müslümanın şahsiyeti

Post on 04-Jul-2015

248 Views

Category:

Education

1 Downloads

Preview:

Click to see full reader

TRANSCRIPT

KUR’ÂN’DA

MÜSLÜMAN

ŞAHSİYETİ

1

Kur’ân’ın inşa ettiği kişiliğin en bariz örneğini, bizzat Kur’ân’ın kendisine nazil olduğu Hz. Peygamber’in şahsında görebiliriz.

2

Zira O, Kur’ân’ın esaslarını belirlediğişahsiyetin canlı bir timsaliydi. Bir gün Katade, Hz. Aişe’ye, “Ey müminlerin annesi, Peygamber’in (s.a.v.) ahlakı hakkında bilgi verir misin?” diye sorar.

3

Hz. Aişe, “Siz Kur’ân’ı okumuyormusunuz?” der ve ardından şu cevabı verir: “O’nun ahlakı, Kur’ân’dır.” (Müslim)

4

5

Hz. Peygamber, bütün davranışlarında Kur’ân’daki emir ve yasaklara göre hareket ediyordu. Kur’ân, onun hayat rehberiydi; yolunu, yönünü, tarzını o belirliyordu.

Kur’ân Hz. Peygamber’in ruhuna sinmiş; bütün varlığına sirayet etmişti. Kur’ân Hz. Peygamber’i şekillendirmiş, O’nun maddi ve manevi dünyasınıbelirlemişti. Yani, Hz. Peygamber’in şahsiyeti Kur’ân’la şekillenmişti.

6

Başka bir ifadeyle o, “yaşayan bir Kur’ân” olmuştu. Bu yüzden de Kur’ân,

“Şüphesiz ki sen büyük bir ahlak üzeresin” (Kalem, 68/4) diyerek onun ahlakını ve yaşayışını yani şahsiyetini övüyordu.

7

Kur’ân, Hz. Peygamber’in şahsında tebarüz eden bu “kişiliği”, diğer müslümanların da edinmeleri için onlara yönelik pek çok hususlarvazetmiştir.

8

Esasen o, “Sizin için Allah’ın Rasûlü’ndegüzel bir örnek vardır” (Ahzâb, 33/21) diyerek O’nun gibi olmayı, O’nun kişiliğini örnek almayı bizlere bildiriyor.

9

Bu hususların bir kısmı, müslümanın iman boyutuna yönelik iken, bir kısmı ibadet, bir kısmı ahlak, bir kısmı muamelat ve diğer alanlarla ilgilidir.

10

Kur’ân öncelikle müslümanınitikat dünyasını şekillendirmiş, iman noktasında ona kendine has bir şahsiyet kazandırmıştır.

11

Buna göre o, yüce Allah’a şeksiz-şüphesiz, bütün samimiyetiyle inanacaktır.

12

Hiçbir şeyi ve hiçbir kimseyi O’na ortak koşmayacak; açığıyla-gizlisiyle onu şirke bulaştıracak her türlü davranış, söz ve düşünceden uzak duracaktır.

13

Onun ahiret inancı, imanın diğer esaslarına yönelik itikadı, yine hep bu çerçeve içerisindeşekillenecektir.

14

Kur’ân ne diyorsa, nasıl istiyorsa öyle inanacak, öyle anlayacak, öyle kabul edecektir.

15

Şeytani ve nefsanî dürtülerin, kendisini, imanını bozacakdavranışlara sürüklemesine asla izin vermeyecektir.

16

İmanından, itikadî değerlerinden hiçbir şekilde taviz vermeyecek, bu konuda herhangi bir gevşeklik göstermeyecekti.

17

Hiçbir baskı, tehdit, zulüm, işkence, eza ve cefa onu iman noktasında müsamaha göstermeye sevk etmeyecektir.

18

Bu konuda Kur’ân’da sözü edilen pek çok olaydan sadece bir tanesine, Firavun’un huzurundacereyan eden bir olaya dikkat çekmek istiyoruz:

19

Musa (a.s.) ile sihir yarışına girensihirbazlar, Hz. Musa’nın yaptığının sihir olmadığını, ilahi bir hakikat olduğunu anlayınca, hepsi birden ona iman eder ve Allah’a secdeye kapanırlar.

20

Bunun üzerine köpüren Firavun, onları tehdit eder; “Yemin olsun”der, “Ellerinizi ve ayaklarınızıçaprazlama keseceğim; kesinlikle sizi hurma dallarınaasarak idam edeceğim.”

21

22

Bu ölüm kusan tehdidine karşıFiravun’a şöyle bir cevapverdiler:

“Bizi korkutamazsın. Bize gelen apaçık delillere ve bizi yaratana seni asla tercih etmeyeceğiz.

23

Sen istediğini yap, istediğin hükmü ver. Sen ancak bu dünya hayatında hüküm verirsin.

24

Sen sırf Rabbimizin ayetleri bize gelince, onlara iman ettiğimizden ötürü bizden intikam alıyorsun!”

25

26

Bu örnek, iman bakımından mümin şahsiyetini, çok güzel bir şekilde yansıtmaktadır.

Mekkeli müşrikler ona, “Gel sen şu davandan vazgeç, seni başımıza kral yapalım, seni en zenginimizi yapalım, en güzel kızımızı sana verelim” derler.

27

Hz. Peygamber (s.a.v.) ise, “Vallahi siz güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseniz, ben yine bu davadan vazgeçmem” diye karşılık verir.

28

Mümin, ibadeti konusunda da aynı hassasiyeti gösterir. İbadetlerini zamanında ve hakkıyla huşu ve huzur içerisinde ifa eder.Hiçbir şey ona ibadetini bıraktırmaz, ihmal etmesine neden olmaz.

29

O bilir ki, huşu ile ibadetlerini eda edenlerkurtuluşa ererler. (Mü’minûn, 23/1-2)

30

Ne ticaret, ne alışveriş ne de başka bir şey onu Allah’ı anmaktan alıkoymaz. (Nûr, 24/37)

31

Ona ibadetleri ifa etmeyi zor gösteren, sıkıntılı gösteren nefsine asla boyun eğmez.

32

En zor zamanlarda, herkesin ibadetlerinden,namazlarından taviz verdiği, “sonra kılarız” dediği anda bile o bir şekilde yolunu bulup namazını kılar, bu konuda asla bir gevşeklik ve ihmalkârlık içine girmez.

33

34

Kur’ân’ın sınırlarını belirlediği şahsiyetli mümin, hangi ortamda olursa olsun, doğruyu söylemekten çekinmez. Tıpkı Firavun’a karşı hakkı söyleyen Musa (a.s.) gibi.

Ancak bunu da en güzel şekilde yapar. Çünkü onun şahsiyetine yön veren Kur’ân ona

“İnsanları Rabbinin yoluna hikmetle ve öğütle çağır ve onlarla en güzel tarzda mücadele et”(Nahl, 16/125) demiştir; o da böyle yapar.

35

Kur’ân’ın şekillendirdiği şahsiyetli müslüman, hangi makam ve mevkide olursa olsun her zaman doğru neyse onu yapar ve daima adaletli davranır. (Nisâ, 4/58)

36

37

Kendisine verilen görevi, “ilahi bir emanet” olarak görür ve onu gözü gibi korur. Vazifesinin hakkını verir, kimsenin malına zerre kadar dahi olsa el sürmez, başkasının da el uzatmasına izin vermez.

Çünkü o bilir ki, hayat rehberi olan kitabı ve yüce Peygamberi, ondan güzel olmasını ve üstlendiği işini en güzel şekilde yapmasını ister (Müslim, İman, 39)

ve o, Allah’ın kendisini her yerde ve her zaman kontrol etmekte olduğunu bilir.

38

39

Yaptığı her işin, ortaya koyduğu her eylemin kaydedildiğini (Kâf, 50/17-18)

ve kıyamet gününde bunun önüne çıkacağını, hesabının sorulacağını bilir.

Velev ki zerre kadar olsun.(Zilzal, 99/7-8)

Bu bilinçle hareket eder.

40

Şahsiyetli müslüman, insanlara karşı şefkatli, hoşgörülü, affedici, samimi ve müsamahakârdır; (Bakara, 2/09)

41

yumuşak başlıdır fakat “uysal koyun” değildir;merhametlidir, ama icap ettiğinde sert ve şiddetli olmasını, tavır koymasını da bilir.

42

Çünkü onun şahsiyetine şekil veren Kur’ân,

“Müminler birbirlerine karşı sevgi ve şefkatle hareket eder, fakat inkârcılara karşı sert ve şiddetlidirler” (Fetih, 48/29) diyerek, ona böyle bir kişilik kazandırmıştır.

43

Şahsiyetli müslüman hiçbir zaman nefsinin heva ve heveslerineboyun eğmez. O bilir ki,

“nefis, daima insanı kötülüğe teşvik eder” (Yûsuf, 12/53)

44

o bilir ki, “nefsini temizleyiparındıran kurtulmuş, fakat onu kötülüğe bulaştıran isebüyük bir kayba uğramıştır.” (Şems, 91/8-10)

45

Şeytani duyguların onudürtmesine, yoldan çıkarmasına asla izin vermez.

46

Çünkü Kur’ân ona

“Şeytana uyma; o senin apaçık düşmanındır” (Yasin, 36/60) demiştir.

47

48

Kur’ân onu

“Dikkat et, şeytanseni kandırmasın” (Lokman, 31/33)

diye uyarmıştır, o bunun farkındadır.

49

Kur’ân’ın belirlediği şahsiyete sahip olan mümin, dünyası için çalıştığı gibi ahireti için de çalışır; o, her zaman Kur’ân’ın kendisine öğrettiği şu duayı yapar:

(Bakara, 2/201)

50

“Rabbimiz bize dünyada dagüzellikler ver, ahirette degüzellikler ver ve bizi cehennem azabından koru.” (Bakara, 2/201)

51

O, maddi dünyası kadar manevi dünyasını da ihya eder. Ruhunun, ilahi zikir ve şükür ile sükûn bulmasını sağlar; çünkü bilir ki, kalpler ancak Allah’ın zikriyle mutmain olur. (Ra’d, 13/28)

52

Şahsiyetli müslüman, haramın, günahın, kötülüğün bir bataklık, bir pislik olduğunu bilir ve ondan uzak durur. (Maide, 5/90)

53

Fakat bir şekilde günaha girmişse de hemen tövbe ve istiğfar etmesi gerektiğini bilir.

54

Çünkü inandığı Kur’ân,

(Âl-i İmran, 3/135)

55

“Onlar bir kötülük yaptıklarında veya günaha girerek kendine zulmettiklerinde hemen Allah’ı hatırlar ve günahı için O’ndan af dilerler” (Âl-i İmran, 3/135) diyerek, bu durumda ne yapacağını ona öğretmiştir.

56

57

Şahsiyetli mümin, Allah’ın verdiği nimetlerden O’nun belirlediği sınırlar içerisinde ve O’na hamd ederek istifade eder, ama asla israf etmez.

Çünkü bilir ki Kur’ân,

“Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz” (A’râf, 7/31) diyerek, onu bundan sakındırmıştır.

58

Şahsiyetli müslüman, ailesi içinde şefkatli bir baba, hayırlı bir eş, saygılı bir evlat, sorumluluğunu bilen bir aile reisidir.

59

60

Yavrularını, gözünün nuru olarak görür ve üzerlerine titrer.

Ey Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl! (Furkân, 25/74)

61

Lokman olur, onları “hikmetle” eğitir.

(Lokman, 31/13)

62

Lokman, oğluna öğüt vererek: Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma!Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür,demişti.(Lokman, 31/13)

63

(Lokman, 31/16)

64

Lokman: Oğulcuğum!Yaptığın iyi veya kötü iş, bir hardal tanesi ağırlığıncabile olsa ve o bir kayanıniçinde, göklerde veya yerdebulunsa, yine de Allah onukarşına getirir. Doğrusu Allah lâtiftir,haberdardır.(Lokman, 31/16)

65

Lokman, 31/17)

66

Yavrum! Namazı dosdoğru kıl.,İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşısabırlı ol. Çünkü bunlar üzerinde kararlılık gösterilecek işlerdendir.(Lokman, 31/13)

67

Eşini hayat yolunda dert ve sıkıntılarını paylaştığı sırdaşı, sevinç ve mutluluklarına ortak ettiği, kendisiyle sükûnet bulduğu hayat arkadaşı olarak görür. (Rûm, 30/21)

68

(Rûm, 30/21)

69

Kaynaşmanız için size kendi cinsinizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peydâ etmesi de O'nun varlığının delillerindendir.Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.(Rûm, 30/21)

70

Bilir ki, Allah’ın rızası, anasının-babasının gönlünü hoş tutmada ve onlara kusursuz hizmettedir.

71

Bundan dolayı da her zaman onlara şefkat ve merhametle muamelede bulunur.

72

(İsrâ, 17/23)

73

Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi,ana babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine «of!» bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.(İsrâ, 17/23)

74

(İsrâ, 17/24)

75

Onlara merhamet ederektevazu kanadını indir ve de ki:“Rabbim! Tıpkı beni küçükkenkoruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.” (İsrâ, 17/24)

76

Şahsiyetli mümin bilir ki, onun şahsiyetini çizen Kur’ân, gerçek anlamda mümin olduğu sürece en üstün olduğunu belirtiyor;

77

Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer gerçekten inanmişseniz üstün olan sizlersiniz.(Âl-i İmrân, 3/139)

78

onun en hayırlı ümmetin bir ferdi olduğunu bildiriyor.

79

Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz. (Âl-i İmrân, 3/110)

80

O, bu bilinçle yaşar ve daima kendi zatında mensubu olduğu yüce dini temsil ettiğinin idrakiyle hareket eder.

81

Böylece şahsiyetli mümin, hal ve davranışlarıyla, tavır ve karakteriyle, giyim ve kuşamıyla, sözü ve üslubuyla daima özel bir kişi, önemli bir kişi, farklı bir kişi olduğunu hissettirir.

82

83

Çiçekler içinde farklı bir çiçek, güller içinde farklı bir gül olduğuanlayışını verir. Tıpkı Kur’ân’da belirtildiği gibi:

84

(Fetih, 48/29)

85

“Şahsiyetli mümin; filiz vermiş, filizi güçlenip gelişmiş, ayakta dimdik duran ve ekicilerin hoşuna giden bir ekin gibidirler…” (Fetih, 48/29)

top related