erciyes Üniversitesi sosyal bilimler enstitusu...
Post on 30-Jun-2019
221 Views
Preview:
TRANSCRIPT
,========·~~
~
ERCiYES ÜNiVERSITESi SOSYAL BILiMLER ENSTiTUSU
DERGiSI
KAYSERİ-19 8 7
SAYI . ı . ,;·
. .
. .
..
. . ·'
. .
ı lı •
ELV AN ÇELEBİ'NİN ESERİ (EL)-MENAKIBU'L-KUDSİYYE Fİ' (İL) MENASIBİ'L-'ÜNSİYYE
Yrd. Doç. J>r, Umit TOKATLI*
Bu eserin. geniş bır öıetinine geçmeden önce, eserin yazıldı~ı
dönem (XIV. yüzyıl) Ue ilgili tarihi ve ictimai durumu gözden ge- . çlmıede yar•u vardır. .bunwı için de, hadiseleri şöyle sıralayabillı):. :
1219'dcı müslüm~n topraklanna M~ol istilası başlayınca,
Anadolu'ya doğru da. derviş göçleri başlamış oldu. XI. yüzyılın sonundakurulan Anadolu Selçuklu devletinın D. lıükümdarı I . Alaeddin Keykubad, 1220'de t.ahta çıkar. Aynı yıl, Belh, Cengiz Han tarafından zaptedilir ve Horasan yağmalanır. 1230'da. ise, Celaleddin Harzemşa.h, I . Alledctin Keykubad'a yenilerek, Harzem Türkleri Sultan hizmetine girmiş olur.
Mısır Eyyübilerine karşı muvaffakiyetler kazanı;ı..n I. Alı\eddin Keykubad, koill§u hükıimetlerle Moğol istilAsına karşı büyük bir itt.lfak yapmak üzere Iken, genç yaşta zehirlenerek 1237'de ölün- . ce, yerine II. Gıyl.!:eddin Keyhusrev tahta çıkar.
Bu dönemde, Selçuklu devleti Anadolu'da hlll kaynaş~ halk klitleleri a.rasınds dini, iktisadi ve sosyal hu.zursuzluklardan çalkalanınaktadır. Bu arada Baba İlyas (Baba Resftl), Türkmenler arasında Selçuklu devletine karşı propagandaya başlar. Baba Ishak'm Kefersud taraflarında ayaklanmasıyla da, Türkmenlerle hükfunet kUV''E'tleri ansında 1239'da. ilk çatışma. çıkar. Ancak 1240
(*) Erciyes Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi ÖAretim Üyesi
165
'da Baba İlyas, yakalarup Amasya'da idam edildiği gibi, Baba İshak da aynı tarihte, Malya savaşında öldürülür. Bundan iki yıl sonr, Anadolu'ya Moğol ist11ası başlar. Selçuklu devletide, Kösedağ savaşı yenilgisinden sonra, 1244'te Moğol hakimiyeti altına girmiş olur. II. Gıyaseddin Keyhusrev'in 1246'da. ölümüyle de, Selçuklu hanedam üyelE'ri arasında, mücadeleler başgösterir. 1256'da Ka
. raman-oğulları tarih sahnesine çıkarlar. 1261'de ise, Türkmenler. I\• . Rükneddirı Kılıç l~rslan'a karşı ayaklamrlar.
öte yandan Mısır sultam Baybars, 1277'de Anadolu'ya sefere çıkar. 1299'da da Osman Bey, aşiret reisi · olur. Moğol istilasından
sonra, bir türlü doğrulamayan Selçuklu devleti, XIV. yüzyılı'n başlarında yerini Anadolu beyliklerinc bırakarak tarihe mal olur. Moğol hakimiyeti de, Anadolu'da 1335'te kesin olarak sona erer.
· Bu devrede, orta ve yakın doğu, Moğol istila5ına uğradığından batıya doğru akan Moğol ordulan 'önünde, müslüman Oğuz Türk.: leri duramayınca, Anadolu'ya göçmüşlerdir. Bu halkın · yeni coğrafyada yerleşip gel~mesinde manevi ve medeni vazife gören en · önemli teşekküller tari.katlardı.
Tarikatlar, Türk halkımn büyük bir heyecanı aksettiren şeyhIerin ve dervişlerin çevresiride toplanıp; CO§kun · bl:r manevi hayat yaşama ihtiyacım karşılıyordu: Ayın zamanda, bu tekke· ve z'avi'-
. yslerde, yalnızl~k köşelerine çekilip; kendiieriru inanıŞ halİerine bı~ rakan ve tasavvufi bir miskinlik içinde·, örnurlerini riyazetie geçiren kimselerin sayısı da çok azdı. Çünkü, bu ilk yüzyılların 'Anadolu dervişlı:>ri, aktif bir vazife görüyorlardı.
Derv~ler, fetih ve i.C:.tilil orduları ariünde baş açık, - ayak yaiıri yüryerek ve her hangi bir maddi zırha tenezzÜl etmeyerek, tama~ . miyle iman akıncılart halinde yEi.ıın vücud ve yalın ·kılıç Sa.vaşıyorlardı.
Anadolu tarikatıerinin daha milli olanları Horasan'dan veya . Horasan yoluyla gelenlerdi. -Bu da, Anadolu'daki islami- Türk me-: deniyetinden önce, Horasan'da ve öze-llikle: ·lL ve 12. yüzyillarda -z~ngin bir tasavvuf hayatının yaşanelığını göstermektedir. Ayrıca,.
Horasan erenleri, yeni yurda bu medeni Türk ülkesinde olgunla§mış, büyük manevi ideallerle geliyorlardı.
166
XIIl. yüzyılda kurulan Mevlevilik ve Bektaşilik tarikatlerini de kısaca ~özden geçirmekte yarar vardır.
Bunların ilki, adını Celaleddin RUmi'den alan, fakat Celaleddin-i Rfuni tarafından kurulmayan Mevlevilik tarikatının belirli adab ve erkanı ile ve })ir takım değişmez prensipleriyle kuruluşu, Mevlana'nın oğlu Sultan Veled ile b~lamıştı. İyi bir teşkilatçı olan Sultan Veled ve oğlu U!u Arif Çelebi, tarikatı kurup, teşkilatı genişletmişlerdi.
Anadolu'da, gittikçe daha geniş halk kütleleri seviyes_inde kurulan büyük bir tarikat da Bekt8.şilik'tir. Bu tarikatın kurucusu, Hacı Bektaş-ı Veli aslında Horasanlı bir Türk'tür. Bu nüfuzıu şahsiyet, Anadolu'da ilk halk tarikatı sayılan Babailiğin müridierinden ve büyüklerindendi.
Baba İlyas'ın hazırladığı ihtilal sonundaki idamı üzerine açık- · ta kalan Babailer, bu sefer Hacı Bektaş'ın çevresinde toplanmış
ve Baba İlyas'ın bu kudretli halifesini, kendilerine pir seçmişlerdi. Baba İlyas'ın müridierine Baabi denildiği gibi, Hacı Bektaş'ın mürldlerine de Bektiışi denilmişti.
26 Haziran 1243'te Kösedağ savaşında bozguna uğrayan Anac!olu Selçuklularının Moğol hakimiyetini kabul zorunda kalmalan da, ülkede soyal çalkantılar meydana getirmiştir.
Ağır Moğol hakimiyeti gibi dış baskılar yanında, Babai ayaklanması ve Cimri ihtilali gib iç sarsıntılar, huzur sağlayacak devlet otoritesini şiddetle çürütünce, büsbütün bunalan halkın, manevi otoritelere sığınmak ihtiyacı kuvvetıenmiştir. öte yandan, köylü ve göçere Türkleri~ şehir halkı arasındaki hayat ve servet ayrılıklan, bir takım kişiler tarafından şehirlilere· karşı devamlı
bir i.syan unsuru haline koyulmuştur.
Bu da yüzyılın köy ve şehir hayatındaki aynlık ve farklılikları gösteren hususlardandır.
Menakıbu'l - Kudsiyyc fi Menasibi'l - Unsiyye
İlk Osmanlı tarihine kaynak olan ve uzun zaman kayıp eserler arasında adı geçen Menakibü-1- Kudsiyye, Karaman'dan gelen bir çuval kitap arasında nihayet bulunmuştur. Bu eser, Durmuş .
167
Ali Emre adında, Karama.nlı yaşlı bir adam tarafından getirilmiş
ve 1957'de Konya Mevlana Müzesi kütüphanesine satın alınarak, 4937 numara ile aynı kütüphanede kayda alınmıştır.
Eserin adı, Menakibü'l-Kudsiyye fi Menasibi'l-Ünsiyye'dir. 118 varaktan meydana gelmektedir. Her varakta ll satır var. Mesnevi şeklinde manzum beyitıerdir. Başlıklar genellikle Farsça'dır. Ancak bazı yerde ayet ve hadisler Arapça'dır.
Elimizdeki yazma nüshanın otograf olabileceğine ihtimal ver~emekteyiz. Güzel bir harekeli nesihle yazılan eserde, müstensihi ve de istinsah tarihi yoktur. Fakat te'lif tarihi 760 h. (1358) ola~ ·rak, eserin iki yerinde geçmektedir ( 1) .
Eserin vezni «Feilatun mefa'ilün feilünıı ve yerine göre «Failatun mefailün feilün (fa'lünıı dür.
Sebeb-i te'lif olarak da, şair, büyükdedesi, dedesi babası ve bunlaı:ın tarikatları olan Babailer tarikatım, bu isimle anılan Selç~u hanedanma karşı meşhur ve önemli isyam anlatmak için, bu eseri kaleme aldığım gösterebiliriz.
Bu menakib ki bundan arz aldı Dile gele yekan yekan akran Cedde-ı a'la vu cedd-i esfelde Kimse kalmadı kılmadı cevlan Hazret-i Şeyhi vü feza yelini · Bu menakib kıl ur ayan u beyan (101 b- 2,3,4) Bu arada eser, Babailerin tarihçilerini vermek bakımından ye
g:me kaynaktır.
Eserin ön kısmından düşmüş yapraklar sebebiyle münacaat kısmı ;
La- yezal u ahad kadim ü kadir
Zü'l - Celal u samed alim ü nasir beytiyle başlar (1"). Bundan sonra, başlık kısmından bir na'at olduğunu anlıyoruz ki, aradan v~.rak düşmesi yüzünden bu naat da ortaöa yoktur (4").
Dede Garkın ile (Sultan?) arasında geçen bir konuşma ile eser devam eder. Bu sultanın adı zikredilmemekle beraber, muhtemelen
168
Selçuklu Sultanı Alaeö.din'dir. Sultan, Dede Garkın'ın ve müridlerinin türlü türlü kerarr ... ctlerini görür (5"). Aynı zamanda, on yedi ~~:~"1 i~ildüğünden bahsedilir ki Sultan buna mukabil, kan pahası olarak Dede Garkın'a on yedi köy vakfettiği gibi, aynca müridi olur (5~). Sultan bu davraill§ı ile Dede Garkın'a olan bağlılığını tevsik etmek ister. Dede Garkın da bunu kabul etmiştir (6.), öte yandan, Dede Garkın'ın blr çok müridi olup, sonunun selametle geldiği kaydedilirse de vefat tarihi yoktur (6b).
Dede Garkın hakkındaki bu kısa bilgilerden sonra, bu zAtın
vasıflarına geçilir. Elvan Çelebi'nin aradan düşen varaklarda Dede Gı:ı.rkın'la ilgHi kıymetli bilgiler vermiş olmaısı pek muhtemeldir.
Dede Garkın'ın iyi yetişmiş dört yüz kadar halifesi vardır (7"). Öte yandan, halk Dede Garkın'a malını takdim etmekte adeta yarl§ır gibi koşup gelirlerdi. Ayrıca Dede Garkın'ın kerametlerinden duvara at olarak binmesi ve Seyd-i Ahmed-iKebir'in arslanına binip, yılanı kamçı yapması halinde gelirken, karşılamaya çıktığı
kaydedilir (7~).
Eserde ikinci bölüm. olarak ayrılan Baba İlyas'ın hikayesi yer almaktadır. Dede Garkın gizlice yakarışlar yaptığı mağarada, Baba İlyas ile buluşup ve hal _diliyle görüşililer (8~-9·). Bu arada Baba İlyas şöyle vasfedilir :
Ol Yusuf sureti sıfatlu bes Padişah veli ne tabi u ceres
1
Aym zamanda bu iki şeybin görüşmesi, iki denizin birleşmesi-ne benzetilerek Elvan Çelebi şöyle der :
Şeyh hem şeyh mecma'ul-bahreyn Vaki' olmak zihi sa' adet zeyn (9b) . Ayrtca, yine bu buluşma, hicret gecesi peygamber efendimiz!~
Hz. Ebubekir'in Hira mağarasında gizlendiklerini belirten Kur'an-ı Kerim ayetinden iktihas şekliyle de ifade edilmektedir . .
Yar hem yar yar yar iy yar Saniye isneyni iz huma fi'l-gar Bu mağarıı.da, Dede Garkın halifelerini toplar. Halifeleri birbi
ri üzerine bırakır ve oturur. Oturunca da dünya işini bitirir (10'}.
(1) v. 101b ve ııs·
169
Bir sabah bakarlar ki, bütün asayiş kaybolmuş, düzen bozul~u.ş, halifeler vatanlannı terk edip, Dede Garkın'a gelirler. Bu toplanma işi kırk günde yapılmıştır. Bunda, Baba İlyas'ın büyük emeğini Dede Garkın bilmektedir.
ı;>ede eydür bu işi hayru'n-nas . işlemişdür meğer ki Şeyh İlyas (10b). Dede Garkın dört yüz halifeyi alıp, Baba İlyas'ı görrneğe gelir.
Bunlar grup halinde mağaraya girince, içeride yaşlı bir adamın
bulunduğunu görürler.
Anda oğlan bui:ıd~ pir olmış Şöyle kim nur-ı hakk-ıla tolrr..ış
Bu ermiş adam, Baba İlyas'tır. Gelen -halifeler arasında, Şeyh İhsan, Ayna Dola, Hacı Mili
man, Bağdın Hacı ve Şeyh Osman da vardır (ll") .
Dede Garkın, bu dört yüz halifeden dördünü seçip, Rum diyannı (Anadolu'yu) tı:şad etmek üzere Baba İlyas'ın emrine verir (ll") .
Anadolu'yu irşa.d işi, Dede Garkın'a Allah'tan gelen bir emir~ dir. Baba İlyas dört halifP. ile yola çıkarlar (12") .
Bu sefer sırasında, Baba İlyas'ın geçtiği dağlarda türlü cana·. arlar. gelip nna ısecde kılarlar (12 ·-") .
· Anadolu'ya vasıl olduktan sonra, Baba İlyas'ın halifelerinden her biri bir tarafa gider. Ancak Hacı Mihman, Baba İlyas ile kalır (13") .
Baba İlyas, Anadolu'da yerleşip, 400 kadar halife edinir ve özel bir mevkie sahip olur (13b). Kapısında da btr çok hizmetçi vardır. Bunlardan özelJikle gösterilenler, Uban ile Düden'dtr (14').
Baba İlyas şöyle vasfediltr :
.Arş-turaklu yaşıl-. alerolü Şeyh Boz-buraklu vu nur oimamelü Şeyh (14b) .
Baba İlyas, kadınlı erkekli a.yinler tertipler. Ancak bu ayinlerde he; hangi bir ilişki söz konusu değildir.
170
üç yol ol dı ternam inas u zükuıBirbirinden ne na.:· bnldı ne n ür ( 15") . Er ü oavret biri birin bilmez Bu ne sırdur bu sırra .akl ermez (15b).
Anadolu yu ba§tan l,;aşa dolaşıp ve sonunda Baba İlyas'a gelip ın .. ;:rid olan VP icazet al.:;m bir sofunun hikayesi, Baba İlyas ve müridlerinin kerametin gösterecek kuvvettedir (15").
Baba İlyas'ın Ziyaret adı verilen yerde bulunduğunu da şu beyitler göstermektedir.
Her ulunun ziyaretin Ir.ıldı Gördi geçdi Ziyaret'e geldi
Cem oldı Ziyaret ehli kamu
Eyitdiler zihi sa'adetlü (16").
işte bu sofunun dilini ancak Baba İlyas bilebilirdi. Onun için Baba İlyas'a gelirler. Baba İlyas, dirsek vurup otunnuş ve tuylü köpelder de yüzü koyun yatıyorlardı.
Köpekler sofuyu görür görmez, cübbesini yırtarlar. Bu arada Baba İlyas, hazır bulunanlara, bu sofunun müslüman olmadığı ve sünnetsiz olduğunu söyler (16b).
Sofu bu kerameti görünce, hemen hıristiyan adetince kemerini parçalayıp, moolüman olur. Daha sonra Baba İlyas'tan icazet alır (17").
in
top related