. Yörük-ler, üç gündür cenazelerini yýkayýp, kefenleyecek,cenaze namazýný kýldýracak bir hoca aramaktaimiþler. Dertlerini anlatýnca bizimkiler, biz bu iþi ya-parýz diyorlar. Pekmezci'nin amcasý bir þeyler bili-yor fakat öbürünün o tarakta pek bezi yok. Amca,arkadaþýna tarif ediyor. "Ýstersen müezzinlik yap"diyor. O: "O iþ sesli, yapamam. Ama namaz sessiz,onu yaparým." diyor. Pekmezci amcanýn amcasý:"Allah için namaza..." deyip müezzinliðe baþlýyor.Öteki de: "Allahü Ekber" deyip namaza duruyor.Fakat cenaze namazý olduðunu unutup: "AllahüEkber" diyerek cemaati önce rukua, sonra da sec-deye götürüyor. Namazdan sonra Yörükler: "Biz,hiç böyle bir cenaze namazý görmedik." diyorlar.Pekmezci'nin amcasý hemen atýlýyor: "Dediðiniz

47

48

doðru, cenaze namazý ayakta kýlýnýr ama bu üçgün beklemiþ. Onun için arkadaþ, rukua ve secde-ye gitmek zorunda kaldý." diyerek, yanlýþlarýný,baþka bir yanlýþla mazur göstermeye çalýþýyor.

Prof. Dr. Cihan Okuyucu hocamýz: "Göz Hak-ký Gönül Armaðaný" isimli kitabýnda, hatýralarýnýanlatýrken diyor ki: "Baþkýrt- Ufa RadyosununTürkçe kýsmýnda çalýþan ev sahibimiz naklediyor:'Bir keresinde radyodaki vaazdan sonra, spiker birilahî anonsu yapýyor... Sonra ne verilse beðenirsi-niz? Bir Ferdi Tayfur parçasý…' Türkiye'den geldi-ði ve yanýk bir havasý olduðu için zavallý program-cý onu dini muhtevalý bir parça sanmýþ. Diðer birtrajikomik hadise de þöyle; Ayrat ismindeki yaþlýcabir komþularý, bizimkilerden namazýn kýlýnýþýný öð-reniyor. Birgün köylerinde cenaze namazý kýldýrýla-cak oluyor. Ýmam yok, imamete bizim yaþlý amcageçiyor ve çamurlu zeminde yata kalka cemaatenamaz kýldýrýyor.

Ne olur amcalar her þeyi doðru ve saðlam ola-rak öðrenelim... Yoksa meþhur söz: "Yarým doktorcandan, yarým hoca dinden." edermiþ.

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

Ebu Cehil Taktiði

Gurur ve kibir insaný ne hâle getiriyor, bunun-la ilgili olarak þu tarihî hâdiseye bakalým da dersalalým...

Velid bin Muðîre, Peygamberimizin (s.a.s.) ya-nýna gelmiþ, Kur'an dinlemiþ ve tesirinde kalmýþ.Kalkýp Mahzum Oðullarýna varmýþ: "Vallahi, Mu-hammed'den az önce bir söz dinledim; ne insansözü, ne de cin sözü. Onun bir tatlýlýðý var, bir hoþ-luðu var. Yukarýsý meyveli, aþaðýsý bolluk, zeminibol sulu. O kesinlikle üste çýkar, onun üstüne çýkýl-maz." demiþ. Buna karþý Kureyþ: "Velid sapýttý. Val-lahi bütün Kureyþ sapacaktýr." demiþler.

Muðîre'nin sözlerini iþiten Ebu Cehil: "Ben,onun hakkýndan gelirim." diyerek kalkýp kederlikederli amcasýnýn yanýna gelmiþ: "Ey amca, de-miþ, kavmin sana vermek için mal topluyor. Çün-kü sen Muhammed'den bir þey elde etmek içinonun yanýna gidiyormuþsun." demiþ. Bunun üzeri-ne Velid: "Kureyþ bilir ki ben onlarýn malca en zen-ginleriyim." Ebu Cehil demiþ ki: "O halde onunhakkýnda bir söz söyle de kavmin iþitsin, senin onu

49

50

sevmediðini, inkâr ettiðini anlasýnlar. Velid: "Ne di-yeyim, içinizde þiiri, mýsralarý kafiyeli kýsa vezinlinazmý, kasideyi ve cin þiirlerini benden iyi bileninizyoktur. Onun söylediði, bunlarýn hiçbirine benze-miyor ki!" Ebu cehil: "Yok mutlaka bir þey söyle-melisin." deyince kalkýp kavminin toplandýðý yerevarmýþ. "Siz, demiþ 'Muhammed mecnun,' diyor-sunuz. Onu kimseyi boðarken gördünüz mü?'Kâhin' diyorsunuz. Hiç kâhinlik yaparken gördü-nüz mü? 'Þair' diyorsunuz. Hiç þiir ile uðraþýrken,þiir söylerken gördünüz mü? 'Yalancý' diyorsunuz.Hiç yalanýný yakaladýnýz mý?" Bunlara cevap ola-rak "Hayýr!" demiþler, sonra da: "Peki ama o nedir?diye sormuþlar. Velid: "Durun düþüneyim." demiþ.Düþünmüþ, düþünmüþ: "Bu öðretilegelen tesirli birsihirdir; bu, sadece bir insan sözüdür." demiþ.

Onun bu sözleri Kureyþlilerin hoþuna gitmiþ, biralkýþtýr kopmuþ... Alkýþlarla daðýlmýþlar. MüfessirÂlûsi bunu, Ruh'ul-Meânî isimli tefsirinde anlatýyor.Bu hususta Müddesir suresinde þöyle buyurulmak-tadýr: "Ey örtüye bürünen! Ayaða kalk ve insanlarýuyar. Rabbinin büyüklüðünü an. Elbiseni temiz tut,maddî-manevî kirlerden arýn. Pis ve murdar olanher þeyden kaçýn. Verdiðini çok bularak minnet et-me! Rabbinin yolunda sabret. Sur'a üflendiði gün...Doðrusu, o çok çetin bir gün! Kâfirlere hiç kolay ol-mayan bir gün. Mal ve ailesiz, tek olarak yarattýðým,servet ve etrafýnda dolaþan oðullar verdiðim, hertürlü imkâný önüne serdiðim, o adamýn hakkýndangelmeyi sen Bana býrak! Hâlâ da açgözlülükle

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

Ebu Cehil Taktiði

51

imkânlarýný daha da artýrmama hevesleniyor. Hiçheveslenmesin! Çünkü o Bizim ayetlerimize karþýinatçý kesildi. Ben de onu sarp mý sarp bir yokuþasardýracaðým. O düþündü, ölçtü, biçti... Kahrolasý,nasýl da ölçtü biçti! Hay kahrolasý! Nasýl da ölçtübiçti! Sonra baktý... Derken suratýný astý, kaþlarýnýçattý. Sonra da sýrtýný döndü, kibrinden kabardý, ar-kasýna bakmadan çekip gitti. 'Bu, dedi, öðretilege-len tesirli bir sihirdir. Bu bir insan sözünden baþkabir þey deðildir.' Ben de onu sekar cehennemineatacaðým. Bir bilsen sekar nedir? O, içine atýlaný yer,bitirir. Yine de býrakmaz, eski haline çevirip bu iþitekrar eder. Sürekli olarak derileri kavurur. Üzerindeon dokuz görevli vardýr." (Müddessir suresi, 1-30)

Bir Rüya ve Düþündürdükleri

Babam Frankfurt'tan Etiyopya'ya giderken notdefterine bir þeyler karalamýþ. Þimdi onlarý sizlereaktarmaya çalýþacaðým:

Sakýn ha, gözün olmasýn þunlarda;Kasa, masa, nisaYoksa biner baþýnaBüyük bir dert ve bir tasaYoktur sözümüz kimseye hâþâHüsn-ü zan ederiz daimaAma sen onlaraHele bir dokun daNasýl dövündüklerini görBin bir ýzdýrapla...Babamýn bu sözleri bana baþka bir þey hatýrlat-

tý, size de anlatayým. Kurbaðacý lâkabý ile maruf Arifamcam, babama bir rüya anlatmýþ: "Rüyamda bazýarkadaþlar yanýma gelip: 'Çok zengin bir adam var...Hayýr ve hasenat iþlerine çok büyük yardýmlar yap-mak istiyor. Fakat bir þartý var. Adamýn güzelliði dil-lere destan bir kýzý var. Onu seninle evlendirmek isti-yor.' dediler. Ben: "Olur mu hiç, ben evliyim..." de-

52

53

dim. Onlar: 'Ama bu çok büyük hayýr. Yengeye söy-le, böyle bir þeye o izin verir.' dediler. Gittim, duru-mu hanýma anlattým. Onu ikna ettim. Sonra o zen-ginin konaðýna gittim. O zatla görüþtüm. Kýzý da ora-dayýdý fakat arkasý dönük olarak oturuyordu. Birdenbize doðru dönünce baktým ki, neredeyse iki yüz ki-lo, fil gibi bir yaratýk... Bir felaketle karþý karþýya idim.Kaçmak istedim ama adam mafya imiþ, her tarafýmsilahlý adamlarla çevrili idi. Kendimi pencereden at-maktan baþka çarem yoktu. Onun için pencereyedoðru yöneldim, tam kendimi aþaðýya atacaktým kibirden rüyadan uyandým. Her halde baðýrdým ki ha-ným da uyandý... Rüyamý anlatamadým.

Sabah her iþi bir tarafa býrakýp doðruca bu rüya-yý en doðru þekilde yoracaðýna inandýðým bir zatagittim. Salona girdim etrafýnda baþka insanlar davardý. Rüyamý anlatmaya baþladým. Dikkatlice dinle-dikten sonra: 'Siz, safi kalpli bir insansýnýz. Bu rüya-nýn sizinle bir alâkasý yok. Ama bu iþe yani ikinci ev-liliðe heves edenlere burada bir ders bir ibret var. Ýþ-te o cazip görünen meselenin aslý, senin gördüðüngibi hayatý iþkenceye çevirecek bir þeydir..." dedi.Ondan sonra bu tabiri dinlemekte olanlardan birisi-ne dönerek: 'Ýþte gerçek bu!' dedi ve oturduðu yer-den kalkýp odasýna yöneldi. O, odasýna çekilince, ikiarkadaþ: 'Anlatacak baþka rüya bulamadýn mý?' diyebaðýrdýlar. Meðer onlarýn kafasýndan ikinci evlilik ge-çiyormuþ. Benim bir þeyden haberim yok. O zat dabunlara vazgeçmeleri için bir þeyler anlatýyormuþ,benim anlattýðým rüya ise, iþin tuzu biberi olmuþ."

Not: Bu rüya, aynen vâkidir...

Bir Rüya ve Düþündürdükleri

Meydan Okuyanlarýn Sonu

Bediüzzaman dedem diyor ki: "Bil ey Saîd!Nedir bu gurur ve nedir bu gaflet? Nedir bu haþ-met, nedir bu istiðna, nedir bu azamet? Elindekiirade bir kýl kadardýr ve iktidarýn bir zerre kadardýr.Hayatýn söndü, ancak bir parýltý kaldý. Ömrün geç-ti, þuurun söndü, bir ýþýltý kaldý. Þöhretin gitti, an-cak bir an kaldý. Zamanýn geçti; kabirden baþkamekânýn var mý? Biçare! Acizliðine ve fakirliðinebir had var mý? Emellerin nihayetsizdir, ecelin ya-kýndýr. Evet, böyle acz ve fakrýnla, iktidar ve irade-den mahrum bir insanýn ne olacak hâli? Rahmethazineleri sahibi Rahman ve Rahîm olan Yara-dan'a, böyle bir acizlikle, itimad etmek lâzýmdýr.O'dur herkese dayanma noktasý... Odur her zayýfamedet isteme ciheti... ...Eðer elemlerin lezzetlere,ateþin nura, dönmesini istersen, beþ vakitte rükûve secde kancasýyla, gururun hortumunu bük, sýk,baþýný kýr, imaný doldur." (Mesnevi-i Nuriye)

M. Bozdað: "Ýngiliz bayraðý taþýyan Titanic isim-li dev gemi, 2227 yolcusuyla birlikte, Ýngiltere'ninSouthampton Limaný'ndan New York'a gitmek

54

55

üzere yola çýkmýþtý. Gemiyi yapanlar: 'Titanik batý-rýlamaz.' diyorlardý. Bazý gazetelerin sayfalarýnda vepek çok insanýn dilinde (hâþa!) Titanic'i Tanrýnýn bi-le batýramayacaðý iddialarý, ahmakça ve firavuncadolaþýyordu. Gemi daha ilk yolculuðuna çýktýðý, 14Nisan 1912 günü bulutsuz bir akþam vaktinde, birbuz daðý ile çarpýþtý. Feci kazada 1522 kiþi dondu-rucu sularda kaybolmuþtu. Geminin batmayaca-ðýndan emin olan yapýmcýlarý, bütün yolculara ye-tecek kadar botu gemiye yüklemeyi gereksiz bul-muþlardý. Bu trajik kazanýn getirdiði kaybýn büyük-lüðü, insanlýðýn kalbinde derin bir iz býrakmýþtýr.Oysa tarih, benzeri meydan okuyuþlardan doðandaha pek çok kitlevî veya ferdî göz yaþartýcý felâket-lere þahitlik etmiþtir," diyor bir kitabýnda.

Bir baþka meydan okuma hikâyesi; müthiþ biryaðmur, sahildeki ilçeyi kuþatmýþtý, topraklar selolup denize akýyordu. Ýlçenin zengin ailesinin gu-rurlu oðlu, olup bitenlerle ilgilenmeksizin otomobi-lini sulara doðru sürdü. Ýnsanlar baðýrarak kendisi-ni uyardýlar: "Geçme, sel geliyor, ölebilirsin!" Kü-çümseyici sözler sarf eden delikanlý, müziðin sesi-ni iyice yükseltti ve gaza bastý, egzoz gürültüsüyleuzaklaþtý. Otomobili iki gün sonra çamura gömül-müþ halde buldular ama delikanlýnýn cesedine ula-þýlamadý...

Cenab-ý Hak gurur ve kibirden asla hoþlan-maz. Kendi kulluðumuzun acz ve fakrýmýzýn her anþuurunda olmamýz gerekir...

Meydan Okuyanlarýn Sonu

Açgözlülük

Peygamber Efendimiz (s.a.s.) insanýn hýrsýný veaç gözlülüðünü anlatýrken vadiler dolusu imkânasahip olsa bile baþka vadiler arzulayacaðýný, onungözünü ancak topraðýn doyuracaðýný ifade ediyor.Senâî amcam "Göz çukuru ve bir avuç toprak"baþlýklý yazýsýnda diyor ki; hâlinden, yoksul olduðuanlaþýlan bir adam, deniz kenarýnda oltayla balýktutuyordu. Oradan geçmekte olan ülkenin padiþa-hý bu gariban adamla ilgilendi ve ona: "Oltana benburada iken ilk takýlan þey ne olursa sana onunaðýrlýðýnca altýn vereceðim." dedi. Biraz sonra olta-ya takýla takýla ortasý delik bir kemik takýldý. Hü-kümdar: "Ne yapalým, kýsmetin bu kadarmýþ, olta-na aðýr bir þey takýlmadý." diyerek, balýkçýyý sarayagötürdü. Saraya varýnca adamlarýna; balýkçýyaelindeki kemiðin aðýrlýðýnca altýn vermelerini em-retti. Kemiði terazinin kefesine koydular, öbür ke-fesine de altýn koymaya baþladýlar. Beþ, on, yirmi,elli… ama kemik yerinden oynamýyordu. Altýnkoymaya devam ettiler, terazinin kefesi doldu taþ-tý ama kemik tarafý yerinden kýmýldamýyordu.

56

57

Bunda bir sýr olduðunu anladýlar. Bir bilgeyi çaðý-rýp bunun hikmetini sordular. Bilge kemiði elinealýp þöyle bir baktýktan sonra þu açýklamada bu-lundu: "Bu kemik açgözlü bir insanýn göz çukuru-dur. Siz bunu tartmak için bütün hazineyi koysanýzyine yerinden oynamaz. Çünkü doymaz. Ama biravuç toprak bunu doyurur." Nitekim bir avuç top-rak alýp terazinin kefesine koydular ve kemik yu-karý kalkýverdi.

Açgözlü adamýn durumuna düþmemek için eli-mizi açýk alýþtýrmalýyýz. Bunun için sadaka, zekât üze-rimize ne düþüyorsa vermenin yanýnda imkânlarýmý-zý eþle dostla paylaþmaya gayret etmeliyiz.

Açgözlülük

Araþtýrma ve Ýslam

Amerikalý John Shuck diyor ki: "Ben aslýnda Al-lah'a ciddi bir þekilde inanýyordum. Allah, benimiçin daima tekti. Peygamberler de onun elçileriydi.Ancak eski dinimin içinde yer alan birtakým yorum-lar beni farklý arayýþlara itti. Ýslam'la karþýlaþýncaonu, eski dinimin bozulmamýþ þekli olarak gördüm.Ýnternette araþtýrmalar yapýyordum ancak edindi-ðim bilgiler birbiriyle çeliþiyordu. 'En iyisi Kur'an-ýKerim okuyayým.' dedim. Ýlk okuyuþumda Kur'an'ýnayetleriyle benim düþüncelerim arasýnda fark bu-lunmadýðýný gördüm. Kur'an ayetleri benim inandý-ðým þeylerin bir izahýydý sanki. Bu benim ilk etapta:'Demek benim inanýþ þeklim doðruymuþ' þeklindebir sonuca varmama sebep oldu. Bir manadaKur'an benim inanýþýmý destekliyordu. OkudukçaÝslamý daha iyi tanýmaya baþladým. Kur'an-ý Kerim-deki temel esas Allah'ýn varlýðý ve birliðiydi. BunuKur'an sürekli tekrarlýyordu. Evet, aslýnda en önem-li nokta da bu olmalýydý. Ben de hayatým boyuncaböyle hissetmiþtim. Kur'an'ý okuduðumda dedim ki:'Benim inandýðým da budur.' Birgün Tudo Üniversi-

58

59

tesinde Ýslam'la ilgili bir konferans düzenlendiðiniduydum. Toplantýdan önce camiye gittim. Ýnsanla-rýn namaz kýlýþýný seyrettim. Konferansa geçtik. Ýs-lam'ý seçen bir Amerikalý konuþuyordu. Onu dinle-yen çok sayýda insan vardý. Ýslam'la ilgilenen baþkainsanlarýn da olduðunu, bu yolda yalnýz olmadýðýmýgörünce gerçekten sevindim. Daha önce Kur'an'ý in-ternetten kaydetmiþtim. Fakat o toplantý da birkaçKur'an meali buldum ve onlarý aldým. Kitaptan oku-mak gerçekten daha güzeldi. Kelime-i þehadeti geti-rerek Müslüman oldum.

Aslýnda Amerikalý gençler arayýþ içindeler. Buarada bir þeye takýlýp kalacak kadar sabit fikirli dedeðiller. Yaþlý olanlar artýk kendileri için hiçbir þe-yin deðiþmeyeceði düþüncesinde olabilirler. Buyüzden ben yaþlýlarýn Ýslam'a gençler kadar açýkolduðunu düþünmüyorum. Hidayete vasýl olma-nýn bilgiyle ilgili olduðunu düþünmüyorum. Bunaihtiyaç hissetme de diyebiliriz. Gençler arayýþlarýnacevap bulmanýn ihtiyacý içindeler..."

Babam, imaný: "Ýnsanýn, imaný elde etmek içiniradesini kullanmasýndan sonra, Allah'ýn kulun kal-binde yaktýðý bir ýþýktýr." diye tarif eder ve sonra:"Ben bunun böyle olduðuna çok defa þahit olmu-þumdur." der.

Araþ t ý rma ve Ýslam

Sýcacýk Karakol

Necmeddin Þahiner amcam "Þahitlerin Dilin-den Bediüzzaman" isimli kitabýnda Malatyalý Sü-leyman Çaðan'ýn anlattýklarýný þöyle naklediyor;bin dokuz yüz elli altý senesinin son günlerinde üçarkadaþ Isparta'ya doðru yola çýkmýþtýk. Yýlbaþý ge-cesi Isparta'ya varmýþtýk. Üç gün bekledik. Ben,devamlý Üstad Hazretlerini göremeyeceðim, diyekorkuyla gizli gizli aðlýyordum. Her gün eve gidi-yorduk. Evin kapýsýnda: "Beni görmek ve ziyaretetmek isteyenler, Risale-i Nur'u okusunlar!" diyebaþlayan mektubunu almýþtýk. Üstad'ýn evine hergittiðimizde kapýda Ceylan Çalýþkan Aðabeyi gö-rüyorduk. Gelip gidenlerle hep o muhatap oluyor-du. Üç günlük bekleme sýrasýnda Bayram YükselAðabeyi de sýk sýk görüyorduk. Üçüncü günün so-nunda Üstad, Bayram Yüksel Aðabeye: "Malatya-lýlar daha gitmemiþler mi?" diye sormuþ. Biz, mer-diven baþýnda bekleþiyorduk. Az sonra Üstad, oheybetli endamýyla merdivenlerin baþýnda gözük-tü. Kýyafeti, Sultan Fatih Türbesinde dua ederkengiydiði kýyafetti. Uzun cübbesinin uçlarý yerlerdesürünmesin diye eteklerini toplamýþtý.

60

61

Halil Erol, kardeþimizin baþýnda müzminleþmiþbir aðrýsý vardý. Doktorlar bu aðrýyý dindiremiyor-du. Zaten kendisine de iki üç ay kadar bir ömrünvar demiþlerdi. Merdivende daha bizler bir þey de-meden, Üstad Hazretleri mübarek ellerini bu has-ta arkadaþýn baþýna koydu baþýný ovaladý, sankimeshetti. Bu arada dudaklarýndan dualar dökülü-yordu. O günden beri bu hasta kardeþimizin ba-þýnda hiçbir aðrý kalmadý. Üstadýn mübarek sima-sýný doya doya ancak on, on beþ dakika görebil-miþtik. Bu arada heyecandan kalbim duracak gi-biydi. Bu heyecan içinde durmadan aðlýyordum,Üstad: "Siz merak etmeyin kardeþlerim, bu insan-lar baþlarýný her tarafa vuracaklar, baþka bir çarekalmayýnca Ýslamiyet'e teslim olacaklar!" dedi.Mübarek ellerini öperek, huzurundan ayrýldýk.

Trenle Afyon, Eskiþehir üzerinden Ankara'yagelmiþ, oradan da Malatya'ya gitmek için trene bin-miþtik. Afyon'da hava çok soðuktu. Namazý kýlmýþ,tren vaktini beklerken soðukta sokaklarda dolaþý-yorduk derken devriye gezen polislerle karþýlaþtýk,polisler; bizden þüphelenip karakola götürdüler."Nereden geliyorsunuz, nereye gidiyorsunuz?" gibisorular sordular. Bu arada dýþarýsý çok soðuktu vebiz üþümüþtük. Ama karakol sýcacýktý, soba yanýyor-du. Bu sayede iyice ýsýndýk. Sonra bizi serbest býrak-týlar. Karakolda geçen dakikalardan sonra trenimi-zin hareket saati de gelmiþti. Ýnsanýn niyeti temizolunca Allah ne kadar güzel neticeler gösteriyordu.

Süleyman Çaðan amcamýn bu hatýrasýnda ib-retlik çok güzellikler var, ayrýca gelecekle ilgili müj-deler de...

Sýcacýk Karakol

Dünya da Böyledir

Bediüzzaman Hazretlerine, Rusya'daki esare-tinden firar ettikten sonra, Ýstanbul'da hizmet edentalebesi, Süleyman Ayaz, hatýralarýnda þunlarý an-latýyor; Üstad birgün: "Süleyman, haydi sinemayagidelim." dedi. Beraberce kalkýp, Alemdar Sine-masýna gittik. Birinci mevkiye bilet almýþtý. Zatenher yerde, hep en iyi yeri seçer ve en lüks yerlereçýkýp otururdu. Ben, Üstad'ýn tam arkasýnda oturu-yordum. Bir müddet filmi seyrettikten sonra ÜstadHazretleri bana döndü ve dedi ki: "Süleyman bufilmden ne anladýn?" "Hiç!" dedim. O zaman bu-yurdu ki: "Süleyman, iþte dünya da böyledir. Ken-disi sabit olmadýðý gibi içindekiler de öyledir. Fâni-dir, durmuyor ve gidiyor. Onun için dünyaya gü-venme, dünya hayatý bu filmden daha kýsadýr. Si-nema perdeleri gibi akýp gidiyor, göz açýp kapayýn-caya kadar geçip gidiyor." Sonra, Sinemadan çý-karak, Divanyolu'na müteveccih yola koyulduk.

Yunan Baþvekili Venizelos, Ýngiliz BaþvekiliLloyd George'dan elli bin kiþilik silah alýyor. Bu si-lahlarla Anadolu'ya taarruz edecekleri sýrada, bir

62

cuma gecesi Bediüzzaman Hazretleri namazdansonra dua ve niyaza baþlamýþtý. O, gece devamlýibadet ve dua ediyor, milletimizin kurtuluþu veÝslâm ordusunun zaferi için yaþlý gözlerle devamlýyalvarýyor: "Ya Rabbi! Senin askerlerin çoktur.Bunlara fýrsat verme" diyordu. Ertesi sabah, benDivanyolu'ndan gazetelerini ve çorbasýný almayaçýkmýþtým. Aldýðým gazeteler Yunan Kralý I. Alek-sandros'u bir maymunun ýsýrdýðýný yazýyordu. Üs-tad bu havadisi görünce sevinerek gülmeye baþla-dý. Bana: "Süleyman bir kalem getir de bu hayva-nýn arkasýndan bir mersiye yazalým!" dedi. Kalemialýp þu mersiyeyi yazdý.

Günümüz diliyle: "Allah'ýn askerlerini kendin-den baþka hiç kimse bilmez." (Müddesir suresi31) "Ýþte o askerlerden bir gâzi þehit, hayvan ne-vindeki mesut ve bahtiyar bir maymundur. Eymesut ve bahtiyar maymun, müminleri memnun;kâfirleri mahzun; Yunan'ý mecnun ve deli eyle-din. Öyle bir tokat vurdun ki siyaset çarkýný boz-dun, Lloyd George'u kudurttun, Venizelos'u ge-berttin. Siyaset terazisinde pek aðýr oturdun kikâfirler ordusunu, zulmün askerlerini, bir hamle-de havaya fýrlattýn. Yüzlerindeki maskeyi düþü-rüp, onlarý bütün dünyaya maskara ettin. Cen-netle müjdelenen (Ashab-ý Kehf'in köpeði Kýtmir,Süleyman aleyhisselamýn karýncasý ve Sâlih aley-hisselamýn devesi gibi) hayvanlarýn yolundan git-tin. Sen de Cennette mesut olacaksýn inþallahçünkü hem gazi, hem þehitsin."

63

Dünya da Böyledir

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

64

Zerreden küreye bütün yaratýlmýþlar Allah'ýnmemuru ve askeridir. Sinekler ve karýncalar tanrýlýkdava eden Nemrut ve Firavun'u öldürdükleri gibidiðer mahlûkat da üzerlerine vazife düþünce yeriyerinden oynatýr, zulüm ordularýný yerle bir ederler.

Bir Daha Ýçmeyeceksin Demedim mi

Necmeddin Þahiner amcamýn "Son Þahitler"isimli kitabýna ara sýra takýlýrým ve çok güzel þeyler-le karþýlaþýrým. Bunlardan Hamdi Saðlamer'inhikâyesi bana cidden enteresan gelir. Ýslamî ölçü-lerin dýþýnda yaþadýðý dönemi anlatýrken diyor ki:"Bir gece rüyada iþret âleminde idim. Yanýmýzauzun boylu, nuranî yüzlü, gayet muntazam, kýzýlsakallý, koyu yeþil sarýklý, çok ciddi ve her hâliylehürmete lâyýk bir adam gelince gayr-i ihtiyarî aya-ða kalktým ve beni o halde görmesinden utandým.Orada, arkadaþlarýmýn arasýndan beni çaðýrdý ve:'Evladým, bu içkiyi bir daha sakýn içme' diye ten-bih etti. Ben de: 'Peki hocam, içmem' dedim. O zatda dönüp gitti. Biz: 'Tamam, hocayý savdýk' der gi-bisinden devam ettik. Biraz sonra o zat tekrar ya-nýmýza geldi. Fakat ne geliþ! O mülayim ve þefkat-li hâli gitmiþ, yerini þiddet ve celâl almýþtý. Hidde-tinden yüzü korkunç bir hal almýþtý. Yine o toplu-luktan yalnýz beni muhatap alarak: 'Ben sana bu-nu bir daha içmeyeceksin demedim mi?' deyip en-seme bir tokat yapýþtýrdý. Ben yüzükoyun topraða

65

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

66

gömüldüm. Nefesim kesildi. Nefes alamýyor, bo-ðuluyordum. Uðraþtým, bir türlü kurtulamadým.Büyük yemin ederek: 'Ýçmeyeceðim' diye baðýra-rak uyandým. Fakat tokadýn yeri çok þiddetli aðrý-yordu. Tam bir hafta tokadýn yeri aðrýdý. Adetaparmaklarýnýn izini ensemde hissediyordum. Böy-le bir tokadýn en hak ettiðim zamanda gelmesi vehayatýmýn akýþýný deðiþtirmesi tesadüfle falan izahedilemezdi.

O tokadýn ikazý ile Müslümanlýða ait meselele-ri sormaya baþladým. Bu sormalar esnasýnda Risa-le-i Nur'a ulaþtým. Fakat Risaleleri pek anlamýyor-dum. Risaleleri okuduðum bir gece rüyamda, nuryüzlü, sarýklý, cübbeli mübarek bir zat, elinde tarifedemeyeceðim bir ýþýk, elimden tutup zifiri karan-lýklarda bilmediðim ve görmediðim yerleri hemgezdiriyor, hem de Risalelerden anlamadýðým yer-leri izah ediyordu. Bu hâl fasýlasýz iki ay devam et-ti. Ben risaleleri anlamaya baþlayýnca o zatý dahagörmedim."

Necmeddin Þahiner, bir müddet sonra Ispar-ta'ya gidip Bediüzzaman Hazretlerini ziyaret ederve rüyasýnda kendisine ders veren zatýn Bediüzza-man olduðunu görür...

Bu ne bahtiyarlýktýr! Bir büyük zat rüyasýna gi-rip içkiden kurtarýyor, bir baþkasý da Kur'an'ýn ha-zinesinden çýkan pýrlantalarla tanýþtýrýyor, hem demanasýný anlamadýðý yerleri izah ediyor...

67

O Halde Müslümansýn

Hsyn Terry, Yunan bir anne ile Arnavut birbabanýn çocuðu imiþ. Kýz kardeþleri Yehova Þahit-leri denilen bir dinî akýma baðlý imiþ... Hsyn beþyaþýndayken Yehova Þahidi ablalarý, onun Yeho-va þahidi olmasý için uðraþýrlarmýþ. Ancak o: "BenYehova Þahidi deðilim ve olmayacaðým!" dermiþ.O zaman kardeþleri ona: "O halde sen Müslüman-sýn" diyorlarmýþ. Hsyn, onlarýn bu tepkisindenMüslümanlýðýn çok kötü bir þey olduðu zannýnakapýlmýþ. Hsyn on yedi yaþýna gelince bir arkada-þý ona Ýslamiyet'ten bahsetmiþ ve onu Kur'an'la ta-nýþtýrmýþ.

Hsyn'in Ýslamiyet'le ilgili medyadan duyduðuþeyler hep terör ile ilgiliydi. Bu yüzden Kur'an-ý Ke-rimde teröre destek veren bir kelime veya ifadearadý ama bulamadý. Bilakis: "Bir insaný öldüren,bütün insanlarý öldürmüþ gibidir." ayeti ile karþýlaþ-tý. Kur'an'da sevgi, barýþ, Allah'a ibadet gibi pekçok ifadenin geçtiðini görmüþtü. Bu kelimelerinifade ediliþ þeklinden etkilenmiþti. Orada yer alanifadelerin bir bölümünü not aldý.

68

Hsyn, ateist geçen lise yýllarýnýn sebeplerinianlattýktan sonra diyor ki: "O dönemde okul çev-resinde sanatçýlar vardý. Sürekli yaptýklarý eserlerleövünür: 'Yarattým' þeklinde gururlu ifadelerle ken-dilerini anlatýrlardý. Bu tavýrlarý canýmý sýkýyordu.Düþündüm. Beni ve etrafýmdakileri yaratan biri ol-malýydý. Çünkü ben, bir þey yaratamýyordum. As-lýnda size þunu rahatlýkla söyleyebilirim ki beni te-mel manada Ýslam'a bu þekildeki düþüncelerimyönlendirdi. Ýslam'a girmeme vesile olan þeylerinbaþýnda, yaratýlmamýn bir sebebi olmasý gerektiði-ni düþünmem ve bu doðrultuda geliþen ibadet et-me duygusuydu diyebilirim.

O sýrada pek çok öðrenci gibi ben de part-timeçalýþýyordum. Bir film setinde iþ bulmuþtum. Sette,Ömer adýnda Müslüman birisiyle tanýþtým. Ömer,bana Ýslam dini hakkýnda bazý bilgiler verdi. Bun-lar üzerinde düþünüp yorumlamaya baþlayýncagönlüm Ýslam'a daha fazla ýsýndý. Sonra farklý yer-lerde çalýþmaya baþladýk ama birbirimize telefonnumaralarýmýzý verdik. Aradan iki yýl geçti. Bir gündurup dururken Ömer düþtü aklýma, onu aradýmfakat bulamadým.

Üniversite kaydý için okula gittiðimde okulunetrafýnda çeþitli gruplarýn öðrencilere davalarýnýanlattýklarýný gördüm. Bir kenarda da 'Ýslam bura-da' diye bir tabela gördüm. Baktým ki Ömer deorada... Müslüman Öðrenciler Derneði adýnda birsivil toplum kuruluþu oluþturmuþlardý. Ömer'ledostluðumuz ilerledi, bana zaman içinde Ýslam'ý

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

çok anlaþýlýr bir þekilde izah etti. Namazý, orucuanlattý. Nasýl temizleneceðini yani abdesti gusulüöðretti. O sýralar benim için kuru bir bilgiden iba-ret olan bu ibadetler ve manalarýný, bir müddetsonra daha iyi anlar hale gelecektim. Onlarýn an-lattýklarýna göre namaz; Allah'a kalbini açmaktý.Yalnýz kaldýðýnda, secdeye baþýný koyup iþlemiþ ol-duðun hatalar için aðlamaktý. Namaz en güzel duaidi. Sonunda denemeye karar verdim. 'Bir dene-yeyim. Problem olursa býrakýrým' diye düþündüm.Ben sabrýn ne olduðunu Ýslam'la öðrendim. Bellibir mücadeleden sonra 'Allah, artýk kalbimde' di-yorsunuz. Ýnsanýn sonsuza kadar var olmak arzusuvar. Ýslamiyet, cenneti böyle bir hayat için, imanedenlere vaad ediyor. Kabirde ne var, mahþerdene var, cennette ne var, hepsini hiçbir dinde olma-dýðý kadar detaylý bir biçimde anlatýyor. Kur'an-ýKerimi her okuduðumda yeni þeyler öðreniyorum.Bunun da ötesinde insan olduðumu daha fazla id-rak ediyorum."

Hsyn aðabeyime ebedî saadetler dilerim...

O Halde Müslümansýn

69

70

Ýnayet O'ndandýr

Sahabelerden Ebu Umame el Bahýlî anlatýyor.Resul-ü Ekrem (s.a.s.) Efendimiz her vesile ile duaederdi. Biz bunlardan bir kýsmýný ezberledik, birkýsmýný ise ezberleyemezdik. Bir gün: "Ya Resulal-lah (s.a.s.), siz çok dua ediyorsunuz. Bunlar aklý-mýzda kalmýyor." dedik. Bunun üzerine Resul-üEkrem (s.a.s.): "Size bu dualarýn hepsini toplayanbir dua öðreteyim mi?" dedi ve bize þu duayý tav-siye etti: "Ýlâhî, ben, Peygamberin Muhammed'in(s.a.s.) Senden istediði bütün hayýrlý þeyleri Sen-den isterim. O'nun (s.a.s.) Sana sýðýndýðý bütünkötü iþlerden de sana sýðýnýrým. Yardým ancakSenden beklenir, dünya ve âhirette istenilecek þe-ye ulaþtýracak Sensin. Hakimane tasarruf da kâmilkuvvet de ancak Allah iledir. Kuvvet ve kudret an-cak Allah'ýn inayeti iledir."

Efendimiz (s.a.s.) maruf olan güzelliklerden hiç-bir þeyin küçük görülmesini de istememiþtir... Semi-ne abla ve Senaî amcam "Her Güne Bir Dua" isim-li kitaplarýnda þöyle diyorlar: "Cennet bir sürprizlerdiyarýdýr. Bizi hangi amelimizin kurtaracaðý da belli

Ýnayet O’ndandýr

71

deðildir; o da bir sürprizdir. Bazen dudaðýmýzda be-liren bir tebessüm goncasý, karþýmýzda bütün ümit-leri hazanla sarsýlmýþ birisine öyle bir inþirah baharýyaþatýr ki onun karþýlýðýný biz âhirette Cennet Bah-çeleri olarak görürüz. Öyleyse iyiliklerden hiçbirini,ama hiçbirini küçük görmek doðru deðildir. Velev kibu iyilik kovadaki suyu bir baþkasýnýn kabýna bo-þaltmak kadar küçük bile olsa..."

Yeni Müslüman olmuþ bir abla, tebessüm et-menin sadaka vermek gibi sevap kazandýrdýðýnýöðrenince, insanlarýn karþýsýna çýkarken komik birþey düþünerek ve mutlaka gülümseyerek çýkmayýkendisine prensip edinmiþ ve bu sünnetin çok fay-dasýný görmüþ. Ayný þekilde Eren amcam da Vati-kan'da master çalýþmasýný yaparken gülümsemeyidevamlý kendisine bir þiar edinmiþ ve oradaki in-sanlarýn dikkatini çekmiþtir. Sebebini soranlara dabunun Muhammed aleyhisselamýn bir tavsiyesi ol-duðunu söylemiþ ve onlarýn hayret ve hayranlýðýnýkazanmýþtýr.

Mayýn Tarlasý

Benim ehl-i kerem bir amcam var, çok iyi te-nisçidir, aslýnda bu onun için bir baba mesleðidir.Bir mektup göndermiþ bakýn neler diyor.

Mübarek kandilinizi tebrik ederim. Bu sabahnamazdan sonra bir rüya gördüm. Biraz þifreli birþeydi. Gece Ýstanbul'da yolumuzu þaþýrýyoruz vebir tarlaya giriyoruz. Ayaðýma bir þeyler takýlýyor.Bakýyorum ki mayýn tarlasýndayýz. Fark ediyorumki yerde iki tane kimsesiz bebek var. Ama çok hu-zurlu uyuyorlar. Daha sonra biraz ileride battani-yelerin üstünde uyuyan dört çocuk görüyorum.Onlarýn yanýna gidiyorum ve birisinin baþýný okþu-yorum. Uyanýnca hafifçe ismini soruyorum. Marifdiyor. Öbür kardeþlerinin isimleri de Davud, YavuzTürk ve Üstad imiþ... Öbür iki bebek de kardeþleriimiþ, ama onlarý kurtlara býrakmýþlar; fakat her ne-dense kurtlar yememiþ. Baþlýyorum aðlamaya veuyanýyorum. Rüyasýný anlattýktan sonra babamatabirini sormuþ…

Bunun tabiri açýk deðil mi? Ýster Ýstanbul, ister-se Hamburg olsun ne fark eder. Neslimiz mayýn tar-

72

73

lalarýnýn içinde, kurda kuþa yem olmakla karþý kar-þýya deðil mi... Bize, eðitim gibi bir vesile lâzým kionlarý milletimizin ve Üstad'ýn Davudî sesi ile toplu-mun, toplumlarýn katmanlarý arasýndan çýkarýp özü-müze ve kökümüze lâyýk bir þekilde yetiþtirelim.

Mayýn Tar lasý

Anitalardan Geri Kalmayalým

Çok kahraman ablalarýmýz var. Bunlardan bi-risi de Selma ablam... Kendisinden dinlediðim birhadiseyi size naklediyorum.

Polonyalý Anita, on yaþýndan itibaren hep Ma-rakko'lu Müslümanlar içinde bulunmuþ. Onlarlakaynaþmýþ... Bir gün Marakko'lu bir haným sohbe-timize geldi. Sohbetimizi beðenmiþ olacak ki: "Haf-taya bu sohbet'e Polonyalý bir arkadaþýmý da geti-receðim." dedi. Gerçekten bir sonraki hafta Ani-ta'yý getirdi. Ama Anita durmadan dinler arasý mu-kayeseli sorular soruyor, sonra da cevaplarý ölçüptartýyordu. Memnun olduðunu, gülümseyerek"Haftaya yine geleceðim!" demesinden anladýk.

Ýkinci geliþinde de bir soru ile baþladý iþe. Soruve cevaplarla dopdolu geçen iki aylýk sohbetler-den sonra bir gün dedi ki: "Ben iki ay boyuncadurmadan sorular sordum ve güzel cevaplar al-dým. Bunun yanýnda sizin samimi davranýþlarýnýzýda takip ettim. Sizin samimiyetiniz çok hoþumagitti. Onun için, ben de sizin gibi olmak istiyorum.

74

Artýk kararýmý verdim, bana yardýmcý olunuz."Kendisine yardýmcý olundu.

Aslýnda Ýslamiyet evrensel bir din olduðu içinisim deðiþtirmesine gerek olmadýðý halde kendi is-teði ile elimizde bulunan isim kitabýndan Sara Ne-dime isimini seçti ve "Ben Sara Nedime ismini al-mak istiyorum." dedi.

Fakat babasý bunu duyunca çok hakaret etmiþ.Hatta vücuduna þeytan girdi diyerek kendi dinadamlarýna götürmeye kalkmýþ. Sara aðlayarak bi-ze geldi onu sakinleþtirdik. Sonra memnun ve hu-zurlu olarak gitti.

Orucunu tuttu. Bir Türk genciyle niþanlandý.Ona: "Ýleride aile reisi olacaksýn, ben Ýslamiyet'teseni geçersem senin aðýrýna gider. Ýslamiyet'i iyiöðren ve yaþa" diyor. Çünkü kendisi çok çabuk öð-reniyor ve çok iyi yaþýyor...

Ýþte böyle, bir de az kalsýn unutuyordum. Duy-duðuma göre bazý amcalar ve bazý ablalar "Bura-ya niçin geldik? Ne iþimiz var buralarda?" gibi söz-ler söylüyorlarmýþ. Eðer siz buralarda olmazsaydý-nýz, bu Anitalar ile kim ilgilenecekti? Onlarýn ara-yýþlarýna ve bu husustaki sorularýna kim cevap ve-recekti? Kaderin sizi buraya sevk ediþini hâþâ ma-nasýz mý zannediyorsunuz? Sizler niyetlerinizi tas-hih ederek, sadece üzerinize düþeni yapmaya çalý-þýnýz yeter. Unutmayýn hak ve hakikatýn müþterile-ri sizleri bekliyor...

75

Anitalardan Geri Kalmayalým

Ahirette Ýlk Sorulacak Soru Namaz Olacaktýr

Bin dokuz yüz yetmiþ yedilerde Chicago'dahýzlý bir delikanlýlýk dönemi yaþayan Saalik diyorki: "O dönem Amerikalýlar arasýnda çeteler çokönemli bir yer tutmaktaydý. Belki anlaþýlmasý güçama çete mensubu olmak, birçok gencin rüyalarý-ný süsleyen bir idealdi. 'Chicago'da uyanýþlar' isim-li bir grup vardý. Çok organize çalýþýyorlardý. Baþ-ka çetelere benzemiyorlardý. Çok soðukkanlý görü-nüyorlardý. Merak edip araþtýrmaya baþladým.Çevrelerindekilere: 'Altý þartý biliyor musunuz?Anahtarlarý biliyor musunuz?' diye soru soruyor-lardý. Merakým iyice artmýþtý. Bunlarýn normal birçete olmadýklarýný anladým. Bunlar isimlerini son-radan 'Mor Amerikalýlar' diye deðiþtirdiler. Bunla-rýn Müslüman olduðu söyleniyordu. Ýçlerinden bi-ri beni tanýdýðý için beni aralarýna kabul ettiler. Ba-na altýn kaplamalý bir amblem verdiler. Biz domuzeti yemiyorduk. Yardýmlaþmaya dikkat ediyorduk.Uyuþturucu kullanmýyorduk. Bin dokuz yüz yetmiþyediden, bin dokuz yüz seksenlerin baþýna kadar

76

77

cuma namazlarýna aksatmadan gidiyorduk. Çün-kü örgüt cumaya gitmeyenleri bünyesinden atý-yordu. Kurallara uymama, atýlma sebebiydi. Ör-gütün lideri, Ceff Ford, bin dokuz yüz seksen üç yý-lýnda telefonla uyuþturucu ticareti organize etmeksuçundan tutuklanarak hapse atýldý. O günlerdebize kendisinden bir telefon geldi, diyordu ki: 'Kar-deþler, o beyaz kitabýmýz var ya okuduðumuz be-yaz kitap, lütfen onu bir kenara býrakýn ve þunu bi-lin ki örgüt lideriniz olan ben, bir peygamber deði-lim. Ancak günahkâr bir kardeþiniz olabilirim.Bundan böyle artýk Kur'an-ý Kerimi elden býrak-mayýn. Sizden tek istediðim Kur'an'ý tedarik edipgerçekleri kaynaðýndan öðrenmenizdir.'

Ford, hapse düþtükten sonra gerçek Müslü-manlarla tanýþmýþ ve Ýslam'ýn gerçek deðerlerini ka-bul etmiþti. Bize çaðrýsýnda diyordu ki: 'Müslümanolun. Peygamber Efendimizden (s.a.s.) sonra baþ-ka kimseyi de peygamber olarak kabul etmeyin.'Örgüt liderinin hapiste olduðu bu dönemde ben,altmýþ beþ kiþilik bir grup kurmuþ ve çete reisi ol-muþtum. Bize gerçek Ýslam yansýmadýðý için, uyuþ-turucu ticaretinin yanlýþ olduðunu düþünmüyor-dum. Hapse düþtüm. Altmýþ beþ kiþilik çetem yaka-lanmýþtý. Ömür boyu hapse mahkûm edildim. Al-lah'a bol bol dua ettim. Çok aðladým ve Allah'tanyardým etmesini diledim. Bir ara namazý býrakýpkumar oynamaya ve antrenmanlarla vakit geçir-meye baþladým. Fakat hiçbiri namazýn yerini alamý-yordu. Ýçimdeki boþluðu baþka bir þey dolduramý-

Ahirette Ýlk Sorulacak Soru Namaz Olacaktýr

yordu. Ramazan gelince namaza ve oruca baþla-dým. Bin dokuz yüz doksan bir yýlýndan beri hiçbirorucumu ve namazýmý kaçýrmadým. Allah-ü Tealabeni bu dünyadan kopardý hapse koydu. Hapisiçerisinde de ayrý bir hapse koydu. Bütün bu sýkýn-tý üstü sýkýntýlar, benim ve bazý arkadaþlarým için Al-lah'a giden yolu aydýnlatan ýþýklar oldu. Anladýk kio yalnýzlýklar içinde bizi Ýslam bekliyordu. Neticedeher zaman olduðu gibi Allah'ýn plâný galip geldi.Savcý ile yedi buçuk sene üzerine anlaþtýk. Zaten al-tý buçuk sene yatmýþtým. Bir sene sonra hürdüm.

Eve döndüðüm zaman, yakýnlarým hayatýmakaldýðým yerden devam edeceðimi zannediyorlardý.Fakat bilmedikleri bir þey vardý. Ben Allah'a yönel-miþtim. Herkes hapisten çýkýþýmý kutlarken ben iseiçten içe beni hapse yollayan ve hapsi benim içinbir okula dönüþtüren Kudrete teþekkür ediyordum.Kendi kendime bundan böyle Rabbimin hoþunagitmeyecek iþlere karýþmama hususunda verdiðimsözleri sýk sýk hatýrlýyordum. Artýk daha önce çetem-le birlikte yönettiðim sokaklarda insanlara Ýslam'ýanlatýyordum. Bir zamanlar 'Bar' olarak kullandýðýmyeri küçük bir mescit haline getirdim. Hatta cumavakitlerinde bu küçük mescitte hutbe vererek insan-larý iyiye, güzele ve doðruya çaðýrmaya baþladým.Her Müslüman, namaza ihtiyacý olduðunu hisset-melidir. Günde beþ defa Allah ile randevumuz var.Peygamber Efendimiz (s.a.s.) buyurmuþtur ki: "Ahi-rette ilk sorulacak soru namaz olacaktýr." Saalik am-cama hayýrlý hizmetlerinde baþarýlar dilerim.

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

78

Ýyi ki Gelmiþler Dedirtelim

Amcam anlatmýþtý: "Yeni taþýndýðým evdeki Al-man komþularýmla henüz tanýþmamýþtým. Bir güneve dönerken baktým aðýr yüklerle yukarý çýkýyor-lar, hemen selam verip, kendilerine yardýmcý ol-dum. Epeyce aðýr eþyalarý vardý. Birkaç gün sonrabaktým kapýmýz çalýnýyor. Kapýyý açýnca o komþu-larýmýzý buldum karþýmda. Elinde benim için alýn-mýþ bir hediye vardý. Hemen içeriye buyur ettim.Hoþ beþten sonra onun da benim gibi hukukçu ol-duðunu öðrendim. Adliyede görevli idi. 'Ýþler nasýlgidiyor?' diye beylik bir soru sordum. Komþum:'Sorma, bazý durumlar çok üzücü; insan ne diyece-ðini bilemiyor. Bakýnýz bir olay anlatayým. Uyuþtu-rucuya bulaþmýþ genç bir aile var. Karý, koca ikiside baðýmlý. Bir de çocuklarý olmuþ. Anne, babauyuþturucu alýnca, çocuk da istemiþ. Onlar kafayýbulunca çocuk da baðýra çaðýra uyuþturucu iste-miþ. Susturamamýþlar, babasý çocuðu almýþ duva-ra vurmuþ, yine aðlayýnca kaldýrýp yere vurmuþ.Çocuk susmuþ. Bunlar da sýzýp kalmýþlar. Öbürgün ayýlýnca anne bakmýþ çocuk ölmüþ. Kadýn in-

79

tihara kalkýþmýþ... Adam ne yapacaðýný þaþýrýp kal-mýþ! Sonumuz nereye varacak?' dedi."

Biz, Avrupa'da yaþayanlar, bunu sadece ora-nýn yerli halkýnýn problemi olarak göremeyiz. Çün-kü sadece Almanya'da hapishanelerde yirmi beþbin Türk genci var. Nedir bunlarýn suçu? Uyuþtu-rucudan gasba varýncaya kadar pek çok suç sebe-biyle hapiste yatýyorlar…

Ýnsanlarýmýzýn önce, özlerine ve köklerine bað-lý olarak dillerini ve dinlerini öðrenip ahlâki fazilet-lerle bezenmesi gerekiyor. Sonra da yaþadýklarýtoplum içinde örnek insan olmalarý ve Anado-lu'daki güzellikleri buraya taþýmalarý buradaki in-sanlara: "Bunlarýn buraya gelmesi ne iyi oldu!" de-dirtme þuuru verme anlayýþýnda bulunmalarý te-min edilmelidir.

Bir þeyin dert ve sancýsýný çekenlere Allah, biryol gösterip, çözümünü ilham eder. Küçük küçükdahi olsa, imkânlar bir araya getirilip kurumlaþmasaðlanýrsa, inþaallah pek çok problemin üstesin-den gelinecektir.

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

80

Mert Bir Milletle Savaþtýnýz, Ýftihar Ediniz

Çanakkale gezileriyle meþhur, adeta savaþ bil-gileri üzerine üstad olmuþ, Ýsmet amcam bir kitapyazmýþ... Kitabýn ismi de "Þefkat Kahramaný Anne-ler" ama biz küçük ve bücürüz ya... Biz hiç büyü-meyiz ya... Onun için akýl edip: "Þu Abdurrah-man'a bir kitap imzalayayým." demek asla ve kat'aaklýndan geçmemiþ... Olsun, geç de olsa, bu bizimkulaðýmýza kadar geldi... Meseleyi biraz araþtýrýncaanladým ki Ýsmet amcam bir daha kitap yazmayatövbeli... Hem de "Tövbeler, tövbesi olsun!" diye-rekten. Çünkü o, bu iþi futbol takýmý kurmak gibibir þey zannetmiþ. Azýcýk bana danýþsaydý, benimbaþýma neler geldiðini anlatýrdým.

Her þeye ragmen kitabý aldým, okuyunca daçok beðendim... En beðendiðim iki bölümdenkendimce aktarmalar yapmak istiyorum. OðluEnes'i Efendimize (s.a.s.) hizmet etmesi için him-met eden Ümmü Süleym (Rümeysa) gibi, hayatarkadaþýný eðitim hizmetlerine vakfeden Hatice, âliheyete bir pusula gönderip þu notu yazmýþ: "Yusuf

81

benim canýmdýr. Kocam namusumdur. Varlýðýmona emanettir. Ama çocuklarýmýn ve gelecek nesil-lerin varlýðýnýn tehlikeden kurtulmasý için imdadý-mýza koþan bir hizmete kocam feda olsun. Ben deonu vakfetmek istiyorum. O vakýftýr, onu Allah yo-luna adadým."

Fransýz Generali Bridges, Çanakkale Savaþla-rýnda bir kolunu bir ayaðýný kaybetmiþ, fakatFransýzlara: "Türkler gibi mert bir milletle savaþtý-ðýnýz için iftihar edebilirsiniz." demiþtir. Bu gene-ral bir hatýrasýný þöyle anlatýyor: "Hiç unuta-mam... Yaralýlar ve ölülerin arasýnda dolaþýyor-duk... Yerde bir Fransýz yatýyordu, bir Türk aske-ri kendi gömleðini yýrtmýþ onun yaralarýný sarýyor,kanlarýný temizliyordu. Tercüman vasýtasý ile sor-dum: "Niçin öldürmek istediðin askere yardýmediyorsun?" Mecalsiz haldeki Türk askeri þu kar-þýlýðý verdi: "Bu Fransýz yaralanýnca, cebindenyaþlý bir kadýn resmi çýkardý. Bir þeyler söyledi.Ne söylediðini anlamadým ama her halde anne-sinin resmiydi. Benim kimsem yok. Ýstedim ki okurtulsun, anasýnýn yanýna dönsün." Bu asillikkarþýsýnda hüngür hüngür aðlamaya baþladým.Bu sýrada emir subayým, Türk askerinin yakasýnýaçtý. O anda gördüðüm manzara karþýsýnda ya-naklarýmdan süzülen yaþlarýn donduðunu hisset-tim. Çünkü Türk askerinin göðsünde bizim aske-rinkinden çok daha aðýr bir süngü yarasý vardý vebu yaraya bir tutam ot týkamýþtý. Az sonra ikisi deöldü."

82

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

Ýþte böyle birçok ibret verici olayla süslü bu ki-tap, su gibi akýcý diliyle bir çýrpýda okunacak güzel-likte bir kitap... Ýsmet Macit amca; ellerine saðlýk...Çok güzel bir derleme olmuþ. Yeni eserler için kol-larý sýva... Zaten çok güzel þiirler yazdýðýný da biliyo-rum. Bana imzalamasan da fark etmez. Yeter ki senyazmaya bak.

Mert Bir Milletle Savaþtýnýz, Ýftihar Ediniz

83

84

Çatlak Kova

Bugün sizlere iki sene önce Hasan Eriþ amca-mýn bana gönderdiði bir hikâyeyi nakladeceðim.Ümit ederim ki siz de benim gibi ders alýrsýnýz buhikâyeden. Aslýnda her sýkýntý ve musibet gibi gö-rünen þeyin ayný zamanda müthiþ bir fýrsat oldu-ðunu kavrayabilsek çok kazançlý çýkacaðýz. Amameselelere hiç o tarafýndan bakamýyoruz…

Hikâye þöyle; Hindistan'da bir sucu, boynunaastýðý uzun bir sopanýn uçlarýna taktýðý iki büyükkovayla su taþýrmýþ. Kovalardan biri çatlakmýþ.Saðlam olan kova her seferinde ýrmaktan patronunevine ulaþan uzun yolu dolu olarak tamamlarken,çatlak kova içine konan suyun sadece yarýsýný eveulaþtýrabilirmiþ. Bu durum iki yýl boyunca her günböyle devam etmiþ. Sucu her seferinde patronu-nun evine sadece bir buçuk kova su götürebilirmiþ.Saðlam kova baþarýsýndan gurur duyarken, zavallýçatlak kova görevinin sadece yarýsýný yerine getiri-yor olmaktan dolayý utanç duyuyormuþ. Ýki yýlýnsonunda bir gün çatlak kova ýrmaðýn kýyýsýnda su-cuya seslenmiþ. "Kendimden uyanýyorum ve sen-

Çatlak Kova

85

den özür dilemek istiyorum." "Neden?" diye sor-muþ sucu. "Niye utanç duyuyorsun?" Kova cevapvermiþ: "Çünkü iki yýldýr çatlaðýmdan su sýzdýðý içintaþýma görevimin sadece yarýsýný yerine getirebili-yorum. Benim kusurumdan dolayý sen bu kadarçalýþmana raðmen, emeðinin tam karþýlýðýný alamý-yorsun." Sucu þöyle demiþ. "Patronun evine döner-ken yolun kenarýndaki çiçeklere bakmaný istiyo-rum." Çatlak kova patikanýn bir tarafýnda bir sürüçiçek görmüþ. Kova sucuya: "Bunun anlamý ne-dir?" demiþ. Sucu kovaya: "Yolun sadece seni taþý-dýðým tarafýnda çiçekler olduðunu ve diðer kovayýtaþýdýðým tarafta hiç çiçek olmadýðýný fark ettin mi?Yolun senin tarafýnda kalan bölümüne çiçek to-humlarý ektim ve her gün biz ýrmaktan dönerkensen onlarý suladýn. Ýki yýldýr ben bu güzel çiçekleritoplayýp onlarý patronumun evine götürüyorum vepatronum çok mutlu oluyor. Sen böyle olmasay-dýn, bu evde bu güzellikler yaþayamayacaktý."

Hepimizin kendimize özgü kusurlarý vardýr. As-lýnda hepimiz de birer çatlak kovayýz. Kusurlarýnýz-dan korkmayýn. Onlarý sahiplenin. Onlardan da iyiþeyler elde etmeye çalýþýn. Her þeyi Allah yaratýr.O'nun yarattýklarý da ya doðrudan doðruya veya ne-ticeleri itibariyle güzeldir. Bize düþen bu güzelliklerikeþfedip lehimize çevirmenin çaresini aramaktýr…

86

Düþünen Ýnsanlar Ýslam Diyor

Kansaslý Kyle diyor ki; lisede dinler tarihi der-sindeydik. Mr. Bringel adlý öðretmenimiz Ýslam ko-nusunu iþlemekteydi. Bu benim için bir kapýyýhem açtý hem de kapattý. Bize beþ dakika içindeÝslâm'ýn beþ þartýný saydý ve ondan sonra da: 'Ga-liba, bir de altýncý þartý varmýþ, o da cihatmýþ.' de-di. Bin dokuz yüz doksan altý yýlýnda yani ben yir-mi üç yaþýndayken üniversitede bir danýþma ma-sasý gördüm. Masalarýndaki broþürlere baktým. Ýs-lam'da kadýnýn statüsü konulu bir bir broþür dikka-timi çekti. Çünkü ben her zaman kadýn haklarý sa-vunuculuðu yapmýþýmdýr. O broþürü alýnca birkaçbroþür daha verdiler elime. Derse gittim, onlarýders sýrasýnda okumaya baþladým. Yazýlar ilginçti.Ben aslýnda oldum olasý hakikatý arýyordum. 'Biryaratýcý var mý, yok mu? Ben niçin buradayým?' gi-bi sorular benim sürekli üzerinde düþündüðüm ko-nulardý. Bu broþürler benim için gerçekten sürprizolmuþtu. Aldýðým broþürler arasýnda bir toplantý ta-rihi ve bir davetiye olduðunu gördüm. Din konu-þulacaktý. Gitmeye karar verdim. Oraya vardýðým-

87

da namaz kýlýyorlardý. Onlarý seyrettim. Namazdansonra beni kütüphane bölümüne götürdüler. Bensordum onlar cevapladý. O gece yaklaþýk üç saatorada kaldým. Ertesi akþam yine gittim. Bu seferde üç saat kaldým.

Üçüncü gece yine gittim. O gece eve dönerkenartýk Ýslam'ý kendim için uygun bir din olarak gör-meye baþladýðýmý hissettim. Müslüman olmak iste-diðim halde Kur'an-ý Kerimden tek bir kelime bileokumamýþtým daha. Buna raðmen Kur'an'a inaný-yordum. Bunu açýklayamýyordum. Bu durum ba-na Kur'an'ý anlatanlarýn samimiyetinden mi, yoksanezaketinden mi kaynaklanýyordu bilmiyordum.Ama beni kendi dinlerine dâhil etmeye çalýþtýklarýyönünde bir hisse hiç kapýlmadým. O hafta peþ pe-þe üç rüya gördüm. Hepsi birbirinin aynýydý. Müs-lüman cemaatin bir ferdi olarak görüyordum ken-dimi. Daha önce hayatýmda ayný rüyayý üç defapeþ peþe gördüðümü hiç hatýrlamýyorum. Dördün-cü gün de ayný rüyayý görünce: 'Ben buna inaný-yorum ve inanmama raðmen bundan ömür boyukaçamam.' dedim. Aslýnda bu benim için gerçek-ten sýra dýþý bir durumdu. Çünkü uzun yýllardýr ate-ist olarak yaþamaktaydým. Eski dinimden vazgeç-tiðimde aþaðý yukarý on üç yaþýmdaydým. Müslü-man olmaya karar verdiðim gün, bir an için bileçevremin ne düþüneceðini aklýma getirmedim.Sonradan Müslüman olan insanlarýn büyük ço-ðunluðunun Ýslam'ý kabul ediþ sebeplerini, düþü-nen insanlar olmalarýna baðlýyorum. Öyle insanlar

Düþünen Ýnsanlar Ýslam Diyor

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

88

ki yaratýlýþ ve Allah konularýyla ilgili sorularda sü-rekli çýkmaz içindeler. Ancak bu arayýþlarýnda çokiçten ve samimi insanlar Ýslam'ý tanýdýklarýnda dakabul edecek kadar hazýrlar. Eðer bir insan sami-miyse ve arayýþ içindeyse o insan bu devirde Ýs-lam'ý bulan insandýr. Ýslam'la tanýþma imkânýna sa-hip olan talihli insanlar, Ýslam'ý bulunca gerçekmutluluðu yakalýyorlar. Çünkü Ýslam, yaþanmasýçok kolay bir din. Mantýklý ve kendisiyle barýþýk in-sanlara alternatif bir hayat sunuyor, huzur veriyor.

Annemle babam bir defasýnda: 'Namaz kýlýyor-sun ama bir sürü hata yapýyorsun.' dedi. Ben decevap olarak dedim ki: 'Ben hata yapabilirim amanamaz bir tedavidir. Tedavi ise bir süreçtir.'

Cenab-ý Hak'tan Kyle amcama bu yeni yolun-da baþarýlar vermesini dilerim.

Tam Bir Þevk Ýnsanýydý

Rahmi Erdem amcam, Avukat Bekir Berk içinlügatinde "mazeret" kelimesi yoktu, der. Zaten ma-zeret üretenlerle çalýþmasý da mümkün deðildi. Bir-gün Malatya'dan Ýstanbul'a uçakla hareket etmeküzere iken uçaða binmekte olan pilotlardan namaziçin beþ dakika izin istedi. Hemen oracýkta uçaðýnkanatlarý altýnda, yolcularýn hayran bakýþlarý ara-sýnda kýldýðýmýz o akþam namazýnýn tadýný hiç unu-tamam. Bekir Berk, tam bir þevk insaný idi. BazenTatvan- Bitlis arasýndaki yirmi beþ kilometrelik yo-lu, kar temizleme ekiplerinin refakatinde yedi-sekizsaatte ancak alýr, mahkemeye öyle yetiþirdik.

Bir defasýnda Muþ davasýndan çýkmýþtýk. Muþeþrafýndan Demokrat Parti milletvekilliði yapmýþGýyaseddin Emre Beyin babasý Þeyh Maruf Efen-diyi ziyarete gitmiþtik. Bir sedirde yatýyor ve songünlerini yaþýyordu. Oðluna, bizleri sordu: 'Bunlarkim? Ben bunlardan sahabe kokusu alýyorum!' de-di. Gýyaseddin Bey bizi tanýttý ve Bekir Berk'tensenâkârane bahsetti. Bilhassa Yassýada'daki mü-dafaalarýndan bahsetti. Gýyaseddin Bey de Yassý-

89

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

90

ada'da yatanlardandý. Avukat Bekir Berk'in omahkemede ruhlara inþirah ve ümit veren müda-faalarýný dinlemiþti. Þeyh Maruf Efendi, yattýðý yer-den 'Allah'ýn emri (kýyamet) gelinceye kadar bir ta-ife yeryüzünde hakký tutup kaldýrmaya devamedecek' hadis-i þerifini okuyarak 'Ýþte siz, bu asýrdabu manaya mazharsýnýz!' diyerek bize iltifat etti.

Hasan Coþkun diyor ki: "Bir akþam vakti Ýstan-bul'dan yola çýktýk. Sabaha doðru Çankýrý'ya indik.Mahkeme baþladýðýnda ben biraz dinlenmek içinarabada kalmýþtým. Bekir Aðabey mahkemeye tekbaþýna girmezdi. Kardeþlerden mutlaka bir þahs-ýmanevî oluþtururdu. Þahs-ý manevîden kuvvet alý-yordu. Salonda beni göremeyince dönüp geldi."Nerdesin kardeþim?" dedi. "Hemen abdest al vemahkeme salonuna gel!" Abdest alýp dinleyicilerkýsmýna geçtim. O zaman anladým ki, kendisimahkemeye hiç abdestsiz girmezdi. Davalara, biribadet vecdi içinde gidiyordu. Duruþma baþladý.Savcý, iddianameyi okudu. Fakat çok aðýr suçla-malarda bulundu. Bununla da kalmadý, mazlum-lar için on iki yýl aðýr hapis cezasý istedi. ArdýndanBekir Aðabey ayaða fýrladý ve beklenmedik bir çý-kýþ yaptý. Üzerine basa basa: "Savcý bir hukuk ada-mý gibi deðil, týpký bir Kýptî gibi hareket ediyor!"dedi. Savcý zýpkýn yemiþ balýk gibi ellerini masayavurup ayaða fýrladý, öfkeyle: "Ben bu mahkemedesavcýlýk yapmam!" deyip kürsüyü terk etti…

Bir gün Adapazarý yol kavþaðýnda saat birderandevulaþtýk. Yolda arabamýn lastiði patladý. Ran-

devuya on veya on beþ dakika geç kalmýþtým.Baktým, Bekir Berk Aðabey ortada yok! Tam mah-kemeye girerken koridorda karþýlaþtýk! Ben de ar-kasýndan girdim. Beraat aldý. Beraat aldýkça keyfi-ne diyecek yoktu. O andaki sevincini kelimelerleifade etmek güçtür. Oradan Karabük istikametinedoðru yol alýrken gecikmenin sebebini belirtipkendisinden özür diledim. Bana ilk dersini þöyleverdi: "Kardeþim! Yola çýkarken, lastiðin patlayabi-leceðini, benzinin bitebileceðini, trafik yoðunluðuolabileceðini, arabanýn arýza yapabileceðini hesapedecek, ona göre çýkacak ve randevuna mutlakasaatinde hazýr olacaksýn."

Tam Bir Þevk Ýnsanýydý

91

92

Bu da Ondandýr

Babam artýk belli bir yaþa geldiði için iki de birhastaneye gidip kontrollerden geçiyor. Ara sýradostlarý ile sohbet ederken de: "Þuram aðrýyor, bu-ram aðrýyor..." demeye baþlýyor. Geçen gün Kerimamcamla sohbet ediyordu ve yine "þuram, buram"demeye baþlamýþtý ki, Kerim amcam: "O'ndandýr"dedi. Babam: "Tabi her þey Allah'tan" diye karþýlýkverdi. Ama Kerim amcam ona dedesinden bir ha-týra nakletti. Dedesi anlatmýþ: "Adamýn birisi, 'Aya-ðýmda þu var, kulaðýmda bu var... Baþým aðrýyor,karným sancýyor' dedikçe doktor 'Ondan, ondanyani ihtiyarlýktandýr' diyormuþ. Yaþlý adam 'Doktorsen de hiçbir þey bilmiyorsun!' diye sinirlenince,doktor gülerek: 'Bu da ondandýr!' deyivermiþ."

Þakacý bir yazarýn hatýralarýnda okumuþtum.Bizimkinin yaþý küçükmüþ. Bir arkadaþý bunu kan-dýrýp dayýsýnýn meyve bahçesine götürmüþ. "Senaðaca çýk, meyve kopar. Ben de þu yüksek aðacaçýkarým ve dayýn gelecek olursa sana haber veri-rim." demiþ. O da çýkýp meyveleri koparmaya baþ-lamýþ. Biraz sonra dayýsý gelip buna baðýrmýþ. O

93

da korkuyla yere inmiþ. Dayýsý bunu haþlamayabaþlayýnca bu: "Ama dayý sen, yukardakini gör-müyorsun." diye arkadaþýna iþaret etmiþ. Fakat da-yýsý "Yukarýdaki" sözünden "Allah'ý" kasdettiðinizannederek. "Bak þuna, bir de bana Allah'ý hatýrla-týyor. Alllah'ý biliyordun da niye hýrsýzlýk yapýyor-sun?" diye haþlamaya devam etmiþ...

Bu da Ondandýr

94

Ne Kadar Yaþayacaðýmý Bilmiyorum

John Mckenzie diyor ki: "Lisede, dünya dinle-ri üzerine dersler alýrdýk; bu dinleri ve mensuplarý-ný anlamaya çalýþýrdýk, birçok dinde uzman, çok iyiöðretmenlerimiz vardý. Lise bitince, on yedi yaþým-da bir yaz mevsiminde Orta Doðu'ya gittim. Belkielli belki de yüz kelimelik bir Arapçam vardý, bukelimelerin çoðu Mýsýr lehçesindeydi.

Mýsýr'a gittiðim zaman orada Ýslam'ýn fiili duru-munu görmüþ, orada gördüklerimden çok etkilen-miþ ve Ýslam'ýn gerçekten Allah tarafýndan vahyedil-miþ bir din olmasý gerektiðini düþünmeye baþlamýþ-tým. Çocukken hafta sonu tatillerinde manastýrlarave diðer dini mekânlara giderdim. Ýslam'la ilk tanýþ-týðýmda, bu din bana bütün dünyayý bir mabed, birmanastýr yapmanýn yolu olarak görünmüþtü.

Allah'ý hatýrlamak sadece manastýrlarda yaþa-yan insanlarýn iþi olmamalý diye düþünüyordum.Ýslam'la ilk tanýþtýðýmda Ýslamiyet manastýrlardakeþiþlerin yaþadýðý hayatý hatýrlatmýþtý bana. YaniAllah'ýn her an akýlda tutulduðu bir hayat. Ancakbu hayat için Ýslam bir yere kapanmanýza gerek

görmüyor, bize hayatýn her anýnda Allah'ý ve emir-lerini hatýrlamayý emrediyordu...

Biz, Müslümanlar, semavi dinlerle aramýzdakiihtilaflý meseleleri bir tarafa býrakýp onlarla aramýz-daki ortak noktalar üzerinde durmalýyýz."

John Mckenzie kendisine: "Hayatýnýzýn geri ka-lan bölümüne ait hedefleriniz nelerdir? Gelecekteneler yapmak istiyorsunuz?" sorusuna þöyle cevapveriyor: "Ne kadar yaþayacaðýmý bilemediðim için,gelecekle ilgili net plan yapmamayý öðrendim."

Müslüman olduktan sonra karþýlaþtýðý zorluklarýda þöyle anlatýyor: "Müslüman olmam, ailem için ka-bul edilmesi zor bir haldi. Ama biz, Allah'ý ve O'nunbizden istediklerini, her þeyin üzerinde tutmalýyýz. Bi-zim karþýlaþtýðýmýz þeyler, sahabelerin çektikleri yanýn-da hiç kalýr. En büyük meþakkat, bizim kendi tembel-liklerimizden ve Ýslam'ý tam olarak yaþayamamamýz-dan kaynaklanmakta. Hz. Muhammed aleyhisselamýsevmek, dini bir görevdir. Hatta onu kendi nefsimiz-den daha çok sevmemiz gerekir. Hz. Peygamberi an-latacak her kelime onun karakterinin yüceliðini anlat-makta yetersiz kalacaktýr. Týpký Kur'an'ý anlatmaktaolduðu gibi. Kur'an derin duygularý, kelimelerin ifadeetmekten aciz kaldýklarý, sözlere sýðdýrýlamayan duy-gular uyandýrýr. Ben Kur'an-ý Kerimin insanlarý etkile-me gücünü, gerektiði kadar ifade edecek kelimeleresahip olmadýðýmý düþünüyorum."

Yaþlý halinde hâlâ Ýslamiyeti iyice öðrenmeyeçalýþan John Mckenzie amcama hayýrlý ufuklar veebedî saadetler diliyorum.

95

Ne Kadar Yaþayacaðýmý Bi lmiyorum

Her Gün Muhasebe Yapmalý

Muhyiddin ibn-i Arabî kendisini sevenlere, Ýs-lamî emir ve yasaklarý yerine getirme ve þerî mü-kellefiyetleri eda etmenin yaný sýra, hergün mutla-ka muhasebelerini yapýp iþledikleri þeylerin hattazihinlerinden geçenlerin dahi muhakemesini yap-malarýný, ayrýca vefat eden kimseler için, istiðfarolarak kelime-i þehadeti yetmiþ bin defa okumala-rýný salýk verirmiþ. 'Babu'l- Vesâya' isimli eserindeþöyle diyor: "Sana kendini Allah'a satmaný ve "Lâilâhe illallah" sözünü yetmiþ bin defa söyleyerekateþten korunmaný tavsiye ederim. Böylece Allahseni veya bu sözü hediye ettiðin kiþiyi koruyacak-týr. Hanýmým vefat ettiðinde ben de böyle yaptýmve neticesini gördüm."

Rivayet olunur ki; Þam'da bir adam her na-mazdan sonra ibn-i Arabî'ye on defa lânet okur-muþ. Bu adam öldüðünde ibn-i Arabî, diðer insan-larla birlikte cenazesine katýlmýþ, cenaze iþlemlerisona erdiðinde ise arkadaþlarýndan birisinin evinegiderek Kýbleye yönelip oturmuþ. Ev sahibi yiye-cek bir þeyler hazýrlamýþ, ama ibn-i Arabî sofrayla

96

hiç ilgilenmemiþ ve ayný þekilde oturmayý sürdür-müþ. Ev sahibi tedirgin olmuþ ve ibn-i Arabî'nin ra-hatsýzlandýðýný düþünmüþ. Ýbn-i Arabî, namaz va-kitlerinde namazýný kýlýp hemen yerine dönüyor,ayný þekilde oturmaya devam ediyormuþ. Nihayetakþam namazýný eda ettikten sonra oradaki insan-lara dönmüþ ve kolayca fark edilen bir neþe içindeyemek istemiþ. Ev sahibi ona ne kadar endiþelen-miþ olduðunu anlattýðýnda ise, þöyle cevap vermiþ:"Merak edecek bir þey yok. Sadece, Allah, beni la-netleyen ve kendisi için, yetmiþ bin defa kelime-itevhid okuduðum kimseyi baðýþlayýncaya kadarhiçbir þey yeyip içmemeye ahdetmiþtim."

Cenazelerin arkasýndan bir araya gelip yetmiþbin tevhidi bölüþtürmeli, yetmiþ bin kez "La ilaheillallah" tevhidi tamamlandýktan sonra herkes oku-duðunu orada bulunan birisine hediye etmeli, oda okunan bu tevhitleri cenazenin ruhuna hediyeetmelidir.

97

Her Gün Muhasebe Yapmalý

Hassasiyet

Muhyiddin Ýbn-i Arabî anlatýyor: "Allah ismiylezikrederdim ve þeyhim de bu isimle zikrederdi. Birgün daima: "Allah, Allah" diye zikreden ve bunahiçbir þey ilave etmeyen þeyhime sordum: "Neden'Lâ ilâhe illallah' diye zikretmiyorsun?" Vereceði ce-vaptan feyz almayý umuyordum. Bana þöyle dedi:"Evladým, nefes alanýn nefesi Allah'ýn iki eli arasýn-dadýr, kendisinin deðil. Her harf bir nefestir. 'Lâilâhe illallah' demek üzere "Lâ" deyip de bu "Lâ"nýn son nefesim olmasýndan, nefyin vahþeti ve kor-kunç yalnýzlýðý içinde ölmekten korkuyorum."

98

Cenab-ý Hakk'ýn Selamý Üzerinize Olsun

Ýbn-i Arabî, Baðdat þehrinin caddelerinde gezi-yormuþ, o zamanki Halife Nasýr da Arabî'nin bulun-duðu caddenin karþý tarafýndan Arabî'ye doðru ge-liyormuþ. Ýbn-i Arabî arkadaþlarýna, Halife atýn üze-rinde olduðu için, onun kendilerine selam vermesigerektiðini hatýrlatýp: "Halife henüz selam verme-miþken, ona ilk selam veren, gözümdeki deðerinikaybedecektir." der. Karþýlaþtýklarý zaman Halife, atý-nýn üzerinden onlara bakar, selam vermelerini bek-ler, zira o zaman insanlarýnýn sultanlar ve halifelerkarþýsýndaki âdeti bu idi. Ama onlar hiçbir þey yap-maz. Halife onlarýn selam vermediklerini görünce,berrak ve açýk bir sesle onlara selam verir. Onlar daaldýklarý gibi samimi bir selamla karþýlýk verirler.

Sünnete göre, binek üzerinde bulunan kimseyaya olana selam vermelidir. Ýþte bunun farkýndaolan Halife, hem selamý önce vermiþ, hem de on-larýn sünnet-i seniyeye uygun olan davranýþlarýiçin teþekkür edip tebriklerini bildirmiþtir.

Gençler yaþlýlara, yürüyenler oturanlara, arka-dan gelenler önden gidenlere selam verirler. Aslýn-

99

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

100

da selam vermek bir sünnettir. Selam almak isefarzdýr. Peygamber Efendimiz (s.a.s.): "Aranýzdaselamý yayýnýz." buyurmuþtur.

Bir topluluða girerken selam vermek lâzým gel-diði gibi ayrýlýrken de selâm vermek iyidir. Eðer birkimse size bir baþkasýnýn selamýný getirirse onaþöyle icabet edilir: "Aleyke ve aleyhisselâm." Se-lam mektupla yazýlmýþ ise, ona da "Ve aleykesse-lam" diye karþýlýk verilir. Selama karþýlýk veremeye-cek durumda olanlara selam vermek mekruhtur.Onun için yemek yiyene, Kur'an okuyana, hutbedinleyene, namaz kýlana selam verilmemelidir. Tu-valette olana selam verilmez.

Babam benim yaþýmda köyde bulunurken tar-lada hayvan güdüyormuþ. Tarlaya yakýn yerdenbir adam geçiyormuþ. Babam yola dönmüþ veonun selâm vermesini beklemiþ. Adam þöyle birbakmýþ ve selam vermeden yoluna devam etmiþ.Bunun üzerine babam: "Ey yolcu, niçin selam ver-miyorsun? Allah'ýn selâmý esirgenir mi? demiþ.Adam cevap vermiþ: "Evlat, selam verecektimama sen hazýr deðildin. Ellerin arkanda idi. Sela-ma saygý gerekir." Selâm, Allah-u Tealanýn isimle-rinden... Selam bir dua... Onu yaymak lazým...

Cenab-ý Hakk'ýn selamý üzerinize olsun...

Ezan

Bayan Mia Nottoli, küçük yaþta babasýndanayrý kalmýþ, lisede inançlar mevzuunda ikilemleryaþamýþ. Yirmi yaþýnda iken 1989'da Ýstanbul'daÝngiliz Konsolosluðunda çalýþan bir arkadaþýný zi-yaret etmek için Türkiye'ye gelmiþ. Ama gelir-gel-mez sihirli bir sesle karþýlaþmýþ... Gerisini kendisin-den dinleyelim:

"Havalimanýnda arkadaþýmýn beni almasýný bek-lerken bir ses iþittim. Bu sesi tanýmýyordum. Çünküdaha önce hiç duymamýþtým. Baþta: 'Acaba bu birhava saldýrýsý falan mý?' diye düþündüm. Çünkü ai-lem ve arkadaþlarým orada terörist olaylar yaþanýyorböyle bir yere gitmek, çýlgýnca bir davranýþ diyorlar-dý. Fakat kendi kendime: 'Bir dakika!' dedim. Bu seshiç de öyle rahatsýz edici bir sese benzemiyor. Bir ansosyal bilgiler dersinde gördüðümüz Müslüman top-lumlarýn ibadete çaðýrýlma yöntemi olan 'Ezan' bah-sini hatýrladým. Ýþin detayýný daha sonra burada ev-lerinde kaldýðým aileden öðrendim. Onlara Ýslâmi-yet'le ilgili sorular sordum ve bu dinle ilgili ilk bilgile-ri bu aileden aldým. Daha sonra Cleveland'a dönüp

101

102

Üniversitenin Ýngilizce bölümünden mezun oluncabir dil okulunda öðretmenliðe baþladým. Öðrencile-rim arasýnda Endonezya, Birleþik Arap Emirlikleri,Suudi Arabistan ve Kamerun gibi ülkelerden Müslü-manlar vardý. Ama medyanýn verdiði kötü imaj se-bebiyle Araplardan olabildiðince uzak kalmaya çalý-þýyordum. Ama Ýslam'ý da öðrenmek istiyordum. En-donezyalý Müslüman bayanlardan kendime arka-daþlar edindim. Ayrýca Kamerunlu bir bayanla datanýþtým. Onlar benim Ýslam hakkýndaki ilk mühimkaynaklarým oldu. Bu arada çalýþtýðým müessese be-ni bir Hindistanlýya yardýmcý olmam için özel olarakgörevlendirdi.

Yardýmcý olmakla görevlendirildiðim bu kiþininamacý, ABD'de dolaþarak dinî konferanslar ver-mekti. Onlarýn din felsefelerini kabul eden genç in-sanlarýn küçük taþlara yemin edip onlarý tanrý gibigörmelerine þahit olduðumda çok defa gizli gizliaðladým. Kendimi kötü hissediyordum. Bir kayaparçasýný tanrý kabul ediyor ve ona tapýyorlardý.Bense bütün büyüklerden daha büyük, bütün ya-ratýlmýþlarýn Yaratýcýsý, olan bir Allah'a inanýyor-dum. Bir süre sonra öðretmenlik yaptýðým üniver-sitenin yakýnýndaki küçük mescide gittim, imamýnyardýmý ile kelime-i þehadet getirip Müslüman ol-dum ve üniversiteden ayrýldým. Þehadet getirdik-ten sonra dinimi daha kolay yaþaþabileceðim biryerlere gitmeye karar verdim. Bu sýrada Abu Da-bi'de özel bir dil okulundan iþ teklifi aldým ve ookula gittim. Orada bir Müslümanla evlendim."

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

Senin Sultanýn, Benim Sultaným

Þam kadýsýnýn mallarý daðýtýlacaktý. Kadý, ibn-iArabî'yi kendisi için Melik Âdil'e þefaatçi olmasýnýrica etti. Muhyiddin ibn-i Arabî: "Þüphesiz seniniçin Allah'a dua edeceðim" dedi. Ama kadý: "Aca-ba Melik Âdil ile görüþmek ister miydiniz?" diyesordu. Ýbn-i Arabî bunu kabul etti ve Sultana gitti-ler. Sultan Âdil onu hürmetle karþýladý. Ýbn-i ArabîSultan'a: "Kadý'ya iliþme, Allah sana selâmet ver-sin." dedi. Sultan, ibn-i Arabî'ye özürlerini sunduve meseleyi ileri götürmeyeceðini söyledi. Ýbn-iArabî huzurdan ayrýldý. O gece, Sultan rüyasýndacehennem zebanîleri tarafýndan kuþatýlmýþ olduðu-nu ve zebanîlerin ona þöyle söylediðini gördü:"Eðer Allah'ýn dostu Þeyh'in araya girmesindensonra kadýyý, rahat býrakmayacak olursan, seni pe-riþan ederiz." Korku içinde uyanan Âdil, kadý'nýnbundan sonra rahatsýz edilmemesini ve kendisin-den tahsil edilen meblaðýn da geri ödenmesini em-retti. Þeyh bu rüyaya iþaretle kadýya þöyle dedi:"Meseleni Sultan'ýma (Cenab-ý Hakka) arz etme-min yeterli olacaðýný söylemiþtim, ama sen illa se-

103

nin Sultanýnla (Melik Âdil’le) konuþmamý istedin.Hâlbuki onun yanýna gitmem gerekmiyordu."

Halep hükümdarý Zahir, bir günde Muhyiddinibn-i Arabî'nin tam yüz on sekiz isteðini yerine ge-tirmiþti. Bu hususu Þeyh þöyle anlatýyor: "HalepSultaný Zahir bin el- Melik Nasýr'ýn üzerinde bellibir tesirim vardý. Bir gün tek bir mecliste ona yüzon sekiz mesele açtým ve hepsini de yerine getirdi.Bu meselelerden biri, Sultanýn yakýnlarýndan olan,fakat ona ait bir sýrrý ifþa ettiði ve hükümdarlýðýnahâlel getirdiði için idam edilmesine karar verilmiþbir adam içindi. Bu adama þefaatçi olmuþtum.Sultanýn kaledeki komutaný olan Bedreddin Ýda-mur idam kararýnýn gizli tutulmasýný ve bundanhaberdar olmamamý bilhassa istemiþti. Ama bunaraðmen meseleyi öðrendim. Sultana konuyu açtý-ðým zaman baþýný önüne eðdi ve þöyle söyledi:"Mevla biliyor, bu adamýn suçu meliklerin affede-meyeceði suçlardandýr." Þöyle cevap verdim:"Sen, sultanlarýn izzetini taþýdýðýný ve hükümran ol-duðunu mu vehmediyorsun! Vallahi, bütün âlem-de affedemeyeceðim hiçbir suç yoktur, hâlbukiben sadece senin tebandan biriyim. O halde nasýloluyor da bir adamýn þeriatý ihlâl etmek mesabe-sinde olmayan bir suçunu affedemiyorsun? Seninyüceliðin pek de ölçülü!" dedim. Sultan mahcupoldu ve bu adamý serbest býraktý.

104

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

105

Her Seferinde Hýzýr mý Gelsin

Manevî büyüklerimize itaat etmenin öneminiibn-i Arabî’nin yaþadýðý bir hatýra ile tekrar hatýr-layalým.

Muhyiddin ibn-i Arabî, yirmi yaþlarýnda ÞeyhUryebî'ye intisap etmiþti. Hz. Peygamberin (s.a.s.)geleceðini haber verdiði bir zat hakkýnda, ibn-i Arabîile þeyhi Ebu'l Abbas el-Uryebî arasýnda bir ihtilaf zu-hur eder. Ýbn-i Arabî, o kiþinin kuzenini tanýyor vemevzu üzerinde bir basirete sahip bulunuyordu.Onun için þeyhinden farklý düþünüyordu. Evine git-mek için þeyhinin yanýndan ayrýldý. Yolda tanýmadý-ðý birisi yanýna yaklaþtý. Onu büyük bir ilgi ve mu-habbetle selâmlar ve þöyle der: "Þeyh Uryebî'nin sa-na falan hakkýnda söylediðini kabul et. Ýbn-i Arabîtekrar þeyhinin yanýna döner, daha o bir þey söyle-meden, Þeyhi: "Ey Muhyiddin, sözlerimi kabul et-mekte tereddüde kapýldýðýnda her seferinde Hýzýr'ýnsana gelip: 'Falanýn sözünü kabul et.' demesi mi ge-rek? Sözümü kabul etmediðin her sefer için bu nasýlolacak?" der. Ýbn-i Arabî: "Tevbe kapýsý açýktýr." diyecevap verir. Þeyhi: "Tevbe kabul edilmiþtir." der.

106

Ýbn-i Arabî, Fütuhat isimli eserinde Hýzýr hak-kýnda bilgi verirken bu olayý da þöyle anlatýr: "Hý-zýr aleyhisselamýn ismi Belya bin Melkan'dýr. O birorduda askerken kumandaný tarafýndan su bulma-sý için gönderildi. Âb-ý hayatý bulup içmiþ olmasýsebebiyle hâlâ hayattadýr. Allah'ýn bu sudan içenkimseye sýnýrsýz ömür verdiðini bilmiyordu. Onun-la Ýþbiliye'de karþýlaþtým ve bana þeyhlerime itaatetmem, onlarla ihtilafa düþmemem gerektiðini öð-retti. O gün þeyhlerimden birine belli bir meseledekarþý çýkmýþ ve yanýndan ayrýlmýþtým. Kusü'l- Ha-niyye semtinde Hýzýr aleyhisselamla karþýlaþtým.Bana: "Þeyhinin sözünü kabul et!" dedi. Hemenþeyhimin yanýna döndüm. Ben daha konuþmayabaþlamadan þeyhim þöyle dedi: "Ey Muhyiddin,bana her karþý çýktýðýnda Hýzýr'dan sana þeyhlereitaat tavsiye etmesini istemem mi gerekecek?"Ben: "Þeyhim, bana bu tavsiyeyi veren Hýzýr mýy-dý?" dedim. "Evet" dedi. "Bu dersi veren Allah'ahamd olsun. Ama bu, meselenin söylediðim gibiolmasýna engel deðil." dedim. Bir müddet sonraþeyhimin yanýna gittiðimde onu kanaatini deðiþtir-miþ ve benim görüþümü benimsemiþ olarak bul-dum. Þöyle dedi: "Ben yanýlýyormuþum, sen isa-bet etmiþsin." Ben de: "Þeyhim, þimdi Hýzýr aley-hisselamýn niçin sadece sana itaat etmemi tavsiyeettiðini, ama haklý olduðunu söylemediðini anla-dým. Hakkýnda susmanýn haram olacaðý þerîahkâm söz konusu olmadýðý müddetçe sana karþýçýkmamalýydým." ( Fütuhat, III )

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

Bu Kitabýn Allah Tarafýndan Gönderilmediðini Söyleyemezdim

Mümine Kowalski, Pensilvanya'lý... Dinî araþ-týrmalarý üniversite yýllarýnda baþlýyor. Farklý dinlerhakkýnda kitaplar ediniyor. Kutsal kitaplarý okur-ken esas aldýðý kýstas: "Bu kitaplarda Allah gerçek-ten insanlarla konuþuyor mu? Gerçekten bunlarAllah'ýn sözleri mi? Okuduklarým beni tatmin edi-yor mu?" idi. Sýraya aldýðý son kitap Kur'an-ý Kerimidi. Kur'an'ý okurken bir farklýlýk hissetmeye baþlar.Bunu þöyle ifade ediyor: "Kur'an'ý ilk okuduðumdakendime þu soruyu sordum: 'Bu kitabýn Allah tara-fýndan gönderilmediðini söyleyebilir miyim?' Hayýrsöyleyemiyordum. Kur'an, beni kendisine inan-maya zorluyordu. Koyduðum bütün kriterlere uyu-yor, cevabýný aradýðým bütün sorularý cevaplandý-rýyordu. Bu hâliyle Kur'an benim faydalanabilece-ðim en önemli kaynak olarak karþýmda duruyor-du. Ama ben, feminist kadýnlar kolejine gitmiþ veeðitim almýþtým. Onun için 'Ýslam'da kadýna baskývar. Bu yüzden benim aradýðým din olamaz.' diyedüþünüyordum. Þimdi ise Kur'an'ýn benim üzerim-

107

108

de býraktýðý o olaðanüstü manevî tesirden dolayýþoke olmuþtum. Anladým ki bu kitap daha önceokuduðum hiçbir kitaba benzemeyen eþsiz bir ki-taptý! Çünkü deðiþik bir perspektifi vardý. OradaAllah konuþuyordu. Öyle bir perspektif idi ki bu,inanan- inanmayan herkesin alabileceði bir þeylervardý. Bunu görebiliyordum.

Bir de þunu söylemem gerekiyor, bana göre,Kur'an insanýn zihnini okuyor. Aklýma bir konu ta-kýldýðýnda Kur'an'da hemen karþýlýðýný bulabiliyo-rum. Pek çok insanýn, Kur'an'ýn insanlarýn zihniniokuduðu konusunda, benimle ayný fikirde olduðu-nu düþünüyorum. Kur'an'ý ilk okuduðum bin do-kuz yüz yetmiþ dokuzda Ýran Ýslam devrimi olmuþ-tu. Amerika'da Elijah Muhammmed'in siyah Müs-lüman akýmý çok güçlüydü. Bu hareket beyazlarýþeytana eþ deðer gösteriyordu. Yani pek çok þeybeni Müslümanlýktan alýkoyacak olumsuz birerfaktör gibiydi. Ama tanýdýðým, kendinden çokemin bir Müslüman vardý. Kur'an'da beni ürkütenbölümleri okumaya zorladý. Görmüþtüm ki Ýslâmi-yet'te daha önce karþýlaþmadýðým, hiç bilmediðimçok deðerli materyaller var. Genç biriydim. Entel-lektüel fikirleri araþtýrmaya yatkýn bir zihin yapýmvardý. Artýk iman etmeye hazýrdým. Çok çabukMüslüman oldum. Ardýndan da fazla beklemedenÝslam dininin gereði olan ibadetlere baþladým. Ýs-lam'da her þeyin dini bir disiplini vardý. Günlük,haftalýk, aylýk, yýllýk kýsacasý, insana bir ömür reh-ber olacak bir disiplin mevcuttu. Allah'ýn bu pla-

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

nýndan ve bu planý insanlýða sunuþundan çok etki-lenmiþtim. Gerçekten Ýslamiyet'in kolaylýðý çok et-kileyiciydi. Müslüman olmak kalbime tarifi olma-yan bir huzur vermiþtir. Gerçekten bütün kalbimleinanýyorum. Aldýðým 'Mümine' ismi de zaten 'Al-lah'a bütün kalbiyle iman eden' demek. Bu ismim-le çok mutluyum. Ýsmimi çok seviyorum. Zorluk-larla da karþýlaþtým ama her zorluk benim için birimtihandý. Her zaman düþüncem de þu olmuþtur:Bu imtihaný geçmeliyim."

Cenab-ý hak; Mümine teyzeme, her imtihandabaþarýlar ihsan etsin.

Bu Kitabýn Allah Tarafýndan Gönderilmediðini Söyleyemezdim

109

110

Kýyamet Onlar Üzerine Kopacak

Muhyiddin ibn-i Arabî en son doðacak çocuk-la, mutlak velayetin mühürleneceðini söylemekte-dir: "Ýnsanlarýn en son doðacak olaný Hz. Þît'inayaklarý üzere olacak ve onun sýrlarýný taþýyacak.Ondan sonra insanlar arasýnda hiçbir çocuk doð-mayacak, o ise, çocuklarýn hâtemi (hâtemü'l- ev-lad) olacak. Onunla birlikte doðan, ama ana rah-minden ondan önce çýkan bir kýzkardeþi olacak.Hâtemin baþý kýzkardeþinin ayaklarýnýn yanýndaolacak. O, Çin'de doðacak ve memleketinin diliylekonuþacak. Doðumundan sonra erkekler ve ka-dýnlar arasýnda kýsýrlýk yayýlacak ve doðum getir-meyen evlilikler çoðalacak. O insanlarý Allah'a ça-ðýracak, ama insanlar kulak asmayacak. Allahonun ve devrin diðer müminlerinin canýný aldýðýn-da geriye kalanlar hayvandan farksýz kimseler ola-cak. Ne helâlin helâlliðini, ne haramýn haramlýðýnabakacaklar. Sadece hayvanî tabiatýn emirlerineitaat edecek ve her türlü akýldan ve þeriattan yok-sun olarak hevâya tâbi olacaklar. Kýyamet onlarüzerine kopacak." (Füsus I)

Kýyamet Onlar Üzerine Kopakcak

111

Sahih-i Müslim'in rivayetine göre "Ahir zaman-da, Allah Allah diyecek kalmaz." Bu hadisin tevi-linde Bediüzzaman Hazretleri diyor ki: "Kýyametinkopmasýna yakýn bir zamanda, kýyametin dehþeti-ni görmemeleri için, müminlerin ruhlarý bir parçaevvel alýnýr. Böylece kýyamet inanmayanlarýn ba-þýnda patlar." (Beþinci Þua)

Buradan, müminlerinin ruhlarýnýn kabzolu-nup, Kýyametin inanmayanlarýn baþýna kopacaðý-ný anlýyoruz.

112

Allah, Rahman ve Rahim

Arkadaþlarla sohbet ederken, niçin her hayýrlýiþin baþýnda "Besmele" çekmek ve devamlý "La ila-he illallah" diyerek imaný tazelemek gerektiði üze-rinde durduk.

Besmele'de Cenab-ý Hakk'ýn üç ism-i þerifi:"Allah" bütün kâinata, "Rahman" arza ve arzdakicanlýlarýn rýzýklarýna "Rahim" ise bilhassa insanabakar. Arþ-ý azamdan sarkýtýlýp ucu insana daya-nan nuranî bir zincir gibi. Yapacaðýmýz iþlerin ba-þýnda Bismillahirrahmanirrahim diyerek eskimez,kopmaz bir ipe sarýlýp muazzam bir dayanma nok-tasýndan güç alýyoruz.

Kelime-i tevhid olan "La ilahe illallah"a gelin-ce, biliyorsunuz zaman her an deðiþiyor. Mekân daöyle... Bunlardan daha da önemlisi insan deðiþi-yor. Biyolojiden öðrendiðimize göre, bir insandaortalama altmýþ trilyon hücre var. Her saniyedeher bir hücrede on iki tane bileþim oluyor. Ýnsanvücudunda ise (60x12=720 trilyon) bileþim yanideðiþim oluyor. Altý ayda vücut yenileniyor. Yani,bir saniye içinde hiç farkýnda olmadan çok mü-

kemmel bir deðiþiklik yaþýyoruz. Onun için her za-man "La ilahe illallah" demeye ihtiyacýmýz var. Ye-ni gelenlerin nurlanmasý ve içine girdiðimiz yenizamanýn aydýnlanmasý ve hayatýmýzýn feyizlenipbereketlenmesi için tevhid çekmeye mecburuz.

Hayat filmimizin her an deðiþip yenilenen ka-relerini temiz ve aydýn olarak doldurmak için sýksýk "La ilahe illallah" demek zorundayýz. Onun içinEfendimiz (s.a.s.): "Ýmanýnýzý 'La ilahe illallah' di-yerek tazelendiriniz" ve "Ya Rabbi imanýmý eskimiþbir elbise haline getirme." derken herhalde bu ger-çeklere de iþaret ediyordu.

Elbette "La ilahe illallah" mübarek kelimesi"Muhammedür Resulullah"sýz olmaz. Onu da söy-leyeceðiz. Hiç olmazsa yüz defa "La ilahe illallah"demiþsek, yüz birincide "Muhammed’ür Resulul-lah" demeliyiz. Evet, her þey O'nu zikrediyor. Hercanlý nefes alýyor. Aslýnda nefes alýrken "Hû" diyor."Hû" Allah demektir. Yani eðer nefes almasa, yani"Hû" demese bir inkarcý bile yaþayamaz. Ýþte bizler,nefeslerimizi kalp atýþlarýmýzla ayný ahenge getiripher anýmýzý, Allah'a zikre çevirebiliriz!

113

Allah, Rahman ve Rahim

114

Arayan Bulur

Dr. Rosshana, dört bin sekiz yüz kiþilik dev biröðretim üyesi kadrosuna sahip Penn. State Üni-versitesinde bir hoca haným. Üniversitede tarým iþ-leriyle ilgili akademik çalýþmalar yapýyor.

Kendisini þöyle anlatýyor: "Hristiyan bir ailededoðup büyümeme raðmen Müslüman gibi yaþa-dým. Her gün dua eder, düzenli kiliseye giderdik.Evimizde hiç içki içilmezdi. Ben, açýk saçýk giyine-mezdim. Bunlar Müslümanlýða benziyor. Yani benMüslümanlýðýmýn temellerini, evimde düzenli ola-rak yapmýþ olduðum bu ibadetlere ve ailemin Hris-tiyanlýktan kaynaklanan kurallarýna baðlýyorum.Üniversiteye baþladýðým yetmiþ beþli yýllarda ara-yýþlarým hýzlý þekilde devam ediyordu. Ýslam'ý taný-yýþým Kur'an-ý Kerimi ve Hz. Muhammed'in hayatý-ný okumakla ve onun getirdiði kurallarý hayatýmatatbik etmeye baþlamakla oldu. Kur'an-ý Kerimdeyazýlan her þey benim için çok orijinaldi. Bunlarýsürekli okuyordum. Hz. Muhammed'in (s.a.s.) sü-rekli: 'Allah birdir, O'nun eþi ve benzeri yoktur.Onun yardýmcýsý da yoktur.' demesi beni çok etki-

115

lemiþti. Ben Hristiyanlýðý, Müslümanlýðý daha iyianlamamý saðlayan bir aracý gibi gördüm. Allah'ýnsözleri Kur'an'ý okumak ve dinlemek bana büyükhuzur veriyor. Sabahleyin okuduðumuz birkaç ayetbile bütün günümüzün güzel geçmesine vesile olu-yor. Kur'an dinlemeyi çok seviyorum. Bilhassa Ara-bistan'a gittiðimde Mekke'de Sudeysî'yi dinlerken okadar heyecanlanýyordum, o kadar duygulanýyor-dum ki anlatamam... Arapçamý geliþtirmek veKur'an'ý anlamak adýna çalýþýyorum. Mezara gidin-ceye kadar da çalýþmaya devam edeceðim. Bütünsöylenenleri anlayamýyorum fakat Kur'an'ýn o ken-di orijinalliði içindeki manayý hissedebiliyorum. Sa-habe Efendilerimizi düþündüðümde veya hacca gi-dip onlarýn kabirlerini ziyaret ettiðimde gerçektençok duygulanýyorum. Bilhassa Hz. Hamza'nýn Çað-rý filminde seyrettiðimiz fedakârlýklarý beni çok duy-gulandýrýr. Onlar, Hz. Muhammed'in davasýnýn ar-kasýnda sonuna kadar durmuþlardýr."

Ýslamiyet evrensel bir dindir. Müslümanlýðý ka-bul edince isim deðiþtirmek gerekmez. Efendimiz,Ýslam'ýn tevhid inancýna zýt olan veya manasý iyiolmayan isimleri deðiþtirmiþtir. Bu deðiþtirmeler ai-le içi tepkilere sebep olabilir. Bu hususta Dr. Ross-hana da sýkýntý çekmiþ: "Özellikle babamýn çok ya-dýrgadýðý husus, isim deðiþtirmemdi. Hâlbuki yýl-lardýr taþýdýðým ismi bana ailem vermiþti. Ýsmimingüzel bir manasý da vardý. Ýsmimi deðiþtirdiðimdebunun babamý gerçekten çok ciddi olarak yarala-dýðýný gördüm." diyor.

Arayan Bulur

116

Ýslam'da kadýn konusunda Dr. Rosshana:"Müslüman kadýn, en özgür, en liberal kadýndýr.Bunun örneklerini de Peygamber Efendimizin(s.a.s.) döneminde görüyoruz. Mesela Hz. Âiþe...Hayatýn her kademesinde onun gibi görev yapmýþ,yüzlerce, binlerce Müslüman kadýn var." diyor.

Dr. Rosshana teyzeme hayýrlý ve bereketli ilmîve dinî çalýþmalar diliyorum.

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

Sultanýn Kapýsý

Sûfîler "Sultanýn kapýsýna yaklaþma." prensibi-ni esas alýrlar. Muhyiddin ibn-i Arabî diyor ki: "Sul-tan Ebu'l- Âlâ, bana iki yük erzak gönderdi. Ben oesnada orda deðildim. Beni görmek için gelmiþolan ihvan, erzaðý kabul etmiþ ve yemiþler. Amahas talebelerim bundan imtina etmiþler. Sultan er-tesi akþam iki yük erzak daha gönderdi. Ben gön-derilenleri ne kabul ettim ne de reddettim. Sulta-nýn bana yiyecek gönderdiðini bilen ihvan, bu se-beple yanýma gelmiþti. Ezan okudum ve namazadurdum, ihvandan kendini þeyh olarak gören biri:"Sofra beklerken namaz kýlýnmaz." dedi. Hiçbir þeysöylemedim, ama sessizliðim onu kýzdýrdý. Bunugörünce þöyle cevap verdim: "Bu yiyeceði kabuletmemiþtim ve ondan yemeye niyetim yok. Çün-kü bana göre o haramdýr ve kendim için sevdiði-mi sizin için de sevdiðim sürece, bu yemekten ye-menizi söylemem mümkün deðil." Sonra bu yiye-ceði neden haram olarak gördüðümü izah ettim veardýndan da þöyle söyledim: "Bu yemek hazýrdýr.Onu helâl sayanlar yesin, diðerleri yemesin." Tale-

117

118

belerimi de alarak o sýrada oturmakta olduðumeve döndüm. Ertesi gün, ihvandan bana itiraz et-miþ olan o þahýs vezire giderek beni þikâyet etti. ÝþSultana kadar çýktý, ama Sultan, akýllý biriydi, þöy-le dedi: "Benim niyetim sadece ona iyilikti. Amabu adam kendi haline daha vâkýftýr. Bu yüzden deona hiçbir þekilde iliþmeyecek ve herhangi bir za-rar vermeyeceðim."

Büyüklerin, Sultanlardan uzak durma, onlar-dan gelen maddi menfaatleri kabul etmemelerininpek çok sebep ve hikmetleri vardýr. En mühimi on-lara yapacaklarý nasihatlarýn tesirli olmasý içindir.Onlardan menfaatlendikleri zaman hem her haki-kati söyleyemezler, hem de söyledikleri sözlerihlâslý olmaz.

Bediüzzaman dedem diyor ki: "Mühim bir tüc-car dostum, otuz kuruþluk bir çay getirdi, kabul et-medim. 'Ýstanbul'dan senin için getirdim, beni kýr-ma' dedi. Kabul ettim, fakat iki kat fiyatýný verdim,dedi ki: 'Niçin böyle yapýyorsun? Hikmeti nedir?'dedim ki: 'Benden aldýðýn dersi, elmas derecesin-den þiþe derecesine indirmemek için. Senin men-faatin için, menfaatimi terk ediyorum. Çünkü dün-yaya tenezzül etmez, tamah ve zillete düþmez, ha-kikat mukabilinde dünya malýný almaz, tasannuamecbur olmaz bir üstaddan alýnan hakikat dersi,elmas kýymetinde ise sadaka almaya mecbur ol-muþ, zenginlere tasannu yapmak zorunda kalmýþ,tamah zilletiyle ilminin izzetini feda etmiþ, sadakaverenlere hoþ görünmek için riyakârlýða temayül

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

etmiþ, âhiret meyvelerini dünyada yemeye cevazgöstermiþ bir üstaddan alýnan ayný hakikat dersi,elmas derecesinden þiþe derecesine iner. Ýþte sanamanen otuz lira vermekle, otuz kuruþluk menfaati-mi aramak, bana aðýr geliyor ve vicdansýzlýk telâk-ki ediyorum. Sen madem fedakârsýn, ben de o fe-dakârlýða mukabil, menfaatýnýzý menfaatýma tercihediyorum, gücenme."

Burada müthiþ bir incelik ve ihlâs anlayýþý ol-duðu muhakkak...

119

Sultanýn Kapýs ý

Ýyilik

Peygamber Efendimiz (s.a.s.), kötü bir kadý-nýn, bir kuyudan su içip çýktýktan sonra bir köpe-ðin susuzluktan dolayý periþan bir vaziyette kuyu-nun baþýnda yatmakta olduðunu görünce kuyuyainip pabucu ile su çýkarýp onu suladýðý için Allahtarafýndan affedildiðini beyan etmektedir. Bura-dan hareketle diyoruz ki bütün canlýlarýn bilhassaahsen-i takvim üzere yaratýlmýþ ve Cenab-ý Hakk’amuhatap olmuþ insanlarýn maddi ve manevi ihti-yaçlarý için gayret göstermek herhalde Cenab-ýHakk'ýn rýzasýný daha çok celbeder.

Ýkinci Dünya Savaþýnda kolu kesilen yaþlýkomþusunun ve ailesinin yalnýzlýðý, Süleyman am-camýn dikkatini çeker. Ýhtiyar gazi, bakýmý için haf-tada bir gelen görevlinin yolunu beklemektedir.Televizyon bile seyretmeyen, sadece bol bol kitapokuyan bu ailenin yalnýzlýk ve hasretleri Süleymanamcamýn rikkatine dokunur. Daha önceki komþu-larý yüzünden çekingen ve soðuk davranan bu ai-leye güler yüzle selam verme ile iþe baþlayan Sü-leyman amcam Türkiye'den dönerken onlara ufak

120

tefek hediyeler alýr. Manavdan aldýðý taze sebzeler-den ikramda bulunur. Bu insanlar birdenbire deði-þirler. Gelip gitmeye ve Süleyman amcamýn küçükçocuklarýný torunlarý gibi sevmeye ve mutlu olma-ya baþlarlar.

Bir gün: "Günlerce yollarýný hasretle beklediði-miz bir torunumuzdan baþka hiç kimse kapýmýzýçalmaz. O da parasýz kaldýðý zaman sýrf biriken pa-ralarýmýzý almaya gelir. Biz buna bile razýyýz yeterki gelsin. Bir de haftada bir gelen görevli bakýcývar. Onun bile yolunu gözlüyoruz. Ama þimdi ar-týk sizler varsýnýz. Torunlarýmýz var artýk. Onlarlakonuþup onlarý sevebiliyoruz." derler. Mutluluklarý-ný görmek lazýmdýr. Tabi bu durumdan derin birhaz duyan Süleyman amcam yaptýðý iþin ne kadargüzel bir þey olduðunu fark eder. Bir gün Süley-man Amcama: "Sizleri yetiþtiren anneleriniz çokmükemmel insanlar olsa gerek. Türkiye'ye gidinceonlara çok selam söyleyin." derler.

"Ýslamiyet" Bediüzzaman dedemin ifadesiyle:"Ýnsaniyet-i kübradýr." yani büyük ve gerçek insan-lýktýr. Biz Ýslamiyet'in güzelliklerini yaþayýþýmýzlagösterebilsek, yani hal ve tavýrlarýmýzdan Ýslami-yet'in nuranî güzellikleri ýþýl ýþýl pýrýldasa herhalde,arayýþlar içinde bulunan insanlýk bu ýþýða yönele-cektir. Bunun için hepimize iþ düþmektedir. Herke-sin arkadaþý ile komþusu ile insaniyet adýna ilgilen-mesi gerekir. Bunun için çok þey yapmaya gerekyok. Sadece Müslümanlýðýn komþu haklarý ile ilgi-li hususlarýna tam olarak uysak bile pek çok güzel-

121

Ýyi l ik

122

liðe Ýnþaallah þahit olacaðýz. Efendimiz (s.a.s.)"Komþu hakký ile ilgili olarak Cebrail o kadar tah-þidatta bulundu ki komþu komþuya mirasçý olacakzannettim." buyuruyor.

Hayýrdan hayýr ve þerden de þer doðar. Biz ha-yýr tarafýnda olalým. Biz bir hayýr iþlersek Cenab-ýHak, Kitabýnda "Sübüle's-Selam" buyurduðu sela-met yollarýný bize hem açacak hem de o yollardayürütecektir inþaallah...

Ne olur biraz gayret edelim

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

123

Tahtýný Býrakan Melik

Muhyiddin ibn-i Arabî, hükümdar iken Ýbra-him Edhem Hazretleri gibi tahtýný terkedip kendi-sini Allah yoluna veren dayýsýndan bahsederkendiyor ki: "Dayýlarýmdan biri zahitlerdendi. ÝsmiYahya bin Yugan'dý ve Tilimsan hükümdarýydý.Onun devrinde Ebu Abdullah et-Tunusi ismindefakih, abid ve münzevi bir kiþi yaþýyordu. Bu Tu-nuslu zat, Tilimsan çevresindeki el-Ubbad denilenyere yerleþmiþ, bir mescide çekilerek kendini iba-dete vermiþti. Bugün meþhur bir ziyaretgâh olankabri de oradadýr.

Bir gün maiyeti de çevresinde olduðu haldeYahya bin Yugan, Akadir ve Orta Þehir arasýnda,Tilimsan'a gitmekte olan bu zata rastladý. Kendisi-ne: "Bu çaðýmýzýn âbidi Ebu Abdullah et-Tunusi"denilince, Melik durup yaþlý adamý selamlamaküzere atýnýn dizginlerini çekti. Gösteriþli kýyafetleriçindeki Melik, selamýný iade eden yaþlý adama:"Ey Þeyh, bu kýyafetlerle namaz kýlmam caiz mi-dir?" diye sordu. Ebu Abdullah güldü. Melik "Ne-ye gülüyorsun?" diye sordu. "Anlayýþýnýn kýtlýðýna,

nefsinden ve halinden tamamen cahil olmana!Hiçbir þey sana, bir leþin kanlarý içinde yuvarlana-rak onu iðrenmeksizin yiyen, ama bevlederken dekirlenmesin diye bacaðýný havaya kaldýran bir kö-pekten daha çok benzeyemez. Halkýn gördüðü bü-tün adaletsizliklerden mesul tutulacaðýn halde, senkalkýp giysilerini soruyorsun!" dedi. Melik gözyaþ-larýna boðuldu. Atýndan indi ve hemen o andatahtýný terk ederek Þeyh'in hizmetine girdi. Þeyhonu üç gün misafir etti. Dördüncü gün geldiðindeise: "Ey Melik! Emredilen misafir etme günü dol-du. Kalk ve odun toplamaya git." dedi.

Melik, odun toplamaya baþladý, topladýðýodunlarý baþýnýn üstünde taþýyarak Tilimsan paza-rýna getiriyor ve orada onu gören insanlar aðlýyor-du. Odunlarýný satýp yiyecek ihtiyaçlarýný alan Me-lik, artaný sadaka veriyordu. Ölünceye kadar buþehirde kaldý ve Þeyhinin yanýna gömüldü. Þeyh,kendisinden dua istemeye gelenlere: "Yahya binYugan'a gidin, o tahtýný býrakmýþ bir meliktir. EðerAllah beni böyle imtihan etseydi, belki tahtýmý terketmezdim." derdi.

Ýnsanlar köy muhtarlýðýný bile býrakmak iste-mezken, Ýkinci Murat'ýn, sultanlýðý, oðlu Mehmet'ebýrakýp kendisini tamamen ibadet ve duaya ver-mesi de Tilimsan hükümdarý Yahya bin Yugan'ýnyaptýklarýndan geri deðildir. Yahya bin Yugan,debdebe ve þaþaadan kurtulup kendisini ibadeteve hizmete vermiþtir ama Ýkinci Murat, ibadetle,devlet ve milletine dua ile meþgul olurken, üzerine

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

124

125

vazife düþünce tekrar ordunun baþýna geçip þeha-det arama ve vataný müdafaa yollarýna düþmüþ,zaferden sonra da tekrar tacý ve tahtý býrakýp yineibadet ve duaya çekilmiþtir. Arkasýndan cihan pa-diþahlarý yetiþmiþtir. Halkýn refah ve huzuru içinadaletle hükmetmek, yerine göre derviþliktendaha mühim görülmüþtür.

Elbette her ikisinden de alacaðýmýz büyük vemühim ders ve ibretler vardýr.

Tahtýný Býrakan Melik

126

Bir Hatýr Ýki Hatýr

Þeref Alan amcam babama: "Bir yamyamMüslüman olup, Türkçe öðrense ve birbirlerine'Aziz, sýddýk kardeþim!' diye hitap edenlerin arasý-na girse acaba o nasýl hitap eder?" diye sormuþ.Tabi bu türlü iþler, pek onun meselesi deðil, onuniçin bu âciz hemen atýlýp: "Aziz ve lezîz kardeþim!diye hitap eder." diyerek meseleyi kesip attým. Nekadar isabetli bilemiyorum ama ben öyle düþünü-yorum. Ama sizlere daha leziz bir þeyden bahset-mek istiyorum.

Peygamber Efendimiz (s.a.s.) buyuruyor ki:"Bir insan sadakayý ancak yetmiþ þeytanýn diþin-den kurtararak verebilir." Çünkü maalesef dýþ yü-züyle dünya insana, çok aziz ve leziz gelir. Hayýr vesadakalara musallat olan þeytanlar, sürekli insanla-ra yoksulluk ve fakirlik vaad ederek korkuturlar.Þeytanýn bu iðvasýna kapýlýp kananlar için iyilikyapmak, hayýr hasenatta bulunmak zorlaþýr. Çün-kü kendi mallarý artýk kendilerine ait deðil, þeytanaaittir. Aslanýn aðzýndan bir þey koparmak belki ko-laydýr ama þeytanýn diþleri arasýndan koparýp çý-

127

karmak zordur. Bu belayý cimrilikle biz kendi baþý-mýza kendimiz musallat ederiz.

Ama en baþtan þeytanýn aðzýna bir tokat vu-rup: "Bütün bu mal ve mülk ve caným da Allah'ýn...Ben kim oluyorum onun malýný onun yerine ver-mekten çekinmeye." diyerek cesurca ve cömertçeiþe baþlarsak, problemi baþtan çözmüþ oluruz.

Peygamber Efendimiz (s.a.s.) buyuruyor ki;Cebrail aleyhisselam bana þöyle dedi. Allah-ü Te-ala: "Kendi Zatým için razý olduðum bu dini ancakcömertlik ve güzel ahlâk, güzel ve mükemmel hâlegetirir. Onun için imkân dairesinde ikram ve ihsan-da bulunun." buyurmaktadýr. Þeytanlar iyilik vehayýr yapacak insanlarýn peþini hiç býrakmadýðýiçin insan, onlarýn þerrinden Allah'a sýðýnmalý veiçinden gelen meleðin ve vicdanýnýn sesini dinle-melidir. Yoksa Lümme-i þeytaniye hep içimizde veo hortumdan þeytan hep fakirlik korkusu üflüyor.

Ömrünü boþa geçirmiþlerden birisine, yakýnla-rý gelip artýk yola gelmesini, Allah'a ibadete yönel-mesini, hayýr ve hasenatta bulunmasýný telkin vetavsiye etmiþler. "Daha zamaný var" deyip onlarýbaþýndan savmýþ. Onlar gittikten sonra kendisinibir kalp krizi yoklamýþ. O zaman: "Artýk ibadetebaþlamalýyým... Biriktirdiðim paralarý fakir fukara-ya vermeliyim. Þu arsalarýn bir kýsmýný da bir ha-yýr vakfýna baðýþlamalýyým." diye düþünmüþ ve bufikrini ailesine açmýþ, alesi makul karþýlamýþ. Fakatbizimki biraz iyileþince, bundan vazgeçtiðini söy-lemiþ. Birkaç gün sonra tekrar kriz gelmiþ. Yine ai-

Bir Hatýr Ýki Hatýr

128

lesine ayný þeyleri yapacaðýný söylemiþ. Bir müd-det sonra iyileþince yine: "O zaman söylemiþtimama þimdi iyiyim, onlarý yapmaktan vazgeçtim."demiþ. Fakat bir süre sonra þiddetli bir kriz gelmiþve adam vefat etmiþ.

Cenab-ý Hak bize þeytanlara karþý baþarýimkâný bahþetsin.

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

129

Ya Hayýrlý Bir Ýþ Ýçin Olursa

Efendimiz Muhammed Aleyhisselam buyuru-yor ki: "Kim bir Müslüman kardeþinin bir ihtiyacýiçin yürüse ve o ihtiyacý tamamen giderse, Allahda ona beþ bin melek tahsis eder o melekler onuniçin dua ve istiðfar ederler. Eðer vakit, sabah ise,akþama kadar; eðer akþam ise sabaha kadar budua ve istiðfar sürer. Bu Müslüman yürürken, Al-lah-ü Teala, kaldýrdýðý her adým için ona bir hase-ne yazar, koyduðu her adým için bir günah siler."(Ebu Hureyre rivayeti)

Baþka bir rivayette: "Kim Müslüman kardeþi-nin bir ihtiyacý için yürürse ayrýldýðý yere dönünce-ye kadar, attýðý her adým için Allah yetmiþ haseneyazar, yetmiþ tane de günahýný siler. Eðer kardeþi-nin ihtiyacýný temin etmiþse, doðduðu günkü gibigünahlardan arýnmýþ olur. Eðer bu arada bu iyiliðiyaparken ölürse, hesap sorulmadan Cennete gi-rer." (Ebu Yale)

Diðer rivayette ise: "Kim kardeþinin bir ihtiyacýiçin yürüse ve o haceti temin etse, bunun için, onsene itikâf yapmýþ gibi sevap alýr. Kim Allah rýzasý

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

130

için itikâfa girerse, Allah onunla Cehennem ateþiarasýna her birisinin arasý doðu ve batý kadar olanüç hendek koyar." (Taberanî)

Üç ayrý hadis-i þerifte görüldüðü gibi, sadecebir Müslüman kardeþin uðruna yapýlan bir fe-dakârlýðýn nasýl mükâfatlandýrýldýðý belirtiliyor. Yabu fedakârlýk, Allah'ý memnun edecek, hayýrlý bir iþiçin yapýlýrsa, onun mükâfaatý ne olacak bir düþü-nelim. Yani bütün insanlarýn hayrýna olacak birmesele hakkýndaki gayret ve koþuþturmanýn Ce-nab-ý Hakk'ý ve Onun Sevgili Peygamberini (s.a.s.)ne derece razý ve memnun edeceði bir düþünülsün.

Onun için benim sevgili, aðabey, amca, ablave teyzelerim "Hayýrlarda yarýþýn" (Bakara suresi,148) ayeti rehberiniz olsun. "Hayýrlar" mevzuundabaþka ayetlerde de þöyle buyurulmaktadýr: "Onlar,Allah'a ve âhiret gününe iman ederler, iyiliði emre-der, kötülükten men ederler; hayýr iþlerine koþu-þurlar. Ýþte onlar sâlihlerdendir." (Âl-i Ýmrân, 114)."Allah, size verdiklerinde, sizi sýnamak istedi. Öy-leyse hayýr iþlerinde koþuþun." (Mâide suresi, 48)"…Peygamber ve onunla beraber iman edenler,mallarýyla canlarýyla, Allah yolunda cehd ve gay-ret içindedirler. Ýþte bütün hayýrlar onlarýndýr ve iþ-te felâha ve murada erenler de onlardýr." (Tevbesuresi, 88). "Onlarý (Peygamberleri), emrimizledoðru yolu gösteren önderler yaptýk ve onlara ha-yýrlý iþler yapmayý, namaz kýlmayý ve zekât verme-yi vahyettik." (Enbiya suresi, 73). "Onlar (Hz. Ze-keriyya, hanýmý ve oðlu Hz. Yahya) hayýrlara ko-

131

þarlar, ümit ederek ve korku duyarak Bize duaederler ve Bize karþý bir haþyet, derin bir saygý du-yarlar." (Enbiya suresi, 90). "Onlar öyle mi saný-yorlar ki kendilerine verdiðimiz mal ve oðullar ileonlarýn hayýrlarýna koþuyoruz? Hayýr, (Bu verdiði-miz dünya nimetleri, onlar için bir imtihandýr, fa-kat onlar) farkýnda deðiller. (Ama bir de þunlarvardýr ki) Onlar; Rablerinin haþyetinden titrerler,Rablerinin ayetlerine iman ederler, Rablerine þirkkoþmazlar, verdiklerini, Rablerinin huzuruna dö-necek diye kalpleri korku ile ürpererek verirler, iþ-te onlar hayýrlarda yarýþ ederler ve onlar hayýr içinönde giderler." (Müminûn suresi, 55-61). "Onlar-dan kimi, nefsine zulmedenlerdir, kimi orta giden-lerdir, kimi de Allah'ýn izniyle hayýrlarda öne ge-çenlerdir. Ýþte büyük lütuf budur." (Fatýr suresi, 32)

Ya Hayýr l ý Bir Ýþ Ýçin Olursa

132

Veda Mektubu

Orta Asya'daki Türk kolejlerinden birinin2002-2003 yýlý mezunlarýnýn öðretmenlerine yaz-dýklarý bir veda mektubu...

Sevgili Hocalarýmýz...Yok, sizleri bu kelimelerle anlatamayýz. Sizler

bizim öðretmenlerimiz, hayat ýþýðýmýz, gerektiðindeannelerimiz, babalarýmýz, ablalarýmýz, aðabeyleri-miz oldunuz. Sizler bize hayatý tanýtan insanlarsý-nýz. Ürkek bakýþlarýmýz vardý hayata doðru, gözle-rimize nur verdiniz, dikenli yollarda kýlavuz oldu-nuz bize. Cahildik, karanlýktý bulunduðumuz or-tam. Mum yaktýnýz, bizi karanlýktan aydýnlýða çý-kardýnýz. Susamýþtýk... Suladýnýz hepimizi tek tekve ayný miktarda. Hiçbir çiçek mahrum kalmadý ocanlandýrýcý nefesinizden. Kurtardýnýz!

Kurtardýnýz bizi bilgisizliðin pençesinden. Bugüzelim okulda son senemizi yaþýyoruz. Son sene,son ay, son hafta, son gün, son an demektir bu.Bilmemiþtik ayrýlýk denen þeyin bu kadar zor ola-caðýný. Burada geçirdiðimiz beþ sene boyunca bu-rada bulduðumuz mutluluðun kaynaðýný aradýk

durduk. Ve son senemizde anladýk ki bu mutlulu-ðun kaynaðý sizlersiniz.

Teþekkür ederiz!Teþekkür ederiz bizlere kanaatle geçinmeyi öð-

rettiðiniz için, bizleri ayakaltýnda kalan karýncalar ol-maktan kurtarýp yükseklerde uçan arýlar olmayý öð-rettiðiniz için... Kalple dil arasýndaki baðý kuvvetlen-dirmeyi öðrettiðiniz için... Yeni doðmuþ çocuklarýný-za ragmen, yerine göre, bizleri tercih ettiðiniz için...

Gramerden edebiyata, edebiyattan da psiko-lojiye ufkumuzu geliþtirdiðiniz için... Hýzýmýzý artýr-dýðýmýz için...

Boðaziçi Üniversitesinin kapýsýnýn anahtarýnýndersi iyi dinlemekle elde edileceðini öðrettiðiniz için...

Öðretmenler odasýnýn kapýsýndan içeri girme-nin, geleceðimiz için ne derece önemli olduðunuanlattýðýnýz için...

Birlikte geçirdiðimiz hoþ seneler ve anlar içinteþekkür ederiz!

Öðretmenlerimiz! Seviyoruz sizleri. Ne ki o sevgiler sizlerin fe-

dakârlarýnýzla kýyaslanýnca yok sayýlýr hiç sayýlýr...Bedeli ödenemez sizin fedakârlýklarýnýzýn...

Baðýþlayýn bizleri, varsa kabahatlerimiz, üz-düysek sizleri farkýnda olmadan.

Biliyoruz, az kaldý ve ayrýlacak yollarýmýz fakatayrý yolda yürüsek de kalbimizde saklý kalýr, altýnlayazýlý isimleriniz...

2002-2003 mezunlarý

133

Veda Mektubu

Kur'an-ý Kerimi Göðsüne Bastýran Çocuk

Þimdi sizlere Rehber Abimin diyarýndan ya-þanmýþ bir olayý anlatmaya çalýþacaðým. Uður Bey,Yeni Dünya'ya gidip Amerikalý bir hanýmla evlenir.Uður amca ile bu yengemizin pek dindarlýklaalâkalarý yoktur. Ýki çocuklarý olur. Sekiz yaþýna ge-len çocuklarýndan birisi kansere yakalanýr. Tedaviedilir ama bir müddet sonra hastalýk tekrar nükse-der. Çocuðun vücudu hiç kimsenin dokunamaya-caðý bir hal alýr. Hastalýðýn iyice þiddetlendiði bir sý-rada çocuk Kur'an-ý Kerim ister. Getirirler. Hemenalýr ve baðrýna basar. Son dört dakikasý þöyle ge-çer: Bir annesine bakar bir de yukarýlara, gayblarabakar ve konuþmaya baþlar. Annesi: "Kiminle ko-nuþuyorsun?" diye sorar. Çocuk: "Anne meleklerbeni almaya geldi, onlarla konuþuyorum." der ve:"Bekleyin biraz, annemle konuþmamý bitireyim..."diye diye tebessüm içinde vefat eder... Allah rah-met eylesin. Bu olay üzerine annesi Müslümanolur. Babasý mescitlere gider... Mahallelerinde yedikomþu aile de bu vesile ile Müslüman olur...

134

135

Ýnþaallah bundan sonra da böyle süprizler devameder. Damla damla birikmelerle, gökte bulutlartoplanýr. Ýnþaallah bunun arkasý gelir.

Evvelki sene Almanya'da bir ablamýzýn rüyasý-na Hz. Meryem annemiz girmiþ ve: "Kýzým, Kur'anokuyor sevabýný baðýþlýyorsunuz. Ama benim ru-huma hiç baðýþlamýyorsunuz." demiþ... Enteresanbir uyarý olsa gerek... Okuduðumuz Fatihalar,Ýhlâslar, Yasinler hatta hatimler, baþta PeygamberEfendimiz, âli, ashabý ve bütün geçmiþ büyükleri-mizin ruhuna baðýþlandýktan sonra, bütün pey-gamberlere bilhassa ülülazm olan (Hz. Nuh, Hz.Ýbrahim, Hz. Musa, Hz. Ýsa ve Hz. Muhammedaleyhimüsselam) beþ peygamberin ruhuna ve Hz.Meryem validemizin ruhuna da baðýþlanmalýdýr.

Kur ’an-ý Kerimi Göðsüne Bastýran Çocuk

Alman Ustabaþý

Geçen gün Osman amcam babama enteresanbir þey anlattý. Otuz dört yýl önce yanýnda çalýþtýðýustabaþý Alman vefat etmiþ. Ustabaþýnýn damadýkendisini arayýp cenaze merasimine davet etmiþ.Osman amcam þaþýrmýþ... "Bu kadar zaman sonrabeni nasýl buldunuz?" diye sormuþ. Damat: "Ka-yýnpederim sizden çok bahseder, sizi çok sever vetakdir ederdi. Sizin iþlerinizi iftiharla takip ederdi.Onun için size onun vefatýný bir haber vereyim,dedim." demiþ. Osman amcam baþörtülü yengem-le beraber cenaze merasimine gitmiþ. Kýzý yenge-mize sarýlýp sarýlýp aðlamýþ... Osman amcamýn us-tabaþý olan babasýnýn: "Çok insanlar yetiþtirdimama Osman baþkaydý!" dediðini anlatýp bu acýlýgünde yanlarýnda bulunmalarýnýn çok büyük ma-na ifade ettiðini söylemiþ... Yepyeni bir dostluk ku-rulmuþ... Hepimize burada bir ders ve ibret var!

Osman amcam "Tanýþmakta acele edelim.Anadolu insaný olarak, kendi kültür güzelliklerimi-zi aralarýnda yaþadýðýmýz insanlara gösterelim.Anadolunun özünü, kökünü ve gülen yüzünü bu

136

insanlara temaþa ettirelim. Bu mozayiðin içindebiz de en parlak renklerimizle arz-ý didar edelim."þeklindeki tavsiyelerin ne kadar yerinde olduðunudaha iyi anladým, diyor. Keþke bu kiþinin sýk sýk zi-yaretine gitseydim. Ama bu benim kulaðýma küpeolsun, artýk hayatta olanlarla irtibata geçip, ziyaretedeceðim. Türkiye'den buralara gelmiþ insanlarý-mýza da söylüyorum, bu meseleyi asla ihmal etme-sinler. Buralarda ülkemizin temsilcileri bizleriz veülkemizi en iyi þekilde temsil etmek mecburiyetin-deyiz.

Türkiye'den gelirken komþularýmýza hediyegetirelim. Ramazanlarda iftara davet edelim. Kur-banlarda kurbanýn mahiyetini -ki, Kitab-ý Mukad-deste de kurban bahsi var- anlatarak bir parça etverelim. Aþure mevsimi, Nuh tufanýndan bahsedip-ki, o da Kitab-ý Mukaddes'te var- aþure daðýtalým.Miraç kandilinde ve Kutlu Doðum haftasýnda Hz.Muhammed'in (s.a.s.) remzidir diye bir gül vere-lim... Onu, bazýlarýnýn yaptýðý gibi terörle deðil,gülle hatýrlatalým... Problem çözücü olalým. Aslaçýbanbaþý olmayalým. Bunun için de dua edelim.Samimiyeti elden býrakmayalým.

Ondan sonra görelim Mevlam neyler. Zatenneylerse, güzel eyler.

137

Alman Ustabaþý

138

Duada Ölçü

Sizlere bu yazýmda muhterem bir ablamýn ba-þýndan geçenleri anlatmaya çalýþacaðým, diyor ki:"Rüyamda, büyük bir zattan gelen bir mektubunokunduðunu görüyorum. Mektupta kýrk sahabe-nin isminin ezberlenmesi isteniyor ve onlarla ilgilienteresan örnekler veriliyordu. Ben o sýrada, kü-çük ve yetim bir kýz öðrenci ile ilgileniyordum.Dersleri pek iyi deðildi. Aslýnda gayretli ve çalýþkanbir çocuktu fakat kapasitesi sýnýrlýydý ve dersleripek anlamýyordu. Sakin ve içine kapanýk bir ruhhaline sahip olan bu kýzcaðýz bir gün yataða düþüpçok þiddetli þekilde ateþlendi. Uzun süre yanýndakaldým. Bir ara baþucunda durup kýrk sahabeninisimlerini ezberlemek için tekrar yapmaya baþla-dým. Daha sonra da kýzcaðýzý o mübarek isimlerinsahiplerine emanet edip baþýndan ayrýldým. Bak-tým bu kýzcaðýz sabahleyin büyük bir heyecanlayanýma geldi ve: "Abla biliyor musun, ben artýk iyioldum" dedi ve anlatmaya baþladý.

"Gece yanýma beyaz giyimli büyük insanlargeldi, baþýmý okþadýlar. Onlardan hiç korkmadým.

139

Zaten onlar da bana. 'Korkma, biz Hz. Muham-med'in arkadaþlarýyýz.' dediler. Sonra da gittiler.Ama abla, ben onlar yine gelsinler diye hep duaedeceðim." dedi. Bunlarý söylerken gözyaþlarý için-de kalmýþtý. Bu olaydan sonra kýzcaðýzda büyükdeðiþme oldu. Artýk cývýl cývýl bir kýz olmuþtu. Ders-leri de hemen düzeldi. Sonra bu kýz bana bir rüya-sýný daha anlattý: "Rüyamda senin ayaðýnýn kýrýldý-ðýný gördüm. Ayaðýný, bir kurban gibi yere yatýr-mýþsýn, bize: 'Gelin ben kurban keseceðim' diyor-sun. Dua ederken de: 'Çocuklara bir þey olmasýn,bana olsun' diyorsun... Onun için rüyamda banadenildi ki: 'Ayþe'ye söyleyin dua ederken dikkatliolsun.' Ablacýðým aman yanlýþ dua etme."

Onun bu sözlerinden bir hafta sonra gerçektenayaðým kýrýldý. Ben: 'Aman çocuklara bir þey olma-sýn da bana gelsin.' diye dua etmiþtim. Demek kidua ederken dikkat etmek lazýmmýþ Cenab-ýHakk'ýn rahmeti kullarýnkinden çok geniþ…

Duada Ölçü

140

Velilerin Zamanda Yolculuðu

Muhyiddin ibn-i Arabî, ilk satýrlarý mukaddestoprak Kâbe'de ilham edilmiþ olan Fütühât-ý Mek-kiye isimli eserini bitirdikten sonra sayfalarýný yineKâbe'nin üzerine býrakmýþtýr. Bir sene sonraKâbe'nin üzerine çýkarak eserini almýþ ve sayfala-rýn yaðmur veya güneþ gibi hava þartlarýndan hiçetkilenmeden aynen durduðunu görmüþtür.

Ýbn-i Arabî bir gün Þam kapýlarýndan birindençýkmaktayken anîden Kâbe'yi tavaf etmeyi arzula-dý. O anda kendisini Mekke'nin kapýsý önünde bul-du ve Kâbe'ye giderek tavaf etti. Öðle vakti geldi-ðinde bir dostunun evine giderek kaylûleye (öðleuykusuna) yattý. Kalktýðýnda abdest tazeledi veayaklarý çýplak olduðu halde tekrar tavaf etmekiçin çýktý. Tavafýný bitirip namaz kýldýktan sonraÞam'daki arkadaþlarýný, talebelerini ve ailesinin ih-tiyaçlarýný hatýrladý, hemen kendisini o anda yeni-den Þam kapýsýnda buldu. Evine gittiðinde üveyoðlu ve talebesi Þeyh Sadreddin: "Þeyhim, ayak-kabýlarýnýz nerede?" diye sorunca: "Mekke'de birdostumun evinde kaldý." diye cevap verdi. "Þey-

him burada bulunmadýðýnýz üç saat içinde Mek-ke'ye gidip geldiðinizi mi söylüyorsunuz?" diye so-runca da: "Evet" dedi. Þeyh Sadreddin, bu hadise-nin gününü ve saatini kaydetti. Bir müddet sonraMekke'deki dostlarý Þam'a geldiler. Ýbn-i Arabî'ninayakkabýlarýný da getirmiþlerdi. Þeyh'in falan günve falan saatte Mekke'de bulunduðunu, öðleyinkaylûleden sonra, âdeti olduðu üzere çýplak ayak-la tavaf etmeye çýktýðýný, Þeyhin orada olduðunuöðrenince Harem-i Þerif sakinlerinin onu görmekistediklerini, ama Þeyhin bulunamadýðýný ve ayak-kabýlarýnýn da kendilerinde kaldýðýný anlattýlar.(Nefhat'ur-Ruh ve Tuhfetu'l-Futtuh)

Muhyiddin ibn-i Arabî'nin Kâbe'ye bir anda gi-diþ ve geliþi gibi, Bediüzzaman Hazretleri Eskiþehirhapishanesinde iken, bir gün, o zamanýn savcýsýonu çarþýda görür. Hayretle ve vazifesine son vere-ceði ihtarý ile hapishane müdürüne: "Niçin Bediüz-zaman'ý çarþýya çýkardýnýz? Þimdi çarþýda gördüm."der. Müdür: "Hayýr efendim, Bediüzzaman ha-pishanede hatta tecriddedir, bakýnýz." cevabýný ve-rir. Bakarlar ki Üstad yerindedir. Bu harika olay,adliyede þayi olur. Hâkimler: "Bu hale akýl erdire-miyoruz." diye birbirlerine naklederler. Aynen bu-nun gibi bir hadise Bediüzzaman Denizli hapsindeiken olmuþtur. Üstadý, halk, iki-üç defa muhtelif ca-milerde sabah namazýnda görür. Savcý iþitir. Ha-pishane müdürüne pür hiddet: "Bediüzzaman'ý sa-bah namazýnda dýþarýya, camiye çýkarmýþsýnýz."der. Tahkikat yapar ki Üstad hapishaneden dýþarý

141

Velilerin Zamanda Yolculuðu

katiyyen çýkarýlmamýþ.Eskiþehir hapishanesinde iken de bir cuma gü-

nü, hapisane müdürü, kâtip ile otururken bir sesduyuyor: " Müdür bey! Müdür bey!" Müdür baký-yor. Bediüzzaman yüksek bir sesle: "Benim bugünmutlaka Ak Cami'de bulunmam lâzým." Müdür:"Peki Efendi Hazretleri" diye cevap veriyor. Kendikendine de: "Herhalde, hoca hapiste olduðunu vedýþarýya çýkamayacaðýný bilmiyor." diye söyleniyorve odasýna çekiliyor. Öðle vakti, Bediüzzaman'ýngönlünü alayým, Ak Cami'ye gidemeyeceðini izahedeyim, düþüncesiyle Üstadýn koðuþuna gidiyor.Koðuþ penceresinden bakýyor ki Bediüzzamanyok! Hemen Jandarmalara soruyor. Jandarmalar:"Ýçeride, hem kapý da kilitli." diyor. Derhal camiyekoþuyor. Bediüzzaman'ýn ileride, birinci safta, saðtarafta namaz kýldýðýný görüyor. Namazýn sonlarýn-da, Bediüzzaman'ý yerinde göremeyince hemenhapishaneye dönüyor ve Üstad'ýn: "Allahü Ekber"diyerek secdeye kapandýðýný hayretler içerisindegörüyor.

Bu hadiseyi bizzat o zamanki hapishane mü-dürü anlatmýþtýr. Cenab-ý Hakk'ýn veli kullarý içinengel olmaz. Ama onlar imtihan sýrrýnýn bozulma-masý için bu dünya þartlarý içinde kalmaya gayretetmiþlerdir. Bilhassa kudsiyet kesbedenlerin icraat-larý son derece keskindir.

142

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

143

Kâbe-i Mükerremenin Hakikati

Muhyiddin ibn-i Arabî'ye göre; Kâbe-i Mükerre-me yaþayan, konuþan, iþiten bir varlýktýr. ÇünküKâbe birgün kendisine tavaf etmesi için seslenmiþ;Zemzem de ona suyunu içmesi için ýsrar etmiþtir. Butaleplerin ikisi de kulakla iþitilebilecek bir sesle telaf-fuz edilmiþtir. Ýbn-i Arabî, onlarýn yüksek mevkiininkendi kurbetine (Allah'a yakýnlýðýna) perde olmasýn-dan çekinmiþtir. Çünkü ibn-i Arabî'ye göre Kâbe'ninþerefi aþikâr olsa da hakikatlarýn tecelli mahalli ola-rak mertebesi "Arif-i Billâh"ýn altýndadýr. Ýbn-iArabî'nin bu tavrý karþýsýnda Kâbe incinmiþtir…

Bakýn ibn-i Arabî Kâbe ile ilgili bir hatýrasýnýnasýl anlatýyor: "1204 senesinde, soðuk ve yað-murlu bir gecede tek baþýma Kâbe'yi tavaf etmek-teydim. Hacer-ül Esved'in önünde Kâbe'ye baký-yordum. Örtülerini sýyýrdýðýný ve temellerinden yu-karýya doðru yükseldiðini gördüm. Þam rüknünegeldiðim zaman beni fýrlatýp atmak üzere hazýrlan-maktaydý. Kulaðýmla iþittiðim sözler söyleyerek be-ni tehdit ediyordu. Korkmuþtum. Allah bana onunhoþnutsuzluðunu ve öfkesini göstermiþti, oradan

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

144

ayrýlamýyordum. Darbelerinden korunabilmek içinduvarlarýn arkasýna saklandým, böylece onun cela-linden korunmuþ olacaktým. Vallahi Kâbe'nin þöy-le söylediðini iþitebiliyordum. 'Yaklaþ, yaklaþ da sa-na ne yapacaðýmý gör! Benim mertebemi ne kadarküçülttün, Âdemoðlunun mertebesini ne kadaryükselttin! Arifleri benim fevkimde tuttun! YegâneKudret Sahibinin kudretine yemin olsun ki, etra-fýmda tavaf etmene izin vermeyeceðim!' Bir an dü-þündüm ve Allah'ýn beni ikaz etmek istediðini an-layýp hamd ettim. O anda, Kâbe'nin örtülerini sý-yýrdýðýný görünce kapýldýðým korku geçti. Öfkesiniyatýþtýrmak üzere ona irticalen þiir okudum. Benonu þiirimle övdükçe yavaþ yavaþ yatýþtý ve yeni-den temelleri üzerine döndü. Söylediklerimdenmemnun olmuþ görünüyordu ve her zamanki ye-rine geçmiþti. Tavaf edebileceðimi, artýk bana iliþ-meyeceðini iþaret etti." (Fütuhat I)

Ýmam-ý Rabbanîye müntesip bir Kutup, Kâbeile ilgili bir müþahedesini þöyle anlatýyor: "Kâbe'yitavaf ediyordum. Birden Kâbe'nin göðe doðruyükseldiðini müþahede ettim. Bir taraftan yükseli-yor, diðer taraftan da insanlarýn lâyýkýyla kullukyapmamalarýndan þikâyetini dile getiriyordu.Eteklerinden tutup yalvardým ve geri dönmesi içinistirhamda bulundum."

Fethullah Gülen Hocaefendi diyor ki: "Yenidendiriliþ hareketin de Kâbe'nin insanlar için kýyam ol-ma vasfýyla ciddi bir alâka ve irtibatý vardýr. Dirili-þin hangi seviyede gerçekleþtiðinin ölçü birimi

'Kâbe Hakikatý'nýn anlaþýlmasý oranýndadýr. Bir günbu oran en üst limite ulaþýrsa, diriliþ de en üst sevi-yede gerçekleþmiþ olacaktýr. Hâsýlý Kâbe, her za-man insanlarýn gözlerinin nuru, dizlerinin dermaný,hislerinin de güç ve heyecan kaynaðý olagelmiþtir.Ýnanan insanlarýn din ve dünyalarý Kâbe ile ahen-gini korumuþ ve o âdeta kalb-i umumî için her za-man bir balans vazifesi görmüþtür. Cenab-ý Hak,Kâbe'nin vesayetini üzerimizden eksik etmesin!"(Kur'an'dan Ýdrake Yansýyanlar. 1.cilt, 148-151)

Cenab-ý Hak bizlere gerçek manada Kâbe ha-kikatýný idrak etme þuuruna ulaþtýrsýn...

145

Kâbe-i Mükerremenin Hakikati

146

Rahibelikten Ýslam'a

Dinin hiçbir þeye âlet edilmemesi gerekir. Tica-ret ve siyaset gibi þeyler onu yýpratýr ve gözden dü-þürür. Temiz ve ulvî duygularýn hiçbir þeyle kirletil-memesi gerekir. Guyana'da doðmuþ Theresa Year-wood'un ifadelerine dikkat edersek ne demeye ça-lýþtýðýmýz daha iyi anlaþýlýr sanýyorum. Bakýn The-resa (Tahire) neler anlatýyor: "Londra'ya taþýndýk-tan sonra annem ve babam beni bir manastýr oku-luna gönderdiler. Orada, Hz. Meryem'in takvasýnýüzerinde taþýyor olduðunu düþündüðüm, bir rahi-be ile yakýn bir arkadaþlýk kurdum. Aradan birkaçyýl geçtikten sonra bu rahibe bana Güney Afri-ka'ya gideceðini söyledi. O sýralar orada bazý siya-si olaylar vardý. Yani oralarda ýrk ayrýmý yapýlýyor-du. Kendisine, kilisenin böyle bozuk bir sistemlenasýl bir iliþkisinin olduðunu, kilisenin bunu tasvipedip etmediðini sordum. Bu soru canýný sýkmýþtý,mantýklý bir cevap veremedi. Bu olay, benim içindine dair ilk þüphelerin tohumu oldu.

Manastýrda birçok görevlinin ve öðrencininýrkçý tutum ve davranýþlarýna sýklýkla maruz kalý-

147

yordum. Irk suiistimali, Ýngiltere'de sýradan kimse-lerde gördüðümde makul karþýlayabildiðim bir þeyidiyse de fazilet timsali saydýðým rahibelerde deayný tutumu görünce bunu kabullenemedim. Ço-ðu defa Hz. Ýsa'nýn insanoðluna getirdiði söylenensevginin þimdi nerede olduðunu kendi kendimesordum... Tahsilimi yapýp laboratuvar uzmaný ün-vanýný alýnca Zambiya'ya gittim. Dini toplantýlarartýk bana bir þey vermiyordu. Çok þüpheci birihaline gelmiþtim. Küçük bir kýzken hissettiðim þey-leri yeniden hissettmeye baþladým. Bir maneviyathissi arzuladým ve Allah'a yakýn olma ihtiyacý his-settim. Bu yüzden, beni tekrar Kendisine yönelt-mesi için her gün Allah'a yalvardým. Zambiya'daMüslümanlarla yüz yüze geldim. Toplantýlarýna ka-týldým. Toplantýlarýnýn çok net olmasý ve söyledik-lerinin hepsinin birer manasýnýn bulunmasý benidaha baþlangýçta hayretler içinde býraktý. Hiçbirþeye itiraz edemeyeceðimi anladým. Geçmiþte Al-lah'tan Kendisine nasýl ibadet edeceðimi bana öð-retmesini istemiþtim. Bu bakýmdan, Müslümanla-rýn namazý benim en önemli ilgi odaðým oldu.

Ben de namaz kýlmaya baþladým. Beni Ýslam'aen çok çeken þey, disiplindi. Ýslam'da her þey içingenel prensipler vardý. Namazý, Allah'a nasýl ibadetetmemi göstermesini istediðim duama karþý doð-rudan bir cevap olarak gördüm. Ýslam'ýn aile hak-kýnda da öðretileri olduðunu gördüm. Kadýnlar se-viliyor ve onlara saygý gösteriliyordu. Böylece budinde kendimi güven içinde hissedeceðimi anla-

Rahibelikten Ýslam’a

dým. Politikacýlarýn ve iktidar sahiplerinin Ýslam'ý,neden dünya problemlerinin çözümünde esas al-madýklarýný düþünmeye baþladým. Allah'ýn birliði,büyüklüðü, þefkati beni çok etkiledi...

Yeni Müslüman olanlar için geçiþ dönemlerin-de Müslümanlardan gelecek her desteði hayatî de-recede önemli buluyorum. Çocuklarýma, madde-ten deðilse de manen ne kadar zengin olduðumu-zu söylüyorum. Huzur ve sükûn hissimiz gün geç-tikçe artýyor. Allah'ý sevdiðimi güven içinde söyle-yebiliyorum. Ben Batý'da yetiþtim. Zenci bir kadýnolarak zulüm gördüm, boyun eðdim ve sömürül-düm. Ben Ýslam'da mükemmel bir özgürlük gör-düm. Kadýnlarýn özgürlüðünü Ýslam'da gördüm. Ýs-lam'da anneliðe yüce bir mevki verildiðini gör-düm. Ýslam bir kadýn ve bir insan olarak bu hayat-ta bana kimliðimi kazandýrdý."

Ne mutlu Tâhire teyzeme ve vesile olduklarýna...

148

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil

Keramet

Muhyiddin ibn-i Arabî M. 1190 yýlýnda Endü-lüs'te karþýlaþtýðý inançsýz bir filozofla ilgili hatýrasý-ný 'Fütuhat' da þöyle anlatýr: "Katýlmýþ olduðum birmecliste Müslümanlarýn inandýðý manada Pey-gamberliði inkâr eden, mucizeleri reddeden ve ha-kikatlarýn deðiþmediðini (mesela ateþin su olama-yacaðýný) savunan bir filozof bulunmaktaydý. Kýþzamanýydý ve hava soðuktu. Büyük bir mangalýnönünde duruyorduk. Bu inançsýz yalancý, avamhalkýn Hz. Ýbrahim'in onu yakmayan bir ateþ içineatýldýðýný vehmettiðini, halbuki ateþin yanmayamüsait maddeleri, tabiatý icabý zorunlu olarak ya-kacaðýný, dolayýsýyla Kur'an'da bahsi geçen ateþinNemrud'un öfke ve gazabýnýn mecazî ifadesinden,yani gazap ateþinden baþka bir þey sayýlamayaca-ðýný anlattý.

Konuþmasýný bitirdiði zaman, bu kerametlerinterki makamýna ulaþmýþ olan ve mecliste bulunanbir zat ona þöyle dedi: 'Bu mangaldaki de o yakýcýolan ateþten midir?' Filozof: 'Evet' diye cevap ver-di. Bunun üzerine o zat: 'Öyleyse kendi gözünle

149

150

gör' dedi ve mangaldaki kordan bir avuç alýp o fi-lozofun göðsünün üzerine býraktý. Elbisesinin üze-rinde asýlý kalan korlarýn yakmadýðýný gören filozofonlarý tuttu ve mangala geri koydu, hayrete düþ-müþtü. Korlarý atan zat: 'Þimdi elini ateþe yaklaþtýr.'dedi. Filozof elini mangala uzattýðýnda bu defa eliyandý. Bunun üzerine filozof mucizeleri tasdik ettive tevbekâr oldu.

Evliyalarýn kerameti haktýr fakat mecbur olma-dan keramete baþvurmazlar. Eðer mazhar olurlar-sa, onu herkesten gizlemeye çalýþýrlar.

Çitlembik-4 / Þahit Olmaya Geldik Sahip Olmaya Deðil