sağlıkta adres başkent -...
Post on 27-May-2018
226 Views
Preview:
TRANSCRIPT
Sağlıkta adreS
BaşkentSayı 3 / Sonbahar 2011
Başkent Üniversitesi Hastanesi yayınıdır.
n Acil Tıp
n Anesteziyoloji
- Ağrı kliniği
n Aile Hekimliği
n Beyin ve Sinir Cerrahisi
n Çocuk Cerrahisi
n Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
n Dermatoloji
- Aşırı Terleme Tedavisi
- Botox Uygulaması
- Fototerapi
n Diş Hekimliği
n Endokrinoloji
n Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji
n Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon
n Gastroenteroloji
n Genel Cerrahi
- Yanık Polikliniği
n Göğüs Hastalıkları
- Sigara Bırakma Kliniği
- Uyku Laboratuarı
n Hematoloji
n Kalp Damar Cerrahisi
n Göz Hastalıkları
n Kadın Hastalıkları ve Doğum
- Tüp Bebek
n Kardiyoloji
n Kulak Burun Boğaz Hastalıkları
n Nefroloji
- Ayaş Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi
- Yapracık Geriatri ve Psikososyal Rehabilitasyon Merkezi
- Yenikent Diyaliz
n Nöroloji
n Nükleer Tıp
n Ortopedi ve Travmatoloji
n Patoloji
n Plastik ve Rekonsrüktif Cerrahisi
n Psikiyatri
n Romatoloji
n Radyodiagnostik
n Tıbbi Genetik
n Tıbbi Onkoloji
n Üroloji
- Taş Kırma Kliniği
- Ürodinami Laboratuarı
TANI VE TEDAVİ BİRİMLERİ
1
04 06
08 12
14 20
22 26
30
İÇİNDEKİLER
32
32
Sağlık ve Magazin Dergisi
SahibiBaşkent Üniversitesi Hastanesi
Adına Başhekim
Prof. Dr. Ali HABERAL
Sorumlu Yazı İşleri MüdürüMelek ALKAN ÇAKMAK
Tasarım UygulamaBaşkent Üniversitesi
İletişim Fakültesi
İletişim Tasarımı Bölümü
BaskıCan Matematik Limited Şirketi
İvedik Organize Sanayi
Ağaç İşleri Sitesi, 21.Cadde
524. Sokak, No: 30
İvedik/ANKARA
Tel: (0312) 395 06 70
Yayın TürüYerel Süreli Yayın
Basım Tarihi12/11/2011
İdare AdresiMareşal Fevzi Çakmak Caddesi
10.Sokak, No:45
Bahçelievler/ANKARA
Tel: (0312) 212 68 68
Faks: (0312) 223 73 33
www.baskent-ank.edu.tr
Okuyucu Köşesi için mail adresimiz okurkosesi@baskent-ank.edu.tr
Merhaba sevgili okurlarımız;
Dergimizin 3. sayısında sizlere başka cümlelerle Merhaba demeyi planlamıştık, fakat Van’da meydana gelen deprem herkesin olduğu gibi bizim de gündemimizi değiştirdi. Hayatını kaybeden onlarca depremzedenin yanında, geride kalanlar için oldukça zor bir süreç başladı. Yaşanılanlar, 1999 yılında Düzce ve Gölcük’teki acıların ne denli taze kaldığının bir göstergesi oldu.
İlk şoku atlattıktan hemen sonra devletimizin yanında ulus olarak insanlığın gereğini yerine getirebilmenin gururunu yaşatan yardımseverlerimiz sayesinde bölge halkının acılarına ortak olundu. Sosyal sorumluluk projeleri çerçevesinde, bizler de, Başkent Ailesi olarak tüm çalışanlarımızla elimizden geldiğince Van’daki kardeşlerimize yardım etmek için bir kampanya başlattık. İklim şartları göz önüne alındığında, bölge halkının şu an en çok ihtiyacı olan kışlık giysi, bebek bezi, ısıtıcı ve battaniye v.b gibi malzemeler toplanılarak depremzedelere ulaştırılması hedeflendi. Önümüzdeki sayıda bu proje hakkında okurlarımıza detaylı bilgiyi sunacağız.
Yaşanılan bu felaketle ilgili olarak vurgulamak istediğimiz son nokta; tek tek bireyler olarak üzerimize düşen en önemli görevin, deprem konusunda toplumsal duyarlılığımızı artırırken, “deprem değil, binalar ölüme neden olur” gerçeğinden hareket etmek olacağıdır. Unutmayalım ki; bu yaralar ancak elbirliği ile sarılır. Dergimizin bu sayısında; merkezlerimiz arasında yer alan Adana Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde uygulanan, beyinde gelişen anormal dokuların herhangi bir cerrahi kesi uygulanmadan ameliyat edilebilmesini sağlayan bir yöntem olan Gamma Knife radyocerrahi teknolojisi ile İstanbul Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde hizmet veren Endokrinoloji ve Metabolizma Bölümünü ele alıyoruz. Diğer yandan, önleyici sağlık hizmetleri kapsamında yer verdiğimiz konularla sağlık alanında toplumsal bilinçlendirme misyonumuzu devam ettiriyoruz.“Sağlıkta Adres Başkent” dergisi olarak sağlık dolu günlerde keyifli okumalar diler, ülkemiz adına benzer acıların bir kez daha yaşanmamasını umut ederiz.
Melek ALKAN ÇAKMAK
Editörden
4 5
Çocuklarlarda Göz ProblemleriHer 4 çocuktan birinin gelişim yılları içinde
bir göz problemi ile karşı karşıya kaldığını
biliyor musunuz? Çocuklarda oluşacak göz
problemleri sadece görme azlığına neden
olmaz ayrıca sosyal ve bedensel gelişimini
de etkilemektedir. Öğrenme güçlüğü, göz-
el koordinasyon bozukluğu ve derinlik hissi
kaybı bunlardan en önemlileridir. Erken dö-
nemdeki öğrenmenin %80’i görme ile sağ-
lanmaktadır.
Gözler ve gözlerimizden beyindeki görme
merkezine uzanan ileti yollarına görme sis-
temi adı verilmektedir. Bebeklerde görme
sistemi anne karnında 4. Haftadan itibaren
gelişmeye başlamaktadır ancak bebek dış
dünyaya çıktığında gözler ve görme yolla-
rı henüz gelişimini tamamlamamıştır. Yeni
doğan bir bebek çevresindekileri grinin ton-
ları şeklinde görmektedir. Görme yollarının
gelişimi görüntü net bir şekilde ağ tabakaya
düştükçe yani çocuk gördükçe oluşacaktır.
Görme sisteminin gelişimini sürdürdüğü dö-
neme kritik dönem adı verilmektedir, kritik
dönem 9 yaşına kadar devam etmektedir.
Ancak yaşantının ilk birkaç yılı görme geli-
şimi için çok önemlidir, bu dönemde görme
bozukluğu yapabilecek herhangi bir neden
erken dönemde ortadan kaldırılmadığı tak-
tirde görme yollarının gelişimi duraklar ve
hayat boyu devam edecek bir görme kaybına
yol açar. Buna göz tembelliği adı verilmek-
tedir.
Çocuklarda göz tembelliğine yol açan en sık
nedenler göz kaymaları ve iki gözün kırma
kusuru derecelerinin farklı olmasıdır. Sadece
beyine net görüntü gönderen gözden gelen
uyarılar beyin tarafından kabul edilecek diğer
gözden gelen bozuk uyarıları beyin algılama
dışı bırakacaktır. Doğumsal katarakt, göz
kapağı düşüklüğü daha nadir ancak ciddi
olan nedenlerdendir. Bu sorunlar ne kadar
erken dönemde ortadan kaldırılırsa normal
görme elde edilme olasılığı o kadar yüksek-
tir. Okul öncesi dönemde çok az çocuk gör-
me azlığından yakınır, kendi görme düzeyle-
rinin normal olmadığını bilme şansları azdır,
herkezin aynı şekilde gödüğünü düşünürler.
Özellikle sadece bir gözünde bozukluk olan
çocuklarda ailenin fark edebileceği hiçbir
ipucu olmayacaktır.
Çocuklarda görme bozukluklarının erken tanısı ancak göz muayenesi ile sağlanabilir. Çocuklar her yaşta göz muayenesi olabilir, konuşma öncesi dönemdeki çocuklar için özel muayene yöntemleri bulunmaktadır.
Her çocuk 3,5 yaşını bitirmeden en az bir defa göz doktoru tarafından muayene edilmelidir.
Çocuklarınızın Gözünde:• Zaman zaman kayma olması• Eline aldığı şeylere çok yakından bakması• Başağrısı veya gözlerinde ağrıdan yakınması• Gözlerini sık sık oğuşturması• Başını belli bir yönde eğri tutması veya
görmek için gözlerini bir yöne çevirmesi• Ailede göz tembelliği olan bir birey olmasıGöz doktoruna en kısa zamanda gitmenizi gerektirir !!!
Prof. Dr. Sibel OtoBaşkent Üniversitesi Tıp Fakültesi
Göz Hastalıkları Anabilim Dalı
766 7
Günümüzde sağlıklı bir yaşama sahip olmak
mutlu ve huzurlu olmanın da temelini oluş-
turmaktadır. Hastalıkların tanı, tedavi ve re-
habilitasyonunun yarattığı tıbbi, psikolojik ve
ekonomik yük arttıkça, korunmasının önemi
de artmaktadır. Sağlığın, bedenen, ruhen ve
sosyal olarak tam bir iyilik hali olduğu düşü-
nüldüğünde amaç, bu iyilik halini korumak ve
geliştirmek olmalıdır. Sağlık sorunları ortaya
çıkmadan gerekli önlemleri alarak yaşam ka-
litesini korumak ileride ortaya çıkacak zor ve
masraflı tedavilerin önüne geçecektir.
Check up, sağlıklı bireylerin sağlık durum-
larının genel değerlendirilmesi ve henüz ya-
kınmalara yol açmamış olası bir hastalığın
tarama ile erken tanısıdır. Check up yaptırmak
kişinin kendine ve sağlığına özen gösterme-
sidir. Bazı hastalıklar ve özellikle kanserde
erken teşhis son derece önemlidir. Bu ne-
denle check up taramaları sonucunda bu tür
hastalıkların erken teşhisi, tedavi başarısını
da artırmaktadır. Tıbbın her alanında ve her
hastalığında erken farkındalık ve erken tedavi,
kişinin yaşam konforunu artırarak, yaşam sü-
resini de uzatacaktır.
Check up yaptırmanın bir diğer amacı da; ya-
şın, cinsiyetin, sigara gibi bazı alışkanlıkların,
getirdiği olası hastalık risklerinin belirlenmesi,
ailesel kaynaklı olabilecek şeker hastalığı, ko-
roner arter hastalığı, inme ve kanser riskinin
araştırılmasıdır.
Check up, hastalığın olduğu ama belirtilerin
olmadığı dönemlerde ikincil bir koruma sağ-
larken periyodik sağlık muayenesi hastalığın
belirtisinin de olmadığı ancak risk faktörle-
rinin olduğu dönemlerde birincil bir koruma
sağlayarak hastalıkların ortaya çıkışını önler
veya geciktirebilir. Periyodik sağlık muayene-
leri, önlenebilir sağlık sorunlarının yakınması
olmayan bireylerde saptanması amacıyla ya-
pılan düzenli kontrollerdir. Yaş, cins, meslek
ve risk gruplarına özelleşmiş, uluslar arası
standartlar ışığında kapsamlı programlar hali-
ne getirilmiş ve hastalar tarafından daha fazla
talep edilir hale gelmiştir. Çağdaş hekimlik
uygulamalarının vazgeçilmez bir parçası
olan periyodik sağlık muayeneleri, kaynak
ve zaman kaybına neden olmadan, uygun
kanıtlar çerçevesinde bireye özgü yaş, cins
ve risk faktörlerini dikkate alarak yapılmalıdır.
Kapsamlı bir periyodik sağlık incelemesinde
öykü, fizik muayene, tarama testleri, danış-
manlık ve sağlık eğitimi eksiksiz verilmeli,
yaşam tarzı değişiklikleri her başvuruda de-
ğerlendirilmelidir.
Tarama testleri, toplumda sık görülen, ölüm
veya sakat bırakma olasılığı yüksek, düşük
riskli tetkiklerle ve yüksek hassasiyetle sap-
tanabilen hastalıklara yönelik olmalıdır. Erken
tanı sağlayabilen ve maliyet etkin testler kul-
lanılmalıdır. Muayene sırasında kan basıncı
ölçümü, vücut ağırlığı, beden kütle indeksi,
bel çevresi ölçümleri yapılmalı ve sağlıklı
beslenme önerileri verilmelidir. Bireye göre
değişmekle birlikte tam kan sayımı, kan şe-
keri ölçümü, organ fonksiyonlarını değer-
lendiren kan biyokimyası testleri (karaciğer,
böbrek vb.), sedimentasyon, kolesterol ve
lipid düzeyleri, tiroid fonksiyon testleri, vi-
ral hepatit testleri, tam idrar analizi, dışkıda
kan aranması, karın ultrasonografisi, akciğer
grafisi, elektrokardiyografi, efor testi, ekokar-
diyografi, kolonoskopi ve solunum fonksiyon
testleri en çok istenen tetkikler arasında yer
alır. Yine kadınlarda rahim ağzından PAP
smear (sürüntü) alınması, mamografi, meme
ultrasonografisi ve kemik mineral yoğunluğu
ölçümü, erkeklerde PSA (prostat tümör mar-
ker) sıklıkla yapılır.
Fizik muayene ve tetkiklerden sonra egzersiz,
beslenme, gelişimin izlenmesi, bağımlılık,
olası kaza riskleri, üreme sağlığı, ilaçla korun-
ma, bağışıklık, sağlığı koruma önlemleri, aile
eğitimi, sosyal destek konularında bütüncül
bir danışmanlık hizmeti verilmesi periyodik
sağlık muayenelerinin ayrılmaz bir parçasını
oluşturur.
Uluslar arası kılavuzlara dayanan, kişinin yaş, cins, aile
öyküsü ve risklerini dikkate alan, gereksiz tetkiklerden uzak
periyodik sağlık muayeneleri Başkent Üniversitesine bağlı tüm
hastanelerde yapılmaktadır.
Check Up ve Periyodik Sağlık Muayeneleri
Uz.Dr. M.Gökhan Eminsoy Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi
Aile Hekimliği Anabilim Dalı
8
KULAK, BURUN, BOĞAZ ANABİLİM DALIProf. Dr. Levent Naci Özlüoğlu Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı Başkanı
Anabilim Dalımız 2 profesör, 10 doçent, 5 yardımcı doçent ve 3 öğretim görevlisi, toplam 10 öğretim üyesi ve 5 uzman doktordan oluşmaktadır.
Başkent Üniversitesi KBB Anabilim Dalı çalışmaları 25 Temmuz 1994’te Ankara Hastanesi’nde başlamıştır. KBB Anabilim Dalına bağlı Odyoloji ve Konuşma Ses Bozuklukları bölümümüz Adana, Ankara, Konya, İstanbul, İzmir ve Alanya Hastanelerinde hizmet vermektedir.
Kliniğimiz ulusal ve uluslararası kongre ve toplantılara yoğun olarak katılarak son gelişme-leri yakından takip etmekte ve birikimlerini bu toplantılarda ve ulusal, uluslararası dergiler-de hekimlerle paylaşmaktadır. Ulusal kongrelerde ödüller alabilen bilimsel çalışmalar da üretmektedir.
Anabilim Dalımız; Fevzi Çakmak Cad. 5. Sokak No: 48 06490 Bahçelievler / Ankaraadresinde
hafta içi 8.00-17.00, Cumartesi 8.00-13.00 saatleri arasında hizmet vermektedir.
Randevularınız için 0 312 223 85 340 312 212 29 12 / 300 - 301no’lu telefonları arayabilirsiniz.
KBB ve Odyoloji Ekibi
9
Tüm hastanelerimizin KBB kliniklerinde modern tanı ve tedavi yöntemleri uygulan-maktadır. Rutin KBB muayenelerinde nazal endoskopi, endonazal patolojilerin tanısında akustik rinometri, rinomanometri, kulak ile ilgili problemlerde endoskopik ve mikrosko-bik otoskopi, larenks ve ses ile ilgili rahatsız-lıklarda videolaringoskopi kullanılmaktadır. İşitme konuşma ve denge problemlerinin tanı ve tedavisinin gerçekleştirildiği Odyoloji ve Nörootoloji laboratuvarımızda odyomet-
re, immitansmetre, ABR, elektrokohleografi, otoakustik emisyon ve komputerize elektro-nistagmografi, videonistagmografi, VEMP üniteleri bulunmaktadır. İşitme kayıplarının tedavisi için kullanılan işitme cihazları ile il-gili değerlendirmeler laboratuvar şartlarında yapılıp uygun cihazla rehabilitasyon sağlan-maktadır. Kliniğimiz benign parıksismal po-zisyonel vertigo hastalarının modifiye Epley manevrası ile rehabilite edildiği öncü klinik-lerden biridir.
Üniversite hastanelerimizin modern ameliyat-hane birimlerinde tüm rütin KBB ameliyatla-rının yanı sıra koklear implant, tüm nörooto-lojik cerrahiler, endoskopik sinüs cerrahisi, radyocerrahi, endolaringeal mikroşirürji, ses cerrahisi ve her türlü baş boyun tümörünün rezeksiyonu ve çeşitli tekniklerle rekonstrük-siyon gibi ileri cerrahi işlemler uygulanmak-tadır. Çeşitli konulardaki deneysel çalışmalar üniversitemiz bünyesindeki deney hayvanları laboratuvarında gerçekleştirilmektedir.
Prof. Dr. Levent Naci Özlüoğlu (Bşk.) Ankara
Prof. Dr. Yavuz Sütbeyaz İstanbul
Doç. Dr. Erdinç Aydın Ankara
Doç. Dr. İsmail Yılmaz Adana
Doç. Dr. Haluk Yavuz Adana
Doç. Dr. Alper Nabi Erkan Adana
Doç. Dr. Adnan Fuat Büyüklü Ankara
Doç. Dr. Cem Özbek Alanya
Doç. Dr. Hatice Seyra Erbek Ankara
Doç. Dr. Selim Sermed Erbek Ankara
Doç. Dr. Can Alper Çağıcı Adana
Doç. Dr. Cüneyt Yılmazer Adana
Yrd. Doç. Dr. Fatma Çaylaklı Adana
Yrd. Doç. Dr. Özgül Topal Konya
Yrd. Doç. Dr. Esra Eryaman İstanbul
Yrd. Doç. Dr. Fulya Özer Adana
Yrd. Doç. Dr. Özgül Akın Şenkal (Phd) Adana
Öğr. Gör. Dr. Cem Özer Adana
Öğr. Gör. Dr. Suat Avcı Alanya
Öğr. Gör. Dr. Erkan Ekşi İzmir
Uzm. Dr. Seda Türkoğlu Babakurban Ankara
Uzm. Dr. Leyla Kansu Alanya
Uzm. Dr. Sait Karagöl Konya
Uzm. D. Müzeyyen Çiyiltepe Ankara
Uzm. Dr. Evren Hızal Ankara
Bölümde görev yapmakta olan akademik personel listesi aşağıda yer almaktadır.
Odyometri ünitesi
ENG ünitesi
VEMP ünitesi
1110
Prof. Dr. Dilek Dursun Altınörs Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi
Göz Hastalıkları Anabilim Dalı
PilotajMuayeneleri
Ekibimiz uçuş hekimliği eğitimi ve sertifikası almış Doç. Dr. Erdinç Aydın (KBB), Doç. Dr. Turan Çolak (Dahiliye - Nefroloji) ve Prof. Dr. Dilek D. Altınörs’ (Göz) ten oluşmaktadır. Gerekli hallerde tüm tıp branşlarına danışılarak adaylar ve uçucu ekip değerlendirilmektedir.
13
Başkent Üniversitesi Hastanesi’nde pilot, pilot adayları, uçucu ekip (Teknisyen, kabin memuru, trafik kontrolörü) muayeneleri bir süredir gerçekleştirilmektedir. Bu muayeneler ilk ve periyodik muayeneleri kapsamakla beraber ilerleyen yıllarda bu mesleği kariyer edinecek gençler de bir ön fikir için başvurabilmektedirler.
Bu muayeneler uçuş fizyolojisini, uçuş ortamından kaynak-lanan farklı etkileri pilot ve uçuş ekibinin sağlığını, uçucu personelin seçim kriterlerini, uçuşla ilgili insan faktörlerini, uçak kazalarını inceleyen, bu konularda çözümler üreten bir koruyucu hekimlik branşıdır.
Özel havayolu şirketlerinin açılması ve sektörün büyümesi, farklı alanlardaki ihtiyaçları da beraberinde getirmiştir. Bu ihtiyaçların en önemlilerinden biri de sektör çalışanlarının sağlık kontrolleridir. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün belirlediği tüm kriterleri yerine getirerek tüm sınıflarda ilk ve periyodik muayene için Havacılık Tıp Merkezi yetki bel-gesine sahiptir. Uçucu personel muayeneleri nasıl yapılır?Pilot ve tüm uçucu personelin ilk ve periyodik sağlık mu-ayeneleri Uluslararası Sivil Havacılık Organizasyonu ICAO (International Civil Aviation Organization) ve JAR-FCL 3 (Joint Aviation Regulation) sağlık kurallarına göre yapılır.
Uçucuların aşağıdaki uzmanlık dallarında muayene olmaları zorunludur:• DAHİLİYE • GÖZ • NÖROLOJİ • KBB Uzman hekimlerinin muayenesi ve prosedürde bulunan tetkiklerden geçtikten sonra Uçuş Hekiminin (AME-Aero Medical Examiner) değerlendirmesi ile uçmaya müsaitlik raporu alınır.
Pilot ve tüm uçucu personel muayenesi ne zaman yapılır?Uluslararası havacılık kuralları gereği, uçuş personeli ve diğer personelin periyodik muayeneleri yaş ve lisans du-rumlarına göre farklılık gösterir.
Randevu almam gerekir mi?Uçucu muayeneleri için birkaç gün önceden 0312 212 68 68 /1128-1152 numaralarını arayarak randevu almak gereklidir. Kimler JAR FCL ve ICAO ya göre uçucu muayenesinden geçmelidir?• Pilotlar,• Kabin memurları,• Uçak Bakım Teknisyeni,• Load master,• Dispatcher,• Hava Trafik Kontrolorü ve ATSEP• Havalimanı apronda araç kullanan şoförler
12
Hipertansiyon
Prof. Dr. Siren SezerBaşkent Üniversitesi Hastanesi
İç Hastalıkları (Nefroloji) Anabilim Dalı
İlk olarak sizlere şu soruyu sormak is-tiyorum:
Siz hiç tansiyonunuzu ölçtürdünüz mü?Bazılarınız bu soruya ‘Evet ama kaç olduğunu
hatırlamıyorum’ veya ‘Ölçtürdüm, yüksek çıktı
fakat önemsemedim, dolasıyla takip etmedim’
yanıtını verecektir. Bir kısım ise hiç ölçtürme-
miş olacak. Oysa kalp ve böbrek hastalığı
başta olmak üzere inme riskini arttıran ve gör-me kaybına yol açabilen bu hastalığın erken tanı ve tedavisi ile bu hastalıkların gelişimi ön-lenebilmektedir. Böylece daha sağlıklı ve uzun bir yaşam sürmeniz sağlanabilir.
Tansiyon Nedir? Kan kalpten bütün vücuda organların oksijen ve besin ihtiyaçlarının karşılanması amacı ile pompalanır. Pompalanan kan vücudun her
yerine damarlar aracılığı ile ulaştırılır. Tansi-yon ya da kan basıncı, kalbin kanı pompalar-ken damar duvarında oluşturduğu basınçtır ve mm cıva (Hg) olarak ifade edilir. Büyük (sistolik) ve küçük (diyastolik) tansiyon olarak ikiye ayrılır. Büyük tansiyon, kalp kasılmasının bittiği anda ölçülen kan basıncı değeridir. Kü-çük tansiyon ise kalbin gevşediği andaki kan basıncını ifade eder.
14 15
“Günümüzde önemli bir sağlık problemi olarak ortaya çıkan, toplumumuzda her 3 erişkinden birinde rastladığımız hipertansiyon ile ilgili genel bilgi, tedavi ve izlem yöntemlerimiz ile ilgili bilgi vermek istiyorum. Hastalığın daha iyi anlaşılmasının ve öneminin kavranmasının, tedaviye uyumunuzu arttıracağını düşünmekteyim.”
16 17
Hipertansiyon nedir? Kan basıncının 140/90 mmHg ve üzerinde olması durumuna hipertansiyon denir. 3 veya daha fazla sayıda yapılan ölçümlerde sistolik kan basıncının 140 mmHg veya diyastolik kan basıncının 90 mmHg nin üzerinde olması veya her ikisinin bu değerler üzerinde olması teşhis için yeterlidir.
Günümüzde sağlıklı toplumda 120/80 mm/Hg ve altı normal tansiyon olarak
kabul edilmektedir. Yapılan araştırmalar 120/80 mm/
Hg ve üstünde her yetişkinde kardiyovasküler hastalık riskinin
arttığını göstermektedir.
İlaçlı tedaviye başlama sınırı ise sağlıklı ya-şam önerilerine uyulmasına rağmen 140/90 ve altına inmeyen kan basıncı durumudur. Bazı özel riskleri taşıyan hastalarda ise hekim
daha düşük kan basıncında da kalp ve böbrek gibi hedef organları korumak üzere ilaç teda-visi başlayabilecektir.
Hipertansiyonun belirtileri nelerdir? Kan basıncı yükseldiğinde baş ağrısı, baş dönmesi, bazen göğüste baskı hissi, nefes-te daralma ya da çarpıntı, burun kanamaları görülebilir. Ancak çoğu hastada bu belirtiler olmaz, tesadüfen ölçülerek yüksek kan ba-sıncı olduğu fark edilir. Hastalar yıllarca bu hastalığı fark etmeden yaşayabilir ve hastalı-ğın yaptığı hasarlar ile karşımıza gelebilirler. Bu yüzden, erişkinlerin hiç değilse yılda en az 1 defa tansiyon kontrolü yaptırmasında fayda vardır.
Kan basıncı belirtilerinin olmaması hasar ver-mediği anlamına gelmemektedir. Kan basıncı kılcal damarlardan başlayarak en büyük da-mar olan aortamıza kadar tüm damarlara za-rar vermektedir. Damar duvarında kalınlaşma, dolayısıyla içinden geçen kanın azalması ve damarın beslediği organın kansız kalması,
ana büyük damarlarda sertleşme ve kalp yü-künün artması gibi problemler hasta hisset-meden gelişebilmektedir.
Hipertansiyonun nedenleri nelerdir?Yüksek tansiyon vakalarının % 90 ile % 95’inde sebep bilinmez, kan ve idrar tahlilleri normal çıkar, bu tip hipertansiyona tıp dilinde esansiyel hipertansiyon veya primer (birincil) hipertansiyon denilir. Geri kalan % 5 veya % 10 ‘luk hipertansiyon grubunda ise altta yatan başka bir hastalık veya hastalıklar vardır. Bu hastalıklar böbrek hastalığı (böbrek dokusu hastalığı ya da böbrek atar damarında dar-lık) ya da hormonal hastalıklardır (tiroid bezi bozukluğu, böbrek üstü bezi bozukluğu vs.). Bu hastalıklar dolaylı olarak hipertansiyona sebep olur. Bu tip hipertansiyona tıp dilinde sekonder (ikincil) hipertansiyon denilir.
Kan basıncı neden yükselir? Kalıtım: Ailesinde yüksek tansiyon hastası bulunan kimselerde hipertansiyon gelişme riski artmıştır.
Yaş: Yüksek tansiyon genellikle 35 ile 50 yaş-ları arasında ortaya çıkar. Daha erken yaşta veya daha geç yaşta başlayan yüksek tan-siyonun ikincil tansiyon olma olasılığı daha yüksektir ve kuşkulanıldığında da daha ileri tetkiklerin yapılması gerekmektedir.Tuz: Dünya sağlık örgütünün önerdiği günlük tuz tüketim sınırı 6 gramdır. Yapılan çalışmalar Türk toplumundaki tuz tüketiminin günde 16 grama kadar çıktığını göstermektedir. En yük-sek miktarda tuz kaynağı ise ekmektir. Bunun dışında hazır ve salamura gıdalar, fast food satın alarak tükettiğimiz besinler, soda, pey-nir, zeytin ve salça seçimimiz de tuz alımımızı etkilemektedir. Şeker hastalığı: Şeker hastalarında yüksek tansiyonun ortaya çıkma riski, şeker hastası olmayanlara göre daha fazladır. Şişmanlık: Fazla kilo tuz tutulumunu ve şeker riskini arttırarak yüksek tansiyona zemin hazırlar. Sigara: Sigara, yüksek tansiyonun damarlar üzerindeki zararlı etkilerini hızlandırır.
Stres-sinir: Aşırı sıkıntılı bir yaşam biçimi, yüksek tansiyonun ortaya çıkması için zemin hazırlar.Hareketsizlik: Düzenli yapılan egzersiz ve spor, yüksek tansiyonun kontrol altına alın-masını kolaylaştırır.Alkol: Yüksek miktarda alındığı anda tansiyonda geçici düşmeye, fakat ertesi gün tuz tutulumu yaparak kan basıncında yükselmeye yol açar. Yüksek kalori içermesi nedeniyle kilo alımı ve şeker dengesinin bozulmasına neden olur.
Hipertansiyon hangi organlara zarar verir?Yüksek kan basıncı kalp, beyin, böbrek, aort damarı, göz gibi hayati organları etkiler. Te-davi edilmemiş hipertansiyon, böbreklerden protein kaybına sebep olur ve sinsice ilerle-yerek böbrek yetmezliğine yol açar. Bilinen bir böbrek rahatsızlığı veya şeker hastalığı varsa hipertansiyonun yaratacağı böbrek hasarına kişi daha da duyarlı olacaktır. Kan basıncı ne kadar yüksekse kalp krizi, kalp yetmezliği,
felç, göz ve böbrek hastalıkları gelişme riski de o kadar yüksektir.
Böbrek hastalığı ve kan basıncı yüksekliği ara-sında bir yumurta-tavuk tavuk-yumurta ilişkisi vardır. Belirtilmiş olduğu gibi kan basıncı ne kadar yüksekse böbrekte yaratacağı hasar da o kadar şiddetli olacaktır. Diğer yönden böbrek hasarı olan hastalarda böbrek hasar derecesine paralel olarak kan basıncı şiddeti artacaktır. Diyaliz aşamasına gelmiş hastala-rın %90’ının kan basıncı yüksektir. Kan basın-cının kontrolü böbrek hasarı mevcut kişilerde çok önemlidir. Yüksek kan basıncı uygun hedeflere indirildiğinde, böbrek yetmezliğinin seyri yavaşlamaktadır.
Kan basıncının böbreklerimize zarar vermesi-nin ilk bulgusu idrarda mikroalbuminüri dedi-ğimiz protein kaybının başlamasıdır. Bu bulgu aslında yüksek kan basıncının tüm damar sis-temine zarar vermeye başladığının habercisi-
18 19
dir. Kan basıncı düşürülmezse idrarda protein kaybı artacak, kreatinin seviyesi yükselecek-tir. Tedavide geç kalındığında böbreğe verdiği hasar geri dönüşümsüz hale gelecektir.
Hipertansiyonun tedavisi nedir?Yüksek tansiyonun yol açtığı hastalık ve ölüm, erken tanı ve tedavi ile önlenebilmektedir. Önemli olan hastalığın ciddiyetini kabul etmek ve gereken önlemleri erken aşamada almaktır. Hastalık ömür boyu sürdüğü için tedavisi de ömür boyu olacaktır. Kan basıncını normale indirmek için evvela hayatımızda bazı değişik-likler yapmamız gerekir. Hipertansif hastalara önerilen ilaç dışındaki yaşam tarzı değişikliği olarak ifade edilen tedavilerin çoğu sağlıklı yaşam için normal bireylerde de geçerlidir. Şişmanlık, şeker hastalığı veya yağ meta-bolizması bozukluğu olan hastalarda yaşam düzeninin değiştirilmesinin önemi daha da artmaktadır. Yaşam düzeninin değiştirilmesi hipertansiyonu tek başına kontrol edebilece-ği gibi ilaç gereken durumlarda ilaç dozunun azaltılmasına da olanak sağlamaktadır.
Yaşam tarzı değişimi içinde yer alan önlemler tuz tüketimini azaltmak, sigara kullanıyorsak kesmek ve alkolü sınırlamak, kilo fazlası var-sa uygun bir diyet ile kilo vermek, düzenli bir yaşam ve stresten uzak durmak ve düzenli egzersiz yapmaktır (örneğin haftada en az 3 gün, en az yarım saat tempolu yürüyüş yap-mak gibi). Beslenme konusunda sebze ve meyveden zengin, haftada 2-3 gün balık, yağ olarak zeytinyağı tüketilen Akdeniz tipi bes-lenme önerilmektedir. Son yıllarda önemli bir problem olan obezite ve şeker hastalığı geli-şimini önlemek üzere besinlerin glisemik in-deksini de takip etmek kilo kontrolü ve diyabet gelişimi riskini azaltmak için önerilmektedir.
İlaç tedavisiSınırda ya da hafif dereceli hipertansiyonunuz var ise ilaca gerek kalmadan yaşam tarzınız-da yapacağınız değişiklikler ile tansiyonunuz kontrol altında olacaktır. Ciddi hipertansiyon varlığında ise yaşam tarzı değişikliği ve ilaç te-davisi aynı anda başlanmalıdır. İlaç tedavisinde kullanılacak ilaçların cinsi, dozu ve çeşitliliği tamamen doktorunuzun kontrolü altında olma-lıdır. Doktorunuz bu amaç için bazen bir, bazen
de birden fazla ilaç kullanabilir.
Takibimizde bazı hastaların ilaç sayısından endişe duyduğu veya mg olarak ifade edilen tablet dozlarını kıyasladıklarını görmekteyiz. Unutulmamalı ki hipertansiyon hastalarının üçte ikisi birden fazla ilaç kullanmakta ve etken maddeler çok farklı olduğundan bazen bir tab-leti 1.5 mg bir ilaç, 160 mg olan diğer bir ilaca eş güçte kan basıncını düşürebilmektedir.
Hipertansiyon tedavisinde hasta ve hekim işbirliği çok önemlidir. Bu anlamda tedavi sorumluluğunu iki tarafın da üstlenmesi ge-reklidir. En ideal olarak düzenlenen bir hiper-tansiyon reçetesi hasta diyete, ilaç alımına uymadığı sürece hedefe ulaşmayacaktır. Ya-pılan en büyük hata, tansiyon kontrol altına alındıktan sonra ilaca gerek kalmadığı düşü-nülerek ilacın azaltılması veya kesilmesidir.
İlaç kullanımı sırasında önerilen saatlere uyum, uygun bir aletle tansiyonun takibi, herhangi bir yan etki görüldüğünde hekiminize geri dönme-niz, ilaçları bilgi vererek kesmeniz veya değiş-tirmeniz tedavi başarısını arttıracaktır. Unut-mayınız iyi bir hasta hekim işbirliği ile kontrol altına alınamayacak hipertansiyon yoktur.
Hipertansiyon ile ilişkili sık karşılaşılan sorular:
Hipertansiyon tedavi edilebilir mi?Hipertansiyon tedavi edilebilir. Ancak tedavi-si ömür boyu sürer. Tedavide kullanılan tüm ilaçlar kan basıncını normale çevirir fakat te-davi kesilirse kan basıncı tekrar yükselir. Bu nedenle tedaviye ara verilmemeli ve yılda en az bir kez doktora kontrole gidilmelidir. Ayrıca düzenli beslenme, az tuz kullanımı, aşırı alkol ve kahve kullanılmaması düzenli egzersiz ve sigara içilmemesi de tedavinin bir parçası ola-rak kabul edilmektedir.
Kan basıncını evde ölçebilir miyim?Evet, ölçebilirsiniz, ancak bu konuda yeterli bilgi doktor veya hekim programlarından alın-malıdır. Elektronik, bilek veya koldan ölçen aletler kullanılabilir ancak bunların güvenilirli-ğini test etmek amacıyla aralıklı olarak cıvalı ölçüm aletleri ile karşılaştırma yapılmalıdır.
Kontrol muayenesinde polikliniğimize geti-rirseniz poliklinik ölçümü ile karşılaştırarak evdeki aletinizi test etme imkanı bulabilirsiniz.
Kan basıncı ölçülürken nelere dikkat edilmelidir?Tansiyon ölçülmeden en az 15 dakika önce dinlenmelisiniz. Son yarım saat içinde siga-ra veya kafeinli yiyecek almamış olmalısınız. Tansiyon aleti kolunuzun çevresini ve boyunu yeterli olarak sarmalıdır. Dinlenme cihazları (steteskop) tansiyon aletinin manşonu altına sokmamalısınız.
Hipertansiyon ilaçları alışkanlık yapar mı?Hayır yapmaz. Ancak yaş ilerledikçe damar elastikiyeti azalır ve bu nedenle hipertansiyon ilaçlarının sayısı veya dozu az gelebilir. Bu du-rumda kullanılan ilaçlarda yeni düzenlemeler yapılabilir. Bu durum alışkanlık anlamına gel-mez. Unutulmamalıdır ki hipertansiyon tedavisi ömür boyu sürecek bir tedavidir. Her ilaç gru-bunun kendine has bazı yan etkileri vardır. Bu yan etkiler hakkında doktorunuzdan bilgi alınız.
Bir yakınımda da hipertansiyon var, kullandığım ilaçları ona da verebilir miyim?Hayır. Kesinlikle bunu yapmayın ve yapanları da uyarın. Size uygun bir ilaç başkasının ha-yatını tehlikeye atabilir. Bu nedenle yakınınıza doktora başvurmasını önerin.
Hipertansiyondan korunmak mümkün mü?Hipertansiyon kalıtımsal özelliği olan bir has-talık olsa da gerekli önlemleri alarak gelişimini önlemek mümkündür. Bu amaçla çocukluk ça-ğından itibaren sağlıklı yaşam tarzını benimse-mek gerekir. Sağlıklı yaşam tarzı olarak dikkat etmemiz gereken önlemler şu şekildedir:
• İdeal kilonuzu koruyun ve dengeli besle-nin.
• Fiziksel olarak hareketli olun. Düzenli eg-zersiz yapın
• Sigara içmeyin• Alkolden uzak durun.• Az tuzlu besinlerle beslenin• Stresten uzak durun
Kan basıncı yüksekliği olan hastalarımıza önerilerimiz:
1. Hastalar kendi kan basınçlarını ölçmeyi öğrenmeli ve olanak-ları varsa bir tansiyon aleti ve steteskop almalıdırlar.
2. Sağlık sigorta güvencesi olanlar eğer hastalıklarını belirtir bir heyet raporu alırlarsa ilaçlarına hiçbir ücret ödemeyeceklerdir. Bu konuda doktorlarımız yardımcı olacaktır.
3. Hastalar ölçtükleri kan basıncı değerlerini kaydetmeyi alış-kanlık haline getirmelidir. Kan basıncı değerlerinin kaydedildiği formu kontrole gelirken unutmayınız.
4. Bir seyahate giderken ilaçlarınızı, heyet raporlarınızı yanınıza almayı unutmayınız.
5. Muayeneye gideceğiniz gün ilacınızı mutlaka içiniz. Birçok hasta aç gelirken ilacını içmemektedir. Su ile içilen hipertansi-yon ilacınız kan vermenizde bir problem oluşturmayacağı gibi laboratuar tetkikinizi de etkilemeyecektir. İlacınızı içerek gelme-niz doktorunuzun kan basıncı ayarınız ile ilgili doğru kanıya var-masını kolaylaştıracaktır.
6. Kontrole geldiğinizde şahsınıza ait tüm tıbbi dokümanları (filmler, tahlil sonuçları, hastane dosyası, kullandığınız ilaçların kutusu vs.) mutlaka yanınıza alınız. Kullandığınız ilaç birden faz-laysa tedavi şemanızı yanınıza alınız.
7. Verilen ilaç ile ilgili bir yan etki gördüğünüzde, kan basıncınız çok düşük veya yüksek seyrettiğinde mutlaka doktorunuza danı-şınız ve tedaviyi birlikte gözden geçiriniz.
2120 21
Endokrinoloji veMetabolizma Bölümü
İstanbul Sağlık Uygulama Araştırma Merkezi
Başkent Üniversitesi İstanbul Sağlık Uygulama
Araştırma Merkezi, Altunizade mahallesi Oymacı
sok. no 7’deki arsasında, Başkent Üniversitesi’nin
tamamen kendi imkanları ile inşa edilip, en mo-
dern ekipmanla donattığı yeni bir sağlık tesisi
olarak 23 Şubat 2007 tarihinde hizmete girmiştir.
2008 yılında merkezimize 1700 m2 alanı bulunan
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon ünitesi, Göğüs
Hastalıkları, Üroloji, Gastroenteroloji, Nefroloji,
Psikiyatri ve Klinik Psikoloji, Kadın Hastalıkları ve
Doğum, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ve Plastik
ve Rekonstruktif Cerrahi, polikliniklerini içeren II.
Poliklinik Oymacı Sokak No: 2’de ve 2500 m2 ala-
nı bulunan Kulak Burun Boğaz, İşitme ve Denge
Test laboratuvarı, Dermatoloji ve Dermokozmetik,
Göz Hastalıkları, Diş Hekimiliği Poliklinikleri (tüm
uzmanlık alanları ile) ve Diş laboratuvarlık hizmet
alanlarını içeren III. Poliklinik Mahir İz Caddesi 43
numarada açılmıştır.
Endokrinoloji-Metabolizma Bilim Dalı Prof. Dr.
Nilgün Günever Demirağ yönetiminde Endokri-
noloji Uzmanı Aslı Doğruk Ünal ve Özlem Tarçın,
Yan dal Uzmanı Dr. Mümtaz Takır, Uzm. Dr. Hül-
ya Parıldar ve Egzersiz Fizyolojisi Uzmanı Nilay
Ergen’den oluşan bir ekiple hizmetlerini yürüt-
mektedir.
Endokrinolojik hastalıklarının tümünün, başta diya-
bet olmak üzere tanı-tedavi süreçleri bu merkezde
yürütülebilmektedir. Şeker hastalığı ve geç komp-
likasyonlarına yönelik olarak nefroloji, kardiyoloji,
kalp damar cerrahisi, göz hastalıkları, nöroloji,
dermatoloji bölümleri ile birlikte ekip çalışması yü-
rütülmektedir. Şeker hastalığının sadece tedavisi
değil organ ve fonksiyon kaybına neden olabilecek
komplikasyonlarına karşı önleyici-takım çalışması
yapılmaktadır.
Endokrin bölümünde şeker hastalarına diyabet
hemşiresi ve diyetisyenlerimiz tarafından düzenli
eğitim verilmektedir. Diabet, yaşam boyu devam
eden bir hastalık olarak hastanın yaşam tarzında,
beslenmesinde ve ilaç kullanımında bir davranış
değişikliği yapmasını gerektirir.
Egzersiz FizyolojisiDiabet ve obesite önlenmesinde ve tedavisinde fi-
ziksel aktivite artırılması ve kilo kaybı çağdaş tıbbın
önemli bir olanağıdır. Artan teknolojik gelişmeler
sonucunda insanlar günümüzde çok az hareketle
yaşamını kolayca devam ettirir hale gelmiştir. Alı-
nan fazla enerji sonucu obezite, dislipidemi (Ko-
lesterol yüksekliği vb), hipertansiyon, diyabet gibi
hastalıkların sıklığının arttığı bir gerçektir. Egzersiz
fizyolojisi birimi; bireyin hastalıklarına, yaşına, cin-
siyetine, zamanına, olanaklarına, hobilerine uygun
egzersiz reçeteleri hazırlamaktadır. Egzersiz ile
birlikte insanlar kendilerini daha iyi ve mutlu his-
setmektedir.
Egzersiz fizyolojisi birimi hastaların aktivitesini ar-
tırmak amacı ile “horon ile tedavi” adlı bir programı
başlatmak üzeredir. Horon, hem tüm vücut kasları-
nı çalıştırıp hem de kan akımını artırıcı ve yağ yakıcı
bir egzersiz modelidir. Müzik eşliğinde yapılacak
bir egzersiz olduğu için ruhsal ve zihinsel anlamda
tedavi edici olacağı da düşünülmektedir.
Diabet ve obezite dışında toplumda önemli sıklıkta
görülen tiroid hastalıkları (guatr, tiroid bezinin ye-
tersiz veya fazla çalışması vb) endokrin bölümü-
müzde tanı ve tedavisi yapılabilen diğer büyük bir
hastalık grubunu oluşturmaktadır. Tiroid bezinin
ultrasonografik incelemesi ve tümör veya benzeri
hastalıklarında ultrasound eşliğinde biyopsi alın-
ması yine ayni bina içinde uzman hekimlerimizce
yapılabilmektedir.
Bunun dışında kalan tüm hormon bezlerinin hasta-
lıklarının tanı ve tedavisinde, laboratuar incelemele-
rinin yapılmasında tüm ekip son derece deneyimli
olup İstanbul ve çevresine kaliteli, çağdaş, bilimsel
hizmeti başarı ile sunmaktadır.
20
22
ADAN
A
Gamma knife radyocerrahi, beyin cerrahlarının beyinde sonradan gelişen anormal dokuları herhangi bir cerrahi kesi uygulamadan ameliyat edebilmelerini sağlayan bir yöntemdir. Gamma knife, stereotaktik radyocerrahi adı verilen bir teknik kullanarak uygulanır. Gamma knife, koordinatları belirlenmiş hastalıklı beyin dokusunun, gamma ışınları ile yok edilmesini sağlayan bir tedavi sistemidir. Sistem, temel olarak her biri kendi başına normal beyin dokusunu zedelemeyecek enerjiye sahip 201 adet küresel yerleşimli ve ayrı kaynaktan gelen ışınların bir noktada (hastalıklı beyin dokusunda) birleşerek çok yüksek bir enerjiyi hastalıklı dokuya aktarması ve bu dokuyu ortadan kaldırması prensibine dayanır ve tek seferde yüksek bir enerji uygulanabilirliği nedeniyle tedavi bir seansta tamamlanır. Genellikle açık beyin cerrahisinin mümkün olmadığı ya da yüksek risk taşıdığı durumlarda tercih edilen bir yöntemdir.
23
GAMMA KNIFE
24
Gamma knife tedavisi yeni bir tedavi çeşidi midir?Steriotaktik radyocerrahinin “altın standardı” olarak kabul edilen ve beyni etkileyen has-talıkların tedavisinde kullanılan en gelişkin tekniklerden biri olan gamma knife 30 yıldan uzun bir süredir dünyanın çeşitli merkezlerin-de uygulanmakta olan bir tedavi şeklidir ve şimdiye kadar yüzbinden çok hasta bu yön-temle tedavi edilmiştir.
Gamma knife tedavisi nasıl uygulanır:Uygulama, hastanın başına hastalıklı beyin dokusunun yerinin tam olarak tespitini sağla-yan ve tedavi sırasında başı hareketsiz kılarak tedavinin doğru olarak uygulanmasını sağla-yan stereotaktik bir pencere yerleştirilmesiyle başlar. Söz konusu pencere üzerinde koordi-nat çizgileri ve işaretler olan metalden yapılma bir malzemedir. Hastaya lokal anestezi altında 5-10 dakika içerisinde yerleştirilir. Çerçeve-nin yerleştirilmesi sonrasında görüntüleme yöntemleri kullanılarak( bilgisayarlı tomoğrafi, mağnetik rezonans görüntüleme, serebral an-jiografi gibi) hastalıklı dokunun yeri belirlenip, bilgisayar ortamında gerekli planlama yapı-
larak hasta gamma knife cihazının içerisine sabit bir pozisyonda mümkün olduğunca ra-hat bir şekilde yatırılır. Tedavi süresi, tedavi uygulanacak dokunun yeri ve büyüklüğü ve türüne bağlı olarak değişebilir. Her bir ışın gerekli sürede doğru yere verildikten sonra hasta makinadan çıkartılır, çerçevesi alınır ve serviste izleme alınır.
Gamma Knife ile hangi tip beyin tümörleri tedavi edilebilir?Gamma knife ile hem iyi huylu beyin tü-mörleri (menenjiomalar, hipofiz adenomları, akustik nöromalar) hem de kötü huylu beyin tümörleri (beyin metastazları, glial tümörler) tedavi edilebilmektedir. Ayrıca gamma knife beyin tümörü dışında, damarsal beyin has-talıkları (arteriovenöz malformasyonlar) ve fonksiyonel beyin hastalıklarında (trigeminal nevralji, parkinsonizm, epilepsi) da kullanıl-maktadır.
Gamma Knife’ın akustik nöromalarda uygulanışı nasıldır?Akustik nöromalar 8. siniri kaplayan dokudan köken alırlar ve beyincik ile pons arasındaki
açıda bulunurlar. İlerleyici akustik nöromalar-da gamma knife cerrahisi ile çok başarılı so-nuçlar alınmıştır. Aynı zamanda akustik sinir, yüz siniri ve trigeminal sinirlerin fonksiyonları-nın korunmasında da başarılı olunmuştur.
Gamma knife hem tek taraflı hem de çift ta-raflı tümörlerden çapı en fazla 3 cm olanlarda uygulanabilir. Burada tedavinin amacı tümö-rün tamamen çıkartılmasından ziyade tümör büyümesinin önlenmesidir. Aynı zamanda kalmışsa olan işitme yeteneğinin korunması da amaçlanmalıdır. Gamma knife ile yapılan stereotaktik cerrahi bu tümörlerde yaklaşık 30 yıldan bu yana uygulanmaktadır ve bütün dünyada yaklaşık 10 000 hasta bu şekilde te-davi edilmiştir.
Gamma Knife’ın menenjiomalarda uygulanışı nasıldır?Menenjiomalar beyni örten zarlardan, me-ninkslerden, köken alan ve bulundukları yer-de beyni zedeleyen ve bası yapan genellikle iyi huylu tümörlerdir. Genellikle yavaş büyür-ler ve ilk tanı konduğunda genellikle gamma knife cerrahisi yapılabilmesi için fazla büyük
25
olarak bulunurlar. Gamma knife, tam olma-yan mikrocerrahi çıkarmadan sonra ona ek olarak uygulanabilir. Bir diğer uygulama alanı ise cerrahi girişim uygulanamayan hastalar-dır.
Gamma Knife’ın hipofiz adenomlarında uygulanışı nasıldır?Bu hasta grubu çok özel bir grubu oluşturur. Hipofiz bezi beynin tabanında, her iki göz si-nirinin beyine girmeden hemen önce birbiriyle çaprazlaştığı bölgenin hemen altında, burun kökünün hemen arkasında yer alır. Bu hasta-lıkta gamma knife genellikle cerrahiye destek olmak amacıyla, cerrahi sonrasında kalmış olabilecek tümör kalıntılarını yok etmek için kullanılır.
Gamma Knife’ın beyin metastazlarında uygulanışı nasıldır?En sık beyin metastazı yapan tümörler akciğer kanseri, meme kanseri ve böbrek kanseridir. Bunların dışında tiroid kanserleri ve melanoma-lar da beyin metastazı yapar. Bunlar ve diğer tümörlerin metastazlarında gamma knife kul-lanımından yüz güldürücü sonuçlar alınmıştır.
Gamma Knife’ın gliomalarda uygulanışı nasıldır?Gliomalar destek hücrelerinden köken alan kötü huylu tümörlerdir. Bu tümörlerin teda-visinde gamma knife cerrahisi kendi başı-na, cerrahi sonrasında ya da konvansiyonel fraksiyone radyasyon tedavisi ile birlikte kul-lanılabilir. Tümörün büyüklüğü gamma knife uygulanmasını engelleyebilir. Ancak küçük çaplı tümörlerde gamma knife uygulanabilir bir alternatif olabilir.
Gamma Knife başka hangi tümörlerde kullanılabilir?Gamma knife ile tedaviye alınan diğer tü-mörler şunlardır: glomus jugulare, kraniyo-farenjioma, kordoma, hemanjioblastoma, hemanjioendotelyoma, hemanjioperisitoma, pinealositoma.
Gamma Knife tedavisinin avantaj ve dezavantajları nelerdir?
Avantajları:• Gama knife kafatası açılmadan cerrahi te-davi keskinliği sağlayan, girişimsel olmayan
tek cerrahi tedavi yöntemidir
• Hasta gamma knife tedavisinden sonra kısa
bir izlem süresini takiben evine ve sosyal ya-
şamına dönebilmektedir.
• Tedavide genel anestezinin kullanılmıyor
olması bu nedenle açık cerrahi yapılamayan
hastalarda tedaviyi mümkün kılar.
• Hastanede yatış süresinin son derece kısa
olması, yoğun bakıma gerek duyulmaması,
hastanın hemen işine dönebilmesi, maliyeti
son derece azaltır.
• Tedaviye bağlı ölüm riski %0.5’in altındadır.
• Tedaviye bağlı kalıcı sakatlık riski %2’nin
altındadır.
• Tedaviye bağlı geçici sakatlık riski %3’ün
altındadır.
Dezavantajları:• Gamma knife tedavisi etkisini belirli bir süre
sonra (kötü huylu tümörler için 2-3 ay, da-
marsal hastalıklar için 1-2 sene) göstermek-
tedir.
• Hastalarda gamma knife uygulanabilmesi
için tümörün çapının 35-40 mm’den az olma-
sı gerekmektedir.
Dyt . Gözde ArıtıcıBaşkent Üniversitesi Tıp Fakültesi
Ümitköy Poliklinliği Diyetisyeni Obezite Tedavisinde
Kullanılan Popüler Diyetler
ve Sakıncaları
Obezite dünya çapında salgın bir hastalık gibi
hızla yayılmaktadır. Obezitenin neden olduğu
kronik hastalıkların sayısı her geçen gün kat-
lanarak artmaktadır. Bu hastalıkların ve obe-
zitenin tedavisi için devletler büyük paralar
harcamaktadır. Örneğin ABD’de obezite için
yıllık 238 milyar dolar harcanmaktadır. Obe-
zite Dünya Sağlık Örgütü tarafından en riskli
on hastalıktan biri olarak kabul edilmiştir.
Obezitenin bu denli yaygın olması; insanların
değişik çözüm yollarına başvurmalarına bu da
bazen sağlıklarını kaybetmelerine bazen de
ölüme kadar varabilen sonuçlar yaşanmasına
sebep olabilir.
Obezite tedavisi hasta için uzun ve sabır
gerektiren bir süreçtir. Bu yüzden kişilerin
öncelikle alanlarında uzman, işini bilimsel
kaynaklara dayanarak yapan güvenebileceği
kişilerden yardım alması gerekmektedir. Bu
yazıda sizlerle hepimizin karşılaştığı medyatik
diyetlerden bazılarını ve bunların insan sağlığı
üzerinde yarattığı risklerden bahsedeceğiz.
Diyet deyince hepimizin aklına zayıflama ve yememize getirilen bir takım yasaklar gelmek-tedir. Ancak diyet bireye özgü hazırlanan yeterli ve dengeli beslenme örüntüsüdür. Diyetler ki-şiye özgü olmalıdır. Diyet hazırlanırken kişinin bireysel özellikleri, sağlık durumu, eğitim ve
26 27
Obezite; vücuda besinlerle alınan enerjinin harcanan ener-jiden fazla olmasından ve yağ kitlesinin kas kitlesine oran-la artmasından kaynaklanan kronik bir hastalıktır. Vücudun tüm organ ve sistemlerini etkileyerek çeşitli hastalıklara hatta ölümlere yol açabilmektedir.
kültür düzeyi, alışkanlıkları göz önünde bulun-durulmalıdır. Size özgü hazırlanmamış, çok dü-şük kalorili, kısa sürede fazla kilo vermeyi vaat eden, tek besine dayalı, zayıflattığı iddia edilen pek çok ilaç ile birlikte verilen diyetlerden uzan durun.
Çok Düşük Kalorili DiyetlerBunlardan en sık uygulananları; son dakika diyeti, İsveç diyeti, hafta sonu diyeti, hızlı incelme diyetidir. Bu diyetlerin genel özelliği; günde 400-700 kkal sağlamaları, bol sıvı ve çiğ sebze tükettirip beraberinde yoğun fiziksel aktivite ile 2-3 kilo verdirmeyi vaat etmeleri-dir. Sağlıklı kilo kaybı için önerilen değerler ise haftalık 0,5- 1 kilo verdiren diyetlerdir. Ayrıca günde 1000 kkal’ nin altında enerji alımı da sağlık için uygun değildir kesinlikle kullanıl-mamaları gerekir.
Formüla DiyetlerÖğünlerde normal besinler yerine hazır paketli şekilde toz veya sıvı formda ürünler kullanılan
diyetlerdir. Günlük verilen enerjileri 400- 900 kkal’dir ve protein içeriği yüksek olan diyet-lerdir. Tek yönlü beslenilmesi ve düşük kalorili olmasından dolayı sağlık için uygun bir beslen-me sistemi değildir. Ayrıca yapılan çalışmalar-da uzun süre bu diyetlerle beslenip zayıflayan kişilerin ileriki dönemlerde yeme davranışı bo-zukluğu sorunu yaşadığı görülmüştür.
Bölgesel Zayıflama DiyetleriBu diyetler kalça eriten, göbek eriten diyetler olarak da geçmektedir. Diyet yaparak bölgesel zayıflamanın mümkün olmadığı unutulmama-lıdır.
Ketojenik DiyetlerBunlar en sık kullanılan medya aracılığı ile de en çok tanıtımı yapılan diyetlerdir. En önem-li özellikleri diyetin karbonhidrat içeriğinin oldukça düşük olmasıdır. Ekmek ve meyve grubu bu diyetlerde oldukça kısıtlıdır. 80 gra-mın altında karbonhidrat içeren bu diyetlerin protein ve yağ içeriği oldukça yüksektir. Bu
diyetler kilo vermeyi hızlandırdıkları için pek çok kişi tarafından tercih edilmelerine karşın uzun dönemde özellikle Parkinson, Alzhe-imer gibi sinir sistemi hastalıklarına neden olmaktadır. Bu diyetlerin bir diğer dezavantajı da aşırı tüketilen proteinin vücuttan kalsiyum atımını arttırması ve kemik erimesine neden olmasıdır.
Atkins DiyetiGünlük 2000 kkal enerji içermektedir bu ener-jinin %70’ i yağdan gelmektedir. Karbonhidrat-lardan gelen oran ise oldukça düşüktür. Keto-jenik diyet türüne örnek bir diyettir. Bu diyeti kullanan kişilerde aşırı kolesterol alımına bağlı olarak kan kolesterol değerlerinde yükselme ve damar sertliği gibi sorunlar oluşması gibi sağlık sorunlarının yanı sıra bazı minerallerin eksiklikleri de görülebilir. Bu minerallerden ba-zıları magnezyum, potasyum ve kalsiyum dur. Kalsiyum eksikliği kemik erimesine, magnez-yum eksikliği kalp ritminin bozulmasına ve gut hastalığı oluşma riskinin artmasına neden olur.
Bu diyeti uygulayanlarda kısa sürede fazla kilo kaybı görülebilir ancak verilen bu kilolar normal beslenme alışkanlığına dönüldüğünde kısa sü-rede tekrar kazanılır.
Besin Ayırma Diyetleri
Besin Ayrıştırma DiyetleriBu diyetlerde her gün tek çeşit besin tüketilir. Örneğin bir gün sadece meyve, başka bir gün sadece et, diğer gün sadece süt ve ürünleri tüketilerek uygulanır. Bu diyetleri uzun süre uygulamak hem son derece sıkıcı hem de sağlıksızdır.
Montıgnac DiyetiBu diyet proteinli ve karbonhidratlı besinlerin beraber tüketilmemesi ilkesine dayanır. Ör-neğin et ve makarna aynı öğünde tüketilmez. Günlük enerjisi 450-500 kkal’ dir. İki haftada 7-8 kilo kaybını hedefleyen diyetlerdir. Bu ka-dar hızlı kilo kaybını hedefleyen diyetler ani kalp rahatsızlıkları geçirmenize neden olabilir.
South Beach Diyeti10 günde 5 kg verdirmeyi hedefler. Karbon-hidrattan fakir yağdan zengin diyetlerdir. Di-yeti uygulayanlarda hızlı kilo kaybına bağlı olarak kas ve su kaybı yaşanır. Ekmek, pilav gibi karbonhidratların kullanımı yasaktır.
Bu diyetlerin karbonhidrat içeriği iki hafta boyunca toplam enerjinin %10’ u kadardır. Sağlıklı beslenme önerilerimizde ise bu oran %55-60’ dır. Bu diyetin enerjisinin yağdan ge-len yüzdesi ise %65 dir. %35 oranından daha fazla yağ içeren diyetler kardiyovasküler has-talıklar için bir risk faktörüdür.
Tek Tip Besin DiyetleriBunlardan bazıları lahana diyeti, ot diyeti, pa-tates diyeti, soğan çorbası diyeti, dondurma diyeti, havuç diyeti, Beverly Hills diyetidir.
Lahana diyetinde bir haftada 8 kilo vermek hedeftir. Bu diyette soğan, kereviz, kabak, enginar, domates, biber ve patlıcandan olu-şan bir çorba yapılır ve gün boyunca sadece bu çorba tüketilir. Domates diyetinde ise iki saat aralıklarla bir su bardağı kadar domates
ve limon suyu tüketilir. Bu tip diyetlerin yan et-
kileri; yorgunluk, halsizlik, dikkatsizlik, düşük
tansiyon, baş ağrısı, sinirlilik, bulantı, kusma;
uzun dönemde ise; saç dökülmesi, kuru cilt,
safra taşları, adet düzensizlikleri, kolesterol ve
ürik asit düzeylerinde yükselmelerdir.
Kan Grubunuza, Burcunuza Göre Diyetler: Bu diyetlerin içeriğine baktığınızda kan grubu-
nuza, burcunuza göre hangi besinlerin size iyi
hangilerinin kötü geldiğini ve hangi spordan
ne kadar yapmanız gerektiğine dair bilgiler
görürsünüz. Sadece kan grupları veya burç-
lar baz alınarak bu şekilde yapılan sınıflandır-
maların hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. Kan
gruplarınız veya burçlarınız aynı olsa da her
birey birbirinden farklıdır ve aynı formattaki
diyetleri uygulamaları doğru değildir.
Kalıcı olarak ve sağlığınızı kaybetmeden kilo
vermek istiyorsanız, yazılı veya görsel basın-
da sıkça farklı isimlerle yer alan sağlığınız için
ciddi tehditler içeren, sizi tek tip beslenmeye
yönlendiren bu diyetleri uygulamaktan kaçı-
nın. Sağlıklı beslenme ve zayıflamak, yanlış
beslenme alışkanlıklarından kaynaklanan sağ-
lık sorunlarından korunabilmek için kafanıza
takılan soruların yanıtlarını bu konunun uzma-
nı olan diyetisyeninizden alın.
28 29
Kanser, hücrelerin anormal ve kontrolsüz büyümesi ve çoğalmasıdır. Anormal olarak çoğalan bu hücreler, bulundukları organda, çevre organlarda kan ve lenf damarları yoluyla uzak organlara metastazlar yaparak, fonksiyon kayıplarına ve ölüme yol açarlar.
Günümüzde kanserde erken tanı yöntemle-
rinin artması ve kişilerin kanser konusunda
bilinçlendirilmesiyle, kanser erken evrede
yakalanmakta ve büyük çoğunluğu tedavi edi-
lebilmektedir. Uzak organ metastazı yapmış,
ileri evredeki kanserli hastaların da yeni tedavi
yaklaşımları ile tedavileri sağlanabilmekte, ya-
şam süreleri ve yaşam kaliteleri arttırılmakta-
dır. Ancak kanser tedavisindeki hem ilaç hem
de ilaç dışı tedavilere rağmen kanser halen
öldürücü bir hastalık olması nedeniyle önemli
bir halk sağlığı problemidir.
Birçok kanserde erken tanı ile tedavi tamamen
mümkün olmasına rağmen, bir kısım kanser-
lerde erken tanı yöntemlerinin bulunmaması,
erken tanı konulsa bile tümör ve kişiye ait
bazı faktörler nedeniyle tedavinin mümkün
olmaması nedeniyle ölümcül sonuçlar, ya da
organ fonksiyon kayıplarına yol açabilir. Ay-
rıca kanser tedavisinde uygulanacak pahalı
tedavi yöntemleri de ülke ekonomilerine yük
getirmektedir. Dolayısıyla kanser gelişmeden
önce risk faktörlerinin ortadan kaldırılması ve
basit uygulamalarla kanserden korunmanın
sağlanması, tanı konulduktan sonra uygulan-
cak tedavilere bağlı kayıpları belirgin ölçüde
azaltacaktır.
Kanserin ana nedeni hücre bölünmesi sırasın-
da anormal hücre farklılaşması ve bu anor-
mal hücrenin yaşamını devam ettirmesidir. Bu
anormal büyümeyi ortadan kaldıran genlerde
olan baskılanma ya da anormal büyümeye
yol açan genlerde uyarıcı değişiklikler kanser
gelişimine yol açmaktadır ki genel olarak mu-
tasyon denilen bu genetik değişiklikler kanser
gelişiminde önemli rol oynamaktadır. Mu-
tasyonlar genetik nedenlerle olabildiği gibi ,
özellikle çevresel faktörlerle ortaya çıkan mu-
tasyonlar kanser gelişimine yola açmaktadır.
Basit hayat tarzı değişiklikleri kanserden ko-
runmada önemli yer tutmaktadır. Mutasyona
neden olan kimyasal maddelere karsinojenler
denir. Günümüzde toplumda en büyük sayı-
da kansere neden olan karsinojenler sigarada
bulunmaktadır. Sadece sigaranın kesilmesiyle
akciğer ve baş-boyun bölgesi kanserleri ol-
mak üzere birçok kanserin önlenmesi müm-
kün olacaktır.
Sigara ve KanserKansere yol açan çevresel nedenler arasında
en önemli yer tutan etken sigaradır. Sigara ile
ilişkisi en iyi tanımlanan akciğer kanserinin
erken tanısının mümkün olmaması, akciğer
kanseri belirtilerinin sigara içen kişilerde
sıklıkla beraber bulunan kronik bronşit ve
amfizem belirtileri ile karıştırılması ve geç
dönemde yakalandığında da tedavi olanak-
larının kısıtlı olması nedeniyle, erken evrede
tanı konan hastaların da neredeyse dörtte bi-
rinin ilk 5 yıl içinde kaybedilme riskleri gözö-
nünde bulunudurularak, sigaranın bırakılma-
sı sağlanarak önemli bir halk sağlığı sorunu
engellenebilir.
30 31
KanserdenKorunma
Yöntemleri
Doç. Dr. Özden Altundağ Başkent Üniversitesi Hastanesi
Tıbbi Onkoloji Anabilim Dalı
Sadece akciğer kanserinin %80-90`ı sigara ile ilişkilidir.
Ayrıca, ağız bölgesi, yutak, gırtlak gibi sigaranın içerdiği karsinojenlere direk maruz kalan organlar da sigaranın neden olduğu ana organları
oluşturmaktadır.
Bu gibi direk sigara dumanının maruz kaldığı
organlar dışında meme, pankreas, mesane,
rahim ağzı gibi birçok organda da kanser
gelişme riski sigara içimi ile direk ilişki
göstermektedir.
Sigaranın neden olduğu kanserlerden korunma-
nın en önemli yolu, sigaranın kesilmesidir. Si-
gara sadece sigarayı içen kişilerde değil, sigara
dumanına pasif olarak maruz kalan sigara içme-
yen kişilerde de kanser gelişimini hiç maruz kal-
mayan kişilere oranla arttırmaktadır. Dolayısıyla
sigara kesilmesi için yapılacak halk sağlığı giri-
şimleri ve özellikle toplu olarak bulunulan kapalı
ortamlarda sigaranın içilmesinin engellenmesi
kanserle savaşta en önemli adım olacaktır. Son
20-30 yılda sigaranın kanserle ilişkisinin net ola-
rak tanımlanıp özellikle gelişmiş ülkelerde siga-
ranın bıraktırılması ile sigara ile ilişkili kanserlerin
ve bunlara bağlı ölümlerin azaldığı gösterilmiştir.
Ülkemizde de özellikle kapalı ortamlarda sigara
içiminin engellenmesi, kişilerin sigaranın zarar-
ları konusunda bilinçlendirilmesi sonunda siga-
ranın bırakılması ya da hiç içilmemesi sonucun-
da kanser oranlarında azalma beklenmektedir.
Bu sonuçla ülke ekonomisine de hem sigaranın
kesilmesi hem de sigara ile ilişkili kanserlerin
tedavisinde kullanılan pahalı tedavi yöntemleri-
nin negatif etkileri ortadan kaldırılmasıyla olumlu
sonuçlar doğuracaktır.
Beslenme ve DiyetGünümüzde obezite önemli bir sağlık sorunu-
dur. Özellikle dengesiz beslenme ve fast-food
tarzı beslenme ile kanser gelişimi arasında iliş-
ki tanımlanmıştır. Tek bir gıdanın kanser geliş-
mesine yol açmadığı gibi tek bir gıda çeşidi
ile de kanser gelişimi engellenememektedir.
O nedenle doğru olanı , vücudumuz için ge-
rekli olan tüm vitamin, protein, karbonhidrat,
minerallerin dengeli bir şekilde alınmasının
sağlanmasıdır. Fast-food tarzı beslenme ve
aşırı yağlı ve yüksek proteinli gıdalarla yoğun
beslenme sonucunda barsak kanserleri riski
artmaktadır. Bu tarz beslenmeler sonucunda
barsak hareketlerinde yavaşlama ve sonucun-
da barasak içeriğinde bulunan karsinojenlere maruziyet sonrasında barsak kanseleri ge-lişmektedir. Posa oluşturan ve barsak geçiş suresini hızlandıran meyve ve sebze içeren gıdalarla beslenme bu bölge kanselerinin geli-şimini engellemekte yardımcı olabilir.
Obezite nedeniyle özellikle karın ve bel çevresinde yağ
birikimi sonucunda meme ve rahim kanseleri gibi kadın
kanserleri riskinde de önemli artışlar rapor edilmiştir. Yağ dokusunda bulunan bir enzim
aracılığıyla aşırı östrojen hormonunun uzun süreli
salgılanması sonucu bu tip kanserleri artmaktadır.
Diyet önerileri ile obezitenin giderilmesi ya-nısıra düzenli egzersiz de kanser gelişiminin engellenmesinde önemli bir yaşam biçimidir. Meme kanseri tanısı sonrası tamamen iyileşip takip edilen kişilerde hayvansal yağlardan fakir beslenme, düzenli egzersizle kanser nüksleri-nin azalması sağlanmıştır. Akdeniz tipi beslen-me denilen, sebze meyve içeriği yoğun, bitki-sel yağların tercih edildiği beslenme tipi tercih edilebilir.
Ayrıca tütsüleme, salamizasyon, yoğun tuz ile hazırlanan turşu gibi gıdaların düzenli olarak ve yoğun tüketilmesi ayrıca özellikle yanmış yağlı gıdaların (mangal gibi yöntemlerle hazır-lanmış) yoğun ve düzenli bir şekilde tüketil-mesi özellikle mide-barsak sistemi kanserle-rinin gelişiminde rol oynamaktadır.
Karbonhidrat; protein, yağlardan belirli oranda yeterli ve dengeli beslenme ve düzenli egzersiz ile ki sadece haftanın birkaç günü 45 dakikalık tempolu bir yürüyüşle kanser gelişiminin önüne geçmek mümkün olabilir. Hareketsiz yaşamın önüne geçilmesi ve çocukluk çağından itibaren fast-food tarzı gıdalardan uzak durulması çocuk-luk çağından itibaren kansere yol açan genetik değişikliklerin gelişmesini engelleyecektir. Çünkü kanser sadece tek bir faktörle ortaya çıkama-maktadır. Tekrarlayan genetik mutasyonlar son-rası çok basamaklı kanser gelişiminin engellen-
mesi için diyet, beslenme; egzersiz, sigara gibi etkenlerden uzak durmak önem taşımaktadır.
VirüslerSigara ve beslenme dışında diğer bilinen kan-ser nedenleri de mevcuttur. Bunlardan en çok bilineni virüslerdir.
Özellikle kadınlarda rahim-ağzı bölgesinde gelişen kanserlerin
hemen tamamının insan papilloma virüsü denilen bir
virüsle direk ilişkisi gösterilmiştir. Bu virüsün özellikle bazı tipleri
rahim ağzı kanserine neden olmaktadır.
Çok eşlilik ve korunmasız cinsel ilişki, bu virüsün geçisinde en önemli faktörlerdir. Çok eşliliğin önlenmesi ve cinsel yönden aktif olmadan önce bu virüslere karşı geliştirilmiş aşılarla aşılama sonrası bu kanselerin gelişimi engellenebilmektedir.
Diğer NedenlerTeknoloji çagında uzun süreli kimyasal madde-lere maruziyet (bazı kimyasallar bazı lösemile-
rin gelişmesinde tanımlanmış), cep telefonları
ve bilgisayarların kullanımı ile şu ana kadar
direk kanser gelişmesi ile bağlantı gösterileme-
miş olsa bile bu tür teknolojik aletlerle yayılan
mikrodalgaların kanser gelişiminde teorik ola-
rak etkili olabileceği düşünülmektedir ve kulla-
nımlarının azaltılması kanser gelişimini engelle-
mesi açısından yardımcı olabilmektedir.
Yüksek doz radyasyona maruziyet de özellikle
tiroid kanserleri ve bazı lösemiler için risk oluş-
turmaktadır. Korunmasız radyasyon maruziyetin
engellenmesi ve radyasyon kazalarının engellen-
mesi kanserden korunmada önemlidir.
Genel olarak tüm kanserler arasında en
sık görülen kanserler cilt kanserleridir. Bu
kanserlerin çoğunluğu tamamen tedavi edilebilir
ve öldürücü olmamakla birlikte bir kısım cilt
kanserleri öldürücü özellik taşımaktadır. Uzun
sureli, korunmasız güneş ışınlarına maruziyet
ile cilt kanserleri riski artmaktadır.Uzun süreli
güneşlenmelerden kaçınılması, güneşin dik
indigi saatlerde güneşlenilmemesi, güneş
altında çalışması gereken kişilerin güneş
koruyucu kremler ve koruyucu gölgelikler ile
güneşin zararlı etkilerinden korunması önerilir.
Kanserden Korunma Yöntemleri1. Sigaranın kesilmesi, toplu
olarak bulunulan yerlerde sigara içilmesinin engellenmesi
2. Düzenli ve dengeli beslenme: • Bitkisel ağırlıklı beslenme: Lifli
gıdalar, mevsiminde tüketilen meyve ve sebzeler
• Özellikle gelişme dönemi tamamlandıktan sonra hayvansal yağlardan fakir beslenme,
• Fast-food gıdalardan uzak durulması• Tütsülenmiş, yanmış gıdaların
tüketilmemesi• Salça, turşu ve salamura gıdaların
tüketiminin azaltılması3. Düzenli egzersiz yapılması,
hareketsizlikten kaçınılması4. Güneş ışınlarından korunma5. Tek eşlilik, insan papillom
virüsüne karşı geliştirilmiş aşılar
6. Radyasyondan korunma
3332
3534
Ülkemizde çok sık görülen süregen hastalıklardan birisi olan böbrek ve idrar yolu taşları için böbrekten kapalı, aşağı idrar yolundan kapalı ve açık ameliyatlar gerekli olabildiği gibi, önemli sayıda taş hastası yalnızca dışarıdan taş kırma (ESWL) yöntemi ile tedavi edilebilmektedir.
Böbrek taşları idrarda kristalleşen minerallerin oluştur-duğu ve böbreğin iç kısmında büyüyen sert oluşumlar-dır. Normalde idrar bu kristalleşmeyi engelleyen kimya-sallar içerir. Ancak bu engelleyicilerin yetersiz kaldığı kimselerde idrarda kristaller oluşur. Kristal aşamasında böbreği terk eden parçacıklar herhangi bir yakınmaya neden olmazlar. Eğer bu kristaller böbrekten biran önce atılmazlar ve bir araya gelip yapışırlarsa böbrek taşı için çekirdek kısmı oluştururlar. Daha sonra bu çekirdek üze-rine özellikle kalsiyum tuzlarının gelip çökmesi ile böbrek taşı teşkil etmiş olur.
TAŞ KIRMA
Yrd. Doç. Dr. A.İbrahim OğuzülgenBaşkent Üniversitesi Hastanesi
Üroloji Anabilim Dalı
36
Kliniğimizde bütün tedavi seçeneklerinin bulunması, bunların tek başına veya diğer yöntemlerle birlikte kullanılmasına ve böylece tam taşsızlık elde edilmesine olanak sağlamaktadır. Yeni nesil taş kırma cihazı ve gelişmiş endoskopik (kapalı) işlemler sayesinde açık taş ameliyatı gereken olgu sayısı son derece düşüktür.
Taş Kırma-ESWLESWL (Extracorporeal Shock Wave Lithot-ripsy - Vücut dışından şok dalgalarıyla taş kır-ma) günümüzde böbrek taşlarının tedavisinde en sık ve güvenle kullanılan tedavi yöntemidir. Bu yöntem vücut dışından gönderilen şok dalgalarının taşa çarparak onu kırması esası-na dayanan ve açık cerrahinin aksine çevre dokulara zarar vermeden çalışır. ESWL (taş kırma) cihazları yüksek basınçlı şok dalgala-rı üretirler. Bu şok dalgaları hastanın cildine iletildikten sonra hastanın yumuşak dokula-rından zarar vermeden geçerler. Böbreği de geçen şok dalgaları bir x-ray ya da ultrason yardımı ile odaklandırıldıkları yani hedeflen-dirildikleri böbrek taşına çarparlar. Taş sını-rında enerji açığa çıkar ve bu taşı genleştirir ve bu da taşın kenarlarında küçük çatlama-lara sebep olur. Aynı etki şok dalgası taştan çıkarken de oluşur. Etkili şoklarda çatlaklar açılıp kapanarak, büyük çatlaklar içinde küçük
çatlaklar oluşur. Tekrarlanan şok dalgalarının sonucunda taş böbreklerden çıkıp, üreterler-den kolaylıkla geçebilecek ve idrarla rahatlıkla atılabilecek boyutta küçük parçalar haline ufa-lanmış olur.
Her böbrek taşı ESWL için uygun olmamakla birlikte ESWL tedavi gerektiren taşların %70’i için uygun bir tedavi seçeneğidir. ESWL gebe-ler ve kanama bozukluğu olanlarda kesinlikle uygulanmaz. İdrar yolu enfeksiyonu olanlarda önce enfeksiyon tedavi edilmeli sonra ESWL uygulanmalıdır. ESWL tedavisinin uzun dö-nemde böbrekte bıraktığı hasar çok azdır veya yoktur.
Taş kırma işlemi kliniğimizde anestezi dok-torları eşliğinde sakinleştirme ve ağrı kesme yöntemleri uygulanarak ağrısız şekilde ger-çekleştirilmekte, hastalarımızın takibi kliniği-mizdeki ultrason ile gerçekleştirilmektedir.
SİGORTA ŞİRKETLERİ1- ACIBADEM SAĞLIK SİGORTASI A.Ş.
2- AK HAYAT SİGORTA A.Ş.
3- AMERICAN LIFE HAYAT SİGORTA A.Ş.
4- ALLİANZ SİGORTA A.Ş.
5- ANADOLU ANONİM TÜRK SİGORTA A.Ş.
6- ANKARA ANONİM TÜRK SİGORTA A.Ş.
7- AXA SİGORTA A.Ş.
8- GROUPAMA SİGORTA A.Ş.
9- HALK SİGORTA (BİRLİK SİGORTA) A.Ş.
10- DABKOVİÇ DENİZ ACENTALIĞI
11- DEMİR HAYAT SİGORTA A.Ş.
12- DUBAİ-GROUP SİGORTA A.Ş.
13- EUREKO SİGORTA A.Ş.
14- ERGO SİGORTA A.Ş.
15- SOMPO JAPAN SİGORTA A.Ş.
16- GARANTİ SİGORTA A.Ş.
17- GENERALİ SİGORTA A.Ş.
18- GÜNEŞ HAYAT SİGORTA A.Ş.
19- GÜVEN SİGORTA A.Ş.
20- HDI SİGORTA A.Ş.
21- INTERGLOBAL/TAWUNİYA
22- INTER PARTNER ASSISTANCE
23- MAPFRE GENEL YAŞAM SİGORTA A.Ş.
24- MARM A.Ş.
25- MED-NET SAĞLIK
26- CGM MEDICAL BİLGİ SİSTEMLERİ A.Ş.
27- RAY SİGORTA A.Ş.
28- YAPI KREDİ SİGORTA A.Ş.
29- ZÜRİCH SİGORTA A.Ş.
30- ZİRAAT SİGORTA A.Ş.
YABANCI SİGORTA VE ASSISTANCE ŞİRKETLER1- BUPA INSURANCE LTD.İNGİLTERE
2- EURO – CENTER
3- EUROP ASSISTANCE
4- GMC SERVICES INTERNATIONAL FRANSA
5- MONDIAL ASSISTANCE
6- REMED ASSISTANCE
7- S.O.S. INTERNATIONAL AMBULANS SERVİSİ A.Ş.
8- TUR ASSIST
9- VANBREDA
10- ADAC
BANKALAR1- BANK ASYA A.Ş.
2- FORTİS BANK A.Ş.
3- ESBANK EMEKLİ SANDIĞI VAKFI
4- T. EXIMBANK A.Ş.
5- T. İŞ BANKASI A.Ş.
6- ŞEKERBANK VAKFI
7- T.C. MERKEZ BANKASI
8- T.C. MERKEZ BANKASI SOSYAL GÜVENLİK VAKFI
9- TÜRKİYE VAKIFLAR BANKASI YRD. SAND. VAKFI
10- GARANTİ BANKASI A.Ş.
TİCARET ŞİRKETLERİ1- GİMSA LTD. ŞTİ.
2- KAREL ELEKTRONİK A.Ş.
DİĞER KURUMLAR1- ANKARA SANAYİ ODASI BAŞKANLIĞI
2- ANKARA TİCARET ODASI BAŞKANLIĞI
3- ANADOLU A.T. SİGORTA (Personeli)
4- MİLLİ REASÜRANS T.A.Ş. VAKFI
5- İSVİÇRE BÜYÜKELÇİLİĞİ
6- KKTC SAĞLIK BAKANLIĞI
7- LİBYA BÜYÜKELÇİLİĞİ
8- SOSYAL GÜVENLİK KURUMU
9- TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ
10- T.MUHARİP GAZİLER DERNEĞİ GENEL BAŞKANLIĞI
11- T. GAZİLER KÜLTÜR VE YARDIMLAŞMA VAKFI
12- TÜRK GÜREŞ VAKFI
13- TÜRK TELEKOM VAKFI
14- TCDD VAKFI
PİLOTAJ1- HAN HAVACILIK BALONCULUK
2- HELİPORTUGAL S.A.
3- SİNDEL HAVACILIK
4- TÜRK HAVA KURUMU
5- YÜZÜAK HAVACILIK
ANLAŞMALI KURUMLAR LİSTESİ
Mareşal Fevzi Çakmak Caddesi 10.Sokak, No:45 Bahçelievler/ANKARA Tel: (0312) 212 68 68 Faks: (0312) 223 73 33
www.baskent-ank.edu.tr
top related