adler ve bireysel psikoloji

Post on 26-Jan-2017

429 Views

Category:

Education

4 Downloads

Preview:

Click to see full reader

TRANSCRIPT

ADLER VE BİREYSEL PSİKOLOJİYrd. Doç. Dr. Ali ÇEKİÇ

İnsan Doğasına Bakışı Adler uzun yıllar Freud’la birlikte çalışan

Adler, biyolojik-deterministik görüş açısını kabul etmeyerek insan doğasına sosyal-psikolojik yönden bakmıştır.

«Birey olarak gitmek için uğraş verdiğimiz yer, geldiğimiz yerden daha önemlidir. Geçmişten çok, istek ve beklentilerimiz davranışlarımızı şekillendirir.»

Adler’de Freud gibi yaşamın özellikle ilk altı yılının kişilik gelişiminde önemli olduğuna inanır. Adler’in ilgi odağı, bireylerin geçmişi ne şekilde algıladıkları ve ilk karşılaştıkları olaylara ne şekilde yorum getirdikleridir.

Adler’ göre insanlar cinsel dürtülerden çok sosyal ilişkilerle motive edilebilirler. Adler’e göre davranışlar amaçlıdır ve hedefe yöneliktir.

Freud’un aksine tercih ve sorumluluk; yaşamın anlamı ve başarı, mükemmel olmak için verilen çaba üzerinde durmuştur.

Adler, kuramını oluştururken aşağılık duygusu kavramı üzerine odaklanmıştır.

Aşağılık duygusunu, zayıflığın bir kaynağı olarak görmemekte, aksine bunun yaratıcılığın kökeni olduğuna inanmaktadır. Bu duygu olaylara egemen olabilmemiz, başarıyı yakalayabilmemiz ve kendimizi tamamlanmış hissetmemiz için bizi motive etmektedir.

Adler; psikolojide subjektif görüşün rolünü ilk vurgulayan kişidir.

Adler’e göre değerler, inançlar, tavırlar, hedefler, ilgi alanları ve bireyin gerçeği algılama şekli gibi davranışların içsel belirleyicileridir.

Bu yaklaşımı benimseyen terapistler, danışanın anlattıkları ile ilgili olarak dünyaya subjektif açıdan bakmaya çalışırlar. Bireyin yaşamın nasıl olduğuna ilişkin inancı, kendi algı tarzı, gerçek yaşamın nasıl olduğundan daha değerlidir.

Kişiliğin Bütünlüğü ve Yapısı Bireysel psikolojinin dayanak noktası,

kişiliğin yalnızca bütünsel ve sistematik olarak ele alındığında anlaşılabileceğidir. Bireysel psikoloji bireyi, belirli bir ailede yaşayan bir kişi olarak, sosyal ve kültürel alanı içinde bölünmez bir bütün olarak görmektedir.

Kişilik bir yaşam hedefi geliştirilmesiyle oluşur. Bir bireyin düşünceleri, duyguları, inançları, sahip olduğu görüşleri, tavırları ve eylemleri onun bütünlüğünü ifade eder.

Amaçlı ve Hedefe Yönelik Davranış Adler, tüm insan davranışlarının bir

amacı olduğunu ileri sürer. İnsanlar kendileri için bir hedef belirler ve bu hedefler doğrultusunda davranırlar.

Bireysel psikoloji, geçmişin etkilerini azımsamadan gelecekle ilgilenmektedirler. Birey kararlarını, geçmişin etkileri altında, ilerlediği yöne doğru almaktadır.

Üstünlük Çabası Adler, mükemmel olmak ve aşağılık

duygusuyla üstünlük sağlayarak başa çıkmak için gösterilen çabanın doğuştan gelen bir özellik olduğunu vurgulamaktadır.

Başarı hedefinin bireyi ileri götürdüğünü ve engellerle başa çıkmasını sağladığını ileri sürmüştür.

Üstünlük hedefi insanlığın gelişmesine de katkıda bulunmaktadır.

Adler’in sözünü ettiği üstünlük çabası diğer insanlara karşı kazanılan üstünlük anlamında değildir. Daha çok, bireyin algıladığı düşük bir konumdan, algılanan yüksek konuma ilerlemek anlamındadır.

Yaşam Tarzı(Yaşam Planı, Yaşam Stili)

Yaşam tarzımız yaşamımızı ifade etme biçimimizdir. Bize anlamlı gelen hedeflere ulaşmak için çabalarken, kendimize özgü yaşam tarzımızı da kendimiz geliştiririz.

Örneğin üstünlük çabaları doğrultusunda bazı insanlar aklını, bazıları sanatsal yeteneklerini, bazıları sportif becerilerini geliştirir. Bu yaşam tarzları, bireylerin kendilerine ve dünyaya bakışlarını ve bireysel hedeflerini takip ederken onları diğer insanlardan ayıran alışkanlıklarını yansıtır.

Yaşanan olayların kişilik üzerinde olumsuz etkileri yoktur. O olayları yorumlama biçimi kişiliği şekillendirir. Çocukluk yaşantılarımızı yeniden bilinçli bir şekilde yeni bir yaşam tarzı oluşturabiliriz.

Sosyal İlgi ve Toplumsal Duygular Sosyal ilgi insanlığa daha iyi bir gelecek

sağlamak için gösterilen çabayı ifade etmektedir. Çocukluktan başlayarak, toplumda bir yer edinme, ait olma duygusu kazanma ve topluma katkıda bulunma için verilen uğraşlar toplamıdır.

Adler’e göre sosyal ilgi geliştikçe aşağılık duygusu ve yabancılaşma da azalır.

Adler üç temel ve evrensel yaşam görevi olduğunu ifade eder.

• Arkadaşlık Kurma (Sosyal görev)

• Yakın İlişki (Aşk ve evlilik)

• Topluma Katkıda Bulunma (Mesleki Görevler)

Doğum sırası ve Kardeş İlişkileri Adler beş psikolojik durum saptamıştır;1. En büyük kardeş (çocuk)= Genel olarak gösterilen

ilgiden en büyük payı alır ve bir süre tek çocuk olduğu için şımartılır. Bağımlı olmaya, çok fazla çalışmaya ve hep önde olmak için çaba göstermeye eğilimlidir.

2. İkinci çocuk= Doğduğu günden beri ilgiyi başka bir çocuk ile paylaşmaktadır. Tipik olarak bir yarıştaymış gibi davranır ve her zaman tetiktedir. Küçük çocuk, büyük çocuğun zayıf noktalarını bulma ustalığı kazanır ve büyük çocuğun başarısız olduğu konularda başarıyı yakalayarak anne, baba ve öğretmenden övgüler alır. İkinci çocuk genellikle ilk çocuğun tam tersi özelliklere sahip olur.

3. Ortanca Çocuk=Genellikle kendini arada ezilmiş gibi hisseder. Yaşamın haksız olduğuna ve aldatıldığına inanır. «Zavallı ben» Bunun yanında her şeyi bir arada tutan bir iletişim aracı veya arabulucu rolü de üstlenebilir. Ailede dördüncü çocuk varsa genellikle ikinci çocuk kendini ortanca çocuk gibi hisseder. 4. En Küçük Çocuk= Her zaman ailenin bebeğidir ve şımartılır. En küçük çocuklar kendi yollarına gitme eğilimindedirler. Diğer aile üyelerinin hiçbir şekilde düşünmediği yollar geliştirebilirler.

5. Tek Çocuk= Her zaman ilgi odağı olmak isteyebilir ve bu konumu tehlikeye düştüğünde de bu durumun haksızlık olduğunu düşünebilir. Tek çocuk anne baba tarafından şımartılır ve anne babasından birine veya her ikisine de bağımlıdır. Adler terapide, özellikle kardeşlerle olan ilişkiler olmak üzere, aile dinamikleri üzerinde çalışmanın önemli olduğunu düşünür.

TERAPÖTİK SÜREÇAmaçlar Genel olarak süreç, karşılıklı saygıya, bireyin

yaşam tarzı içindeki yanlış hedeflerin ve yanlış varsayımların belirlenmesine, araştırılmasına ve açıklanmasına dayanmaktadır. Terapinin temel amacı, danışanda ait olma duygusunun geliştirilmesi, toplumsal ilginin benimsenmesine yardımcı olmaktır.

Danışma süreci, bilgi edinmeye, öğretmeye, yol göstermeye ve cesareti kırılmış danışanların cesaretlendirilmesi üzerine odaklanmaktadır.

Terapistin İşlev ve Rolü Adler yaklaşımını benimsemiş olan

psikolojik danışmanlar, yanlış inançlar, hatalı değerler ve hedefler nedeniyle danışanların cesaretsiz oldukları ve yanlış davranışlarda bulunduklarının farkındadırlar. Terapist, güvensizlik, bencillik, gerçek dışı hırslar gibi düşünce ve değerler sistemindeki hataları araştırır.

Terapistin temel işlevi, danışanların eylemleri konusunda kapsamlı bir değerlendirme yapmaktır.

Terapist, çocukluk dönemine ait ilk anıları bir tanı aracı olarak kullanır. Bunlar danışanın inançlarını, değerlendirmelerini, tavırlarını ve ikilemlerini yansıtır.

Danışanın kendi yaşamını sınırlayan ve problemler yaratan bir yaşam hikayesi oluşturduğu belirlendiğinde amaç; danışanı bu güçlüklerden kurtaracak alternatif ve sağlıklı bir yaşam hikayesi geliştirmesine yardım etmektir.

Terapist ve Danışan Arasındaki İlişki İşbirliğine, karşılıklı inanca, saygıya, güvene

ve hedeflerin düzenlenmesine dayalı eşit bir ilişki söz konusudur.

Terapinin başından itibaren ilişki, iki kişinin belirli ve karşılıklı olarak fikir birliğine vardığı hedefler doğrultusunda eşit düzeyde çalışılan müşterek bir ilişkidir.

Danışma sürecinin hedeflerini belirleyen, hem danışan hem de danışmanın sorumluluklarını belirten bir kontrat yapılır.

Bireysel psikolojik danışma yaklaşımında terapötik süreç dört ana amaç etrafında yapılandırılmıştır.

1. Uygun terapötik ilişkinin kurulması.2. Danışanı yönlendiren psikolojik dinamiklerin

değerlendirilmesi (danışanın durumunun değerlendirilmesi)

3. Kendi kendini anlamayı geliştirmek için danışanın cesaretlendirilmesi

4. Yeni tercihler yapması için danışana yardım edilmesi.

1. Aşama: İlişki kurulması Danışmaya sorundan başlamak yerine

danışanla kişisel bağlantı kurmanın yolları araştırılır. Sürecin başında il odağı sorun değil danışanın kendisidir.

Başlangıç aşamasında olumlu bir ilişki, etkin olarak dinleyerek, yansıtmalarda bulunarak, danışanın amacı anlaşılarak, kendini gerçekleştirme gücüne güvenerek, danışana koşulsuz saygı gösterilerek kurulmaktadır.

Başlangıç aşamasında kullanılan başlıca teknik, empati kurarak danışanla ilgilenmek, dinlemek, danışanın subjektif deneyimini mümkün olduğunca yakından izlemek, danışanın hedeflerini saptamaktır.

Danışanın gerçekten anlaşıldığını ve onaylandığını hissederse, terapiden ne istediği üzerine odaklanacak ve kişisel hedefler oluşturabilecektir.

2. Aşama: Bireysel Dinamiklerin Araştırılması İkinci aşamada terapist objektif görüşme ve

subjektif görüşme şekillerini kullanır. Subjekif görüşmede danışman, hikayesini mümkün

olduğunca tam anlatması için danışana yardımcı olmalıdır. Bu süreç empatik becerileri kullanarak danışanın dinlenmesinden oluşmaktadır.

Subjektif görüşme boyunca danışmanlar, danışanın yaşama karşı verdiği mücadele, yaşama olan yaklaşımının amaca yönelik yanları ile ilgili ipuçlarını yakalamak için dinlerler.

Objektif Görüşme; a)Danışanın yaşamındaki sorunların nasıl başladığı, b)Bu sorunları hızlandırıcı herhangi bir olayın olup olmadığı , c)Tıbbi geçmişi, d)Sosyal geçmişi, e)Şimdiki durumda danışanın terapiye gelme nedenleri, f)Kişinin yaşam görevlerine karşı verdiği mücadele, g)Yaşam stiliyle ilgili değerlendirme.

Danışanın yaşam stili değerlendirmesi , bireyin aile bütünlüğünün ve ilk çocukluk yaşantılarının araştırılmasıyla başlamaktadır.

Aile Bütünlüğü Bu yaklaşıma göre, danışanın

değerlendirilme sürecinde danışanın çocukluk dönemindeki aile atmosferi de dahil olmak üzere, doğum sırası, ebeveynlerin birbirleri ile ilişkileri, aile değerleri, akrabalarla ilişkiler, ve aile kültürü ele alınır.

Değerlendirme Soruları1. En sevilen çocuk kimdi?2. Annenizin/babanızın çocuklarla ilişkisi nasıldı?3. Babasını/annesini en çok seven çocuk

hangisiydi?4. Kardeşleriniz arasında sizden en çok farklı olan

hangisiydi? Neden?5. Kardeşleriniz arasında sizi en çok seven

hangisiydi?6. Bir çocuk olarak ailedeki konumunuz nasıldı?7. Anne babanız nasıl geçinirdi? Anlaştıkları,

anlaşmadıkları konular nelerdi? Nasıl bir disiplin anlayışları vardı?

İlk Anılar İlk anılar danışan tarafından ayrıntıları

ile hatırlanan bir defada görüntülenebilecek ilk olaylardır. Adler, milyonlarca anı arasından, asıl inançlarımızı ve hatta yaşamımızdaki temel hataları yansıtan özel anıları seçebileceğimizi ileri sürmüştür.

İlk anıların yorumunda şu sorulara yanıt aranmaktadır.

1. Birey anılarında en çok hangi bölüm üzerinde duruyor?

2. Anılarında başka kimler var? Konumları neler?

3. Anılarla hangi duygular ifade edilmektedir?

4. Birey neden bu olayı hatırlamayı tercih ediyor?

Bütünleştirme ve Özetleme Oturum sonunda yapılan yaygın özette,

bireyin subjektif deneyimleri, yaşam hikayesinin öyküsel bir özeti, aile bütünlüğünün ve gelişimsel verilerin bir özeti, ilk anıların, değerli niteliklerin bir özeti ve mücadele stratejilerinin bir özeti yer alır.

3. Aşama= Kendini Anlamayı ve İç Görü Kazanmayı Cesaretlendirme Adler’e göre kişisel farkındalık ve

kendini anlama, ancak davranışların gizli amaçlarının ve hedeflerinin bilinç düzeyine çıkarılmasıyla mümkündür. Adler yaklaşımını benimseyenler iç görü konusundan bahsettiklerinde danışanın yaşamını yönlendiren motivasyonların anlaşılmasından söz etmektedirler.

4. Aşama= Yeniden Oryantasyonla Yardımcı Olmak Bu aşama, bireylerin yeni ve daha

işlevsel seçenekleri keşfetmelerine yardımcı olma üzerine odaklanmıştır.

Terapist kendini küçümsemeye, inzivaya çekilmeye ve tecrit etmeye karşı koymakta, danışanların diğerleriyle ve yaşamla bağlantı kurmalarına yardımcı olmanın yollarını araştırmaktır.

Katkıları Adler birçok bakımdan bilişsel ve post

modern terapilerin temelini oluşturmaktadır.

Esnek ve diğer yaklaşımlarla ilişkilendirilmeye uygun bir yapısı vardır.

Danışman belirli bir prosedürü izlemek zorunda değildir. Danışan için uygun yöntemi uygular.

Sınırlılıkları Adler tüm zamanını kuramına şekil

vermek için harcamıştır. İyi tanımlanmış ve sistematik bir kuram ortaya koymadan önce kendi görüşlerini uygulamaya ve eğitim vermeye odaklanmıştır. Birçok kişi Adler’in kuramının çok dağınık ve basit olduğunu söylemiştir.

top related