günümüzde İnsan ve İnanlar - bölüm 6
Post on 27-Jun-2015
16.298 Views
Preview:
DESCRIPTION
TRANSCRIPT
Yeni İnsan Ve İnsanlar
Sosyal Psikolojiye Giriş
Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı
Bölüm 6
İLETİŞİM, PROPAGANDA : TUTUM DEĞİŞTİRME SÜRECİ
Üçüncü bölümde, sosyal etkiyi ona uymayı (ya da uymamayı) inceledik. Orada genel çizgileriyle ele aldığımız sosyal etkiyi bu bölümde etkileyici
iletişim konusu çerçevesinde inceleyeceğiz. Dördüncü ve beşinci bölümlerde de tutum ve tutum değişimi konularını inceledik. Burada
doğrudan o bilgilere dayanarak tutum değişiminin iletişim ve propaganda çerçevesi içinde nasıl
oluştuğunu ele alacağız.
Mesajı Öğrenme Tezi
Etkileyici iletişim konusunda sosyal psikologlarca ilk sistematik incelemeler, 2. Dünya Savaşı sırasında ve onu
izleyen yıllarda Carl Hovland yönetiminde Amerika’da Yale Üniversitesinde kurulan “İletişim ve Tutum Değişimi
Programı” ile başlamıştır. Savaş yıllarında dünyada propagandanın öneminin anlaşılması, şüphesiz, bu ilk
çalışmalara neden olmuştur. Savaşta her iki tarafın kullanıldığı yoğun propaganda asker ve sivil halk
üzerinde çok etkili olmuş, devam edegelen savaşın yanında adeta birde propaganda savaşı verilmiştir.
Mesajı Öğrenme Tezi
İkna edici mesaj
Mesaja dikkat edildi mi?
Mesaj anlaşıldı mı?
Mesaj kabul edildi mi?
Tutum değişimi
Tutum değişimi
Evet
Evet
Evet
Hayır
Hayır
Hayır
Bilişsel Tepki Tezi
Mesaj öğrenme tezinde ikna sürecin nasıl ve ne zaman meydana geldiği sorularına cevap bulmaya çalışırken, bilişsel tepki tezine insanların etkileyici iletişim karşısında
tutumlarını neden değiştirdikleri sorusuna yanıt aranmıştır. Kısaca bu tezde,’kişi ikna olduğunda ne tür bilişsel süreçler devreye girer?’ sorusuna
yanıt aranır.
İkna Etmenin İki Yolu
Bilişsel tepki tezinin en iyi örneği Petty ve Caccioppo’nun (1986) oluşturduğu “Ayrıntılandırma Olasılığı Modeli
(AOM)” dir. ‘Ayrıntılandırma olasılığı’ terimi, ikna edici bir iletişimle karşı karşıya kalan bir kimsenin, mesajın
içindeki bilgiyi işleme olasılığı, yani dikkatlice analiz etme ve anlamaya çaba gösterme olasılığı anlamına gelir.
Burada anlaşılmaya çalışılan iki nokta vardır. Bunlardan birincisi insanların ikna edici iletişimle karşılaştıkları
zaman ne düşündükleri, ikincisi de oluşan bu düşüncelerin ve ilgili bilişsel süreçlerin insanların
tutumlarını değiştirip değiştirmeyeceği, değiştiriyorsa ne ölçüde değiştireceğidir.
Ayrıntılandırma Olasılığı Modeli
Yüksek Ayrıntılandırma
Merkezi yol
Mesaj dikkatlice işlenir
Tutum değişiminin derecesi, mesajın kalitesine bağlıdır.
Düşük ayrıntılandırma
Çevresel yol
Mesaj dikkatlice işlenmez
Tutum değişimi çevresel ipuçlarının
varlığına bağlıdır
Mesajın dikkatlice işlenmesi
İletişimin Amacı ve Ona Direnme
Etkileyici iletişim çalışmalarında esas olarak, iletişim dinleyende meydana getirdiği tutum değişimini
incelenmektedir. Ancak yakından bakarsak, iletişimin üç farklı amacı yada sonucu olabilir :
a) Dinleyicide yeni bir tutum geliştirmek,b) Dinleyicide varolan tutumun şiddetini arttırmak,vec) Dinleyicinin varolan tutumunu değiştirmek (olumlu tutumu olumsuz ya da olumsuz tutumu olumlu yapmak)
1.Propagandanın görünüşünü bir karşı görüşle çürütmek :
Burada, dinleyici propagandada ileri sürülen akılcı bir yaklaşımla, usavuruşla direnir.
Propagandanın görüşünü mantıkla çürütebilirse, tutarsızlık da ortadan kalkacak demektir. Ancak
birçok durumda, dinleyiciler bu tür aktif usavurmaya girişmeyecek kadar tembeldirler ya
da propagandanın görüşünü çürütmek için yeterli bilgi ya da zekaya sahip olmayabilirler.
Onun için bu direnme yolu her zaman kullanılmaz.
2. Propagandanın görüşünü reddetmek (kabul etmemek) :
Burada, duyulana inanmama söz konusudur. Örneğin, radyodan kendi görüşüne uymayan bir
konuşma dinleyen Ahmet, mantığa dayanan karşıt bir görüş ileri sürmeden “Hayır, bu doğru
değil, inanmam” diye propagandayı reddedebilir. Bu, propagandaya karşı yaygın bir direniş
türüdür.
3. Propagandacıyı reddetmek (Kaynağı kötülemek) :
Bu mekanizmada propagandanın içeriği değil, kimin tarafından yapıldığı önem kazanmaktadır. Dinleyici, propagandacıyı olumsuz olarak nitelendirerek onun söylediğine katılmaz. Örneğin, Mehmet, A partiliyse,
televizyonda karşıt partinin temsilcisinin konuşmasını, kaynak karşıt partili olduğu için, ne söylediğini dinlemeden
baştan reddedebilir. Böylece kişi, eski görüşünü değiştirmeye zorlanmayacaktır (dolayısıyla
propagandanın görüşüne karşı direnmiş olacaktır).
4. Propagandada verilen bilgiyi esas amacından saptırarak
bozmak, yozlaştırmak : Burada bir yorum sorunu ortaya çıkmaktadır.
Dinleyici propagandanın görüşünü kendi ihtiyaçları doğrultusunda öyle yorumlayabilir ki,
propagandanın görüşüyle kendi görüşü arasındaki tutarsızlık azalabilir, hatta kaybolabilir. Örneğin, Ali gazetede okuduğu bir makale veya haberin işine geldiği taraflarının üstünde dikkatle
durup işine gelmeyen taraflarına pek dikkat etmeyebilir, böylece tutarsızlık ortaya
çıkmayacaktır.
5.Mantığa bürünme ve diğer savunma mekanizmalarına baş
vurmak: Bunlardan özellikle mantığa bürünme etkileyici iletişime direnme yollarından biri olarak ortaya çıkmaktadır. Örneğin, fikir
hürriyetine taraftar olduğunu söyleyen Ali, kendi politik görüşüne karşıt görüşü savunan
propagandanın televizyonda sansüre tabi olmasını savunabilir ve bu tutarsızlığı da yurt çıkarları bahanesi ile mantığa büründürebilir.
1.KAYNAĞIN ÖZELLİLLERİ :
Propagandanın etkinliği ile doğrudan ilişkili değişkenlerin başında, propaganda kaynağının özellikleri gelir. Propagandayı yapan kimsenin
çeşitli özelliklerini ilgili ilgili araştırmalardan örnekler vererek ele alalım.
a) İnanırlık:
Hangi propaganda kaynaklarına daha çok inanılır? İnanılır olmak için kaynağın hangi özelliklere sahip olması
gerekir? Bu sorular birçok araştırmaya konu olmuştur, çünkü gerek günlük yaşantımız, gerek araştırma
sonuçları inanılır kaynaktan gelen etkileyici iletişimin hedefte daha fazla tutum değişimi yarattığı
göstermektedir. Hovland ve Weiss (1951) inanırlığının, iki faktöre bağlı
olduğunu öne sürmüşlerdir:” uzmanlık ” ve “ güvenilirlik ” Uzmanlık özelliğini daha genel bir anlamda
saygınlık(prestij) olarak da ele alabiliriz. Bir kaynağın güvenirliği ise, ona dinleyici tarafından atfedilen maksatla
ilgili görünmektedir. Bu özellikleri ayrı ayrı inceleyelim.
1.Saygınlık (prestij) :
Saygınlık genel bir özellik olup, daha ziyade propagandacının propaganda konusunda uzman olup olmadığı ve dinleyicinin
propagandacıya duyduğu saygı derecesiyle ilgilidir. Bu değişkenle yapılan çeşitli araştırmaların vardığı kesin sonuç, propagandacının saygınlığı ile dinleyicide yaratılan tutum değişiminin doğrudan ilişki olduğudur. Yani, yüksek saygınlığı olan kaynaktan gelen iletişim
daha kolaylıkla kabul edilebilmektedir. Örneğin, bu konuya ilk eğilen araştırmalardan birini yapan Hovland ve Weiss (1951) kaynağın
saygınlığının, iletişimin etkisini arttırdığını gösterdiler. Bu deneyde denekler çeşitli konularda teypten bazı konuşmalar dinlediler.
Örneğin bu konulardan biri, atom denizaltılarının olanaklılığı idi (1951 de atom denizaltısı bir hayal gibiydi). Bir grup denek’e konuşmanın
kaynağı tanınmış fizik bilgini Oppenheimer olarak bildirildi.
2. Güvenilirlik (amaç) :
Propaganda kaynağının uzmanlığın ötesinde, güvenilir de olması, hedefi etkileyebilmesi için çok önemlidir. Bir etkileyici iletişim kaynağı, konusunda ne kadar uzman olursa olsun, o dinleyici üstünde
fazla bir etkisi olmayacaktır. Başka bir deyişle, dinleyici tarafından iletişim kaynağının, o iletişimden kişisel bir kazanç sağlamadığı
düşünülürse, bu durum, o iletişimin etkisini arttırır.
b) Hoşa Gitme, Beğenme :
İletişim kaynağının sevilen, hoş bir kimse olması da kendi başına önemli bir etken olarak belirlenmektedir. Öyle ki, bu propagandacının bizi etkilemeye uğraştığı açıkça belli olduğu halde, sevdiğimiz, beğendiğimiz bir kimse olduğu için sanki bu etkiyi severek kabul
etmekte, hatta belki de onu memnun etmek ister gibi davranabilmekteyiz.
2. İLETİŞİMİN ÖZELLİKLERİ :
Propagandanın etkinliği, şüphesiz, propagandanın içeriği ile de çok yakından ilgilidir. Burada propagandanın ne dediğine
dikkatimizi çeviriyoruz. İletişimin inceleyeceğimiz ilk özelliği, öne sürdüğü fikrin, dinleyicinin fikrinden ne kadar farklı olduğudur.
a) Görüş Farkı :
Propagandanın ikna edici gücünü etkileyen önemli bir etken, dinleyicinin görünüşünden ne kadar faklı bir
görüşü ileri sürdüğüdür. Bilişsel tutarlılık kuramlarının ışığı altında şunu söyleyebiliriz: Propagandanın iddiası (tutumu) ile dinleyicinin tutumu arasındaki fark ne kadar
büyükse, ortaya çıkan tutarsızlık da o kadar büyük olacağından, bu tutarsızlığı gidermek için dinleyicide oluşması gereken tutum değişimi de o kadar büyük
olacaktır. Yani, söz konusu iki tutum arasındaki fark ne kadar çoksa, o farkı kapatmak için o kadar fazla bir
tutum değişimi gerekir.
b) Tek Yönlü – Çift Yönlü İletişim :
İletişimin ikinci önemli özelliği, tek ya da çift yönlü oluşudur. Tek yönlü iletişimde sadece ileri
sürülen tez açıklanır, ters bir görüşe yer verilmez. Çift yönlü iletişimde ise, karşıt tezin
görüşünden de söz edilir ve çoğunlukla bu karşıt tez çürütülür.
c) Duygusal – Ussal İletişim :
İletişimin inceleyeceğimiz bir başka özelliği de duygusal ya da ussal oluşudur. Bir konuşmacı duygusal bir
şekilde mi konuşuyorsa yoksa ussal mı konuşuyorsa dinleyicilerini daha çok etkiler? Bu soruya kesin cevap
vermedeki bir güçlük, tamamen duygusal ya da tamamen ussal bir iletişimin genellikle
kullanılmamasıdır. Çoğunlukla, aynı iletişim içinde hem duygusal, hem ussal taraflar birarada görülmektedir.
Bundan ötürü, göreli olarak duygusal ya da ussal tarafa verilen ağırlık söz konusu olmaktadır.
d) İletişimin Sunum Sırası :
Bir toplantıda, dinleyiciler üzerinde etkili olabilmek için başta mı yoksa sonda mı konuşmanın daha yararlı
olacağını düşündüğümüz zamanlar olmuştur. Toplantıdaki son konuşmacı olursak söylediklerimizin
daha iyi hatırlanacağını, dolayısıyla dinleyiciler üzerinde daha etkili olacağımızı; ilk konuşmacı olursak da dinleyicilerin kafası henüz başka konuşmalarla
karışmadığı için söylediklerimizin daha iyi anlaşılacağını düşünebiliriz.
3. HEDEF ÖĞESİNİN ÖZELLİKLERİ :
a) Taahhüt (Bağlanma):
Önemli bir dinleyici özelliği, dinleyicinin tutumuyla ilgili olarak ne kadar taahhüt altına girdiği, tutumuyla kendini ne kadar bağladığıdır. Bu bağlayış ne kadar kuvvetli ise, tutum değişimi de o kadar güç olacaktır, yani propagandanın etkisi azalacaktır. Örneğin, belli bir marka otomobili yeni almış bir kimse, başka bir markanın reklam propagandasına kapalı
olacaktır. Aynı şekilde, bir politik görüşü herkesin önünde savunmuş olan bir kimsenin bir tutumunu, karşıt propagandayla değiştirmek fikrini kendine saklamış olan bir kimsenin tutumunu değiştirmekten daha güç
olacaktır.
b) Kendine Güven :
Ahmet kendine güvenen bir kimsedir. Mehmet’in ise kendine güveni azdır. Acaba
hangisi daha kolay ikna olur? Birçok araştırmanın ortak bulgusu, kendine güveni az
olan kişilerin daha kolay ikna olduğudur. Demek ki, bir dinleyici grubunda bu kişilik özelliğinin
yüksek düzeyde bulunması, o gruba verilen bir iletişimin etkinliğini azaltacaktır.
c) Grup İçi Saygınlık Farkları :
Kişinin özellikle grup içindeki saygınlığını yani gruptaki statüsü, onun diğerleri tarafından ne kadar
etkilenebileceğini tayin edici bir etkendir. Örneğin, Berger ve Fişek (1970), küçük gruplarda düşük
saygınlığı olan kimselerin, yüksek saygınlığı olanlardan daha fazla etkilenebilir olduğunu bulmuşlardır. Başta
kaynağın özelliklerini incelediğimiz zaman da aslında bu konuya değinmiştik, şöyle ki, propaganda kaynağının
saygınlığı yüksek ise o propagandanın daha etkili olduğunu gördük. Aynı mantığa göre, düşük saygınlığı
olan dinleyicilerin daha kolay etkilenebilir olduğu da söylenebilir.
d) Zeka ve Eğitim :
Zeka ve eğitim düzeyinin propagandadan etkilenebilme ile ilişkili olup olmadığı da araştırılmıştır. Ancak araştırmaların kesin bir
sonuca ulaştığı söylenilemez. Burada da dinleyicilerin özellikleri ile iletişim özelliğinin karşılıklı etkileşim halinde olduğu görünmektedir.
Şöyle ki, zeka ve eğitim düzeyi yüksek olan kimseler, tutarsız, mantıksız ya da basit iletişimden zeka ve eğitim düzeyi düşük olan
kimselerden daha az etkileneceklerdir. Çünkü yüksek zeka ve eğitimleri, bu dinleyicilerin, iletişimdeki mantıksal tutarsızlıkları fark etmelerini sağlayacaktır. Bununla beraber, aynı nedenden ötürü,
yüksek zeka ve eğitime sahip dinleyicilerin, düşük zeka ve eğitimlilere oranla, tutarlı, mantıklı ya da karmaşık iletişimden daha
az etkilenecekleri söylenebilir.
e) Cinsiyet Farkı :
Kadınlar mı erkekler mi daha kolay ikna olur? 19. yüzyılda bu sorunun cevabı, kadınlar
telkine daha yatkın oldukları için daha kolay etkilenebilirler, şeklinde verilmiştir. daha
sonraki araştırmalar da kadınların genellikle erkeklerden daha kolay ikna edilebildiğini ve sosyal etkiye daha fazla uyma gösterdiğini
ortaya koymuştur.
f) Düşünme İhtiyacı :
Düşünme ihtiyacı, kişilerde çaba isteyen bilişsel aktivitelerde bulunma isteği ve eğilimidir. Cacioppo ve
Petty (1982), kişiler arası düşünme ihtiyacı farklılıklarını ölçmek için bir test düzenlemişlerdir. Bu testte yer alan
sorulardan birkaçı şunlardır:
1. Çok düşünmeyi gerektiren bir işin sorumluluğunu almak hoşuma gider (+)
2. Sadece durum gerektirdiği kadar derin düşünürüm (-)
3. Sorunlara yeni çözümler bulmayı gerektiren işler bana gerçekten zevk verir (+)
g) Kendini İzleme :
İkna olma sürecinde etkili olan bir başka kişilik özelliği de ‘kendini izleme’ dir. Kendini izlemeye
yatkın olan kişiler, başkalarına nasıl göründüklerini kontrol etmek için sosyal
ipuçlarını kullanırlar. Onlar için gerektiği yerde gerektiği gibi davranmak önem taşır. Kendini izlemeye eğilimli olmayan kişiler, başkalarının
kendileri hakkında ne düşündüğünü pek önemsemezler ve kendi bildikleri gibi
davranırlar.
h) Yaş :
Yaşla ikna olma arasındaki ilişkiye dair genel inanış, gençlerin ikna olmaya daha
açık oldukları, bunun tersine yaşlıların düşüncelerinde daha ısrarlı oldukları ve yıllardır süregelen alışkanlıklarını kolay kolay değiştirmedikleri yönündedir. Bu
inanış ne ölçüde doğrudur?
4. ORTAMIN ÖZELLİKLERİ :
İletişim ve propaganda konusunda inceleyeceğimiz son öğe ortamdır. Her etkileyici iletişim mutlak bir ortam
içinde oluşur. Bu ortamın özelliklerinin de propagandanın etkinliğinde rol oynadığını görüyoruz.
Şimdiye kadarki konuyu ele alışımızda hep deneysel araştırma bulgularını kullandık. Amacımız, etkileyici
iletişim olayındaki değişkenleri ayrı ayrı ve sistematik bir şekilde incelemekti. Bu amaç için en yararlı
araştırma türü kontrollü laboratuvar deneyi yöntemidir.
5. KÜLTÜRÜN ÖZELLİKLERİ :
Kaynağın, iletişimin ve iletişimin hedefi olan kişinin özellikleri gibi, kültürün özellikleri de
ikna sürecine etkileyici iletişime etki eder. Daha önceki bölümlerde kültürün sosyal bir olguya
etkisinden bahsederken belirttiğimiz gibi, bireyci kültürlerde bireyin kendisi daha çok
önem taşırken, toplulukçu kültürlerde grup içi uyum ve aidiyet daha ön plana çıkar. Kültürler arası bu farklılıklar kendini insanları en etkili şekilde ikna etmenin yollarında da gösterir.
top related