academy garden dergisi (kasım 2014)
DESCRIPTION
Bi' dolu bilim Kasım sayısında. Hemen İssuu.com'dan , Ücretsiz okuyun & İndirin. Merak ediyorsanız,Hayal kuruyorsanız, Keşfetmeyi seviyorsanız kapağı çevirin! Bize ulaşın ; [email protected]TRANSCRIPT
Ve bir ay geride kaldı. Ekim ayında ilk sayıyı
sizlere ulaştırmanın heyecanını yaşadık. Bek-
lentilerin üzerinde erişim ve okunma oranları
sizlerden gelen en güzel geri dönüştür bizim
için. Bu bilimsel ve kültürel çabaya çok güzel
tepkiler geldi. Tavsiye ve eleştirinizin dikkate
alındığı Kasım sayısının giriş yazısını okuyor-
sunuz. Haydi sayfayı çevirin ve okumaya ko-
yulun. Dergimize Mobi-
dik.com’dan,İssuu.com’dan ve sosyal ağlar
(Facebook,Twitter,Ahsar,İnstagam ) üzerinden
ücretsiz erişebilirsiniz. Bu sayıda yine eleştiri-
leriniz yol gösterici olacaktır. Bizimle iletişime
geçin :
Yeni sayılarda, görüşmek ümidiyle. Bilimle
kalın..
Yeniden Merhaba!
A C A D E M Y G A R D E N
S A Y F A 2
A C A D E M Y G A R D E N
Aylık Popüler Bilim ve Kültür Dergisi
Kasım 2014
Genel Yayın Yönetmeni
Halil BAĞIŞ
Yazarlar
Ahmet AK
Ayşegül DANIŞMAZ
Ayşe ÖZOĞLU
Burcu AKBULUT
Busenur BOLAT
Dilek DURSUN
Fatma Nur FIRAT
Fatmanur SÖNMÜŞ
Halil BAĞIŞ
Kaan Furkan ALTINOK
Mehmet ÇİFTÇİ
Mehmet ŞEYHANLI
Merve TURHAN
Ruhat MERSİN
Selin USTA
Sümeyye ATMAN
Sevgi AKSOY
Ercan KESKİN
Şeyma POLAT
Tuğçe TANIMAK
Zehra ÖZTÜRK
Yazı Araştırma
Haşim AKTAŞ
Web
Hilmi IŞIK
Bu ay Ne okuyacaksınız?
Mars'da Nasıl Bahçe Yapabiliriz?
ANTARKTİKA’DAN HABER VAR!
Çağın Mucizesi: 3D Yazıcılar
Bilimin Oscarı; Nobel
Sadece Zekâ Oyunu Değil
Tuhaf ufuklar, uçuk hayaller…
GÜNLÜK HAYATTA FİZİK
LİNUX İŞLETİM SİSTEMİ NEDİR? NE DEĞİL-
DİR?
HOMEOBOX GENLERİ ( HOX GENLERİ- HOME-
OTİK GENLER )
TERMOGRAFİK GÖRÜNTÜLEME SİSTEMLERİ
Fatmanur Fırat’ın Çizimi
Pluto Cüce Gezegeni ve Uyduları
Ne var Ne yok...
A C A D E M Y G A R D E N S A Y F A 3
Kasım’da ne var...
7 KASIM 1867
Polonya asıllı Fransız kimyager Marie Curie doğdu.
7 KASIM 1878 Lise Meitner Doğdu. ABD'li nükleer
fisyonu keşfeden Nobel Kimya Ödülü sahibi kimyacı,
fizikçi .
8 KASIM 1895 Alman fizikçi Wilhelm Röntgen, X ışı-
nını keşfetti.
9 KASIM 1934 ABD'li gökbilimci Carl Sagan dünyaya geldi
11 KASIM 1966 NASA Gemini 12 uzay aracını fırlattı.
12 KASIM 1980 NASA uzay aracı Voyager
I , Satürn gezegenine en yakın konumuna geldi ve geze-
genin halkalarının fotoğraflarını çekerek Dünya'ya gön-
derdi.
12 KASIM 2003 TÜBİTAK Bilgi Teknolojileri ve Elektronik Araştırma
Enstitüsü (BİLTEN) tarafından teknoloji transferi yöntemiyle üretile-
rek uzaya gönderilen BİLSAT uy-
dusu görüntü göndermeye başla-
dı
27 KASIM 2001 Hubble Uzay Te-
leskobu, Güneş Siste-
mi dışındaki Osiris adlı bir geze-
genin hidrojenden oluşmuş bir
atmosfere sahip olduğunu keş-
fetti. Bu Güneş Sistemi dışında
keşfedilmiş ilk atmosferdir.
S A Y F A 4 A Y L I K P O P Ü L E R B İ L İ M V E K Ü L T Ü R D E R G İ S İ
A Y L I K P O P Ü L E R B İ L İ M V E K Ü L T Ü R D E R G İ S İ S A Y F A 5
İnsanoğlunun hayal gücü çalışıyor, Mars'da bitki yetiştirmek için yöntemler arıyor ve
bu konuda akademik çalışmalar yapıyorlar. Astrobiyolojide doktora yapan bir öğren-
cinin tezi konusu da buymuş. Yer dışında yüzeyi yaşama en elverişli gezegen olduğu
için insanoğlu uzay çağında Mars'ı nasıl yaşanabilir hale getireceğini planlıyor. İnsan-
ların Mars'da yaşayabilmesi için en önemli gereksinmesi olan oksijen, korunak, yi-
yecek ve su nasıl elde edilir sorusunu yanıtlamaya çalışıyor. Korunak hariç diğerlerini
uzun süre dünyadan oraya götürmek ekonomik olarak olanaksız olduğundan bunları
bir şekilde Mars'da yaşarken elde edebilmeliyiz.
Sözü edilen yaşam gereksinimleri için aslında robot yardımıyla bir bahçe yapabilir-
sek, sorun çözülecek. Korunak olarak önce yüzeyde bir sera yapmalıyız. Kubbe şek-
lindeki bu sera özel bir plastikten yapılmalı, öyle ki Mars yüzeyinde bol miktarda bu-
lunan morötesi ışınımları geçirmemeli. Çünkü çiçekler, sebzeler, hububat ve meyve-
ler insanlar gibi bu tür ışınımları sevmezler. Yine bu yapı Mars yüzeyindeki kuvvetli
toz rüzgarlarına karşı koyacak şekilde sağlam olmalı.
Bahçede yetiştirilecek ürün sıcak bir iklim ister, seranın dışı ortalama -63 derece ol-
duğu için dondurucu bir soğuk var. O nedenle seranın dışına koyacağımız güneş pa-
nelleri sayesinde sera içinde gerekli iklimi elde edebiliriz. Bahçede yetiştireceğimiz
her şey sulanmak ister, o nedenle sıvı suya gereksinmemiz var. Mars yüzeyinin he-
men altında donmuş su var, o nedenle buzu çıkarıp eritebilmeliyiz. Mars atmosferin-
deki başlıca gaz karbon dioksittir ve insanoğlu bu kimyasalı hiçbir zaman kullana-
maz, fakat bitkiler kullanır. Bitkiler bu gazı fotosentez sürecinde kullanır ve bizim en
önemli gereksinmemiz olan oksijeni oluştururlar.
İnsanoğlunun uzun süre Mars'da yaşayabilmesi için oraya gitmeden önce tüm bu
sistemler robotlar tarafından gerçekleştirilmeli ve test edilmelidir. Bu süreçler çok
önce güvenli bir şekilde yeryüzünde, Mars çevre koşulları meydana getirilerek de-
nenmeli. Bu sistemi yapacak olan bahçe robotunu tasarlayıp üretebilmeli ve gerekli
testleri geçtikten sonra Mars'a göndermeliyiz. Bahçe robotu tohumları saçabilmeli
ve büyüyen bitkilerin gelişebilmesi için gübrelemeyi öğrenmeli. Sonuç burada en
önemli olan akıllı bahçe robotunun yapımıdır. Ülkemizde o kadar çok robot yarışma-
sı yapılıyor ki bir gün bizim gençlerimiz de TAMSAT derneği içinde böyle bir robotu
üretebileceklerine inanıyorum.
Ethem DERMAN
Mars'da Nasıl Bahçe Yapabiliriz?
ANTARTİKA’DAN HABER VAR!
S A Y F A 6 A C A D E M Y G A R D E N
Bu ay sizin için uzun bir yolculuk yaptık!
Buzulaltı göllerinden dünyanın en eski su
kaynağına kadar indik. Wendell Denizi’nin
doğu kıyısına gittik. Dünyanın en önemli
araştırma istasyonlarından birkaçını ziyaret
ettik. İşte bu istasyonlardan ve araştırmala-
rından bazıları:
McMurdo İstasyonu
Güney Antarktika’da yer alan McMurdo is-
tasyonu kıtadaki en büyük istasyonlardan
biri. 1956’da hizmete açılan istasyon ABD
tarafından işletiliyor. Her türlü olumsuz ko-
şula ve yüksek maliyete rağmen Antarkti-
ka’da bilimsel çalışma yapmanın dünyanın
başka yerlerinde yapılan çalışmalara göre
bazı üstünlükleri var. Mesela temiz havası
sayesinde hava kalitesi çalışmaları için, ışık
kirlenmesinin olmaması ve altı ay süren ku-
tup gecesi nedeniyle de gökbilimciler için
yeryüzündeki en uygun yer. Kilometrelerce
kalınlıktaki buz tabakası da paleontoloji çalış-
maları için dünyanın geçmiş iklim kayıtlarının
tutulduğu milyonlarca yıllık bir arşiv niteliği
taşıyor. Kıtanın bilimsel açıdan çekici olması,
geçtiğimiz yüzyılın başlarında kurulmuş az
sayıda araştırma merkezinin ve gözlem istas-
yonunun yüzyılın ikinci yarısından sonra hızla
artmasına yol açtı. Günümüzde 30 ülkenin
Antarktika’da sürekli ya da geçici olarak kul-
landığı merkezler var. Bu merkezlerde yapı-
lan çalışmalar genellikle uluslararası ekipler-
ce gerçekleştiriliyor. Antarktika’da buzul altı
göllerle ilgili çalışmalar 1960’lı yılların sonla-
rında, buzun altını gösterebilen radar görün-
tüleri sayesinde başladı. Rusya’nın Antarkti-
ka’daki araştırma merkezlerinden biri olan ve
1957’de açılan Vostok İstasyonu’nun yaklaşık
4 km altında kıtanın en büyük buzulaltı gölü-
ne rastlandı. Aslında kimse bu kadar zorlu
iklim koşullarının olduğu bir bölgede sıvı hal-
de suya rastlamayı ve bu suyun da çok bü-
yük bir tatlı su gölüne ait olmasını beklemi-
yordu. Ne var ki radar sonuçları bunun varlı-
ğını gösteriyordu. Bu buluşun bilimsel olarak
kanıtlanabilmesi için 20 yıldan fazla sürenin
geçmesi gerekti.
Vostok gölünün varlığının kesin olarak kanıt-
lanmasından çok daha önce Rus bilim insan-
ları kalın buz tabakasında sondaj çalışmaları-
na başlamıştı. Bu sondajın sonucunda
1998’de Vostok Araştırma Merkezi’nde çalı-
şan Rus, Fransız ve Amerikalılardan oluşan
bir ekip şimdiye kadarki en büyük buz çekir-
değini elde etti.
3623 m uzunluğundaki bu çekirdek, göl su-
yuyla buz tabakasının birleşme noktası oldu-
ğu tahmin edilen yerin yaklaşık 100 m yakı-
nına kadar açılan sondaj kuyusundan çıkarıl-
dı. Çekirdeğin göle yakın bölümlerinin ince-
lenmesi sonucunda buzun yaşının yaklaşık
420.000 m olduğu ve göl suyunun atmosfer-
le bağlantısının 500.000 ile 1.000.000 yıl ön-
ce kesilmiş olması gerektiği hesaplandı. Yani
Antarktika’nın Amazon ormanları kadar yeşil
olduğu bir dönemde.
S A Y F A 7
Vostok İstasyonu Antarktika’nın en ulaşılmaz
bölgelerinden birinde yer alıyor.Bölgede tüm
yıl boyunca sert iklim koşulları hüküm sürü-
yor. Çekirdeğin en derin bölümlerinin göl su-
yunun donmasıyla oluşan buz tabakası oldu-
ğunun düşünülüyor. Araştırmacılara göre
gölde, gen havuzlarının dünyada benzeri ol-
mayan, en az 500.000 yıllık bakterilere rast-
lanabilir. Yaklaşık 4 km kalınlıktaki buz taba-
kası sayesinde gölün suyu belki de dünyanın
en eski suyu. Göl suyunun ortalama yaşının
milyon yıl olduğu tahmin ediliyor.
Vostok gölünün bu kadar eski zamanlardan
kalmış olması doğal olarak bilim çevrelerini
çok heyecanlandırdı. Düşük sıcaklıkta, at-
mosfer basıncından yüzlerce kat fazla bir ba-
sınç altında ve fotosentez yapmak için ışık
olmayan bir ortamda eğer yaşam varsa, bu
şimdiye kadar hiç rastlamadığımız türden bir
yaşam olmalı. Vostok gölünün derinliklerin-
de sıcak su kaynakları var olduğuna ilişkin
bulgular elde edildi; bu da gölde başka canlı
türlerinin bulunması olasılığını arttırıyor.
McMurdo araştırma istasyonu
Halley VI
İngiliz Antartika Araştırmaları kurumu tara-
fından yapılan açıklamada Halley VI isimli
istasyonun bilimsel araştırmalar için sürekli
faaliyet halinde olacağı açıklandı. Weddell
Denizi’nin doğu kıyısında, yüzen Brunt Buzu-
lu’nda bulunan istasyon, sahip olduğu kayak
mekanizmaları ile gerek görülmesi duru-
munda hareket edebilecek. Birbiriyle bağlan-
tılı 7 üniteden oluşan istasyonda laboratu-
varlar ve çalışma ofislerinin yanı sıra, araştır-
maların yoğunlaştığı yaz mevsimi için 52 kişi-
yi ağırlayabilecek yatak odaları bulunuyor.
Eksi 56 santigrat derece hava sıcaklığına da-
yanıklı şekilde inşaa edilen istasyonda kış
mevsiminde 16 bilim insanı çalışa-
cak.Uzmanlar bu süre içinde sert iklim şart-
larından dolayı inşaat için sadece dokuz
hafta çalışabildi.
Halley VI araştırma istasyonu
A Y L I K P O P Ü L E R B İ L İ M V E K Ü L T Ü R D E R G İ S İ
S A Y F A 8 A C A D E M Y G A R D E N
Güney Kutup İstasyonu
Mart ayında kozmologlar BICEP2 teleskopundan gelen önemli bir sonucu duyurdular. Bü-
yük Patlama’nın ardından gelen anda evrenin şiddetli genişlemesinin kanıtlarına ulaştılar.
Fakat bu sıra dışı iddialar aynı şekilde sıra dışı kanıtlar gerektiriyordu. Gökbilimciler bu de-
neyi ispatlayacak veya çürütecek daha fazla araştırma yapılması gerektiğini savunuyor. Ge-
lecek yaz mevsiminde BICEP3 kullanılmaya başlanılacak. Atasından 5 kat fazla algılayıcıya
ve 3 kat geniş izleme açısına sahip olan teleskop BICEP2’nin bulgularını onaylayacak veya
onaylamayacak.
Güney Kutup İstasyonu
Selin USTA
http://www.denizce.com/vostok.asp
http://www.belgesell.com/guney-kutup-istasyonu.html
http://gearpatrol.com/2013/02/07/design-spotlight-halley-vi-antarctic-research-station/(Fotoğraf)
Çağın Mucizesi: 3D Yazıcılar
S A Y F A 9 A C A D E M Y G A R D E N
Son zamanlarda oldukça popüler bir konu
olan 3D yazıcıları inceleyeceğim. Bu yazıcılar
endüstride kullanılmasının yanı sıra son za-
manlarda başka alanlarda kullanma çalışma-
ları başladı.
Bir CAD yazılımı ile istediğiniz şekli tasarla-
yarak ürününüzü elde edebilirsiniz. Sanırım
3D yazıcıların en büyük avantajı buradan ge-
liyor. Çünkü CAD yazılımı tamamen tasarıma
dayalı bir program. 3D yazıcılar bugüne ka-
dar prototip kalıplar veya yeni bir projenin
maketi gibi endüstriyel alanda kullanırken
artık tıp alanında da kullanılmaya başlandı.
Louisiana Tech üniversitesinde biyomedikal
ve nanosistem mühendisleri tarafından bir
program geliştirildi. Programda daha çok 3D
yazıcılardan yararlanıyor. Yazıcılarda üretilen
tıbbi implantlar ile içerisine antibakteriyel ve
kemoterapik maddeler konulup vücuda
proggamlı bir şekilde konulup ilaçların hedef
bölgeye daha proggamlı ve başarılı bir şekil-
de ulaşması hedeflenmiş. Üstelik 3D yazıcı
ile implant üretmek daha sağlıklı ve kullanış-
lı. Günümüzde kullanılan implantlar kemik
dolgu malzemesiyle üretiliyor ve içerisinde
bir çok kanserojen madde bulunabiliyor. Üs-
telik günümüzde kullanılan implantlar vücu-
da yerleştirildikten sonra ayrı bir cerrahi
operasyonla alınması gerekirken 3D yazıcı ile
üretilenler kendi kendine vücütta yok olabili-
yor. Tabi ki bu çalışmalar henüz deneme aşa-
masında.
3D yazıcılarla tıp alanında sadece implant
üretilmemiş ayrıca yapay damar ve protez
tedavisinde de kullanılması amaçlanıyor.
Hastaya özel tasarlanıp kullanılması bekle-
nen protez denemeleri de henüz deneme
aşamasında. Yapay damarlar üretiminde ise
aort daralması gibi hastalıkların önlenmesi
hedefleniyor. Buna ek olarak yine hastaya
özel olarak tasarlanmak üzere plastik cerra-
hide de bu yazıcıların kullanılması hedefleni-
yor. Plastik cerrahide dolgu malzemelerinin
3D yazıcı tarafından üretilip kanserojen mad-
de oranını en aza indirme çalışmaları hala
sürmekte.
3D yazıcılar sadece tıp ve endüstriyel alanda
kullanılmakla kalmayıp; Oyuncak Sektörü,
Yedek Parça ve Sanayi ve Kuyumculuk ala-
nında da kullanılması için denemeler yapılı-
yor. Ayrıca plastik ve plastik bazlı ham mad-
de kullanılan yazıcılarda şu sıralarda metal,
alüminyum benzeri malzemeler kullanılması
deneniyor. Eğer bu maddeler ile üretim ba-
şarı sağlarsa bir çok alanda 3D yazıcı kullanı-
mı yaygınlaşacak. Anlaşılan 3D yazıcılar gele-
cekte bir çok alanda devrim yapacağa benzi-
yor.
3D yazıcı Üretilen Protez
S A Y F A 1 0 A C A D E M Y G A R D E N
3 boyutlu yazıcı ile üretilen implant
Aynı zamanda 3D yazıların da bilgisayar gibi
eski bir tarihi var. Onu da görelim;
1984 - Charles Hull tarafından sayısal bilgi
kullanarak 3 boyutlu obje üretimi geliştirildi
1986 - Charles Hull Stereolithografi yöntemi-
ni geliştirdi ve patentini aldı.
1986 - Charles Hull 3D Sytems şirketini kurdu
ve ilk ticari 3D yazıcı makinesini geliştirdi. Bu
makinenin adı stereolithografi cihazıydı.
1988 - 3D Systems Şirketi genel kullanıma
yönelik ilk modeli SLA-250 yi geliştirdi
1988 - Scott Crump Fused Deposition Mode-
ling (FDM) "Ergitmeli Model Yığma" teknolo-
jisini icat etti
1989 - Scott Crumb Stratasys şirketini kurdu.
1991 - Helisys şirketi ilk katmanlı obje üretim
sistemini sattı
1992 - Stratasys ilk FDM makinesini sattı.
1992 - DTM şirketi ilk SLS sistemini sattı
1993 - Solidscape mürekkep püskürtme
mantığı ile çalışan bir cihaz üretme amacı ile
kuruldu.
1993 - "MIT" Mürekkep püskürtme yöntemil
ile 3 boyutlu obke üretimi ile ilgili bir patent
aldı.
1995 - Zcorp MIT nin patentini lisansladı ve
bu teknoloji ile çalışan 3D printerları üret-
meye başladı
1996 - Stratasys "Genisys" modelini piyasaya
sürdü.
1996 - Z Corporation "Z402" modelini piya-
saya sürdü
1996 - 3D systems "Actua 2100" ü piyasaya
sürdü". 3D yazıcı kelimesi ilk kez bu yılda kul-
lanılmaya başlandı
1997 - EOS Stereolithografi şirketini 3D Sys-
tems şirketine sattı ancak halen Avrupanın
en büyük üreticilerinden biri
2006 - Açık kaynak ilk 3D yazıcı projesi başla-
dı - Reprap. Kendi parçlarınıda kopyalabilme
özelliğine sahip bu makine sayesinde bir çok
ev kullanıcısı 3D yazıcı sahibi olacaktı
2008 -Reprap'in ilk versiyonu tamamlandı.
Kendi parçalarının %50 sini üretebiliyordu.
Busenur BOLAT
http://www.kedkem.com/muhendislik/3-Boyutlu-Yazicilar-Hakkinda-
Genis-Bilgi-10538.htm
http://www.3byazici.com/2012/05/3-boyutlu-yazicilar-nasil-
calisir.html
http://www.3byazici.com/2012/10/3d-yazici-calisma-prensibi.html
tubitak yazıları eylül 2014
Bilimin Oscarı; Nobel
S A Y F A 1 1
Dinamitin mucidi Alfred Nobel’in vasiyeti
üzerine kurulan Nobel Vakfı’nın,1901 yılın-
dan günümüze kadar insanlığa hizmet eden-
leri ödüllendirmek amacıyla verdiği Nobel
ödüllerinin bu yılki sahipleri geçtiğimiz Ekim
ayında belli oldu.
John O’Keefe, May-Britt Moser ve Edvard Moser
Bu prestijli ödülün ilk isimleri Tıp alanında
açıklandı. Karolinska Enstitüsü (Stockholm)
tarafından 2014 Nobel Tıp Ödülü, insan bey-
nindeki yön bulmayı sağlayan hücreleri keş-
feden üç bilim insanına layık görüldü. İngiliz
araştırmacı Prof. John O’Keefe ile Norveçli
çift Prof. May-Britt Moser ve Prof.Edvard
Moser ödülü paylaştı. Beynimizdeki konum
ve yön bulma işlevlerini gerçekleştiren hüc-
relerin keşfedilmesi ile bulunduğumuz konu-
mu nasıl biliyoruz ve gittiğimiz yolun yönünü
nasıl belirliyoruz gibi sorular açıklanmış oldu.
Beynimizde harita işlevi gören hücreler, me-
safe ve yön bulmaya yarayan bir başka hücre
grubuyla ortak çalışarak beynimizde ki GPS
sistemini oluşturuyorlar. Uzmanlar Alzhei-
mer hastalarının çevrelerini tanımakta zor-
landıklarını ifade ederek ,bu buluşla onların
sorunlarının kaynağını daha iyi anlayabile-
ceklerini açıkladılar.
Isamu Akasaki,Shuji Nakamura ve Hiroshi Amano
Sonrasında İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi
tarafından Nobel Fizik ödülü, mavi LED tek-
nolojisini geliştirerek aydınlatma teknoloji-
sinde çığır açan üç Japon bilim insanına veril-
di. Akasaki,Nakamura ve Amano mavi ışık
yayan diyot(LED) buluşu ile uzun ömürlü ve
tasarruflu ışık kaynaklarını kullanmamız için
olanak sağladılar. Bu teknolojiyle, enerjinin
büyük kısmı ısıya dönüşmeden ışık elde edili-
yor. 100 bin saate kadar çalışan LED’ler,uzun
ömürlü olduklarından dolayı tüketimde dü-
şüş sağlayacaklar.
A Y L I K P O P Ü L E R B İ L İ M V E K Ü L T Ü R D E R G İ S İ
S A Y F A 1 2 A C A D E M Y G A R D E N
Eric Betzig,William E. Moerner ve Stefan W. Hell
Nobel Kimya ödülü süper mikroskobu ge-
liştiren iki ABD’li ve bir Alman araştırmacıya
verildi. Dokuların moleküler yapısına inen
bu mikroskop sayesinde hastalıkların araştı-
rılması ve ilaç tasarımı için ilerleme sağlan-
dı.
Patrick Modiano
2014 Nobel Edebiyat Ödülü Paris’in ünlü
yazarı Patrick Modiano’nun oldu. Fransa
dışında pek tanınmayan yazar,kitaplarını
Yahudilik,savaşın anıları ve saklı kalan ger-
çekler üzerine yazıyor. Bu ödül haberlere,
‘’Norveç Nobel Komitesi yine ters köşe yap-
tı’’olarak yansıdı.
Malala Yusufzay ve Kailash Satyarthi
Bu yıl Nobel Barış Ödülü çocuk hakları ey-
lemcileri Pakistanlı Malala Yusufzay ve Hin-
distanlı Kailash Satyarthi’ye layık görüldü.
Malala Yusufzay Nobel Barış ödülünü alan
en genç kişi olarak tarihe geçti. Komite jüri-
si bu sene perspektiflerini genişlettiklerini
belirtti. Daha önceden genel olarak ülkeler
arası savaşla mücadeleye verilen barış ödü-
lü, bu sene çocuk hakları ve kızların eğitimi
için seferber olan kişilere verilerek, bu ala-
na dikkatlerin çevrilmesine olanak sağladı
Jean Tirole
Son olarak açıklanan Nobel Ekonomi Ödü-
lü’ne Fransız ekonomist Jean Tirole layık gö-
rüldü. Piyasa gücü ve regülasyon üzerine
yaptığı analizle ödülün sahibi olan Tirole,
dünya çapında en etkili ve üretken iktisatçı-
lardan biri olarak biliniyor.
Ödüller, her yıl olduğu gibi Alfred Nobel’in
ölüm yıldönümü olan 10 Aralık 2014 tari-
hinde sahiplerine takdim edilecek.
S A Y F A 1 3
Alfred Nobel’in vasiyetnamesi
Vasiyetinde, mirasının Nobel Ödüllerinin enstitüleşmesi yönünde kullanılmasını ve 33.200.000 kronunun her yıl insanlığa hiz-mette bulunanlara sunulmasını istemiştir. 27 Kasım 1895 tarihli vasiyetnamesinin dili-mize çevrilmiş hali şöyledir.
“Ardımdan bıraktığım gayrimenkulümün ve servetimin
tamamı aşağıdaki şekilde dağıtılacak; kapital emniyetli bir
şekilde fonda toplanmalıdır. Bu fonun faizi her yıl, insanlık
için en büyük katkıda bulunmuş kişilere dağıtılmalıdır.
Bir kısım Fizik sahasında en büyük keşfi yapan kişiye veril-
melidir. Bir kısım Kimya sahasında en büyük keşfi yapan
kişiye verilmelidir. Bir kısım Fizyoloji ya da Tıp sahasında
en büyük keşfi yapan kişiye verilmelidir. Bir kısım Edebiyat
sahasında en büyük keşfi yapan kişiye verilmelidir.
Fizik ve kimya konusundaki keşifler İsveç Bilim Konseyince
değerlendirilmelidir. Tıp konusundaki çalışmalar Stock-
holm’daki Caroline Enstitüsü tarafından değerlendirilmeli-
dir. Edebiyat ve barış konusundaki ödüller,Norveç parla-
mentosu tarafından seçilen beş kişilik bir komite tarafın-
dan değerlendirilmelir. En büyük ve kesin arzum,ödüller
adaylara dağıtılırken kesinlikle millet ayrımı gözetilmeme-
sidir. En önemli ödülü alacak kişi bir İskandinavyalı da
olabilir,olmayabilir de”
30 Aralık 1896 tarihinde Stockholm’ de açık-lanan vasiyetinin ardından 1900 yılında No-bel Vakfı kuruldu. Ödüller 1901 yılında veril-meye başlandı. Daha sonra 1968 yılından iti-baren Ekonomi alanı da bu ödüllere dahil ol-du.
Sevgi AKSOY
www.nobelprize.org
www.dw.de
www.aljazeera.com.tr
A Y L I K P O P Ü L E R B İ L İ M V E K Ü L T Ü R D E R G İ S İ
Sadece Zekâ Oyunu Değil
S A Y F A 1 4 A C A D E M Y G A R D E N
Her yaşta zihin geliştirmek, bakış açısını
değiştirmek mümkündür. Birde bu gelişime
4 yaşından itibaren başladığımızı düşünelim.
Belki de yaşıtlarımızın aklının ucundan bile
geçmeyecek çözümlemeler, bizim için henüz
küçük yaşlarda sadece düşünmekten ibaret
olacak. Aslında bu durum hayal değil, sat-
ranç oynayarak hem çok eğlenceli vakit geçi-
rebilir, hem de kendimizi çok geliştirmek ve
kritik zamanlarda doğru hareketler yapmak
konusundaki yeteneğimizi geliştirebiliriz.
Bu yazıda satrancın nasıl oynandığını değil
de satrancın tarihçesini ve bize kattıklarını
öğreneceğiz.
Satrancın tarihçesi konusunda birçok ef-
sane vardır. Ancak en çok bilinen efsane Hin-
distan’da yaşanmış ve efsaneye göre tahmi-
nen 1600 yıl önce Hindistan hükümdarı da-
nışmanlarına, çocukların ilerde savaş zaman-
larında doğru düşünen, başarılı birer general
olmaları için stratejilerini geliştiren bir yol
bulmalarını istemiş. Bunun üzerine kısa süre-
de hükümdara satrançla birçok yöntem gös-
terilip denenmiş ve en başarılı yöntemin sat-
ranç sporu olduğu tespit edilmiş. Keşfedildik-
ten sonra zamanla dünyadaki bütün ülkeler-
de popüler olmuş ve günümüzde de popü-
lerliğini sürdürmektedir. Dünya Satranç Fe-
derasyonu’nu (FİDE) 1924’de kurulup, 19.
yüzyılın ortasından beri düzenli olarak sat-
ranç turnuvaları düzenlenmektedir.
S A Y F A 1 5
Yapay zekâ kullanılarak bilgisayarların
icat edilmesiyle birlikte, 20. yüzyılın sonların-
da iyi satranç oynayabilen programlar oluş-
turuldu. 1997’de Garry Kasparov, Deep Blue
adlı bilgisayara yenilince bilgisayar program-
cısı Omar Syed, makinelerin yapay zekâ ala-
nında hala çok gelişmediğini ispatlamak
amacıyla yine satranç tahtasında oynanan ve
bilgisayar için zor, insanlar için kolay olan
Arimaa adlı oyunu oluşturdu. Arimaa, sat-
ranç tahtasında oynanmasına rağmen sat-
rançtan çok farklı bir oyundur. Aynı zaman-
da, günümüzde bazı satranç programları
dünya şampiyonları seviyesinde oynayabil-
mektedir.
Birçok bilim adamına göre, satranç 4 ya-
şından itibaren oynanabilir ve her yaştan in-
sana farklı şeyler katabilir. Fakat küçük yaş-
lardayken oynandığında, genellikle çocuklar-
da görünen hiperaktifliği azaltıp, odaklanma
sorunu büyük oranda giderilebilir. Satranç
oynamanın faydaları bunlarla sınırlı olmayıp
ileriyi düşünebilme, seçenekleri doğru de-
ğerlendirebilme, planlama ve birçok farklı
düşünceyle eşzamanlı uğraşabilme gibi bir-
çoğu doğuştan yetenek olan durumları hızlı
bir şekilde henüz küçük yaşlardayken geliş-
tirmeye olanak sağlar. Bu yeteneklerin gelişi-
mi sadece satranca özgü olmayıp, satranç
oynamak için gereklidir. Yapboz gibi düşüne-
cek olursak, satrancın geliştirmemize olanak
sağladığı her durum satranç içinde gereklidir.
Bu yapılanmalardan biri eksik olursa, satranç
oynarken zayıf bir yanımızın olacağını söyle-
mek yanlış olmayacaktır.
ABD’nin New York şehrinde ve Kanada’nın
birçok yerinde 100’den fazla okul ve
3000’den fazla çocuk arasında yapılan test-
lerde dil, okuma ve matematik derslerinde
başarılı olan çocukların satranç ilgisinin oldu-
ğu gözlenmiştir.
Houston, Texas ve Bradford’daki bilim
adamları, Pennsylvania’da yapılan çalışma-
larda satrancın, kritik ve yaratıcı düşünme
yetenekleri gerektiren testlerde yüksek skor-
ların alınmasında önemli bir etki sağladığı
tespit edilmiştir.
Satranç oyunu sadece bilinen şekilde oy-
nanmaz. Satranç oyununun, gerek satranç
tahtaları farkıyla, gerek satranç taşlarının di-
ziliş farkıyla, gerekse farklı özellikteki satranç
taşlarıyla türevleri oluşturulmuş ve farklı sat-
ranç oyunları icat edilmiştir. Günümüzde de
oynanmakta olan satranç türleri vardır. Ör-
neğin Glinski’nin altıgen satrancı, klasik sat-
ranç tahtasında değil de altıgen şeklindeki
tahtada oynanır. Bu türevlerin asıl amaçları,
eşit güçte olmayan iki oyuncunun karşılaş-
masında güçleri dengelemek veya bu popü-
ler oyunun klasik satrançtan farklı olarak oy-
nanmasıdır.
A Y L I K P O P Ü L E R B İ L İ M V E K Ü L T Ü R D E R G İ S İ
S A Y F A 1 6 A C A D E M Y G A R D E N
Glinski’nin altıgen satrancı tahtası.
Satranç, sadece oyunlarda olmayıp birçok
özel eşyanın güvenle saklanması için de kul-
lanılabilir. Satranç hamlesiyle açılan dolaplar
veya satranç tahtasının üzerinde bulunduğu
masanın altının dönerek açılması gibi birçok
yöntem bulunabilir. Aynı zamanda satranç
takımı bulunduğu yere görsel olarak da bir
çağrışım yapıyor yani süs eşyaları olarak kul-
lanıldığı görünmektedir.
Satrancın insana kattığı en önemli değer
sportmenliktir. Örneğin satrancın karakteris-
tiklerinden biri de, rakibin şahını mat eden
kişi şahı oyun tahtasından almadan öylece
bitirir. Oyun biterken de asaletini kaybetmez.
Mehmet ÇİFTÇİ
www.gevezeforum.com
http://e-satranc.com/sitemap-posttype-post.xml
www.ozelozgurcocuk.com
http://chesspromotional.wordpress.com/
www.cesmeyelken.org
www.satrancogretmenim.com
www.damaoyna.net
http://tr.wikipedia.org/wiki/
www.nisemsatranc.com
http://www.enteresan.com/haber
www.imraksatranc.com
Tuhaf ufuklar, uçuk hayaller...
S A Y F A 1 7
Çoğumuzun ağlaya ağlaya geldiği bu hayatta
bazılarımız bitmek, tükenmek bilmeyen me-
rakıyla ufkun ötesinde hayaller kurabilmemi-
zi sağladı. Kimine göre bilim kurgu kimine
göre bilim tutku. 1900'lerde başka gezegen-
lere taşınma hayaliyle Ay'a gitmeyi planlar-
ken, 2000'lerde uçan arabaları hala sokaklar-
da göremiyor olmamız gibi karmaşık.
Tuhaf ufuklar, uçuk hayaller...
Gelin bu ufuk açan, hayal gücümüze güç ka-
tan dehaların aklından geçenleri bir nebze
de olsa söyledikleri sözlerlerden anlamaya
çalışalım ve bu tecrübelere kulak verelim.
İşte bilim alanında kendimize rehber edine-
bileceğimiz o kişiler ve o sözler…
Galileo Galilei (1564 - 1642)
Modern fiziğin ve teleskobik astronominin
kurucularından olan İtalyan bilim adamı.
*Her şeyi bilme şeklindeki bu kendini beğen-
miş küstahlığın temeli hiçbir zaman hiçbir
şeyi anlamamış olmaktan başka bir şey de-
ğildir. Bir kerecik bile olsa, tek bir şeyi tam
olarak anlama deneyimi olan ve bilginin nasıl
elde edildiğini gerçekten duyumsamış olan
bir kimse, kendisinin hiç anlamadığı, sonsuz
sayıda başka hakikatlerinde var olduğunu
fark eder.
*İki gerçek birbiriyle asla çelişmez.
*İnsana hiçbir şey öğretemezsin; öğrenmeyi
ancak kendi içinde bulacağını öğretebilirsin.
*Kainat dediğimiz kitap, yazıldığı dil ve
harfler öğrenilmedikçe anlaşılamaz. O, mate-
matik dilinde yazılmış; harfleri üçgen, daire
ve diğer geometrik şekillerdir. Bu dil ve
harfler olmaksızın kitabın bir tek sözcüğünü
anlamaya olanak yoktur.
*Evrenin kitabı matematik diliyle yazılmıştır.
*Tabiatın kitabı, matematiksel sembollerle
yazılmıştır.
*Şüphe, bilimin babasıdır.
*Hiçbir şey keşfetmeksizin büyük meseleleri
uzun uzadıya anlatmak yerine, keşke bir tek
olgu, hatta küçük bir şey keşfetseydim.
*[Sonsuza ilişkin paradokslar] sadece, biz
sonlu akıllarımızla, sonlu ve sınırlı şeylere
verdiğimiz özelliklerle, sonsuzu tartışmaya
kalktığımızda ortaya çıkar.
*Sonlu aklınızla, sonlu için koyduğunuz kural
ve ilişkileri sonsuza uygulamaya kalkmayın.
*Ben ne kadar dönmüyor desem de dünya
dönüyor.(Engizisyonda hakimin eğer dünya-
nın dönmediğini ve düz olduğunu söylersen
yanmayacak, affedileceksin sözünden sonra
mahkeme kapısında...)
*Yine de dönüyor!
A Y L I K P O P Ü L E R B İ L İ M V E K Ü L T Ü R D E R G İ S İ
S A Y F A 1 8 A C A D E M Y G A R D E N
Blaise Pascal (19.06.1623 -
19.08.1662)
Fransız matematikçi, fizikçi, ve teolog.
*Dünya beni bir nokta gibi içeriyor ve yutu-
yor, ben de onu içeriyorum(anlıyorum).
*Kuvvete dayanmayan adalet aciz, adalete
dayanmayan kuvvet zalimdir.
*Yararlı olmak ve bir başkasına yanıldığını
göstermek istediğimizde, o kişinin söz konu-
su şeyi hangi açıdan ele aldığını gözlemleme-
miz gerekir, çünkü genelde bu şey o açıdan
bakıldığında doğrudur. Bu gerçeği kabul et-
meli, ancak bunun hangi açıdan yanlış oldu-
ğunu görmesini sağlamalıyız. Karşımızdaki
bundan mutluluk duyacak, çünkü yanılma-
mış olduğunu, tek eksikliğinin bütün açılar-
dan görememek olduğunu anlayacaktır. Çün-
kü her şeyi görmemesinden ve ele aldığı açı-
da doğal olarak yanılabilmesinden kaynakla-
nır.
*Genellikle, başkalarının bulduğu nedenler-
dense kendi bulduğumuz nedenlerle daha
kolay ikna oluruz.
*Bir yapıt oluştururken en son bulduğumuz
şey, en başa neyin konulması gerektiğidir.
*Her seçim bir vazgeçiştir.
Isaac Newton (25 Aralık 1642 – 20
Mart 1727)
İngiliz fizikçi, matematikçi, astronom, mucit,
filozof, ilahiyatçı.
*İnsanlar sayılar gibidir, o insanın değeri ise
o sayının içinde bulunduğu sayı ile ölçülür.
*Plato benim arkadaşım, Aristoteles benim
arkadaşım ancak benim en büyük arkadaşım
doğruluk.
*Aşk köprü kurmaktır. İnsanlar köprü kura-
cakları yerde, duvar ördükleri için yalnız ka-
lırlar.
*Sağlam bir tahmin olmadan, hiçbir büyük
buluş yapılmamıştır.
*Dünyaya nasıl göründüğümü bilmiyorum;
ama ben kendimi, henüz keşfedilmemiş ger-
çeklerle dolu bir okyanusun kıyısında oyna-
yan, düzgün bir çakıl taşı ya da güzel bir de-
niz kabuğu bulduğunda sevinen bir çocuk
gibi görüyorum.
*Biz düşüncelerimiz değiliz, biz düşünceleri-
mizin düşüncesiyiz.
*Eğer diğer insanlardan benim için bir şeyler
yapmalarını bekleseydim hiçbir şey yapa-
mazdım.
*Ben, benden öncekilerin omuzlarına tır-
mandığım için onlardan biraz daha ilerisini
görebildim.
Albert Einstein (14.03.1879 -
18.04.1955)
Yahudi asıllı Alman teorik fizikçi.
*Aslında herkes dâhidir. Ama siz kalkıp bir
balığı, ağaca tırmanma yeteneğine göre yar-
gılarsanız, tüm hayatını aptal olduğuna ina-
narak geçirir.
S A Y F A 1 9
*Hayatta başarı A ise, A eşittir x artı y artı z.
Çalışmak x; eğlenmek y; z ise çeneni tutmak-
tır.
*Hayal gücü bilgiden daha önemlidir. Çünkü
bilgi sınırlıyken, hayal gücü tüm dünyayı kap-
sar.
*Dünden öğrenin, bugün için yaşayın, yarın
için ümit edin.
*Altı yaşındaki çocuğa açıklayamıyorsan, sen
de anlamamışsındır.
*Özel bir yeteneğim yok. Sadece tutkunca
meraklıyım.
*Aşk, görevden daha iyi bir öğretmendir.
*O kadar akıllı olduğumdan değil, ben sade-
ce problemler üzerinde biraz daha fazla kalı-
yorum.
*Hayatında hiç hata yapmamış biri hiç yeni
bir şey denememiş demektir.
*Bilgi bilgelik değildir. Bilgeliğin tek kaynağı
deneyimdir.
*İlk önce oyunun kurallarını öğrenmelisiniz,
sonra da herkesten iyi oynamayı.
*Yeryüzündeki şartların düzelmesi, sadece
bilimsel buluşlardan çok ahlaklı bir yaşama
düzeninin gerçekleşmesine bağlıdır.
*Gerçeği aramak onu elde etmekten daha
kıymetlidir.
*Yüksek ruhlar, her zaman sıradan akılların
şiddetli muhalefetleriyle karşılaşırlar.
*En değerli kişiler alçakgönüllü olanlardır.
*Bir hatayı iki defa tekrar etmeyen en mü-
kemmel insandır.
*Bilim atom bombasını üretti, fakat asıl kö-
tülük insanların beyinlerinde ve kalplerinde-
dir.
*Eğer ne yaptığımızı biliyor olsaydık, buna
araştırma denmezdi öyle değil mi?
*Bilim, her günkü düşünmelerimizin saflaş-
masından başka bir şey değildir.
*Zorlukların göbeğinde fırsatlar yatıyor.
*Gençliğimizde düşüncelerimizi oluşturan
tüm konular sevgiyle ilgilidir, sonraları ise
tüm sevgimiz düşüncelerimiz olur.
*Hayatı yaşamanın iki yolu vardır: Biri hiçbir
şeyin mucize olmadığını düşünmek, diğeri
herşeyin mucize olduğunu düşünmek.
*Tabiatta öylesine yüksek bir akıl kendini
gösteriyor ki, insanın en ince düşünceleri ve
buluşları bu aklın yanında sönük bir gölge
gibi kalır.
*Yanlış yapmayan insan yoktur; insanlık yan-
lışını kabul ve düzeltmekle olur.
*İnsanı ayakta tutan iskelet ve kas sistemi
değil, prensipleri ve inançlarıdır.
*Uzay insanoğlu için çok karmaşıktır. Uzayda
insan kocaman bir kütüphanedeki minicik bir
çocuğa benzer, çocuk oradaki kitapların ya-
zıldığı bin bir çeşit dili anlamaz, nasıl yazıldı-
ğını da anlamaz, dikkatini çeken şey o kitap-
ların karmaşık dizilişindeki ahenktir ve
insanoğlu da uzayın ahengini çözmeye çalı-
şabilir ancak.
A Y L I K P O P Ü L E R B İ L İ M V E K Ü L T Ü R D E R G İ S İ
S A Y F A 2 0 A C A D E M Y G A R D E N
*Herkesin fikir birliğine vardığı bir akşam,
kayıp bir akşamdır.
*Eğitim, insanın okulda öğrendiği her şeyi
unuttuğunda arta kalandır.
*Dehanın 10'da 1'i yetenek 10'da 9'u da ça-
lışmaktır.
*Yolculuk etmeyi seviyorum ama varmaktan
nefret ederim.
*İnsanı ayakta tutan iskelet ve kas sistemi
değil, prensipleri ve inançlarıdır.
*Uzay insanoğlu için çok karmaşıktır. Uzayda
insan kocaman bir kütüphanedeki minicik bir
çocuğa benzer, çocuk oradaki kitapların ya-
zıldığı binbir çeşit dili anlamaz, nasıl yazıldı-
ğını da anlamaz, dikkatini çeken şey o kitap-
ların karmaşık dizilişindeki ahenktir ve insan
oğluda uzayın ahengini çözmeye çalışabilir
ancak.
Nicola Tesla (10 Temmuz 1856 - 7
Ocak 1943)
Sırp asıllı Amerikalı mucit, fizikçi ve elektrofi-
zik uzmanı.
*İnsan kalbini, bir mucidin kendi beyninin
yarattığı bir ürünün başarıya ulaştığını gör-
mesinden daha fazla heyecanlandıran bir
şey olduğunu düşünmüyorum. Bu tür duygu-
lar insana yemeyi, uyumayı, arkadaşları, aş-
kı, her şeyi unutturuyor.
*Erdemlerimiz ve kusurlarımız birbirinden
ayrılamaz, güç ve madde gibi. Onlar ayrıldı-
ğında insan bir hiçtir.
*Para insanların kendine biçtiği kıymete haiz
değildir. Benim bütün param deneylere yatı-
rılmıştır. Bunlarla yeni keşiflerde bulunup in-
sanoğlunun yaşamını biraz daha kolaylaştır-
masını sağlıyorum.
*İnsan imkansızı başarabilir sözü yetersizdir
çünkü insan imkansızın da ötesine ulaşabilir.
*Benim beynim sadece bir alıcıdır
(reseptör). Evrende, bilgiyi, gücü ve ilhamı
ondan aldığımız bir öz var. Bu özün sırlarına
nüfuz etmedim. Ama var olduğunu biliyo-
rum.
*Bırakın doğruları gelecek söylesin ve herke-
si eserlerine ve başarılarına göre değerlen-
dirsin. Bugün onların olsun; ama uğrunda
çok uğraştığım gelecek, benimdir.
Niels Henrik David Bohr
(07.10.1885 - 18.11.1962)
Danimarkalı fizikçi.
*Uzman, çok dar bir alanda yapılabilecek
tüm hataları yapmış kişidir.
*Kuantum fiziğinden şok olmamış bir fizikçi,
fiziği anlamamıştır.
*İki tür doğru vardır: Tersinin yanlış olduğu
gün gibi ortada olan yüzeysel doğrular ve
tersi de doğru olan daha derin doğrular.
S A Y F A 2 1
Stephen William Hawking (8 Ocak
1942 - )
İngiliz fizikçi ve evrenbilimci.
*Eğer biz de bilim adamlarının anladığı şekil-
de nükleer savaşın ve bunun getireceği yıkı-
mın etkilerini görebilirsek, insanoğlunun ey-
lemlerinin ve teknolojinin de bir şekilde ik-
lim değişikliğine neden olduğunu, belki de
sonsuza kadar dünya üzerindeki yaşamı etki-
lediğini öğreniriz. Biz dünyada yaşayan in-
sanlar, bilgilerimizi, deneyimlerimizi paylaş-
makla yükümlüyüz.
*Zaten var olan yollar üzerinden gelecek
olan mükemmel bir teoriye inanmıyorum.
Bizim yeni bir şeye ihtiyacımız var. Bunun ne
olabileceğini tahmin edemeyiz ya da ne za-
man bulacağımızı çünkü eğer bilseydik, çok-
tan bulmuştuk da! Bu 20 yıl içerisinde gel-
meliydi, ancak belki de hiç bulamayacağız.
*Sessiz insanlar en gürültülü zihinlere sahip-
tir.
Marie Curie (7.11.1867 –
4.07.1934)
Polonya asıllı kimyager, fizikçi ve radyoloji
biliminin kurucusu.
*Ben de Nobel gibi düşünüyorum: İnsanlık,
yeni keşiflerden kötülüklerden çok iyilikler
çıkaracaktır.
*Hayatta hiçbir şeyden korkmayın yalnız; her
şeyi anlamaya çalışın.
*İnsanlar konusunda daha az, fikirler konu-
sunda daha çok meraklı olun.
Carl Edward Sagan (9 Kasım 1934 –
20 Aralık 1996)
ABD'li gökbilimci, astrobiyolog.
*Dünyamızı, sorularımızda ki cesaret ve ce-
vaplarımızda ki derinlik ile anlamlı kılarız.
*Yanlış bir argümanın ilacı, daha iyi bir argü-
mandır. Fikirlerin bastırılması değil.
*Güven verici bir yalan yerine, zor bir gerçe-
ği kucaklamak daha iyidir.
*Tarihin bize öğrettiği en acı derslerden biri
şudur: Eğer yeterince uzun bir süre kandırıla-
rak bir şeye inandırılmışsak, bu kandırılmışlı-
ğın kanıtlarını reddetmeye yatkınlaşırız. Artık
doğru olanı bulmakla ilgilenmez oluruz. Yapı-
lan kandırma bizi eline geçirmiştir. Bunu ken-
dimize bile itiraf etmek artık fazlasıyla acı ve-
rici olacaktır. Bir şarlatan böylesi bir gücü si-
zin üzerinizde kullanmak üzere bir kere ver-
diğinizde bir daha onu neredeyse hiç geri
alamazsınız.
*Nereye gittiğimi bilmiyorum fakat 'kendi'
yoluma gittiğimi biliyorum.
*Kanıtın yokluğu yokluğun kanıtı değildir.
(Carl Sagan - Karanlık Bir Dünyada Bilimin
Mum Işığı)
*Olağanüstü iddialar, olağanüstü kanıt ge-
rektirir.
*Bugünü anlamak için geçmişi bilmeniz ge-
rekir.
*Muhteşem bir şey, bir yerlerde keşfedilme-
yi bekliyor.
A Y L I K P O P Ü L E R B İ L İ M V E K Ü L T Ü R D E R G İ S İ
S A Y F A 2 2 A C A D E M Y G A R D E N
*Eğer sâdece kuşkucu olursanız o zaman hiç-
bir yeni düşünce size ulaşamaz. Yeni hiçbir
şeyi öğrenmezsiniz. Saçmalığın dünyaya
hâkim olduğuna inanan huysuz bir ihtiyar
haline gelirsiniz.(Kuşkusuz sizi destekleyen
çok veri vardır). Öte yandan, saflık noktasın-
da açık olursanız ve içinizde bir nebze bile
kuşkuculuk olmazsa o zaman yararlı düşün-
celeri yararsız olanlardan ayırt edemezsiniz.
Eğer tüm düşünceler eşit derecede geçerli
olsaydı o zaman kaybolurdunuz çünkü o za-
man bana öyle geliyor ki hiçbir düşünce artık
hiçbir geçerliliğe sâhip olmazdı. (Carl Sagan,
“Kuşkuculuğun Yükü” Pasadena Konferansı,
1987)
*Bilim, sadece bir 'bilgi bütünü' olmaktan
fazlasıdır; bir düşünme biçimidir. İnsanların
hata yapabileceğini açıkça kabul eden bir şe-
kilde evreni şüpheci olarak sorgulama yönte-
midir. ( Carl Sagan, Devlet ve Bilim)
Benjamin Franklin (17 Ocak 1706 -
17 Nisan 1790)
ABD'li yayımcı, yazar, mucit, felsefeci, bilim
adamı, siyasetçi ve diplomat.
*Tembellik o kadar yavaş hareket eder ki
yoksulluk çok geçmeden ona yetişir.
*Bilgiye yapılan yatırım en yüksek kârı getirir.
*Erken yatıp erken kalkmak, bireyi sağlıklı,
varlıklı ve akıllı yapar.
*Kim seni kendinden daha fazla kandırdı?
*Görmek kolay, önceden görmek zordur.
*İyi mazeretler bulmayı başaranların, başka
şeyler başarabildiği çok nadiren görülür.
*Dişlerinin arasında olmasına rağmen bazen
kendi diline bile hâkim olamıyorsan, başkala-
rının söylediklerini önemsememelisin.
*Kibir, bollukla kahvaltı yaptı, yoksullukla öğ-
len yemeğini yedi, rezillikle akşam yemeği
yedi.
*Deney, okulların en gelişmişidir, o okulda
aptallar bile bir şeyler öğrenir.
*Acısız kazanç yoktur.
*Sözcükler bir adamın zekâsını gösterebilir,
ama amacını gösteren eylemlerdir.
Isaac Asimov (2 Ocak 1920 – 6 Ni-
san 1992)
Rusya doğumlu Amerikalı yazar ve biyokim-
yacı.
*Tam şu anda hayatın bence en üzücü tarafı,
bilimin bilgiyi biriktirme hızının, toplumun
bilgelik edinme hızından daha fazla olması-
dır.
*Benim için yazmak, basitçe parmaklarımın
arasında düşünmek.
*Bilgisayarlardan değil, onların eksikliğinden
korkuyorum.
*Bilim kurgu yazarları kaçınılmaz olanı öngö-
rür ve sorunlar ve elim olaylar belki kaçınıl-
maz ise de, çözümler değildir.
*Doktor bana 6 dakikalık ömrümün kaldığını
söyleseydi, biraz daha hızlı yazardım.
S A Y F A 2 3
*Evren içindeki maddelere kıyasla öyle mu-
azzamdır ki, tek bir kum tanesini barındıran,
yirmi mil uzunluğunda, yirmi mil eninde ve
yirmi mil yüksekliğinde bir binayla kıyaslana-
bilir.
*Hayat, satrancın aksine şah mattan sonra
da devam eder.
*Hayat zevkli, ölüm huzurludur. Sıkıntılı olan
aradaki geçiştir.
*Her şeyi bildiğini düşünen bu insanlar, biz-
ler (araştıranlar) için büyük bir baş belâsıdır.
*İnsanlar dünyanın düz olduğuna inandıkları
zamanlarda haksızdılar. Dünyanın küre şek-
linde olduğunu düşündüklerinde de haksız-
dılar. Fakat eğer dünyanın küre şeklinde ol-
duğuna inanmanın, düz olduğuna inanmak
kadar yanlış olduğunu düşünüyorsanız, sizin
bakış açınız, bu ikisinin toplamından daha
yanlıştır.
*Nefes almakla aynı sebep yüzünden yazıyo-
rum; yapmasaydım ölürdüm.
*Yaşamın tümü nükleik asittir; kalanı yorum-
dur
İnsanlar, size ne derse desin doğruluğuna
inandığınız şeyleri sorgulayın ve yanlışlığını
ispat eden bir şey yoksa asla vazgeçmeyin..
Hayallere giden yolda esneklikler olabilir
ama hayaliniz hala kalbinizin hızla atmasına
neden oluyorsa yola devam etmekten vaz-
geçmeyin.. Tesla'nın da dediği gibi bu gün
anlamayabilirler ``ama uğrunda çok uğraştı-
ğım gelecek, benimdir.``
Birde bazı icat ve buluşlara yapılan yorumla-
ra bakalım.
#"Dünya düzdür ve belirli sınırları vardır. Bi-
lim adamları ne derse desin, bu sınırlar var-
dır ve aşılmamalıdır." (1600'lü yıllar, Hristi-
yan Kilisesi)
#Artık yeni hiçbir şey yok . İcat edilebilecek
her şey icat edildi. Charles Duell - Amerikan
Patent Dairesi Başkanı, 1899
#“Çok güzel bir buluşa benziyor ama Tanrı
aşkına bunu kim, niye kullanmak istesin ki?”
Rutherford B. Hayes - ABD Başkanı. 1876 yı-
lında ilk telefonu gördükten sonra yaptığı yo-
rum.
#"Biraz eğitimli herkes sesin kablolar aracılı-
ğıyla bir yerden bir diğer yere aktarılamaya-
cağını bilir. Ve ola ki aktarılsa bile, böyle bir
çabanın pratik bir değeri olmayacaktır."
(1865, Boston Post gazetesi editörü)
#"Telefon denen bu icadın kullanışlı ve ciddi
bir iletişim aracı haline gelebilmesi için bir-
çok olumsuz yönü bulunmaktadır. Bu alet,
yapısı gereği bizim için değersizdir." (1878,
Western Union firması)
#Geçtiğimiz bir yıl içinde otomobilin yapısını
değiştirecek herhangi bir ilerleme kaydedil-
mediğini göz önüne alırsak, bu buluşun da
gelişme ve evrimini tamamladığı sonucuna
varabiliriz.
(Henry Ford’un kredi talebi üzerine otomotiv
sektörünün geleceği konusunda ekspertiz
veren bir banka müdürü 1903)
#Bu mücadeleden atın galip çıkacağına ina-
nıyorum. Otomobil sadece gelip geçici bir
heves olacaktır.
A Y L I K P O P Ü L E R B İ L İ M V E K Ü L T Ü R D E R G İ S İ
S A Y F A 2 4 A C A D E M Y G A R D E N
(Henry Ford’un kredi talebi üzerine otomotiv
sektörünün geleceği konusunda ekspertiz
veren bir banka müdürü 1903)
#Bu mücadeleden atın galip çıkacağına ina-
nıyorum. Otomobil sadece gelip geçici bir
heves olacaktır.
Alman İmparatoru II. Wilhelm 1905 yılında
#Televizyon en geç altı ay içinde piyasadan
silinecektir. İnsanlar her akşam böyle bir ku-
tuya bakmak istemezler. (Daryik F. Zanuck
Twentieth Century Fox'un başkanı 1944)
#"Radyo’nun geleceği yok!" Lord Kelvin
(1898, İskoçyalı bilim insanı)
#"Bilinen cisimlerin hiçbir kombinasyonu,
bilinen makinaların hiçbir formu, bilinen
kuvvetlerin hiçbir formu, bir araya getirilerek
insanı hava içerisinde uzun mesafelerde pra-
tik olarak uçurabilecek bir makina oluştura-
mayacaktır." (1800'lerin sonu, ABD Deniz
Kuvvetleri Gözlemevi başkanı, astronom Si-
mon Newcomb)
#"Ay'a ulaşmayla ilgili fanteziler kurmaya ge-
rek yok, çünkü Dünya'nın çekim kuvvetini
aşmanın bir yolu bulunmuyor." (1932, Chica-
go Üniversitesi astronomu Dr. Forest Ray
Moulton)
#"Bize vaat edilmiş ve verilmiş sınırların dışı-
na çıkıp, uzaya gitmek, haddimizi aşmaktır
ve büyük felaketlerle cezalandırılmamızı be-
raberinde getirecektir." (1960'lar, Yuri Gaga-
rin'in uzaya çıkarılmasından önce, Hristiyan
Kilisesi)
#"İnsanların evlerinde bilgisayar bulundur-
maları için bir neden yok." Kenneth Olsen
(Digital Equipment Corp. Bilgilsayar Şirketi
Başkanı - 1977)
#"Louis Pasteur'ün hastalık yapan organiz-
malar teorisi saçma bir kurgudan iba-
ret." (1872, mikroplarla ilgili olarak, Fizyoloji
Profesörü Pierre Pachet)
"Karın, göğüs ve beyin, bilge ve insancıl hiç-
bir cerrahın ulaşamayacağı şekilde, sonsuza
kadar kapalı kalacaktır." (1873, ameliyatlarla
ilgili olarak, Kraliçe Victoria'nın cerrahı Sir
John Eric Ericson)
#"Atomların parçalanmasından elde edilecek
bir enerji kaynağının var olabileceğini uman
biri, hayal dünyasında geziniyor demek-
tir." (1933, Nükleer Santraller ile ilgili olarak,
Ernest Rutherford)
#"X Işını taramaları bir aldatmacadır!"
(1900, Lord Kelvin)
#"Einstein'ın güya teorileri olan bu şeyler,
basitçe liberal, demokratik saçmalıklarla pis-
lenmiş zihin uydurmalarıdır ve hiçbir Alman
bilim insanı tarafından hiçbir şekilde kabul
edilemez." (1940, Dr. Walter Gross)
#"Güzel fakat ne işe yarayacak?"
(IBM'den bir mühendisin bugün tüm elekt-
ronik cihazların beyni konumundaki
'mikroçip' için yorumu, 1968)
Son olarak Oktay Sinanoğlu'nun sözüyle bi-
tirmek istiyorum. Önce hakkında biraz bilgi
verelim. Kendisi 2 Ağustos 1934 yılında Bari
İtalya'da doğmuştur. Türk kuantum kimyacı-
sı, kuramsal kimyacı ve moleküler biyolog-
dur.
S A Y F A 2 5
Ankara Yenişehir Lisesi'ne 1953 yılında burs-
lu öğrenci olarak girmiş ve okulu birincilikle
bitirmiştir. Okulun bursuyla Kimya Mühen-
disliği okumak üzere ABD'ye gitmiş, 1956'da
ABD Kaliforniya Üniversitesi Berkeley Kimya
Mühendisliği'ni birincilikle bitirmiş-
tir.1957'de Massachusetts Teknoloji Enstitü-
sü'nü sekiz ayda bitirerek yüksek kimya mü-
hendisi olup, 23 yaşında "Alfred Sloan" ödü-
lünü almıştır.1959'da Kaliforniya Üniversitesi
Berkeley'de kuramsal kimya doktorasını ta-
mamlamış ve 1960'ta Yale Üniversitesi'nde
öğretim üyesi (asistan profesör) olmuştur.
Sonra da Yale Üniversitesi tarafından son
yüzyılda profesör olan en genç insan olduğu
belirtilmiştir.
Kısaca çalıştığı yerler:
Yale Üniversitesi
ABD Atom Enerjisi Merkezi (1959-1960)
Harvard Üniversitesi (1961)
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (1964)
Yıldız Teknik Üniversitesi
1993'te Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-
Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü'nde profe-
sörlüğe atandı. 2002 yılında emekliye ayrıldı.
"...GENÇLER, Türkiye' de adet haline gelmiş
göstermelik işlerden kaçının. Sırf üniversite
bitirdi desinler diye, ananız babanız Ameri-
ka'da mastır yaptı diye öğünebilsin diye yük-
seköğrenime gitmeyin. Sonunda ancak ken-
dinizi kandırırsınız. Temel gayeleriniz, kendi-
nizin ufak çıkarları ötesinde, kendiniz dışın-
da, bu ülke, bu ulus, Türk dünyası, Avrasya,
insanlık için olsun. Yüksek hedefleriniz için
çalışın. O zaman, kendi durumunuz da kendi-
liğinden düzelecektir. Maddiyat ile manevi-
yatı dengeleyin. Formülünüz 'bilim' +
'gönül'dür. Bu iki kanadın biri eksik olursa ne
kendinize ne de insanlığa hayrınız dokunur."
Bu yazıda adını anamadığım nice bilim insa-
nının affına sığınıyorum. Umarım bu yazı ba-
kış açınıza bir şeyler katmıştır…
Tuğçe TANIMAK
http://tr.wikiquote.org/wiki/Isaac_Newton
http://tr.wikiquote.org/wiki/Nikola_Tesla
http://www.tilqi.com/ozlu-sozler/albert-einstein/albert-einstein-
sozleri
http://tr.wikipedia.org/wiki/Albert_Einstein
http://www.meshursozler.com/meshur-sozleri/131-carl-sagan-
sozleri.html
http://tr.wikipedia.org/wiki/Isaac_Newton
http://tr.wikipedia.org/wiki/Carl_Sagan
http://tr.wikiquote.org/wiki/Benjamin_Franklin
http://tr.wikiquote.org/wiki/Galile
www.bilim.orgo_Galilei
http://tr.wikiquote.org/wiki/Stephen_Hawking
http://tr.wikiquote.org/wiki/Blaise_Pascal
http://tr.wikiquote.org/wiki/Niels_Bohr
Bilimsel Gaflar - TÜBİTAK Yayınları
Evrim Ağacı: "Bilim Hakkında Konuşmadan Önce Düşünün..." İsimli
yazısından...
http://tr.wikipedia.org/wiki/Oktay_Sinano%C4%9Flu
(1) http://www.yale.edu/opa/ybc/v26.n2.news.07.html
A Y L I K P O P Ü L E R B İ L İ M V E K Ü L T Ü R D E R G İ S İ
İlk 2 Haftada Beklemiyorduk doğrusu ,TEŞEKKÜRLER..
A Y L I K P O P Ü L E R B İ L İ M V E K Ü L T Ü R D E R G İ S İ
HER ACADEMY GARDEN BİR
RUHA,ADIYORUZ. KASIM
SAYISI Carl SAGAN’A
ADANMIŞTIR
GÜNLÜK HAYATTA FİZİK
S A Y F A 2 7 A C A D E M Y G A R D E N
Bilindiği üzere insanların çoğu fizikten nef-
ret eder. Bu yazımızda fiziğin aslında hayatı-
mızın her anında olduğundan bahsedece-
ğiz. Bakalım sizin nefret ettiğiniz fizik sizi
seviyor mu?
Öncelikle fiziğin vikipedik tanımını yapa-
lım. Fizik; maddeyi, maddenin uzay-
zamanda hareketini enerji ve kuvveti de
kapsamak üzere bütün ilgili kavramlarla bir-
likte inceleyen doğa bilimidir. Daha basit bir
tanım yapmak gerekirse fizik, gördüğümüz
ve göremediğimiz her şeydir.
Şimdi bir günümüzü ele alalım sabah kal-
kıp akşam yatıncaya kadar normal bir insa-
nın neler yapabileceğine ve yaptığı eylem-
lerin içinde fiziği arayalım. Bu yazıda bize
eşlik edecek olan kahramanımızın adı Hei-
senberg olsun. Artık gün aydınlanmaya baş-
lıyor ve sabah oluyor. Bizim Heisenberg'de
sabahın ilk ışıklarıyla uyanıyor. Yatağından
kalkıyor ve pencereye yaklaşıp odasının içi-
ne girmeye çalışan, güneşten 8,44 dakika
önce ayrılmış güneş ışınlarına izin veriyor.
Heisenberg odasına dolan güneş ışınlarının
odanın içerisinde bir resim tablosu kadar
mükemmel olan kırınımlarını ve yansıması-
nı izliyor ve gördüğü tablo karşısında hay-
ranlığı bir gülümseme olarak yüzüne yansı-
yor. Ama şu işe bakın bu kırınımlar fizikte
bulunan optik konusuyla alakalı değil mi?
Gördüğünüz gibi sizin o sevmediğiniz fizik
sabah sabah sizin yüzünüzü gülümsetiyor.
Heisenberg yüzünü yıkamak için banyoya
gidiyor. Banyoya gidebilmesi için yürümesi
gerekiyor tabii. Önce sağ ayağını kaldırıp
yere basıyor sonra sol ayağını kaldırıp yere
basıyor ve banyoya ulaşmaya çalışıyor. Peki
neden Heisenberg'in ayakları yere yapışıp
kalmıyor? Buna da yerçekimi sebep oluyor
diyebiliriz. Yerçekimi kuvveti bilinen en za-
yıf kuvvettir. Cismin kütlesi arttıkça cismin
üzerindeki yerin çekim kuvveti de artar. Bu
nedenle ayaklarımız yere yapışmaz ve ya 1
tonluk bir nesneyi kaldıramayız. Bizim Hei-
senberg sonunda banyoya ulaşıyor. Önce
aynada yüzüne bakıyor. Sağ elini kaldırıp
saçını düzeltmeye başlıyor. O da ne? Hei-
senberg sağ elini kaldırıyor ama aynada sol
elini kaldırmış gibi görüyor. Kafasını sol ta-
rafa çeviriyor ama aynadaki yansıması sağ
tarafa çeviriyormuş gibi görünüyor. Peki bu
nasıl oluyor? Cevabımız yine fizik tabiki. Ay-
nalarda sanıldığı gibi sağ sol kavramı yok-
tur.
S A Y F A 2 8
Ön ve arka kavramı vardır. Bu nedenle siz sağ
elinizi kaldırdığınız zaman aynadaki yansıma-
nız sol elini kaldırıyormuş gibi algılanır. Hei-
senberg'in aynayla tanışmasından sonra artık
yüzünü yıkamak için musluğu açma eylemin-
de bulunuyor. Biz basit bir musluğun çalışma
prensibini göz önüne alalım. Musluk borudan
gelen suyu dökmeden muhafaza eder. Mus-
luğun vanası çevrildiğinde ucunda bulunan
piston aşağı inmeye başlar ve bu sayede su-
yun akış şiddeti ayarlanır. Musluğun vanası
sonuna kadar çevrildiğinde piston boruyu ta-
mamen kapatır ve su akışı kesilir. Günümüz-
de tasarruf amaçlı olarak üretilen fotoselli
musluklar kullanılıyor.
Fotoselli musluk, isminden de anlaşılacağı
üzere fotoelektrik olayla çalışan bir musluk-
tur. Fotoseldeki cam kürenin iç kısmı sod-
yum, lityum gibi alkali metallerle kaplanır.
Çünkü alkali metaller yüksek enerjili beyaz
ışık alınca (güneş ışığı) elektronları kopar ve
anot ucuna çekilirler. Güneş ışığı gelince dev-
re tamamlanmış olur ve çalışır. Özelliklerine
göre değişik amaçlarla kullanılır: Sokak lam-
balarının gün ışığına göre kontrol edilmesin-
de, matbaacılıkta renk ayrımında, asansörleri
durduran kumanda sistemlerinde, baca du-
man yoğunluğunun ve sıvıların bulanıklığının
ölçülmesinde, miktarı fazla olan cisimlerin
sayılmasında kullanılan sayaçlarda, matbaacı-
lıkta kâğıt kesme araçlarında, kapı otomatik-
lerinde, musluklarda, kağıt havlu makinele-
rinde, merdiven lambalarında , pozometre-
lerde, hırsız alarm sistemlerinde, otomatik
açılır kapanır kapı sistemlerinde, otomatik
çalışan gece lambalarında kullanılmaktadır.
Yeterince büyük boyutlu olanları güneş pili
olarak kullanılır ve ışık enerjisiyle elektrikli
aletleri doğrudan çalıştırabilir. Gelelim Hei-
senberg'e, artık musluğu açıyor ve yüzünü
yıkıyor. Yüzünü yıkadıktan sonra kahvaltı yap-
mak için mutfağa gidiyor. Omlet pişirmek için
teflon tavasını alıyor. Teflon, florlanmış etilen
polimeri olan bir politetrafloroetilendir. Isıya,
kimyevî maddelere, neme, elektrik atlaması-
na (dielektrik), sürtünmeye dayanıklı olan
Teflon hiçbir maddeye yapışmaz . Teflonun
en çok kullanıldığı yerler ise yüksek ısıya da-
yanıklı conta, keçe, bant, vana seti, salmast-
ra, taşıyıcı bant ve merdaneler, kimyevî mad-
delere dayanıklı boru, karıştırıcı, laboratuvar
cihazları, filtre, diyafram, elektrik gerilimleri-
ne dayanıklı kablo yalıtkanı, izolatör, elektrik
âletlere gerekli muhtelif yalıtkan parçalar ve
makina sanayinde sürtünmeye dayanıklı yağ-
sız yataklar ve burçlar, köprü ve binalar için
kayar yataklar, segmanlar ve yağ sıyırma siğil-
leri, pnömatik ve hidrolik parçalar yapımı,
mouse altları sayılabilir. Heisenberg'in teflon
tavasında omleti yapabilmesi için bir ocağa
ihtiyacı var. Farz edelim ki Heisenberg'in oca-
ğı indüksiyonlu ocak olsun. Nedir bu indüksi-
yonlu ocak? Ve nasıl çalışır? İndüskiyonlu
ocağın üzerine tava konulur ve ısı kaynağı bu
kabı ısıtır. Isınan kapta içerisindeki yiyeceğe
ısı vererek pişirir. Sistemin hızlı çalışmasının
sebebi, ocağın kendisinin değil, üzerine konu-
lan kabın ısı kaynağına dönüşmesidir. Yani
indüksiyonlu ocağın yüzeyi ısınmaz; üzerle-
rindeki kap ısınır. Bu sayede ocağın kendisi-
nin elinizi yakma riski yoktur.
A Y L I K P O P Ü L E R B İ L İ M V E K Ü L T Ü R D E R G İ S İ
S A Y F A 2 9 A C A D E M Y G A R D E N
Basitçe anlatmak gerekirse, indüksiyonlu
ocak açık bir devreye benzer. Üzerine doğru
kap konulduğunda devre tamamlanır ve kap
ısı üretmeye başlar. İndüksiyonlu ocağın sera-
mik yüzeyinin hemen altında bulunan bir
elektromıknatıs, manyetik alan üretir. Ocağın
üzerine doğru kap konulduğunda, kabın me-
tal gövdesi bu manyetik alandan enerji alarak
ısınır. Böylece ısı ocağın yüzeyinde değil;
doğrudan üzerindeki kapta üretilmiş olur. Alı-
şılagelmiş gazlı ocaklarda (ister doğalgazlı,
ister tüp gazlı olsun) ısı üretim verimliliği as-
lında son derece düşüktür.
Bunun sebebi hem alevler tarafından üreti-
len enerjinin büyük bir kısmının ısıtılan kabın
yanlarından kaçması, hem de önce kabın
sonra da içerisindeki yiyeceğin ısıtılma mec-
buriyetidir. İndüksiyonlu ocaklarda ısı verimli-
liği %84 gibi son derece yüksek bir oranda
iken, gazlı ocaklarda %39.9 oranındadır.
Elektrikli radyan ocaklarda ise ısı üretim ve-
rimliliği oranı %71 ‘dir. İndüksiyonlu ocak
hakkındaki bu kısa bilgiden sonra Heisenberg
omleti pişirir, çay yapmak için kettle'da su ısı-
tır. Şimdi de kettle'ın çalışma prensibini ince-
leyelim. Kettle'da elektrik devre elemanı ola-
rak suyun ısıtılması için bir rezistans, açma-
kapama anahtarı, ısıyı kontrol eden termos-
tat ve sinyal lambası kullanılır. Kettle içindeki
su kaynadığı zaman buharın etkisi ile termos-
tata bir basınç uygular (termostata doğru bir
buhar kanalı vardır) ve kaynayan suyun buha-
rı kapama mekanizmasını tetikler. Gördüğü-
nüz gibi mutfakta elektrik, elektronik, man-
yetizma derken orası aslında kocaman bir fi-
zik laboratuvarıymış. Aslına bakarsanız evin
tüm bölümlerinde bunu görebilirsiniz. Tele-
vizyon izlerken, ütü yaparken, asansörle yu-
karı çıkarken ve ya aşağı inerken. Hatta ye-
mek yerken, yağmur yağarken, şimşek çakar-
ken, arabanızı çalıştırıp işe giderken bile. Da-
ha da derine inersek damarlarınızdan geçen
kanın kaç km hızla ne kadar basınçla damarı-
nızdan geçtiği bile bir fiziktir. O çok nefret
edilen fizik aslında tam da sizsiniz. Bence bu
nefreti bir kenara bırakıp kendinizi sevmeye
başlayın, keşfedilemeyen daha çok şey var :)
Tuğba YÜCEL
http://tr.wikipedia.org/wiki/Fizik
http://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%BCne%C5%9F
http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%BCtle_%C3%A7ekimi
http://www.havzaeymir.com/fotoselli-musluk-nasil-
calisir.html#more-68
http://www.bilgiustam.com/indksiyonlu-ocak-nedir-nasil-alisir/
http://hbogm.meb.gov.tr/modulerprogramlar/kursprogramlari/
elektrik/moduller/elektriklisuisiticilari.pdf
S A Y F A 3 0
LİNUX İŞLETİM SİSTEMİ NEDİR?
NE DEĞİLDİR?
Öncelikle linux işletim sisteminin sonsuz fay-
dalarından mı yoksa Windows’un sonsuz iş-
levsizliğinden mi bahsetmeliyim bilmemekte-
yim. Sanırım daha faydalı bir yazı olması adı-
na kendi desteklediğim düşünce ile, yani li-
nux’lu olmak ayrıcalıklıdır düşüncesiyle bir
giriş yapmalıyım.
İlk olarak bu sistemi daha iyi tanımak için
ufak çaplı tanımlamalar yaparak başlamak
istiyorum:
Linux nedir?
Linux, az birazcık vikipedi diliyle serbestçe
dağıtılabilen, çok görevli, çok kullanıcılı
UNIX* işletim sistemi türevidir. Linux, inter-
net üzerinde ilgili ve meraklı birçok kişi tara-
fından ortak olarak geliştirilmekte olan ve
başta, IBM-PC uyumlu kişisel bilgisayarlar ol-
mak üzere, birçok platformda çalışabilen ve
herhangi bir maliyeti olmayan bir işletim sis-
temidir. Linux'un temelde geliştirilmesine ba-
kacak olursak, Finlandiya Üniversitesinde öğ-
renci olan Linus Torvalds'ın ve internet üze-
rinde meraklı bir çok yazılımcının katkıları ile
geliştirilmiş olan bir işletim sistemidir. Li-
nux'un gelişimi açık bir şekilde yapılmaktadır.
Yani bu demek oluyor ki, işletim sisteminin
her aşaması açık olarak İnternet üzerinde ya-
yınlanmakta, dünyanın dört bir yanında kul-
lanıcılar tarafından test edilmekte, hataları
ve eksiklikleri tespit edilerek düzeltilmekte
ve geliştirilmektedir. (Bu kısmın avantajlarına
daha sonra, daha fazla değineceğim) Zaman
zaman bu deneme aşamaları belirli bir nok-
tada durdurulur ve güvenilir bir işletim siste-
mi sunulup, geliştirme için ayrı bir seriye de-
vam edilir.
Şimdi bu gibi olaylarla ilgilenenler için biraz
daha detaya gireyim;
(Bu kadarlık detaydan bahsetmiyorum ta-
bii :D)
Linux doğrudan TCP/IP desteği ile gelmekte-
dir. Bu yönden bakacak olursak TCP/IP te-
melli bilgisayar ağlarında hem istemci hem
de sunucu olarak yaygın kullanım bulmuştur.
Üzerinde bulunan servislerin çeşitliliği, yeni
çıkan servislere hızlı ayak uydurması, kolay
adapte olabilmesi ve özellikle de düşük mali-
yeti sebebi ile yaygın olarak İnternet servisle-
rinin verilmesi amacıyla kullanılmaktadır. Za-
manla verdiği ağ servisleri başka protokollere
destek verecek şekilde genişletilmiştir.
LİNUX İŞLETİM SİSTEMİ NEDİR? NE DEĞİLDİR?
A Y L I K P O P Ü L E R B İ L İ M V E K Ü L T Ü R D E R G İ S İ
S A Y F A 3 1 A C A D E M Y G A R D E N
Şu anda Linux;
WWW sunucu
DNS sunucu
NFS sunucu
NIS sunucu
X Window sunucu
BOOTP sunucu
SMTP sunucu
FTP sunucu
LIST sunucu
NEWS sunucu
gibi yaygın TCP/IP servislerinin yanısıra;
NOVELL sunucu (Novell protokolü kullanarak
disk ve yazıcı servisi)
SAMBA sunucu (Windows 3.1, Windows95,
Windows NT ve WfW için disk ve yazıcı servi-
si)
APPLETALK sunucu (MacOS kullanan Apple
makinalar için disk ve yazıcı servisi)servisi)
SAMBA sunucu (Windows 3.1, Windows95,
Windows NT ve WfW için disk ve yazıcı servi-
si)
APPLETALK sunucu (MacOS kullanan Apple
makinalar için disk ve yazıcı servisi)
gibi servislerde de hizmet verebilmektedir.
GEL GELELİM LINUX'UN FAYDA-
LARINA
Windows işletim sisteminin en büyük deza-
vantajı, kuşkusuz pahalı olması. (paralı olma-
sı değil, normalden pahalı olmasıdır bu kı-
sımda dikkat çeken.)
En uygun Vista Home Edition fiyatı 132$’dan,
XP Professional sürümleri de 96$ başlıyor.
Ama diğer bir tarafa ise, ücretsiz bir alterna-
tif var. Linux.
Sonuna kadar ücretsiz, internetten indirilebi-
lir, ücretsiz sipariş edebilir, dilediğinizce geliş-
tirebilirsiniz.
Eğer Linux’un popüler sürümlerinden birini
seçtiyseniz, size sınırsız destek ve yardımları-
nı sunan servisler bulabilmek, Windowsta
olmadığı kadar kolay.
Sürekli Güncellemeler konusunda da Linux
en iyisini yapıyor. Özellikle son zamanlarda
Windows güncelleme servisleri hakkında çı-
kan senaryo ve haberleri düşününce, Li-
nux’un online servislerinin dosya detayları ve
yaptığı işe kadar varan açıklamaları, kullanıcı-
lara sonsuz güven sağlamaktadır.
Virüs sorunu olmadan sorunsuz kullanım ra-
hatlığı sadece Linux kullanıcıların hissettiği
bir duygudur. Günümüzde hiçbir Windows
işletim sisteminde Virüs koruma programı
olmadan internette güvenle gezinemezsiniz.
Aslında, Linux sürümleri için de virüsler yazıl-
mıyor değil, fakat hiç bir virüs Linux sistemle-
rinde, bilgisayar yönetici hesabıyla sistemi
ele geçirip, sınırsız hasarlara yol açamaz...
Şunu da demeden edemeyeceğim, ki muhte-
melen Linux'un en iyi özelliği; Linux, Win-
dows’a göre çok daha hızlıdır. Sistem başlar-
ken, Linux daha uzun zaman alır fakat, sistem
başladığı andan itibaren kullanımının çok da-
ha hızlı olduğunu çabucak hissettirir
S A Y F A 3 2
Linux çalışma mantığı ile Windows çalışma
mantığı arasındaki temel farklar bu konuda
en etkiliği değişkenlerdir.
Bütün uygulamalar ve programlar ücretsizdir.
Linux üzerinde çalışan bütün programlar ken-
disi gibi açık kaynak ve ücretsiz olarak erişile-
bilir. Açık kaynak olması demek, sizin istediği-
niz gibi değiştirip kullanabilme özgürlüğüne
sahip olmanız demektir. It Is Free!
Çok geniş kullanım alanlarına hitap eden
farklı sürümlere sahiptir. Windows’un en faz-
la 5 farklı çeşit sürümü olması hatta her sürü-
mü bir öncekinin gelişmiş versiyonu olması,
Linux’un her kullanıcıya hitap eden sürümleri
de bir avantaj sağlamaktadır. Linux kullanımı-
na her insan gibi en popüler olan sürümlerin-
den(Ubuntu, Debian,Redhat..) başlama, ve
ihtiyacınıza uygun olarak tercihlerinizi belirle-
me , geliştirme imkanlarına sahipsiniz.Tabi
ki ,başlangıç olarak destek imkanları çok olan
popüler sürümlerini tercih etmek daha akıllı-
ca ve verimli olur. Sonrası için karar si-
zin,özgür yazılım dedikleri budur.
Linux sistemini görsel yada performans ola-
rak ayarlamak için sayısız seçeneğe sahip
olursunuz. Bunun için extra program yada
uygulamaya ihtiyaç duymazsınız.
Son olarak, Linux süratle popülerliğini arttırı-
yor. Son 6 yılda Linux sistemlerini takip eder-
seniz, görülen değişimleri ve kullanıcı dostlu-
ğunu giderek arttırmasını hayretle izlersiniz.
İlk zamanlar siyah bir ekrandan ibaret olan
Linux’un rakibi Windows 98 işletimi sistemi-
ne kafa tutmasına herkes gülmüştür. Bir de
bugünü hesaba katın. Bilgisayar ve internet
kullanıcıların artması , daha da önemlisi kul-
lanıcıların bilinçlenmesi açık kaynak yazılım-
ların daha fazla gelişeceğinin habercisidir. Bu-
gün bile Linux, XP yada herhangi bir Win-
dows işletim sisteminden daha fazla kullanım
kolaylığı, ihtiyaca göre sayısız alternatif sunu-
yor. Bu yüzden gelecekte neler olacağını tah-
min etmek çok zor olmasa gerek.
Unix*: 1960 lı yıllarda geliştirilmiş ve o gün-
den veride geliştirilmeye devam eden bir iş-
letim sistemidir.
Burcu AKBULUT
Wikipedia
http://www.serpito.com/
http://www.linux.com/
A Y L I K P O P Ü L E R B İ L İ M V E K Ü L T Ü R D E R G İ S İ
Fatm
anu
r FI
RAT
A C A D E M Y G A R D E N S A Y F A 3 3
S A Y F A 3 4
Canlıların evrimlerinde ortak atalarımızdan
aktarılan birtakım genler bulunmaktadır. Or-
tak atalarımızdan aktarılan bu genlere '' kö-
kendeş '' denir. Örneğin, insan ve fare gözleri
kökendeştir. Çünkü her iki türde de benzer
tipte gözlere sahip ortak bir atadan evrilmiş-
lerdir. Diğer canlılarla ortak birçok kökendeş
genlere sahibiz. Bunlardan biri de hox genle-
ridir. Hox genleri, birçok farklı hayvan grupla-
rında bulunan ortak genlerdir. Hox genlerine
genel düzenleyici genler de denir. Hox genleri
yani homeotik genler yalnızca hayvanlarda
bulunurlar ve 180 nükleotid uzunluğunda ve
60 aminoasitten meydana gelen protein sen-
tezinden sorumlu genlerdir. Birçok hayvanda
bu genlerin görülmesi, hayatın milyonlarca
yıl evvel bu genlerin ortaya çıkıp evrimleştiği-
ni gösterir. Gelişmiş memelilerin vücut plan-
larının düzenlenmesinde 40 kadar hox geni
görev almaktadır. Ayrıca insanlardaki ve fare-
lerdeki Hox genleri kormozom düzeni ve sayı
bakımından büyük benzerlikler gösterir.
Omurgasızlarda görülen homeotik genlere ''
Hom lokusları '' , omurgalılarda görülen ho-
meotik genlere '' Hox lokusları '' denir. Ökar-
yotların hepsi homeotik genlere sahiptirler
ve bu düzenleyici genlerin çoğu '' Homebox
''adı verilen DNA sekansı modüllerini içerir.
Fakat hayvanlar alemi dışındaki canlıların ho-
meotik genlerinde '' Homebox '' bulunmaz.
Bu genlerin genel amaçlı olmaları, birçok
canlıda benzer şekilde iş görebilmeleri nede-
niyledir. Bu genler canlıların vücut planlarının
düzenlenmesinde en büyük role sahiptirler.
Mesela, insan, solucan, sinek vs.. gibi birçok
canlının temel vücut yapılarının oluşumunu
yönlendirirler. Örneğin baş - kuyruk organi-
zasyonunu sağlarlar. Hox genleri genlerin
kromozom üzerindeki diziliş sıralarını belirle-
yerek, ilgili bölgelerin şekillerini de düzenler-
ler. Ayrıca embriyonun gelişim sürecinde de
yönlendirme yaparlar. ( Mesela ayakları şu
tarafa, başı bu tarafa uzasın gibi ). Bu genler
vücutta hangi yapıların nerede bulunacağını
ve neye dönüşeceğini belirleyen genlerdir.
Ama bir organın üretim bilgileri Hox genlerin-
de bulunmaz. Yalnızca bu bilgiyi taşıyan gen-
leri aktif veya pasif hale geçirirler. . Hox gen-
lerinin kromozom üzerindeki diziliş sıraları,
ilgili bölgenin vücut üzerindeki diziliş sırala-
rıyla aynıdır. Bu polipeptidler DNA' nın deği-
şik bölgelerine bağlanarak protein sentezini
yönlendirirler. Diğer genlerin gen özelliklerini
belirli bir koordinasyon içerisinde yönlendire-
rek doku ve organ oluşumuza temel hazırlar-
lar. Homeotik genler gen kompleksleri şeklin-
de organize olmuşlardır. Yani ilişkili genler
kromozom üzerinde birbirine yakın olarak
yerleşmişlerdir.
HOMEOBOX GENLERİ ( HOX GENLERİ- HOMEOTİK GENLER )
A Y L I K P O P Ü L E R B İ L İ M V E K Ü L T Ü R D E R G İ S İ
S A Y F A 3 5 A C A D E M Y G A R D E N
Hox genlerindeki değişiklikler morfoloji üze-
rinde çok büyük etkilere sahip olabilirler. Me-
sela, dört üyeliler ( karasal omurgalılardan
amfibiler, sürüngenler, kuşlar ve memeliler )
suda yaşayan omurgalılar olan balıklardan
evrimleşmişlerdir. Yani balıkların yüzgeçlerin-
den dört üyelilerin bacakları gelişmiştir. Ba-
lıklardaki yüzgeçlerin aksine, parmaklara sa-
hiptirler. Hox genlerindeki bir mutasyon iske-
let elemanlarının uzamasını sağlayarak evril-
melerini sağlamıştır. Omurgasız hayvanların
omurgalılara evrilmelerinde ve makroevrim-
de bile çok büyük olasılıkla hox genlerindeki
değişiklerle ilişki vardır.
Karasal canlılarda el ve ayak parmaklarının
oluşumu embriyo gelişimde rol oynayan Hox
genleriyle kontrol edilir. Science Dergisi'nin
2012 yılında yer alan bir makalede, farelerle
ilgili bir çalışmaya yer verildi. Deneyde hox
genleri ortadan kaldırıldığımda, parmak sayı-
sında artış olduğu gözlendi. Ayrıca ne kadar
çok hox geni ortadan kaldırılırsa o kadar çok
sayıda parmak oluştuğu ancak el ve ayak bü-
yüklüğünde artış olmadığı gözlendi. Hox gen-
lerinin ortadan kalkmasıyla parmaklar daha
incelip yoğun hale gelirken parmaklar arasın-
daki boşluklar da azaldı. Deneyden elde edi-
len sonuçlara göre, hox genlerinin ortadan
kaldırılmasıyla beraber farelerde elve ayak
gelişiminin giderek balıklardaki yüzgeçlere
benzediğini gösterdi. Böylece karasal yaşam
formlarının evrilmesini sağlayan faktörler-
den birinin hox genleri olduğu kanıtlanmış
oldu.
Merve TURHAN
evrimianlamak.org
Genel Biyoloji Campbell – Reece
Evrimsel Analiz Kitabı
S A Y F A 3 6
TERMOGRAFİ KAVRAMI
Termografi kavramı “sıcaklık resmi” anlamına
gelen kelimelerin köklerinden elde edilmiştir.
Kızılötesi termografi, ışınımı ve bununla ilişki-
li olarak yüzey sıcaklığını algılamak ve ölçmek
üzere, elektronik optik cihazlar kullanma bili-
midir.
TARİHÇESİ
Sir William Herschel tarafından 1800 de keş-
fedilmiştir. Oğlu Sir John Herschel ise 1840
da İnfrared ışınlarını ilk olarak kağıt üzerinde
görülür hale gelmesini temin ede- rek Ter-
mografi terimini kullanmıştır. İnfrared ışınları
insan gözü tarafından görülmez fakat bu ışın-
ların dalga boylarına göre gözümüzün belirli
bir hassasiyeti vardır. Isı sebebiyle parlaklığı
farkedilebilinir. Bütün cisimler ve canlılar vü-
cut ısılarının bir fonksiyonu olarak infrared
(kırmızı ötesi) enerjisi açığa çıkarırlar. Fizik
kurallarına göre bu görülmeyen ısınım değiş-
mez bir şekilde yayılır, tutulur ve çevremiz-
deki her şey tarafından tekrar neşredilir. Bu
şekilde termal eşdeğer sabit kalmaktadır.
Termografi yönteminin tıp alnındaki ilk uygu-
lamaları 1956 yılında Dr. Ray LAWSON tara-
fından meme kanseri üzerindeki çalışmalarla
başlatılmıştır.
DALGA BOYU KAVRAMI
Dalga boyu, bir dalga örüntüsünün tekrarla-
nan birimleri arasındaki mesafedir. Yaygın
olarak Yunanca lamda (λ) harfi ile gösteril-
mektedir.
TERMOGRAFİK GÖRÜNTÜLEME SİSTEMLERİ
A Y L I K P O P Ü L E R B İ L İ M V E K Ü L T Ü R D E R G İ S İ
S A Y F A 3 7
ELEKTROMANYETİK TAYF
Evrenin herhangi bir yerinde fizik kural-
larınca mümkün kılınan tüm elektroman-
yetik radyasyonu ve farklı ışınım türevle-
rinin dalga boyları veya frekanslarına gö-
re bu tayftaki rölatif yerlerini ifade eden
kavramdır.
KIZILÖTESİ
Kızılötesi ışınım, dalga boyu görünebilir
ışıktan uzun, mikrodalgalardan kısa olan
elektromanyetik ışınımdır. Tayfı geniş oldu-
ğundan yakın, kısa, orta, uzun ve uzak olmak
üzere alt bantlara ayrılıştır.
Kara cisim ışıması kanununa göre her cisim
enerjisine (sıcaklığına) bağlı olarak belirli bir
frekansta elektromanyetik ışıma yapmak-
tadır. Mutlak sıfır noktasının (-273 ⁰C)
üzerindeki her cisim, her sıcaklıkta ışıma
yapar.
Termografi yöntemi vücuttan yayılan
farklı
dalga
boyla-
rındaki ısı derecelerinin incelenmesine dayalı
bir yöntemdir.
Vücuda yayılan ısı, dokuda farklı dalga
boyları oluşturacaktır. Dalga boyları farklı ol-
duğundan enerjileri de farklıdır. Termal ka-
mera tarafından algılanan farklı enerjiler gö-
rüntü materyali üzerinde ton farkı yaratır. Bu
da farklı tonlardaki görüntüyü oluşturur.
Ter-
mografik inceleme yapılacak odalarda toz ol-
maması için zemin parke-ahşap döşemeli ol-
malı, oda güneş ışığından korunmalı ve oda-
da nem ve hava cereyanı bulunmamalıdır.
Ter-
mografik incelemeye tabi tutulacak hastanın;
incelemenin 24 saat öncesinden itibaren an-
jiyografi, myelografi ve fizyoterapi gibi cildi
uyarıcı uygulamalardan kaçınması gerekir.
A C A D E M Y G A R D E N
S A Y F A 3 8
Hasta, termografik inceleme işleminin
en az 4 saat öncesinden itibaren sigara, çay
ve kahve vb. gibi uyarıcıları içmemelidir. Ayrı-
ca incelemenin yapılacağı gün hasta banyo
ve makyaj yapmamış, deodorant ve parfüm
kullanmamış olmalıdır.
Termografik inceleme için hasta, 23–25
⁰C sıcaklıktaki inceleme odasına alınır. Vücu-
dun oda ısısına uyum sağlayabilmesi için in-
celeme bölgesindeki giysileri çıkartılır. 10- 15
dakika kadar bu ortamda bekletilir.
İnceleme işlemine başlamak için cihaz ça-
lıştırılarak hasta, termal kamera karşısına alı-
nır. Tarama işlemi için gerekiyorsa ayaklı pe-
dal vasıtasıyla termal kamera aşağıya yukarı-
ya hareket ettirilir. Termal kamera tarafından
algılanan ısı dalgaları kamera içindeki hare-
ketli ayna yardımıyla detektörün altındaki
sensöre yansıtılır.
Sensör (algılayıcı) denilen aygıta gelen
analog sinyaller, ana kart aracılığı ile bilgisa-
yarda dijital sinyallere dönüştürülür.
Bilgisayarda oluşturulan dijital görüntü
renklendirilir. Renklendirme işleminde sıcak
bölgeler için kırmızı ve tonları; soğuk bölge-
ler için mavi ve tonları kullanılır.
Sıcak bölgeleri temsil eden kırmızı ve ton-
ları, enfeksiyon kas ve iskelet sistemi patolo-
jileri gibi akut hastalıkları; soğuk bölgeleri
temsil eden mavi ve tonları ise sinir sistemi
patolojileri gibi kronik hastalıkları düşündü-
rür.
Monitördeki renkli görüntü incelenmek
üzere uygun görüntü materyalleri veya di-
kom sistemi yardımıyla başka merkezlere ak-
tarılır.
BELLİ BAŞLI AVATAJLARI ŞUNLAR-
DIR
1. RADYASYON RİSKİ YOKTUR.
Muayene sırasında hastaya kesinlikle bir
radyasyon, ses dalgası, radyoaktif madde ve-
rilmez. Ortamda cihazdan kaynaklanan bir
radyasyan yoktur.
2. AĞRISIZ BİR YÖNTEMDİR
3. HASTAYA HİÇ BİR ŞEKİLDE DOKUNULMAZ
Muayene sırasında hastaya veya muayene
edilecek hastaya, doktor, hemşire veya tek-
nisyenin teması olmaz.
4. HER YAŞTA KULLANILABİLİR
5. GEBELERDE GÜVENLE KULLANILABİLİR
6. HIZLI VE KOLAY BİR YÖNTEMDİR
7. KESİNLİKLE ZARARSIZ BİR YÖNTEMDİR
Termal Kameralar
Görüntüleme yöntemi olarak gözle gö-
rülmeyen IR enerjiyi (ısıyı) esas alan ve gö-
rüntünün genel yapısını IR enerjiye göre
oluşmuş renkler ve şekillerin belirlendiği gö-
rüntüleme sistemidir.
Termal Kamera Yapıları
1-)Optik Mekanik Birimler
2-)Dedektör, Soğutucu Birim
3-)Elektronik Sinyal İşleme Birimi
A Y L I K P O P Ü L E R B İ L İ M V E K Ü L T Ü R D E R G İ S İ
S A Y F A 3 9
TERMAL KAMERA UYGULAMALARI
Elektrikle İlgili Uygulamalar
Elektromekanik ve Mekanik Uygulamalar
Çatı Nem Denetlemeleri
Bina Yalıtımı Denetlemeleri
Sağlık Uygulamaları
Savunma Uygulamaları
Sağlık Uygulamaları
Sağlık sektöründe özellikle domuz gribi gibi
yüksek ateşe sebep olan hastalıkların tespiti
için kullanılmaya başlanmıştır. Tıpta iç yara-
lanma, iltihap ve damar tıkanıklarının tespi-
tinde kullanılırlar.
Termal kamera ile çekilmiş aynı kişinin sağlıklı ve hastalıklı halleri
Dilek DURSUN
Faundez-Zanuy, M. and Mekyska, J.,”On the Focusing of thermal ima-
ges”, Pattern Recognition Letters 32 (2011) 1548–1557.
Kosikowski, M. and Suszynski, Z.,”Processing and recognition of the
thermal images using wavelet transforms”, Microelectronics Reliabi-
lity 51 (2011) 1271–1275.
http://web.firat.edu.tr/feeb/kitap/C12/109.pdf
TIBBİ TERMOGRAFİ Dilek ONEL S. Fikret TÜZÜN . Cerrahpaşa Tıp Fa-
kültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyan Kürsüsü Romatizmal hastalıklar
Rehabilitasyonu Seksiyonu
A C A D E M Y G A R D E N
S A Y F A 4 0 A Y L I K P O P Ü L E R B İ L İ M V E K Ü L T Ü R D E R G İ S İ
Bilimi neden
sadece Aylık
takip edesiniz ki? Anlık Bilim
için sosyal medyada
bizi bulun!
Facebook/Academy Garden
Twitter/@acdmygarden
İnstagram/academygarden
Ahsar/Academy Garden
Pinterest/Academy Garden
S A Y F A 4 1
Plüluto cüce gezegenler sınıfına girdikten
sonra nedense çok sevilir oldu. Genellikle bir
ailenin en küçüğü çok sevilir ya ben biraz bu-
na bağlıyorum. Diğer bir neden de sistemin
en uzağında olması, hani anneler gurbetteki
yavrularını daha çok severler ya. Son olarak
sanki Pluto gezegenlikten atıldı veya benim
söylemimle bir lig aşağıya düşürüldü gibi bir
imaj nedeniyle insanlar onu daha çok sever
oldular. Herneyse neden ne olursa olsun yu-
karıda değinmeye çalıştığım her türlü sevgi
insani bir davranış. Amerikalılar da ilk kez
kendilerinin bulduğu gezegen olduğu için
onu severler ve NASA "Yeni Ufuklar" adlı bir
uzay aracını ona gönderdiler. 2015 yılında
Pluto'ya ulaşacak ve onu çok yakından ince-
leyecek, büyük olasılıkla yeni uydularını keş-
fedecek. O nedenle ABD basınında Pluto ya-
zıları çoğalmaya başladı ve onunla ilgili araş-
tırmalar da hız kazandı. Son iki ayda yeni bu-
lunan ve P4 ve P5 geçici adları olan iki uydu-
suna yeni isim arandı ve halkın büyük desteği
ile Vulkan ve Cerberus adları verildi ama he-
nüz resmen kabul edilmedi. Bu kadar sözden
sonra size ilginç bir bilgi vereceğim. Charon,
Pluto'nun en büyük uydusu. Çapı Pluto'nun
yarısı ama kütlesi sadece onun yüzde onu ka-
dar. Bu da yoğunluğunun çok düşük olduğu-
nu gösterir. Ama aslı ilginç olan Charon Plu-
to'nun çevresinde 6.38723 günde bir dolanır.
Pluto ise kendi ekseni çevresinde yine
6.38723 günde bir döner, ayrıca sistemin küt-
le merkezi çevresindeki yörüngesinin dönemi
de aynıdır. Gökbilimin en ilginç senkronizas-
yon (eşdönme) olayı burada da geçerlidir.
Geçenlerde size Merkür gezegeninin eşdön-
mesinden söz etmiştim, biraz karmaşıktı ama
bu çok daha basit. Şimdi düşünün Pluto üze-
rinde bir noktada oturuyorsunuz ve karşınız-
da Charon. Altı küsur gün süren bir Pluto gü-
nünde gökyüzünü nasıl görürsünüz? Pluto
da kendi sistemi içinde uydusu büyük olduğu
için kütle merkezi çevresinde bir yörüngesi
vardır. Bu kütle merkezi Pluto'nun dışına dü-
şer. Güneş sisteminde de aynı olay vardır
ama sistemin kütle merkezi Güneş'in içinde-
dir. Pluto'ya uzaklık açısından ikinci uydusu
2012 yılında keşfedilen P5 (Cerberus) uydu-
su. Bu uydu Pluto çevresinde 20.2 günde bir
dolanır, yani Pluto'nun dönme döneminin
yaklaşık 3 katı, o nedenle Pluto ve uydusu
arasında 1:3 eşdönme vardır denir. Bu eş-
dönmenin değeri Charon için 1:1'dir. Sonraki
uydunun adı Nix'dir ve dolanma dönemi
24.856 gündür. Burada da yaklaşık 1:4 eş-
dönme vardır. Devam edersek P4 (Vulkan)
uydusunun dönemi 32.1 gündür, eşdönme
değeri 1:5'dir. Son olarak en dış uydusu hyd-
ra'nın 38.206 dönemi ise 1:6'lık bir eşdönme-
ye karşılık gelir. Bu değerlerin birincisi hariç
hemen hepsinin yaklaşık değerler olduğunu
unutmayalım. Bilim insanları bu uyduların
oluştuğu anda farklı yerlerde olduğunu ve
daha sonra bu eşdönemli yörüngelere yerleş-
tiği konusunda hemfikirler. Dolayısıyla şimdi
eşdönemi 1:7 veya 1:8 olan uydularını da
"Yeni Ufuklar" uzay aracının bulacağını düşü-
nüyorlar. Güneş sisteminde bu eşdönme bir
çok yerde karşımıza çıkıyor ama en bildiğimiz
doğal uydumuzun bize hep aynı yüzünü gös-
termesidir.
Ethem DERMAN
Pluto Cüce Gezegeni ve Uyduları
A C A D E M Y G A R D E N
A C A D E M Y G A R D E N S A Y F A 4 2
Nereden Okursunuz? Ücretsiz okuyup indirebileceğiniz platformlar
Mobidik.com ‘dan
Academy Garden
İssuu.com
Academy Garden
ACADEMY GARDEN
Academy Garden Dergisi
Aylık Yayınlanır
Kar ama cı
gütm eyen
bi l imsel
uğra ş
E-posta: [email protected]
Yıl : 1 Sayı :2
Kasım 2014
Popüler Bilim ve Kültür Dergisi
Online yayınlanır,
Ücretsizdir
E-Dergi
Kültürel ya da Popüler Bilim yazılarınız Gön-
derin yayınlayalım!
[email protected]’a gönderin Aralık
2014 Sayısında okurlar sizin de yazınız
okusun.