ankara Ünİversİtesİ eĞİtİm bİlİmlerİ...
TRANSCRIPT
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
EĞİTİMDE PSİKOLOJİK HİZMETLER ANABİLİM DALI EĞİTİM PSİKOLOJİSİ PROGRAMI
ERKEN EVLENEN VE ÇOCUK SAHİBİ OLAN ERGEN VE BELİREN YETİŞKİNLERİN KİMLİK STATÜLERİNİN İNCELENMESİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
REYHAN PEHLİVAN
Ankara, Nisan, 2017
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
EĞİTİMDE PSİKOLOJİK HİZMETLER ANABİLİM DALI EĞİTİM PSİKOLOJİSİ PROGRAMI
ERKEN EVLENEN VE ÇOCUK SAHİBİ OLAN ERGEN VE BELİREN YETİŞKİNLERİN KİMLİK STATÜLERİNİN İNCELENMESİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
REYHAN PEHLİVAN
DANIŞMAN: DOÇ. DR. TÜLİN ŞENER
Ankara, Nisan, 2017
iv
ÖZET
ERKEN EVLENEN VE ÇOCUK SAHİBİ OLAN ERGEN VE BELİREN
YETİŞKİNLERİN KİMLİK STATÜLERİNİN İNCELENMESİ
Pehlivan, Reyhan
Yüksek Lisans, Eğitimde Psikolojik Hizmetler Anabilim Dalı
Tez Danışmanı: Doç. Dr. Tülin Şener
Nisan 2017, xiii + 118 sayfa
Bu çalışmada, erken yaşta evlenmiş ve çocuk sahibi olmuş ergen ve beliren
yetişkinler ile bekâr ve eğitimine devam eden gençlerin kimlik statüleri incelenmiştir.
İlişkisel tarama modeli niteliğinde olan araştırmanın grubunu, 150’si çocuk sahibi
anneler (75 ergen ve 75 beliren yetişkin) ile 150’si bekâr ve eğitimine (75 ergen ve 75
beliren yetişkin) devam eden gençler olmak üzere 16-24 yaş grubunda yer alan toplam
300 kişi oluşturmuştur. Araştırma grubuna Kimlik Gelişiminin Boyutları Ölçeği ve
araştırmacı tarafından hazırlanan Kişisel Bilgi Formu uygulanmıştır. Elde edilen veriler
SPSS 21.00 programında çözümlenmiştir. Araştırmaya katılan kişilerin kimlik
statülerinin anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğinin test edilmesi amacıyla ki-kare
analizi yapılmıştır. Bu araştırmada, görüşleri alınan katılımcıların kimlik statülerinin
yaşlarına göre anlamlı bir farklılık göstermediği (X2=7.257; p>0.05) ancak
katılımcıların medeni durumlarına ve çocuk sahibi olma durumlarına göre anlamlı bir
farklılık gösterdiği saptanmıştır. Evli katılımcıların daha çok ipotekli (%38.0; n=57)
kimlik statüsüne sahip olduğu, bekâr katılımcıların ise daha çok dağınık (%25.3; n=38)
ve farklılaşmamış (%25.3; n=38) kimlik statüsüne sahip oldukları belirlenmiştir.
Anahtar kelimeler: Ergenlik, beliren yetişkinlik, kimlik statüleri, erken evlilikler,
ergen anneler
v
SUMMARY
ANALYSIS OF THE IDENTITY STATUSES OF ADOLESCENTS AND
EMERGING ADULTS WHO GET MARRIED AND HAVE CHILDREN AT AN
EARLY AGE
Pehlivan, Reyhan
Master’s Thesis, Psychological Services in Education, Educational Psychology
Advisor: Assoc. Prof. Tülin Şener
April 2017, xiii + 118 pages
The aim of the present study is to analyse the identity status of adolescents and
emerging adults who get married and have children at an early age. The research of the
study adopting a relational screening model was comprised of 300 participants, 150
mothers (75 adolescents and 75 emerging adults) and 150 single students (75
adolescents and 75 emerging adults) aged 16-24 years. The Dimensions of Identity
Development Scale was applied and a Personal Information Form prepared by the
researcher was completed by the research group. The data was analyzed using SPSS
21.00. A chi-square statistic was estimated in order to determine whether participants’
identity status showed a significant difference. The findings of the current study
indicated that no significant difference was found in the participants’ identity status by
age (X2=7.257; p>0.05), while their identity status showed a significant difference by
their marital status and status of having children. It was found that married participants
mostly had a foreclosure identity status (%38.0; n=57), whereas single participants had
diffused (%25.3; n=38) and undifferentiated (%25.3; n=38) identity status.
Key words: Adolescence, emerging adulthood, identity status, early marriages,
adolescent mothers
vi
ÖNSÖZ
Öncelikle eğitimim süresince ve tez dönemimim her anında değerli fikirlerini
benimle paylaştığı, beni yönlendirdiği ve bu tezin oluşmasına büyük bir katkı sağladığı,
yardımlarını ve sonsuz desteğini hiçbir zaman esirgemediği, beni anladığı, her zaman
yanımda olduğunu hissettirdiği için çok değerli danışmanım Doç. Dr. Tülin ŞENER’e,
Veri toplama aşamasında bana zaman ayıran bu tezin oluşmasına katkı sağlayan
genç annelere ve öğrencilere,
Yardımlarını ve desteklerini her zaman üzerimde hissettiğim, bana bu süreçte
verdikleri yakın destek için arkadaşlarım Gülşah SEVİNÇ ve Şenay GÖRGÜLÜ’ye,
Ve hayatım boyunca yanımda olan, desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen her
kararımda arkamda olan, bana hep sevgiyle ve anlayışla yaklaşan, hayattaki en büyük
destekçilerim annem Sebile PEHLİVAN, babam Orhan PEHLİVAN ve kardeşlerim
Merve ve Esra PEHLİVAN’a,
Sonsuz teşekkürler.....
vii
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ONAY………………………………………….……….……………………….. ii
BİLDİRİM……..……………………………………….……………………....... iii
ÖZET………………………………………………..……………………............ iv
SUMMARY..…………………………………….....………………………….... v
ÖNSÖZ…………………………………………….…………….......................... vi
İÇİNDEKİLER ..……………………………………….………………………... vii
ÇİZELGELER LİSTESİ………………………………………………………… xi
ŞEKİLLER LİSTESİ …………………………………….…………………….... xiii
BÖLÜM 1 ……………………………………………….…………………….... 1
GİRİŞ…………………………………………………………………………..... 1
1.1. Problem ………...……………………………………………………….... 1
1.2. Araştırmanın Amacı……………...……………………………………….. 2
1.3. Araştırmanın Önemi ………………………………...………………….... 3
1.4. Araştırmanın Sınırlılıkları………………………………...………………. 4
1.5. Tanımlar……..……………………………………………………............. 4
BÖLÜM 2 ………………………………………………………………………. 6
KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR…………………....... 6
2.1. Ergenlik…………...…………...………………………………………….. 6
2.2. Beliren Yetişkinlik………………………………………………………... 9
2.3. Kimlik Kavramı…………………………………………………………… 13
2.3.1. Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramı…………………………....... 14
2.3.2. Marcia’nın Kimlik Statüleri Yaklaşımı………………………….......... 17
2.3.3. Beş Boyutlu Kimlik Biçimlenmesi Modeli……………........................ 19
2.3.4. Kimlik ile İlgili Araştırmalar…………………………………….......... 22
2.3.4.1. Türkiye’de Yapılmış Araştırmalar………………………………... 22
2.3.4.2. Yurtdışında Yapılmış Araştırmalar……………………………...... 28
viii
2.4. Erken Evlilikler ve Erken Yaşta Çocuk Sahibi Olma ................................. 32
2.4.1. Erken Evlenme ve Çocuk Sahibi Olmanın Nedenleri............................ 35
2.4.2. Erken Evlenme ve Çocuk Sahibi Olmanın Yol Açtığı Sorunlar............ 38
2.4.3. Erken Evlilik ve Çocuk Sahibi Olma ile İlgili Çalışmalar..................... 41
2.4.3.1. Türkiye’de Yapılmış Araştırmalar…………………………........... 41
2.4.3.2. Yurtdışında Yapılmış Araştırmalar……………………………...... 46
BÖLÜM 3……………………………………………………………………...... 52
YÖNTEM ……………………………………………………………………….. 52
3.1. Araştırma Modeli ……………………………………………………….... 52
3.2. Araştırma Grubu…………………………………………………………... 52
3.3. Verilerin Toplanması……………………………………………………… 53
3.4. Veri Toplama Araçları…………………………………………………..... 53
3.4.1. Kişisel Bilgi Formu ……………………………………………........... 53
3.4.2. Kimlik Gelişiminin Boyutları Ölçeği…………………………………. 53
3.5. Verilerin Analizi…………………………………………………………... 55
BÖLÜM 4……………………………………………………………………...... 58
BULGULAR VE YORUMLAR……………………………………………….... 58
4. 1. Bulgular ………………………………………………………………...... 58
4.1.1. Katılımcıların demografik özelliklerine göre dağılımları...................... 58
4.1.2. Kimlik statüleri katılımcıların demografik özelliklerine göre anlamlı
bir farklılık göstermekte midir?.............................................................................. 63
4.1.2.1. Kimlik statülerinin yaşlara göre incelenmesi…………………....... 63
4.1.2.2. Kimlik statülerinin eğitim düzeylerine göre incelenmesi……….... 64
4.1.2.3. Kimlik statülerinin katılımcıların sosyal konumlarına göre
incelenmesi............................................................................................................. 65
4.1.2.4. Kimlik statülerinin katılımcıların gelir durumuna göre
incelenmesi............................................................................................................. 66
4.1.2.5. Kimlik statülerinin katılımcıların aylık gelir durumlarına göre
incelenmesi............................................................................................................. 67
4.1.2.6. Kimlik statülerinin katılımcıların annesinin evlenme yaşına göre
incelenmesi……………………………………………………………………..... 68
ix
4.1.2.7. Katılımcıların kimlik statülerinin babasının evlenme yaşına göre
incelenmesi…………………………………………………………………......... 69
4.1.3. Evli ve çocuğu bulunan ergenler ile beliren yetişkinlerin kimlik
statüleri dağılımları……………………………………………………................ 70
4.1.3.1. Evli ve çocuk sahibi olan ergenler ile beliren yetişkinlerin kimlik
statüleri demografik özelliklerine göre anlamlı bir farklılık göstermekte
midir?..................................................................................................................... 70
4.1.3.1.1. Kimlik statülerinin katılımcıların evlenme şekillerine göre
incelenmesi……..................................................................................................... 71
4.1.3.1.2. Kimlik statülerinin katılımcıların evlenme yaşlarına göre
incelenmesi……………………………………………………………………..... 72
4.1.3.1.3. Kimlik statülerinin katılımcıların evlilik sürelerine göre
incelenmesi………................................................................................................. 73
4.1.3.1.4. Kimlik statülerinin katılımcıların eşinin evlilik yaşına göre
incelenmesi………………………………………………………………............. 74
4.1.3.1.5. Kimlik statülerinin katılımcıların ilk çocuklarına sahip
oldukları yaşa göre incelenmesi…………………………………………………. 75
4.1.3.1.6. Kimlik statüleri katılımcıların çocuk sayılarına göre
incelenmesi............................................................................................................. 76
4.1.4. Bekâr ergenler ile beliren yetişkinlerin kimlik statüleri dağılımları
nasıldır?.................................................................................................................. 77
4.1.4.1. Bekâr ergenler ile beliren yetişkinlerin kimlik statülerinin
katılımcıların partneri olma durumuna göre incelenmesi…………...................... 78
4.1.5. Ergenler ile beliren yetişkinlerin kimlik statülerinin katılımcıların
medeni durumlarına göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir?....................... 79
4.2. Yorumlar …………………………………………………………………. 79
4.2.1. Kimlik statülerinin katılımcıların yaşlarına göre farklılık gösterip
göstermediğine ilişkin bulguların yorumlanması……………………………....... 80
4.2.2. Kimlik statülerinin katılımcıların eğitim durumuna göre farklılık
gösterip göstermediğinin incelenmesine ilişkin bulguların yorumlanması…….... 80
4.2.3. Kimlik statülerinin medeni durum ve çocuk sahibi olma durumuna
göre farklılık gösterip göstermediğinin incelenmesine ilişkin bulguların
yorumlanması……………..................................................................................... 82
4.2.4. Kimlik statülerinin evlenme ve çocuk sahibi olma yaşına göre
farklılık gösterip göstermediğine ilişkin bulguların yorumlanması ….................. 85
4.2.5. Kimlik statülerinin ebeveynlerin evlenme yaşlarına göre farklılık
gösterip göstermediğinin incelenmesine ilişkin bulguların yorumlanması............ 87
x
4.2.6 Kimlik statülerinin katılımcıların sosyal konumlarına göre farklılık
gösterip göstermediğinin incelenmesine ilişkin bulguların
yorumlanması......................................................................................................... 88
4.2.7. Kimlik statülerinin katılımcıların gelir durumlarına göre farklılık
gösterip göstermediğinin incelenmesine ilişkin bulguların yorumlanması…….... 89
BÖLÜM 5……………………………………………………………….............. 91
SONUÇ VE ÖNERİLER ……………………………………………………….. 91
5.1. Sonuç……………………………………………………………………… 91
5.2.Öneriler…………………………………………………………..........…… 93
KAYNAKÇA ………………………………………………………………........ 96
EKLER ………………………………………………………………………….. 108
Ek A Kişisel Bilgi Formu……………………………………………………… 109
Ek B Kimlik Gelişiminin Boyutları Ölçeği ..………………………………….. 112
Ek C Araştırma İzin Onayı .................................................................................. 114
Ek D Etik Kurul İzin Formu................................................................................ 117
xi
ÇİZELGELER LİSTESİ
Çizelge Sayfa
1. Katılımcıların cevapları doğrultusunda hesaplanan güvenirlik
katsayıları………………………………………………………………......
55
2. Katılımcıların vermiş oldukları cevaplar doğrultusunda hesaplanan
çarpıklık ve basıklık katsayıları.....................................................................
56
3. Kimlik gelişimi ölçeği alt boyutlarının histogram grafikleri......................... 57
4. Katılımcıların demografik özelliklerine göre dağılımları............................... 58
5. Evli katılımcıların demografik özelliklerine göre dağılımları........................ 60
6. Bekar katılımcıların demografik özelliklerine dağılımları.............................
7. Eşi/partneri olan katılımcıların demografik özelliklerine göre
dağılımları.......................................................................................................
61
62
8. Kimlik statülerinin katılımcıların yaşlarına göre hesaplanan ki-kare testi
sonuçları…………………………………………………………………......
9. Kimlik statülerinin eğitim düzeylerine göre hesaplanan ki-kare testi
sonuçları…………………………………………………………………......
10. Kimlik statülerinin sosyal konumlarına göre hesaplanan ki-kare testi
sonuçları…………………………………………………………………......
11. Kimlik statülerinin gelir durumuna göre hesaplanan ki-kare testi
sonuçları………………………………………………………………….....
12. Kimlik statülerinin aylık gelir durumlarına göre hesaplanan ki-kare testi
sonuçları…………………………………………………………………......
13. Kimlik statülerinin annenin evlenme yaşına göre hesaplanan ki-kare testi
sonuçları…………………………………………………………………......
14. Kimlik statülerinin babanın evlenme yaşına göre hesaplanan ki-kare testi
sonuçları…………………………………………………………………......
15. Evli ve çocuğu bulunan katılımcıların kimlik statü düzeylerine yönelik
hesaplanan betimsel istatistikler………………………………………….....
16. Evli ve çocuğu bulunan katılımcıların evlenme şekillerine göre hesaplanan
ki-kare testi sonuçları……………………………………………………......
17. Evli ve çocuğu bulunan katılımcıların kimlik statülerinin evlenme
yaşlarına göre hesaplanan ki-kare testi sonuçları……………………….......
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
xii
18. Evli ve çocuğu bulunan katılımcıların kimlik statülerinin evlenme
sürelerine göre hesaplanan ki-kare testi sonuçları………………………......
19. Kimlik statülerinin eşin evlenme yaşına göre hesaplanan ki-kare testi
sonuçları…………………………………………………………………......
20. Kimlik statülerinin ilk çocuk sahibi olma yaşına göre hesaplanan ki-kare
testi sonuçları……………………………………………………………......
21. Kimlik statülerinin çocuk sayılarına göre hesaplanan ki-kare testi
sonuçları……………………………………………......................................
22. Bekâr katılımcıların kimlik statülerine göre dağılımları………………….....
23. Bekâr katılımcıların kimlik statülerinin partneri olma durumuna göre
hesaplanan ki-kare testi sonuçları………………………………...................
24. Kimlik statülerinin medeni duruma göre hesaplanan ki-kare testi
sonuçları……..................................................................................................
73
74
75
76
77
78
79
xiii
ŞEKİLLER LİSTESİ
Şekil Sayfa
1. Erikson’un Sekiz Psikososyal Gelişim Evresi ve Bunlara
Karşılık Gelen Kimlik Duyguları……………………………… 15
2. Seçeneklerin Araştırılması ve Bağlanma Ölçütüne Göre Kimlik
Statülerinin Konumu………………...…………………………. 17
3. Luyckx ve Arkadaşlarının Kimlik Statüleri
Modeli………………………………………………………….. 21
1
BÖLÜM I
GİRİŞ
1.1. Problem
Ergenlik dönemi, biyolojik, bilişsel, sosyal ve duygusal alanlarda değişim
yaşanan bir dönemdir. Ergenlik döneminde bireyler birçok gelişimsel görevi yerine
getirmeye çalışmaktadırlar. Erikson (1968) ergenlik döneminde ergenlerin tamamlaması
gereken en önemli görevin ego kimliği duygusunu oluşturmak olduğunu belirtmektedir.
Erikson (1968)’a göre, kimlik ergenlik döneminde kazanılması gereken temel
özelliktir, ancak kimlik gelişimi ergenlikle başlayan ve ergenlikle biten bir süreç
değildir.
Arnett (2000)’e göre, beliren yetişkinler için de en önemli görevlerden biri
kimliğin keşfedilmesidir. Bu dönemde bireyler aşk, iş ve dünya görüşü gibi üç konuda
yaşamlarında temel değişikliklere neden olabilecek seçimlerde bulunmaktadır.
Kimlik arayışı her kişide farklı biçimde gelişebilmektedir. Bazı gençler, bir
deneyim ve arayış dönemi geçirdikten sonra kendilerine bir hedef belirlerken; bazı
gençler, rol karmaşasını hiç yaşamadan anne-babalarının ya da çevrelerinin değer
yargılarını olduğu gibi kabul edebilmektedir. Anne-babalarının değer yargılarını,
görüşlerini benimseyerek yetişkin rollerini benimseyen gençlerin kimlikleri de kimlik
arayışı dönemi geçiren bireylere göre daha erken belirginleşmektedir (Atkinson,
Atkinson, Smith ve Darly, 1990).
Ergenlik ve beliren yetişkinlik döneminde bireyler psikososyal yönden
gelişimlerini sürdürmekte, özellikle bu dönemde kimlik gelişimi önem kazanmaktadır.
Kimlik gelişiminin halen devam ettiği bir dönemde evlilik ve çocuk sahibi olma
ergenlerin kimlik gelişimlerini olumsuz yönde etkilemektedir.
Ancak, Türkiye’de halen çok sayıda kız çocuğu fiziksel, duygusal, cinsel ve
psikososyal gelişimini tamamlamadan erken yaşlarda evlendirilmektedir.
Geleneksel toplumlarda kız çocukları doğdukları andan itibaren erkek
çocuklarına göre pek çok alanda daha dezavantajlı konumdadır. Toplumsal cinsiyet
eşitsizliği eğitimden çalışma yaşamına, sağlıktan karar mekanizmalarına katılıma kadar
yaşamın her alanında ciddi boyutlardır. Geleneksel toplumlar, ataerkil ideolojinin değer
yargıları ve toplumsal cinsiyet rolleri açısından kadın ve kız çocuklarına uygun görülen
ideal yaşam tarzının nasıl olması gerektiğini belirlemektedir. Kadının geleneksel olarak
2
anne ve eş olarak kurgulanan idealleştirilmiş toplumsal rolü de kız çocuklarının küçük
yaşta evlendirilmelerine ve erken yaşlarda çocuk sahibi olmalarına uygun ortamı
hazırlamaktadır (Özaydınlık, 2014; Yiğit, 2015).
Erken yaşta evlilikler ekonomik yetersizlik, geleneksel yapı, toplum baskısı,
düşük eğitim seviyesi, evlilik dışı gebelik gibi çeşitli nedenlerle ortaya çıkmakta, erken
yaşta çocuk sahibi olma hem anne hem de bebek için birçok sorun oluşturmaktadır
(Başer, 2000; Can, Öncül ve Deşdemir, 2012).
Bu sorunların en önemlilerinden biri de erken yaşta evlenmiş ve çocuk sahibi
olmuş bireylerin, kimlik gelişimleri için gerekli arayışlar ve alternatifler arasından
seçim yapma sürecini çok fazla gerçekleştirememeleri ve herhangi bir araştırma
yapmadan kimliklerine ilişkin bağlanmalarda bulunabilmeleridir. Bu bireyler genellikle
kendi seçimlerinden çok aile, akraba ya da çevrelerinin beklentilerine göre seçimler
yapmak zorunda kalmaktadırlar.
Erken evlilikler ve gebelikler gelişimsel açıdan da birçok soruna neden olmakta
hem anne hem de çocuğunu olumsuz yönde etkilemektedir. Bu alanda yapılan
çalışmalar ergenlikte anne olmuş bireylerin çocuklarının önemli ölçüde daha küçük baş
çevresi ve daha yüksek vücut kitle indeksine sahip olduklarını ve Stanford-Binet zekâ
testinden daha düşük puanlar aldıklarını göstermektedir (Cornelius, Goldschmidt,
Willford, Leech, Larkby ve Day, 2009). Erken evliliklerin ruh sağlığı sorunlarını
arttırdığı, erken yaşta evlenen bireylerde özellikle depresyon, nikotin bağımlılığı ve
özgül fobinin daha yüksek oranda görüldüğü tespit edilmiştir (Strat, Dubertret ve Foll
2011). Ergen annelerin bebeklerini ihmal etme olasılıklarının yetişkin annelere göre
daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır (Paul ve Domenech, 2000). 18 yaşın altında
anne olan kişilerin çocuklarında da ergenlik döneminde daha fazla psikolojik
rahatsızlıklar gözlendiği, bu çocukların okul performanslarının daha düşük olduğu, okul
ortamında daha fazla davranış problemleri sergiledikleri, alkol ve sigara kullanımlarının
da daha yüksek düzeyde olduğu bulgusu elde edilmiştir (Shaw, Lawlor ve Najman,
2006).
Ayrıca, alanyazında yapılan çalışmalar (Esat ve Jacobson, 2001; Pereira,
Canavarro, Cardoso ve Mendonça, 2005) erken yaşta anne olan kadınların, kızlarının ve
kız kardeşlerinin de erken yaşta çocuk sahibi olma riskinin yüksek olduğunu, böylece
erken evlilik ve çocuk sahibi olma sorununun nesiller arası sürmeye devam ettiğini
göstermektedir. Ebeveynlerin kimlik stili ve süreçlerinin ergen kimliği ilişkisinin
incelendiği çalışmalarda ise (Adams, 1985; Luyckx, Schwartz, Rassart ve Klimstra,
3
2015) anne-babaların kimlik gelişimi açısından ergenlere rol model oldukları, böylece
kimlik statülerinin kuşaklar arası geçiş gösterdiği görülmektedir.
Alanyazında erken evlilikler, gebelikler ve kimlik gelişimi konularında yapılmış
(Crugnola, Lerardi, Gazzotti ve Albizzati, 2014; Jutte, Roos, Brownell, Briggs,
MacWilliam, Roos, 2010; Burcu, Yıldırım, Sırma ve Sanıyaman, 2015; Çakır ve Aydın,
2005; Morsünbül, Crocetti, Çok ve Meeus, 2016; Kroger, Martinussen ve Marcia, 2010;
Luyckx, Schwartz, Berzonsky, Soenens, Vansteenkiste, Smits ve Goossens, 2008)
çeşitli araştırmalar olmasına karşın ergenlerde evlilik, ana-babalık ve kimlik
gelişimlerini inceleyen çalışmalara çok fazla rastlanmamıştır.
Bu noktalardan hareketle, bu araştırmada kimlik gelişiminin yoğunluk kazandığı
ergenlik ve beliren yetişkinlik dönemlerinde evlenmiş ve çocuk sahibi olmuş bireyler ile
bekâr ve eğitimine devam eden gençlerin kimlik statüleri incelenmeye çalışılmıştır.
1.2. Araştırmanın Amacı
Bu çalışmada, erken yaşta evlenmiş ve çocuk sahibi olmuş ergen ve beliren
yetişkinler ile bekâr ve eğitimine devam eden gençlerin kimlik statülerinin incelenmesi
amaçlanmıştır.
Bu amaçla aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır:
1. Kimlik statüleri medeni duruma göre farklılık göstermekte midir?
2. Kimlik statüleri çocuk sahibi olma durumuna göre farklılık göstermekte
midir?
3. Kimlik statüleri evlenme ve çocuk sahibi olma yaşına göre farklılık
göstermekte midir?
4. Kimlik statüleri ebeveynlerin evlenme yaşına göre farklılık göstermekte
midir?
5. Kimlik statüleri katılımcıların sosyal konumlarına göre farklılık
göstermekte midir?
6. Kimlik statüleri gelir durumuna göre farlılık göstermekte midir?
1.3. Araştırmanın Önemi
Ergenlik ve beliren yetişkinlik dönemindeki “ben nasıl bir insanım ve yaşamım
boyunca nasıl bir insanla birlikte olabilirim?” gibi soruların arandığı bir dönemde
bireylerin anne-babalarının istekleri doğrultusunda yaşamlarını yönlendirmeleri,
gelişimlerini tamamlamadan evlenmek ve sorumluluk sahibi olmak zorunda kalmaları
4
henüz kendisi çocuk olan bireylerin bağımlı bir hayat sürmelerine, bebeklerini ihmal-
istismar etmelerine ve psikolojik birçok sorunla karşılaşmalarına neden olabilmektedir.
Kimlik gelişim sürecinin sağlıklı bir şekilde atlatılması ergenlik ve beliren
yetişkinlik döneminin nasıl geçirildiği ile yakından ilişkilidir (Erikson, 1968). Bireylerin
erken yaşta yaptığı evlilikler fiziksel, duygusal ve cinsel gelişimlerini olumsuz yönde
etkileyeceği gibi kimlik gelişimlerini de olumsuz yönde etkileyeceği düşünülmektedir
Erken yaşta yapılan evlilikler fiziksel, fizyolojik ve psikolojik birçok soruna
neden olmaktadır. Ancak, gelişmemiş ve gelişmekte olan birçok ülkede olduğu gibi
Türkiye’de de erken evlilik sorunu oldukça yaygındır. Türkiye’de halen çok sayıda kız
çocuğu gelişimlerini tamamlamadan erken yaşlarda evlendirilmektedir.
Buna karşın alanyazında erken yaşlarda evlilik, anne-babalık ve kimlik
gelişimlerini inceleyen çalışmalara çok fazla rastlanmamıştır.
Erken yaşlarda evlilik, anne-babalık ve kimlik gelişimi ilişkisinin çok fazla
tartışılmamış olması nedeniyle de bu çalışmanın yeni çalışmalara öncülük edeceği
düşünülmektedir.
Türkiye’de erken evlilikler oldukça yaygın olmasına karşın erken gebelik ve
evliliklerin önlenmesine yönelik önleyici ve müdahale edici programlar oldukça azdır.
Bu çalışmanın sonuçları uygun eğitim programlarının düzenlenmesi, erken yaşta
evliliklerin önlenmesine yönelik müdahale programlarının geliştirilmesi, toplumun
erken evlilikler konusunda bilinçlendirilmesi, erken yaşta evlenmiş bireylerin de psiko-
sosyal gelişimlerini destekleyecek mekanizmaların geliştirilmesi yönünde önemli bir
adım olacaktır.
1.4. Araştırmanın Sınırlılıkları
Örneklemin Ankara ili ile sınırlı tutulması ve 16 yaşın altındaki ergenlerin
araştırmaya dâhil edilmemesi araştırmanın sınırlılığıdır. Ayrıca, araştırma verileri
Kimlik Gelişiminin Boyutları Ölçeği’ne verilen yanıtlar ile sınırlıdır.
1.5.Tanımlar
Erken Gebelik: Bireylerin hormonal, fiziksel ve psikolojik gelişimlerini
tamamlamadan gebe kalmalarıdır.
Erken Evlilik: Fiziksel, duygusal, cinsel ve psikososyal gelişimin tamamlanmadan
yapılan evliliklerdir.
5
Beşik kertmesi: Birbirlerine yakın ya da çok samimi iki ailenin aralarındaki ilişkiyi
daha da güçlendirmek için kız ve erkek çocuklarını bazen bebeklerini, ileride
evlendirmek üzere sözleşmeleri ya da nişanlamalarıdır (TDK, 2016).
Berdel: Ailelerin kız ve erkek çocuklarını diğer bir ailenin kız ve erkek çocuğuyla
karşılıklı olarak aynı zamanda evlendirilmesi şeklinde gerçekleştirilen evlilik şeklidir.
Genellikle yoksulluk sebebiyle gerçekleştirilen bu evlilik türü, kan davasını bitirmek
için de kullanılan bir yöntemdir (TDK, 2016).
Başlık parası: Bazı bölgelerde damadın evlenirken gelinin ailesine ödemesi gereken
para veya mülktür (TDK, 2016).
Kan bedeli evliliği: Aralarında kan davası olan iki ailenin, kan davasını bitirmek
amacıyla çocuklarını evlendirmeleridir
Kuma evliliği: Evli erkeğin eşi dışında bir veya birden çok kadınla daha gayri resmi
olarak evlilik gerçekleştirmesidir.
6
BÖLÜM II
KURAMSAL YAPI VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR
2.1. Ergenlik
Ergenlik biyolojik, bilişsel, sosyoduygusal değişimleri içeren çocukluk ve
yetişkinlik arasındaki geçiş dönemi olarak tanımlanmaktadır (Santrock, 2011).
Ergenlik döneminde genel olarak biyolojik, bilişsel, toplumsal ve duygusal
olmak üzere dört temel değişim gerçekleşmektedir. Biyolojik değişiklikler; bireyin
fiziksel görünüşünde; kızlarda meme gelişimi, oğlanlarda yüzdeki kılların gelişimi, her
iki cinsiyette boy artışı ve üreme yeteneğinin kazanılması gibi değişikleri içermektedir.
Bilişsel değişiklikler; düşünme yeteneğinin gelişmesi, varsayımsal ve soyut kavramları
daha iyi düşünme yeteneği gibi değişimleri içermektedir. Toplumsal değişiklikler;
toplumsal statüdeki değişimler, genç insanların yeni rollere girmesi gibi değişiklileri
kapsamaktadır. Duygusal değişimler ise; bireyin duygusal yapısında, kişiler arası
ilişkilerindeki değişimleri içermektedir. Bu dört temel süreç ergenliğin temel
değişimleri olarak tanımlanmaktadır (Steinberg, 2005; Todd, 2007).
Ergenlik dönemi genel olarak erken ergenlik ve geç ergenlik olarak ikiye
ayrılarak incelenmektedir. Ergenliğin ilk dönemi olarak adlandırılan erken ergenlik; 12-
14 yaşlarında başlamakta ve 17 yaşında bitmektedir. Ergenliğin ilk döneminin, ergenlik
problemlerinin üst düzeyde ve yoğun olduğu gelişim dönemi olduğu belirtilmektedir.
Bu dönemde insan ilişkilerinde, görevlerde ve sorumluluklarda değişiklikler olmaktadır.
Bu koşullarda ergenlerin kendine, anne-babasına, akranlarına ve diğer insanlara karşı
tutumlarında değişiklikler ortaya çıkmaktadır. Ergenliğin son dönemi olarak
adlandırılan geç ergenlik dönemi ise 17 yaşında başlamakta ve 21 yaşına kadar devam
etmektedir. Bu dönemde ergenler problemleri karşılama ve onları çözümlemede daha
olgundurlar. Ergenler yaşları ilerledikçe aile, öğretmen ve diğer insanlarla daha az
problemli ilişkiler kurmaya başlamaktadırlar. Böylece ergen üzerindeki müdahaleler
azalmakta, bu durum da ergene bağımsızlık ve daha az çatışmalı bir yaşantı
sağlamaktadır (Temel ve Aksoy, 2010).
Ergenlik dönemini tanımlayan farklı kuramcıların her biri ergenlik dönemi
özelliklerini farklı açılardan ele almışlardır. Psikolojiye ergenlik dönemi kavramını
kazandıran Hall (1904) ergenliği “fırtına ve stres” dönemi olarak tanımlamıştır (Passer
ve Smith, 2007). Bu döneme zihinsel büyümeden cinsel olgunlaşmaya, cinsel kimlikten
de toplumsal kişiliğe varıncaya kadar geçen gelişim süreçlerine bakılarak fırtına dönemi
7
adı verilmektedir (Miller, 2008). Freud (1917) ergenliği; “ergenlik çatışmalarının
altında çocukluk cinselliğinin yeniden dirilmesi” olarak tanımlamaktadır (akt: Çelen,
2011). Freud, ergenlerin yaşamlarının gerilim ve çatışmayla dolu olduğunu, ergenlerin
de bu gerilimi azaltmak için çatışmalarını bilinçdışına attıklarını vurgulamaktadır
(Santrock, 2011). Erikson (1968)’a göre ergenlik, kimlik gelişimi açısından önemli bir
dönemdir. Bu dönem bireylerin kim oldukları, ne oldukları ve kim olabilecekleri
hakkında fikir edinmeye başladıkları bir dönemdir. Ergenlerin bu dönemdeki temel
görevi çocukluktan getirdikleri çeşitli özdeşimleri bütünleşmiş bir kimlikte bir araya
getirmektedir. Bu dönem, aynı zamanda toplumun bireye bir yol, kimlik, bir meslek
seçebilmesi için bir süre vermesi olarak da düşünülebilmektedir (Cloutier, 1982;
Kulaksızoğlu, 2014; Miller, 2008).
Havighurst (1972)’e göre ise ergenlikteki gelişim görevleri şu şekilde
sıralanmıştır:
1. Her iki cinsten akranlarla yeni ve olgun ilişkiler kurmak.
2. Erkek ya da kadın olarak toplumsal bir rol gerçekleştirmek.
3. Fiziksel özelliklerini kabul etmek ve etkili biçimde kullanmak.
4. Ebeveynlerinden ve diğer yetişkinlerden duygusal bağımsızlık kazanmak.
5. Evliliğe ve aile yaşamına hazırlanmak.
6. Mesleğe hazırlanmak.
7. Davranışlarını belirleyecek değer ve ahlak sistemi kazanmak.
8. Toplumsal sorumluluk bilinci kazanmak.
(Manning, 2002; Schoeppe, Haggard, ve Havighurst, 1953).
Havighurst (1972) tarafından ergenlikteki gelişim görevleri olarak tanımlanan bu
görevlerdeki başarı ya da başarısızlık yetişkinlikteki uyumu ve başarıyı belirlemektedir
(Manning, 2002; Schoeppe, Haggard, ve Havighurst, 1953).
Ergenlik döneminin en önemli gelişim görevi olan kimliğin parçalarından biri de
cinsel kimliktir. Biyolojik, sosyal ve psikolojik anlamda kişinin kadın ya da erkek
olarak kendini tanımlamasının, bu durumu kabulünün, bu kabul ve algı doğrultusundaki
cinsel yönelimlerinin ve davranışlarının cinsel kimlik gelişiminin önemli aşamaları
olduğu belirtilmektedir. Cinsel kimlik, fiziksel, psikolojik, zihinsel ve sosyal süreçlerin
etkileşimi ile gelişip olgunlaşmaktadır (Cinsel Eğitim Tedavi Araştırma Derneği, 2006).
Ergenler bu dönemde bilişsel olarak soyut kavramları daha fazla düşünmeye,
karmaşık problemler çözmeye, başkalarının bakış açılarını anlamaya başlamaktadır.
Piaget’nin bilişsel gelişim kuramına göre de ergenlik kişinin davranışlarında ve bilişsel
8
yeteneklerinde meydana gelen değişiklikler dönemidir. Bu dönemde somut işlemler
döneminden soyut düşünme dönemine geçilmektedir. Bu dönemde düşünce daha
mantıksal, soyut ve esnektir. Ergenler bu dönemde soyut fikirleri, geleceği ve çeşitli
olasılıkları göz önünde bulundurarak sorunlara farklı açılardan bakabilmekte, sorunların
nasıl daha büyük bir sosyal ilişki grubuyla ilişkili olduğunu görebilmektedirler. Bu
dönemde ergenler soyut işlem yapabilme becerisi kazanarak bilişsel yapılarını
tamamlamaktadırlar (Miller, 2008; Papalia, Olds ve Feldman, 2007).
Bu dönemde ergenler ahlaki ve etik bakımdan da daha yüksek sağduyuya sahip
olmaktadır. Ergenlik aynı zamanda bireyin ailesinin korumasından ayrılması,
başarısının arttırmak üzere bağımsızlık becerilerinin edinildiği bir dönemdir. Bu
dönemde ergenler bağımsız olma yolunda zorlu bir süreçten geçmeye başlamaktadırlar.
Ailesinden ayrı bir birey olma yolunda olan ergen, bu dönemde desteği genellikle
arkadaş gruplarında aramaya başlamaktadır (Gerrig, Zimbardo, 2014; Gül ve Güneş
2009).
Tüm bu süreçlerin yaşandığı bu dönemde ergenler henüz evlenme, aile kurma,
çocuk sahibi olma ve çocuk yetiştirme konusunda fiziksel, sosyal ve psikolojik
olgunluğa ulaşmamıştır (Onur, 1997).
Psiko-sosyal gelişmelerini tamamlamadan evlenen ergenler henüz kimlik
gelişimlerini de başarılı bir biçimde tamamlamamışlardır. Kimlik gelişimini
tamamlamadan evlenen bireyler kimlik oluşturabilmek için alternatifleri yeteri kadar
düşünmeden ilk rolleri ya da anne baba değerlerini kabul etmektedir. Bunun sonucu
olarak ergenin kendine özgü kimlik oluşturması güçleşebilmektedir (Lindzey,
Thompson ve Spring, 1988).
Ergenlik, kişinin ne tam bir çocuk olduğu ne de tam bir yetişkin olduğu,
çocuklukla ergenlik arasındaki ara dönemi kapsamaktadır. Bu nedenle ergenlik dönemi
ergenler için toplumsal sorumluluklara sahip olamadıkları fakat rollerinin farkına
varabildikleri bir ara evre olarak kabul edilmektedir (Cloutier, 1982). Ergenlikteki
gelişim bir bakıma yetişkinlik dönemine hazırlıktır. Ancak, kişi ergenlik döneminden
hemen sonra yetişkinlik dönemine geçmez (Onur, 1997). Ergenlik dönemi ile
yetişkinlik dönemini birbirine bağlayan, genellikle 18 ile 25 yaşlarını kapsayan
ergenlikten yetişkinliğe geçiş dönemine “Beliren Yetişkinlik” dönemi adı verilmektedir
(Arnett 2000; 2004a, 2004b).
9
2.2. Beliren Yetişkinlik
Psikolojik, sosyolojik ve antropolojik yaklaşımlar 18-29 yaş dönemi için
“ergenlik”, “gençlik”, “beliren yetişkinlik”, “yetişkinliğe geçiş” gibi çeşitli
kavramlardan söz etmektedir. Bu açıdan bakıldığında, ergenlik ve gençlik dönemlerinin
yaş aralığı konusunda kesin bir görüş birliği bulunmamaktadır.
Ergenlik ve gençlik kavramları farklı kurumlarca da farklı şekillerde
tanımlanmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığına göre gençlik; çocukluk döneminin sonu ile
toplumsal sorumluluk alma dönemi olarak belirtilen genç yetişkinlik arasında kalan 12-
24 yaşları arasındaki dönemi kapsamaktadır. UNESCO’nun tanımlamasına göre
gençlik; 15-25 yaşları arasında, Birleşmiş Milletler Örgütüne göre ise gençlik çağı, 12-
25 yaşları arasındaki dönemdir. Dünya Sağlık Örgütü ise 10-19 yaş grubunu “ergen”,
15-24 yaş grubu ise “genç” olarak tanımlanmaktadır. Ergenlik ve gençlik dönemlerine
ait yaşların kesişmesi nedeniyle de 10-24 yaş grubu “genç insanlar” olarak
değerlendirilmektedir (Cinsel Eğitim Tedavi Araştırma Derneği, 2006; Kulaksızoğlu,
2014).
Genç yetişkinlik tanımı daha çok bireylerin yetişkinliğe geçtiği durumlarda
kullanılmaktadır. Ancak, son yıllarda evlenme, anne-baba olma, eğitimini tamamlama
gibi yetişkinliğe geçiş aşamaları olarak tanımlanan süreçler yirmili yaşların sonuna
doğru ilerlemekte ve yetişkinlik rollerinin üstlenilmesi yaşı gecikmektedir. Bu
farklılıktan dolayı gelişim psikoloğu Jeffery Jensen Arnett (1994) tarafından 18-25 yaş
arasındaki ergenlikten yetişkinliğe geçiş dönemi “beliren yetişkinlik” dönemi olarak
tanımlanmıştır (Arnett, 1994; 2000; 2004a, 2004b).
Beliren yetişkinlik; ergenlik dönemi ile yetişkinlik dönemini birbirine bağlayan,
genellikle 18 ile 25 yaşlarını kapsayan, eğitimini tamamlama, evlenme, anne-baba olma
gibi yetişkin rollerinin daha ileri yaş dönemlerine ertelenmesine izin verilen kültürlerde
ve sanayileşmiş toplumlarda görülen gelişim dönemi olarak tanımlanmaktadır (Arnett,
2000; 2004a, 2004b).
Beliren yetişkinlik döneminde, çocukluğun bağımlılığı tamamen bırakılmamakla
birlikte, yetişkinliğin sorumluluğu da tümüyle kabul edilmemektedir. Beliren yetişkinler
içinde bulundukları yaş dönemi nedeniyle de kendilerini ergenlik ile yetişkinlik arasında
kalmış hissetmektedir. Bu dönemde, düşünme ve problem çözme yeteneği tamamen
gelişmekte bunun sonucunda da bireyler kendi kararlarını vermek ve yaşamlarını
yönetmek durumunda kalmaktadırlar (Arnett ve Tanner, 2009; Arnett, 2007b, 2007c).
10
Arnett (2004b) beliren yetişkinliğin beş temel özelliği olduğunu belirtmektedir.
Buna göre beliren yetişkinlik;
1. Bireylerin özellikle dünya görüşü, aşk ve iş alanlarında kimlik arayışı dönemidir.
2. Değişkenlik/istikrarsızlık dönemidir.
3. Bireylerin kendilerine odaklandıkları dönemdir.
4. Fırsatların ve olanakların çeşitli olduğu dönemdir.
5. Bireylerin ergenlik ve yetişkinlik arasında kalmışlık hissini en fazla hissettikleri
dönemdir.
Arnett (2007a)’e göre bu beş temel özellik evrensel olmayabilir ancak bu
dönemde en yaygın olarak görülen özelliklerdir.
Arnett (2000), beliren yetişkinler için en önemli görevlerden birinin kimliğin
keşfedilmesi olduğunu ileri sürmektedir. Bireyler bu dönemde aşk, iş ve dünya görüşü
gibi çeşitli konularda yaşamlarında temel değişikliklere neden olabilecek seçimlerde
bulunarak kimlik oluşturma sürecini sürdürmektedir. Bu dönemde bireyler “ben nasıl
bir insanım ve yaşamım boyunca nasıl bir insanla birlikte olabilirim?” gibi soruların
yanıtını aramaktadır. Özellikle, ergenlikten farklı olarak beliren yetişkinler ilişkilerinde
kendilerine en uygun eşi bulabilmek adına tercihlerini yapmaktadır. Bu dönemde
bireyler farklı işleri ve farklı eğitim seçeneklerini deneyerek sevebilecekleri ve doyum
sağlayabilecekleri bir iş bulmaya çalışmaktadır. Aynı zamanda, kendilerini tanımaya
çalışarak, hangi alanda daha başarılı olabileceklerini, ilgi ve yeteneklerini keşfederek
kendi kimliklerine uygun bir iş için temel hazırlamaktadır. Ayrıca, üniversite eğitimi ile
birlikte kendilerine uygun olan dünya görüşüne karar vermeye çalışmaktadır (Arnett
2000, 2004b).
Beliren yetişkinler, kimlik keşfi sürecinde kendilerine en uygun kararı
verebilmek adına değişkenlik yaşamakta, yaşamla ilgili planlarını sık sık gözden
geçirmektedir. Beliren yetişkinlik, bireylerin kendi yaşamlarına odaklandıkları ve birçok
kararı kendi başlarına verdikleri bir dönemdir. Bu dönem, bireylerin hayatlarına yön
verebilecek pek çok fırsatı ve olanağı barındırmaktadır. Beliren yetişkinler tüm bu
süreçler yaşanırken içinde bulundukları yaş nedeniyle kendilerini ergenlik ve yetişkinlik
arasında kalmış hissetmektedirler (Arnett 2000, 2004b).
Arnett (2004a) beliren yetişkinlik döneminin bireylerin bağımsız roller
sergilemesine izin verilen kültürlerde görüldüğünü belirtmektedir. Algılanan yetişkinlik
ölçütlerinin kültüre bağlı olarak farklılaştığı, bu dönemin gelişmiş ve gelişmekte olan
toplumlarda görüldüğü belirtilmektedir. Bu tür toplumlarda bireyler evlenme, anne-baba
11
olma gibi yetişkinliğe geçişi temsil eden rolleri erteleyerek otuzlu yaşlarına kadar eğitim
yaşamlarına devam etmektedir.
Beliren yetişkinlik konusunda yapılan çalışmalar gözden geçirildiğinde,
alanyazındaki çalışmaların genellikle bu dönemin varlığını, kimlik arayışı özelliğini,
Türkiye’de gözlenen bir kavram olup olmadığını, beliren yetişkinlik dönemini ergenlik
ve yetişkinlik dönemlerinden ayıran temel özelliklerin ortaya çıkarılması konularında
yoğunlaştığı görülmektedir. Aşağıda bu çalışmaların bir kısmına kısaca değinilmektedir.
Atak (2011)’ın 18-25 yaşlarını kapsayan beliren yetişkinliğin dönemlerinin olup
olmadığının araştırdığı çalışmasında, bireylerin “yalancı beliren yetişkinlik” (ortalama
19 yaş), “orta beliren yetişkinlik” (ortalama 20-24 yaş) ve “yetişkinimsi” (ortalama 25-
26 yaş) olmak üzere üç aşamadan geçerek yetişkinliğe ulaştıkları belirtilmektedir.
Yüzbaşı (2012)’nın çalışmasında, beliren yetişkinlik döneminin Türkiye’de
gözlenen bir olgu olduğu ancak bu oranın çalışan grup için daha düşük olduğu,
üniversite öğrencilerinin beliren yetişkinlik döneminin özelliklerini yaşamaya daha
yatkın olduğu belirtilmektedir. 18-25 yaş arasında tam zamanlı çalışan ve üniversite
eğitimi almamış, üniversitede okuyup çalışmayan ve üniversitede okuyan aynı zamanda
da yarı zamanlı çalışan bireylerle çalışılan araştırmada, üniversite öğrencilerinin beliren
yetişkinlik özelliklerini genellikle çalışan gençlerden daha fazla yaşadıkları, yarı
zamanlı çalışan üniversite öğrencilerinin ise beliren yetişkinlik döneminin özellikleri ve
yetişkinlik statüleri açısından zaman zaman çalışan grup ile üniversite öğrencileri
arasında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır.
Parmaksız (2008)’ın çalışmasında, beliren yetişkinlik döneminin araştırma,
değişkenlik, keşfetme, kendine odaklanma ve pek çok alanda özgürlük gibi
özelliklerinin 18–24 yaşlarındaki bireylerde görülmesi, 18–19 yaşlarındaki bireylerin
çoğunluğunun, 20–24 yaşlarındaki kişilerin ise büyük bir bölümünün kendini ergenlikle
yetişkinlik arasında geçiş döneminde hissettiğini belirtmesi, beliren yetişkinlik
döneminin Türkiye’de yaşandığını göstermiştir. Söz konusu çalışmada, çocuk sahibi
olan, evli olan ve tam zamanlı bir işte çalışan bireylerin beliren yetişkinlik dönemini
yaşama olasılığının daha az olduğu belirtilmektedir.
Atak (2005)’ın çalışmasında da, Türkiye’de beliren yetişkinlik döneminin hem
kadınlarda, hem de erkeklerde ortalama 19-26 yaşlarında yaşandığı ve beliren
yetişkinlik döneminin ortaya çıkması ile evlenme, anne baba olma, eğitimi tamamlama,
tam zamanlı ve kalıcı bir işte çalışma arasında anlamlı bir ilişki olduğu bulunmuştur.
Ayrıca, yetişkinlikle ilgili kişisel tanımlamalar ve yaş düzeyleri arasında anlamlı bir
12
ilişki bulunduğu, 15-18 yaş grubu bireylerin büyük çoğunluğunun yetişkinliğe henüz
ulaşmadıklarını, 19-26 yaşlarındaki bireylerin çoğunluğunun ve 27-34 yaş grubunun
yüksek bir bölümünün kendini ergenlikle yetişkinlik arasında geçiş döneminde
hissettiklerini ifade ettikleri belirtilmektedir. Cinsiyet, medeni durum, eğitim durumu,
anne-baba olma durumu ve iş durumu ile yetişkinliğe ulaşmayla ilgili kişisel tanımlama
arasında da anlamlı ilişki olduğu, kadınların, bekârların, çalışmayanların, anne-baba
olmayanların ve eğitimine devam edenlerin, kendilerini daha çok geçiş döneminde
hissettikleri sonucuna ulaşılmıştır.
Macek, Bejcek ve Vanickova (2007)’nın çalışmasında da kimlik keşfinin beliren
yetişkinlik döneminde yoğunluk kazandığı, 17 ve 27 yaşları arasında evli olan ve anne
baba olan bireylerin kendilerini beliren yetişkin olarak hissetmediği, kendilerini daha
çok yetişkin olarak tanımladıkları belirtilmektedir. Bu bulguya ek olarak, ekonomik
açıdan aileye bağımlı olma ile kendini beliren yetişkin olarak değerlendirme arasında da
güçlü bir ilişki bulunmuştur.
Benson ve Furstenberg (2006)’ın çalışmasında, sosyoekonomik açıdan
dezavantajlı, kendi başlarına yaşayan ve çocuk sahibi olan bireylerin yaşıtlarına göre
daha yüksek oranda kendilerini yetişkin olarak hissettikleri belirtilmektedir.
Johnson, Berg ve Sirotzki (2006)’nin çalışmasında da, 18-28 yaşında olan ve
aileleri ile yaşamayan, tam zamanlı çalışan, evli ve ebeveyn olan bireylerin kendilerini
yetişkin olarak hissettikleri sonucuna ulaşılmıştır.
Morsünbül (2013a) ergenlik dönemindeki lise öğrencilerinin, beliren yetişkinlik
dönemindeki üniversite öğrencilerinin ve öğrenci olmayan bireylerin kendilerini
yetişkin olarak değerlendirip değerlendirmediklerini, beliren yetişkinlik döneminin
öğrenci olmayan bireylerde de görülüp görülmediğini araştırmıştır. Çalışmada, lise
öğrencilerinin kendilerini yetişkin statüsünde görmedikleri, üniversite öğrencilerinin
kendilerini hem yetişkin hem de yetişkin olmadıkları yönünde değerlendirdikleri,
liseden sonra üniversite eğitimine devam etmeyen bireylerde ise beliren yetişkinlik
dönemine ilişkin özelliklerin görülmediği, eğitim hayatına devam ediyor olmanın
bireylerin kendilerini yetişkin olarak değerlendirmelerinde etkili olduğu belirlenmiştir.
Yapılan araştırmalar Türkiye’de beliren yetişkinliğin gözlenen bir olgu olduğunu
ortaya koymuştur. Ancak, beliren yetişkinlik döneminin yaşanabilmesi için eğitimi
tamamlama, çalışma, evlenme ve çocuk sahibi olma yaşının yirmili yaşların sonuna
doğru ilerlemiş olması gerekmektedir (Arnett, 2000). Evlenmiş, anne-baba olmuş,
13
okuldan ayrılmak ve çalışmak zorunda kalan bireylerin beliren yetişkinliğin kimlik
gelişimi için gerekli arayışlarını çok fazla gerçekleştiremedikleri belirtilmektedir.
2.3. Kimlik Kavramı
Kimlik, bireyin kendini (özünü) duyumsamasıdır. Kimlik, bir kişinin kim
olduğu, benlik anlayışının bir sentezi ve bütünleşmesini temsil eder (Çelen, 2011, s:87;
Santrock, 2011, s:140).
Kimlik farklı kuramlarca farklı şekillerde tanımlanmış olmasına karşın genel
olarak “ben kimim?” sorusuna verilen yanıt olarak tanımlanmaktadır.
Erikson (1968, s:17) kimliği, “bireysel eşsizliğin bilinçli duygusu”,
“deneyimlerin devamı için bilinçsizce çaba”, “grubun düşünceleri ile bütünleşme hissi”
olarak tanımlamıştır. Erikson kimlik kavramını açıklarken hem duygulardan hem de
psikolojik süreçlerden bahsetmektedir.
Marcia (1989) kimliği “dürtülerin, inançların, yeteneklerin ve bireysel tarihin
dinamik örgütlenmesinden oluşan öz yapı” olarak tanımlamaktadır.
Kroger ise kimliği “içsel bir kendilik yapılanması” olarak tanımlamaktadır
(Kroger, 2007).
Kimlik birçok pafrçadan oluşan kendini betimlemedir ve bireyin farklı alanlarda
kendini tanımlama sürecini içermektedir. Kimliği oluşturan parçalardan, mesleki/kariyer
kimliği, kişinin izlemek istediği kariyer ve çalışma yolunu; siyasal kimlik, kişinin
muhafazakâr mı, özgürlükçü mü yoksa orta yol bulucu mu olduğunu; dini kimlik,
kişinin dini inancını; ilişki kimliği, kişinin bekâr, evli, boşanmış, vs. oluşunu
tanımlamaktadır. Bu parçalardan, başarı-entelektüel kimlik, kişinin başarmaya ne
ölçüde güdülendiği ve ne derecede entelektüel olduğunu; cinsel kimlik, bireyin
biyolojik olarak kendini tanımlamasını; kültürel/etnik kimlik, kişinin dünya ya da
ülkenin hangi bölümünden olduğu ve kendini kültürel mirası ile ne kadar tanımladığını;
ilgiler, kişinin, spor, müzik, hobiler vs. gibi yapmaktan hoşlandıklarını; kişilik, içe
dönük ya da dışa dönük, endişeli ya da sakin, dost ya da düşman vs. oluşu gibi kişilik
özelliklerini; fiziksel kimlik ise bireyin vücut görüntüsünü içermektedir (Santrock,
2007, s.383).
Kimlik konusunda çeşitli kuramlar bulunmakta olup bu çalışmada kimlik ile
ilgili Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramı (1963), Marcia’nın Kimlik Statüleri
Modeli (1966) ve Luyckx, Goossens, Soenens, Beyers, Vansteenkiste’nin Beş Boyutlu
Kimlik Biçimlenmesi Modeli (2008) kuramlarına yer yerilmiştir.
14
2.3.1. Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramı
Kimlik kavramı Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramı içinde incelenmiştir ve
Erikson (1968, s:17) kimliği, “bireysel eşsizliğin bilinçli duygusu”, “deneyimlerin
devamı için bilinçsizce çaba”, “grubun düşünceleri ile bütünleşme hissi” olarak
tanımlamıştır.
Erikson’a göre bireyin kimlik gelişimi, biyolojik süreç, çevre ve ego sürecinin
etkileşimi ürünüdür. Biyolojik süreç, bireylerin yaşam dönemlerindeki biyolojik
değişiklikleri kapsar. Çevresel süreç, bireyleri yaşantıları süresince etkileyen çevresel
değişkenlerdir. Ego süreci ise hem biyolojik ve hem de çevresel süreçlerin etkileşimini
sağlamaktadır (Çelen, 2011, s.89).
Kimlik hem kişiyi hem de kişinin kendi toplumunu anlayış ve kabul edişidir.
Yaşam boyunca “ben kimim?” sorusunu sorar ve her evrede farklı bir yanıt oluşturur.
Erikson’un kuramına göre her bir evrede çözülmesi gereken çatışmalar vardır ancak
kaygı ergenlik döneminde doruk noktasına ulaşmaktadır. Ergenlerin bu dönemde temel
görevi de çocukluktan getirdikleri çeşitli özdeşimleri, yeni gereksinimleri, becerileri ve
hedefleri için daha tümlenmiş bir kimlikte bir araya getirmektir (Cloutier, 1982; Miller,
2008).
15
Erikson psikososyal gelişim kuramında bireylerin gelişimleri süresince geçirdiği
sekiz evreden söz etmektedir (Erikson, 1963). Bu evrelere karşılık gelen kimlik
duyguları aşağıdaki gibi belirlenmiştir (Şekil 1).
Yaş Dönemleri
Psikososyal Gelişim
Evresi
Kimlik Duygusu
Bebeklik
Temel Güven-Güvensizlik
“Ben bana verilenim”
İlk Çocukluk
Özerklik-Utanç-Kuşku
“Ben oluşturduğum
şeyim”
Oyun Çağı
Girişimcilik-Suçluluk
“Ben olacağımı hayal
ettiğim şeyim”
Okul Çağı
Çalışkanlık-Aşağılık
Duygusu
“Ben öğrenebildiklerim
tümüyüm”
Ergenlik
Kimlik Duygusu-Rol
Karışıklığı
“Ben kimim”
Genç Yetişkinlik
Yakınlık-Yalıtılmışlık
“Biz sevebildiklerimizin
tümüyüz”
Yetişkinlik
Üretkenlik-Durgunluk
“Ben ürettiğim şeyim”
Yaşlılık
Ego bütünlüğü-
Umutsuzluk
“Ben geride
bırakabildiklerimim”
(Kaynak: Erikson,1963, s.273).
Şekil 1. Erikson’un Psikososyal Gelişim Evreleri ve Bunlara Karşılık Gelen Kimlik
Duygusu
Güven, özerklik, girişkenlik ve çalışkanlık, hepsi çocuğun kimliğine katkıda
bulunmaktadır. Çocuğun kimlik duygusu her evrenin sonunda yeni bir düzeyde yeniden
gelişmekte ve bir evreden diğerine geçişte kimliğin ilk biçimleri sonrakileri
etkilemektedir (Miller, 2008).
Erikson’un psikososyal gelişim kuramının her evresinde çözülmesi gereken
çatışmalardan söz edilmektedir. “Kimlik duygusuna karşı kimlik karmasaşı”na karşılık
gelen 5.evrede, kişi rol karışıklığından ya da kimlik kargaşasından kaçınarak kimlik
oluşturma uğraşı içerisinde “Ben kimim? Nereden geliyorum? İleride nasıl biri olmak
istiyorum?” gibi sorulara yanıt aramaya ve kimlik duygusu oluşturmaya çalışmaktadır.
16
Erikson’a göre kimlik ergenlik döneminde kazanılması gereken temel özelliktir ancak
kimlik gelişimi ergenlik dönemi ile başlayıp ergenlik dönemi ile biten bir süreç değildir.
Kimlik tüm yaşam boyunca gelişir ve değişir (Erikson, 1968).
Erikson, ergenlik döneminin en önemli krizinin farklı roller sonucunda ortaya
çıkan karışıklık içerisinde bireyin gerçek kimliğini keşfetmesi olduğuna inanmaktadır.
Erikson’a göre krizin üstesinden gelmek bireyin tutarlı bir öz duygusu geliştirmesini
sağlamaktadır. Kişi tutarlı bir öz duygusu geliştirmeyi başaramadığında ise bu süreç
sabit bir özü olmayan öz-imaj ile sonuçlanabilmektedir (Gerrig ve Zimbardo, 2014).
Genç yetişkinlikte ise gelişim sıklıkla yakınlık ve bağlanma ile bağımsızlık ve
özgürlük duygu ve gereksinimleri arasında dengenin kurulmasını içermektedir.
Erikson’un 6.evresine denk gelen genç yetişkinlikte yakınlık, bireyin kendisini bir
başkasında kaybederek kendini bulma süreci biçiminde tanımlanmakta ve bu sürecin
birine adanmayı gerektirdiği belirtilmektedir. Genç yetişkinler, bu dönemde karşı
cinsiyetle önemli ilişkiler kursalar da aynı cinsiyetten kişilerle arkadaşlıkları, kendi
samimi duygu ve düşünceleri de bu evreyi belirlemektedir. Bireyler bu dönemde kimlik
kazanmaya çalışırken bağımlılıklarından kurtulma çabası içinde, başkalarıyla yakın
ilişkiler geliştirmeye ve arkadaşlarıyla bağlılıklarını devam ettirmeye çalışırlar. Bu
ilişkiler kişinin kendi kimliğini geliştirerek kişilik gelişimini daha ileri düzeye
götürmektedir. Birey bu dönemde yakın ilişkiler geliştiremediği zaman yalıtılmışlık
duygusu yaşamaktadır (Santrock, 2007; Miller, 2008).
Erikson’un kuramında her psiko-sosyal evre yaşam süresinin bir yaşını ya da
aşamasını belirtmektedir. Kişi, bir önceki evreleri başarılı bir şekilde çözemediğinde,
kimlik krizi dağınık kimlik, ipotekli kimlik ya da ters kimlik ile sonuçlanabilir (Kroger,
2007; Erikson, 1968):
Dağınık kimlik: Ergenin kimlik arayışı sürecinde toplum tarafından engellerle
karşılaşması sonucu ortaya çıkmaktadır. Dağınık kimlik aşırı benlik bilinci, işte ve
başarı ilişkili etkinliklerdeki sorunlar, başkaları ile yakın ilişki kurmaktaki zorluklar ve
cinsellikle aşırı ilgili olmak şeklinde kendini göstermektedir (Kroger, 2007; Erikson,
1968).
İpotekli kimlik: Bu kimliğe sahip olan kişiler birçok seçeneği düşünmek yerine,
bir role zamanından önce karar vermektedirler. Bu kişiler kimlik duygusu oluşumuna
öncelik veren keşfetme ya da deneme sürecini istekli ya da isteksiz olarak
atlamaktadırlar (Kroger, 2007; Erikson, 1968; Steinberg, 2005).
17
Ters kimlik: Ergenler kimlik bunalımı sonucu, toplumun kendilerinden beklediği
rollerin karşıtı olan rolleri ve idealleri benimseyebilmektedir. Ters kimlik, anne-babalar
ve toplum tarafından ergenlerden beklenen rollerin tam tersinin seçilmesi şeklinde
görülebilmektedir (Kroger, 2007; Erikson, 1968).
Marcia (1966) Erikson’un ego kimliği kavramını ölçülebilir ve gözlenebilir bir
niteliğe ulaştırmak amacıyla kimlik statüleri kuramını ortaya koymuştur. Kimlik
konusundaki araştırmalarda en yaygın kullanılan yaklaşım Marcia’nın kimlik statüleri
modelidir.
2.3.2. Marcia’nın Kimlik Statüleri Yaklaşımı
Kimlik gelişimi ile ilgili Erikson’un kuramını temel alan Marcia (2002) kimliği,
“tutum” “duyu” ve “çözüm” kavramlarıyla açıklamakta ve “kimliği bireyin
yeteneklerinin, inançlarının, güdülerinin ve bireysel tarihinin dinamik örgütlenmesi”
olarak tanımlamaktadır.
Marcia, kimliği tanımlarken seçeneklerin araştırılması ve bağlanma kavramlarını
kullanmaktadır. Seçeneklerin araştırılması; ergenin alternatifler arasından seçim
yapmakta olduğu kimlik gelişim sürecini tanımlarken, bağlanma; bireyin ne yapacağına
ilişkin kişisel kararını tanımlamaktadır (Santrock, 2011).
Marcia, seçeneklerin araştırılması ve bağlanma kavramlarını temel alarak
başarılı, askıya alınmış, ipotekli ve dağınık kimlik statüleri olmak üzere dört kimlik
statüsü tanımlamıştır (Marcia, 1966, 1993, 2002).
Kimlik statülerinin konumu seçeneklerin araştırılması ve bağlanma ölçütüne
göre Şekil 2’de gösterilmiştir.
Kimlik Statüleri
Boyut Başarılı Askıya
Alınmış
İpotekli Dağınık
Seçeneklerin
Araştırılması Var Var Yok Var/Yok
Bağlanma Var Yok Var Yok
(Kaynak: Marcia, 1993, s.11).
Şekil 2. Seçeneklerin Araştırılması ve Bağlanma Ölçütüne Göre Kimlik Statülerinin
Konumu
18
Başarılı kimlik statüsünde yer alan bireyler, alternatifleri etkin olarak araştırarak
bağlanmalar oluşturmaktadırlar. Bu statüdeki bireyler, seçeneklerin araştırıldığı dönemi
geçmiş, belirli yönelimleri gerçekleştirmişlerdir. Bu kişiler kimlik krizini atlatmışlar ve
kimliğe karşı rol karmaşasını başarılı bir şekilde çözümlemişlerdir.
Başarılı kimlik statüsündeki bireylerin kendileri ile uyum içinde oldukları, kendi
kapasitelerini, sınırlılıklarını ve düşüncelerini kabul ettikleri, bu kişilerin kendileri ile
barışık, stresle baş edebilme güçleri ve benlik saygıları yüksek kişiler oldukları
belirtilmektedir (Marcia, 1966, 2002).
Askıya alınmış (moratoryum) kimlik statüsünde yer alan bireyler, olası
seçenekleri etkin olarak araştırmakta ancak belirgin bağlanmalarda bulunmamaktadır.
Askıya alınmış kimlik başarılı kimlik için ön koşuldur. Bu süreçte ergenler kimlik
krizinin tam ortasındadırlar, sürekli yeni rolleri denemektedirler. Ayrıca, bu statüdeki
ergenler kimlik krizi sürerken önemli kararlar vermeyi reddederek bağlanmadan
kaçınmaktadırlar (Marcia, 1966, 2002).
İpotekli kimlik statüsünde yer alan bireyler araştırma sürecini yaşamadan
belirgin bağlanmalarda bulunmaktadır. Bu statüdeki bireyler kimliklerini anne, baba,
akraba, ya da çevrelerindeki önemli kişilerin beklentilerine göre oluşturmaktadırlar
(Marcia, 1966, 2002; Santrock, 2011).
Dağınık kimlik statüsünde yer alan bireyler ise geçici araştırmalarda bulunmakta
ancak herhangi bir bağlanma oluşturmamaktadır. Bu kimlik statüsündeki bireyler, farklı
seçenekleri araştırsalar da henüz yaşamlarında belirli bir yönelim oluşturamamışlardır.
Bu statüdeki ergenler hem mesleki ve ideolojik seçeneklerde kararsızlık yaşarken hem
de meselelere çok az ilgi gösterirler (Marcia, 1966, 2002; Santrock 2011).
Marcia’nın (1994) kimlik statüleri yaklaşımına göre başarılı ve askıya alınmış
kimlik statüleri üst; ipotekli ve dağınık kimlik statüleri ise alt kimlik statüleri olarak
tanımlanmıştır.
Ergenlik ve beliren yetişkinlik dönemi kimlik kazanılması açısından önemli bir
dönemdir. Ancak, ergenlik ve beliren yetişkinlikte kimlik gelişiminin tamamlanması
kimliğin yaşamın geri kalanında istikrarlı olacağı anlamına gelmeyebilir. Olumlu kimlik
geliştiren birçok birey “MAMA” döngüsü denen bir döngüyü izleyerek kimlik statüleri
moratoryumdan (moratorium), başarılı kimlik statüsüne (achievement), buradan tekrar
moratoryuma (moratorium) buradan da yine başarılı kimlik kazanımına (achievement)
dönüşebilir. Bu döngüler bu şekilde yaşam boyu tekrar edebilir (Marcia, 1994).
19
Kimlik farklı alanlarda da değişkenlik gösterebilir. Örneğin; aile ilişkilerinde
ipotekli kimlik statüsüne sahip olan bir kişi kariyer alanında başarılı kimlik statüsü
özellikleri gösterebilir. Kişinin yaşadığı olaylarda kimlik statülerini etkileyebilir ve kişi
yaşadığı bir olaydan sonra ipotekli kimlikten başarılı kimliğe geçiş gösterebileceği gibi
aynı şekilde başarılı kimlikten moratoryum kimlik statüsüne de geçiş gösterebilir
(Çelen, 2009).
Luyckx, Goossens, Soenens, Beyers, Vansteenkiste (2008) ise Marcia modelinin
daha genişletilmiş ve süreç boyutu zenginleştirilmiş bir biçimi olan Beş Boyutlu Kimlik
Süreci Modelini önermişlerdir.
2.3.3. Beş Boyutlu Kimlik Biçimlenmesi Modeli
Luyckx, Goossens, Soenens, Beyers, Vansteenkiste (2008a, 2008b) tarafından
ortaya konulan Kimlik Gelişiminin Boyutları Ölçeği ise hem kimlik gelişim süreçlerini
hem de kimlik statülerini birlikte göstermektedir. Kimlik Gelişiminin Boyutları Ölçeği,
kimlik gelişim süreçlerini ve statüleri birlikte göstermesi, uygulanmasının kısa ve
puanlanmasının güvenilir olması nedeniyle araştırmalarda tercih edilmektedir.
Luyckx ve arkadaşları (2005) ilk olarak kimlik statülerini dört boyut (içsel
yatırımda bulunma, içsel yatırımla özdeşleşme, seçeneklerin derinlemesine araştırılması,
seçeneklerin genişlemesine araştırılması) olarak belirlerken daha sonraki çalışmalarında
(Luyckx ve ark., 2008a, 2008b) boyut sayısını beşe (içsel yatırımda bulunma, içsel
yatırımla özdeşleşme, seçeneklerin derinlemesine araştırılması, seçeneklerin
genişlemesine araştırılması, seçeneklerin saplantılı araştırılması) çıkarmışlardır.
Bu modelde, Marcia’nın kimlik statülerini belirlemek için kullandığı
seçeneklerin araştırılması üç (seçeneklerin genişlemesine araştırılması, seçeneklerin
derinlemesine araştırılması ve seçeneklerin saplantılı araştırılması); içsel yatırım süreci
ise (içsel yatırım yapma ve içsel yatırımla özdeşleşme) iki olmak üzere toplam beş alt
boyuta ayrılmıştır. Tek tek baktığımızda (Luyckx ve ark., 2008a, 2008b);
1. İçsel yatırımda bulunma, bireylerin kimlik ile ilgili konular hakkında karar
verme derecesini göstermektedir.
2. İçsel yatırımla özdeşleşme, bireylerin içsel yatırımlarını değerlendirdikten
sonra bu duyguları ile özdeşleşme ve içsel yatırımlarının kendilerine uygun olup
olmadığı konusundaki duygularının derecesini göstermektedir.
3. Seçeneklerin genişlemesine araştırılması, bireylerin içsel yatırımda
bulunmadan önce farklı kimlik alanları ile ilgili seçenekleri araştırma sürecidir.
20
4. Seçeneklerin derinlemesine araştırılması, bireylerin içsel yatırımlarının
kendilerine uygun olup olmadığını derinlemesine araştırmasıdır.
5. Seçeneklerin saplantılı araştırılması, bireylerin içsel yatırımlara ulaşmasını
zorlaştıracak olan seçeneklerin araştırılması sürecine saplanma derecesini
göstermektedir.
Beş boyut arasındaki ilişkiye süreç açısından bakıldığında, bireyler öncelikle
kimlik alanları ile ilgili seçenekleri genişlemesine araştırır. Araştırma süreci sonunda
kendisi için uygun olan seçenekleri düşünerek içsel yatırımda bulunur. Sonraki süreçte
var olan içsel yatırımlar hakkında tekrar düşünmeye başlayarak seçenekleri
derinlemesine araştırma süreci içerisine girer. Derinlemesine araştırma süreci
sonrasında sahip olduğu içsel yatırımların kendisi için uygun olduğunu düşünür ve bu
içsel yatırımlar “beni tanımlıyor”, “benim iyilik halimi sağlıyor” derse içsel yatırımları
ile özdeşim kurar. Aksi olması durumunda ya tekrardan seçeneklerin derinlemesine
araştırılması sürecine ya da en başa dönerek seçeneklerin genişlemesine araştırılması
sürecine girer. Seçeneklerin saplantılı araştırılması ise bu süreç içerisinde içsel yatırım
yapmayı ya engeller ya da geciktirir (Morsünbül ve Çok, 2013, s:283).
Luyckx ve arkadaşları (2008a, 2008b) beş kimlik boyutunu kullanarak başarılı,
ipotekli, askıya alınmış, dağınık, kaygısız/tasasız dağınık ve farklılaşmamış olmak üzere
altı kimlik statüsü önermişlerdir. Bu kimlik statüleri Şekil 3’de gösterilmektedir.
21
Kimlik Statüleri
Boyut Başarılı İpotekli Askıya
Alınmış
Kaygısız
Dağınık Dağınık Farklılaşmamış
İçsel Yatırım
Yapma Yüksek Yüksek
Ortalamadan
Düşük Düşük Düşük
Ortalamadan
Düşük
İçsel
Yatırımla
Özdeşleşme
Yüksek Yüksek Ortalamadan
Düşük Düşük Düşük
Ortalamadan
Düşük
Seçeneklerin
Genişlemesine
Araştırılması
Yüksek Düşük Yüksek Ortalamadan
Düşük
Ortalamadan
Düşük
Ortalamadan
Düşük
Seçeneklerin
Derinlemesine
Araştırılması
Yüksek Düşük Ortalamanın
Üstünde
Ortalamadan
Düşük
Ortalamadan
Düşük
Ortalamadan
Düşük
Seçeneklerin
Saplantılı
Araştırılması
Düşük Düşük Yüksek Ortalamadan
Düşük Yüksek
Ortalamadan
Düşük
(Luyckx ve ark., 2008a s.64).
Şekil 3. Luyckx ve Arkadaşlarının Kimlik Statüleri Modeli
Şekil 3’te de görüldüğü üzere Marcia’nın dört kimlik statüsüne “kaygısız
dağınık” ve “farklılaşmamış” olmak üzere iki kimlik statüsü daha eklenmiştir.
Kaygısız dağınık kimlik statüsünde yer alan bireylerin daha fazla olumsuz
özellikler gösterdikleri, olumlu duygularının düşük, içe yönelim ve dışa yönelim
davranış sorunlarının yüksek olduğu, memnuniyet düzeylerinin ise düşük olduğu
belirtilmektedir (Crocetti, Luyckx, Scrignaro ve Simona, 2011).
Farklılaşmamış kimlik statüsünde yer alan bireylerin ise bir ara profil göstermek
eğiliminde oldukları, kimlik statülerinden herhangi birinde yer almadıkları, bireylerin
tüm kimlik statüsünden aldıkları puanların ortalamaya yakın olduğu belirtilmektedir
(Crocetti ve ark., 2011).
Beş Boyutlu Kimlik Süreci Modeli ile kimlik biçimlenmesindeki süreçler
ayrıntılı olarak incelendiğinde bireylerin kimlik statüleri ile ilgili daha ayrıntılı bilgi
sağlanmaktadır (Luyckx 2008a, 2008b).
22
Kimlik ile ilgili olarak alanyazında yapılan çalışmaların bazıları aşağıda gözden
geçirilmektedir.
2.3.4. Kimlik ile İlgili Çalışmalar:
Bu bölümde Kimlik ile ilgili Türkiye’de ve yurtdışında yapılmış çalışmalara yer
verilmiştir.
2.3.4.1. Türkiye’de Yapılmış Araştırmalar
Varan (1990) cinsiyet, yaş ve sosyal-çevrenin kimlik statüleri üzerindeki etkisini
incelemiştir. Çalışmada, liseli öğrencilerin çoğunluğunun kararsız kimliğe sahip olduğu,
başarılı kimlik statüsünün kararsız kimlik statüsünden sonra en çok rastlanan ikinci
kimlik statüsü olduğu, başarılı kimliği kargaşalı ve erken bağlanmış kimlik statülerinin
izlediği, kimlik statülerinin cinsiyete göre ise farklılık göstermediği belirlenmiştir.
Araştırmada, yaş ile birlikte kimlik statüleri arasında geçişlerin olduğu, yaşın artması ile
birlikte olumsuz kimlik statülerine (erken bağlanmış ve kargaşalı) sahip olan kişi
sayısında azalma, olumlu kimlik statülerine (başarılı ve kararsız) sahip olan kişi
sayısında artış olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, çalışmada sosyal çevrenin kimlik
statüleri üzerinde anlamlı etkisi olduğu, olumlu kimlik statülerinin yüksek sosyo-
ekonomik düzeyden gelen, çeşitli imkânlara ve alternatiflere sahip olan gençler arasında
daha sık gözlemlendiği sonucuna ulaşılmıştır.
Köker (1997) kimlik duygusunun kazanılması açısından ergen, genç yetişkin ve
yetişkinleri yaş, cinsiyet, öğrenim görülen okul ve meslek açısından karşılaştırmıştır.
Çalışmada, kimlik duygusu puanlarında yaş grupları açısından anlamlı farklılık
gözlendiği, 17-21 yaş grubundaki ergenlerin kimlik duygusu puanlarının, diğer iki
gruptan anlamlı düzeyde düşük olduğu, kimlik duygusunun yaşa bağlı geliştiği
belirlenmiştir. Ancak, cinsiyet, okul ve meslek türü açısından kimlik duygusuna ilişkin
karşılaştırmalarda anlamlı bir farklılık bulunmadığı belirlenmiştir.
Süslü (2002) kimlik duygusu kazanımının, çalışan ve öğrenci ergenlerde yaşa ve
cinsiyete göre farklılık gösterip göstermediğini incelemiştir. Çalışmada, kimlik duygusu
kazanımı açısından hem yaş grupları (15-16, 17-18) arasında hem de cinsiyet açısından
bir farklılığın olmadığı, ancak öğrenci ergenlerin kimlik duygusu puanlarının çalışan
ergenlerden daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
Uzman (2002)’ın üniversite öğrencilerinin arkadaşlarından ve ailelerinden
algıladıkları sosyal destek düzeylerine (düşük, orta ve yüksek) göre kimlik statülerini
23
incelemiştir. Çalışmada, kimlik statülerinin aileden ve arkadaşlardan algılanan sosyal
destekten etkilendiği görülmüştür. Başarılı ve bağımlı kimlik statüsündeki kişilerin
ailelerini yüksek düzeyde destekleyici olarak algıladıkları, kimlik arayışı statüsündeki
bireylerin ise ailelerini daha az destekleyici olarak algıladıkları tespit edilmiştir. Kimlik
statülerinin, algılanan arkadaş desteği ve sosyal destek açısından incelenmesi sonucu,
arkadaşlarından düşük düzeyde sosyal destek algılayanların, kimlik arayışı, bağımlı
kimlik ve kimlik kargaşası, arkadaşlarından yüksek düzeyde sosyal destek
algılayanların ise başarılı kimlik statüsü puanlarının yüksek olduğu belirlenmiştir.
Aile ortamının da ergenin kimlik gelişimi üzerinde önemli etkisi bulunmaktadır.
Aile ortamının ergenin kimlik gelişimindeki etkisi Gündoğdu ve Zeren (2004)’in
korunma ve bakım altında bulunan ve yetiştirme yurdunda kalan ergenler ile ailelerinin
yanında kalmakta olan ergenlerin kimlik gelişim düzeylerinin karşılaştırıldığı
çalışmasında ele alınmıştır. Araştırmada, başarılı kimlik statüsü puanlarının yetiştirme
yurdunda ya da ailesinin yanında kalma durumuna göre değiştiği, yetiştirme yurdunda
kalan ergenlerin başarılı kimlik statüsü puanlarının, aileleri ile yaşamakta olan
ergenlerden daha düşük olduğu belirlenmiştir. Çalışmada, yetiştirme yurdunda kalan
ergenlerin kimlik arayışı ve kimlik kargaşası puanlarının ise ailesinin yanında kalan
ergenlerden daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Çakır ve Aydın (2005) kimlik statülerini algılanan aile tutumları ve cinsiyet
açısından karşılaştırmıştır. Çalışmada, kız öğrencilerin başarılı kimlik statüsü
puanlarının, erkek öğrencilerin ise ipotekli kimlik statüsü puanlarının yüksek olduğu
sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca araştırmada, otoriter ebeveyne sahip ergenlerin ipotekli
kimlik statüsü puanlarının, ihmalkâr ailelere sahip ergenlerden daha yüksek olduğu,
aşırı hoşgörülü ebeveyne sahip ergenlerin ipotekli kimlik statüsü puanlarının ise
ihmalkâr ailelere sahip ergenlerden daha yüksek olduğu sonucuna varılmıştır.
Türkbay, Özcan, Doruk ve Sekmen (2005)’in kimlik duygusu gelişimini cinsiyet
ve psikiyatrik belirtiler açısından inceledikleri çalışmasında, kız ergenlerin erkeklere
göre kimlik bocalaması, kimlik duygusu ve aşamalı kimlik oluşumunda daha fazla
sorunlar yaşadıkları belirlenmiştir. Ayrıca, kızların erkeklere göre anlamlı derecede
daha yüksek psikiyatrik belirti sıklığına sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Morsünbül (2005) kimlik statülerinin ve bağlanma stillerinin cinsiyete, lisede ya
da üniversitede öğrenci olma durumuna göre farklılaşıp farklılaşmadığını incelemiştir.
Çalışmada, kimlik statülerinin bağlanma stillerine göre farklılaştığı, ancak bu farklılığın
sadece askıya alınmış kimlik statüsünde olduğu belirlenmiştir. Hem saplantılı bağlanma
24
stiline sahip kişilerin ve hem de kayıtsız bağlanma stiline sahip kişilerin askıya alınmış
kimlik statüsünden daha yüksek puanlar aldığı belirlenmiştir. Kimlik statülerine cinsiyet
açısından bakıldığında, başarılı ve dağınık kimlik statüleri boyutunda kızlarla erkekler
arasında farklılıklar olduğu, kızların başarılı kimlik statüsü puanlarının erkeklerden,
erkeklerin dağınık kimlik statüsü puanlarının ise kızlardan yüksek olduğu belirlenmiştir.
İpotekli ve askıya alınmış kimlik statüsü puanlarında ise kızlarla erkekler arasında
herhangi bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Çalışmada, kimlik statüleri
öğrencilerin lisede ya da üniversitede olma durumuna göre karşılaştırıldığında, lise
eğitimine devam eden öğrencilerin ipotekli ve dağınık kimlik statüsü puanlarının
üniversite öğrencilerinden yüksek olduğu, başarılı ve askıya alınmış kimlik statüsü
boyutlarının ise lisede ya da üniversitede öğrenci olma durumuna göre farklılaşmadığı
sonucuna ulaşılmıştır.
Pala (2007)’nın madde bağımlısı ve madde bağımlısı olmayan ergenlerin kimlik
statüleri ve algılanan anne-baba kabul/redleri arasındaki ilişkiyi karşılaştırdığı
araştırmasında, madde bağımlısı ergenlerin başarılı kimlik statüsü puanlarının madde
bağımlısı olmayan ergenlerden düşük olduğu, kargaşalı kimlik statüsü puanlarının ise
daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Anne-babaları ile yakın ve sıcak iletişimi olan
ergenlerin başarılı kimlik statüsü puanlarının, anne-babalarnın reddedici yaklaşımı,
ihmal ve ilgisizliği ile karşılaşan ergenlerin ise kargaşalı kimlik statüsü puanlarının
yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Demir, Dereboy ve Dereboy (2009)’un kimlik bocalaması ile klinik tanılar ve
kişilik patolojileri arasındaki ilişkiyi inceledikleri araştırmalarında, kimlik bocalaması
üzerinde yaş ve cinsiyetin önemli bir etkisinin olmadığı fakat kişilik bozukluğu
özellikleri gösteren gençlerde kimlik bocalaması sürecinin daha sancılı yaşandığı
sonucuna varılmıştır.
Kimlik statüleri gençlerin yaşadıkları sosyal ve kültürel çevreye göre farklılık
göstermektedir. Demir (2009) sosyokültürel açıdan farklılık gösteren İstanbul ve
Nusaybin’de yaşayan ergenlerin kimlik statülerini karşılaştırmış ve kimlik statülerinin
cinsiyet, yaş ve gelir düzeyi gibi değişkenlerle ilişkisini incelemiştir. Çalışmada, hem
ideolojik boyut hem de kişilerarası boyutta bağımlı kimlik puanlarının yaşla birlikte
azaldığı, cinsiyet açısından ideolojik alanda başarılı kimlik boyutunda kızların erkeklere
göre daha yüksek puanlar aldıkları, kargaşalı kimlik boyutunda ise erkeklerin daha
yüksek puanlar aldıkları tespit edilmiştir. Ailenin gelir düzeyi ile kimlik statüleri
arasında ise herhangi bir ilişki olmadığı belirlenmiştir. Ayrıca, kimlik statülerinin
25
İstanbul ve Nusaybin’de yaşayan ergenlerde farklılık gösterdiği, Nusaybin’deki
ergenlerin İstanbul’dakilere göre ideolojik alanda kararsız kimlik puanlarının,
kişilerarası alanda ise bağımlı ve kargaşalı kimlik puanlarının daha yüksek olduğu
sonucuna ulaşılmıştır.
Nemlioğlu ve Atak (2010) 18-25 yaş arasındaki 700 kişi ile kimlik statülerinin
medeni durum, ebeveyn olma durumu ve sosyoekonomik statü açısından değişiklik
gösterip göstermediğini araştırmışlardır. Çalışmada, kimlik statülerinin evli ve bekâr
olma durumuna göre farklılık gösterdiği, hem evli hem bekâr katılımcıların en çok
askıya alınmış kimlik statüsü özellikleri gösterdikleri, askıya alınmış kimlik statüsünden
sonra evli katılımcıların en çok başarılı kimlik, bekâr katılımcıların ise ipotekli kimlik
statüsü özellikleri gösterdikleri, başarılı kimlik statüsü özelliklerinin en az bekâr
katılımcılarda, dağınık kimlik statüsünün ise en az evli katılımcılarda görüldüğü
belirlenmiştir. Kimlik statülerinin ebeveyn olma durumuna göre de farklılaştığı, hem
çocuk sahibi olan hem de olmayan grubun en çok askıya alınmış, en az ise dağınık
kimlik statüsü özellikleri gösterdikleri belirlenmiştir. Çocuk sahibi olan katılımcıların
daha çok ipotekli kimlik statüsü özellikleri gösterdikleri, çocuk sahibi olmayan
katılımcıların ise başarılı kimlik statüsü özellikleri gösterdikleri tespit edilmiştir. Kimlik
statülerinin sosyoekonomik statü açısından incelenmesi sonucu ise, her üç grubun
(düşük, orta ve yüksek) da en çok askıya alınmış kimlik statüsü özellikleri gösterdikleri,
orta ve yüksek sosyoekonomik statüde yer alan bireylerin daha çok ipotekli kimlik
statüsü özellikleri gösterdikleri, düşük sosyoekonomik statüde yer alan bireylerin ise
başarılı kimlik statüsü özellikleri gösterdikleri belirlenmiştir. Ayrıca, düşük
sosyoekonomik statüde yer alan bireylerin en az dağınık kimlik statüsü özellikleri
gösterdikleri, orta ve yüksek sosyoekonomik statüde yer alan bireylerin ise en az
başarılı kimlik statüsü özellikleri gösterdikleri sonucuna ulaşılmıştır.
Şahin ve Sürücü (2011) korunma ve bakım altında olup yetiştirme yurdunda
kalan ergenler ile ailesiyle birlikte yaşayan ergenlerin bağlanma stilleri ve kimlik
statüleri arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Çalışmada, ailesi ile yaşayan ergenlerin başarılı
kimlik statüsü ve bağımlı kimlik statüsü puanlarının, yetiştirme yurdunda kalan
ergenlerin ise kararsız kimlik ve kargaşalı kimlik statüsü puanlarının daha yüksek
olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, kararsız kimlik statüsünün güvenli bağlanma stili ile
negatif, saplantılı bağlanma stili ile pozitif ilişkili olduğu belirlenmiştir.
Arslan, Hamarta, Özyeşil ve Saygın (2011) yalnızlığın kimlik statüleri açısından
farklılaşıp faklılaşmadığını incelemişlerdir. Çalışma sonucunda, kimlik statülerine göre
26
yalnızlık puanlarının farklılaştığı, başarılı kimlik statüsündeki üniversite öğrencilerin
yalnızlık düzeyinin kargaşalı ve kararsız kimlik statüsündeki öğrencilerin yalnızlık
düzeyinden daha düşük olduğu bulunmuştur.
Eryılmaz ve Alpay (2011)’ın ergen öznel iyi oluş ve kimlik statüleri arasındaki
ilişkiyi inceledikleri çalışmasında, başarılı ve ipotekli kimlik statüsüne sahip olma ile
ergen öznel iyi oluşunun anlamlı düzeyde ilişkili olduğu belirlenmiştir. Başarılı kimlik
statüsündeki ergenlerin öznel iyi oluş düzeylerinin yüksek, ipotekli kimlik statüsündeki
ergenlerin öznel iyi oluş düzeylerinin ise düşük olduğu tespit edilmiştir.
İlhan ve Özdemir (2012) beliren yetişkinlik dönemindeki kimlik statülerini,
bağlanma stilleri, cinsiyet ve yaş açısından incelemiştir. Çalışmada, güvenli bağlanma
stilinin başarılı kimlik kazanımda, güvensiz bağlanma stillerinin ise kimlik arayışı ve
kimlik kargaşası üzerinde olumlu etkisinin olduğu belirlenmiştir. Cinsiyetin yalnızca
kimlik kargaşası üzerinde yordayıcı olduğu, erkeklerin kadınlara göre kimlik
kargaşasını daha fazla yaşadıklarını tespit edilmiştir. Ayrıca, araştırma sonuçları yaşın
başarılı kimlik ve bağımlı kimlik üzerinde etkisinin olduğunu, yaş ilerledikçe bireylerin
hem başarılı kimlik statüsüne hem de bağımlı kimlik statüsüne bağlanma eğilimlerinin
arttığını göstermiştir.
Cote (2000) bireyleşme süreçlerini gelişimsel bireyleşme ve standart bireyleşme
olarak ikiye ayırmıştır. Bireyleşme sürecinde, seçeneklerin olduğu gibi kabul edilmesini
standart bireyleşme, seçeneklerin araştırıldığı, alternatiflerin değerlendirildiği,
bireyleşme türünü ise gelişimsel bireyleşme olarak tanımlamıştır. Atak, Kapçı ve Çok
(2013) beliren yetişkinlik döneminde, bireyleşme-kimlik biçimlenmesi ilişkisini ve
kimlik biçimlenmesinin bireyleşme türlerine göre farklılaşıp farklılaşmadığını
incelemiştir. Çalışmada, yetişkinliğe geçiş döneminde gelişimsel bireyleşme ve standart
bireyleşmenin her ikisinin de deneyimlendiği belirlenmiştir. Gelişimsel bireyleşmenin
en çok 25-26 yaşlarında, standart bireyleşmenin ise 20-24 yaş arasında görüldüğü, hem
kadınların hem erkeklerin büyük çoğunluğunun standart bireyleşme grubunda yer aldığı
tespit edilmiştir. Üniversite öğrencisi olmayan katılımcıların çoğunluğunun gelişimsel
bireyleşme grubunda, üniversite öğrencilerinin çoğunluğunun ise standart bireyleşme
grubunda yer aldığı belirlenmiştir. Ayrıca, kimlik statülerinin gelişimsel ve standart
bireyleşme türlerine göre farklılaştığı, gelişimsel bireyleşme grubunda bulunan
bireylerin başarılı kimlik statüsü gibi sağlıklı kimlik biçimlenmesine sahip oldukları,
standart bireyleşme grubundaki kişilerin ise daha düşük kimlik biçimlenmesine sahip
oldukları sonucuna ulaşılmıştır.
27
Baş (2013) ergenlerin bağlanma stilleri ve kimlik statülerinin yaş, cinsiyet,
annenin eğitim düzeyi, annenin çalışma durumu, annenin doğum yaptığı yaş ve ergenin
kardeş sırasına göre değişip değişmediğini incelemiştir. Çalışmada, ergenlerin bağlanma
stilleri ile kimlik statüleri arasında anlamlı düzeyde ilişki olduğu, askıya alınmış kimlik
statüsü ile kayıtsız bağlanma stili, dağınık kimlik statüsü ile saplantılı bağlanma stili
arasında anlamlı ilişki olduğu belirlenmiştir. Kimlik statüleri cinsiyet açısından
incelendiğinde, erkeklerin kızlara göre askıya alınmış kimlik, dağınık kimlik ve ipotekli
kimlik statülerinden daha yüksek puanlar aldıkları belirlenmiştir. Annenin eğitim
düzeyine göre kimlik statüleri incelendiğinde, yalnızca askıya alınmış kimlik statüsü
puan ortalamalarında anlamlı bir farklılık olduğu, annesi ilköğretim mezunu olan
ergenlerin askıya alınmış kimlik statüsü puanlarının, annesi üniversite ve üstü eğitime
sahip ergenlerden anlamlı şekilde yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Çalışmada,
annenin çalışma durumunun da ergenlerin kimlik statüsü puanlarını etkilediği, annesi
çalışan ergenlerin askıya alınmış ve dağınık kimlik statüsü puanlarının, annesi ev
hanımı olan ergenlerin puanlarından anlamlı şekilde yüksek olduğu bulunmuştur.
Ayrıca, ergenlerin kimlik statüsü puanlarının annelerinin doğum yaptığı yaş ve kardeş
sırasına göre farklılık göstermediği tespit edilmiştir.
Morsünbül (2013a) ergenlik dönemindeki lise öğrencilerini, beliren yetişkinlik
dönemindeki üniversite öğrencilerini ve öğrenci olmayan bireyleri kimlik boyutları
açısından karşılaştırmıştır. Çalışmada, kimlik gelişimi boyutları açısından üniversiteli
grubun içsel yatırım puanlarının, öğrenci olmayan gruptan daha düşük olduğu
belirlenmiştir. Diğer taraftan, üniversite öğrencilerinin seçeneklerin araştırılması boyutu
puanlarının lise öğrencilerinden ve öğrenci olmayan bireylerden daha yüksek olduğu
sonucuna ulaşılmıştır.
Morsünbül (2013b) ergenlerin kimlik statülerinin, risk alma davranışını yordayıp
yordamadığını ve risk alma davranışının cinsiyete göre farklılaşıp farklılaşmadığını
incelemiştir. Çalışmada, kimlik statülerinin risk alma davranışını anlamlı düzeyde
açıkladığı, risk alma davranışı ile dağınık ve askıya alınmış kimlik statüleri arasında
pozitif yönde, başarılı ve ipotekli kimlik statüleri arasında negatif yönde ilişki olduğu
belirlenmiştir.
Özgüngör (2014) üniversite öğrencilerinin kimlik statülerinin, başarı
yönelimlerini yordama düzeyini ve bu düzeyin düşük/yüksek benlik saygısına sahip
öğrenciler açısından değişip değişmediğini incelemiştir. Çalışmada, kimlik statülerinin
başarı yönelimlerini yordadığı, ayrıca kimlik statüleri ile başarı yönelimleri arasındaki
28
ilişkinin benlik düzeyine göre değiştiği sonucuna ulaşılmıştır. Benlik saygısı yüksek
öğrencilerde, moratoryum ve başarı statülerinin olumlu özelliklerinin görüldüğü,
dağınıklık statüsünün olumsuz etkilerinin ise düşük olduğu belirlenmiştir.
Morsünbül, Crocetti, Çok, Meeus (2016)’un çalışmasında yaş ve cinsiyete göre
kimlik statülerinin farklılık gösterdiği, yaşın artması ile birlikte başarılı kimlik
statüsünde yer alan bireyler azalırken dağınık kimlik statüsünde yer alan bireylerin
arttığı sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca çalışmada, kişilerin kimlik statülerinin kişilik,
benlik özellikleri, problem davranışlar, mutluluk, kişiler arası ve grup özellikleri
açısından farklılık gösterdiği belirlenmiştir. Örneğin; başarılı kimlik statüsünde yer alan
bireylerin sağlıklı kişilik profiline sahip oldukları, arkadaşları, ailesi ve sosyal çevresi
ile sıcak ilişkiler içerisinde oldukları belirtilmiştir. İpotekli kimlik statüsünde yer alan
bireylerin, daha düşük uzlaşılabilir ve daha az siyasi grup kimliğine sahip olma
haricinde başarılı kimlik statüsünde yer alan bireylerle benzer özellikler gösterdikleri
belirlenmiştir. Dağınık kimlik statüsü ve askıya alınmış kimlik statüsünde yer alan
bireylerin kişilik, benlik, kişiler arası ilişkiler ve grupla özdeşleşme puanlarının düşük,
anksiyete ve depresyon puanlarının yüksek olduğu belirlenmiştir. Askıya alınmış kimlik
statüsünde yer alan bireylerin tüm kişilik boyutlarında; yaşam doyumu, arkadaş
ilişkileri, siyasi grup kimliğine ait olma puanlarının daha yüksek olduğu bulunmuştur.
Saplantılı askıya alınmış kimlik statüsünde yer alan bireylerin, olumlu kişilik profiline
sahip oldukları, sorumluluk ve deneyimlere açık oldukları, yaşam memnuniyetlerinin
yüksek olduğu, sıcak aile ilişkilerine sahip oldukları ancak anksiyete ve depresyon
puanlarının yüksek olduğu belirlenmiştir.
2.3.4.2. Yurtdışında Yapılmış Araştırmalar
Archer (1982) eğitimine 6., 8., 10. ve 12. sınıflarda devam öğrencilerin kimlik
statülerini sınıf düzeyi, cinsiyet ve gelir durumları açısından incelemiştir. Çalışmada,
sınıf düzeyi ile birlikte başarılı kimlik statüsünün de arttığı, bütün sınıf düzeylerinde
dağınık ve ipotekli kimlik statülerinin en belirgin statüler olduğu, cinsiyet ve ailenin
gelir durumu ile kimlik statüleri arasında ise anlamlı bir farklılık olmadığı
belirlenmiştir.
Adams ve Jones (1983) kimlik statülerini yaşa ve algılanan ebeveyn tutumlarına
göre incelemek amacıyla lise 1., 2. ve 3. sınıf 82 kız öğrenciyi kimlik statüleri açısından
karşılaştırdığı çalışmasında, sınıflar arasında kimlik statülerinin dağılımında önemli
farklılıklar görüldüğü, yaş ilerledikçe başarılı kimlik statüsünde küçük bir artış
29
saptandığı sonucuna varılmıştır. Çalışmada, kimlik statülerinin ergenlerin algıladıkları
ebeveyn tutumlarına göre de farklılaştığı, moratoryum ve başarılı kimlik statüsündeki
gençlerin, annelerini özerkliği ve bireyleşmeyi destekleyici, annelerinin davranışlarını
daha az kontrol edici, babalarını ise adaletli disiplin uygulamaları olduğu yönünde
algıladıkları belirlenmiştir. İpotekli kimlik statüsündeki gençlerin annelerinin
davranışlarını düzenleyici ve kontrol edici, özerkliğe daha az izin verici olarak,
babalarının disiplin uygulamalarını adil ve övgü verici olarak algıladıkları sonucuna
ulaşılmıştır. Ayrıca, kargaşalı kimlik statüsündeki gençlerin annelerini, davranışlarını
düzenleyici ve aşırı düzeyde cesaretlendirici, babalarının disiplin uygulamalarını ise
övgü verici fakat daha az adaletli olarak algıladıkları görülmektedir.
Adams (1985) kız ergenlerin kimlik gelişimleri ve aile ilişkileri arasındaki
ilişkiyi incelemiştir. Çalışmada, anne-babaların kimlik gelişiminin ergen kimlik gelişimi
üzerinde önemli etkisinin olduğu, üst düzey kimlik (başarılı, askıya alınmış) statüsüne
sahip anne-babaların kızlarının da üst düzey kimlik statüsüne sahip olduğu, aynı şekilde
alt düzey (ipotekli, dağınık) kimlik statüsüne sahip anne-babaların kızlarının da alt
düzey kimlik statüsüne sahip olduğu belirlenmiştir. Çalışmanın diğer bulgusuna göre
de, moratoryum ve başarılı kimlik statüsü gösteren ergenlerin aile ortamını daha sıcak
ve duygusal olarak destekleyici olarak algıladıkları, kargaşalı ve ipotekli kimlik statüsü
özellikleri gösteren ergenlerin ise aile ortamını daha reddedici ve kontrol edici olarak
algıladıkları sonucuna ulaşılmıştır.
Kroger (1988) 35’i erkek, 41’i kız olmak üzere toplam 76 üniversite
öğrencisinin kimlik statülerini üniversiteye başladıkları ilk yıl ve iki yıl sonra
incelemiştir. İki yıllık süre içerisinde, başarılı kimlik statüsüne sahip kişi oranının %
20’den % 49’a yükseldiği, askıya alınmış kimlik statüsüne sahip olanların % 33’den %
20’ye, bağımlı kimliğin % 27’den % 23’e, dağınık kimliğin ise, % 20’den % 8’e
düştüğü belirlenmiştir. Bu bulgulardan yola çıkılarak, yaş ilerledikçe başarılı kimlik
statüsüne sahip olan kişilerin arttığı, askıya alınmış, bağımlı kimlik ve dağınık kimlik
statülerinin oranının düştüğü sonucuna varılmıştır. Cinsiyet değişkeninin de incelendiği
araştırmada cinsiyet açısından bir fark olmadığı görülmüştür.
Nurmi, Berzonsky, Tammi, Kinney (1997) kimlik statüleri, benlik kavramı ve
öznel iyi oluş arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir. Çalışmada, başarılı kimlik statüsündeki
bireylerin benlik saygısının yüksek düzeyde olduğu, dağınık kimlik statündeki
bireylerin daha fazla depresif belirtiler gösterdikleri, ipotekli kimlik statüsündeki
bireylerin ise sabit bir benlik kavramına sahip oldukları belirlenmiştir.
30
Cramer (2000)’in kimlik statüleri ile cinsiyet arasındaki ilişkiyi incelediği
çalışmasında, kimlik statülerinin cinsiyete göre farklılaştığı, erkeklerin ipotekli kimlik
ve dağınık kimlik statüleri puanlarının, kızların ise askıya alınmış kimlik statüsü
puanlarının daha yüksek olduğu sonucuna varılmıştır.
Lewis (2003)’in kimlik statülerini yaş ve cinsiyet açısından incelediği
çalışmasında, cinsiyet açısından kimlik statüleri arasında herhangi bir farklılık
bulunmadığı belirlenmiştir. Yaşın ilerlemesi ile birlikte ise, kimlik statülerinde
farklılıklar oluştuğu, yaşın ilerlemesi sonucu askıya alınmış ve ipotekli kimlik
statülerinin daha az görüldüğü, başarılı kimlik statüsünde ise yaşla birlikte herhangi bir
farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Luyckx, Schwartz, Berzonsky, Soenens, Vansteenkiste, Smits, Goossens (2008)
altı kimlik statüsünü çeşitli değişkenlerle karşılaştırmışlardır. Çalışmada, dağınık kimlik
statüsündeki bireylerin depresyon düzeyinin yüksek, ipotekli kimlik statüsündeki
bireylerin depresyon düzeyinin ise düşük olduğu belirlenmiştir. Başarılı, ipotekli ve
kaygısız dağınık kimlik statüsündeki bireylerin anksiyete belirtilerinin düşük, dağınık
ve askıya alınmış kimlik statüsündeki bireylerin anksiyete belirtilerinin ise yüksek
olduğu tespit edilmiştir. Başarılı ve ipotekli kimlik statüsündeki bireylerin yüksek öz
saygı düzeyine sahip oldukları, dağınık ve ipotekli kimlik statüsündeki bireylerin öz
saygı puanlarının düşük olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Başarılı ve askıya alınmış kimlik
statüsünde yer alan bireylerin kendilik yansıması puanlarının yüksek, kaygısız dağınık
kimlik statüsündeki bireylerin kendilik yansıması puanlarının ise düşük olduğu
görülmüştür. Ayrıca çalışmada, askıya alınmış ve dağınık kimlik statüsündeki bireylerin
kendilik saplantısı puanları yüksekken, başarılı, kaygısız dağınık ve ipotekli kimlik
statüsündeki bireylerin kendilik saplantısı puanlarının düşük olduğu belirlenmiştir.
Kroger, Martinussen, Marcia (2010) kimlik statülerinin ergenlik ve genç
yetişkinlik dönemlerinde değişip değişmediğini incelemişlerdir. Çalışmada, askıya
alınmış kimlik statüsü puanlarının 19 yaşına kadar arttığı, 19 yaşından sonra ise azaldığı
sonucuna ulaşılmıştır. Başarılı kimlik statüsü ortalama puanlarının ise geç ergenlik ve
genç yetişkinlik döneminde artarken, ipotekli ve dağınık kimlik statüsü puanlarının lise
yıllarında azaldığı, geç ergenlik ve genç yetişkinlik dönemlerinde dalgalanma gösterdiği
bulunmuştur.
Schwartz, Beyers, Luyckx, Soenens, Zamboanga, Forthun, Hardy, Vazsonyi,
Ham, Kim, Whitbourne ve Waterman (2011)’ ın yaptıkları çalışmalarında, kaygısız
dağınık kimlik statüsinde yer alan bireylerin sosyal ve fiziksel saldırganlık, kuralları
31
ihlal etme gibi davranış özellikleri gösterdikleri ve antisosyal davranışlar gösterme
eğiliminde oldukları belirlenmiştir. Ayrıca çalışmada, alkollü araç kullanma gibi riskli
davranışlar gösterme eğilimlerinin yüksek olduğu, diğer statülere göre madde kullanım
risklerinin de 2-3 kat daha yüksek olduğu belirtilmektedir.
Luyckx, Teppers, Klimstra ve Rassart (2014) ergenlik dönemindeki bireylerin
kişilik özelliklerinin kimlik süreçleriyle ilişkili olup olmadığını incelemiştir. Çalışmada,
içsel yatırım süreçlerinin, dışa dönüklük, deneyime açıklık, yumuşak başlılık ve
sorumluluk kişilik özellikleri ile, seçeneklerin araştırılması süreçlerinin ise deneyime
açıklık, yumuşak başlılık ve sorumluluk kişilik özellikleri ile pozitif ilişkili olduğu
belirlenmiştir. Seçeneklerin derinlemesine araştırılmasının nevrotik kişilik özelliği ile
seçeneklerin saplantılı araştırılmasının ise nevrotik, dışadönüklük ve yumuşak başlılık
kişilik özellikleri ile negatif ilişkili olduğu tespit edilmiştir. Kişilik özelliklerine tek tek
baktığımızda ise nevrotik kişilik özelliğinin seçeneklerin derinlemesine araştırılması ile
negatif, dışa dönüklük kimlik özelliğinin içsel yatırımda bulunma ile pozitif,
seçeneklerin saplantılı araştırılması ile negatif, deneyime açıklık kimlik özelliğinin
seçeneklerin araştırılması ile pozitif, sorumluluk kişilik özelliğinin seçeneklerin
saplantılı araştırılması ile negatif ilişkili olduğu sonucuna ulaşlmıştır.
Adamczyk, Luyckx (2015) Polonyada 20-25 yaşlarındaki üniversite
öğrencilerinin partneri olma ve olmama durumuna göre kimlik süreçlerini ve benlik
kurgusunu incelemiştir. Çalışmada, partneri olmayan bireylerin partneri olanlara göre
seçeneklerin genişlemesine, derinlemesine ve saplantılı araştırılması puanlarının daha
yüksek olduğu, içsel yatırımda bulunma ve içsel yatırımla özdeşleşme puanların daha
düşük olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca, partneri olma ve olmama durumuna göre
ilişkisel benlik ve bağımsız benlik kurgularının farklılık göstermediği belirlenmiştir.
Luyckx, Schwartz, Rassart ve Klimstra (2015) ebeveynlerin kimlik stillerinin ve
kimlik süreçlerinin ergenlerin kimlik gelişimine etkisini incelemiş, ebeveynlerin kimlik
stili ve süreçlerinin ergen kimliği ile ilişkili olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Çalışmada,
ergenlerin kimlik stillerinin annelerinin norm yönelimli ve bilgi yönelimli kimlik stilleri
ile babalarının ise norm yönelimli ve kaçınma yönelimli kimlik stilleri ile pozitif ilişkili
olduğu tespit edilmiştir. Kimlik süreçleri açısından bakıldığında ise ebeveynlerin içsel
yatırımla özdeşleşmesinin ergenin içsel yatırımda bulunmasıyla pozitif, seçeneklerin
saplantılı araştırılması ile negatif ilişkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca, annelerin
seçeneklerin genişlemesine araştırılması puanlarının ergenin seçeneklerin genişlemesine
araştırılması ve seçeneklerin derinlemesine araştırılması puanları ile pozitif ilişkili
32
olduğu belirlenmiştir. Araştırmada, tüm bulgular değerlendirilerek anne-babaların ergen
çocuklarına kimlik gelişimi açısından rol model oldukları belirtilmektedir.
Rosado (2016) ilk çocuklarına ergenlik döneminde sahip olmuş 6 kadın, ilk
çocuklarına 20 yaşın üstünde anne olmuş 12 kadın ve anne olmayan 182 gençten
oluşmak üzere toplam 200 kadınla kimlik, ebeveyn desteği ve uyum arasındaki ilişkiyi
araştırmıştır. Çalışmada, ilk olarak ergenlik döneminde bir çocuğa sahip olmanın kimlik
oluşum sürecini olumsuz etkilediği hipotezi ileri sürülmüştür. Ayrıca, genç annelerin
daha fazla toplumsal desteğe sahip olmaları durumunda daha az kimlik bozulması ve
sıkıntı yaşayacağı varsayımı yapılmıştır. Her iki hipotezde kısmen doğrulanmıştır.
Sonuçlar, anne olmayan katılımcıların, 20 yaşın üstündeki annelere göre farklı kimlik
seçeneklerini araştırdıklarını, ancak kesin bağlanmalarda bulunmadıklarını göstermiştir.
Anne olma ile içsel yatırımda bulunma, içsel yatırımla özdeşleşme, seçeneklerin
derinlemesine araştırılması arasında anlamlı bir ilişki bulunmazken, seçeneklerin
genişlemesine araştırılması, seçeneklerin saplantılı araştırılması arasında anlamlı bir
ilişki olduğu, 20 yaşın üstündeki annelerin seçeneklerin genişlemesine araştırılması
puanlarının ergen annelerden ve anne olmayan katılımcılardan daha düşük olduğu
sonucu bulunmuştur. Seçeneklerin saplantılı araştırılması puanlarının ise anne olmayan
bireylerin 20 yaşın üstündeki annelere göre daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
Verschueren, Rassart, Claes, Moons ve Luyckx (2017) 14-30 yaşlarındaki
bireylerin kimlik statülerini yaş, cinsiyet, eğitim ve çalışma durumu açısından
incelemiştir. Çalışmada kadınların daha çok askıya alınmış kimlik, erkeklerin ise
ipotekli ve kaygısız dağınık kimlik statüsüne sahip oldukları tespit edilmiştir. Kimlik
statülerinin yaş ve eğitim durumu açısından incelenmesi sonucu, lise öğrencilerin
dağınık ve kaygısız dağınık, üniversite öğrencilerinin ise başarılı ve askıya alınmış
kimlik statüsüne sahip oldukları sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca, kaygısız dağınık ve
dağınık kimlik statülerinin daha genç yaşlardaki kişilerde görüldüğü belirlenmiştir.
Kimlik statüleri çalışma durumu açısından incelendiğinde ise çalışan bireylerin ipotekli,
çalışmayan kişilerin dağınık kimlik statüsüne sahip oldukları belirlenmiştir.
2.4. Erken Evlilikler ve Erken Yaşta Çocuk Sahibi Olma
“Evlilik iki veya daha fazla insan arasında hukuken kabul edilen ve/veya
toplumca onaylanan, taraflara çeşitli hak ve yükümlülükler veren ve genellikle cinselliği
de içeren bir ilişkidir. Toplumsal bir kurum olan ve toplumun yeniden üretimini
hedefleyen evlilik ailenin temeli olarak kabul edilir” (Budak, 2005 s: 281).
33
4721 sayılı Türk Medeni Kanununda normal evlilik yaşı 18 olarak belirlenmiştir.
Bu yasa ile belirlenmiş olan evlenme yaşından önce yapılan evlilikler erken yaş evliliği
olarak değerlendirilmektedir (Türk Medeni Kanunu, 2001). Çakmak (2009)’a göre 18
yaşının altında yapılan her evliliğe “çocuk evliliği” ve 18 yaşından önce evlenen kız
çocuklarına ise “çocuk gelin” denilmektedir.
Mathur, Green ve Malhotra (2003)’ya göre 18 yaşın altındaki bireylerin fiziksel,
fizyolojik ve psikolojik olarak evliliğin getireceği sorumluluklara hazır olmadan
evlenmesi erken evlilik olarak tanımlanmaktadır.
Erken evlilik, aynı zamanda her iki eşin de 18 yaş veya üstü olduğu fakat
fiziksel, duygusal, cinsel ve psikososyal gelişimlerini tamamlamadan yapılan evlilikler
için de kullanılmaktadır (Report of the Office of the United Nations High
Commissioner for Human Rights, 2014).
Bireyler; evlilik ile sevilme, beğenilme, ait olma, yalnızlığı paylaşma, güven
duyma, toplumda bir yer edinebilme, destek sağlama gibi psikolojik, sosyal, fiziksel
alandaki birçok ihtiyaçlarını karşılamaktadırlar. Bunların yanı sıra evlilik, bireylere eşin
gereksinimlerini anlama ve karşılama, evde sorumluluk alma, aile ve arkadaşlarla
ilişkileri düzenleme, çocuk sahibi olma, çocuğun bakımı, psiko-sosyal gelişimini
destekleme gibi bazı sorumluluklar da yüklemektedir. Ancak, belirtilen sorumlulukların
ve rollerin erken yaşlarda sağlıklı bir biçimde yerine getirilmesi oldukça zordur. Bireyin
kendini tanımaya henüz fırsatı olmadan, fiziksel ve psiko-sosyal gelişimini
tamamlamadan sorumluluk almaya başlaması hem eşleri hem de çocukları olumsuz
etkilemektedir (İçağasıoğlu, 2009).
Ne var ki, Türkiye’de erken evliliklerin oldukça yaygın olarak karşımıza çıktığı
bilinmektedir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından yürütülen Türkiye Aile
Yapısı Araştırması (TAYA) raporunda (2011) Türkiye’de ilk evliliklerin yarıdan
fazlasının (%57) 18-24 yaş aralığında gerçekleştiği, hem kadınların (%60) hem de
erkeklerin (%54) büyük çoğunluğunun ilk evliliklerini 18-24 yaş aralığında yaptığı, 18
yaşından küçük evliliklerin de azımsanamayacak bir oranda olduğu (%17), Türkiye
genelinde kadınların dörtte birinden fazlasının (%28) 18 yaşından önce evlendiği,
erkeklerde bu oranın çok daha düşük olduğu (%6), 35 yaş ve daha üstünde ilk evliliğin
gerçekleşmesinin oldukça seyrek görünen bir durum olduğu (%1), 35 yaş ve üstü
evliliklere hem kadınlarda hem de erkeklerde çok nadir rastlandığı belirtilmektedir.
Türkiye’de evlenme yaşı, erken yaşta çocuk sahibi olmanın en önemli nedeni
olarak karşımıza çıkmaktadır.
34
Gebelik ve çocuk sahibi olma bir kadının hayatındaki en önemli dönemlerden
biridir. Annelik rolüne geçiş kadınların hayatında pek çok değişiklik yapmayı gerektirir.
Mercer (1986) annelik kimliğinin annelik rolü kazanmaya ilerleyen gelişimsel bir süreç
olduğunu söyler. Ancak, erken yaşta anne olmuş bireyler psikososyal olarak henüz
olgunlaşmamış olmaları nedeniyle bu süreç hem anne hem de çocuk açısından bir çok
olumsuz sonuç doğurmaktadır (Mercer, 1986).
Erken yaşta anne olma sonucu bireyler okulu bırakmak zorunda kalmakta,
düzenli gelirleri bulunmaması nedeniyle ekonomik sıkıntılar yaşamakta, yüksek stres
düzeyine sahip olmakla birlikte depreyon ve agresyon gibi problemlemleri yetişkin
annelerden daha fazla yaşamaktadırlar. Ergen gebeler anemi, erken doğum sorunları ile
daha çok karşılaşmaktadır. Ergen annelerin bebeklerinin düşük doğum ağırlığı riski
daha yüksektir. Ergen annelerin çocuklarının ilkokul yıllarında akademik zorluk, dil,
bilişsel ve sosyoduygusal gelişimlerinde problemler yaşama riski de daha yüksektir.
Ergen anneler çocuk gelişimi konusunda da yeterli bilgiye değildirler. Bu nedenle,
ergen annelerin çocuklarını duygusal, bilişsel ve sosyal olarak okul çağına
hazırlayabilmek için farkındalık eksiklikleri bulunmaktadır. Ayrıca, ergen annelerin
çocuklarını ihmal ve istismara maruz bırakma riski yüksek olup ergen anneler fiziksel
ceza yöntemlerini daha fazla kullanmaktadırlar. Yaşanılan bütün bu olumsuzluklara
rağmen ergen annelerin ilk çocuklarına sahip olduktan sonra iki yıl içinde tekrar çocuk
sahibi olma ihtimallerinin yüksek olduğu belirtilmektedir (Whitman, Borkowski, Keogh
ve Weed, 2001).
Erken yaşta annelik, psikolojik sağlık sorunları, düşük eğitim başarısı, iş gücüne
katılımının düşüklüğü bunun sonucu olarak da düşük gelir seviyesi gibi bir çok olumsuz
durumla ilişkilendirilmektedir (Boden, Fergusson ve Horwood, 2008).
Erken yaşta annelik ve ebeveynlik, annelerin psikososyal gelişimini de olumsuz
etkilemekte, düşük benlik gelişimi, sınırlı akran iletişimine neden olmaktadır (Mylod,
Whitman ve Borkowski, 1997).
Erken yaşta çocuk sahibi olma ile birlikte genç annelerin arkadaş ortamlarıda
değişmekte, eğitimlerini yarıda bırakmak zorunda kalmaları sonucu okul arkadaşları ile
ilişkileri olumsuz yönde etkilenirken kendileri gibi anneler ile görüşmeye
başlamaktadırlar. Henüz psikososyal gelişimlerini tamamlamak için yeterli süreye sahip
olamadan kendilerini yetişkin statüsünde bulmaktadırlar.
35
2.4.1. Erken Evlenme ve Çocuk Sahibi Olmanın Nedenleri
Evlilik yaşı, erken gebeliği ve çocuk sahibi olmayı etkileyen en önemli
nedenlerden biridir. Evlilik yaşının yanı sıra geleneksel yapı, aile yapısı, eğitim ve
ekonomik durum, dinsel inanışlar, aile planlaması hizmetlerine ulaşım gibi etmenler de
erken gebelik ve çocuk sahibi olmayı etkilemektedir (Başer, 2000).
Kahraman (2009) Türkiye’de erken gebeliklerin yaygın olmasının temel
nedenlerini şöyle sıralamıştır:
- Kültürel nedenler
- Doğum kontrol yöntemleri konusundaki bilgi eksikliği
- Okul ve aile tarafından yetersiz bilgilendirilme
- Sosyokültürel ve sosyoekonomik düzeyin düşük olması
- Topluma yetişkinlik statüsüne geçtiğini kabul ettirme kaygısı
- Etnik faktörler
- Eğitim düzeyinin düşük olması
Austin ve Sciarra (2012, s:323) tarafından erken yaşta anne olma riskini arttıran
faktörler ise şöyle listelenmiştir:
- Genç yaşta ebeveyn olmuş bir anne ya da babaya sahip olmak
- Genç yaşta anne baba olmuş ya da olan bir kardeşe sahip olmak
- Tek ebeveynli bir aileden gelmek
- Evliliğe dair anlaşmazlık, dengesizlik ve zayıf iletişimle mimlenen bir
aileden gelmek
- Daha düşük seviyeli eğitim ve kariyer fırsatları
- Düşük okul başarısı
- Etnik köken
- Düşük sosyoekonomik durum
Erken evliliklere yol açan etmenlerin araştırıldığı çalışmalarda, yoksulluğun ve
güvensizliğin çocuk yaşta, erken ve zorla yapılan evliliklerin en temel nedenlerinden
biri olduğunu göstermektedir (Report of the Office of the United Nations High
Commissioner for Human Rights, 2014). TAYA raporuna (2011) göre de; kadınlarda
sosyoekonomik statü yükseldikçe, evlilik yaşının yükseldiği, üst sosyoekonomik
statüdeki kadınlarda 18 yaşından önce evlenenlerin oranı %4 iken bu oranın alt grupta
%37 olduğu tespit edilmiştir. Diğer taraftan, 25-29 yaşında evlenen kadınların oranı alt
SES’te %8 iken, bu oranın üst SES’te %31 olduğu bulunmuştur.
36
Çocuk yaşta ve erken evlilik az ya da hiç zorunlu eğitim almamış kız çocuklarla
da güçlü bir şekilde ilişkilendirilmektedir (Report of the Office of the United Nations
High Commissioner for Human Rights, 2014). Ayrıca, erken yaşta çocuk sahibi olmak
da, okula bırakmak zorunda kalmanın nedenlerinden biri olarak gösterilmektedir. 19
yaşından küçük annelerin eğitim düzeyinin yetişkin annelere göre daha düşük olduğu,
ergen annelerin partnerlerinin eğitim düzeylerinin de daha düşük olduğu görülmektedir
(Edirne, Can, Kolusarı, Yıldızhan, Adalı ve Akdağ, 2010).
Erken evliliklerle yetersiz eğitimin ilişkisi açık şekilde gözlemlenmektedir.
Anne-babaların ve çocukların eğitim düzeyi düştükçe erken evliliklerin, bunun sonucu
olarak da erken yaşta anne olmuş kadınların oranı artmaktadır. Eğitim, erken yaşta
evliliklerin ve çocuk sahibi olmanın hem sebebi hem de sonucu olarak karşımıza
çıkmaktadır (Can, Öncül ve Deşdemir, 2012).
TAYA (2011) raporunda da öğrenim düzeyi arttıkça hem erkeklerde hem de
kadınlarda erken yaşta evlenme oranının düştüğü görülmektedir. Araştırmada, herhangi
bir okul bitirmemiş erkeklerin %14’ünün, kadınların %48’inin 18 yaş altında evlendiği
belirlenmiştir. Diğer taraftan, üniversite/lisansüstü mezunlarından 18 yaş altında
evlenen kadınların oranının %1 olduğu, üniversite/lisansüstü mezunu kadınların
%52’sinin 18-24 yaş arasında, %37’sinin 25-29 yaş aralığında evlendiği tespit
edilmiştir. Erkeklerde ise öğrenim durumu yükseldikçe 25-29 ve 30-34 yaş aralığında
evlenenlerin oranının da yükselmekte olduğu, herhangi bir okul bitirmemiş erkeklerin
%20’sinin 25-29, %4’ünün 30-34 yaş aralığında evlendiği görülmektedir. Bu oranlar
üniversite/lisansüstü mezunu erkeklerde ise 25-29 yaş aralığı için %49, 30-34 yaş
aralığı için %17’dir.
Türkiye’de olduğu gibi Amerika’da da eğitim süresinin uzaması ortalama evlilik
yaşının 30’lu yaşlara kadar uzamasına sebep olmuştur (Arnett, 2007c).
Erken evlilik, aynı zamanda kültürel bir uygulama olarak kabul gördüğü için de
ailelerin çocuklarını genç yaşta evlenmeye ve çocuk sahibi olmaya teşvik ettikleri
belirtilmektedir. Ebeveynlerin, kızlarının erken yaşta evlendirmelerine ilişkin kararları
cinsellik hakkındaki görüşlerinden de kaynaklanmaktadır. Kız çocuklarının bir erkeğin
himayesi altına girmeleri, eşleri tarafından korunacakları ve eşlerinin sorumluluğunda
olacakları anlamına gelmektedir. Böylece, evlilik ile kızların cinsel şiddet riskinden
korunduğu, evlilik öncesi ilişkilerin ve aileye gelebilecek lekelerin önlendiği
düşünülmektedir (Heinonen, 2002).
37
Diğer taraftan, erken yaşta anne olan kadınların, kızlarının ve kız kardeşlerinin
de ergenlik döneminde çocuk sahibi olma riski daha yüksek olup, bu sorun böylece
nesiller arası sürmeye devam etmektedir. Yapılan çalışmalar da (Esat ve Jacobson,
2001; Pereira, Canavarro, Cardoso ve Mendonça 2005) hem ergen annesi olanların hem
de ergen ablası olan kız kardeşlerin ergen anne olma ihtimalinin oldukça yüksek
olduğunu göstermektedir.
Erken yaşta evlenmeyi ve erken yaşta çocuk sahibi olmayı etkileyen faktörlerden
bir tanesi de akraba evlilikleridir. Erken yaş evlilikleri, akraba evliliklerinin görüldüğü
geleneksel toplumlarda daha yaygın bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Erken yaş
evliliklerinde akraba evlilikleri daha çok birinci dereceden akrabalar, yani kuzenler
arasında gerçekleşmektedir (Acemoğlu, Ceylan, Saka ve Ertem 2005). Bu durum
kromozomlarla taşınan hastalıkların görülme hızını arttırmakta, çocuğun sağlığını
olumsuz yönde etkilemektedir (akt: Şen ve Kavlak, 2011).
Erken evliliklerin ve erken yaşta çocuk sahibi olmanın birçok nedeni olmakla
birlikte; kültürel örüntüye bağlı olarak berdel, beşik kertmesi, başlık parası evliliği, kan
bedeli evliliği, kuma evliliği, akraba evliliği gibi farklı uygulamaları da evlilik yaşının
düşmesinde önemli bir etken olarak nitelendirilmektedir (Özcebe ve Biçer, 2013).
Bazı durumlarda ise kız çocukları aile içinde yaşanan şiddetten uzaklaşmak için
çareyi evlenmekte aramaktadır. Evde değer görmeyen, yalnız bırakılan ve kardeşleri
arasında ayrım yapılan kız çocukları, kendilerini değerli hissedebilmek adına çözümü
evlenmekte aramaktadır. Ancak, evlendikten sonra eşin ailesi ile birlikte yaşamak
zorunda olmak, onlar tarafından şiddete maruz kalma riskini arttırmaktadır. Böyle
durumlarda, kişi eşinin ailesinin evinde gelin olarak hizmet etmeye ve kendini hazır
hissetmeden çocuk sahibi olmaya zorlanmakta, hatta fiziksel şiddete maruz
kalabilmektedir. Diğer taraftan, bazı durumlarda aile içinde yaşanan cinsel istismarın
yaşanmasına engel olabilmek için genellikle kız çocuğunun evden uzaklaştırılması ve
evlendirilmesi de aileler için akla gelen ilk çözüm yollarından biri olabilmektedir.
Özellikle kalabalık ailelerde, ebeveynler hane içindeki erkeklerin, kızlarına yönelik
cinsel istismarını engellemek adına kızlarını erken yaşta evlendirmeye
yönelebilmektedirler (Doğan ve Kılınç, 2013).
Dünyada erken evliliklerin nedenlerine bakıldığında, erken yaş evliliklerinin
bölgeden bölgeye, toplumdan topluma, kültürden kültüre farklılık gösterdiği
görülmektedir. Erken evliliklerin daha çok geleneksel yapısının olduğu ve erken evlilik
sorununun devamına neden olacak koşulları ataerkil toplumların sağladığı
38
görülmektedir. Ataerkil toplumlarda kız çocukları genellikle aileleri için erkek
çocuklarından sonra gelmektedir. Bu tarz toplumlarda aileler gelirlerinin büyük kısmını
erkek çocuklarının yetiştirilmesi amacıyla kullanmakta ve kız çocukları için herhangi
bir yatırımda bulunmamaktadırlar. Kız çocukları, evlenip aileden ayrılacak olması
nedeniyle genellikle evleneceği ailenin ferdi olarak görülmektedir (Aydemir, 2011).
Geleneksel topluluklarda ise genç kızların ergenlik döneminde aşık olabileceği,
ileriye dönük beklentilerini tanımlayabileceği, beklentilerine ulaşabilmek için
direnebileceğine ilişkin bir algı oluşmaktadır. Bu nedenle, özellikle kız çocuklarının
gözü açılmadan evlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir. Ayrıca, bazı aileler
tarafından erken yaşta yapılan evlilikler ile eşe boyun eğmenin ve yeni aileye uyum
sağlamanın daha kolay olacağına inanılmaktadır (akt: Özcebe ve Biçer, 2013).
Kız çocuklarının erkek çocuklarına kıyasla daha çok evlenme düşüncesi içinde
yetiştirilmeleri ve evlenmemeleri halinde sosyal yaşamlarında zorlanacaklarına dair
görüşler de erken evliliklerin artmasına neden olabilmektedir. Kız çocuklarına yönelik
“evde kalırsın”, “bahtın kapanır”, “yaşın geçerse seni kimse almaz”, “bir an önce evlen
ve çocuk yap” şeklinde yapılan uyarılar da erken yaşta yapılan evliliklerin ve erken
yaşta çocuk sahibi olmanın göstergesi olarak kabul edilebilmektedir (akt: Özcebe ve
Biçer, 2013).
Erken yaşta evlilikler ve bunun sonucu erken yaşta çocuk sahibi olma, düşük
eğitim düzeyi, ekonomik yetersizlik, yanlış ve eksik bilgilerden kaynaklanan geleneksel
inançlar, aile içi şiddet, toplum baskısı, gibi sebeplerle ortaya çıkmaktadır (Can, Öncül
ve Deşdemir, 2012). Bu yaşta yapılan evlilikler; fiziksel, fizyolojik ve psikolojik olmak
üzere birçok rahatsızlıklara neden olmaktadır.
2.4.2. Erken Evlenme ve Çocuk Sahibi Olmanın Yol Açtığı Sorunlar
Erken yaşta evlenme ve çocuk sahibi olma hem anne hem de çocuk açısından
birçok sorun oluşturmaktadır.
Erken yaşta yapılan evliliklerde cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara yakalanma
riski daha yüksek olup vajinitis ve sistit gibi enfeksiyonlar erken gebeliklerde daha sık
görülmektedir (Doğan Kılıç 2013; Özcebe, Biçer 2013).
Erken evlilik ve gebelikler anne ve bebek sağlığı açısından da birçok olumsuz
etkisi olan bir durumdur. Erken yaştaki gebeliklerde; beslenme yetersizliği, gebelik
döneminde beklenenden daha az kilo alımı, gebelik hipertansiyonu, preeklampsi, abortis
ve anemi (akt: Uzun ve Orhon 2013) düşük, ölü doğum, sakat doğum riskleri, baş-pelvis
39
uyumsuzluğu, bel çukurunda düzleşme, amnion kesesinin erken açılması, plasentaya ait
komplikasyonlar daha yüksek görülmekle birlikte (Özcebe ve Biçer, 2013) annenin
küçük yaşta evlenmesi ve çocuk sahibi olması doğum sırasında yaşanan ölümlere kadar
neden olabilmektedir.
Özellikle, erken ve sık gebelikler ve gebeliğin zorla sürdürülmesi erken yaşta
yapılan evliliklerde oldukça yaygındır. Çocuk yaşta, erken ve zorla yapılan evliliklere
maruz bırakılan kız çocukları ve kadınlar, çocuk sayısı ve aralıklarına ilişkin karar
verme, gebelik önleyici yöntemlerin kullanımı, cinsel ve üreme sağlığı konularında
eksik bilgilere sahiptirler (Report of the Office of the United Nations High
Commissioner for Human Rights, 2014).
Diğer yandan, ergen annelerin bebekleri, yetişkin annelerin bebeklerine göre
daha sıklıkla beslenme yetersizliği ve büyüme geriliği gibi sorunlar yaşamaktadır. Ergen
annelerin çocuklarının bilişsel fonksiyonlarının sınırlı, gelişim geriliği riskinin yüksek
öğrenme kapasitelerinin düşük, çocukluk çağında davranış problemleri yaşama riskinin
de daha yüksek olduğu belirtilmektedir. Ergen annelerin çocuklarının suç işleme
potansiyelleri de daha fazladır (akt: Uzun ve Orhon 2013).
Erken yaşta anne olan bireyler çocuk yetiştirme konusunda da birçok sorunla
karşılaşmaktadır. Henüz anneliğe hazır olmayan, kendisi daha çocuk olan ergenler,
çocuk büyütmenin sorumluluğunu taşıyamayıp bebeklerini ihmal ya da istismara maruz
bırakabilmektedir. Özellikle, bebeklik ve ilk çocukluk dönemlerinde anne-çocuk
arasındaki ilişki, çocuğun gelişiminin ve yaşantısının temelini oluşturması açısından
önem taşımaktadır. Çocuğun, bebeklik döneminde temel güven kazanması ve ilk
çocukluk döneminde özerklik geliştirmesi ebeveyni ile kurduğu ilişkinin kalitesine
bağlıdır. Çocuk ile anne arasındaki gerek fiziksel gerekse duygusal bağların kurulması
açısından anne ile ilişkiler çocuk açısından birinci derecede öneme sahiptir. Bebeklik ve
çocukluk döneminde anne, çocuğun en çok ihtiyaç duyduğu ve güvendiği kişidir.
Annenin, doğumdan üç yaşına kadar olan bebeklik ve ilk çocukluk döneminde
çocuğunu ihmal etmesi çocuğun gelişiminde önemli sorunlar yaratabilmektedir. Anne-
çocuk arasındaki ilişkinin niteliği çocuğun hem fiziksel hem de psikolojik sağlığını
etkilemektedir (İçağasıoğlu, 2009).
Birçok genç anne çocuk yetiştirme konusunda yeterli bilgiye sahip değildirler.
Genç yaşta annelerin çocuklarını yetiştirme konusunda gerekli annelik becerilerini
bilmemeleri, kendilerine destek olacak mesleki becerilerden yoksun olmaları
40
ömürleri boyunca bağımlı bir yaşam sürdürmelerine neden olmaktadır (Aksoy,
Temel, 2010).
UNICEF (2005)’in erken evliliklerle ilgili yayınladığı raporunda, çocuk yaşta
evlenen bireylerin, evliliklerindeki rollerde etkin olmadıkları, hem evliliklerindeki
hem de kendi hayatları ile ilgili kararlarda daha az etkin oldukları, bu kişilerin aile ve
arkadaşlarını ziyaret edip-edemeyeceği, aile bütçesi, evde hangi yemeğin pişirileceği,
çalışıp-çalışamayacağı, okula devam edip edemeyeceği, sağlık problemleri ve
herhangi bir doğum kontrol yöntemini kullanıp kullanamayacakları ile ilgili
konularda son sözü eşlerinin söylediği belirtilmektedir.
Bağımsızlık mücadelesinin verildiği bir dönemde evlilik, gebelik ve çocuk
sahibi olma bireyleri bağımlı hale getirmektedir. Genç gebe kadının, ergenlik
dönemine, evliliğe ve annelik rolüne uyumu önemli ancak güç olaylardır. Bu nedenle
erken evliliğin, gebeliğin ve çocuk sahibi olmanın psikolojik risklerinin, tıbbi riskler
kadar önemli olduğu belirtilmektedir (Bulut, Gürkan ve Sevil, 2008).
Bütün gebe kadınlarda az ya da çok psikolojik değişimler görülmektedir.
Ancak bu değişimler ergenlerde daha belirgin yaşanmakta, bu dönemde kişi
çevresinden destek bulamadığı takdirde değişimlerin etkisi daha da artmaktadır
(Bulut, Gürkan ve Sevil, 2008).
Erken yaşlarda evlenen bireyler fiziksel, psikolojik, ekonomik ve cinsel şiddetle
ve davranışlarında kısıtlamalarla da daha fazla karşılaşmaktadır. Bu duruma itirazda
bulunan veya meydan okuyor olarak algılanan kişiler, aile içindeki güç dinamikleri
sebebiyle “namus” adı altında işlenen cinayetlere ve şiddetin diğer şekillerini de
kapsayan ciddi sonuçlara maruz kalabilmektedir (Report of the Office of the United
Nations High Commissioner for Human Rights 2014).
Uluslararası Kadın Araştırmaları Merkezinin (ICRW 2005) yaptığı araştırmaya
göre, erken yaşta evlenen kızlar fiziksel şiddete iki kat, cinsel şiddete ise üç kat daha
fazla maruz kalmaktadır.
Diğer yandan, küçük yaşta evlenmek, kız çocuklarının becerilerini, iletişim
olanaklarını, bilgilerini sınırlamakta, sosyalleşmelerini engellemekte; kız çocuklarının
kendi kararlarını vermelerinin önünde engel teşkil etmektedir. Erken yaşlarda yapılan
evlilikler sonucu kız çocuklarının özgüvenleri zedelenmektedir (Doğan ve Kılınç,
2013).
Gebelik yaşı ve eğitim seviyesinin düşmesinin, bireylerin benlik saygı
düzeylerinin azalmasına, öz bakım becerilerinin ve yaşam kalitelerinin düşmesine, aynı
41
zamanda anneliğe henüz hazır olmayan kendisi halen çocuk olan ergen annenin, çocuk
büyütme stresini taşıyamayıp bebeklerini ihmal ve istismara maruz bırakabilmelerine
sebep olduğu belirtilmektedir (Bulut, Gürkan ve Sevil, 2008).
Tüm bu sebepler nedeniyle; evlilik, duygusal yönden gelişimini tamamlamış,
kimliğini sağlam bir biçimde kurmuş bireylerde gerçekleşmelidir. Kimliği
biçimlenmeden evlenen ergenler ve beliren yetişkinler kimliğini biçimlendirmeye
başladığında eşinin kendisi için uygun olmadığını fark etmesi de boşanma
nedenlerindendir. Duvall (1984)’e göre evliliğe iyi hazırlanmamış, anne babasından
kurtulmak için evlenmiş kişiler arasında boşanmalar daha fazla görülmektedir. Diğer
taraftan eğitim, yaş, gelir düzeyi gibi toplumsal farklılıkların boşanmayı kolaylaştırdığı
ve erken evliliklerin yüksek oranda boşanmayla sonuçlandığı belirtilmektedir (Çelen,
2011; Onur, 1997; Strat, Dubertret, Foll 2011).
2.4.3. Erken Evlilik ve Çocuk Sahibi Olma ile İlgili Araştırmalar
Alanyazındaki, erken evlilik ve erken yaşta çocuk sahibi olma ile ilgili
araştırmalar incelendiğinde, Türkiye’de yapılan çalışmaların daha çok erken evlilikler,
yurtdışında yapılan çalışmaların ise erken yaşta çocuk sahibi olmanın olumsuz etkileri
üzerine yoğunlaştığı görülmektedir. Bu bölümde erken evlilik ve erken yaşta çocuk
sahibi olma ile ilgili konularda Türkiye’de ve Yurtdışında yapılmış çalışmalara yer
verilmiştir.
2.4.3.1. Türkiye’de Yapılmış Araştırmalar
Bulut (1984) ergenlik döneminde evlilik ve doğurganlık özelliğini 20-24 yaş
grubundaki 15-19 yaş aralığında evlenen bireyler ve 25-29 yaşlarındaki 20-24 yaş
grubunda evlenen bireyler açısından incelemiştir. Çalışmada eğitim, sosyo-ekonomik
düzey ve evlenme yaşının birbiri ile ilişkili olduğu, akraba evliliklerinin de evlenme
yaşı üzerinde etkisinin olduğu belirlenmiştir. Bireylerin evlenmeden önce içinde
yaşadığı aile tipinin, geniş veya küçük aile olmasının hem evlenme yaşı üzerinde hem
de akraba evliliklerinin gerçekleşmesinde etkili olduğu görülmüştür. Annenin
statüsünün yani evde kararlara katılma durumunun evlenme yaşını etkilediği, evlenme
yaşının kişinin kendi statüsü ile de ilişkili olduğu belirlenmiştir. Çocuk bakımında
karşılaşılan güçlük ile doğum yapılan yaş arasında ilişki olduğu, düşük veya ölü doğum
yapanlar ve bebekleri ölenlerin daha kısa sürede ikinci çocuğa gebe kaldıkları
görülmüştür. Çalışmada ayrıca, katılımcıların kızlarının evlendikten sonra çalışıp
42
çalışmaması ile ilgili arzularının kendi çalışma özgeçmişlerine bağlı olduğu,
katılımcılardan kendisi küçük yaşta evlenenlerin kızlarının da küçük yaşta evlenmesini
istedikleri görülmüştür.
Çöl, Çalışkan ve Akdur (1994) erken yaş evliliklerinin anne ve çocuk sağlığı
üzerindeki etkilerini incelemişlerdir. Çalışmada, erken yaşta evlenmiş kişilerin sosyo-
ekonomik düzeylerinin daha düşük olduğu, büyük bir bölümünün gecekonduda
oturduğu belirlenmiştir. Erken evlilik ve çalışma durumu arasındaki ilişki
incelendiğinde, çalışan kadınların büyük çoğunluğunun 20 yaş ve üstünde evlendiği,
yine 20 yaş ve üstünde evlenmiş kadınların eşlerinin öğrenim durumu ve mesleki
statüsünün daha yüksek, kişi başına düşen yıllık gelirlerinin de daha fazla olduğu
görülmüştür. Evlilik yaşı ve doğum sayısı arasındaki ilişkiye bakıldığında, 20 yaş ve
üstünde evlenmiş bireylerde, hiç doğum yapmamış veya toplam 1-2 doğum yapmış
olanların sayısının, 20 yaşın altında evlenmiş kişilerde ise 3-4-5 ve üzerinde doğum
yapmış olanların sayısının daha yüksek olduğu görülmüştür. Çalışmada, erken evlilik,
doğum ve gebelik sayısıyla öğrenim düzeyinin ilişkili olduğu, öğrenim düzeyi düştükçe
doğum ve gebelik sayısının arttığı belirlenmiştir. Aynı öğrenim düzeyindekilerin, evlilik
yaşına göre doğum ve gebelik sayıları incelendiğinde, 20 yaş altında evlenenlerden
ilkokul ve daha az öğrenim görenlerin, hem de ortaokul ve üstünde öğrenim görenlerin
doğum sayılarının 20 yaş ve üstünde evlenenlere göre daha yüksek olduğu görülmüştür.
Ayrıca, 20 yaşından küçük evlenen katılımcıların prematüre, düşük doğum ağırlıklı
bebek ve ölü doğum riskinim yüksek, buna karşın 20 yaşının üstünde evlenen bireylerde
sezaryen, spontan ve istemli düşüklerin daha yüksek oranda görüldüğü sonucuna
ulaşılmıştır. Erken evliliklerin sık ve daha fazla sayıda gebelik, doğum ve düşüklere
hatta bebek ve çocuk ölümlerine neden olabileceği, bu nedenle hem anne hem de çocuk
sağlığı için yüksek risk taşıdığı belirtilmektedir.
Sevil ve Ekmekçi (2002) 16-21 yaşlarındaki 100 ergen gebenin, gebelik
sorunlarını ve benlik saygılarını incelemiştir. Çalışma, ergen gebelerin yaşları
küçüldükçe gebelik sorunlarının arttığını, benlik saygı düzeylerinin düştüğünü
göstermektedir.
Acemoğlu, Ceylan, Saka ve Ertem (2005)’in Diyarbakır ilinde, kadınlarda erken
yaş evliliği sıklığının belirlenmesi ve bunu etkileyen sosyal etkenlerin incelenmesi
amacıyla 15 yaş üzeri 966 kadına ulaştıkları çalışmalarında, Diyarbakır ilindeki erken
yaş evliliği sıklığı %42.4 bulunmuştur. Araştırmada, kadınların yaş dağılımlarına göre
incelenmesi sonucunda, erken yaş evliliklerinin geçmişte daha da yaygın olması
43
nedeniyle erken yaş evliliklerine yaşı büyük olan kadınlarda daha sık rastlanıldığı
gözlenmiştir. Erken yaşlarda evlenmiş kadınların, %67.8’inin okuryazar olmadığı,
%59.9’unun kırsal alanda yaşadığı, %46.2’sinin herhangi bir sosyal güvencesi olmadığı,
%17.2’sinin doğum yardımı hizmetlerini karşılamayan yeşil kartlı olduğu tespit
edilmiştir. Ayrıca, erken yaşlarda evlenmiş kadınların ortalama çocuk ölüm sayısı,
ortalama düşük sayısı ve ortalama gebelik sayısının da daha yüksek olduğu
bulunmuştur.
Orçan ve Kar (2008) Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde erken yaş evliliklerini
etkileyen faktörleri ve erken yaş evliliklerinin itici ve çekici nedenlerini araştırmışlardır.
Çalışmada, erken yaşta evlenmenin ve çocuk sahibi olmanın, bölgenin kültürel ve
sosyal yapısı nedeniyle büyük oranda toplumsal kabulden kaynaklandığı, bunun yanı
sıra yoksulluk, düşük eğitim seviyesi, istihdam problemi ve aynı evde yaşayan çocuk
sayısının fazla olması gibi etkenlerin erken yaşta evlenmeye ve çocuk sahibi olmaya
neden olduğu belirtilmektedir. Özellikle bölgede yaşayan kişilerin çok çocuğa sahip
olması, evlenecek her bir kız çocuğunun aileyi ekonomik yükten kurtaracağının
düşünülmesi ve kız çocuklarının başlık parası karşılığı evlendirilmeleri erken yaşta
evlilikleri etkileyen etkenler arasında olduğu görülmektedir. Ayrıca araştırmada, yakın
çevrede kendi yaşında olan kız çocuklarının evlenmesi/evlendirilmesinin aynı yaş
grubundaki diğer kız çocuklarını erken yaşta evliliğe özendirdiği belirtilmektedir.
Kahraman (2009)’ın 20 yaş altındaki gebelerin yaşam kalitesini 20-29 yaş
grubundaki gebelerle karşılaştırdığı çalışmasında, 20 yaş altındaki gebelerin eğitim
düzeylerinin ve ekonomik durumlarının 20-29 yaş grubundaki gebelere göre daha düşük
olduğu belirlenmiştir. Çalışmada, 20-29 yaş grubundaki gebelerin genel sağlık
durumlarının da daha iyi olduğu, eşleri tarafından daha fazla desteklendikleri ve yaşam
kalitesi puanlarının da daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Gözüyılmaz (2011)’ın evli ergenlerin beden imgesini ve benlik saygısını gebelik
durumuna göre incelediği çalışmasında, evli ergenlerde beden imgesi ve benlik
saygısının gebelik durumuna göre değişiklik göstermediği tespit edilmiştir. Çalışmada,
evli ergenlerde yaşın, öğrenim düzeyinin, çalışma durumunun, kardeş sayısının, doğum
sırasının, evlilik yaşının, evlenme biçiminin ve eşin öğrenim düzeyinin beden imgesi
puanlarında anlamlı farklılığa neden olduğu belirlenmiştir. Gebe ergenlerde gebeliğin
planlı olma durumu, gebeliğe hazır hissetme durumu, gebelik süresi ve gebelikteki
şikâyet durumunun beden imgesinde anlamlı farklılığa neden olduğu sonucuna
ulaşılmıştır. Aynı çalışmada, gebe ergenlerde yaşın, öğrenim düzeyinin, kardeş
44
sayısının, evlilik yaşının, evlenme biçiminin, eşin öğrenim düzeyinin, eşin çalışma
durumunun, eşiyle iletişimi yeterli bulma durumunun, eşin beğenisini ifade etme
durumunun, yaşını evliliğe uygun bulma durumunun, gebeliğin planlı olma durumunun,
gebeliğe hazır hissetme durumunun ve gebelikteki şikâyet durumunun benlik saygısı
üzerinde anlamlı farklılığa neden olduğu tespit edilmiştir. Gebe olmayan ergenlerde ise
öğrenim düzeyinin, kardeş sayısının, evlilik yaşının, eşiyle iletişimini yeterli bulma
durumunun, eşin beğenisini ifade etme durumunun, yaşını evliliğe uygun bulma
durumunun benlik saygısı üzerinde anlamlı farklılığa neden olduğu belirlenmiştir. Evli
ergenlerde beden imgesi ile benlik saygısı arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki
olduğu saptanmıştır.
Yüksel Kaptanoğlu ve Ergöçmen (2012)’in çocuk gelin olmaya giden yolda
etkili olan faktörleri incelemek amacıyla yaptıkları çalışmalarında, Türkiye’de ilk
evlenme yaşının yıllar itibariyle ertelenmesine karşın çocuk yaşta evlilik sorununun
halen devam ettiği, kadınların erkeklere göre çocuk yaşta evlenme konusunda daha
dezavantajlı konumda oldukları belirtilmektedir. Çalışmada, Türkiye’de yaygın evlenme
biçiminin evlilik kararının aileler tarafından verilmesinin ardından evlenecek çiftin
onayının alınması şeklinde olduğu, evlilik kararını kendisi alan ya da kaçarak evlenen
kadınların oranının oldukça düşük olduğu görülmektedir. Ayrıca, araştırmada
Türkiye’de yaygın evlenme şeklinin resmi ve dini nikâhın birlikte yapılması şeklinde
görüldüğü, sadece dini nikâhla yapılan evliliklerde 18 yaşından önce evlenenlerin
oranının daha fazla olduğu, erken evliliklerin büyük bir kısmının yasal olmaması
nedeniyle dini nikâhla gerçekleştirildiği, çiftlerin evliliklerinin ilk yıllarında eşleriyle
yalnız yaşamadıkları ve evlerini başkalarıyla paylaştıkları belirtilmektedir.
Sır, Kaya, Kaya ve Bez (2012)’in Diyarbakır ilinde yaptıkları araştırmada, erken
yaşlarda evlenen kız çocuklarının 18 yaşından sonra evlenen kadınlara göre evlenmeden
önce ekonomik sıkıntılara, fiziksel ve sözel istismara daha fazla maruz kaldıkları tespit
edilmiştir. Çalışmada, erken yaşta yapılan evliliklerde kadınların görüşlerine
başvurulmadığı, evliliklerde başlık parası, berdel, beşik kertmesi gibi uygulamaların ve
akraba evliliklerinin yüksek oranda görüldüğü belirlenmiştir. Ayrıca, erken yaşta
evlenen kadınların ortalama çocuk sayısı ve düşük sayısının yüksek olduğu, erken
evlenen kadınlarda hastalık ve nedensiz ağrı bildirimin de yüksek oranda görüldüğü
tespit edilmiştir.
Melekoğlu (2012) çalışmasında 19 yaşından küçük ve 19 yaşından büyük
gebelerin gebelik ve doğum kayıtlarını incelemiştir. Çalışmada, ergen grupta preterm
45
doğum, preeklamsi, intrauterin gelişme geriliği, fetal distres, konjenital anomali ve
anemi anlamlı derecede yüksek bulunmuştur.
Çakır (2013) Ankara’nın Pursaklar ilçesinde ikamet eden, 18 yaşından küçük
evlenen yirmi kadınla sosyo-kültürel ve ekonomik faktörler çerçevesinde erken evliliği
araştırmıştır. Araştırma sonuçları, ailelerde geleneksel yapının baskın olduğunu, çevre
baskısı, gelenek, görenek ve dini inançların erken yaşta evliliklerde önemli rol
oynadığını, kadınların evlilik kararının alınması ve sonrasındaki ev düzeni, çocuk
bakımı ve yetiştirilmesi, aile ve akrabalarla ilişkilerin düzenlenmesi gibi aile yapısını
oluşturan her süreçte çoğunlukla karar mekanizmalarının dışında kaldıklarını
göstermektedir. Ayrıca, erken yaşta yapılan evliliklerde evliliğin oyun gibi algılandığı
ve anlamlandırılamadığı için bireylerin kendilerinden beklenen rolleri yerine
getiremedikleri ve bu konuda sorunlar yaşadıkları da görüşmelerden elde edilen
sonuçlar arasında yer almaktadır. Gerçekleştirilen görüşmelerde kişiler anne, baba ya da
her ikisinin okula göndermeme kararı ile eğitim hakkından mahrum bırakıldıklarını,
evlilik kararının alınmasında kendilerine söz hakkı tanınmadığını, özellikle bir erkeğin
himayesine girdiklerinde karşılaşılabilecek cinsel istismar ve şiddetten korunulacağı
düşüncesiyle erken yaşlarda evlendirildiklerini belirtmişlerdir. Erken yaşta evlenen
katılımcılar çocuk olmaları sebebiyle evliliğe uyum sağlamada zorlandıklarını, nişanlı
ve evli iken oyun oynadıklarını, oyun ve arkadaş grubundan ayrılamadıklarını, tam
anlamıyla çocukluk ve yetişkinlik arasında kaldıklarını ifade etmişlerdir. Katılımcılar,
resmi nikâhlarının ise çocuklarının okula başlaması sırasında kayıt işlemlerinde gerekli
olmasından ya da hamileyken çocuk parası alabilmek için kıyıldığını, hamilelik
dönemlerinde, doğum sırasında ve sonrasında sıkıntılar yaşadıklarını, çocuklarının
bakımı konusunda kayınvalide, yakın akraba, komşu vb. kişilerden destek aldıklarını
belirtmişlerdir. Erken evliliklerin küçük yaştaki kızları ezme, korkutma ve ele avuca
sığdırmanın daha kolay olacağı düşüncesinden hareketle gerçekleştirildiğini
düşündüklerini, kendilerinin de eşleri ve eşlerinin aileleri tarafından bu tür durumlara
maruz kaldıklarını ifade etmişlerdir. Erken evliliklerin sürekliliğinin sona erdirilmesi
için kız çocuklarını okutmak ve kendi kararlarıyla evlendirmek istediklerini ifade
ederek, bir sonraki nesilde erken evliliğin devam etmesini istemediklerini
belirtmişlerdir.
Burcu, Yıldırım, Sırma ve Sanıyaman (2015)’ın Türkiye’de erken yaştaki
evliliklerdeki geleneksel uygulamaların rolünü ortaya çıkarmak amacıyla yaptıkları
çalışmalarında, geleneksel uygulamaların erken evliliklerde ve bu evliliklerin
46
sürdürülmesinde etkili olduğu belirlenmiştir. Çalışmada, kadının hayatının kendisi
dışında başkalarının kararlarıyla şekillendiği, kadınların farkında olmadan da olsa
kültürel sistem tarafından erken evliliğe hazırlandıkları ve bu durumun kendi
evliliklerini erken olarak görmelerinin önüne geçtiğinden bahsedilmektedir. Ayrıca, bir
kız çocuğunun ergen olduktan sonra evlendirilmesinin hem erkekler hem de kadınlar
için onaylanan bir durum olarak algılandığı görülmektedir.
Sivaslıoğlu (2015) 13-19 yaş grubundaki gebe ergenleri ve gebe olmayan
ergenleri sosyodemografik özellikleri açısından karşılaştırmış, erken evlilik ve gebeliğe
yol açan etmenleri, ergen gebelerin aile, arkadaş çevresi ve toplum içinde kendilerini
nasıl algıladıklarını incelemiştir. Çalışmada, gebe olmayan ergenlerin eğitim düzeyinin,
gebe ergenlerden daha yüksek olduğu, gebe ergenlerin en sık olarak ilköğretim 8. sınıf
mezunu olduğu, gebe olmayan ergenlerin ise en sık lise mezunu olduğu, gebe ergenlerin
okul terk oranlarının daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Genel olarak, gebe ergenlerin
“ailesi okumasını istemediğinden”, gebe olmayan ergenlerin ise en sık “kendisi okumak
istemediğinden” okulu terk ettikleri belirlenmiştir. Gebe olmayan ergenlerin daha çok
öğrenci olmaları, gebe ergenlerin ise ev hanımı olmaları nedeniyle her iki grubunda
yüksek oranda çalışmadığı görülmüştür. Gebe olmayan ergenlerin hem annelerinin hem
de babalarının eğitim düzeyi gebe ergenlere göre daha yüksektir. Gebe ergenlerin gebe
olmayanlara göre daha fazla kardeşe sahip olduğu, daha yüksek oranda 19 yaşından
önce evlenmiş kız kardeşe sahip olduğu tespit edilmiştir. Gebe ergenlerin evlenmeden
önce, gebe olmayan ergenlere göre daha az sosyalleştiği, daha az cep telefonu ve
internet kullandığı, daha az arkadaşa sahip olduğu ve belirgin olarak daha az sinema ve
tiyatroya gittikleri sonucuna ulaşılmıştır. Gebe ergenlerin resmi nikâhlı oldukları ve
eşleriyle beraber yaşadıkları, eşlerini kendilerinin seçtikleri ve ailelerinin de bu durumu
onayladıkları belirlenmiştir. Ayrıca, ergenlerin evlendikten sonra ekonomik
durumlarında düzelme olmasına karşın sosyal olarak gerilediklerinin gözlendiği tespit
edilmiştir.
2.4.3.2. Yurtdışında Yapılmış Araştırmalar
Penny, Watson, Saunders ve Womble (1993)’nin 13-19 yaş grubundaki ergenler
ve 20-29 yaş grubundaki genç yetişkinlerle hamilelik döneminde görüşme yaptığı,
doğumdan sonraki 1.ay ve 6.aylık dönemde anne çocuk arasındaki iletişimi
gözlemlediği çalışmasında, iki grup arasında ego kimliği, bağlanma, benlik saygısı,
doğum sonrası depresyon, bebek ve çocuk bakımı, anne bebek etkileşimi konusundaki
47
bilgi ve çocuğun gelişimi açısından uygun ev ortamının oluşturulması konularında
anlamlı farklılıklar olduğu bulunmuştur.
Fergusson ve Woodward (1999) annelik yaşının etkilerini eğitim ve psikososyal
açıdan incelemek amacıyla, 1025 çocuğu ilk 4 aylık dönemlerinde, 16 yaşlarına kadar
her yıl ve 18 yaşlarında gözlemlemiş, çeşitli psikometrik testler uygulamış, çocuklarla,
aileleri ve öğretmenleri ile görüşmeler yapmıştır. Çalışmada, 18 yaşından küçük anne
olan bireylerin çocuklarının, erken dönemde okulu bıraktıkları, erken dönemde okulu
bırakmaları ve diploma sahibi olmamaları nedeniyle işsiz oldukları tespit edilmiştir. Bu
çocukların, alkol, esrar, nikotin gibi maddeleri daha çok kullandıkları, madde
bağımlılıklarının daha yüksek olduğu, bu çocuklarda anksiyete bozukluğu, major
depresyon, antisosyal davranış ve intihar girişimlerinin daha yüksek oranda görüldüğü
belirlenmiştir. 18 yaşından küçük, 20-24, 25-29 yaşlarındaki ve 30 yaş ve üzeri
annelerin 4 gruba ayrılarak karşılaştırılması sonucu yaşın artması ile birlikte belirtilen
davranış özelliklerinin azaldığı, bu durumun annenin yaşının artması ile birlikte çocuğu
için düzenli bir ev ortamı oluşturması ve çocuğuna karşı daha destekleyici bir tutum
sergilemesi ile açıklanabileceği belirtilmektedir.
Paul ve Domenech (2000) ergen annelerin bebeklerinin yetişkin annelerin
bebeklerinden daha fazla istismara maruz kalıp kalmadıklarını, çocukluk döneminde
fiziksel istismara maruz kalan ve bu yönde anıları olan annelerin çocuklarını da ihmal
ve istismara maruz bırakma riskinin yüksek olup olmadığını incelemiştir. Çalışmada,
ergen annelerin bebeklerini ihmal etme olasılıklarının yetişkin annelere göre daha
yüksek olduğu, çocukluk döneminde fiziksel cezalandırıldıkları yönünde anıları olan
annelerin, bebeklerine daha yüksek oranda fiziksel şiddet uyguladıkları tespit edilmiştir.
Ayrıca, araştırmada ergen annelerin daha yüksek depresyon belirtileri gösterdikleri
sonucuna da ulaşılmıştır.
Hanna (2001) çalışmasında, genç kadınların anneliği nasıl tanımladıklarını ve
kimliklerini nasıl şekillendirdiklerini incelemiştir. Çalışmada, genç annelerin çocukluk
ve ergenlik dönemlerinin zor geçtiği, çocukluk ve ergenlik döneminde çatışma ve
uyumsuzlukla daha fazla karşı karşıya kaldıkları, alkol ve madde kullanımlarının
yüksek olduğu, evden kaçma gibi olumsuz davranışlar sergiledikleri tespit edilmiştir.
Genç annelerin erken yaşta çocuk sahibi olmaları nedeniyle eğitimlerini
tamamlayamadıkları, iş yeteneklerinin düşük düzeyde olduğu, sosyal yardımlarla
hayatlarını sürdürdükleri, sağlık merkezleri de dâhil olmak üzere çevrelerinin olumsuz
tutumları ile karşı karşıya kaldıkları belirlenmiştir. Araştırmada, erken yaşta anne olmuş
48
katılımcıların boşanmış ailelere sahip oldukları, erken yaşta çocuk sahibi olmuş
annelerden dünyaya geldikleri belirtilmektedir. Genç annelerin çocuk sahibi olduktan
sonra da aşkı aramaya devam ettikleri ve hayatlarına katmaya çalıştıkları, tüm
zorluklarına rağmen çocuklarına aile ortamı oluşturmaya çalıştıkları, çocuklarının
ihtiyaçlarına göre planlamalar yaptıkları, genel yaşam biçimlerini geliştirme
sorumluluğunu üstlendikleri ve kendi ebeveynlerinden daha iyi ebeveyn olmaya
çalıştıkları belirtilmektedir. Genç yaşta anne olmanın getirdiği tüm olumsuzluklara
rağmen annelik ile birlikte düşüncelerin değiştiği, çocukları ile ilgili sorumluluk almaya
başladıkları ve çocuklarını koruma, büyütme gibi yetişkin rolleri sergilemeye
başladıkları belirtilmektedir.
Alanyazında yapılan çalışmalar, yalnızca erken yaşta anne olmuş kadınların
çocuklarının erken yaşta anne olma risknin yüksek olmadığını, erken yaşta anne olmuş
kadınların kız kardeşlerinin de erken yaşta anne olma riskinin yüksek olduğunu
göstermektedir. East ve Jacobson (2001)’un 1,5 yıl boyunca ergen ebeveynlerin ve
ebeveyn olmayan ergenlerin kardeşlerini incelediği çalışması da, erken yaşta anne
olmuş bireylerin kız kardeşlerinin de erken yaşta gebelik yaşama riskinin yüksek
olduğunu göstermiştir. Çalışmada, model almanın aynı cinsiyetteki kardeşlerde daha
güçlü olması nedeniyle erken yaşta anne olmuş bireylerin, kız kardeşlerini rol model
aldıkları ve gebe olan veya anne olan ergenlerin kız kardeşlerinin de erken yaşta anne
olmaya yatkın oldukları belirtilmektedir.
Hofferth ve Reid (2002) ilk çocuklarını ergenlik döneminde ve yetişkinlik
döneminde dünyaya getiren annelerin çocuklarını karşılaştırmışlardır. Araştırmada,
ergen anneleri olan çocukların başarı test puanlarının daha düşük olduğu, bu çocukların
daha çok davranış bozukluğu gösterdikleri belirlenmiştir.
Pereira, Canavarro, Cardoso ve Mendonça (2005) Portekizli, düşük sosyo-
ekonomik statüde olan, yaşları 14-18 arasında değişen, gebe olmayan 81 ergen ve gebe
olan 57 ergeni karşılaştırmışlardır. Çalışmada, gebe ergenlerin gebe olmayan ergenlere
göre daha çok ergen gebelik öyküsü olan annelere, boşanmış anne-babalara, psikolojik
veya psikiyatrik destek görmüş anne-babalara ve daha çok kardeşe sahip oldukları tespit
edilmiştir. Ayrıca, gebe ergenlerden %30’unun, gebe olmayan ergenlerin sadece birinin
hiç arkadaşının olmadığı, gebe ergenlerin %90’ının erkek arkadaşının olduğu ve erkek
arkadaşlarının bebeklerinin babası olduğu, gebe olmayan ergenlerin ise sadece %40’ının
erkek arkadaşının olduğu tespit edilmiştir. Algılanan ve alınan sosyal destek açısından
ise her iki grup arasında anlamlı bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
49
Goonewardene ve Waduge Deeyagaha (2005) ergen gebeliklerin istenmeyen
etkilerini inceledikleri Jutte, 13-16 yaşlarındaki 95, 17-19 yaşlarındaki 250, 20-24
yaşlarındaki 275 gebeyi karşılaştırmışlardır. Araştırmada, 20-24 yaşlarındaki gebelerin
34 haftadan önceki erken doğum riskinin yüksek olduğu, 17 yaşın altındaki gebeliklerin
olumsuz sonuçlar açısından yüksek risk taşıdığı, özellikle 13-19 yaşlarındaki ergen
gebelerin gebeliğe bağlı yüksek tansiyon, anemi ve preeklemsi açısından yüksek risk
taşıdığı belirlenmiştir.
Shaw, Lawlor ve Najman (2006)’ın çalışmasında, 18 yaşın altında anne olan
kişilerin çocuklarında ergenlik döneminde daha fazla psikolojik rahatsızlıklar
gözlendiği, bu çocukların okul performanslarının daha düşük olduğu, daha çok sınıf
tekrarı yaptıkları, okul ortamında daha fazla davranış problemleri sergiledikleri, alkol ve
sigara kullanımlarının da daha yüksek düzeyde olduğu tespit edilmiştir.
Falk, Östlund, Magnuson, Schollin ve Nilsson (2006)’ın 20 yaş altındaki genç
annelerin istenmeyen yeni gebelik riski taşıyıp taşımadığını belirlemek amacıyla
yaptıkları çalışmasında, genç annelerin doğumdan kısa bir süre sonra ikinci bir gebelik
yaşama olasılığının yüksek olduğu belirlenmiştir. İlk doğumdan sonra yapılan 12 aylık
takip süresinde 223 genç anneden 56 sının yeni bir gebelik yaşadıkları, bu gebelik
durumunun 36’sının doğumla sonuçlandığı, 20’sinin ise kürtajla sonuçlandığı bulgusuna
ulaşılmıştır.
Brubaker ve Wright (2006) 14-19 yaşlarındaki 51 annenin katıldığı
çalışmasında, annelik ve kimlik dönüşümü arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Çalışmada,
ergenlik dönemindeki gebeliğin ve bu dönemde bir bebeğin bakımını üstlenmenin,
fiziksel çekicilik duygusunun azalmasına, çocukluk, masumiyet, saygı, özgürlük gibi
duyguların kaybına ve olumsuz kimlik gelişimine neden olduğu belirtilmektedir.
Caputo ve Bordin (2007)’in 13-17 yaş grubundaki gebe ergenleri ve gebe
olmayan ergenleri sağlık problemleri açısından karşılaştırdığı çalışmasında, iki grup
arasında psikolojik problemler açısından anlamlı bir farklılık bulunmadığı, ancak ergen
gebelerin kaygı, depresyon ve içedönüklük puanlarının daha yüksek, tütün
kullanımlarının da daha fazla olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Lindhorst ve Oxford (2008)’un maruz kalınan partner şiddetinin ergen
annelerdeki etkilerini inceledikleri çalışmasında, ergen annelerin partnerleri/eşleri
tarafından yüksek oranda şiddete maruz kaldıkları, ergenlik döneminde yaşanan şiddet
durumunun yetişkinlik döneminde de devam ettiği, bu durumun bireylerin psikolojik
50
durumlarını olumsuz yönde etkilediği ve bu kişilerin daha yüksek düzeyde depresif
belirtiler gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır.
Cornelius, Goldschmidt, Willford, Leech, Larkby ve Day (2009) aynı klinikte
doğum yapan ergen ve yetişkin annelerin altı yaşındaki çocuklarını zekâ ve vücut kitle
indeksleri açısından karşılaştırmıştır. Çalışmada, ergen yaşta anne olmuş bireylerin
çocuklarının önemli ölçüde daha küçük baş çevresi ve daha yüksek vücut kitle indeksine
sahip oldukları, Stanford-Binet zekâ testinden daha düşük puanlar aldıkları tespit
edilmiştir.
Jutte, Roos, Brownell, Briggs, MacWilliam ve Roos (2010) çalışmasında, 20
yaşından küçük annelerden dünyaya gelmiş çocukları, 20 yaşından hem önce hem sonra
çocuk sahibi olmuş annelerin, 20 yaşının üstündeyken dünyaya gelmiş çocuklarını ve
yetişkin yaşta anne olmuş kadınların çocuklarını tıbbi, eğitimsel ve sosyal riskler
açısından karşılaştırılmıştır. Çalışmada, yetişkin annelerin çocuklarına göre diğer iki
grubun bebeklik, okul yılları ve ergenlik dönemlerinde ölüm risklerinin iki kat daha
fazla olduğu, çeşitli hastalıklar sonucu hastaneye başvurma risklerinin de yüksek olduğu
tespit edilmiştir. Ergen annelerin çocuklarının akademik başarısızlık risklerinin daha
yüksek olduğu, düşük sosyal imkânlara sahip oldukları, çocuk ve aile servislerinden
destek alma ihtiyacı duydukları, genç yetişkinlik dönemlerinde ekonomik olarak daha
dezavantajlı konumda oldukları sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca, çalışma sonucunda ergen
annelerin ve annesi ergenlik döneminde çocuk sahibi olmuş bireylerin ergenlik
döneminde anne olma riskinin yetişkinlik döneminde anne olmuş kişilere göre yüksek
olduğu bulgusu elde edilmiştir.
Yozwiak (2010) çalışmasında, ergen annelerdeki doğum sonrası depresyon
riskini incelemiş ve erken yaşta anne olmuş kişilerde doğum sonrası depresyon riskinin
daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Strat, Dubertret ve Foll (2011)’un Amerika’da çocukta yaşta yapılan evliliklerin
psikolojik etkilerini inceledikleri çalışmasında, çocuk yaşta evlenen bireyler ile daha
ileri yaşlarda evlenen bireyler karşılaştırılmış ve 18 yaşından önce evlenen bireylerin
daha erken yaşta çocuk sahibi oldukları tespit edilmiştir. Erken evlilik yapmış bireylerin
hayatlarının yaklaşık son 1 yıllık dönemi içinde strese neden olacak olaylarla daha fazla
karşı karşıya kaldıkları, çocuk yaşta evliliklerin psikolojik rahatsızlık riskini arttırdığı,
bu kişilerin hayatlarının herhangi bir döneminde herhangi bir psikolojik bozukluk tanısı
ile tedavi görme risklerinin daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Erken yaşta
51
evlenen bireylerde özellikle depresyon, nikotin bağımlılığı ve özgül fobinin daha
yüksek oranda görüldüğü belirlenmiştir.
Bartlett ve Easterbrooks (2012)’un, çocuklukta ihmale maruz kalmış anneler ve
çocukları çalıştığı araştırmasında, çocuklukta ihmal edilmiş ergen annelerin kendi
çocuklarını da ihmal etme riskinin yüksek olduğu tespit edilmiştir.
Crugnola, Lerardi, Gazzotti ve Albizzati (2014)’nin ergen annelerin anne-bebek
etkileşimi ve duygu durum kalitesini inceledikleri çalışmasında, ergen annelerin
çocuklarına duygusal anlamda olumsuz davranışlar gösterdikleri, çocukları ile olumlu
yönde daha az zaman geçirdikleri ve daha az oyun oynadıkları belirlenmiştir. Ergen
annelerin çocuklarında yetişkin annelere göre daha fazla güvensiz bağlanma modelleri
görüldüğü, güvensiz bağlanan bebeklerin nesnelerle ilgili oyunlara daha az katılım
gösterdikleri ve pozitif meçlerde daha az zaman geçirdikleri, nesnelere daha az duygu
regülasyonu ve etkileşim gösterdikleri sonucuna ulaşılmıştır.
Cook ve Cameron (2015) genç gebelerin sosyal sorunlarını incelemiştir.
Çalışmada, genç gebelerin yoksulluk, konut ile ilgili sorunlar, işsizlik ya da düşük
maaşlı işlerde çalışma, akranlarına göre daha düşük düzeyde eğitim seviyesi, aile içi
çatışmalar gibi sorunlarla daha fazla karşılaştıkları, genç annelerin çocuklarının da
ergen anne olma riskinin yüksek olduğu belirtilmektedir.
Khatun, Mamun, Scott, William, Clavarino ve Najman (2017)’ın 20 yaşının
altındaki anneler ile yirmi yaşın üstündeki anneleri karşılaştırdığı çalışmasında, ergen
annelerin çocuklarının düşük IQ seviyesine sahip olma riskinin daha yüksek olduğu
belirtilmektedir. Ayrıca, genç annelerin daha fazla planlanmamış gebelik yaşadıkları,
lise eğitimini tamamlamadıkları, düşük gelir düzeyine sahip oldukları, sigara
kullandıkları, doğum yaptıktan sonra kısa bir süreliğine bebeklerini emziremedikleri,
depresif ruh hali içinde oldukları ve bebeklerinin daha düşük doğum ağırlığına sahip
oldukları sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca, ergen annelerin fiziksel ceza yöntemlerini daha
fazla kullandıkları, çocuklarının yanlış davranışına tepki verirken çocuğun kötü
davranışının nedenlerini açıklama olasılığının düşük olduğu belirtilmektedir.
52
BÖLÜM III
YÖNTEM
Bu bölümde araştırmanın modeli, araştırma grubu, veri toplama araçları ve
verilerin analizine ilişkin bilgilere yer verilmiştir.
3.1. Araştırma Modeli
Bu araştırma, erken yaşta evlenmiş ve çocuk sahibi olmuş ergen ve beliren
yetişkinler ile bekâr ve eğitimine devam eden gençlerin kimlik statülerini inceleyen
betimsel bir araştırmadır. Ergen ve beliren yetişkinlerin demografik özelliklerine göre
kimlik statülerinin anlamlı bir değişiklik gösterip göstermediğinin incelenmesi
gerçekleştirildiğinden genel tarama modeli kullanılmıştır.
Büyüköztürk, Köklü ve Çokluk’a (2014) göre tarama araştırmaları,
katılımcıların bir konuya ya da olaya ilişkin görüşlerinin ya da beceri, ilgi, yetenek,
tutum ve benzeri özelliklerinin belirlendiği genellikle diğer araştırmalara göre görece
daha büyük örneklemler üzerinde yapılan araştırmalardır.
Bu araştırmada, veriler farklı yaşlardaki bireylerden elde edilmiş ve kesitsel
araştırma düzeni kullanılmıştır.
Araştırma kapsamında kimlik gelişimi bağımlı; demografik özellikler bağımsız
değişkenler olarak tanımlanmıştır.
3.2. Araştırma Grubu
Bu çalışmada araştırma grubunu, 2015 yılında Ankara ilinde ikamet eden 16-19
ve 20-24 yaş grubunda yer alan toplam 300 katılımcı oluşturmuştur. Katılımcılardan
%50’si (n=150) çocuk sahibi olan annelerden %50’si de (n=150) ise bekâr ve eğitimine
devam eden gençlerden oluşmuştur.
Çalışmada, Ankara ili dışındaki genç annelere ulaşmanın çok zor olması
nedeniyle pratik sebeplerden dolayı katılımcılara Ankara ilindeki Aile Sağlığı
Merkezleri aracılığıyla ulaşılmış ve Aile Sağlığı Merkezlerine kayıtlı olan katılımcılar
rastgele seçilmiştir. Aile Sağlığı Merkezleinde kayıtlı olan 150 anneye ulaşılabilmesi
nedeniyle bekâr eğitimine devam eden gençlerden de 150 katılımcı araştırmaya dahil
edilmiştir. Ölçekler katılımcılardan üniversite eğitimine devam eden gençlere, ders
saatleri içinde dersin yürütücüsünden izin alınarak uygulanmıştır. Veriler toplanırken
gönüllülük ilkesi esas alınmış, katılımcılara öncelikle araştırmanın amacına yönelik
53
bilgilendirme yapılmış ve ardından araştırmaya katılmak isteyenlere ölçekler
uygulanmıştır. Ayrıca, gerekli durumlarda katılımcılara ek açıklamalar da yapılmıştır.
Katılımcılardan kimlik bilgileri istenilmemiştir.
3.3. Veriler ve Toplanması
Araştırma kapsamında, 16-24 yaş grubunda yer alan çocuk sahibi olan annelere
Ankara ilindeki Aile Sağlığı Merkezleri aracılığıyla ulaşılmıştır. Çalışmanın
yürütülebilmesi için Ankara Halk Sağlığı Müdürlüğünden gerekli izinler alındıktan
sonra Aile Sağlığı Merkezlerine kayıtlı olan ve araştırmaya katılmaya gönüllü 150
kişiye Kişisel Bilgi Formu ve Kimlik Gelişiminin Boyutları Ölçeği uygulanmıştır.
Araştırmanın karşılaştırma grubunu ise 16-24 yaş grubunda bekar ve eğitimine
devam eden gençler oluşturmuştur. Ölçekler katılımcılardan üniversite eğitimine devam
eden gençlere, ders saatleri içinde dersin yürütücüsünden izin alınarak uygulanmıştır.
Veriler toplanırken katılımcılardan kimlik bilgileri istenilmemiş, gönüllülük
ilkesi esas alınmış, katılımcılara ilk olarak araştırmanın amacı hakkında bilgi verilmiş
ve katılmayı kabul eden katılımcılara ölçekler uygulanmıştır.
3.4. Veri Toplama Araçları
Bu çalışma kapsamında veriler, Kişisel Bilgi Formu ve Kimlik Gelişiminin
Boyutları Ölçeği ile toplanmıştır. Veri toplama araçlarına ilişkin genel bilgiler aşağıda
başlıklar halinde aktarılmıştır.
3.4.1. Kişisel Bilgi Formu
Kişisel Bilgi Formu; katılımcıların yaş, eğitim durumu, medeni durum, sosyo-
ekonomik düzey, çocuk sahibi olma durumları gibi soruları içeren maddelerden
oluşmaktadır. Katılımcıların maddelere ilişkin yanıtlarını seçenekler arasından
işaretlemeleri istenmiştir.
3.4.2. Kimlik Gelişiminin Boyutları Ölçeği (The Identity Dimension Scale)
Araştırma kapsamında 16-19 yaş dönemindeki ergenler ile 20-24 yaş grubundaki
beliren yetişkinlerin kimlik gelişimlerini tespit etmek amacıyla Luyckx, Schwartz,
Berzonsky, Soenens Vansteekiste, Smith ve Goossens (2008) tarafından geliştirilen,
54
Morsünbül ve Çok (2013) tarafından Türkçeye uyarlaması gerçekleştirilen Kimlik
Gelişiminin Boyutları Ölçeği kullanılmıştır.
Kimlik Gelişimi Boyutları Ölçeği; seçeneklerin genişlemesine araştırılmasını
ölçen 5 madde, seçeneklerin derinlemesine araştırılmasını ölçen 5 madde, seçeneklerin
saplantılı araştırılmasını ölçen 5 madde, içsel yatırımda bulunmayı ölçen 5 madde ve
içsel yatırımla özdeşleşmeyi ölçen 5 madde olmak üzere toplam 25 madde ve beş alt
faktörden oluşmaktadır. Maddeler “kesinlikle katılıyorum”dan (5 puan), “kesinlikle
katılmıyorum”a (1 puan) doğru sıralanan 5 derecelemeli bir değerlendirme ölçeği
üzerinde işaretlenmektedir. Her bir alt ölçekten alınabilecek puanlar 5 ile 25 arasında
değişmektedir (Morsünbül, 2011).
Ölçekte puanlama yapılırken, her alt boyut ayrı ayrı değerlendirilmekte ve her
alt boyutun toplam puanı alınmaktadır (Morsünbül ve Çok, 2014).
Ölçeğin geçerlik ve güvenirlik çalışmaları için ölçek Ankara ilindeki çeşitli
üniversitelerin eğitim fakültelerinde öğrenim gören 602 öğrenciye uygulanmıştır.
Öğrencilerden elde edilen yanıtlar doğrultusunda ilk olarak açımlayıcı faktör analizi
hesaplanmıştır. Açımlayıcı faktör analizi sonucunda özdeğeri 1’in üzerinde olan beş
faktör belirlenmiştir. Birinci faktörün özdeğeri 8.62, açıkladığı varyans %14.25; ikinci
faktörün özdeğeri 3.27, açıkladığı varyans %14.16; üçüncü faktörün özdeğeri 1.59,
açıkladığı varyans %13.83; dördüncü faktörün özdeğeri 1.27 açıkladığı varyans %11.05
ve son olarak beşinci faktörün özdeğeri 1.14, açıkladığı varyans ise %10.35’tir. Buna
göre beş faktörlü yapı varyansın %63.65’ini açıkladığı saptanmıştır. Maddelere ilişkin
hesaplanan faktör yük değerlerinin 0.48 ile 0.79 arasında değiştiği belirlenmiştir
(Morsünbül ve Çok, 2014).
Öğrencilerden elde edilen cevaplar doğrultusunda doğrulayıcı faktör analizi
hesaplanmıştır. 25 madde ve toplam 5 alt boyuttan oluşan modele ilişkin model-veri
uyumunun sağlandığı tespit edilmiştir (RMSEA=0.062; CFI=0.92; NFI=0.93;
NNFI=0.92; GFI=0.95). Elde edilen sonuçlar doğrultusunda Kimlik Gelişimi Boyutları
Ölçeği’nin Türk kültüründe de beş faktörlü yapısının geçerli olduğu sonucuna
ulaşılmıştır (Morsünbül ve Çok, 2014).
Kimlik Gelişiminin Boyutları Ölçeği’ne cevap veren öğrencilerin cevaplarının
güvenirliğini belirlemek için iç tutarlılık katsayısı hesaplanmıştır. Ölçeğin iç tutarlık
güvenirlik katsayısı içsel yatırımda bulunma için 0.88, içsel yatırımla özdeşleşme
boyutu için 0.89, seçeneklerin genişlemesine araştırılması boyutu için 0.87, seçeneklerin
55
derinlemesine araştırılması boyutu için 0.89, seçeneklerin saplantılı araştırılması boyutu
için 0.90 olarak bulunmuştur. Tüm bu bulgular değerlendirildiğinde Kimlik Gelişiminin
Boyutları Ölçeğinin geçerli ve güvenilir bir ölçek olduğu söylenebilmektedir
(Morsünbül, 2011).
Bu çalışmada Ankara ilinde bulunan 300 katılımcıya ölçek uygulanmıştır.
Katılımcıların ölçek maddelerine vermiş oldukları cevapların güvenirliğini belirlemek
amacıyla iç tutarlılık katsayısı Cronbach alfa hesaplanmış ve katılımcıların Kimlik
Gelişiminin Boyutları Ölçeği’ne vermiş oldukları yanıtların oldukça güvenilir olduğu
saptanmıştır.
Çizelge 1’de katılımcıların cevapları doğrultusunda hesaplanan güvenirlik
katsayıları verilmiştir.
Çizelge 1
Katılımcıların Cevapları Doğrultusunda Hesaplanan Güvenirlik Katsayıları
Alt boyutlar Cronbach
alfa
katsayısı
İçsel yatırımda bulunma 0.739
İçsel yatırımla özdeşleşme 0.816
Seçeneklerin genişlemesine araştırılması 0.775
Seçeneklerin derinlemesine araştırılması 0.723
Seçeneklerin saplantılı araştırılması 0.738
3.5. Verilerin Analizi
Araştırmadan elde edilen verilerin istatistiksel çözümlemeleri SPSS 21.00 paket
programı kullanılarak yapılmıştır.
Araştırmada elde edilen verilerin öncelikle betimsel istatistikleri (frekans ve
yüzde, minimum, maksimum, ortalama, standart sapma) hesaplanmıştır. Ardından
araştırmanın problemleri doğrultusunda verilerin çözümlenmesi gerçekleştirilmiştir.
Öncelikle katılımcılardan elde edilen cevaplar doğrultusunda kimlik gelişimi alt
boyutlarına ilişkin puanların normallik varsayımını karşılayıp karşılamadığı
incelenmiştir. Bu doğrultuda öncelikle çarpıklık ve basıklık katsayısı incelemesi
gerçekleştirilmiş ve araştırma kapsamında görüşleri alınan katılımcıların alt
56
boyutlardaki verilerinin normal dağıldığı belirlenmiştir. Sonuçlar tablolaştırılarak
yorumlanmıştır
Çizelge 2
Katılımcıların Ölçek Maddelerine Vermiş Oldukları Cevaplar Doğrultusunda
Hesaplanan Çarpıklık ve Basıklık Katsayıları
Alt boyutlar Çarpıklık Basıklık
İstatistik Standart
Hata
İstatistik Standart
Hata
İçsel yatırımda bulunma -,569 ,141 ,534 ,281
Seçeneklerin genişlemesine araştırılması -,305 ,141 -,028 ,281
Seçeneklerin saplantılı araştırılması ,093 ,141 -,066 ,281
İçsel yatırımla özdeşleşme -,531 ,141 ,353 ,281
Seçeneklerin derinlemesine araştırılması -,475 ,141 ,224 ,281
Çizelge 2’de yer alan bilgiler incelendiğinde, kimlik gelişimi ölçeğinde bulunan tüm
boyutların çarpıklık ve basıklık katsayılarının -1,00 ile +1,00 arasında değişiklik
gösterdiği; alt boyutların normallikten aşırı bir sapma göstermediği görülmektedir.
Verilerin normallik varsayımı için ayrıca histogram grafiklerinden yararlanılmıştır.
Histogram grafikleri Şekil 3’de gösterilmiştir.
57
Çizelge 3
Kimlik Gelişimi Ölçeği Alt Boyutlarının Histogram Grafikleri
İçsel Yatırımda Bulunma Seçeneklerin Genişlemesine Seçeneklerin Saplantılı
Araştırılması Araştırılması
İçsel Yatırımla Özdeşleşme Seçeneklerin Derinlemesine
Araştırılması
Çizelge 3’de yer alan histogram grafiklerinde de görüldüğü gibi araştırma kapsamında
görüşleri alınan katılımcıların alt boyutlardaki verilerinin normal dağıldığı
belirlenmiştir.
Kimlik Gelişiminin Boyutları Ölçeğinde puanlama yapılırken, her alt boyut ayrı
ayrı değerlendirilmiş ve her alt boyutun toplam puanı alınmıştır. Ölçekten elde edilen
puanlara kümeleme analizi uygulanarak kimlik statüleri elde edilmiştir.
Katılımcıların kimlik statülerinin anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğinin
tespit edilmesi amacıyla ki-kare istatistiği hesaplanmıştır.
Veriler analiz edilirken güven aralığı %95 olarak alınmıştır.
58
BÖLÜM IV
BULGULAR VE YORUMLAR
Bu bölümde çalışmanın amacı doğrultusunda elde edilen bulgular ve yorumlar
aktarılmıştır.
4.1. Bulgular
4.1.1. Katılımcıların Demografik Özelliklerine Göre Dağılımları
Araştırma kapsamında görüşleri alınan katılımcıların demografik özelliklerine
göre dağılımları Çizelge 4’de gösterilmiştir.
Çizelge 4
Katılımcıların Demografik Özelliklerine Göre Dağılımları
Değişkenler Kategoriler f %
Yaş 20-24 150 50.0
16-19 150 50.0
Eğitim durumu
Ortaokul ve altı 81 27.0
Lise 85 28.3
Yüksekokul/üniversite 134 44.7
Çalışma durumu Evet 4 1.3
Hayır 296 98.7
Sosyal Konumu
Öğrenci 149 49.7
Ev Hanımı 148 49.3
İşçi 2 0.7
Memur 1 0.3
Gelir durumu
Geliri var 3 1.0
Aileye bağımlı 150 50.0
Eşe bağımlı 147 49.0
Aylık geliri 0-1000 TL 223 74.3
1001 TL üzeri 77 25.7
Annesinin evlilik yaşı 14-19 166 55.3
20-23 134 44.7
Babasının evlilik yaşı 18-24 210 70.0
25-35 90 30.0
Medeni durumu Evli 150 50.0
Bekâr 150 50.0
59
Çizelge 4’de yer alan bilgiler incelendiğinde, araştırma kapsamında görüşleri
alınan katılımcıların %50’sinin (n=150) 1991-1995 doğumlu; %50’sinin de (n=150)
1996-1999 doğumlu oldukları görülmektedir. Katılımcıların %27.0’sinin (n=81)
ortaokul ve altında, %28.3’ünün (n=85) lise düzeyinde, %44.7’sinin de (n=134)
yüksekokul veya üniversite düzeyinde eğitime sahip oldukları belirlenmiştir.
Araştırmaya katılan katılımcılardan yalnızca %1.3’ünün (n=4) çalıştığı, %98.7’sinin ise
(n=296) çalışmadıklarını ifade ettikleri tespit edilmiştir. Bu doğrultuda araştırma
grubundaki katılımcıların %49.7’sinin (n=149) öğrenci, %49.3’ünün (n=148) ev hanımı,
%0.7’sinin (n=2) işçi, %0.3’ünün (n=1) memur oldukları görülmektedir. Çalışan
katılımcıların (%1.0; n=3) gelirlerinin bulunduğu, %50.0’sinin (n=150) ailesine bağımlı,
%49.0’unun da (n=147) eşine bağımlı oldukları saptanmıştır. Araştırmaya katılan
katılımcıların %74.3’ünün (n=223) aylık gelirlerinin 0-1000 TL arasında olduğu;
%25.7’sinin (n=77) ise aylık gelirinin 1000 TL’den fazla olduğu belirlenmiştir.
Araştırmaya katılan kadınların %55.3’ünün (n=166) 14-19 yaş aralığında evlendiği,
%44.7’sinin (n=134) annesinin evlilik yaşının 20-23 olduğu tespit edilmiştir.
Babalarının evlendikleri yaşlarına göre dağılımları incelendiğinde %70.0’inin (n=210)
babasının 18-24 yaşında, %30.0’unun (n=90) 25-35 yaş aralığında evlendiği
saptanmıştır. Araştırma kapsamında görüşleri alınan katılımcıların %50’sinin (n=150)
evli, %50’sinin (n=150) bekar olduğu görülmektedir.
60
Araştırma kapsamında görüşleri alınan evli katılımcıların bazı özelliklerine göre
dağılımları Çizelge 5’de gösterilmiştir.
Çizelge 5
Evli Katılımcıların Demografik Özelliklerine Göre Dağılımları
Evli olan katılımcılar için (n=150)
Değişkenler Kategoriler f %
Evlenme şekli
Kendisi anlaşarak 64 42.7
Görücü usulü 86 57.3
Nikâh türü
Sadece resmi nikâh 3 2.00
Sadece dini nikâh 6 4.00
Hem resmi hem dini nikâh 141 94.00
Kaçıncı evliliği Birinci 149 99.3
İkinci 1 0.7
İlk evlilik yaşı 14-19 118 78.7
20-23 32 21.3
İlk evlilik süresi 3 yıldan az 83 55.3
3 yıl ve daha fazla 67 44.7
İkinci evlilik yaşı 22 1 0.3
Son evlilik süresi 2 yıl 1 0.3
Eşinin kaçıncı evliliği olduğu Birinci 150 100.0
Eşinin evlilik yaşı 18-24 64 21.3
25-35 86 28.7
Çocuk sahibi olma durumu Var 150 100.0
İlk çocuk sahibi olduğu yaş 16-19 94 62.7
20-24 56 37.3
Çocuk sayısı 1 125 83.3
2 25 16.7
Çizelge 5’de görüldüğü gibi araştırma kapsamında görüşleri alınan evli
katılımcıların %42.7’si (n=64) kendileri anlaşarak, %57.3’ü de (n=86) görücü usulü ile
evlendiklerini ifade etmektedirler. Evli katılımcıların %2.0’si (n=3) sadece resmi
nikâhları, %4.00’ü (n=6) sadece dini nikâhları, %94.00’ü (n=141) hem resmi hem dini
nikâhları bulunduğu belirtmişlerdir. Araştırmaya katılan evli kadınların %99.3’ü
(n=149) ilk evlilikleri olduğunu, sadece bir katılımcı (%0.7) ikinci evliliği olduğunu
61
belirtmiştir. İkinci evliliğini yapan katılımcının ikinci evliliğini 22 yaşında yaptığı ve 2
yıldır evli olduğu görülmektedir. Evli katılımcıların %78.7’si (n=118) ilk evlilik
yaşlarının 14-19; %21.3’ü de (n=32) 20-23 yaş olduğunu belirttikleri tespit edilmiştir.
Katılımcıların %55.3’ünün (n=83) evliliği 3 yıldan az iken %44.7’sinin (n=67) 3 yıl ve
daha fazla evli oldukları saptanmıştır. Katılımcıların tamamının (%100; n=150)
eşlerinin birinci evlilikleri olduğunu belirttikleri tespit edilmiştir. Araştırmaya katılan
evli katılımcıların %21.3’ünün (n=64) eşlerinin kendileriyle 18-24 yaşında, %28.7’sinin
(n=86) ise 25-35 yaş aralığında evlendiği saptanmıştır. Evli katılımcıların tamamının
(%100; n=150) çocuklarının bulunduğu görülmektedir. Annelerden %83.3’ünün
(n=125) bir çocuğunun, %16.7’sinin (n=25) iki çocuğunun bulunduğu belirlenmiştir.
Annelerden %62.7’sinin (n=94) ilk çocuğunu doğurduğunda 16-19 yaş, %37.3’ünün ise
(n=56) ilk çocuğunu doğurduğunda 20-24 yaş aralığında olduğu tespit edilmiştir.
Araştırma kapsamında görüşleri alınan bekâr katılımcıların bazı özelliklerine göre
dağılımları Çizelge 6’da gösterilmiştir.
Çizelge 6
Bekar Katılımcıların Demografik Özelliklerine Göre Dağılımları
Bekar olan katılımcılar için (n=150)
Değişkenler Kategoriler f %
Partneri olma durumu
Var 33 22.0
Yok 117 78.0
Partneriyle birlikte yaşama
durumu
Evet 2 ---
Hayır 31 ---
Partneriyle birlikte yaşama
süresi
9 ay 1 ---
1 yıl 1 ---
Çizelge 6’da yer alan bilgiler doğrultusunda araştırmaya katılan bekar
katılımcılardan %22.0’sinin (n=33) partneri olduğu, %78.0’inin (n=117) partneri
olmadığı belirlenmiştir. Katılımcılardan 2’sinin partneri ile birlikte yaşadığını ifade
ettiği, 31’inin ise ayrı yaşadıklarını belirttikleri tespit edilmiştir. Partneri ile birlikte
yaşayan katılımcılardan birinin 9 aydır, diğerinin de 1 yıldır partneri ile birlikte
yaşadıklarını ifade ettikleri belirlenmiştir.
Araştırmaya katılan evli katılımcıların ve bekâr olup partneri bulunan
katılımcıların bazı demografik özelliklerine göre dağılımları Çizelge 7’de yer
almaktadır.
62
Çizelge 7
Eşi/Partneri Olan Katılımcıların Demografik Özelliklerine Göre Dağılımları
Eşi/partneri olan katılımcılar için (n=183)
Değişkenler Kategoriler f %
Eşinin/partnerinin doğum
tarihi 1978-1987 78 42.6
1988-1996 105 57.4
Eşinin/partnerinin öğretim
durumu
Ortaokul ve altı 73 39.9
Lise 72 39.3
Lise üstü 38 20.8
Eşinin/partnerinin çalışma
durumu
Çalışıyor 161 88.0
Çalışmıyor 22 12.0
Eşinin/partnerinin mesleği Öğrenci 20 11.0
İşçi 111 60.5
Memur 14 7.7
Serbest meslek 37 20.3
Cevapsız 1 0.5
Eşinin/partnerinin aylık geliri 0-1000 TL 90 49.2
1000 TL’den daha fazla 92 50.3
Cevapsız 1 0.5
Çizelge 7’deki bilgiler incelendiğinde eşi/partneri olan katılımcıların
%42.6’sının (n=78) eşi ya da partnerinin doğum tarihinin 1978-1987; %57.4’ünün
(n=105) ise eşinin/partnerinin 1988-1996 doğum tarihine sahip oldukları tespit
edilmiştir. Eşi/partneri olan katılımcıların %39.9’unun (n=73) eşi ya da partnerinin
ortaokul ve altı, %39,3’ünün (n=72) lise, %20.8’inin ise (n=38) lise üstünde
(yüksekokul-üniversite-lisansüstü) eğitime sahip oldukları belirlenmiştir. Araştırma
kapsamında görüşleri alınan eşi/partneri olan katılımcıların %88.0’inin (n=161) eşi ya
da partnerinin çalıştığı, %12.0’sinin (n=22) eşi/partnerinin çalışmadığını belirttikleri
saptanmıştır. Katılımcıların %11.0’inin (n=20) eşi ya da partnerinin öğrenci, %60.5’inin
(n=111) işçi, %7.7’sinin (n=14), %20.3’ünün (n=37) eşi/ partnerinin serbest meslekle
uğraştığını belirttikleri görülmektedir. Araştırmaya katılan eşi/partneri olan
katılımcılardan %49.2’sinin (n=90) eşi ya da partnerinin aylık gelirinin 0-1000 TL;
%50.3’ünün (n=92) 1000 TL’nin üstünde olduğunu belirttikleri tespit edilmiştir.
63
4.1.2. Kimlik statüleri katılımcıların demografik özelliklerine göre anlamlı bir
farklılık göstermekte midir?
Araştırmada görüşleri alınan katılımcıların yaşlarına, eğitim durumlarına, sosyal
konumlarına, gelir durumlarına, aylık gelirlerine, annesinin ve babasının evlilik yaşına
göre kimlik statülerinin anlamlı bir farklılık gösterip göstermediği incelemiştir.
4.1.2.1. Kimlik statülerinin yaşlara göre incelenmesi
Kimlik Gelişiminin Boyutları Ölçeğinde puanlama yapılırken, her alt boyut ayrı
ayrı değerlendirilmiş ve ve her alt boyutun toplam puanı alınmıştır. Ölçekten elde edilen
puanlar standardize edildikten sonra küme analizi yöntemi uygulanmıştır. Küme analizi
sonucunda, başarılı, ipotekli, askıya alınımş, kaygısız dağınık, dağınık ve
farklılaşmamış olmak üzere altı kimlik statüsü elde edilmiştir.
Araştırmaya katılan kişilerin yaşlarına göre kimlik statülerinin anlamlı bir
farklılık gösterip göstermediğinin tespit edilmesi amacıyla ki-kare istatistiği
hesaplanmıştır. Sonuçlar Çizelge 8’de verilmiştir.
Çizelge 8
Kimlik Statülerinin Katılımcıların Yaşlarına Göre Hesaplanan Ki-Kare Testi Sonuçları
Kimlik statüleri
Yaş X2
p
20-24 16-19
7.257
0.202
f % f %
Kaygısız 8 5.3 18 12.0
Dağınık 31 20.7 25 16.7
Askıya alınmış 8 5.3 14 9.3
İpotekli 44 29.3 38 25.3
Farklılaşmamış 32 21.3 26 17.3
Başarılı 27 18.0 29 19.3
Çizelge 8 incelendiğinde, araştırma kapsamında görüşleri alınan katılımcıların
kimlik statülerinin yaşlarına göre anlamlı bir farklılık göstermediği görülmektedir
(X2=7.257; p>0.05). Başka bir anlatımla ergenler ve beliren yetişkinlerin kimlik statü
dağılımlarının genel olarak benzerlik gösterdiği belirlenmiştir.
64
4.1.2.2. Kimlik statülerinin eğitim düzeylerine göre incelenmesi
Araştırmaya katılan kişilerin kimlik statülerinin ergenler ve yetişkinlerin eğitim
düzeylerine göre anlamlı bir değişiklik gösterip göstermediğinin belirlenmesi amacıyla
ki-kare istatistiği hesaplanmış ve sonuçlar Çizelge 9’da gösterilmiştir.
Çizelge 9
Kimlik Statülerinin Eğitim Düzeylerine Göre Hesaplanan Ki-Kare Testi Sonuçları
Kimlik statüleri
Eğitim düzeyi X2
p
Ortaokul ve altı Lise Üniversite
49.390 0.000
f % f % f %
Kaygısız 12 14.8 11 12.9 3 2.2
Dağınık 6 7.4 13 15.3 37 27.6
Askıya alınmış 10 12.3 4 4.7 8 6.0
İpotekli 34 42.0 26 30.6 22 16.4
Farklılaşmamış 7 8.6 18 21.2 33 24.6
Başarılı 12 14.8 13 15.3 31 23.1
Çizelge 9’daki bilgiler doğrultusunda, katılımcıların kimlik statülerinin eğitim
durumlarına göre anlamlı bir farklılık gösterdiği belirlenmiştir (X2=49.390; p<0.05).
Katılımcıların eğitim düzeylerine göre dağılımları incelendiğinde; ortaokul ve altında
eğitim düzeyine sahip bireylerle (%42.0; n=34) lise mezunu katılımcıların (%30.6;
n=26) ipotekli kimlik statüsüne sahip oldukları saptanmıştır. Üniversite mezunu
kişilerin ise daha çok dağınık (%27.6; n=37) ile farklılaşmamış (%24.6; n=33) ve
başarılı (%23.1; n=31) kimlik statüsüne sahip oldukları görülmektedir.
65
4.1.2.3. Kimlik statülerinin katılımcıların sosyal konumlarına göre
incelenmesi
Katılımcıların sosyal konumlarına göre kimlik statülerinin anlamlı bir değişiklik
gösterip göstermediğinin tespit edilmesi amacıyla ki-kare istatistiği hesaplanmıştır.
Hesaplanan sonuçlar Çizelge 10 da verilmiştir.
Çizelge 10
Katılımcıların Kimlik Statülerinin Sosyal Konumlarına Göre Hesaplanan Ki-Kare Testi
Sonuçları
Kimlik statüleri
Sosyal Konum X2
p
Öğrenci Ev
hanımı
43.952 0.000
f % f %
Kaygısız 4 2.7 22 14.9
Dağınık 37 24.8 18 12.2
Askıya alınmış 9 6.0 13 8.8
İpotekli 25 16.8 57 38.5
Farklılaşmamış 38 25.5 18 12.2
Başarılı 36 24.2 20 13.5
Çizelge 10 incelendiğinde, katılımcıların kimlik statülerinin sosyal konumlarına
göre anlamlı farklılık gösterdiği belirlenmiştir (X2=43.952; p<0.05). Katılımcıların
sosyal konumlarına göre kimlik statülerine dağılımları incelendiğinde, ev hanımlarının
daha çok ipotekli kimlik statüsüne sahip olduğu (%38.5; n=57), öğrencilerin ise
farklılaşmamış (%25.5; n=38), dağınık (%24.8; n=37) ve başarılı (%24.2; n=36) kimlik
statüsüne sahip oldukları görülmektedir.
66
4.1.2.4. Kimlik statülerinin katılımcıların gelir durumuna göre incelenmesi
Araştırmaya katılan kişilerin gelir durumuna göre kimlik statülerinin anlamlı bir
farklılık gösterip göstermediğinin tespit edilmesi amacıyla ki-kare istatistiği
hesaplanmış ve sonuçlar Çizelge 11’de verilmiştir.
Çizelge 11
Katılımcıların Kimlik Statülerinin Gelir Durumlarına Göre Hesaplanan Ki-Kare Testi
Sonuçları
Kimlik statüleri
Gelir durumu X2
p
Aileye bağımlı Eşe bağımlı
45.383 0.000
f % f %
Kaygısız 4 2.7 22 15.0
Dağınık 38 25.3 17 11.6
Askıya alınmış 9 6.0 13 8.8
İpotekli 25 16.7 57 38.8
Farklılaşmamış 38 25.3 18 12.2
Başarılı 36 24.0 20 13.6
Çizelge 11’deki bilgiler doğrultusunda, araştırmaya katılan ergen ve
yetişkinlerin kimlik statülerinin gelirlerinde aileye ya da eşe bağlı olma durumuna göre
anlamlı bir farklılık gösterdiği saptanmıştır (X2=45.383; p<0,05). Ailesine bağımlı
katılımcıların daha çok dağınık (%25.3; n=38), farklılaşmamış (%25.3; n=38) ve
başarılı (%24.0; n=36) kimlik statüsüne sahip oldukları belirlenmiştir. Gelirinde eşlerine
bağımlı katılımcıların ise daha çok ipotekli kimlik statüsüne (%38.8; n=57) sahip
oldukları görülmektedir.
67
4.1.2.5. Kimlik statülerinin katılımcıların aylık gelir durumlarına göre
incelenmesi
Araştırmaya katılan kişilerin aylık gelir durumlarına göre kimlik statülerinin
anlamlı bir değişiklik gösterip göstermediğinin belirlenmesi amacıyla ki-kare istatistiği
hesaplanmış ve sonuçlar Çizelge 12’de gösterilmiştir.
Çizelge 12
Katılımcıların Kimlik Statülerinin Aylık Gelir Durumlarına Göre Hesaplanan Ki-Kare
Testi Sonuçları
Kimlik statüleri
Aylık gelir durumu X2
p
0-1000 TL 1000 TL ve
üzeri
4.987 0.417
f % f %
Kaygısız 15 6.7 11 14.3
Dağınık 44 19.7 12 15.6
Askıya alınmış 17 7.6 5 6.5
İpotekli 60 26.9 22 28.6
Farklılaşmamış 43 19.3 15 19.5
Başarılı 44 19.7 12 15.6
Çizelge 12’de yer alan bilgiler doğrultusunda katılımcıların aylık gelir
düzeylerine göre kimlik statülerinin anlamlı bir değişiklik göstermediği görülmektedir
(X2=4.987; p>0.05). Başka bir anlatımla aylık geliri 1000 TL altında ve üstünde olan
katılımcıların kimlik statülerine dağılımlarının benzer olduğu görülmektedir.
68
4.1.2.6. Kimlik statülerinin katılımcıların annesinin evlenme yaşına göre
incelenmesi
Araştırma kapsamında görüşleri alınan katılımcıların kimlik statülerinin
annesinin evlenme yaşına göre anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğinin tespit
edilmesi amacıyla hesaplanan ki-kare istatistiği sonuçları Çizelge 13’de verilmiştir.
Çizelge 13
Katılımcıların Kimlik Statülerinin Annesinin Evlenme Yaşına Göre Hesaplanan Ki-Kare
Testi Sonuçları
Kimlik statüleri
Annesinin evlenme yaşı X2
p
14-19 20-23
13.079 0.023
f % f %
Kaygısız 20 12.0 6 4.5
Dağınık 28 16.9 28 20.9
Askıya alınmış 11 6.6 11 8.2
İpotekli 54 32.5 28 20.9
Farklılaşmamış 27 16.3 31 23.1
Başarılı 26 15.7 30 22.4
Çizelge 13’de görüldüğü gibi araştırmaya katılan kişilerin annelerinin evlenme
yaşlarına göre kimlik statülerinin anlamlı bir farklılık gösterdiği saptanmıştır
(X2=13.079; p<0.05). Annesi 14-19 yaşında evlenen katılımcıların ipotekli kimlik
statüsüne sahip oldukları (%32.5; n=54) belirlenmiştir. Annesi 20-23 yaşında evlenen
bireylerin ise daha çok farklılaşmamış (%23.1; n=30) ve başarılı (%22.4; n=30) kimlik
statüsüne sahip oldukları belirlenmiştir.
69
4.1.2.7. Katılımcıların kimlik statülerinin babasının evlenme yaşına göre
incelenmesi
Araştırmaya katılan ergen ve beliren yetişkinlerinin kimlik statülerinin
babalarının evlenme yaşına göre anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğinin
belirlenmesi amacıyla hesaplanan ki-kare istatistiği hesaplanmıştır. Sonuçlar Çizelge
14’ de verilmiştir.
Çizelge 14
Katılımcıların Kimlik Statülerinin Babasının Evlenme Yaşına Göre Hesaplanan Ki-
Kare Testi Sonuçları
Kimlik statüleri
Babasının evlenme yaşı X2
p
18-24 25-35
6.326 0.276
f % f %
Kaygısız 21 10.0 5 5.6
Dağınık 33 15.7 23 25.6
Askıya alınmış 15 7.1 7 7.8
İpotekli 59 28.1 23 25.6
Farklılaşmamış 39 18.6 19 21.1
Başarılı 43 20.5 13 14.4
Çizelge 14’deki bilgiler doğrultusunda katılımcıların babalarının evlenme
yaşlarına göre kimlik statülerinin anlamlı bir değişiklik göstermediği tespit edilmiştir
(X2=6.326; p>0.05). Diğer bir deyişle, babasının evlenme yaşı farklılık gösterse de
katılımcıların kimlik statülerine dağılımlarının genel olarak benzerlik gösterdiği
saptanmıştır.
70
4.1.3. Evli ve çocuğu bulunan ergenler ile beliren yetişkinlerin kimlik statüleri
dağılımları
Araştırmaya katılan evli ve çocuğu bulunan ergenler ile beliren yetişkinlerin
kimlik statülerinin dağılımlarını incelemek amacıyla frekans ve yüzde değerleri
hesaplanmıştır.
Çizelge 15
Evli ve Çocuğu Bulunan Katılımcıların Kimlik Statü Düzeylerine Yönelik Hesaplanan
Betimsel İstatistikler
Kimlik statüleri f %
Kaygısız 22 14.7
Dağınık 18 12.0
Askıya alınmış 13 8.7
İpotekli 57 38.0
Farklılaşmamış 20 13.3
Başarılı 20 13.3
Çizelge 15’de yer alan bilgiler incelendiğinde, evli katılımcıların %38.0’inin
(n=57) ipotekli, %14.7’sinin (n=22) kaygısız, %13.3’ünün (n=20) farklılaşmamış ve
başarılı, %12.0’sinin (n=18) dağınık ve %8.7’sinin (n=13) ise askıya alınmış kimlik
statüsüne sahip olduğu tespit edilmiştir.
4.1.3.1. Evli ve çocuk sahibi olan ergenler ile beliren yetişkinlerin kimlik statüleri
demografik özelliklerine göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir?
Araştırmaya katılan evli ve çocuğu bulunan katılımcıların evlenme şekillerine,
evlendikleri yaşlara, evlilik süresine, eşinin evlilik yaşına, ilk çocuğuna sahip olduğu
yaşa, çocuk sayısına göre kimlik statülerinin anlamlı bir değişiklik gösterip
göstermediği incelenmiştir.
71
4.1.3.1.1 Kimlik statülerinin katılımcıların evlenme şekillerine göre
incelenmesi
Araştırmaya katılan evli katılımcıların evlenme şekillerine göre kimlik
statülerinin anlamlı bir değişiklik gösterip göstermediğinin belirlenmesi amacıyla ki-
kare istatistiği hesaplanmış ve sonuçlar Çizelge 16’da verilmiştir
Çizelge 16
Evli ve Çocuğu Bulunan Katılımcıların Kimlik Statülerinin Evlenme Şekillerine Göre
Hesaplanan Ki-Kare Testi Sonuçları
Kimlik statüleri
Evlenme şekli X2
p
Kendisi anlaşarak Görücü
usulü
22.037
0.001
f % f %
Kaygısız 1 1.6 21 24.4
Dağınık 12 18.8 6 7.0
Askıya alınmış 3 4.7 10 11.6
İpotekli 26 40.6 31 36.0
Farklılaşmamış 11 17.2 9 10.5
Başarılı 11 17.2 9 10.5
Çizelge 16 incelendiğinde, araştırmaya katılan evli katılımcıların evlenme
şekillerine göre kimlik statülerinin anlamlı bir değişiklik gösterdiği tespit edilmiştir
(X2=22.037; p<0.05). Kendisi anlaşarak evlenen katılımcıların daha çok ipotekli
(%40.6; n=26) ve dağınık (%18.8; n=12) kimlik statüsüne sahip olduğu belirlenmiştir.
Görücü usulü evlenen katılımcıların ise daha çok ipotekli (%36.0; n=31) ve kaygısız
(%24.4; n=21) kimlik statüsüne sahip oldukları görülmektedir.
72
4.1.3.1.2. Kimlik statülerinin katılımcıların evlenme yaşlarına göre
incelenmesi
Araştırma kapsamında görüşleri alınan evli ve çocuğu bulunan katılımcıların
evlenme yaşlarına göre kimlik statülerinin anlamlı bir değişiklik gösterip
göstermediğinin belirlenmesi amacıyla ki-kare istatistiği hesaplanmıştır. Sonuçlar
Çizelge 17’de gösterilmiştir.
Çizelge 17
Evli ve Çocuğu Bulunan Katılımcıların Kimlik Statülerinin Evlenme Yaşlarına Göre
Hesaplanan Ki-Kare Testi Sonuçları
Kimlik statüleri
Evlenme yaşı X2
p
14-19 20-23
5.279
0.383
f % f %
Kaygısız 20 16.9 2 6.2
Dağınık 14 11.9 4 12.5
Askıya alınmış 12 10.2 1 3.1
İpotekli 44 37.3 13 40.6
Farklılaşmamış 14 11.9 6 18.8
Başarılı 14 11.9 6 18.8
Çizelge 17 incelendiğinde, kişilerin evlenme yaşlarına göre kimlik statülerine
göre anlamlı bir farklılık göstermediği saptanmıştır (X2=5.279; p>0.05). Diğer bir
anlatımla 14-19 yaş ile 20-23 yaşında evlenen bireylerin kimlik statülerine
dağılımlarının genel olarak benzerlik gösterdiği görülmektedir.
73
4.1.3.1.3. Kimlik statülerinin katılımcıların evlilik sürelerine göre
incelenmesi
Katılımcıların kimlik statülerinin evlenme sürelerine göre anlamlı bir farklılık
gösterip göstermediğinin belirlenmesi amacıyla hesaplanan ki-kare testi sonuçları
Çizelge 18’de gösterilmiştir.
Çizelge 18
Evli ve Çocuğu Bulunan Katılımcıların Kimlik Statülerinin Evlilik Sürelerine Göre
Hesaplanan Ki-Kare Testi Sonuçları
Kimlik statüleri
Evlilik süresi X2
p
3 yıldan az 3 yıl ve daha
fazla
8.027
0.155
f % f %
Kaygısız 13 15.7 9 13.4
Dağınık 15 18.1 3 4.5
Askıya alınmış 7 8.4 6 9.0
İpotekli 26 31.3 31 46.3
Farklılaşmamış 11 13.3 9 13.4
Başarılı 11 13.3 9 13.4
Çizelge 18’de yer alan bilgiler incelendiğinde araştırmaya katılan evli
katılımcıların evlilik sürelerine göre kimlik statülerinin anlamlı bir farklılık
göstermediği belirlenmiştir (X2=8.027; p>0.05). Diğer bir anlatımla katılımcıların evlilik
süresi bazında kimlik statülerine dağılımlarının benzerlik gösterdiği saptanmıştır.
74
4.1.3.1.4. Kimlik statülerinin katılımcıların eşinin evlilik yaşına göre
incelenmesi
Araştırmaya katılan ergen ve beliren yetişkinlerinin kimlik statülerinin eşinin
evlenme yaşına göre anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğinin belirlenmesi
amacıyla ki-kare testi hesaplanmıştır. Sonuçlar Çizelge 19’da gösterilmiştir.
Çizelge 19
Katılımcıların Kimlik Statülerinin Eşinin Evlenme Yaşına Göre Hesaplanan Ki-Kare
Testi Sonuçları
Kimlik statüleri
Eşinin evlenme yaşı X2
p
18-24 25-35
2.370 0.796
f % f %
Kaygısız 11 17.2 11 12.8
Dağınık 7 10.9 11 12.8
Askıya alınmış 5 7.8 8 9.3
İpotekli 22 34.4 35 40.7
Farklılaşmamış 8 12.5 12 14.0
Başarılı 11 17.2 9 10.5
Çizelge 19’daki bilgiler incelendiğinde katılımcıların eşlerinin evlenme yaşlarına
göre kimlik statülerinin anlamlı bir değişiklik göstermediği tespit edilmiştir (X2=2.370;
p>0.05). Eşlerinin evlenme yaşlarına göre kimlik statülerinin benzer şekilde dağıldığı
belirlenmiştir.
75
4.1.3.1.5. Kimlik statülerinin katılımcıların ilk çocuklarına sahip oldukları
yaşa göre incelenmesi
Araştırmaya katılan evli katılımcıların kimlik statülerinin ilk çocuk sahibi
oldukları yaşlarına göre anlamlı bir değişiklik gösterip göstermediğinin saptanması
amacıyla ki-kare testi hesaplanmış ve sonuçlar Çizelge 20’de gösterilmiştir.
Çizelge 20
Katılımcıların Kimlik Statülerinin İlk Çocuk Sahibi Oldukları Yaşa Göre Hesaplanan
Ki-Kare Testi Sonuçları
Kimlik statüleri
İlk çocuk sahibi olma yaşı X2
p
16-19 20-24
4.549 0.473
f % f %
Kaygısız 16 17.0 6 10.7
Dağınık 14 14.9 4 7.1
Askıya alınmış 9 9.6 4 7.1
İpotekli 32 34.0 25 44.6
Farklılaşmamış 11 11.7 9 16.1
Başarılı 12 12.8 8 14.3
Çizelge 20’deki bilgiler doğrultusunda katılımcıların ilk çocuk sahibi oldukları
yaşa göre kimlik statülerinin anlamlı bir farklılık göstermediği saptanmıştır (X2=4.549;
p>0.05). Başka bir deyişle katılımcıların ilk çocuklarına sahip oldukları yaşa göre
kimlik statüsüne göre dağılımlarının benzerlik gösterdiği belirlenmiştir.
76
4. 1. 3.1.6. Kimlik statüleri katılımcıların çocuk sayılarına göre incelenmesi
Evli ve çocuğu bulunan katılımcıların kimlik statülerinin çocuk sayılarına göre
anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğinin belirlenmesi amacıyla ki-kare testi
sonuçları Çizelge 21’de verilmiştir.
Çizelge 21
Evli ve Çocuğu Bulunan Katılımcıların Kimlik Statülerinin Çocuk Sayılarına Göre
Hesaplanan Ki-Kare Testi Sonuçları
Kimlik statüleri
Çocuk sayıları X2
p
1 2
10.553 0.061
f % f %
Kaygısız 16 12.8 6 24.0
Dağınık 17 13.6 1 4.0
Askıya alınmış 9 7.2 4 16.0
İpotekli 50 40.0 7 28.0
Farklılaşmamış 19 15.2 1 4.0
Başarılı 14 11.2 6 24.0
Çizelge 21’deki bilgiler doğrultusunda katılımcıların çocuk sayılarına göre
kimlik statülerinin anlamlı bir değişiklik göstermediği tespit edilmiştir (X2=10.553;
p>0.05). Katılımcıların çocuk sayıları farklılık gösterse de kimlik statülerine göre
dağılımlarının benzerlik gösterdiği belirlenmiştir.
77
4.1.4. Bekâr ergenler ile beliren yetişkinlerin kimlik statüleri dağılımları nasıldır?
Araştırma kapsamında bekâr 16-19 yaş dönemindeki ergenler ile 20-24 yaş
grubundaki beliren yetişkinlerin de görüşleri alınmıştır. Bekâr katılımcıların kimlik
statüleri düzeylerine göre dağılımları Çizelge 22’de gösterilmiştir.
Çizelge 22
Bekâr Katılımcıların Kimlik Statülerine Göre Dağılımları
Kimlik statüleri f %
Kaygısız 4 2.7
Dağınık 38 25.3
Askıya alınmış 9 6.0
İpotekli 25 16.7
Farklılaşmamış 38 25.3
Başarılı 36 24.0
Çizelge 22’deki bilgiler doğrultusunda araştırmaya katılan bekâr kişilerin
%25.3’ünün (n=38) dağınık ve farklılaşmamış, %24.0’ünün (n=36) başarılı,
%16.7’sinin (n=25) ipotekli, %6.0’sının (n=9) askıya alınmış ve %2.7’sinin (n=4)
kaygısız kimlik statüsüne sahip oldukları tespit edilmiştir.
78
4.1.4.1. Bekâr ergenler ile beliren yetişkinlerin kimlik statülerinin katılımcıların
partneri olma durumuna göre incelenmesi
Bekâr katılımcıların kimlik statülerinin katılımcıların partnerinin olma durumuna
göre anlamlı bir değişiklik gösterip göstermediğinin tespit edilmesi amacıyla ki-kare
testi hesaplanmış ve sonuçlar Çizelge 23’de gösterilmiştir.
Çizelge 23
Bekâr Katılımcıların Kimlik Statülerinin Partneri Olma Durumuna Göre Hesaplanan
Ki-Kare Testi Sonuçları
Kimlik statüleri
Partneri olma durumu X2
p
Var Yok
2.922 0.712
f % f %
Kaygısız 0 0.0 4 3.4
Dağınık 9 27.3 29 24.8
Askıya alınmış 2 6.1 7 6.0
İpotekli 4 12.1 21 17.9
Farklılaşmamış 11 33.3 27 23.1
Başarılı 7 21.2 29 24.8
Araştırma kapsamında görüşleri alınan katılımcıların partnerlerinin olma
durumlarına göre kimlik statülerinin anlamlı bir değişiklik göstermediği belirlenmiştir
(X2=2.922; p>0.05). Partneri olan katılımcılar ile olmayan katılımcıların kimlik
statülerine göre dağılımları benzerlik göstermektedir.
79
4.1.5. Ergenler ile beliren yetişkinlerin kimlik statülerinin katılımcıların medeni
durumlarına göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir?
Araştırmaya katılan kişilerin medeni durumlarına göre kimlik statülerinin
anlamlı bir değişiklik gösterip göstermediğinin tespit edilmesi amacıyla ki-kare testi
hesaplanmıştır. Sonuçlar Çizelge 24’ de gösterilmiştir.
Çizelge 24
Katılımcıların Kimlik Statülerinin Medeni Durumlarına Göre Hesaplanan Ki-Kare
Testi Sonuçları
Kimlik statüleri
Medeni durumu X2
p
Evli Bekar
42.977 0.000
f % f %
Kaygısız 22 14.7 4 2.7
Dağınık 18 12.0 38 25.3
Askıya alınmış 13 8.7 9 6.0
İpotekli 57 38.0 25 16.7
Farklılaşmamış 20 13.3 38 25.3
Başarılı 20 13.3 36 24.0
Çizelge 24 incelendiğinde, katılımcıların medeni durumlarına göre kimlik
statülerinin anlamlı bir farklılık gösterdiği saptanmıştır (X2=42.977; p<0.05). Evli
katılımcıların daha çok ipotekli (%38.0; n=57) kimlik statüsüne sahip olduğu
belirlenmiştir. Bekâr katılımcıların ise daha çok dağınık (%25.3; n=38) ve
farklılaşmamış (%25.3; n=38) kimlik statüsüne sahip oldukları saptanmıştır.
4.2. Yorumlar
Erken yaşta çocuk sahibi olmanın hem anne hem de çocuk açısından birçok risk
oluşturduğu bilinmektedir. Bu alanda yapılan çalışmalar da (Cornelius, Goldschmidt,
Willford, Leech, Larkby, Day, 2009; Crugnola, Lerardi, Gazzotti, Albizzati, 2014; Strat,
Dubertret ve Foll, 2011; Jutte, Roos, Brownell, Briggs, MacWilliam, Roos, 2010) bu
bilgiyi destekler niteliktedir.
Erken yaşta evliliğin ve erken yaşta çocuk sahibi olmanın en önemli risklerinden
biri bu durumu yaşayan bireylerin, kimlik gelişim sürecini tamamlayamamalarıdır.
Erken yaşlarda evlenmiş ve çocuk sahibi olmuş bireyler kimlik gelişimleri için gerekli
olan arayışlar ve alternatifler arasından seçim yapma sürecini gerçekleştiremeden
80
bağlanmalarda bulunmaktadırlar. Kimlik krizi sürecini yaşayamayan genç anneler,
ebeveynlerinin, akraba ya da çevrelerinin beklentilerine göre kimliklerini
oluşturmaktadırlar.
Bu araştırma, bireylerin çocuk sahibi olma ve olmama durumlarına göre kimlik
gelişimlerinin karşılaştırılması amacıyla gerçekleştirilmiştir
Araştırma bulguları alt problemler çerçevesinde çözümlenerek tartışılmıştır.
4.2.1. Kimlik statülerinin katılımcıların yaşlarına göre farklılık gösterip
göstermediğine ilişkin bulguların yorumlanması
Bu araştırmada katılımcıların kimlik statülerinin yaşlarına göre farklılık
göstermediği, 16-19 yaşındaki katılımcılar ile 20-24 yaşları arasındaki katılımcıların
kimlik statülerinin benzerlik gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır.
Alanyazında kimlik statülerinin yaşla ilişkisinin incelendiği çalışmalarda (Varan,
1990; İlhan ve Özdemir, 2012; Köker, 1997; Kroger, Martinussen, Marcia, 2010) kimlik
statülerinin yaşa, ergenlik ve beliren yetişkinlik döneminde olma durumuna göre
farklılaştığı, kimlik duygusunun yaşa bağlı geliştiği, yaş ile birlikte kimlik statüleri
arasında geçişlerin olduğu, kimliğin ilerleyen yaşla birlikte olumlu yönde geliştiğini ve
başarılı kimlik statüsüne geçişlerin arttığını göstermektedir.
Arnett (2000) ve Erikson (1968)’a göre kimlik gelişimi hem ergenlik hem de
beliren yetişkinler için en önemli görevlerden biridir ve kimlik gelişimi ergenlikten
sonra beliren yetişkinlik döneminde de devam etmektedir. Bu çalışmada da,
katılımcıların kimlik statülerinin yaşlarına göre farklılık göstermemesi kimlik
gelişiminin ergenlik döneminde sona ermediğini, beliren yetişkinlik döneminde de
devam ettiğini destekler niteliktedir.
4.2.2. Kimlik statülerinin katılımcıların eğitim durumuna göre farklılık
gösterip göstermediğinin incelenmesine ilişkin bulguların yorumlanması
Kimlik statülerinin eğitim durumlarına göre farklılık gösterdiği, ortaokul ve
altında eğitim düzeyine sahip bireylerle, lise mezunu katılımcıların ipotekli kimlik
statüsüne sahip oldukları, üniversite mezunu kişilerin ise daha çok dağınık,
farklılaşmamış ve başarılı kimlik statüsüne sahip oldukları saptanmıştır.
Bu bulgu, eğitim düzeyi arttıkça kişilerin çeşitli alternatifleri ve seçenekleri
araştırdıklarını, kimlik krizi sürecini yaşadıklarını, yaşamlarında belirli bir yönelimi
henüz oluşturamamış olsalar bile araştırmalarda bulunduklarını göstermektedir. Ancak,
81
eğitim düzeyi lise altında olan bireylerin araştırma eksikliğinin olduğunu, çevrelerindeki
kişilerin onlar adına karar vermelerini kabul etme risklerinin yüksek olduğunu, kendi
yönlerini belirleme noktasında zorlandıklarını düşündürmektedir.
Özellikle, üniversite eğitiminin araştırma yapmayı, seçenekleri irdelemeyi ve
keşfetmeyi sağladığı bilinmektedir. Üniversite mezunu bireylerin başarılı,
farklılaşmamış ve dağınık kimlik statüsü puanlarının yüksek olması, bireylerin
üniversite yaşamında farklı seçenekleri değerlendirdiğini, farklı deneyimleri
yaşadıklarını göstermektedir.
Arnett’e (2000, 2004 a, b) göre de kimlik keşfi üniversite dönemlerine karşılık
gelen beliren yetişkinlik döneminde yoğunluk kazanmaktadır. Bu dönemde bireyler
yaşam alanlarıyla ilgili temel değişikliklere neden olabilecek seçimlerde
bulunmaktadırlar. Çalışmanın kimlik statülerinin eğitim durumlarına göre farklılık
gösterdiği bulgusu da bu yargıyı destekler niteliktedir.
Alanyazında, bu konuda yapılan çalışmalarda da araştırmamızın bulgularını
destekler nitelikte sonuçlara ulaşılmıştır. Morsünbül (2005)’ün çalışmasında; lise
eğitimine devam eden öğrencilerin ipotekli ve dağınık kimlik statüsü puanlarının,
üniversitede okuyanlardan yüksek olduğu tespit edilmiştir. Morsünbül (2013a)’ün bir
diğer çalışmasında da, kimlik gelişimi boyutları açısından üniversite öğrencilerinin
seçeneklerin araştırılması boyutundan aldıkları puanların lise öğrencilerinden ve öğrenci
olmayan gruptan yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Kroger (1988)’in çalışmasında
da Morsünbül’ün çalışmaları ile benzer kapsamda başarılı kimlik statüsünün
üniversitenin ilk yıllarından itibaren artış gösterdiği, ipotekli ve dağınık kimlik statüsü
oranlarının düştüğü sonucuna ulaşılmıştır.
Arnett (2000, 2004)’e göre yüksek düzeyde kimlik keşfi, üniversite dönemine
karşılık gelen beliren yetişkinlik döneminde gerçekleşmektedir. Bu bulgular hem artan
yaşla hem de eğitim düzeyinin artması ile birlikte kimliklerini seçme konusunda daha
fazla fırsat ve seçenekler ile karşılaştıklarını, beliren yetişkinlik döneminin özelliği
olarak da bireylerin kimlik alanları ile ilgili konularda seçenekleri araştırdıkları ve
birçok farklı alternatifi deneyimlediklerini doğrular niteliktedir.
Ancak, eğitimini tamamlamadan erken yaşta evlenmiş ve çocuk sahibi olmuş
bireylerin ise kriz dönemi yaşamadan, ana babalarına bağımlı karar verdikleri, farklı
yaklaşımları keşfetme şansından yoksun oldukları, rol otoritelerinin yapmalarını
istediklerini yaptıkları ve yaşamlarını o yönde şekillendirdikleri görülmektedir.
82
Alanyazında yapılan çalışmalar, kimlik statülerinin sadece üniversitede ya da
lisede olma durumuna göre değişkenlik göstermediğini, lise ve üniversitede sınıf
düzeyinin artması ile birlikte de kimlik statülerinin değiştiğini göstermektedir. Bu
çalışmalardan, Adams ve Jones (1983), lise 1., 2. ve 3. sınıf 82 kız öğrenciyi kimlik
statüleri açısından karşılaştırdığı çalışmasında da, sınıflar arasında kimlik statülerinin
dağılımında önemli farklılıklar görüldüğü, sınıf düzeyi arttıkça başarılı kimlik
statüsünde küçük bir artış saptandığı sonucuna varılmıştır. Aynı şekilde, Archer
(1982)’in 6., 8., 10. ve 12. sınıflarda öğrenim gören öğrencilerin kimlik statülerini sınıf
düzeyi açısından incelediği çalışmasında da başarılı kimlik statüsünün sınıf düzeyi ile
arttığı bulgusu elde edilmiştir.
Tüm bu sonuçlar, kimlik gelişiminin yaşla ve eğitimin düzeyinin artması ile
birlikte olumlu yönde geliştiğini ve başarılı kimlik statüsüne geçişlerin arttığını
destekler niteliktedir.
4.2.3. Kimlik statülerinin medeni durum ve çocuk sahibi olma durumuna
göre farklılık gösterip göstermediğinin incelenmesine ilişkin bulguların
yorumlanması
Araştırma sonucunda, katılımcıların kimlik statülerinin medeni durum ve çocuk
sahibi olma durumuna göre farklılık gösterdiği, evli ve çocuk sahibi katılımcıların daha
çok ipotekli kimlik statüsüne sahip olduğu, bekâr katılımcıların ise daha çok dağınık ve
farklılaşmamış kimlik statüsüne sahip oldukları görülmektedir.
Bu bulgu, evli ve çocuk sahibi katılımcıların bekâr kişilere göre seçeneklerin
genişlemesine araştırılması ve seçeneklerin derinlemesine araştırılması boyutlarında
kimlik gelişimlerinin daha düşük düzeyde olduğunu göstermektedir. Bu durum evli ve
çocuk sahibi olan bireylerin içsel yatırımlarda bulunmadan önce farklı kimlik
seçenekleri ile ilgili araştırma yapmadan bağlanmalarda bulunduklarını, kimliklerini
anne-baba ya da akrabalarının beklentilerine ve isteklerine göre oluşturduklarını,
evlenip çocuk sahibi olduktan sonra ise bu durumu kabullendikleri ve kararlarında
eşlerine ve eşlerinin ailelerine bağlı kalarak ipotekli kimlik statüsü özelliklerini
göstermeye devam ettiklerini göstermektedir.
Geleneksel yaşayışını sürdüren toplumlarda özellikle kız çocuklarının erken
yaşta evlendirilmesi gelenek haline getirilerek pekiştirilmektedir. Gelenek olarak kabul
edilen evlilikler, erken evliliklerin sorun olarak görülmesini engelleyen en önemli
etkenlerden biridir. Geleneksel toplumlarda ve ataerkil ailelerde genellikle gençlere
83
evlilikleriyle ilgili karar verme ve kendi tercihlerini yapma hakkı tanınmamaktadır
(Aydemir, 2011). Bu durum da, gençlerin ipotekli kimlik statüsü özellikleri göstermeleri
olasılığını arttırmaktadır.
Türkiye’de erken evliliği inceleyen araştırmalarda, erken evlilikleri ve erken
evliliklerin açıklanmasında hangi geleneksel pratiklerin rol oynadığı tespit edilmeye
çalışılmıştır. Bu kapsamda, Türkiye’de erken evlilikler konusunda yapılan çalışmalar
(Orçan ve Kar, 2008; Yüksel Kaptanoğlu ve Ergöçmen, 2012; Burcu, Yıldırım, Sırma,
Sanıyaman, 2015; Çakır 2013) erken yaşta evlilikte gelenek ve göreneklerin önemli
katkısının olduğunu göstermiştir. Ayrıca belirtilen çalışma sonuçlarından, Türkiye’de
evlilik kararlarının daha çok anne-babalar tarafından verildiği, kadının hayatının kendisi
dışında başkalarının kararlarıyla şekillendiği ve kadınların farkında olmadan da olsa
kültürel sistem tarafından erken evliliğe hazırlandıkları tespit edilmiştir.
Bu çalışmada da, buna ilişkin bir bulgu olmamasına rağmen yapılan
görüşmelerde, erken evlenen bireylerin büyük çoğunluğunun evlilik kararlarında söz
hakkına sahip olmadıkları ve evlilik kararlarının genellikle aile büyükleri tarafından
alındığı sonucuna ulaşılmıştır.
Ne var ki, evli ve çocuk sahibi katılımcıların daha çok ipotekli kimlik statüsüne
sahip olduğu, bekâr katılımcıların ise daha çok dağınık ve farklılaşmamış kimlik
statüsüne sahip olduğu bulgusu Nemlioğlu ve Atak (2010)’ın çalışması ile uyumlu
değildir. Nemlioğlu ve Atak (2010)’ın 18-25 yaşlarındaki bireylerin kimlik statülerinin
medeni durum ve ebeveyn olma durumu açısından farklılık gösterip göstermediğini
incelediği çalışmasında, evli katılımcıların başarılı kimlik, bekâr katılımcıların ise
ipotekli kimlik statüsü özellikleri gösterdikleri, kimlik statülerinin ebeveyn olma
durumuna göre de farklılaştığı, çocuk sahibi olan katılımcıların daha çok ipotekli kimlik
statüsü, çocuk sahibi olmayan katılımcıların ise başarılı kimlik statüsü özellikleri
gösterdikleri saptanmıştır. Söz konusu çalışmada, çocuk sahibi katılımcıların ipotekli
kimlik statüsü özellikleri göstermesi anne-baba olunca bağlılığın ve ilginin çocuğa
yönelmesi sonucu kimlik statüsünün de başarılıdan ipotekliye dönüştüğü, evliliğin
bireylere sorumluluk yüklemesi sonucu ise evli katılımcıların başarılı kimlik statüsü
özellikleri gösterdiği şeklinde yorumlanmıştır.
Türkiye’de erken evliliğin bu kadar yaygın olmasına karşın alanyazında, ergen
evlilikleri, ana-babalık ve kimlik konularında çok fazla çalışmaya rastlanılmamıştır.
Alanyazında yapılan çalışmalar (Cornelius, Goldschmidt, Willford, Leech, Larkby ve
Day 2009; Hofferth ve Reid 2002; Jutte, Roos, Brownell, Briggs, MacWilliam ve Roos,
84
2010) erken evliliklerin ve çocuk sahibi olmanın gelişimsel açıdan etkileri üzerinde
yoğunlaşmıştır. Bu açıdan çalışmamız, erken yaşta evlenmenin ve anne olmanın
getirdiği sorumlulukların, ergenlik ve beliren yetişkinlik dönemindeki bireyin kimlik
gelişimi sürecini nasıl etkilediğinin belirlenmesi açısından önemlidir. Son zamanda
yapılan çalışmalar (Arnett 2004a, 2004b) kimlik gelişiminin otuzlu yaşlara kadar
ilerlediğini göstermektedir. Ergenlik ve beliren yetişkinlik döneminde bireyler
psikososyal yönden de gelişimlerini sürdürmekte, özellikle bu dönemde kimlik gelişimi
önem kazanmaktadır. Kimlik gelişiminin halen devam ettiği bir dönemde evlilik ve
çocuk sahibi olma ergenlerin yaşantısını olumsuz etkilemektedir. Özellikle, hamilelik
döneminde bütün kadınlarda bazı fizyolojik ve psikolojik değişimler görülmektedir.
Psikososyal gelişimini sürdürmekte olan ergenler bu değişimlerden daha fazla
etkilenmektedir. Bu dönemde ergeninin hem ergenlik dönemine uyumu hem de evlilik
ve annelik rolüne geçişi onu birçok açıdan olumsuz etkilemektedir. Özellikle kimlik
gelişiminin devam ettiği bir dönemde evlilik ve çocuk sahibi olma, genç annelerin
kimlik gelişimlerini olumsuz etkilemektedir. Bu dönemdeki bireyler herhangi bir kimlik
krizi yaşamadan alternatifler arasından seçim yapma sürecini gerçekleştiremeden
bağlanmalarda bulunarak ipotekli kimlik statüsü özellikleri göstermektedir.
Ergenlik ve beliren yetişkinlik döneminin en önemli gelişim görevi kimliğin
keşfedilmesidir. Kimlik keşfi sürecinde birey kim olduğunu ve neler yapmak istediğini
araştırmaktadır. Özellikle ergenlik dönemindeki kısa süreli romantik ilişkiler, beliren
yetişkinlik döneminde daha ciddi anlamlar taşımaktadır. Beliren yetişkinlik döneminde
özellikle bireyler “ben nasıl bir insanım” ve “yaşamım boyunca nasıl bir insanla birlikte
olabilirim?” gibi soruların yanıtları aranmakta, karşılarına çıkan seçenekleri
değerlendirmektedir.
Ancak, erken yaşta evlenmiş ve çocuk sahibi olmuş bireyler, kimlik gelişimleri
için gerekli arayışlar ve alternatifler arasından seçim yapma sürecini çok fazla
gerçekleştirememekte, herhangi bir araştırma yapmadan kimliklerine ilişkin
bağlanmalarda bulunmaktadırlar.
Bu açıdan değerlendirildiğinde, Rosado (2016)’nun çalışmasındaki, anne olma
ile seçeneklerin genişlemesine araştırılması arasında anlamlı bir ilişki olduğu, 20 yaşın
üstündeki annelerin seçeneklerin genişlemesine araştırılması puanlarının anne olmayan
katılımcılardan daha düşük olduğu bulgusu da çalışmamız sonuçlarını destekler
niteliktedir. Bu sonuç, anne olmayan bireylerin, 20 yaşın üstündeki annelere göre farklı
kimlik seçeneklerini araştırdıklarını göstermektedir.
85
Erken yaşta evlenmiş ve çocuk sahibi olmuş bireyler genellikle kendi
seçimlerinden çok aile, akraba ya da çevrelerinin beklentilerine göre seçimler yapmak
zorunda kalmaktadırlar. Ailelerinin baskısı sonucu evlenen ergenler ve beliren
yetişkinler kimliklerini biçimlendirmeye başladıklarında ise eşlerinin kendileri için
uygun olmadığını fark edebilmektedirler. Kimliğini tamamlamaya başlayan eşin, karşı
tarafın kendisi için uygun olmadığı fark etmesi boşanmayla sonuçlanabilmektedir
(Onur, 1997; Strat, Dubertret ve Foll 2011; Çelen 2011).
Eğitimini tamamlamadan erken yaşlarda evlenmiş ve çocuk sahibi olmuş
bireyler boşanma sonrasında toplumsal baskı ve ekonomik sıkıntılar ile karşılaşarak bu
süreçten duygusal anlamda olumsuz etkilenebilmektedir.
Ataerkil aile yapısından gelen ve boşanmaları aileleri tarafından kabul
edilmeyen, ekonomik güvenceye sahip olmayan genç kadınlar ise mutsuz evliliklerine
devam ederek, bağımlı bir yaşam sürdürmek zorunda kalabilmektedir. Bu tarz evlilikler,
genellikle genç kadınların kocasının ailesinin yanına taşınarak, kayınvalidesinin
yardımcı rolünü üstlenmesi, kadının ev dışında bir rolünün olmaması, annelik dışında
bir kimliğinin olmamasıyla sonuçlanabilmektedir (Boran, Gökçay, Devecioğlu ve Eren,
2013).
Çakır (2013)’ın çalışmasında da, erken yaşlarda evlenen kadınların, ev düzeni,
çocuk bakımı ve yetiştirilmesi, aile ve akrabalarla ilişkilerin düzenlenmesi gibi aile
yapısının temelini oluşturan her süreçte çoğunlukla karar mekanizmalarının dışında
kaldıklarını göstermektedir.
Tüm bu süreçler değerlendirildiğinde, kimlik gelişimini tamamlamamış bireyler
henüz evlenme ve çocuk sahibi olmaya hazır değildirler. Bu açıdan
değerlendirildiğinde, kimlik gelişimi tamamlandıktan sonra gerçekleştirilen evliliklerin
daha sağlıklı olacağı düşünülmektedir.
4.2.4. Kimlik statülerinin evlenme ve çocuk sahibi olma yaşına göre farklılık
gösterip göstermediğine ilişkin bulguların yorumlanması
Bu çalışmada araştırmaya katılan kişilerin evlenme yaşlarına göre kimlik
statülerinin farklılık göstermediği, 14-19 yaş ile 20-23 yaşında evlenen bireylerin kimlik
statülerine dağılımlarının genel olarak benzerlik gösterdiği tespit edilmiştir.
Diğer yandan katılımcıların ilk çocuk sahibi oldukları yaşa göre de kimlik
statülerinin benzerlik gösterdiği belirlenmiştir.
86
Arnett (2000) kimlik gelişiminin ergenlikten sonra beliren yetişkinlik döneminde
de devam ettiğini belirtmektedir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, araştırmanın
katılımcıların ilk çocuklarına sahip oldukları yaşa göre kimlik statülerinin benzerlik
göstermesi hem ergenlik hem de beliren yetişkinlik döneminde evlenme ve çocuk sahibi
olmanın kimlik gelişiminin başarılı bir şekilde tamamlanmasını engelleyeceğini
destekler niteliktedir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununda normal evlilik yaşı 18 olarak belirlenmiştir.
Bu yasa ile belirlenmiş olan evlenme yaşından önce yapılan evlilikler erken yaş evliliği
olarak değerlendirilmektedir (Türk Medeni Kanunu, 2001).
Ancak, araştırma sonuçları 18 yaşının tamamlanması sonrasında yapılan
evliliklerinde kimlik gelişiminin tamamlanmaması nedeniyle erken olduğunu
göstermiştir. 14-19 gibi çok erken yaşlarda yapılan evlilikler ile 20-23 yaşlarında
yapılan evliliklerde kimlik statüleri açısından anlamlı farklılıklar olmadığı
belirlenmiştir.
Erken yaşlarda yapılan evlilik sonucu bireyler erken yaşlarda anne de
olmaktadır. Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de “çocuk doğurma bir yetişkinlik
göstergesi olarak kabul edilmektedir”. Yetişkin bireyler ebeveynlerinden bağımsız
olarak stabil ilişkiler yaşamaktadır (Santrock, 2011). Ancak, Çakır (2013)’ın
çalışmasında da görüldüğü gibi erken yaşta yapılan evliliklerde, evlilik oyun gibi
algılanmakta, anlamlandırılamadığı için bireyler kendilerinden beklenen rolleri yerine
getirememekte ve bu konuda sorunlar yaşamaktadırlar. Bu yaşlarda evlenen bireyler
çocuk olmaları sebebiyle evliliğe uyum sağlamada zorlanmakta, nişanlandıktan ve
evlendikten sonra bile oyun oynamaya devam etmekte, oyun ve arkadaş grubundan
ayrılamadıklarını tam anlamıyla ‘çocukluk ve yetişkinlik arasında kaldıklarını’ ifade
etmektedir.
Eriksonun Psikososyal Gelişim Kuramına göre de, ebeveynlik genellikle
üretkenlik’e karşılık gelen yetişkinlik döneminde başlamaktadır. Bu dönem kimlik
gelişiminin tamamlanması ile başlamaktadır ancak, erken yaşta ebeveyn olmuş bireyler
kimlik gelişimlerini tamamlamak için yeterli süreye sahip olamadan yetişkinlik
dönemine geçiş yaparlar.
87
4.2.5. Kimlik statülerinin ebeveynlerin evlenme yaşlarına göre farklılık
gösterip göstermediğinin incelenmesine ilişkin bulguların yorumlanması
Bu çalışmada, annesi 14-19 yaşında evlenen katılımcıların ipotekli kimlik
statüsüne sahip oldukları saptanmıştır. Annesi 20-23 yaşında evlenen bireylerin ise daha
çok farklılaşmamış ve başarılı kimlik statüsüne sahip oldukları belirlenmiştir.
Katılımcıların kimlik statülerinin babalarının evlenme yaşlarına göre ise değişiklik
göstermediği görülmüştür.
Anne-babaların çocuk yetiştirme sürecindeki tutum ve davranışları çocuklarının
gelişimini önemli ölçüde etkilemektedir. Ebeveynler aynı zamanda çocuklarının kimlik
gelişimi üzerinde de önemli bir etkiye sahiptirler. Kimlik gelişimi ile aile ilişkileri
arasındaki ilişkisinin ve ebeveyn tutumlarının incelendiği çalışmalarda kimlik
gelişiminde ailenin önemini destekler nitelikte sonuçlara ulaşılmıştır. Adams (1985),
ipotekli kimlik statüsünde bulunan ergenlerin ebeveynlerini reddedici ve kontrol edici
olarak algıladıkları, başarılı kimlik statüsünde yer alan bireylerin ise ile aile ortamını
daha sıcak ve duygusal olarak destekleyici olarak algıladıkları belirtilmektedir. Adams
ve Jones (1983) çalışmasında da ipotekli kimlik statüsünde yer alan bireylerin annelerini
özerkliğe daha az izin verici, davranışlarını yüksek düzeyde kontrol edici ve düzenleyici
olarak algıladıklarını bildirdikleri belirtilmektedir.
Ebeveynlerin çocuklarını yetiştirmede sergiledikleri tutumlar çocuklarının
ileride nasıl bir yapıya sahip olacaklarını da belirlemektedir. Araştırma bulgularına
baktığımızda da, annesi 14-19 yaşında evlenen katılımcıların ipotekli kimlik statüsüne
sahip oldukları bulgusu, kendisi kimlik gelişimlerini tamamlamadan evlenen bireylerin
ebeveyn olduklarında da, çocuklarını yetiştirme stillerinin kimlik gelişimlerini
etkilediğini göstermektedir.
Adams (1985)’ın kız ergenlerle anne ve babalarının kimlik statülerini
karşılaştırdığı çalışmasında, üst düzey kimlik (başarılı, askıya alınmış) statüsüne sahip
anne babaların kızlarının da üst düzey kimlik statüsüne sahip olduğu, aynı şekilde alt
düzey (ipotekli, dağınık) kimlik statüsüne sahip anne babaların kızlarının da alt düzey
kimlik statüsüne sahip olduğu belirlenmiştir. Luyckx, Schwartz, Rassart ve Klimstra
(2015)’ın anne-babaların kimlik stillerinin ve kimlik süreçlerinin ergenlerin kimlik
gelişimine etkisini incelediği çalışmasında da, ebeveynlerin kimlik stili ve süreçlerinin
ergen kimliği ile ilişkili olduğu, anne-babaların kimlik gelişimi açısından ergenlere rol
model oldukları belirlenmiştir. Adams (1985)’ın ve Luyckx ve ark., (2015)’ın
çalışmaları, kimlik statülerinin kuşaklar arası geçiş gösterdiğini, ebeveynlerin
88
sergiledikleri tutum ve davranışların çocuklarının ileride nasıl bir kişilik yapısına sahip
olacağını belirlediğini göstermektedir. Araştırma sonuçları, çalışmamız bulgusu ile de
destekleneceği gibi kimlik gelişimi tamamlanmadan gerçekleştirilen evliliklerin ve
çocuk sahibi olmanın hem annelerin hem de çocuklarının kimlik gelişimi açısından
olumsuz etkileri olduğunu göstermektedir.
Katılımcıların kimlik statülerinin babalarının evlenme yaşına göre değişiklik
göstermemesi ise geleneksel toplumlarda genellikle çocuğun bakımı ve yetiştirilmesi
konusunda annelerin daha etkin olması, babaların rolünün ise yalnızca çocuğun ve
ailenin ekonomik ihtiyaçlarının karşılaması olarak algılanmasından kaynaklandığı
düşünülmektedir.
4.2.6. Kimlik statülerinin katılımcıların sosyal konumlarına göre
incelenmesine ilişkin bulguların yorumlanması
Katılımcıların sosyal konumlarına göre kimlik statülerine dağılımları
incelendiğinde, ev hanımlarının daha çok ipotekli kimlik statüsüne sahip olduğu,
öğrencilerin ise farklılaşmamış, dağınık ve başarılı kimlik statüsüne sahip oldukları
belirlenmiştir.
Erken yaşta evlenme ve çocuk sahibi olma eğitimi yarıda bırakmak ve bir
meslek seçememek gibi birçok olumsuzluklara neden olmaktadır. Erken evlenme, çocuk
sahibi olma ve eğitim arasındaki ilişkinin incelendiği Çöl, Çalışkan ve Akdur (1994)’un
çalışmasında, erken yaşta evlenmiş kişilerin öğrenim düzeylerinin daha düşük olduğu,
çalışan kadınların büyük çoğunluğunun 20 yaş ve üzerinde evlendiği belirlenmiştir.
Sivaslıoğlu (2015)’nun çalışmasında da gebe olmayan ergenlerin eğitim düzeyinin gebe
ergenlerden daha yüksek olduğu, gebe ergenlerin ev hanımı olmaları nedeniyle yüksek
oranda çalışmadığı görülmüştür. Kahraman (2009)’ın 20 yaş altındaki gebelerin eğitim
düzeylerinin 20-29 yaş grubundaki gebelere göre daha düşük olduğu belirlenmiştir.
Edirne, Can, Kolusarı, Yıldızhan, Adalı ve Akdağ (2010)’ın Van ilinde yaptığı
araştırmada 19 yaşından küçük çocuk annelerin eğitim düzeyinin yetişkin annelere göre
daha düşük olduğu görülmüştür.
Erken yaşta evlilik nedeniyle kız çocukları eğitimlerini yarım bırakmak zorunda
kalmakta, bu nedenlede alternatifler arasından seçim yapma fırsatları azalmakta ve ev
hanımı olmayı zorunlu olarak tercih edebilmektedir. Eğitimlerine devam eden
öğrenciler ise farklı kimlik seçenekleri ile ilgili araştırma yapmayı sürdürmekte ya da
seçenekleri etkin olarak araştırdıktan sonra belirli yönelimlerde bulunmaktadır.
89
Eğitim kız çocuklarının yaşamlarına ilişkin karar vermelerinde önemli rol
oynamaktadır. Özellikle üniversite eğitimi ile birlikte bireyler araştırma yapmaya,
seçenekleri irdelemeye başlamaktadır. Eğitimlerini tamamladıktan sonra ise çalışma
yaşamına başlayarak kendi kararlarını vererek özgürlüklerini kazanmaktadır. Böylece,
kadının hem aile hem de toplumsal alanda daha etkin hale gelmektedir.
Özellikle geleneksel özellikleri ağır basan ailelerde, kız çocukları yaşamlarının
her döneminde (kız çocuk, genç kız, eş, ana ve kaynana olarak) bir erkeğin desteğine ve
yönetimine gereksinimleri olduğunu pekiştiren değer yargıları ile karşılaşmaktadır.
Yaşamı boyunca bu tür yargılarla karşılaşan kadınların çoğunluğu sonunda bu yargıları
kendi benlik duygusuyla bütünleştirerek, yaşamı boyunca vurgulanan "erkeğe
bağımlılık" rolünü kabul etmektedir (İlbars, 1988). Bu tür ailelerde büyüyen kız
çocukları, kendilerine dayatılan kimlikleri ve rolleri yerine getirmeye mecbur
bırakılmaktadır. Erkeğe bağımlılık rolünü kabul ederek eğitimini yarım bırakan bireyler
evlenmeden önce ailelerine, evlendikten sonra eşleri ve eşlerinin ailelerinin isteklerine
göre yaşamlarını şekillendirerek ipotekli kimlik statüsü özellikleri göstermektedir. Bu
tür ailelerde büyüyen kız çocuklarına göre eşleri evin geçimini sağlamak için çalışmalı,
kendileri ev işlerini yerine getirmek ve çocuğun bakımını sağlamak için ise evde kalmak
zorundadır.
4.2.7. Kimlik statülerinin katılımcıların gelir durumlarına göre farklılık
gösterip göstermediğinin incelenmesine ilişkin bulguların yorumlanması
Katılımcıların gelir durumuna göre kimlik statüleri karşılaştırıldığında, ailesine
bağımlı katılımcıların daha çok dağınık, farklılaşmamış ve başarılı kimlik statüsüne
sahip oldukları, gelirinde eşlerine bağımlı katılımcıların ise daha çok ipotekli kimlik
statüsüne sahip oldukları tespit edilmiştir.
Geleneksel toplumlarda, kız çocukları erkek çocukları kadar bağımsız ve özgür
yetiştirilmemekte, baskı ve yasakları daha yoğun bir şekilde yaşamaktadır. Bu tarz
ataerkil toplumlarda kız çocukları evlenmeden önce babasının ve erkek kardeşlerinin,
evlendikten sonra da eşinin egemenlik ve baskısı altındadır. Kadın ya birinin kızı ya da
karısıdır, tek başına var olması neredeyse mümkün değildir. Bu tarz toplumlarda, kız
çocukları genellikle ikincil konumdadır ve erkek üstünlüğünü içselleştirmiştir. Bu
bağımlılık ilişkisi içinde büyütülen kız çocukları kimliklerini de bir erkeğe bağımlı
olarak oluşturmaktadır. Böylelikle erkek egemen anlayışı üzerine inşa edilmiş
geleneksel yapı kadını baskılayıp annelik ve ev kadınlığı rolüyle sınırlandırırken kadına
90
yönelik yaşamsal fırsatlara da olanak sağlamamaktadır. Bu tarz geleneksel toplumlarda
erkeğin en önemli rolü ailenin geçimini sağlamak, kadının en önemli görevi ise
çocuklarını büyütmek ve aile yaşamının devamlılığını sağlamaktır (Aktaş, 2013;
İpşiroğlu, 2015; Tolan, 1991). Bu tarz geleneksel anlayış da kız çocuklarının erken
yaşlarda evlenmelerine ve çocuk sahibi olmalarına, eve hapsolmuş ve erkeğe bağımlı bir
yaşam sürmelerine neden olmaktadır. Bu çalışmada da, gelirlerinde eşlerine bağımlı
katılımcıların daha çok ipotekli kimlik statüsü özellikleri gösterdiği bulgusu çalışmayan
ev hanımı katılımcıların eşlerine bağımlılık rolünü kabul ederek ipotekli kimlik
statüsüne özellikleri gösterdiklerini göstermektedir.
Ayrıca, bu çalışmada kimlik statülerinin kişilerin sosyo-ekonomik düzeyine göre
farklılık göstermediği, aylık geliri düşük ve yüksek olan katılımcıların benzer kimlik
statülerine sahip oldukları belirlenmiştir.
Archer (1982)’in çalışmasında da bu bulguyu destekler nitelikte, ailenin gelir
düzeyi ile kimlik gelişimi arasında anlamlı bir farka rastlanmamıştır. Ancak, Varan
(1990) ergenlerde Benlik Kimliği Statüleri Ölçeği (BKSÖ) kullandığı çalışmasında
kimlik statülerinin sosyoekonomik düzeye göre farklılaştığı sonucuna ulaşılmıştır.
Nemlioğlu ve Atak (2010)’ın çalışmasında da orta ve yüksek sosyoekonomik statüde
yer alan bireylerin daha çok ipotekli kimlik statüsü özellikleri gösterdikleri, düşük
sosyoekonomik statüde yer alan bireylerin ise başarılı kimlik statüsü özellikleri
gösterdikleri belirlenmiştir.
91
BÖLÜM V
SONUÇ VE ÖNERİLER
5.1. Sonuç
Bu araştırmanın temel amacı, erken yaşta evlenmiş ve çocuk sahibi olmuş ergen
ve beliren yetişkinler ile bekâr ve eğitimine devam eden gençlerin kimlik statülerinin
incelenmesidir.
Bu çalışmada, kimlik statülerinin katılımcıların yaşlarına göre farklılık
göstermediği, 16-19 yaşındaki ergenler ile 20-24 yaşlarındaki beliren yetişkinlerin
benzer kimlik statülerine sahip olduğu görülmüştür.
Medeni duruma ve çocuk sahibi olma durumuna göre kimlik statülerinin
incelenmesi sonucu, erken yaşta evlenmiş ve çocuk sahibi olmuş katılımcıların kimlik
gelişimlerini sağlıklı bir şekilde tamamlayamadıkları, evli ve çocuk sahibi katılımcıların
daha çok ipotekli kimlik statüsüne sahip olduğu, bekâr katılımcıların ise daha çok
dağınık ve farklılaşmamış kimlik statüsüne sahip oldukları saptanmıştır. Ayrıca, 19
yaşından önce anne olan ergenlerle 19 yaşından sonra anne olan beliren yetişkinlerin
benzer kimlik statülerine sahip olduğu, katılımcıların çocuk sayılarına göre de kimlik
statülerinin farklılık göstermediği belirlenmiştir. Tüm bu sonuçlar değerlendirildiğinde,
psiko-sosyal gelişimin özellikle kimlik gelişiminin devam ettiği bir dönemde evlenme
ve çocuk sahibi olmanın bireylerin yaşantısını olumsuz etkilediği belirlenmiştir. Kimlik
gelişiminin devam ettiği bir dönemde evlenen ve çocuk sahibi olan bireylerin herhangi
bir kimlik krizi yaşamadıkları, alternatifler arasından seçim yapma sürecini
gerçekleştiremeden bağlanmalarda bulundukları ve ipotekli kimlik statüsü özellikleri
gösterme olasılıklarının arttığı görülmüştür.
Kimlik statülerinin bireylerin evlenme yaşına göre değişiklik göstermediği, 14-
19 yaş ile 20-23 yaşında evlenen bireylerin benzer kimlik statülerine sahip olduğu
görülmüştür. Bu sonuç 14 ve 23 yaşında evlenen katılımcıların henüz kimlik
gelişimlerini tamamlamadıklarını ve kimlik gelişiminin yirmili yaşlarda da devam
ettiğini göstermektedir. Bu sonuçtan yola çıkılarak, kimlik gelişimini tamamlamamış
bireylerin henüz evlenme ve çocuk sahibi olmaya hazır olmadığı, 18 yaşın
tamamlanması sonrasında yapılan evliliklerinde kimlik gelişiminin tamamlanmaması
nedeniyle erken olduğu söylenebilir.
92
Ayrıca, araştırmaya katılan bireylerin annelerinin evlenme yaşlarına göre kimlik
statülerinin anlamlı değişiklik gösterdiği belirlenmiştir. Annesi 14-19 yaşında evlenen
katılımcıların ipotekli kimlik statüsüne, annesi 20-23 yaşında evlenen bireylerin ise
daha çok farklılaşmamış ve başarılı kimlik statüsüne sahip oldukları görülmüştür.
Bireylerde babalarının evlenme yaşlarına göre kimlik statülerinin anlamlı bir değişiklik
göstermediği belirlenmiştir. Bu sonuçlar dikkate alındığında, kimlik gelişiminde
yalnızca kişilerin kendi evlenme ve çocuk sahibi olma yaşlarının etkisinin olmadığı,
annelerin evlenme yaşının çocuğun kimlik gelişiminde önemli etkisinin olduğu
görülmüştür.
Maddi açıdan ailesine bağımlı katılımcıların daha çok dağınık, farklılaşmamış ve
başarılı kimlik statüsüne sahip oldukları, eşlerine bağımlı katılımcıların ise daha çok
ipotekli kimlik statüsüne sahip oldukları belirlenmiştir. Erken yaşta evlenmiş ve çocuk
sahibi olmuş bireylerin birçok alanda olduğu gibi maddi açıdan da eşlerine bağımlı bir
yaşam sürdürdükleri yapmış olduğumuz çalışmanın sonuçları ile birlikte bir kez daha
ortaya konulmuştur. Ancak, katılımcıların aylık gelir düzeylerine göre kimlik
statülerinin anlamlı değişiklik göstermediği, aylık geliri düşük ve yüksek olan
katılımcıların kimlik statülerine dağılımlarının benzer olduğu saptanmıştır.
Katılımcıların sosyal konumlarına göre kimlik statüleri incelendiğinde; ev
hanımlarının daha çok ipotekli kimlik statüsüne, öğrencilerin ise farklılaşmamış,
dağınık ve başarılı kimlik statüsüne sahip oldukları görülmüştür. Erken yaşta evlenmiş
ve çocuk sahibi olmuş bireylerin alternatifler arasından seçim yapma fırsatlarının
azaldığı, buna karşın öğrencilerin kimlik keşfi sürecine devam ettikleri ya da bu süreci
başarılı bir şekilde tamamladıkları saptanmıştır.
Katılımcıların kimlik statülerinin eğitim durumlarına göre anlamlı derecede
farklılık gösterdiği, ortaokul ve altında eğitim düzeyine sahip bireyler ile lise mezunu
bireylerin ipotekli kimlik statüsüne, üniversite mezunu bireylerin ise daha çok dağınık,
farklılaşmamış ve başarılı kimlik statüsüne sahip oldukları belirlenmiştir. Bu sonuç
doğrultusunda, eğitimin araştırma yapmayı, seçenekleri irdelemeyi sağladığı ve kimlik
gelişimini olumlu yönde etkilediği görülmüştür.
Genel olarak araştırma sonuçlarından yola çıkılarak, evli katılımcıların bekâr
bireylere göre seçeneklerin genişlemesine araştırılması, seçeneklerin derinlemesine
araştırılması gibi kimlik gelişimlerini tamamlayamadıkları, bu nedenle erken evlenme
ve çocuk sahibi olmanın kimlik gelişimini olumsuz yönde etkilediği söylenebilir.
93
Erken yaşlarda evlenen bireylerin kimlik krizi sürecini yaşamadan rol
otoritelerinin kararları doğrultusunda yaşamlarını şekillendirdikleri ve kimliklerini
oluşturdukları, evlendikten sonra da bu durumu kabullenerek eşleri ve eşlerinin ailelerin
kararlarına göre yaşamlarını şekillendirdikleri görülebilir.
Erken yaşlarda evlenmiş ve henüz kimlik gelişimlerini tamamlamadan çocuk
sahibi olmuş bireylerin çocuklarının da ipotekli kimlik statüsü özellikleri gösterme
olasılıklarının yüksek olduğu söylenebilir.
Ayrıca, araştırma sonuçları kimlik gelişiminin beliren yetişkinlik döneminde de
devam ediyor olması nedeniyle, 18 yaş sonrası beliren yetişkinlik döneminde yapılan
evliliklerin de erken olduğunu göstermektedir.
5.2.Öneriler
Bu bölümde araştırma sonuçları göz önünde bulundurularak yeni yapılacak
araştırmalara ve erken yaşta evliliklerin önlenmesine yönelik önerilere yer
verilmektedir.
5.2.1. Yeni yapılacak araştırmalara yönelik öneriler
Bu çalışmada yöntem olarak nicel yöntem kullanılmıştır. Ancak, bundan sonra
yapılacak araştırmalarda daha ayrıntılı bulgular elde edebilmek için hem nicel hem de
nitel verilerin birlikte kullanılarak daha ayrıntılı bulgulara ulaşılması önerilmektedir.
Bu sayede nicel yöntem kullanılarak kimlik gelişim süreçleri ve statüler
incelenirken nitel yöntem kullanılarak da erken yaşlarda evlenen bireylerin yaşadıkları
süreçleri nasıl anlamlandırdıkları, yaşadıkları sorunlarla başa çıkabilme yöntemleri ve
geleceğe yönelik planları gibi konularda da daha ayrıntılı bilgiler elde edilebileceği
düşünülmektedir.
Araştırma grubunu 150’si çocuk sahibi anneler (75 ergen ve 75 beliren yetişkin)
ile 150’si bekâr ve eğitimine (75 ergen ve 75 beliren yetişkin) devam eden gençler
olmak üzere 16-24 yaş grubunda yer alan toplam 300 kişi oluşturmuştur. Bundan sonra
yapılacak çalışmalarda araştırma grubu genişletilerek konu daha ayrıntılı bir şekilde
incelenebilir.
Araştırmanın örneklemi Ankara İli ile sınırlı tutulmuştur. Bundan sonra
yapılacak çalışmalarda farklı İllerden de katılımcıların araştırmaya dâhil edilmesi
sağlanarak sosyo-kültürel farklılıklara ilişkin verilerde incelenebilir.
94
5.2.2. Erken evliliklerin ve çocuk sahibi olmanın önlenmesine yönelik
öneriler
Araştırma bulgularından yola çıkılarak, kimlik gelişiminin devam ettiği bir
dönemde evlenme ve çocuk sahibi olmanın önlenebilmesi amacıyla bazı önerilerde
bulunulabilir.
Psiko-sosyal gelişimin özellikle kimlik gelişiminin devam ettiği bir dönemde
evlenme ve çocuk sahibi olmanın bireylerin yaşantısını olumsuz yönde etkilemesinin
önüne geçilebilmesi amacıyla öncelikle erken yaşta evliliklerin ve erken yaşta çocuk
sahibi olmanın önlenebilmesi yönünde çalışmalar yapılmalıdır. Bu kapsamda,
ebeveynlerin erken evliliklere ve kız çocuklarına bakış açılarını değiştirmelerini
sağlayacak çalışmalar yapılmalıdır. Ailelerin çocuklarını ekonomik nedenler sebebiyle
erken yaşta evlendirmek istemeleri durumunda ailelere çeşitli ekonomik destekler
sağlanmalıdır. Erken evliliklerin önlenmesine yönelik kamu kurumları ve sivil toplum
kuruluşları işbirliği yaparak sorunun çözümüne katkı sağlamalıdır. Erken evlilik
konusunda ailelerin bilinçlenmeleri erken yaşta evlilik, aile içi şiddet, toplumsal cinsiyet
eşitliği, gibi konularda eğitim almaları sağlanmalıdır. Ayrıca, erken evliliklerin
önlenebilmesi için yasaların erken evliliklere hiç bir koşulda izin vermeyecek şekilde
yeniden düzenlenmesi erken evliliklerin önlenmesi yönünde önemli bir adım olacaktır.
Eğitimin araştırma yapmayı, seçenekleri irdelemeyi sağladığı ve kimlik
gelişimini olumlu yönde etkilediği görüldüğünden, okuldan ayrılma ve evlenme riski
taşıyan kız çocuklarının durumlarının önceden tespit edilerek erken evliliklerin
önlenmesi ve kız çocuklarının eğitimlerini tamamlamalarına yönelik çalışmalar
yapılmalıdır.
Kimlik gelişiminde yalnızca kişilerin kendi evlenme ve çocuk sahibi olma
yaşlarının etkisinin olmadığı, annelerin evlenme yaşının da bireylerin kimlik
gelişiminde önemli etkisinin olduğu bulgusundan yola çıkılarak erken evliliklerin
önlenebilmesi için gerekli çalışmaların yapılmasının yanı sıra erken yaşta evlenmiş ve
çocuk sahibi olmuş yetişkinlerin ve çocuklarının gelişimlerini destekleyecek çalışmalar
yapılmasına önem verilmelidir. Erken yaşta evlenmiş ve çocuk sahibi olmuş bireylerin
tespit edilerek sosyal ve duygusal açıdan desteklenmeleri, yaşam kalitelerinin
arttırılmasına yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Erken yaşta evlenmiş bireylerin evlilik
sonrasında da eğitimlerini sürdürebilmeleri ve eğitimlerini tamamlayabilmelerine
yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Erken yaşta evlenmiş ve çocuk sahibi olmuş bireylere
yönelik destek verebilecek merkezler geliştirilmeli, onlara ve ailelerine gerekli
95
psikososyal destek sağlanmalı, kadınların her alanda güçlendirilmesi sağlanmalıdır.
Ayrıca, ailelere çocuklarının psiko-sosyal gelişim özellikleri konularında eğitimler
verilmelidir.
Gelirlerinde eşlerine bağımlı katılımcıların daha çok ipotekli kimlik statüsü
özellikleri gösterdikleri bulgusundan yola çıkılarak, eşine ve eşinin ailesine bağımlı bir
hayat süren genç kadınların bir meslek edinme ve çalışma yaşamına girmelerine yönelik
çalışmalar yapılmalıdır. Eğitimin tamamlanması ve bir meslek edinmek genç kadınların
kendi kararlarını alabilmesi yönünde önemli bir adım olacaktır.
96
Kaynakça
Acemoğlu, H., Ceylan, A., Saka, G., ve Ertem, M. (2005). Diyarbakır’da erken yaş
evlilikleri. Aile ve Toplum Dergisi, 2 (8), 115-120.
Adamczyk, K., and Luyckx, K. (2015). An investigation of the linkage between
relationship status (single vs. partnered), identity dimensions and self-construals
in a sample of polish young adults. Polish Psychological Bulletin, 46 (4), 616–
623.
Adams, G.R. (1985). Family correlates of female adolescents ego identity
development. Journal of Adolescence, 8, 69-85.
Adams, G.R., and Jones, R.M. (1983). Female adolescents identity development: age
comparision and percieved child rearing experience. Developmental
Psychology, 19 (2), 249-256.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü
(2011). Türkiye Aile Yapısı Araştırması TAYA. Ankara.
Aktaş, G. (2013). Feminist söylemler bağlamında kadın kimliği: Erkek egemen bir
toplumda kadın olmak. Edebiyat Fakültesi Dergisi, 30 (1), 53-72.
Archer, S.L. (1982). The lower age boundaries of identity development. Child
Development, 53 (6), 1551–1556.
Arnett, J.J. (1994). Young people’s conceptions of the transition to adulthood. Youth
and Society, 29 (1), 3-23.
Arnett, J.J. (2000). Emerging adulthood: A theory of development from the late teens
through the twenties. American Psychologist, 55 (5), 469-480.
Arnett, J.J. (2004a). Emerging adulthood: The winding road from the late teens through
the twenties. New York: Oxford University Press.
Arnett, J.J. (2004b). Emerging Adulthood. New Jersey: Prentice-Hall. Arnett, J.J. (2007a). Emerging adulthood: What is it and what is it good for? Child
Development Perspectives,1 (2), 68-73.
Arnett, J.J. (2007c). The long and leisurely route: coming of age in europe today.
Current History, 130-136.
Arnett, J., and Tanner, L. (2009). The emergence of emerging adulthood: The new life
stage between adolescence and young adulthood. A. Furlong (Ed.) Handbook of
Youth and Young Adulthood (pp.39-45). New York: Routledge
Arslan, C., Hamarta, E., Özyeşil, Z., ve Saygın, Y. (2011). Üniversite öğrencilerinde
yalnızlığın kimlik statüleri açısından incelenmesi. Selçuk Üniversitesi Ahmet
Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi, 31, 89-99.
97
Atak, H. (2005). Beliren yetişkinlik: yeni bir yaşam döneminin Türkiye’de
incelenmesi (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Ankara Üniversitesi,
Ankara.
Atak, H., ve Çok, F. (2010). İnsan yaşamında yeni bir dönem: beliren yetişkinlik.
Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 17 (1), 39-50.
Atak, H. (2011). Yetişkinliğe aşamalı geçiş: beliren yetişkinlik tek bir ana yol mu?
İlköğretim Online, 10 (1), 51-67.
Atak, H., Kapçı, E.,G., ve Çok, F. (2013). Yetişkinliğe geçişte bireyleşme türleri ve
kimlik statüleri: üniversite öğrencileri ve unutulan yarı. Klinik Psikiyatri, 16,
71-82.
Atkinson, R.L., Atkinson, R.C., Smith, E.E., and Daryl, J.B. (1990). Introduction to
Psychology. New York: Harcourt Brace Jovanovich College Publishers.
Austin, V.L., and Sciarra, D.T. (2010). Children and Adolescents with Emotional and
Behavioral Disorders. (Dr. M. Özekes, Çev.). Ankara: Nobel Yayınları. (2012).
Aydemir, A. (2011). Evlilik mi evcilik mi? Erken ve zorla evlilikler çocuk
gelinler. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu Sosyal Araştırmalar
Merkezi (USAK).
Bartlett, D., and Easterbrooks, M.A. (2012). Links between physical abuse in
childhood and child neglect among adolescent mothers. Children and Youth
Services Review, 34 (11), 2164-2169.
Baş, N. (2013). Ergenlerin bağlanma stilleri ve kimlik statüleri arasındaki ilişkinin
incelenmesi. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Çukurova Üniversitesi.
Adana.
Başer, M. (2000). Adölesan cinselliği ve gebelik. Cumhuriyet Üniversitesi Hemşirelik
Yüksekokulu Dergisi, 4 (1), 50–54.
Benson, J. E., and Furstenberg Jr, F. F. (2006). Entry into adulthood: are adult role
transitions meaningful markers of adult identity? Advances in Life Course
Research, 11, 199-224.
Boden, J. M., Fergusson, D. M., and Horwood, L.J. (2008). Early motherhood and
subsequent life outcomes. Journal of Child Psychology and Psychiatry, 49 (2),
151–160.
Boran, P., Gökçay, G., Devecioğlu, E., ve Eren, T. (2013). Çocuk gelinler. Marmara
Medical Journal, 26, 58-62.
Brubaker, S. J., and Wright, C. (2006). Identity transformation and family caregiving:
narratives of african american teen mothers. Journal of Marriage and Family,
68, 1214-1228.
98
Budak, S. (2005). Psikoloji Sözlüğü. Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları.
Bulut, I. (1984). Adölesan evliliklerinin ve doğurganlıklarının sosyo-ekonomik
belirleyiciler açısından yetişkin evlilikleri ile karşılaştırılması
(Yayımlanmamış doktora tezi). Hacettepe Üniversitesi, Ankara.
Bulut, S., Gürkan A., ve Sevil, Ü. (2008). Adölesan gebelikler. Başbakanlık Aile ve
Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Eğitim Kültür ve Araştırma Dergisi,
16 ( 4), 250-254.
Burcu, E., Yıldırım, F., Sırma, Ç.S., ve Sanıyaman, S. (2015). Çiçeklerin kaderi:
Türkiye’de kadınların erken evliliği üzerine nitel bir araştırma. Bilig, 73, 63-98.
Büyüköztürk, Ş., Köklü, N., ve Çokluk, Ö. (2014). Sosyal bilimler için istatistik.
Ankara: Pegem Yayıncılık.
Caputo, V.G., and Bordin, A.I. (2007). Mental health problems among pregnant and
non-pregnant. Youth Rev Saude Publica, 41 (4), 1-7.
Cinsel Eğitim Tedavi Araştırma Derneği (2006). Gençlik ve Cinsellik.
Cloutier, R. (1982). Theories de I’adolescence Psycologie de I’Adolescence. Qubec:
Geaten Morin Editeur (B. Onur, Çev.). Ergenlik Psikolojisinde Kuramlar.
Ankara: Ankara Üniversitesi Yayınları. (2006).
Cook, S., and Cameron, T.S. (2015). Social issues of teenage pregnancy. Obstetrics
Gynaecology and Reproductive Medicine, 25 (9), 243-248.
Cornelius, D.M., Goldschmidt, L., Willford, J.A., Leech, S.L., Larkby, C., and Day,
N.L. (2009). Body size and intelligence in 6 year olds: are offspring of
teenage mothers at risk? Maternal Child Health Journal, 13, 847–856.
Cote, J.,E. (2000). Arrested adulthood: The changing nature of maturity and
identity. New York: New York University Press.
Cramer, P. (2000). Development of identity: Gender makes a difference. Journal of
Research in Personality, 34 (1), 42-72.
Crocetti, E., Luyckx, K., Scrignaro, M., and Simona, S, L. (2011). Identity formation
in Italian emerging adults: A cluster-analytic approach and associations with
psychosocial functioning. European Journal of Developmental Psychology, 8
(5), 558-572.
Crugnola, C. R., Lerardi, E., Gazzotti, S., and Albizzati, A. (2014). Motherhood in
adolescent mothers: maternal attachment, mother–infant styles of interaction
and emotion regulation at three months. Infant Behavior and Development, 37
(1), 44– 56.
99
Çakır, H. (2013). Sosyo-kültürel ve ekonomik faktörler çerçevesinde eken
evlilikler: Ankara Pursaklar Örneği (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi).
Gazi Üniversitesi. Ankara.
Çakır, S.G., ve Aydın, G. (2005). Parental attitudes and ego identity status of Turkish
adolescents. Adolescence, 40 (160), 847-859.
Çakmak, D. (2009). Türkiye’de çocuk gelinler. Birinci hukukun gençleri sempozyumu
hukuk devletinde kişisel güvenlik, bildiri tam metinler e-kitabı. Ankara: Ankara
Üniversitesi.
Çelen, N.H. (2009). Bana Neler Oluyor? Ankara: İmge Kitabevi.
Çelen, N. (2011). Ergenlik ve Genç Yetişkinlik. İstanbul: Papatya Yayıncılık.
Çöl, M., Çalışkan, D., ve Akdur, R. (1994). Genç yaş evliliklerinin anne ve çocuk
sağlığı üzerine etkisi. Ankara Tıp Mecmuası, 47, 95-108.
Demir, İ. (2009). Gençlerin kimlik statülerinin kültürel karşılaştırılması: İstanbul-
Nusaybin örneği. Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 16 (3), 129-136.
Demir, Kaynak, H., Dereboy, F., ve Dereboy, Ç. (2009). Gençlerde kimlik
bocalaması ve psikopatoloji. Türk Psikiyatri Dergisi, 20 (3), 227-235.
Doğan, S., ve Kılınç Ö. E. (2013). Çocuk Gelinler Bilgi Seti. Uçan Süpürge. Kadın
İletişim ve Araştırma Derneği.1-7.
East, P.L., and Jacobson, L.J. (2001). The younger siblings of teenage mothers: a
follow- up of their pregnancy risk. Developmental Psychology, 37 (2), 254-264.
Edirne, T., Can M., Kolusari, A., Yıldızhan, R., Adali, E., ve Akdağ, B. (2010).
Trends, characteristics, and outcomes of adolescent pregnancy in eastern
Turkey. Intenational Journal of Gynecology and Obstetric, 110 (2), 105-108.
Erikson, E.H. (1968). Identity: Youth and Crisis. New York: Norton Company.
Eryılmaz, A., ve Alpay, A. (2011). Ergen öznel iyi oluşu ile kimlik statüsü ilişkisinin
incelenmesi. Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi, 16 (1)
167- 179.
Falk, G., Östlund, I., Magnuson, A., Schollin, J., and Nilsson, K. (2006). Teenage m
mothers a high risk group for new unintended pregnancies. Contraception,74
(6), 471– 475.
Fergusson, D.M, and Woodward, L.J. (1999). Maternal age and educational and
psychosocial outcomes in early adulthood. Journal of Child Psychology and
Psychiatry, 43 (3), 479-89.
Gander, M. J., and Gardiner, H. W. (2007). Çocuk ve Ergen Gelişimi (B. Onur, Çev.).
Ankara: İmge Kitabevi. (2012).
100
Gençalp, N.S., ve Karakaya, E. (2009). Sosyoekonomik düzeyi düşük bölgede
yaşayan adölesan evli kadının üreme sağlığı sorunları. Hemşirelikte Eğitim
ve Araştırma Dergisi, 6 (1), 34-40.
Gerrig, R.J., and Zimbardo, P.G. (2012). Psikoloji ve yaşam (G. Sart, Çev.).
Ankara: Nobel Yayınevi. (2014).
Goonewardene, I. M. R., and Waduge, Deeyagaha R. P.K. (2005). Adverse effects of
teenage pregnancy. Ceylon Medical Journal, 50 (3), 116-120.
Gözüyılmaz, A. (2011). Evli ergenlerde beden imgesi ve benlik saygısının gebelik
durumuna göre incelenmesi (Yüksek Lisans Tezi). Ankara Üniversitesi,
Ankara.
Gül, S.,K., ve Güneş, İ.,D. (2009). Ergenlik dönemi sorunları ve şiddet. Sosyal
Bilimler Dergisi, 11 (1), 79-101.
Gündoğdu, M., ve Zeren, Ş.G. (2004). Yetiştirme yurdunda ve ailesinin yanında kalan
ergenlerin kimlik gelişimlerinin karşılaştırılması. Türk Psikolojik Danışma ve
Rehberlik Dergisi, 22 (3), 57-65.
Hanna, B. (2001). Negotiating motherhood: the struggles of teenage mothers. Journal of
Advanced Nursing, 34 (4), 456-464.
Heinonen, P. (2002). Early, forced marriage and abduction (efma) and their links to
custom/tradition, FGM, poverty, and HIV/AIDS. Oxford University: Center
for Cross-Cultural Research on Women.
Hofferth, L.S., and Reid, L. (2002). Early childbearing and children's achievement a
and behavior over time. Perspectives on Sexual and Reproductive Health, 34
(1), 41-49.
International Center for Research on Women (ICRW) (2005). Development Initiative on
Supporting Health Adolescents (DISHA) Project. Analysis of quantitative
baseline survey. Washington, D.C.: ICRW.
İçağasıoğlu, Çoban, A. (2009). Adölesan evlilikleri. Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel
Müdürlüğü Eğitim Kültür ve Araştırma Dergisi, 4 (16), 37- 50.
İlbars, Z. (1988). Ankara gecekondu ailelerinde genel durum değerlendirmesi. Ankara
Üniversitesi Dil-Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 32 (1-2), 23-31.
İlhan, T., ve Özdemir, Y. (2012). Beliren yetişkinlerde yaş, cinsiyet ve bağlanma
stillerinin kimlik statüleri üzerindeki yordayıcı rolü. Dicle Üniversitesi Ziya
Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi, 19, 227-241.
İpşiroğlu, Z. (2015). Tabular, Korkular ve Kadınlar. İstanbul: E Yayınları.
Johnson, M. K., Berg, J. A., and Sirotzki, T. (2006). Relative age in the transition to
adulthood. Advances in Life Course Research, 11, 287-316.
101
Jutte, D.P., Roos, N.P., Brownell, M.D., Briggs, G., MacWilliam, L., and Roos, L.L.
(2010).The ripples of adolescent motherhood: social, educational and medical
outcomes for children of teen and prior teen mothers. Academic Pediatrics,
10 (5), 293-301.
Kahraman, S. (2009). Kayseri il merkezindeki adölesan gebelerin yaşam
kalitesinin 20-29 yaş grubu gebelerle karşılaştırılması (Yayımlanmamış yüksek
lisans tezi). Erciyes Üniversitesi, Kayseri.
Khatun, M., Mamun, A., Scott, J., William, G.M., Clavarino, A., and Najman, J.M.
(2017). Do children born to teenage parents have lower adult intelligence? A
prospective birth cohort study. Plos One, 12 (3), e0167395.
Köker, S. (1997). Kimlik duygusunun kazanılması açısından ergenlerin, genç
yetişkinlerin, yetişkinlerin karşılaştırılması (Yayımlanmamış doktora tezi).
Ankara Üniversitesi, Ankara.
Kroger, J. (1988). A longitudinal study of ego identity status interview domains.
Journal of Adolescence, 11 (1), 49-64.
Kroger, J. (2007). Identity Development: Adolescence Through Adulthood. London:
Sage Publications.
Kroger, J., Martinussen, M., and Marcia, J. (2010). Identity status change during a
adolescence and young adulthood: A meta-analysis. Journal of Adolescence,
33 (5), 683–698.
Kulaksızoğlu, A. (2014). Ergenlik Psikolojisi. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Lewis, H. L. (2003). Differences in ego identity among college students across age,
ethnicity, and gender. An International Journal of Research, 3, (2), 159-189.
Lindhorst, T., and Oxford, M. (2008). The long-term effects of intimate partner
violence on adolescent mothers’ depressive symptoms. Social Science and
Medicine, 66, 1322-1333.
Lindzey, G., Thompson, F., and Spring, B.J. (1998). Psychology. New York: Worth
Publ. Inc. (F. Çok, Çeviri) Gelişim Psikolojisinde: Ergenlik ve Yetişkinlik.
Ankara: Ankara Üniversitesi Yayınları.
Luyckx, K., Goossens, L., Soenens, B., Beyers, W., and Vansteenkiste, M. (2005).
Identity statuses based on 4 rather than 2 identity dimensions: Extending and
refining Marcia’s paradigm. Journal of Youth and Adolescence, 34, 605–618.
Luyckx, K., Schwartz, S. J., Berzonsky, M. D., Soenens, B., Vansteenkiste, M., S
Smits, I. and Goossens, L. (2008a). Capturing ruminative exploration:
extending the four-dimensional model of identity formation in late
adolescence. Journal of Research in Personality, 42 (1), 58–82.
102
Luyckx, K., Schwartz, S. J., Goossens, L., and Soenens, B. (2008b). The relationship
between identity development and adjustment in the transition to adulthood:
Variable-centered and personcentered approaches. Journal of Research on
Adolescence, 18, 595–619.
Luyckx, K., Teppers, E., Klimstra, T., and Rassart, J. (2014). Identity processes and
personality traits and types: Directionality of effects and developmental
trajectories. Developmental Psychology, 50 (8), 2144-2153.
Luyckx, K., Schwartz, S., Rassart, J., and Klimstra, T. (2015). Intergenerational
associations linking identity styles and processes in adolescents and their
parents. European Journal of Developmental Psychology, 13 (1), 67-83.
Macek, P., Bejček, J., and Vaníčková, J. (2007). Contemporary czech emerging a
adults: generation growing up in the period of social changes. Journal of
Adolescent Research, 22 (5), 444-475.
Manning, M.L. (2002). Havighurst’s developmental tasks, young adolescents, and
diversity. The Clearing House: A Journal of Educational Strategies, Issues and
Ideas, 76 (2), 75-78.
Marcia, J, E. (1966). Development and validation of ego identity status. Journal of
Personality and Social Psychology, 3 (5), 551-558.
Marcia, J, E. (1989). Identity and intervention. Journal of Adolescence, 12, 401-410.
Marcia, J. (1993). The relational roots of identity. J. Kroger (Ed.). Discussions on
Ego Identity. England: Lawrence Erlbaum Associates.
Marcia, J, E. (1994). The emprical study of ego identity. Bosma, H.A., Graafsama,
T.L.G., Grotevant, H., D., De Levita (Eds.), Identity and development.
Newbury Park, CA: Sage.
Marcia, J, E. (2002). Identity and psychosocial development in adulthood.
Identity: An International Journal of Theory and Research, 2 (1), 7-28.
Mathur, S., Greene, M., and Malhotra, A. (2003). Too young to wed: The lives, rights,
and health of young married girls. Washington: International Centre for
Research on Women.
Melekoğlu, R. (2012). Adölesan gebelikler: Maternal ve fetal sonuçlar
(Yayınlanmamış uzmanlık tezi). Çukurova Üniversitesi, Adana.
Mercer, R., T. (1986). Predictors of maternal role attainment at one year postbirth.
Western Journal of Nursing Research, 8 (1), 9-32.
Mıhçıokur, S., Erbaş, F., ve Akın, A. (2010). Çocuk gelinler ve beklenen olumsuz
sonuçları. Sağlık ve Toplum, 20 (1), 3-12.
Miller, P.H. (2002). Gelişim Psikolojisi Kuramları (Z. Gültekin, Çev.). Ankara: İmge
Kitabevi. (2008).
103
Morsünbül, Ü. (2005). Ergenlikte kimlik statülerinin bağlanma stilleri, cinsiyet ve
eğitim düzeyi açısından incelenmesi. (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi)Ankara
Üniversitesi, Ankara.
Morsünbül, Ü., ve Tümen, B. (2008). Ergenlik döneminde kimlik ve bağlanma
ilişkileri: kimlik statüleri ve bağlanma stilleri üzerinden bir inceleme. Çocuk
ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 15 (1), 25-31.
Morsünbül, Ü. (2011). Ergenlikte özerkliğin ve kimlik biçimlenmesinin öznel iyi oluş
üzerindeki etkisi (Yayımlanmamış doktora tezi). Ankara Üniversitesi,
Ankara.
Morsünbül, Ü., ve Çok, F. (2011). Bağlanma ve ilişkili değişkenler. Psikiyatride Güncel
Yaklaşımlar, 3 (3), 553-570.
Morsünbül, Ü. (2013a). Beliren yetişkinler mi, beliren üniversiteli yetişkinler mi?
Risk alma ve kimlik biçimlenmesi üzerinden bir inceleme. İlköğretim Online, 12
(3), 873‐885.
Morsünbül, Ü. (2013b). Ergenlikte kimlik statüleri ve risk alma arasındaki ilişki.
İlköğretim Online, 12 (2), 347-355.
Morsünbül, Ü., ve Çok, F. (2013). Kimlik gelişiminde yeni bir boyut: seçeneklerin
saplantılı araştırılması. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, 5 (40),
232-244.
Morsünbül, Ü., ve Çok, F. (2014). Kimlik gelişiminin boyutları ölçeğinin
türkçeye uyarlanması. The Journal of Psychiatry and Neurological
Sciences, 27 (1), 6-14.
Morsünbül, Ü., Crocetti, E., Çok, F., ve Meeus, W. (2016). Identity statuses and
psychological functioning in Turkish youth: A-person-centered approach.
Journal of Adolescence, 47, 145-155.
Mortimer, J.T., Oesterle, S., and Krüger, H. (2005). Age norms, institutional
structures, and the timing of markers of transition to adulthood. Advances in
Life Course Research, 9, 175-203.
Mylod, D.E., Whitman, T.L., and Borkowski, J.G. (1997). Predicting adolescent
mothers transition to adulthood. Journal of Research on Adolescence, 7 (4), 457-
478.
Nemlioğlu, B.S., ve Atak, H. (2010). Turkish emerging adults’ identity statuses with
respect to marital and parental statuses and SES. International Journal of Social,
Behavioral, Educational, Economic, Business and Industrial Engineering 4 (3),
301-305.
104
Nurmi, J. E., Berzonsky, M. D., Tammi, K., and Kinney, A. (1997). Identity
processing orientation, cognitive and behavioural starategies and well-being.
International Journal of Behavioral Development, 21 (3), 555-570.
Onur, B. (1997). Gelişim Psikolojisi-Yetişkinlik-Yaşlılık ve Ölüm. Ankara: İmge
Kitabevi.
Orçan, M., ve Kar, M. (2008). Türkiye’de erken yaşta yapılan evlilikler ve risk algısı:
Bismil örneği. Aile ve Toplum Dergisi, 4 (14), 97-111.
Can, M., Öncül, S., ve Deşdemir, A. (2012). Erken yaşta evlilikler hakkında inceleme
yapılmasına dair TBMM raporu. Ankara: Strateji Geliştirme Başkanlığı, Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı.
Özaydınlık, K. (2014). Toplumsal cinsiyet temelinde Türkiye’de kadın ve eğitim.
Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi, 14 (33), 93-112.
Özcebe, H., ve Biçer, B.K. (2013). Önemli bir kız çocuk sorunu ve kadın sorunu: çocuk
evlilikler. Türk Pediatri Arşivi Dergisi, 48 (2), 86-93.
Özgüngör, S. (2014). Üniversite öğrencilerde benlik saygısı düzeyine göre kimlik
statüleri ve başarı yönelimleri arasındaki ilişki. Pamukkale Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Dergisi, 35, 33-46.
Pala, S. (2007). Madde bağımlısı olan ergenlerin kimlik statülerinin belirlenmesi
(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir.
Papalia, D. E., Olds S. W., and Feldman R. D. (2007). Human Development. New
York: Mc Graw-Hill.
Parmaksız, H.R. (2008). Beliren yetişkinlikte kültürel etkinliklere katılım
(Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). Ankara Üniversitesi, Ankara.
Passer, M.W., and Smith, R.E. (2007). Psychology: The Science of Mind and
Behavior. New York: Mc Graw-Hill.
Paul, J., and Domenech, L. (2000). Childhood history of abuse and child abuse and
child potential in adolescent mothers: a longıtudinal study. Child Abuse and
Neglect, 24 (5), 701–713.
Penny, J.M., Watson J,A., Saunders, R.B., and Womble, C.D. (1993, March). Early
and later maternal-infant interactions in adolescent mothers. Poster
Presented at the 60th Anniversary Meeting of the Society for Research in
Child Development, New Orleans.
Pereira, A. I. F., Canavarro, M. C., Cardoso, F. M., and Mendonça, D. (2005).
Relational factors of vulnerability and protection for adolescent pregnancy:
crosssectional comperative study of portuguese pregnant and nonpregnant
adolescents of low socioecenomic status. Adolescence, 40 (159), 655-671.
105
Report of the Office of the United Nations High Commissioner for Human Rights
(2014). Preventing and eliminating child, early and forced marriage. United
Nations: General Assembly.
Rosado, D. (2016). Identity development, social support, and motherhood (Honors in
the Major Theses). University of Central Florida, Orlando, Florida.
Santrock, J. W. (2011). Ergenlik (D. M. Siyez, Çev.). Ankara: Nobel Yayınları. (2014).
Santrock, J.W. (2007). Yaşam Boyu Gelişim: Gelişim Psikolojisi (G. Yüksel, Çev.).
Ankara: Nobel Yayınları. (2012).
Schoeppe, A., Haggard, E.A., and Havighurst, R.J. (1953). Some factors affecting
sixteen years olds success in five developmental tasks. The Journal of Abnormal
and Social Psychology, 48 (1), 42-52.
Schwartz, S.J., Beyers, W., Luyckx, K., Soenens, B., Zamboanga, B.L., Forthun,
L.F.,Hardy, S.A., Vazsonyi, A.T., Ham, L.S., Kim, S.Y., Whitbourne, S.K., and
Waterman, A.S. (2011). Examining the light and dark sides of emerging adults’
identity: A study of identity status differences in positive and negative
psychosocial functioning. Journal of Youth Adolescence, 40, 839–859.
Sevil, Ü., ve Ekmekçi, A. (2002). Adölesanlarda gebelik sorunlarının ve benlik
saygısının incelenmesi. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 16 (3),
189-196.
Shaw, M., Lawlor, D.E., and Najman, J.M. (2006). Teenage children of teenage
mothers: psychological, behavioural and health outcomes from an
Australian prospective longitudinal study. Social Science and Medicine, 62
(6), 2526-2539.
Sır, A., Kaya, İ., Kaya, C.M., ve Bez, Y. (2012). Erken Yaş Evlilikleri: Diyarbakır
Örneği. Uluslararası Katılımlı Kadına ve Çocuğa Karşı Şiddet Sempozyumu.
37-53.
Sivaslıoğlu, S. (2015). Ergen gebelerin sosyodemografik özellikleri ve kendilik
algıları (Yayımlanmamış doktora tezi). Gazi Üniversitesi, Ankara.
Steinberg, L. (2005). Ergenlik (F.Çok, Çev.). Ankara: İmge Yayınları.
Strat, Y.L., Dubertret, C., and Foll, L.B. (2011). Child marriage in the United States
and its association with mental health in women. Journal of American
Academy of Pediatrics, 128, 524-530.
Süslü, D.P. (2002). Çalışan ve öğrenci ergenlerde kimlik duygusu kazanımının
araştırılması (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Ankara Üniversitesi,
Ankara.
Şahin, G., ve Sürücü, A. (2011). Yetiştirme yurtlarında yaşayan ergenlerde bağlanma
ve kimlik. Journal of New World Sciences Academy, 6 (1), 1318-1334.
106
Şen, S., ve Kavlak, O. (2011). Çocuk gelinler: erken yaş evlilikleri ve adolesan
gebeliklere yaklaşım. Aile ve Toplum Dergisi, 12 (7), 35-44.
Temel F., ve Aksoy A., B. (2010). Ergen ve Gelişimi Yetişkinliğe İlk Adım. Ankara:
Nobel Yayın.
Tolan, B. (1991). Aile, Cinsiyet ve Cinsel Roller. Türk Aile Ansiklopedisi. Ankara:
T.C. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu.
Todd, D.Y. (2007). Emotional and cognitive changes during adolescence. Current
Opinion in Neurobiology, 17, 251–257.
Türk Dil Kurumu. (2016). Türkçe sözlük. Ankara: Türk Dil Kurumu.
Türk Medeni Kanunu. (2001). T. C. Resmi Gazete, 4721, 22 Kasım 2001.
Türkbay, T., Özcan, C., Doruk, A., ve Sekmen, K. (2005). Ergenlerde kimlik
bocalaması üzerine cinsiyetin etkisi. Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı
Dergisi, 12 (2), 69-74.
UNICEF (2005). Early marriage a harmful traditional practice: a statistical
exploration. New York: UNICEF.
Uzman, E. (2002). Sosyal destek düzeyleri farklı üniversite öğrencilerinin bazı
değişkenlere göre kimlik statüleri. (Yayınlanmamış doktora tezi). Hacettepe
Üniversitesi, Ankara.
Varan, A. (1990). Liseli gençlerin kimlik statülerinin cinsiyet, yaş ve sosyal-çevre
açısından incelenmesi. (Yayımlanmamış doktora tezi). Hacettepe Üniversitesi,
Ankara.
Verschueren, M., Rassart, J., Claes, L., Moons, P., and Luyckx, K. (2017). Identity
statuses throughout adolescence and emerging adulthood: a large-scale study
into gender, age, and contextual differences. Psychologica Belgica, 57 (1), 32-
42.
Whitman, T.L., Borkowski, J.G., Keogh, D.A., and Weed, K. (2001). Interwoven lives
adolescent mothers and their children. United States: Research Monographs ın
Adolescence.
Yiğit, T. (2015). Feminist sosyal hizmet yaklaşımı bağlamında ataerkil ideoloji ve erken
evlilikler. (Yayımlanmamış doktora tezi). Hacettepe Üniversitesi, Ankara.
Yozwiak, J.A. (2010). Postpartum depression and adolescent mothers: a review of
assesment and treatment approaches. Journal of Pediatric and Adolescent
Gynecology, 23 (3), 172-178.
Yörükoğlu, A. (2004). Gençlik Çağı, Ruh Sağlığı ve Ruhsal Sorunlar. İstanbul: Özgür
Yayınları.
107
Yüksel, Kaptanoğlu, İ., ve Ergöçmen, B. (2012). Çocuk gelin olmaya giden yol.
Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, 15 (2) , 128-161.
Yüzbaşı, Vural, D. (2012). Türkiye’de beliren yetişkinlik: Yetişkinlik kriterlerinin ve
yetişkinlik statülerinin incelenmesi. (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Ege
Üniversitesi, İzmir.
108
FORMLAR
EK-A: DEMOGRAFİK BİLGİLER
Değerli katılımcılar,
Bu araştırma Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Eğitim Psikolojisi
Bölümü Yüksek Lisans Tez Çalışması kapsamında planlanmıştır. Araştırma
kapsamında; 16-19 yaş dönemindeki ergenler ve 20-24 yaş grubundaki beliren
yetişkinlerin çocuk sahibi olma ve olmama durumlarına göre kimlik gelişimlerinin
incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla sizden Kişisel Bilgi Formunu ve Kimlik
Gelişiminin Boyutları Ölçeğini doldurmanız istenmektedir. Formda verdiğiniz bütün
bilgiler gizli kalacaktır. Sizden beklenen görüşlerinizi içtenlikle belirtmenizdir. Lütfen
aşağıda yer alan maddeleri dikkatlice okuyunuz ve size en uygun olan tanımlamayı
işaretleyiniz.
Katkılarınız için teşekkür ederim.
Reyhan PEHLİVAN
Ankara Üniversitesi
Eğitim Psikolojisi YL Öğrencisi
109
KİŞİSEL BİLGİ FORMU
1. Doğum Yeri ve Tarihiniz:…………………………………………..
2. Öğrenim Durumunuz:
Okur-yazar değil Okur-yazar İlkokul
Ortaokul Lise Yüksekokul
Üniversite Lisansüstü
3. Çalışma Durumunuz:
Çalışıyorum Çalışmıyorum
4. Mesleğiniz:…………………………………………………………….
5. Gelir Durumunuz:
Gelirim Var
Gelirim Yok : a) Aileye Bağımlı b) Eşe Bağımlı
c) Sosyal Yardımlar d) Diğer………
Aylık Toplam Geliriniz:
0-1.000 TL 1.000-2.000 TL 2.000-3.000 TL
3.000-5.000 TL 5.000 TL ve üzeri
6. Medeni Durumunuz:
Evli Bekâr Birlikte yaşıyor
Boşanmış
Evli iseniz ; (Evli değilseniz; 19.sorudan devam ediniz)
7. Evlenme Şekliniz:
Anlaşarak Görücü Usulü Diğer……….
8. Nikâh Türünüz:
Sadece resmi-nikâhlı Sadece imam-nikâhlı
Hem resmi hem imam-nikâhlı
110
9. Kaçıncı Evliliğiniz:…………………………………………………
10. İlk Evlilik Yaşınız:…………………………………………………
11. İlk Evlilik Süreniz:…………………………………………………
12. Son Evlilik Yaşınız:………………………………………………...
13. Son Evlilik Süreniz:………………………………………………..
14. Eşinizin Kaçıncı Evliliği:…………………………………………..
15. Eşinizin İlk Evlilik Yaşı:…………………………………………..
16. Eşinizin İlk Evlilik Süresi:………………………………………....
17. Eşinizin Son Evlilik Süresi:………………………………………..
18. Ebeveynlerinizin Evlilik Yaşları Anne: Baba:
(Evli iseniz; 23.sorudan devam ediniz )
19. Partneriniz (Birlikte olduğunuz kişi):
Var Yok
Partneriniz var ise;
20. Partnerinizle birlikte mi yaşıyorsunuz?
Evet Hayır
Partnerinizle birlikte yaşıyor iseniz;
21. Partnerinizle ne kadar süredir birlikte yaşıyorsunuz?.......................
22. Eşinizin/Partnerinizin Doğum Yeri ve Tarihi:……………………….
23. Eşinizin/Partnerinizin Öğrenim Durumu:
Okur-yazar değil Okuryazar İlkokul
Ortaokul Lise Yüksekokul
Üniversite Lisansüstü
24. Eşinizin/Partnerinizin Çalışma Durumu:
Çalışıyor Çalışmıyor
111
25. Eşinizin/Partnerinizin Mesleği:…………………………………….
26. Eşinizin/Partnerinizin Aylık Toplam Geliri:
0-1.000 TL 1.000-2.000 TL 2.000-3.000 TL
3.000-5.000 TL 5.000 TL ve üzeri
27. Çocuk Sahibi Olma Durumunuz:
Var Yok
Çocuğunuz var ise; (Çocuğunuz yok ise; 32. soruya geçiniz)
28. İlk Çocuk Sahibi Olduğunuz Yaş:…………………………………….
29. Çocuk Sayınız:………………………………………………………….
30. Çocuklarınızın Yaşları:…………………………………………….......
31. Evde sizin dışınızda kimler yaşıyor?
Eşim/Partnerim Çocuğum/Çocuklarım
Kayınvalide/kayınpeder Görümce Kayınbirader
Elti Kendi annem/babam
Kardeş/Kardeşler Diğer…………..
Kişisel Bilgi Formunu Tamamladınız! İlginiz ve desteğiniz için teşekkür ederim.
Şimdi Kimlik Gelişiminin Boyutları Ölçeğine geçebilirsiniz.
112
EK-B: KİMLİK GELİŞİMİNİN BOYUTLARI ÖLÇEĞİAşağıda sizin kendinizi tanımlamanıza ilişkin 25 ifade bulunmaktadır. Lütfen her bir ifadenin
sizi ne kadar tanımladığını, ifadenin yanında verilen kutucuğu işaretleyerek belirtiniz. Her ifade için yalnızca bir kutucuğu işaretleyiniz.
Kesinliklekatılmıyorum
(1)
Katılmıyorum(2)
Ne katılmıyorum
Ne katılıyorum(3)
Katılıyorum(4)
Kesinlikle katılıyorum
(5)
1.Yaşamımda izleyeceğim yöne kararverdim.
2.Gelecekte yapacaklarımla ilgiliplanlarım var.
3.Yaşamımda hangi yolu izleyeceğimibiliyorum.
4.Gelecekte yapacaklarıma ilişkindüşüncem var.
5.Yaşamımda ne yapacağım konusundaseçimimi yaptım.
6.Yaşamımda izleyebileceğim farklı yollarhakkında etkin biçimde düşünürüm.
7.Gelecekte yapabileceğim farklı şeylerhakkında düşünürüm.
8.Bana uyabilecek birtakım farklı yaşambiçimlerini göz önünde bulunduruyorum.
9.İzleyebileceğim farklı amaçlar hakkındadüşünürüm.
10.Benim için iyi olabilecek farklı yaşambiçimleri hakkında düşünüyorum.
11.Yaşamda gerçekten elde etmekistediklerim konusunda kuşkularım var.
12.Gelecekte yapmak istediklerimkonusunda endişeliyim.
113
Kesinliklekatılmıyorum
(1)
Katılmıyorum(2)
Ne katılmıyorum
Ne katılıyorum(3)
Katılıyorum(4)
Kesinlikle katılıyorum
(5)
13.Yaşamımda izlemek istediğim yönüarayıp duruyorum.
14.Yaşamımın ne yönde olmasıgerektiğini merak ediyorum.
15.Yaşamımda izleyeceğim yönüdüşünmemek benim için zor.
16.Gelecekle ilgili planlarım, gerçek ilgive değerlerimle örtüşüyor.
17.Gelecekle ilgili planlarım bana güvenveriyor.
18.Gelecekle ilgili planlarımın olması,kendime güven duymamı sağlıyor.
19.Yaşamıma vermek istediğim yönünbana gerçekten uygun olacağını hissediyorum.
20.Gelecekle ilgili planlarımın benim içindoğru olduğundan eminim.
21.Gelecek için yaptığım planlar üzerinedüşünürüm.
22.Gelecekle ilgili yapmış olduğumplanlar hakkında başkalarıyla konuşurum.
23.Yaşamım için belirlediğim hedeflerinbana gerçekten uyup uymadığını düşünürüm.
24.Yaşamımda izlemeyi planladığım belliyön hakkında başkalarının ne düşündüğünü anlamaya çalışırım.
25.Gelecek planlarımın gerçekten neistediğimle uyuşup uyuşmadığını düşünürüm.
114EK-C: ARAŞTIRMA İZİN ONAYI
115
116
117EK-D: ETİK KURUL İZİN FORMU
118