agamben ve schmitt - kentin sınırında: toplumsallaşmanın yeni metaforu olarak "kamp"...

6
10/9/14 2:24 PM Kentin Sınırında: Toplumsallaşmanın Yeni Metaforu Olarak "Kamp" | E-Dergi, Sanat Tarihi Page 1 of 6 http://www.e-skop.com/print.aspx?PageID=470 1/1/2012 Kentin Sınırında: Toplumsalla ! manın Yeni Metaforu Olarak "Kamp" / skopbülten / Sibel Yardımcı * 20. yüzyılın önemli dü!ünürlerinden Giorgio Agamben Kutsal !nsan kitabında birbiriyle ili!kili iki temel tez öne sürer. Bunların ilki, insanın çıplak hayatı (zoe) ile siyaset arasındaki ili!kinin, Foucault’nun iddiasının tersine, modernli"e özgü olmadı"ıdır.[1] Dili, anlamlandırma ve toplumsalla!ma süreçlerini önceledi"i, dolayısıyla siyasetin dı!ında oldu"u varsayılan çıplak hayatın (insanın yalın biyolojik varlı"ının) siyasetin strateji ve hesaplarına dâhil edilmesi, Foucault’ya göre modernli"in gere"idir (Foucault bu sürecin izini kapitalizmin ve liberal dü!üncenin !ekillendi"i 17. ve 18. yüzyıllara dek sürer).[2] Agamben ku!kusuz bu tezden hem ilham almı!, hem de onunla hesapla!!tır. Çünkü ona göre, Batı siyaseti ile çıplak hayat arasındaki ili!ki belirli bir döneme özgü de"ildir, tam aksine çıplak hayat bu siyasi gelenek içinde ilksel, ayrıcalıklı, sürekli bir yere sahiptir: bu ayrıcalık, toplumsalla!mayı ve dolayısıyla siyaseti mümkün kılan !eyin, çıplak hayatın dı!lanması olmasından kaynaklanır.[3] Çıplak hayat, tam da dı!lanması üzerinden siyasete dâhil olan, çünkü dı!lanmasıyla kentin/toplumsal ya!amın/siyasetin sınırını çizen, dolayısıyla bunların kurulmasını mümkün kılan !eydir. Demek ki, ilk siyasal etkinlik dı!lamadır (ki bu aynı zamanda toplumsal ya!amın dı!ına terk etmedir), ve çıplak hayat en ba!ından beri bu etkinli"e e!lik eder.[4] Siyasetin çıplak hayatla kurdu"u ili!ki, ili!kilenmeme ili!kisidir. Foucault’nun tezine yönelik bu “düzeltme”, bizi modern siyasetin belirleyici özelli"inin ne oldu"u sorusuyla kar!ı kar!ıya bırakır. Agamben’e göre bu özellik, çıplak hayatın bir sınır-kavram olmaktan çıkmasıdır. Kutsal !nsan kitabında öne sürülen ikinci tez de budur. #nsanları toplumsal-siyasal ya!amları ile biyolojik varolu!ları arasında bir belirsizli"e mahkûm eden mekanizmalar çe!itlendikçe, siyaset alanını çevreleyen ve çıplak hayatın konumlandı"ı sınır çizgisi de bulanıkla!!tır. Çıplak hayat alanıyla siyaset alanı örtü!meye ba!lamı!tır.[5] Bu tezin bir de topografik kar!ılı"ı dü!ünülebilir: Nasıl ki çıplak hayat, toplumsal-politik hayatın sınırına i!aret ediyorsa, çıplak hayatın ikamet etti"i kamplar da siyasal düzenin ve o düzene ba"lı mekân düzenlemesinin sembolik/topografik sınırına i!aret etmektedir. Kamp, Agamben’in

Upload: nicole-brooks

Post on 16-Jan-2016

23 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

agamben

TRANSCRIPT

Page 1: Agamben ve Schmitt - Kentin Sınırında: Toplumsallaşmanın Yeni Metaforu Olarak "Kamp" | E-Dergi, Sanat Tarihi

10/9/14 2:24 PMKentin Sınırında: Toplumsallaşmanın Yeni Metaforu Olarak "Kamp" | E-Dergi, Sanat Tarihi

Page 1 of 6http://www.e-skop.com/print.aspx?PageID=470

1/1/2012

Kentin Sınırında: Toplumsalla!manın YeniMetaforu Olarak "Kamp"

/ skopbülten / Sibel Yardımcı *

20. yüzyılın önemli dü!ünürlerinden Giorgio Agamben Kutsal !nsan kitabında birbiriyle ili!kili iki temeltez öne sürer. Bunların ilki, insanın çıplak hayatı (zoe) ile siyaset arasındaki ili!kinin, Foucault’nuniddiasının tersine, modernli"e özgü olmadı"ıdır.[1] Dili, anlamlandırma ve toplumsalla!ma süreçleriniönceledi"i, dolayısıyla siyasetin dı!ında oldu"u varsayılan çıplak hayatın (insanın yalın biyolojikvarlı"ının) siyasetin strateji ve hesaplarına dâhil edilmesi, Foucault’ya göre modernli"in gere"idir(Foucault bu sürecin izini kapitalizmin ve liberal dü!üncenin !ekillendi"i 17. ve 18. yüzyıllara deksürer).[2] Agamben ku!kusuz bu tezden hem ilham almı!, hem de onunla hesapla!mı!tır. Çünkü ona göre,Batı siyaseti ile çıplak hayat arasındaki ili!ki belirli bir döneme özgü de"ildir, tam aksine çıplak hayat busiyasi gelenek içinde ilksel, ayrıcalıklı, sürekli bir yere sahiptir: bu ayrıcalık, toplumsalla!mayı vedolayısıyla siyaseti mümkün kılan !eyin, çıplak hayatın dı!lanması olmasından kaynaklanır.[3] Çıplakhayat, tam da dı!lanması üzerinden siyasete dâhil olan, çünkü dı!lanmasıyla kentin/toplumsalya!amın/siyasetin sınırını çizen, dolayısıyla bunların kurulmasını mümkün kılan !eydir. Demek ki, ilksiyasal etkinlik dı!lamadır (ki bu aynı zamanda toplumsal ya!amın dı!ına terk etmedir), ve çıplak hayat enba!ından beri bu etkinli"e e!lik eder.[4] Siyasetin çıplak hayatla kurdu"u ili!ki, ili!kilenmeme ili!kisidir.

Foucault’nun tezine yönelik bu “düzeltme”, bizi modern siyasetin belirleyici özelli"inin ne oldu"usorusuyla kar!ı kar!ıya bırakır. Agamben’e göre bu özellik, çıplak hayatın bir sınır-kavram olmaktançıkmasıdır. Kutsal !nsan kitabında öne sürülen ikinci tez de budur. #nsanları toplumsal-siyasal ya!amlarıile biyolojik varolu!ları arasında bir belirsizli"e mahkûm eden mekanizmalar çe!itlendikçe, siyaset alanınıçevreleyen ve çıplak hayatın konumlandı"ı sınır çizgisi de bulanıkla!mı!tır. Çıplak hayat alanıyla siyasetalanı örtü!meye ba!lamı!tır.[5]

Bu tezin bir de topografik kar!ılı"ı dü!ünülebilir: Nasıl ki çıplak hayat, toplumsal-politik hayatın sınırınai!aret ediyorsa, çıplak hayatın ikamet etti"i kamplar da siyasal düzenin ve o düzene ba"lı mekândüzenlemesinin sembolik/topografik sınırına i!aret etmektedir. Kamp, Agamben’in

Page 2: Agamben ve Schmitt - Kentin Sınırında: Toplumsallaşmanın Yeni Metaforu Olarak "Kamp" | E-Dergi, Sanat Tarihi

10/9/14 2:25 PMKentin Sınırında: Toplumsallaşmanın Yeni Metaforu Olarak "Kamp" | E-Dergi, Sanat Tarihi

Page 2 of 6http://www.e-skop.com/print.aspx?PageID=470

kuramsalla!tırmasında, belirli bir siyasal düzen içinde geçerli olan mekânın, zamanın ve yasanınçözüldü"ü/askıya alındı"ı, dolayısıyla çıplak hayatın ortaya çıktı"ı yerleri betimlemek için kullanılan birkavramdır. Kentin sanki “çözülmekte” oldu"u bu yerlerde, siyasal düzen ve onunla ili!kilenen bios geriçekilirken, insan çıplak hayatıyla ba! ba!a kalır. Burada insan siyasal-toplumsal kimli"i (“insanlı"ı”)de"il, biyolojik özellikleri üzerinden tanımlanır. Bu durum aynı zamanda, toplumsal-siyasal düzeninyasasının onu artık korumadı"ı bu yerde, (insanlı"ından sıyrılmı! ve çıplak var olu!u ile ba! ba!abırakılmı!) insanın, egemenin hükmüne de terk edilmi! olması anlamına gelmektedir.

Bunun ne anlama geldi"ini anlayabilmek için, Carl Schmitt’in Siyasi !lahiyat kitabındaki ilk metne gözatmak gerekir. “Egemenli"in Tanımı” ba!lıklı bu metnin ilk cümlesi, “[e]gemen[in] ola"anüstü hale kararveren” oldu"unu bildirir.[6] Schmitt, burada söz edilenin herhangi bir ola"anüstü hal kararnamesi veya birsıkıyönetim hali de"il, devlet kuramının genel bir kavramı oldu"unun altını özenle çizmi!tir. Bu genelkavram, istisnai, yani “mevzu hukukta öngörülmeyen” bir durumun tespitiyle olu!ur.[7] Çünkü yasa, nekadar detaylandırılırsa detaylandırılsın, ortaya çıkabilecek durumların hepsini (ki bunlara kendisi içintehdit olu!turabilecek durumlar da dâhildir) tanımlayamaz. Dolayısıyla bu durumlarda alınması gerekentedbirleri de belirleyemez. Yine de düzeni korumak adına yapılabilecek bir !ey vardır: birini (burada sözkonusu olan bir ki!iden ziyade bir konumdur) istisnai bir durumun ortaya çıktı"ını tespit etme ve budurumda ‘gerekli’ kararları alma yetkisiyle donatmak.

Schmitt’e göre bu yetkiye sahip olmak egemenli"in temelidir, çünkü ola"anüstü hal ilan edebilen ki!i,yasal düzenin içinde var oldu"u halde, kendisini onun sınırlama ve sorumluluklarından muaf tutabilir.Ola"anüstü hal, yasanın, si/yasal düzenin korunması adına askıya alınmasıdır. Bu durumda, yasa ihlaledilmi! olmaz, yalnızca bir süreli"ine uygulanmamı! olur. Öte yandan, hukuki anlamda bir düzen hâlâmevcuttur; çünkü uygulanmama hali, hâlâ geçerli olan, ama uygulanmayan yasal düzende temellenmi!tirve bu düzen sayesinde me!ruiyet bulur. Bu anlamda yasa, öngöremedi"i/içeremedi"i durumları, kendisiniaskıya alarak içerir – dikkat edelim, burada yasayla ili!ki, bir uygulanmama ili!kisi !eklinde korunmu!olur (siyasetle ili!kilenmeme ili!kisi içinde olan çıplak hayat gibi). #!te egemenin iktidarı da buradankaynaklanır, çünkü ola"anüstü hal ilan edebilen ki!i, iktidarını, uygulanmayarak uygulanan bir yasaldüzende temellendirir: bir yandan yasanın me!ruiyetini arkasında hisseder, öte yandan, bu yasauygulansaydı sorumlu tutulabilece"i eylemler için hesap vermek zorunda kalmaz. Bu nedenle, Agamben’egöre ola"anüstü hal ilan etme yetkisi, “öldürme izni” gibidir.

Page 3: Agamben ve Schmitt - Kentin Sınırında: Toplumsallaşmanın Yeni Metaforu Olarak "Kamp" | E-Dergi, Sanat Tarihi

10/9/14 2:25 PMKentin Sınırında: Toplumsallaşmanın Yeni Metaforu Olarak "Kamp" | E-Dergi, Sanat Tarihi

Page 3 of 6http://www.e-skop.com/print.aspx?PageID=470

#!te kamp metaforu ile istisna hali arasındaki ili!ki bu noktada açıklık kazanır. Yasanın askıya alınmasıylainsan egemen kar!ısında çıplak kalmı! olur: sadece yalın var olu!uyla vardır ve yasanın çekildi"i buyerde/anda korumasızdır. #!te kamp bu askıya almanın süreklile!ti"i mekânsal düzenlemedir. Eskisömürgelerden Nazi kamplarına ve gulaglara kampın tarihsel örnekleri, mülteciler, siyasi muhalifler,e!cinseller, sakatlar gibi tam anlamıyla “vatanda!” sayılmayan kesimlerin buralarda halkın sa"lı"ı, devletgüvenli"i gibi gerekçeler gösterilerek kısırla!tırılmalarının veya öldürülmelerinin suç te!kil etmedi"ini(yasanın ihlali anlamına gelmedi"ini) göstermi!tir; çünkü kampta, kentin yasası –yine kendisinedayandırılarak– zaten askıya alınmı! bulunuyordu. Daha açık bir ifadeyle kamp, yasanın ne tam içinde nede tam dı!ında bir “belirsizlik mıntıkası” yaratırken, kampa yerle!tirilen insanlar da, vatanda!lıktan ayrıbir insanlık olamayaca"ını hatırlatırcasına, toplumsal-siyasal ya!amlarından –insanlıklarından– sıyrılmı!,çıplak varolu!larına indirgenmi! oluyordu (nitekim bir hayvanın öldürülmesi nasıl suç sayılmıyorsa, buki!ilerin öldürülmeleri de suç sayılmamı!tır).[8]

$imdi, Agamben’e göre, modern iktidarın özelli"i, ola"anüstü halin yasanın sınırlı bir zaman-mekândaaskıya alınması olmaktan çıkıp sürekli bir yönetim paradigmasına dönü!mesi, yani istisnanın kural halinegelmesidir.[9] Ba!ka bir ifadeyle, istisnanın (tıpkı çıplak hayat gibi) bir sınır-kavram olmaktan çıkmasıdır.Burada geleneksel anlamıyla siyaseti kesintiye u"ratan bir belirsizlik vardır. Çünkü Agamben’e göre, Batısiyasi dü!ünce ve pratiklerini ayakta tutan, istisna ile kural, çıplak hayat alanı ile siyaset alanı arasındakiayrımdır. Yasal düzenin askıya alınması olarak istisna, yasanın kendisine dönü!tü"ünde, yasanın sınırlarıbelirsizle!ir. Askıya alma halleri ço"alıp çe!itlendikçe, çıplak hayat üreten mekanizmalar da ço"alır veçe!itlenir. Böylece, toplumsal-siyasal düzenin sınırında konumlandı"ı dü!ünülen çıplak hayat da“kendisini bütün kente özgürce salıverir”.[10]

Son olarak istisna halinin kalıcıla!tı"ı mekânsal düzenleme olarak kamp da, yüzyıllardır siyasetin vetoplumsallı"ın metaforu olarak dü!ünülegelen kentin yerini alır. Agamben’in hatırlattı"ı gibi kamp,yukarıda saydı"ımız tarihsel örneklerle sınırlandırılabilecek bir mekân/kavram de"ildir – daha genel biryakla!ımla, bir si/yasal düzen içerisinde geçerli olan mekânın, zamanın ve yasanın çözüldü"ü/askıyaalındı"ı, çıplak hayat alanı ile siyaset alanının iç içe geçti"i yerlerin hepsi birer kamp olarak ele

Page 4: Agamben ve Schmitt - Kentin Sınırında: Toplumsallaşmanın Yeni Metaforu Olarak "Kamp" | E-Dergi, Sanat Tarihi

10/9/14 2:25 PMKentin Sınırında: Toplumsallaşmanın Yeni Metaforu Olarak "Kamp" | E-Dergi, Sanat Tarihi

Page 4 of 6http://www.e-skop.com/print.aspx?PageID=470

alınabilir.[11] Örne"in, özel mülkiyetin norm oldu"u bir ülkede (veya ekonomik-politik düzende), devletarazisini i!gal etti"i dü!ünülen gecekondu sahiplerinin ya!amının süreklile!en bir istisnai durumunbelirsizli"i içinde bırakıldı"ı dü!ünülebilir.

Son olarak, kampın i!leyi! ilkesine tabi mekânların yalnızca olumsuz niteliklerle yüklü yerler olmadıklarıüzerinde de durulabilir. Agamben’in tezinden yola çıkan Diken ve Laustsen’in[12] ifade ettikleri gibi,mülteci kampları kadar, güvenlikli siteler de aynı çerçevede de"erlendirilebilir. Tüm bu yerler, farklı!ekillerde de olsa, uygulanmayarak uygulanma, ili!kilenmeyerek ili!kilenme ilkesini veya askıya almahalini tekrar ederler: Mülteci kampları içeride, güvenlikli siteler dı!arıda kalanları terk ederek, onlarıhayata müdahale sınırlarını gittikçe geni!leten biyopolitik stratejilerin kar!ısında çıplak bırakmaktadır.Sa"lıklı ya!amı olumlama, süresini uzatma çabaları ve bu amaçlarla bireyin do"rudan bedenine müdahaleetme kapasiteleriyle, sa"lı"ı bir ayrıcalık haline dönü!türen zayıflama ve terapi merkezleri de bukapsamda de"erlendirilebilir. Kentin artık hemen her yerinde kar!ımıza çıkan plaza kompleksleri, kampmantı"ını “beyaz yakalılar” için tekrar ederler. Güvenlik, bilgi, ı!ıklandırma ve iklimlendirmeteknolojilerinin soka"ın karma!ası kadar havasını ve zamanını da askıya aldı"ı bu mekânlar, kentin hemiçinde hem de dı!ındadır.

* Bu metin 11. Türkiye Sosyal Bilimler Derne"i Kongresi’nin (9-11 Aralık 2009) aynı ba!lıklı oturumunda ve oturumdaki di"er

Page 5: Agamben ve Schmitt - Kentin Sınırında: Toplumsallaşmanın Yeni Metaforu Olarak "Kamp" | E-Dergi, Sanat Tarihi

10/9/14 2:25 PMKentin Sınırında: Toplumsallaşmanın Yeni Metaforu Olarak "Kamp" | E-Dergi, Sanat Tarihi

Page 5 of 6http://www.e-skop.com/print.aspx?PageID=470

bildirilere kuramsal bir arka plan olu!turmak amacıyla sunulmu!tur. Bu amaçla, Agamben’in Kutsal !nsan ve Diken ve

Laustsen’in Culture of Exception ba!lıklı kitaplarında geli!tirilen temel tezleri özetlemektedir. Beni bu oturumu önermeye te!vik

eden ve onu sunumlarıyla zenginle!tiren Özlem Avcı, Nuray Geçgün, Berna Uçarol ve Tülay Tekin Yılmaz’a te!ekkür ederim.

[1] Çıplak hayat (zoe) Antik Yunan’da hayat kelimesini kar!ılayan iki terimden biridir ve (insanların bitki ve hayvanlarla da

payla!tıkları) salt canlılık olgusunu ifade eder. Di"er terim, bir bireyin veya grubun özelli"i olan ya!ama tarzına i!aret eden

bios’tur ve toplumsallıktan kaynaklanan haklar ve ödevler bu ikinci terimle ili!kilidir. Dolayısıyla siyasi dü!ünce ve pratiklerin söz

konusu ettikleri ya!am biçiminin de bios oldu"u varsayılır (Agamben, Kutsal !nsan. Egemen !ktidar ve Çıplak Hayat, çev. #smail

Türkmen [#stanbul: Ayrıntı, 2001] s. 9-10).

[2] Foucault’ya göre, 17. yüzyıldan itibaren, ya!amı yönetmeyi ve ço"altmayı seçen yeni bir iktidar biçimi ortaya çıkmı!tır.

(Cinselli"in Tarihi, çev. Hülya U"ur Tanrıöver [#stanbul: Ayrıntı, 2003] ve Security, Territory, Population [New York: Palgrave

Macmillan, 2007]) Bedenin gücünü, yeteneklerini ve becerilerini artırmayı hedefledi"i, insanı politik de"il de biyolojik

özellikleriyle ele aldı"ı için Foucault bu iktidar biçimini biyoiktidar olarak tanımlamı!tır. Yine aynı nedenlerden dolayı,

biyoiktidarın hedefi insanın politik ya!amı de"il, çıplak hayatıdır. Bu kavramsalla!tırmada, insan, siyasetin öznesi de"il, nesnesi

olarak kar!ımıza çıkar. Biyoiktidarın !ekillenmesinde etkili olan süreçlerin en önemlisi belki de kapitalizmin ortaya çıkmasıdır.

Çünkü kapitalizmin geli!mesiyle birlikte, insan da siyasal iktidar için göz ardı edilemeyecek kadar de"erli bir kaynak haline

gelmi!tir. “Bedenlerin denetimli bir biçimde üretim aygıtına sokulması ve nüfus olaylarının ekonomik süreçlere göre ayarlanması”

kapitalizm için vazgeçilmez ö"elerdir. Biyoiktidar iki düzlemde i!ler: Bir yandan, bir makine olarak ele alınan bireysel bedenin

“terbiyesi, yeteneklerinin artırılması, güçlerinin ortaya çıkarılması, yararlılı"ıyla itaatkârlı"ının ko!ut geli!mesi, etkili ve ekonomik

denetim sistemleriyle bütünle!mesi” amaçlanır (ki bu, Foucault’ya göre bedenin anatomo-politikasıdır). Öte yandan, biyoiktidar

insanın biyolojik niteliklerinin de denetlenmesini amaçlar. Bir canlı türü olarak insanın, yönetimi altında olan tüm insanların

bedenini siyasal stratejilerine dâhil eder ve bu çerçevede do"um ve ölüm oranları, sa"lık düzeyi, ya!am süresi gibi ko!ulları

düzenlemeyi hedefler (bu ikinci düzlem de nüfusun biyopolitikasıdır) (Foucault, Cinselli"in Tarihi, s. 102–104.)

[3] Agamben, Kutsal !nsan, s. 16.

[4] Bu noktada zoe-bios ikili"ine dönebiliriz. Burada önemli olan, zoebios’un, kendinden menkul iki ya!am biçimi olarak ayrı ayrı

var olmadıklarını, ancak kar!ılıklı ve kavramsal olarak kurulduklarını fark etmektir. Nitekim Agamben’e göre Batı siyaset

gelene"inin temeli bu iki kavram arasındaki ayrıma dayanmaktadır (Kutsal !nsan, s. 17): Siyaseti mümkün kılan, bios’un zoe’den

ayrılması, onu bastırarak kendini kurmasıdır: bios siyaset alanına i!aret ederken, zoe de bu alanın sınırını çizer.

[5] Agamben, Kutsal !nsan.

[6] Carl Schmitt, “Egemenli"in Tanımı”, Siyasi !lahiyat, çev. Emre Zeybeko"lu (Ankara: Dost, 2005) s. 13.

Page 6: Agamben ve Schmitt - Kentin Sınırında: Toplumsallaşmanın Yeni Metaforu Olarak "Kamp" | E-Dergi, Sanat Tarihi

10/9/14 2:25 PMKentin Sınırında: Toplumsallaşmanın Yeni Metaforu Olarak "Kamp" | E-Dergi, Sanat Tarihi

Page 6 of 6http://www.e-skop.com/print.aspx?PageID=470

[7] A.g.e. 14. Bu metinde, Schmitt’in Siyasi !lahiyat çevirisinde kullanılan ‘ola"anüstü hal’ ve Agamben’in Kutsal !nsan

çevirisinde kullanılan ‘istisna hali’ terimleri dönü!ümlü olarak kullanılmı!tır. Bunların dı!ında, Aykut Çelebi bu konular etrafında

yazdı"ı makalede ‘kuraldı!ı durum’ terimini kullanılmı!tır: “Kuraldı!ı Durumlarda Karar Vermek”, Defter, sayı: 42.

[8] Daha önce Arendt de vatanda!lı"ın (belirli bir devletin yasası tarafından kapsanmanın) bah!etti"i korumanın artık söz konusu

olmadı"ı yerde, insan hakları mefhumunun (insanın yalnızca insanlı"ından kaynaklanan haklara olan inancın) insanı

koruyamadı"ını göstermi!tir: Hannah Arendt, Totalitarizmin Kaynakları. Emperyalizm, çev. Bahadır Sina $ener (#stanbul: #leti!im,

1998).

[9] Agamben, (tarihsiz) “The State of Emergency”, http://www.generation-online.org/p/fpagambenschmitt.htm.

[10] Kutsal !nsan, s. 18.

[11] Kent (polis) ile kamp arasındaki temel fark böyle özetlenebilir: Agamben’e göre kenti kuran, dolayısıyla siyaseti mümkün

kılan, çıplak hayat alanı ile siyaset alanı arasındaki sınırın kesinli"idir. Dikkat edelim, bu bir öncelik-sonralık sorunu de"ildir

Agamben’in kuramında. Daha açık bir ifadeyle, çıplak hayat alanı, siyaset alanının kurulması için geride bırakılmı# de"ildir – daha

ziyade, bu iki alan, onları ayıran metaforik bir sınırın iki tarafında kar!ılıklı ve sürekli olarak birbirlerini kurar/mümkün kılarlar.

Bu noktadan hareketle, toplum sözle!mesi kuramlarının da yeniden okunması gerekir (Agamben, Kutsal !nsan, s. 142-144; 146-

149): Do"a durumu, toplum sözle!mesiyle kronolojik olarak geride bırakılmı! gerçek bir dönem olarak görülemez; daha ziyade,

kenti ayakta tutan si/yasal düzenin bir anlı"ına çözülmü!/yıkılmı! gibi ortaya çıktı"ı durumdur (bu anlamda istisna haline benzer).

Ba!ka bir ifadeyle, kenti önceleyen de"il, ona içkin bir durumdur – nitekim “tarihteki ilk siyasal edimin do"adan devlete [yapılan]

somut ve kesin bir geçi!e i!aret eden bir sözle!me” oldu"u kabulüne de itiraz eder Agamben (a.g.e.: 147).

Öyleyse tarihteki ilk siyasal edim nedir? Agamben’in kenti kuran !eyin, çıplak hayatın dı!lanması oldu"unu vurgulaması burada

anlam kazanır. Kentin kurulu!u “bir daha yıkılmamak üzere yapılan bir temel de"il; toplumsal alanda egemen hüküm biçiminde

sürekli olarak i!leyen bir ilkedir” (a.g.e. 146) – bu ilke, bios ile zoe’nin sürekli olarak birbirinden ayrılmasına ve çıplak hayatın

kentin/siyasetin alanından dı!lanmasına dayanır.

[12] Bülent Diken ve Carsten B. Laustsen, The Culture of Exception. Sociology Facing the Camp (Londra: Routledge, 2005).

Michel Foucault