osmanlı düşüncesi kaynakları ve tartışma '...
Post on 31-Oct-2020
7 Views
Preview:
TRANSCRIPT
Osmanlı Düşüncesi Kaynakları ve Tartışma 'Konuları
Editör ler: Fuat Aydın-Metin Aydın-Muhammed Yetim
MAHVAYAYlNCillK 85
Osmanlı Düşüncesi
Kaynaklan ve Tarhşma Konulan
Yayma Hazula yanlar
Fuat Aydın-Metin Aydın-Muhammed Yetim
Kapak Tasarımı 1 Sayfa Düzeni
stepajans@stepajans.com
Baskı/ Cilt
Step Ajans Rek. Matbaacılık Tan. ve Örg. Ltd. Şti.. Göztepe Mah. Bosna Cad. No: ll Bağcılar /İstanbul
Serti.fik.a No: 12266 T (0212) 446 88 46
1. Baskı, İstanbul, Eylül2019
. ISBN 978-605-5222-78-9
© Mahya Yayıncılık, 2018
Tarutım için yapılacak kısa alıntılar dışında
yayınorun yazılı izni olmaksızın çoğaltılamaz.
Mahya Yayınalık ve Eğitim Hizmetleri San. Tic. A. Ş.
Karagümrük Mah. Adnan Menderes Blv. No: 76/29 Fatih/İstanbul Sertifika No: 40658 T: (0212) 531 25 25
info@mahyayayincilik.com.tr
OSMANLI DÖNEMİ • A •• A. • • • •• •• •
I'RABU'L-KUR' AN LITERATURU UZERINE
Harun ABACI"
Giriş
Osmanlı döneminde i'rabü'l-Kur'an çalışmalarının, müstakil anlamda yalnızca belli ayet veya ayetler üzerine yoğunlaştığı görülmekte~. Osmanlı qncesi dönemde Mekki b. Ebu Talib'in (ö. 437/1045) Müşkilü i'rabi'lKur'an'ı gibi icmili, S~m.ln Halebi'nin, (ö. 756/1335) ed-Dürrü'l-masuıı fi ulami'l-Kitabi'l-meknuıı'u gibi tahlili çalışmalar görmek mümkündi4'. Osmanl,ı döneminde ise bu tarz çalışmalar tefsir haşiyeleri içinde devam etiirildiğinden müstakil çalışmalara ayrıca konu edilmemiştir. Ancak müstakil olarak belli ayetler üzerinden bir i'rabü'l-Kur'an literatürü oluşturulmuştur. Bu durum, Osm~ dönemi i'rabü'l-Kur'an çalışmalannın paha dar ancak derinlemesine doğru bir seyir aldığım gösterir. Sonuç olarak Osmanlı döneminde, bu alanla ilgili literatür, Kur'an'dan bir ya da bir kaç ayetin tamamını ya da ayetin bir kısmının i'rab tahliline yönelik i'rabü'l-Kur'an türü. çalışmalardan oluşmaktadır. Bu türde eserlerin yazımı Osmanlı dönemi öncesinde başlamakla birlikte Osmanlı devrinde çok daha a~lık kazandığı görülme~tedir.
Bu çalışmalar içinde ise, besme~enin ve birçok ayette yer alıp o ayetin bir kısmıru teşkil eden kelime-i tevhidin i'rabına yönelik müstakil rfsaleler ağırlıklı bir yer tutmaktadır. Besınele ve kelime-i tevhid dışında başka ayetlerin i'rabına yönelik çalışmalar kaleme alınsatıı da bu ik{ konuya yönelik risale
' Dr. Öğr. Üyesi, Pamukkale Üniversitesi (harunabaci@sakarya.ediı.tr).
[1] Osmanlı döneminde Besınele ve kelime-i tevhid dışındaki konuların i' rabını ele alan müstakil çalışmalara örnek olarak şunlar zikredilebilir: İbnü'l-Hümam Kemaleddin Muhammed b. Abdülvahid es-Sivasi (ö. 861/1457), Risiile fı i'riibi siiblıaııallahi ve bihaıııdilı; Muhyiddin Muhaxruned b. Süleyman el-Haneff el-Kafiyeci (ö. 879/1474), İ'riibii ekmeli'l-Jıamd; Molla Hüsrev (885/1480), Ris6/e fi i'riibi ElifLam M im ziilike'l-kitiib; Muhammed b. Abdiligani b. Emirşah Ganizade Nadiri' (ö. 1036/1626), Ta'lika tete'al/aku bi i'riibı "valıde"; Kadi Bosna Alıdülhalim b. Lütfuilah er-Rum1 (1051/1641), Risılle fi i'rtibi'l-isti'ıize; Muhammed b. Ahmed Tarsusi(ö. 1117/1705), Risiiletii'l-İ'rtib 'alii ba'zi'l-tiyeti'l-kerime; Ahmed b. Abdullah el-Hadimi,
544 · OSMANLI DÜŞÜNCESi: Kaynaklan ve Tartışma Konulan
yazımının adeta bir gelenek halini aldığı söylenebilir. Bu risalelerden bir kısmı, i'rabtan ziyade tefsir, fıkıh, kelam ve tasavvuf gibi farklı disiplinler açısından besınele ve kelime-i tevhidi inceleyen çalışmalardan oluşmaktadır. Diğer bir kısmı ise besınele ve kelime-i tevhidin i'rab izahına yöneliktir. Bu tebliğde besınelenin ve kelime-i tevhidin i'rabına yönelik risalelerden öne çıkanların mukayeseli incelemesi yapılacaktu. Yaygın
lık kazanmayan diğer risalelerin ise sadece isimlerinin zikredilmesiyle yetinilecektir. İnceleme konusu yapılan risalelerin meşhurluk ölçüsü, o risalenin yazma nüshalarının sayısına, üzerine şerh, haşiye vb. çalışmalar yapılması ve kendisinden sonraki eserlerde referans gösterilme sıklığına göre belirlenmiştir.
Besınele'nin İ'rabıyla İlgili Risaleler
Nemi Stlresi 'nde bir ayet olan besmelenin, onun. dışında başında bulunduğu stlreden bir ayet olup olmaması tartışmalıdır. Ancak bütün surelerin başında bulunması ve her önemli işe onunla başlamaya dair teşvikler121 besınele üzerine risaleler kaleme almaya sevk eden unsurlar aras~da sayılabilir. Tefsirlerde de besınelenin i'rab ve izahına büyük önem verilmiştir. Buna rağmen ayrı çalışmalara konu edilerek hakkında müstakil risaleler de yazılmıştır.
Söz J<onusu bu risalelerin başlıkları genellikle kayıtlarda Risale ft i'rabi'l-besmele, Risaletü'l-besmele veya Risale fi'l-besmele olarak görülmektedir. Başlığında i'rab kelimesi bulunmayan besınele risaleleri, her ne kadar bu kavramı başlıkta kullanmasalar da muhtevada.i'raba verdikleri ağırlık, risaleyi i'rabü'l-Kur'an çalışmaları sınıfına koymayı uygun hale getirmektedir. Ayrıca bir risale, kütüphane kayıtlarında risaletü'l-besmele diye mevcut iken aynı risale başka bir kayıtta Risale fi i'rabi'l-besmele şeklinde . geçmektedir. Sonuç olarak bu başlık altıl)da i'rab başlığını kullansın ya da kullanmasın i'rab izahını temel alan bütün risaleler müstakil i'riibü'lKur'an çalışması altında zikredilmiş~.
ı. Ebu Said el-HadiJnif31 (ö. 1176/1762), Risiiletü'l-Besmeıeı•ı Bu eseri, besınelenin i'rabını ele alan diğer çalışmalardan ayıran en
önemli özelliği, besmeleyi on s~. ilim dalı başlığı altında açıklaması dır. O, besmeleyi, lügat, vaz', iştikak, sarf, nahiv, mearu, beyan, bedi, kelam,usul,
(1176/1762), İ'rdba 'immti'; İbn Abidin, Alaüddin Muhammed b. Muhammed Emin ed-Dımaşki (ö. 1306/1888), el-Fevdidil'l-acibe fı i'rdbi'l-kelimdti'l-garlbe.
[2] Bu konudaki hadis şöyledir: •J·~·,i '/...i j·,,;J ';r- .1ıı J.ı. 'c·:i; ~ Jl'ı ıS) J·~i ·) r% ~ıS- 'J1.ziz ve celil Allah'ın zikriyle başlanmayan lıer söz veya önemli iŞin sonıı kesiktir." Ali b. Ahmed Daretkutni, Silnenii'd-Ddrekutnl, thk. Şuayp Arnavut (Beyrut: Müessesetü'r-Risa.Ie, 2004), 1: 427, 428.
Osmanlı Dönemi İ'rabü'l-Kur'an Literatürü Üzerine· 545
mantık, edep, fıkıh, tefsir, isnad, kıraat, hadis ve tasavvuf başlıklanalbnda her ilmin verileri ışığında açıklamışhr. Bu nedenle besınelenin sadece i' ra bı değil, birçok ilim dalı penceresinden incelemesi yapılmıştır. Bu durumun Osmanlı dönemi çalışmalarının genel karakteristik özelliği olduğu söylenebilir. Osmanlı öncesi çalışmalarda besınele birkaç ilim dalı çerçevesinde ele alırurken, Osmanlı'da ise medreselerde öğrenim konusu olan tüm ilimler, ayetlerin i'rabı yanında ek veri malzemesi olarak kullarulnuştır. Bu durumun Hadimi'de çok daha ileri boyuta taşındığını söylemek mümkündür.
Eserin i'rab izahında temel referanS kaynakları, Osmanlı dönemi diger i'rab çalışmalarında olduğu gibi Sibeveyh'in (ö. 180/796) el-Kitab'ı ve Zemahşerl'nin (ö. 538/1144) el-Keşşafıdır.
Besınelenin i'rabı hususunda en önemli tartışma konusu, "ba" harfi cerrinin müteallakıdır. Bir başka deyişle ''ba" harf-i cerri ve mecrur hangi arnilin mamulüdür. Hadimi bu konuda iki yaklaşım ortaya koymaktadır.
a) ''ba" harfi asli'dir, zaid değildir. Bunun müteallakı, öncesinde takdir edilen i)! fiilidir. Hadimi'nin benimsediği bu görüşe göre ''ba" harf-i cerri ve mecrur, kendinden önceki amilin mefulü bihi olmak üzere mahallen mensup tur.
Hadimi bu konuda Zemahşeri'yi isim vermeden eleştirmektedir. Çünkü Zemahşeri'ye göre i)! fiili ~~ r-·~ ifadesinden önce değilsonra takdir edilir. Ancak Hadimı"', bunun Ar~p 'd.iiinde yerleşik ve yaygın olan kurala aykırı olduğunu belirtir. Çünkü Arap dilinde en yaygın kullanım, fiilin önce takdir edilmesidir. Buna göre Zemahşeri, ayetin indiği dönemi dikkate alarak müşriklerin Allah'tan başka ilahların adlarını anarak bir işe başlamalarına cevap olarak degerlendirdiği için Allah'ın isminevurgu yu tercih ettiğinden
[3) Tam adı Muhammed b. Muhammed b. Osman Ebu Saidel-Hadimi olan müellif, İslami ilimierin birçok alanında kendinden söz ettiı'en çok yönlü bir Osmanlı alimidir. Konya iline bağlı Hadim ilçesinde 1113/1701 tarihinde dünyaya gelmiştir. Konya'daki Karatay Medresesi'nde beş yıl süren egiti.min ardından İstanbul'a gelip birçok hocadan dersler almış; pek çok ilim dalında icazet sahibi olmuştur. İstanbul Ayasofya Camiinde verdigi. sohbet ve dersleriyle me.şhur olan Hadimi, birçok eser yüksek lisans doktoraya konu edilmiştir. Öne çıkan eserleri şunlardır: 1. el-Berikahl'l-Malııniidiyye fı şerlıi't-Tarikati'l-Muhanııııediyye (Bulak 1257; Kahire 1268; İstanbul1257) 2. Mecaıni'u'l-hakôik (İstanbul1273) 3. Hiişiye 'al ii Dareri'l-lııtkktiııı (İstanbul1269) 4. Eyyiihe'l-veled Şerlıi (İstanbul1324). Müellifin hayab ve eserleri hakkında geniş bilgi için bk. Hayruddin b. MahmUd ez-Zirilill, el-A'ltim (Daru'l-ilim li'l-melayin, 2002), 7: 68; Mustafa Yayla, "Hadimi," Tiirkiye Di ya net Vakfı İslam Aıısiklopedisi (İstanbul: TDV. Yayınları, 1997), 15:24; Yaşar Sarıkaya, Merkez ile Taşra Arasında Bir Osmanlı Alimi Ebil Said Htidiml (İstanbul: Kitap Yayınlan, 2008); Halil İbrahim Şimşek, Mulıammed Hlldiml Hayatı Eserleri ve Tasrıvvııfi Göriişleri (Konya: Sadav Yayınları, 2010).
[4] Eser, ).261 yılında İstanbul'da basılmışbr. Eser kütüphane kayıtlannda daha çok Şerlııt'lBesnıele diye geçmektedir. Eser hakkında geniş bilgi için bkz Ali Can, ''Ebu Sai'd el-Hadimi'nin Risaletü'l-Besmele Adlı Eserinde On Sekiz İlim'Dalına Göre Besınele Yorumu", Dicle Universilesi halıiyat Fakaltesi 14/1 (2012): 1-73.
546 · OSMANLI DÜŞÜNCESi: Kaynaklan ve Tarhşma Konulan
böyle bir i'rab vechi benimsemiştir.l51 Çünkü bir kelimenin olması gereken yerden öne alınması vurgu ifade eder. Fillin fı ~·;'tan sonra takdir edilmesi, Allah'ın adının söz diziminde asli olarak fü1den sonra olması gerektiği halde öne alınmış hükmü verilerek Allah'ın ismine bir vurgu yapıldığı ortaya konulmaktadır. Allah'ın ismine yapılan bu özel vurgu, müşriklere bir reddiye anlamına gelmektedir. Hadimf ise Arap dilindeki kuralı ön planda tutarak Zemahşerl'nin dilde· yaygın olan duruma aykırı i'rab izahında bulunduğunu ima eder.
b) "ba" harfi zaid olup müteallakı yoktur. Bu durumda ~·~ı kelimesi, mü- . . bteda olup mahallen merfCıdur, haberi ise hazfedilmiştir. Had.irni bu görüşü zikretse de benimsemediğine işaret etmektedir.
Zemahşerl'ye göre Ralıman v~ Rahlm kelimelerinin her ikisi Allah kelimesinin sıfatı iken161 Hadirni"ye göre sadece Rahman kelimesi, Allah isminin sıfatıdır. Hadimi bunun bedel ya da atf-ı·beyan olduğu görüşü
nü zayıf gördüğüne işaret etmektedir. Hadimi'ye göre R~hi'm kelimesi ise atf-ı beyandırPI Ralıman kelimesinin sıfat olmasında tercih ettirici sebep bunun Allah'a mahsus bir lafız olmasıdır. Ancak Hadimi neden bedel ya da atf-ı beyan olamayacağına değinmemektedir. Ancak diğer ilimlere göre yaptığı açıklamalardan çıkan sonuca göre şunu söylemek mümkündür. Bedel, mübdel minhi, mesküt anh konumuna indirgediğinden Allah'a olan vurguyu zayıflatmış olacaktır. Bu nedenle bedel olmasını tercih etmemektedir. Bu kelime, atf-ı beyan da olmaz. Çünkü atf-ı beyan olan kelime, tabi olduğundan farklı başka ortakların olması durumunda geçer~· li olur. Allah ismi konusunda ortak olmadığından ve bilinirliği belirgin olduğundan beyana ihtiyacı yoktur. Ayrıca atf-ı beyan, tabi olduğundan farklı olması gerekir. Halbuki Rahman, Allah'a mahsus olup O'nun yerine kullanılabilmesi mümkün olduğundan adeta onunla ayru görülmektedir. Ancak Ralılın kelimesi, Allah dışındaki varlıklarda da kullaruldığından ve sadece Allah'a mahsus olmadığından tabi olduğu Allah lafzından farklıdır. Bu nedenle Ralılın kelimesinin, atf-ı beyan olması uygundur. Hadirni'ye göre her varlıkta kullanılabilen rahim kelimesi, özel isim olup kendisinde kapalılık bulunan Allah'ın niteliklerine dair bir açıklama konumundadır. ısı
[5] Muhammed Ömer Zemahşerl, el-Keşşaf 'aıı lıakfi'ikı gavamizi't-tenzirve 'ııyılni'l-ekavll fi · vacıl/ıi't-te'vll (Beyrut: Darü'l-Kütübi'l-Arabl, 1399/1979), 1: 2-3.
[6] Zemahşerl, el-Keşşaf, 1:8.
[7] Ebo.· Said Hadiml, Risaletii'l-besmele (İstanbul: 1261), 27-30.
[8] Hadiml, Risfiletii'l-besmele, 37.
Osmanlı Dönemi İ'rabü'l-Kur'an Literatüıü Üzerine · 547
2. Sa b bin (ö. 1206/1792),191 er-Risaletü'l-kübra fi'l-Besmele: 1101
H§.climl birbirinden çok farklı ilim daUarına göre besmeleyi ele alırken . bu risale neredeyse sadece dilbilimsel konuların farklı alt başlıkları halinde
besmeleyi ele almaktadır. Bu durum H§.di.ınfnin çok yönlü bir §.lirn olması
na karşın Sabban'ın daha çok Arap dili ve edebiyah alanında uzmanıaşmasından kaynaklanmaktadır. Buna binaen H§.dirni', besınelenin i'r§.b izahına çok az yer verirken Sabban ise i'rab konusunda yukarıda değinildiği gibi tarhşma konusu olan her meseleyi müstakil bir başlık altında yer vererek daha detaylı incelemektedir. · ·
Sabban'ın risalesinin temel referans kaynağı, H§.dimi'de olduğu gibi Zemahşeri"nin el-Keşşafıdır. Fakat bunun yaıusıra el-Keşşafın haşiyelerinden de yararlandığı yaphğı atı.flardan anlaşılmaktadır.ıuı Yine bu risalede İbn Hiş§.m'ın nahiv ilmine dair yazdığı eserler de temel referanslar arasındadır.1121 Aynca Sabban, HMiıni"nin risalesinden istifade etti~ belirtm~ktedir.l131 Bu durum, H§.dimi'nin sadece Anadolu'da değil Mısır'da da eserlerinin bilindiğini göstermektedir.
Hadimi' ''ba"nın müteallakının fiil ya da isim olduğu "görüşlerine değinmekle yetinirken Sabban her bir görüşün hangi ~ ekallerine ait oldu~u zikrederek Ktife ve Basra ekallerinin konuya ait görüşlerine ayrınhlı bir şekilde yer vermektedir. Bu açıklamalannd~ müteallakın fü1 olduğu
. görüşünün Ktıfe ekolüne ait olup en meşhur olduğunu belirtir. Sabban'ın açıklama tarzına bakıldığıı'lda H§.dirnl'nin izah tarzından giderek adeta onun kapalı bırakhğı kısırnlara şerh yapar bir görünüm hissedilmektedir. Çünkü Hadimi de müteallakın fiil ve isim olacağı ·şeklinde ikili bir açıklama yapmıştır. Sabban da bu ikili açıklamayı ekollere aidiyetlerini tasrili ederek bir şerh görünümü kazandırmıştır. Aynca sık sık açıkça ismini zikrederek Hadimi'ye ahfta bulunması da bunun bir işaret sayılabilir. Ancak buna rağmen, yeri geldiğinde Sabb§.n, Hadimi''yi eleştirmekten de
[9} Tam adı; Ebü'l-İrfan Muhammed b. Ali es-Sabban el-Mısri olan müellif, Kahire'de dünyaya gelmiştir. Öğrenirnin burada yapmış ve daha çok Arap dili ve edebiyatı alanında uzmanlaşmıştır. Hanefi mezhebine müntesip olan müellif, tasavvufta Şazeli tarikatına intisap etmiştir. Ona ait birçok eser tahkik edilerek neşr edilmiştir. öne çıkan eserleri şunlardır: 1. H/işiye iile'l-Gşmılnl (I<ahire 1273) 2. ei-Kafiyetü'ş-şafiye (I<ahire 1288) 3. er-Risii/etii'l-beyllrıiyye (Kahire 1281) 4. Urcfize fi'l-'arfiz (Kahire 1307). Müellifin hayatı ve eserleri hakkında geniş bilgi için bk. Zirikli, el-A'liim, 6: 297; Zülfikar Tüccar, "Sabban", TUrkiye Diyanet Vakfı İslam Aıısiklopedisi (İstanbul: TDV. Yayınları, 2008), 35: 335-336.
[10] Bu eser, Fe vv az Ahmed Zemreli ve Habib Yahya el-Meyr tarafından tahkik edilip 2007 yılında Beyrut'ta basılnuştır.
[ll] Sabbiin el-Mısrf, er-Risii/eti/'1-kiibrii fi'l-Besmele, thk. Fevvaz Ahmed Zemreli ve Habib Yahya el-Meyr (Beyrut: y.y., 2007), 29.
[12} Sabbiin, er-Risiiletil'l-klibrll, 51.
[13] Sabban, er-RisiiletU'l-kilbrli, 43.
548 · OSMANLI DÜŞÜNCESi: Kaynaklan ve Tartışma Konulan
çekinmemektedir.lı4ı Besınelenin müteallakının fiil olması konusunda Sabban da Hadimi'nin yolunu takip ederek çlildeki yaygın kullamını esas alır. Çünkü dildeki yerleşik kurala göre müteallakın fiil olması, isim olmasından daha önce1iklidir.
Hadiml, müteallakın Zemahşed'ıU,n görüşüne aykırı olarak 1ı r-'--ı ifadesinden önce takdir edilmesini benimserken Sabban Zemahşerfniiı tercihinin daha doğru olduğuna işaret etmektedir. Bu tercihinin gerekçesini yine Zemahşeri'nin açıkladığı gibi Allah'ın isminin öne alınmasıyla gerçekleşen vurgunun daha gerekli olduğu yönünde belirtir. Aynca Sabban, Zemahşed gibi bunun_müşriklerin putların isimlerini anarak işlerine· başlamalarına
bir reddiye maksadı taşıdığını vurgular. Hem Hadimi'nin hem d.e Sabban'ın Zemahşerl'ye bolaca atıfta bulun
maları, Osmanlı i'rabü'l-Kur'an türü çalışmalarında onun temel kaynak olarak kullanılmasının bir gösterg~si olarak kabul edil~bilir.
Hadimi ve Sabban arasındaki görüş farklılığı için şunu söylemek de mümkündür. Hadimi her ilim dalıyla yoğun meşguliyeti nedeniyle Sabban kadar dil ilimlerinde derinlem.esine yorumlar ortaya koymamıştır. Ancak Sabban'ın ise ağırlığını dil ilimlerine verdiğine yukanda değinmiştik. Buna göre dil konusunda daha çok derinleşen Sabban, Zemahşerl'nin dilsel izahlarını daha çok yerinde bulduğundan olsa gerek ki onun görüşünü tercih etmektedirler. Sabban, Zemahşerl'nin bu tercihlne katkılarda da bulunur. Zemahşerl, sadece kasır kavramından söz e"er; yani, 1ı r-'--ı ifadesinin müteallaktan önce düşünülmesi Allah'ın adına bir kasır oldtiğtinu belirtir. An- . . cak Sabban bu kasır türünün ne olabileceğini tartışır. Ona göre bu, kasr-ı ifraddır. Yani bir işe başlamanın sadece Allah'ın adıyla olması, başka ilahların devre dışı bırakılmasını ifade etmektedir. Bir başka deyişe kasr-ı ifrad, ilahları teke indirme vurgusu demektir. Böylece Sabban, Zemahşerl'nin müŞriklerin putlarının isimleriyle başlamalarına reddiye olarak sadece Allah'ın adıyla başlanması gerektiği şeklindeki durumun belağat ilminde kasr-ı ifrad olarak nitelendiğini belirterek konu hakkındaki bilgi malzemesini daha da kavramsal bir zemine oturtmuş olmaktadır. Sabban bunun · kasr-ı kalblısı ve kasr-ı ta'yffilı6J olabileceği üzerinde durarak bunun anlama ne şekilde yansıdığını açıklar. Ancak o, kasrın bu türlerini bir ihtimal
[14] Sabban, er-Ristiletil'l-kilbrti, 53.
[15] Kasr-ı kalb görüşüne göre; Allah'ın ismine vurgu, Allah'ın varlığım inkar eden dünyanın ebedi olduğu düşüncesinde olana bir reddiye olmaktadır. Buna göre Kasr-ı kalb, bu düşünceyi tersine çevirme anlarrum ifade etmektedir. Bk. Sabban, er-Ristiletii'l-kiibrti, 54.
[16] Kasr-ı ta'yin düşüncesine göre; Allah'ın ismine vurgu, O'nun ismiyle mi yoksa putların ismiyle mi başlayacağı konusunda gidip gelen kimselere bir reddiye olmaktadır. Buna göre kasr-ı ta'yin; bu iki durum arasından bir durumu belideyip sadece Allah'ın adıyla başlan-ması gerektiğini ifade etmektedir. Sabban, er-Ristiletü'l-kiibrti, 54. · ·
Osmanlı Dönemi İ'r§bü'l-Kur'fuı Literatürü Üzerine· 549
dairesinde zikrederek kasr-ı ifrad görüşünün daha doğru olduğuna dikkat çekerY1J Zemahşerf, müteallakın 2iı1 r-'-{dan sonra takdir edilmesini belirtmiş ancak bunun tam olarak y~rini'tayil). etmemiştir. Sabban ise bu konuda üç görüş olduğunu belirtir. Birinci görüşe göre; müteallak, besınelenin tamamından sonra takdir edilir. İkinci görüşe göre ise sadece ~~ ~ lafzından sonra takdir edilir. Üçüncü görüşe göre ise müteallak, .;,:.: ... ~1 2iı1 r-'~'dan sonra takdir edilir. Yani Rahlln kelimesi, öncekinden aynlnuş oı{rr. 'iık görüş clışındakilere, nahiv kuralına aykın olacagı düşür).cesiyle eleştiri yöneltilmiştir. Çünkü ikinci veya üçüncü ~örüşün kabul edilmesi durumunda ifadenin takdiri; ı---"" ~1 .;,--·,.. ~1 ..:Uı r-·~ i)t veya ı---"" ~1 l)i .;,·-·,.. ~1 2iı1 r-·~ şeklinde olacaktır. Bu durıima slfat ko~uin~da olan 'Ralıman ve Rahnn kelimeleri, mevsufundan ayrılmış olacaktır. Halbuki tabinin metbusundan yabancı bir kelimeyle ayrılması tercihe şayan değildir. Sabban, bu konuda ilk görüşü önce zikretmekle o görüşten yana olduğunu hissettirse de bunu açık bir şekilde beyan etmez. Ancak, ikinci ve üçüncü görüşe yöneltilen itirazların geçersiz olduğunu belirtir. Sabban'a göre; bir kelimenin takdiri, tabiyi metbusundan ayırınayı gerektiimez. Ayrıca öyle olsa bile bu müteallakın cümle-i itiraziye kabilinden sayılması mümkün olacagından her durumda yapılan itirazların geçersiz olacağını vurgular. ıısı Sabban sanki bu itirazlara cevap vermesiyle Zemahşeri'ye arka çıkar gibic4ı". Çünkü Zemahşed her ne kadar net olarak ifade etmese de yapbgı açıklamasında müteallakının .iiı1 r-'~'den sonra olacagıru belirtir. Ardından Ralıman ve Rahlln kelimele~in1 a'çıklamaya geçer.1191 Dolayısıyla Zemahşeri"nin bu açıklaması, müteallakın takdirinin Ralıman ve Rahlln'den önce olacagına işaret etmektedir. Belki bu nedenle Sabban, Zemahşeri"nin bu iz~ nahvi bir temele dayandırarak onu görüşüne .bir halel gelmesini engellemeye çalışmaktadır. Ayrıca Sabban'ın bu açıklamalarından Ralıman ve Rahim kelimelerinin Zemahşeri gibi Allah lafzının sıfab kabul ettiği anlaşılmaktadır.
Sabban'ın Zemahşeri' ve Hadimi'nin i'rab izahına ek bir katkısı da besmelenin cümle halindeki i'rabıdır. Çünkü ne Zemahşeri de ne de Hadimi'de besınelenin cümle halindeki i'rabına değinilmez. Sabban bu konuyu ayrı bir başlık albnda detaylı bir şekilde ele alır. O, besınele cümlesinin i'rabı konusunda iki görüş olduğunu belirtir. Birinci görüşe göre; besınele hazfedilmiş jj lafzının mefulü bihi olmak üzere malıalien mensuptur. İkinci görÜşe göre ise; besınele cümlesi, ibtidaiyye olup i'rabdan mahalli yoktur. Her iki görüşü zikreden Sabban, ikinci görüşün akla daha yatkın olduğuna işaret ederek tercihinin bu yönde olduğuna işaret eder. Ancak cümle olarak i'rab
[17] Sabban, er-Risiiletil'l-kiibrii, 54.
[18] Sabban, er-RisiileHi'l-kiibrii, 55.
[19] Zemahşeri, el-Keşşiif, 1:2.
550 · OSMANLI DÜŞüNCESi: Kaynakları ve Tartışma Konuları
üzerinde çok fazla durmaz;. Daha çok belağat açısından cümlenin inşM mi yoksa ilibad mi olduğu üzerinde yoğunlaşır. Sadece cümle açısından değil, içindeki her bir lafzı belağat ilmi verileri doğrultusunda tüm ihtimalleri tarhşmaya açarak anlam açısından hangisinin daha doğru olabileceğini tespite çalışır. _
Sonuç olarak Sabban'ın bu çalışması kendinden önceki besmeleye dair müstakil çalışmalara kıyasla en geniş eserdir. Bu çalışmada dilbilimin ağırlıklı olarak lüğat, i'rab ve belağat ilminin verilerinin tüm ihtimalleri besmele üzerinde değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmelerde ana damar olarak Zemahşed'nin çizgisinin takip edildiği ve Hadimi'nin eserinin eleştiri oda-: ğında tutulduğu görülmüştür.
Yukarıda ayrınhlı olarak inceleme konusu yaphğımız iki eser dışında Osmanlı döneminde Besınele'nin i'rabına yönelik şu eserler de bulunmaktadır: Ebü'l-Mefahir Ömer b. Osman el-Cenzı (ö. 736/1336), Risa[e. fl i'rtJbi'l-besmele; Ebu Abdiilah Muhammed b. Muhaİnmed b. Ahmed Sünbavı (ö. 1232/1817), er-Risale fi'l-besmezeııoı; Mustafa b. Muhammed b. Mustafa Güzelhisarı (ö. 1253/1837), İ'rabu kelimeti'ş-şehade ve'l-besmele ve'l-hamdele; Gözübüyükzade İbrahim Efendi (ö. 1253/1838), Risale fl hakki'l-besmele; Abdullah b. Derviş es-Sükked (ö. 1329/1911), Fethü'l-kerzm fl .i'rabi Bismillahirrahmanirrahzm.
b) Kelime-i Tevhidin İ'rabıyla İlgili Risaleler
Osmanlı döneminde kelime-i tevhidin ve onunla aynı niteliği taşıyan. .
kelime-i şehadetin i' rab i' ra bı üzerinde birçok risale kaleme alınmıştır. Ancak burada sadece kelime-i tevhidin i'rabı üzerine yazılan risalelerden en meşhur olanların muhteva değerlendirilmesi yapılacak, yaygınlık kazanmayan diğer risalelerin ise, yalnızca isimlerinin zikredilmesiyle yetinilecektir.
1. Ali el-Kan (1014/1605),1211 et-Tecrid fi İ'rabi Kelimeti't-Tevhf.dl2l/ Ali el-Karı bu risalesinçlen kelli:ne-i tevhidin i'rabı konusunda ortaya
konulan belli başlı görüşleri bir araya getirmiş, birbirinden farklı i'rab izahının anlama olan katkısını göstermiştir. Ali el-Karı, bu risalesini yazma
[20) King Suud Üniversitesi Kütüphanesi, .Yazma Eser, nr: 1957.
[21) Tam adı Ebü'l-Hasen Nilrüddin Ali b. Sultan el-Kari' el-Herevi' olan müellif, tanınmış Hanefi fakihi, muhaddis, müfessir ve kıraat alimidir. Ali el-Karl, Afganistan'ın bir kenti olan Herat'ta doğmuştur. İlk tahsilini burada yaptıktan sonra Mekke'ye gidip oraya yerleşmiştir. Oi:ada devrin önde gelen alimlerinden ders almış, özellikle kıraat alanındaki uzmanlığı nedeniyle el-Km olarak anılmıştır. Onun öne çıkan ese.rleri şunlardır: 1. Mirkfitii'lmefat'ilı (Kahire: y.y., 1309) 2. el-Mevzı21it (İstanbul1289) 3. Şerhıı'ş-Şifii (İstanbul: y.y., 1264) 4. Şerhıı'l-Fıklıı'l-ekber (İstanbul: y.y., 1303). Müellifin hayatı veeseleri hakkında geniş bilgi için
Osmanlı Dönemi İ'rabü'l-Kur'an Li teratürü Üzerine· 551
amacını ifade ederken her sağlam inanca sahip müminin kelime-i tevhidin hem dil yapısını hem de anlamını çok iyi bilmesi gerektiğine işaret etmektedir. Çünkü ona göre dil yapısını bilmek onun anlamını bilmeye götüren bir araçtır. Dolayısıyla dil yapısının merkezini oluşturan i'rab, anlamın anahtandır. Aslında bu düşünce sadece Ali el-Kanye ait değildir. Ondan önceki dilcilerin çoğunluğu dilbilimsel araçların anlama giden bir köprü olduğunu ifade etmektedirler. Bu nedenle Zeccad gibi dilciler i'rabın gayesini, kelanun anlamıru açığa çıkarmak olarak ifade ederler. Öyle ki i'rab kelimesinin lügav1 anlamlarından biri olan "açık bir şekilde ifade etmek" anlamırun bu çerçevede düşünülmesi gerektiğini vurgularlar.l231 Ali el-Karı, risalenin girişinde hem ayetlerle hem de hadislerle kelime-i tevhidin önemini vurgulayarak neden bu kelimenin i' rabını kaleme aldığına işaret etmektedir.
Ali el-Kari'ye göre kelime-i tevhidin i'rabı şöyledir: ~ cinsi nefyden bir edattır. 4!J kelimesi ise 'i ile birlikte mebni olup '.;,;,.-harf-i cerri anlamını içermektedlı. Buna göre ilk iki kelime ,..ıı '.;,;." ~ takdirinde olduğu için umum anlam ifade etmektedir. Bu umum aiı.ı.am nedeniyle Anah'tan başka tüm . ilahlar nefyedilmektedir. Başka bir deyişle 4!1 'i ifadesi bütün ilahları kapsamaktadır . .1ı ~! iStisnasıyla bu kapsamdan .Aiıah dışarıda bırakılmaktadır.
Ali el-Karı bu iki kelime hakkında ileri sürülen diğer i'rab izahlarını zikrederek bunlan benimsediğini ima etmektedp-. Onun kabul etmediği diğer i'rab izahlan şu şekildedir:
a) '.Jı kelimesi, ~'nın ismi olarak fetha üzere mebnidir. Ali el-Karf, bu görüşün sahiplerini zikretmediği gibi neden bu i'rab vechini kabpl etmediğini de belirtmez. Ancak Al-i İmran Süresi'nde kelime-i tevhidin .1ı ~ı . .J! ::, ... r .. ·J
"İ lah ancak Allah'tır. "1241 şeklinde::, ... harf-i cerli kull~ Ali el-Kaİl'Yi böyle bir i'rab izahına sevk etmiş olabilir. Nitekim Kur'an ayetlerinin birbirini tefsir etmesi dikkate alıİldığında bu ayette ::, ... harf-i cerrinin açık bir şekilde zikredilmiş olması, diğer ayetlerdeki kelime-i tevhidde de ::, ... takdir edilmiş olmasına işaret sayılabilir. Bununla birlikte bu i'rab vechine göre de anlam aynı olmaktadır. Sadece tek farkı Ali el-Karf'nin i'rab veçhi biraz daha te'kitli olmaktadır. Çünkü o, ::,_ .. harf-i cerri takdir etmektedir. Bu harf-i cer, nefiyden sonra geldiği için zait olup aİ\lanu te'kit etmektedir. Halbuki bu i'rab veçhinde ise .J! kelimesi herhangi bir takdir olmaksızın 'i'run ismi
bkz. Zirikli', el-A'liim, 5: 12; Halil İbrahim Kutlay, el-İmiim Ali el-Kiirl ve eseru/ıli fi ilmi'l-lıadls (Beyrut: y.y., 1408/1987); Ahmet Özel, "Ali el-Karl", Tiirkiye Diymıet Vakfı İslam Aıısiklopedisi (İstanbul: TDV. Yayınları, 1989), Il: 403-405.
[22] Bu eser, Meşhfir Hasan Selman tarafından t~ edilip 1411/1991 yılında Beyrut'ta basılmış tır.
[23] Abdurrahman b. İsmail Zeccaô, el-lzıilı fi 'ileli'ıı-ııalıv, thk. Mazin el-Mübarek (Beyrut Darü'n-Nefais, 1379/1979), 91
[241 Al-i imran 3/62.
552 · OSMANLI DÜŞÜNCESi: Kaynaklan ve Tartışma Konulan
olduğu için te'kit açısından daha zayıf kalmaktadır. Diğer taraftan ise Ali el-Kar!::,_ .. harfi cerri takdiri yaptığı için nahiv açısından tekellüflü bir yolu tercih etmiştir. Çünkü yaygın nahiv kuralına göre takdirsiz i'rab, takclli:li i'rabtan evladır. Bu durumda Ali el-Kar! herhangi bir gerekçe göStermeden sadece daha pekiştirmeli bir anlam elde etmek için evleviyet açısından ikinci planda olan takdirli i'rab yolunu tercih etmiştir. Bu nedenle Ali elKan'nin yaygın nahiv kuralına aykın hareket ettiği anlaşılmaktadır.
b) ·..ı ı kelimesi,-J'run ismi olarak fetha ile mensup tur. Bu i'rabın öncekinden farkı; Öncekinde _-J'nın ismi mebni iken bu i'rab veçhinde ise mu'rebtir. Ali el-Kan bu görüşün Zeccac'a ait olduğunu belirtir. Zeccac'ın Me'ani'l-Kur'fin adlı eserinde 'i'ın isminin tenvinsiz bir şekilde mensup olduğunu belirtir. l251
Nasb ifadesi mu'reb kelimelere ait bir tabir oldu~ için Ali el-Kar!, bu görüşü mu'reb isim diye yorumlamıştır. Dolayısıyla Ali el-Kar!, Zecçac'ın görüşünü olduğu gibi değil, kendi yoı:umuyla birlikte aktardığı-görülmektedir.
·..ıı ~ ifadesinden sonra gelen .1ıı ~ı konusunda da· tartışma vardır. Müstesn~ kısmındaki Allah lafzı konusunda iki görüş vardır. Birincisi: Allah lafzının bir isim değil, varlığı zorunlu (vacibu'l-vucud) anlamında bir vasıf olmasıdır. İkincisi ise; Allah lafzının, zatın ismi anlamında olması yani alem kabul edilmesidir. Ali el-Kari'ye göre her iki durumda da Allah'ın zatı kaSl:edilmektedir. Bu nedenle il9 görüşün anlamı etkilemeyeceğine işaret etmektedir. Ali el-Kari'ye göre .1ıı ~~ ifadesi, mübtedarun haberidir. O, bu i'rab veçhini caiz görmeyenierin görÜşünü zayıf olarak nitelemektedir. Zemahşeri'nin el-Keşşafından alıntı yaparak kelime-i tevhidi i'rabını bu şekilde açıkladığını belirterek kendi, görüşünü Zemahşeri referansıyla güç- ·· lendirmeye çalışmaktadırJ261 Ali el-Kari'nin i'rab ~zahının Zamehşeri'den farklı yönü sadece ~ı -J kısmındadır. Çünkü Zemahşeri'ye göre bu kısım bir bütün olarak ve herhangi bir takdir olmaksızın mübteda iken Ali el-Kari'ye göre ise ..ıı '0 _ .. -J takdirinde mübtedadır. Hem Zemahşeri'nin hem de Ali elKari'nin'i;rab izahına göre kelime-i tevhidin anlamı; yaygın olarak bilinen "Allah' tan başka ilah yoktur." şeklinde değil, "İlah sadece Allah' tır." şeklinde olmasıdır. Çünkü kelimenin mübteda ve haber yapısına göre böyle bir anlam d~a uygun olmaktadır. Ayrıca kelime-i tevhidde asıl ·vurgulanan, Allah'ın ilah olması değildir. Çünkü müşrikler Allah'ı bir ilah olarak kabul etmektedirler. Ancak sorun Allah'ın yanında başka ilahların da kabul edilmesidir. İşte kelime-i tevhid, ilahlığı sadece Allah'a tahsis ederek onun dışındaki ilahların reddedilmesi anlamındadır. Ali el-Kari'nin i' rab izahında yukarıda değinildiği gibi anlam ~ takdiri nedeniyle daha vurgulu olarak düşünülmektedir. Sonuç olarak her ne kadar i' rab izahında aralarında bazı
[25] El-Bağdadi Zeccac, Me'tiııi'l-Kur'tin ve i'rtibiih, (Beyrut: Aıeınü'l-Kütüb, 1408/1988), 1: 336.
(26) Ali el-Karl, et-Tecrid, 18.
Osmanlı Dönemi İ'rabü'l-Kur'an Literatürü Üzerine· 553
farklılıklar olsa da; Ali el-Karrnin i'rab konusunda en güvendiği kaynak Zemahşerl olduğu söylenebilir. Bu durumda, besınele kısımnda da ifade edildiği üzere Zemahşerrnin Osmanlı alimleri üzerind~ki etkisini göSter-mesi açısından ö~emlidir. '
Ali el-Karl, yaygın olarak bilinen·" Allah'tan başka ilah yoktur." şeklindeki anlamı ifade eden i'rab iz~a da değinir. Bu anlamı ifade eden i'rabta '..J! kelimesi, 'i'nın ismidir . .iiıı ~~ ise 'i'nın iı~minden bedeldir. Ancak bu bedeÜik, 'i' nın ismiİlİn asıl mahaJJi i'rabı olan mübtedalık konumundan bedel olduğu için merfu oJmuştur. 'i'nın haberiise mahzuftur_I27J Buna göre kelime-i tevhidin takdiri; .iiıı ~! ·~/>--:; ... '..J! ~şeklindedir. Bunun anlamı da·~lah'tan başka hiçbir ilah yoktUr/Ancak Allah vardır."
Ali el-Karl, kelime-i tevhidin i'rabı konusunda birçok alimin görüşlerini zikrederek onları tahlil edip değerlendirmelerde bulunur. Böylece sadece kendi tercih ettiği i'rab izahıyla yetinmeyip başka görüşlere de yer vererek birçok farklı i'rab veeililerini tek bir eserde görme imkarn sağlar. Ayrıca bu i'rab veeililerinin hem anlama olan etkilerini hem de birçok ilmin verileriy-, le çatışıp .çatışmadığıru tartışır.
2. İbrahim Kiiraru (1101/1690)ı28ı, Refu'l-iştibtih 'atı kava'idi i'rabı la ilahe illallah, İnbii.hu'l-enbah 'ala tahkiki i'rabı la ilalıe illallahl291 ve
1
Ucale fi i'riibı lii.iliilıe illallahl301 :
Kurani', kelime-i tevhidin irabı konusunda önce Ref'u'l-iştibah 'an kava'idi i'rabı la ilahe illallah adlı eseri kaleme almış, ardından bu eserin daha genişletilmiş hali olarak İnbdhu'l-enbiih 'ala tahkiki i'rabı -la ilahe iliallah adlı eseri yazmıştır. Daha sonra ise bu iki eserin özeti mesabesinde Uctlle fi i'rabı Iii ilahe illallah adlı risaleyi kaleme alnuştır. Bu yüzden söz konuu üç eser, özleri itibariyle ayrudır. Ancak ilk iki eser, i'rabla birlikte yoğun kelam
[27] Ali el-Kari, et-Tecrld fi i'riibi kelimeti't-tevlıld, th.k. Meşhür Hasan Selman (Beyrut: 1411/1991), 19.
[28] Tam adı; Ebü'l-İrfan Burhanüddin İbrahim b. Hasan el-KCırani eş-Şehrani olan müellif, günümüz İran sırurları içinde olan Şeruan'da dünyaya gelmiştir. Öğre~ ağırlıklı olarak Bağdat'da yapmıştır. Ayrıca dönemin çeşitli ilim merkezlerinde de kalarak birçok alimden ders almışhr. Daha çok hadis ve kelam alanmda uzmanlaşan İbrahim KCıraru, Medine'ye yerleşerek burada birçok öğrenci yetiştirmiştir. Şafii mezhebine müntesip olan müellifin birçok eseri olmasına rağmen bunların hepsi yazma halindedir. Onun öne çıkan
· eserleri şunlardır: 1. Hiişiye n/ii ıııılıbeti'l-fiker 2. Hiişiye nle'd-durreti'l-Jiilıire 3. el-Knvlu's-sedld fi şerizi kelimeti't-tevlıld ve Jediiilıılın 4. el-Eiıtldisıı'l-miiselse/e. Müellifin hayah·ve eseleri hakkında geniş bilgi için bk. Ziri.kli, el-A'lfinı, 1: 35.
. [29} Eser hakkında geniş bilgi ve tahkikli çalışması için bkz. Ahmet Gemi, "İbrnlıiın Kılrani'nin İııbiilm'l-enbiilı 'ald talıkiki i'riibi Iii iliilıe illnllnlı Adlı Eserinin Tnlıkiki" (Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi, 2013), _1-339.
[30] Ahmet Gemi, "İbrahim KCırani'nin Uciile fi i'rabi la ilahe illailah Adlı Eseri", EKEV Akademi Dergisi 19/62 (2015): 717-734.
554 · OSMANLI DÜŞÜNCESi: Kaynaklan ve Tartışma Konulan
tartışmaları barındırmaktadır. Özet olan üçüncüsü· ise kelime-i tevhidin sadece dilbilimsel yönünü ele almıştır. Bu nedenle özet olan Ucale üzerinden KGrant'nin yararlandığı kaynaklar ve konuya dair katkıları üzerinde durulacaktır. Yukarıda da belirtildiği üzere kelime-i tevhidin i'rabında Ali el-Kan, Zemahşeri'nin yolunu takip ederken Kürant'nin ise İbn Hişam en-Nahvi'nin yolunu takip ettiği görülmektedir. Bu nedenle Küraru'nin söz konusu eserlerinin temel kaynağı İbn Hişam'ın 'nahiv eserleridir. İbn Hişam'ın ilgili esei:leri içinde özellikle Evdnhıı'l-mesfilik ve bunun şerhleri daha fazla referans gösterilmiştir.
Küraru kelime-i tevhidin i'rabından önce onun anlamını tespiti üzerinde durmaktadır. H§lbuki Zemahşert ve Ali el-Kart gibi önceki müellifler i'rabın tespiti üzerinden anlama giderken Kürani ise İmam Eş' ari'ye dayanclırarak ortaya koyduğu anlam tespitinden i'rab izahına gitmektedir. Buna göre zikri geçen önceki müellifler, i'rabı, anlam için b4 araç olarak kullarurken Küraru ise tespit ~ttiği anlamı, i' rab için bir araç olarak kullanmaktadır. Dola}rısıyla Küraru klasikte i'rab ve nahvin temel amacım tersine çevirdiği gözlemlenmektedir. Ayrıca İmam Eş'ari'yi temel referans olarak zikretmesi, Ehl-i sünnetin Eş' ari kolunun kelime-i tevhide verdiği anlamı benimsemesi, risalesinin bir mezhebin düşüncesini dilbilim araçlarıyla destekleme çalışması olduğu izlenimi vermektedir. ..
Kı1raru'ye göre kelime-i tevhidin aslı; ·..ıı 1ııı "Allah, ilahtır." şeklindedir. Buna göre Allah lafzı, miibtedadır, ilah ise haberdir. Haber olan ilahın mübteda olan Allah lafzına tahsis etme amacıyla haber takdim edilip, mübteda tehir edilmişir.1311 Ali el-Kan, risalesinde bu görüşe yer vererek bunun nahiv açısından zayıf olduğunu izah etmiştir. Çünkü Ali el-Kan'ye göre bu durumda haber, nefiy 'i'sıyla birlikte mebni olmaktadır. H§lbuki nahiv ilmirıe göre sadece mübteda böyle bir özelliğe sahiptir. Bu durumda Ali elKarı ·nahiv temelli i' ra bı ele alırken Kilram ise benimsediği anlam temelli
· i'rabı ele almaktadır. Yine en çok tartışmalı kısım olan ~üSl:esna yani Allah lafzı Kilram'ye
göre, ·.Jı ~ ifadesinden bedeldir. Bu ifadenin mahalli, mübteda olmak üzere merfu olduğp. için Allah lafzı da merfudur. Bu i'raba göre kelime-i tevhidin takdiri; 1ııı ~~ -~/ .. ~: .. ·..ıı ~ 'iöJlah'tan başka ilah yoktur/Ancak Allah vardır." şeklindeclir.ını Aliel-Kan'nin bu i'rab izahını benimsemediği yukarıda belirtilmişti. Çünkü bu duİumda Allah'ın ilahlığı vurgulanmaktadır. H§lbuki Ali el-Kari'ye göre Allah'ın ilahlığı konusunda müşriklerin bir sorunu yoktur. Asıl sorun, Allah'la birlikte başka ilahların varlığının
[31) Kilraru, "Ucale fi i'rabi la ilahe illallah", "İbrahim KOrani'nin Ucale fl i'rabi la ilahe iliallah Adlı Eseri", thk. Ahmet Gemi, EKEV Akademi Dergisi 19/62 (2015): 725.
[32) Ktıraru", Uctile, 726.
Osmanlı Dönemi İ'rabü'l-Ku.r'§n Literatürü Üzerine· 555
benimsenmesidir. Bedel i'rab izahı, müşriklere reddiyede zayıf kaldığı için Ali el-Karı tarafından kabul edilmez. Kılram ise bedel i' rab izahının meşhur olduğu için bunu tercih ettiğine işaret etmektedir. Buna göre Kılrani"nin bu konuda farklı bir yaklaşım sergilemek yerine yaygın geleneğin yolundan gitmek iStediği anlaşılmaktadır.
Y~arıda karşılaşhnlması yapılan iki eser dış~da Osmanlı döneminde Muhammed Emin b. Abdilihay el-Üsküdarf'nin (ö. 1149/1736) Risale fi i'rabi't-tevhid, Kadızade Mehmed Efendi'nin (ö. 1173/1760) Rist1letü'l1ethiyyel331
ve Fedili'nin (ö. 1236/1820-21) Risnle fi i'rnbı la iliihe illallahl341 adlı eserleri de bu türdeki i'rt1bü'l-Kur'iin çalışmalarına örnek olarak zikredilebilir.
Sonuç
Kur'an'ın hatalı okunmasını önlemek için ortaya çıkıp hatalı anlaşılınasını engellemek için bir araç haline gelen i 'rabii'l-Kur'aıı ilmine dair birçok eser yazılmıştır. Bunı.ın sonucu olarak bu alanda icmall, tafsill, tahlili vb. birçok yöntemle yazılan müstakil i'riibü'l-Kur'an literatürü meydana geldiği gibi, Kur'an'ın belli stlre veya ayetlerin i' rabını konu edinen müstakil çalışmalar da bulunmaktadır.
İ'rabü'l-~ur'an literatürünün birçok türü bulunmakla birlikte Osmanlı döneminde müstakil anlamda yalruzca belli ayetlerin konu edildiği i'riibü'l-Kur'an çalışmaları yaygınlık kazanmıştır. Bunun nedeni diğer türdeki i'riibü'l-Kur'nn çalışmalarının tefsir haşiyelerinde .devam ettirilmesiyle müstakil anlamda buna ihtiyaç duyulmamasıdır. Oşmanlı döneminin yaygınlık kazandığı bir veya birkaç ayet türündeki i'rnbü'l-Kur'iin çalışmaları içinde ise besınele ve kelime-i tevhldin i'rabı üzerine yapılan çalışmaların diğerlerine nazaran çok daha fazla yer tuttuğu görülmüştür.
Bu çalışmalarda i'rabü'l-Kur'iin metodu konusunda iki yaklaşım sergilenmiştir. Dil merkezci yaklaşıma sahip olanlar, metnin gramatik yapısından anlama ulaşmayı esas alırken, anlam merkezci yaklaşıma sahip olanlar ise metnin anlamından gramatik yapısına ulaşmayı esas almışlardır.
KAYNAKÇA
Ali El-Kan, Ebü'l-Hasen Nılrüddin Ali b, Sultan el-Herevf. et-Tecrid fi i'rabi kelimeti't-tev1ıid. Thk. Meşhfu Hasan Selman,.Beyrut: 1411/1991.
Can, Ali. "Ebu Said el-H§di.ml'nin Risaletü'l-Besmele Adlı Eserinde On Sekiz
[33] Risalenin tahkikli neşri için bkz. Geçit, "Kadızade Mehmed Efendi'nin Şerhu Risaletü't-T~vlUd (Risaletü'l-Fethiyye) Adlı Eseri ve Edisyon Kritiği", Erzurum İspirli Kadızdde Me/ı med Arif Efendi ve Ömer Efendi Sempozyı.ımıı (Erzurum: 2-4 Mayıs), 215-23Z
[34] Eser, ögı-encisi Badiri'nin yazdığı haşiye ile birlikte 1291/1874 yılında Kahire'de basılouştır.
556 · OSMANU DÜŞÜNCESi: Kaynaklan ve Tartışma Konuları:
İlim Dalına Göre Besınele Yorumu", Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi14/1 (2012): 1-73.
Daretkutnf, Ebu'I-Hasen Ali b, Ahmed. Sünenü'd~Darekutnı. Thk. Şuayb Arnavurt Beyrut: Müessesetü'r-Ris~e, 2004.
Geçit, M, Salih. "Kadızade Mehmed Efendi'nin Şerhu Ris.aJ.etü't-Tevhld (RisaJ.e'tü'l-Fethiyye) Adlı Eseri ve Edisyoni<ritiği". Erzurum İspirli Kadızade Mehmed ArifEfendi ve Ömer Efendi Sempozyumu. 215-237. Erzurum: 2-4 Mayıs 2014.
Gemi, Ahmet. İbrahim Kurani'nin İnbahu'l-enbah 'ala tahkiki i'rabi la ilfihe iliallah Adlı Eserinin Tahkiki. Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi, 2013.
Gemi, Ahmet. ''İbrahim Kfuamnin UcaJ.e ff i'rabi la ilahe iliallah Adlı Eseri". EKEV Akademi Dergisi 19/ 62 (2015): 717-734.
Had.iml, Muhammed b, Muhammed b, Osman Ebı1 Said. Risdletü'l-besmele. İstanbul: 1261.
İbrahim Kfuaru, Ebü'l-İrfan Burhanüddfn İbrahim b, Hasan eş-Şehraru. Uelile ft i'rabı la ilahe illallah. "İbrahim Kfuamnin UcaJ.e fi i'rabi la ilahe iliallah Adlı Eseri" . Thk. Ahmet Gemi. Ekev Akademi Dergisi 19162 (2015): 717-734.
Kutlay, Halil İbrahim. el-İmam Ali el-K/iri ve eseruhu ft ilmi'l-hadls. Beyrut: 1408/1987.
Özel, Ahmet. "Ali el-Kan", Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. 2:403-405. İstanbul: TDV. Yayınlan, 1989.
Sabban, Ebü'l-İrfan Muhammed b, Ali es-Sabban el-Mısrf. er-Risaletü'l-kübra fi'l-Besnıele. Thk. Fevvaz Ahmed Zemrell ve Hablb Yahya el-Meyr. Beyrut: 2007.
Sankaya, Yaşar. Merkez ile Taşra Arasında Bir Osmanlı Alimi Ebıl Said Hadim'i. İstanbul: Kitap yayınlan, 2008.
Şimşek, Halil İbrahim. Muhammed Hadimf Hayatı Eserleri ve Tasavvuft Görüşleri. Konya: Sadav Yayınlan, 2010.
Tüccar, Zülfikar. "Sabban", Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 35: 335-336. İstanbul: TDV. Yayınlan, 2008 ..
Yayla, Mustafa, "Hacliınr', Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. 15:24. İstanbul: TDV. Yayınları, 199?.
Zeccac, Ebı1 İshak İbrahlm b, es-Seri el-Bağdad.l. Me'ani'l-Kur'an ve i'rabüh. Beyrut: .Alemü'l-kütüb, 1408/1988.
Zeccaci, EbQ.'l-Kasım Abdurrahman b, İsmail. el-fzah ft 'ileli'n-nahv. Thk..Mazi.n el-Mübarek. Beyrut: Daru'n-nef§.is, 1399/1979.
Zemahşeri, Carullah Ebı1'1-Kasım Muhammed Ömer. el-Keşşiif'an hakfi'ikı gaviimizi't-tenzfl ve 'uyuııi'l-ekfivll ft vüculıi't-te'vll. Beyrut: Darü'l-kütübi'l-~abi', 1407.
Zirikll, Hayruddin b. Mahmud. el-A'lfim. Y.y.: Daru'l-ilim li'l-melayl.n, 2002.
top related