asâ-yı musa (lûgatçesizdir) · 1 bu acîb asırda ehl-i iman “risale-i nur”a ve ehl-i fen...

227

Upload: others

Post on 05-Sep-2019

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar
Page 2: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Risale-iNurKülliyatı’ndan

Asâ-yıMusa

BediüzzamanSaidNursi

Copyright©ŞahdamarYayınları,2011BueserintümyayınhaklarıIşıkYayıncılıkTicaretA.Ş.’neaittir.

Eserdeyeralanmetinveresimlerin,IşıkYayıncılıkTicaretA.Ş’ninöncedenyazılıizniolmaksızın,elektronik,mekanik,fotokopiyadaherhangibirkayıt

sistemiileçoğaltılması,yayımlanmasıvedepolanmasıyasaktır.

DİJİTALISBN978-605-4038-65-7

YayınNumarası73

ŞahdamarYayınlarıBulgurluMahallesiBağcılarCaddesiNo:1

34696Üsküdar/İSTANBULTel:(0216)5221144Faks:(0216)5221178

www.sahdamaryayinlari.com

Page 3: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

1

Buacîbasırdaehl-iiman“Risale-iNur”aveehl-ifenvemektepmuallimleri“Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar ve hocalar dahi“Zülfikâr”aşiddetlemuhtaçtırlar.

Evet,meselâ i’câz-ıKur’âniyebahsindekiekserâyetlerinmedar-ı şüpheveitirazolmuş aynıyerlerde i’câzın lem’aları veKur’ân’ıngüzelnükteleri isbatedilmiş.

UmumRisale-iNurŞâkirtleriNâmına

SaidNursî

1HertürlünoksansıfatlardanuzakolanAllah’ınadıyla.

Page 4: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

3 2

4

Aziz,sıddıkkardeşlerim,

Madem Risale-i Nur, makine ile taammüm etmeye başlamış ve madem felsefe vehikmet-icedideyiokuyanmekteplilervemuallimlerçokluklaRisale-iNur’ayapışıyorlar.Elbette,birhakikatbeyanetmeklâzımgeliyor,şöyleki:

Risale-iNur’unşiddetletokatvurduğuvehücumettiğifelsefeisemutlakdeğildir,belkimuzır kısmınadır. Çünkü felsefenin hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye ve ahlâk ve kemâlât-ıinsaniyeye ve sanatın terakkiyâtına hizmet eden felsefe ve hikmet kısmı ise Kur’ân ilebarışıktır.BelkiKur’ân’ın hikmetine hâdimdir,muâraza edemez. Bu kısmaRisale-i Nurilişmiyor.

İkincikısımfelsefeisedalâleteveilhadavetabiatbataklığınadüşürmeyevesileolduğugibisefâhetvelehviyâtilegafletvedalâletineticeverdiğindenvesihirgibiharikalarıylaKur’ân’ın mucizekâr hakikatleriyle muâraza ettiği için, Risale-i Nur ekser eczalarındamizanlarla ve kuvvetli ve burhanlı muvâzenelerle felsefenin yoldan çıkmış bu kısmınailişiyor,tokatlıyor;müstakim,menfaattarfelsefeyeilişmiyor.Onuniçinmektepliler,Risale-iNur’aitirazsızçekinmeyerekgiriyorlarvegirmelidirler.

Fakat gizlimünafıklar, nasıl ki bir kısım hocaları bütün bütünmanasız ve haksız birtarzda, ehl-i medresenin ve hocaların hakikî malı olan Risale-i Nur aleyhinde istîmalettikleri gibi bazı felsefecilerin enaniyet-i ilmiyelerini tahrik edip, Nur’lar aleyhindeistîmal etmek ihtimaline binâen, bu hakikat “Asâ-yı Musa” ve “Zülfikâr” mecmualarıbaşındayazılsamünasipolur.

SaidNursî

2HertürlünoksansıfatlardanuzakolanAllah’ınadıyla.

3“Hiçbirşeyyokturki,O’nuhamdileberabertesbih(tenzih)ediyorbulunmasın.”(İsrâsûresi,17/44)

4Allah’ınselâmı,rahmetivebereketi;sonsuzakadarsürekliüzerinizeolsun.

Page 5: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

5

İmamAli (radiyallâhu anh) “Celcelûtiye”sinde pek kuvvetli ve sarahate yakın bir tarzdaRisale-i Nur’dan ve ehemmiyetli risalelerinden aynı numara ile haber verdiğini “YirmiSekizinciLem’a”ile“SekizinciŞuâ”tamisbatetmişlerveİmamAli(radiyallâhuanh),Risale-iNur’unensonrisalesiniCelcelûtiye’de 6fıkrasıylahaberveriyor.Bizbir-ikisene evvel “Âyetü’l-Kübrâ”yı en son zannetmiştik.Hâlbuki şimdi altmış dörtte (Milâdî1948) telifçe Risale-i Nur’un tamam olması ve bu cümle-i Aleviye’nin meâlini, yanikaranlığı dağıtacak,Asâ-yıMusa (aleyhisselâm) gibi ışık verecek, sihirleri iptal edecek birrisaleden haber vermesi ve bumecmuanın “Meyve” kısmı birmüdâfaa hükmüne geçipbaşımızaçökendehşetli,zulümlüzulmetleridağıttığıgibi,“Hüccetler”kısmıdaNur’larakarşıcephealanfelsefekaranlıklarınıizaleedipAnkaraehl-ivukûfunuteslimevetakdiremecburetmesiveistikbaldekizulmetleriizaleedeceğineçokemarelerbulunmasıveAsâ-yıMusa(aleyhisselâm)birtaştaonikiçeşmeakıtmasına7veonbirmucizeyemedarolmasınamukabil ve müşâbih, bu son mecmua dahi –Meyve, on bir mesele-i nurâniyesi veHüccetullâhi’l-Bâliğakısmı,onbirhüccet-ikâtıasıbulunmasıcihetinde–bizekanaatverdiki; İmam Ali (radiyallâhu anh), o fıkra ile doğrudan doğruya bu Asâ-yı Musa ismindekimecmuayabakarveondantahsinkârânehaberveriyor.

SaidNursî

5HertürlünoksansıfatlardanuzakolanAllah’ınadıyla.

6“Asâ-yıMusaismiylekaranlıklardağılır.”(Bkz.:el-Gümüşhânevî,Mecmûatü’l-ahzâb(Evrâd-ıŞâzelî)s.516).

7Bkz.:Bakarasûresi,2/60;A’râfsûresi,7/160.

Page 6: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Asâ-yıMusa’danBirinciKısımDenizliHapsi’ninBirMeyvesi

(OnBirinciŞuâ)

Zındıkaveküfr-ümutlakakarşıRisale-iNur’unbirmüdâfaanâmesidir.Vebuhapsimizde hakikî müdâfaanâmemiz dahi budur. Çünkü yalnız bunaçalışıyoruz.

Bu risale,DenizliHapishânesi’nin birmeyvesi ve bir hâtırası ve iki cumagünününmahsulüdür.

SaidNursî

Page 7: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

MeyveRisalesi

8

âyetininihbarıvesırrıylaYusuf(aleyhisselâm)mahpuslarınpîridirvehapishânebir neviMedrese-i Yusufiye olur.MademRisale-i Nur şâkirtleri, iki defadır,çokluklabumedreseyegiriyorlar;elbetteRisale-iNur’unhapsetemasveisbatettiği bir kısım meselelerinin kısacık hülâsalarını, bu terbiye için açılandershânede okumak ve okutmakla tam terbiye almak lâzım geliyor. İşte ohülâsalardanbeş-altıtanesinibeyanediyoruz.

8“BöyleceYusufbirkaçyıldahahapishanedekaldı.”(Yûsufsûresi,12/42)

Page 8: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

BirincisiDördüncü Söz’de izahı bulunan, her gün yirmi dört saat sermaye-i hayatıHâlık’ımız

bize ihsan ediyor. Ta ki, iki hayatımıza lâzım şeyler o sermaye ile alınsın. Biz kısacıkhayat-ıdünyeviyeyeyirmiüçsaatisarfedip,beşfarznamazakâfigelenbirsaati,pekçokuzunolanhayat-ıuhreviyemizesarfetmezsek;nekadarhilâf-ıakılbirhataveohatanıncezası olarak hem kalbî, hem ruhî sıkıntıları çekmek ve o sıkıntılar yüzünden ahlâkınıbozmakveme’yusânehayatınıgeçirmek sebebiyledeğil terbiyealmak,belki terbiyeninaksinegitmeklenederecehasâretederiz,kıyasedilsin.

Eğer,birsaatibeşfarznamazasarfetsek;ohâldehapisvemusibetmüddetininherbirsaati,bazenbirgünibadetvefânîbirsaatibâkîsaatlerhükmünegeçebilmesi..vekalbîveruhîme’yusiyetvesıkıntılarınkısmenzevalbulması..vehapsesebebiyetverenhatalarakeffareten affettirmesi.. ve hapsin hikmeti olan terbiyeyi alması ne derece kârlı birimtihan,birdersvemusibetarkadaşlarıylatesellidârânebirhoşsohbetolduğudüşünülsün.

DördüncüSöz’dedenildiğigibi;binlira ikramiyekazancı için,binadamiştiraketmişbir piyango kumarına yirmi dört lirasından beş-on lirayı veren ve yirmi dörtten birisiniebedî bir mücevherat hazinesinin biletine vermeyen –hâlbuki dünyevî piyangoda o binlirayı kazanmak ihtimali binden birdir, çünkü bin hissedar daha var– ve uhrevîmukadderât-ıbeşerpiyangosunda,hüsn-ühâtimeyemazharehl-iimaniçinkazançihtimalibindendokuzyüzdoksandokuzolduğuna–yüzyirmidörtbinenbiyânınonadairihbarınıkeşifiletasdikedenevliyadanveasfiyadan–haddühesabagelmezsâdıkmuhbirlerhaberverdikleri hâlde evvelki piyangoya koşmak, ikincisinden kaçmak ne derece maslahatamuhalifdüşermukayeseedilsin.

Bu meselede hapishâne müdürleri ve sergardiyanları ve belki memleketin idaremüdebbirleri ve âsâyiş muhafızları Risale-i Nur’un bu dersinden memnun olmalarıgerektir.Çünkü binmütedeyyin ve cehennemhapsini her vakit tahattur eden adamlarınidareve inzibatı,onnamazsızve itikatsız,yalnızdünyevîhapsidüşünenveharam-helâlbilmeyen ve kısmen serseriliğe alışan adamlardan daha kolay olduğu çok tecrübelerlegörülmüş.

Page 9: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

İkinciMeseleninHülâsasıRisale-i Nur’danGençlik Rehberi’nin güzelce izah ettiği gibi ölüm o kadar kat’î ve

zâhirdir ki bugünün gecesi ve bu güzün kışı gelmesi gibi ölüm başımıza gelecek. Buhapishâne, nasıl kimütemâdiyen çıkanlar ve girenler içinmuvakkat birmisafirhânedir;öyledebuzeminyüzüdahiacelehareketedenkafilelerinyollarındabirgecelikkonmakve göçmek için bir handır. Her bir şehri yüz defa mezaristana boşaltan ölüm, elbettehayattanziyadebiristediğivar.İştebudehşetlihakikatinmuammasınıRisale-iNurhâllvekeşfetmiş.Birkısacıkhülâsasışudur:

Madem ölüm öldürülmüyor ve kabir kapısı kapanmıyor; elbette, bu ecel cellâdınınelinden ve kabir haps-i münferidinden kurtulmak çaresi varsa insanın en büyük ve herşeyin fevkinde bir endişesi, birmeselesidir. Evet, çaresi var ve Risale-i Nur, Kur’ân’ınsırrıylaoçareyiikikereikidörtederderecesindekat’îisbatetmiş.Kısacıkhülâsasışudurki:

Ölüm yâ idam-ı ebedîdir; hem o insanı, hem bütün ahbabını ve akâribini asacak birdarağacıdır.. veyahut başka bir bâkî âleme gitmek ve iman vesikasıyla saadet sarayınagirmekiçinbirterhistezkeresidir.Vekabiriseyâkaranlıklıbirhaps-imünferitvedipsizbir kuyudur.. veyahut bu zindan-ı dünyadan bâkî ve nurânî bir ziyafetgâh ve bağistanaaçılanbirkapıdır.BuhakikatiGençlikRehberibirtemsilileisbatetmiş.

Meselâbuhapsinbahçesindeasmakiçindarağaçlarıkonulmuşveonlarındayandıklarıduvarınarkasındagayetbüyükveumumdünyaiştiraketmişbirpiyangodairesikurulmuş.Bizbuhapistekibeşyüzkişi,herhâldehiçmüstesnasıyokvekurtulmakmümkündeğil,bizi birer birer omeydana çağıracaklar: yâ “Gel idam ilânını al, darağacına çık!” veya“Daimî haps-i münferit pusulasını tut, bu açık kapıya gir!” veyahut “Sana müjde!Milyonlar altın bileti sana çıkmış, gel al!” diye her tarafta ilânatlar yapılıyor. Biz degözümüzle görüyoruz ki birbiri arkasında o darağaçlarına çıkıyorlar. Bir kısmınasıldıklarını müşâhede ediyoruz. Bir kısmı da darağaçlarını basamak yapıp o duvarınarkasındaki piyango dairesine girdiklerini, orada büyük ve ciddî memurların kat’îhaberleriilegörürgibibildiğimizbirsırada,buhapishânemizeikiheyetgirdi.

Birkafileellerindeçalgılar,şaraplar,zâhirdegayettatlıhelvalar,baklavalarvar.Bizlereyedirmeyeçalıştılar.Fakatotatlılarzehirlidir,insîşeytanlariçinezehiratmışlar.

İkincicemaatveheyet,ellerindeterbiyenâmelervehelâlyemeklervemübarekşerbetlervar.Bizehediyeveriyorlarvebilittifakberaber,pekciddîvekat’îdiyorlarki:

“Eğer o evvelki heyetin sizi tecrübe için verilen hediyelerini alsanız, yeseniz; bugözümüzönündekişudarağaçlardabaşkagördüklerinizgibiasılacaksınız.Eğerbizimbumemleket hâkiminin fermanıyla getirdiğimiz hediyeleri evvelkinin yerine kabul edip ve

Page 10: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

terbiyenâmelerdeki duaları ve evradları okusanız, o asılmaktan kurtulacaksınız. Opiyango dairesinde ihsan-ı şahane olarak her biriniz milyon altın biletini alacağınızı,görürgibi vegündüzgibi inanınız.Eğeroharamve şüpheli ve zehirli tatlıları yeseniz,asılmayagittiğiniz zamanakadardahi o zehirin sancısını çekeceğinizi, bu fermanlar vebizler,müttefikansizekat’îhaberveriyoruz.”diyorlar.

İştebutemsilgibihervakitgördüğümüzeceldarağacınınarkasındamukadderât-ınev-ibeşerpiyangosundanehl-i imanvetaat için–hüsn-ühâtimeşartıyla–ebedîvetükenmezbirhazineninbiletiçıkacağını..yüzdeyüz ihtimal ile sefâhetveharamve itikatsızlıkvefıskta devamedenler –tevbe etmemek şartıyla–yâ idam-ı ebedî (âhirete inanmayanlara)veya dâimî ve karanlık haps-imünferit (bekâ-yı ruha inanan ve sefâhette gidenlere) veşekâvet-i ebediye ilâmını alacaklarını yüzdedoksandokuz ihtimal ile kat’î haber veren;başta ellerinde nişâne-i tasdik olan hadsiz mucizeler bulunan yüz yirmi dört binpeygamberler (aleyhimüsselâm)..veonlarınverdiklerihaberlerin izlerinive–sinemadagibi–gölgelerinikeşif ile, zevk ilegörüp tasdik ederek imzabasanyüzyirmidörtmilyondanziyade evliyalar (kaddesallâhu esrârahum).. ve o iki kısım meşâhir-i insaniyenin haberleriniaklen, –kat’î burhanlarla ve kuvvetli hüccetlerle– fikren ve mantîken yakînî bir suretteisbatederektasdikedipimzabasan,milyarlargelen-geçenmuhakkikler,9(Hâşiye)müçtehitlervesıddîkînler;bilicmâ,mütevâtirennev-i insanıngüneşleri,kamerleri,yıldızlarıolanbuüçcemaat-i azîmeve bu üç tâife-i ehl-i hakikat ve beşerin kudsî kumandanları olan bu üçbüyük ve âlî heyetlerin fermanları ile verdikleri haberleri dinlemeyen.. ve saadet-iebediyeye giden onların gösterdikleri yol olan sırat-ı müstakîmde gitmeyenler.. yüzdedoksan dokuz dehşetli tehlike ihtimalini nazara almayan.. ve birtekmuhbirin bir yoldatehlikevardemesiyleoyolubırakan,başkauzunyoldahareketedenbiradam,elbetteveelbettevaziyetişudurki:

İkiyolun–hadsizmuhbirlerinkat’îihbarlarıile–enkısavekolayıveyüzdeyüzcennetve saadet-i ebediyeyi kazandıranı bırakıp, en dağdağalı ve uzun ve sıkıntılı ve yüzdedoksan dokuz cehennem hapsini ve şekâvet-i dâimeyi netice veren yolunu ihtiyâr ettiğihâlde.. dünyada iki yolun, birtekmuhbirin yalan olabilir haberiyle yüzde birtek ihtimaltehlike ve bir ay hapis imkânı bulunan kısa yolu bırakıp, menfaatsiz –yalnız zararsızolduğu için– uzun yolu ihtiyâr eden bedbaht, sarhoş divâneler gibi dehşetli ve uzaktagörünenveonamusallatolanejderhalaraehemmiyetvermez,sineklerleuğraşıyor;yalnızonlaraehemmiyetverirderecedeaklını,kalbini,ruhunu,insaniyetinikaybetmişoluyor.

Madem hakikat-i hâl budur; biz mahpuslar, bu hapis musibetinden intikamımızı tamalmakiçinomübarekikinciheyetinhediyelerinikabuletmeliyiz.Yani,nasılkibirdakikaintikamlezzetivebirkaçdakikaveyabir-ikisaatsefâhetlezzetleriylebumusibet,bizionbeşvebeşveonveiki-üçsenebuhapsesoktu,dünyamızıbizezindaneyledi.Bizdahibumusibetin rağmına ve inadına, bir-iki saatmüddet-i hapsi bir-iki gün ibadete.. ve iki-üçsenecezamızı–mübarekkafileninhediyeleriyle–yirmi-otuzsenebâkîbirömre..veonve

Page 11: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

yirmisenehapistecezamızımilyonlarsenecehennemhapsindenaffımızavesileedipfânîdünyamızın ağlamasına mukabil, bâkî hayatımızı güldürerek bu musibetten tamintikamımızıalmalıyız.Hapishâneyiterbiyehânegösteripvatanımızavemilletimizebirerterbiyeli, emniyetli, menfaatli adam olmaya çalışmalıyız. Ve hapishâne memurları vemüdürlerivemüdebbirleridahicâniveeşkıyave serserivekâtilve sefâhetçivevatanamuzır zannettikleri adamları, bir mübarek dershânede çalışan talebeler görsünler vemüftehirâneAllah’aşükretsinler.

9 (Hâşiye)Omuhakkiklerden tekbirisiRisale-iNur’dur.Yirmi senedir enmuannid feylesoflarıvemütemerridzındıklarısusturaneczalarımeydandadır.Herkesokuyabilirvekimseitirazetmez.

Page 12: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

ÜçüncüMeseleGençlikRehberi’ndeizahıbulunanibretlibirhâdiseninhülâsasışudur:

Bir zaman, Eskişehir Hapishânesi’nin penceresinde bir Cumhuriyet Bayramı’ndaoturmuştum. Karşısındaki lise mektebinin büyük kızları, onun avlusunda gülerekraksediyorlardı.Birdenmânevîbirsinemaileellisenesonrakivaziyetleribanagöründü.Vegördümki;oelli-altmışkızlardanvetalebelerdenkırk-ellisikabirdetoprakoluyorlar,azap çekiyorlar.. ve on tanesi, yetmiş-seksen yaşında çirkinleşmiş, gençliğinde iffetinimuhafazaetmediğindensevmekbeklediğinazarlardannefretgörüyorlar..kat’îmüşâhedeettim. Onların o acınacak hâllerine ağladım. Hapishânedeki bir kısım arkadaşlarağladığımı işittiler, geldiler, sordular. Ben dedim: “Şimdi beni kendi hâlime bırakınız,gidiniz…”

Evet, gördüğümhakikattir, hayal değil!Nasıl ki bu yaz ve güzün âhiri kıştır, öyle degençlikyazıveihtiyarlıkgüzününarkasıkabirveberzahkışıdır.Geçmişzamanınelliseneevvelkihâdisâtısinemailehâl-ihazırdagösterildiğigibigelecekzamanınellisenesonrakiistikbalhâdisâtınıgösterenbirsinemabulunsa,ehl-idalâletvesefâhetinelli-altmışsenesonrakivaziyetlerionlaragösterilse idi,şimdikigüldüklerinevegayr-imeşrûkeyiflerinenefretlerveteellümlerleağlayacaklardı.

Ben,oEskişehirHapishânesi’ndekimüşâhedeilemeşgulikensefâhetvedalâletiterviçedenbirşahs-ımânevî,insîbirşeytangibikarşımadikildivededi:

–“Bizhayatınherbirçeşit lezzetinivekeyiflerini tatmakve tattırmak istiyoruz,bizekarışma!”

Bendecevabendedim:

–“Mademlezzetvezevkiçinölümühatıragetirmeyipdalâletvesefâheteatılıyorsun…Katiyen bil ki; senin dalâletin hükmüyle bütün geçmiş zaman-ı mâzi, ölmüş vemâdumdur.. ve içinde cenazeleri çürümüş bir vahşetli mezaristandır. İnsaniyetalâkadarlığıylavedalâletyoluylaseninbaşınave–varsaveölmemişise–kalbine,ohadsizfiraklardan ve o nihâyetsiz dostlarının ebedî ölümlerinden gelen elemler, senin şimdikisarhoşça,pekkısabirzamandakicüz’î lezzetini imhaettiğigibigelecek istikbalzamanıdahi itikatsızlığıncihetiyleyinemâdumvekaranlıklıveölüvedehşetlibirvahşetgâhtır.Veoradangelenvebaşınıvücûdaçıkaranvezaman-ıhâzırauğrayanbîçarelerinbaşları,ecel cellâdının satırıyla kesilip hiçliğe atıldığından, mütemâdiyen akıl alâkadarlığıylaseninimansızbaşınahadsizelîmendişeleryağdırıyor.Seninsefihânecüz’îlezzetinizîruzebereder.

Eğer dalâleti ve sefâheti bırakıp iman-ı tahkikî ve istikâmet dairesine girsen, iman

Page 13: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

nuruylagöreceksinki;ogeçmişzaman-ımâzimâdumveherşeyiçürütenbirmezaristandeğil,belkimevcutveistikbaleinkılâpedennurânîbirâlemvebâkîruhlarınistikbaldekisaadetsaraylarınagirmelerinebirintizarsalonugörünmesihaysiyetiyledeğilelem,belkiimanın kuvvetine göre cennetin bir nevi mânevî lezzetini dünyada dahi tattırdığı gibi;gelecek istikbal zamanı, değil vahşetgâh ve karanlık, belki iman gözüyle görünür ki;saadet-iebediyesaraylarındahadsizrahmetivekeremibulunanveherbaharveyazıbirersofra yapan ve nimetlerle dolduran bir Rahmân-ı Rahîm-i Zülcelâli ve’l-ikram’ınziyafetleri kurulmuş ve ihsanlarının sergileri açılmış, oraya sevkiyat var diye imansinemasıyla müşâhede ettiğinden, derecesine göre bâkî âlemin bir nevi lezzetinihissedebilir.Demekhakikîveelemsizlezzet,yalnızimandaveimanileolabilir.

İmanınbudünyadadahiverdiği binler faydaveneticelerindenyalnızbirtek faydavelezzetini, –bu mezkûr bahsimiz münasebetiyle Gençlik Rehberi’nde bir hâşiye olarakyazılan–birtemsililebeyanedeceğiz,şöyleki:

Meselâ senin gayet sevdiğin birtek evlâdın sekeratta ölmek üzere iken veme’yusâneelîmfirakınıdüşünürken;birdenHazretiHızırveHakîm-iLokmangibibirdoktorgeldi,tiryakgibibirmacuniçirdi;osevimlivegüzelevlâdıngözünüaçtı,ölümdenkurtuldu.Nekadarsevinçveferahveriyoranlarsın.

İşteoçocukgibisevdiğinveciddîalâkadarolduğunmilyonlarsencemahbubinsanlaromâzimezaristanında–seninnazarında– çürüyüpmahvolmaküzere ikenbirdenhakikat-iiman, Hakîm-i Lokman gibi o büyük idamhâne tevehhüm edilen mezaristana kalbpenceresindenbirışıkverdi.Onunlabaştanbaşabütünölülerdirildiler.Ve“Bizölmemişizve ölmeyeceğiz, yine sizinle görüşeceğiz!” lisân-ı hâl ile dediklerinden aldığın hadsizsevinçlerveferahları,imanbudünyadadahivermesiyleisbatederki:“İmanhakikatiöylebir çekirdektir ki; eğer tecessüm etse bir cennet-i hususiye ondan çıkar, o çekirdeğinşecere-itûbâsıolur.”dedim.

Omuanniddöndü,dedi:

– “Hiç olmazsa hayvan gibi hayatımızı keyif ve lezzetle geçirmek için sefâhet veeğlencelerlebuinceşeyleridüşünmeyerekyaşayacağız.”

Cevabendedim:

– “Hayvan gibi olamazsın. Çünkü hayvanın mâzi ve müstakbeli yok. Ne geçmiştenelemler ve teessüfler alır ve ne de gelecekten endişeler ve korkular gelir.Lezzetini tamalır, rahatlayaşar,yatar,Hâlık’ınaşükreder.Hattakesilmekiçinyatırılanbirhayvan,birşeyhissetmez.Yalnızbıçakkestiğivakithissetmekister,fakatohisdahigider,oelemdendekurtulur.Demek en büyük bir rahmet, bir şefkat-i ilâhiye, gaybı bildirmemektedir vebaşa gelen şeyleri setretmektedir. Hususan masum hayvanlar hakkında dahamükemmeldir.

Page 14: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Fakat ey insan, senin mâzi ve müstakbelin akıl cihetiyle bir derece gaybîliktençıkmasıyla setr-i gayptan, hayvana gelen istirahatten tamamen mahrumsun.Geçmiştençıkan teessüfler, elîm firaklar ve gelecekten gelen korkular ve endişeler, senin cüz’îlezzetini hiçe indirir. Lezzet cihetinde yüz derece hayvandan aşağı düşürür. Mademhakikat budur. yâ aklını çıkar at, hayvan ol kurtul… Veya aklını imanla başına al,Kur’ân’ı dinle! Yüz derece hayvandan ziyade bu fânî dünyada dahi sâfi lezzetlerikazan!..”diyerekonuilzamettim.

Yineomütemerridşahısdöndü,dedi:

–“Hiçolmazsaecnebidinsizlerigibiyaşarız.”

Cevabendedim:

– “Ecnebi dinsizleri gibi de olamazsın! Çünkü onlar bir peygamberi inkâr etse,diğerlerineinanabilirler.Peygamberleribilmesede,Allah’ainanabilir.O’nudabilmezse,kemâlâtamedarbazıseciyeleribulunabilir.Fakatbirmüslüman,enâhirveenbüyükvedini ve daveti umumî olan âhirzaman Peygamberi (aleyhissalâtü vesselâm)’ı inkâr etse vezincirinden çıksa; daha hiçbir peygamberi, hatta Allah’ı kabul etmez. Çünkü bütünpeygamberleri ve Allah’ı ve kemâlâtı O’nunla bilmiş. Onlar O’nsuz kalbinde kalmaz.Bunun içindir ki, eskiden beri her dinden İslâmiyet’e giriyorlar. Ve hiçbir müslüman,hakikî yahudî veya mecûsî veya nasrânî olmaz. Belki dinsiz olur, seciyeleri bozulur;vatana,milletemuzır bir hâlete girer…” İspat ettim.Omuannid vemütemerrid şahsındahatutunacakbiryerikalmadı.Kayboldu,cehennemegitti…

İşteeybuMedrese-iYusufiye’debenimdersarkadaşlarım!Mademhakikatbudur.Vebu hakikati, Risale-i Nur o derece kat’î ve güneş gibi isbat etmiş ki; yirmi senedirmütemerridlerininatlarınıkırıpimanagetiriyor.

Biz dahi hem dünyamıza, hem istikbalimize, hem âhiretimize, hem vatanımıza, hemmilletimizetammenfaatlivekolayveselâmetliolanimanveistikâmetyolunutakipedip,boş vaktimizi sıkıntılı hülyalar yerinde Kur’ân’dan bildiğimiz sûreleri okumak.. vemanalarınıbildirenarkadaşlardanöğrenmek..vekazayakalmış farznamazlarımızıkazaetmek..vebirbiriningüzelhuylarındanistifadeedipbuhapishâneyigüzelseciyelifidanlaryetiştiren bir mübarek bahçeye çevirmek gibi a’mâl-i sâliha ile.. hapishâne müdür vealâkadarları, câni ve kâtillerin başlarında zebanî gibi azap memurları değil, belkiMedrese-i Yusufiye’de cennete adam yetiştirmek ve onların terbiyesine nezaret etmekvazifesiylememurbirermüstakimüstadvebirerşefkatlirehberolmalarınaçalışmalıyız.

Page 15: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

DördüncüMeseleYineGençlikRehberi’ndeizahıvar.Birzamanbanahizmetedenkardeşlerimtarafından

suâledildiki:

–“Küre-iarzıhercümercegetirenveİslâmmukadderâtıylaalâkadarolanbudehşetliharb-iumumîdenelligündür(şimdiyedisenedengeçtiaynıhâl)10(Hâşiye)hiçsormuyorsunvemerak etmiyorsun. Hâlbuki bir kısım mütedeyyin ve âlim insanlar, cemaati ve câmiyibırakıp radyodinlemeyekoşuyorlar.Acababundandahabüyükbirhâdisemivar?Veyaonunlameşgulolmanınzararımıvar?”dediler.

Cevabendedimki:

–Ömürsermayesipekazdır.Lüzumluişlerpekçoktur.Birbiriiçindemütedâhildairelergibi,herinsanınkalbvemidedairesindenvecesetvehânedairesinden,mahalleveşehirdairesindenvevatanvememleketdairesindenveküre-iarzvenev-ibeşerdairesindentut,ta zîhayat ve dünya dairesine kadar, birbiri içinde daireler var. Her bir dairede her birinsanınbirnevivazifesibulunabilir.Fakatenküçükdairede,enbüyükveehemmiyetlivedâimîvazifevar.Veenbüyükdairedeenküçükvemuvakkat,arasıravazifebulunabilir.Bu kıyas ile –küçüklük ve büyüklük mâkûsen mütenasip– vazifeler bulunabilir. Fakatbüyük dairenin cazibedarlığı cihetiyle küçük dairedeki lüzumlu ve ehemmiyetli hizmetibıraktırıp lüzumsuz,mâlâyaniveâfâkî işlerlemeşguleder.Sermaye-ihayatınıboşyerdeimha eder. O kıymettar ömrünü kıymetsiz şeylerde öldürür. Ve bazen bu harpboğuşmalarınımerakiletakipeden,birtarafakalbentaraftarolur.Onunzulümlerinihoşgörür,zulmüneşerikolur.

Birincinoktayacevapise:

–Evet,bucihanharbindendahabüyükbirhâdisevebuzeminyüzündekihâkimiyet-iâmmedâvâsındandahaehemmiyetlibirdâvâ–herkesinvebilhassamüslümanlarınbaşınaöyle bir hâdise ve öyle bir dâvâ– açılmış ki; her adam, eğer Alman ve İngiliz kadarkuvveti ve serveti olsa ve aklı da varsa o tek dâvâyı kazanmak için bilâ-tereddüt sarfedecek.İşteodâvâiseyüzbinmeşâhir-iinsaniyeninvehadsiznev-ibeşerinyıldızlarıvemürşidlerinin müttefikan, kâinat sahibinin ve mutasarrıfının binler vaad ve ahidlerineistinadenhaberverdiklerivebirkısmıgözleriylegördüklerişuki:

Herkesin imanmukabilinde bu zemin yüzü kadar bağlar ve kasırlar ilemüzeyyen vebâkîvedâimîbir tarlavemülkükazanmakveyakaybetmekdâvâsıbaşınaaçılmış.Eğeriman vesikasını sağlam elde etmezse kaybedecek. Ve bu asırda maddiyyûnluk tâunuylaçoklar o dâvâsını kaybediyor. Hatta bir ehl-i keşif ve tahkik, bir yerde kırk vefiyattanyalnız birkaç tanesinin kazandığını sekeratta müşâhede etmiş.. ötekiler kaybetmişler.Acababukaybettiğidâvânınyerini,bütündünya saltanatı o adamaverilse doldurabilir

Page 16: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

mi?

İşte,odâvâyıkazandıracakolanhizmetleriveyüzdedoksanınaodâvâyıkaybettirmeyenharikabir dâvâ vekilini, o işte çalıştıran vazifeleri bırakıp ebedî, dünyada kalacakgibiâfâkî mâlâyâniyât ile iştigal etmek tam bir akılsızlık bildiğimizden; biz Risale-i Nurşâkirtleri, her birimizin yüzdereceaklımız ziyadeolsada ancak bu vazifeye sarf etmeklâzımdır,diyekanaatimizvar.

Ey hapis musibetinde benim yeni kardeşlerim! Sizler, benim ile beraber gelen eskikardeşlerimgibiRisale-iNur’ugörmemişsiniz.Benonlarıveonlargibibinler şâkirtlerişahitgöstererekderimveisbatederimveisbatetmişimki:

O büyük dâvâyı yüzde doksanına kazandıran ve yirmi senede yirmi bin adama odâvânın kazancının vesikası ve senedi ve beratı olan iman-ı tahkikîyi eline veren veKur’ân-ıHakîm’inmucize-imâneviyesindenneşet edip çıkan ve bu zamanın birinci birdâvâvekilibulunanRisale-iNur’dur.

Buonsekizsenedirbenimdüşmanlarımvezındıklarvemaddiyyûnlar,aleyhimdegayetgaddarânedesiselerlehükûmetinbazıerkânlarınıiğfalederekbiziimhaiçin–budefagibi,eskide dahi– hapislere, zindanlara soktukları hâlde,Risale-iNur’un çelik kalesinde yüzotuz parça cihâzâtından ancak iki-üç parçasına ilişebilmişler. Demek avukat tutmakisteyen onu elde etse yeter. Hem korkmayınız, Risale-i Nur yasak olmaz! Hükûmet-iCumhuriye’ninmebusları ve erkânlarının ellerindemühim risaleleri –iki, üçümüstesnaolarak–serbestgeziyorlardı.İnşâallah,birzamanhapishâneleritambirıslahhâneyapmakiçin bahtiyar müdürler ve memurlar, o Nur’ları mahpuslara ekmek ve ilâç gibi tevziedecekler.

10(Hâşiye)Paranteziçindekinot,1946senesineaittir.

Page 17: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

BeşinciMeseleGençlikRehberi’ndeizahedildiğigibi:

Gençlik,hiçşüpheyokkigidecek.Yazgüzevekışayervermesivegündüzakşamavegeceyedeğişmesikatiyetindegençlikdahiihtiyarlığaveölümedeğişecek.

Eğerofânîvegeçicigençliğiniiffetlehayrata–istikâmetdairesinde–sarfetseonunlaebedî,bâkîbirgençliğikazanacağınıbütünsemâvîfermanlarmüjdeveriyorlar.

Eğersefâhete sarfetse,nasılkibirdakikahiddetyüzündenbirkatl,milyonlardakikahapiscezasınıçektirir.Öyledegayr-imeşrûdairedekigençlikkeyiflerivelezzetleri,âhiretmesuliyetindenvekabir azabındanvezevalindengelen teessüflerdenvegünahlardanvedünyevîmücâzâtlarından başka, aynı lezzet içinde o lezzetten ziyade elemler olduğunuaklıbaşındahergençtecrübeiletasdikeder.

Meselâ haram sevmekte bir kıskançlık elemi ve firak elemi vemukabele görmemekelemigibiçokârızalarileocüz’îlezzet,zehirlibirbalhükmünegeçer.Veogençliğinsû-iistîmali ile gelen hastalıkla hastahânelere ve taşkınlıklarıyla hapishânelere ve kalb veruhungıdasızlıkvevazifesizliğindenneşetedensıkıntılarlameyhânelere,sefâhethânelereveyamezaristanadüşeceklerinibilmekistersen,githastahânelerdenvehapishânelerdenvemeyhânelerden ve kabristandan sor. Elbette, ekseriyetle gençlerin gençliğinin sû-iistîmalindenvetaşkınlıklarındanvegayr-imeşrûkeyiflerincezasıolarakgelentokatlardaneyvahlarveağlamalarveeseflerişiteceksin.

Eğer,istikâmetdairesindegitsegençlik,gayetşirinvegüzelbirnimet-iilâhiyevetatlıve kuvvetli bir vasıta-yı hayrât olarak âhirette gayet parlak ve bâkî bir gençlik neticevereceğini, başta Kur’ân olarak çok kat’î âyâtıyla bütün semâvî kitaplar ve fermanlarhaberveripmüjdeediyorlar.

Madem hakikat budur.. ve madem helâl dairesi keyfe kâfidir.. ve madem haramdairesindekibir saat lezzet, bazenbir sene veon senehapis cezasını çektirir…Elbette,gençlik nimetine bir şükür olarak o tatlı nimeti iffette, istikâmette sarf etmek lâzım veelzemdir.

Page 18: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

AltıncıMesele(Risale-iNur’un çok yerlerinde izahı ve kat’î hadsiz hüccetleri bulunan iman-ı billâh rüknünün binler küllî

burhanlarındanbirtekburhanakısacabirişarettir.)

Kastamonu’da lise talebelerindenbirkısmıyanımageldiler.“BizeHâlık’ımızı tanıttır,muallimlerimizAllah’tanbahsetmiyorlar.”dediler.

Bendedim:

– “Sizin okuduğunuz fenlerden her fen, kendi lisân-ı mahsusuyla mütemâdiyenAllah’tanbahsedipHâlık’ıtanıttırıyorlar.Muallimlerideğil,onlarıdinleyiniz!

Meselâ, nasıl kimükemmel bir eczahâne ki her kavanozunda harika ve hassasmizanlarla alınmış hayattarmacunlar ve tiryaklar var. Şüphesiz gayetmaharetli vekimyagervehakîmbireczacıyıgösterir.

Öyledeküre-iarzeczahânesindebulunandörtyüzbinçeşitnebâtâtvehayvanâtkavanozlarındaki zîhayatmacunlar ve tiryaklar cihetiyle, bu çarşıdaki eczahânedenne derece ziyade mükemmel ve büyük olması nisbetinde –okuduğunuz fenn-i tıpmikyasıyla–küre-i arz eczahâne-i kübrâsının eczacısı olanHakîm-iZülcelâl’i hattakörgözleredegösterir,tanıttırır.

Hem meselâ, nasıl bir harika fabrika ki binler çeşit çeşit kumaşları basit birmaddedendokuyor.Şeksiz,birfabrikatörüvemaharetlibirmakinistitanıttırır.

Öyle de küre-i arz denilen yüz binler başlı, her başında yüz binler mükemmelfabrika bulunan bu seyyar makine-i rabbâniye, ne derece bu insan fabrikasındanbüyükse, mükemmelse o derecede –okuduğunuz fenn-i makine mikyasıyla– küre-iarzınustasınıvesahibinibildirirvetanıttırır.

Hemmeselâ,nasılkigayetmükemmelbinbir çeşit erzak, etrafındancelpedipiçindemuntazamanistifveihzâredilmişdepoveiâşeambarıvedükkân;şeksiz,birfevkalâdeiâşeveerzakmâlikinivesahibinivememurunubildirir.

Öyledebirsenedeyirmidörtbinsenelikbirdairedemuntazamanseyahatedenveyüz binler ve ayrı ayrı erzak isteyen tâifeleri içine alan ve seyahatiylemevsimlereuğrayıp, baharı bir büyük vagon gibi binler ayrı ayrı taamlarla doldurarak, kıştaerzakıtükenenbîçarezîhayatlaragetirenveküre-iarzdenilenburahmânîiâşeambarıve bu sefine-i sübhâniye ve bin bir çeşit cihâzâtı vemalları ve konserve paketleritaşıyanbudepovedükkân-ırabbânî,nedereceofabrikadanbüyükvemükemmelise–okuduğunuz veya okuyacağınız fenn-i iâşe mikyasıyla– o katiyette ve o derecedeküre-iarzdeposununsahibini,mutasarrıfını,müdebbirinibildirir;tanıttırır,sevdirir.

Page 19: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Hemnasılkidörtyüzbinmilletiçindebulunanvehermilletinistediğierzakıayrıve istîmal ettiği silâhı ayrı ve giydiği elbisesi ayrı ve tâlimatı ayrı ve terhisatı ayrıolanbirordununmucizekârbirkumandanı, tekbaşıylabütünoayrıayrımilletlerinayrıayrıerzaklarınıveçeşitçeşiteslihalarınıveelbiselerinivecihâzâtlarını,hiçbiriniunutmayarakveşaşırmayarakverdiğioacîborduveordugâh;şüphesiz,bedâhetleoharikakumandanıgösterir,takdirkârânesevdirir.

Aynen öyle de zemin yüzünün ordugâhında ve her baharda yeniden silâh altınaalınmışbiryeniordu-yusübhânîdenebâtâtvehayvanâtmilletlerindendörtyüzbinnev’inçeşitçeşitelbise,erzak,esliha,tâlim,terhislerigayetmükemmelvemuntazamve hiçbirini unutmayarak ve şaşırmayarak bir tek Kumandan-ı Âzam tarafındanverilen küre-i arzın bahar ordugâhı, ne derecemezkûr insan ordu ve ordugâhındanbüyük vemükemmel ise –sizin okuyacağınız fenn-i askerîmikyasıyla– dikkatli veaklıbaşındaolanlaraodereceküre-iarzınHâkim’iniveRabb’iniveMüdebbir’iniveKumandan-ıAkdes’inihayretlervetakdislerlebildirirvetahmidvetesbihlesevdirir.

Hemnasıl kibirharika şehirdemilyonlar elektrik lâmbalarıhareket ederekheryeri gezerler. Yanmak maddeleri tükenmiyor bir tarzdaki elektrik lâmbaları vefabrikası; şeksiz, bedâhetle elektriği idare eden ve seyyar lâmbaları yapan vefabrikayı kuran ve iştiâl maddelerini getiren bir mucizekâr ustayı ve fevkalâdekudretlibirelektrikçiyihayretlervetebriklerletanıttırır,yaşasınlarilesevdirir.

Aynenöyledebuâlemşehrindedünya sarayınındamındakiyıldız lâmbaları,birkısmı –kozmoğrafyanın dediğine bakılsa– küre-i arzdan bin defa büyük ve topgüllesindenyetmişdefasüratlihareketettiklerihâldeintizamınıbozmuyor,birbirineçarpmıyor,sönmüyor,yanmakmaddeleri tükenmiyor.Okuduğunuzkozmoğrafyanındediğinegöreküre-iarzdanbirmilyondefadanziyadebüyükvebirmilyonsenedenziyadeyaşayanvebirmisafirhâne-irahmâniyedebirlâmbavesobaolangüneşimizinyanmasınındevamıiçinhergünküre-iarzındenizlerikadargazyağıvedağlarıkadarkömürveyabinarzkadarodunyığınlarılâzımdırkisönmesin.Veonuveonungibiulvîyıldızlarıgazyağsız,odunsuz,kömürsüzyandıranvesöndürmeyenveberaberveçabuk gezdiren ve birbirine çarptırmayan bir nihâyetsiz kudreti ve saltanatı, ışıkparmaklarıyla gösteren bu kâinat şehr-i muhteşemindeki dünya sarayının elektriklâmbaları ve idareleri ne derece o misalden daha büyük, daha mükemmeldir. Oderecede –sizin okuduğunuz veya okuyacağınız fenn-i elektrik mikyasıyla– bumeşher-i âzam-ı kâinatınSultan’ını,Münevvir’ini,Müdebbir’ini, Sâni’ini, o nurânîyıldızlarışahitgöstererektanıttırır;tesbihatla,takdisatlasevdirir,perestişettirir.

Hemmeselâ,nasılkibirkitapbulunsakibirsatırındabirkitapinceyazılmışveher bir kelimesinde ince kalemle bir sûre-i Kur’âniye yazılmış, gayet mânidâr vebütünmeseleleribirbiriniteyidedervekâtibinivemüellifinifevkalâdemeharetliveiktidarlı gösteren bir acîb mecmua; şeksiz, gündüz gibi kâtip ve musannifini

Page 20: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

kemâlâtıyla,hünerleriylebildirir,tanıttırır. 11 12cümleleriyletakdirettirir.

Aynenöyledebukâinatkitab-ıkebîriki;birteksayfasıolanzeminyüzündevebirtekformasıolanbaharda,üçyüzbinayrıayrıkitaplarhükmündekiüçyüzbinnebâtîve hayvanî tâifeleri beraber, birbiri içinde, yanlışsız, hatasız, karıştırmayarak,şaşırmayarak,mükemmel,muntazamvebazenağaçgibibirkelimedebirkasideyiveçekirdekgibibirnoktadabirkitabıntamambirfihristesiniyazanbirkalemişlediğinigözümüzle gördüğümüz bu nihâyetsiz mânidâr ve her kelimesinde çok hikmetlerbulunan şu mecmûa-yı kâinat ve bu mücessem kur’ân-ı ekber-i âlem, mezkûrmisaldekikitaptannederecebüyükvemükemmelvemânidâriseoderecede–sizinokuduğunuzfenn-ihikmeti’l-eşyavemekteptebilfiilmübâşeretettiğinizfenn-ikıraatve fenn-i kitâbet, geniş mikyaslarıyla ve dürbün gözleriyle– bu kitab-ı kâinatınnakkâşını, kâtibini hadsiz kemâlâtıyla tanıttırır. 13 cümlesiyle bildirir, ِه14

takdisiyletarifeder, 15senâlarıylasevdirir.

İşte bu fenlere kıyasen yüzer fünûndan her bir fen, geniş mikyasıyla ve hususiaynasıyla ve dürbünlü gözüyle ve ibretli nazarıyla bu kâinatın Hâlık-ı Zülcelâl’iniesmâsıylabildirir;sıfâtını,kemâlâtınıtanıttırır.

İşte bu muhteşem ve parlak bir burhan-ı vahdâniyet olan mezkûr hücceti dersvermek içindirkiKur’ân-ıMu’cizü’l-Beyançok tekrar ileenziyade 16ve

17âyetleriyleHâlık’ımızıbizetanıttırıyor”diyeomektepligençlerededim.

Onlardahitamamıylakabulediptasdikederek:“HadsizşükürolsunRabbimiz’ekitamkudsîveayn-ıhakikatbirdersaldık.Allahsendenrazıolsun!”dediler.

Bendededim:

–“İnsan,binlerçeşitelemler ilemüteellimvebinlernevi lezzetler ilemütelezzizolacak bir zîhayatmakine.. ve gayet derece acziyle beraberhadsiz,maddî,mânevîdüşmanları.. ve nihâyetsiz fakrıyla beraber hadsiz, zâhirî ve bâtınî ihtiyaçlarıbulunan.. ve mütemâdiyen zeval ve firak tokatlarını yiyen bir bîçare mahlûk iken,birden iman ve ubûdiyetle böyle bir Padişah-ı Zülcelâl’e intisap edip bütündüşmanlarına karşı bir nokta-yı istinad.. ve bütün hâcâtına medar bir nokta-yıistimdad bularak, herkes mensup olduğu efendisinin şerefiyle, makamıyla iftiharettiğigibi;odaböylenihâyetsizKadîrveRahîmbirPadişah’aimanileintisapetseveubûdiyetlehizmetinegirseveecelinidamilânınıkendihakkındaterhistezkeresineçevirse ne kadarmemnun veminnettar ve ne kadarmüteşekkirâne iftihar edebilir,kıyasediniz.”

Omektepligençleredediğimgibimusibetzedemahpuslaradatekrarilederim:

– “O’nu tanıyan ve itaat eden zindanda dahi olsa bahtiyardır. O’nu unutansaraylardadaolsazindandadır,bedbahttır!

Page 21: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Hatta bir bahtiyarmazlum, idamolunurkenbedbaht zâlimlere demiş: ‘Ben idamolmuyorum. Belki terhis ile saadete gidiyorum. Fakat ben de sizi idam-ı ebedî ilemahkûm gördüğümden sizden tam intikamımı alıyorum.’ 18 diyerek sürûr ileteslim-iruheder.”

19

11“Mâşâallah!Allahnegüzeldilemişveyapmış!”

12Allahhayırvebereketiniartırsın.

13Sadece büyüklükte değil hiçbir konuda eşi ve benzeri olmayan, başka bir şey kendisiyle kıyas bile edilemeyecekyegânebüyük,Allah’tır.

14Allah’ıbütüneksiklerdentenzihederim.

15“Bütünhamdler,övgülerAllah’adır.”

16“GöklerinveyerinRabbi”(Ra’dsûresi,13/16;İsrâsûresi,17/102;Kehfsûresi,18/14;Meryemsûresi,19/65;…)

17“Gökleriveyeriyaratan…”(En’âmsûresi,6/1,73;A’râfsûresi,7/54;Tevbesûresi,9/36;Yûnussûresi,10/3;…)

18“Allah’tanbaşkailâhyoktur.”(Sâffâtsûresi,37/35;Muhammedsûresi,47/19)

19 “Sübhansın yâ Rab! Senin bize bildirdiğinden başka ne bilebiliriz ki?Her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetleyapansensin.”(Bakarasûresi,2/32)

Page 22: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

YedinciMeseleDenizliHapsi’ndeBirCumaGünününMeyvesidir

20

21

22

Bir zaman Kastamonu’da “Hâlık’ımızı bize tanıttır!” diyen lise talebelerine sâbıkAltıncıMesele’demektep fünûnunun dilleriyle verdiğim dersi,DenizliHapishânesi’ndebenimle temas edebilen mahpuslar okudular. Tam bir kanaat-i imaniye aldıklarından,âhirete bir iştiyak hissedip, “Bize âhiretimizi de tam bildir; ta ki nefsimiz ve zamanınşeytanları bizi yoldan çıkarmasın, daha böyle hapislere sokmasın!” dediler. Ve DenizliHapsi’ndekiRisale-iNur şâkirtlerininve sâbıkanAltıncıMesele’yi okuyanların arzularıileâhiret rüknünündahibirhülâsasınınbeyanı lâzımgeldi.BendeRisale-iNur’danbirkısacıkhülâsailederim:

Nasıl ki AltıncıMesele’de biz Hâlık’ımızı arzdan, semâvâttan sorduk; onlar fenlerindilleri ile güneş gibi Hâlık’ımızı bize tanıttırdılar. Aynen biz de âhiretimizi başta obildiğimizRabbimiz’den,sonraPeygamberimiz’den,sonraKur’ân’ımızdan,sonrasairpeygamberler ve mukaddes kitaplardan, sonra melâikelerden, sonra kâinattansoracağız.

İştebirincimertebedeâhiretiAllah’tansoruyoruz.Odabütüngönderdiğielçileriylevefermanlarıyla ve bütün isimleriyle ve sıfatlarıyla“Evet âhiret vardır ve sizi oraya sevkediyorum.” ferman ediyor. Onuncu Söz, on iki parlak ve kat’î hakikatler ile bir kısımisimlerinâhiretedaircevaplarınıisbatveizaheylemiş.Burada,oizahaiktifâengayetkısabirişaretederiz:

Evet, madem hiçbir saltanat yoktur ki o saltanata itaat edenlere mükâfatı ve isyanedenlere mücâzâtı bulunmasın. Elbette rubûbiyet-i mutlaka mertebesinde bir saltanat-ısermediyenin, o saltanata iman ile intisap ve taat ile fermanlarına teslim olanlaramükâfatı..veoizzetlisaltanatıküfürveisyanlainkâredenleredemücâzâtı;orahmetvecemâle,oizzetvecelâlelâyıkbirtarzdaolacakdiyeRabbü’l-âlemînveSultan,Deyyânisimlericevapveriyorlar.

Hemmademgüneşgibi,gündüzgibizeminyüzündebirumumî rahmetve ihatalıbirşefkatvekeremgözümüzlegörüyoruz.

Meselâorahmet,herbahardaumumağaçlarıvemeyvelinebâtlarıcennethurilerigibigiydirip, süslendirip, ellerine her çeşit meyveleri verip, bizlere uzatıp “Haydi alınız,

Page 23: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

yiyiniz!”dediğigibi..birzehirlisineğineliylebizlereşifalı,tatlıbalıyedirdiğiveelsizbirböceğin eliyle en yumuşak ipeği bizlere giydirdiği gibi.. bir avuç kadar küçücükçekirdeklerde, tohumcuklarda binler batman taamları bizim için saklayan ve ihtiyatzahîresi olarak o küçücükdepolarda yerleştiren bir rahmet, bir şefkat, elbette hiç şüpheolamaz ki bu derece nâzeninâne beslediği bu sevimli veminnettarları ve perestişkârlarıolanmümininsanlarıidametmez.Belkionlarıdahaparlakrahmetleremazharetmekiçinhayat-ıdünyeviyevazifesindenterhisederdiyeRahîmveKerîmisimlerisuâlimizecevapveriyorlar, 23diyorlar.

Hemmadembizgözümüzlegörüyoruzkiumummahlûklardavezeminyüzündeöylebir hikmet eli işliyor ve öyle bir adalet ölçüleriyle işler dönüyor ki akl-ı beşer onunfevkindedüşünemiyor.

Meselâ insanın bin cihâzâtına takılan hikmetlerinden yalnız bir küçük çekirdek kadarkuvve-i hâfızasında bütün tarihçe-i hayatını ve ona temas eden hadsiz hâdisâtı okuvvecikte yazıp, onu bir kütüphâne hükmüne getirip.. ve insanın haşirdemuhakemesiiçinneşrolacakolandefter-iâmâlininbirküçüksenediolarakhervakithatırlatmaksırrıileher insanın eline vererek dimağının cebine koyanbir ezelî hikmet.. ve bütünmasnûâttagayet hassas mizanlar ile âzâlarını yerleştiren; mikroptan gergedana, sinekten simurgakuşuna, bir çiçekli nebâttan milyarlar, trilyonlarla çiçekler açan bahar çiçeğine kadar;israfsızölçülerlebir tenâsüb,birmuvâzene,bir intizamvebircemâliçindemasnûâtıbirhüsn-üsanatyapan..veherzîhayatınhukuk-uhayatınıkemâl-imizanlaveren; iyilikleregüzel neticeler ve fenalıklara fena neticeler verdiren.. veÂdem (aleyhisselâm) zamanındanberi tâğî ve zâlim kavimlere vurduğu tokatlarla kendini pek kuvvetli ihsas ettiren biradalet-i sermediye,elbettevehiç şüphegetirmezki–güneşgündüzsüzolmadığıgibi–ohikmet-iezeliye,oadalet-isermediyeâhiretsizolmazlar..veölümdeenzâlimlerinveenmazlumların bir tarzda gitmelerindeki âkıbetsiz bir dehşetli haksızlığa, adaletsizliğe vehikmetsizliğe hiçbir veçhilemüsaade etmezler diyeHakîm veHakem veAdl veÂdilisimleribizimsuâlimizekat’îcevapveriyorlar.

Hem madem bütün zîhayat mahlûkların elleri yetişmediği ve iktidarları dairesindeolmayanbütünhâcatlarını,bütün fıtrîmatlaplarınıbirneviduabulunan istidad-ı fıtrîveihtiyac-ı zarurî dilleriyle istedikleri vakitte, gayet rahîm ve işitici ve şefkatli bir dest-igaybî tarafındanverildiğinden..ve ihtiyârîolandeavât-ı insaniyenin,hususanhavaslarınve nebîlerin dualarının on adetten altı-yedisi hilâf-ı âdet makbul olmasından kat’îanlaşılıyor ki; her dertlinin âhını, her muhtacın duasını işiten ve dinleyen bir Semî veMücîbperdearkasındavar,bakarki;enküçükbirzîhayatınenküçükbirihtiyacınıgörürveengizlibirâhınıişitir,şefkateder,fiilencevapverir,memnuneder.

Elbetteveherhâldehiçbirşüpheihtimalikalmazki;mahlûklarınenehemmiyetlisiolannev-i insanın en ehemmiyetli ve umumî ve umum kâinatı ve umum esmâ ve sıfât-ıilâhiyeyi alâkadar eden bekâ-yı uhreviyeye ait dualarını içine alan.. ve nev-i insanın

Page 24: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

güneşleri ve yıldızları ve kumandanları olan bütün peygamberleri arkasına alıp onlara,duasına “âmîn, âmîn..” dedirten.. ve ümmetinden her gün, her ferd-i mütedeyyin hiçolmazsakaçdefaO’na salavât getirmekleO’nunduasına “âmîn, âmîn..” diyenvebelkibütünmahlûkâtoduasına iştirakederek“EvetyâRabbenâ! İstediğiniver,bizdeO’nunistediğini istiyoruz!” diyorlar. Bütün bu reddedilmez şerâit altında bekâ-yı uhrevî vesaadet-i ebediye için Muhammed (aleyhissalâtü vesselâm)’ın haşrin hadsiz esbab-ımûcibesindenyalnıztekduasıcennetinvücûdunavebaharınîcadıkadarkudretinekolayolan âhiretin îcadına kâfi bir sebeptir diyeMücîb ve Semî’ ve Rahîm isimleri bizimsuâlimizecevapveriyorlar.

Hem madem gündüz, bedâhetle güneşi gösterdiği gibi; zemin yüzünde, mevsimlerintebeddülünde küllî ölmek ve dirilmekte perde arkasında bir mutasarrıf, gayet intizamlakocaküre-iarzıbirbahçe,belkibirağaçkolaylığındaveintizamında..veazametlibaharıbirçiçeksühûletindevemizanlızinetinde..vezeminsayfasındaüçyüzbinhaşrveneşrinnumûne ve misallerini gösteren üç yüz bin kitap hükmündeki nebâtât ve hayvanâttâifelerini (onda) yazar, beraber ve birbiri içinde şaşırmayarak, karışık ikenkarıştırmayarak; birbirine benzemekle beraber iltibassız, sehivsiz, hatasız, mükemmel,muntazam, mânidâr yazan bir kalem-i kudret, bu azameti içinde hadsiz bir rahmet,nihâyetsizbirhikmetileişlediğigibi;kocakâinatı,birhânesimisillüinsanamusahharvemüzeyyen ve tefriş etmek.. ve o insanı halife-i zemin ederek ve dağ ve gök ve yertahammülündençekindikleriemanet-ikübrâyıonavermesi..vesairzîhayatlarabirderecezabitlikmertebesiylemükerremetmesi..vehitâbât-ısübhâniyesinevesohbetinemüşerrefeylemesi ile fevkalâde bir makam verdiği.. ve bütün semâvî fermanlarda ona saadet-iebediyeyi ve bekâ-yı uhreviyeyi kat’î vaad ve ahdettiği hâlde; elbette ve hiçbir şüpheolmazkibaharkadarkudretinekolaygelendâr-ısaadeti,omükerremvemüşerrefinsanlariçinaçacakveyapacakvehaşirvekıyâmetigetirecekdiyeMuhyîveMümîtveHayyveKayyûmveKadîrveAlîmisimleri,Hâlık’ımızdansormamızacevapveriyorlar.

Evet,herbahardabütünağaçlarıveotlarınkökleriniaynenihya..venebâtîvehayvanîüçyüzbinnevihaşrinveneşrinnumûneleriniîcadedenbirkudret,MuhammedveMusa(aleyhimessalâtüvesselâm)’larınherbirininümmetiningeçirdiğibinsenelikzaman,karşıkarşıyahayalengetirilipbakılsahaşrinveneşrinbinmisalinivebindelilini ikibinbaharda24(Hâşiye)

gösterdiği görülecek. Ve böyle bir kudretten haşr-i cismânîyi uzak görmek, bin derecekörlükveakılsızlıktır.

Hemmademnev-ibeşerinenmeşhurlarıolanyüzyirmidörtbinpeygamberler,ittifakile saadet-i ebediyeyi ve bekâ-yı uhrevîyi Cenâb-ı Hakk’ın binler vaad ve ahidlerineistinadenilânedipmucizeleriyledoğruolduklarınıisbatettiklerigibihadsizehl-ivelâyet,keşifilevezevkileaynıhakikateimzabasıyorlar.Elbetteohakikatgüneşgibizâhirolur,şüpheedendivâneolur…

Evet,birfendevebirsanattamütehassısbir-ikizâtınofenveosanataaithükümlerive

Page 25: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

fikirleri,onda ihtisasıolmayanbinadamın–hattabaşkafenlerdeâlimveehl-i ihtisasdaolsalar–muhalif fikirlerinihükümden ıskatettiklerigibi;birmeselede,meselâRamazanhilâlini, yevm-i şekte isbat etmekve“sütkonservelerinebenzeyenceviz-ihindîbahçesirûy-u zeminde var” diye dâvâ etmekte iki isbat edici, bin inkâr edici ve nefyedicileregalebeedipdâvâyıkazanıyorlar.Çünküisbatedenyalnızbirceviz-ihindîyiveyahutyerinigösterse kolayca dâvâyı kazanır. Onu nefy ve inkâr eden bütün rûy-u zemini aramak,taramaklahiçbiryerdebulunmadığınıgöstermekledâvâsını isbatedebildiğigibi;cennetivedâr-ısaadetiihbarveisbateden,yalnızbirizini,sinemadagibikeşfenbirgölgesini,birtereşşuhunugöstermekledâvâyıkazandığıhâlde;onunefyveinkâreden,bütünkâinatıveezeldenebedekadarzamanlarıgörmekvegöstermekleancakinkârınıvenefyiniisbatiledâvâyı kazanabilir.Vebu ehemmiyetli sırdandır ki “hususî bir yere bakmayanve imanîhakikatler gibi umumkâinata bakan nefiyler, inkârlar (zâtındamuhâl olmamak şartıyla)isbatedilmez.”diyeehl-itahkikittifakedipbirdüstur-uesasîkabuletmişler.

İşte bu kat’î hakikate binâen binler feylesofların muhalif fikirleri, böyle imanîmeselelerdebirtekmuhbir-isâdıkakarşıhiçbirşüphe,hattavesvesevermemeklâzımiken;yüzyirmibinisbatediciehl-iihtisasvemuhbir-isâdıkınvehadsizvenihâyetsizmüsbitvemütehassısehl-ihakikatveashab-ıtahkikinittifakettiklerierkân-ıimaniyedeaklıgözüneinmiş,kalbsiz,mâneviyâttanuzaklaşmış,körleşmişbirkaçfeylesofuninkârlarıylaşüpheyedüşmeninnekadarahmaklıkvedivânelikolduğunukıyasediniz.

Hemmademgözümüzle–gündüzgibi–hemnefsimizde,hemetrafımızdabirrahmet-iâmme ve birhikmet-i şâmile ve bir inâyet-i dâime müşâhede ediyoruz.. ve dehşetli birsaltanat-ı rubûbiyet ve dikkatli bir adalet-i âliye ve izzetli icraât-ı celâliyenin âsârını vecilvelerinigörüyoruz.Hattabirağacınmeyveleriveçiçeklerisayısıncaoağacahikmetlertakanbirhikmet..veherbirinsanıncihâzâtıvehissiyâtıvekuvveleriadedinceihsanları,in’amları ona bağlamış bir rahmet.. ve Kavm-i Nûh ve Hûd ve Sâlih (aleyhimüsselâm) veKavm-iÂdveSemûdveFiravungibiâsimilletleretokatvuranveenküçükbirzîhayatınhakkınımuhafazaedenizzetliveinâyetlibiradalet..ve 25

âyeti,azametlibirîcazileder:

“Nasıl ki iki kışladayatanveduranmutî askerler, bir kumandanın çağırmasıyla silâhbaşınavevazifebaşınaborusesiylegelmelerigibi;aynenöyledebuikikışlanınmisalindeveemreitaatindekocasemâvâtveküre-iarz,Sultan-ıEzelî’ninaskerlerineikimutîkışlagibi; ne vakit Hazreti İsrafil (aleyhisselâm)’ın borusuyla o kışlalarda ölüm ile yatanlarçağırılsaderhâlcesetlibaslarınıgiyipdışarıfırlamalarınıispatedipgösteren..herbahardaarz kışlası içindekiler, melek-i ra’dın borusuyla aynı vaziyeti göstermesiyle nihâyetsizazameti anlaşılan bir saltanat-ı rubûbiyet, elbette ve elbette ve her hâlde ve hiç şüphegetirmezki–OnuncuSöz’deisbatınabinâen–orahmetvehikmetveinâyetveadaletvesaltanat-ı sermediyenin gayet kat’î istedikleri dâr-ı âhiret ve daire-i haşr ve neşrinaçılmamasıylaonihâyetsiz cemâl-i rahmetnihâyetsizbir çirkinmerhametsizliğe inkılâp

Page 26: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

etmesi.. ve o hadsiz kemâl-i hikmet, hadsiz kusurlu abesiyete ve faydasız israfâtadönmesi..veogayet şirin inâyet,gayetacı ihânetleredeğişmesi..veogayetmizanlıvehakkaniyetliadalet,gayetşiddetlizulümlerekalbolması..veogayetderecedehaşmetlivekuvvetli saltanat-ı sermediye sukût etmesi ve haşrin gelmemesiyle bütün haşmetikaybolması..vekemâlât-ırubûbiyetiaczvekusurilelekedârolması,hiçbircihet-iimkânıyok,hiçbirakılihtimalvermez;yüzmuhâl,içindebirdenbulunur,daire-iimkânharicindebâtılvemümtenîdir.

Çünkünâzeninvenazdarbeslediğiveakılvekalbgibicihâzâtlasaadet-iebediyeyeveâhirette bekâ-yı dâimîye iştiyak hissini verdiği hâlde; onu ebedî idam etmek, ne kadargadirlibirmerhametsizlik..veonunyalnızdimağınayüzerhikmetlerve faydalar taktığıhâlde; onu dirilmemek üzere bütün cihâzâtını ve binler faydaları bulunan istidâdâtınıâkıbetsizbirölümlefaydasız,neticesiz,hikmetsizbütünbütünisrafetmeknederecehilâf-ı hikmet.. ve binler vaîd ve ahidlerini yerine getirmemek ile –hâşâ– aczini ve cehlinigöstermek,nekadarohaşmet-isaltanataveokemâl-irubûbiyetezıttır,herzîşuuranlar.”Bunlarakıyasen,inâyetveadaletitatbikeyle…

İşteHâlık’ımızdan sorduğumuzâhiretedair suâlimizeRahmân veHakîm veAdlveKerîmveHâkimisimlerimezkûrhakikatlecevapveriyorlar,şeksizşüphesiz,güneşgibiâhiretiisbatediyorlar.

Hemmadembizgözümüzlegörüyoruz,öyleihatalıveazametlibirhafîziyethükmederki; zîhayat, her şeyin ve her hâdisenin çok suretlerini ve gördüğü fıtrî vazifesinindefterini.. ve esmâ-yı ilâhiyeye karşı lisân-ı hâl ile tesbihatına dair sayfa-yı âmâlini..misalî levhalarda ve çekirdeklerinde ve tohumcuklarında.. ve levh-i mahfûzunnumûnecikleriolankuva-yıhâfızalarında..vebilhassainsanındimağındakipekbüyükvepek küçük kütüphânesi olan kuvve-i hâfızasında ve sair maddî ve mânevî in’ikâsaynalarındakaydeder, yazdırır, zaptederekmuhafaza altına alır.Sonramevsimigeldikçebütünomânevî yazılarımaddî bir tarzdadagözümüzegösteripmilyonlarlamisaller vedeliller ve numûneler kuvvetiyle 26 âyetindeki en acîb bir hakikat-i haşriyeyi,kudretin bir çiçeği olan her bahar, kendi çiçek-i ekberindemilyarlar dil ile kâinata ilâneder.Vebaştanev-iinsanolarakbütünzîhayatlarvebütüneşya,fenâyadüşmekveademesukûtetmekvehiçliktemahvolmakvebaştanev-ibeşerolarakzîhayatlar, idamedilmekiçin yaratılmamışlar.Belki bekâya terakki ile ve devama tasaffi ile ve sermedî vazifeyeistidadıylagirmekiçinhalkolunduklarınıgayetkuvvetliisbateder.

Evet,herbahardamüşâhedeediyoruzki;güzmevsimikıyâmetindevefat edenhadsiznebâtât,baharhaşrindeherbirağaç,herbirkök,herbirçekirdek,herbirtohumâyetiniokuyupbirmanasını,birferdinikendidiliyle,geçmişsenelerdegördüğüvazifeninmisalleriyletefsirederekoazametlihafîziyeteşehadeteder. 27âyetindekidörtmuazzam hakikatleri her şeyde gösterip hafîziyeti âzamî derecede ve haşri baharkolaylığındavekatiyetindebizleredersverir.

Page 27: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Evetbudörtismincilveleri,encüz’îdenenküllîyekadarcereyanederler.Meselâ,nasılkibuağacınmenşeiolanbirçekirdek, 28isminemazhariyetleoağacıngayetmükemmelproğramını ve îcadının noksansız cihâzâtını ve teşekkülünün bütün şerâitini câmi birkutucukturkihafîziyetinazametiniisbateder.

29 ismine mazhar olan meyvesi ise, çekirdekleriyle o ağacın işlediği bütün fıtrîvazifelerinin fihristesinive amellerinin listesinivehayat-ı sâniyesinindüsturlarını ihtivaedenbirsandukçadırkiâzamîderecedehafîziyeteşehadeteder.

30 isminemazharolanoağacın suret-i cismâniyesi iseöyle tenâsüblüve sanatlıvesüslü bir hulle, bir libas ve ayrı ayrı nakışlar ve zînetler ve yaldızlı nişanlar ile tezyinedilmiş, güya yetmiş renkli bir huri elbisesidir ki hafîziyet içinde azamet-i kudret vekemâl-ihikmetvecemâl-irahmetigözleregösterir.

31ismineaynaolanoağacıniçindekimakinesiiseöylemuntazamvemükemmelvemucizâtlı bir fabrika, bir tezgâh, bir kimyahâne ve hiçbir dalı ve meyveyi ve yaprağıgıdasızbırakmayanmizanlıbirkazan-ıerzaktırkihafîziyetiçindekemâl-ikudretveadaletvecemâl-irahmetvehikmetigüneşgibiisbateder.

Aynenöyledeküre-iarz,senevîmevsimlercihetindebirağaçtır.İsm-iEvvelcilvesiylegüzmevsimindehafîziyeteemanetedilenbütün tohumlarveçekirdekler,baharçarşafınıgiyenzeminyüzününmilyarlardal,budak,meyveverenveçiçekaçanağacınınteşkilâtınadair ilâhîemirlerinmecmuacıklarıvekaderdengelendüsturların listelerivegeçenyazınişlediği vazifelerin küçücük sayfa-yı amelleri ve defter-i hidemâtıdır ki; bilbedahe birHafîz-i Zülcelâli ve’l-ikram’ın hadsiz kudret, adalet, hikmet, rahmet ile iş gördüğünügösteriyor.

Vesenevîzeminağacınınâhiriiseikincigüzdeoağacıngördüğübütünvazifeleriniveesmâ-yı ilâhiyeye karşı ettiği bütün fıtrî tesbihatlarını ve gelecek bahar haşrindeneşrolabilen bütün sahâif-i âmâllerini, zerrecik ve küçücük kutucukların içine koyup,Hafîz-iZülcelâl’indest-ihikmetineteslimeder. 32isminihadsizdillerlekâinatyüzündeokur.

Veşuağacınzâhiriisehaşrinüçyüzbinmisalleriniveemârelerinigösterenüçyüzbinküllîveçeşitçeşitçiçekleraçıphadsizrahmâniyetverezzâkıyetverahîmiyetvekerîmiyetsofralarını sererek zîhayatlara ziyafetler vermekle 33 ismini meyveleri, çiçekleri,taamlarısayısıncalisânlarıylazikredipmedhüsenâeder,gündüzgibi 34hakikatinigösterir.

Buhaşmetliağacınbâtınıisehadsizvehesabagelmezmuntazammakinelerivemizanlıfabrikaları kemâl-i dikkat ve intizamla işlettiren öyle bir kazan ve tezgâhtır ki birdirhemdenbinbatmantaamlarıpişirir,açlarayetiştirir.Veöylebirmizanvedikkatleişlerkizerrekadartesadüfünkarışmasınabiryerbırakmıyor. 35isminizemininiçyüzüyle,yüzbindililetesbihedenbazımelâikegibiyüzbintarzlardailânedipisbateder.

Page 28: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Hemarz,senevîhayatıhaysiyetiylebirağaçolduğuveodörtisimiçindehafîziyetiveonunla haşir kapısına bir anahtar yaptığı gibi.. aynen öyle de dehrî ve dünya hayatıcihetiyleyinemeyveleriâhiretpazarınagönderilenbirmuntazamağaçtır.Veodörtismeöyle bir mazhar, bir ayna ve âhirete giden bir yol açar ki genişliğini ihataya ve tabireaklımızkâfigelmiyor.Yalnızbukadarderiz:

Nasıl ki bir saatin saniyeleri ve dakikaları ve saatleri ve günleri sayanhaftalık saatinmilleri birbirine benzer, birbirini isbat eder. Saniyelerin hareketini gören, sair çarklarınhareketlerini tasdik etmeye mecbur olur. Aynen öyle de semâvât ve arzın Hâlık-ıZülcelâl’ininbirsaat-iekberiolanbudünyanınsaniyelerinisayangünlervedakikalarınıhesap eden seneler ve saatlerini gösteren asırlar ve günlerini bildiren devirler birbirinebenzer, birbirini isbat eder. Ve bu gecenin sabahı ve bu kışın baharı katiyetinde fânîdünyanın karanlıklı kışının bâkî bir baharı ve sermedî bir sabahı geleceğini hadsizemârelerle haber verir diye,Hafîz ismi ile 36 isimleri;bizim,Hâlık’ımızdansorduğumuzhaşirmeselesinemezkûrhakikatlecevapveriyorlar.

Hemmademgözümüzlegörüyoruzveaklımızlaanlıyoruzki:

İnsan,şukâinatağacınınensonveencemiyetlimeyvesi..vehakikat-iMuhammediye(aleyhissalâtüvesselâm)cihetiyleçekirdek-iaslîsi..vekâinatkur’ânınınâyet-ikübrâsı..veism-iâzamıtaşıyanâyetü’l-kürsisi..vekâinatsarayınınenmükerremmisafiri..veosaraydakisairsekenelerdetasarrufame’zunenfaalmemuru..ve kâinat şehrinin, zemin mahallesinin bahçesinde ve tarlasında vâridat ve

sarfiyatınavezer’veekilmesinenezaretememur..ve yüzer fenler ve binler sanatlarla techiz edilmiş en gürültülü vemesuliyetli

nâzırı..ve kâinat ülkesinin arz memleketinde Padişah-ı Ezel ve Ebed’in gayet dikkat

altındabirmüfettişi,birnevihalife-iarzı..vecüz’îveküllîharekâtıkaydedilenbirmutasarrıfı..ve semâ ve arz ve cibalin kaldırmasından çekindikleri emanet-i kübrâyı

omuzunaalan..ve önüne iki acîb yol açılan, bir yolda zîhayatın en bedbahtı ve diğerinde en

bahtiyarı..çokgenişbirubûdiyetlemükellefbirabd-iküllî..ve kâinat Sultanı’nın ism-i âzamına mazhar ve bütün esmâsına en câmi bir

aynası..vehitâbât-ısübhâniyesinevekonuşmalarınaenanlayışlıbirmuhatab-ıhâssı..

Page 29: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

vekâinatınzîhayatlarıiçindeenziyadeihtiyaçlısı..vehadsizfakrıylaveacziileberaberhadsizmaksatlarıvearzularıvenihâyetsizdüşmanlarıveonuincitenzararlışeyleribulunanbirbîçarezîhayatı..

veistidatcaenzengini..velezzet-ihayatcihetindeenmüteellimivelezzetleri,dehşetlielemlerleâlûde..vebekâyaenziyademüştakvemuhtaçveençoklâyıkvemüstehakvedevamı

vesaadet-iebediyeyihadsizdualarlaisteyenveyalvaran..vebütündünyalezzetlerionaverilse,onunbekâyakarşıarzusunu tatminetmeyenveona ihsanlaredenZât’ıperestiş derecesinde seven ve sevdiren ve sevilen çok harika birmucize-i kudret-isamedâniyevebiracûbe-ihilkat..

vekâinatıiçinealanveebedegitmekiçinyaratıldığınabütüncihâzât-ıinsaniyesişehadeteden…

Böyle yirmi, küllî hakikatler ile Cenâb-ı Hakk’ınHak ismine bağlanan.. ve enküçük zîhayatın en cüz’î ihtiyacını gören ve niyazını işiten ve fiilen cevap verenHafîz-i Zülcelâl’in, Hafîz ismiyle mütemâdiyen amelleri kaydedilen.. ve kâinatıalâkadaredecekef’allerioisminkâtibîn-ikiramlarıylayazılan..veherşeydenziyadeoisminnazar-ıdikkatinemazharbulunanbuinsanlar,elbetteveelbetteveherhâldevehiçbir şüphegetirmezki; buyirmi hakikatin hükmüyle insanlar için bir haşr veneşr olacak.. ve Hak ismiyle evvelki hizmetlerinin mükâfatını ve kusurâtınınmücâzâtını çekecek.. veHafîz ismiyle cüz’î-küllî kayd altına alınan her amelindenmuhasebevesorguyaçekilecek..vedâr-ıbekâdasaadet-iebediyeziyafetgâhınınveşekâvet-i dâime hapishânesinin kapıları açılacak.. ve bu âlemde çok tâifelerekumandanlık yapan ve karışan ve bazen karıştıran bir zabit, toprağa girip heramelindensuâlolunmamakveuyandırılmamaküzereyatıpsaklanmayacaktır.

Yoksa,sineğinsesiniişitiphakk-ıhayatınıvermeklefiilencevapverdiğihâlde;gökgürültüsükuvvetindebekâyaaithadsizhukuk-uinsaniyeninmezkûryirmihakikatlerlisânları ileedilenvearşıve ferşi çınlatandualarını işitmemekveohadsizhukukuzâyietmek..vesinekkanadınınintizamışehadetiylesinekkanadıkadarisrafetmeyenbir hikmet, bütün o hakikatlerin bağlandıkları insanî istidâdâtı ve ebede uzananemellerivearzularıveoistidatvearzularıbesleyenkâinatınpekçokrâbıtalarınıvehakikatlerini bütün bütün israf etmek, öyle bir haksızlıktır ve imkân haricinde vezâlimâne bir çirkinliktir kiHak veHafîz veHakîm veCemîl veRahîm isimlerineşehadet eden bütün mevcudât onu reddeder. “Yüz derece muhâl ve bin vecihlemümtenidir”derler.

İştebizHâlık’ımızdanhaşredair sorduğumuzsuâleHak,Hafîz,Hakîm,Cemîl,Rahîmisimlericevapveripderler:

“Biz, hak ve hakikat olduğumuz gibi ve hem bize şehadet eden mevcudâtın

Page 30: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

tahakkukumisillü,haşirhaktırvemuhakkaktır.”

Hemmadem…Dahayazacaktım,fakatgüneşgibimâlûmolmasındankısakestim.

İşte,geçmişmisallerdevemademlerdekimaddelerekıyasenCenâb-ıHakk’ınyüz,belkibinesmâsınınkâinatabakanisimlerininherbirisi,nasılkimevcudâttakiaynavecilveleriylemüsemmâsınıbedâhetleisbateder;aynenöyledehaşrivedâr-ıâhiretidegösterirlervekatiyetleisbatederler.

HemnasılHâlık’ımızdansorduğumuzsuâlimize,oRabbimizbütünfermanlarıylavenâzilettiğibütünkitaplarıylavemüsemmâolduğuekserisimleriylebizekudsîvekat’îcevapveriyor;aynenöyledemelâikeleriyle veonlarındiliyledahabaşkabirtarzdadedirir:

“Sizin,zaman-ıÂdem’denberihemruhanîlerle,hembizimlegörüşmenizinyüzertevâtür kuvvetinde hâdiseleri var ve bizim ve ruhanîlerin vücûdlarına veubûdiyetlerinedelâletedenhadsizemârevedelillervar.Vebiz,âhiretsalonlarındavebazı dairelerinde gezdiğimizi, birbirimizemutabık olarak sizin kumandanlarınız ilegörüştüğümüzzamansöylemişizvedâimadasöylüyoruz.Elbettebugezdiğimizbâkîve mükemmel salonlar ve bu salonların arkalarında tefriş ve tezyin edilmiş olansaraylar ve menziller, hiç şüphemiz yoktur ki gayet ehemmiyetli misafirleri oyerlerde iskân etmek üzere bekliyorlar. Size kat’î beyan ediyoruz.” diye suâlimizecevapveriyorlar.

Hem madem Hâlık’ımız, bize en büyük muallim ve en mükemmel üstad veşaşırmaz ve şaşırtmaz en doğru rehber olarak Muhammed-i Arabî (aleyhissalâtüvesselâm)’ı tayin etmiş ve en son elçi olarak göndermiş. Biz dahi, ilmelyakînmertebesindenaynelyakînvehakkalyakînmertebelerineterakkivetekemmületmeküzere her şeyden evvel bu Üstadımız’dan, Hâlık’ımızdan sorduğumuz suâlisormaklığımızlâzımgeliyor.ÇünküoZât,Hâlık’ımıztarfındanherbiribirernişane-itasdik olan bin mucizâtıyla Kur’ân’ın bir mucizesi olarak Kur’ân’ın hak vekelâmullah olduğunu isbat ettiği gibi; Kur’ân dahi kırk nevi i’câz ile o Zât’ın birmucizesiolup,O’nundoğruveResûlullaholduğunuisbatederekikisiberaber;biri,âlem-işehadet lisânı (bütünhayatında,bütünenbiyâveevliyanın tasdiklerialtında)diğeri, âlem-i gayb lisânı (bütün semâvî fermanların ve kâinat hakikatlerinintasdikleri içinde) binler âyâtıyla iddia ve isbat ettikleri hakikat-i haşriye, elbettegüneşvegündüzgibibirkatiyettedir.

Evet,haşirgibienacîbveendehşetlivetavr-ıaklınharicindebirmesele,ancakveancakböyleharikaikiüstadındersleriylehalledilir,anlaşılır.

EskizamanpeygamberleriümmetlerineKur’ângibiizahatvermediklerininsebebi,o devirler beşerin bedeviyet ve tufûliyet devri olmasıdır. İbtidâî derslerde izah azolur.

Page 31: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Elhâsıl:MademCenâb-ıHakk’ınekserisimleriâhiretiiktizaedipisterler;elbetteoisimlere delâlet eden bütün hüccetler, bir cihette âhiretin tahakkukuna dahi delâletederler.

Ve mademmelâikeler âhiretin ve âlem-i bekânın dairelerini gördüklerini haberveriyorlar; elbette, melâike ve ruhların ve ruhaniyâtın vücûd ve ubûdiyetlerineşehadetedendeliller,dolayısıylaâhiretinvücûdunadahidelâletederler.

VemademMuhammed(aleyhissalâtüvesselâm)’ınbütünhayatındavahdaniyettensonraen dâimî dâvâsı ve müddeası ve esası, âhirettir; elbette o Zât’ın nübüvvetine vesıdkınadelâletedenbütünmucizelerivehüccetleri,–bircihette,dolayısıyla–âhiretintahakkukunavegeleceğineşehadetederler.

VemademKur’ân’ındörttenbirisihaşirveâhirettirvebinâyâtıylaonunisbatınaçalışır ve onu haber verir; elbetteKur’ân’ın hakkaniyetine şehadet ve delâlet edenbütün hüccetleri ve delilleri ve burhanları, –dolayısıyla– âhiretin vücûduna vetahakkukunaveaçılmasınadahidelâletveşehadetederler.

İştebak,burükn-üimanî,nekadarkuvvetlivekat’îolduğunugör!..

20“Kıyametinoluş işi ise,başkadeğil,ancakgözaçıpkapamayahutdahadakısabirandaolupbiter.” (Nahlsûresi,16/77)

21 “Sizin hepinizi yaratmak da, ölümünüzün ardından (âhirette) hepinizi diriltmek de, (O’nun için) ancak bir kişiyiyaratmakvediriltmekgibidir.”(Lokmansûresi,31/28)

22“İştebak,Allah’ınrahmetinineserlerine,ölmüştoprağanasılhayatveriyor!İştebunlarıyapankimise,ölülerideOdiriltecektir.O,herşeyehakkıylakadîrdir.”(Rûmsûresi,30/50)

23“Cennethaktır.”Bkz.:Buhârî,teheccüd1,enbiyâ47,deavât10,tevhid8,24,35;Müslim,îmân46,müsâfirîn199.

24(Hâşiye)Sabıkherbirbahar,kıyâmetikopmuş,ölmüşvekarşısındakibaharonunhaşrihükmündedir.

25 “O’nun varlığının ve kudretinin delillerinden biri de: Göğün ve yerin, kendisinin buyruğu ile kâim olmaları,belirlenen yerde sapasağlam işlerinin başında bulunmalarıdır. Sonra sizi yattığınız yerden bir çağırdı mı, birdenkabirlerinizdençıkıverirsiniz!”(Rûmsûresi,30/25).

26“Hesapdefterleriaçıldığızaman…”(Tekvirsûresi,81/10)

27“O,kendindenbaşkaher şeyden (mâsivâ)mukaddembir“Evvel”;her şeyinencamvenihayetinehâkim,varıyokyokudavaredenbir“Âhir”;vücuduvarlığınhersatır,herkelimesindenetlerdendahanet,apaçıkokunanbirZâhir;herşeyinötesinde,ötelerindeötesindekâinatvehâdiselerinbiricikmerciibirBâtın;amahemevveliyetihemâhiriyeti,hemzâhiriyetihemdebâtıniyetibirbirindenayrıolmayanbirEvvelüÂhirvebirZâhiruBâtın’dır.”(Hadîdsûresi,57/3)

28Kendindenbaşkaherşeyden(mâsivâ)mukaddembir“Evvel”

29Herşeyinencamvenihayetinehâkim,varıyokyokudavaredenbir“Âhir”

30Vücuduvarlığınhersatır,herkelimesindenetlerdendahanet,apaçıkokunanbir“Zâhir”

31Herşeyinötesinde,ötelerindeötesindekâinatvehâdiselerinbiricikmerciibir“Bâtın”

Page 32: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

32O,herşeyinencamvenihayetinehâkim,varıyokyokudavaredenbir‘Âhir’dir.

33O,vücuduvarlığınhersatır,herkelimesindenetlerdendahanet,apaçıkokunanbir‘Zâhir’dir.

34“Hesapdefterleriaçıldığızaman…”(Tekvirsûresi,81/10)

35O,herşeyinötesinde,ötelerindeötesindekâinatvehâdiselerinbiricikmerciibir‘Bâtın’dır.

36“O,kendindenbaşkaher şeyden (mâsivâ)mukaddembir“Evvel”;her şeyinencamvenihayetinehâkim,varıyokyokudavaredenbir“Âhir”;vücuduvarlığınhersatır,herkelimesindenetlerdendahanet,apaçıkokunanbirZâhir;herşeyinötesinde,ötelerindeötesindekâinatvehâdiselerinbiricikmerciibirBâtın;amahemevveliyetihemâhiriyeti,hemzâhiriyetihemdebâtıniyetibirbirindenayrıolmayanbirEvvelüÂhirvebirZâhiruBâtın’dır.”(Hadîdsûresi,57/3)

Page 33: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

SekizinciMeseleninBirHülâsasıYedinci’de haşri, çok makamâttan soracaktık. Fakat, Hâlık’ımızın isimleriyle verdiği

cevap o derece kuvvetli yakîn ve kanaat verdi ki daha başka sorgulara ihtiyaçbırakmadığından orada kısa kestik. Şimdi bu meselede âhiret imanının hem âhiretinsaadetine, hem dünya saadetine dair temin ettiği faydalar ve neticelerinden yüzden birihülâsaedilecek.Saadet-iuhreviyeyeaitkısmıKur’ân-ıMu’cizü’l-Beyan’ınizahatı,dahahiçbir beyana ihtiyaç bırakmamış; onu, ona havale ederek ve saadet-i dünyeviyeye aitkısmıizahcihetiniRisale-iNur’abırakıpyalnızkısabirhülâsaileinsanınhayat-ışahsiyevehayat-ıiçtimaiyesineaityüzerneticelerindenüç-dörttanesinibeyanederiz.

Birincisiİnsan, sair hayvanâta muhalif olarak hânesiyle alâkadar olduğu misillü dünya ile

alâkadardır.. ve akâribiyle münasebettar olduğu gibi nev-i beşer ile de ciddî ve fıtrîmünasebettardır.Vedünyadamuvakkatbekâsınıarzuladığıgibibirdâr-ıebedîdebekâsınıaşkderecesindearzuluyor.Vemidesiningıdaihtiyacınıteminetmeyeçalıştığıgibidünyakadargenişbelkiebedekadaruzanansofralarıvegıdaları,akılvekalbveruhveinsaniyetmideleri içintedariketmeyefıtratenmecburdur,çabalıyor.Veöylearzularıvematlaplarıvarki,ebedîsaadettenbaşkahiçbirşeyonlarıtatminetmiyor.HattaOnuncuSöz’deişaretedildiğigibi,birzamanküçüklüğümdehayalimdensordum:“Sanabirmilyonseneömürvedünyasaltanatıverilmesini,fakatsonraademevehiçliğedüşmesinimiistersin?Yoksabâkî,fakatâdivemeşakkatlibirvücûdumuistersin?”dedim.Baktım,ikincisiniarzulayıpbirincisinden“Ah!”çekti.“Cehennemdeolsabekâisterim!”dedi.

İşte, madem mahiyet-i insaniyenin bir hizmetkârı olan kuvve-i hayaliyeyi bu dünyalezzetleri tatmin etmiyor; elbette gayet câmi mahiyet-i insaniye, ebediyetle fıtratenalâkadardır.İştebuhadsizarzuveemellerebağlıolduğuhâlde;sermayesibircüz’îcüz-üihtiyârî ve fakr-ımutlak bir insana, âhirete iman ne derece kuvvetli ve kâfi ve vâfi birhazine, birmedar-ı saadet ve lezzet, birmedar-ı istimdat, birmercî ve dünyanın hadsizgamlarına karşı birmedar-ı teselli olduğu öyle birmeyve ve faydadır ki onu kazanmakyolundadünyahayatınıfedaetse,yineucuzdur.

İkinciMeyvesiveHayat-ıŞahsiyeyeBakanBirFaydası

Üçüncü Mesele’de izah edilen ve Gençlik Rehberi’nde bir hâşiye bulunan çokehemmiyetlibirneticedir.

Evet, her insanın her zaman düşündüğü en ehemmiyetli endişesi, mezaristana giren

Page 34: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

kendi dostları ve akrabaları gibi o idamhâneye girmek keyfiyetidir. Birtek dostu içinruhunu feda eden o bîçare insanın binler, belki milyonlar, milyarlar dostları ebedî birmufârakat içinde idamolmalarını tevehhümedipcehennemazabındanbeterbirelem–odüşünmek ucundan– göründüğü vakit, âhirete iman geldi, gözünü açtırdı ve perdeyikaldırdı. “Bak!” dedi. O, imanla baktı. Cennet lezzetinden haber veren bir lezzet-iruhaniyeyi–odostları ebedîölümlerdenve çürümelerdenkurtulupmesrûrânebir nurânîâlemde onu da bekliyorlar vaziyetinde müşâhedesiyle– aldı. Risale-i Nur’da bu netice,hüccetlerleizahınaiktifâenkısakesiyoruz.

Hayat-ıŞahsiyeyeAitÜçüncüBirFaydasıİnsanınsairzîhayatlarüstündekitefevvukuverütbesiiseyüksekseciyelerivecemiyetli

istidatlarıveküllîubûdiyetlerivegenişvücûdîdaireleriitibarıyladır.Hâlbukioinsan,hemmâdum,hemölü,hemkaranlıkolangeçmişvegelecekzamanlarınortasındasıkışmışbirkısa zaman olan hazır vaktin mikyasıyla, ölçüsüyle hamiyeti, muhabbeti, kardeşliği,insaniyetigibiseciyeleralır.

Meselâ eskiden tanımadığı ve ayrıldıktan sonra da hiç göremeyeceği babasını,kardeşini,karısını,milletinivevatanınısever,hizmeteder..vetamsadâkateveihlâsapeknâdirmuvaffak olabilir, o nisbette kemâlâtı ve seciyeleri küçülür.Değil hayvanların enulvîsibelkibaşaşağı,akılcihetiyleenbîçaresiveaşağısıolmakvaziyetinedüşeceğisıradaâhireteiman,imdadayetişir.Mezargibidarzamanını,geçmişvegelecekzamanlarıiçinealan,pekgenişbirzamanaçevirir.Vedünyakadar,belkiezeldenebedekadarbirdaire-ivücûdgösterir.

Babasını,dâr-ısaadetteveâlem-iervahtadahipederlikmünasebetiyle..vekardeşini,taebede kadar uhuvvetini düşünmesiyle.. ve karısını cennette dahi en güzel bir refika-yıhayatıolduğunu37bilmesihaysiyetiylesever,hürmeteder,merhameteder,yardımeder.Veo büyük ve geniş daire-i hayatta ve vücûddaki münasebetler için olan ehemmiyetlihizmetleri,dünyanınkıymetsiz işlerinevecüz’îgarazlarınavemenfaatlerineâletetmez.Ciddî sadâkate ve samimî ihlâsa muvaffak olarak kemâlâtı ve hasletleri, o nisbette –derecesinegöre–yükselmeyebaşlar, insaniyeti teâli eder.Hayat lezzetindeserçekuşunayetişmeyenoinsan,bütünhayvanâtüstündekâinatınenmüntehapvebahtiyarbirmisafirive Sahib-i kâinat’ın en mahbub ve makbul bir abdi olmasıdır. Bu netice dahi Risale-iNur’dahüccetlerleizahınaiktifâenkısakesildi.

DördüncüBirFaydasıkiİnsanınHayat-ıİçtimaiyesineBakıyor

Risale-iNur’danDokuzuncuŞuâ’dabeyanedilenoneticeninbirhülâsasışudur:

Nev-iinsanındörttenbiriniteşkiledençocuklar,âhiretimanıylainsancayaşayabilirler

Page 35: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

ve insaniyetin istidatlarını taşıyabilirler.Yoksaelîmendişeler içindekendiniuyutturmakveunutturmakiçinçocukçaoyuncaklarıyla,haylazbirhayatlayaşayacak.Çünkühervakitetrafında onun gibi çocukların ölmesiyle onun nazik dimağında ve ileride uzun arzularıtaşıyanzayıfkalbindevemukâvemetsizruhundaöylebir tesiryaparki;hayatıveaklıobîçareyeâlet-iazapveişkenceedeceğizamandaâhiret imanınındersiylegörmemekiçinoyuncaklar altında onlardan saklandığı o endişeler yerinde, bir sevinç ve genişlikhissederekder:“Bukardeşimveyaarkadaşımöldü,cennetinbirkuşuoldu.Bizdendahaiyi keyfeder, gezer. Ve vâlidem öldü, fakat rahmet-i ilâhiyeye gitti, yine beni cennettekucağınaalıpsevecekvebendeoşefkatlianneciğimigöreceğim.”diye insaniyete lâyıkbirtarzdayaşayabilir.

Hem insanın bir rub’unu teşkil eden ihtiyarlar, yakında hayatlarının sönmesine vetoprağagirmelerinevegüzelvesevimlidünyalarınınkapanmasınakarşıteselliyiancakveancak âhiret imanında bulabilirler. Yoksa o merhametli muhterem babalar ve fedakârşefkatli analar, öyle bir vâveylâ-yı ruhî ve bir dağdağa-yı kalbî çekeceklerdi ki dünyaonlarame’yusânebirzindanvehayatişkencelibirazapolurdu.Fakatâhiretimanıonlarader:“Merak etmeyiniz! Sizin ebedî bir gençliğiniz var, gelecek ve parlak bir hayat venihâyetsiz bir ömür sizi bekliyor.. ve zâyi ettiğiniz evlât ve akrabalarınızla sevinçlerlegörüşeceksiniz.. ve ettiğiniz bütün iyilikleriniz muhafaza edilmiş, mükâfatlarınıgöreceksiniz.”diye,iman-ıâhiretonlaraöylebirteselliveinşirahverirkiherbirininyüzihtiyarlıkbirdenbaşlarınatoplansaonlarıme’yusetmez.

Nev-i insanın üçten birisini teşkil eden gençler; hevesâtları galeyanda, hissiyâtamağlûp,cüretkârakıllarınıhervakitbaşınaalmayanogençler,âhiretimanınıkaybetselervecehennemazabınıtahatturetmezlersehayat-ıiçtimaiyedeehl-inamusunmalıveırzıvezayıf ve ihtiyarların rahatı ve haysiyeti tehlikede kalır. Bazı bir dakika lezzeti için birmesûdhâneninsaadetinimahvedervebugibihapistedört-beşseneazapçeker,canavarbirhayvanhükmünegeçer.Eğeriman-ıâhiretonunimdadınagelseçabukaklınıbaşınaalır:“Gerçi hükûmet hafiyeleri beni görmüyorlar ve ben onlardan saklanabilirim, fakatcehennemgibibirzindanıbulunanbirPadişah-ıZülcelâl’inmelâikeleribenigörüyorlarve fenalıklarımı kaydediyorlar. Ben başıboş değilim ve vazifedar bir yolcuyum. Ben deonlargibiihtiyarvezayıfolacağım.”diyebirden,zulmentecavüzetmekistediğiadamlarakarşı bir şefkat, bir hürmet hissetmeye başlar. Bu mananın dahi Risale-i Nur’daburhanlarıylaizahınaiktifâenkısakesiyoruz.

Hem nev-i beşerin ehemmiyetli bir kısmı, hastalar ve mazlumlar ve bizim gibimusibetzedeler ve fakirler ve ağır ceza alan mahpuslar, eğer iman-ı âhiret onlarınimdadınayetişmezsehervakithastalığınihtarıylagözüönünegelenölüm..veintikamınıalamadığı ve namusunu elinden kurtaramadığı zâlimin mağrurâne ihâneti.. ve büyükmusibetlerdeboşuboşunamalını,evlâdınıkaybetmeklegelenelîmme’yusiyeti..vebir-ikidakika veya bir-iki saat keyif yüzünden beş-on sene böyle bir hapis azabını çekmekten

Page 36: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

gelen kederli sıkıntı, elbette o bîçarelere dünyayı zindan ve hayatı bir işkenceli azabaçevirir. Eğer âhirete iman imdatlarına yetişse birden onlar nefes alırlar; sıkıntıları,me’yusiyetleriveendişeleriveintikamhiddetleri,derece-iimanınagörekısmenvebazentamamenzâilolur.

Hattadiyebilirimkibenimvebirkısımkardeşleriminbusebepsizhapsimizdevedehşetlimusibetimizdeeğeriman-ıâhiretyardımetmeseidi;birgündayanmak,ölümkadartesiredip bizi hayattan istifa etmeye sevk edecekti. Fakat hadsiz şükür olsun, benim canımkadar sevdiğim pek çok kardeşlerimin bu musibetten gelen elemlerini de çektiğim vegözüm kadar sevdiğim binler Risale-i Nur risaleleri ve benim yaldızlı ve süslü ve çokkıymettarkitaplarımınziyalarıveağlamalarındanteessüfleriniçektiğimveeskidenberiazbirihânetivetahakkümükaldıramadığımhâlde,sizikasemleteminederimki;iman-ıbi’l-âhiret nuru ve kuvveti bana öyle bir sabır ve tahammül ve teselli ve metânet, belkimücâhidâne,kârlıbirimtihandersindedahabüyükmükâfatıkazanmakiçinbirşevkverdiki;benburisaleninbaşındadediğimgibikendimiMedrese-iYusufiyeunvanına lâyıkbirgüzelvehayırlımedresedebiliyorum.Arasıragelenhastalıklarveihtiyarlıktanneşetedentitizliklerolmasaidi,mükemmelverahat-ıkalbilederslerimedahaziyadeçalışacaktım.Herneise,bumakammünasebetiylesadetharicigirdi,kusurabakılmasın.

Hemherinsanınküçükbirdünyası,belkiküçükbircennetidahikendihânesidir.Eğeriman-ıâhiretohâneninsaadetindehükmetmezseoaileefradı,herbirişefkatvemuhabbetvealâkadarlığıderecesindeelîmendişelerveazaplarçeker.Ocenneti,cehennemedöner.Veyahut muvakkat eğlenceler ve sefâhetlerle aklını tenvim edip uyutur. Devekuşu gibiavcıyıgörür,kaçamıyor,uçamıyor,başınıkumasokar,tagörünmesin.Başınıgafletesokar,taölümvezevalvefirakonugörmesin.Divânece,muvakkat,ibtal-ihisnev’indenbirçarebulur.Çünkümeselâvâlideruhunufedaettiğievlâdınıdâimatehlikeleremaruzgördükçetitrer.Vepederinivekardeşinieksikolmayanbelâlardankurtaramayanevlâtlar,dâimbirkeder,birkorkaklıkhisseder.

Buna kıyasen, bu dağdağalı kararsız hayat-ı dünyeviyede o mesûd zannedilen ailehayatı çok cihetlerle saadetini kaybeder ve kısacık bir hayattaki münasebet ve karabetdahi,hakikîsadâkativesamimîihlâsıvegarazsızbirhizmetivemuhabbetivermez.Ahlâko nisbette küçülür, belki sukût eder. Eğer âhirete iman o hâneye girse birdenışıklandıracak, ortalarındaki münasebet ve şefkat ve karabet ve muhabbet kısacık birzaman ölçüsüyle değil, belki dâr-ı âhirette saadet-i ebediyede dahi o münasebetlerindevamı ölçüsüyle samimî hürmet eder, sever, şefkat eder, sadâkat eder, kusurlarınabakmaz gibi ahlâk yükseklenir. Hakikî insaniyet saadeti o hânede başlar inkişafa…BumanadahihüccetlerleRisale-iNur’dabeyanınabinâenkısakesildi.

Hemher bir şehir kendi ahalisine geniş bir hânedir. Eğer iman-ı âhiret, o büyük aileefradında hükmetmezse güzel ahlâkın esasları olan ihlâs, samimiyet, fazilet, hamiyet,fedakârlık, rıza-yı ilâhî, sevab-ı uhrevî yerine; garaz, menfaat, sahtekârlık, hodgâmlık,

Page 37: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

tasannû, riya, rüşvet,aldatmakgibihâllermeydanalır.Zâhirîâsâyişve insaniyetaltındaanarşistlikvevahşetmanalarıhükmeder,ohayat-ışehriyezehirlenir.Çocuklarhaylazlığa,gençlersarhoşluğa,kavîlerzulme,ihtiyarlarağlamayabaşlarlar.

Bunakıyasen,memleketdahibirhânedirvevatandahibirmillîaileninhânesidir.Eğeriman-ıâhiretbugenişhânelerdehükmetse,birdensamimîhürmetveciddîmerhametverüşvetsizmuhabbetvemuâvenetvehilesizhizmetvemuaşeretveriyasızihsanvefaziletveenaniyetsizbüyüklükvemeziyetohayattainkişafabaşlarlar.

Çocuklarader:“Cennetvar,haylazlığıbırak!”Kur’ândersiyletemkinverir.

Gençlereder:“Cehennemvar,sarhoşluğubırak!”Aklıbaşlarınagetirir.

Zâlimeder:“Şiddetliazapvar,tokatyiyeceksin!”adaletebaşınıeğdirir.

İhtiyarlara der: “Senin elinden çıkmış bütün saadetlerinden çok yüksek ve dâimî biruhrevî saadet ve taze, bâkî bir gençlik seni bekliyorlar. Onları kazanmaya çalış!”Ağlamasınıgülmeyeçevirir.

Bunlarakıyasencüz’îveküllîherbirtâifedehüsn-ütesirinigösterir,ışıklandırır.Nev-ibeşerin hayat-ı içtimaiyesiyle alâkadar olan içtimaiyyûn ve ahlâkiyyûnların kulaklarıçınlasın! İşte iman-ı âhiretin binler faydalarından işaret ettiğimiz beş-altı numûnelerinesairleri kıyas edilse kat’î anlaşılır ki; iki cihanın ve iki hayatın medar-ı saadeti yalnızimandır.

Risale-i Nur’da Yirmi Sekizinci Söz’de ve başka risalelerinde haşrin cismâniyeticihetindegelenzayıfşüphelerekuvvetlicevaplarınaiktifâenburadayalnızbirkısaişaretlederizki:

Esmâ-yıilâhiyeninencemiyetliaynasıcismâniyettedir.

Vehilkat-ikâinattakimakâsıd-ıilâhiyeninenzenginivefaalmerkezicismâniyettedir.

Veihsânât-ırabbâniyeninençokçeşitleriverengârenklericismâniyettedir.

Vebeşerin ihtiyacât dilleriyleHâlık’ına karşı dualarının ve teşekkürâtının en kesretlitohumlarıyinecismâniyettedir.

Vemâneviyâtveruhaniyâtâlemlerininenmütenevviçekirdekleriyinecismâniyettedir…

Bunlara kıyasen yüzer küllî hakikatler, cismâniyette temerküz ettiğinden; Hâlık-ıHakîm,zeminyüzündecismâniyetiçoğaltmakvemezkûrhakikatleremazhareylemekiçinöyle süratli ve dehşetli bir faaliyetle kafile kafile arkasınamevcudâta vücûd giydirir, omeşhere gönderir. Sonra onları terhis eder, başkalarını gönderir. Mütemâdiyen kâinatfabrikasını işlettirir. Cismânîmahsulâtı dokuyup, zemini âhirete ve cennete bir fidanlıkbahçesi hükmünegetirir.Hatta insanın cismânîmidesinimemnun etmek için omidenin

Page 38: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

hâldiliylebekâsınadairduasını,kemâl-iehemmiyetledinleyipkabulederekfiilencevapvermek için hadsiz ve hesapsız ve yüz binler tarzlarda ve binler çeşit çeşit lezzetlerdegayet sanatlı taamlarıvegayetkıymetlinimetleri cismâniyete ihzâretmek,bedâhetleveşeksizgösterirki;dâr-ıâhirettecennetinençokveenmütenevvilezzetlericismânîdir.Vesaadet-i ebediyenin en ehemmiyetli ve herkesin istediği ve ünsiyet ettiği nimetlericismânîdir.

Acaba hiçbir cihet-i ihtimali ve imkânı var mı ki; bu âdi midenin hâl diliyle bekâduasınıkabuledip,nihâyetsizmucizâtlımaddîtaamlarileonuminnettarederek,hervakittesadüfsüz,kastîolarakfiilencevapverenbirKadîr-iRahîm,birAlîm-iKerîm,kâinatınenehemmiyetlineticesivearzınhalifesi38veoHâlık’ıngüzidesiveperestişkârıolannev-iinsanın,insaniyetmide-ikübrâsıileküllîveyüksekvedâimaarzuettiğiveünsiyetettiğivefıtratenistediğicismânîlezzetleri,dâr-ıbekâdaverilmesinedairhadsizumumîdualarıkabulolmasınvehaşr-icismânîilefiilencevapverilmesin,onuebedîminnettaretmesin?..Âdeta sineğin sesini işitsin, gök gürültüsünü işitmesin! Ve âdi bir neferin kemâl-iehemmiyetle techizatına baksın; orduya hiç bakmasın, ehemmiyet vermesin! Bu yüzderecemuhâlvebâtıldır!

Evet, 39 âyetinin sarâhat-ı katiyesiyle; insan, en ziyade ünsiyet ettiği vedünyada numûnesini tatmış olduğu cismânî lezzetleri cennete lâyık bir tarzda görecek,tadacak..velisân,gözvekulakgibiâzâlarınettiklerihâlisşükürlervehususîibadetlerinmükâfatları, o uzuvlara mahsus cismânî lezzetler ile verilecektir. Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan,oderececismânîlezzetlerisarihbirsurettebeyanederkibaşkate’villerilemana-yızâhirîyikabuletmemek,imkânharicindedir.

İşte, iman-ı âhiretinmeyveleri ve neticeleri gösteriyorlar ki; nasıl ki âzâ-yı insanîdenmidenin hakikati ve ihtiyacâtı, taamların vücûduna kat’î delâlet eder; öyle de insanınhakikativekemâlâtıvefıtrî ihtiyacatıveebedîarzularıveiman-ıâhiretinmezkûrneticeve faydalarını isteyen hakikatleri ve istidatları, daha kat’î olarak âhirete ve cennete vecismânî,bâkîlezzetleredelâletvetahakkuklarınaşehadetettiğigibi;bukâinatınhakikat-ikemâlâtı ve mânidâr tekvinî âyâtı ve insaniyetin mezkûr hakikatler ile alâkadar bütünhakikatleri, dâr-ı âhiretin vücûduna ve tahakkukuna ve haşrin gelmesine ve cennet vecehennemin açılmasına delâlet ve şehadet ettiklerini, Risale-i Nur eczaları ve bilhassaOnuncuveYirmiSekizinci(İkiMakamı),YirmiDokuzuncuSözlerveDokuzuncuŞuâveMünâcâtRisalelerihüccetlerle,parlakveşüphebırakmazbirtarzdaisbatetmişler.Onlarahavaleederekbuuzunkıssayıkısakesiyoruz.

Cehennemedairbeyanât-ıKur’âniyeokadarvâzıhvezâhirdirkibaşkaizahataihtiyaçbırakmamış. Yalnız bir-iki zayıf şüpheyi izale edecek iki-üç nükteyi –tafsilini Risale-iNur’ahavaleedip,gayetkısabirhülâsasını–beyanedeceğiz.

BirinciNükte

Page 39: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Cehennemfikri,geçmiş imanmeyvelerinin lezzetlerinikorkusuylakaçırmıyor.Çünkühadsizrahmet-irabbâniyeokorkanadamader:

“Bana gel, tevbe kapısıyla gir! Ta cehennemin vücûdu değil korkutmak, belki sanacennetin lezzetlerini tam bildirsin ve senin ve hukuklarına tecavüz edilen hadsizmahlûkâtın intikamlarını alsın, sizi keyiflendirsin. Eğer sen dalâlette boğulupçıkamıyorsanyinecehenneminvücûdu,bindereceidam-ıebedîdenhayırlıdırvekâfirleredebirnevimerhamettir.Çünküinsanhattayavruluhayvanâtdahiakrabasınınveevlâdınınveahbabınınlezzetleriylevesaadetleriylelezzetlenir,bircihettemesûdolur.

Şuhâldeseneymülhid,dalâletinitibarıylayâidam-ıebedîileademedüşeceksinveyacehennemegireceksin!Şerr-imahzolanademiseseninbütünsevdiklerinvesaadetleriylememnunvebirderecemesûdolduğunumumakrabaveasılveneslinseninleberaberidamolmasından binler derece cehennemden ziyade senin ruhunu ve kalbini ve mahiyet-iinsaniyeniyandırır.Çünkücehennemolmazsa,cennetdeolmaz.Herşeyseninküfrünileademedüşer.Eğer sen cehennemegirsen, vücûddairesindekalsan, senin sevdiklerinveakrabalarınyâcennettemesûdveyavücûddairelerindebir cihettemerhametleremazharolurlar.Demek,herhâldecehenneminvücûdunataraftarolmaksanalâzımdır.Cehennemaleyhinde bulunmak, ademe taraftar olmaktır ki; hadsiz dostlarının saadetlerinin hiçolmasınataraftarlıktır.”

Evet,cehennemisehayr-ımahzolandaire-ivücûdunHâkim-iZülcelâl’ininhakîmâneve âdilâne bir hapishâne vazifesini gören dehşetli ve celâlli bir mevcut ülkesidir.Hapishâne vazifesini de görmekle beraber, başka pek çok vazifeleri var. Ve pek çokhikmetleri ve âlem-i bekâya ait hizmetleri var. Ve zebanî gibi pek çok zîhayatıncelâldârânemeskenleridir.

İkinciNükteCehennemin vücûdu ve şiddetli azabı, hadsiz rahmete ve hakikî adalete ve israfsız,

mizanlı hikmete zıddiyeti yoktur. Belki rahmet ve adalet ve hikmet, onun vücûdunuisterler.Çünkünasılbinmasumlarınhukukunuçiğneyenbirzâlimicezalandırmakveyüzmazlum hayvanları parçalayan bir canavarı öldürmek, adalet içinde mazlumlara binrahmettir.Ve o zâlimi affetmek ve canavarı serbest bırakmak, birtek yolsuzmerhametemukabilyüzerbîçarelereyüzermerhametsizliktir.

Aynenöyledecehennemhapsinegirenlerdenolankâfir-imutlak,küfrüylehemesmâ-yıilâhiyenin hukukuna inkâr ile tecavüz.. hem o esmâya şehadet eden mevcudâtınşehadetlerini tekzipilehukuklarınatecavüz..vemahlûkâtınoesmâyakarşı tesbihkârâneyüksek vazifelerini inkâr etmekle hukuklarına tecavüz.. ve kâinatın gaye-i hilkati ve birsebeb-i vücûdu ve bekâsı olan tezahür-ü rubûbiyet-i ilâhiyeye karşı ubûdiyetlerlemukabeleleriniveaynadarlıklarınıtekzipilehukukunabirnevitecavüzettiğihaysiyetiyle

Page 40: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

öyleazîmbircinâyet,birzulümdürkiaffakabiliyetikalmaz. 40âyetinintehdidinemüstehak olur. Onu cehenneme atmamak, bir yersiz merhamete mukabil hukuklarınataarruz edilen hadsiz dâvâcılara hadsiz merhametsizlikler olur. İşte o dâvâcılarcehenneminvücûdunuistediklerigibi,izzet-icelâlveazamet-ikemâldahikat’îisterler.

Evet,nasılbirserseriâsiveraiyetetecavüzedenbiradam,oranınizzetlihâkiminedese:“Beni hapse atamazsın ve yapamazsın!” diye izzetine dokunsa, elbette o şehirde hapisolmasadaoedepsiziçinbirhapisyapacak,onuiçineatacak.

Aynenöyledekâfir-imutlak,küfrüyle izzet-icelâlineşiddetledokunuyor..veazamet-ikudretine inkâr ile dokunduruyor.. ve kemâl-i rubûbiyetine tecavüzüyle ilişiyor. Elbette,cehennemin pek çok vazifeler için pek çok esbab-ı mûcibesi ve vücûdunun hikmetleriolmasa da öyle kâfirler için bir cehennemi halketmek ve onları içine atmak, o izzet vecelâlinşe’nidir.

Hem mahiyet-i küfür dahi cehennemi bildirir. Evet, nasıl ki imanın mahiyeti eğertecessümetselezzetleriylebircennet-ihususiyeşeklinegirebilirvecennettenbunoktadangizlihaberverir.AynenöyledeRisale-iNur’dadelilleriyle isbatvebaştakimeselelerdedahi işaret edilmiş ki; küfrün ve bilhassa küfr-ü mutlakın ve nifakın ve irtidadın öylekaranlıklıvedehşetlielemlerivemânevîazaplarıvar,eğertecessümetseomürtedadamabir hususî cehennem olur ve büyük cehennemden bu cihette gizli haber verir.. ve bufidanlıkdünyamezraasındaki41hakikatciklerâhirettesümbüllervermesinoktasından;buzehirliçekirdek,ozakkumağacınaişareteder,“Benonunbirmâyesiyim.”der.“Vebenikalbinde taşıyan bedbaht için o zakkum ağacının bir hususî numûnesi, benim meyvemolur.”

Mademküfürhadsizhukukabirtecavüzdür,elbettehadsizbircinâyettir.Öyleisehadsizbirazabamüstehakeder.Madembirdakikakatl,onbeşsenecezada(sekizmilyonayakındakikada) hapis azabını çekmesini adalet-i beşeriye kabul edip maslahata ve hukuk-uâmmeyemuvafıkgörür.Elbettebirküfür,binkatlkadarolmasıcihetiyle;birdakikaküfr-ümutlak,sekizmilyarayakındakikalardaazapçekmesiokanun-uadaletemuvafıkgeliyor.Bir seneömrünüo küfürde geçiren, iki trilyon sekiz yüz seksenmilyara yakın dakikadaazabamüstehakve 42sırrınamazharolur.Herneise…

Kur’ân-ı Hakîm’in cennet ve cehennem hakkındaki mucizâne izahatı ve Kur’ân’ıntefsiriveondangelenRisale-iNur’uncennetvecehenneminvücûdlarınadairhüccetleri,dahabaşkabeyanaihtiyaçbırakmamışlar.

43

44

gibipekçokâyetlerinvebaştaResûl-iEkrem(aleyhissalâtüvesselâm)veumumpeygamberlerveehl-ihakikatin,hervakitdualarındaenziyade

Page 41: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

ve vahiy ve şuhûda binâen onlarca katiyet kesbeden “Cehennemden bizi hıfzeyle!”45

demeleri gösteriyor ki; nev-i beşerin en büyük meselesi cehennemden kurtulmaktır. Vekâinatın pek çok ehemmiyetli vemuazzam ve dehşetli bir hakikati cehennemdir ki; birkısımoehl-işuhûdvekeşifvetahkikonumüşâhedeeder..vebirkısmıtereşşuhâtınıvegölgelerinigörür,dehşetindenferyatederler,“Biziondankurtar!”derler.

Evet,bukâinattahayır-şer,lezzet-elem,ziya-zulmet,hararet-bürûdet,güzellik-çirkinlik,hidayet-dalâlet birbirine karşı gelmesi ve içine girmesi, pek büyük bir hikmet içindir.Çünkü şer olmazsa hayır bilinmez. Elem olmazsa lezzet anlaşılmaz. Zulmetsiz ziya,ehemmiyeti olmaz. Soğukla, hararetin dereceleri tahakkuk eder.Çirkinlik ile hüsnün tekbir hakikati, bin hakikat ve binler çeşit hüsün mertebeleri vücûd bulur. Cehennemsizcennetin pek çok lezzetleri gizli kalır. Bunlara kıyasen her şey, bir cihette zıddıylabilinebilir ve birtek hakikati, sümbül verip çok hakikatler olur. Madem bu karışıkmevcudât, dâr-ı fânîden dâr-ı bekâya akıp gidiyor; elbette nasıl ki hayır, lezzet, ışık,güzellik, imangibi şeyler cenneteakar.Öylede şer, elem, karanlık, çirkinlik, küfür gibizararlı maddeler cehenneme yağar. Ve bu mütemâdiyen çalkanan kâinatın selleri o ikihavuza girer, durur.Kerametli Yirmi Dokuzuncu Söz’ün âhirindeki remizli nüktelerinehavaleederekkısakesiyoruz.

Ey buMedrese-i Yusufiye’de benim ders arkadaşlarım! Bu dehşetli haps-i ebedîdenkurtulmanın kolayı, çaresi, bu dünyevî hapsimizden istifade ederek elimizmecburiyetleyetişmeyen çok günahlardan kurtulduğumuzla beraber, eski günahlardan tevbe edipfarzlarımızı eda ederek her bir saat bu hapisteki ömrümüzü bir gün ibadet hükmünegetirmekleoebedîhapistennecatımızveonurânîcennetegirmemiziçineniyibirfırsattır.Bufırsatıkaçırırsakdünyamızağladığıgibiâhiretimizdahiağlayacak. 46 tokadınıyiyeceğiz.

BuMakamYazıldığıZamanKurbanBayramıGeldi47 ’ler ile nev-i beşerin beşten birisine, üç yüzmilyon insanlara birden

dedirmesi; kocaküre-i arz, büyüklüğünisbetindeo kelime-ikudsiyesini semâvâttakiseyyârât arkadaşlarına işittiriyor gibi yirmi binden ziyade hacıların Arafat’ta ve îddeberaberbirden demeleri,Resûl-iEkrem(aleyhissalâtüvesselâm)’ınbinüçyüzseneevvelâlve sahabeleriyle söylediği ve emrettiği kelâmının bir nevi aks-i sadâsı olarakrubûbiyet-i ilâhiyenin 48ve 49 azamet-iunvanıylaküllî tecellîsinekarşıgenişveküllîbirubûdiyetlebirmukabeledir,diyetahayyülvehisvekanaatettim.

Sonra,“Acababukelâm-ıkudsîninbizimmeselemizledahimünasebetivarmı?”diyetahatturettim.Birdenhatırageldikibaştabukelâmolaraksairbâkiyât-ısâlihâtunvanınıtaşıyan 50ve 51ve 52gibişeâirdençokkelâmlarcüz’îveküllîmeselemiziihtarvetahakkukunaişaretederler.

Page 42: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Meselâ ’inbirvech-imanası,Cenâb-ıHakk’ınkudretive ilmi;herşeyinfevkindebüyüktür, hiçbir şey daire-i ilminden çıkamaz, tasarruf-u kudretinden kaçamaz vekurtulamaz..vekorktuğumuzenbüyükşeylerdendahabüyüktür.Demekhaşrigetirmektenvebiziademdenkurtarmaktanvesaadet-iebediyeyivermektendahabüyüktür.Heracîbvetavr-ı aklın haricindeki her şeyden daha büyüktür ki; 53 âyetinin sarâhat-ikatiyesiilenev-ibeşerinhaşriveneşri,birteknefsinîcadıkadarokudretekolaygelir.Bumanaitibarıyladırkidarb-ımeselhükmündebüyükmusibetlerevebüyükmaksatlarakarşıherkes, “Allah büyüktür! Allah büyüktür!” der.. kendine teselli ve kuvvet ve nokta-yıistinadyapar.

Evet,nasılkiDokuzuncuSöz’debukelimeikiarkadaşıylabütünibadâtınfihristesiolannamazınçekirdeklerivehülâsalarıve içindeve tesbihatında tekrar ilenamazınmanasınıtakviye için üçmuazzam hakikatlere.. ve insanın kâinatta gördüğümedar-ıhayret,medar-ı şükran vemedar-ı azamet ve kibriya, acîb ve güzel ve büyük, pek çokfevkalâdeşeylerdenaldığıhayretvelezzetveheybettenneşetedensuâllerinepekkuvvetlicevapverdiğigibi,OnAltıncıSöz’ünâhirindeizahedilenşu;nasılbirneferbayramdabirmüşîrileberaberhuzur-upadişahagirer,sairvakittezabitininmakamıileonutanır.Aynenöyledeher adam,hacdabir dereceveliler gibiCenâb-ıHakk’ı ve unvanı iletanımayabaşlar.Veokibriyamertebelerikalbineaçıldıkça,ruhunuistilâedenmükerrervehararetlihayretsuâllerineyine tekrarıylaumumunacevapverdiğimisillü;OnÜçüncüLem’a’nın âhirinde izahı bulunan ki; şeytanların en ehemmiyetli desiselerini köküylekesipcevab-ıkat’îverenyine olduğugibi,bizimâhirethakkındakisuâlimizedekısafakatkuvvetlicevapverdiğimisillü, cümlesidahihaşriihtaredipister.Bizeder:

“Manam, âhiretsiz olmaz; çünkü ‘ezelden ebede kadar her kimden ve her kime karşıbütünhamdveşükürO’namahsustur’ifadeettiğimden;bütünnimetlerinbaşıvenimetlerihakikî nimet yapan ve bütün zîşuûru ademin hadsiz musibetlerinden kurtaran, yalnızsaadet-iebediyeolabilirvebenimoküllîmanamamukabeleeder.”

Evet, hermüminnamazlardan sonra, her günhiç olmazsayüz elliden ziyadeşer’an demesi vemanası da ezelden ebede kadar bir hadsiz geniş hamd ve şükrü ifadeetmesi, ancak ve ancak saadet-i ebediyenin ve cennetin peşin bir fiyatı vemuaccel birbahasıdır.Vedünyanınkısave fânîelemlerleâlûdeolannimetlerinemünhasırolmazvemahsusdeğilveonlaradaebedînimetlerevesileolmalarıcihetiylebakar,şükreder.

kelime-ikudsiyesiiseCenâb-ıHakk’ışerikten,kusurdan,noksaniyetten,zulümden,aczden, merhametsizlikten, ihtiyaçtan ve aldatmaktan ve kemâl ve cemâl ve celâlinemuhalif olan bütün kusurâttan takdis ve tenzih etmekmanasıyla, saadet-i ebediyeyi vecelâlvecemâlvekemâl-isaltanatınınhaşmetinemedarolandâr-ıâhiretiveondakicennetiihtaredipdelâletveişareteder.Yoksasâbıkanisbatedildiğigibisaadet-iebediyeolmazsahem saltanatı, hem kemâli, hem celâl, hem cemâl, hem rahmeti, kusur ve noksanlekeleriylelekedârolurlar.

Page 43: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

İşte bu üç kudsî kelimeler gibi, 54 ve 55 ve sair kelimât-ı mübareke, her birierkân-ıimaniyeninbirerçekirdeği..vebuzamandakeşfedilenethülâsasıveşekerhülâsasıgibi,hemerkân-ı imaniyeninhemKur’ânhakikatlerininhülâsaları.. ve buüçünamazınçekirdekleri oldukları gibi, Kur’ân’ın dahi çekirdekleri.. ve parlak bir kısım sûrelerinbaşlarında pırlanta gibi görünmeleri.. ve çok sünûhâtı tesbihatta başlayan Risale-iNur’undahihakikîmadenleriveesaslarıvehakikatlerininçekirdekleridirler.

Ve velâyet-i Ahmediye ve ubûdiyet-iMuhammediye (aleyhissalâtü vesselâm) cihetinde, öylebirdaire-izikirde,namazdansonrakitesbihattabirtarîkat-iMuhammediye’nin(aleyhissalâtüvesselâm) virdidirler ki; her namaz vaktinde yüz milyondan ziyade müminler beraber, ohalka-yıkübrâ-yızikirde,ellerindetesbihler, 56otuzüç, 57otuzüç, 58otuzüçdefatekrarederler.

İşte böyle gayet muhteşem bir halka-yı zikirde sâbıkan beyan ettiğimiz gibi; hemKur’ân’ın, hem imanın, hem namazın hülâsaları ve çekirdekleri olan o üç kelime-imübarekeyi namazdan sonra otuz üçer defa okumak ne kadar kıymettar ve sevaplıolduğunuelbetteanladınız.

Bu risalenin başında Birinci Meselesi namaza dair güzel bir ders olduğu gibi hiçdüşünmediğim hâlde, âdeta ihtiyârsız olarak, onun âhiri de namaz tesbihatına dairehemmiyetlibirdersoldu.

59

60

37Dünyadaevliolankimselerin,buberaberliklerinicennettededevamettireceklerinedâirbkz.:Buhârî,fezâilü ashâb30;Tirmizî,menâkıb62;Ma’merİbniRâşid,el-Câmi’11/302.

38Bkz.:Bakarasûresi,2/30.

39“Hülâsaoradacanınızneisterse,gözlerinizhangimanzaralardanhoşlanırsahepsivar!”(Zuhrufsûresi,43/71)

40“ŞumuhakkakkiAllahkendisineşirkkoşulmasınıaffetmez.”(Nisâsûresi,4/48,116)

41 “Dünya, âhiretin tarlasıdır.” mânâsındaki hadis için bkz.: el-Gazâlî, İhyâu ulûmi’d-dîn 4/19; es-Sehâvî, el-Makâsıdü’l-hasenes.497;Aliyyülkârî,el-Esrâru’l-merfûas.205.

42“Onlarcehennemdeebedîkalacaklardır.”(Nisâsûresi,4/169;Ahzâbsûresi,33/65;Cinsûresi,72/23)

43“Göklerin ve yerin yaratılışı hakkında düşünürler ve derler ki: “EybüyükRabbimiz!Sen bunları gayesiz, boşunayaratmadın.Senibugibinoksanlardantenzihederiz.Senbizioateşazabındankoru!”(Âl-iİmransûresi,3/191)

44“EyyüceRabbimiz,cehennemazabınıbizdenuzaklaştır.Ziraonunazabıtahammülüzor,ömürtüketenbirderttir.Nekötübirvarışyeri,nefenabiryerleşimyeridirorası!”(Furkansûresi,25/65-66)

45Bkz.:Buhârî,cenâiz87,tefsîrusûre(2)36,deavât55;Müslim,küsûf8,zikir23,26,27,cennet67,68.

46“Dünyayıdaâhiretidekaybeder.”(Hacsûresi,22/11)

47Sadece büyüklükte değil hiçbir konuda eşi ve benzeri olmayan, başka bir şey kendisiyle kıyas bile edilemeyecekyegânebüyük,Allah’tır.

Page 44: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

48“YerinRabbi”(Câsiyesûresi,45/36)

49“ÂlemlerinRabbi”(A’râfsûresi,7/54;Şuarâsûresi,26/23;Kasassûresi,28/30;Mü’minsûresi,40/64;Fussiletsûresi,41/9;Tekvirsûresi,81/29;Hâkkasûresi,69/4)

50“Allah’tanbaşkailâhyoktur.”(Sâffâtsûresi,37/35;Muhammedsûresi,47/19)

51“Bütünhamdler,övgülerAllah’adır.”

52Allah’ıbütüneksiklerdentenzihederim.

53 “Sizin hepinizi yaratmak da, ölümünüzün ardından (âhirette) hepinizi diriltmek de, (O’nun için) ancak bir kişiyiyaratmakvediriltmekgibidir.”(Lokmansûresi,31/28)

54Allah’ınadıyla

55“Allah’tanbaşkailâhyoktur.”(Sâffâtsûresi,37/35;Muhammedsûresi,47/19)

56Allah’ıbütüneksiklerdentenzihederim.

57“Bütünhamdler,övgülerAllah’adır.”

58Sadece büyüklükte değil hiçbir konuda eşi ve benzeri olmayan, başka bir şey kendisiyle kıyas bile edilemeyecekyegânebüyük,Allah’tır.

59HamdolsunnimetleriniüzerimizeyağdıranMünim-iHakikîAllah’a.

60 “Sübhansın yâ Rab! Senin bize bildirdiğinden başka ne bilebiliriz ki?Her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetleyapansensin.”(Bakarasûresi,2/32)

Page 45: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

DokuzuncuMesele

61

Buâyet-iecma’veâlâveekberinbirküllîveuzunnüktesinibeyanetmeye,birdehşetlimânevîsuâlvebirazametliveilâhîbirnimetininkişafındanneşetedenbirhâlsebebiyetverdiler.

Şöyleki,mânenruhageldi; neden bir cüz-ü hakikat-i imaniyeyi inkâr eden kâfirolurvekabuletmeyenmüslümanolmaz?HâlbukiAllahveâhirete iman,birgüneşgibi o karanlığı izale etmek lâzım geliyor. Hem neden bir rükün ve hakikat-iimaniyeyi inkâr eden mürted olur, küfr-ü mutlaka düşer ve kabul etmeyenİslâmiyet’ten çıkar? Hâlbuki sair erkân-ı imaniyeye imanı varsa, onu küfr-ümutlaktankurtarmaklâzımgeliyor.

Elcevap:İman,altırüknündençıkanöylebirvahdânîhakikattirkitefrikkabuletmez..veöylebirküllîdirki, tecezzîkaldırmaz..veöylebirkülldürkikabil-i inkısamolmazlar.Çünküherbirrükn-üimanî,kendiniisbatedenhüccetleriylesairerkân-ıimaniyeyiisbateder.Her biri her birisine gayet kuvvetli bir hüccet-i âzam olur.Öyle ise bütün erkânı,bütün delilleriyle sarsmayan bir fikr-i bâtıl, hakikat nazarında birtek rüknü, belki birhakikatiibtaledipinkâredemez.Belkiadem-ikabulperdesialtındagözünükapamaklabirküfr-üinadîyapabilir.Gitgideküfr-ümutlakadüşer,insaniyetimahvolur;hemmaddî,hemmânevîcehennemegider.

İştebiz,bumakamdagayetmuhtasarişaretlerleveMeyveRisalesi’ndehaşrinisbatındasairerkân-ıimaniyehaşrideisbatettiklerinikısacıkhülâsalarlabeyanıgibi,bumakamdadahi mücmel fezleke ve muhtasar hülâsalarla –Cenâb-ı Hakk’ın inâyetiyle– bu nükte-iâzamaltınoktadabeyanedilecek.

BirinciNoktaİman-ı billâh, kendi hüccetleriyle hem sair rükünlerini, hem iman-ı bi’l-âhireti isbat

eder ki; Meyve Risalesi’nin Yedinci Meselesi’nde güzelce göstermiş. Evet, bu hadsizkâinatıbir saray,bir şehir,birmemleketgibibütün levâzımı ile idareedenvemizanveintizamdairesindeçevirenvehikmetlerledeğiştiren..vezerrâtıveseyyârâtıvesinekleriveyıldızları birermuntazamordugibi beraber teçhiz ve idare eden.. ve emir ve iradesidairesindemütemâdiyenbir ulvîmanevra içinde tâlimve tavzifâtla faaliyete ve seyr vecevelâna ve ubûdiyetkârâne bir resm-i küşada ve seyahate getiren ezelî ve bâkî birsaltanat-ırubûbiyetveebedîvedâimîbirhâkimiyet-iulûhiyet,hiçmümkünmüdürvehiçakıl kabul eder mi ve hiçbir ihtimal var mı ki, o ebedî ve sermedî ve bâkî ve dâimî

Page 46: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

saltanatınbâkîbirmakarrı vedâimîbirmedarıve sermedîbirmazharıolandâr-ı âhiretolmasın?Bindefahâşâ!

Demek, Cenâb-ı Hakk’ın saltanat-ı rubûbiyeti ve–Yedinci Mesele’de beyan edildiğigibi–ekserisimlerivevücûb-uvücûdununhüccetleri,âhireteşehadetederlerve isterler.Vebukutb-uimanînekadarkuvvetlibirnokta-yıistinadıvar;gör,bil,görürgibiinan!

Hemnasıliman-ıbillâh,âhiretsizolmaz.Öylede,OnuncuSöz’dekısaişaretlerlebeyanedildiği gibi, hiçbir cihette mümkün müdür ve hiç akıl kabul eder mi ki; ulûhiyet vemâbûdiyetin tezahürüiçinbukâinatıöylebirmücessemkitab-ısamedânîki,hersayfasıbir kitap kadar ve her satırı bir sayfa kadar manaları ifade eder.. ve öyle cismânî birkur’ân-ısübhânîki;herbirâyet-itekviniyesiveherbirkelimesi,hattaherbirnoktası,herbir harfi birermucize hükmündedir.. ve öylemuhteşemve içi hadsiz âyâtla vemânidârnakışlarla tezyinedilmişbirmescid-irahmânîdirki;herbirköşesindebir tâife,birneviibadet-ifıtriyeileiştigalederbirşekildehalkedenbirAllah,birMâbûd-ubilhak,okitab-ıkebîrin manalarını ders verecek üstadları ve o kur’ân-ı samedânînin âyetlerini tefsiredecek müfessirleri, elçi olarak göndermesin.. ve o mescid-i ekberde hadsiz tarzlardaibadet edenlere imamları tayin etmesin.. ve o üstadlara ve müfessirlere ve imamlarafermanlarıvermesin!Hâşâ,yüzbinhâşâ!

Hem cemâl-i rahmetini ve hüsn-ü şefkatini ve kemâl-i rubûbiyetini zîşuurlaragöstermekveonlarışükrevehamdesevketmekiçinbukâinatıöylebirziyafetgâhvebirteşhirgâhveöylebirseyrangâhki;hadsizçeşitçeşit,leziznimetlervegayetantika,hadsizharikasanatlariçindedizilmişbirtarzdahalkedenbirSâni-iRahîmveKerîmhiçmümkünmüdürvehiçakılkabuledermiki;oziyafetgâhtakizîşuûrmahlûklarilekonuşmasınveonlara o nimetlere mukabil elçileri vasıtasıyla vazife-i teşekküriyeyi ve tezahür-ürahmetinevesevdirmesinekarşıvazife-iubûdiyetibildirmesin!..Hâşâ,binlerhâşâ!

Hemhiçmümkünmüdür;birsâni’sanatınısever,beğendirmekister;hattaağızlarınbinçeşitzevklerininazaraalmasıdelâletiyletakdirvetahsinlerlekarşılanmakarzuederveherbir sanatıyla kendini hem tanıttırmak, hem sevdirmek, hem bir çeşit mânevî cemâlinigöstermek ister bir tarzda bu kâinatı antika sanatlarla süslendirdiği hâlde, kâinattakizîhayatın kumandanları olan insanlara onların büyüklerinden bir kısmı ile konuşup elçiolarak göndermesin; güzel sanatları takdirsiz ve fevkalâde hüsn-ü esmâsı tahsinsiz vetanıttırmasıvesevdirmesimukabelesizkalsın!..Hâşâ,yüzbinhâşâ!

Hem bütün zîhayatın ihtiyacât-ı fıtriyeleri için dualarına ve hâl dili ile edilen bütünilticalara ve arzulara, vakti vaktine, kasd ve ihtiyâr ve iradeyi gösterir bir tarzda hadsizin’amlarıyla ve nihâyetsiz ihsânâtıyla fiilen ve hâlen sarih bir surette konuşan birMütekellim-iAlîm hiçmümkünmüdür, hiç akıl kabul edermi; en cüz’î bir zîhayat ilefiilen ve hâlen konuşsun ve tam derdine derman yetiştiren ihsanıyla derdini dinlesin veihtiyacınıgörsünvebilsin..vebütünkâinatınenmüntehapneticesivearzınhalifesi62ve

Page 47: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

eksermahlûkât-ı arziyeninkumandanları olan insanlarınmânevî reisleri ile görüşmesin!Onlarla,belkiherzîhayat ile fiilenvehâlenkonuştuğugibionlar ilekavlenvekelâmenkonuşmasınveonlarafermanlarıvesuhufvekitaplarıgöndermesin!..Hâşâ,hadsizhâşâ!

Demek iman-ı billâh, katiyetiyle ve hadsiz hüccetleriyle yani peygamberlere vemukaddeskitaplaraimanıisbateder.

Hem hiçbir cihet-i imkânı var mı ve hiç akıl kabul eder mi ki; bütün masnûâtıylakendini tanıttırana ve sevdirene ve teşekkürâtı fiilen ve hâlen isteyenemukabil; kâinatıvelveleyeverenhakikat-iKur’âniyeileZülcelâloSanatkâr’ıekmelbirtarzdatanıyıpvetanıttırıpvesevipvesevdiripveteşekküredipveettiripve 63 64 65’lerileküre-iarzı semâvâta işittirecekderecedekonuşturupvekaravedenizleri cezbeyegetirecekbirvaziyetle,binüçyüzsenezarfındanev-ibeşerinkemiyetenbeştenbirisinivekeyfiyetenveinsaniyetenyarısınıarkasınaalıpoHâlık’ınbütüntezahür-ürubûbiyetinegenişveküllîbirubûdiyetlemukabeleeden..vebütünmakâsıd-ıilâhiyesinekarşıKur’ân’ınsûreleriylekâinata ve asırlara bağıran, ders veren, dellâllık eden.. ve nev-i insanın şerefini vekıymetinivevazifesinigösterenvebinmucizâtıyla tasdikedilenMuhammed (aleyhissalâtüvesselâm),enmüntehapmahlûkuveenmükemmelelçisiveenbüyükresûlüolmasın!..Hâşâvekellâ!Yüzbindefahâşâ!

Demek 66hakikati,bütünhüccetleriyle 67hakikatiniisbateder.

Hemhiç imkânvarmıki;bukâinatınSâni’i,mahlûkâtınıyüzbindiller ilebirbiriylekonuştursunveonlarınkonuşmalarınıişitsinvebilsinvekendisikonuşmasın!..Hâşâ!

Hem hiç akıl kabul eder mi ki; kâinattaki makâsıd-ı ilâhiyesini bir ferman ilebildirmesin. Ve muammasını açacak ve mahlûkât ne yerden geliyorlar ve ne yeregideceklerveneiçinböylekafilekafilearkasındaburayagelip,birparçadurup,geçiyorlardiye üç dehşetli suâl-i umûmîye hakikî cevap verecek Kur’ân gibi bir kitabıgöndermesin!..Hâşâ!

Hemhiçmümkünmüdürki;onüçasrıışıklandıranvehersaatteyüzmilyonlisânlardakemâl-ihürmetlegezenvemilyonlarhâfızlarınkalblerindekudsiyetiyleyazılan..venev-ibeşerin keyfiyeten kısm-ı âzamını kanunlarıyla idare eden ve nefislerini ve ruhlarını vekalbleriniveakıllarınıterbiyevetezkiyevetasfiyevetalimeden..veRisale-iNur’dakırkvech-ii’câzıisbatedilenvekırktâifevetabaka-yınâsaveherbirtabakayakarşıbirnevii’câzını gösterdiği kerametli ve harikalı On Dokuzuncu Mektup’ta beyan olunan.. veMuhammed(aleyhissalâtü vesselâm)binmucizâtıylaonunbirmucizesiolarakhakkelâmullaholduğu kat’î isbat edilen Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan, hiçbir cihette imkânı var mı ki, oMütekellim-iEzelî veoSâni-iSermedî’ninkelâmıve fermanı olmasın!..Hâşâ, yüzbindefahâşâvekellâ!

Demekiman-ıbillâh,bütünhüccetleriyleKur’ân’ınkelâmullaholduğunuisbatediyor.

Page 48: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Hem hiç mümkün müdür ki; zeminin yüzünü mütemâdiyen zîhayatlarla doldurupboşaltan ve kendini tanıttırmak ve ibadet ve tesbihat ettirmek için bu dünyamızızîşuûrlarla şenlendiren bir Sultan-ı Zülcelâl, semâvâtı ve yıldızları boş ve hâlî bıraksın;onlara münasip ahaliyi yaratıp, o semâvî saraylarda iskân etmesin ve saltanat-ırubûbiyetini enbüyükmemleketindehademesiz,haşmetsiz,memursuz, elçisiz,yaversiz,nâzırsız,seyircisiz,âbidsiz,raiyetsizbıraksın!..Hâşâ,meleklersayısıncahâşâ!

Hemhiçbircihetteimkânıvarmıki;bukâinatıöylebirkitaptarzındayazarki,herbirağacınbütüntarihçe-ihayatınıbütünçekirdeklerindekaydeden..veherbirotunveçiçeğinbütün vazife-i hayatiyesini bütün tohumlarında yazan.. ve her bir zîşuûrun bütünsergüzeşte-i hayatiyesini hardal gibi küçük kuvve-i hâfızasında gayet mükemmelyazdıran..vebütünmülkündevedevâir-isaltanatındaherameliveherhâdiseyimüteadditfotoğraflarlaalarakmuhafazaeden..verubûbiyetinenehemmiyetlibiresasıolanadalet,hikmetverahmetin tecellîlerive tahakkukları içinkocacennetvecehennemivesıratvemizan-ıekberiyaratanbirHâkim-iHakîmvebirAlîm-iRahîm,insanlarınkâinatıalâkadareden amellerini yazdırmasın ve mücâzât ve mükâfât için fiillerini kaydettirmesin veseyyiâtvehasenâtlarınıkaderinlevhalarındayazmasın!..Hâşâ,kaderinlevh-imahfûzundayazılanharfleriadedincehâşâ!

Demek iman-ı billâh hakikati, hüccetleriyle hem melâikeye iman, hem kadere imanhakikatlerini dahi kat’î isbat eder. Güneş gündüzü ve gündüz güneşi gösterdiği gibi,imanınrükünleribirbiriniisbatederler.

İkinciNoktaBaşta Kur’ân, bütün semâvî kitaplar ve suhuflar ve başta Muhammed (aleyhissalâtü

vesselâm) olarak bütün peygamberler (aleyhimüsselâm), bütün dâvâları beş-altı esas üzerinedönüyorlar.Mütemâdiyen o esasları ders vermeye ve isbat etmeye çalışıyorlar. Onlarınpeygamberliklerinevedoğruluklarınaşehadetedenbütünhüccetlervedelilleroesaslarabakıyorlar,onlarınhakkaniyetlerinekuvvetveriyorlar.Oesaslariseiman-ıbillâhveiman-ıbi’l-âhiretvesairrükünlereimandır.

Demek, imanın altı rüknü birbirlerinden ayrılmaları mümkün değildir. Her birisiumumunuisbateder,ister,iktizaeder.Oaltı,öylebirküllveküllîdirkitecezzîkabuletmezveinkısamıimkânhâricindedir.Nasılki,kökügöklerdeTûbâağacıgibiherbirdalı,herbirmeyvesi,herbiryaprağıokocaağacınküllî,tükenmezhayatınadayanıyor.Okuvvetlive güneş gibi zâhir o hayatı inkâr edemeyen, birtek muttasıl yaprağın hayatını inkâredemez.Eğer etseoağaç,dallarıvemeyveleriveyaprakları sayısıncaomünkiri tekzipedecek,susturacak.Öyledeiman,altırükünleriyleaynıvaziyettedir.

Bu makamın başında altı nokta ve her bir nokta dahi beş nükte olarak, altı erkân-ıimaniyeyiotuzaltınüktedebeyanetmekniyetedilmişti.Vebaştakidehşetlisuâle izahat

Page 49: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

ilecevapvermekmuradetmiştim.Fakatbazıârızalarmeydanvermediler.Tahminederimki,birincinoktakâfibirmikyasolmasından,daha,zekilereziyadeizahaihtiyaçkalmadıvetamanlaşıldıki:

Birmüslüman, bir hakikat-i imaniyeyi inkâr etse küfr-ümutlaka düşer. Çünkü başkadinlerin icmâllerine mukabil İslâmiyet’te tam izahat verilmiş, rükünler birbiriylezincirlenmiş.Muhammed (aleyhissalâtü vesselâm)’ı tanımayan, tasdik etmeyen birmüslüman,Allah’ı da (sıfâtıyla) daha tanımaz ve âhireti bilmez. Bir müslümanın imanı, o kadarkuvvetlivesarsılmazhadsizhüccetleredayanıyorki inkârdahiçbirözürkalmıyor.Âdetaakıl,kabuldemecburoluyor.

ÜçüncüNoktaBirzaman 68dedim.Onunhadsiz,genişmanasınamukabilgelecekbirnimetaradım.

Birdenbucümlehatırageldi:

69

Bendebaktım,tammutabıktır.Şöyleki:…………

61 “Peygamber, Rabbi tarafından kendisine ne indirildi ise ona iman etti, müminler de. Onlardan her biri Allah’a,meleklerine,kitaplarınaveresûllerineimanetti.‘O’nunresûllerindenhiçbirinidiğerindenayırtetmeyiz”dediler…”(Bakarasûresi,2/285)

62Bkz.:Bakarasûresi,2/30.

63Allah’ıbütüneksiklerdentenzihederim.

64“Bütünhamdler,övgülerAllah’adır.”

65Sadece büyüklükte değil hiçbir konuda eşi ve benzeri olmayan, başka bir şey kendisiyle kıyas bile edilemeyecekyegânebüyük,Allah’tır.

66“ŞehadetederimkiAllah’tanbaşkailâhyoktur.”(Müslim,salât60;Tirmizî,salât216;EbûDâvûd,salât178;AhmedİbniHanbel,el-Müsned1/292)

67“Şehâdet ederimkiHz.Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem)Allah’ın resûlüdür.” (Müslim, salât 60;Tirmizî,salât216;EbûDâvûd,salât178;AhmedİbniHanbel,el-Müsned1/292)

68Bütünhamdler,övgülerAllah’adır.

69 Allah’a iman için, vahdaniyeti için, vücub-u vücudu için, sıfât ve esmâsı için, ezelden ebede bütün esmâsınıntecelliyâtıadedinceAllah’ahamdolsun.

Page 50: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

OnuncuMeseleEmirdağÇiçeği

Kur’ân’daOlanTekrarâtaGelenİtirazlaraKarşıGayetKuvvetliBirCevaptır

Aziz,sıddıkkardeşlerim,Gerçi bu mesele perişan vaziyetimden müşevveş ve letâfetsiz olmuş. Fakat o müşevveş ibare altında çok

kıymetlibirnevii’câzı,kat’îbildim.Maatteessüfifadeyemuktedirolamadım.HernekadaribaresisönükolsadaKur’ân’aaitolmakcihetiylehem ibadet-i tefekküriye,hemkudsî,yüksek,parlakbir cevherin sadefidir.Yırtıklibasınadeğil, elindeki elmasabakılsın.Hembunugayethastaveperişanvegıdasız, bir-iki günRamazan’da,mecburiyetle gayet mücmel ve kısa ve bir cümlede pek çok hakikatleri ve müteaddit hüccetleri dercederekyazdım.Kusurabakılmasın.70(Hâşiye)

Aziz,sıddıkkardeşlerim,

Ramazan-ı Şerif’te Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ı okurken Risale-i Nur’a işaretleriBirinciŞuâ’dabeyanolunanotuzüçâyettenhangisigelsebakıyorumki,oâyetinsayfasıveyaprağıvekıssasıdahiRisale-iNur’aveşâkirtlerinekıssadanhissealmaknoktasındabir derece bakıyor. Hususan Sûre-i Nur’dan âyet-i nur71, on parmakla Risale-i Nur’abaktığı gibi arkasındaki âyet-i zulümât72 dahimuârızlarına tam bakıyor ve ziyade hisseveriyor.Âdetaomakam,cüz’iyettençıkıpkülliyetkesbedervebuasırdaokülliyetintambirferdiRisale-iNurveşâkirtleridir,diyehissettim.

Evet Kur’ân’ın hitabı, evvelâ Mütekellim-i Ezelî’nin rubûbiyet-i âmmesinin genişmakamından.. hem nev-i beşer, belki kâinat nâmına muhatap olan Zât’ın genişmakamından.. hem umum nev-i beşer ve benîâdemin bütün asırlarda irşadlarının gayetvüs’atlimakamından..hemdünyaveâhiretin,arzvesemâvâtınveezelveebedinveHâlık-ı kâinatın rubûbiyetine ve bütün mahlûkâtın tedbirine dair kavânîn-i ilâhiyenin gayetyüksek,ihatalıbeyanatınınmakamındanaldığıvüs’atveulviyetveihatacihetiyleohitap,öylebiryükseki’câzıveşümûlügösterirki;ders-iKur’ân’ınmuhataplarındanenkesretlitâifeolan tabaka-yı avâmın basit fehimlerini okşayan zâhirî ve basitmertebesi dahi enulvî tabakayı da tam hissedar eder. Güya kıssadan yalnız bir hisse ve bir hikâye-itarihiyedenbiribretdeğil,belkibirküllîdüsturunefradıolarakherasravehertabakayahitap ederek taze nâzil oluyor ve bilhassa çok tekrar ile 73 deyip tehditleri vezulümlerinincezasıolanmusibet-isemâviyevearziyeyişiddetlebeyanı,buasrınemsalsizzulümlerineKavm-iÂdveSemûdveFiravun’unbaşlarınagelenazaplarlabaktırıyorvemazlumehl-iimanaİbrahimveMusa(aleyhimesselâm)’largibienbiyânınnecatlarıylateselliveriyor.

Evet,nazar-ıgafletvedalâlettevahşetlivedehşetlibirademistanveelîmvemahvolmuşbirmezaristanolanbütüngeçmişzamanveölmüşkarnlarveasırlar,canlıbirersayfa-yıibretvebaştanbaşaruhlu,hayattarbiracîbâlemvemevcutvebizimlemünasebettarbir

Page 51: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

memleket-i rabbâniye suretinde sinema perdeleri gibi; kâh bizi o zamanlara, kâh ozamanlarıyanımızagetirerekherasravehertabakayagösteripyüksekbiri’câziledersiniverenKur’ân-ıMu’cizü’l-Beyan,aynıi’câzilenazar-ıdalâlettecâmid,perişan,ölü,hadsizbirvahşetgâholanvefirakvezevaldeyuvarlananbukâinatıbirkitab-ısamedânî,birşehr-i rahmânî, bir meşher-i sun-u rabbânî olarak o câmidâtı canlandırıp birer vazifedârsuretinde birbiriyle konuşturup ve birbirinin imdadına koşturup nev-i beşere ve cin vemeleğehakikîvenurluvezevklihikmetdersleriverenbuKur’ân-ıAzîmüşşân’ınelbette,her harfinde on ve yüz ve bazen bin ve binler sevap bulunması.. ve bütün cin ve instoplansa onun mislini getirememesi..74 ve bütün benîâdemle ve kâinatla tam yerindekonuşması.. ve her zaman milyonlar hâfızların kalblerinde zevk ile yazılması.. ve çoktekrarla ve kesretli tekrarâtıyla usandırmaması.. ve çok iltibas yerleri ve cümleleri ileberaberçocuklarınnazikvebasitkafalarındamükemmelyerleşmesi..vehastalarınveazsözdenmüteessirolanvesekerâttaolanlarınkulağındamâ-izemzemmisillühoşgelmesigibikudsîimtiyazlarıkazanırveikicihanınsaadetlerinikendişâkirtlerinekazandırır.

Ve tercümanınümmiyetmertebesini tamriayet etmek sırrıyla hiçbir tekellüf vehiçbirtasannû ve hiçbir gösterişe meydan vermeden selâset-i fıtriyesini ve doğrudan doğruyasemâdan gelmesini ve en kesretli olan tabakât-ı avâmın basit fehimlerini tenezzülât-ıkelâmiyeileokşamakhikmetiyleenziyadesemâvearzgibienzâhirvebedihîsayfalarınıaçıpo âdiyat altındaki hârikulâdemucizât-ı kudretini vemânidâr sutûr-uhikmetini dersvermeklelütf-uirşaddagüzelbiri’câzgösterir.

Tekrarıiktizaedenduavedavet,zikirvetevhidkitabıdahiolduğunubildirmeksırrıylagüzel, tatlı tekrarâtıylabirtekcümledevebirtekkıssadaayrıayrıçokmanaları,ayrıayrımuhatap tabakalarına tefhim etmekte ve cüz’î ve âdi bir hâdisede en cüz’î veehemmiyetsiz şeyler dahi nazar-ı merhametinde ve daire-i tedbir ve iradesindebulunmasını bildirmek sırrıyla tesis-i İslâmiyet’te ve tedvin-i şeriatta sahabelerin cüz’îhâdiselerini dahi nazar-ı ehemmiyete almasında hem küllî düsturların bulunması, hemumumîolanİslâmiyet’inveşeriatıntesisindeocüz’îhâdiseler,çekirdeklerhükmündeçokehemmiyetlimeyveleriverdiklericihetindedebirnevii’câzınıgösterir.

Evet, ihtiyacın tekerrürüyle, tekrarın lüzumuhaysiyetiyle yirmi sene zarfındapekçokmükerrersuâllerecevapolarakayrıayrıçoktabakalaradersverenvekocakâinatıparçaparça edip kıyâmette şeklini değiştirerek dünyayı kaldırıp onun yerine azametli âhiretikuracak..vezerrâttanyıldızlarakadarbütüncüz’iyâtvekülliyâtıntekbirZât’ınelindevetasarrufundabulunduğunuisbatedecek..vekâinatıvearzıvesemâvâtıveanâsırıkızdıranve hiddete getiren nev-i beşerin zulümlerine, kâinatın netice-i hilkati hesabına gadab-ıilâhîyi ve hiddet-i rabbânîyi gösterecek hadsiz ve nihâyetsiz ve dehşetli ve geniş birinkılâbıntesisindebinlerneticekuvvetindebazıcümlelerivehadsizdelillerinneticesiolanbir kısım âyetleri tekrar etmek; değil bir kusur, belki gayet kuvvetli bir i’câz ve gayetyüksekbirbelâgatvemukteza-yıhâlegayetmutabıkbircezâlettir,birfesâhattir.

Page 52: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Meselâbirtekâyetolupyüzondörtdefatekraredilen cümlesi,Risale-iNur’unOnDördüncüLem’a’sındabeyanedildiğigibi;arşıferşebağlayanvekâinatıışıklandıranveherdakikaherkesonamuhtaçolanöylebir hakikattir ki,milyonlardefatekraredilseyineihtiyaçvardır.Değilyalnızekmekgibihergün,belkihavaveziyagibiherdakikaonaihtiyaçveiştiyakvardır.

Hem meselâ Sûre-i 75’de sekiz defa tekrar edilen şu 76 âyeti, osûredehikâyeedilenpeygamberlerinnecatlarınıvekavimlerininazaplarını,kâinatınnetice-ihilkatihesabınaverubûbiyet-iâmmeninnâmınaobinlerhakikatkuvvetindeolanâyetitekrarederekizzet-irabbâniye,ozâlimkavimlerinazabınıverahîmiyet-iilâhiye dahi enbiyânın necatlarını iktiza ettiğini ders vermek için binler defa tekrarolsayineihtiyaçveiştiyakvar..veîcazlıvei’câzlıbirulvîbelâgattır.

Hem meselâ Sûre-i Rahmân’da tekrar edilen 77 âyeti ile Sûre-iMürselât’ta 78 âyeti, cin ve nev-i beşere kâinatı kızdıran ve arz ve semâvâtıhiddetegetirenvehilkat-iâleminneticelerinibozanvehaşmet-isaltanat-ı ilâhiyeyekarşıinkârveistihfaflamukabeleedenküfürveküfranlarınıvezulümlerinivebütünmahlûkâtın hukuklarına tecavüzlerini asırlara ve arza ve semâvâta tehditkârânehaykıranbuikiâyet,böylebinlerhakikatlerlealâkadarvebinlermeselekuvvetindeolanbirders-iumumîdebinlerdefatekraredilseyinelüzumvar..vecelâllibiri’câzvecemâllibirîcâz-ıbelâgattır.

HemmeselâKur’ân’ınhakikîvetambirnevimünâcâtıveKur’ân’dançıkanbirçeşithülâsasıolanCevşenü’l-Kebîrnâmındakimünâcât-ıPeygamberî’de (aleyhissalâtüvesselâm)yüzdefa 79cümlesinintekrarındatevhidgibikâinatçaenbüyükhakikat..vemahlûkâtınrubûbiyetekarşıtesbihvetahmidvetakdisgibiüçmuazzamvazifesindenenehemmiyetlibirvazifesi..veşekâvet-iebediyedenkurtulmakgibi nev-i insanın en dehşetlimeselesi.. ve ubûdiyet ve acz-i beşerin enlüzumluneticesibulunmasıcihetiylebinlerdefatekraredilseyineazdır.

İşte,tekrarât-ıKur’âniyebugibiesaslarabakıyor.Hattabazenbirsayfadaiktiza-yımakamveihtiyac-ıifhamvebelâgat-ıbeyancihetiyleyirmidefasarîhenvezımnentevhidhakikatiniifadeeder.Değilusanç,belkikuvvetveşevkverir.Risale-iNur’datekrarât-ı Kur’âniye ne kadar yerinde ve münasip ve belâgatça makbul olduğuhüccetleriylebeyanedilmiş.

Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın Mekkî sûreleriyle Medenî sûrelerinin belâgatnoktasındave i’câzcihetindeve tafsilve icmâlvechindebirbirindenayrıolmasınınsırrıvehikmetişudurki:

Mekke’de birinci safta muhatap ve muârızları, Kureyş müşrikleri ve ümmîleriolduğundanbelâgatçakuvvetlibirüslûb-uâlîveîcazlı,muknî,kanaatvericibiricmâlvetesbitiçintekrarlâzımgeldiğindenekseriyetleMekkîsûrelerierkân-ıimaniyeyivetevhidinmertebelerinigayetkuvvetliveyüksekvei’câzlıbirîcaziletekraredipifade

Page 53: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

ederek;mebdevemeâdı,Allah’ıveâhireti;değilyalnızbir sayfada,bir âyette,bircümlede,birkelimede..belkibazenbirharfteve takdim, tehirve tarifve tenkirvehazfvezikirgibiheyetlerdeöylekuvvetliisbatederki,ilm-ibelâgatındâhîimamlarıhayretlekarşılamışlar.Risale-iNurvebilhassaKur’ân’ınkırkvech-ii’câzınıicmâlenisbatedenYirmiBeşinciSöz,–zeyilleriyleberaber–veKur’ân’ınnazmındakivech-ii’câzı harika bir tarzda isbat eden Arabî Risale-i Nur’dan “İşârâtü’l-i’câz” tefsiribilfiilgöstermişlerki,Mekkîolansûreveâyetlerdeenâlîbirüslûb-ubelâgatveenyüksekbiri’câz-ıîcazîvardır.

AmmaMedenî sûre ve âyetlerde birinci saftamuhatap vemuârızları iseAllah’ıtasdik eden yahudî ve nasâra gibi ehl-i kitap olduğundan.. mukteza-yı belâgat veirşadvemutabık-ımakamvehâlinlüzumundan..sadevevazıhvetafsillibirüslûplaehl-i kitaba karşı dinin yüksek usûlünü ve imanın rükünlerini değil, belki medar-ıihtilâf olan şeriatta ve ahkâmda ve teferruâtın ve küllî kanunların menşeleri vesebepleri olan cüz’iyatın beyanı lâzım geldiğinden.. o Medenî sûre ve âyetlerdeekseriyetletafsilveizahvesadeüslûplabeyanâtiçindeKur’ân’amahsusemsalsizbirtarz-ıbeyanlabirden,ocüz’îteferruâthâdisesiiçindeyüksek,kuvvetlibirfezleke,birhâtime, bir hüccet ve o cüz’î hâdise-i şer’iyeyi küllîleştiren.. ve imtisalini iman-ıbillâhile teminedenbircümle-i tevhidiyeyiveimaniyeyiveuhreviyeyizikreder,omakamınurlandırır,ulvîleştirir,küllîleştirir.

Risale-iNur,âyetlerinâhirlerindeekseriyetlegelen81 80

83 82

gibi tevhidi ve âhireti ifade eden fezlekelerde ve hâtimelerde ne kadar yüksek birbelâgat vemeziyetler ve cezâletler ve nükteler bulunduğunuYirmiBeşinci Söz’ünİkinciŞûlesi’ninİkinciNuru’ndaofezlekevehâtimelerinpekçoknüktelerindenvemeziyetlerinden on tanesini beyan ederek, o hülâsalarda bir mucize-i kübrâbulunduğunumuannidleredeisbatetmiş.

EvetKur’ân,oteferruat-ışer’iyevekavânîn-iiçtimaiyeninbeyanıiçinde,birden,muhatabınnazarınıyüksekveküllînoktalarakaldırıpsadeüslûbu,birulvîüslûbaveşeriatdersindentevhiddersineçevirerekKur’ân’ı,hembirkitab-ışeriatveahkâmvehikmet, hem bir kitab-ı akide ve iman ve zikir ve fikir ve dua ve davet olduğunugösterip, her makamda çok makâsıd-ı irşadiye-yi Kur’âniye’yi ders vermesiyleMekkîâyetlerintarz-ıbelâgatlarındanayrıveparlakmucizânebircezâletizhareder.Bazen iki kelimede, meselâ; 84 ve 85 ’de, tâbiriyle ehadiyeti ve ilevâhidiyeti bildirir. Ehadiyet içinde vâhidiyeti ifade eder. Hatta bir cümlede birzerreyi, bir gözbebeğinde gördüğü ve yerleştirdiği gibi; güneşi aynı âyetle, aynıçekiçlegöğüngözbebeğindeyerleştirirvegöğebirgözyapar.

Page 54: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Meselâ 86âyetindensonra 87âyetininakabinde 88

der.“Zeminvegöklerinhaşmet-ihilkatindekalbindahihâtırâtınıbilir, idareeder.”der,tarzındabirbeyanâtcihetiyleosadeveümmiyetmertebesiniveavâmınfehmininazara alan o basit ve cüz’î muhâvere, o tarz ile ulvî ve cazibedar ve umumî veirşadkârbirmükâlemeyedöner.

Bir Suâl: Bazen ehemmiyetli bir hakikat, sathî nazarlara görünmediğinden vebazımakamlarda cüz’î ve âdi bir hâdiseden yüksek bir fezleke-i tevhidi veyaküllîbirdüsturubeyanetmektemünasebetbilinmediğinden,birkusurtevehhümedilir.Meselâ“HazretiYusuf(aleyhisselâm),kardeşinibirhileilealması89” içinde

90 diye gayet yüksek bir düsturun zikri, belâgatça münasebetigörünmüyor.Bununsırrıvehikmetinedir?

Elcevap:HerbiribirerküçükKur’ânolanekseruzunsûrevemutavassıtlardaveçoksayfavemakamlardayalnıziki-üçmaksatdeğil;belkiKur’ânmahiyeti,hembirkitab-ı zikir ve iman ve fikir, hem bir kitab-ı şeriat ve hikmet ve irşad gibi, çokkitapları ve ayrı ayrı dersleri tazammun ederek rubûbiyet-i ilâhiyenin her şeyeihatasını ve haşmetli tecelliyâtını ifade etmek cihetiyle, kâinat kitab-ı kebîrinin birnevikıraatıolanKur’ân,elbettehermakamda,hattabazenbirsayfadaçokmaksatlarıtakiben, mârifetullahtan ve tevhidin mertebelerinden ve iman hakikatlerinden dersverdiğihaysiyetiyle,öbürmakamda,meselâzâhircezayıfbirmünasebetlebaşkabirdersaçarveozayıfmünasebeteçokkuvvetlimünasebetleriltihakederler.Omakamagayetmutabıkolur,mertebe-ibelâgatıyükselir.

İkinciBirSuâl:Kur’ân’da sarîhen ve zımnen ve işareten, âhiret ve tevhidi vebeşerinmükâfât vemücâzâtını binler defa isbat edip nazara vermenin ve hersûrede,hersayfada,hermakamdadersvermeninhikmetinedir?

Elcevap: Daire-i imkânda ve kâinatın sergüzeştine ait inkılâplarda ve emanet-ikübrâyı ve hilâfet-i arziyeyi omuzuna alan nev-i beşerin şekâvet ve saadet-iebediyeye medar olan vazifesine dair en ehemmiyetli, en büyük, en dehşetlimeselelerinden en azametlilerini ders vermek.. vehadsiz şüpheleri izale etmek.. vegayet şiddetli inkârları ve inatları kırmak cihetinde elbette, o dehşetli inkılâplarıtasdikettirmek..veoinkılâplarınazametindebüyükvebeşereenelzemveenzarurîmeseleleriteslimettirmekiçinKur’ân,binlerdefadeğil,belkimilyonlardefaonlarabaktırsa yine israf değil ki milyonlar kere tekrar ile o bahisler Kur’ân’da okunur,usançvermez,ihtiyaçkesilmez.

Meselâ: 91 âyetinin gösterdiği müjde-i saadet-iebediye hakikati, bîçare beşere her dakika kendini gösteren hakikat-imevtin “heminsanı, hem dünyasını, hem bütün ahbabını idam-ı ebedîsinden kurtarıp ebedî birsaltanatı kazandırır” dediğinden milyarlar defa tekrar edilse ve kâinat kadar

Page 55: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

ehemmiyetverilseyineisrafolmaz,kıymettendüşmez.

İşte bu çeşit hadsiz, kıymettar meseleleri ders veren ve kâinatı bir hâne gibideğiştirenve şeklinibozandehşetli inkılâpları tesis etmekte iknayave inandırmayave isbata çalışan Kur’ân-ıMu’cizü’l-Beyan, elbette sarîhen ve zımnen ve işaretenbinlerdefaomeselelerenazar-ıdikkaticelbetmekdeğilisraf;belkiekmek,ilâç,havaveziyagibibirerhâcet-izaruriyehükmündeihsanınıtazelendirir.

Hemmeselâ93 92

gibi tehdit âyetleriniKur’ân,gayet şiddetlevehiddetlevegayetkuvvetve tekrarlazikretmesinin hikmeti ise Risale-i Nur’da kat’î isbat edildiği gibi beşerin küfrü,kâinatın ve ekser mahlûkâtın hukuklarına öyle bir tecavüzdür ki semâvâtı ve arzıkızdırıyorveanâsırıhiddetegetiriptufanlarlaozâlimleritokatlıyor.

94

âyetlerininsarâhatiyleozâlimmünkirlerecehennemöyleöfkeleniyorki,hiddetindenparçaparçaolmakveparçalanmakderecesinegeliyor.

İşteböylebircinâyet-iâmmeyevehadsizbir tecavüzekarşıbeşerinküçüklükveehemmiyetsizliğinoktasındadeğil,belkizâlimânecinâyetininazametinevekâfirânetecavüzünün dehşetine karşı Sultan-ı kâinat kendi raiyetinin hukukununehemmiyetini.. ve o münkirlerin küfür ve zulmündeki nihâyetsiz çirkinliğinigöstermekhikmetiylefermanındagayethiddetveşiddetleocinâyetivecezasınıdeğilbindefa,belkimilyonlarvemilyarlariletekraretseyineisrafvekusurdeğilki,binsenedenberiyüzermilyoninsanlarhergünusanmadankemâl-iiştiyaklaveihtiyaçlaokurlar.

Evethergün,herzaman,herkesiçinbirâlemgider,tazebirâleminkapısıkendineaçılmasından, geçici her bir âlemini nurlandırmak için ihtiyaç ve iştiyakla 95

cümlesinibindefa tekrar ileodeğişenperdelerinherbirisinebir ’ı bir lâmbayaptığı gibi, öyle de o kesretli, geçici perdeleri ve o tazelenen seyyar kâinatlarıkaranlıklandırmamak.. ve ayna-yı hayatında in’ikâs eden suretleriniçirkinleştirmemek.. ve lehinde şahit olabilen o misafir vaziyetleri aleyhineçevirmemek için,ocinâyetlerincezalarınıvePadişah-ıEzelî’ninşiddetlive inatlarıkıran tehditlerini Kur’ân’ı okumakla takdir etmek.. ve nefsinin tuğyanındankurtulmaya çalışmak hikmetiyle Kur’ân, gayet mânidâr tekrar eder. Ve bu derecekuvvetveşiddetvetekrariletehdidât-ıKur’âniye’yihakikatsiztevehhümetmektenşeytan bile kaçar. ‘Onları dinlemeyen münkirlere cehennem azabı ayn-ı adalettir’diyegösterir.

Hem meselâ Asâ-yı Musa gibi çok hikmetleri ve faydaları bulunan kıssa-yı

Page 56: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Musa’nın (aleyhisselâm) ve sair enbiyânın (aleyhimüsselâm) kıssalarını çok tekrarındaRisalet-i Ahmediye’nin (aleyhissalâtü vesselâm) hakkaniyetine bütün enbiyânınnübüvvetlerini bir hüccet gösterip ‘onların umumunu inkâr edemeyen, bu Zât’ınrisaletini hakikat noktasında inkâr edemez’ hikmetiyle.. ve herkes, her vakit bütünKur’ân’ıokumayamuktedirvemuvaffakolamadığındanherbiruzunvemutavassıtsûreyibirerküçükKur’ânhükmünegetirmekiçinehemmiyetlierkân-ıimaniyegibiokıssaları tekrar etmesi değil israf, belki mukteza-yı belâgattır ve hâdise-iMuhammediye (aleyhissalâtü vesselâm),bütünbenîâdeminenbüyükhâdisesivekâinatınenazametlimeselesiolduğunudersvermektir.

Evet Kur’ân’da Zât-ı Ahmediye’ye en büyük makam vermek ve dört erkân-ıimaniyeyi içinealmakla rüknünedenk tutulan 96 risalet-iMuhammediye(aleyhissalâtü vesselâm), kâinatın en büyük hakikati.. ve Zât-ı Ahmediye (aleyhissalâtüvesselâm),bütünmahlûkâtıneneşrefi..vehakikat-iMuhammediye (aleyhissalâtü vesselâm)tabiredilenküllîşahsiyet-imâneviyesivemakam-ıkudsîsi,ikicihanınenparlakbirgüneşi olduğuna ve bu harika makama liyakatine dair pek çok hüccetleri veemâreleri,kat’îbirsuretteRisale-iNur’daisbatedilmiş.Bindenbirisişudurki:

97düsturuylabütünümmetininbütünzamanlardaişlediğihasenâtınbirmisli,O’nundefter-ihasenâtınagirmesi…

Vebütünkâinatınhakikatlerini,getirdiğinurilenurlandırması…Değil yalnız cin ve insi vemeleği ve zîhayatları, belki kâinatı ve semâvâtı ve

arzıminnettareylemesi…Veistidatlisânıylanebâtâtındualarıveihtiyac-ıfıtrîdiliylehayvanâtınduaları,

gözümüzönündebilfiilkabulolmasınınşehadetiylemilyonlar,belkimilyarlarfıtrîvereddedilmez duaları makbul olan sulehâ-yı ümmeti, her gün o Zât’a (aleyhissalâtüvesselâm)salâtüselâmilerahmetduaları…

VemânevîkazançlarınıenevveloZât’a(aleyhissalâtüvesselâm)bağışlamaları…Ve bütün ümmetçe okunan Kur’ân’ın üç yüz bin hurufunun her birisinde on

sevaptan ta yüz, ta bin hasene ve meyve vermesinden –yalnız kıraat-ı Kur’âncihetiyle–defter-iâmâlinehadsiznurlargirmesihaysiyetiyle…

O Zât’ın (aleyhissalâtü vesselâm) şahsiyet-i mâneviyesi olan hakikat-i Muhammediye(aleyhissalâtü vesselâm), istikbalde bir şecere-i tûbâ-yı cennet hükmünde olacağınıAllâmü’l-guyûb bilmiş ve görmüş.. ve o makama göre Kur’ân’ında o azîmehemmiyetivermiş..ve fermanındaO’na tebaiyetivesünnet-i seniyyesine ittibâ ileşefaatinemazhariyeti,enehemmiyetlibirmesele-iinsaniyegöstermiş.Veohaşmetlişecere-i tûbânın bir çekirdeği olan şahsiyet-i beşeriyetini ve bidayetteki vaziyet-iinsaniyesiniarasıranazaraalmasıdır.

Page 57: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

İşte Kur’ân’ın tekrar edilen hakikatleri bu kıymette olduğundan, tekrarâtındakuvvetli ve geniş bir mucize-i mâneviye bulunmasına fıtrat-ı selime şehadet eder.Meğermaddiyyûnluktâunuylamaraz-ıkalbevevicdanhastalığınamüptelâola!..

98

kâidesinedâhilolur.

70 (Hâşiye) Denizli Hapsi’nin meyvesine OnuncuMesele olarak Emirdağ’ın ve bu Ramazan-ı Şerif’in nurlu bir küçükçiçeğidir.Tekrarât-ıKur’âniye’ninbirhikmetinibeyanlaehl-idalâletinufûnetlivezehirlievhamlarınıizaleeder.

71Nûrsûresi,24/35.

72Nûrsûresi,24/40.

73Zâlimler..zâlimler..(Butehditinyeraldığıbazıâyetleriçinbkz.:Bakarasûresi,2/35,95,124…)

74Bkz.:Bakarasûresi,2/23;Yûnussûresi,10/38;Hûdsûresi,11/13;İsrâsûresi,17/88;Kasassûresi,28/49;Tûrsûresi,52/34.

75“Tâ.Sîn.Mîm.”(Şuarâsûresi,26/1)

76“AmaseninRabbinazîzverahîmdir(mutlakgaliptir,genişmerhametsahibidir)”(Şuarâsûresi,26/9,68,104,122,140,159,175,191)

77“OhaldeRabbinizinnimetlerindenhangibiriniinkâredebilirsiniz?”(Rahmansûresi,55/13,16,18;…)

78“Hakkıyalansayanlarınogünvayhâllerine!”(Mürselâtsûresi,77/15,19,24,28,34,37,40,45,47,49)

79SübhânsınyâRab!Sen’denbaşkayokturilâh!EmândiliyoruzSen’den,korubizicehennemden!

80“Allahgerçektenherşeyekadirdir.”(Bakarasûresi,2/20,109,148;Âl-iİmransûresi,3/165;Nahlsûresi,16/77;Nûrsûresi,24/45;Ankebûtsûresi,29/20;Fâtırsûresi,35/1)

81 “Muhakkak ki Allah her şeyi hakkıyla bilir.” (Enfâl sûresi, 8/75; Tevbe sûresi, 9/115; Ankebût sûresi, 29/62;Mücadelesûresi,58/7)

82“O azîzdir, hakîmdir (mutlak galiptir, tamhükümve hikmet sahibidir)” (İbrahim sûresi, 14/4;Nahl sûresi, 16/60;Ankebûtsûresi,29/42;Rûmsûresi,30/27;…)

83“O,azîzdir,rahîmdir(mutlakgaliptir,sınırsızmerhametveihsansahibidir)”(Rûmsûresi,30/5)

84“ÂlemlerinRabbi”(A’râfsûresi,7/54;Şuarâsûresi,26/23;Kasassûresi,28/30;Mü’minsûresi,40/64;Fussiletsûresi,41/9;Tekvirsûresi,81/29;Hâkkasûresi,69/4)

85“SeninRabbin”(Bakarasûresi,2/30,Mâidesûresi,5/24,112;En’âmsûresi,6/112,131,132,133,158;A’râfsûresi,7/167,172;Enfâlsûresi,8/5;…)

86“Gökleriveyeriyaratan…”(En’âmsûresi,6/1,73;A’râfsûresi,7/54;Tevbesûresi,9/36;Yûnussûresi,10/3;…)

87“Geceyigündüzekatar,böylecegündüzuzar.Gündüzügeceyekatar,böylecegeceuzar.”(Hadîdsûresi,57/6)

88“KalplerinkünhünüObilir.”(Hadîdsûresi,57/6)

89Bkz.:“İşteBizYûsuf’a,kardeşinialıkoymasıiçinböylebirplanöğrettik.”(Yûsufsûresi,12/76)

90“Herilimsahibininüstündedahaiyibirbilenbulunur.”(Yûsufsûresi,12/76)

Page 58: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

91“İmanedipmakbulvegüzelişleryapanlaraise,içindenırmaklarakancennetlervar.İşteenbüyükbaşarı,enbüyükmutlulukbudur!”(Bürûcsûresi,85/11)

92“Zalimlereelbettegayetacıbirazapvardır.”(İbrahimsûresi,14/22;Şûrâsûresi,42/21)

93“Kâfirlereisecehennemateşivar.”(Fâtırsûresi,35/36)

94 “Onlar oraya atılınca, cehenneminmüthiş homurtusunu, kaynaya kaynaya çıkardığı uğultuyu işitirler. Cehennem,öfkesindenneredeyseçatlayacakhaldedir.”(Mülksûresi,67/7-8)

95“Allah’tanbaşkailâhyoktur.”(Sâffâtsûresi,37/35;Muhammedsûresi,47/19)

96“MuhammedAllah’ınresûlüdür.”(Fetihsûresi,48/29)

97(Birişe)sebepolan,(onubizzat)yapangibidir.

98Bazen insan,gözünün iltihaplıolmasısebebiylegüneşin ışığını inkârettiğigibiağızdahastalığındandolayısuyuntadınıinkâredebilir.(el-Busayrî,Kasîdetü’l-bürde,104.beyit)

Page 59: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

BuOnuncuMeseleyeBirHâtimeOlarakİkiHâşiye

BirincisiBundanon iki seneevvel99(Hâşiye) işittimki; en dehşetli vemuannid bir zındık,Kur’ân’a

karşısû-ikasdınıtercümesiyleyapmayabaşlamışvedemişki:“Kur’ântercümeedilsin,tane mal olduğu bilinsin.” Yani, ‘lüzumsuz tekrarâtı herkes görsün ve tercümesi onunyerindeokunsun’diyedehşetlibirplânçevirmiş.

Fakat Risale-i Nur’un cerhedilmez hüccetleri kat’î isbat etmiş ki, Kur’ân’ın hakikîtercümesikabildeğil..velisân-ınahvîolanlisân-ıArabîyerindeKur’ân’ınmeziyetlerinivenüktelerinibaşkalisânmuhafazaedemez..veherbirharfi,onadettenbinekadarsevapveren kelimât-ı Kur’âniye’nin mucizâne ve cemiyetli tabirlerinin yerini, beşerin âdi vecüz’îtercümeleritutamaz..onunyerindecâmilerdeokunmazdiyeRisale-iNur,hertaraftaintişarıylaodehşetliplânıakîmbıraktı.

Fakatozındıktandersalanmünafıklar,yineşeytanhesabınaKur’ângüneşiniüflemeklesöndürmeye ahmak çocuklar gibi ahmakâne ve divânecesine çalışmaları sebebiyle banagayetsıkıvesıkıcıvesıkıntılıbirhâlettebuOnuncuMeseleyazdırıldı,tahminediyorum.Başkalarilegörüşemediğimiçinhakikat-ihâlibilmiyorum.

İkinciHâşiyeDenizli hapsinden tahliyemizden sonra meşhur Şehir Oteli’nin yüksek katında

oturmuştum. Karşımda güzel bahçelerde kesretli kavak ağaçları birer halka-yı zikirtarzındagayet latîf, tatlı bir surette hemkendileri, hemdalları, hemyaprakları, havanındokunmasıyla cezbedârâne ve cazibekârâne hareketle raksları, kardeşleriminmufârakatlarındanveyalnızkaldığımdanhüzünlüvegamlıkalbimeilişti.Birdengüzvekışmevsimi hatıra geldi ve bana bir gaflet bastı. Ben, o kemâl-i neş’e ile cilvelenen onâzeninkavaklaravezîhayatlaraokadaracıdımkigözlerimyaşiledoldu.Kâinatınsüslüperdesi altındaki ademleri, firakları ihtarve ihsasıylakâinatdolusu firakların, zevallerinhüzünleri başıma toplandı. Birden hakikat-i Muhammediye’nin (aleyhissalâtü vesselâm)

getirdiği nur, imdada yetişti. O hadsiz hüzünleri ve gamları, sürurlara çevirdi. Hatta onurun,herkesveherehl-iimangibibenimhakkımdamilyonfeyzindenyalnızovakitte,ovaziyetetemasedenimdatvetesellisiiçinZât-ıMuhammediye’ye(aleyhissalâtüvesselâm)karşıebediyenminnettaroldum.Şöyleki:

Ol nazar-ı gaflet, o mübarek nâzeninleri vazifesiz, neticesiz, bir mevsimde görünüphareketlerineş’edendeğil;belki,güyaademdenvefiraktantitreyerekhiçliğedüştüklerinigöstermekle herkes gibi bendeki aşk-ı bekâ ve hubb-u mehâsin ve şefkat-i cinsiye vehayatiyeye medar olan damarlarıma o derece dokundu ki; böyle dünyayı bir mânevî

Page 60: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

cehenneme ve aklı bir tâzip âletine çevirdiği sırada, Muhammed (aleyhissalâtü vesselâm)’ınbeşerehediyegetirdiğinur,perdeyikaldırdı..idam,adem,hiçlik,vazifesizlik,abes,firakyerlerindeokavaklarınherbirininyapraklarıadedincehikmetlerivemanalarıve–Risale-iNur’daisbatedildiğigibi–üçkısmaayrılanneticelerivevazifelerivar,diyegösterdi.

Birinci kısım, Sâni-i Zülcelâl’in esmâsına bakar. Meselâ, nasıl bir usta harika birmakineyiyapsaherkes,ozâta“Mâşâallah,bârekâllah!”deyipalkışlar.Öyledeomakinedahi,ondanmaksutneticeleritamtamınagöstermesiyle,lisân-ıhâliyleustasınıtebrikeder,alkışlar.Herzîhayatveherşeyböylebirmakinedir,ustasınıtebriklerlealkışlar.

İkinci kısım hikmetleri ise, zîhayatın ve zîşuûrun nazarlarına bakar. Onlara şirin birmütalâagâh, birer kitab-ı mârifet olur. Manalarını zîşuûrun zihinlerinde ve suretlerinikuvve-ihâfızalarındaveelvâh-ımisâliyedeveâlem-igaybındefterlerindedaire-ivücûddabırakıp sonra âlem-i şehadeti terk eder, âlem-i gayba çekilir. Demek surî bir vücûdubırakır,mânevîvegaybîveilmîçokvücûdlarıkazanır.

Evet, madem Allah var ve ilmi, ihata eder; elbette adem, idam, hiçlik, mahv, fenahakikatnoktasındaehl-iimanındünyasındayokturvekâfirlerindünyalarıademle,firakla,hiçlikle,fânîlikledoludur.

İştebuhakikati,umumunlisânındagezenbugelendarb-ımeseldersverip,der:“KiminiçinAllahvar,onaherşeyvarvekiminiçinyoksaherşeyonayoktur,hiçtir.”100

Elhâsıl: Nasıl ki iman, ölüm vaktinde insanı idam-ı ebedîden kurtarıyor; öyle deherkesinhususîdünyasınıdahiidamdanvehiçlikkaranlıklarındankurtarıyor.Veküfürisehususanküfr-ümutlakolsahemoinsanı,hemhususîdünyasınıölümleidamedipmânevîcehennem zulmetlerine atar. Hayatının lezzetlerini acı zehirlere çevirir. Hayat-ıdünyeviyeyi âhiretine tercih edenlerin kulakları çınlasın. Gelsinler, buna yâ bir çarebulsunlarveyaimanagirsinler.Budehşetlihasârâttankurtulsunlar!..

101

Duanızaçokmuhtaçvesizeçokmüştakkardeşiniz

SaidNursî

99(Hâşiye)Burisalenintelifinden.

100Bkz.:Ebu’l-Abbasel-Mukri’,Nefhu’t-tayyib4/504.

101“SübhansınyâRab!Seninbizebildirdiğindenbaşkanebilebiliriz ki?Her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetleyapansensin.”(Bakarasûresi,2/32)

Page 61: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

OnuncuMeseleMünasebetiyleHüsrev’inÜstadınaYazdığıMektup

ÇoksevgiliÜstadımEfendim,

Cenâb-ıHakk’ahadsizşükürlerolsun!İkiaylık iftiraküzüntülerinivemuhaberesizlikızdıraplarınıhafifleştirenvekalblerimizetazehayatbahşedenveruhlarımızayeni,sâfibirnesim ihdâedenKur’ân’ıncelâllive izzetli, rahmetlive şefkatli âyetlerindeki tekrarâtınmehâsinini tâdâdeden,hikmet-i tekrarının lüzumveehemmiyetini izahedenveRisale-iNur’un bir harika müdâfaası olan “DenizliMeyvesinin OnuncuMeselesi” nâmını alan“EmirdağÇiçeği”ni aldık. Elhak, takdir ve tahsine çok lâyık olan bu çiçeği kokladıkçaruhumuzdaki iştiyakyükseldi.Dokuzaylıkhapis sıkıntısınamukabil,Meyve’ninDokuzMeselesi nasıl beratımıza büyük bir vesile olmakla güzelliğini göstermiş ise OnuncuMeselesi olan çiçeği de Kur’ân’ın îcazlı i’câzındaki harikaları göstermekle o nisbettegüzelliğinigöstermektedir.

Evet Sevgili Üstadım! Gülün çiçeğindeki fevkalâde letâfet ve güzellik, ağacındakidikenlerinazarahiçgöstermediğigibibunurânîçiçekdebizedokuzaylıkhapissıkıntısınıunutturacak bir şekilde o sıkıntılarımızı da hiçe indirmiştir.Mütalâasına doyulmayacakşekildekalemealınanveakıllarıhayretesevkedenbunurânîçiçek,muhteviolduğuçokgüzelliklerinden bilhassa Kur’ân’ın tercümesi suretiyle nazar-ı beşerde âdileştirilmekihânetine mukabil, o tekrarâtın kıymetini tam göstermekle Kur’ân’ın cihan-değerulviyetinimeydanakoymuştur.

Sâliklerinin her asırda fevkalâde bir metânetle sarılmaları ile ve emir ve nehyinetamamen inkıyad etmeleriyle, güya yeni nâzil olmuş gibi tazeliği isbat edilmiş olanKur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın, bütün asırlarda zâlimlerine karşı şiddetli ve dehşetli vetekrarlı tehditleri.. ve mazlumlarına karşı şefkatli ve rahmetli mükerrer taltifleri..hususuyla bu asrımıza bakan tehdidâtı içinde zâlimlerine misli görülmemiş bir hâlettesankifeza-yıekberdenbirnumûneyiandıransemâvîbircehennemlealtı-yedisenedenberimütemâdiyen feryad u figan ettirmesi.. ve kezamazlumlarının bu asırdaki küllî fertleribaşında Risale-i Nur talebelerinin bulunması ve hakikaten bu talebeleri de ümem-isalifeninenbiyâlarınaverilennecatlargibipekbüyükumumîvehususînecatlaramazharetmesi..vemuârızlarıolandinsizlerincehennemîazaplatokatlanmalarınıgöstermesi..hemikigüzelve latîfhâşiyelerlehâtimeverilmek suretiyle çiçeğin tamamedilmesi,bu fakirtalebenizHüsrev’iokadarbüyükbirsürurlasonsuzbirşükresevkettikibugüzelçiçeğinverdiği sevinçvesürurumüddet-iömrümdehissetmediğimisevgiliüstadımaarzettiğimgibikardeşlerimedekerrâtlasöylemişim.

Cenâb-ıHak, zayıfve tahammülsüzomuzlarınapekazametlibâr-ı sakîl tahmil edilensizsevgiliüstadımızdanebediyenrazıolsun.Veyüklerinizitahfifetmekleyüzleriniziebede

Page 62: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

kadargüldürsün,âmîn..

Evet Sevgili Üstadım! Biz Allah’tan, Kur’ân’dan, Habib-i Zîşan’dan ve Risale-iNur’dan ve Kur’ân dellâlı siz sevgili üstadımızdan ebediyen razıyız ve intisabımızdanhiçbircihetlepişmanlığımızyok.Hemkalbimizdezerrekadarkötülüketmekiçinniyetyok.BizancakAllah’ıverızasınıistiyoruz.Güngeçtikçe,rızasıiçinde,Cenâb-ıHakk’avuslatiştiyaklarınıkalbimizdeteksifediyoruz.Bilâ-istisnabizefenalıkedenleriCenâb-ıHakk’aterketmekleaffetmek..vebilakisbizezulmedenozâlimlerdedâhilolduğuhâlde,herkeseiyiliketmek,Risale-iNur talebelerininkalblerineyerleşenbirşiâr-ı İslâmolduğunu,bizistemeyerekilânedenHazretiAllah’ahadsiz,hudutsuzşükürlerediyoruz.

Çokkusurlutalebeniz

Hüsrev

Page 63: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

OnBirinciMeseleMeyve’ninOnBirinciMeselesi’ninbaşı,birmeyvesicennetvebirisaadet-iebediyevebiri rü’yetullaholan

iman şecere-i kudsiyesinin hadsiz, küllî ve cüz’î meyvelerinden yüzer numûneleri Risale-i Nur’da beyan vehüccetlerleisbatedildiğinden,izahını“Sirâcü’n-Nur”ahavaleedipküllîerkânınındeğil,belkicüz’îvecüzlerincüz’îvehususîmeyvelerindenbirkaçnumûnebeyanedilecek.

Birisi: Bir gün bir duada “Ya Rabbi! Cebrail,Mikail, İsrafil, Azrail hürmetlerine veşefaatlerine, beni cin ve insin şerlerinden muhafaza eyle!”102 meâlinde duayı dediğimzaman, herkesi titreten ve dehşet veren Azrail nâmını zikrettiğim vakit, gayet tatlı vetesellidârvesevimlibirhâlethissettim,“elhamdülillâh”dedim.Azrail’iciddensevmeyebaşladım.Melâikeye imanrüknününbucüz’î ferdininpekçokmeyvelerindenyalnızbircüz’îmeyvesinegayetkısabirişaretederiz.

Birisi:İnsanınenkıymetliveüstündetitrediğimalı,onunruhudur.Onuzâyiolmaktanvefenâdanvebaşıboşluktanmuhafazaetmekiçinkuvvetliveeminbireletesliminderinbir sevinç verdiğini kat’î hissettim. Ve insanın amelini yazan melekler hatırıma geldi;baktım,aynenbumeyvegibiçoktatlımeyvelerivar.

Birisi:Her insan, kıymetli bir sözünüve fiilini bâkîleştirmek için iştiyaklakitâbet veşiir,hatta sinema ilehıfzınaçalışır.Hususan,o fiillerincennettebâkîmeyveleribulunsadaha ziyade merak eder. “Kirâmen kâtibîn”103 insanın omuzlarında durup onları ebedîmanzaralarda göstermek ve sahiplerine dâimîmükâfat kazandırmak, o kadar bana şiringeldikitarifedemem.

Sonraehl-idünyanın,benihayat-ı içtimaiyedekiherşeydentecridetmekiçindebütünkitaplarımdan ve dostlarımdan ve hizmetçilerimden ve teselli verici işlerden ayrıdüşürmeleriyle beraber, gurbet vahşeti beni sıkarken ve boş dünya başıma yıkılırken,melâikeye imanın pek çokmeyvelerinden birisi imdadıma geldi; kâinatımı ve dünyamışenlendirdi, melekler ve ruhanîlerle doldurdu, âlemimi sevinçle güldürdü. Ve ehl-idalâletindünyalarıvahşetveboşlukvekaranlıklaağladıklarınıgösterdi.

Hayalim bumeyvenin lezzetiyle mesrûr iken, umum peygamberlere imanın pek çokmeyvelerinden buna benzer birtek meyvesini aldı, tattı. Birden, bütün geçmişzamanlardaki enbiyâlarla yaşamış gibi onlara imanım ve tasdikim, o zamanlarıışıklandırdı.. ve imanımı küllî yapıp genişlendirdi.. ve Âhirzaman Peygamberi’mizinimanaaitolandâvâlarınabinlerimzabastırdı,şeytanlarısusturdu.

Birden“Hikmetü’l-istiâzeLem’ası”ndakat’îcevabıbulunanbirsuâlkalbimegeldiki:“Bumeyvelergibihadsiztatlısemerelervefaydalarvehasenâtıngayetgüzelneticelerivemenfaatleri ve Erhamü’r-râhimîn’in gayet merhametkârâne tevfikleri ve inâyetleri ehl-ihidayeteyardımedipkuvvetverdiklerihâlde;ehl-idalâlet,nedençokdefagalebeedervebazenyirmisi,yüztaneehl-ihidayetiperişaneder?”diye,mânenbendensoruldu.Vebu

Page 64: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

tefekkür içinde, şeytanın gayet zayıf desiselerine karşı Kur’ân’ın büyük tahşidâtı vemelâikeleri veCenâb-ıHakk’ın yardımını ehl-i imana göndermesi hatıra geldi. Risale-iNur’unonunhikmetinikat’îhüccetlerle izahınabinâen,osuâlincevabınagayetkısabirişaretederiz:

Evet, bazen serseri ve gizli, muzır bir adamın bir saraya ateş atmaya çalışmasıyüzünden,yüzeradamınyapmasıgibi;yüzeradamınmuhafazası ilevebazendevletevepadişahailticaileosarayınvücûdudevamedebilir.Çünküonunvücûdu,bütünşerâitinveerkânın ve esbabın vücûduyla olabilir. Fakat onun ademi ve harap olması birtek şartınademiylevâkivebirserserininbirkibritiyleyanıpmahvolduğugibi;insvecinşeytanları,azbirfiililebüyüktahribatvedehşetlimânevîyangınlaryaparlar.

Evet, bütün fenâlıklar ve günahlar ve şerlerin mâyesi ve esasları ademdir, tahriptir.Sûretenvücûdunaltında,ademvebozmaksaklıdır.İştecinnîveinsîşeytanlarveşerirlerbunoktayaistinadengayetzayıfbirkuvvetlehadsizbirkuvvetekarşıdayanıp,ehl-ihakvehakikatiCenâb-ıHakk’ındergâhına ilticayavekaçmayahervakitmecburettiğinden;Kur’ân, onları himâye için büyük tahşidât yapar.104 Doksan dokuz esmâ-yı ilâhiyeyionlarınellerineverir.Odüşmanlarakarşısebatetmelerineçokşiddetliemirlerverir.

Bu cevaptan birden, pek büyük bir hakikatin ucu ve azametli, dehşetli birmeseleninesasıgöründü,şöyleki:

Nasılki cennet, bütün vücûd âlemlerininmahsulâtını taşıyor ve dünyanın yetiştirdiğitohumları bâkiyâne sümbüllendiriyor; öyle de cehennem dahi, hadsiz dehşetli adem vehiçlikâlemlerininçokelîmneticelerinigöstermek içinoademmahsulâtlarınıkavuruyorveodehşetlicehennemfabrikası,sairvazifeleriiçindeâlem-ivücûdkâinatınıâlem-iadempisliklerinden temizlettiriyor. Bu dehşetli meselenin şimdilik kapısını açmayacağız.İnşâallahsonraizahedilecek.

Hem meleklere iman meyvesinden bir cüzü ve Münker ve Nekir’e ait birnumûnesişudur:

Herkes gibi ben dahi muhakkak gireceğim diye, mezarıma hayalen girdim. Vekabirdeyalnız,kimsesiz,karanlık,soğuk,darbirhaps-imünferittebirtecrid-imutlakiçindeki tevahhuş ve me’yûsiyetten tedehhüş ederken, birden Münker ve Nekirtâifesinden iki mübarek arkadaş çıkıp geldiler. Benimle münâzaraya başladılar.Kalbimvekabrimgenişlediler,nurlandılar,hararetlendiler.Âlem-iervahapencereleraçıldı. Ben de şimdi hayalen ve istikbalde hakikaten göreceğim o vaziyete bütüncanımlasevindimveşükrettim.

SarfveNahivİlmi’niokuyanbirmedresetalebesininvefatedip,kabirdeMünkerve Nekir’in (Senin Rabbin kimdir?) diye suâllerine karşı, kendini medresedezannedipNahivİlmi ilecevapvererek; mübtedâdır, onunhaberidir.Müşkülbir

Page 65: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

meseleyibendensorunuz,bukolaydır.”diyerekhemomelâikeleri,hemhazırruhları,hemovâkıayımüşâhedeedenoradabulunanbirkeşfü’l-kuburvelisinigüldürdüverahmet-i ilâhiyeyi tebessüme getirdi. Azaptan kurtulduğu gibi, Risale-i Nur’un birşehit kahramanı olan merhum Hâfız Ali, hapiste Meyve Risalesi’ni kemâl-i aşklayazarken ve okurken vefat edip kabirdemelâike-i suâlemahkemedeki gibiMeyveHakikatleri ilecevapverdiğimisillü;bendeveRisale-iNurşâkirtlerideosuâllerekarşıRisale-iNur’unparlakvekuvvetlihüccetleriyle istikbaldehakikatenveşimdimânencevapveriponlarıtasdikevetahsinevetebrikesevkedecekler,inşâallah.

Hemmeleklereimanınsaadet-idünyeviyeyemedar,cüz’îbirnumûnesişudurki:

İlmihâldenimandersinialanbirmasumçocuğun,yanındaağlayanvemasumbirkardeşinin vefatı için vâveylâ eden diğer bir çocuğa: “Ağlama, şükreyle! Seninkardeşinmeleklerleberabercennetegitti.Oradagezer.Bizdendaha iyikeyfedecek,melekler gibi uçacak. Her yeri seyredebilir.” deyip, feryat edenin ağlamasınıtebessümevesevinceçevirmesidir.

Bendeaynenbuağlayançocukgibi,buhazinkıştaveelîmbirvaziyetimdegayetelîm iki vefat haberini aldım. Biri, hem âlî mekteplerde birinciliği kazanan, hemRisale-iNur’unhakikatlerinineşreden,biraderzademmerhumFuad. İkincisi,haccagidipsekerat içinde tavafederken, tavaf içindevefatedenÂlimeHanımnâmındakimerhumehemşirem.Buikiakrabamınölümleri,İhtiyarRisalesi’ndeyazılanmerhumAbdurrahman’ınvefatıgibibeniağlatırken;imanınnuruylaomasumFuad,osâlihahanım, insanlar yerinde meleklere, hurilere arkadaş olduklarını ve bu dünyanıntehlike ve günahlarından kurtulduklarını mânen, kalben gördüm. O şiddetli hüzünyerinde büyük bir sevinç hissedip hem onları, hem Fuad’ın pederi kardeşimAbdülmecid’i,hemkendimitebrikederekErhamü’r-râhimîn’eteşekkürettim.Buikimerhumarahmetduasıniyetiyleburayayazıldı,kaydedildi.

Risale-iNur’dakibütünmizanlarvemuvâzeneler,imanınsaadet-idünyeviyeyeveuhreviyeye medar meyvelerini beyan ederler. Ve o küllî ve büyük meyveler, budünyadagösterdiklerisaadet-ihayatiyevelezzet-iömürcihetiylehermümininimanıona bir saadet-i ebediyeyi kazandıracak, belki sümbül verecek ve o surette inkişafedecek, diye haber verirler. Ve o küllî ve pek çok meyvelerinden beş meyvesi,meyve-imiraçolarakOtuzBirinciSöz’ünâhirindevebeşmeyvesiYirmiDördüncüSöz’ünBeşinciDal’ındanumûneolarakyazılmış.

Erkân-ı imaniyeninher birinin ayrı ayrı pek çok, belki hadsizmeyveleri olduğugibi; mecmûunun birden çok meyvelerinden bir meyvesi, koca cennet ve biri desaadet-iebediyevebiridebelkientatlısıdarü’yet-iilâhiyedir,diyebaştademiştik.Ve Otuz İkinci Söz’ün âhirindeki muvâzenede, imanın saadet-i dâreyne medar birkısımsemerelerigüzelizahedilmiş.

Page 66: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

İman-ıbi’l-kaderrüknününkıymettarmeyveleribudünyadabulunduğunabirdelil,umum lisânında 105 darb-ı mesel olmuştur. Yani, “Kadere iman eden,gamlardan kurtulur.” Risale-i Kader’in âhirinde güzel bir temsil ile, iki adamınşahanebirsarayınbahçesinegirmesiyle,birküllîmeyvesibeyanedilmiş.Hattabenkendi hayatımda binler tecrübelerimle gördüm ve bildim ki; kadere iman olmazsahayat-ıdünyeviyesaadetimahvolur.Elîmmusibetlerde,nevakitkadereimancihetinebakardım; musibet gayet hafifleşiyor görüyordum. Ve kadere iman etmeyen nasılyaşayabilirdiyehayretederdim.

Melâikeye iman rüknünün küllî meyvelerinden birisine, Yirmi İkinci Söz’ünİkinci Makamı’nda şöyle işaret edilmiş ki; Azrail (aleyhisselâm) Cenâb-ı Hakk’amünâcâtedipdemiş:

–“Kabz-ıervahvazifesindeseninibâdınbendenküsecekler,şekvâedecekler.”

Onacevabendenilmiş:

– “Senin vazifene hastalıkları ve musibetleri perde yapacağım; ta ibâdımınşekvâlarıonlaragitsin,sanagelmesin.”

Aynen bu perdeler gibi Azrail (aleyhisselâm)’ın vazifesi de bir perdedir. Ta haksızşekvâlarCenâb-ıHakk’agitmesin.Çünküölümdekihikmetverahmetvegüzellikvemaslahat cihetini herkes göremez. Zâhire bakıp itiraz eder, şekvâya başlar. İşte buhaksız şekvâlar Rahîm-i Mutlak’a gitmemek hikmetiyle Azrail (aleyhisselâm) perdeolmuş.Aynenbunungibibütünmeleklerin,belkibütünesbab-ızâhiriyeninvazifeleri,izzet-irubûbiyetinperdeleridir.Tagüzelliklerigörünmeyenvehikmetleribilinmeyenşeylerde kudret-i ilâhiyenin izzeti ve kudsiyeti ve rahmetinin ihatası muhafazaedilsin.. itiraza hedef olmasın.. ve hasis ve ehemmiyetsiz vemerhametsiz şeyler ilekudretinmübâşereti–nazar-ızâhirîde–görünmesin.

Yoksa hiçbir sebebin hakikî tesiri ve îcada hiç kabiliyeti olmadığını, her şeydetevhidsikkelerikat’îgösterdiğiniRisale-iNur,hadsizdelilleriyleisbatetmiş.

Halketmek, îcad etmekO’namahsustur.Esbap, yalnız bir perdedir.Melâikegibizîşuurolanların,yalnızcüz-üihtiyârıylacüz’î,îcadsız,kesbdenilenbirnevihizmet-ifıtriyeveamelîbirneviubûdiyettenbaşkaellerindeyoktur.

Evet, izzet ve azamet isterler ki; esbap, perdedâr-ı dest-i kudret ola aklınnazarında.

Tevhidveehadiyetisterlerki;esbap,elleriniçeksinlertesir-ihakikîden…

İşte, nasıl kimelekler ve umûr-uhayriyede ve vücûdiyede istihdamedilen zâhirîsebepler, güzellikleri görünmeyen ve bilinmeyen şeylerde kudret-i rabbâniyeyikusurdan,zulümdenmuhafazaediptakdisvetesbih-iilâhîdebirervesiledirler.Aynen

Page 67: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

öylede,cinnîveinsîşeytanlarvemuzırmaddelerinumûr-uşerriyedeveademiyedeistîmalleri dahi, yine kudret-i sübhâniyeyi gadirden ve haksız itirazlardan veşekvâlarahedefolmaktankurtarmakiletakdisvetesbihat-ırabbâniyeyevekâinattakibütünkusurattanmüberravemünezzehiyetinehizmetediyorlar.

Çünkü bütün kusurlar, ademden ve kabiliyetsizlikten ve tahripten ve vazifeyapmamaktan–kibirerademdirler–vevücûduolmayanademîfiillerdengeliyor.Buşeytanî ve şerli perdeler, o kusurâta merci olup itiraz ve şekvâları, bilistihkakkendilerinealarakCenâb-ıHakk’ıntakdisinevesileoluyorlar.

Zatenşerliveademîvetahripçiişlerdekuvvetveiktidarlâzımdeğil;azbirfiilvecüz’îbirkuvvet,belkivazifesiniyapmamakilebazenbüyükademlervebozmaklaroluyor.Oşerirfâiller,muktedirzannedilirler.Hâlbuki,ademdenbaşkahiçtesirlerivecüz’îbirkesbdenhariçbirkuvvetleriyoktur.Fakatoşerlerademdengeldiklerinden,o şerirler hakikî fâildirler. Bilistihkak, eğer zîşuur ise cezayı çekerler. Demekseyyiâtta o fenâlar fâildirler; fakat haseneler ve hayırlarda ve amel-i sâlihte vücûdolmasından o iyiler, hakikî fâil vemüessir değiller. Belki kâbildirler, feyz-i ilâhîyikabul ederler ve mükâfatları dahi sırf bir fazl-ı ilâhîdir diye Kur’ân-ı Hakîm,

106fermaneder.

Elhâsıl: Vücûd kâinatları ve hadsiz adem âlemleri birbirleriyle çarpışırken.. vecennetvecehennemgibimeyvelerverirken..vebütünvücûdâlemleri 107vebütün adem âlemleri 108 derken.. ve ihatalı bir kanun-u mübâreze ilemelekler şeytanlarla ve hayırlar şerlerle; ta kalbin etrafındaki ilham, vesvese ilemücadele ederken; birden meleklere imanın bir meyvesi tecellî eder, meseleyihalledip karanlık kâinatı ışıklandırır. 109 âyetinin envârından bir nurunubizegösterirvebumeyveninnekadartatlıolduğunutattırır.

İkinci bir küllî meyvesine “Yirmi Dördüncü” ve “elif”ler kerametini gösteren“Yirmi Dokuzuncu Söz”ler, işaret edip parlak bir surette meleklerin vücûdunu vevazifesiniisbatetmişler:

Evetkâinatınhertarafında,cüz’îveküllîherşeyde,hernevide,kendinitanıttırmakve sevdirmek içinde merhametkârâne bir haşmet-i rubûbiyet; elbette o haşmete, omerhamete, o tanıttırmaya, o sevdirmeye karşı şükür ve takdis içinde bir geniş veihatalı ve şuurkârâne bir ubûdiyetlemukabele etmesi lâzım ve kat’îdir.Ve şuursuzcemâdât ve erkân-ı azîme-i kâinat hesabına o vazifeyi, ancak hadsiz meleklergörebilir.. ve o saltanat-ı rubûbiyetin, her tarafta; serâda, Süreyya’da, zeminintemelinde,dışındahakîmânevehaşmetkârâneicraatınıonlartemsiledebilirler.

Meselâfelsefeninruhsuzkanunlarınınpekkaranlıkvevahşetligösterdiklerihilkat-i arziye ve vaziyet-i fıtriyesini, bumeyve ile nurlu, ünsiyetli bir tarzda “Sevr” ve“Hût” namlarındaki iki meleğin110 omuzlarında, yani nezaretlerinde.. ve cennetten

Page 68: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

getirilen111vefânîküre-iarzınbâkîbirtemeltaşıolmak,yaniileridebâkîcennetebirkısmını devretmeye bir işaret için “Sahret” nâmında uhrevî birmadde, bir hakikatgönderilip Sevr ve Hût meleklerine bir nokta-yı istinad edilmiş diye, Benîisrâil’ineskipeygamberlerinden rivâyetvarve İbniAbbas’tandahimervîdir.112Maatteessüfbu kudsî mana, mürûr-u zamanla bu teşbih, avâmın nazarında hakikat telâkkiedilmekle aklın haricinde bir suret almış.Mademmelekler havada gezdikleri gibitoprakta ve taşta ve yerin merkezinde de gezerler; elbette, onların ve küre-i arzınüstündeduracakcismânîtaşvebalığaveöküzeihtiyaçlarıyoktur.

Hemmeselâküre-iarz,küre-iarzınnevileriadedincebaşlarveonevilerinfertlerisayısınca diller ve o fertlerin âzâ ve yaprak ve meyveleri miktarınca tesbihatlaryaptığı için elbette, o haşmetli ve şuursuz ubûdiyet-i fıtriyeyi bilerek, şuurdârânetemsiledipdergâh-ıilâhîyetakdimetmekiçinkırkbinbaşlıveherbaşıkırkbindilile..veherbirdililekırkbintesbihatyapanbirmelek-imüekkelibulunacakki,ayn-ıhakikat olarakMuhbir-i Sâdık haber vermiş.113Ve hilkat-i kâinatın en ehemmiyetlineticesi olan insanlarla münasebât-ı rabbâniyeyi tebliğ ve izhar eden Cebrail(aleyhisselâm)..vezîhayatâlemindeenhaşmetliveendehşetliolandiriltmekvehayatvermek ve ölümle terhis etmekteki Hâlık’a mahsus olan icraat-ı ilâhiyeyi yalnıztemsiledipubûdiyetkârânenezaretedenİsrafil(aleyhisselâm)veAzrail (aleyhisselâm)..vehayat dairesinde rahmetin en cemiyetli, en geniş, en zevkli olan rızıktaki ihsânât-ırahmâniyeye nezaretle beraber, şuursuz şükürleri şuur ile temsil eden Mikail(aleyhisselâm) gibimeleklerin pek acîbmahiyette olarak bulunmaları ve vücûdları veruhların bekâları, saltanat ve haşmet-i rubûbiyetin muktezasıdır. Onların ve herbirinin mahsus tâifelerinin vücûdları, kâinatta güneş gibi görünen saltanat vehaşmetinvücûduderecesindekat’îdirveşüphesizdir.Melâikeyeaitbaşkamaddelerbunlarakıyasedilsin…

Evet küre-i arzda dört yüz bin nevileri zîhayattan halkeden, hatta en âdi vemüteaffinmaddelerdenzîruhlarıçokluklayaratanvehertarafıonlarlaşenlendirenvemucizât-ısanatınakarşı,onlaradilleriyle

116 115 114

dedirenveihsânât-ırahmetinemukabil119 118 117

o hayvancıklara söylettiren bir Kadîr-i Zülcelâli ve’l-cemâl; elbette, bilâ-şek velâ-şüphe koca semâvâta münasip, isyansız ve dâima ubûdiyette olan sekeneleri veruhanîleri yaratmış, semâvâtı şenlendirmiş, boş bırakmamış ve hayvanâtıntâifelerindenpekçokziyadeayrıayrınevileri,meleklerden îcadetmişki;birkısmıküçücük olarak yağmur ve kar katrelerine binip sanat ve rahmet-i ilâhiyeyi kendidilleriylealkışlıyorlar..birkısmı,birerseyyaryıldızlarabinipfeza-yıkâinattaseyahat

Page 69: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

içindeazametveizzetvehaşmet-irubûbiyetekarşıtekbirvetehlilileubûdiyetleriniâlemeilânediyorlar.

Evet zaman-ı Âdem’den beri bütün semâvî kitaplar ve dinler, meleklerinvücûdlarınaveubûdiyetlerine ittifakları vebütün asırlardamelekler ile konuşmalarve muhâvereler, kesretli tevatür ile insanlar içinde vuku bulduğunu nakil verivâyetleri ise, görmediğimiz Amerika insanlarının vücûdları gibi meleklerinvücûdlarınıvebizimlealâkadarolduklarınıkat’îisbateder.

İşte şimdi gel, iman nuruyla bu küllî, ikinci meyveye bak ve tat; nasıl kâinatıbaştanbaşaşenlendirip,güzelleştiripbirmescid-iekberevebüyükbiribadethâneyeçeviriyor. Ve fen ve felsefenin soğuk, hayatsız, zulmetli, dehşetli göstermelerinemukabil;hayatlı, şuurlu, ışıklı,ünsiyetli, tatlıbirkâinatgöstererekbâkîhayatınbircilve-ilezzetiniehl-iimana–derecesinegöre–dünyadadahitattırır.

Tetimme:Nasıl kivahdetve ehadiyet sırrıylakâinatınher tarafındaaynıkudret,aynıisim,aynıhikmet,aynısanatbulunmasıylaHâlık’ınvahdetvetasarrufuveîcadverubûbiyetivehallâkıyetvekudsiyeti,cüz’î-küllîherbirmasnûunhâldiliileilânediliyor.Aynenöyle deher taraftamelekleri halkedip, hermahlûkun lisân-ı hâl ileşuursuz yaptıkları tesbihatı, meleklerin ubûdiyetkârâne dilleriyle yaptırıyor.Meleklerinhiçbircihettehilâf-ıemirhareketleriyoktur.120Hâlisbirubûdiyettenbaşkahiçbirîcadveemirsizhiçbirmüdahale,hattaizinsizşefaatlaridahiolmaz.Tam

122 121

sırrınamazhardırlar.

102Bkz.:Müslim,müsâfirîn200;Tirmizî,deavât31;EbûDâvûd,salât118,119.

103Bkz.:Kafsûresi,50/17-18;İnfitârsûresi,82/10-12;Tirmizî,îmân17;İbniMâce,zühd35;AhmedİbniHanbel,el-Müsned2/213.

104Bkz.:Bakara sûresi,2/168;Âl-i İmran sûresi,3/175;Nisâ sûresi,4/76,120;A’râf sûresi,7/22,27;Yûsuf sûresi,12/5;…

105Bkz.:el-Kudâî,Müsnedü’ş-Şihâb1/187;ed-Deylemî,el-Müsned1/113;el-Münâvî,Feyzu’l-kadîr3/187.

106“SanagelenheriyilikAllah’tandır.Başınagelenherfenalıkisenefsindendir.”(Nisâsûresi,4/79).

107Bütünhamdler,övgülerAllah’adır.

108Allah’ıbütüneksikliklerdentenzihederim.

109“Allahgöklerinveyerinnûrudur.”(Nûrsûresi,24/35)

110Bkz.:et-Taberî,Câmiu’l-beyân1/153,194,21/72;el-Hâkim,el-Müstedrek4/636;İbniAbdilberr,et-Temhîd4/9;el-Heysemî,Mecmeu’z-zevâid8/131(Bezzar’dannaklen).

111Bkz.:İbniMâce,tıb8;AhmedİbniHanbel,el-Müsned5/31,65;el-Hâkim,el-Müstedrek4/133,134,226.

112 Bkz.: el-Hâkim, el-Müstedrek 4/636; et-Taberî, Târîhu’l-ümem ve’l-mülûk 1/40; Ebu’ş-Şeyh, el-Azame 4/1383,

Page 70: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

1384,1400,1403.

113Bkz.: et-Taberî,Câmiu’l-beyân 15/156;Ebu’ş-Şeyh, el-Azame 2/547, 740, 742, 747, 3/868; İbniKesîr,Tefsîru’l-Kur’ân3/62.

114“Mâşâallah!Allahnegüzeldilemişveyapmış!”

115Allahhayırvebereketiniartırsın.

116Allah’ıbütüneksikliklerdentenzihederim.

117Bütünhamdler,övgülerAllah’adır.

118HertürlüşükranveminnetAllah’adır.

119Sadecebüyüklüktedeğilhiçbirkonudaeşivebenzeriolmayan,başkabir şeykendisiylekıyasbileedilemeyecekyegânebüyük,Allah’tır.

120Bkz.:Nahlsûresi,16/50;Tahrîmsûresi,66/6.

121“…kendilerineneemredilirseonuyaparlar.”(Nahlsûresi,16/50;Tahrîmsûresi,66/6)

122“Bilakisonlarınevlatdediklerimelekler,O’nunikramvetakdirinemazharolmuşkullarıdır.”(Enbiyâsûresi,21/26)

Page 71: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

HâtimeGayetehemmiyetlibirnükte-ii’câziyeyedairbirden,ihtiyârsız,mağriptensonrakalbe

ihtar edilen ve Sûre-i 123’ın zâhir bir mucize-i gaybiyesini gösteren uzun birhakikatekısabirişarettir.

124

İşte,yalnızmana-yı işârîcihetindebusûre-iazîme-iharika:“Kâinatta ademâlemlerihesabına çalışan şerirlerden ve insî ve cinnî şeytanlardan kendinizi muhafaza ediniz.”Peygamberimiz’eveümmetineemrederek,herasrabaktığıgibi;mana-yıişârîsiylebuacîbasrımıza daha ziyade, belki zâhir bir tarzda bakar, Kur’ân’ın hizmetkârlarını istiâzeyedaveteder.Bumucize-igaybiye,beşişaretlekısacabeyanedilecek,şöyleki:

Busûreninherbirâyetininmanalarıçoktur.Yalnızmana-yıişârîilebeşcümlesindedörtdefa kelimesinitekraretmek..vekuvvetlimünasebet-imâneviyeileberaberdörttarzdabuasrınemsalsizdörtdehşetlivefırtınalımaddîvemânevîşerlerineve inkılâplarınavemübârezelerine aynı tarih ile parmak basmak.. ve mânen “Bunlardan çekininiz!”emretmek,elbetteKur’ân’ıni’câzınayakışırbirirşad-ıgaybîdir.

Meselâbaşta cümlesi,binüçyüzelliikiveyadört(1352,1354)tarihinehesab-ıebcedîvecifrî ile tevâfukedipnev-ibeşerdeengenişhırsvehasetleveBirinciHarb’insebebiyle vukua gelmeye hazırlanan İkinci Harb-i Umumî’ye işaret eder ve Ümmet-iMuhammediye’ye(aleyhissalâtüvesselâm)mânender:“BuharbegirmeyinizveRabbinizeilticaediniz!” Ve bir mana-yı remziyle Kur’ân’ın hizmetkârlarından olan Risale-i Nurşâkirtlerine hususî bir iltifat ile onların Eskişehir hapsinden, dehşetli bir şerden aynıtarihiylekurtulmalarınavehaklarındaki imhaplânınınakîmbırakılmasına remzenhaberverir;mânen“İstiazeediniz!”emredergibibirremizverir.

Hemmeselâ 125cümlesi,–şeddesayılmaz–binüçyüzaltmışbir(1361)ederekbuemsalsizharbinmerhametsizvezalimânetahribatınarumîvehicrîtarihiyleparmakbastığıgibi;aynızamandabütünkuvvetleriyleKur’ân’ınhizmetineçalışanNurşâkirtleriningenişbirimhaplânındanveelîmvedehşetlibirbelâdanveDenizliHapsi’ndenkurtulmalarınatevâfukla,birmana-yıremzîileonlaradabakar.“Halk’ınşerrindenkendinizikoruyunuz!”gizlibirîmaileder.

Hemmeselâ 126cümlesi,–şeddelersayılmaz–binüçyüzyirmisekiz(1328);eğerşeddedeki (lâm) sayılsa bin üç yüz elli sekiz (1358) adediyle bu umumî harpleri yapanecnebi gaddarların, hırs ve haset ile bizdeki Hürriyet İnkılâbı’nın Kur’ân lehindekineticelerinibozmakfikriile..tebeddül-üsaltanatveBalkanveİtalyanHarpleriveBirinciHarb-i Umumî’nin patlamasıyla maddî ve mânevî şerlerini, siyasî diplomatların radyodiliyle herkesin kafalarına sihirbaz ve zehirli üflemeleriyle.. ve mukadderât-ı beşerin

Page 72: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

düğmeveukdelerinegizliplânlarınıtelkinetmeleriylebinsenelikmedeniyetterakkiyâtınıvahşiyâne mahveden şerlerin vücûda gelmeye hazırlanmaları tarihine tevâfuk ederek,

’intammanasınatetâbukeder.

Hemmeselâ 127cümlesi,–şeddevetenvinsayılmaz–yinebinüçyüzkırkyedi(1347)edip,aynıtarihteecnebimuâhedelerinicbarıylabuvatandaehemmiyetlisarsıntılarvefelsefenintahakkümüylebudindarmilletteehemmiyetlitahavvüllervücûdagelmesineve aynı tarihte devletlerde İkinci Harb-i Umumî’yi ihzâr eden dehşetli hasetler verekabetlerin çarpışmaları tarihine bu mana-yı işârî ile tam tamına tevâfuku ve mânentetâbuku,elbettebukudsîsûreninbirlem’a-yıi’câz-ıgaybîsidir.

Bir İhtar: Her bir âyetinmüteadditmanaları vardır. Hem her birmana küllîdir. Herasırdaefradıbulunur.Bahsimizdebuasrımızabakanyalnızmana-yıişârîtabakasıdır.Hemoküllîmanadaasrımızbir ferttir.Fakathususiyetkesbetmişki,ona tarihiylebakar.Bendört senedir,buharbinnesafahâtınıvenedeneticelerinivenedesulholmuş,olmamışbilmediğimdenve sormadığımdan, bu kudsî sûrenin daha ne kadar bu asra ve bu harbeişareti var diye daha onun kapısını çalmadım. Yoksa bu hazinede daha çok esrâr varolduğunuRisale-iNur’uneczalarında,hususanRumûzât-ıSemâniyeRisaleleri’ndebeyanveisbatedildiğindenonlarahavaleedipkısakesiyorum.

HatıraGelebilenBirSuâlinCevabıdırBulem’a-yıi’câziyedebaştaki ’tahem 128,hem 129kelimelerihesabagirmesi..

veâhirde yalnız kelimesigirmesi, girmemesi..ve 130ikisidehesapedilmemesi, gayet ince ve latîf bir münasebete îma ve remz içindir. Çünkü halk’lardaşerdenbaşkahayırlardavar.Hembütünşerherkesegelmez.Bunaremzen,ba’zıyetiifadeeden ve girmişler.Hâsid,hasedettiğizamanbütünşerdir,ba’zıyetelüzumyoktur.Ve

remziyle, kendi menfaatleri için küre-i arza ateş atan üfleyicilerin ve sihirbaz odiplomatlarıntahribataaitbütünişleriayn-ışerdirdiyedaha kelimesinelüzumkalmadı.

BuSûreyeAitBirNükte-iİ’câziyeninHâşiyesidirNasıl bu sûre, beş cümlesinden dört cümlesi ile bu asrımızın dört büyük şerli

inkılâplarınavefırtınalarınamana-yıişârîilebakar.Aynenöylededörtdefatekraren –şeddesayılmaz–kelimesiyleÂlem-iİslâm’caendehşetliolanCengizveHülâgufitnesininveAbbasî Devleti’nin inkıraz zamanının asrına dört defamana-yı işârî ile vemakam-ıcifrîilebakarveparmakbasar.

Evet –şeddesiz– beş yüz (500) eder; doksan (90)’dır. İstikbale bakan çok âyetler,hembuasrımızahemoasırlaraişaretetmelericihetinde,istikbaldenhaberverenİmamAli(radiyallâhuanh)veGavs-ıÂzam(kuddisesirruh)dahiaynenhembuasrımıza,hemoasrabakıp

Page 73: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

habervermişler.131kelimeleribuzamanadeğil,belki 132binyüzaltmışbir(1161)ve 133sekiz

yüzon (810) ederek,o zamanlardaehemmiyetlimaddî,mânevî şerlere işaret eder.Eğerberaber olsamilâdî bin dokuz yüz yetmiş bir (1971) olur. O tarihte dehşetli bir şerdenhaberverir.Yirmisenesonra,şimdikitohumlarınmahsulüıslaholmazsa,elbettetokatlarıdehşetliolacak.

123“Deki:SabahınRabbinesığınırım…”(Felaksûresi,113/1)

124 “De ki: Sabahın Rabbine sığınırım: Yarattığı şeylerin şerrinden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden,düğümlereüfleyipbüyüyapanbüyücükadınlarınşerrinden,vehasetettiğizamanhasetçininşerrinden.”(Felaksûresi,113/1-5).

125“Yarattığışeylerinşerrinden”(Felaksûresi,113/2)

126“Düğümlereüfleyipbüyüyapanbüyücükadınların(şerrinden)”(Felaksûresi,113/4)

127“Vehasedettiğizamanhasetçininşerrinden.”(Felaksûresi,113/5)

128“…den,…dan”anlamında.

129“şer,kötülük”(Felaksûresi,113/2-5)

130“Vedüğümlereüfleyipbüyüyapanbüyücükadınlarınşerrinden”(Felaksûresi,113/4)

131“Karanlığıçöktüğüzamangecenin(şerrinden),”(Felaksûresi,113/3)

132“Gece”

133“karanlığıçöktüğüzaman”

Page 74: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

OnBirinciMeseleninHâşiyesi’ninBirLâhikasıdır

Âyetü’l-Kürsî’nintetimmesiolan 134binüçyüzelli(1350); 135bindokuz yüz yirmi dokuz (1929) veya (1928); 136 dokuz yüz kırk altı (946)“Risaletü’n-Nur”isminemuvafık; 137binüçyüzkırkyedi(1347);

138 139eğerberaberolsabinoniki(1012);eğerberaberolmazsadokuzyüzkırkbeş (945)–bir şeddesayılmaz–; 140binüçyüzyetmiş iki (1372)–şeddesiz–; 141 bin dört yüz on yedi (1417); 142 bin üç yüz otuzsekiz (1338) –şedde sayılmaz–; 143 bin iki yüz doksan beş (1295) –şeddesayılır–eder.

Risaletü’n-Nur’unhemikikereismine,hemsuret-imücâhedesine,hemtahakkukunavetelif ve tekemmül zamanına tam tamına tevâfukuyla beraber; ehl-i küfrün bin iki yüzdoksan üç (1293) harbiyle Âlem-i İslâm’ın nûrunu söndürmeye çalışması tarihine.. veBirinci Harb-i Umumî’den istifade ile bin üç yüz otuz sekiz (1338) de bilfiil Nur’danzulümâtaatmak içinyapılandehşetlimuâhedeler tarihine tamtamına tevâfukuve içindemükerreren nur ve zulümât karşılaştırılması ve bu mücâhede-i mâneviyede Kur’ân’ınnurundangelenbirnur,ehl-i imanabirnokta-yı istinadolacağınımana-yı işârî ilehaberveriyor diye kalbime ihtar edildi. Ben de mecbur oldum, yazdım. Sonra baktım kimanasınınmünasebetibuasrımızaokadarkuvvetlidirki;hiçtevâfukemâresiolmasadayine bu âyetler, her asra baktığı gibi mana-yı işârî ile bizimle de konuşuyor kanaatimgeldi.

Evet, evvelâ: Başta cümlesi, makam-ı cifrî ve ebcedî ile bin üç yüz elli(1350)tarihineparmakbasarvemana-yıişârîileder:Gerçiotarihtedini,dünyadantefrikiledindeikrahaveicbaravemücâhede-idiniyeyevediniçinsilâhlacihadamuârızolanhürriyet-ivicdan,hükûmetlerdebirkanun-uesâsî,birdüstur-usiyasîoluyor.Vehükûmet,“lâik cumhuriyet”e döner. Fakat ona mukabil mânevî bir cihad-ı dinî, iman-ı tahkikîkılıcıyla olacak. Çünkü dindeki rüşd-ü irşad ve hak ve hakikati gözlere gösterecekderecede kuvvetli burhanları izhar edip tebyin ve tebeyyün eden bir Nur, Kur’ân’dançıkacakdiyehaberveripbirlem’a-yıi’câzgösterir.

Hem, tâ 144 kelimesine kadar Risale-i Nur’daki bütün muvâzenelerin aslı, menbaıolarak aynen o muvâzeneler gibi mükerreren nur ve zulümât ve iman ve karanlıklarıkarşılaştırmasıyla gizli bir emâredir ki, o tarihte bulunan cihad-ımânevîmübârezesindebüyük bir kahraman, nur nâmında Risale-i Nur’dur ki, dinde bulunan yüzer tılsımlarıkeşfedenonunmânevîelmaskılıcı,maddîkılıçlaraihtiyaçbırakmıyor.

Evet,hadsizşükürlerolsunkiyirmisenedirRisale-iNur,buihbar-ıgaybıvelem’a-yıi’câzı bilfiil göstermiştir. Ve bu sırr-ı azîm içindir ki Risale-i Nur şâkirtleri, dünya

Page 75: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

siyasetine ve cereyanlarına ve maddî mücadelelerine karışmıyorlar ve ehemmiyetvermiyorlar ve tenezzül etmiyorlar. Ve hakikî şâkirtleri, en dehşetli bir hasmına vehakaretlitecâvüzünekarşıonader:

“Ey bedbaht!Ben, seni idam-ı ebedîden kurtarmaya ve fânî hayvaniyetin en süflî veelîm derecesinden bir bâkî insaniyet saadetine çıkarmaya çalışıyorum. Sen, benimölümüme ve idamıma çalışıyorsun. Senin bu dünyada lezzetin pek az, pek kısa.. veâhirettecezavebelâlarınpekçokvepekuzundur.Vebenimölümümbirterhistir.Haydidefol!Seninileuğraşmam,neyaparsanyap!”der.Ozalimdüşmanınahiddetdeğil,belkiacıyor,şefkatediyor,“Keşkekurtulsaidi!”diyerekıslahınaçalışır.

Sâniyen: Bu iki kudsî cümleler, kuvvetli münasebet-i mâneviye ileberaber makam-ı cifrî ve ebcedî hesabıyla birincisi, Risaletü’n-Nur’un ismine; ikincisi,onun tahakkukuna ve tekemmülüne ve parlak fütuhatına mânen ve cifren tam tamınatetâbukları bir emâredir ki; Risaletü’n-Nur bu asırda, bu tarihte bir “urvetü’l-vüskâ”dır.Yaniçokmuhkem,kopmazbirzincirvebir“hablullah”tır.“Onaeliniatan,yapışannecatbulur.”diyemana-yıremziylehaberverir.

Sâlisen: cümlesihemmana,hemcifirileRisaletü’n-Nur’abirremzivar.Şöyleki:………

Bumakamdaperdeindi.Yazmayaizinverilmedi.Başkazamanatehiredildi.(Hâşiye)

145

Hâşiye:Bunükteninbâkîkısmışimdilikyazdırılmadığınınsebebi,birderecedünyaya,siyasetetemasıdır.Bizdebakmaktanmemnûuz.Evet, 146butâğûtabakarvebaktırır…

SaidNursî

134“Dindezorlamayoktur.Doğruyol,sapıklıktan;hak,batıldanayrılıpbelliolmuştur.”(Bakarasûresi,2/256)

135“Artıkkimtağutureddedip…”(Bakarasûresi,2/256)

136“…Allah’aimanederse,(ensağlamtutamağa)yapışmıştır…”(Bakarasûresi,2/256)

137“…ensağlamtutamağa(yapışmıştır)”(Bakarasûresi,2/256)

138“…kopmasımümkünolmayan.Allahherşeyiişitir,bilir.”(Bakarasûresi,2/256)

139“Allah,imanedenlerinyardımcısıdır.”(Bakarasûresi,2/257)

140“Onlarıkaranlıklardanaydınlığaçıkarır.”(Bakarasûresi,2/257)

141“İnkâredenlerindostlarıisetağutlarolup…”(Bakarasûresi,2/257)

142“…onlarıaydınlıktankaranlıklaragötürürler.”(Bakarasûresi,2/257)

143“İşteonlarcehennemlikkimselerdirkioradaebedîkalacaklardır.”(Bakarasûresi,2/257)

144“ebedîkalacaklardır.”(Bakarasûresi,2/257)

145“SübhansınyâRab!Seninbizebildirdiğindenbaşkanebilebiliriz ki?Her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle

Page 76: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

yapansensin.”(Bakarasûresi,2/32)

146“Rabbininbuncanimetlerinerağmenkâfirinsanazar.”(Alaksûresi,96/6)

Page 77: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

(Risale-iNurKahramanıHüsrev’in“MeyveninOnBirinciMeselesi”MünasebetiyleYazdığıMektubunBirParçasıdır)

148 147

149

Çokmübarek,çokkıymettar,çoksevgİlİÜstadımızEfendimiz,

Milletvememleketiçinçokbüyükgüzellikleri ihtivaeden“Meyve,DokuzMeselesi”ile,dehşetlibirzamandamüthişâsîleriçinde,enbüyükdüşmanlararasındahayret-fezâbirsurette şâkirtlerine necat vermeye vesile olmakla kalmamış, Onuncu ve On BirinciMeseleleri ile, hususiyleNur’un şâkirtlerini hakikat yollarında alkışlamış ve gideceklerihakikîmekânlarıolankabirdekiahvâllerindenveherkesi titretenvebilhassaehl-igafletiçin çok korkunç, çok elemli, çok acıklı bir menzil olan toprak altında, göreceği vekonuşacağımelâikelerle konuşmayı ve refakati sevdirerek bumekâna daha çok ünsiyetizhar etmekle bu korkulu ilk menzil hakkındaki fevka’l-had korkularımızı tâdil etmiş,nefes aldırmış.Hususiyle o âlemin nurânî hayatını benim gibi göremeyenlerin ellerindeşuââtıyüzbinlerlesenelikmesafelereuzananbirelektriklâmbasıhükmünegeçmiş.Hemdedâimakoklanılacak,numûnelikbirçiçekbahçesiolmuştur.

Evet,bizsevgiliüstadımızaarzediyoruzki,hergündersinihocasınaokuyanbirtalebegibiNur’dan aldığımız feyizlerimizi her vakit için sevgili üstadımıza arz edelim. Fakatsevgiliüstadımızşimdilikkonuşmalarınıtatilbuyurdular.

EyAzizÜstadım,

Risale-iNur’unhakikativeMeyve’ningüzelliğiveÇiçeği’ninfeyzi,beniminnettarânebir parça memleketim nâmına konuşturmuş ve benim gibi konuşan çok kalblere hayatvermiş.ŞimdimuhitimizdeRisale-iNur’akarşıatılanadımlarveuzatılanellerMeyve’ninOnBirinciÇiçeğiiledahaçokmetânetkesbetmiş,inkişafetmiş,faaliyetebaşlamıştır.

Çokhakirtalebeniz

Hüsrev

147HertürlünoksansıfatlardanuzakolanAllah’ınadıyla.

148“Hiçbirşeyyokturki,O’nuhamdileberabertesbih(tenzih)ediyorbulunmasın.”(İsrâsûresi,17/44)

149Allah’ınselâmı,rahmetivebereketiüzerinizeolsun.

Page 78: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

(Isparta’dakiumumRisale-iNurtalebelerinâmınaRamazantebrikimünasebetiyleyazılmışveonüçfıkrailetâdiledilmişbirmektuptur)

151 150

Ey Âlem-i İslâm’ın dünya ve âhirette selâmeti için Kur’ân’ın feyziyle ve Risale-iNur’un hakikatiyle ve sâdık şâkirtlerin himmetiylemübarek gözlerinden yaş yerine kanakıtan!..

Ve ey fitne-i âhirzamanın şu dağdağalı ve fırtınalı zamanında Hazreti Eyyûb(aleyhisselâm)’danziyadehastalıklara,dertleregiriftârolan..veKur’ân’ınnuruileveRisale-iNur’un burhanlarıyla ve şâkirtlerin gayretiyle Âlem-i İslâm’ın maddî ve mânevîhastalıklarını Hakîm-i Lokman gibi tedaviye çalışan.. ve ey mübarek ellerinde mevcutolanNurparçalarınınhakvehakikatolduğunuKur’ân’ınotuzüçâyetiyleveKeramet-iAleviyeveGavsiyeileisbateden!..

Ve ey kendisi hasta ve ihtiyar ve zayıf ve gayet acınacak bir hâlde olduğuna göreherkesten ziyade Âlem-i İslâm’a can feda eder derecesinde acıyarak, kendine fenalıketmek isteyenlere Kur’ân’ın hakikatiyle ve Risale-i Nur’un hüccetleriyle, Nurtalebelerininsadâkatleriylehayırlıdualarveiyiliketmekilekarşılayan!..

VeyazdığımühimeserlerindenÂyetü’l-Kübrâ’nıntab’ıylakendizâtınavetalebelerinegelen musibette hapishânelere düşen.. ve o zindanları Kur’ân’ın irşâdıyla ve Risale-iNur’un dersiyle ve şâkirtlerin iştiyâkı ile bir Medrese-i Yusufiye’ye çeviren ve birdershâne yapan.. ve içimizde bulunan cahil olanların hepsini Kur’ân’ı o dershânedehatmettirerekçıkaran..veomusibetteKur’ân’ınkuvve-ikudsiyesiyleveRisale-iNur’untesellisiyle ve kardeşlerin tahammülleriyle ihtiyar ve zayıf olduğu hâlde bütünağırlıklarımızıveyüklerimiziüzerinealan!..

Ve yazdığı Meyve ve Müdâfaanâme Risaleleri’yle Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ıni’câzıylaveRisale-iNur’unkuvvetliburhanlarıylaveşâkirtlerin ihlâsı ile, izn-i ilâhî ileüzerindenkapılarınıaçtırıpberaatkazandıran..veogündebizeveÂlem-iİslâm’abayramyaptıran.. ve hakikaten Risale-i Nur’ları 152 olduğunu isbat ederek kıyâmete kadarserbestokunupveyazılmasınahakkazandıran!..

Ve Âlem-i İslâm’ın, Kur’ân-ı Azîmüşşân’ın gıda-yı kudsisiyle ve Nur’un uhrevîtaamıylaveşâkirtlerinin iştihasıylaekmek,suvehavagibibuNur’larapekçok ihtiyacıolduğunu.. ve bu Nur’ları okuyup yazanlardan binler kişi imanla kabre girdiğini isbateden.. ve kendisine mensup talebelerini hiçbir yerde mağlûp ve mahcup etmeyen.. veelyevm Kur’ân’ın semâvî dersleriyle ve Risale-i Nur’un esâsâtıyla ve şâkirtlerininzekâvetleriyleveMeyve’ninOnuncuveOnBirinciMeseleveÇiçekleri’yle,firakateşiylegece-gündüz yanan kalblerimizi âb-ı hayat ve şarab-ı kevser gibi omübarekMesele veÇiçeklerilekalblerimizinateşinisöndürüpsürurveferahasevkeden!..

Page 79: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Veeyâlemin–Kur’ân-ıAzîmüşşân’ınkat’îvaadiyleve tehdidi ileveRisale-iNur’unkeşf-i kat’îsiyle ve merhum şâkirtlerinin müşâhedesiyle ve onlardaki keşfü’l-kubursahipleriningörmesiyle–ençokkorktuğuölümü,ehl-iimaniçinidam-ıebedîdenkurtarıpbir terhis tezkeresine çeviren.. ve âlem-i nura gitmek için güzel bir yolculuk olduğunuisbat eden.. ve kâfir ve münâfıklar için idam-ı ebedî olduğunu bildiren Kur’ân-ıMu’cizü’l-Beyan’ın,binmucizât-ıAhmediye (aleyhissalâtü vesselâm)vekırkvech-i i’câzınıntasdikialtındaihbarat-ıkatiyesiyle,ondançıkanRisale-iNur’unenmuanniddüşmanlarınımağlûp eden hüccetleriyle ve Nur şâkirtlerinin, çok emârelerin ve tecrübelerin vekanaatlerinin teslimi ile o korkunç, karanlık, soğuk ve dar kabri, ehl-i iman için cennetçukurundan bir çukur ve cennet bahçesinin bir kapısı olduğunu isbat eden.. ve kâfir vemünâfıkzındıklariçincehennemçukurundanyılanveakreplerledolubirçukurolduğunuisbateden..veorayagelecekolanMünker-Nekirismindemelâikeleriehl-ihakvehakikatyolundagidenler içinbirermûnisarkadaşyapan..veRisale-iNur’unşâkirtlerini talebe-iulûm sınıfına dâhil edip Münker-Nekir suâllerine Risale-i Nur ile cevap verdiklerini,merhumkahramanşehitHâfızAli’ninvefatıylakeşfeden..vehayattabulunanlarımızındayineRisale-iNurilecevapvermemizirahmet-iilâhiyedenduaveniyazeden!..

VeHazretiKur’ân’ı,Kur’ân-ıAzîmüşşân’ınkırktabakadanhertabakayagörebirnevii’câz-ı mânevîsini göstermesiyle.. ve umum kâinata bakan kelâm-ı ezelî olmasıyla.. vetefsiriolanRisale-iNur’unMucizât-ıKur’âniyeveRumûzât-ıSemâniyeRisaleleriyle..veRisale-iNurgülfabrikasınınserkâtibigibikahramankardeşlerinveşâkirtlerinfevkalâdegayretleriyle asr-ı saadetten beri öyle harika bir sûrettemucizeli olarak yazılmasına hiçkimse kâdir olmadığı hâlde Risale-i Nur’un kahraman bir kâtibi olan Hüsrev’e “Yaz!”emir buyurulmasıyla Levh-i Mahfuz’daki yazılan Kur’ân gibi yazılması.. ve Kur’ân-ıAzîmüşşân’ınhakkelâmullaholduğunuvebütünsemâvîkitaplarınenbüyüğüveenefdalivebirFâtihaiçindebinlerFâtihavebirİhlâsiçindebinlerİhlâsvehurufâtınınbirdenonve yüz ve bin ve binler sevap ve hasene verdiklerini hiç görülmedik ve işitilmedik pekgüzelveharikabirsurettetârifveisbateden!..

Ve Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın bin üç yüz seneden beri i’câzını göstermesiyle vemuârızlarınıdurdurmasıyla..veNur’ungözleregösterirderecedezâhirdelilleriileveNurşâkirtlerinin elmas kalemleriyle bu zamana kadar misli görülmedik Risale-i Nur’un,dünyayafermanokuyanveenmütemerridvemuannidlerisusturanYirmiBeşinciSözvezeyillerininkırkvechiylei’câz-ıKur’ânîolduğunuisbateden!..

VeeyHazretiPeygamber(aleyhissalâtüvesselâm)’ınhakpeygamberolduğunaveumumyüzyirmi dört bin peygamberlerin efdali ve seyyidi olduğuna dair binler mucizeleriniMucizât-ı Ahmediye (aleyhissalâtü vesselâm) nâmındaki Risale-i Nur’u ile güzel bir suretteisbatedenveKur’ân-ıAzîmüşşân’ın,Resûl-iEkrem (aleyhissalâtü vesselâm)’ın rahmeten li’l-âlemîn olduğunu kâinatta ilân etmesiyle..153 ve Nur’un, baştan nihâyete kadar O’nunrahmetenli’l-âlemînolduğunuburhanlarlaisbatetmesiyle..veoResûl’ünef’alveahvâli,

Page 80: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

kâinatta numûne-i iktidâ olacak en sağlam, en güzel rehber olduğunu, hatta körlere degöstermesiyle..veAnadoluvehususîmemleketlerdeNur’unintişarızamanındabelâlarınref’ivesusturulmasıylamusibetleringelmesişehadetiyle..veNurşâkirtleriningayetağırmüşkülâtlar içindekemâl-imetânetlehizmetve irtibatlarıylaoZât’ın (aleyhissalâtü vesselâm)sünnet-i seniyyesine ittibâ etmek ne kadar kârlı olduğunu ve bir sünnete bu zamandaittibâda yüz şehidin ecrini kazandığını154 bildiren.. ve sadaka, kaza ve belâyı nasıldefediyorsa155 Risale-i Nur’un da Anadolu’ya gelecek kazayı, belâyı, yirmi senedirdefettiğiniaynelyakînisbatedenÜstad-ıEkremimiz,EfendimizHazretleri!

Şimdi, şuRisale-iNur’un beraati, başta siz sevgili üstadımızı, sonra biz âciz kusurlutalebelerinizi, sonra Âlem-i İslâm’ı sürura sevk ederek, ikinci büyük bir bayramyaptırdığından sizmübarek üstadımızın bu büyük bayram-ı şerifinizi tebrik ile ve yineüçüncü bayram olan Ramazan-ı Şerif’inizi ve Leyle-i Kadr’inizi tebrik ederek emsâl-ikesiresiyle müşerref olmaklığımızı niyaz ve biz kusurluların, kusurumuzun affını ricaederek umumen selâm ile mübarek ellerinizden öper ve dualarınızı temenni ederiz,EfendimizHazretleri!

Ispartavehavalisindebulunan

NurTalebeleri

Haddimdenyüzdereceziyâdeolanbumektupmuhteviyâtını tevâzuilereddetmekbirküfran-ı nimet ve umum şâkirtlerin hüsn-ü zanlarına karşı bir ihânet olması.. ve aynenkabuletmekbirgurur,birenaniyetvebenlikbulunmasıcihetiyle,umumnâmınaRisale-iNur kâtibinin yazdığı bu uzun mektubu –on üç fıkraları ilâve edip– hem bir şükr-ümânevî, hem gururdan, hem küfran-ı nimetten kurtulmak için size bir suretinigönderiyorumkiMeyve’ninOnBirinciMeselesi’ninâhirinde“Risale-iNur’unIspartavecivarıtalebelerininbirmektubudur.”diyeilhakedilsin.

Ben bu mektubu bu tâdilât ile yazdığımız hâlde iki defa bir güvercin yanımızdakipencereyegeldi. İçeriyegirecekti,Ceylân’ınbaşını gördü, girmedi.Birkaçdakika sonrabaşkasıaynengeldi.Yineyazanıgördü,girmedi.Bendedim:“Herhâldeevvelkiserçevekuddüs kuşu gibi müjdecilerdir. Veyahut bu mektup gibi müteaddit mektuplarıyazdığımızdan, mübarek mektubun tâdili ile mübarekiyetini tebrik için gelmişler”kanaatimizgeldi.

SaidNursî

150HertürlünoksansıfatlardanuzakolanAllah’ınadıyla.

151“Hiçbirşeyyokturki,O’nuhamdileberabertesbih(tenzih)ediyorbulunmasın.”(İsrâsûresi,17/44)

152“Işığıpırılpırıldır.”(Nûrsûresi,24/35)

153Bkz.:“İştebununiçindirkieyResûlüm,Bizsenibütüninsanlariçinsırfbirrahmetvesilesiolmaniçingönderdik!”

Page 81: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

(Enbiyâsûresi,21/107).

154Bkz.:EbûNuaym,Hilyetü’l-evliyâ8/200;el-Beyhakî,ez-Zühds.118;el-Münzirî,et-Terğîbve’t-terhîb1/41.

155Bkz.:el-Beyhakî,Şuabü’l-îmân3/282;Hatîbel-Bağdâdî,TârîhuBağdâd 8/207; İbniKuteybe,Tevîlümuhtelefi’l-hadîs1/203.

Page 82: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Asâ-yıMusa’danİkinciKısım

Hüccetullahi’l-BâliğaRisalesi(OnBirHüccet-iİmaniyedir)

Bu risaleyi Ankara ehl-i vukûfu çok takdir ettikleri gibi; bu defa daberaatimizeehemmiyetlibirsebep,veküfr-ümutlakıkıranenkeskinveyüksekvekuvvetlibirhüccet-ikâtıaveburhan-ıbâhirdir.

SaidNursî

Page 83: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

BirinciHüccet-iİmaniyeÂyetü’l-Kübrâ

(KâinattanHâlık’ınıSoranBirSeyyahınMüşâhedâtıdır)

156

Bu âyet-i muazzama gibi pek çok âyât-ı Kur’âniye; bu kâinat Hâlık’ını bildirmekcihetinde,hervakitveherkesinençokhayretlebakıpzevkilemütâlaaettiğienparlakbirsayfa-yı tevhid olan semâvâtı en başta zikretmelerinden, en başta ona başlamakmuvafıktır.

Evet, bu dünya memleketine ve misafirhânesine gelen her bir misafir, gözünü açıpbaktıkçagörürki:Gayetkeremkârânebirziyafetgâh..vegayetsanatkârânebirteşhirgâh..vegayethaşmetkârânebirordugâhvetâlimgâh..vegayethayretkârâneveşevk-engizânebir seyrangâh ve temâşâgâh.. ve gayetmânidârâne ve hikmet-perverâne birmütâlaagâholan bu güzelmisafirhânenin sahibini ve bu kitab-ı kebîrinmüellifini ve bumuhteşemmemleketinsultanını tanımakvebilmek içinşiddetlemerakederken,enbaştagöklerin,nuryaldızıileyazılangüzelyüzügörünür.“Banabak!Aradığınısanabildireceğim.”der.Odabakar,görürki:

Birkısmı,arzımızdanbindefabüyükveobüyüklerdenbirkısmıtopgüllesindenyetmişderecesüratliyüzbinlerecrâm-ısemâviyeyidireksiz,düşürmedendurduran..vebirbirineçarpmadanfevka’l-hadçabukveberabergezdiren..yağsız,söndürmedenmütemâdiyenohadsiz lâmbaları yandıran.. ve hiçbir gürültü ve ihtilâl çıkartmadan o nihâyetsiz büyükkütleleriidareeden..vegüneşvekamerinvazifelerigibi,hiçisyanettirmedenopekbüyükmahlûklarıvazifelerleçalıştıran..veikikutbundairesindekihesaprakamlarınasıkışmayanbirnihâyetsizuzaklıkiçinde,aynızamandaaynıkuvvetveaynıtarzveaynısikke-ifıtratve aynı surette, beraber, noksansız tasarruf eden.. ve o pek büyükmütecâviz kuvvetleritaşıyanları, tecavüz ettirmeden kanununa itaat ettiren.. ve o nihâyetsiz kalabalığınenkazlarıgibi,göğünyüzünükirleteceksüprüntüleremeydanvermeden,pekparlakvepekgüzel temizlettiren..vebirmuntazamordumanevrasıgibimanevrailegezdiren..vearzıdöndürmesiyle, o haşmetli manevranın başka bir surette hakikî ve hayalî tarzlarını hergece ve her sene sinema levhaları gibi seyirci mahlûkâtına gösteren bir tezâhür-ürubûbiyet.. ve o rubûbiyet faaliyeti içinde görünen teshir, tedbir, tedvir, tanzim, tanzif,tavziftenmürekkep bir hakikat, bu azameti ve ihatâtı ile o semâvâtHâlık’ının vücûb-uvücûduna ve vahdetine.. ve mevcudiyeti, semâvâtın mevcudiyetinden daha zâhirbulunduğuna bilmüşâhede şehâdet eder manasıyla Birinci Makam’ın BirinciBasamağı’nda:

Page 84: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

157

denilmiştir.

Sonra,dünyayagelenoyolcuadamavemisafire,cevv-isemâdenilenvemahşer-iacâibolan feza, gürültü ilekonuşarakbağırıyor; “Banabak!Merakla aradığınıve seniburayagöndereni benimlebilebilir vebulabilirsin.”der.Omisafir, onun ekşi, fakatmerhametliyüzünebakar.Müthiş,fakatmüjdeligürültüsünüdinler,görürki:

Zemin ile âsumanortasındamuallâktadurdurulanbulut,gayethakîmâneve rahîmânebir tarzda zemin bahçesini sular ve zemin ahalisine âb-ı hayat getirir ve harareti (yaniyaşamakateşinin şiddetini) tâdil ederve ihtiyacagöreheryerin imdadınayetişir.Vebuvazifelergibiçokvazifelerigörmekleberaber,muntazambirordununaceleemirleregöregörünmesi ve gizlenmesi gibi, birden cevvi dolduran o koca bulut dahi gizlenir, bütüneczalarıistirahataçekilir,hiçbireserigörülmez.Sonra“Yağmurbaşınaarş!”emrinialdığıanda;birsaat,belkibirkaçdakikazarfındatoplanıpcevvidoldurur,birkumandanınemrinibeklergibidurur.

Sonra o yolcu, cevdeki rüzgâra bakar. Görür ki: Hava o kadar çok vazifelerle gayethakîmânevekerîmâneistihdamolunurki,güyaocâmidhavanınşuursuzzerrelerindenherbirzerresi;bukâinatsultanındangelenemirleridinler,bilirvehiçbirinigeribırakmayarak,o kumandanın kuvvetiyle yapar ve intizamla yerine getirir bir vaziyetle zeminin bütünnüfuslarına nefes vermek.. ve zîhayata lüzumu bulunan hararet ve ziya ve elektrik gibimaddeleri ve sesleri nakletmek.. ve nebâtâtın telkihine vasıta olmak gibi çok küllîvazifelerde ve hizmetlerde, bir dest-i gaybî tarafından gayet şuurkârâne ve alîmâne vehayat-perverâneistihdamolunuyor.

Sonra yağmura bakıyor. Görür ki: O latîf ve berrak ve tatlı ve hiçten ve gaybî birhazine-i rahmetten gönderilen katrelerde o kadar rahmânî hediyeler ve vazifeler var ki;güya “rahmet, tecessüm ederek katreler suretinde hazine-i rabbâniyeden akıyor”manasındaolduğundan,yağmura“rahmet”nâmıverilmiştir.

Sonra şimşeğe bakar ve ra’dı (gök gürültüsünü) dinler. Görür ki: Pek acîb ve garîbhizmetlerdeçalıştırılıyorlar.

Sonragözünüçeker,aklınabakar,kendikendinederki:“Atılmışpamukgibibucâmid,şuursuzbulut,elbettebizleribilmezvebizeacıyıpimdadımızakendikendinekoşmazveemirsiz meydana çıkmaz ve gizlenmez; belki gayet Kadîr ve Rahîm bir kumandanınemriylehareketederki,birizbırakmadangizlenir..vedef’atenmeydanaçıkar,işbaşınageçer.. ve gayet faâl ve müteâl ve gayet cilveli ve haşmetli bir sultanın fermanıyla vekuvvetiyle –vakit be vakit– cevv âlemini doldurup, boşaltır.. vemütemâdiyen, hikmetleyazar ve paydos ile bozar tahtasına ve mahv ve isbat levhasına ve haşir ve kıyâmet

Page 85: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

suretineçevirir..vegayetlütufkârveihsan-pervervegayetkeremkârverubûbiyet-perverbir Hâkim-i Müdebbir’in tedbiriyle rüzgâra biner.. ve dağlar gibi yağmur hazinelerinibindirir,muhtaçolanyerlereyetişir.Güyaonlara acıyıp ağlayarak, gözyaşlarıyla onlarıçiçeklerle güldürür, güneşin şiddet-i ateşini serinlendirir.. ve sünger gibi bahçelerine suserper..vezeminyüzünüyıkar,temizler.”

Hem o meraklı yolcu kendi aklına der: “Bu câmid, hayatsız, şuursuz, mütemâdiyençalkanan,kararsız, fırtınalı,dağdağalı, sebatsız,hedefsiz şuhavanınperdesiylevezâhirîsuretiylevücûdagelenyüzbinlerhakîmâneverâhimânevesanatkârâneişlerveihsanlarveimdadlarbilbedâheisbatederki;buçalışkanrüzgârınvebucevvalhizmetkârınkendibaşınahiçbirhareketiyok,belkigayetKadîrveAlîmvegayetHakîmveKerîmbirâmirinemriylehareketeder.Güyaherbirzerresi,herbirişibilirveoâmirinherbiremrinianlarvedinlerbirnefergibi,havaiçindecereyanedenherbiremr-irabbânîyidinler,itaatederki;bütünhayvanâtınteneffüsüneveyaşamasınavenebâtâtıntelkihinevebüyümesinevehayatına lüzumlumaddelerin yetiştirilmesine ve bulutların sevk ve idaresine ve ateşsizsefinelerinseyruseyahatına..vebilhassaseslerinvebilhassa telsiz telefonvetelgrafveradyoilekonuşmalarınîsaline..vebuhizmetlergibiumumîveküllîhizmetlerdenbaşka,azotvemüvellidülhumuza(oksijen)gibiikibasitmaddedenibaretolanhavanınzerreleribirbirininmisliikenzeminyüzündeyüzbinlertarzdabulunanrabbânîsanatlardakemâl-iintizamilebirdest-ihikmettarafındançalıştırılıyorgörüyorum.”

Demek, 158 âyetinin tasrihiyle; rüzgârın tasrifiyle, hadsiz rabbânîhizmetlerdeistîmal..vebulutlarınteshiriyle,hadsizrahmânîişlerdeistihdam..vehavayıosuretteîcadeden,ancakVâcibü’l-vücûdveKâdir-iküllişeyveÂlim-iküllişeybirRabb-iZülcelâl-ive’l-ikram’dır.”der,hükmeder.

Sonra yağmura bakar. Görür ki: Yağmurun taneleri sayısınca menfaatler ve katreleriadedincerahmânîcilvelervereşhalarımiktarıncahikmetleriçindebulunuyor.Hemoşirinve latîf ve mübarek katreler, o kadar muntazam ve güzel halkediliyor ki; hususan yazmevsimindegelendolu,okadarmizanveintizamilegönderiliyorveiniyorki;fırtınalarile çalkanan ve büyük şeyleri çarpıştıran şiddetli rüzgârlar, onların muvâzene veintizamlarınıbozmuyor;katreleribirbirineçarpıp,birleştirip,zararlıkütleleryapmıyor.Vebunlar gibi çok hakîmâne işlerde ve bilhassa zîhayatta çalıştırılan basit ve câmid veşuursuzmüvellidülmâ vemüvellidülhumuza (hidrojen, oksijen) gibi iki basitmaddedenterekküpedenbusu,yüzbinlerlehikmetliveşuurluvemuhtelifhizmetlerdevesanatlardaistihdam ediliyor. Demek bu tecessüm etmiş ayn-ı rahmet olan yağmur, ancak birRahmân-ı Rahîm’in hazine-i gaybiye-i rahmetinde yapılıyor ve nüzûlüyle

159âyetinimaddetentefsirediyor.

Sonrara’dıdinlerveberke (şimşeğe)bakar.Görürki:Bu ikihâdise-iacîbe-icevviyetamtamına 160 ve 161 âyetlerini maddeten tefsir etmekle beraber,yağmurungelmesinihaberverip,muhtaçlaramüjdeediyorlar.

Page 86: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Evethiçten,birden,harikabirgürültüilecevvikonuşturmak..vefevkalâdebirnurvenar ile zulmetli cevvi ışıkla doldurmak.. ve dağvâri pamuk-misal ve dolu ve kar ve sutulumbası hükmünde olan bulutları ateşlendirmek gibi hikmetli ve garabetli vaziyetlerlebaşaşağı,gafil insanınbaşına tokmakgibivuruyor:“Başını kaldır!Kendini tanıttırmakisteyen faal ve kudretli bir Zât’ın harika işlerine bak! Sen, başıboş olmadığın gibi buhâdiselerdebaşıboşolamazlar.Herbirisiçokhikmetlivazifelerpeşindekoşturuluyorlar.BirMüdebbir-iHakîmtarafındanistihdamolunuyorlar.”diyeihtarediyorlar.

İştebumeraklıyolcu,bucevde;bulututeshirden,rüzgârı tasriften,yağmurutenzildenvehâdisât-ıcevviyeyi tedbirden terekküpedenbirhakikatinyüksekveâşikârşehâdetiniişitir, 162der.BirinciMakam’ınİkinciMertebesi’nde:

163

fıkrası,buyolcununcevvedâirmezkûrmüşâhedâtınıifadeeder.164(İhtar)

Sonra,oseyahat-ifikriyeyealışanomütefekkirmisafire,küre-iarzlisân-ıhâliylediyorki: “Gökte, fezada, havada ne geziyorsun? Gel, ben sana aradığını tanıttıracağım.Gördüğümvazifelerimebakvesayfalarımıoku!”Odabakar,görürki:

Arz,meczupbirmevlevîgibiikihareketiylegünlerin,senelerin,mevsimlerinhusulünemedar olan bir daireyi, haşr-i âzamın meydanı etrafında çiziyor. Ve zîhayatın yüz binenvâını bütün erzak ve levâzımâtlarıyla içine alıp feza denizinde kemâl-imuvâzene venizamla gezdiren ve güneş etrafında seyahat eden muhteşem ve musahhar bir sefine-irabbâniyedir.

Sonra sayfalarına bakar, görür ki: Bâblarındaki her bir sayfası, binler âyâtıyla arzınRabb’ini tanıttırıyor.Umumunuokumak için vakit bulamadığından, yalnız bir tek sayfaolanzîhayatınbaharfaslındaîcadveidaresinebakar,müşâhedeederki:Yüzbinenvâınhadsiz efradlarının suretleri, basit bir maddeden gayet muntazam açılıyor.. ve gayetrahîmâneterbiyeediliyor..vegayetmucizânebirkısmınıntohumlarınakanatçıklarverip,onları uçurmak suretiyleneşrettiriliyor.. vegayetmüdebbirâne idareolunuyor.. vegayetmüşfikâneiâşeveit’âmediliyor..vegayetrahîmâneverezzâkânehadsizveçeşitçeşitvelezzetlivetatlırızıkları,hiçtenvekurutopraktanvebirbirininmislivefarklarıpekazvekemik gibi köklerden ve çekirdeklerden, su katrelerinden yetiştiriliyor. Her bahara, birvagongibihazine-igayptanyüzbinneviet’imevelevâzımât,kemâl-iintizamileyüklenipzîhayata gönderiliyor. Ve bilhassa o erzak paketleri içinde yavrulara gönderilen sütkonserveleri ve validelerinin şefkatli sinelerinde asılan şekerli süt tulumbacıklarınıgöndermek, o kadar şefkat ve merhamet ve hikmet içinde görünüyor ki, bilbedâhe birRahmân-ı Rahîm’in gayet müşfikâne ve mürebbiyâne bir cilve-i rahmeti ve ihsanıolduğunuisbateder.

Page 87: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Elhasıl: Bu sayfa-yı hayatiye-i bahariye, haşr-i âzamın yüz bin numûnelerini vemisallerinigöstermekle

165

âyetini maddeten gayet parlak tefsir ettiği gibi; bu âyet dahi, bu sayfanın manalarınımucizâneifadeeder.Vearzınbütünsayfalarıylabüyüklüğünisbetindevekuvvetinde166dediğinianladı.

İşteküre-iarzınyirmidenziyadebüyüksayfalarındanbirteksayfanınyirmivechindenbirtekvechininmuhtasarşehâdetiileoyolcununsâirvecihlerinsayfalarındakimüşâhedâtımanasında olarak ve o müşâhedâtları ifade için Birinci Makam’ın ÜçüncüMertebesi’ndeböyledenilmiş:

167

Sonraomütefekkiryolcu,hersayfayıokudukçasaadetanahtarıolanimanıkuvvetlenipvemânevî terakkiyâtın miftahı olan mârifeti ziyadeleşip ve bütün kemâlâtın esası vemadeniolan iman-ıbillâhhakikatibir derecedaha inkişaf edipmânevî çok zevkleri velezzetleri verdikçe onun merakını şiddetle tahrik ettiğinden; semâ, cevv ve arzınmükemmelvekat’îderslerinidinlediğihâlde 168deyipdururken,denizlerinvebüyüknehirlerincezbekârânecûşuhurûşlazikirlerinivehazinvelezizsesleriniişitir.

Lisân-ıhâlvelisân-ıkâlile:“Bizedebak,bizideoku!”derler.Odabakar,görürki:

Hayattarânemütemâdiyençalkananvedağılmakvedökülmekveistilâetmekfıtratındaolandenizler,arzıkuşatıparzileberabergayetsüratlibirsurettebirsenedeyirmibeşbinsenelik bir dairede koşturulduğu hâlde; ne dağılırlar, ne dökülürler ve ne dekomşularındaki toprağa tecavüz ederler. Demek gayet kudretli ve azametli bir Zât’ınemriylevekuvvetiyledururlar,gezerler,muhafazaolurlar.

Sonra denizlerin içlerine bakar, görür ki: Gayet güzel ve zinetli ve muntazamcevherlerinden başka, binlerce çeşit hayvanâtın iâşe ve idareleri ve tevvellüdât vevefiyâtları o kadar muntazamdır, basit bir kum ve acı bir sudan verilen erzakları vetayinatları o kadar mükemmeldir ki, bilbedâhe bir Kadîr-i Zülcelâl’in, bir Rahîm-iZülcemâl’inidareveiâşesiyleolduğunuisbateder.

Sonra o misafir; nehirlere bakar, görür ki: Menfaatleri ve vazifeleri ve vâridat vesarfiyatları o kadar hakîmâne ve rahîmânedir, bilbedâhe isbat eder ki; bütün ırmaklar,pınarlar, çaylar, büyük nehirler, bir Rahmân-ı Zülcelâl-i ve’l-ikram’ın hazine-irahmetindençıkıyorlarveakıyorlar.Hattaokadarfevkalâdeiddiharvesarfediliyorlarki,“Dörtnehircennettengeliyorlar.”169diyerivâyetedilmiş.Yanizâhiriesbabınpekfevkinde

Page 88: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

olduklarından,mânevîbircennetinhazinesindenveyalnızgaybîvetükenmezbirmenbaınfeyzinden akıyorlar demektir. Meselâ Mısır’ın kumistanını bir cennete çeviren Nil-iMübarek, cenup tarafından, Cebel-i Kamer denilen bir dağdanmütemâdiyen küçük birdenizgibi tükenmedenakıyor.Altıaydakisarfiyatıdağşeklinde toplansavebuzlansa,odağdandahabüyükolur.Hâlbukiodağdanonaayrılanyervemahzen,altıkısmındanbirkısım olmaz. Vâridâtı ise o mıntıka-yı hârrede pek az gelen ve susamış toprak çabukyuttuğu için mahzene az giden yağmur, elbette o muvâzene-i vâsiayı muhafazaedemediğinden,oNil-iMübarekâdet-iarziyefevkindebir“gaybîcennet”tençıkıyordiyerivâyeti,gayetmânidârvegüzelbirhakikatiifadeediyor.

İşte, deniz ve nehirlerin denizler gibi hakikatlerinin ve şehâdetlerinin binden birisinigördü.Veumumubilicmâ,denizlerinbüyüklüğünisbetindebirkuvvetle 170der..vebuşehâdete denizler, mahlûkâtı adedince şahidler gösterir, diye anladı. Ve denizlerin,nehirlerin umum şehâdetlerini irade ederek ifade etmek manasındaBirinci Makam’ınDördüncüMertebesi’nde:

171

denilmiş.

Sonra dağlar ve sahralar, seyahat-i fikriyede bulunan o yolcuyu çağırıyorlar,“Sayfalarımızıdaoku!”diyorlar.Odabakar,görürki:

Dağlarınküllîvazifeleriveumumîhizmetleriokadarazametlivehikmetlidirler;akıllarıhayret içinde bırakır.Meselâ dağların zeminden emr-i rabbânî ile çıkmaları ve zemininiçindeinkılâbât-ıdahiliyedenneşetedenheyecanınıvegazabınıvehiddetini,çıkmalarıylateskin ederek; zemin o dağların fışkırmasıyla ve menfeziyle teneffüs edip zararlı olansarsıntılardan ve zelzele-i muzırradan kurtulup, vazife-i devriyesinde sekenesininistirahatlarinibozmuyor.Demek,nasılkisefinelerisarsıntıdanvikâyevemuvâzenelerinimuhafaza için,onlarındirekleriüstündekurulmuş;öylededağlar, zemin sefinesindebumanadahazinelidireklerolduklarınıKur’ân-ıMu’cizü’l-Beyan,

174 173 172

gibiçokâyetlerlefermanediyor.

Hemmeselâ dağların içinde zîhayata lâzım olan her nevi menbalar, sular, madenler,maddeler,ilâçlarokadarhakimânevemüdebbirânevekerîmâneveihtiyatkârâneiddiharveihzârveistifedilmişki;bilbedâhe,kudretinihâyetsizbirKadîr’invehikmetinihâyetsizbirHakîm’inhazineleriveambarlarıvehizmetkârlarıolduklarınıisbatederlerdiyeanlar.Ve sahra ve dağların dağ kadar vazife ve hikmetlerinden bu iki cevhere sâirlerini kıyasedip, dağların ve sahraların umum hikmetleriyle –hususan ihtiyatî iddiharlar cihetiyle–

Page 89: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

getirdikleri şehâdeti ve söyledikleri 175 tevhidini, dağlar kuvvetindeve sebatındavesahralargenişliğindevebüyüklüğündegörür, 176der.

İştebumanayıifadeiçinBirinciMakam’ınBeşinciMertebesi’nde:

177

denilmiş.

Sonra o yolcu dağda ve sahrada fikriyle gezerken,eşcâr venebâtât âleminin kapısıfikrine açıldı. Onu içeriye çağırdılar: “Gel dairemizde de gez, yazılarımızı da oku!”dediler.Odagirdi,gördüki:

Gayetmuhteşemvemüzeyyenbirmeclis-itehlilvetevhidvebirhalka-yızikirveşükürteşkil etmişler. Bütün eşcâr ve nebâtâtın envâları; bilicmâ, beraber 178 diyorlar gibilisân-ı hâllerinden anladı.Çünkü bütünmeyvedâr ağaç ve nebâtlar,mizanlı ve fesâhatlıyapraklarının dilleriyle ve süslü ve cezâletli çiçeklerinin sözleriyle ve intizamlı vebelâgatlımeyvelerininkelimeleriyleberabermüsebbihâneşehâdetgetirdiklerineve179dediklerinedelâletveşehâdetedenüçbüyük,küllîhakikatigördü.

Birincisi:Pekzâhirbirsurettekasdîbirin’âmveikramveihtiyârîbirihsanveimtinanmanası vehakikati her birisindehissedildiği gibi;mecmûunda ise, güneşin zuhurundakiziyasıgibigörünüyor.

İkincisi:Tesadüfehavalesihiçbircihet-iimkânıolmayankasdîvehakîmânebirtemyizve tefrik, ihtiyârî ve rahîmânebir tezyinve tasvirmanasıvehakikati, ohadsiz envâveefradda gündüz gibi âşikâre görünüyor.. ve bir Sâni-i Hakîm’in eserleri ve nakışlarıolduklarınıgösterir.

Üçüncüsü:Ohadsizmasnûâtınyüzbinçeşitveayrıayrıtarzveşekildeolansuretleri;gayetmuntazam,mizanlı,zînetliolarakmahdutvemâdutvebirbirininmislivebasitvecâmidvebirbirininaynıveyaazfarklıvekarışıkolançekirdeklerden,habbeciklerdenoikiyüzbinnevilerinfârikalıveintizamlı,ayrıayrı,muvâzeneli,hayattar,hikmetli,yanlışsız,hatasızbirvaziyetteumumefradınınsuretlerininfethiveaçılışıiseöylebirhakikattirki;güneşten daha parlaktır ve baharın çiçekleri ve meyveleri ve yaprakları ve mevcudâtısayısıncaohakikatiisbatedenşahidlervardiye,bildi; 180dedi.

İşte bumezkûr hakikatleri ve şehâdetleri ifademanasıylaBirinciMakam’ınAltıncıMertebesi’nde:

Page 90: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

181

denilmiş.

Sonraseyahat-i fikriyedebulunanomeraklı ve terakki ile zevki ve şevki artandünyayolcusu, baharbahçesindenbirbaharkadarbirgüldeste-imârifetve imanalıpgelirken;hayvanâtvetuyurâlemininkapısıhakikat-bînolanaklınavemârifet-âşinaolanfikrineaçıldı.Yüzbinayrıayrıseslerleveçeşitçeşitdillerleonuiçeriyeçağırdılar,“Buyurun!”dediler.Odagirdivegördüki:

Bütünhayvanâtvekuşlarınbütünnevilerivetâifelerivemilletleri,bilittifak,lisân-ıkâlve lisân-ıhâlleriyle 182 deyip, zeminyüzünübir zikirhâne vemuazzambirmeclis-itehlilsuretineçevirmişler;herbiribizzatbirerkaside-irabbânî,birerkelime-isübhânîvemânidâr birer harf-i rahmânî hükmünde Sâni’lerini tavsif edip hamd ü senâ ediyorlarvaziyetindegördü.Güyaohayvanlarınvekuşlarınduygularıvekuvâlarıvecihazlarıveâzâlarıveâletleri,manzumvemevzunkelimelerdirvemuntazamvemükemmelsözlerdir.Onların bunlarla Hallâk ve Rezzâk’larına şükür ve vahdâniyetine şehâdet getirdiklerinekat’îdelâletedenüçmuazzamvemuhithakikatlerimüşâhedeetti.

Birincisi: Hiçbir cihetle serseri tesadüfe ve kör kuvvete ve şuursuz tabiata havalesimümkün olmayan hiçten, hakîmâne îcad ve sanat-perverâne ibda’ ve ihtiyârkârâne vealîmâne halk ve inşâ ve yirmi cihetle ilim ve hikmet ve iradenin cilvesini gösterenruhlandırmakveihyaetmekhakikatidirki;zîruhlaradedinceşahidleribulunanbirburhan-ıbâhirolarakZât-ıHayy-ıKayyûm’unvücûb-uvücûdunavesıfât-ıseb’asınavevahdetineşehâdeteder.

İkincisi:Ohadsizmasnûlardabiribirindensimacafârikalı,zînetlivemiktarcamizanlıvesuretçeintizamlıbirtarzdakitemyizden,tezyinden,tasvirdenöyleazametlivekuvvetlibirhakikatgörünürki;Kâdir-iküllişeyveÂlim-iküllişey’denbaşkahiçbirşey,buhercihetlebinlerleharikalarıvehikmetlerigösterenihatalıfiilesahipolamazvehiçbirimkânveihtimalyok.

Üçüncüsü: Birbirinin misli ve aynı veya az farklı ve birbirine benzeyen mahsur vemahdut yumurtalardan ve yumurtacıklardan ve nutfe denilen su katrelerinden o hadsizhayvanların yüz binler çeşit tarzlarda ve birer mucize-i hikmet mahiyetinde bulunansuretlerini,gayetmuntazamvemuvâzenelivehatasızbirheyetteaçmakvefethetmeköyleparlakbirhakikattirki;hayvanlaradedincesenedler,delillerohakikatitenvireder.

İşte bu üç hakikatin ittifakıyla hayvanların bütün envâı, beraber öyle bir deyipşehâdet getiriyorlar ki; güya zemin, büyük bir insan gibi büyüklüğü nisbetindediyereksemâvâtehlineişittiriyormahiyetindegördüvetamdersaldı.BirinciMakam’ın

Page 91: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

YedinciMertebesi’ndebumezkûrhakikatleriifademanasıyla:

183

denilmiştir.

Sonra o mütefekkir yolcu, mârifet-i ilâhiyenin hadsiz mertebelerinde ve nihâyetsizezvakındaveenvarındadahailerigitmekiçininsanlarâleminevebeşerdünyasınagirmekisterken, başta enbiyâlar olarak onu içeriye davet ettiler, o da girdi. En evvel geçmişzamanınmenzilinebaktı,gördüki:

Nev-i beşerin en nurânî ve enmükemmeli olan umum peygamberler184 (aleyhimüsselâm)bilicmâ, beraber 185 deyip zikrediyorlar.. ve parlak ve musaddak olan hadsizmucizâtlarının kuvvetiyle tevhidi iddia ediyorlar.. ve beşeri, hayvaniyet mertebesindenmelekiyetderecesineçıkarmakiçinonlarıiman-ıbillâhadavetiledersveriyorlar,gördü.Odaonurânîmedresededizçöküpderseoturdu,gördüki:

Meşâhir-iinsaniyeninenyükseklerivenamdârlarıolanoüstadlarınherbirisininelindeHâlık-ı kâinat tarafından verilmiş nişâne-i tasdik olarakmucizeler bulunduğundan.. herbirininihbarıilebeşerdenbirtâife-iazimevebirümmettasdikedipimanageldiklerinden..oyüzbinciddîvedoğruzâtlarınicmâveittifaklahükümvetasdikettikleribirhakikatinne kadar kuvvetli ve kat’i olduğunu kıyas edebildi. Ve bu kuvvette bu kadar muhbir-isâdıkların hadsiz mucizeleriyle imza ve isbat ettikleri bir hakikati inkâr eden ehl-idalâletin ne derece hadsiz bir hata, bir cinayet ettiklerini ve ne kadar hadsiz bir azabamüstehak olduklarını anladı. Ve onları tasdik edip iman getirenlerin ne kadar haklı vehakikatliolduklarınıbildi,imankudsiyetininbüyükbirmertebesidahaonagöründü.

Evetenbiyâyı(aleyhimüsselâm),Cenâb-ıHaktarafındanfiilentasdikhükmündeolanhadsizmucizâtlarından.. ve hakkaniyetlerini gösteren, muârızlarına gelen semâvî pek çoktokatlarından.. ve hak olduklarına delâlet eden şahsî kemâlâtlarından ve hakikatlitâlimatlarından.. ve doğru olduklarına şehâdet eden kuvvet-i imanlarından ve tamciddiyetlerindenvefedakârlıklarından..veellerindebulunankudsîkitapvesuhuflarından..ve onların yolları doğru ve hak olduğuna şehâdet eden ittibâlarıyla hakikate, kemâlâta,nura vasıl olan hadsiz tilmizlerinden başka, onların ve o pek ciddîmuhbirlerinmüsbetmeselelerdeicmâıveittifakıvetevâtürüveisbattatevâfukuvetesanüdüvetetâbuku,öylebirhüccettirveöylebirkuvvettirki;dünyadahiçbirkuvvet,karşısınaçıkamazvehiçbirşüpheve tereddüdübırakmaz.Ve imanınerkânındaumumenbiyâyı (aleyhimüsselâm) tasdikdahidahilolması,otasdikbüyükbirkuvvetmenbaıolduğunuanladı.Onlarınderslerinden

Page 92: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

çokfeyz-iimanîaldı.

İşte bu yolcunun mezkûr dersini ifade manasında Birinci Makam’ın SekizinciMertebesi’nde:

186

denilmiş.

Sonra imanın kuvvetinden ulvi bir zevk-i hakikat alan o seyyah-ı tâlip, enbiyânın(aleyhimüsselâm) meclisinden gelirken, ulemânın ilmelyakîn suretinde kat’î ve kuvvetlidelillerle enbiyâların (aleyhimüsselâm) dâvâlarını isbat eden ve asfiya ve sıddîkîn denilenmütebahhirmüçtehitmuhakkikler,onudershânelerineçağırdılar.Odagirdi,gördüki:

Binlerle dâhi ve yüz binlerle müdakkik ve yüksek ehl-i tahkik, kıl kadar bir şüphebırakmayantedkikat-ıamîkalarıyla,baştavücûb-uvücûdvevahdetolarakmüsbetmesâil-iimaniyeyi isbat ediyorlar. Evet, istidatları ve meslekleri muhtelif olduğu hâlde usûl veerkân-ı imaniyede onların müttefikan ittifakları ve her birisinin kuvvetli ve yakînîburhanlarınaistinadlarıöylebirhüccettirki;onlarınmecmûukadarbirzekâvetvedirâyetsahibiolmakveburhanlarınınumumukadarbirburhanbulmakmümkün isekarşılarınaancak öyle çıkılabilir. Yoksa o münkirler, yalnız cehalet ve echeliyet ve inkâr ve isbatolunmayan menfî meselelerde inat ve göz kapamak suretiyle karşılarına çıkabilirler.Gözünükapayan,yalnızkendinegündüzügeceyapar…

Buseyyah,bumuhteşemvegenişdershânede,bumuhteremvemütebahhirüstadlarınneşrettiklerinurların,zemininyarısınıbinsenedenziyadeışıklandırdığınıbildiveöylebirkuvve-i mâneviyeyi buldu ki, bütün ehl-i inkâr toplansa onu kıl kadar şaşırtmaz vesarsmaz.

İşte bu yolcunun dershâneden aldığı derse bir kısa işaret olarakBirinci Makam’ınDokuzuncuMertebesi’nde:

187

denilmiş.

Sonraimanındahaziyadekuvvetlenmesindeveinkişafındave ilmelyakînderecesindenaynelyakîn mertebesine terakkisindeki envarı ve ezvakı görmeye çok müştak olan omütefekkiryolcu,medresedengelirkenhadsizküçüktekyelerinvezaviyelerintelâhukuylatevessü eden gayet feyizli ve nurlu ve sahra genişliğinde bir tekye, bir hankâh, birzikirhâne, bir irşadgâhta ve cadde-i kübrâ-yı Muhammedî’nin (aleyhissalâtü vesselâm) veMirac-ı Ahmedî’nin (aleyhissalâtü vesselâm) gölgesinde hakikate çalışan ve hakka erişen veaynelyakîneyetişenbinlerlevemilyonlarlakudsîmürşidleronudergâhaçağırdılar.Odagirdi,gördüki:

Page 93: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Oehl-ikeşifvekerametmürşidler;keşfiyatlarınavemüşâhedelerinevekerametlerineistinaden bilicmâ, müttefikan 188 diyerek, vücûb-u vücûd ve vahdet-i rabbâniyeyikâinatailânediyorlar.Güneşinziyasındakiyedirenkilegüneşitanımakgibi,yetmişrenkilebelkiesmâ-yıhüsnâadedince,Şems-iEzelî’ninziyasındantecellîedenayrıayrı,nurlurenklerveçeşitçeşit,ziyalılevnlervebaşkabaşka,hakikatlitarikatlervemuhtelif,doğrumesleklervemütenevvî,haklımeşreblerdebulunanokudsîdâhilerinvenurânî âriflerinicmâveittifaklaimzaettikleribirhakikatinnederecezâhirvebâhirolduğunuaynelyakînmüşâhedeetti.Veenbiyânın(aleyhimüsselâm)icmâıveasfiyanınittifakıveevliyanıntevâfukuvebuüçicmâınbirdenittifakı,güneşigösterengündüzünziyasındandahaparlakgördü.

İşte bu misafirin tekyeden aldığı feyze kısa bir işaret olarak Birinci Makam’ınOnuncuMertebesi’nde:

189

denilmiş.

Sonra kemâlât-ı insaniyenin en mühimmi ve en büyüğü, belki bilcümle kemâlât-ıinsaniyeninmenbaıveesası,iman-ıbillâhtanvemârifetullahtanneşetedenmuhabbetullaholduğunu bilen o dünya seyyahı, bütün kuvvetiyle ve letâifiyle imanın kuvvetinde vemârifetin inkişafında daha ziyade terakki etmesini istemek fikriyle başını kaldırdı vesemâvâtabaktı.Kendiaklınadediki:

“Mademkâinattaenkıymettarşeyhayattırvekâinatınmevcudâtıhayatamusahhardır..vemademzîhayatınenkıymettarızîruhturvezîruhunenkıymettarızîşuurdur..vemadembukıymettarlıkiçinküre-izemin,zîhayatımütemâdiyençoğaltmakiçinherasır,hersenedolar, boşalır; elbette ve her hâlde, bu muhteşem ve müzeyyen olan semâvâtın dahikendisinemünasipahalisivesekenesi,zîhayatvezîruhvezîşuurlardanvardır190ki;huzur-uMuhammedî’de (aleyhissalâtü vesselâm) sahabelere görünen Hazreti Cebrail (aleyhisselâm)’ıntemessülü191 gibimelâikeleri görmek ve onlarla konuşmak hâdiseleri tevâtür suretindeeskidenberi nakil ve rivâyet ediliyor.192 Öyle ise keşke ben, semâvât ehli ile dahigörüşseydim; onlar ne fikirde olduklarını bilseydim! ÇünküHâlık-ı kâinat hakkında enmühimsözonlarındır.”diyedüşünürken,birdensemâvîşöylebirsesiişitti:

“Madem bizim ile görüşmek ve dersimizi dinlemek istersin; bil ki başta HazretiMuhammed(aleyhissalâtüvesselâm)veKur’ân-ıMu’cizü’l-Beyanolarakbütünpeygamberlerevasıtamızlagelenmesâil-i imaniyeyeenevvelbizimanetmişiz.Heminsanlaratemessüledip görünen ve bizlerden olan ervah-ı tayyibe, bilâ-istisna ve bilittifak, bu kâinatHâlık’ının vücûb-u vücûduna ve sıfât-ı kudsiyesine şehâdet edip birbirine muvafık vemutabıkolarakihbaretmişler.Buhadsizihbârâtıntevâfukuvetetâbuku,güneşgibisanabirrehberdir.”dediklerinibildi.Veonunnur-uimanıparladı.Zemindengöklereçıktı.

İştebuyolcununmelâikedenaldığıdersekısabirişaretolarakBirinciMakam’ınOn

Page 94: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

BirinciMertebesi’nde:

193

denilmiştir.

Sonrapür-merakvepür-iştiyakomisafir,âlem-işehâdetvecismânîvemaddîcihetindemahsustâifelerindillerindenvelisân-ıhâllerindendersaldığından,âlem-igaybveâlem-iberzahta dahimütâlaa ile bir seyahat ve bir taharri-i hakikat arzu ederken, her tâife-iinsaniyede bulunan ve kâinatın meyvesi olan insanın çekirdeği hükmünde bulunan veküçüklüğü ile beraber, mânen kâinat kadar inbisat edebilen müstakim ve münevverakılların,selimvenurânîkalblerinkapısıaçıldı,baktıki:

Onlar, âlem-i gayb ve âlem-i şehâdet ortasında insanî berzahlardır.. ve iki âleminbirbiriyle temasları ve muameleleri, insana nisbeten o noktalarda oluyor gördüğündenkendiakılvekalbinedediki:“Gelin,buemsalinizinkapısındanhakikategidenyoldahakısadır!Bizötekiyollardakidillerdendersaldığımızgibideğil,belki imannoktasındakiittisaflarından ve keyfiyet ve renklerinden, mütâlaamız ile istifade etmeliyiz.” dedi,mütâlaayabaşladı,gördüki:

İstidatları gayet muhtelif ve mezhepleri birbirinden uzak ve muhalif olan umumistikametli ve nurlu akılların iman ve tevhiddeki ittisafkârâne ve râsihâne itikatları,tevâfuk.. ve sebatkârâne ve mutmainnâne kanaat ve yakînleri tetâbuk ediyor. Demek,tebeddületmeyenbirhakikatedayanıpbağlanmışlar..veköklerimetinbirhakikategirmiş,kopmuyor. Öyle ise bunların nokta-yı imaniyede ve vücûb ve tevhidde icmâları, hiçkopmazbirzincir-inurânîdirvehakikateaçılanışıklıbirpenceredir.

Hem gördü ki: Meslekleri birbirinden uzak ve meşrepleri birbirine mübâyin olan oumum selim ve nurânî kalblerin erkân-ı imaniyedeki müttefikâne ve itmînankârâne vemüncezibâne keşfiyat ve müşâhedâtları birbirine tevâfuk ve tevhidde birbirine mutabıkçıkıyor.

Demek, hakikate mukabil ve vâsıl ve mütemessil bu küçücük birer arş-ı mârifet-irabbâniyevebucâmîbirerayna-yısamedâniyeolannurânîkalbler,şems-ihakikatekarşıaçılanpencerelerdir..veumumubirdengüneşeaynadarlıkedenbirdenizgibi,birayna-yıâzamdır. Bunların vücûb-u vücûdda ve vahdette ittifakları ve icmâları hiç şaşırmaz veşaşırtmazbirrehber-iekmelvebirmürşid-iekberdir.Çünkühiçbircihetlehiçbirimkânvehiçbirihtimalyokki,hakikattenbaşkabirvehimvehakikatsizbirfikirveasılsızbirsıfat,bu kadarmüstemirrâne ve râsihâne, bu pek büyük ve keskin gözlerin umumunu birdenaldatsın, galat-ı hisse uğratsın. Buna ihtimal veren bozulmuş ve çürümüş bir akla, bukâinatıinkâredenahmaksofestâîlerdahirazıolmazlar,reddederlerdiyeanladı.Kendiakılvekalbiyleberaber 194dediler.

İştebuyolcununmüstakimakıllardanvemünevverkalblerden istifadeettiğimârifet-i

Page 95: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

imaniyeye kısa bir işaret olarak Birinci Makam’ın On İkinci ve On ÜçüncüMertebesi’nde:

195

denilmiş.

Sonra âlem-i gaybe yakından bakan ve akıl ve kalbde seyahat eden o yolcu, “Acabaâlem-igaybnediyor?”diyemeraklaokapıyıdaşöylebirfikirileçaldı.Yani,madembucismânî âlem-i şehâdette bu kadar zînetli ve sanatlı, hadsiz masnûlarıyla kendinitanıttırmak..vebukadartatlıvesüslü,nihâyetsiznimetleriylekendinisevdirmek..vebukadarmucizelivemaharetli, hesapsız eserleriylegizlikemâlâtınıbildirmek,kavildenvetekellümdendahazâhirbirtarzdafiilenisteyenvehâldiliylebildirenbirZât,perde-igaybtarafındabulunduğubilbedâheanlaşılıyor.Elbetteveherhâlde,fiilenvehâlenolduğugibikavlen ve tekellümen dahi konuşur, kendini tanıttırır, sevdirir, Öyle ise âlem-i gaybcihetinde O’nu, O’nun tezahüratından bilmeliyiz dedi, kalbi içeriye girdi, akıl gözüylegördüki:

Gayet kuvvetli bir tezahüratla vahiylerin hakikati, âlem-i gaybın her tarafında, herzamanda hükmediyor.Kâinatın vemahlûkâtın şehâdetlerinden çok kuvvetli bir şehâdet,vücûd ve tevhid,Allâmü’l-guyûb’dan vahiy ve ilhamhakikatleriyle geliyor.Kendini vevücûdvevahdetini,yalnızmasnûlarınınşehâdetlerinebırakmıyor.Kendisi,kendinelâyıkbirkelâm-ıezelîilekonuşuyor.Heryerde,ilimvekudretiylehâzırvenâzırınkelâmıdahihadsizdir. Ve kelâmının manası O’nu bildirdiği gibi, tekellümü dahi O’nu, sıfâtıylabildiriyor.

Evet, yüz bin peygamberlerin (aleyhimüsselâm) tevâtürleriyle.. ve ihbârâtlarının vahy-iilâhîye mazhariyet noktasında ittifaklarıyla.. ve nev-i beşerden ekseriyet-i mutlakanıntasdik-gerdesiverehberivemuktedâsıvevahyinsemerelerivevahy-imeşhudolankütüb-ümukaddesevesuhuf-usemâviyenindelâilvemucizâtlarıylahakikat-ivahyintahakkukuve sübutu, bedâhet derecesinegeldiğini bildi vevahyinhakikati beşhakikat-i kudsiyeyiifadeveifâzaediyor,diyeanladı.

Birincisi: 196denilen,beşerinakıllarınavefehimlerinegörekonuşmak,birtenezzül-ü ilâhîdir. Evet, bütün zîruh mahlûkâtını konuşturan ve konuşmalarını bilen,elbette kendisi dahi o konuşmalara konuşmasıyla müdahele etmesi, rubûbiyetinmuktezasıdır.

İkincisi: Kendini tanıttırmak için kâinatı, bu kadar hadsiz masraflarla baştan başaharikalar içinde yaratan ve binler dillerle kemâlâtını söylettiren, elbette kendi sözleriyledahikendinitanıttıracak.

Page 96: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Üçüncüsü:Mevcudâtınenmüntehabıveenmuhtacıveennâzeniniveenmüştakıolanhakikî insanlarınmünâcâtlarına ve şükürlerine, fiilenmukabele ettiği gibi kelâmıyla damukabeleetmek,hâlıkıyetinşe’nidir.

Dördüncüsü: İlim ile hayatın zaruri bir lâzımı ve ışıklı bir tezâhürü olanmükâlemesıfatı, elbette ihatalı bir ilmi ve sermedî bir hayatı taşıyanZât’ta, ihatalı ve sermedî birsurettebulunur.

Beşincisi: En sevimli ve muhabbetli ve endişeli ve nokta-yı istinada en muhtaç vesahibinivemâlikinibulmayaenmüştak,hemfakirveâcizbulunanmahlûkâtlarınaaczveiştiyakı, fakr ve ihtiyacı ve endişe-i istikbali ve muhabbeti ve perestişi veren bir Zât,elbettekendivücûdunuonlaratekellümüileiş’aretmek,ulûhiyetinmuktezasıdır.

İşte, tenezzül-ü ilâhî ve taarrüf-ü rabbânî ve mukabele-i rahmânî ve mükâleme-isübhânîveiş’âr-ısamedânîhakikatlerinitazammunedenumumî,semâvîvahiylerinicmâileVâcibü’l-vücûd’unvücûdunavevahdetinedelâletleri,öylebirhüccettirkigündüzdekigüneşinşuââtınıngüneşeşehâdetindendahakuvvetlidir,diyeanladı.

Sonra ilhamlar cihetine baktı, gördü ki: Sâdık ilhamlar, gerçi bir cihette vahyebenzerlervebirnevimükâleme-irabbâniyedir,fakatikifarkvardır:

Birincisi: İlhamdan çok yüksek olan vahyin, ekseri melâike vasıtasıyla.. ve ilhamın,ekserivasıtasızolmasıdır.Meselâ,nasılkibirpadişahınikisuretlekonuşmasıveemirlerivar.

Birisi:Haşmet-i saltanat vehâkimiyet-i umumiyehaysiyetiyle bir yâverini, bir vâliyegönderir.Ohâkimiyetinihtişamınıveemrinehemmiyetinigöstermekiçinbazen,vasıtaileberaberbiriçtimayapar,sonrafermantebliğedilir.

İkincisi: Sultanlık unvanıyla ve padişahlık umumi ismiyle değil, belki kendi şahsıylahususibirmünasebetivecüz’îbirmuamelesibulunanhasbirhizmetçisiileveyabirâmîraiyetiylevehususitelefonuylahususikonuşmasıdır.

Öyle de Padişah-ı Ezelî’nin, “Umum Âlemlerin Rabbi” ismiyle ve “Kâinat Hâlıkı”unvanıyla,vahiy ilevevahyinhizmetinigörenşümûllü ilhamlarıylamükâlemesiolduğugibi; her bir ferdin, her bir zîhayatın “Rabbi ve Hâlıkı” olmak haysiyetiyle, hususi birsurette,fakatperdelerarkasındaonlarınkabiliyetinegörebirtarz-ımükâlemesivar.

İkinci Fark: Vahiy gölgesizdir, sâfidir, havassa hastır. İlham ise gölgelidir, renklerkarışır, umumidir;melâike ilhamları ve insan ilhamları vehayvanât ilhamlarıgibi çeşitçeşit,hempekçokenvâlarıyladenizlerinkatrelerikadarkelimât-ırabbâniyeninteksirinemedarbirzeminteşkilediyor.

197

âyetininbirvechinitefsirediyoranladı.

Page 97: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Sonra ilhamın mahiyetine ve hikmetine ve şehâdetine baktı, gördü ki; mahiyeti ilehikmetiveneticesidörtnurdanterekküpediyor:

Birincisi:Teveddüd-üilâhîdenilen,kendinimahlûkâtınafiilensevdirdiğigibikavlenvehuzurenvesohbetendahisevdirmek,vedûdiyetinverahmâniyetinmuktezasıdır.

İkincisi: İbadının dualarına fiilen cevap verdiği gibi kavlen dahi perdeler arkasındaicabetetmesi,rahîmiyetinşe’nidir.

Üçüncüsü:Ağırbeliyyelereveşiddetlihâlleredüşenmahlûkâtlarınınistimdatlarınaveferyatlarınavetazarruâtlarınafiilenimdatettiğigibi,birnevikonuşmasıhükmündeolanilhâmîkavilleriledeimdadayetişmesi,rubûbiyetinlâzımıdır.

Dördüncüsü: Çok âciz ve çok zayıf ve çok fakir ve ihtiyaçlı ve kendiMâlik’ini veHâmi’siniveMüdebbir’iniveHafîz’inibulmayapekçokmuhtaçvemüştakolanzîşuurmasnûlarına, vücûdunu ve huzurunu ve himâyetini fiilen ihsas ettiği gibi bir nevimükâleme-i rabbâniyehükmündesayılanbirkısımsâdık ilhamlarperdesindevemahsusve bir mahlûka bakan has bir vecihte, onun kabiliyetine göre, onun kalb telefonuyla,kavlen dahi kendi huzurunu ve vücûdunu ihsas etmesi, şefkat-i ulûhiyetin ve rahmet-irubûbiyetinzarurîvevacibbirmuktezasıdır,diyeanladı.

Sonrailhamınşehâdetinebaktı,gördü;nasılkigüneşin–faraza–şuuruvehayatıolsaydıveohâldeziyasındakiyedirengi,yedisıfatıolsaydıocihetteışığındabulunanşuâlarıvecilveleri ile bir tarz konuşması bulunacaktı. Ve bu vaziyettemisalinin ve aksinin şeffafşeylerdebulunması..veheraynaveherparlakşeylervecamparçalarıvekabarcıklarvekatreler, hatta şeffaf zerreler ile her birinin kabiliyetine göre konuşması.. ve onlarınhâcâtınacevapvermesi..vebütünonlarıngüneşinvücûdunaşehâdetetmesi..vehiçbiriş,bir işe mâni olmaması.. ve bir konuşması, diğer konuşmaya müzahemet etmemesi,bilmüşâhede görüleceği gibi; aynen öyle de ezel ve ebedin Zülcelâl Sultanı ve bütünmevcudâtın Zülcemâl Hâlık-ı Zîşânı olan Şems-i Sermedî’ninmükâlemesi dahi, O’nunilmivekudretigibiküllîvemuhitolarakherşeyinkabiliyetinegöretecellîetmesi;hiçbirsuâl, bir suâle.. bir iş, bir işe.. bir hitap, bir hitaba mâni olmaması ve karıştırmamasıbilbedâheanlaşılıyor.Vebütünocilveler,okonuşmalarveilhamlar,birerbirerveberaber,bilittifakoŞems-iEzelî’ninhuzurunavevücûb-uvücûdunavevahdetineveehadiyetinedelâletveşehâdetettikleriniaynelyakîneyakınbirilmelyakînilebildi.

İştebumeraklımisafirinâlem-igayptanaldığıders-imârifetinekısabir işaretolarak,BirinciMakam’ınOnDördüncüveOnBeşinciMertebelerinde:

Page 98: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

198

denilmiştir.

Sonra, o dünya seyyahı kendi aklına dedi ki: “Madem bu kâinatın mevcudâtıylaMâlik’imiveHâlık’ımıarıyorum.Elbetteherşeydenevvelbumevcudâtınenmeşhuru..veâdâsınıntasdikiyledahienmükemmeli..veenbüyükkumandanı..veennamdârhâkimi..ve sözce en yükseği.. ve akılca en parlağı.. ve on dört asrı fazileti ile ve Kur’ân’ı ileışıklandıranMuhammed-iArabî (aleyhissalâtü vesselâm)’ı ziyaret etmekve aradığımıO’ndansormakiçinasr-ısaadeteberabergitmeliyiz.”diyerek,aklıylaberaberoasragirdi,gördüki:

Oasırhakikaten,oZât(aleyhissalâtüvesselâm)ilebirsaadet-ibeşeriyeasrıolmuş.Çünküenbedevî,enümmîbirkavmi,getirdiğinurvâsıtasıyla,kısabirzamandadünyayaüstadvehâkimeylemiş.

Hem kendi aklına dedi: “Biz, en evvel, bu fevkalâde Zât’ın (aleyhissalâtü vesselâm) birderecekıymetinivesözlerininhakkaniyetiniveihbârâtınındoğruluğunubilmeliyiz.SonraHâlık’ımızıondansormalıyız.”diyerektaharriyebaşladı.Bulduğuhadsiz,kat’îdelillerdenburadayalnız“dokuzkülliyeti”nebirerkısaişaretedilecek:

BirincisiBu Zât’ta (aleyhissalâtü vesselâm) –hatta düşmanlarının tasdiki ile dahi199– bütün güzel

huylarınvehasletlerinbulunması..200ve201 202 âyetlerinin sarâhatiyle, bir parmağının işaretiyle kamer iki parça

olması..203 ve bir avucu ile âdâsının ordusuna attığı az bir toprak, umum o ordunungözlerinegirmesiylekaçmaları..204vesusuzkalmışkendiordusuna,beşparmağındanakankevsergibisuyukifayetderecesindeiçirmesi205gibi–nass-ıkat’î ilevebirkısmı tevâtürile– yüzer mucizâtın O’nun elinde zâhir olmasıdır. Bumucizâtın üç yüzden ziyade birkısmı, On DokuzuncuMektup olanMucizât-ı Ahmediye (aleyhissalâtü vesselâm) nâmındakiharikavekerametli bir risaledekat’î delilleriyleberaberbeyanedildiğinden;onları, onahavaleederekdediki:

“Bukadarahlâk-ıhasenevekemâlâtlaberaber,bukadarmucizât-ıbâhiresibulunanbirZât(aleyhissalâtüvesselâm),elbetteendoğrusözlüdür.Ahlâksızlarınişiolanhileye,yalana,yanlışatenezzületmesikabildeğil.”

İkincisiElinde, bu kâinat Sahibi’nin bir fermanı bulunduğu.. ve o fermanı her asırda üç yüz

milyondan ziyade insanların kabul ve tasdik ettikleri.. ve o ferman olan Kur’ân-ıAzîmüşşân’ın,yedivecihleharikaolmasıdır.VebuKur’ân’ın,kırkvecihlemucizeolduğu

Page 99: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

vekâinatHâlıkı’nın sözübulunduğu, kuvvetli delilleriyleberaberYirmiBeşinciSözveMucizât-ı Kur’âniye namlarındaki Risale-i Nur’un bir güneşi olan meşhur bir risaledetafsilenbeyanedilmesinden;onu,onahavaleederekdedi:

“Böyle ayn-ı hak ve hakikat bir fermanın tercümanı ve tebliğ edicisi bir Zât’ta(aleyhissalâtü vesselâm) fermana cinayet ve ferman sahibine hıyanet hükmünde olan yalanolamazvebulunamaz.”

ÜçüncüsüOZât(aleyhissalâtüvesselâm),öylebirşeriatvebirİslâmiyetvebirubûdiyetvebirduave

bir davet ve bir iman ile meydana çıkmış ki; onların ne misli var ve ne de olur. Veonlardan daha mükemmel, ne bulunmuş ve ne de bulunur.Çünkü “ümmî bir Zât’ta”(aleyhissalâtüvesselâm)zuhuredenoşeriat,ondörtasrıvenev-ibeşerinhumsunu,âdilânevehakkaniyetüzerevemüdakkikânehadsizkanunlarıylaidareetmesiemsâlkabuletmez.

HemümmîbirZât’ın (aleyhissalâtü vesselâm)ef’âlveakvâlveahvâlindençıkanİslâmiyet,herasırdaüçyüzmilyoninsanınrehberivemercii..veakıllarınınmuallimivemürşidi..vekalblerininmünevvirivemusaffisi..venefislerininmürebbisivemüzekkisi..veruhlarınınmedar-ıinkişafıvemaden-iterakkiyâtıolmasıcihetiyle,misliolamazveolamamış…

Hem dininde bulunan bütün ibadâtın bütün envâında en ileri olması.. ve herkestenziyade takvada bulunması.. ve Allah’tan korkması.. ve fevkalâde daimî mücahedât vedağdağalar içinde, tamtamınaubûdiyetin en ince esrarına kadarmürâat etmesi.. ve hiçkimseyi taklid etmeyerek ve tammanasıyla vemübtediyâne, fakat enmükemmel olarak,hemibtidaveintihayıbirleştirerekyapması,elbettemisligörülmezvegörülmemiş…

HembinlerduavemünâcâtlarındanCevşenü’l-Kebîr ile,öylebirmârifet-i rabbâniyeile,öylebirderecedeRabb’initavsifediyorki;ozamandanberigelenehl-imârifetveehl-ivelâyet, telâhuk-uefkâr ileberaber,neomertebe-imârifetevenedeoderece-i tavsifeyetişememelerigösteriyorki;duadadahiO’nunmisliyoktur.Risale-iMünâcât’ınbaşında,Cevşenü’l-Kebîr’in doksan dokuz fıkrasından bir fıkrasının kısacık bir meâlinin beyanedildiğiyerebakanadam,“Cevşen’indahimisliyoktur!”diyecek.

Hem tebliğ-i risalette ve nâsı, hakka davette o derece metânet ve sebat ve cesaretgöstermişki;büyükdevletler,büyükdinler,hattakavimvekabilesiveamcasıO’naşiddetliadâvet ettikleri hâlde; zerre miktar bir eser-i tereddüt, bir telâş, bir korkaklıkgöstermemesi..vetekbaşıylabütündünyayameydanokuması..vebaşadaçıkarması..veİslâmiyet’idünyanınbaşınageçirmesiisbatederki,tebliğvedavettedahimisliolmamışveolamaz.

Hemimandaöyle fevkalâdebirkuvvetveharikabiryakînvemucizânebir inkişafvecihanı ışıklandıran bir ulvî itikat taşımış ki, o zamanın hükümranı olan bütün efkârı veakîdelerivehükemânınhikmetleriveruhanîreislerinilimleriO’namuârızvemuhalifve

Page 100: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

münkir oldukları hâlde; O’nun ne yakînine, ne itikadına, ne itimadına, ne itmînanınahiçbir şüphe, hiçbir tereddüt, hiçbir zaaf, hiçbir vesvese vermemesi.. vemaneviyatta vemerâtib-iimaniyedeterakkiedenbaştasahabelervebütünehl-ivelâyet,O’nunhervakitmertebe-i imanından feyz almaları ve O’nu en yüksek derecede bulmaları bilbedâhegösterirki,imanıdahiemsalsizdir.

İşte böyle emsalsiz bir şeriat.. ve misilsiz bir İslâmiyet.. ve harika bir ubûdiyet.. vefevkalâdebirdua..vecihan-pesendânebirdavet..vemucizânebirimansahibindeelbette,hiçbircihetleyalanolamazvealdatmaz,diyeanladıveaklıdahitasdiketti.

DördüncüsüEnbiyâlarınicmâı,nasılkivücûdvevahdâniyet-i ilâhiyeyegayetkuvvetlibirdelildir;

öylede,buZât’ındoğruluğunaverisaletinegayetsağlambirşehâdettir.Çünküenbiyânın(aleyhimüsselâm)doğruluklarınavepeygamberolmalarınamedarolannekadarkudsîsıfatlarve mucizeler ve vazifeler varsa, O Zât’ta (aleyhissalâtü vesselâm) en ileride olduğu tarihçemusaddaktır.Demekonlar,nasılki lisân-ıkâl ileTevrat, İncil,ZeburvesuhuflarındabuZât’ın geleceğini haber verip insanlara beşaret vermişler ki; kütüb-ü mukaddesenin obeşaretli işârâtından yirmiden fazla ve pek zâhir bir kısmı, On Dokuzuncu Mektup’tagüzelce beyan ve isbat edilmiş. Öyle de lisân-ı hâlleriyle, yani nübüvvetleriyle vemucizeleriylekendimesleklerindevevazifelerindeenileriveenmükemmelolanbuZât’ıtasdikedipdâvâsınıimzaediyorlar..velisân-ıkâlveicmâilevahdâniyetedelâletettiklerigibi,lisân-ıhâlileveittifakiledebuZât’ınsâdıkıyetineşehâdetediyorlar,diyeanladı.

BeşincisiBuZât’ın düsturlarıyla ve terbiyesi ve tebaiyetiyle ve arkasından gitmeleriyle hakka,

hakikate,kemâlâta,kerâmâta,keşfiyâta,müşâhedâtayetişenbinlerceevliya,vahdâniyetedelâletettiklerigibi;üstadlarıolanbuZât’ın,sâdıkıyetineverisaletine icmâve ittifaklaşehâdet ediyorlar. Ve âlem-i gayptan verdiği haberlerin bir kısmını, nur-u velâyetlemüşâhede etmeleri ve umumunu, nur-u iman ile yâ ilmeyakîn veya aynelyakîn veyahakkalyakîn suretinde itikat ve tasdik etmeleri, üstadları olan bu Zât’ın, derece-ihakkaniyetvesâdıkıyetinigüneşgibigösterdiğinigördü.

AltıncısıBuZât’ınümmîliğiyleberabergetirdiğihakâik-ikudsiyeveihtirâettiğiulûm-uâliyeve

keşfettiğimârifet-iilâhiyenindersiylevetâlimiyle,mertebe-iilmiyedeenyüksekmakamayetişen milyonlar asfiya-yı müdakkikîn ve sıddîkîn-i muhakkikîn ve dâhi hükemâ-yımüminîn, bu Zât’ın üssü’l-esas dâvâsı olan vahdâniyeti kuvvetli burhanlarıyla bilittifakisbatvetasdikettiklerigibi;buMuallîm-iEkber’invebuÜstad-ıÂzam’ınhakkaniyetinevesözlerininhakikatolduğuna ittifak ileşehâdetleri,gündüzgibibirhüccet-irisaletive

Page 101: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

sâdıkıyetidir.MeselâRisale-iNur,yüzparçasıyla,buZât’ınsadâkatininbirtekburhanıdır.

YedincisiÂlveashabnâmındavenev-ibeşerinenbiyâdansonraferasetvedirâyetvekemâlâtla

enmeşhuruveenmuhteremveennamdarıveendindarvekeskinnazarlıtâife-iazîmesi,kemâl-i merak ile ve gayet dikkat ve nihayet ciddiyetle bu Zât’ın bütün gizli ve âşikârhâllerini ve fikirlerini ve vaziyetlerini taharri ve teftiş ve tedkik etmeleri neticesinde buZât’ın,dünyadaensâdıkveenyüksekveenhaklıvehakikatliolduğunaittifakileveicmâilesarsılmaztasdiklerivekuvvetliimanları,güneşinziyasınadelâletedengündüzgibibirdelildir,diyeanladı.

SekizincisiBukâinat,nasılkikendiniîcadveidarevetertipedenvetasvirvetakdirvetedbirile

birsaraygibi,birkitapgibi,birsergigibi,birtemâşâgâhgibitasarrufedenSâni’ineveKâtib’ine veNakkaş’ına delâlet eder; öyle de, kâinatın hilkatindeki makâsıd-ı ilâhiyeyibilecek ve bildirecek.. ve tahavvülâtındaki rabbânî hikmetlerini talim edecek.. vevazifedârâneharekâtındakineticeleridersverecek..vemahiyetindekikıymetiniveiçindekimevcudâtın kemâlâtını ilân edecek.. ve o kitab-ı kebîrin manalarını ifade edecek biryüksekdellâl, bir doğru keşşaf, birmuhakkik üstad, bir sâdıkmuallim istediği ve iktizaettiği ve herhâlde bulunmasına delâlet ettiği cihetiyle; elbette bu vazifeleri herkestenziyade yapan bu Zât’ın hakkaniyetine, ve bu kâinat Hâlıkı’nın en yüksek ve sâdık birme’muruolduğunaşehâdetettiğinibildi.

DokuzuncusuMadem bu sanatlı ve hikmetli masnûâtıyla kendi hünerlerini ve sanatkârlığının

kemâlâtınıteşhiretmek..vebusüslü,zinetli,nihayetsizmahlûkatıylakendinitanıttırmakvesevdirmek..vebulezzetlivekıymetlihesapsıznimetleriylekendineteşekkürvehamdettirmek.. ve bu şefkatli ve himâyetli umumi terbiye ve iâşe ile hatta ağızların en incezevkleriniveiştihalarınhernev’initatminedecekbirsuretteihzaredilenrabbânîit’amlarveziyafetlerilekendirubûbiyetinekarşıminnettarânevemüteşekkirâneveperestişkârâneibadetettirmek..vemevsimlerintebdilivegecegündüzüntahviliveihtilâfıgibiazametlive haşmetli tasarrufat ve icraat ve dehşetli ve hikmetli faaliyet ve hallâkıyet ile kendiulûhiyetiniizharederek,oulûhiyetinekarşıimanveteslimveinkıyadveitaatettirmek..ve her vakit iyiliği ve iyileri himâye, fenalığı ve fenaları izâle ve semâvî tokatlar ilezâlimleri ve yalancıları imha etmek cihetiyle hakkaniyet ve adâletini göstermek isteyenperdearkasındabirisivar.

Elbette ve herhâlde, o gaybî Zât’ın yanında en sevgili mahlûku ve en doğru abdi veO’nunmezkûrmaksatlarınatamhizmetederek,hilkat-ikâinatıntılsımınıvemuammasını

Page 102: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

hallvekeşfedenvedaimaoHâlık’ınınnâmınahareketedenveO’ndanistimdatedenvemuvaffakiyet isteyenveO’nun tarafından imdadave tevfikemazharolanveMuhammedKureyşîdenilenbuZâtolacak.

Hem aklına dedi: “Madem bu mezkûr dokuz hakikatler bu Zât’ın sıdkına şehâdetederler.Elbette bu âdem, benîâdeminmedar-ı şerefi ve bu âleminmedar-ı iftiharıdır veO’na,‘fahr-iâlem’ve‘şeref-ibenîâdem’denilmesipeklâyıktır..veO’nunelindebulunanferman-ı Rahmân olan Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın haşmet-i saltanat-ı mâneviyesininnısf-ıarzıistilâsıveşahsîkemâlâtıveyüksekhasletlerigösteriyorki;buâlemdeenmühimZâtbudur,Hâlık’ımızhakkındaenmühimsöz,O’nundur.

İşte gel, bak! Bu harika Zât’ın yüzer zâhir ve bâhir kat’îmucizelerinin kuvvetine vedinindeki binler âlî ve esaslı hakikatlerine istinaden, bütün dâvâlarının esası ve bütünhayatının gayesi, Vâcibü’l-vücûd’un vücûduna ve vahdetine ve sıfâtına ve esmâsınadelâletveşehâdet..veoVâcibü’l-vücûd’uisbatveilânveilâmetmektir.

Demek,bukâinatınmânevîgüneşiveHâlık’ımızınenparlakbirburhanıbuHabibullahdenilenZât’tırki;O’nunşehâdetiniteyidvetasdikveimzaedenaldanmazvealdatmazüçbüyükicmâvar:

Birincisi:“Eğer perde-i gayb açılsa yakînim ziyadeleşmeyecek.”206 diyen, İmamAli..(radiyallâhuanh)veyerdeikenArş-ıÂzam’ıveİsrafil’inazamet-iheykelinitemâşâedenGavs-ı Âzam207 (kuddise sirruh) gibi keskin nazar ve gayb-bîn gözleri bulunan binler aktâb veevliya-yı azîmeyi câmî ve “Âl-i Muhammed” nâmıyla şöhretşiâr-ı âlem olan cemaat-inurâniyeninicmâiletasdikleridir.

İkincisi: Bedevî bir kavim ve ümmî bir muhitte, hayat-ı içtimaiyeden ve efkâr-ısiyasiyeden hâlî ve kitapsız ve fetret asrının karanlıklarında bulunan ve pek az birzamanda en medenî ve mâlûmatlı ve hayat-ı içtimaiyede ve siyasiyede en ileri olanmilletlere ve hükûmetlere üstad ve rehber ve diplomat ve hâkim-i âdil olarak, şarktangarba kadar cihan-pesendâne idare eden ve “sahabe” nâmıyla dünyada namdar olancemaat-i meşhurenin ittifakla can ve mallarını, peder ve aşiretlerini feda ettiren birkuvvetliimanlatasdikleridir.

Üçüncüsü: Her asırda binlerle efradı bulunan ve her fende dâhiyâne ileri giden vemuhtelif mesleklerde çalışan, ümmetinde yetişen hadsiz muhakkik ve mütebahhirulemâsınıncemaat-iuzmâsınıntevâfuklaveilmelyakînderecesindetasdikleridir.

Demek, bu Zât’ın vahdâniyete şehâdeti şahsî ve cüz’î değil; belki, umumi ve küllî,sarsılmaz.. ve bütün şeytanlar toplansa, karşısına hiçbir cihetle çıkamaz bir şehâdettir,diyehükmetti.

İşte,asr-ı saadetteaklıylaberaber seyahatedendünyamisafirivehayatyolcusununomedrese-i nurâniyeden aldığı derse kısa bir işaret olarak, Birinci Makamın On Altıncı

Page 103: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Mertebesi’ndeböyle:

208

denilmiştir.

Sonrabudünyadahayatıngayesivehayatınhayatıimanolduğunubilenbuyorulmazvetok olmaz yolcu, kendi kalbine dedi ki: “AradığımızZât’ın sözü ve kelâmı denilen, budünyadaenmeşhurveenparlakveenhâkimveonateslimolmayanherkese,herasırdameydanokuyanKur’ân-ıMu’cizü’l-Beyannâmındakikitabamüracaatedip,onediyor,bilelim.” Fakat en evvel bu kitabın, bizim Hâlık’ımızın kitabı olduğunu isbat etmeklâzımdır,diyetaharriyebaşladı.

Buseyyah,buzamandabulunduğumünasebetiyleenevvelmânevîi’câz-ıKur’âniye’ninlem’aları olan Risale-i Nur’a baktı ve onun yüz otuz risaleleri, âyât-ı Furkâniye’ninnükteleriveışıklarıveesaslıtefsirleriolduğunugördü.VeRisale-iNur,bukadarmuannidve mülhid bir asırda her tarafa hakâik-i Kur’âniye’yi mücahidâne neşrettiği hâlde,karşısınakimseçıkamadığındanisbatederki;onunüstadıvemenbaıvemerciivegüneşiolan Kur’ân, semâvîdir; beşer kelâmı değildir. Hatta Resâili’n-Nur’un yüzerhüccetlerinden bir tek hüccet-i Kur’âniyesi olan Yirmi Beşinci Söz ile On DokuzuncuMektub’un âhiri, Kur’ân’ın kırk vecihle mucize olduğunu öyle isbat etmiş ki; kimgörmüşsedeğil tenkit ve itiraz etmek, belki isbatlarınahayranolmuş, takdir ederek çoksenâ etmiş. Kur’ân’ın vech-i i’câzını ve hak kelâmullah olduğunu isbat etmek cihetiniRisaleti’n-Nur’a havale ederek yalnız kısa bir işaretle büyüklüğünü gösteren birkaçnoktayadikkatetti:

BirinciNokta:Nasıl kiKur’ân, bütünmucizâtıyla ve hakkaniyetine delil olan bütünhakâikiyle Muhammed (aleyhissalâtü vesselâm)’ın bir mucizesidir; öyle de Muhammed(aleyhissalâtü vesselâm)dabütünmucizâtıylavedelâil-inübüvvetiylevekemâlât-ı ilmiyesiyleKur’ân’ınbirmucizesidirveKur’ân’ınKelâmullaholduğunabirhüccet-ikâtıasıdır.

İkinciNokta:Kur’ân,budünyadaöylenurânîvesaadetlivehakikatlibirsurettebirtebdil-ihayat-ı içtimaiye ileberaber; insanlarınhemnefislerinde,hemkalblerinde,hemruhlarında, hem akıllarında, hem hayat-ı şahsiyelerinde, hem hayat-ı içtimaiyelerinde,hemhayat-ısiyasiyelerindeöylebir inkılâpyapmışve idameetmişve idareetmişki;ondörtasırmüddetinde,herdakikadaaltıbinaltıyüzaltmışaltıâyetleri,kemâl-iihtiramlahiçolmazsayüzmilyondanziyadeinsanlarındilleriyleokunuyor..ve insanları terbiyevenefislerini tezkiye ve kalblerini tasfiye ediyor; ruhlara inkişaf ve terakki.. ve akıllaraistikametvenur..vehayata,hayatvesaadetveriyor.Elbetteböylebirkitabınmisliyoktur,

Page 104: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

harikadır,fevkalâdedir,mucizedir.

ÜçüncüNokta:Kur’ân,oasırdantaşimdiyekadaröylebirbelâgatgöstermişki:

Kâbe’nin duvarında altınla yazılan enmeşhur ediplerin “Muallakât-ı Seb’a” nâmıylaşöhret-şiarkasideleriniodereceyeindirdiki;Lebîd’inkızı,babasınınkasidesiniKâbe’denindirirkendemiş:“Âyâtakarşıbununkıymetikalmadı.”

Hem bedevî bir edip: 209 âyeti okunurken işittiği vakit secdeye kapanmış. Onademişler: “SenMüslümanmı oldun?”O demiş: “Hayır, ben bu âyetin belâgatına secdeettim.”210

Hem ilm-i belâgatın dâhilerinden Abdülkâhir Cürcânî ve Sekkâkî ve Zemahşerî gibibinlerle dâhi imamlar ve mütefennin edipler, icmâ ve ittifakla karar vermişler ki;“Kur’ân’ınbelâgatı,tâkat-ıbeşerinfevkindedir,yetişilmez.”211

Hem o zamandan beri mütemâdiyen meydan-ı muârazaya davet edip, mağrur veenaniyetliveediplerinvebeliğlerindamarlarınadokundurup,gururlarınıkıracakbirtarzdader:“Ya bir tek sûrenin mislini getiriniz veyahut dünyada ve âhirette helâket ve zilletikabulediniz!”212diye ilânettiğihâlde;oasrınmuannidbeliğleri,bir teksûreninmislinigetirmeklekısabiryololanmuârazayıbırakıp,uzunolancanvemallarınıtehlikeyeatanmuharebeyolunuihtiyâretmeleriisbatederkiokısayoldagitmekmümkündeğildir.

Hem Kur’ân’ın dostları, Kur’ân’a benzemek ve taklit etmek şevkiyle ve düşmanlarıdahiKur’ân’amukabelevetenkitetmeksevkiyleovakittenberiyazdıklarıveyazılanvetelâhuk-uefkârileterakkiedenmilyonlarlaArabîkitaplarortadageziyor.Hiçbirisininonayetişemediğini, hatta en âdi adam dahi dinlese elbette diyecek: “Bu Kur’ân, bunlarabenzemez ve onların mertebesinde değil! yâ onların altında veya umumunun fevkindeolacak!”Umumununaltındaolduğunudünyadahiçbirfert,hiçbirkâfir,hattahiçbirahmakdiyemez.Demekmertebe-ibelâgatıumumunfevkindedir.

Hattabiradam 213âyetiniokudu,dediki:“Buâyetinharika telâkkiedilenbelâgatını göremiyorum.” Ona denildi: “Sen dahi bu seyyah gibi o zamana git, oradadinle!”OdakendiniKur’ân’danevveloradatahayyülederkengördüki;mevcudât-ıâlemperişan,karanlık,câmidveşuursuzvevazifesizolarak;hâlî,hadsiz,hudutsuzbirfezada;kararsız, fânî bir dünyada bulunuyorlar. BirdenKur’ân’ın lisânından bu âyeti dinlerkengördü:

Buâyet,kâinatüstündedünyanınyüzündeöylebirperdeaçtıveışıklandırdıki;buezelînutukvebusermedîferman,asırlarsıralarındadizilenzîşuurlaradersveripgösteriyorki;bu kâinat, bir câmi-i kebîr hükmünde başta semâvât ve arz olarak umum mahlûkâtıhayattarânezikirvetesbihtevevazifebaşındacûşuhurûşlamesûdânevememnunânebirvaziyettebulunduruyor,diyemüşâhedeettivebuâyetinderece-ibelâgatınızevkederek–sâir âyetleri buna kıyasla–Kur’ân’ın zemzeme-i belâgatı, arzın nısfını ve nev-i beşerin

Page 105: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

humsunu istilâ ederekhaşmet-i saltanatı kemâl-i ihtiramla ondört asır bilâ-fâsıla idameettiğininbinlerhikmetlerindenbirhikmetinianladı.

DördüncüNokta: Kur’ân, öyle hakikatli bir halâvet göstermiş ki en tatlı bir şeydendahi usandıran çok tekrar, Kur’ân’ı tilâvet edenler için değil usandırmak, belki kalbiçürümemişvezevkibozulmamışadamlaratekrar-ıtilâvetihalâvetiniziyadeleştirdiğieskizamandanberiherkesçemüsellemolupdarb-ımeselhükmünegeçmiş.

Hemöylebirtazelikvegençlikveşebâbetvegarâbetgöstermişkiondörtasıryaşadığıveherkesinelinekolaycagirdiğihâlde,şimdinâzilolmuşgibitazeliğinimuhafazaediyor.Herasır,kendinehitapediyorgibibirgençliktegörmüş.Hertâife-iilmiyeondanhervakitistifade etmek için kesretle ve mebzuliyetle yanlarında bulundurdukları ve üslûb-uifadesine ittibâ ve iktida ettikleri hâlde o, üslûbundaki ve tarz-ı beyanındaki garabetiniaynenmuhafazaediyor.

Beşincisi:Kur’ân’ınbircenahımâzide,bircenahımüstakbelde,köküvebirkanadıeskipeygamberlerinittifaklıhakikatleriolduğuvebu,onlarıtasdikveteyidettiğiveonlardahitevâfukun lisân-ı hâliyle bunu tasdik ettikleri gibi; öyle de evliya ve asfiya gibi ondanhayat alan semereleri ve hayattar tekemmülleriyle şecere-i mübarekelerinin hayattar,feyizdâr ve hakikat-medar olduğuna delâlet eden ve ikinci kanadının himâyesi altındayetişenveyaşayanvelâyetinbütünhaktarikatlarıveİslâmiyet’inbütünhakikatliilimleri,Kur’ân’ınayn-ıhakvemecma-ıhakâikvecâmiiyettemisilsizbirharikaolduğunaşehâdeteder.

Altıncısı:Kur’ân’ınaltıcihetinurânîdir,sıdkvehakkaniyetinigösterir,evet;

altındahüccetveburhandirekleri,üstündesikke-ii’câzlem’aları,önündevehedefindesaadet-idareynhediyeleri,arkasındanokta-yıistinadı,vahy-isemâvîhakikatleri,sağındahadsizukûl-ümüstakîmenindelillerletasdikleri,solunda selim kalblerin ve temiz vicdanların ciddî itmînanları ve samimî

incizabları ve teslimleri, Kur’ân’ın fevkalâde, harika,metin ve hücum edilmez birkale-isemâviye-iarziyeolduğunuisbatettiklerigibialtımakamdandahionunayn-ıhak ve sâdık olduğuna ve beşerin kelâmı olmadığına, hemyanlış olmadığına imzaeden; başta, bu kâinatta dâima güzelliği izhar, iyiliği ve doğruluğu himâye vesahtekârları vemüfterileri imha ve izale etmek âdetini bir düstur-u faaliyet ittihazedenbukâinatınMutasarrıf’ı,oKur’ân’aâlemdeenmakbul,enyüksek,enhâkimânebirmakam-ı hürmet ve bir mertebe-i muvaffakiyet vermesiyle onu tasdik ve imzaettiğigibi,İslâmiyet’inmenbaıveKur’ân’ıntercümanıolanZât’ın(aleyhissalâtüvesselâm)herkestenziyadeonaitikatveihtiramı..venüzûlüzamanındauykugibibirvaziyet-i

Page 106: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

nâimânede bulunması.. ve sâir kelâmları ona yetişememesi ve bir derecebenzememesi.. ve ümmiyetiyle berabergitmiş ve gelecek hakikî hâdisât-ı kevniyeyi,gaybiyâne, Kur’ân ile tereddütsüz ve itmînan ile beyan etmesi.. ve çok dikkatligözlerinnazarıaltındahiçbirhile,hiçbiryanlışvaziyetigörülmeyenoTercüman’ınbütünkuvvetiyleKur’ân’ınherbirhükmüne imanedip tasdiketmesi..vehiçbirşeyO’nu sarsmaması; Kur’ân’ın semâvî, hakkaniyetli ve kendi Hâlık-ı Rahîm’ininmübarekkelâmıolduğunuimzaediyor.

Hem nev-i insanın humsu, belki kısm-ı âzamı, göz önündeki o Kur’ân’amüncezibânevedindârâneirtibatıvehakikat-perestânevemüştâkânekulakvermesi..veçokemarelerinvevâkıalarınvekeşfiyatınşehâdetiylecinvemelekveruhânîlerindahi, tilâveti vaktinde pervane gibi hakperestâne etrafında toplanması, Kur’ân’ınkâinatçamakbuliyetineveenyüksekbirmakamdabulunduğunabirimzadır.

Hemnev-i beşerin umum tabakaları, en gabî ve âmiden tut, ta en zeki ve âlimekadar her birisi, Kur’ân’ın dersinden tam hisse almaları ve en derin hakikatlerifehmetmeleri.. veyüzlerle fenveulûm-u İslâmiye’ninvebilhassa şeriat-ı kübrânınbüyük müçtehitleri ve Usûlü’d-din ve İlm-i Kelâm’ın dâhi muhakkikleri gibi hertâife,kendiilimlerineaitbütünhâcâtınıvecevaplarınıKur’ân’danistihracetmeleri,Kur’ân’ınmenba-ıhakvemaden-ihakikatolduğunabirimzadır.

HemedebiyatçaenileribulunanArapedipleri,–İslâmiyet’egirmeyenler–şimdiyekadarmuârazayapekçokmuhtaçolduklarıhâlde,Kur’ân’ın i’câzındanyedibüyükvechivarken,yalnızbirtekvechiolanbelâgatının,tekbirsûreninmislinigetirmektenistinkâfları..veşimdiyekadargelenvemuârazaileşöhretkazanmakisteyenmeşhurbeliğlerinvedâhiâlimlerinonunhiçbirvech-ii’câzınakarşıçıkamamalarıveâcizânesükûtetmeleri,Kur’ân’ınmucizevetâkat-ibeşerinfevkindeolduğunabirimzadır.

Evetbirkelâm,“Kimdengelmişvekimegelmişveniçin?”denilmesiylekıymetiveulviyeti ve belâgatı tezahür etmesi noktasından Kur’ân’ın misli olamaz ve onayetişilemez. Çünkü Kur’ân, bütün âlemlerin Rabbi ve Hâlık’ının hitabı vekonuşması..vehiçbircihettetaklidivetasannuuihsasedecekbiremarebulunmayanbirmükâlemesi..vebütüninsanlarınbelkibütünmahlûkâtınnâmınameb’usvenev-ibeşerinenmeşhurvenamdârmuhatabıbulunanveomuhatabınkuvvet vevüs’at-iimanı,kocaİslâmiyet’itereşşuhedipsahibini“Kâb-ıKavseyn”makamınaçıkararakmuhatab-ı samedâniyeye mazhariyetle nüzûl eden.. ve saadet-i dareyne dair vehilkat-i kâinatın neticelerine ve ondaki rabbânî maksatlara ait mesâili ve omuhatabın bütün hakâik-i İslâmiye’yi taşıyan en yüksek ve en geniş olan imanınıbeyanveizaheden..vekocakâinatınbirharita,birsaat,birhânegibihertarafınıgösterip, çevirip, onları yapan sanatkârı, tavrıyla ifade ve tâlim eden Kur’ân-ıMu’cizü’l-Beyan’ın elbette mislini getirmek mümkün değildir ve derece-i i’câzınayetişilmez.

Page 107: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

HemKur’ân’ıtefsiredenvebirkısmıotuz-kırk,hattayetmişcildolarakbirertefsiryazanyüksekzekâlı,müdakkikbinlerlemütefenninulemânınsenedlerivedelilleriylebeyanettikleriKur’ân’dakihadsizmeziyetlerivenüktelerivehâsiyetlerivesırlarıveâlî manaları ve umûr-u gaybiyenin her nev’inden kesretli gaybî ihbarları izhar veisbatetmeleri..vebilhassaRisale-iNur’unyüzotuzkitabınınherbiri,Kur’ân’ınbirmeziyetini, bir nüktesini kat’i burhanlarla isbat etmesi ve bilhassa Mucizât-ıKur’âniye Risalesi.. şimendifer ve tayyare gibi medeniyetin harikalarından çokşeyleriKur’ân’danistihraçedenYirminciSöz’ünİkinciMakamı..veRisale-iNur’ave elektriğe işaret eden âyetlerin işârâtını bildiren İşârât-ı Kur’âniye nâmındakiBirinci Şuâ.. ve huruf-u Kur’âniye’nin, ne kadar muntazam, esrarlı ve manalıolduğunugösterenRumuzât-ıSemâniyenâmındaki sekizküçük risaleler..veSûre-iFeth’in âhirki âyetinin beş vecihle ihbar-ı gaybî cihetinde mucizeliğini isbat edenküçük bir risale gibi Risale-i Nur’un her bir cüzü, Kur’ân’ın bir hakikatini, birnurunuizharetmesi,Kur’ân’ınmisliolmadığınavemucizeveharikaolduğunavebuâlem-işehâdetteâlem-igaybınlisânıvebirAllâmü’l-guyûb’unkelâmıbulunduğunabirimzadır.

İşte altı noktada ve altı cihette ve altımakamda işaret edilenKur’ân’ınmezkûrmeziyetleri ve hâsiyetleri içindir ki; haşmetli hâkimiyet-i nurâniyesi ve azametlisaltanat-ıkudsiyesi,asırlarınyüzlerini ışıklandırarakzeminyüzünüdahibinüçyüzsene tenvir ederek kemâl-i ihtiramla devam etmesi.. hem o hâsiyetleri içindir kiKur’ân’ınherbirharfi,hiçolmazsaonsevabıveonhasenesiolmasıveonmeyve-ibâkî vermesi.. hatta bir kısım âyâtın ve sûrelerin her bir harfi, yüz ve bin ve dahaziyademeyvevermesi..214vemübarekvakitlerdeherharfinnuruvesevabıvekıymetiondanyüzlereçıkması215gibikudsîimtiyazlarıkazanmış,diyedünyaseyyahıanladıvekalbinededi:

“İşte böyle her cihetle mucizâtlı bu Kur’ân, sûrelerinin icmâıyla ve âyâtınınittifakıylaveesraruenvarınıntevâfukuylavesemerâtveâsârınıntetâbukuylabirtekVâcibü’l-vücûd’un vücûduna ve vahdetine ve sıfât ve esmâsına delillerle isbatsuretinde öyle şehâdet etmiş ki; bütün ehl-i imanın hadsiz şehâdetleri, onunşehâdetindentereşşühetmişler.”

İşte bu yolcununKur’ân’dan aldığı ders-i tevhid ve imana kısa bir işaret olarakBirinciMakam’ınOnYedinciMertebesi’ndeböyle:

Page 108: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

216

denilmiştir.

Sonra bir fakir insana değil fânî vemuvakkat bir tarlayı, bir hâneyi, belki kocakâinatı ve dünya kadar birmülk-ü bâkîyi kazandıran.. ve bir fânî adama ebedî birhayatın levâzımâtını bulduran.. ve ecelin darağacını bekleyen bir bîçareyi, idam-ıebedîdenkurtaran..vesaadet-isermediyeninhazinesiniaçanenkıymettarsermaye-iinsaniyeninimanolduğunubilenmezkûrmisafirvehayatyolcusu,kendinefsinedediki:“Haydi, ileri! İmanın hadsiz mertebelerinden bir mertebe daha kazanmak içinkâinatın heyet-i mecmûasına müracaat edip, o da ne diyor, dinlemeliyiz;erkânından ve eczasından aldığımız dersleri tekmil ve tenvir etmeliyiz!” diye,Kur’ân’danaldığıgenişveihatalıbirdürbünilebaktı,gördü:

Bukâinat,okadarmânidârvemuntazamdırki;mücessembirkitab-ısübhânî..vecismânîbirkur’ân-ı rabbânî..vemüzeyyenbir saray-ı samedânî..vemuntazambirşehr-irahmânîsuretindegörünüyor.Okitabınbütünsûreleri,âyetlerivekelimâtları,hatta harfleri ve bâbları ve fasılları ve sayfaları ve satırları, umumunun her vakitmânidârâne mahv u isbatları ve hakîmâne tağyir ve tahvilleri, icmâ ile bir Alîm-iküllişey’invebirKadîr-iküllişey’invebirMusannif’in,herşeydeherşeyigörenveherşeyinherşeyiilemünasebetinibilen,riâyetedenbirNakkâş-ıZülcelâl’invebirKâtib-iZülkemâl’invücûdunuvemevcudiyetinibilbedâheifadeettiklerigibi;bütünerkânveenvâıylaveeczavecüz’iyatıylavesekenelerivemüştemilâtıylavevâridatve masârifatıyla ve onlarda maslahatkârâne tebdilleriyle ve hikmet-perverânetecditleriyle bilittifak, hadsiz bir kudret ve nihâyetsiz bir hikmetle iş gören âlî birUsta’nınvemisilsizbirSâni’inmevcudiyetinivevahdetinibildiriyorlar.Vekâinatınazametine münasip iki büyük ve geniş hakikatin şehâdetleri, kâinatın bu büyükşehâdetiniisbatediyorlar.

BirinciHakikat: Usûlü’d-din ve İlm-i Kelâm’ın dâhi ulemâsının ve hükemâ-yıİslâmiye’nin gördükleri ve hadsiz burhanlarla isbat ettikleri hudûs ve imkânhakikatleridir.

Onlardemişlerki:“Madem,âlemdeveherşeydetagayyürvetebeddülvar;elbettefânîdir,hâdistir,kadîmolamaz.Mademhâdistir,elbetteonuihdasedenbirSâni’var.Vemademher şeyin zâtındavücûduve ademi, –bir sebepbulunmazsa–müsavidir,elbette vâcib ve ezelî olamaz.Vemademmuhal ve bâtıl olan devir ve teselsül ilebirbirini îcad etmek,mümkünolmadığıkat’î burhanlarla isbat edilmiş; elbetteöylebirVâcibü’l-vücûd’unmevcudiyeti lâzımdır ki; nazîri,mümtenî..misli,muhal.. vebütünmâadâsı,mümkin..vemâsivâsı,mahlûkuolacak…”

Evethudûshakikati, kâinatı istilâ etmiş.Çoğunugözgörüyor,diğerkısmını akıl

Page 109: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

görüyor. Çünkü gözümüzün önünde her sene güzmevsiminde öyle bir âlem vefatederki;herbirisininhadsizefradıbulunanveherbirizîhayatbirkâinathükmündeolan yüz bin nevi nebâtât ve küçücük havyanât, o âlem ile beraber vefat ederler.Fakatokadarintizamilebirvefattırki;haşirveneşirlerinemedarolanverahmetvehikmetinmucizeleri,kudretveilminharikalarıbulunançekirdeklerivetohumlarıveyumurtacıkları baharda yerlerinde bırakıp, defter-i âmâllerini ve gördüklerivazifelerin programlarını onların ellerine vererek, Hafîz-i Zülcelâl’in himâyesialtında, hikmetine emanet eder sonra vefat ederler. Ve bahar mevsiminde haşr-iâzamınyüzbinmisalivenumûnevedelillerihükmündeolarakovefatedenağaçlarveköklervebirkısımhayvancıklar,aynenihyavediriliyorlar.Vebirkısmınındahikendi yerlerinde emsalleri ve aynen onlara benzeyenleri îcad ve ihya olunuyor.Vegeçen baharınmevcudâtı, işledikleri amellerin ve vazifelerin sayfalarını ilânât gibineşredip 217âyetininbirmisalinigösteriyorlar.

Hem heyet-imecmûa cihetinde, her güzde ve her baharda büyük bir âlem vefatedervetazebirâlemvücûdagelir.Veovefatvehudûs,okadarmuntazamcereyanediyorveovefatvehudûsta,gayet intizamvemizanlaokadarnevilerinvefiyâtlarıvehudûslarıoluyorki;güyadünyaöylebirmisafirhânedirkizîhayatkâinatlaronamisafir olurlar ve seyyah âlemler ve seyyar dünyalar ona gelirler, vazifelerinigörürler,giderler.

İşte bu dünyada böyle hayattar dünyaları ve vazifedar kâinatları kemâl-i ilim vehikmetvemizanlavemuvâzeneve intizamvenizamla ihdasve îcadedip, rabbânîmaksatlardaveilâhîgayelerdeverahmânîhizmetlerdekadîrâneistîmalverahîmâneistihdamedenbirZât-ıZülcelâl’invücûb-uvücûduvehadsizkudretivenihâyetsizhikmeti,bilbedâhegüneşgibiakıllaragörünüyor.HudûsmesâiliniRisale-iNur’avemuhakkikîn-ikelâmiyeninkitaplarınahavaleileobahsikapıyoruz.

Ammaimkânciheti iseodakâinatıistilâveihataetmiş.Çünkügörüyoruzkiherşey;küllîvecüz’îbulunsun,büyükveküçükolsun,arştanferşe,zerrâttanseyyârâtakadarhermevcut,mahsusbirzâtvemuayyenbirsuretvemümtazbirşahsiyetvehassıfatlarvehikmetlikeyfiyetlervemaslahatlıcihazlariledünyayagönderiliyor.

Hâlbuki o mahsus zâta ve o mahiyete, hadsiz imkânât içinde o hususiyetivermek…

Hem suretler adedince imkânlar ve ihtimaller içinde o nakışlı ve fârikalı vemünasipomuayyensuretigiydirmek…

Hem, hemcinsinden olan eşhasın miktarınca imkânlar içinde çalkanan omevcuda,olâyıkşahsiyetiimtiyazlatahsisetmek…

Hem sıfatların nevileri ve mertebeleri sayısınca imkânlar ve ihtimaller içindeşekilsiz ve mütereddit bulunan o masnûa, o has ve muvafık maslahatlı sıfatları

Page 110: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

yerleştirmek…Hem hadsiz yollar ve tarzlarda bulunması mümkün olması noktasında hadsiz

imkânât ve ihtimalât içinde mütehayyir, sergerdân, hedefsiz o mahlûka, o hikmetlikeyfiyetleriveinâyetlicihazlarıtakmakveteçhizetmek,elbetteküllîvecüz’îbütünmümkinât adedince ve her mümkinin mezkûr mahiyet ve hüviyet, heyet ve suret,sıfatvevaziyetininimkânâtıadedincetahsisedici,tercihedici,tayinedici,ihdasedicibir Vâcibü’l-vücûd’un vücûb-u vücûduna ve hadsiz kudretine ve nihâyetsizhikmetine..vehiçbirşeyvehiçbirşe’n,O’ndangizlenmediğine..vehiçbirşeyO’naağırgelmediğine..veenbüyükbirşey,enküçükbirşeygibiO’nakolaygeldiğine..ve bir baharı bir ağaç kadar ve bir ağacı bir çekirdek kadar sühûletle îcadedebildiğine işaretler ve delâletler ve şehâdetler, imkânhakikatinden çıkıp kâinatınbubüyükşehâdetininbirkanadınıteşkilederler.

Kâinatın şehâdetini, her iki kanadı ve iki hakikatiyle Risale-i Nur eczaları vebilhassaYirmiİkinciveOtuzİkinciSözler,veYirminciveOtuzÜçüncüMektuplartamamıylaisbatveizahettiklerindenonlarahavaleederekbupekuzunkıssayıkısakestik.

Kâinatın heyet-i mecmûasından gelen büyük ve küllî şehâdetin ikinci kanadınıisbatedenikincihakikat:

Bu mütemâdiyen çalkanan inkılâplar ve tahavvülâtlar içinde vücûdunu vehizmetinivezîhayat isehayatınımuhafazayavevazifesiniyerinegetirmeyeçalışanmahlûkâtta kuvvetlerinin bütün bütün haricinde bir teavün hakikati görünüyor.Meselâ unsurları, zîhayatın imdadına.. hususan bulutları, nebâtâtın mededine.. venebâtâtı dahi hayvanâtın yardımına.. ve havyanât ise insanların muâvenetine.. vememelerinkevsergibi sütleri,yavrularınbeslenmelerine..vezîhayatların iktidarlarıharicindeki pek çok hacetleri ve erzakları, umulmadık yerlerden onların ellerineverilmesi..hattazerrât-ıtaamiyedahihüceyrât-ıbedeniyenintamirinekoşmalarıgibiteshir-i rabbânî ile ve istihdam-ı rahmânî ile, hakikat-i teavünün pek çokmisalleridoğrudan doğruya bütün kâinatı bir saray gibi idare eden bir Rabbü’l-âlemîn’inumumiverahîmânerubûbiyetinigösteriyorlar.

Evet, câmid ve şuursuz ve şefkatsiz olan ve birbirine şefkatkârâne, şuurdârânevaziyetgösterenmuâvenetçilerelbettegayetRahîmveHakîmbirRabb-iZülcelâl’inkuvvetiyle,rahmetiyle,emriyleyardımakoşturuluyorlar.

İştekâinattacâriolanteâvün-üumumî,seyyârâttantâzîhayatınâzâvecihâzâtvezerrât-ı bedeniyesine kadar kemâl-i intizamla cereyan eden muvâzene-i âmme vemuhafaza-yışâmile..vesemâvâtınyaldızlıyüzündenvezemininzînetliyüzündentaçiçeklerin süslü yüzlerine kadar kalem gezdiren tezyin.. ve kehkeşandan veManzume-iŞemsiye’dentamısırvenargibimeyvelerekadarhükmedentanzim..ve

Page 111: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

güneş ve kamerdenve unsurlardanve bulutlardan ta bal arılarına kadarmemuriyetveren tavzif gibi pek büyük hakikatlerin büyüklükleri nispetindeki şehâdetleri,kâinatın şehâdetinin ikinci kanadını isbat ve teşkil ederler.MademRisale-iNur bubüyükşehâdetiisbatveizahetmiş,bizburadabukısacıkişaretleiktifâederiz.

İştedünyaseyyahınınkâinattanaldığıders-iimanîyekısabirişaretolarakBirinciMakam’ınOnSekizinciMertebesi’ndeböyle:

218

denilmiştir.

Sonra, dünyaya gelen ve dünyanın yaratanını arayan ve on sekiz adetmertebelerdençıkanvearş-ıhakikateyetişenbirmirac-ıimanîilegâibânemârifettenhâzırâne vemuhatabâne birmakama terakki edenmeraklı vemüştak yolcu adam,kendiruhunadediki:“Fâtiha-yıŞerife’debaşındantâ 219kelimesinekadargâibânemedhüsenâilebirhuzurgelip hitabınaçıkılmasıgibibizdahidoğrudandoğruya–gâibâne aramayı bırakıp– aradığımızı aradığımızdan sormalıyız. Her şeyi gösterengüneşi,güneştensormakgerektir.”Evet,herşeyigösteren,kendiniherşeydenziyadegösterir.ÖyleiseşemsinşuââtıileonugörmekvetanımakgibiHâlık’ımızınesmâ-yıhüsnâsıyla ve sıfât-ı kudsiyesiyle O’nu kabiliyetimizin nisbetinde tanımayaçalışabiliriz.

Bumaksadınhadsizyollarındanikiyoluveoikiyolunhadsizmertebelerindenikimertebeyiveoikimertebeninpekçokhakikatlerindenvepekçokuzuntafsilâtındanyalnızikihakikatiicmâlveihtisarileburisaledebeyanedeceğiz.

Birinci Hakikat: Bilmüşâhede gözümüzle görünen ve muhit ve dâimî vemuntazamvedehşetlivesemâvîvearzîolanbütünmevcudâtıçevirenve tebdilvetecdit eden ve kâinatı kaplayan faaliyet-imüstevliye hakikati görünmesi.. ve o hercihetle hikmet-medar faaliyet hakikatinin içinde tezâhür-ü rubûbiyet hakikatininbilbedâhe hissedilmesi.. ve o her cihetle, rahmet-feşan tezâhür-ü rubûbiyethakikatininiçindetebârüz-üulûhiyethakikatibizzarurebilinmişolmasıdır.

İştebuhâkimânevehakîmânefaaliyet-idâimedenveperdesininarkasındabirFâil-

Page 112: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

iKadîrveAlîm’inef’âli,görünürgibihissedilir.

Vebumürebbiyânevemüdebbirâneef’âlirabbâniyedenveperdesininarkasındanherşeydecilveleribulunanesmâ-yıilâhiyehissedilirderecesindebedâhetlebilinir.

Vebucelâldârânevecemâl-perverânecilvelenenesmâ-yıhüsnâdanveperdesininarkasındasıfât-ıseb’a-yıkudsiyeninilmelyakîn,belkiaynelyakîn,belkihakkalyakînderecesindevücûdlarıvetahakkuklarıanlaşılır.

Vebuyedikudsîsıfâtındahi,bütünmasnûâtınşehâdetiyle,hemhayattarâne,hemkadîrâne, hem alîmâne, hem semîâne, hem basîrâne, hem mürîdâne, hemmütekellimâne nihâyetsiz bir surette tecellîleri ile bilbedâhe ve bizzarure vebiilmelyakînbirmevsuf-uVâcibü’l-vücûd’unvebirmüsemmâ-yıVâhid-iEhad’invebirFâil-iFerd-iSamed’inmevcudiyetigüneştendahazâhir,dahaparlakbir tarzda,kalbdekiimangözünegörünürgibikat’ibilinir.

Çünkü güzel vemânidâr bir kitap vemuntazam bir hâne, bedâhetle yazmak veyapmakfiillerini..vegüzelyazmakveintizamlıyapmakfiilleridahi,bedâhetleyazıcıve dülger namlarını.. yazıcı ve dülger unvanları ise, bedâhetle kitâbet ve dülgerliksanatlarınıvesıfatlarını..vebusanatvesıfatlar,bedâhetleherhâldebirzâtıistilzamederkiMevsufveSâni’veMüsemmâveFâilolsun.Fâilsizbirfiilvemüsemmâsızbir isim mümkün olmadığı gibi; mevsufsuz bir sıfat, sanatkârsız bir sanat dahimümkündeğildir.

İştebuhakikatvekâideyebinâenbukâinat,bütünmevcudâtıylaberaberkaderinkalemiyle yazılmış, kudretin çekiciyle yapılmış mânidâr hadsiz kitaplar, mektuplar,nihâyetsizbinalarvesaraylarhükmünde–herbiribinlervecihleveberaberhadsizvücuhile–rabbânîverahmânînihâyetsizfiilleriveofiillerinmenşeleriolanbinbiresmâ-yı ilâhiyenin hadsiz cilveleriyle ve o güzel isimlerinmenbaı olan yedi sıfât-ısübhâniyenin nihâyetsiz tecellîleriyle o yedi muhit ve kudsî sıfatların madeni vemevsufu olan ezelî ve ebedî bir Zât-ı Zülcelâl’in vücûb-u vücûduna ve vahdetinehadsiz işaretler venihâyetsiz şehâdetler ettikleri gibi; bütünomevcudâttabulunanbütün hüsünler, cemâller, kıymetler, kemâller dahi ef’âl-i rabbâniyenin ve esmâ-yıilâhiyenin ve sıfât-ı samedâniyenin ve şuûnât-ı sübhâniyenin, kendilerine lâyık vemuvafık kudsî cemâllerine ve kemâllerine.. ve hepsi birden Zât-ı Akdes’in kudsîcemâlinevekemâlinebedâhetleşehâdetederler.

İştefaaliyethakikatiiçindetezahüredenrubûbiyethakikati,ilimvehikmetlehalkveîcadvesun’veibda’..nizamvemizaniletakdirvetasvirvetedbirvetedvir..kasdveiradeiletahvilvetebdilvetenzilvetekmil..şefkatverahmetleit’amvein’âmveikram ve ihsan gibi şuûnâtıyla ve tasarrufatıyla kendini gösterir ve tanıttırır. Vetezahür-ü rubûbiyet hakikati içinde bedâhetle hissedilen ve bulunan ulûhiyetintebarüz hakikati dahi esmâ-yı hüsnânın rahîmâne ve kerîmâne cilveleriyle ve yedi

Page 113: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

sıfât-ı subûtiye olan hayat, ilim, kudret, irade, sem’, basar ve kelâm sıfatlarınıncelâllivecemâllitecellîleriylekendinitanıttırır,bildirir.

Evetnasılkikelâmsıfatı,vahiylerveilhamlarileZât-ıAkdes’i tanıttırır;öyledekudret sıfatı dahi, mücessem kelimeleri hükmünde olan sanatlı eserleriyle o Zât-ıAkdes’ibildirirvekâinatıbaştanbaşabirfurkan-ıcismânîmahiyetindegösterip,birKadîr-iZülcelâl’itavsifvetarifeder.

Veilimsıfatıdahihikmetli,intizamlı,mizanlıolanbütünmasnûâtmiktarınca..veilim ile idare ve tedbir ve tezyin ve temyiz edilen bütün mahlûkât adedincemevsuflarıolanbirtekZât-ıAkdes’ibildirir.

Vehayatsıfatıisekudretibildirenbütüneserler..veilminvücûdunubildirenbütünintizamlı ve hikmetli vemizanlı ve zinetli suretler, hâller.. ve sâir sıfatları bildirenbütündeliller, sıfat-ıhayatındelilleriyleberaberhayat sıfatının tahakkukunadelâletettikleri gibi; hayat dahi bütün o delilleriyle aynaları olan bütün zîhayatları şahidgöstererek,Zât-ıHayy-ıKayyûm’ubildirir.Vekâinatı;serbeser,hervakit, tazetazeveayrıayrıcilvelerivenakışlarıgöstermekiçindâimadeğişenvetazelenenvehadsizaynalardanterekkübedenbirayna-yıekbersuretineçevirir.Vebukıyaslagörmekveişitmek, ihtiyâr etmek ve konuşmak sıfatları dahi her biri birer kâinat kadar Zât-ıAkdes’ibildirir,tanıttırır.

Hemosıfatlar,Zât-ıZülcelâl’invücûdunadelâletettiklerigibi,hayatınvücûdunavetahakkukunaveoZât’ınhayattarvediriolduğunadahibedâhetledelâletederler.Çünkü bilmek, hayatın alâmeti.. işitmek, dirilik emâresi.. görmek, dirileremahsus..irade, hayat ile olabilir. İhtiyârî iktidar, zîhayatlarda bulunur. Tekellüm ise bilendirilerinişidir.İştebunoktalardananlaşılırki;hayatsıfatınınyedidefakâinatkadardelilleri.. ve kendi vücûdunu ve mevsufun vücûdunu bildiren burhanları vardır kibütünsıfatlarınesasıvemembaıveism-iâzamınmasdarıvemedarıolmuştur.

Risale-i Nur, bu birinci hakikati kuvvetli burhanlar ile isbat ve bir derece izahettiğindenbudenizdenbumezkûrkatreileşimdilikiktifâediyoruz.

İkinciHakikat:Sıfat-ıkelâmdangelentekellüm-üilâhîdir.220

âyetinin sırrıyla kelâm-ı ilâhî, nihâyetsizdir. Bir zâtın vücûdunu bildiren en zâhiralâmet, konuşmasıdır. Demek bu hakikat, nihâyetsiz bir surette Mütekellim-iEzelî’nin mevcudiyetine ve vahdetine şehâdet eder. Bu hakikatin iki kuvvetlişehâdeti, bu risalenin On Dördüncü ve On Beşinci Mertebeleri’nde beyan edilenvahiyler ve ilhamlar cihetiyle.. ve geniş bir şehâdeti dahi, Onuncu Mertebesi’ndeişaret edilen kütüb-ü mukaddese-i semâviye cihetiyle.. ve çok parlak ve câmî birdiğer şehâdeti dahi,OnYedinciMertebesi’ndeKur’ân-ıMu’cizü’l-Beyan cihetiylegeldiğinden;buhakikatinbeyanveşehâdetiniomertebelerehavaleedipohakikati,

Page 114: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

mucizâneilânedenveşehâdetinisâirhakikatlerinşehâdetleriyleberaberifadeeden221

âyet-imuazzamanınenvarıveesrarı, bizimbuyolcuyakâfivevâfigelmişkidahailerigidememiş.

İşte bu yolcunun bu makam-ı kudsîden aldığı dersin kısa bir meâline bir işaretolarakBirinciMakam’ınOnDokuzuncuMertebesi’nde:

222

denilmiştir…

Bu “Âyetü’l-Kübrâ”nın otuz üç mertebeden müteşekkil tamamı, hârikulâdemukaddimesiilebirliktemüstakilolarakneşredilmiştir.Burayakısmenkonulmuş.

156“Yedikatgök,dünyaveonlarıniçindeolanherkesAllah’ıtakdisvetenziheder.HiçbirşeyyokturkiAllah’ıhamdile tenzih etmesin. Ne var ki siz onların bu tenzih ve takdislerini iyi anlayamazsınız. Bunca azametiyle beraber,kullarının gaflet ve cürümlerine karşı, O, halimdir (çok müsamahalıdır), gafûrdur (çok affedicidir).” (İsrâ sûresi,17/44).

157Allah’tanbaşkailâhyoktur.OVâcibü’l-vücûdkivüs’atvemükemmeliyetibilmüşahedegörünenteshirvetedbirvetedvirvetanzimvetanzifvetavzifhakikatlerininazamet-iihatasınınşehadetiyle,semavatbütüniçindekilerleberaberO’nunvahdetiçindekivücûb-uvücûdunadelâleteder.

158“Rüzgârlarınyönlerinideğiştiripdurmasında,gökleyerarasındaemrehazırbulutlarınduruşunda…”(Bakarasûresi,2/164).

159“O’durkiinsanlarartıkümitlerinikestiktensonrayağmurindirir,rahmetinihertarafayayar.”(Şûrâsûresi,42/28).

160“GökgürlemesihamdileO’nutakdisvetenziheder.”(Ra’dsûresi,13/13).

161“Bubulutlarınşimşeğininparıltısınerdeysegözlerialıverecek!”(Nûrsûresi,24/43).

162Allah’aimanettim.

163Allah’tanbaşkailâhyoktur.OVâcibü’l-vücûdkivüs’atvemükemmeliyetibilmüşahedegörünenteshirvetasrifvetenzilvetedbirhakikatlerininazamet-iihatasınınşehadetiyle,cevv-isemâbütüniçindekilerleberaberO’nunvücûb-uvücûdunadelâleteder.

Page 115: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

164 (İhtar)BirinciMakam’dageçenotuzüçmertebe-i tevhidibirparça izahetmekisterdim.Fakatşimdikivaziyetimvehâliminmüsaadesizliğicihetiyle,yalnızgayetmuhtasarburhanlarınavemeâlinintercümesineiktifâyamecburoldum.Risale-iNur’unotuz, belki yüz risalelerindebuotuzüçmertebedelilleriyle, ayrı ayrı tarzlarda, her bir risaledebirkısımmertebelerbeyanedildiğinden,tafsilionlarahavaleedilmiş.

165“İştebak,Allah’ınrahmetinineserlerine,ölmüştoprağanasılhayatveriyor!İştebunlarıyapankimise,ölülerideOdiriltecektir.O,herşeyehakkıylakadîrdir.”(Rûmsûresi,30/50)

166“Allah,ohakMabuddurkikendisindenbaşkahiçbirilâhyoktur.”(Bakarasûresi,2/163,255;Âl-iİmransûresi,3/2,6,18;Nisâsûresi,4/87;…)

167Allah’tan başka ilâh yoktur.OVâcibü’l-vücûd ki umumiyet ve şümul vemükemmeliyeti bilmüşahede görünen,bütün zevilhayatın iaşesi için tohumların teshir ve tedbir ve terbiye ve feth ve tevzi ve muhafaza ve idaresi verahmâniyetverahîmiyethakikatlerininazamet-iihatasınınşehadetiyle,arzbütüniçindekilerveüzerindekilerleO’nunvahdetiçindekivücûb-uvücûdunadelâleteder.

168Dahayokmu?

169Bkz.:Buhârî,bed’ü’l-halk6,menâkıbü’l-ensâr42,eşribe12;Müslim,îmân264,cennet26;AhmedİbniHanbel,el-Müsned2/260,289,440,3/164,4/208,209.

170“Allah,ohakMabuddurkikendisindenbaşkahiçbirilâhyoktur.”(Bakarasûresi,2/163,255;Âl-iİmransûresi,3/2,6,18;Nisâsûresi,4/87;…)

171Allah’tanbaşka ilâhyoktur.OVâcibü’l-vücûdkivüs’at ve intizamıbilmüşahedegörünen teshir vemuhafazaveiddiharveidarehakikatlerininazamet-iihatasınınşehadetiyle,denizlervenehirlerbütüniçindekilerleberaberO’nunvahdetiçindekivücûb-uvücûdunadelâleteder.

172“Dağlarıdaarzıtutanbirerdestek(yapmadıkmı)?”(Nebesûresi,78/7)

173“Veorayasağlamdağlarçaktık.”(Hicrsûresi,15/19;Kafsûresi,50/7).

174“Vedağlarıdasabit,muhkembirşekildeoturttu.”(Nâziâtsûresi,79/32).

175“Allah,ohakMabuddurkikendisindenbaşkahiçbirilâhyoktur.”(Bakarasûresi,2/163,255;Âl-iİmransûresi,3/2,6,18;Nisâsûresi,4/87;…)

176Allah’aimanettim.

177 Allah’tan başka ilâh yoktur. O Vâcibü’l-vücûd ki rabbânî ihtiyat maddelerinin bilmüşahede vâsi ve âmm vemuntazamvemükemmeliddiharveidarevemuhafazavetedbirivetohumlarınneşrihakikatlerininazamet-iihatasınınşehadetiyle, bütün dağlar ve sahralar bütün içindekiler ve üzerindekilerle beraberO’nun vücûb-u vücûduna delâleteder.

178“Allah’tanbaşkailâhyoktur.”(Sâffâtsûresi,37/35;Muhammedsûresi,47/19)

179“Allah,ohakMabuddurkikendisindenbaşkahiçbirilâhyoktur.”(Bakarasûresi,2/163,255;Âl-iİmransûresi,3/2,6,18;Nisâsûresi,4/87;…)

180İmannimetinibahşedenAllah’ahamdolsun..

181Allah’tanbaşkailâhyoktur.OVâcibü’l-vücûdkimizanlıvefesahatliyapraklarınınvesüslüvecezaletliçiçeklerininve intizamlı ve belâgatlimeyvelerinin kelimeleriyle konuşan ve tesbih eden bütün ağaç ve nebat nevilerinin icmâı,birbirininmislivebenzeriolanmahdut çekirdekvehabbeciklerden süslüvebirbirinden farklıvemütenevvi,gayr-imahdut suretlerinin hepsinin birden fethi hakikatinin kat’î delâletiyle beraber, kasdî ve rahmetli in’amve ikramveihsanhakikatininveiradelivehikmetlitemyizvetezyinvetasvirhakikatininazamet-iihatasınınşehadetiyle,icmâileO’nunvahdetiçindekivücûb-uvücûdunadelâleteder.

182“Allah,ohakMabuddurkikendisindenbaşkahiçbirilâhyoktur.”(Bakarasûresi,2/163,255;Âl-iİmransûresi,3/2,6,18;Nisâsûresi,4/87;…)

Page 116: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

183Allah’tanbaşka ilâhyoktur.OVâcibü’l-vücûdkimevzunvemuntazamve fasihhasselerininvekuvvelerininvehissiyat ve latîfelerinin kelimeleriyle vemükemmel ve beliğ cihâzât ve cevarih ve âlât ve âzâlarının kelimeleriylehamd ve şehadet eden bütün hayvanat ve tuyur nevilerinin ittifakı, birbirininmisli ve benzeri, mahsur vemahdutsayıda yumurta ve katrelerdenmuntazam,muhtelif,mütenevvi ve gayr-imahsur suretlerinin fethi hakikatinin kat’îdelâletiyleberaber,iradeliîcadvesun’veibdâhakikatininvekasdîtemyizvetezyinhakikatininvehikmetlitakdirvetasvirhakikatininazamet-iihatasınınşehadetiyle,O’nunvahdetiçindekivücûb-uvücûdunadelâleteder.

184Bkz.:En’âmsûresi,6/86-87;A’râfsûresi,7/144;Nahlsûresi,16/121…

185“Allah,ohakMabuddurkikendisindenbaşkahiçbirilâhyoktur.”(Bakarasûresi,2/163,255;Âl-iİmransûresi,3/2,6,18;Nisâsûresi,4/87;…)

186Allah’tan başka ilâh yoktur. OAllah ki bütün enbiyânın, tasdik edici ve tasdikemazharmûcizât-ı bâhirelerininkuvvetiyleittifakları,O’nunvahdetiçindekivücûb-uvücûdunadelâleteder.

187Allah’tanbaşkailâhyoktur.OAllahkibütünasfiyanın,muhakkakvemüttefikveparlakburhanlarınınkuvvetiyleittifakları,O’nunvahdetiçindekivücûb-uvücûdunadelâleteder.

188“Allah,ohakMabuddurkikendisindenbaşkahiçbirilâhyoktur.”(Bakarasûresi,2/163,255;Âl-iİmransûresi,3/2,6,18;Nisâsûresi,4/87;…)

189 Allah’tan başka ilâh yoktur. O Vâcibü’l-vücûd ki bütün evliyanın, muhakkak ve musaddak ve zahir keşif vekerametlerininicmâı,O’nunvahdetiçindekivücûb-uvücûdunadelâleteder.

190Bkz.:Sâffâtsûresi,37/164-166;Nahlsûresi,16/49-50;Tirmizî,zühd9;İbniMâce,zühd19;AhmedİbniHanbel,el-Müsned5/173.

191Bkz.:Buhârî,îmân37,menâkıb25;Müslim,îmân1,10,fezâilü’s-sahâbe100.

192Hz.İbrahim(aleyhisselâm)*1,Hz.Lût(aleyhisselâm)*2, sahabedenIrbâdİbniSâriye*3, İmrân İbniHusayn*4veHz.Selman*5melekgörenlerarasındadır,ayrıcaCenâb-ıHak(cellecelâluh),Benîİsrâil’den3kişiye,onlarıimtihanetmeküzerebirmelekgöndermiştir:Buhârî,enbiyâ51;Müslim,zühd10.

*1Bkz.:Hûdsûresi,11/70;Ankebûtsûresi,29/31;Zâriyâtsûresi,51/28.*2Bkz.:Hûdsûresi,11/77;Ankebûtsûresi,29/33.

*3Bkz.:et-Taberânî,el-Mu’cemü’l-kebîr18/245.*4Bkz.:el-Hâkim,el-Müstedrek3/536;el-Bezzâr,el-Müsned9/19;et-Tahâvî,Şerhumeâni’l-âsâr4/324.

*5Bkz.:EbûNuaym,Hilyetü’l-evliyâ1/204;İbnü’l-Cevzî,Sıfatü’s-safve1/551.

193 Allah’tan başka ilâh yoktur. O Allah ki insanların nazarına temessül eden ve beşerin havas kısmıyla konuşanmelâikenin ittifakı, birbirine tetabuk ve tevafuk eden ihbaratıyla, O’nun vahdet içindeki vücûb-u vücûduna delâleteder.

194Allah’aimanettim.

195Allah’tanbaşkailâhyoktur.OVâcibü’l-vücûdkiistidatvemezheplerininfarklılığıylaberaberbütünmünevvervemüstakimakılsahiplerininbirbirinetetabukedenkanaatveyakînleri,O’nunvahdetiçindekivücûb-uvücûdunadelâleteder. Kezâ, birbirine mütebayin meslek ve meşreplerine rağmen bütün selim ve nuranî kalb sahiplerinin birbirinetetabukedenkeşiflerivebirbirinetevafukedenmüşahedelerideO’nunvahdetiçindekivücûb-uvücûdunadelâleteder.

196Cenâb-ıHakk’ınkonuşması,kullarınanlayışseviyelerinegöredir.

197“Deki: “Rabbimin sözleriniyazmak içinenbüyükokyanusmürekkepolsaydı (hattaonunbirmislinide takviyegönderseydik),budeniztükenir,Rabbiminsözleriyinedebitmezdi.”(Kehfsûresi,18/109).

198 Allah’tan başka ilâh yoktur. O Vâcibü’l-vücûd ve Vâhid-i Ehad ki, tenezzülât-ı ilâhiyeyi ve mükâlemât-ısübhâniyeyi ve taarrüfât-ı rabbâniyeyi ve kullarınınmünâcâtınamukabelât-ı rahmâniyeyi vemahlûkatına vücûdunu

Page 117: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

ihsasedeniş’ârât-ısamedâniyeyimutazammınbütünhakvahiylerinicmâı,O’nunvahdetiçindekivücûb-uvücûdunadelâlet eder.Kezâ, teveddüd-ü ilâhiyeyi vemahlûkatının dualarına icabât-ı rahmâniyeyi ve kullarının istiğaselerineimdadat-ı rabbâniyeyivemasnuatınavücûdunubildiren ihsasat-ı sübhâniyeyimutazammın sadık ilhamların ittifakı,O’nunvahdetiçindekivücûb-uvücûdunadelâleteder.

199Mukavkıs*1,HuyeyİbniAhtab*2,Ebûcehil*3veAbdullahİbniSûriyâ*4gibikimseler.*1Bkz.:el-Vâkıdî,Kitâbü’l-meğâzî3/964-967;EbûNuaym,Delâilü’n-nübüvves.85-89;İbniHacer,el-isâbe6/377.*2Bkz.:İbniHişâm,Sîratü’n-nebeviyye3/52;EbûNuaym,Delâilü’n-nübüvves.77-78;İbniKesîr,Bidâye3/212.

*3Bkz.:İbniEbîŞeybe,el-Musannef7/255.*4Bkz.:İbniSa’d,et-Tabakâtü’l-kübrâ1/164;İbnü’l-Cevzî,Sıfatü’s-safve1/88.

200Bkz.:Ahzâbsûresi,33/21;Kalemsûresi,68/4;AhmedİbniHanbel,el-Müsned2/381;Muvatta,hüsnü’l-huluk8.

201“…Aybölündü.”(Kamersûresi,54/1).

202“(EyResûlüm)Attığınvakitsenatmadın,lâkinAllahattı.”(Enfâlsûresi,8/17).

203Buhârî,menâkıb27,menâkıbü’l-ensâr36,tefsîrusûre(54)1;Müslim,münâfikîn43-48.

204BuhâdisehemBedir’de*1hemdeHuneyn’de*2vukubulmuştur.*1Bkz.:AhmedİbniHanbel,el-Müsned1/303,368;İbniSa’d,et-Tabakâtü’l-kübrâ2/155;İbniHibbân,es-Sahîh14/430.

*2Bkz.:Müslim,cihâd81;Dârimî,siyer16;İbniEbîŞeybe,el-Musannef7/399.

205Bkz.:Buhârî,vudû32,menâkıb25;Müslim,fezâil5-7.

206Bkz.:es-Sübkî,Tabakâtü’ş-Şâfiiyyeti’l-kübrâ6/61;Aliyyülkârî,el-Masnûs.149;es-Sindî,el-Hâşiye8/96.

207Bkz.:el-Gümüşhânevî,Mecmûatü’l-ahzâb(Evrâd-ıŞâzelî)s.561.

208Allah’tanbaşkahiçbirilâhyoktur.O,öylevarlığıkendindenvekesinolan,tekveyektâbirZât’tırki;âleminövünçkaynağı ve insanlığın iftihar tablosu, (sallallâhu aleyhi ve sellem) Kur’ân’ın hâkimiyetinin büyüklüğü.. dinininmuhteşemgenişliği..mükemmelsıfatlarınınçokluğu..vehattadüşmanlarınındahitasdikettikleriahlâkınınyüceliğiileO’nunkendindenvekesinolanvarlığınavebirliğinedelâleteder.VekezaOZât;birçokşâhittarafındantasdikedilenvekendisinide tasdikettiren,yüzlerce,apaçıkmucizelerininkuvveti..vedinininkatîveparlakbinlercehakikatininkuvveti..venurluâlininicmâı..vekeskinbasiretsahibiashabınınittifakı..veümmetinin,birçokdelillerlehermeseleyiaydınlatan basiretli büyük âlimlerimin tevâfuku ileAllah’ın kendinden ve kesin olan varlığına ve birliğine şehâdetedip,isbateder.

209“Artıksanaemrolunanı,başlarıçatlatırcasınaanlatonlara!”(Hicrsûresi,15/94).

210es-Suyûtî,el-itkân2/149;el-Âlûsî,Rûhu’l-meânî14/86.

211Bkz.: el-Bâkıllânî, İ’câzü’l-Kur’ân 1/250, 254; el-Kurtubî,Câmi’ li ahkâmi’l-Kur’ân 1/76; İbni Kesîr, Tefsîru’l-Kur’ân1/63.

212Bkz.:Bakarasûresi,2/23-24;Yûnussûresi,10/38-39.

213“Göklerdenevar,yerdenevarsaAllah’ıtenzihvetesbiheder.”(Hadîdsûresi,57/1).

214Kur’ân okurken her bir harfine on sevap verileceğine dair bkz.: Tirmizî, fezâilü’l-Kur’ân 16; Dârimî, fezâilü’l-Kur’ân1;İbniEbîŞeybe,el-Musannef6/118.

215Gecenamazındaonayetokuyanayüz sevap*1, gündeyüzdefa İhlâs sûresiniokuyanabinbeşyüz sevap*2,Kadirgecesindeiseotuzbinsevap*3verilmesigibi…

Page 118: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

*1İbniEbîŞeybe,el-Musannef7/202;EbûNuaym,Hilyetü’l-evliyâ4/6.

*2EbûYa‘lâ,el-Müsned6/103.*3Kadirsûresi,97/3.

216Allah’tan başka ilâh yoktur. O Vâcibü’l-vücûd ve Vâhid-i Ehad ki melek ve ins ve cin ecnâsının makbulü vemerğubuolan,herdakikadabütünâyetlerinev-iinsandanyüzmilyonlarınlisânındakemâl-iihtiramlaokunan,saltanat-ıkudsiyesiarzınveâlemlerinaktarındavezamanınveasırlarınyüzlerindedevameden,nuranîhâkimiyet-imâneviyesiarzınyarısındavebeşerinbeştebirindeondörtasırdırkemâl-i ihtişamlacârîolanKur’ân-ıMu’cizü’l-Beyan,O’nunvahdetiçindekivücûb-uvücûdunadelâleteder.Kezâ,Kur’ân,müşahedeveıyânilekudsîvesemâvîsûrelerininicmâıvenurânîveilâhîâyetlerininittifakıveesrarveenvârınıntevafukuvehakâikvesemerâtveâsârınıntetabukuylaO’nunvahdetiçindekivücûb-uvücûdunaşehadetveO’nuispateder.

217“Hesapdefterleriaçıldığızaman…”(Tekvirsûresi,81/10)

218Allah’tanbaşka ilâhyoktur.NazîrimümteniveO’ndanbaşkaherşeymümkinveVâhid-iEhadolanoVâcibü’l-vücûdkimücessembirkitab-ıkebîr,muazzambirKur’ân-ıcismânî,munazzamvemüzeyyenbirkasrvemuntazamvemuhteşem bir memleket olan bu kâinat, sûrelerinin ve âyetlerinin ve kelimelerinin ve harflerinin ve bablarının vefasıllarınınvesayfalarınınvesatırlarınınicmâıylaveerkânınınveenvaınınveeczasınınvecüz’iyatınınvesekenevemüştemilâtınınvevâridatvemasarifininittifakıyla,bütünulema-iilm-ikelâmınicmâınamüstenithudûsvetağayyürveimkânhakikatininazamet-iihatasınınşehadetiylevesuretvemüştemilâtınınhikmetveintizamlatebdilivehurufvekelimatınınnizamvemizanlatecdidihakikatininşehadetiylevemevcudatındamüşahedeveıyânilegörünenteâvünvetecavüpvetesanüdvetedahülvemuvazenevemuhafazahakikatlerininazamet-iihatasınınşehadetiyle,O’nunvahdetiçindekivücûb-uvücûdunadelâleteder.

219“YalnızSana(ibadeteder,yalnızsendenmedetumarız).”(Fâtihasûresi,1/5).

220“Deki: “Rabbimin sözleriniyazmak içinenbüyükokyanusmürekkepolsaydı (hattaonunbirmislinide takviyegönderseydik),budeniztükenir,Rabbiminsözleriyinedebitmezdi.”(Kehfsûresi,18/109).

221 “Allah’tan başka tanrı bulunmadığına şahit bizzat Allah’tır. Bütün melekler, hak ve adaletten ayrılmayan ilimadamlarıdabugerçeğe,azizvehakîm(mutlakgalip,tamhükümvehikmetsahibi)Allah’tanbaşkatanrıolmadığınaşahittirler.”(Âl-iİmransûresi,3/18).

222Allah’tan başka ilâh yoktur. O öyle bir Vâcibü’l-vücûd veVâhid-i Ehad’dir ki bütün güzel isimler, bütün yücesıfatlarveenyücevasıflarO’naaittir.İradevekudretleîcadvehalkvesun’veibdâfiillerini,ihtiyarvehikmetletakdirve tasvir ve tedbir ve tedvir fiillerini, kasd ve rahmetle ve kemâl-i intizam ve muvazene ile tasrif ve tanzim vemuhafazaveidareveiaşefiillerinitazammunedenfaaliyet-imüstevliyenindevamıiçindegörünentezahür-ürubûbiyetve onun içinde görünen tebarüz-ü ulûhiyet hakikatinin azametinin şehadetiyle; ve “Allah’tan başka tanrıbulunmadığınaşahitbizzatAllah’tır.Bütünmelekler,hakveadalettenayrılmayanilimadamlarıdabugerçeğe,azizvehakîm(mutlakgalip, tamhükümvehikmet sahibi)Allah’tanbaşka tanrıolmadığına şahittirler.”*1meâlindekiâyet-ikerimeninhakikat-iesrarınınazamet-iihatasınınşehadetiyle;bütünkudsîvemuhîtsıfatlarınınvekâinattatecellîedenbütün esmâ-i hüsnâsının icmâı ve kâinatta tasarruf eden bütün şuunat ve ef’âlinin ittifakı, O’nun vahdet içindekivücûb-uvücûdunadelâleteder.

*1Âl-iİmransûresi,3/18.

Page 119: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

İkinciHüccet-iİmaniyeOtuzİkinciSöz’ünBirinciMevkıfı

223

224

BirRamazangecesindeşukelâm-ıtevhidîninonbircümlesininherbirindebirertevhidmertebesi ve birermüjde bulunduğunu ve omertebelerden yalnız 225 ’dekimanayı,basit, avâmın fehmine gelecek bir muhâvere-i temsîliye ve bir münâzara-yı faraziyetarzında ve lisân-ı hâli, lisân-ı kâl suretinde söylemiştim. Bana hizmet eden kıymettarkardeşlerimin ve mescid arkadaşlarımın arzuları ve istemeleri üzerine o muhâvereyiyazıyorum,şöyleki:

Bütüntabiat-perest,esbap-perestvemüşrikgibiumumenvâ-ıehl-işirkinveküfrünvedalâletin tevehhüm ettikleri şeriklerin nâmına bir şahıs farz ediyoruz ki o şahs-ı farazî,mevcudât-ıâlemdenbirşeyerabolmakistiyorvehakikîmâlikolmakdâvâetmektedir.

İşte omüddeî, evvelâmevcudâtın en küçüğü olan bir zerreye rast gelir. Ona rab vehakikîmâlikolmaktaolduğunuzerreyetabiatlisânıyla,felsefediliylesöyler.Ozerredahi,hakikat lisânıyla ve hikmet-i rabbânî diliyle der ki: “Ben hadsiz vazifeleri görüyorum.Ayrıayrıhermasnûagiripişliyorum.Eğerbütünovezâifibanagördürecek,sendeilimvekudretvarsa;hem,benimgibihaddühesabagelmeyenzerrâtiçindeberabergezip226(Hâşiye)işgörüyoruz.Eğerbütünemsalimozerrelerideistihdamedipemirtahtınaalacakbirhükümveiktidarsendevarsa;hemkemâl-iintizamilecüzolduğummevcudlara,meselâkandakiküreyvât-ıhamrâyahakikîmâlikvemutasarrıfolabilirsenbanarabolmakdâvâet;beni,Cenâb-ıHak’tanbaşkasınaisnadet.Yoksasus!Hembanarabolamadığıngibimüdahaledahiedemezsin.Çünküvezâifimizdeveharekâtımızdaokadarmükemmelbirintizamvarkinihâyetsizbirhikmetvemuhitbirilimsahibiolmayanbizeparmakkarıştıramaz.Eğerkarışsakarıştıracak.Hâlbukiseningibicâmid,âcizvekörveikielitesadüfvetabiatgibiikikörünelindeolanbirşahıs,hiçbircihetteparmakuzatamaz.”

Omüddeî,maddiyyûnlarındediklerigibidediki:“Öyleisesenkendikendinemâlikol!Neden başkasının hesabına çalışmasını söylüyorsun?” Zerre ona cevaben der: “Eğer,güneş gibi bir dimağım ve ziyâsı gibi ihatalı bir ilmim ve harareti gibi şümûllü birkudretim ve ziyâsındaki yedi renk gibi muhit duygularım ve gezdiğim her yere veişlediğim her mevcuda müteveccih birer yüzüm ve bakar birer gözüm ve geçer birersözümbulunsa idi,belki seningibiahmaklıkedipkendikendimemâlikolduğumudâvâederdim.Haydidefolgit,senbendenişbulamazsın!”

Page 120: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

İşteşeriklerinvekili,zerredenme’yusoluncaküreyvât-ıhamrâdanişbulacağımdiye,kandakibirküreyvât-ıhamrâyarastgelir.Onaesbapnâmınavetabiatvefelsefelisânıyladerki: “Ben sana rabvemâlikim.”Oküreyvât-ı hamrâ,yaniyuvarlakkırmızımevcud,onahakikatlisânıylavehikmet-iilâhiyediliileder:

“Ben yalnız değilim. Eğer sikkemiz ve memuriyetimiz ve nizamatımız bir olan kanordusundaki bütün emsalime mâlik olabilirsen; hem gezdiğimiz ve kemâl-i hikmetleistihdam olunduğumuz bütün hüceyrât-ı bedenemâlik olacak bir dakik hikmet ve azîmkudret, sende varsa göster ve gösterebilirsen belki senin dâvânda bir mana bulunabilir.Hâlbukiseningibisersemveseninelindekisağırtabiatvekörkuvvetledeğilmâlikolmak,belkizerremiktarkarışamazsın.Çünkü;bizdekiintizamokadarmükemmeldirki,ancakherşeyigörürveişitirvebilirveyaparbirZâtbizehükmedebilir.Öyleisesus!Vazifemokadar mühim ve intizam o kadar mükemmeldir ki senin ile, senin böyle karmakarışıksözlerinecevapvermeğevaktimyok.”der,onutardeder.

Sonra onu kandıramadığı için o müddeî gider, bedendeki hüceyre tabir ettiklerimenzilciğerastgelir.Felsefevetabiat lisânıylader:“Zerreyeveküreyvât-ıhamrâyasözanlattıramadım,belkisensözümüanlarsın.Çünküsen,gayetküçükbirmenzilgibibirkaçşeydenyapılmışsın.Öyleisebenseniyapabilirim.Senbenimmasnûumvehakikîmülkümol!”der.Ohüceyreonacevaben,hikmetvehakikatlisânıyladerki:

“Ben, çendan küçücük bir şeyim. Fakat pek büyük vazifelerim, pek incemünasebetlerimvebedeninbütünhüceyrâtınaveheyet-imecmûasınabağlıalâkalarımvar.Ezcümle, evride ve şerâyin damarlarına ve hassâse ve muharrike asablarına ve câzibe,dâfia,müvellide,musavviregibikuvvelerekarşıderinvemükemmelvazifelerimvar.Eğerbütünbedeni,bütündamarveasabvekuvveleri teşkilve tanzimveistihdamedecekbirkudretveilimsendevarsavebenimemsalimvesanatçavekeyfiyetçebirbirimizinkardeşiolanbütünhüceyrât-ıbedeniyeyetasarrufedeceknâfizbirkudret,şâmilbirhikmet,sendevarsagöster;sonrabenseniyapabilirimdiyedâvâet,yoksahaydigit!Küreyvât-ıhamrâ,bana erzak getiriyorlar. Küreyvât-ı beyzâ da, bana hücum eden hastalıklara mukabeleediyorlar.İşimvar,benimeşguletme.Hemseningibiâciz,câmid,sağır,körbirşey,bizehiçbir cihetle karışamaz. Çünkü bizde o derece ince ve nazik ve mükemmel birintizam227(Hâşiye)varkieğerbizehükmedenbirHakîm-iMutlakveKadîr-iMutlakveAlîm-iMutlakolmazsaintizamımızbozulur,nizamımızkarışır.”

Sonraomüddeî,ondadame’yusoldu.Birinsanınbedeninerastgelir.Yinekörtabiatve serseri felsefe lisânı ile tabîiyyûnundedikleri gibi der ki: “Senbenimsin, seni yapanbenim veya sende hissem var.” Cevaben o beden-i insan, hakikat ve hikmet diliyle veintizamınınlisân-ıhâliylederki:

“Eğer bütün emsalim ve yüzümüzdeki sikke-i kudret ve turra-yı fıtrat bir olan bütüninsanlarınbedenlerinehakikîmutasarrıfolacakbirkudretveilimsendevarsa;hemsudan

Page 121: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

vehavadantut,tanebâtâtvehayvanâtakadarbenimerzakımınmahzenlerinemâlikolacakbirservetinvebirhâkimiyetinvarsa;hembenkılıfolduğumgayetgenişveyüksekolanruh,kalb,akılgibiletâif-imâneviyeyibenimgibidar,süflîbirzarftayerleştirerekkemâl-ihikmet ile istihdam edip ibadet ettirecek sende nihâyetsiz bir kudret, hadsiz bir hikmetvarsa göster, sonra ‘ben seni yaptım’ de. Yoksa sus! Hem bendeki intizam-ı ekmelinşehâdetiyleveyüzümdekisikke-ivahdetindelâletiyle,benimSâni’imherşeyeKadîr,herşeyeAlîm,herşeyigörürveherşeyi işitirbirZât’tır.Seningibisersem,âcizinparmağıO’nunsanatınakarışamaz.Zerremiktarmüdahaleedemez.”

O şeriklerin vekili, bedende dahi parmak karıştıracak yer bulamaz, gider, insanınnev’ine rastgelir.Kalbindenderki:“Belkibudağınık,karmakarışıkolancemaat içindeşeytan, onların ef’âl-i ihtiyariye ve içtimâiyelerine karıştığı gibi belki ben de ahvâl-ivücûdiye ve fıtriyelerine karışabileceğim ve parmak karıştıracak bir yer bulacağım veonda bir yer bulup beni tardeden bedene ve beden hüceyresine hükmümü icra ederim.”Onun için beşerin nev’ine yine sağır tabiat ve sersem felsefe lisânıyla der ki: “Siz çokkarışıkbirşeygörünüyorsunuz.Bensizerabvemâlikimveyahuthissedarım.”der.Ovakitnev-iinsan,hakvehakikatlisânıylahikmetveintizamındiliylederki:

“Eğerbütünküre-iarzagiydirilenvenev’imizgibibütünhayvanâtvenebâtâtınyüzlerbinenvâındanrengârenkatkıveiplerdenkemâl-ihikmetledokunanvedikilengömleğiveyeryüzüneserilenveyüzbinlerzîhayatenvâındannescolunanvegayetnakışlıbirsuretteîcadedilenhaliçeyiyapacakvehervakitkemâl-ihikmetletecdidediptazelendirecekbirkudret ve hikmet sende varsa; hem eğer bizmeyve olduğumuz küre-i arza ve çekirdekolduğumuzâlemdetasarrufedecekvehayatımızalâzımmaddelerimizan-ıhikmetleaktâr-ı âlemden bize gönderecek bir muhit kudret ve şâmil bir hikmet sende varsa veyüzümüzdekisikke-ikudretbirolanbütüngitmişvegelecekemsalimizi îcadedecekbiriktidar sende varsa belki bana rubûbiyet dâvâ edebilirsin. Yoksa haydi sus! Benimnev’imdeki karmakarışıklığa bakıp parmak karıştırabilirim deme. Çünkü intizammükemmeldir.Okarmakarışıkzannettiğinvaziyetler,kudretinkaderkitabınagörekemâl-iintizam ile bir istinsahtır. Çünkü bizden çok aşağı olan ve bizim taht-ı nezaretimizdebulunan hayvanât ve nebâtâtın kemâl-i intizamları gösteriyor ki bizdeki karışıklıklar birnevikitabettir.

Hiç mümkün müdür ki; bir haliçenin her tarafına yayılan bir atkı ipini sanatkârâneyerleştiren, haliçenin ustasından başkası olsun. Hem bir meyvenin mûcidi, ağacınınmûcidindenbaşkasıolsun.Hemçekirdeğiîcadeden,çekirdeklicisminsâniindenbaşkasıolsun.Hemgözünkördür;yüzümdekimucizât-ıkudreti,mahiyetimizdekihavârık-ıfıtratıgörmüyorsun.EğergörsenanlarsınkibenimSâni’im,öylebirZât’tırkihiçbirşeyO’ndangizlenemez, hiçbir şeyO’nanazlanıp ağır gelemez.Yıldızlar, zerreler kadarO’nakolaygelir. Bir baharı bir çiçek kadar sühûletle îcad eder. Koca kâinatın fihristesini, kemâl-iintizamla benimmahiyetimde derceden bir Zât’tır. Böyle bir Zât’ın sanatına senin gibi

Page 122: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

câmid, âciz ve kör, sağır parmak karıştırabilir mi? Öyle ise sus, defol git!” der onutardeder.

Sonraomüddeîgiderzemininyüzüneserilengenişhaliçeyevezeminegiydirilengayetmüzeyyenvemünakkaşgömleğeesbapnâmınavetabiatlisânıylavefelsefediliylederki:“Sendetasarrufedebilirimvesanamâlikimveyasendehissemvar.”diyedâvâeder.

Ovakitogömlek,228(Hâşiye-1) ohaliçe,hakvehakikatnâmına lisân-ıhikmetleomüddeîyeder ki: “Eğer seneler, karnlar adedinceyere giydirilip sonra intizam ile çıkarılıp geçmişzamanın ipine asılan ve yeniden giydirilecek ve kemâl-i intizam ile kader dairesindeprogramları vebiçimleri çizilenve tâyinolunanvegelecek zamanın şeridine takılanveintizamlıvehikmetli,ayrıayrınakışlarıbulunanbütüngömlekleri,haliçeleridokuyacak,îcadedecekkudretvesanatsendevarsa;hemhilkat-iarzdantaharab-ıarzakadar,belkiezelden ebede kadar ulaşacak hikmetli, kudretli iki mânevî elin varsa ve bütünatkılarımdaki bütün ferdleri îcad edecek kemâl-i intizam ve hikmetle tamir ve tecdidedecek sende bir iktidar ve hikmet varsa; hem bizim modelimiz ve bizi giyen ve bizikendine peçe ve çarşaf yapan küre-i arzı elinde tutupmûcid olabilirsen bana rubûbiyetdâvâet.Yoksahaydidışarıya!Buyerdeyerbulamazsın.Hembizdeöylebirsikke-ivahdetve öyle bir turra-yı ehadiyet vardır ki, bütün kâinat kabza-yı tasarrufunda olmayan vebütüneşyayı,bütünşuûnâtıylabirdengörmeyenvenihâyetsizişleriberaberyapamayanveher yerde hâzır ve nâzır bulunmayan ve mekândan münezzeh olmayan ve nihâyetsizhikmetveilimvekudretemâlikolmayanbizesahipolamazvemüdahaleedemez.”

Sonraomüddeîgider.“Belkiküre-iarzıkandırıporadabiryerbulurum.”der.Gider,küre-iarza229(Hâşiye-2)yineesbapnâmınavetabiatlisânıyladerki:“Böyleserserigezdiğinden,sahipsizolduğunugösteriyorsun.Öyleisesenbenimolabilirsin.”Ovakitküre-iarz,haknâmınavehakikatdiliyle,gökgürültüsügibibirsadâileonaderki:“Haltetme!..Bennasılserseri, sahipsizolabilirim?Benimelbisemiveelbisemin içindekienküçükbirnoktayı,biripiintizamsızbulmuşmusunvehikmetsizvesanatsızgörmüşmüsünkibana‘sahipsiz,serseri’ dersin? Eğer hareket-i seneviyem ile takriben yirmi beş bin senelik230(Hâşiye-3) birmesafede, bir senede gezdiğim ve kemâl-i mizan ve hikmetle vazife-i hizmetimigördüğüm o daire-i azîmeye hakikî mâlik olabilirsen ve kardeşlerim ve benim gibivazifedar olan on seyyâreye ve gezdikleri bütün dairelere ve bizim imamımız ve bizonunlabağlıvecâzibe-irahmetleonatakılıolduğumuzgüneşiîcadedip,yerleştirecekvesapantaşıgibibeniveseyyârâtyıldızlarıonabağlayacakvekemâl-iintizamvehikmetledöndürüp istihdam edecek bir nihâyetsiz hikmet ve nihâyetsiz kudret sende varsa banarubûbiyet dâvâ et, yoksa haydi cehennemol, git!Benim işim var, vazifeme gidiyorum.Hembizlerdekihaşmetli intizâmâtvedehşetliharekâtvehikmetli teshiratgösteriyorki;bizimustamızöylebirZât’tırkibütünmevcudât,zerrelerdenyıldızlaravegüneşlerekadaremirberneferhükmündeO’namutîvemusahhardırlar.Birağacı,meyveleriyletanzimvetezyinettiğigibikolaycagüneşi,seyyârâtlatanzimederbirHakîm-iZülcelâlveHâkim-i

Page 123: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Mutlak’tır.”

Sonra omüddeî, yerde yer bulamadığı için gidergüneşe, kalbinden der ki: “Bu çokbüyükbirşeydir,belki içindebirdelikbulup,biryolaçarım,yeridemusahharederim.”güneşe şirk nâmına ve şeytanlaşmış felsefe lisânıylaMecûsîler’in dedikleri gibi der ki:“Senbirsultansın,kendikendinemâliksin,istediğingibitasarrufedersin.”güneşise,haknâmınavehakikatlisânıylavehikmet-iilâhiyediliyleonader:

“Hâşâ, yüz bin defa hâşâ ve kellâ!.. Ben musahhar bir memurum. Seyyidiminmisafirhânesindebirmumdârım.Birsineğe,belkibirsineğinkanadınadahihakikîmâlikolamam. Çünkü sineğin vücûdunda öyle mânevî cevherler ve göz, kulak gibi antikasanatlar var ki benim dükkânımda yok, daire-i iktidarımın haricindedir.” der, müddeîyitekdireder.

Sonraomüddeîdöner,firavunlaşmışfelsefelisânıyladerki:“Mademkendinemâlikvesahip değilsin, bir hizmetkârsın, esbap nâmına benimsin.” der. O vakit güneş, hak vehakikatnâmınaveubûdiyetlisânıyladerki:“Benöylebirininolabilirimkibütünemsalimolan ulvî yıldızları îcad eden ve semâvâtında kemâl-i hikmetle yerleştiren ve kemâl-ihaşmetledöndürenvekemâl-izînetlesüslendirenbirZâtolabilir.”

Sonra o müddeî, kalbinden der ki: “Yıldızlar çok kalabalıktırlar. Hem dağınık,karmakarışıkgörünüyorlar.Belkionlarıniçinde,müekkillerimnâmınabirşeykazanırım.”der, onların içine girer.Onlara esbap nâmına, şerikleri hesabına ve tuğyan etmiş felsefelisânıyla,nücûm-perestolansâbiiyyûnlarındediklerigibiderki:“Sizler,pekçokdağınıkolduğunuzdan, ayrı ayrı hâkimlerin taht-ı hükmünde bulunuyorsunuz.”O vakit yıldızlarnâmınabiryıldızderki:

“Nekadarsersem,akılsızveahmakvegözsüzsünkibizimyüzümüzdekisikke-ivahdetive turra-yı ehadiyeti görmüyorsun, anlamıyorsun. Ve bizim nizamat-ı âliyemizi vekavânîn-iubûdiyetimizibilmiyorsun.Biziintizamsızzannediyorsun.BizleröylebirZât’ınsanatıyızvehizmetkârlarıyızkibizimdenizimizolansemâvâtıveşeceremizolankâinatıvemesiregâhımız olan nihâyetsiz fezâ-yı âlemi kabza-yı tasarrufunda tutan bir Vâhid-iEhad’dir. Bizler donanma elektrik lâmbaları gibi O’nun kemâl-i rubûbiyetini gösterennurânî şâhidleriz ve saltanat-ı rubûbiyetini ilân eden ışıklı burhanlarız.Her bir tâifemizO’nun daire-i saltanatında ulvî, süflî, dünyevî, berzahî, uhrevî menzillerde haşmet-isaltanatınıgösterenveziyâverennurânîhizmetkârlarız.

Evet her birimiz kudret-i Vâhid-i Ehad’in birer mucizesi ve şecere-i hilkatin birermuntazammeyvesivevahdâniyetinbirermünevverburhanıvemelâikelerinbirermenzili,birertayyaresi,birermescidiveavâlim-iulviyeninbirerlâmbası,birergüneşivesaltanat-ırubûbiyetin birer şâhidi ve fezâ-yı âlemin birer zîneti, birer kasrı, birer çiçeği ve semâdenizininbirernurânîbalığıvegökyüzününbirergüzelgözü231(Hâşiye-1)olduğumuzgibiheyet-imecmûamızdasükûnetiçindebirsükûtvehikmetiçindebirhareketvehaşmetiçindebir

Page 124: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

zînet ve intizam içinde bir hüsn-ü hilkat ve mevzûniyet içinde bir kemâl-i sanatbulunduğundan Sâni-i Zülcelâl’imizi nihâyetsiz diller ile vahdetini, ehadiyetini,samediyetini ve evsâf-ı cemâl ve celâl ve kemâlini bütün kâinata ilân ettiğimiz hâlde;bizimgibinihâyetderecedesâfi,temiz,mutî,musahharhizmetkârları,karmakarışıklıkveintizamsızlıkvevazifesizlikhattasahipsizlikileithamettiğindentokatamüstehaksın.”der.Omüddeîninyüzünerecm-işeytan232gibibiryıldız,öylebirtokatvururkiyıldızlardantacehennemin dibine onu atar ve beraberinde olan tabiatı,233(Hâşiye-2) evham derelerine vetesadüfüademkuyusunaveşerikleri, imtinâvemuhâliyetzulümâtınavedinaleyhindekifelsefeyi, esfel-i sâfilînin dibine atar. Bütün yıldızlarla beraber o yıldız, 234

ferman-ıkudsîsiniokuyorlar.Ve“Sinekkanadındantut,tasemâvâtkandillerinekadarbirsinekkanadıkadarşerikeyeryokturkiparmakkarıştırsın.”diyeilânederler.

235

236

223“Eğergökteveyerde,Allah’tanbaşkailâhlarbulunsaydıoralarınnizamıbozulurdu.”(Enbiyâsûresi,21/22).

224“Allah’tanbaşka ilâhyoktur.Obirdir.Ortağıyoktur.MülkumumenO’nundur.Ezeldenebedeher türlühamdveövgü, şükür ve minnet O’na mahsustur ve O’na lâyıktır. Hayatı veren de, alan da O’dur. O, ezelî ve ebedî hayatsahibidir.BütüniyiliklerO’naaittir;O,yapılanherhayrıkaydedervekarşılığınıverir.O’nunherşeyegücüyetervehiçbirşeyO’naağırgelmez.DönüşyalnızO’nadır.”(Bkz.:Tirmizî,deavât36;Nesâî,menâsik163;İbniMâce,ticârât40,menâsik84).

225Ortağıyoktur.

226 (Hâşiye) Evet müteharrik her bir şey, zerrâttan seyyârâta kadar, kendilerinde olan sikke-i samediyet ile vahdetigösterdikleri gibi, harekâtlarıyladahi, gezdikleri bütünyerleri vahdet namına zabtederler.Kendimâlikininmülküneidhal ederler. Hareket etmeyen masnûât ise nebâtâttan nücûm-u sevâbite kadar birer mühr-ü vahdâniyethükmündedirler ki; bulunduğumekânı, kendiSâni’ininmektubuolduğunugösterirler.Demekher bir nebat, her birmeyve,birermühr-üvahdâniyet,birersikke-ivahdettirlerki;mekânlarınıvevatanlarını,vahdetnamınaSâni’lerininmektubuolduğunugösterirler.

Elhâsıl:Herbirşey,hareketiylebütüneşyayıvahdetnamınazabteder.Demekbütünyıldızlarıelindetutmayan,birtekzerreyerabolamaz.

227(Hâşiye)Sâni-iHakîm,beden-iinsanıgayetmuntazambirşehirhükmündehalketmiştir.Damarlarınbirkısmı,telgrafvetelefonvazifesinigörür.Birkısmıdaçeşmelerinborularıhükmünde,âb-ıhayatolankanıncevelânınamedardırlar.Kanise içinde iki kısım küreyvât halkedilmiş. Bir kısmı küreyvât-ı hamrâ tabir edilir ki bedenin hüceyrelerine erzakdağıtıyorvebirkanun-uilâhîilehüceyrelereerzakyetiştiriyor(tüccarveerzakmemurlarıgibi).Diğerkısmıküreyvât-ıbeyzâdırlarkiötekilerenisbetenekalliyettedirler.Vazifeleri,hastalıkgibidüşmanlarakarşıaskergibimüdâfaadırkinevakitmüdâfaayagirselermevlevîgibiikihareket-idevriyeilesüratlibirvaziyet-iacîbealırlar.

Kanın heyet-i mecmûası ise iki vazife-i umumiyesi var. Biri, bedendeki hüceyrâtın tahribatını tamir etmek. Diğeri,hüceyrâtınenkazlarınıtoplayıp,bedenitemizlemektir.Evrideveşerâyinnamındaikikısımdamarlarvarki:Biri,sâfikanıgetirir,dağıtır,sâfikanınmecralarıdır.Diğerkısmı,enkazıtoplayanbulanıkkanınmecrasıdırki;şuikinciisekanı“ree”denilennefesingeldiğiyeregetirirler.

Sâni-iHakîm,havada ikiunsurhalketmiştir.Biri azot, birimüvellidü’l-humuza.Müvellidü’l-humuza isenefes içindekanatemasettiğivakit,kanıtelvisedenkarbonunsur-ukesîfinikehribargibikendineçeker.İkisiimtizaçeder.Buhârîhâmız-ıkarbondenilen(semlihavaî)birmaddeyeinkılâbettirir.Hemhararet-igariziyeyitemineder,hemkanıtasfiyeeder.ÇünküSâni-iHakîm,fenn-ikimyadaaşk-ıkimyevîtabiredilenbirmünasebet-işedideyi,müvellidü’l-humuzailekarbonavermişki; o iki unsurbirbirineyakınolduğuvakit, o kanun-u ilâhî ile o iki unsur imtizaç ederler.Fennensabittirkiimtizaçtanhararethasılolur.Çünküimtizaç,birneviihtiraktır.

Şusırrınhikmetibudurki:Oikiunsurunherbirisininzerrelerininayrıayrıhareketlerivar.İmtizaçvaktindeherikizerre,yani onun zerresi bunun zerresiyle imtizaç eder. Bir tek hareketle hareket eder. Bir hareket muallak kalır. Çünkü

Page 125: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

imtizaçtan evvel iki hareket idi; şimdi iki zerre bir oldu, her iki zerre bir zerre hükmünde bir hareket aldı. Diğerhareket, Sâni-i Hakîm’in bir kanunu ile hararete inkılâb eder. Zâten “hareket, harareti tevlid eder” bir kanun-umukarreredir.İştebusırrabinaenbeden-iinsanîdekihararet-igariziye,buimtizac-ıkimyeviyeileteminedildiğigibikandakikarbonalındığı içinkandahisâfiolur. İştenefesdâhilegirdiğivakitvücudunhemâb-ıhayatını temizliyor,hemnar-ıhayatıiş’alediyor.Çıktığıvakitağızdamucizât-ıkudret-iilâhiyeolankelimemeyveleriniveriyor.

*1

*1 “Sanatı karşısında akılların hayrete düştüğü Zât, ne yücedir! (Bkz.: en-Nevevî, el-Ezkâr s.292; Ali İbni EbîTalib,Nehcü’l-belâğas.428)”

228(Hâşiye-1)Fakatşuhaliçehemhayattardır,hemintizamlıbirihtizazdadır.Hervakitnakışlarıkemâl-ihikmetveintizamiletebeddüleder.Tâkinessacınınmuhtelifcilve-iesmâsınıayrıayrıgöstersin.

229 (Hâşiye-2)Elhâsıl:Zerre,omüddeîyiküreyvât-ıhamrâyahavaleeder.Küreyvât-ıhamrâonuhüceyreye,hüceyredahibeden-i insana, beden-i insan ise nev-i insana, nev-i insan onu zîhayat envâından dokunan arzın gömleğine, arzıngömleği dahi küre-i arza, küre-i arz onu güneşe, güneş ise bütün yıldızlara havale eder.Her biri der: “Git, bendenyukarıdakini zabtedebilirsen sonra gel benim zabtıma çalış. Eğer onu mağlub etmezsen, beni ele geçiremezsin.”Demek,bütünyıldızlarasözünügeçiremeyen,birtekzerreyerubûbiyetinidinletemez.

230(Hâşiye-3)Birdairenintakribennısf-ıkutru,yüzseksenmilyonkilometreolsa;odaire(kendisi)takribenyirmibeşbinsenelikmesafeolur.

231 (Hâşiye-1)Cenâb-ıHakk’ınacâib-imasnûâtınabakıp, temaşaedipveettiren işaretleriz.Yanisemâvât,hadsizgözlerlezemindekiacâib-isanat-ıilâhiyeyitemaşaedergibigörünüyor.Semânınmelâikelerigibiyıldızlardahimahşer-iacâibvegarâibolanarzabakıyorlarvezîşuurlarıdikkatlebaktırıyorlar,demektir.

232Bkz.:Mülksûresi,67/5;Sâffâtsûresi,37/6-8.

233(Hâşiye-2)Fakatsukûttansonratabiattevbeetti.Hakikîvazifesi,tesirvefiilolmadığını,belkikabulveinfialolduğunuanladı. Ve kendisi kader-i ilâhînin bir nevi defteri –fakat tebeddül ve tagayyüre kabil bir defteri– ve kudret-irabbâniyeninbirneviprogramıveKadîr-iZülcelâl’inbirnevifıtrîşeriatıvebirnevimecmua-yıkavaniniolduğunubildi.Kemâl-iaczveinkıyadilevazife-iubûdiyetinitakındı.Vefıtrat-ıilâhiyevesanat-ırabbâniyeisminialdı.

234“Eğergökteveyerde,Allah’tanbaşkailâhlarbulunsaydıoralarınnizamıbozulurdu.”(Enbiyâsûresi,21/22).

235“SübhansınyâRab!Seninbizebildirdiğindenbaşkanebilebiliriz ki?Her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetleyapansensin.”(Bakarasûresi,2/32)

236Allah’ım!YarattığınvarlıkâlemlerindeseninbirliğinipırılpırılyansıtanveyinekâinatsahnesindeseninbirliğinigürülgürülilânedenEfendimizHz.Muhammed’e(sallallâhualeyhivesellem)vebütünâline,ashabınasalâtveselameyle,âmîn..

Page 126: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

BirinciMevkıf’ınKüçükBirZeyli237

238

Bu âyetin bir nevi tercümesi olan tercümesidir. Yani âyet-i kerîme,nazar-ı dikkati semânın zînetli ve güzel yüzüne çeviriyor.Ta dikkat-i nazar ile semânınyüzünde fevkalâde sükûnet içinde bir sükûtu görüp bir Kadîr-i Mutlak’ın emir veteshiriyle o vaziyeti aldığını anlasın. Yoksa eğer başıboş olsa idiler, birbiri içinde odehşetli hadsiz ecrâm, o gayet büyük küreler ve gayet süratli hareketleriyle öyle birvelveleyi çıkarmak lâzım idi ki kâinatın kulağını sağır edecekti.Hem öyle bir zelzele-iherc ümerc içindekarışıklık olacaktı ki kâinatı dağıtacaktı.Yirmi camus, birbiri içindehareketetsenekadarvelvelelibirhercümercesebebiyetverdiğimâlûm.Hâlbukiküre-iarzdan bin defa büyük ve top güllesinden yetmiş defa süratli hareket edenler, yıldızlariçerisinde var olduğunu kozmoğrafya söylüyor. İşte sükûnet içindeki sükût-u ecrâmdanSâni-iZülcelâl’in veKadîr-iZülkemâl’in derece-i kudret ve teshirini ve nücûmunO’naderece-iinkıyadveitaatinianla.

Hemsemânınyüzündehikmetiçindebirhareketigörmeyiâyetemrediyor.Evet,gayetacîbveazîmoharekât,gayetdakikvegenişhikmetiçindedir.Nasılkibirfabrikanınçarklarını ve dolaplarını bir hikmet içinde çeviren bir sanatkâr, fabrikanın azamet veintizamıderecesindederece-isanatvemaharetinigösterir.Öyledekocagüneşeseyyârâtile beraber fabrika vaziyetini veren ve o müthiş azîm küreleri sapan taşları misillü vefabrikaçarklarıgibietrafındadöndürenbirKadîr-iZülcelâl’inderece-ikudretvehikmeti,onisbettenazaratezahüreder.

Yanihemsemâvâtyüzündeöylebirhaşmetiçindebirparlamakvebirzînetiçinde bir tebessüm var ki Sâni-i Zülcelâl’in ne kadar muazzam bir saltanatı, ne kadargüzel bir sanatı olduğunu gösterir. Donanma günlerinde kesretli elektrik lâmbaları,sultanın derece-i haşmetini ve terakkiyât-ımedeniyede derece-i kemâlini gösterdiği gibikoca semâvât o haşmetli, zînetli yıldızlarıyla Sâni-i Zülcelâl’in kemâl-i saltanatını vecemâl-isanatını,öylecenazar-ıdikkategösteriyorlar.

Hemdiyorki; semânınyüzündekimahlûkâtın intizamını,dakikmizanlariçindemasnûâtınmevzuniyetinigörveanlaki:OnlarınSâni’inekadarKadîrvenekadarHakîmolduğunubil.Evetmuhtelifveküçükcirimleriveyahuthayvanlarıdöndürenvebirvazifeiçinçevirenvebirmizan-ımahsusileherbirinimuayyenbiryoldasevkedenbirZât’ın derece-i iktidar ve hikmetini ve hareket eden cirimlerin ona derece-i itâat ve

Page 127: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

musahhariyetlerini gösterdikleri gibi; koca semâvât, o dehşetli azametiyle hadsizyıldızlarıyla ve o yıldızlar da dehşetli büyüklükleriyle ve gayet şiddetli hareketleriyleberaberzerremiktarvebirsâniyecikkadarhudutlarındantecavüzetmemeleri,birâşire-idakika kadar vazifelerinden geri kalmamaları, Sâni-i Zülcelâl’lerinin ne kadar dakik birmizan-ımahsus ile rubûbiyetini icra ettiğini nazar-ı dikkate gösterirler.Hemde şu âyetgibiSûre-i 239’devesâirâyetlerdebeyanolunan teshir-işemsvekamervenücûmla240

işaretettiğigibi:

Yanisemânınmüzeyyentavanınagüneşgibiışıkverici,ısındırıcıbirlâmbayıtakmak..gece gündüz hatlarıyla kış yaz sayfalarındamektubat-ı samedâniyeyi yazmasına bir nurhokkası hükmüne getirmek.. ve yüksekminare ve kulelerdeki büyük saatların parlayanakrebleri misillü, kubbe-i semâda kameri, zamanın saat-ı kübrâsına bir akrep yapmak..mütefavit çok hilâller suretinde her geceye güya ayrı bir hilâl bırakıp, sonra dönüpkendine toplamak.. menzillerinde kemâl-i mizanla, dakik hesapla hareket ettirmek.. vekubbe-i semâda parlayan, tebessüm eden yıldızlarla göğün güzel yüzünü yaldızlamak,elbette,nihâyetsizbirsaltanat-ırubûbiyetinşeâiridir.Zîşuuraonuiş’aredenmuhteşembirulûhiyetinişârâtıdır.Ehl-ifikriimanavetevhidedâveteder:

Bakkitab-ıkâinatınsafha-yırengînine

Hâme-izerrîn-ikudret,görnetasvireylemiş.

Kalmamışbirnokta-yımuzlim,çeşm-idilerbabına.

SankiâyâtınHudâ,nuriletahrireylemiş.

Baknemu’ciz-ihikmet,iz’an-rubâ-yıkâinat.

Bakneâlîbirtemâşâdırfezâ-yıkâinat.

Dinledeyıldızları,şuhutbe-işirinine,

Nâme-inurunuhikmet,baknetakrireylemiş.

Hepberabernutkagelmiş,haklisânıyladerler:

BirKadîr-iZülcelâl’inhaşmet-isultanına,

Birerburhan-ınur-efşânız,vücûd-uSâni’a

Hemvahdete,hemkudreteşahitlerizbiz!..

Şuzemininyüzünüyaldızlayan

Nâzeninmucizâtıçünmelekseyranına.

Busemânınarzabakan,cennetedikkateden,

Binlermüdakkikgözlerizbiz!..

Page 128: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Tûbâ-yıhilkattensemâvâtşıkkına,

HepKehkeşanağsânına,

BirCemîl-iZülcelâl’indest-ihikmetiyletakılmış,

Binlergüzelmeyvelerizbiz!..

Şusemâvâtehlinebirermescid-iseyyâr,

Birerhâne-idevvâr,birerulvîâşiyâne,

Birermisbah-ınevvâr,birergemi-icebbâr,

Birertayyârelerizbiz!..

BirKadîr-iZülkemâl’in,birHakîm-iZülcelâl’in

Birermucize-ikudret,birerhârika-yısanat-ıhâlıkâne,

Birernadire-ihikmet,birerdâhiye-ihilkat,

Birernurâlemiyizbiz!..

Böyleyüzbindilileyüzbinburhangösteririz,

İşittiririzinsanolaninsana!..

Körolasıdinsizgözü,görmezolduyüzümüzü,

Hemişitmezsözümüzü,haksöyleyenâyetlerizbiz!..

Sikkemizbir,turramızbir,

Rabbimizemusahharız;

Müsebbihiz,zikrederizâbidâne.

Kehkeşan’ınhalka-yıkübrâsınamensupbirermeczuplarızbiz!..

237Şuâyetidinle.

238“Hiçüzerlerindekigöğebakmazlarmı?Bakıpdabizimonunasılsağlamcabinaedipsüslediğimizi,ondaenufakbirçatlaklık,dengesizlikolmadığınıdüşünmezlermi?”(Kafsûresi,50/6).

239Nebesûresi,78/1.

240Bkz.:Yûnussûresi,10/5;Ra’dsûresi,13/2;İbrahimsûresi,14/33…

Page 129: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

ÜçüncüHüccet-iİmaniyeYirmiÜçüncüLem’a

Tabiattangelenfikr-iküfrîyidirilmeyecekbirsuretteöldürüyor,küfrüntemeltaşınızîruzeberediyor.

İhtarŞunotadatabîiyyûnunmünkirkısmınıngittikleriyoluniçyüzünekadarakıldanuzak

ve ne kadar çirkin ve ne derece hurafe olduğu, lâakal doksan muhali tazammun edendokuz muhal ile beyan edilmiş. Sâir risalelerde o muhaller kısmen izah edildiğindenburada gayet muhtasar olmak haysiyetiyle bazı basamaklar tayyedilmiştir. Onun için,birdenbire bu kadar zâhir ve âşikâre bir hurafeyi nasıl bumeşhur âkıl feylesoflar kabuletmişler,oyoldagidiyorlar,hatırageliyor.

Evet onlar, mesleklerinin iç yüzünü görememişler. Hem hakikat-i meslekleri vemesleklerininlâzımıvemuktezasıodurkiyazılmışherbirmuhalinucundabeyanedilenoçirkin vemüstekreh ve gayr-imâkul241(Hâşiye) hülâsa-yımezhebleri,mesleklerinin lâzımı vezarurî muktezası olduğunu gayet bedihî ve kat’î burhanlarla şüphesi olanlara tafsilenbeyanveisbatetmeyehazırım.

242

Şuâyet-ikerîme,istifham-ıinkârîile“Cenâb-ıHakhakkındaşekolmazveolmamalı.”demekle;vücûdvevahdâniyet-iilâhiye,bedâhetderecesindeolduğunugösteriyor.

ŞuSırrıİzahtanEvvelBirİhtar1338’deAnkara’yagittim.243 İslâmOrdusu’nunYunan’agalebesindenneş’ealanehl-i

imanınkuvvetli efkârı içindegayetmüthişbir zındıka fikri, içinegirmekvebozmakvezehirlendirmek için dessasâne çalıştığını gördüm. Eyvah dedim, bu ejderha imanınerkânına ilişecek! O vakit, şu âyet-i kerîme bedâhet derecesinde vücûd ve vahdâniyetiifhamettiğicihetleondanistimdâdedip,ozındıkanınbaşınıdağıtacakderecedeKur’ân-ıHakîm’denalınankuvvetlibirburhanı,Nur’unArabîrisalesindeyazdım.Ankara’da,YeniGün Matbaası’nda tab’ ettirmiştim. Fakat maatteessüf Arabî bilen az ve ehemmiyetlebakanlar da nadir olmakla beraber, gayet muhtasar ve mücmel bir surette o kuvvetliburhan tesirini göstermedi. Maatteessüf o dinsizlik fikri hem inkişâf etti, hem kuvvetbuldu.Bilmecburiye,oburhanıTürkçeolarakbirderecebeyanedeceğim.Oburhanınbazıparçaları, bazı risalelerde tam izah edildiğinden burada icmâlen yazılacaktır. Sâirrisalelerdeinkısametmişolanmüteadditburhanlar,buburhandakısmenittihadediyor;her

Page 130: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

biribununbircüzühükmünegeçiyor.

MukaddimeEyinsan!Bilki,insanlarınağzındançıkanvedinsizliğiişmâmedendehşetlikelimeler

var.Ehl-iiman,bilmeyerekistîmalediyorlar.Mühimlerindenüçtanesinibeyanedeceğiz:

Birincisi:“Evcedethü’l-esbab”.Yani:“Esbap,buşeyiîcadediyor.”

İkincisi:“Teşekkelebinefsihî”.Yani:“Kendikendineteşekkülediyor,oluyor,bitiyor.”

Üçüncüsü:“İktezathü’t-tabiat”.Yani:“Tabiîdir,tabiatiktizaedipîcadediyor.”

Evet madem mevcudât var ve inkâr edilmez. Hem her mevcud, sanatlı ve hikmetlivücûda geliyor. Hem madem kadîm değil, yeniden oluyor. Her hâlde ey mülhid! Bumevcudu,meselâbuhayvanıyâdiyeceksinkiesbab-ıâlem,onuîcadediyor;yaniesbabıniçtimâında o mevcud vücûd buluyor veyahut o kendi kendine teşekkül ediyor veyahuttabiatmuktezası olarak, tabiatın tesiriyle vücûda geliyor veyahut birKadîr-i Zülcelâl’inkudretiyle îcad edilir. Madem, aklen bu dört yoldan başka yol yoktur; evvelki üç yolmuhal, battal, mümtenî, gayr-i kabil oldukları kat’î isbat edilse bizzarûre ve bilbedâhedördüncüyololantarîk-ivahdâniyetşeksiz,şüphesizsâbitolur.

AmmaBirinciYolkiEsbab-ıâlemin içtimâıyla teşkil-i eşyavevücûd-umahlûkâttır.Pekçokmuhâlâtından

yalnızüçtanesinizikrediyoruz.

BirincisiBir eczahânede gayet muhtelif maddelerle dolu, yüzer kavanoz şişeler bulunuyor. O

edviyelerden zîhayat bir macun istenildi. Hem hayattar, harika bir tiryak onlardanyapılmakîcabetti.Geldik,oeczahânedeozîhayatmacununvehayattartiryakınçokluklaefrâdınıgördük.Omacunlardanherbirisinitetkikettik.

Görüyoruzkiokavanozşişelerdenherbirisinden,birmizan-ımahsusla,bir-ikidirhembundan, üç-dört dirhem ötekinden, altı-yedi dirhem başkasından ve hâkezâ muhtelifmikdarlarda eczâlar alınmış. Eğer birinden, bir dirhem yâ noksan veya fazla alınsa omacunzîhayatolamaz,hâsiyetinigösteremez.Hemohayattartiryakıdatetkikettik.Herbir kavanozdan birmizan-ımahsus ile birmadde alınmış ki zerremikdarı noksan veyaziyâde olsa, tiryak hâssasını kaybeder.O kavanozlar elliden ziyâde iken, her birisindenayrıbirmizanilealınmışgibiayrıayrımikdardaeczâlarıalınmış.

Acabahiçbircihetteimkânveihtimâlvarmıkioşişelerdenalınanmuhtelifmikdarlar,şişelerin garip bir tesadüf veya fırtınalı bir havanın çarpmasıyla devrilmesinden herbirisinden alınan mikdar kadar yalnız o mikdar aksın, beraber gitsinler ve toplanıp omacunu teşkil etsinler? Acaba bundan daha hurafe, muhal, bâtıl bir şey var mı? Eşek

Page 131: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

muzaafbireşekliğegirse,sonrainsanolsa,“Bufikrikabuletmem!”diyekaçacaktır.

İştebumisalgibiherbirzîhayatelbette,zîhayatbirmacundurveherbirnebat,hayattarbirtiryakgibidirki;çokmüteadditeczâlardan,çokmuhtelifmaddelerden,gayethassasbirölçüilealınanmaddelerdenterkibedilmiştir.

Eğer esbaba, anâsıra isnad edilse ve “esbap îcad etti” denilse aynen eczahânedekimacunun,şişelerindevrilmesindenvücûdbulmasıgibi,yüzdereceakıldanuzak,muhalvebâtıldır.

Elhâsıl: Şu eczahâne-i kübrâ-yı âlemdeHakîm-i Ezelî’ninmizan-ı kaza ve kaderiylealınanmevâdd-ıhayatiye,hadsizbirhikmetvenihâyetsizbir ilimveher şeye şâmilbirirade ile vücûd bulabilir. “Kör, sağır, hudutsuz, sel gibi akan küllî anâsır ve tabâyi veesbabın işidir.” diyen bedbaht, “O tiryak-ı acîb, kendi kendine şişelerin devrilmesindençıkıp olmuştur.” diyen divane bir hezeyancı, sarhoş bulunan bir ahmaktan daha ziyâdeahmaktır.Evetoküfürahmakâne,sarhoşane,divanecebirhezeyandır.

İkinciMuhalEğer her şey, Vâhid-i Ehad olan Kadîr-i Zülcelâl’e verilmezse, belki esbaba isnad

edilse, lâzım gelir ki; âlemin pek çok anâsır ve esbabı, her bir zîhayatın vücûdundamüdahalesibulunsun.Hâlbukisinekgibibirküçükmahlûkunvücûdundakemâl-iintizamile gayet hassas bir mizan ve tamam bir ittifak ile muhtelif ve birbirine zıt, mübâyinesbabın içtimâı, o kadar zâhir bir muhaldir ki sinek kanadı kadar şuuru bulunan, “Bumuhaldir, olamaz!” diyecektir. Evet bir sineğin küçücük cismi, kâinatın ekser anâsır veesbabı ile alâkadardır; belki bir hülâsasıdır. Eğer Kadîr-i Ezelî’ye verilmezse o esbab-ımaddiyeonunvücûduyanındabizzâthazırbulunmaklâzım;belkionunküçücükcisminegirmek gerektir. Belki cisminin küçük bir numûnesi olan gözündeki bir hüceyresinegirmeleri îcab ediyor.Çünkü sebepmaddî isemüsebbebin yanındave içindebulunmasılâzımgeliyor.Şuhâlde,ikisineğiniğneucugibiparmaklarıyerleşmeyenohüceyrecikteerkân-ıâlemveanâsırvetabâyiin,maddeteniçindebulunup,ustagibiiçindeçalıştıklarınıkabuletmeklâzımgeliyor.

İşte,sofestâînineneblehleridahi,böylebirmeslektenutanıyorlar.

ÜçüncüMuhal244 kâide-i mukarreresiyle “Bir mevcudun vahdeti varsa elbette, bir

vâhidden,bireldensudûredebilir.”Hususanomevcud,gayetmükemmelbir intizamvehassas bir mizan içinde ve câmî bir hayata mazhar ise bilbedâhe, sebeb-i ihtilâf vekeşmekeş olan müteaddit ellerden çıkmadığını; belki gayet Kadîr, Hakîm olan bir tekelden çıktığını gösterdiği hâlde; hadsiz ve câmid ve cahil, mütecâviz, şuursuz,karmakarışıklıkiçinde,kör,sağıresbab-ıtabiiyeninkarmakarışıkellerine–hadsizimkânat

Page 132: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

yolları içinde ve içtimâ ve ihtilât ile o esbabın körlüğü, sağırlığı ziyâdeleştiği hâlde– omuntazamvemevzunvevâhidbirmevcuduonlaraisnadetmek,yüzmuhalibirdenkabuletmekgibiakıldanuzaktır.

Haydi bumuhalden kat-ı nazar, esbab-ı maddiyenin elbette, tesirleri, mübâşeretle vetemaslaolur.Hâlbukioesbab-ı tabiiyenin temasları,zîhayatmevcudlarınzâhirleriyledir.Hâlbuki görüyoruzki; o esbab-ımaddiyenin elleri yetişmediği ve temas edemedikleri ozîhayatın bâtını, on defa zâhirinden daha muntazam, daha latîf, sanatça dahamükemmeldir. Esbab-ı maddiyenin elleri ve âletleriyle hiçbir cihetle yerleşemedikleri,belki tam zâhirine de temas edemedikleri küçücük zîhayat, küçücük hayvancıklar, enbüyükmahlûklardandahaziyâdesanatçaacîb,hilkatçebedîbirsuretteolduklarıhâlde,ocâmid, cahil, kaba, uzak, büyük ve birbirine zıt olan sağır, kör esbaba isnad etmek yüzderecekör,binderecesağırolmaklaolur!

AmmaİkinciMesele“Teşekkele binefsihî”dir.Yani:Kendi kendine teşekkül ediyor. İşte bu cümlenin dahi

çokmuhâlâtı var; çok cihetle bâtıldır,muhaldir. Numûne içinmuhâlâtından üç tanesinibeyanederiz:

BirincisiEymuannidmünkir!Seninenaniyetinseniokadarahmaklaştırmışkiyüzmuhalibirden

kabul etmeyi bir derece hükmediyorsun. Çünkü sen mevcutsun ve basit bir madde vecâmid ve tagayyürsüz değilsin. Belki, dâimâ teceddüdde olarak gayet muntazam birmakine ve harika ve dâimâ tahavvülde bir saray gibisin. Senin vücudunda her vakitzerrelerçalışıyorlar.Seninvücûdunkâinatlahususanrızıkmünâsebetiyle,hususanbekâ-yınev’i itibârıyla alâkadar ve alış verişi vardır. Senin vücudunda çalışan zerreler, omünasebâtıbozmamakveoalâkadarlığıkırmamakiçindikkatediyorlar.Öyleceihtiyatlaayaklarını atıyorlar. Güyâ bütün kâinata bakıyorlar. Senin münasebâtını kâinatta görüpöylevaziyet alıyorlar.Senzâhirîvebâtınîduygularınlao zerrelerin,oharikavaziyetinegöreistifâdeedersin.Eğersenvücudundakizerreleri,Kadîr-iEzelî’ninkanunuylahareketeden küçücükmemurları veya bir ordusu veya kalem-i kaderin uçları (her bir zerre birkalem ucu) veya kalem-i kudretin noktaları (her bir zerre bir nokta) olduğunu kabuletmezsen, o vakit senin gözünde çalışan her bir zerreye öyle bir göz lâzım ki seninmecmû-u cesedinin her tarafını görmekle beraber, münâsebettar olduğun bütün kâinatıdahigörecekbirgözüvebütün seninmâzivemüstakbelvenesil veaslınveanâsırınınmenbalarını ve rızkının madenlerini bilecek, tanıyacak yüz dâhî kadar bir akıl vermeklâzım geliyor. Senin gibi bu meselelerde zerre kadar aklı olmayanın bir zerresine binEflâtunkadarbirilimveşuurvermek,binderecedivanecebirhurafeciliktir!

İkinciMuhal

Page 133: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Seninvücudunbinkubbeliharikabir sarayabenzerkiherkubbesinde taşlar,direksizbirbirine başbaşa verip, muallâkta durdurulmuş. Belki senin vücûdun, bin defa busaraydandahaaciptir.Çünküosaray-ıvücudun,dâimâkemâl-iintizamlatazelenmektedir.Gayetharikaolanrûh,kalbvemânevîletâiftenkat-ınazar,yalnızcesedindekiherbirâzâ,bir kubbeli menzil hükmündedir. Zerreler, o kubbedeki taşlar gibi birbirleriyle kemâl-imuvâzeneveintizamilebaşbaşaveripharikabirbina,fevkalâdebirsanat,gözvedilgibiacîbbirermucize-ikudretgösteriyorlar.Eğerbuzerreler,şuâleminustasınınemrinetâbibirer memur olmasalar; o vakit her bir zerre, umum o cesetteki zerrelere hem hâkim-imutlak, hem her birisine mahkûm-u mutlak, hem her birisine misil, hem hâkimiyetnoktasındazıt,hemyalnızVâcibü’l-vücûd’amahsusolaneksersıfâtınmasdarı,menbaı;hemgayetmukayyed,hemgayetmutlakbirsuretteolmaklaberaber,sırr-ıvahdetleyalnızbirVâhid-i Ehad’in eseri olabilen gayetmuntazam birmasnû-u vâhidi o hadsiz zerrâtaisnadetmek,zerrekadarşuuruolanbununpekzâhirbirmuhalbelkiyüzmuhalolduğunuderkeder.

ÜçüncüMuhalEğerseninvücudun,Vâhid-iEhadolanKadîr-iEzelî’ninkalemiylemektupolmazsave

tabiata,esbabamensupmatbû iseovakitseninvücudundakibirhüceyre-ibedenden tut,birbiri içinde dâirelermisillü, binlermürekkepler adedince tabiat kalıplarının bulunmasılâzımgelir.Çünkümeselâbuelimizdekikitapeğermektupolsabir tekkalem,kâtibininilmine istinad edip, bütün onları yazar. Eğer o, mektup olmazsa ve onun kalemineverilmezse,kendikendineolmuşdenilseveyatabiataverilseovakitmatbûkitapgibi,herbirharfiiçinayrıbirdemirkalemlâzımdırkitab’edilsin.

Nasılkimatbaadahurûfâtadedincedemirharflerbulunursonraoharflervücûdbulur.Ovakit bir tek kaleme bedel, o hurûfât adedince kalemler bulunması lâzım gelir. Belki ohurûfâtiçinde–bazenolduğugibi–küçükkalemilebirbüyükharftebirsayfaincehatlayazılmış ise binler kalem bir tek harf için lâzım geliyor. Belki birbirinin içine giripmuntazambirvaziyetle,senincesedingibibirşekilalıyorsaovakitherbirdâirede,herbircüziçin,omürekkebâtadedincekalıplarlâzımgeliyor.Haydi,yüzmuhaliçindebulunanbutarzı,mümkündesendahibumuntazamsanatlıdemirharflerivemükemmelkalıplarıvekalemleriyapmak içinyinebir tekkalemeverilmezseokalemler,okalıplar,odemirharflerinyapılmasıiçinonlarınadedlerinceyinekalemler,kalıplarveharflerlâzım.Çünküonlardayapılmışlarveonlardamuntazamsanatlıdırlar.Vehâkezâmüteselsilengittikçegidecek…

İşte sen de anla!Buöyle bir fikirdir ki senin zerrâtın adedincemuhâlât ve hurafeler,içindebulunuyor.Eymuannidmuattıl!Sendeutan,budalâlettenvazgeç!

ÜçüncüKelime

Page 134: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

“İktezathü’t-tabiat”. Yani: Tabiat iktiza ediyor, tabiat yapıyor. İşte bu hükmün çokmuhâlâtıvar.Numûneiçinüçünüzikrediyoruz.

BirincisiEğer mevcudâtta, hususan zîhayatta görünen basîrâne, hakîmâne olan sanat ve îcad,

Şems-iEzelî’ninkalem-ikadervekudretineverilmezse;belkikör,sağır,düşüncesizolantabiata ve kuvvete isnad edilse lâzım gelir ki tabiat, îcad için her şeyde hadsizmânevîmakine ve matbaaları bulundursun veyahut her şeyde kâinatı halk ve idare edecek birkudretvehikmetdercetsin.

Çünkünasılşemsincilveleriveakisleri,zeminyüzündekizerrecikcamparçalarındavekatrelerde görünüyor. Eğer o misâlî ve aksî güneşçikler, semâdaki tek güneşe isnadedilmese;lâzımgelirkibirkibritbaşıyerleşmeyenbirzerrecikcamparçasındatabiî,fıtrîve güneşin hâsiyetlerine mâlik, zâhiren küçük, mânen çok derin bir güneşin hâricîvücûdunu kabul ederek zerrât-ı zücâciye adedince tabiî güneşleri kabul etmek lâzımgeldiğigibi;aynenbumisalgibimevcudâtvezîhayatdoğrudandoğruyaŞems-iEzelî’nincilve-iesmâsınaverilmezseherbirmevcutta,hususanherbirzîhayattahadsizbirkudretveiradevenihâyetsizbirilimvehikmettaşıyacakbirtabiatı,birkuvveti,âdetâbirilâhıiçinde kabul etmek lâzım gelir. Bu tarz-ı fikir ise, kâinattaki muhâlâtın en bâtılı, enhurafesidir. Hâlık-ı kâinatın sanatını mevhum, ehemmiyetsiz, şuursuz bir tabiata vereninsan,elbette,yüzdefahayvandandahahayvan,dahaşuursuzolduğunugösterir.

İkinciMuhalEğer gayet intizamlı,mizanlı, sanatlı, hikmetli şumevcudât; nihâyetsizKadîr,Hakîm

birZât’averilmezse,belkitabiataisnadedilse,lâzımgelirkitabiat,herbirparçatopraktaAvrupa’nınumummatbaalarıvefabrikalarıadedincemakineleri,matbaalarıbulundursun;taoparçatoprak,menşevetezgâholduğuhadsizçiçeklervemeyvelerinyetişmelerineveteşkillerinemedarolabilsin.Çünküçiçekleriçinsaksılıkvazifesinigörenbirkâsetoprakiçine tohumları nöbetle atılan umum çiçeklerin birbirinden çok ayrı olan şekil veheyetleriniteşkilvetasviredebilirbirkabiliyeti,bilfiilgörülüyor.EğerKadîr-iZülcelâl’everilmezseovakit,okâsedekitopraktaherbirçiçekiçinmânevî,ayrı,tabiîbirmakinesibulunmazsa,buhâlvücûdagelemez.

Çünkü tohumlar ise nutfeler ve yumurtalar gibimaddeleri birdir.Yanimüvellidülmâ,müvellidülhumuza, karbon, azotun intizamsız, şekilsiz, hamur gibi halitasından ibaretolmaklaberaber;hava,su,hararet,ziyâdahi,herbiribasitveşuursuzveherşeyekarşıselgibi bir tarzdagittiğinden, ohadsiz çiçeklerin teşkilleri ayrı ayrı vegayetmuntazamvesanatlı olarak o topraktan çıkması, bilbedâhe ve bizzarûre iktiza ediyor ki o kâsedebulunan toprakta, mânen Avrupa kadar, mânevî ve küçük mikyasta matbaaları vefabrikaları bulunsun. Ta ki, bu kadar hayattar kumaşları ve binler ayrı ayrı nakışlı

Page 135: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

mensucatlarıdokuyabilsin.

İştetabîiyyûnlarınfikr-iküfrîleri,nederecedaire-iakıldanhariçsaptığınıkıyaset.Vetabiatımûcidzannedeninsansuretindekiahmaksarhoşlar“mütefenninveakıllıyız”diyedâvâettiklerihâldeakılvefendennekadaruzakdüştüklerinivemümtenîvehiçbircihetlemümkünolmayanbirhurafeyikendilerinemeslekittihazettiklerinigör,gülvetükür!

Eğer desen: Mevcudât tabiata isnad edilse böyle acîb muhaller olur, imtinâderecesindemüşkülât olur.AcabaZât-ıEhad-iSamed’everildiğivakit, omüşkülâtnasılkalkıyor?Veosuûbetliimtinâ,osühûletlivücûbanasılinkılâpeder?

Elcevap:Birincimuhaldenasılkigüneşincilve-iin’ikâsı,kemâl-isühûletlekülfetsizenküçükzerrecikcâmiddentut, taenbüyükbirdenizinyüzünekadarfeyzinivetesirinimisâlîgüneşçiklerlegayetkolaylıklagösterdiklerihâlde;eğergüneştennisbetikesilse,ovakit her bir zerrecikte tabiî ve bizzât bir güneşin hâricî vücûdu imtinâ derecesinde birsuûbetle olabilmesi, kabul edilmek lâzım gelir. Öyle de; her bir mevcud, doğrudandoğruyaZât-ıEhad-iSamed’everilsevücûbderecesindebirsühûlet,birkolaylıkilevebirintisapvecilveileherbirmevcudalâzımherbirşeyonayetiştirilebilir.

Eğer o intisap kesilse ve omemuriyet başıbozukluğa dönse ve her birmevcudkendibaşınavetabiatabırakılsa,ovakitimtinâderecesindeyüzbinmüşkülâtvesuûbetlesinekgibibirzîhayatın,kâinatınküçükbirfihristesiolangayetharikamakine-ivücûdunuîcadeden, içindeki kör tabiatın, kâinatı halk ve idare edecek bir kudret ve hikmet sahibiolduğunufarzetmeklâzımgelir.Buisebirmuhaldeğil,belkibinlermuhaldir.

Elhâsıl:NasılkiZât-ıVâcibü’l-vücûd’unşerikvenazîrimümtenîvemuhaldir.Öylederubûbiyetinde ve îcad-ı eşyada başkalarının müdahalesi, şerik-i zâtî gibi mümtenî vemuhaldir.

Ammaikincimuhaldekimüşkülâtise:Müteadditrisalelerdeisbatedildiğigibi,eğerbütüneşyaVâhid-iEhad’everilsebütüneşya,birtekşeygibisühûletlivekolayolur.Eğeresbabave tabiataverilsebir tek şey,umumeşyakadarmüşkülâtlıolduğu,müteadditvekat’îburhanlarlaisbatedilmiş.Birburhanınhülâsasışudurki:

Nasılkibiradam,birpadişahaaskerlikveyamemuriyetcihetiyleintisapetse,omemurve o asker o intisap kuvvetiyle yüz bin defa kuvvet-i şahsiyesinden fazla işlere medarolabilir. Ve padişahı nâmına bazen bir şahı esir eder. Çünkü gördüğü işlerin ve yaptığıeserlerincihâzâtınıvekuvvetinikendi taşımıyorve taşımayamecburolmuyor.Ointisapmünâsebetiyle,padişahınhazinelerivearkasındakinokta-yıistinadıolanorduokuvveti,ocihâzâtı taşıyor.Demekgördüğü işler, şahaneolarakbirpadişahın işigibi;vegösterdiğieserler,birordueserimisillüharikaolabilir.

Nasıl ki karınca, o memuriyet cihetiyle Firavun’un sarayını harap ediyor. Sinek ointisap ileNemrud’ugebertiyor.245Veo intisap ilebuğday tanesigibibirçamçekirdeği,

Page 136: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

kocaçamağacınınbütüncihâzâtınıyetiştiriyor.246(Hâşiye)Eğerointisapkesilseomemuriyettenterhis edilse, yapacağı işlerin cihâzâtını ve kuvvetini, belinde ve bileğinde taşımayamecburdur. O vakit, o küçücük bileğindeki kuvvet mikdarınca ve belindeki cephâneadedinceişgörebilir.Evvelkivaziyettegayetkolaylıklagördüğüişleribuvaziyetteondanistenilse elbette, bileğinde bir ordu kuvvetini ve belinde bir padişahın cihâzât-ı harbiyefabrikasını yüklemek lâzım gelir ki; güldürmek için acîb hurafeleri vemasalları hikâyeedenmaskaralardahibuhayaldenutanıyorlar!

Elhâsıl:Vâcibü’l-vücûd’ahermevcuduvermek,vücûbderecesindebirsühûletivar.Vetabiataîcadcihetindevermek,imtinâderecesindemüşkülvehâric-idaire-iakliyedir.

ÜçüncüMuhalBumuhaliizahedecekbazırisalelerdebeyanedilenikimisal:

Birinci Misal:Bütün âsâr-ı medeniyetle tekmil ve tezyin edilmiş, hâlî bir sahrâdakurulmuş, yapılmış bir saraya gayet vahşi bir adam girmiş, içine bakmış. Binlerlemuntazamsanatlıeşyayıgörmüş.Vahşetinden,ahmaklığından“Hariçtenkimsemüdahaleetmeyip,osarayiçindeoeşyadanbirisi,osarayımüştemilâtıylaberaberyapmıştır”diyetaharriyebaşlıyor.Hangişeyebakıyor;ovahşetliaklıdahikabilgörmüyorkioşeybunlarıyapsın.

Sonrao sarayın teşkilâtprogramınıvemevcudât fihristesinive idarekanunları içindeyazılı olanbir defteri görür.Çendanelsizvegözsüzve çekiçsizolanodefterdahi, sâiriçindekişeylergibihiçbirkabiliyetiyokturkiosarayıteşkilvetezyinetsin.Fakatmuztarkalarak, bilmecburiye, eşya-yı âhere nisbeten, kavânîn-i ilmiyenin bir unvanı olmakcihetiyle,osarayınmecmûunabudefterimünâsebettargördüğünden,“İştebudefterdirkio sarayı teşkil, tanzim ve tezyin edip bu eşyayı yapmış, takmış, yerleştirmiş” diyerekvahşetiniahmakların,sarhoşlarınhezeyanınaçevirmiş.

İşte aynen bu misal gibi hadsiz derecede misaldeki saraydan daha muntazam, dahamükemmel ve bütün etrafı mucizâne hikmetle dolu şu saray-ı âlemin içine, inkâr-ıulûhiyete giden “tabîiyyûn” fikrini taşıyan vahşi bir insan girer. Daire-i mümkinâtharicinde olan Zât-ı Vâcibü’l-vücûd’un eser-i sanatı olduğunu düşünmeyerek ve ondani’râzederek,daire-imümkinâtiçindekader-iilâhîninyazarbozarbirlevhasıhükmündevekudret-i ilâhiyenin kavânîn-i icraatına tebeddül ve tagayyür eden bir defteri olabilen vepekyanlışvehataolarak“tabiat”nâmıverilenbirmecmûa-yıkavânîn-iâdât-ıilâhiyevebirfihriste-isanat-ırabbâniyeyigörürvederki:“Madem bu eşya bir sebep ister, hiçbir şeyin bu defter gibimünâsebeti görünmüyor.

Çendanhiçbircihetleakılkabuletmezki;gözsüz,şuursuz,kudretsizbudefter,rubûbiyet-imutlakanınişiolanvehadsizbirkudretiiktizaedenîcadıyapamaz.FakatmademSâni-iKadîm’i kabul etmiyorum; öyle ise en münasibi, ‘Bu defter bunu yapmış ve yapar,

Page 137: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

diyeceğim’der.”

Bizdederiz:“Eyahmaku’l-humakâdantahammuketmişsarhoşahmak!Başınıtabiatbataklığından çıkar, arkana bak; zerrâttan, seyyârâta kadar bütün mevcudât, ayrı ayrılisânlarla şehâdetettikleriveparmaklarıyla işaret ettikleribirSâni-iZülcelâl’igör.Veosarayı yapan ve o defterde sarayın programını yazan Nakkâş-ı Ezelî’nin cilvesini gör,fermanınabak,Kur’ân’ınıdinle,ohezeyanlardankurtul!..”

İkinciMisal:Gayetvahşibiradammuhteşembirkışladâiresinegirer.Gayetmuntazambirordununumumî,berabertâlimlerini,muntazamhareketlerinigörür.

Birneferinhareketiylebirtabur,biralay,birfırkakalkar,oturur,gider;birateşemriyleateş ettiklerini müşâhede eder. Onun kaba, vahşi aklı, bir kumandanın, devletinnizamâtıylavekanun-upadişahîileokumandanınemrinekumandasınıanlamayıp,inkârettiğinden, o askerlerin iplerle birbiriyle bağlı olduklarını tahayyül eder.Ohayalî ip, nekadarharikalıbiripolduğunudüşünüphayrettekalır.

Sonra gider, Ayasofya gibi gayetmuazzam bir câmiye, Cuma gününde dâhil olur. Ocemaat-i müslimînin, bir adamın sesiyle kalkar, eğilir, secde ederek oturduklarınımüşâhede eder.Mânevî ve semâvî kanunlarınmecmûundan ibaret olan şeriatı ve şeriatsahibinin emirlerinden gelen mânevî düsturlarını anlamadığından, o cemaatin maddîiplerlebağlandığınıveoacîb ipleronlarıesiredipoynattığını tahayyülederekenvahşi,insansuretindekicanavarhayvanlarıdahigüldürecekderecedemaskaralıbirfikirleçıkar,gider.

İşteaynıbumisalgibi,Sultan-ıEzelveEbed’inhadsizcünûdununmuhteşembirkışlasıolan şu âleme ve o Mâbud-u Ezelî’nin muntazam bir mescidi olan şu kâinata mahz-ıvahşet olan, inkârlı fikr-i tabiatı taşıyan bir münkir giriyor. O Sultan-ı Ezelî’ninhikmetinden gelen nizamât-ı kâinatın mânevî kanunlarını, birer maddî madde tasavvurederek ve saltanat-ı rubûbiyetin kavânîn-i itibâriyesi ve o Mâbud-u Ezelî’nin şeriat-ıfıtriye-ikübrâsınınmânevîveyalnızvücûd-u ilmîsibulunanahkâmlarınıvedüsturlarınıbirermevcud-uhâricîvemaddîbirermaddetahayyülederek,kudret-iilâhiyeninyerine,oilim ve kelâmdan gelen ve yalnız vücûd-u ilmîsi bulunan o kanunları ikame etmek veellerineîcadvermek,sonradaonlara“tabiat”nâmınıtakmakveyalnızbircilve-ikudret-irabbâniye olan kuvveti, bir zîkudret ve müstakil bir kadîr telâkki etmek misaldekivahşidenbindefaaşağıbirvahşettir!

Elhâsıl:Tabîiyyûnlarınmevhumvehakikatsiztabiatdediklerişey,olsaolsavehakikat-ihâriciyesahibiiseancak

Birsanatolabilir,sâni’olamaz.Birnakıştır,nakkâşolamaz.Ahkâmdır,hâkimolamaz.

Page 138: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Birşeriat-ıfıtriyedir,şâri’olamaz.Mahlûkbirperde-iizzettir,hâlıkolamaz.Münfailbirfıtrattır,fâtırbirfâilolamaz.Kanundur,kudretdeğildir;kâdirolamaz.Mistardır,masdarolamaz.

Elhâsıl:Mademmevcudâtvar.MademOnAltıncıNota’nınbaşındadenildiğigibimevcudunvücûduna,taksim-iaklîiledörtyoldanbaşkayoltahayyüledilmez.Odörtcihetten üçünün –her birinin üç zâhir muhaller ile– butlanı, kat’î bir surette isbatedildi.Elbette,bizzarûrevebilbedâhedördüncüyololanvahdetyolu,kat’îbirsuretteisbatolunuyor.Odördüncüyolise;baştaki 247âyeti,şeksizveşüphesizbedâhet derecesinde Zât-ı Vâcibü’l-vücûd’un ulûhiyetini ve her şey doğrudandoğruya dest-i kudretinden çıktığını ve semâvât ve arz, kabza-yı tasarrufundabulunduğunugösteriyor.

Ey esbap-perest ve tabiata tapan bîçâre adam!Madem her şeyin tabiatı, her şeygibimahlûktur;çünküsanatlıdırveyenioluyor.Hemhermüsebbebgibizâhirîsebebidahimasnûdur.Vemademherşeyinvücûdu,pekçokcihâzâtveâletleremuhtaçtır.Ohâlde,otabiatıîcadedenveosebebihalkedenbirKadîr-iMutlakvar.VeoKadîr-iMutlak’ınneihtiyacıvarkiâcizvesaiti, rubûbiyetineveîcadınateşriketsin?Hâşâ!Belkidoğrudandoğruyamüsebbebi, sebep ileberaberhalkederek,cilve-iesmâsınıve hikmetini göstermek için, bir tertib ve tanzim ile zâhirî bir sebebiyet, birmukarenetvermekleeşyadakizâhirîkusurlara,merhametsizliklerevenoksaniyetleremerci olmak için esbap ve tabiatı dest-i kudretine perde etmiş, izzetini o suretlemuhafazaetmiş.

Acababir saatçi, saatin çarklarınıyapsın; sonra saati çarklarla tertib edip tanzimetsin, dahamı kolaydır? Yoksa harika birmakineyi o çarklar içinde yapsın; sonrasaatin yapılmasını o makinenin câmid ellerine versin, ta saati yapsın, daha mıkolaydır?Acabaimkânharicindedeğilmidir?Haydioinsafsızaklınlasensöyle,senhâkimol!

Veyahut bir kâtipmürekkeb, kalem, kâğıdı getirdi.Onunla kendi bizzât o kitabıyazsa, daha mı kolaydır? Yoksa o kâğıt, mürekkeb, kalem içinde o kitaptan dahasanatlı,dahazahmetli,yalnızotekkitabamahsusolarakbiryazımakinesiîcadetsin;sonra o şuursuz makineye “Haydi sen yaz” desin de kendi karışmasın, daha mıkolaydır?Acabayüzdefayazıdandahamüşküldeğilmidir?

Eğer desen: Evet bir kitabı yazan makinenin îcadı, o kitaptan yüz defa dahamüşküldür. Fakat omakine, aynı kitabın bir çok nüshalarını yazmasına vasıtaolmakcihetiylebelkibirkolaylıkvar?

Page 139: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Elcevap:Nakkâş-ıEzelî, hadsizkudretiylenihâyetsiz cilve-i esmâsınıhervakittazelendirmekle, ayrı ayrı şekilde göstermek için, eşyadaki teşahhusları ve hususîsîmalarıöylebir surettehalketmiştirkihiçbirmektub-usamedânîvehiçbirkitab-ırabbânî,diğerkitaplarınaynıaynınaolamıyor.Alâküllihâl,ayrımanalarıifadeetmekiçin,ayrıbirsîmasıbulunacak.

Eğergözünvarsainsanınsîmasınabak,görki;zaman-ıÂdem’denşimdiyekadar,belki ebedekadar, buküçük sîmada, âzâ-yı esasîde ittifak ileberaberherbir sîma,umumsîmalaranisbetenherbirisinekarşıbireralâmet-ifârikasıvarolduğukatiyensâbittir.Bununiçinherbirsîma,ayrıbirkitaptır.Yalnızsanatıntanzimiiçinayrıbiryazı takımı ve ayrı bir tertib ve telif ister. Ve maddelerini hem getirmek, hemyerleştirmekvehemdevücûdalâzımolanherşeyidercetmekiçinbütünbütünbaşkabirtezgâhister.Haydi,farz-ımuhalolaraktabiatabirmatbaanazarıylabaktık.Fakatbirmatbaayaâitolantanzimvebasmak,yanimuayyenintizamınıkalıbasokmaktanbaşka, o tanzimin îcadından, îcadları yüz derece daha müşkül bir zîhayatıncismindeki maddeleri, aktâr-ı âlemdenmizan-ı mahsusla ve has bir intizamla îcadetmekvegetirmekvematbaaelinevermek için,yineomatbaayı îcadedenKadîr-iMutlak’ınkudretveiradesinemuhtaçtır.Demekbumatbaalıkihtimâlivefarzı,bütünbütünmanasızbirhurafedir.

İşte bu saat ve kitapmisalleri gibi Sâni-iZülcelâl,Kadîr-i külli şey, esbabı halketmiş; müsebbebâtı da halk ediyor. Hikmetiyle, müsebbebâtı esbaba bağlıyor.Kâinatınharekâtınıntanziminedâirkavânîn-iâdetullahtanibaretolanşeriat-ıfıtriye-ikübrâ-yıilâhiyeninbircilvesiniveeşyadakiocilvesine,yalnızbiraynavebirmâkesolan tabiat-ıeşyayı, iradesiyle tâyinetmiştir.Veo tabiatınvücûd-uhâricîyemazharolanvechini,kudretiyle îcadetmişveeşyayıo tabiatüzerindehalketmiş,birbirinemezc etmiş. Acaba gayet derecede mâkul ve hadsiz burhanların neticesi olan buhakikatin kabulü mü daha kolaydır? Acaba vücûb derecesinde lâzım değil midir?Yoksa câmid, şuursuz, mahlûk, masnû, basit olan o sebep ve tabiat dediğinizmaddelere, her bir şeyin vücûduna lâzım hadsiz cihâzât ve âlâtı verip hakîmâne,basîrâne olan işleri kendi kendilerine yaptırmak mı daha kolaydır? Acaba imtinâderecesinde, imkân haricinde değilmidir? Senin, o insafsız aklının insafına havaleediyoruz.

Münkirvetabiat-perestdiyorki:

Madem beni insafa davet ediyorsun. Ben de diyorum ki; şimdiye kadar yanlışgittiğimizyolhemyüzderecemuhal,hemgayetzararlıvenihâyetderecedeçirkinbirmeslekolduğunuitirafediyorum.Sâbıktahkikatınızdanzerremikdarşuurubulunananlayacak ki; esbaba, tabiata îcad vermek mümtenîdir, muhaldir. Ve her şeyidoğrudan doğruya Vâcibü’l-vücûd’a vermek vâciptir, zarurîdir. 248 deyipimanediyorum.

Page 140: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Yalnızbirşüphemvar:Cenâb-ıHakk’ınHâlıkolduğunukabulediyorum;fakatbazıcüz’îesbabınehemmiyetsizşeylerdeîcadamüdahalelerivebirparçamedhü senâ kazanmaları, saltanat-ı rubûbiyetine ne zarar verir? Saltanatınanoksaniyetgelirmi?

Elcevap: Bazı risalelerde gayet kat’î isbat ettiğimiz gibi; hâkimiyetin şe’ni,müdahaleyireddetmektir.Hattaenednâbirhâkim,birmemur;daire-ihâkimiyetindeoğlunun müdahalesini kabul etmiyor. Hatta hâkimiyetine müdahale tevehhümüyle,bazı dindar padişahlar halife oldukları hâlde masum evlâdlarını katletmeleri, bu“redd-imüdahale kanunu”nun hâkimiyette ne kadar esaslı hükmettiğini gösteriyor.Birnâhiyede ikimüdürden tut, tabirmemlekette ikipadişahakadar, hâkimiyettekiistiklâliyetiniktizaettiği“men-iiştirakkanunu”tarih-ibeşerdeçokacîbhercümercilekuvvetinigöstermiş.

Acabaâcizvemuâvenetemuhtaçinsanlardakiâmiriyetvehâkimiyetinbirgölgesi,bu derece müdahaleyi reddetmeyi ve başkasının müdahalesini menetmeyi vehâkimiyetindeiştirakkabuletmemeyivemakamındaistiklâliyetininihâyettaassublamuhafazaya çalışmayı gör; sonra hâkimiyet-i mutlaka rubûbiyet derecesinde.. veâmiriyet-i mutlaka ulûhiyet derecesinde.. ve istiklâliyet-i mutlaka ehadiyetderecesinde.. ve istiğnâ-yı mutlak kadîriyet-i mutlaka derecesinde bir Zât-ıZülcelâl’de, bu redd-i müdahale ve men-i iştirak ve tard-ı şerik, ne derece ohâkimiyetinzarurîbirlâzımıvevâcipbirmuktezasıolduğunukıyasedebilirsenet.

Amma ikinci şık şüphen ki: Bazı esbap, bazı cüz’iyatın bazı ubûdiyetlerinemerciolsaoMâbud-uMutlakolanZât-ıVâcibü’l-vücûd’amüteveccihzerrâttanseyyârâtakadarmahlûkâtınubûdiyetlerindennenoksangelir?

Elcevap: Şu kâinatınHâlık-ıHakîm’i kâinatı bir ağaç hükmünde halk edip, enmükemmelmeyvesinizîşuurvezîşuuruniçindeencâmîmeyvesiniinsanyapmıştır.Veinsanınenehemmiyetli,belkiinsanınnetice-ihilkativegaye-ifıtratıvesemere-ihayatı olan şükür ve ibadeti, o Hâkim-i Mutlak ve Âmir-i Müstakil, kendinisevdirmek ve tanıttırmak için kâinatı halk eden o Vâhid-i Ehad, bütün kâinatınmeyvesi olan insanı ve insanın en yüksek meyvesi olan şükür ve ibadetini başkaellereverirmi?Bütünbütünhikmetinezıtolarak,netice-ihilkativesemere-ikâinatıabesedermi?Hâşâvekellâ!..

Hem hikmetini ve rubûbiyetini inkâr ettirecek bir tarzdamahlûkâtın ibadetlerinibaşkalaravermeyerızagösterirmi,hiçmüsaadeedermi?Vehemhadsizbirderecedekendini sevdirmeyi ve tanıttırmayı ef’âliyle gösterdiği hâlde, en mükemmelmahlûkâtının şükür ve minnettarlıklarını, tahabbüb ve ubûdiyetlerini başka esbabavermeklekendiniunutturup,kâinattakimakâsıd-ıâliyesiniinkârettirirmi?Eytabiat-perestliktenvazgeçenarkadaş!Haydisensöyle!

Page 141: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Odiyor:

“Elhamdülillâh,buikişüphemhallolmaklaberaber,vahdâniyet-iilâhiyeyedâirveMâbud-ubilhakOolduğunaveO’ndanbaşkaları ibadete lâyıkolmadığınaokadarparlakvekuvvetliikidelilgösterdinkionlarıinkâretmek,güneşivegündüzüinkâretmekgibibirmükâberedir.”

241 (Hâşiye) Bu risalenin sebeb-i telifi; gayet mütecâvizâne ve gayet çirkin bir tarz ile hakâik-i imaniyeyi tezyif edip,bozulmuşaklıyetişmediğişeyehurafedeyip,dinsizliğitabiatabağlayarakKur’ân’ahücumedilmesidir.Ohücumiseşiddetli bir hiddeti, kalbe (kaleme) verdi ki; şiddetli ve galiz tokatları, o mülhidlere ve haktan yüz çeviren bâtılmezheblilereyedirdi.YoksaRisale-iNur’unmesleği,nezihânevenazikânevekavl-ileyyindir.

242“Peygamberlerionlara: ‘HiçgökleriveyeriyaratanYüceYaratıcıhakkındaşüpheedilebilirmi?’dedi.” (İbrahimsûresi,14/10).

243Yani1922yılında.

244Bkz.:eş-Şehristânî,el-Milelve’n-nihal2/124;el-Îcî,Kitabü’l-Mevâkıf2/589.

245Bkz.:İbniKesîr,el-Bidâye1/149.

246 (Hâşiye)Evet,eğer intisapolsa;oçekirdek,kader-i ilâhîdenbiremiralır,oharika işleremazharolur.Eğero intisapkesilse;oçekirdeğinhilkati,kocaçamağacınınhilkatindendahaziyâdecihâzâtveiktidarvesanatıiktizaeder.Çünküdağdakikudreteseriolanmücessemçamağacınınbütünâzâlarıvecihâzâtıylaoçekirdektekikadereseriolanmânevîağaçta mevcut bulunması lâzım gelir. Çünkü o koca ağacın fabrikası, o çekirdektir. İçindeki kaderî ağaç kudretlehariçtetezâhüreder,cismânîçamağacıolur.

247“HiçgökleriveyeriyaratanYüceYaratıcıhakkındaşüpheedilebilirmi?”(İbrahimsûresi,14/10).

248İmânnimetinilutfedenAllah’asonsuzşükürlerolsun.

Page 142: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

HâtimeTabiat fikr-i küfrîsini terk eden ve imana gelen zât diyor ki: “Elhamdülillâh, benim

şüphelerimkalmadı;yalnızmerakımımûcipolanbirkaçsuâlimvar.”

BirinciSuâlÇoktembellerdenvetârikü’s-salâtlardanişitiyoruz,diyorlarki:“Cenâb-ıHakk’ınbizimibadetimizeneihtiyacıvarki,Kur’ân’daçokşiddetveısrarile

ibadetiterkedenizecredipcehennemgibidehşetlibircezailetehditediyor;249 îtidalliveistikâmetliveadaletliolanifade-iKur’âniye’yenasılyakışıyorki,ehemmiyetsizbircüz’îhatayakarşınihâyetşiddetigösteriyor?”

Elcevap:Evet,Cenâb-ıHakseninibadetine,belkihiçbirşeyemuhtaçdeğil.Fakatsenibadete muhtaçsın, mânen hastasın. İbadet ise mânevî yaralarına tiryaklar hükmündeolduğunuçok risalelerde isbat etmişiz.Acababirhasta,ohastalıkhakkında, şefkatli birhekiminonanâfiilâçlarıiçirmekhususundaettiğiısraramukabil,hekimedese:“Seninneihtiyacınvar,banaböyleısrarediyorsun?”Nekadarmanasızolduğunuanlarsın.

AmmaKur’ân’ın,terk-iibadethakkındaşiddetlitehdidâtıvedehşetlicezalarıise;nasılki bir padişah, raiyetinin hukukunu muhafaza etmek için; âdi bir adamın, raiyetininhukukunazararverenbirhatasınagöreşiddetlicezayaçarpar.Öyledeibadetivenamazıterk eden adam, Sultan-ı Ezel veEbed’in raiyeti hükmünde olanmevcudâtın hukukunaehemmiyetlibir tecavüzvemânevîbirzulümeder.Çünkümevcudâtınkemâlleri, Sâni’emüteveccih yüzlerinde tesbih ve ibadet ile tezâhür eder. İbadeti terk eden, mevcudâtınibadetini görmez ve göremez, belki de inkâr eder. O vakit, ibadet ve tesbih noktasındayüksekmakamdabulunanveherbiribirermektub-usamedânîvebirerayna-yıesmâ-yırabbâniyeolanmevcudâtı,âlîmakamlarındantenzilettiğindenveehemmiyetsiz,vazifesiz,câmid,perişanbirvaziyettetelâkkiettiğinden,mevcudâtıtahkireder,kemâlâtınıinkârvetecavüzeder.

Evet,herkes,kâinatıkendiaynasıylagörür.Cenâb-ıHakinsanıkâinatiçinbirmikyas,bir mizan suretinde yaratmıştır. Her insan için bu âlemden hususî bir âlem vermiş; oâlemin rengini, o insanın itikad-ı kalbîsine göre gösteriyor. Meselâ gayet me’yus vematemli olarak ağlayan bir insan, mevcudâtı ağlar ve me’yûs suretinde görür. Gayetsürûrluveneş’eli,müjdeli vekemâl-i neş’esindengülenbir adam,kâinatı neş’eli, gülergördüğügibi;mütefekkirâneveciddîbirsuretteibadetvetesbihedenadam,mevcudâtınhakikatenmevcudvemuhakkakolanibadetvetesbihatlarınıbirderecekeşfedervegörür.Gafletleveyainkârlaibadetiterkedenadam,mevcudâtı,hakikat-ikemâlâtınatamamıylazıtvemuhalifvehatabirsurettetevehhümedervemânenonlarınhukukunatecavüzeder.

Hemotârikü’s-salât,kendikendinemâlikolmadığıiçin,kendimâlikininbirabdiolan

Page 143: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

kendinefsinezulmeder.Onunmâlikioabdininhakkını,onunnefs-iemmâresindenalmakiçindehşetlitehditeder.Hemnetice-ihilkativegaye-ifıtratıolanibadetiterkettiğinden,hikmet-i ilâhiye ve meşîet-i rabbâniyeye karşı bir tecavüz hükmüne geçer. Onun içincezayaçarpılır.

Elhâsıl: İbadeti terk eden, hem kendi nefsine zulmeder; –nefsi ise, Cenâb-ı Hakk’ınabdivememlûküdür–hemkâinatınhukuk-u kemâlâtına karşı bir tecavüz,bir zulümdür.Evet,nasılkiküfür,mevcudâtakarşıbirtahkirdir;terk-iibadetdahi,kâinatınkemâlâtınıbir inkârdır. Hem hikmet-i ilâhiyeye karşı bir tecavüz olduğundan, dehşetli tehdide,şiddetlicezayamüstehakolur.

İşte bu istihkâkı ve mezkûr hakikati ifade etmek için Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan,mucizânebirsuretteoşiddetli tarz-ı ifadeyi ihtiyarederek, tamtamınahakikat-ibelâgatolanmutâbık-ımukteza-yıhâlemutabakatediyor.

İkinciSuâl

Tabiattanvazgeçenveimanagelenzâtdiyorki:Hermevcudhercihette,herişindeveherşeyindeveherşe’nindemeşîet-iilâhiyeyeve

kudret-i rabbâniyeye tâbi olması çok azîm bir hakikattir. Azameti cihetinde darzihinlerimize sıkışmıyor. Hâlbuki gözümüzle gördüğümüz bu nihâyet derecedemebzuliyet, hem hilkat ve îcad-ı eşyadaki hadsiz sühûlet, hem sâbık burhanlarınızlatahakkukedenvahdetyolundakiîcad-ıeşyadanihâyetderecedekolaylıkvesühûlet,hemnass-ıKur’ânilebeyanedilen

250

251

gibi âyetlerin sarâhaten gösterdikleri nihâyet derecede kolaylık, o hakikat-i azîmeyi, enmakbul ve en mâkul bir mesele olduğunu gösteriyorlar. Bu kolaylığın sırrı ve hikmetinedir?

Elcevap: Yirminci Mektup’un Onuncu Kelimesi olan 252 beyanında, o sırgayet vâzıh ve kat’î vemuknî bir tarzda beyan edilmiş. Hususan omektubun zeylindedaha ziyâde vuzûh ile isbat edilmiş ki; bütün mevcudât, Sâni-i Vâhid’e isnad edildiğivakit, bir tek mevcud hükmünde kolaylaşır. Eğer Vâhid-i Ehad’e verilmezse; bir tekmahlûkunîcadı,bütünmevcudâtkadarmüşkülleşirvebirçekirdek,birağaçkadarsuûbetliolur.

Eğersâni-ihakikîsineverilse,kâinatbirağaçgibiveağaçbirçekirdekgibivecennetbir bahar gibi ve bahar bir çiçek gibi kolaylaşır, sühûlet peydâ eder. Ve bilmüşâhedegörünen hadsiz mebzuliyet ve ucuzluğun ve her nev’in sühûletle kesret-i efrâdıbulunmasının ve kesret-i sühûlet ve süratle muntazam, sanatlı, kıymetli mevcudâtınkolayca vücûda gelmesinin sırlarına medar olan ve hikmetlerini gösteren yüzer

Page 144: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

delillerinden ve başka risalelerde tafsilen beyan edilen bir-ikisine muhtasar bir işaretederiz.

Meselâ, nasıl ki yüz nefer, bir zâbitin idaresine verilse; bir neferin, yüz zâbitinidarelerine verilmesinden yüz derece daha kolay olduğu gibi; bir ordunun teçhizat-ıaskeriyesibirmerkez,birkanun,birfabrikavebirpadişahınemrineverildiğivakit,âdetâkemmiyetenbir neferin teçhizatı kadarkolaylaştığı gibi, bir neferin teçhizat-ı askeriyesimüteadditmerkezlere,müteaddit fabrikalara,müteaddit kumandanlara havalesi de âdetâbirordununteçhizatıkadarkemmiyetenmüşkülâtlıoluyor.Çünkübirtekneferinteçhizatıiçinbütünorduyalâzımolanfabrikalarınbulunmasıgerektir.

Hembirağacınsırr-ıvahdetcihetiylebirkökte,birmerkezde,birkanunilemevâdd-ıhayatiyesi verildiğinden; binler meyve veren o ağaç, bir meyve kadar sühûletli olduğubilmüşâhedegörünür.

Eğervahdettenkesretegidilse,herbirmeyveyelâzımmevâdd-ıhayatiyebaşkayerdenverilseherbirmeyve,birağaçkadarmüşkülâtpeydâeder.Belkiağacınbirenmûzecivefihristesiolanbirtekçekirdekdahioağaçkadarsuûbetliolur.Çünkübirağacınhayatınalâzımolanbütünmevâdd-ıhayatiye,birtekçekirdekiçindelâzımoluyor.

İşte bu misaller gibi yüzler misaller var, gösteriyorlar ki vahdette nihâyet derecedesühûletle vücûda gelen binlermevcud, şirkte ve kesrette bir tekmevcuttan daha ziyâdekolay olur. Sâir risalelerde bu hakikat iki kere iki dört eder derecede isbat edildiğindenonlarahavaleedip,buradayalnızbusühûletvekolaylığınilimvekader-iilâhîvekudret-irabbâniyenokta-yınazarındagayetmühimbirsırrınıbeyanedeceğiz.Şöyleki:

Senbirmevcutsun.EğerKadîr-iEzelî’yekendini versen, bir kibrit çakar gibi hiçten,yoktan, bir emirle, hadsiz kudretiyle seni bir anda halk eder. Eğer sen kendini O’navermezsen,belkiesbab-ımaddiyeyevetabiataisnadetsen,ovakitsenkâinatınmuntazambir hülâsası, meyvesi ve küçük bir fihristesi ve listesi olduğundan; seni yapmak içinkâinatıveanâsırıinceelekileeleyiphassasölçülerleaktâr-ıâlemdenseninvücûdundakimaddeleri toplamak lâzım gelir. Çünkü esbab-ı maddiye yalnız terkib eder, toplar.Kendilerinde bulunmayanı hiçten, yoktan yapamadıkları, bütün ehl-i akıl yanındamusaddaktır. Öyle ise küçük bir zîhayatın cismini aktâr-ı âlemden toplamaya mecburolurlar.

İştevahdettevetevhiddenekadarkolaylıkveşirktevedalâlettenekadarmüşkülâtvarolduğunuanla!

İkincisi:İlimnoktasındahadsizbirsühûletvardır.Şöyleki:

Kader, ilminbirnev’idir ki her şeyinmânevîvemahsuskalıbıhükmündebirmikdartâyin eder.Ve omikdar-ı kaderî, o şeyin vücûduna bir plân, birmodel hükmüne geçer.Kudretîcadettiğivakit,gayetsühûletleokaderîmikdarüstündeîcadeder.

Page 145: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

EğeroşeymuhitvehadsizveezelîbirilminsahibiolanKadîr-iZülcelâl’everilmezse–sâbıkan geçtiği gibi– binler müşkülât değil, belki yüz muhâlât ortaya düşer. Çünkü omikdar-ı kaderî ve mikdar-ı ilmî olmazsa binler hâricî ve maddî kalıplar, küçücük birhayvanıncesedindeistîmaledilmeklâzımgelir.

İştevahdettenihâyetsizkolaylıkvedalâletteveşirktehadsizmüşkülâtınbirsırrınıanla;253âyeti,nekadarhakikatlivedoğruveyüksekbirhakikatiifadeettiğini

bil!

ÜçüncüSuâl

Eskidendüşman,şimdidostolanmühtedîdiyorki:“Şuzamandaçokilerigidenfeylesoflardiyorlarki:Hiçtenhiçbirşeyîcadedilmiyorve

hiçbirşeyidamedilmiyor;yalnızbirterkib,birtahlildirkikâinatfabrikasınıişlettiriyor.”

Elcevap: Nur-u Kur’ân ile mevcudâta bakmayan feylesofların en ileri gidenleribakmışlarki,tabiatveesbapvasıtasıylabumevcudâtınteşekkülâtvevücûdlarını–sâbıkanisbatettiğimiztarzda–imtinâderecesindemüşkülâtlıgördüklerinden,ikikısmaayrıldılar.

Birkısmısofestâîolup,insanınhâssasıolanakıldanistifaederek,ahmakhayvanlardandaha aşağı düşerek, kâinatın vücûdunu inkâr etmeyi; hatta kendilerininvücûdlarını dahiinkâretmesini,dalâletmesleğindeesbapvetabiatınîcadsahibiolmalarındandahaziyâdekolaygördüklerinden;hemkendilerini,hemkâinatıinkâredipcehl-imutlakadüşmüşler.

İkincigürûhbakmışlarki;dalâlette,esbapvetabiatmûcidolmaknoktasında,birsinekve bir çekirdeğin îcadı, hadsizmüşkülâtı var ve tavr-ı aklın haricinde bir iktidar iktizaediyor. Onun için bilmecburiye îcadı inkâr ediyorlar, “Yoktan var olmaz.” diyorlar veidamıdamuhalgörüyorlar, “Varyokolmaz.”hükmediyorlar.Yalnız,harekât-ı zerrât iletesadüfrüzgârlarıylabirterkibvetahlilvedağılmakvetoplanmaksuretindebirvaziyet-iitibâriyetahayyülediyorlar.

İşte sen gel, ahmaklığın ve cehaletin en aşağı derecesinde, en yüksek akıllı kendinizannedenadamlarıgörvedalâlet,insanınekadarmaskaravesüflîveechelyaptığınıbil,ibretal!

Acabahersenededörtyüzbinenvâıbirden,zeminyüzünde îcadedenvesemâvâtvearzı altıgündehalkeden254 ve altı haftada,herbaharda,kâinattandaha sanatlı, hikmetlizîhayatbirkâinatı inşâedenbirkudret-iezeliye,bir ilm-iezelînindâiresindeplânlarıvemikdarları taayyün edenmevcudât-ı ilmiyeyi, göze göstermeyen bir eczâ ile yazılan vegörünmeyenbiryazıyıgöstermekiçinsürülenbireczâmisillü,gayetkolayomâdumat-ıhâriciye olan mevcudât-ı ilmiyeye vücûd-u hâricî vermeyi o kudret-i ezeliyeden uzakgörmekveîcadıinkâretmek,evvelkigürûholansofestâîlerdendahaziyâdeahmakânevecahilânedir.Bu bedbahtlar, âciz-imutlak ve yalnız bir cüz-ü ihtiyarîden başka ellerindeolmayanfiravunlaşmışkendinefisleri,hiçbirşeyiidamveyokedemediklerindenvehiçbir

Page 146: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

zerreyi, bir maddeyi, hiçten, yoktan îcad edemediklerinden ve güvendikleri esbap vetabiatın ellerinde hiçten îcad gelmediği cihetle, ahmaklıklarından diyorlar: “Yoktan varolmaz.Vardayokolmaz.”deyip,bubâtılvehatadüsturu,Kadîr-iMutlak’ateşmiletmekistiyorlar.

EvetKadîr-iZülcelâl’inikitarzdaîcadıvar:

Biri, ihtirâveibda’iledir.Yanihiçten,yoktanvücûdveriyorveonalâzımherşeyidehiçtenîcadedipelineveriyor.

Diğeri, inşâ ile, sanat iledir. Yani kemâl-i hikmetini ve çok esmâsının cilvelerinigöstermek gibi çok dakîk hikmetler için kâinatın anâsırından bir kısım mevcudâtı inşâediyor;heremrinetâbiolanzerrâtlarıvemaddeleri,rezzâkıyetkanunuylaonlaragönderirveonlardaçalıştırır.

Evet Kadir-i Mutlak’ın iki tarzda, hem ibda’ hem inşâ suretinde îcadı var. Varı yoketmekveyoğuvaretmekenkolay,ensühûletli,belkidâimî,umumîbirkanunudur.Birbaharda,üçyüzbinenvâ-ızîhayatmahlûkâtınşekillerini, sıfatlarını,belkizerrâtlarındanbaşkabütünkeyfiyâtveahvâllerinihiçtenvaredenbirkudretekarşı,“Yoğuvaredemez!”diyenadam,yokolmalı!

Tabiatıbırakanvehakikategeçenzâtdiyorki:

Cenâb-ı Hakk’a zerrât adedince şükür ve hamd ü senâ ediyorum ki kemâl-i imanıkazandım,evhâmvedalâletlerdenkurtuldumvehiçbirşüphemdekalmadı.

255

256

249Bkz.:Mü’minsûresi,40/60;Müddessirsûresi,74/42-43…

250“Sizin hepinizi yaratmak da, ölümünüzün ardından (âhirette) hepinizi diriltmek de, (O’nun için) ancak bir kişiyiyaratmakvediriltmekgibidir.”(Lokmansûresi,31/28)

251“Kıyametinoluşişiise,başkadeğil,ancakgözaçıpkapamayahutdahadakısabirandaolupbiter.”(Nahlsûresi,16/77)

252“Allah(cellecelâluh)herşeyekâdirdir.”(Mâidesûresi,5/120;Hûdsûresi,11/4;Rûmsûresi,30/50;…)

253“Kıyametinoluşişiise,başkadeğil,ancakgözaçıpkapamayahutdahadakısabirandaolupbiter.”(Nahlsûresi,16/77)

254Bkz.:A’râfsûresi,7/54;Yûnussûresi,10/3;Hûdsûresi,11/7…

255BizeihsanettiğiİslâmDinivetam,yüksekimannimetisebebiyleRabbimizehamdolsun.

256“SübhansınyâRab!Seninbizebildirdiğindenbaşkanebilebiliriz ki?Her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetleyapansensin.”(Bakarasûresi,2/32)

Page 147: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

DördüncüHüccet-iİmaniyeOtuzuncuLem’a’nınİkinciNüktesi

257

âyetininbirnüktesivebir ism-iâzamveyahut ism-iâzamınaltınurundanbirnuruolan“Adl” isminin bir cilvesi, Birinci Nükte gibi Eskişehir Hapishânesi’nde uzaktan uzağagöründü.Onuyakınlaştırmakiçinyinetemsilyoluyladeriz:

Şukâinatöylebirsaraydırki;osaraydamütemâdiyentahripvetâmiriçindeçalkalananbirşehirvar..veoşehirdehervakitharpvehicretiçindekaynayanbirmemleketvar..veomemleketteherzamanmevtvehayatiçindeyuvarlananbirâlemvar.

Hâlbuki o sarayda, o şehirde, o memlekette, o âlemde o derece hayret-engiz birmuvâzene, bir mizan, bir tevzin hükmediyor; bilbedâhe isbat eder ki, bu hadsizmevcudâttaolantahavvülâtvevâridatvemasârif,herbirandaumumkâinatıgörür,nazar-ıteftişindengeçirirbirtekZât’ınmizanıylaölçülür,tartılır.Yoksabalıklardanbirbalık,binyumurtacık ilevenebâtâttanhaşhaşgibi bir çiçek,yirmibin tohum ileve sel gibi akanunsurların, inkılâplarınhücumuyla,şiddetlemuvâzeneyibozmayaçalışanveistilâetmekisteyen esbap başıboş olsalardı veyahut maksadsız, serseri tesadüf ve mizansız körkuvvete ve şuursuz zulmetli tabiata havale edilseydi, omuvâzene-i eşya vemuvâzene-ikâinat öyle bozulacaktı ki bir senede, belki bir günde herc ümerc olurdu. Yani deniz,karmakarışıkşeylerledolacaktı,taaffünedecekti..hava,gâzât-ımuzırrailezehirlenecekti..zeminisebirmezbele,birmezbaha,birbataklığadönecekti..dünyaboğulacaktı…

İşte, cesed-i hayvânînin hüceyrâtından ve kandaki küreyvât-ı hamrâ ve beyzâdan vezerrâtın tahavvülâtındanve cihâzât-ı bedeniyenin tenasübünden tut, ta denizlerinvâridatve masârifine, ta zemin altındaki çeşmelerin gelir ve sarfiyatlarına, ta hayvanât venebâtâtın tevellüdât ve vefiyâtlarına, ta güz ve baharın tahribât ve tâmirâtlarına, taunsurlarınveyıldızlarınhidemâtveharekâtlarına,tamevtvehayatın,ziyâvezulmetinvehararet ve burûdetin değişmelerine ve dövüşmelerine ve çarpışmalarına kadar, o derecehassasbirmizanileveokadarincebirölçüiletanzimedilirvetartılırki,akl-ıbeşerhiçbiryerde hakikî olarak hiçbir israf, hiçbir abes görmediği gibi hikmet-i insaniye dahi herşeyde enmükemmel bir intizam, en güzel birmevzûniyet görüyor ve gösteriyor. Belkihikmet-iinsaniyeointizamvemevzuniyetinbirtezâhürüdür,birtercümanıdır.

İştegel,güneşilemuhtelifonikiseyyâreninmuvâzenelerinebak.Acababumuvâzene,güneş gibiAdl veKadîr olan Zât-ı Zülcelâl’i göstermiyormu?Ve bilhassa seyyârâttanolangemimizyaniküre-iarz,birsenedeyirmidörtbinsenelikbirdairedegezer,seyahateder. Ve o harika süratiyle beraber zeminin yüzünde dizilmiş, istif edilmiş eşyayı

Page 148: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

dağıtmıyor, sarsmıyor, fezâya fırlatmıyor. Eğer sürati bir parça tezyid veya tenkîsedilseydi, sekenesini havaya fırlatıp fezâda dağıtacaktı. Ve bir dakika, belki bir saniyemuvâzenesini bozsa, dünyamızı bozacak; belki başkasıyla çarpışacak, bir kıyâmetikoparacak.

Ve bilhassa zeminin yüzünde, nebâtî ve hayvânî dört yüz bin tâifenin tevellüdât vevefiyâtçaveiâşeveyaşayışçarahîmânemuvâzeneleri,ziyâgüneşigösterdiğigibibirtekZât-ıAdlveRahîm’igösteriyor.

Ve bilhassa o hadsiz milletlerin hadsiz efrâdından bir tek ferdin âzâsı, cihâzâtı,duyguları o derece hassas bir mizanla birbiriyle münasebettar ve muvâzenettedir ki; otenasüb,omuvâzene,bedâhetderecesindebirSâni-iAdl-iHakîm’igösteriyor.

Ve bilhassa her ferd-i hayvânînin bedenindeki hüceyrâtın ve kan mecralarının vekandaki küreyvâtın ve o küreyvâttaki zerrelerin o derece ince ve hassas ve harikamuvâzenelerivar;bilbedâhe isbatederki,her şeyindizginielindeveher şeyinanahtarıyanında ve bir şey bir şeyemâni olmuyor, umum eşyayı bir tek şey gibi kolayca idareeden bir tek Hâlık-ı Adl-i Hakîm’in mizanıyla, kanunuyla, nizamıyla terbiye ve idareoluyor.

Haşrin mahkeme-i kübrâsında mizan-ı âzam-ı adaletinde cin ve insin muvâzene-iâmâllerini istib’ad edip inanmayan,budünyadagözüylegördüğübumuvâzene-i ekberedikkatetse,elbette,istib’adıkalmaz.

Ey israflı, iktisatsız; ey zulümlü, adaletsiz; ey kirli, nezâfetsiz, bedbaht insan! Bütünkâinatın ve bütün mevcudâtın düstur-u hareketi olan iktisat ve nezâfet ve adaletiyapmadığından, umum mevcudâta muhalefetinle, mânen onların nefretlerine vehiddetlerine mazhar oluyorsun. Neye dayanıyorsun ki; umum mevcudâtı zulmünle,mizansızlığınla,israfınla,nezâfetsizliğinlekızdırıyorsun?

Evet, ism-i Hakîm’in cilve-i âzamından olan hikmet-i âmme-i kâinat, iktisat veisrafsızlıküzerindehareketediyor, iktisadıemrediyor.Veism-iAdl’incilve-iâzamındangelenkâinattakiadalet-itâmme,umumeşyanınmuvâzeneleriniidareediyorvebeşeredeadaletiemrediyor.Sûre-iRahmân’da

258

âyetindeki dört mertebe, dört nevi mizana işaret eden dört defa “mizan” zikretmesi,kâinatta mizanın derece-i azametini ve fevkalâde pek büyük ehemmiyetini gösteriyor.Evet,hiçbirşeydeisrafolmadığıgibi,hiçbirşeydedehakikîzulümvemizansızlıkyoktur.

Ve ism-i Kuddûs’ün cilve-i âzamından gelen tanzif ve nezâfet, bütün kâinatınmevcudâtını temizliyor, güzelleştiriyor. Beşerin bulaşık eli karışmamak şartıyla, hiçbirşeydehakikînezâfetsizlikveçirkinlikgörünmüyor.

Page 149: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

İşte, hakâik-i Kur’âniye’den ve desâtir-i İslâmiye’den olan adalet, iktisat, nezâfet,hayat-ıbeşeriyedenedereceesaslıbirerdüsturolduğunuanla.Veahkâm-ıKur’âniyenederecekâinatlaalâkadarvekâinat içineköksalmışvesarmışbulunduğunuveohakâikibozmak,kâinatıbozmakvesuretinideğiştirmekgibimümkünolmadığınıbil!

Ve bu üç ziyâ-yı âzam gibi; rahmet, inâyet, hafîziyetmisillü yüzer ihatalı hakikatlerhaşri, âhireti iktiza ve istilzamettikleri hâlde, hiçmümkünmüdür ki kâinatta ve umummevcudâttahüküm-fermâolan rahmet, inâyet,adalet,hikmet, iktisatvenezâfetgibipekkuvvetli ihatalı hakikatler, haşrin ademiyle ve âhiretin gelmemesiyle merhametsizliğe,zulme,hikmetsizliğe,israfa,nezâfetsizliğe,abesiyeteinkılâpetsinler?Hâşâ,yüzbindefahâşâ!

Bir sineğin hakk-ı hayatını rahîmâne muhafaza eden bir rahmet, bir hikmet, acabahaşrigetirmemekleumumzîşuurlarınhadsizhukuk-uhayatlarınıvenihâyetsizmevcudâtınnihâyetsiz hukuklarını zayi eder mi? Ve tâbiri caiz ise rahmet ve şefkatte ve adalet vehikmette hadsiz hassasiyet ve dikkat gösteren bir haşmet-i rubûbiyet ve kemâlâtınıgöstermekvekendinitanıttırmakvesevdirmekiçinbukâinatıhadsizharikasanatlarıyla,nimetleriyle süslendiren bir saltanat-ı ulûhiyet, böyle hemumumkemâlâtını, hem bütünmahlûkâtınıhiçeindirenveinkârettirenhaşirsizliğemüsaadeedermi?Hâşâ!BöylebirCemâl-iMutlak,böylebirkubh-umutlakabilbedâhemüsaadeetmez.

Evet, âhireti inkâr etmek isteyenadam, evvelcebütündünyayıbütünhakâikiyle inkâretmeli.Yoksa,dünyabütünhakâikiyle,yüzbinlisânlaonutekzipederekbuyalanındayüzbindereceyalancılığınıisbatedecek.OnuncuSözkat’îdelillerleisbatetmiştirkiâhiretinvücûdu,dünyanınvücûdukadarkat’îveşüphesizdir.

257“Hiçbirşeyyokturkionumeydanagetirenhazinelerinanahtarlarıelimizdeolmasın.Bizonuancakbelirlibirölçüileindiririz.”(Hicrsûresi,15/21)

258“Göğübuâhenkleoyükselttivebumizanıkoydukisizdedersalıpölçüdışınataşmayasınız.Öyleysesizdetartıyıadaletleyapın,sakınteraziyi,dengeyiaksatmayın!”(Rahmansûresi,55/7-9).

Page 150: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

BeşinciHüccet-iİmaniyeİsm-iÂzam’ınAltıNurundanÜçüncüNuruna

İşaretEdenÜçüncüNükte

259

âyetininbirnüktesivebirism-iâzamveyaism-iâzamınaltınurundanbirnuruolan“ism-iHakem”inbircilvesi,Ramazan-ı Şerif’te göründü. Ona yalnız bir işaret olarak Beş Nokta’dan ibaret Üçüncü Nükte acele olarakyazıldı,müsveddehâlindekaldı.

ÜçüncüNükte’ninBirinciNoktasıOnuncuSöz’de işaret edildiği gibi, ism-iHakem’in tecelli-i âzamı şukâinatı öylebir

kitap hükmüne getirmiş ki; her sayfasında yüzer kitap yazılmış.. ve her satırında yüzersayfadercedilmiş..veherkelimesindeyüzersatırmevcutturveherharfindeyüzerkelimevar.. ve her noktasında kitabınmuhtasar bir fihristeciği bulunur bir tarza getirmiştir. Okitabın sayfaları, satırları, ta noktalarına kadar yüzer cihette nakkâşını, kâtibini öylevuzuhlagösteriyorki;okitab-ıkâinatınmüşâhedesi,kendivücûdundanyüzderecedahaziyâdekâtibininvücûdunuvevahdetiniisbateder.Çünkübirharf,kendivücûdunubirharfkadarifadeettiğihâlde;kâtibinibirsatırkadarifadeediyor.

Evetbukitab-ıkebîrinbirsayfası,zeminyüzüdür.Osayfadanebâtât,hayvanâttâifeleriadedincekitaplar;birbiriiçinde,beraber,birvakitte,yanlışsız,gayetmükemmelbirsurettebaharmevsimindeyazıldığıgözlegörünüyor.

Bu sayfanın bir satırı, bir bahçedir. O bahçede bulunan çiçekler, ağaçlar, nebatlaradedince manzum kasideler; beraber, birbiri içinde, yanlışsız yazıldığını gözümüzlegörüyoruz.

O satırın bir kelimesi çiçek açmış,meyvevermeküzere yaprağını vermiş bir ağaçtır.İşte bu kelimemuntazam,mevzun, süslü yaprak, çiçek vemeyveleri adedinceHakem-iZülcelâl’inmedhüsenâsınadâirmânidarfıkralardır.

Güyâ çiçek açmış her ağaç gibi, o ağaç dahi nakkâşının medîhelerini tagannî edenmanzumbirkasidedir.

HemgüyâHakem-iZülcelâl,zemininmeşherindeteşhirettiğiantikaveacîbeserlerinebinlergözlebakmakistiyor.

HemgüyâoSultan-ıEzelî’ninoağacaverdiğimurassahediyevenişanlarıveformaları,hususî bayramı ve resm-i küşadı olan baharda padişahın nazarına arzetmek için öylemüzeyyen, mevzun, muntazam, mânidar bir şekil almış ve öyle hikmetli bir şekilverilmiştirki;herbirçiçeğinde,herbirmeyvesindebirbiriiçindeçokvecihlervedelillerle

Page 151: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

nakkâşınınvücûdunaveesmâsınaşehâdetederler.

Meselâherbirçiçekte,herbirmeyvedebirmizanvar.Veomizan,birintizamiçinde..veo intizam, tazelenenbir tanzimve tevzin içinde.. veo tevzinve tanzim,bir zînetvesanat içinde.. ve o zînet ve sanat, mânidar kokular ve hikmetli tatlar içindebulunduğundan; her bir çiçek, o ağacın çiçekleri adedince Hakem-i Zülcelâl’e işaretlerediyor.

Ve bu bir kelime olan bu ağaçta, bir harf hükmünde olan bir meyvede bulunan birçekirdeknoktası,bütünağacınfihristesini,programını taşıyanküçükbirsandukçadır.Vehâkezâ, buna kıyâsen kâinat kitabının bütün satırları, sayfaları böyle ism-i Hakem veHakîm’incilvesiyleyalnızherbirsayfasıdeğil,belkiherbirsatırıveherbirkelimesiveher bir harfi ve her bir noktası, birer mucize hükmüne getirilmiştir ki bütün esbaptoplansa,birnoktasınınnazîrinigetiremezler,muârazaedemezler.

Evet,bukur’ân-ıazîm-ikâinatınherbirâyet-itekviniyesi,oâyetinnoktalarıvehurûfuadedince mucizeler gösterdiklerinden; elbette, serseri tesadüf, kör kuvvet, gayesiz,mizansız,şuursuztabiathiçbircihetleohakîmâne,basîrâneolanhasmizanavegayetinceintizamakarışamazlar.Eğerkarışsaydılar;elbette,karışıkeserigörünecekti.Hâlbukihiçbircihetteintizamsızlıkmüşâhedeolunmuyor.

259“SeninsanlarıAllahyolunahikmetledavetet.”(Nahlsûresi,16/125).

Page 152: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

ÜçüncüNükte’ninİkinciNoktasıİkimeseledir.

BirinciMeselesiOnuncuSöz’debeyanedildiğigibinihâyetkemâldebircemâlvenihâyetcemâldebir

kemâl;elbette,kendinigörmekvegöstermek,teşhiretmekistemesienesaslıbirkâidedir.İştebuesaslıdüstur-uumumîyebinâendirki;bukitab-ıkebîr-ikâinatınNakkâş-ıEzelî’si,bu kâinatla ve bu kâinatın her bir sayfasıyla ve her bir satırıyla, hatta harfleri venoktalarıyla kendini tanıttırmak ve kemâlâtını bildirmek ve cemâlini göstermek vekendisini sevdirmek için, en cüz’îden en küllîye kadar, her bir mevcudun müteadditlisânlarıylacemâl-ikemâlinivekemâl-icemâlinitanıttırıyorvesevdiriyor.

İşte ey gafil insan! Bu Hâkim-i Hakem-i Hakîm-i Zülcelâli Velcemâl, sana karşıkendisini her birmahlûkuyla böyle hadsiz ve parlak tarzlarda tanıttırmak ve sevdirmekistediğihâlde, senO’nun tanıttırmasınakarşı imanla tanımazsanveO’nun sevdirmesinemukabilubûdiyetinlekendiniO’nasevdirmezsennederecehadsizmuzaafbircehalet,birhasâretolduğunubil,ayıl!

İkinciNoktanınİkinciMeselesiBukâinatınSâni-iKadîr-iHakîm’ininmülkünde iştirakyeriyoktur.Çünküher şeyde

nihâyetderecede intizambulunduğundan,şirkikabuledemez.Çünkümüteadditellerbirişe karışırsa, o iş karışır. Birmemlekette iki padişah, bir şehirde iki vali, bir köyde ikimüdürbulunsa;omemleket,oşehir,oköyünherişindebirkarışıklıkbaşlayacağıgibi;enednâbirvazifedaradam,ovazifesinebaşkasınınmüdahalesinikabuletmemesigösteriyorki;hâkimiyetinenesaslıhâssasıelbette,istiklâlveinfiraddır.Demekintizam,vahdetivehâkimiyet,infiradıiktizaeder.

Mademhâkimiyetinbirmuvakkatgölgesi,muâvenetemuhtaçveâcizinsanlardaböylemüdahaleyi reddederse; elbette, derece-i rubûbiyette hakikî bir hâkimiyet-imutlaka, birKadîr-i Mutlak’ta bütün şiddetiyle müdahaleyi reddetmek gerektir. Eğer zerre kadarmüdahaleolsaydı,intizambozulacaktı.

Hâlbukibukâinat,öylebirtarzdayaratılmışkibirçekirdeğihalketmekiçin,birağacıhalkedebilirbirkudretlâzımdır.Vebirağacıhalketmekiçindekâinatıhalkedebilirbirkudret gerektir. Ve kâinat içinde parmak karıştıran bir şerik bulunsa, en küçük birçekirdektedehissedarolmaklâzımgelir.

Çünkü o, onun numûnesidir. O hâlde, koca kâinatta yerleşmeyen iki rubûbiyet, birçekirdekte,belkibirzerredeyerleşmeklâzımgelir.Buise,muhâlâtınvebâtılhayâlâtınenmanasız ve en uzak bir muhalidir. Koca kâinatın umum ahvâl ve keyfiyâtını mizan-ıadlinde ve nizam-ı hikmetinde tutan bir Kadîr-i Mutlak’ın aczini –hatta bir çekirdekte

Page 153: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

dahi– iktiza eden şirk ve küfür, ne kadar hadsiz derecedemuzaaf bir hilâf, bir hata, biryalanolduğunu..vetevhid,nederecehadsizmuzaafbirderecedehakvehakikatvedoğruolduğunubil, 260de!

ÜçüncüNoktaSâni-i Kadîr, ism-i Hakem ve Hakîm’iyle bu âlem içinde binler muntazam âlemleri

dercetmiştir. O âlemler içinde en ziyâde kâinattaki hikmetlere medar ve mazhar olaninsanı bir merkez, bir medar hükmünde yaratmış.. ve o kâinat dâiresinin en mühimhikmetleri ve faydaları, insana bakıyor.. ve insan dâiresi içinde dahi, rızkı bir merkezhükmünegetirmiş; âlem-i insanîde ekserhikmetler,maslahatlaro rızkabakarveonunlatezâhüreder..veinsandaşuurverızıktazevkvasıtasıylaism-iHakîm’incilvesiparlakbirsurette görünüyor.. ve şuur-u insanî vasıtasıyla keşfolunan yüzer fenlerden her bir fen,Hakemismininbirnevide,bircilvesinitarifediyor.

Meselâ, tıb fenninden suâl olsa: “Bu kâinat nedir?” Elbette, diyecek ki: “Gayetmuntazamvemükemmelbireczahâne-ikübrâdır.İçindeherbirilâçgüzelceihzârveistifedilmiştir.”

Fenn-i kimyadan sorulsa: “Bu küre-i arz nedir?” Diyecek: “Gayet muntazam vemükemmelbirkimyahânedir.”

Fenn-imakinediyecek:“Hiçbirkusuruolmayan,gayetmükemmelbirfabrikadır.”

Fenn-i ziraat diyecek: “Nihâyet derecede mahsuldâr, her nevi hububu vaktindeyetiştirenmuntazambirtarladırvemükemmelbirbahçedir.”

Fenn-iticaretdiyecek:“Gayetmuntazambirsergiveçokintizamlıbirpazarvemallarıçoksanatlıbirdükkândır.”

Fenn-iiâşediyecek:“Gayetmuntazam,bütünerzakınenvâınıcâmîbirambardır.”

Fenn-i rızık diyecek: “Yüz binler leziz taamlar beraber, kemâl-i intizam ile içindepişirilenbirmatbah-ırabbânîvebirkazan-ırahmânîdir.”

Fenn-iaskeriyediyecekki:“Arzbirordugâhtır.Herbaharmevsimindeyenitaht-ısilâhaalınmış ve zemin yüzünde çadırları kurulmuş dört yüz binmuhtelifmilletler, o ordudabulunduğu hâlde; ayrı ayrı erzakları, ayrı ayrı libâsları, silâhları; ayrı ayrı tâlimatları,terhisâtları,kemâl-iintizamlahiçbiriniunutmayarakveşaşırmayarak,birtekKumandan-ıÂzam’ın emriyle, kuvvetiyle, merhametiyle, hazinesiyle gayet muntazam yapılıp, idareediliyor.”

Vefenn-ielektriktensorulsa:“Buâlemnedir?”Elbette,diyecek:“Bumuhteşemsaray-ıkâinatındamı,gayetintizamlı,mizanlıhadsizelektriklâmbalarıylatezyinedilmiştir.Fakatokadarharikabir intizamvemizan iledirki; baştagüneşolarakküre-i arzdanbindefabüyük o semâvî lâmbalar, mütemâdiyen yandıkları hâlde muvâzenelerini bozmuyorlar,

Page 154: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

patlakvermiyorlar,yangınçıkarmıyorlar.Sarfiyatlarıhadsizolduğuhâlde,vâridâtlarıvegazyağları ve madde-i iştialleri nereden geliyor? Neden tükenmiyor? Neden yanmakmuvâzenesi bozulmuyor? Küçük bir lâmba dahi muntazam bakılmazsa söner.Kozmoğrafyacaküre-iarzdanbirmilyondanziyâdebüyükvebirmilyonsenedenziyâdeyaşayan güneşi261(Hâşiye) kömürsüz, yağsız yandıran; söndürmeyen Hakîm-i Zülcelâl’inhikmetine,kudretinebak. 262de,güneşinmüddet-iömründegeçendakikalarınınâşirâtıadedince

263 264 265söyle!

Demek bu semâvî lâmbalarda gayet harika bir intizam var ve onlara çok dikkatlebakılıyor. Güyâ o pek büyük ve pek çok kitle-i nariyelerin ve gayet çok kanâdil-inuriyelerinbuharkazanı ise,harareti tükenmezbircehennemdirkionlaranursuzhararetveriyor.Veoelektrik lâmbalarınınmakinesivemerkezî fabrikası, dâimîbir cennettirkionlara nur ve ışık veriyor. İsm-i Hakem ve Hakîm’in cilve-i âzamıyla, intizamlayanmaklarıdevamediyor.”Vehâkezâ…

Bunlara kıyasen, yüzer fennin her birisinin kat’î şehâdetiyle, noksansız bir intizam-ıekmel içinde hadsiz hikmetler,maslahatlarla bu kâinat tezyin edilmiştir.Ve o harika veihatalıhikmetle,mecmû-ukâinataverdiğiintizamvehikmetleri,enküçükbirzîhayatvebir çekirdekte küçük bir mikyasta dercetmiştir. Ve mâlûm ve bedihîdir ki, intizam ilegayelerivehikmetlerive faydaları takipetmek; ihtiyâr ile, irade ile,kasd ile,meşîet ileolabilir;başkaolamaz.İhtiyârsız,iradesiz,kasıtsız,şuursuzesbapvetabiatınişiolmadığıgibi,müdahaleleridahiolamaz.

Demek bu kâinatın bütün mevcudâtındaki hadsiz intizâmât ve hikmetleriyle iktizaettikleri ve gösterdikleri bir Fâil-i Muhtar’ı, bir Sâni-i Hakîm’i bilmemek veya inkâretmek, ne kadar acîb bir cehalet ve divanelik olduğu tarif edilmez. Evet, dünyada enziyâde hayret edilecek bir şey varsa, o da bu inkârdır. Çünkü kâinatın mevcudâtındakihadsiz intizâmât ve hikmetleriyle, vücûd ve vahdetine şâhidler bulunduğu hâlde; O’nugörmemek,bilmemek,nederecekörlükvecehaletolduğunu,enkörcahildeanlar.Hattadiyebilirimkiehl-iküfrüniçindekâinatınvücûdunuinkârettiklerindenahmakzannedilensofestâîler,enakıllılarıdır.ÇünkükâinatınvücûdunukabuletmekleAllah’aveHâlık’ınainanmamakkabilvemümkünolmadığından,kâinatıinkârabaşladılar.Kendilerinideinkârettiler.“Hiçbirşeyyok.”diyerekakıldanistifaederek,akılperdesialtındasâirmünkirlerinhadsizakılsızlıklarındankurtulup,birdereceaklayanaştılar.

DördüncüNoktaOnuncu Söz’de işaret edildiği gibi, bir Sâni-i Hakîm ve gayet hikmetli bir usta, bir

sarayınherbirtaşındayüzerhikmetihassasiyetletakipetse,sonraosarayadamyapmayıpboşu boşuna harap olmasıyla takip ettiği hadsiz hikmetleri zayi etmesini hiçbir zîşuur

Page 155: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

kabul etmediği ve bir Hakîm-i Mutlak, kemâl-i hikmetinden bir dirhem kadar birçekirdekten yüzer batman faydaları, gayeleri, hikmetleri dikkatle takip ettiği hâlde; dağgibikocaağacabirdirhemkadarbirtekfayda,birtekküçükgaye,birtekmeyvevermekiçin o koca ağacın pek çok masârifini yapmakla, kendi hikmetine bütün bütün zıt vemuhalif olarakmüsrifâne bir sefâhet irtikâp etmesi hiçbir cihetle imkânı olmadığı gibi;aynenöylede,bukâinatsarayınınherbirmevcudâtınayüzerhikmettakanveyüzervazifeile teçhiz eden, hatta her bir ağacameyveleri adedince hikmetler ve çiçekleri adedincevazifelerverenbirSâni-iHakîm,kıyâmetigetirmemeklevehaşriyapmamakla,bütünhadvehesabagelmeyenhikmetlerivenihâyetsizvazifelerimanasız,abes,boş,faydasızzayietmesi, o Kadîr-i Mutlak’ın kemâl-i kudretine acz-i mutlak verdiği gibi, o Hakîm-iMutlak’ın kemâl-i hikmetine hadsiz abesiyet ve faydasızlığı ve o Rahîm-i Mutlak’ıncemâl-irahmetinenihâyetsizçirkinliğiveoÂdil-iMutlak’ınkemâl-iadaletinenihâyetsizzulmü vermek demektir. Âdetâ kâinatta herkese görünen hikmet, rahmet, adaleti inkâretmektir.Buiseenacîbbirmuhaldirkihadsizbâtılşeyler,içindebulunur.

Ehl-idalâletgelsin,baksın;gireceğivedüşündüğükendikabrigibikendidalâletindenederecedehşetlibirzulmet,birkaranlıkveyılanların,akreplerinyuvasıbirkuyuolduğunugörsün.Ve âhirete iman ise, cennet gibi güzel ve nuranî bir yol olduğunubilsin, imanagirsin.

BeşinciNoktaİkiMesele’dir.

BirinciMeseleSâni-iZülcelâl,ism-iHakîm’inmuktezasıyla,herşeydeenhafifsureti,enkısayolu,en

kolay tarzı, en faydalı şekli ehemmiyetle takip ettiği gösteriyor ki; israf, abesiyet,faydasızlık fıtratta yoktur. İsraf ise, ism-i Hakîm’in zıttı olduğu gibi; iktisat, onunlâzımıdırvedüstur-uesasıdır.

Eyiktisatsız,israflıinsan!Bütünkâinatınenesaslıdüsturuolaniktisadıyapmadığından,ne kadar hilâf-ı hakikat hareket ettiğini bil! 266 âyeti ne kadar esaslı, geniş birdüsturudersverdiğinianla!

İkinciMeseleİsm-i Hakem ve Hakîm, bedâhet derecesinde Resûl-i Ekrem (aleyhissalâtü vesselâm)’ın

risaletinedelâletveistilzamediyor,denilebilir.

Evet, madem gayet mânidar bir kitap, onu ders verecek bir muallim ister.. ve gayetgüzelbircemâl,kendinigörecekvegösterecekbiraynaiktizaeder..vegayetkemâldebirsanat,teşhircibirdellâlister.

Elbette, herbirharfinde yüzermanalar, hikmetler bulunanbu kitab-ı kebîr-i kâinatın

Page 156: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

muhatabı olan nev-i insan içinde elbette, bir rehber-i ekmel, bir muallim-i ekberbulunacak. Ta ki, o kitapta bulunan kudsî ve hakikî hikmetleri ders verecek.. belkikâinattaki hikmetlerin vücûdunu bildirecek.. belki kâinatın hilkatindeki makâsıd-ırabbâniyeninzuhuruna,belkihusûlünevesîleolacak..veumumkâinattaHâlıktarafındangayet ehemmiyetle izhârını irade ettiği kemâl-i sanatını, cemâl-i esmâsını bildirecek,aynadarlık edecek.. ve o Hâlık, bütün mevcudâtla kendini sevdirmek ve zîşuurmahlûklarından mukabele istediğinden, o zîşuurların nâmına birisi o geniş tezâhürât-ırubûbiyete karşı geniş bir ubûdiyet ilemukabele edip, berr ve bahri cezbeye getirecek,semâvât ve arzı çınlatacak bir velvele-i teşhir ve takdis ile o zîşuurların nazarını, osanatlarınSâni’ineçevirecek..vekudsîderslerve tâlimatlabütünehl-iaklınkulaklarınıkendine çevirecek bir Kur’ân-ı Azîmüşşân’la, o Sâni-i Hakem-i Hakîm’in makâsıd-ıilâhiyesini en güzel bir surette gösterecek.. ve bütün hikmetlerinin tezâhürüne vetezâhürât-ıcemâliyevecelâliyesinekarşıenekmelbirmukabeleedecekbirzât,güneşinvücûdugibibukâinatalâzımdır,zarurîdir.Veöyleedenveenekmelbirsuretteovazifeleriyapan, bilmüşâhede Resûl-i Ekrem (aleyhissalâtü vesselâm)’dır. Öyle ise güneş ziyâyı, ziyâgündüzü istilzam ettiği derecede kâinattaki hikmetler, risalet-i Ahmediye’yi (aleyhissalâtüvesselâm)istilzameder.

Evet, nasıl ki ism-i Hakem ve Hakîm’in cilve-i âzamı ile, âzamî derecede risalet-iAhmediye’yi iktiza ediyor; öyle de esmâ-yı hüsnâdan Allah, Rahmân, Rahîm, Vedûd,Mün’im, Kerîm, Cemîl, Rab gibi çok isimlerin her biri, kâinatta görünen bir cilve-iâzamla, âzamî derecede ve mertebe-i katiyette risalet-i Ahmediye’yi (aleyhissalâtü vesselâm)istilzamederler.

Meselâism-iRahmân’ıncilvesiolanrahmet-ivâsia,oRahmetenli’l-âlemîniletezâhüreder.. ve ism-i Vedûd’un cilvesi olan tahabbüb-ü ilâhî ve taarruf-u rabbânî, o Habib-iRabbi’l-âlemînileneticeverir,mukabelegörür..ve ism-iCemîl’inbircilvesiolanbütüncemâller,yanicemâl-iZât,cemâl-iesmâ,cemâl-isanat,cemâl-imasnûâtdahi,oayna-yıAhmediye’degörülür,gösterilir..vehaşmet-irubûbiyetinvesaltanat-ıulûhiyetincilveleridahi, o dellâl-ı saltanat-ı rubûbiyet olan Zât-ı Ahmediye’nin risaletiyle bilinir, görünür,anlaşılır, tasdik edilir ve hâkezâ… Bu misaller gibi ekser esmâ-yı hüsnânın her biri,risalet-iAhmediye’yebirerparlakburhandır.

Elhâsıl: Madem kâinat mevcuttur ve inkâr edilmiyor; elbette, kâinatın renkleri,zînetleri, ışıkları, ziyâları, sanatları, hayatları, râbıtalarıhükmündeolanhikmet, inâyet,rahmet,cemâl, nizam,mizan, zînet gibimeşhud hakikatler, hiçbir cihetle inkâr edilmez.Madembusıfatların, fiillerin inkârımümkündeğildir; elbette, o sıfatlarınmevsufu veofiillerin fâili ve o ziyâların güneşi olan Zât-ı Vâcibü’l-vücûd, Hakîm, Kerîm, Rahîm,Cemîl,Hakem,Adldahihiçbircihetle inkâredilmezve inkârıkabilolmaz.Veelbette,osıfatların ve o fiillerin medar-ı zuhurları, belki medar-ı kemâlleri, belki medar-ıtahakkukları olan rehber-i ekber, muallim-i ekmel ve dellâl-ı âzam ve tılsım-ı kâinatın

Page 157: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

keşşâfı ve ayna-yı samedânî ve habib-i rahmânî olanMuhammed (aleyhissalâtü vesselâm)’ınrisaletihiçbircihetle inkâr edilmez.Âlem-i hakikatin vehakikat-i kâinatın ziyâları gibi,bununrisaletidahikâinatınenparlakbirziyâsıdır.

267

268

260İmânnimetinilutfedenAllah’asonsuzşükürlerolsun.

261 (Hâşiye)Acabadünyasarayınıısındırangüneşsobasınaveyahutlâmbasınanekadarodunvekömürvegazyağılâzımolduğu hesap edilsin. Her gün yanması için –kozmoğrafyanın sözüne bakılsa– bir milyon küre-i arz kadar odunyığınları ve binler denizler kadar gazyağı gerektir. Şimdi düşün; onu odunsuz, gazsız dâimî ışıklandıran Kadîr-iZülcelâl’inhaşmetine,hikmetine,kudretinegüneşinzerreleriadedince de.

262Allah’ıbütüneksikliklerdentenzihederim.

263“Mâşâallah!Allahnegüzeldilemişveyapmış!”

264Allahhayırvebereketiniartırsın.

265“Allah,ohakMabuddurkikendisindenbaşkahiçbirilâhyoktur.”(Bakarasûresi,2/163,255;Âl-iİmransûresi,3/2,6,18;Nisâsûresi,4/87;…)

266“Yiyin,içinfakatisrafetmeyin.”(A’râfsûresi,7/31)

267GünlerinâşirelerivemahlûkâtınzerrelerisayısıncaO’na,âlveashabınasalâtveselâmolsun.

268“SübhansınyâRab!Seninbizebildirdiğindenbaşkanebilebiliriz ki?Her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetleyapansensin.”(Bakarasûresi,2/32)

Page 158: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

AltıncıHüccet-iİmaniyeOnuncuSöz’ünDokuzuncuHakikati

Bâb-ıihyaveimâtedir.İsm-iHayy-ıKayyûm’un,MuhyîveMümît’incilvesidir.

Hiçmümkünmüdürki;ölmüş,kurumuşkocaarzı ihyaedenveo ihya içindeherbiribeşer haşri gibi acîb, üç yüz binden ziyâde envâ-ımahlûkâtı haşr ve neşredip kudretinigösteren.. ve o haşr ve neşr içinde nihâyet derecede karışık ve ihtilât içinde, nihâyetderecedeimtiyazvetefrikileihata-yıilmiyesinigösteren..vebütünsemâvîfermanlarıylabeşerinhaşrinivaadetmekle,bütünibâdınınenzârınısaadet-iebediyeyeçeviren..vebütünmevcudâtı baş-başa, omuz-omuza, el-ele verdirip, emir ve iradesi dairesinde döndürüpbirbirine yardımcı ve musahhar kılmakla azamet-i rubûbiyetini gösteren.. ve beşeri,şecere-ikâinatınencâmîveennâzikveennâzenîn,ennâzdar,enniyâzdarbirmeyvesiyaratıp,kendinemuhatapittihazederekherşeyionamusahharkılmakla,insanabukadarehemmiyetverdiğinigösterenbirKadîr-iRahîm,birAlîm-iHakîmkıyâmetigetirmesin!Haşri yapmasınveyapamasın!Beşeri ihya etmesinveya edemesin!Mahkeme-i kübrâyıaçamasın!Cennetvecehennemiyaratamasın!Hâşâvekellâ!..

Evet,şuâleminMutasarrıf-ıZîşan’ı,herasırda,hersenede,hergündebudar,muvakkatrûy-uzemindehaşr-iekberinvemeydan-ıkıyâmetinpekçokemsalinivenumûneleriniveişârâtınıîcadediyor.

Ezcümle:Haşr-ibaharîdegörüyoruzki;beş-altıgünzarfındaküçükvebüyükhayvanâtve nebâtâttan üç yüz binden ziyâde envâı haşredip neşrediyor. Bütün ağaçların, otlarınköklerini ve bir kısım hayvanları aynen ihya edip iade ediyor. Başkalarını ayniyetderecesinde bir misliyet suretinde îcad ediyor. Hâlbuki, maddeten farkları pek az olantohumcuklar,okadarkarışmışkenkemâl-iimtiyazveteşhîsileokadarsüratvevüs’atvesühûletiçindekemâl-iintizamvemizanilealtıgünveyaaltıhaftazarfındaihyaediliyor.Hiçkabilmidirki,buişleriyapanZât’abirşeyağırgelebilsin!Semâvâtvearzıaltıgündehalkedemesin!İnsanıbirsayhailehaşredemesin!Hâşâ!..

Acaba,mu’ciz-nümâbirkâtipbulunsa;hurufları,yâbozulmuşveyamahvolmuşüçyüzbinkitabı, tekbirsayfadakarıştırmaksızın,galatsız,sehivsiz,noksansız,hepsiniberaber,gayetgüzelbirsurettebirsaatteyazarsa;birisisanadese:“Şukâtip,kenditelifettiğiseninsuya düşmüş olan kitabını yeniden, bir dakika zarfında hafızasından yazacak.” Sendiyebilirmisinki:“Yapamazveinanmam…”

Veyahutbirsultan-ımucizekâr,kendi iktidarınıgöstermekiçinveya ibretve tenezzühiçin bir işaretle dağları kaldırır, memleketleri tebdil eder. Denizi karaya çevirdiğinigördüğün hâlde, sonra görsen ki büyük bir taş dereye yuvarlanmış, O zâtın kendiziyâfetinedavetettiğimisafirlerinyolunukesmiş,geçemiyorlar.Birisanadese:“Ozât,bir

Page 159: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

işaretleotaşı,nekadarbüyükolursaolsunkaldıracakveyadağıtacak.Misafirleriniyoldabırakmayacak.”Sendesenki:“Kaldırmazveyakaldıramaz…”

Veyahut,birzâtbirgünde,yenidenbüyükbirorduyuteşkilettiğihâlde,biridese:“Ozât bir boru sesiyle efrâdı, istirahat için dağılmış olan taburları toplar. Taburlar, nizamıaltınagirerler.”Sendesenki:“İnanmam!”Nekadardivanecehareketettiğinianlarsın…

İşte şu üç temsili fehmettin ise, bak!Nakkâş-ıEzelî, gözümüzünönündekışın beyazsayfasınıçevirip,baharveyazyeşilyaprağınıaçıp,rûy-uarzınsayfasındaüçyüzbindenziyâdeenvâı,kudretvekaderkalemiyleahsen-isuretüzereyazar.Birbiriiçinde,birbirinekarışmaz. Beraber yazar, birbirine mâni olmaz. Teşkilce, suretçe birbirinden ayrı, hiçşaşırtmaz,yanlışyazmaz.

Evet, en büyük bir ağacın ruh programını, bir nokta gibi en küçük bir çekirdektedercedip,muhafazaedenZât-ıHakîm-iHafîz,“Vefatedenlerinruhlarını nasılmuhafazaeder.”denilirmi?

Ve küre-i arzı bir sapan taşı gibi çeviren Zât-ı Kadîr, âhirete giden misafirlerininyolunda,“Nasılbuarzıkaldıracakveyadağıtacak.”denilirmi?

Hemhiçten,yenidenbütünzîhayatınordularınıbütüncesedlerinintaburlarındakemâl-iintizamla zerrâtı, emr-i kün feyekûn269 ile kaydedip yerleştiren, ordular îcad eden Zât-ıZülcelâl,tabur-misalcesedinnizamıaltınagirmekle,“Birbiriyle tanışanzerrât-ıesâsiyeveeczâ-yıasliyesinibirsayhailenasıltoplayabilir.”denilirmi?

Hem bu bahar haşrine benzeyen, dünyanın her devrinde, her asrında, hatta gece-gündüzün tebdilinde, hatta cevv-i havada bulutların îcad ve ifnâsında, haşre numûne vemisalveemâreolacaknekadarnakışlaryaptığınıgözünlegörüyorsun.Hattaeğerhayâlenbin sene evvel kendini farz etsen, sonra zamanın iki cenâhı olan mâzi ile müstakbelibirbirine karşılaştırsan; asırlar, günler adedincemisal-i haşir ve kıyâmetin numûnelerinigöreceksin.Sonra,bukadarnumûnevemisallerimüşâhedeettiğinhâlde,haşr-icismânîyiakıldan uzak görüp istib’ad etmekle inkâr etsen; ne kadar divanelik olduğunu sen deanlarsın…

Bak!Fermân-ıÂzam,bahsettiğimizhakikatedairnediyor:270

Elhâsıl,haşremânihiçbirşeyyoktur.Muktazîise,herşeydir…

Evet,mahşer-iacâibolanşukocaarzı,âdibirhayvangibiimâteveihyaedenvebeşerve hayvana hoş bir beşik, güzel bir gemi yapan ve güneşi onlara şumisafirhânede ışıkverici ve ısındırıcı bir lâmba eden, seyyârâtı meleklerine tayyâre yapan bir Zât’ın, buderece muhteşem ve sermedî rubûbiyeti ve bu derece muazzam ve muhit hâkimiyetielbette,yalnızböylegeçici,devamsız,bîkarar,ehemmiyetsiz,mütegayyir,bekâsız,nâkıs,tekemmülsüzumûr-udünyaüzerindekurulmazvedurmaz.

Page 160: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Demek,O’naşâyeste,dâimî,berkarar, zevalsiz,muhteşembirdiyar-ıâhervar.Başkabâki bir memleketi vardır. Bizi onun için çalıştırır. Oraya davet eder ve orayanakledeceğine,zâhirdenhakikategeçenvekurb-uhuzurunamüşerrefolanbütünervâh-ıneyyire ashabı, bütün kulûb-umünevvere aktâbı, bütün ukûl-ü nurâniye erbabı şehâdetediyorlar ve bir mükâfat ve mücâzât ihzâr ettiğini, müttefikan haber veriyorlar vemükerrerenpekkuvvetlivaadvepekşiddetlitehdideder,naklederler.

Hulfü’l-vaad ise hem zillet, hem tezellüldür. Hiçbir cihetle celâl-i kudsiyetineyanaşamaz. Hulfü’l-vaîd ise yâ aftan, yâ aczden gelir. Hâlbuki küfür, cinâyet-imutlakadır;271(Hâşiye)affakabildeğil.Kadîr-imutlakise,aczdenmünezzehvemukaddestir.

Şahitler,muhbirlerisemesleklerinde,meşreplerinde,mezheplerindemuhtelifolduklarıhâlde, kemâl-i ittifak ile şu meselenin esasında müttehiddirler. Kesretçe tevâtürderecesindedirler, keyfiyetçe icmâ kuvvetindedirler. Mevkice her biri nev-i beşerin biryıldızı, bir tâifenin gözü, bir milletin azizidirler. Ehemmiyetçe şu meselede hem ehl-iihtisas,hemehl-iisbattırlar.

Hâlbukibirfendeveyabirsanattaikiehl-iihtisas,binlerbaşkalardanmüreccahtırlarveihbardaikimüsbit,binlernâfîleretercihedilir.Meselâ,Ramazanhilâlininsübûtunuihbaredenikiadam,binlermünkirlerininkârlarınıhiçeatarlar.

Elhâsıl:Dünyadabundandahadoğrubirhaber,dahasağlambirdâvâ,dahazâhirbirhakikat olamaz. Demek, şüphesiz dünya bir mezraadır.272 Mahşer ise bir beyderdir,harmandır.Cennet,cehennemisebirermahzendir.

269“(O,birşeyiyaratmakisteyincesadece)‘ol!’der,odaoluverir.”(Bakarasûresi,2/117;Âl-iİmransûresi,3/47,59;En’âmsûresi,6/73;Nahlsûresi,16/40;…).

270“İştebak,Allah’ınrahmetinineserlerine,ölmüştoprağanasılhayatveriyor!İştebunlarıyapankimise,ölülerideOdiriltecektir.O,herşeyehakkıylakadîrdir.”(Rûmsûresi,30/50)

271 (Hâşiye) Evet küfür,mevcudâtın kıymetini ıskat vemanasızlıkla itham ettiğinden bütün kâinata karşı bir tahkir.. vemevcudâtaynalarındacilve-iesmâyıinkârolduğundanbütün

esmâ-yıilâhiyeyekarşıbir tezyif..vemevcudâtınvahdâniyeteolanşehâdetlerinireddettiğindenbütünmahlûkâtakarşıbir tekzip olduğundan, istidâd-ı insânîyi öyle ifsad eder ki salâh ve hayrı kabule liyâkati kalmaz.Hem bir zulm-üazîmdirki,umummahlûkâtınvebütünesmâ-yıilâhiyeninhukukunabirtecâvüzdür.

İşte şu hukukun muhafazası ve nefs-i kâfirin hayra kabiliyetsizliği, küfrün adem-i affını iktiza eder. *1 şumanayıifadeeder.

*1“Çünküşirkpekbüyükbirzulümdür.”(Lokmansûresi,31/13).

272 “Dünya, âhiretin tarlasıdır.” mânâsındaki hadis için bkz.: el-Gazâlî, İhyâu ulûmi’d-dîn 4/19; es-Sehâvî, el-Makâsıdü’l-hasenes.497;Aliyyülkârî,el-Esrâru’l-merfûas.205.

Page 161: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

YedinciHüccet-iİmaniyeOtuzÜçüncüMektub’unOnYedinciPenceresi

273

Zemininyüzünüyazzamanındatemâşâedipgörüyoruzki;îcad-ıeşyadamüşevveşiyetiiktiza eden ve intizamsızlığa sebep olan nihâyetsiz sehâvet ve bir cûd-u mutlak, gayetderecedebir insicamve intizam içindegörünüyor. İşte zeminyüzünü tezyinedenbütünnebâtâtıgör!

Hemmizansızlığıvekabalığı iktizaeden îcad-ıeşyadakisürat-imutlakadahikemâl-imevzûniyetiçindegörünüyor.İştezeminyüzünüsüslendirenbütünmeyvelerebak!

Hemehemmiyetsizliği,belkiçirkinliğiiktizaedenkesret-imutlakadahi,kemâl-ihüsn-üsanatiçindegörünüyor.İşteyeryüzünüyaldızlayanbütünçiçeklerebak!

Hemsanatsızlığı,basitliğiiktizaedenîcad-ıeşyadakisühûlet-imutlakadahi,nihâyetsizderecede sanatkârlık ve maharet ve ihtimamkârlık içinde görünüyor. İşte yeryüzündekiağaç ve nebâtât cihâzâtının sandukçaları ve programları ve tarihçe-i hayatlarınınkutucuklarıhükmündeolanbütüntohumlara,çekirdekleredikkatlebak!

Hem ihtilâf ve ayrılığı iktiza eden uzaklık ve bu’d-umutlak dahi bir ittifak-ımutlakiçindegörünüyor.İştebütünaktâr-ızemindezer’edilenhernevihububatabak!

Hem karışmayı ve bulaşmayı iktiza eden kemâl-i ihtilât, bilâkis kemâl-i imtiyaz vetefrik içinde görünüyor. İşte bütün yer altına karışık atılan vemadde itibarıyla birbirinebenzeyen tohumların sünbül vaktinde kemâl-i imtiyazları.. ve ağaçlara giren muhtelifmaddelerin yaprak, çiçek ve meyvelere kemâl-i imtiyaz ile tefrikleri.. ve mideye girenkarışık gıdaların muhtelif âzâ ve hüceyrâta göre kemâl-i imtiyazla ayrılmalarına bak,kemâl-ihikmetiçindekemâl-ikudretigör!

Hemehemmiyetsizliği,kıymetsizliğiiktizaedengayetderecedemebzûliyetvenihâyetderecede ucuzluk dahi yeryüzünde masnûâtça, sanatça nihâyet derecede kıymettar vepahalı bir keyfiyette görünüyor. İşte o hadsiz acâib-i sanat içinde yeryüzünün rahmânîsofrasında yalnız kudretin şekerlemeleri olan dutların nevîlerine bak! Kemâl-i rahmeti,kemâl-isanatiçindegör!

İştebütünrûy-uzemindegayetkıymettarlıkileberaberhadsizucuzluk..

vehadsizucuzlukiçindehadsizihtilâtvekarışıklıkileberaberhadsizimtiyazvetefrik..

ve hadsiz imtiyaz ve tefrik içinde gayet uzaklık ile beraber son derecede

Page 162: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

muvâfakatvebenzeyiş..ve sonderece benzemek içindegayet derecede sühûlet ve kolaylık ile beraber

gayetderecedeihtimamkârâneyapılış..vegayetderecedegüzelyapılışiçerisindesürat-imutlakaveçabukluklaberaber

gayetderecedemevzunvemizanlıveisrafsızlık..vegayetderecedeisrafsızlıkiçindesondereceçoklukvekesretileberaberson

derecedehüsn-üsanat..vesonderecehüsn-üsanatiçindenihâyetderecedesehâvetileberaberintizam-ı

mutlak,elbettegündüz, ışığı; ışık,güneşigösterdiğigibibirKadîr-iZülcelâl’in,birHakîm-i Zülkemâl’in, bir Rahîm-i Zülcemâl’in vücûb-u vücûduna ve kemâl-ikudretine ve cemâl-i rubûbiyetine ve vâhidiyetine ve ehadiyetine şehâdet ederler,

274sırrınıgösterirler.

Şimdi ey bîçâre cahil, gafil,muannid,muattıl!Bu hakikat-i uzmâyı ne ile tefsiredebilirsin?Bunihâyetderecedemucizeveharikakeyfiyetine ile izahedebilirsin?Buhadsizderecedeacîbşusanatlarıneyeisnadedebilirsin?Buyeryüzüderecesindegenişbupencereyehangiperde-igafletiatıpkapatabilirsin?Senintesadüfünnerede,tabiatdediğinvegüvendiğinşuursuzyoldaşınvedalâletteistinadgâhınvearkadaşınnerede? Bu işlere tesadüfün karışması yüz derece muhâl değil mi? Ve şu harikaişlerinbindenbirinintabiatahavalesi,binderecemuhâlolmuyormu?

Yoksa câmid, âciz tabiatın; her bir şeyin içinde o şeyden yapılan eşya adedincemânevîmakinevematbaalarımıvar?

273“Şüphesizgöklerdeveyerdemüminler içinAllah’ınkudretvehikmetinedairçokdelillervardır.” (Câsiyesûresi,45/3).

274“EngüzelisimlerAllah’amahsustur.”(İsrâsûresi,17/110;Tâhâsûresi,20/8;Haşirsûresi,59/24).

Page 163: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

SekizinciHüccet-iİmaniyeMünâcât

BuSekizinciHüccet-i İmaniye,275(Hâşiye)vücûb-uvücûdavevahdaniyetedelâletettiğigibi;hemdelâil-ikatiyeilerubûbiyetinihatasınavekudretininazametinedelâleteder.Hemhâkimiyetininihatasınaverahmetininşümûlünedahidelâletve isbat eder. Hem kâinatın bütün eczasına hikmetinin ihatasını ve ilmininşümûlünüisbateder.

Elhâsıl, bu Sekizinci Hüccet-i İmaniye’nin her bir mukaddimesinin sekizneticesivar.Sekizmukaddimelerinherbirinde,sekizneticeyidelilleriyleisbatederki;bucihettebuSekizinciHüccet-iİmaniye’deyüksekmeziyetlervardır.

SaidNursî

275(Hâşiye)“SekizinciHüccet-iİmaniye”tabiri,Asâ-yıMusaMecmuâsı’nagirenimanîrisalelerinsıralarıitibarıyladır.BuMünâcâtRisalesi;Asâ-yıMusa,İkinciKısım’dasekizincisıradadır.

(HazretiÜstad’ınTalebeleri)

Page 164: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

276

YâİlâhîveYâRabbî!

Ben imanın gözüyle ve Kur’ân’ın tâlimiyle ve nuruyla ve Resûl-i Ekrem (aleyhissalâtüvesselâm)’ındersiyleveism-iHakîm’ingöstermesiylegörüyorumki:

Semâvâttahiçbirdeveranvehareketyokturki,böyle intizamıylaseninmevcûdiyetineişaretvedelâletetmesin…

Ve hiçbir ecrâm-ı semâviye yoktur ki; sükûtuyla, gürültüsüz vazife görerek, direksizdurmalarıyla,seninrubûbiyetinevevahdetineşehâdetiveişaretiolmasın…

Ve hiçbir yıldız yoktur ki; mevzun hilkatiyle, muntazam vaziyetiyle ve nuranîtebessümüyle ve bütün yıldızlara mümâselet ve müşâbehet sikkesiyle senin haşmet-iulûhiyetinevevahdâniyetineişaretveşehâdettebulunmasın…

Ve on iki seyyâreden hiçbir seyyâre yıldız yoktur ki; hikmetli hareketiyle ve itaatlimusahhariyetiyle ve intizamlı vazifesiyle ve ehemmiyetli peykleriyle senin vücûb-uvücûdunaşehâdetvesaltanat-ıulûhiyetineişaretetmesin…

Evet, gökler sekeneleriyle, her biri tek başıyla şehâdet ettikleri gibi; heyet-imecmûasıyla, derece-ibedâhette–Eyzeminvegökleri yaratanYaratıcı!– senin vücûb-uvücûdunaöylezâhirşehâdet–Veeyzerrâtımuntazammürekkebâtıyla tedbirinigörenveidare eden ve bu seyyâre yıldızlarımanzum peykleriyle döndüren, emrine itaat ettiren–senin vahdetine ve birliğine öyle kuvvetli şehâdet ederler ki; göğün yüzünde bulunanyıldızlarsayısıncanuranîburhanlarveparlakdeliller,oşehâdetitasdikederler.

Hem bu sâfi, temiz, güzel gökler, fevkalâde büyük ve fevkalâde süratli ecramıylamuntazambirordu..veelektriklâmbalarıylasüslenmişbirsaltanatdonanmasıvaziyetinigöstermek cihetiyle, senin rubûbiyetinin haşmetine ve her şeyi îcad eden kudretininazametinezâhirdelâlet..vehadsizsemâvâtı ihataedenhâkimiyetininveherbirzîhayatıkucağına alan rahmetinin hadsiz genişliklerine kuvvetli işaret.. ve bütün mahlûkat-ısemâviyeninbütün işlerine ve keyfiyetlerine taallûk edenve avucuna alan, tanzimedenilmininherşeyeihatasına..vehikmetininherişeşümûlüneşüphesizşehâdetederler.Veoşehâdetvedelâletokadarzâhirdirki;güyayıldızlar,şahitolangöklerinşehâdetkelimelerivetecessümetmişnuranîdelilleridirler.

Hemsemâvatmeydanında,denizinde,fezasındakiyıldızlarise;mutîneferler,muntazamsefineler, harika tayyareler, acâib lâmbalar gibi vaziyetiyle senin saltanat-ı ulûhiyetininşâşaasınıgösteriyorlar.Veoordununefradındanbiryıldızolangüneşimizinseyyârelerindevezeminimizdekivazifelerinindelâletveihtarıylagüneşinsâirarkadaşlarıolanyıldızların

Page 165: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

bir kısmı, âhiret âlemlerine bakarlar ve vazifesiz değiller; belki bâkî olan âlemleringüneşleridirler.

EyVâcibü’l-vücûd!EyVâhid-iEhad!

Buharikayıldızlar,buacîbgüneşler,aylar;seninmülkünde,seninsemâvâtında,seninemrinlevekuvvetinvekudretinlevesenin idareve tedbirinle teshirve tanzimve tavzifedilmişlerdir.Bütünoecrâm-ıulviye,kendileriniyaratanvedöndürenveidareedenbirtekHâlık’a tesbih ederler, tekbir ederler, lisân-ı hâl ile “Sübhânallah,AllahuEkber”derler.Bendahionlarınbütüntesbihatıylasenitakdisederim.

Ey şiddet-i zuhurundan gizlenmiş ve ey azamet-i kibriyâsından ihtifâ etmiş olanKadîr-iZülcelâl!EyKâdir-iMutlak!

Kur’ân-ıHakîm’indersiyleveResûl-iEkrem(aleyhissalâtüvesselâm)’ıntâlimiyleanladım:

Nasıl ki gökler, yıldızlar senin mevcûdiyetine ve vahdetine şehâdet ederler. Öyle decevv-isemâ,bulutlarıylaveşimşeklerivera’dlarıverüzgârlarıylaveyağmurlarıylaseninvücûb-uvücûdunavevahdetineşehâdetederler.

Evetcâmid,şuursuzbulut;âb-ıhayatolanyağmurumuhtaçolanzîhayatlarınimdadınagöndermesi,ancakseninrahmetinvehikmetinledir;karışıktesadüfkarışamaz.

Hem elektriğin en büyüğü bulunan ve fevâid-i tenviriyesine işaret ederek ondanistifadeyeteşvikedenşimşekise,seninfezâdakikudretinigüzelcetenvireder.

Hem yağmurun gelmesini müjdeleyen ve koca fezâyı konuşturan ve tesbihatınıngürültüsüyle gökleri çınlatan ra’dât dahi, lisân-ı kâl ile konuşarak seni takdis ediprubûbiyetineşehâdeteder.

Hem zîhayatların yaşamasına en lüzumlu rızkı ve istifadece en kolayı ve nefeslerivermek ve nüfusları rahatlandırmak gibi çok vazifelerle tavzif edilen rüzgârlar dahi;cevvi,âdetâbirhikmetebinâen“Levh-iMahvveİsbat”ve“yazar,ifadeedersonrabozartahtası” suretine çevirmekle, senin faaliyet-i kudretine işaret ve senin vücûduna şehâdetettiği gibi, senin merhametinle bulutlardan sağıp zîhayatlara gönderilen rahmet dahi;mevzun, muntazam katreleri kelimeleriyle senin vüs’at-i rahmetine ve geniş şefkatineşehâdeteder.

EyMutasarrıf-ıFa’âlveEyFeyyâz-ıMüteâl!

Senin vücûb-u vücûduna şehâdet eden bulut, berk, ra’d, rüzgâr, yağmur; birer birerşehâdet ettikleri gibi, heyet-i mecmûasıyla, keyfiyetçe birbirinden uzak, mahiyetçebirbirine muhalif olmakla beraber; birlik, beraberlik, birbiri içine girmek ve birbirininvazifesine yardım etmek haysiyetiyle senin vahdetine ve birliğine gayet kuvvetli işaretederler.

Hem koca fezâyı bir mahşer-i acâib yapan ve bazı günlerde birkaç defa doldurup

Page 166: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

boşaltanrubûbiyetininhaşmetine..veogenişcevvi,yazardeğiştirirbirlevhagibivesıkarveonunlazeminbahçesinisulattırırbirsüngergibitasarrufedenkudretininazametineveher bir şeye şümûlüne şehâdet ettikleri gibi.. umum zemine ve bütün mahlûkâta cevvperdesialtındabakanveidareedenrahmetininvehâkimiyetininhadsizgenişliklerineveherşeyeyetişmelerinedelâleteder.

Hem fezâdaki hava, o kadar hakîmâne vazifelerde istihdam.. ve bulut ve yağmur, okadaralîmânefaydalardaistîmalolunurki;herşeyeihataedenbirilimveherşeyeşâmilbirhikmetolmazsaoistîmal,oistihdamolamaz.

EyFa’âlünlimâyürîd!

Cevv-i fezâdaki faaliyetinle her vakit bir numûne-i haşir ve kıyâmet göstermek, birsaatte yazı kışa ve kışı yaza döndürmek, bir âlemgetirmek, bir âlemgayba göndermekmisillü şuûnâtta bulunan kudretin, dünyayı âhirete çevirecek ve âhirette şuûnât-ısermediyeyigösterecekişaretiniveriyor.

EyKadîr-iZülcelâl!

Cevv-ifezâdakihava,bulutveyağmur,berkvera’d;seninmülkünde,seninemrinvehavlinle, senin kuvvet ve kudretinlemusahhar ve vazifedardırlar.Mahiyetçe birbirindenuzakolanbufezâmahlûkatı,gayetsüratliveâniemirlereveçabukveacelekumandalaraitaatettirenÂmirveHâkim’lerinitakdisederekrahmetinimedhüsenâederler.

EyarzvesemâvâtınHâlık-ıZülcelâli!

SeninKur’ân-ıHakîm’inin tâlimiyle veResûl-i Ekrem (aleyhissalâtü vesselâm)’ın dersiyleimanettimvebildimki:

Nasıl semâvât yıldızlarıyla ve cevv-i fezâmüştemilâtıyla senin vücûb-u vücûduna vesenin birliğine ve vahdetine şehâdet ediyorlar. Öyle de arz, bütün mahlûkatıyla veahvâliyle seninmevcûdiyetine ve vahdetine,mevcudâtı adedince şehâdetler ve işaretlerederler.

Evet,zemindehiçbirtahavvülveağaçvehayvanlarındahersenedeurbasınıdeğiştirmekgibi hiçbir tebeddül –cüz’î olsun, küllî olsun– yoktur ki intizamıyla senin vücûduna vevahdetineişaretetmesin…

Hemhiçbirhayvanyokturkizaafiyetve ihtiyacınınderecesinegöreverilen rahîmânerızkıyla..veyaşamasınalüzumlubulunancihâzâtınhakîmâneverilmesiyle,seninvarlığınavebirliğineşehâdetiolmasın…

Hem her baharda gözümüz önünde îcad edilen nebâtât ve hayvanâttan hiçbir tanesiyoktur ki sanat-ı acîbesiyle ve latîf zînetiyle ve tam temeyyüzüyle ve intizamıyla vemevzûniyetiylesenibildirmesin…

Ve zemin yüzünü dolduran ve nebâtât ve hayvanât denilen kudretinin harikaları ve

Page 167: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

mucizeleri,mahdutvemaddeleribirvemüteşâbiholanyumurtaveyumurtacıklardanvekatrelerden ve habbe ve habbeciklerden ve çekirdeklerden yanlışsız, mükemmel, süslü,alâmet-i fârikalı olarak yaratılışları Sâni-i Hakîm’lerinin vücûduna ve vahdetine vehikmetine ve hadsiz kudretine öyle bir şehâdettir ki ziyanın güneşe şehâdetinden dahakuvvetliveparlaktır.

Hemhava, su,nur,ateş, toprak gibi hiçbir unsuryokturki; şuursuzluklarıylaberaberşuurkârâne, mükemmel vazifeleri görmesiyle; basit ve istilâ edici, intizamsız, her yeredağılmakla beraber, gayet muntazam ve mütenevvî meyveleri ve mahsulleri hazine-igayptangetirmesiyle,seninbirliğinevevarlığınaşehâdetibulunmasın…

EyFâtır-ıKadîr!EyFettâh-ıAllâm!EyFa’âl-iHallâk!

NasılarzbütünsekenesiyleHâlık’ınınvâcibü’l-vücûdolduğunaşehâdeteder.Öyledesenin –Ey Vâhid-i Ehad, ey Hannân-ı Mennân, ey Vehhâb-ı Rezzâk!– vahdetine veehadiyetine, yüzündeki sikkesiyle ve sekenesinin yüzlerindeki sikkeleriyle ve birlik veberaberlik ve birbiri içine girmek ve birbirine yardım etmek ve onlara bakan rubûbiyetisimlerinin ve fiillerinin bir olmak cihetinde, bedâhet derecesinde senin vahdetine veehadiyetineşehâdet,belkimevcûdatadedinceşehâdetlereder.

Hem nasıl zemin; bir ordugâh, bir meşher, bir tâlimgâh vaziyetiyle.. ve nebâtât vehayvanât fırkalarında bulunan dört yüz bin muhtelif milletlerin ayrı ayrı cihâzâtlarımuntazaman verilmesiyle senin rubûbiyetinin haşmetine ve kudretinin her şeyeyetişmesinedelâleteder.Öyledehadsizbütünzîhayatınayrıayrırızıkları,vaktivaktine,kuru ve basit bir topraktan, rahîmâne, kerîmâne verilmesi.. ve hadsiz o efradın kemâl-imusahhariyetle evâmir-i rabbâniyeye itaatleri, rahmetinin her şeye şümûlünü vehâkimiyetininherşeyeihatasınıgösteriyor.

Hem zeminde değişmekte bulunan mahlûkat kafilelerinin sevk ve idareleri, mevt vehayatmünâvebelerivehayvanvenebâtâtınidarevetedbirleridahi,herşeyetaallûkedenbirilimleveherşeydehükmedennihâyetsizbirhikmetleolabilmesi,seninihata-yıilminevehikmetinedelâleteder.

Hemzemindekısabirzamandahadsizvazifelergörenvehadsizbirzamanyaşayacakgibiistidatvemânevîcihâzâtiletechizedilen..vezeminmevcudâtınatasarrufedeninsaniçinbutâlimgâh-ıdünyadavebumuvakkatordugâh-ızemindevebumuvakkatmeşherdebu kadar ehemmiyet, bu hadsiz masraf, bu nihâyetsiz tecelliyât-ı rubûbiyet, bu hadsizhitâbât-ı sübhâniye ve bu gayetsiz ihsânât-ı ilâhiye elbette ve her hâlde, bu kısacık vehüzünlü ömre ve bu karışık kederli hayata, bu belâlı ve fâni dünyaya sığışmaz. Belki,ancakbaşkaveebedîbirömürvebâkîbirdâr-ı saadet içinolabildiğicihetinden,âlem-ibekâdabulunanihsânât-ıuhreviyeyeişaret,belkişehâdeteder.

EyHâlık-ıküllişey!

Page 168: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Zemininbütünmahlûkâtı seninmülkünde, senin arzında, seninhavlvekuvvetinleveseninkudretinveiradetinileveilminvehikmetinileidareolunuyorlarvemusahhardırlar.Vezeminyüzündefaaliyetimüşâhedeedilenbirrubûbiyet,öyleihataveşümûlgösteriyorveO’nunidaresivetedbiriveterbiyesiöylemükemmelveöylehassastırvehertaraftakiicraâtıöylebirlikveberaberlikvebenzemeklikiçindedirki;tecezzîkabuletmeyenbirküllve inkısamı imkânsız bulunan bir küllî hükmünde bir tasarruf, bir rubûbiyet olduğunubildiriyor. Hem zemin bütün sekenesiyle beraber, lisân-ı kâlden daha zâhir hadsizlisânlarlaHâlık’ını takdisve tesbihvenihâyetsiznimetlerinin lisân-ıhâlleriyleRezzâk-ıZülcelâl’ininhamdvemedhüsenâsınıediyorlar…

Eyşiddet-izuhurundangizlenmişveeyazamet-ikibriyâsından istitâretmiş olanZât-ıAkdes!

Zemininbütüntakdisâtvetesbihatıylasenikusurdan,aczden,şeriktentakdis..vebütüntahmidâtvesenâlarıylasanahamdveşükrederim.

EyRabbu’l-berrive’l-bahr!

Kur’ân’ındersiyleveResûl-iEkrem(aleyhissalâtüvesselâm)’ıntâlimiyleanladımki:

Nasıl gökler ve fezâ ve zemin, senin birliğine ve varlığına şehâdet ederler. Öyle debahirler,nehirlerveçeşmelerveırmaklar,seninvücûb-uvücûdunavevahdetinebedâhetderecesindeşehâdetederler.

Evet, budünyamızınmenba-ı acâibbuhar kazanları hükmündeolandenizlerdehiçbirmevcut,hattahiçbirkatresuyokturki;vücûduyla,intizamıyla,menfaatiylevevaziyetiyleHâlık’ınıbildirmesin…

Ve basit bir kumda ve basit bir suda rızıkları mükemmel bir surette verilen garipmahlûklardanvehilkatlerigayetmuntazamhayvanât-ıbahriyeden,hususanbirtanesibirmilyonyumurtacıklarıyladenizlerişenlendirenbalıklardanhiçbirisiyokturkihilkatiylevevazifesiyleveidareveiâşesiylevetedbirveterbiyesiyleYaradan’ınaişaretveRezzâk’ınaşehâdetetmesin…

Hem denizde kıymettar, hâsiyetli, zînetli cevherlerden hiçbirisi yoktur ki güzelhilkatiylevecazibedarfıtratıylavemenfaatlihâsiyetiylesenitanımasın,bildirmesin…

Evet,onlarbirerbirer şehâdetettiklerigibi,heyet-imecmûasıylaberaberlikvebirbiriiçinde karışmakve sikke-i hilkatte birlik ve îcadça gayet kolay ve efratça gayet çokluknoktalarındanseninvahdetineşehâdetettiklerigibi;arzı,toprağıylaberaberbuküre-iarzıkuşatan muhît denizlerini muallakta durdurmak.. ve dökmeden ve dağıtmadan güneşinetrafında gezdirmek ve toprağı istilâ ettirmemek.. ve basit kumundan ve suyundan,mütenevvî ve muntazam hayvanâtını ve cevherlerini halketmek.. ve erzak vesâirumûrlarını küllî ve tam bir surette idare etmek ve tedbirlerini görmek.. ve yüzündebulunmak lâzımgelen hadsiz cenazelerinden hiçbirisi bulunmamaknoktalarından, senin

Page 169: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

varlığınavevâcibü’l-vücûdolduğunamevcudâtıadedinceişaretlerederekşehâdeteder.

Veseninsaltanat-ırubûbiyetininhaşmetineveherşeyemuhîtolankudretininazametinepekzâhirdelâletettiklerigibi;göklerinfevkindekigayetbüyükvemuntazamyıldızlardan,tadenizlerindibindebulunangayetküçücükve intizamla iâşeedilenbalıklarakadarherşeyeyetişenvehükmeden rahmetininvehâkimiyetininhadsizgenişliklerinedelâlet.. veintizâmâtıyla ve faydalarıyla ve hikmetleriyle vemizan vemevzûniyetleriyle, senin herşeyemuhîtilmineveherşeyeşâmilhikmetineişaretederler.

Veseninbumisafirhâne-idünyadayolculariçinböylerahmethavuzlarınbulunması..veinsanınseyruseyahatinevegemisineveistifadesinemusahharolmasıişaretederki;yoldayapılmış bir handa bir gecemisafirlerine bu kadar deniz hediyeleriyle ikram eden Zât,elbette makarr-ı saltanat-ı ebediyesinde öyle ebedî, rahmet denizleri bulundurmuş ki;bunlar,onlarınfâniveküçüknumûneleridirler.

İşte denizlerin böyle gayet harika bir tarzda arzın etrafında vaziyet-i acîbesiylebulunması ve denizlerin mahlûkâtı dahi gayet muntazam idare ve terbiye edilmesi,bilbedâhegösterirki;yalnızseninkuvvetinvekudretin ilevesenin iradeve tedbirin ileseninmülkünde, senin emrinemusahhardırlar ve lisân-ı hâlleriyle Hâlık’ını takdis edip“AllahuEkber”derler.

EydağlarızeminsefinesinehazinelidirekleryapanKadîr-iZülcelâl!

Resûl-iEkrem(aleyhissalâtüvesselâm)’ıntâlimiyleveKur’ân-ıHakîm’inindersiyleanladımki:

Nasıldenizleracâibleriylesenitanıyorlarvetanıttırıyorlar.Öylededağlardahi,zelzeletesirâtındanzemininsükûnetine..veiçindekidâhilîinkılâbâtfırtınalarındansükûtuna..vedenizlerinistilâsındankurtulmasına..vehavanıngâzât-ımuzırradantasfiyesine..vesuyunmuhafaza ve iddiharlarına.. ve zîhayatlara lâzım olan madenlerin hazinedarlığına ettiğihizmetleriylevehikmetleriylesenitanıyorlarvetanıttırıyorlar.

Evet, dağlardaki taşların envâından.. ve muhtelif hastalıklara ilâç olan maddelerinaksamından..vezîhayatahususaninsanlaraçoklâzımveçokmütenevvîolanmadeniyâtınecnâsından.. ve dağları, sahrâları çiçekleriyle süslendiren ve meyveleriyle şenlendirennebâtâtın esnafından hiçbirisi yoktur ki; tesadüfe havalesi mümkün olmayanhikmetleriyle,intizamıyla,hüsn-ühilkatiyle,faydalarıyla,hususanmadeniyâtıntuz,limontuzu, sulfato ve şap gibi sureten birbirine benzemekle beraber, tatlarının şiddet-imuhalefetiyle ve bilhassa nebâtâtın basit bir topraktan çeşit çeşit envâlarıyla, ayrı ayrıçiçekvemeyveleriyle;nihâyetsizKadîr,nihâyetsizHakîm,nihâyetsizRahîmveKerîmbirSâni’invücûb-uvücûdunabedâhetleşehâdetettiklerigibi;heyet-imecmûasındakivahdet-iidarevevahdet-itedbirvemenşevemeskenvehilkatvesanatçaberaberlikvebirlikveucuzlukvekolaylıkveçoklukveyapılmaktaçabukluknoktalarından,Sâni’invahdetineveehadiyetineşehâdetederler.

Page 170: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Hemnasılki,dağlarınyüzündevekarnındakimasnûlar,zemininhertarafında,herbirneviaynızamanda,aynıtarzda,yanlışsız,gayetmükemmelveçabukyapılmaları..vebirişbirişemâniolmadan,sâirnevîlerleberaberkarışıkikenkarıştırmaksızınîcadları,seninrubûbiyetinin haşmetine ve hiçbir şeyO’na ağır gelmeyen kudretinin azametine delâleteder. Öyle de zeminin yüzündeki bütün zîhayat mahlûkların hadsiz hâcetlerini, hattamütenevvîhastalıklarını,hattamuhtelif zevkleriniveayrı ayrı iştihâlarını tatminedecekbir surette dağların yüzlerini ve içlerini muntazam eşcâr ve nebâtât ve madeniyâtladoldurmak vemuhtaçlara teshir etmek cihetiyle, senin rahmetinin hadsiz genişliğine vehâkimiyetininnihâyetsizvüs’atinedelâlet..ve toprak tabakâtı içindegizlivekaranlıkvekarışık bulunduğu hâlde, bilerek, görerek, şaşırmayarak, intizamla, hâcetlere göre ihzâredilmeleriyle seninher şeye taallûk eden ilminin ihatasına.. veherbir şeyi tanzimedenhikmetinin bütün eşyaya şümûlüne.. ve ilâçların ihzârâtı ve madenî maddeleriniddihârâtıyla rubûbiyetinin rahîmâne ve kerîmâne olan tedâbirinin mehâsinine veinâyetininihtiyatlıletâifinepekzâhirbirsuretteişaretvedelâletederler.

Hembudünyahanındamisafiryolculariçinkocadağlarılevâzımâtlarınaveistikbaldekiihtiyaçlarına muntazam ihtiyat deposu ve cihâzât ambarı ve hayata lüzûmu olan çokdefinelerinmükemmelmahzeniolmakcihetindeişaret,belkidelâlet,belkişehâdetederki;bukadarKerîmvemisafir-pervervebukadarHakîmveşefkat-pervervebukadarKadîrverubûbiyet-perverbirSâni’in,elbetteveherhâldeçoksevdiğiomisafirleriiçinebedîbirâlemde,ebedîihsânâtınınebedîhazinelerivardır.Buradakidağlarabedel,oradayıldızlarovazifeyigörürler.

EyKâdir-iküllişey!

Dağlarveiçindekimahlûklarseninmülkündeveseninkuvvetvekudretinleveilimvehikmetinlemusahharvemüddehardırlar.Onlarıbu tarzda tavzifve teshiredenHâlık’ınıtakdisvetesbihederler.

EyHâlık-ıRahmânveeyRabb-iRahîm!

Resûl-iEkrem(aleyhissalâtüvesselâm)’ıntâlimiyleveKur’ân-ıHakîm’inindersiyleanladım:

Nasılkisemâvefezâvearzvedenizvedağ,müştemilâtvemahlûklarıylaberabersenitanıyorlar ve tanıttırıyorlar. Öyle de zemindeki bütün ağaç ve nebâtât, yaprakları veçiçeklerivemeyveleriylesenibedâhetderecesindetanıttırıyorlarvetanıyorlar.Veumumeşcârın ve nebâtâtın cezbedârâne hareket-i zikriyede bulunan yapraklarından.. vezînetleriyle Sâni’inin isimlerini tavsif ve tarif eden çiçeklerinden.. ve letâfet ve cilve-imerhametinden tebessüm edenmeyvelerinden her birisi, tesadüfe havalesi hiçbir cihet-iimkânıolmayanharikasanatiçindekinizam..venizamiçindekimizan..vemizaniçindekizînet.. ve zînet içindeki nakışlar.. ve nakışlar içindeki güzel ve ayrı ayrı kokular.. vekokular içindeki meyvelerin muhtelif tatlarıyla nihâyetsiz Rahîm ve Kerîm bir Sâni’invücûb-uvücûdunabedâhetderecesindeşehâdetettiklerigibi;heyet-imecmûasıylabütün

Page 171: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

zemin yüzünde birlik ve beraberlik.. birbirine benzemeklik.. ve sikke-i hilkattemüşâbehet.. ve tedbir ve idarede münasebet.. ve onlara taallûk eden îcad fiilleri.. verabbânî isimlerde muvâfakat.. ve o yüz bin envâın hadsiz efradlarını birbiri içindeşaşırmayarak birden idareleri gibi noktalarıyla, o Vâcibü’l-vücûd Sâni’in bilbedâhevahdetineveehadiyetinedahişehâdetederler.

Hemnasıl ki, onlar senin vücûb-u vücûduna ve vahdetine şehâdet ediyorlar.Öyle derûy-uzemindedörtyüzbinmilletlerdenteşekküledenzîhayatordusundakihadsizefradınyüzbinlertarzdaiâşeveidareleri;şaşırmayarak,karıştırmayarak,mükemmelyapılmasıylasenin rubûbiyetinin vahdâniyetteki haşmetine.. ve bir baharı bir çiçek kadar kolay îcadedenkudretininazametineveherşeye taallûkunadelâletettiklerigibi;kocazemininhertarafında,hadsizhayvanâtınaveinsanlara,hadsiztaamlarınçeşitçeşitaksamınıihzâredenrahmetinin hadsiz genişliğine.. ve o hadsiz işler ve in’amlar ve idareler ve iâşeler veicraâtlarkemâl-iintizamlacereyanlarıveherşey,hattazerreleroemirlereveicraâtaitaatve musahhariyetleriyle hâkimiyetinin hadsiz vüs’atine kat’î delâlet etmekle beraber; oağaçlarınvenebatlarınveherbiryaprakveçiçekvemeyvevekökvedalvebudakgibiher birisinin her bir şeyini, her bir işini bilerek, görerek faydalara, maslahatlara,hikmetlere göre yapılmakla, senin ilminin her şeye ihatasına ve hikmetinin her şeyeşümûlüne pek zâhir bir surette delâlet ve hadsiz parmaklarıyla işaret ederler. Ve seningayetkemâldekicemâl-isanatınavenihâyetcemâldekikemâl-inimetinehadsizdilleriylesenâvemedhederler.

Hembumuvakkathandavefânimisafirhânedevekısabirzamandaveazbirömürde,eşcârvenebâtâtınelleriyle,bukadarkıymettarihsanlarvenimetlervebukadarfevkalâdemasraflarveikramlar,işaretbelkişehâdetederki;misafirlerineburadaböylemerhametleryapankudretli,keremkârZât-ıRahîm;bütünettiğimasrafıve ihsanı,kendinisevdirmekve tanıttırmak neticesinin aksiyle, yani bütün mahlûkat tarafından “Bize tattırdı, fakatyedirmeden bizi idam etti.” dememek ve dedirmemek ve saltanat-ı ulûhiyetini ıskatetmemekvenihâyetsizrahmetiniinkâretmemekveettirmemekvebütünmüştakdostlarınımahrumiyet cihetindedüşmanlara çevirmemeknoktalarından, elbetteveherhâlde ebedîbirâlemde,ebedîbirmemlekette,ebedîbırakacağıabdlerine,ebedîrahmethazinelerinden,ebedîcennetlerinde,ebedîvecennetelâyıkbirsurettemeyvedâreşcârveçiçeklinebatlarihzâretmiştir.Buradakilerise,müşterileregöstermekiçinnumûnelerdir.

Hemağaçlarvenebatlar,umumenyaprakveçiçekvemeyvelerininkelimeleriylesenitakdisve tesbihve tahmidettiklerigibiokelimelerdenherbirisidahiayrıcaseni takdiseder. Hususan meyvelerin bedî bir surette etleri çok muhtelif, sanatları çok acîb,çekirdekleri çok harika olarak yapılarak o yemek tablalarını ağaçların ellerine verip venebatların başlarına koyarak zîhayat misafirlerine göndermek cihetinde lisân-ı hâl olantesbihatları, zuhurca lisân-ı kâl derecesine çıkar. Bütün onlar senin mülkünde, seninkuvvet ve kudretinle, senin irade ve ihsânâtınla, senin rahmet ve hikmetinle

Page 172: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

musahhardırlarveseninherbiremrinemutîdirler.

Eyşiddet-izuhurundangizlenmişveeykibriyâ-yıazametindentesettüretmişolanSâni-iHakîmveHâlık-ıRahîm!

Bütün eşcâr ve nebâtâtın, bütün yaprak ve çiçek vemeyvelerin dilleriyle ve adediylesenikusurdan,aczden,şeriktentakdisederekhamdüsenâederim.

EyFâtır-ıKadîr!EyMüdebbir-iHakîm!EyMürebbi-iRahîm!

Resûl-iEkrem(aleyhissalâtüvesselâm)’ıntâlimiyleveKur’ân-ıHakîm’indersiyleanladımveimanettimki:

Nasıl nebâtât ve eşcâr seni tanıyorlar, senin sıfât-ı kudsiyeni ve esmâ-yı hüsnânıbildiriyorlar.Öyledezîhayatlardanruhlukısmıolaninsanvehayvanâttanhiçbirisiyokturkicismindegayetmuntazamsaatlergibiişleyenveişlettirilendâhilîveharicîâzâlarıyla..vebedenindegayet incebirnizamvegayethassasbirmizanvegayetmühimfaydalarlayerleştirilenâlâtveduygularıyla..vecesedindegayetsanatlıbiryapılışvegayethikmetlibir tefriş ve gayet dikkatli bir muvâzene içinde konulan cihâzât-ı bedeniyesiyle, seninvücûb-uvücûdunavesıfatlarınıntahakkukunaşehâdetetmesin.

Çünkübukadarbasîrânenazik sanat ve şuurkârâne incehikmetvemüdebbirâne tammuvâzeneye elbette, kör kuvvet ve şuursuz tabiat ve serseri tesadüf karışamazlar veonların işiolamazvemümkündeğildir.Vekendikendine teşekküledipöyleolması ise,yüz derece muhâl içinde muhâldir. Çünkü o hâlde, her bir zerresi, her bir şeyini vecesedinin teşekkülünü, belki dünyada alâkadar olduğu her şeyini bilecek, görecek,yapabilecek–âdetâilâhgibi–ihatalıbirilmivekudretibulunacak,sonrateşkil-icesetonahavaleedilirve“kendikendineoluyor”denilebilir.

Ve heyet-i mecmûasındaki vahdet-i tedbir ve vahdet-i idare ve vahdet-i nev’iye vevahdet-icinsiyeveumumunyüzlerindegöz,kulak,ağızgibinoktalarda ittifakcihetindemüşâhedeedilensikke-ifıtrattabirlik..veherbirnev’inefradısîmâlarındagörülensikke-ihikmette ittihad.. ve iâşede ve îcadda beraberlik ve birbirinin içinde bulunmak gibikeyfiyetlerindenhiçbirisiyokturki,seninvahdetinekat’îşehâdettebulunmasınveherbirferdinde kâinata bakan bütün isimlerin cilveleri bulunmakla, vâhidiyet içinde, seninehadiyetineişaretiolmasın.

Hem nasıl ki, insan ile beraber hayvanâtın zeminin bütün yüzünde yayılan yüz binenvâı, muntazam bir ordu gibi teçhiz ve tâlimât ve itaat ve musahhariyetle.. ve enküçüktentaenbüyüğekadarrubûbiyetinemirleri,intizamlacereyanlarıylaorubûbiyetininderece-i haşmetine.. ve gayet çoklukla beraber gayet kıymetli ve gayet mükemmelolmakla beraber gayet çabuk yapılmaları ve gayet sanatlı olmakla beraber gayet kolayyapılışlarıyla,kudretininderece-iazametinedelâletettiklerigibi;şarktangarba,şimâldencenûbakadaryayılanmikroptantagergedanakadar,enküçücüksinektentaenbüyükkuşa

Page 173: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

kadarbütünonlarınrızıklarınıyetiştirenrahmetininhadsizvüs’atine..veherbiriemirbernefergibivazife-ifıtriyesiniyapmakvezeminyüzüherbaharda,güzmevsimindeterhisedilenler yerinde yeniden taht-ı silâha alınmış bir orduya ordugâh olmak cihetiyle,hâkimiyetininnihâyetsizgenişliğinekat’îdelâletederler.

Hemnasılkihayvanâttanherbirisikâinatınbirküçüknüshasıvebirmisal-imusağğarıhükmünde gayet derin bir ilim ve gayet dakik bir hikmetle, karışık eczalarıkarıştırmayarakvebütünhayvanlarınayrıayrı suretlerini şaşırmayarakhatasız, sehivsiz,noksansız yapılmalarıyla ilminin her şeye ihatasına ve hikmetinin her şeye şümûlüneadetlerinceişaretlerederler.Öyledeherbiribirermucize-isanatvebirerharika-yıhikmetolacak kadar sanatlı ve güzel yapılmasıyla, çok sevdiğin ve teşhirini istediğin sanat-ırabbâniyeninkemâl-ihüsnünevegayetderecedegüzelliğineişaret..veherbirisi,hususanyavrular,gayetnazdar,nâzeninbirsurettebeslenmeleriyleveheveslerininvearzularınıntatminicihetiylesenininâyetiningayetşirincemâlinehadsizişaretlerederler.

EyRahmân-ıRahîm!EySâdıku’l-va’di’l-emîn!EyMâlik-iyevmi’d-dîn!

SeninResûl-iEkrem(aleyhissalâtüvesselâm)’ınıntâlimiyleveKur’ân-ıHakîm’ininirşadıylaanladımki:

Mademkâinatınenmüntehapneticesihayattır..vehayatınenmüntehaphülâsasıruhtur..vezîruhunenmüntehapkısmızîşuurdur..vezîşuurunencâmîiinsandır..vebütünkâinatisehayatamusahhardırveonuniçinçalışıyor..vezîhayatlar,zîruhlaramusahhardır;onlariçindünyayagönderiliyorlar..vezîruhlar,insanlaramusahhardır;onlarayardımediyorlar..ve insanlar, fıtraten Hâlık’ını pek ciddî severler ve Hâlık’ları onları hem sever, hemkendinionlarahervesileilesevdirir..veinsanınistidadıvecihâzât-ımâneviyesi,başkabirbâkiâlemeveebedîbirhayatabakıyorveinsanınkalbiveşuuru,bütünkuvvetiylebekâistiyor..velisânı,hadsizdualarıylabekâiçinHâlık’ınayalvarıyor.

Elbette ve her hâlde, o çok seven ve sevilen ve mahbub ve muhib olan insanlarıdirilmemeküzereöldürmekle, ebedîbirmuhabbet içinyaratmış iken, ebedîbir adâvetlegücendirmekolamazvekabildeğildir!Belki,başkabirebedîâlemdemesûdâneyaşamasıhikmetiyle bu dünyada çalışmakve onu kazanmak için gönderilmiştir.Ve insana tecellîeden isimlerin, bu fâni ve kısa hayattaki cilveleriyle âlem-i bekâda onların aynası olaninsanların,ebedîcilvelerinemazharolacaklarınaişaretederler.

Evet,ebedîninsâdıkdostuebedîolacak.Vebâkîninayna-yı zîşuurubâkîolmak lâzımgelir. Hayvanların ruhları bâkî kalacağını277 ve Hüdhüd-ü Süleymanî (aleyhisselâm) veNeml’i..veNâka-yıSalih (aleyhisselâm) veKelb-iAshab-ıKehfgibibazı efrad-ımahsûsahemruhu,hemcesediylebâkiâlemegideceğiveherbirnev’inarasıraistîmaliçinbirtekcesedi bulunacağı, rivâyet-i sahihadan anlaşılmakla beraber; hikmet ve hakikat, hemrahmetverubûbiyetöyleiktizaederler…

EyKâdir-iKayyûm!

Page 174: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Bütün zîhayat, zîruh, zîşuur, senin mülkünde, yalnız senin kuvvet ve kudretinle veancakseniniradevetedbirinleverahmetvehikmetinle,rubûbiyetininemirlerineteshîrvefıtrîvazifelerletavzifedilmişler..vebirkısmı,insanınkuvvetivegalebesiiçindeğil,belkifıtrateninsanınzaafıveacziiçinrahmettarafındanonamusahharolmuşlar..velisân-ıhâlvelisân-ıkâlileSâni’leriniveMâbud’larınıkusurdan,şeriktentakdisvenimetlerineşükürvehamdederek,herbiriibadet-imahsûsasınıyapıyorlar.

Eyşiddet-izuhurundangizlenmişveeyazamet-ikibriyâsındanperdelenmişolanZât-ıAkdes!

Bütünzîruhlarıntesbihatıylasenitakdisedip,niyetedip 278diyorum.

Yâ Rabbe’l-âlemîn! Yâ İlâhe’l-evvelîne ve’l-âhirîn! Yâ Rabbe’s-semâvâti ve’l-aradîn!

Resûl-iEkrem(aleyhissalâtüvesselâm)’ıntâlimiyleveKur’ân-ıHakîm’indersiyleanladımveimanettimki:

Nasılsemâ,fezâ,arz,berrvebahr,şecer,nebat,hayvan;efrâdıyla,eczasıyla,zerrâtıylaseni biliyorlar, tanıyorlar ve varlığına ve birliğine şehâdet ve delâlet ve işaret ediyorlar.Öyledekâinatınhülâsasıolanzîhayatvezîhayatınhülâsasıolaninsanveinsanınhülâsasıolanenbiyâ,evliya,asfiyanınhülâsasıolankalblerininveakıllarınınmüşahedâtvekeşfiyâtve ilhamât ve istihracâtıyla yüzer icmâ ve yüzer tevâtür kuvvetinde bir katiyetle, seninvücûb-u vücûduna ve senin vahdâniyet ve ehadiyetine şehâdet edip ihbar ediyorlar,mucizâtvekerâmâtveyakînîburhanlarıylahaberleriniisbatediyorlar.

Evet kalblerde, perde-i gaypta ihtar edici birZât’a bakan hiçbir hâtırât-ı gaybiye.. veilham edici bir Zât’a baktıran hiçbir ilhâmât-ı sâdıka.. ve hakkalyakîn suretinde sıfât-ıkudsiye ve esmâ-yı hüsnânı keşfeden hiçbir itikad-ı yakîne.. ve enbiyâ ve evliyada birVâcibü’l-vücûd’unenvârınıaynelyakînilemüşâhedeedenhiçbirnurânîkalb..veasfiyavesıddîkînde,birHâlık-ıkülli şey’inâyât-ıvücûbunuveberâhîn-ivahdetini ilmelyakîn iletasdikeden,isbatedenhiçbirmünevverakılyokturki;seninvücûb-uvücûdunavesıfât-ıkudsiyeneveseninvahdetineveehadiyetineveesmâ-yıhüsnânaşehâdetetmesin,delâletibulunmasınveişaretiolmasın…

Vebilhassa,bütünenbiyâveevliyaveasfiyavesıddîkînin imamıvereisivehülâsasıolanResûl-iEkrem(aleyhissalâtüvesselâm)’ınihbarınıtasdikedenhiçbirmucizât-ıbâhiresivehakkaniyetinigösterenhiçbirhakikat-iâliyesi..vebütünmukaddesvehakikatlikitaplarınhülâsatü’l-hülâsası olanKur’ân-ıMu’cizü’l-Beyân’ın hiçbir âyet-i tevhidiye-i kâtıası vemesâil-iimaniyedenhiçbirmesele-ikudsiyesiyokturki,seninvücûb-uvücûdunavekudsîsıfatlarına ve senin vahdetine ve ehadiyetine ve esmâ ve sıfâtına şehâdet etmesin vedelâletiolmasınveişaretibulunmasın…

Hemnasıl ki bütünoyüzbinlermuhbir-i sâdıklar,mucizâtlarınavekerâmâtlarınave

Page 175: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

hüccetlerineistinadederek,seninvarlığınavebirliğineşehâdetederler.Öyledeherşeyemuhît olan Arş-ı Âzam’ın külliyât-ı umurunu idareden, ta kalbin gayet gizli ve cüz’îhâtırâtınıvearzularınıvedualarınıbilmekveişitmekveidareetmeyekadarcereyanedenrubûbiyetininderece-ihaşmetinivegözümüzönündehadsizmuhtelifeşyayıbirden îcadeden;hiçbirfiilbirfiile,birişbirişemâniolmadan;enbüyükbirşeyienküçükbirsinekgibikolaycayapankudretininderece-iazametiniicmâile,ittifakileilânveihbarveisbatediyorlar.

Hemnasılkibukâinatı,zîruhahususaninsanamükemmelbirsarayhükmünegetiren..ve cenneti ve saadet-i ebediyeyi cin ve inse ihzâr eden.. ve en küçük bir zîhayatıunutmayan.. ve en âciz bir kalbin tatminine ve taltifine çalışan rahmetinin hadsizgenişliğinivezerrâttan taseyyârâtakadarbütünenvâ-ımahlûkatıemirlerine itaatettirenve teshîr ve tavzif eden hâkimiyetinin nihâyetsiz vüs’atini haber vererek, mucizât vehüccetleriyle isbatederler.Öyledekâinatı,eczalarıadedincerisaleler içindebulunanbirkitab-ı kebîr hükmüne getiren ve Levh-i Mahfuz’un defterleri olan İmam-ı Mübîn veKitab-ı Mübîn’de bütün mevcudâtın bütün sergüzeştlerini kaydedip yazan.. ve umumçekirdeklerde umum ağaçlarının fihristlerini ve programlarını ve zîşuurun başlarındabütün kuvve-i hâfızalarda sahiplerinin tarihçe-i hayatlarını yanlışsız, muntazamanyazdıranilmininherşeyeihatasına..veherbirmevcûdaçokhikmetleritakan,hattaherbirağaçtameyvelerisayısıncaneticeleriverdiren..veherbirzîhayattaâzâları,belkieczalarıve hüceyrâtları adedincemaslahatları takip eden.. hatta insanın lisânını çok vazifelerdetavzifetmekleberaber,taamlarıntatlarıadedincezevkîolanmizancıklarileteçhîzettirenhikmet-ikudsiyeninherbirşeyeşümûlüne..hembudünyadanumûnelerigörülencelâlîvecemâlîisimlerinintecellileridahaparlakbirsuretteebedü’l-âbâddadevamedeceğine..vebu fâni âlemde numûneleri müşâhede edilen ihsânâtının daha şâşaalı bir surette dâr-ısaadette istimrarına ve bekâsına.. ve bu dünyada onları gören müştakların ebedde dahirefakatlerine ve beraber bulunmalarına bilicmâ, bilittifak şehâdet ve delâlet ve işaretederler.

Hem yüzer mucizât-ı bâhiresine ve âyât-ı kâtıasına istinaden, başta Resûl-i Ekrem(aleyhissalâtü vesselâm) ve Kur’ân-ı Hakîm’in olarak, bütün ervâh-ı neyyire ashabı olanenbiyâlar ve kulûb-u nurâniye aktâbı olan evliyalar ve ukûl-ü münevvere erbabı olanasfiyalar,bütünsuhufvekütüb-ümukaddesede,seninçoktekrarileettiğinvaadlerinevetehditlerineistinaden..veseninkudretverahmetveinâyetvehikmetvecelâlvecemâlingibikudsîsıfatlarınaveşe’nlerineveizzet-icelâlinevesaltanat-ırubûbiyetineitimaden..ve keşfiyât ve müşahedât ve ilmelyakîn itikadlarıyla saadet-i ebediyeyi cin ve insemüjdeliyorlar ve ehl-i dalâlet için cehennem bulunduğunu haber verip ilân ediyorlar veimanedipşehâdetediyorlar.

EyKadîr-iHakîm!EyRahmân-ıRahîm!EySâdıku’l-va’di’l-Kerîm!Ey izzet veazametvecelâlsahibiKahhâr-ıZülcelâl!

Page 176: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Bukadarsâdıkdostlarınıvebukadarvaadlerinivebukadarsıfâtveşuûnâtını tekzipedip,saltanat-ırubûbiyetininkat’îmukteziyâtınıvesevdiğinveonlardahisenitasdikveitaatle kendilerini sana sevdiren hadsiz makbûl ibâdının hadsiz dualarını ve dâvâlarınıreddederek,küfürve isyan ilevesenivaadinde tekzipetmekleseninazamet-ikibriyânadokunan ve izzet-i celâline dokunduran ve ulûhiyetinin haysiyetine ilişen ve şefkat-irubûbiyetinimüteessiredenehl-idalâletveehl-iküfrü,haşrin inkârındatasdiketmektenyüz bin derecemukaddessin ve hadsiz derecemünezzeh ve âlîsin.Böyle nihâyetsiz birzulümden, bir çirkinlikten, senin nihâyetsiz adaletini ve cemâlini ve rahmetini takdisediyorum. 279 âyetini, vücudumun bütün zerrâtı adedince söylemekistiyorum.

Belki, senin o sâdık elçilerin ve doğru dellâl-ı saltanatının hakkalyakîn, aynelyakîn,ilmelyakîn suretinde senin uhrevî rahmet hazinelerine ve âlem-i bekâda ihsânâtınındefinelerine ve dâr-ı saadette tamamıyla zuhur eden güzel isimlerinin harika güzelcilvelerine şehâdet, işaret, beşaret ederler.. ve bütün hakikatlerin mercii ve güneşi vehâmîsiolanHakismininenbüyükbirşuâı,buhakikat-iekber-ihaşriyeolduğunu–imanederek–seninibâdınadersveriyorlar.

EyRabbu’l-enbiyâve’s-sıddîkîn!

Bütünonlarseninmülkünde,seninemrinvekudretinle,seniniradevetedbirinle,seninilmin ve hikmetinlemusahhar vemuvazzaftırlar. Takdis, tekbir, tahmid, tehlil ile küre-iarzıbirzikirhâne-iâzam,bukâinatıbirmescid-iekberhükmündegöstermişler.

YâRabbîveyâRabbe’s-semâvâtive’l-aradîn!YâHâlıkîveyâHâlık-ıküllişey!

Gökleriyıldızlarıyla,zeminimüştemilâtıylavebütünmahlûkatıbütünkeyfiyâtıylateshireden kudretinin ve iradetinin ve hikmetinin ve hâkimiyetinin ve rahmetinin hakkı için,nefsimi bana musahhar eyle ve matlubumu bana musahhar kıl!.. Kur’ân’a ve imanahizmet için insanların kalblerini Risale-i Nur’a musahhar yap!.. Ve bana ve ihvanımaiman-ıkâmilvehüsn-ühâtimever!..HazretiMusa(aleyhisselâm)’adeniziveHazretiİbrahim(aleyhisselâm)’a ateşi ve Hazreti Dâvud (aleyhisselâm)’a dağı, demiri ve Hazreti Süleyman(aleyhisselâm)’a cinni ve insi ve Hazreti Muhammed (aleyhissalâtü vesselâm)’a şems ve kameriteshîrettiğingibi,Risale-iNur’akalbleri veakıllarımusahharkıl!..Vebeni veRisale-iNurTalebelerini nefis ve şeytanın şerrinden ve kabir azabından ve cehennemateşindenmuhafazaeyleveCennetü’l-Firdevs’temesûdkıl!Âmîn,âmîn,âmîn…

280

281

Kur’ân’dan vemünâcât-ı nebeviye olanCevşenü’l-Kebîr’den aldığım bu dersimi, biribadet-i tefekküriye olarak Rabb-i Rahîm’imin dergâhına arzetmekte kusur etmişsem,kusurumun affı için Kur’ân’ı ve Cevşenü’l-Kebîr’i şefaatçi ederek rahmetinden affımı

Page 177: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

niyazediyorum.

276 “Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün sürelerinin değişmesinde, insanlara fayda sağlamak üzeredenizlerde gemilerin süzülüşünde, Allah’ın gökten indirip kendisiyle ölmüş yeri canlandırdığı yağmurda veyeryüzündehayatveripyaydığıcanlılarda,rüzgârlarınyönlerinideğiştiripdurmasında,gökleyerarasındaemrehazırbulutlarınduruşunda,elbetteaklınıçalıştırankimseleriçinAllah’ınvarlığınavebirliğinenicedelillervardır.”(Bakarasûresi,2/164)

277Bkz.:el-Beğavî,Meâlimü’t-tenzîl3/154;Ebu’s-Suûd,TefsîruEbi’s-Suûd5/212;el-Âlûsî,Rûhu’l-meânî15/226.

278EycanlıolanherşeyisudanyaratanZât!Senneyücesin!

279“Allahonların,iddialarındanmünezzehtir,sondereceyücedir,uludur.”(İsrâsûresi,17/43).

280“SübhansınyâRab!Seninbizebildirdiğindenbaşkanebilebiliriz ki?Her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetleyapansensin.”(Bakarasûresi,2/32)

281 “Duaları ‘el-Hamdü lillâhi Rabbi’l-âlemîn’ (Hamd âlemlerin RabbiAllah’amahsustur.) diye sona erer.” (Yûnussûresi,10/10).

Page 178: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

DokuzuncuHüccet-iİmaniyeDokuzuncuŞuâ’nınMukaddime-iHaşriyesi

282

İmanın bir kutbunu gösteren bu semâvî âyât-ı kübrânın ve haşri isbat eden şu kudsîberâhin-iuzmânınbirnükte-iekberivebirhüccet-iâzamı,bu“DokuzuncuŞuâ”dabeyanedilecek. Latîf bir inâyet-i rabbâniyedir ki; bundan otuz sene evvel Eski Said, yazdığıtefsirmukaddimesi“Muhakemat”nâmındakieserinâhirinde:“İkinciMaksat:Kur’ân’dahaşreişaretedenikiâyettefsirvebeyanedilecek. 283…”deyipdurmuş,dahayazamamış.

Hâlık-ı Rahîm’ime delâil ve emârât-ı haşriye adedince şükür ve hamd olsun ki, otuzsenesonratevfikihsaneyledi.Evet,bundandokuz-onseneevveloikiâyettenbirinciâyetolan

284

ferman-ıilâhîninikiparlakveçokkuvvetlihüccetlerivetefsirleribulunanOnuncuSözileYirmi Dokuzuncu Söz’ü in’am etti, münkirleri susturdu. Hem iman-ı haşrînin hücumedilmezoikimetinkalesinden,dokuzveonsenesonraikinciâyetolanbaştamezkûrâyât-ıekberin tefsiriniburisale ile ikrametti. İştebuDokuzuncuŞuâ,mezkûrâyâtıyla işaretedilendokuzâlîmakamvebirehemmiyetlimukaddimedenibarettir.

MukaddimeHaşirakîdesinin,pekçokruhîfaydalarındanvehayatîneticelerindenbirteknetice-icâmiayıihtisarilebeyanve

hayat-ıinsaniyeyehususanhayat-ıiçtimaiyesinenederecelüzumluvezarurîolduğunuizharvebuiman-ıhaşrî

Page 179: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

akîdesininpekçokhüccetlerindenbirtekhüccet-ikülliyeyi icmâl ilegöstermekveoakîde-ihaşriye,nederecebedihîveşüphesizbulunduğunuifadeetmektenibaretolarak“İkiNokta”dır.

BirinciNoktaÂhiretakîdesi,hayat-ı içtimaiyeveşahsiye-i insaniyeninüssü’l-esasıvesaadetininve

kemâlâtının esâsâtı olduğuna yüzer delillerinden bir mikyas olarak yalnız dört tanesineişaretedeceğiz.

Birincisi: Nev-i beşerin hemen yarısını teşkil eden çocuklar, yalnız cennet fikriyle –onlaradehşetliveağlatıcıgörünen–ölümlerevevefatlarakarşıdayanabilirler..vegayetzayıf ve nazik vücutlarında bir kuvve-i mâneviye bulabilirler.. ve her şeyden çabukağlayan gayetmukâvemetsizmizac-ı ruhlarında o cennet ile bir ümid bulupmesruraneyaşayabilirler.Meselâcennetfikriyleder:“Benimküçükkardeşimveyaarkadaşımöldü,cennetinbirkuşuoldu.Cennettegezer,bizdendahagüzelyaşar.”Yoksahervakitetrafındakendi gibi çocukların ve büyüklerin ölümleri, o zayıf bîçârelerin endişeli nazarlarınaçarpması, mukâvemetlerini ve kuvve-i mâneviyelerini zîr u zeber ederek gözleriyleberaberruh,kalb,akılgibibütünletâifinidahiöyleağlattıracak,yâmahvolupveyadivanebirbedbahthayvanolacaktı.

İkinciDelil:Nev-iinsanınnısfıolanihtiyarlar,yalnızhayat-ıuhreviyeileyakınlarındabulunankabrekarşıtahammüledebilirler..veçokalâkadarolduklarıhayatlarınınyakındasönmesinevegüzel dünyalarınınkapanmasınamukabil bir teselli bulabilirler.. ve çocukhükmünegeçenseriü’t-teessürruhlarındavemîzaçlarındamevtvezevaldençıkanelîmvedehşetlime’yusiyetekarşı, ancakhayat-ıbâkiyeümidiylemukabeleedebilirler.Yoksaoşefkate lâyık muhteremler ve sükûnete ve istirahat-ı kalbiyeye çok muhtaç o endişelibabalarveanalar,öylebirvâveylâ-yıruhîvebirdağdağa-yıkalbîhissedeceklerdiki;budünya,onlarazulmetlibirzindanvehayatdahikasavetlibirazapolurdu.

Üçüncü Delil: İnsanların hayat-ı içtimaiyesinin en kuvvetli medarı olan gençler,delikanlılar, şiddet-igaleyandaolanhissiyatlarınıve ifratkârbulunannefisvehevâlarınıtecavüzattan ve zulümlerden ve tahribattan durduran ve hayat-ı içtimaiyenin hüsn-ücereyanını temineden,yalnızcehennemfikridir.Yoksacehennemendişesiolmazsa,“el-hükmüli’l-gâlib”285 kaidesiyleo sarhoşdelikanlılar,hevesatlarıpeşindebîçârezayıflara,âcizlere, dünyayı cehenneme çevireceklerdi.. ve yüksek insaniyeti, gayet süflî birhayvaniyetedöndüreceklerdi.

DördüncüDelil:Nev-ibeşerinhayat-ıdünyeviyesindeencemiyetlimerkezveenesaslızemberekvedünyevîsaadetiçinbircennet,birmelce,birtahassüngâhiseailehayatıdır.Veherkesinhânesi,küçükbirdünyasıdır.Veohâneveailehayatınınhayatıvesaadetiise;samimîveciddîvevefadârânehürmetvehakikîveşefkatlive fedakârânemerhamet ileolabilir.Vebuhakikîhürmetve samimîmerhamet ise ebedîbir arkadaşlıkvedâimîbirrefakatvesermedîbirberaberlikvehadsizbirzamandavehudutsuzbirhayattabirbiriyle

Page 180: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

pederâne, ferzendâne, kardeşâne, arkadaşâne münasebetlerin bulunmak fikriyle veakîdesiyleolabilir.

Meselâ der: “Bu haremim; ebedî bir âlemde, ebedî bir hayatta, dâimî bir refika-yıhayatımdır.286Şimdilikihtiyarveçirkinolmuşisedezararıyok.Çünküebedîbirgüzelliğivar, gelecek. Ve böyle dâimî arkadaşlığın hatırı için her bir fedakârlığı ve merhametiyaparım.”diyerekoihtiyârekarısına,güzelbirhurigibimuhabbetle,şefkatle,merhametlemukabele edebilir.Yoksa kısacık bir-iki saat sûrî bir refakatten sonra ebedî bir firak vemufârakateuğrayanarkadaşlık;elbettegayetsûrîvemuvakkatveesassız,hayvangibibirrikkat-i cinsiye manasında ve bir mecazî merhamet ve sun’î bir hürmet verebilir vehayvanâtta olduğu gibi; başka menfaatler vesâir galip hisler, o hürmet ve merhametimağlupedipodünyacennetini,cehennemeçevirir.

İşteiman-ıhaşrîninyüzerneticesindenbirisi,hayat-ıiçtimaiye-iinsaniyeyetaallûkeder.Vebutekneticenindeyüzercihetindenvefaydalarındanmezkûrdörtdelilesâirlerikıyasedilse anlaşılır ki;hakikat-ihaşriyenin tahakkuku ve vukuu, insaniyetin ulvî hakikati veküllî hâceti derecesinde kat’îdir. Belki insanın midesindeki ihtiyacın vücudu, taamlarınvücudunadelâletve şehâdetindendahazâhirdirvedahaziyade tahakkukunubildirir.Veeğerbuhakikat-ihaşriyeninneticeleriinsaniyettençıksa;oçokehemmiyetliveyüksekvehayattar olan insaniyet mahiyeti, murdar ve mikrop yuvası bir lâşe hükmüne sukutedeceğini isbat eder. Beşerin idare ve ahlâk ve içtimaiyatı ile çok alâkadar olaniçtimaiyyûnvesiyasiyyûnveahlâkiyyûnunkulaklarıçınlasın!Gelsinler,buboşluğuneiledoldurabilirlervebuderinyaralarıneiletedaviedebilirler?..

İkinciNoktaHakikat-ihaşriyeninhadsizburhanlarındansâirerkân-ı imaniyedengelenşehâdetlerin

hülâsasındançıkanbirburhanı,gayetmuhtasarbirsurettebeyaneder,şöyleki:

HazretiMuhammed(aleyhissalâtüvesselâm)’ınrisaletinedelâletedenbütünmucizelerive bütün delâil-i nübüvveti ve hakkaniyetinin bütün burhanları, birden hakikat-ihaşriyenintahakkukunaşehâdetederekisbatederler.Çünkübuzâtınbütünhayatındabütündâvâları,vahdaniyettensonrahaşirdetemerküzediyor.

Hemumumpeygamberleritasdikedenveettirenbütünmucizelerivehüccetleri,aynıhakikateşehâdeteder.

Hem 287kelimesindengelenşehâdetibedâhetderecesineçıkaran 288şehâdetideaynıhakikateşehâdeteder,şöyleki:

Başta Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın hakkaniyetini isbat eden bütün mucizeleri,hüccetleri ve hakikatleri, birden hakikat-i haşriyenin tahakkukuna ve vukuunaşehâdetedipisbatederler.ÇünküKur’ân’ınhemenüçtenbirisihaşirdirveekserkısasûrelerinin başlarında gayet kuvvetli âyât-ı haşriyedir. Sarîhen ve işareten binler

Page 181: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

âyâtıylaaynıhakikatihaberverir,isbateder,gösterir.Meselâ:290 289

293 292 291

295 294

gibi, otuz-kırk sûrelerin başlarında bütün katiyetle hakikat-i haşriyeyi kâinatın enehemmiyetli ve vâcib bir hakikati olduğunu göstermekle beraber, sâir âyetlerindedahiohakikatinçeşitçeşitdelillerinibeyanedipiknaeder.

Acababirtekâyetinbirtekişareti,gözümüzönündeulûm-uİslâmiye’demüteadditilmîvekevnîhakikatlerimeyveverenbirkitabınbinlerböyleşehâdetlerivedâvâlarıilegüneşgibizuhuredeniman-ıhaşrî,hakikatsizolmasıgüneşininkârıbelkikâinatınademigibihiçbircihet-iimkânıvarmı?Veyüzderecemuhâlvebâtılolmazmı?..

Acaba bir sultanınbirtek işaretiyalanolmamak içinbazenbirorduhareket edipçarpıştığı hâlde, o pek ciddî ve izzetli sultanın binler sözleri ve vaadleri vetehditleriniyalançıkarmakhiçbircihettekabilmidir?Vehakikatsizolmakmümkünmüdür?..

Acabaonüçasırdafâsılasızolarakhadsizruhlara,akıllara,kalblere,nefislerehakve hakikat dairesinde hükmeden, terbiye eden, idare eden bu mânevî Sultan-ıZîşan’ınbirtekişaretiböylebirhakikatiisbatetmeyekâfiiken,binlertasrihatilebuhakikat-ihaşriyeyigösteripisbatettiktensonra,ohakikatitanımayanbirechelahmakiçincehennemazabılâzımgelmezmi?Veayn-ıadaletolmazmı?..

Hembirerzamanavebirerdevrehükmedenbütünsemâvîsuhuflarvemukaddeskitaplardahi,bütünistikbaleveumumzamanlarahükümranolanKur’ân’ıntafsilatla,izahatla,tekrarilebeyanveisbatettiğihakikat-ihaşriyeyi,asırlarınavezamanlarınagöreohakikatikat’îkabul ileberaber, tafsilatsızveperdelivemuhtasarbir surettebeyan,fakatkuvvetlibirtarzdaiddiaveisbatları,Kur’ân’ındâvâsınıbinlerimzailetasdikederler.

Bu bahsin münasebetiyle Risale-i Münâcât’ın âhirinde 296 rüknüne sâirrükünlerinhususan“rusül”ve“kütüb”ünşehâdeti,münâcâtsuretindezikredilenpekkuvvetlivehülâsalıvebütünevhamlarıizaleedenbirhüccet-ihaşriyeaynenburayagiriyor.Şöyleki,Münâcât’tademiş:

EyRabb-iRahîm’im!

Resûl-i Ekrem’inin tâlimiyle ve Kur’ân-ı Hakîm’in dersiyle anladım ki: BaştaKur’ân ve Resûl-i Ekrem’in olarak bütün mukaddes kitaplar ve peygamberler, budünyada ve her tarafta numûneleri görülen celâlli ve cemâlli isimlerinin tecellileridaha parlak bir surette ebedü’l-âbâdda devam edeceğine.. ve bu fâni âlemderahîmânecilveleri,numûnelerimüşâhedeedilenihsânâtınındahaşâşaalıbirtarzda

Page 182: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

dâr-ısaadetteistimrarınavebekâsına..vebukısahayat-ıdünyeviyedeonlarızevkilegören ve muhabbet ile refakat eden müştakların, ebedde dahi refakatlerine veberaberbulunmalarınaicmâveittifakileşehâdetvedelâletveişaretederler.

Hem yüzer mucizât-ı bâhirelerine ve âyât-ı kâtıalarına istinaden, başta Resûl-iEkrem ve Kur’ân-ı Hakîm’in olarak bütün nuranî ruhların sahipleri olanpeygamberlervebütünmünevverkalblerinkutublarıolanvelilervebütünkeskinvenurlu akılların mâdenleri olan sıddîkînler, bütün suhuf-u semâviyede ve kütüb-ümukaddesedeseninçoktekrarileettiğinbinlervaadlerinevetehditlerineistinaden,hemseninkudretverahmetveinâyetvehikmetvecelâlvecemâlgibiâhiretiiktizaeden kudsî sıfatlarına ve şe’nlerine.. ve senin izzet-i celâline ve saltanat-ırubûbiyetine itimaden, hem âhiretin izlerini ve tereşşuhatını bildiren hadsizkeşfiyatlarına ve müşâhedelerine ve ilmelyakîn ve aynelyakîn derecesinde bulunanitikadlarına ve imanlarına binâen saadet-i ebediyeyi insanlaramüjdeliyorlar. Ehl-idalâlet için cehennem ve ehl-i hidayet için cennet bulunduğunu haber verip ilânediyorlar,kuvvetliimanedipşehâdetediyorlar.

EyKadîr-iHakîm!EyRahmân-ıRahîm!EySadıku’l-va’di’l-Kerîm!EyizzetveazametvecelâlsahibiKahhâr-ıZülcelâl!

Bukadar sadık dostlarını ve bu kadar vaadlerini ve bu kadar sıfât ve şuûnâtınıyalancıçıkarmak,tekzipetmek..vesaltanat-ırubûbiyetininkat’îmukteziyâtınıtekzipedip yapmamak.. ve senin sevdiğin ve onlar dahi seni tasdik ve itaat etmeklekendilerinisanasevdirenhadsizmakbul ibadınınâhiretebakanhadsizdualarınıvedâvâlarını reddetmek, dinlememek.. ve küfür ve isyan ile ve seni vaadinde tekzipetmekle, senin azamet-i kibriyâna dokunan ve izzet-i celâline dokunduran veulûhiyetininhaysiyetineilişenveşefkat-irubûbiyetinimüteessiredenehl-idalâletiveehl-iküfrühaşrininkârında,onlarıtasdiketmektenyüzbinlerderecemukaddessinvehadsiz derece münezzeh ve âlîsin. Böyle nihâyetsiz bir zulümden ve nihâyetsiz birçirkinlikten,seninonihâyetsizadaletinivenihâyetsizcemâlinivehadsizrahmetini,hadsiz derece takdis ediyoruz. Ve bütün kuvvetimizle iman ederiz ki: O yüz binlersadıkelçilerinveohadsizdoğrudellâl-ısaltanatınolanenbiyâ,asfiya,evliyaların;hakkalyakîn, aynelyakîn, ilmelyakîn suretinde senin uhrevî rahmet hazinelerine,âlem-i bekâdaki ihsânâtının definelerine ve dâr-ı saadette tamamıyla zuhur edengüzelisimlerininharikagüzelcilvelerineşehâdetlerihakvehakikattir..ve işaretleridoğru ve mutabıktır.. ve beşaretleri sâdık ve vâkidir. Ve onlar bütün hakikatlerinmerciivegüneşivehâmisiolan“Hak”ismininenbüyükbirşuâı,buhakikat-iekber-ihaşriye olduğunu iman ederek senin emrin ile senin ibadına hak dairesinde dersveriyorlarveayn-ıhakikatolaraktâlimediyorlar.

YaRab!Bunlarındersvetâlimlerininhakkıvehürmetiiçin,bizeveRisale-iNurtalebelerineiman-ıekmelvehüsn-ühâtimevervebizlerionlarınşefaatlerinemazhar

Page 183: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

eyle,âmîn…

………..

Hem nasıl kiKur’ân’ın belki bütün semâvî kitapların hakkaniyetini isbat edenumum deliller ve hüccetler ve Habibullah’ın belki bütün enbiyânın nübüvvetleriniisbat eden umummucizeler ve burhanlar, –dolayısıyla– en büyükmüddeâları olanâhiretintahakkukunadelâletederler.AynenöyledeVâcibü’l-vücûd’unvücudunavevahdetine şehâdet eden ekser deliller ve hüccetler, –dolayısıyla– rubûbiyetin veulûhiyetin en büyük medarı ve mazharı olan dâr-ı saadetin ve âlem-i bekânınvücuduna, açılmasına şehâdet ederler. Çünkü gelecek makamatta beyan ve isbatedileceği gibiZât-ıVâcibü’l-vücûd’unhemmevcudiyeti, hemumum sıfatları, hemekser isimleri,hemrubûbiyet,ulûhiyet,rahmet, inâyet,hikmet,adaletgibivasıfları,şe’nlerilüzumderecesindeâhiretiiktizavevücûbderecesindebâkibirâlemiistilzamvezaruretderecesindemükâfatvemücâzâtiçinhaşriveneşriisterler.

Evet,mademezelîveebedîbirAllahvar.Elbettesaltanat-ıulûhiyetininsermedîbirmedarıolanâhiretvardır.Vemadembukâinattavezîhayattagayethaşmetlivehikmetliveşefkatlibir rubûbiyet-imutlakavarvegörünüyor.Elbetteorubûbiyetinhaşmetinisukuttanvehikmetiniabesiyettenveşefkatinigadirdenkurtaran,ebedîbirdâr-ısaadetbulunacakvegirilecek.

Hem madem göz ile görünen bu hadsiz in’amlar, ihsanlar, lütuflar, keremler,inâyetler, rahmetler; perde-i gayb arkasında bir Zât-ı Rahmân-ı Rahîm’inbulunduğunusönmemişakıllara,ölmemişkalbleregösterir.Elbettein’amıistihzadanve ihsanı aldatmaktan ve inâyeti adâvetten ve rahmeti azaptan ve lütuf ve keremiihânettenhalâsedenveihsanıihsanedenvenimetinimeteden,birâlem-ibâkîdebirhayat-ıbâkiyevarveolacaktır.

Hemmadembaharfaslındazeminindarsayfasındahatasızyüzbinkitabıbirbiriiçinde yazan bir kalem-i kudret gözümüz önünde yorulmadan işliyor. Ve o kalemsahibiyüzbindefaahdvevaadetmişki:“Budaryerdevekarışıkvebirbiri içindeyazılanbaharkitabındandahakolayolarakgenişbiryerdegüzelvelâyemûtbirkitabıyazacağım ve size okutturacağım” diye, bütün fermanlarda o kitaptan bahsediyor.Elbette ve her hâlde o kitabın aslı yazılmış ve haşir ve neşir ile hâşiyeleri deyazılacakveumumundefter-iâmâlleriondakaydedilecek.

Hemmadem bu arz, kesret-i mahlûkât cihetiyle ve mütemâdiyen değişen yüzbinler çeşit çeşit envâ-ı zevilhayat ve zevilervahın meskeni, menşei, fabrikası,meşheri,mahşeri olması haysiyetiyle bu kâinatın kalbi,merkezi, hülâsası, neticesi,sebeb-ihilkatiolarakgayetbüyüköylebirehemmiyetivarkiküçüklüğüyleberaberkocasemâvâtakarşıdenktutulmuş.Semâvîfermanlardadâima 297deniliyor.Ve madem bu mahiyetteki arzın her tarafına hükmeden.. ve ekser mahlûkâtınatasarrufeden..veekserzîhayatmevcudâtınıteshiredipkendietrafınatoplattıran..ve

Page 184: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

eksermasnûâtını kendi hevesatının hendesesiyle ve ihtiyacatının düsturlarıyla öylegüzelce tanzimve teşhir ve tezyin ve çok antika nevilerini liste gibi birer yerlerdeöyle toplayıpsüslettirirki;değilyalnız insvecinnazarlarını,belkisemâvâtehlininvekâinatınnazar-ıdikkatlerinivetakdirlerinivekâinatınsahibininnazar-ıistihsanınıcelbetmeklegayetbüyükbirehemmiyetvekıymetalanvebuhaysiyetlebukâinatınhikmet-ihilkativebüyükneticesivekıymetlimeyvesivearzınhalifesi298olduğunufenleriyle, sanatlarıyla gösteren.. ve dünya cihetinde Sani-i âlem’in mucizelisanatlarını gayet güzelce teşhir ve tanzim ettiği için, isyan ve küfrüyle beraberdünyadabırakılanveazabıtehiredilenvebuhizmetiiçinimhaledilipmuvaffakiyetgörennev-ibenîâdemvar.

Vemadembumahiyettekinev-ibenîâdem,mîzaçvehilkatitibarıylagayetzayıfveâcizvegayetaczvefakrıylaberaberhadsizihtiyacatıveteellümâtıolduğuhâlde,bütünbütünkuvvetininveihtiyârınınfevkindeolarakkocaküre-iarzı,onev-iinsanalüzumu bulunan her nevimadenleremahzen ve her nevi taamlara ambar ve nev-iinsanınhoşunagidecekherçeşitmallarabirdükkânsuretinegetiren,gayetkuvvetlive hikmetli ve şefkatli bir mutasarrıf var ki böyle nev-i insana bakıyor, besliyor,istediğiniveriyor.

VemadembuhakikattekibirRab;heminsanısever,hemkendiniinsanasevdirir..hembâkîdir,hembâkiâlemlerivar..hemadaletleherişigörürvehikmetleherşeyiyapıyor. Hem bu kısa hayat-ı dünyeviyede ve bu kısacık ömr-ü beşerde ve bumuvakkat ve fâni zeminde o Hâkim-i Ezelî’nin haşmet-i saltanatı ve sermediyet-ihâkimiyeti yerleşemiyor. Ve nev-i insanda vuku bulan ve kâinatın intizamına veadaletvemuvâzenelerinevehüsn-ücemâlinemünâfivemuhalifçokbüyükzulümlerive isyanları ve velinimetine ve onu şefkatle besleyene karşı ihânetleri, inkârları,küfürleribudünyadacezasızkalıp,gaddarzalim,rahatilehayatınıvebîçâremazlummeşakkatler içinde ömürlerini geçirirler. Ve umum kâinatta eserleri görünen şuadalet-imutlakanınmahiyetiise,dirilmemeksuretiyleogaddarzalimlerinveme’yusmazlumların vefat içindeki müsâvâtlarına bütün bütün zıttır, kaldırmaz, müsaadeetmez!

Vemadem nasıl ki kâinatın sahibi, kâinattan zemini ve zeminden nev-i insanıintihabedipgayetbüyükbirmakam,birehemmiyetvermiş.Öyledenev-iinsandandahi makâsıd-ı rubûbiyetine tevâfuk eden ve kendilerini iman ve teslim ile onasevdirenhakikî insanlarolanenbiyâveevliyaveasfiyayıintihabedipkendinedostvemuhatapederek,onlarımucizelervetevfiklerileikram..vedüşmanlarınısemâvîtokatlariletâzibediyor.Vebukıymetlivesevimlidostlarındandahi,onlarınimamıvemefhariolanMuhammed (aleyhissalâtüvesselâm)’ı intihabederek,ehemmiyetliküre-iarzın yarısını ve ehemmiyetli nev-i insanın beşten birisini uzun asırlarda O’nunnuruyla tenvir ediyor. Âdeta bu kâinat O’nun için yaratılmış gibi; bütün gayeleriO’nunileveO’nundiniileveKur’ân’ıiletezahürediyor.Veopekçokkıymettarve

Page 185: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

milyonlarseneyaşayacakkadarhadsizhizmetlerininücretlerinihadsizbirzamandaalmayamüstehakve lâyık iken,gayetmeşakkatlervemücâhedeler içindealtmışüçsene gibi kısacık bir ömür verilmiş. Acaba hiçbir cihetle hiçbir imkânı, hiçbirihtimali, hiçbir kabiliyeti var mı ki; o Zât, bütün emsali ve dostlarıyla beraberdirilmesin..veşimdideruhendirivehayyolmasın..idam-ıebedîilemahvolsunlar?Hâşâ, yüz bin defa hâşâ ve kellâ!.. Evet, bütün kâinat ve hakikat-i âlem, O’nundirilmesinidâvâedervehayatınıSahib-ikâinat’tantalebediyor…

VemademYedinciŞuâolanÂyetü’l-Kübrâ’daherbiribirdağkuvvetindeotuzüçadet icmâ-yı azîm isbat etmişler ki: Bu kâinat bir elden çıkmış ve birtek zâtınmülküdür.. ve kemâlât-ı ilâhiyenin medarı olan vahdetini ve ehadiyetini bedâhetlegöstermişler.. ve vahdet ve ehadiyet ile bütün kâinat, o Zât-ı Vâhid’in emirberneferlerivemusahharmemurlarıhükmünegeçiyor..veâhiretingelmesiylekemâlâtı,sukuttanveadalet-imutlakası,müstehziyânegadr-ımutlaktanvehikmet-i âmmesi,sefâhetkârâne abesiyetten ve rahmet-i vasiası lâhiyâne tâzibden ve izzet-i kudretizelilaneaczdenkurtulurlar,takaddüsederler.

Elbette ve elbette ve her hâlde iman-ı billâhın yüzer nüktesinden bu sekizmademlerdeki hakikatlerin muktezasıyla kıyâmet kopacak.. haşir ve neşir olacak..dâr-ımücâzâtvemükâfataçılacak…Tâkiarzınmezkûrehemmiyetivemerkeziyetive insanınehemmiyetivekıymeti tahakkukedebilsin..vearzve insanınHâlık’ıveRabb’i olan Mutasarrıf-ı Hakîm’in mezkûr adaleti, hikmeti, rahmeti, saltanatıtakarrur edebilsin.. ve oBâkiRabb’inmezkûr hakikî dostları vemüştakları idam-ıebedîden kurtulsun.. ve o dostların en büyüğü ve en kıymettarı, bütün kâinatımemnun ve minnettar eden kudsî hizmetlerinin mükâfatını görsün.. ve Sultan-ıSermedî’ninkemâlâtı,naksvekusurdanvekudreti,aczdenvehikmeti,sefâhettenveadaleti,zulümdentenezzühvetakaddüsveteberrietsin.

Elhâsıl,mademAllahvar,elbetteâhiretvardır…

Hemnasılkimezkûrüçerkân-ıimaniyeonlarıisbatedenbütündelilleriylehaşreşehâdet ve delâlet ederler. Öyle de 299 olan iki rükn-ü imanî dahi,haşriistilzamedipkuvvetlibirsuretteâlem-ibekâyaşehâdetvedelâletederler,şöyleki:

Melâikeninvücudunuvevazife-iubûdiyetleriniisbatedenbütündelillervehadsizmüşâhedeler,mükâlemeler300,–dolayısıyla–âlem-iervahınveâlem-igaybınveâlem-ibekânınveâlem-iâhiretinveileridecinveinsileşenlendirilecekolandâr-ısaadetinve cennet ve cehennemin vücudlarına delâlet ederler. Çünkümelekler bu âlemleriizn-i ilâhî ilegörebilirlervegirerler.VeHazretiCebrailgibi, insanlar ilegörüşen301

umum melâike-i mukarrebîn, mezkûr âlemlerin vücudlarını ve onlar, onlardagezdiklerini müttefikan haber veriyorlar.302 Görmediğimiz Amerika kıtasınınvücudunu,ondangelenlerin ihbarıylabedihîbildiğimizgibiyüz tevatürkuvvetinde

Page 186: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

bulunanmelâikeihbaratıylaâlem-ibekânınvedâr-ıâhiretinvecennetvecehenneminvücudlarınaokatiyetteimanetmekgerektir.Veöyledeimanederiz.

HemYirmi Altıncı Söz olan Risale-i Kader’de “iman-ı bilkader” rüknünü isbateden bütün deliller, –dolayısıyla– haşre ve neşr-i suhufa ve mizan-ı ekberdekimuvâzene-iâmâledelâletederler.Çünküherşeyinmukadderâtınıgözümüzönündenizamvemizanlevhalarındakaydetmek..veherzîhayatınsergüzeşte-ihayatiyelerinikuvve-i hâfızalarında ve çekirdeklerinde vesâir elvâh-ımisâliyede yazmak.. ve herzîruhun hususan insanların defter-i âmâllerini elvâh-ı mahfûzada tesbit etmek vegeçirmek, elbette öylemuhit bir kader ve hakîmâne bir takdir vemüdakkikâne birkayıt ve hafîzâne bir kitabet, ancak mahkeme-i kübrâda umumî bir muhakemeneticesinde dâimî birmükâfat vemücâzât için olabilir. Yoksa o ihatalı ve incedenince olan kayıt ve muhafaza; bütün bütün manasız, faydasız kalır. Hikmete vehakikatemünâfiolur.Hemhaşirgelmezsekaderkalemiyleyazılanbukitab-ıkâinatınbütünmuhakkakmanalarıbozulurki,hiçbircihet-iimkânıolamaz.Veoihtimal,bukâinatınvücudunuinkârgibibirmuhâl,belkibirhezeyanolur.

Elhâsıl:İmanınbeşrüknü,bütündelilleriylehaşirveneşrinvukuunavevücudunavedâr-ıâhiretinvücudunaveaçılmasınadelâletedip isterlerveşehâdetedip talebederler.

İşte hakikat-i haşriyenin azametine tam muvafık böyle azametli ve sarsılmazdirekleri ve burhanları bulunduğu içindir ki; Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın hemenhemenüçtenbirisihaşirveâhiretiteşkilediyor..veonubütünhakâikinetemeltaşıveüssü’l-esasyapıyor..veherşeyionunüstünebinaediyor.

(Mukaddimenihâyetbuldu.)

(Baştaki âyetin mucizâne işaret ettikleri dokuz tabaka berâhin-i haşriyeye dairdokuzmakamdan“BirinciMakam”:)

303

olan fıkradaki ferman-ı haşre dâir buradaki gösterdiği bürhân-ı bâhiri ve hüccet-ikâtıasıbeyanveizahedilecekinşâallahu’r-Rahmân.304(Hâşiye)

282“Haydisizakşamagirerken,sabahaçıkarkenAllah’ıtakdisvetenzihedin,namazkılın.Göklerdeveyerdehamd,güzelövgüO’namahsustur.İkindivaktindede,öğleyegirerkendeO’nutakdisvetenzihedin,namazkılın.O,ölüdendiriyiçıkarır,diridenölüyüçıkarırveölmüş toprağahayatverir. İştesizdeöldüktensonraböylecediriltileceksiniz.O’nunvarlığınınvekudretinindelillerindenbiri;sizitopraktanyaratmışolmasıdır.Sonradünyayayayılmışbeşeriyethâline geldiniz.O’nun varlığının ve kudretinin delillerinden biri de; kendilerine ısınmanız için, size içinizden eşleryaratması,birbirinizekarşısevgiveşefkatvaretmesidir.Elbettebunda,düşünenkimseleriçinibretlervardır.O’nunvarlığınınvekudretinindelillerindenbiride;gökleriveyeriyaratması,lisânlarınızınverenklerinizinfarklıolmasıdır.Elbette bunda bilen ve anlayan kimseler için ibretler vardır. O’nun varlığının ve kudretinin delillerinden biri de:Geceleyin veya gündüzün uyumanız veO’nun geniş lütfundan geçim vesilelerini aramanızdır. Elbette bunda işiten

Page 187: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

kimseler için ibretler vardır.O’nun delillerinden biri de; gâh korku, gâh ümit vermek için size şimşeği göstermesi,gökten bir su indirip ölmüş toprağa onun sayesinde hayat vermesidir. Elbette bunda aklını çalıştıran kimseler içinibretler vardır. O’nun varlığının ve kudretinin delillerinden biri de; göğün ve yerin, kendisinin buyruğu ile kaimolmaları, belirlenen yerde sapasağlam işlerinin başında bulunmalarıdır. Sonra sizi yattığınız yerden bir çağırdı mı,birden kabirlerinizden çıkıverirsiniz! Göklerde ve yerde kim varsa O’nundur. Onların hepsi, isteyerek veyaistemeyerekO’nadivandurmaktadır.Mahlûkları ilkinyoktanyaratan,ölümdensonradadiriltenO’dur.BudiriltmeO’nagörepekkolaydır.GöklerdeveyerdeenyücesıfatlarO’nundur.OAzizveHakîmdir:Mutlakgâliptir,tamhükümvehikmetsahibidir.”(Rûmsûresi,30/17-27)

283Öyleise:RahmanveRahîmAllah’ınadıyla.

284“İştebak,Allah’ınrahmetinineserlerine,ölmüştoprağanasılhayatveriyor!İştebunlarıyapankimise,ölülerideOdiriltecektir.O,herşeyehakkıylakadîrdir.”(Rûmsûresi,30/50)

285 “Hüküm, çoğunluğa göre verilir.” (es-Serahsî, el-Mebsût 5/140; el-Cessâs, Ahkâmü’l-Kur’ân 5/208; el-Kâsânî,Bedâiu’s-sanâi’1/303).

286Dünyadaevliolankimselerin,buberaberliklerinicennettededevamettireceklerinedâirbkz.:Buhârî,fezâilüashâb30;Tirmizî,menâkıb62;Ma’merİbniRâşid,el-Câmi’11/302.

287Allah’ınpeygamberlerine(imanederim.)

288Allah’ınkitaplarına(imanederim.)

289“Güneşdürülüpışığısöndüğüzaman.”(Tekvirsûresi,81/1)

290 “Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Gerçekten kıyâmet saatinin depremimüthiş bir olaydır.” (Hacsûresi,22/1)

291“Yeromüthişdepremiylesarsıldığızaman…”(Zilzâlsûresi,99/1)

292“Gökyarıldığızaman.”(İnfitârsûresi,82/1)

293“Gökyarıldığızaman…”(İnşikaksûresi,84/1)

294“Onlarbirbirineneyisorupduruyorlar?”(Nebesûresi,78/1)

295“Ğâşiyenin(dehşetihertarafısaracakolanofelâketin)mâhiyetihakkındaelbetsendebilgisahibioldun.”(Ğâşiyesûresi,88/1)

296Âhiretgününeimân.

297“GöklerinveyerinRabbi”(Ra’dsûresi,13/16;İsrâsûresi,17/102;Kehfsûresi,18/14;Meryemsûresi,19/65;…)

298Bkz.:Bakarasûresi,2/30.

299Melâikeye,kadere,hayırveşerrinAllahTealâ’dangeldiğineimânederim.Bkz.:EbûHanîfe,el-Fıkhu’l-ekbers.27-29.

300Hz.İbrahim(aleyhisselâm)*1,Hz.Lût(aleyhisselâm)*2, sahabedenIrbâdİbniSâriye*3, İmrân İbniHusayn*4veHz.Selman*5melekgörenlerarasındadır,ayrıcaCenâb-ıHak(cellecelâluh),Benîİsrâil’den3kişiye,onlarıimtihanetmeküzerebirmelekgöndermiştir:Buhârî,enbiyâ51;Müslim,zühd10.

*1Bkz.:Hûdsûresi,11/70;Ankebûtsûresi,29/31;Zâriyâtsûresi,51/28.

*2Bkz.:Hûdsûresi,11/77;Ankebûtsûresi,29/33.*3Bkz.:et-Taberânî,el-Mu‘cemü’l-kebîr18/245.

*4Bkz.:el-Hâkim,el-Müstedrek3/536;el-Bezzâr,el-Müsned9/19;Tahâvî,Şerhumeâni’l-âsâr4/324.

Page 188: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

*5Bkz.:EbûNuaym,Hilyetü’l-evliyâ1/204;İbnü’l-Cevzî,Sıfatü’s-safve1/551.

301Bkz.:Buhârî,îmân37,menâkıb25;Müslim,îmân1,10,fezâilü’s-sahâbe100.

302 Meselâ Hz. Cebrâil’in (aleyhisselâm), cennet ve cehennemin yaratılışından sonra onları görmek üzeregönderildiğinedairbkz.:Tirmizî,cennet21;EbûDâvûd,sünnet22;Nesâî,eymân3;AhmedİbniHanbel,el-Müsned2/332,354,373.

303“Haydisizakşamagirerken,sabahaçıkarkenAllah’ıtakdisvetenzihedin,namazkılın.Göklerdeveyerdehamd,güzelövgüO’namahsustur.İkindivaktindede,öğleyegirerkendeO’nutakdisvetenzihedin,namazkılın.O,ölüdendiriyiçıkarır,diridenölüyüçıkarırveölmüştoprağahayatverir.İştesizdeöldüktensonraböylecediriltileceksiniz.”(Rûmsûresi,30/17-19)

304(Hâşiye)Omakamdahayazılmamış.

Page 189: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

OnuncuHüccet-iİmaniyeYirminciMektup306 305

307

Sabahveakşamnamazındansonratekrarı,pekçokfaziletibulunan308vebirrivâyet-isahihadaism-iâzammertebesinitaşıyan309şucümle-itevhidiyeninonbir kelimesi var.Her bir kelimesinde hembirermüjde ve beşaret.. hembirermertebe-i tevhid-i rubûbiyet… hem bir ism-i âzam noktasında bir kibriyâ-yıvahdet..vebirkemâl-ivahdâniyetvardır…

Bu büyük ve ulvî hakikatlerin izahını sair Sözler’e havale edip bir vaadebinâen,şimdilikmücmelbirhülâsasuretinde“İkiMakam”,bir“Mukaddime”ileonabirfihristeyapacağız.

MukaddimeKatiyenbilki:

Hilkatinenyüksekgayesivefıtratınenyüceneticesiiman-ıbillâhtır.Ve insaniyetin en âlî mertebesi ve beşeriyetin en büyük makamı, iman-ı billâh

içindekimârifetullahtır.Cin ve insin en parlak saadeti ve en tatlı nimeti, o mârifetullah içindeki

muhabbetullahtır.Ve ruh-u beşer için en hâlis sürûr.. ve kalb-i insan için en sâfi sevinç, o

muhabbetullahiçindekilezzet-iruhâniyedir…

Evet, bütün hakikî saadet ve hâlis sürûr ve şirin nimet ve sâfi lezzet elbettemârifetullahvemuhabbetullahtadır.Onlar,onsuzolamaz.Cenâb-ıHakk’ıtanıyanveseven;nihâyetsizsaadete,nimete,envara,esrarayâbilkuvveveyabilfiilmazhardır.O’nuhakikî tanımayan, sevmeyen,nihâyetsiz şekâvete,âlâmaveevhamamânenvemaddetenmübtelâolur.

Evet,şuperişandünyada,âvârenev-ibeşeriçinde,semeresizbirhayatta,sahipsiz,hâmisizbirsurette;âciz,miskinbirinsan,bütündünyanınsultanıdaolsakaçparaeder. İşte bu âvâre nev-i beşer içinde, bu perişan fâni dünyada, insan; sahibinitanımazsa, mâlikini bulmazsa, ne kadar bîçare sergerdân olduğunu herkes anlar.Eğersahibinibulsa,mâlikini tanısa,ovakitrahmetine ilticaeder,kudretine istinad

Page 190: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

eder.Ovahşetgâhdünya,birtenezzühgâhadönervebirticaretgâholur.

BirinciMakamŞu kelâm-ı tevhidînin, on bir kelimesinin her birinde birer müjde var.. ve o

müjdedebirerşifaveoşifadabirerlezzet-imâneviyebulunur.

BirinciKelime ’ta şöyle bir müjde var ki; hadsiz hâcâta mübtelâ, nihâyetsiz âdânın

hücumunahedefolanruh-uinsanî,şukelimedeöylebirnokta-yı istimdadbulurki,bütünhâcâtınıteminedecekbirhazine-irahmetkapısınıonaaçar..veöylebirnokta-yı istinad bulur ki bütün âdâsının şerrinden emin edecek bir kudret-i mutlakanınsahibi olan kendi Mâbud’unu ve Hâlık’ını bildirir ve tanıttırır, Sahib’ini gösterir,Mâlik’i kim olduğunu irâe eder.. ve o irâe ile kalbi, vahşet-i mutlakadan ve ruhu,hüzn-üelimdenkurtarıp;ebedibirferahı,dâimîbirsürûrutemineder.

İkinciKelimeŞukelimedeşifalı, saadetlibirmüjdevardır.Şöyleki;kâinatınekserenvâıyla

alâkadarveoalâkadarlıkyüzündenperişanvekeşmekeşiçindeboğulmakderecesinegelenruh-ubeşervekalb-iinsan kelimesindebirmelce,birhalâskârbulurki;onubütünokeşmekeşten,operişaniyettenkurtarır.

Yani, mânender:“Allahbirdir.Başka şeyleremüracaat edipyorulma,onlaratezellüledipminnetçekme,onlaratemellukedipboyuneğme,onlarınarkasınadüşüpzahmet çekme, onlardan korkup titreme! Çünkü Sultan-ı kâinat birdir, her şeyinanahtarıO’nun yanında, her şeyin dizginiO’nun elindedir, her şeyO’nun emriylehalledilir. O’nu bulsan, her matlubunu buldun, hadsiz minnetlerden, korkulardankurtuldun.”

ÜçüncüKelime Yani, nasıl ki ulûhiyetinde ve saltanatında şeriki yoktur; Allah bir olur,

müteaddit olamaz! Öyle de rubûbiyetinde ve icraatında ve îcadâtında dahi şerikiyoktur.Bazenolurkisultanbirolur,saltanatındaşerikiolmaz;fakaticraatında,onunmemurlarıonunşeriki sayılırlarveonunhuzurunaherkesingirmesinemâniolurlar.“Bizedemüracaatet!”derler.

Fakat, ezel ve ebed sultanı olan Cenâb-ı Hak, saltanatında şeriki olmadığı gibi;icraat-ırubûbiyetindedahimuînlere,şerikleremuhtaçdeğildir.Emirveiradesi,havlve kuvveti olmazsa hiçbir şey, hiçbir şeye müdahale edemez. Doğrudan doğruyaherkesO’namüracaat edebilir. Şeriki vemuîni olmadığından, omüracaatçı adama“Yasaktır,O’nun huzuruna giremezsin!” denilmez. İşte şu kelime, ruh-u beşer içinşöylebirmüjdeverirki:

Page 191: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

İmanı elde eden ruh-u beşer; mânisiz, müdahalesiz, hâilsiz, mümânaatsız; herhâlinde,herarzusunda,heranda,heryerdeoezelveebedvehazâin-irahmetmâlikivedefâin-isaadetsahibiolanCemîl-iZülcelâl,Kadîr-iZülkemâl’inhuzurunagirip,hâcâtınıarzedebilir.Verahmetinibulup,kudretine istinadederek,kemâl-i ferahvesürûrukazanabilir.

DördüncüKelimeYanimülk,umumenO’nundur.Sen,hemO’nunmülküsün,hemmemlûküsün,

hemmülkündeçalışıyorsun.Şukelime,şöyleşifalıbirmüjdeveriyorvediyor:

Eyinsan!Senkendini,kendinemâliksayma!Çünküsenkendiniidareedemezsin,oyük ağırdır. Kendi başına muhafaza edemezsin, belâlardan sakınıp, levâzımâtınıyerine getiremezsin. Öyle ise beyhude ızdıraba düşüp azap çekme, mülkbaşkasınındır. O Mâlik, hem Kadîr’dir, hem Rahîm’dir. Kudretine istinad et,rahmetiniithametme!Kederibırak,keyfiniçek!Zahmetiat,safâyıbul!

Hemderki:Mânen sevdiğin ve alâkadar olduğun ve perişaniyetindenmüteessirolduğun ve ıslah edemediğin şu kâinat, bir Kadîr-i Rahîm’in mülküdür. Mülküsahibine teslim et,O’na bırak, cefasını değil, safâsını çek!O hemHakîm’dir, hemRahîm’dir. Mülkünde istediği gibi tasarruf eder, çevirir. Dehşet aldığın zaman,İbrahimHakkıgibi

“Mevlâgörelimneyler,

Neylersegüzeleyler.”

de,pencerelerdenseyret,içlerinegirme!

BeşinciKelimeYanihamdvesenâ,medihveminnetO’namahsustur,O’na lâyıktır.Demek,

nimetlerO’nundurveO’nunhazinesindençıkar.Hazineisedâimîdir.İşteşukelime,şöylemüjdeveripdiyorki:

Ey insan! Nimetin zevalinden elem çekme!Çünkü rahmet hazinesi tükenmez. Velezzetinzevalinidüşünüp,oelemdenferyatetme!Çünküonimetmeyvesi,birrahmet-i bînihâyenin semeresidir.Ağacı bâkî ise,meyvegitse de yerinegelen var.Nimetinlezzetiiçinde,olezzettenyüzderecedahaziyadelezzetlibiriltifat-ırahmetihamdiledüşünüp,lezzetibirdenyüzdereceyapabilirsin.

Nasılkibirpadişah-ızîşanınsanahediyeettiğibirelma lezzeti içindeyüz,belkibinelmanınlezzetininfevkindebiriltifat-ışâhânelezzetinisanaihsasveihsaneder.Öylede kelimesiyle,yanihamdveşükür ile,yaninimetten in’âmıhissetmekle,yaniMün’im’itanımaklavein’âmınıdüşünmekle,yaniO’nunrahmetininiltifatınıveşefkatininteveccühünüvein’âmınındevamınıdüşünmeklenimettenbinderecedaha

Page 192: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

leziz,mânevîbirlezzetkapısınısanaaçar.

AltıncıKelimeYanihayatıverenO’durvehayatırızıkileidâmeedendeO’durvelevâzımât-ı

hayatı da ihzâr eden yine O’dur. Ve hayatın âlî gayeleri O’na aittir ve mühimneticeleriO’nabakar.YüzdedoksandokuzmeyvesiO’nundur.İşteşukelime,şöylefâniveâcizbeşerenidaeder,müjdeverirveder:

Ey insan! Hayatın ağır tekâlifini omuzuna alıp zahmet çekme! Hayatın fenâsınıdüşünüp, hüzne düşme! Yalnız dünyevî, ehemmiyetsiz meyvelerini görüp dünyayagelişindenpişmanlıkgösterme!Belkiosefine-ivücûdundakihayatmakinesi,Hayy-ıKayyûm’aaittir..masârif ve levâzımâtınıO, tedarikeder.. veohayatın pek kesretligayeleriveneticelerivar..veO’naaittir…

Sen,ogemidebirdümencineferisin.Vazifenigüzelgör,ücretinial,keyfinebak!Ohayatsefinesi,nekadarkıymettarolduğunuvenekadargüzelfaydalarverdiğiniveosefinesahibiZât’ın,nekadarKerîmveRahîmolduğunudüşün,mesrûrolveşükret!Ve anla ki; vazifeni istikametle yaptığın vakit o sefinenin verdiği bütün netâic, bircihetlesenindefter-iâmâlinegeçer,sanabirhayat-ıbâkiyeyitemineder,seniebediihyâeder!

YedinciKelime Yani mevti veren O’dur. Yani hayat vazifesinden terhis eder, fâni dünyadan

yerini tebdileder,külfet-ihizmettenâzadeder.Yanihayat-ı fâniyeden, senihayat-ıbâkiyeyealır.İşteşukelime,şöylecefânicinveinsebağırır,derki:

Sizlere müjde! Mevt; idam değil, hiçlik değil, fenâ değil, inkıraz değil, sönmekdeğil,firâk-ıebedîdeğil,ademdeğil, tesadüfdeğil, fâilsizbirin’idamdeğil…Belkibir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır. Saadet-iebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır. Yüzde doksan dokuz ahbabınmecmaıolanâlem-iberzahabirvisalkapısıdır.

SekizinciKelime Yani bütün kâinatın mevcudâtında görünen ve vesile-i muhabbet olan

kemâlvehüsünveihsanınhadsizbirderecefevkindebircemâlvekemâlveihsanınsahibi ve bütün mahbublara bedel, bir tek cilve-i cemâli kâfi gelen bir Mâbud-uLemyezel,birMahbub-uLâyezal’inezelîveebedîbirhayat-ıdâimesivarki;şâibe-izevalvefenâdanmünezzehveavârız-ınaksvekusurdanmüberrâdır.İşteşukelime,cinveinsevebütünzîşuuraveehl-imuhabbetveaşkailânederki:

Sizlere müjde! Mahbublarınızdan nihâyetsiz firakların yaralarını tedavi edipmerhem süren birMahbub-uBâkî’niz var.MademO var veBâkî’dir, başkaları ne

Page 193: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

olursa olsun merak çekmeyiniz. Belki o mahbublarda, sebeb-i muhabbetiniz olanhüsünve ihsan, fazl vekemâl,oMahbub-uBâkî’nincilve-i cemâl-ibâkîsindençokperdelerden geçip, gayet zayıf bir gölgenin gölgesidir. Onların zevalleri, sizleriincitmesin. Çünkü onlar bir nevi aynalardır. Aynaların değişmesi şâşaa-yı cemâlincilvesinitazeleştirir,güzelleştirir.MademOvar,herşeyvar!..

DokuzuncuKelimeYaniherhayır,O’nunelindedir.Heryaptığınızhayrât,O’nundefterinegeçer.

Herişlediğiniza’mâl-isâliha,yanındakaydedilir.İşteşukelime,cinveinsenidaedipmüjdeveriyor,diyorki:

Ey bîçareler! Mezaristana göçtüğünüz zaman, “Eyvah! Malımız harap olup,sa’yimiz heba oldu. Şu güzel ve geniş dünyadan gidip, dar bir toprağa girdik.”demeyiniz, feryatedipme’yusolmayınız!Çünküsizinherşeyinizmuhafazaediliyor.Her ameliniz yazılmıştır. Her hizmetiniz kaydedilmiştir.310 Hizmetinizin mükâfatınıverecekveherhayırelindeveherhayrıyapabilecekbirZât-ıZülcelâl,sizicelpedip,yer altında muvakkaten durdurur sonra huzuruna aldırır. Ne mutlu sizlere kihizmetinizivevazifenizibitirdiniz.Zahmetinizbitti,rahataverahmetegidiyorsunuz.Hizmet,meşakkatbitti;ücretalmayagidiyorsunuz…

Evet, geçen baharın defter-i âmâlinin sayfaları ve hidemâtının sandukçaları olantohumları, çekirdekleri muhafaza eden ve ikinci baharda gayet şâşaalı, belki yüzdereceaslındandahabereketlibir tarzdamuhafazaeden,neşredenKadîr-iZülcelâl,elbettesizindenetâic-ihayatınızıöylemuhafazaediyorvehizmetinizepekkesretlibirsurettemükâfatverecektir.

OnuncuKelime Yani O Vâhid’dir, Ehad’dir, her şeye kâdirdir. Hiçbir şey O’na ağır

gelmez.BirbaharıhalketmekbirçiçekkadarO’nakolaydır.Cennetihalketmek,birbahar kadar O’na rahattır. Her günde, her senede, her asırda, yeniden yeniye îcadettiğihadsizmasnûâtı,nihâyetsizkudretinenihâyetsizlisânlarlaşehâdetederler.İşteşukelimedahişöylemüjdeeder,derki:

Eyinsan!Yaptığınhizmet,ettiğinubûdiyetboşuboşunagitmez.Birdâr-ımükâfat,birmahall-isaadetseniniçinihzâredilmiştir.Seninşufânidünyanabedel,bâkîbircennet seni bekler. İbadet ettiğin ve tanıdığın Hâlık-ı Zülcelâl’in vaadine iman veitimat et!O’na vaadinde hulfetmek muhaldir. Kudretinde hiçbir cihetle noksaniyetyoktur. İşlerine acz,müdahale edemez. Senin küçük bahçeni halkettiği gibi cennetidahi senin için halkedebilir ve halketmiş ve sana vaad etmiş ve vaad ettiği için,elbettesenionuniçinealacak.

Madembilmüşâhedegörüyoruz;hersenedeyeryüzündehayvanâtvenebâtâtınüç

Page 194: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

yüz binden ziyade envâlarını vemilletlerini, kemâl-i intizamvemizan ile, kemâl-isürat ve sühûletle haşredip, neşreder. Elbette böyle bir Kadîr-i Zülcelâl, vaadiniyerinegetirmeyemuktedirdir.

Hemmademhersenede,öylebirKadîr-iMutlak,haşrinvecennetinnumûnelerinibinlertarzdaîcadediyor.Hemmadembütünsemâvîfermanlarıilesaadet-iebediyeyivaad edip, cenneti müjde veriyor. Hem madem bütün icraatı ve şuûnâtı hak vehakikattirvesıdkveciddiyetledir.Hemmademâsârınınşehâdetiyle,bütünkemâlât,O’nunnihâyetsiz kemâlinedelâlet ve şehâdet eder.Vehiçbir cihette naksvekusuronda yoktur.Hemmademhulfü’l-vaad ve hilâf ve kizb ve aldatmak, en çirkin birhasletvenaksvekusurdur…

Elbette ve elbette oKadîr-i Zülcelâl, oHakîm-i Zülkemâl, oRahîm-i Zülcemâl,vaadiniyerinegetirecek..saadet-iebediyekapısınıaçacak..Âdembabanızınvatan-ıaslîsiolancennetesizleri,eyehl-iimanidhaledecektir!

OnBirinciKelime Yani, ticaret ve memuriyet için mühim vazifelerle bu dâr-ı imtihan olan

dünyaya gönderilen insanlar; ticaretlerini yapıp, vazifelerini bitirip ve hizmetleriniitmamettiktensonra,yineonlarıgönderenHâlık-ıZülcelâl’inedöneceklerveMevlâ-yı Kerîm’lerine kavuşacaklar. Yani, bu dâr-ı fâniden gidip dâr-ı bâkîde huzur-ukibriyâya müşerref olacaklar. Yani, esbap dağdağasından ve vesaitin karanlıkperdelerindenkurtulup,Rabb-iRahîm’lerinemakarr-ı saltanat-ıebedîsindeperdesizkavuşacaklar. Doğrudan doğruya herkes, kendi Hâlık’ı ve Mâbud’u ve Rabb’i veSeyyid’i ve Mâlik’i kim olduğunu bilecek ve bulacaklar. İşte şu kelime bütünmüjdelerinfevkindeşöylemüjdeedervederki:

Ey insan!Bilirmisinnereyegidiyorsunvenereye sevkolunuyorsun?Otuz İkinciSöz’ünâhirindedenildiğigibi;dünyanınbinsenemesûdânehayatı,birsaathayatınamukabilgelmeyencennethayatının..311 o cennet hayatınındahi bin senesi, bir saatrü’yet-i cemâlinemukabil gelmeyen312 bir Cemîl-i Zülcelâl’in daire-i rahmetine vemertebe-i huzuruna gidiyorsun. Mübtelâ ve meftun ve müştak olduğunuz mecazîmahbublarda ve bütün mevcudât-ı dünyeviyedeki hüsün ve cemâl, O’nun cilve-icemâlininvehüsn-üesmâsınınbirnevigölgesi..vebütüncennet,bütünletâifiylebircilve-i rahmeti.. ve bütün iştiyaklar ve muhabbetler ve incizaplar ve cazibeler, birlem’a-yımuhabbetiolanbirMâbud-uLemyezel’in,birMahbub-uLâyezâl’indaire-ihuzuruna gidiyorsunuz.. ve ziyafetgâh-ı ebedîsi olan cennete çağrılıyorsunuz.Öyleisekabirkapısınaağlayarakdeğil,gülerekgiriniz!

Hemşukelimeşöylemüjdeveriyor,diyorki:Eyinsan!Fenâya,ademe,hiçliğe,zulümâta,nisyana,çürümeye,dağılmayavekesretteboğulmayagittiğinizitevehhümedip düşünmeyiniz! Siz fenâya değil, bekâya gidiyorsunuz. Ademe değil, vücûd-u

Page 195: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

dâimîye sevk olunuyorsunuz. Zulümâta değil, âlem-i nura giriyorsunuz. Sahip veMâlik-i Hakikî’nin tarafına gidiyorsunuz ve Sultan-ı Ezelî’nin payitahtınadönüyorsunuz. Kesrette boğulmaya değil, vahdet dairesinde teneffüs edeceksiniz.Firakadeğil,visâlemüteveccihsiniz…

305HertürlünoksansıfatlardanuzakolanAllah’ınadıyla.

306“Hiçbirşeyyokturki,O’nuhamdileberabertesbih(tenzih)ediyorbulunmasın.”(İsrâsûresi,17/44)

307“Allah’tanbaşka ilâhyoktur.Obirdir.Ortağıyoktur.MülkumumenO’nundur.Ezeldenebedeher türlühamdveövgü, şükür ve minnet O’na mahsustur ve O’na lâyıktır. Hayatı veren de, alan da O’dur. O, ezelî ve ebedî hayatsahibidir.BütüniyiliklerO’naaittir;O,yapılanherhayrıkaydedervekarşılığınıverir.O’nunherşeyegücüyetervehiçbirşeyO’naağırgelmez.DönüşyalnızO’nadır.”(Bkz.:Tirmizî,deavât36;Nesâî,menâsik163;İbniMâce,ticârât40,menâsik84).

308Bkz.:AhmedİbniHanbel,el-Müsned4/227,298;İbniEbîŞeybe,el-Musannef6/27,7/171.

309Bkz.:Tirmizî,deavât63;EbûDâvûd,vitr23;Nesâî,sehv58.

310Bkz.:Kehfsûresi,18/49;Kafsûresi,50/17-18;İnfitârsûresi,82/10.

311Bkz.:Buharî,cihâd5,bed’ü’l-halk8,rikak51;Tirmizî,cihâd17;Ahmedb.Hanbel,el-Müsned2/482,483…

312Bkz.:Müslim,îmân297;Tirmizî,tefsîrusûre(10)1;İbniMâce,mukaddime13.

Page 196: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

OnBirinciHüccet-iİmaniyeYirmiİkinciSöz’ünBirinciMakamı

313

314

Bir zaman iki adam, bir havuzdayıkandılar. Fevkalâdebir tesir altında kendilerindengeçtiler.Gözleriniaçtıklarıvakitgördülerkiacîbbirâlemegötürülmüşler.Öylebirâlemki; kemâl-i intizamından bir memleket hükmünde, belki bir şehir hükmünde, belki birsaray hükmündedir. Kemâl-i hayretlerinden etraflarına baktılar, gördüler ki; bir cihettebakılsaazîmbirâlemgörünüyor..bircihettebakılsamuntazambirmemleket..bircihettebakılsa mükemmel bir şehir.. diğer bir cihette bakılsa gâyet muhteşem bir âlemi içinealmışbirsaraydır.Şuacâibâlemdegezerekseyranettiler.Gördülerki;birkısımmahlûklarvar, bir tarz ile konuşuyorlar. Fakat bunlar, onların dillerini bilmiyorlar. Yalnızişaretlerindenanlaşılıyorki,mühimişlergörüyorlarveehemmiyetlivazifeleryapıyorlar.

Oikiadamdanbirisi,arkadaşınadediki:

– Şu acîb âlemin elbette, bir müdebbiri ve şu muntazam memleketin bir mâliki, şumükemmel şehrinbir sahibi, şumusannâ sarayınbirustasıvardır.Bizçalışmalıyız,onutanımalıyız. Çünkü anlaşılıyor ki bizi buraya getiren odur. Onu tanımazsak kim, bizemededverecek?Dillerinibilmediğimizveonlarbizidinlemediklerişuâcizmahlûklardannebekleyebiliriz?Hemkocabirâlemibirmemleketsuretinde,birşehirtarzında,birsarayşeklindeyapanvebaştanbaşaharikaşeylerledolduranvemüzeyyenâtınenvâıyla tezyinedenveibret-nümâmucizâtlarladonatanbirzât,elbettebizdenveburayagelenlerdenbiristediğivardır.Onutanımalıyız.Hemneistediğini,bilmekliğimizlâzımdır.

Ötekiadamdedi:

–İnanmam!Böylebahsettiğingibibirzâtbulunsunvebütünbuâlemitekbaşıylaidareetsin.

Arkadaşıcevabendediki:

– Bunu tanımazsak, lâkayt kalsak, menfaati hiç yok; zararı olsa pek azîmdir. Eğertanımasına çalışsak,meşakkati pek hafiftir,menfaati olursa pek azîmdir.Onun için onakarşılâkaytkalmak,hiçkâr-ıakıldeğildir.

Oserseriadamdedi:

– Ben bütün rahatımı, keyfimi, O’nu düşünmemekte görüyorum. Hem böyle aklımasığışmayan şeylerle uğraşmayacağım. Bütün bu işler, tesadüfî ve karmakarışık işlerdir,kendikendinedönüyor.Benimnemelâzım!

Page 197: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Akıllıarkadaşıonadedi:

– Senin bu temerrüdün beni de belki, çokları da belâya atacaktır. Bir edepsizinyüzündenbazenolurki,birmemleketharabolur.

Yineoserseridönüpdediki:

–yâkatiyyenbanaisbatetki;bukocamemleketintekbirmâliki, tekbirsâniivardır.Yahutbanailişme!

Cevabenarkadaşıdedi:

–Madem inadın divanelik derecesine çıkmış, o inadınla bizi ve belki memleketi birkahragiriftaredeceksin,bendesana“OnİkiBurhan”ilegöstereceğimki;birsaraygibişuâlemin,birşehirgibişumemleketin, tekbirustasıvardır..veousta,herşeyiidareedenyalnız odur, hiçbir cihette noksaniyeti yoktur.Bize görünmeyeno usta, bizi ve her şeyigörür ve sözlerini işitir. Bütün işleri mucize ve harikadır. Bütün bu gördüğümüz vedillerinibilmediğimizşumahlûklaronunmemurlarıdır.

BirinciBurhanGel,hertarafabak,herşeyedikkatet!Bütünbuişleriçindegizlibirelişliyor.Çünkü

bak, bir dirhem315(Hâşiye-1) kadar kuvveti olmayan bir çekirdek küçüklüğünde bir şey, binlerbatmanyükükaldırıyor.Zerrekadarşuuru316(Hâşiye-2)olmayan,gâyethakîmâne işlergörüyor.Demek bunlar kendi kendilerine işlemiyorlar. Onları işlettiren gizli bir kudret sahibivardır. Eğer kendi başına olsa, bütün baştan başa bu gördüğümüz memlekette her iş,mucize;herşey,mucizekârbirharikaolmaklâzımgelir.Buisebirsafsatadır.

İkinciBurhanGel,bütünbuovaları,bumeydanları,bumenzillerisüslendirenşeylerüstündedikkatet.

Herbirisindeogizlizâttanhaberverenişlervar.Âdetaherbiribirerturra,birersikkegibiogaybîzâttanhaberveriyorlar.İştegözününönünde,bak;birdirhempamuktan317(Hâşiye-3)neyapıyor. Bak, kaç top çuha ve patiska ve çiçekli kumaş çıktı. Bak, ondan ne kadarşekerlemeler,yuvarlaktatlıköfteleryapılıyorki;bizimgibibinleradamgiyseveyesekâfigelir.Hemdebak;budemiri,toprağı,suyu,kömürü,bakırı,gümüşü,altınıgaybîavucunaaldı,biretparçası318(Hâşiye-4)yaptı.Bak,gör!..

İşte ey akılsız adam!Bu işler öyle bir zâtamahsustur ki; bütün bumemleket, bütüneczasıylaonunmucize-ikuvvetialtındaduruyor,herarzusunarâmoluyor.

ÜçüncüBurhanGel, bu müteharrik antika319(Hâşiye-5) sanatlarına bak! Her birisi öyle bir tarzda yapılmış,

âdeta bu koca sarayın bir küçük nüshasıdır. Bütün bu sarayda ne varsa, o küçücük

Page 198: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

müteharrikmakinelerdebulunuyor.Hiçmümkünmüdürki;bu sarayınustasındanbaşkabirisigelipbuacîbsarayıküçükbirmakinededercetsin!Hemhiçmümkünmüdürki;birkutu kadar bir makine bütün bir âlemi içine aldığı hâlde, tesadüfî veyahut abes bir işiçindebulunsun!

Demekbütüngözüngördüğünekadarantikamakinelervar,ogizliZât’ınbirersikkesihükmündedirler. Belki birer dellâl, birer ilânnâme hükmündedirler. Lisân-ı hâlleriylederler ki: “Biz öyle bir zâtın sanatıyız ki; bütün bu âlemimizi, bizi yaptığı ve sühûletleîcadettiğigibikolaylıklayapabilirbirzâttır.”

DördüncüBurhanEymuannidarkadaş!Gel, sanadahaacîbinigöstereceğim.Bak,bumemlekettebütün

bu işler,bu şeylerdeğişti,değişiyor,birhâlettedurmuyor.Dikkatetki;bugördüğümüzcâmidcisimler,hissizkutularbirerhâkim-imutlaksuretinialdılar.Âdetaherbirşey,bütüneşyaya hükmediyor. İşte bu yanımızdaki bu makineye bak,320(Hâşiye-6) güya emrediyor. İşteonun tezyinâtına ve işlemesine lâzım levâzımât ve maddeler, uzak yerlerden koşupgeliyorlar. İşte oraya bak! O şuursuz cisim,321(Hâşiye-7) güya bir işaret ediyor; en büyük bircismi, kendinehizmetkâr ediyor, kendi işlerinde çalıştırıyor.Dahabaşka şeyleri bunlarakıyaset.Âdetaherbirşey,bütünbuâlemdekihilkatlerimusahharediyor.

Eğer o gizli zâtı kabûl etmezsen, bütün bu memleketteki taşında, toprağında,hayvanında, insana benzer mahlûklarda o zâtın bütün hünerlerini, sanatlarını,kemâlâtlarını, birer birer o şeylere vereceksin. İşte, aklın uzak gördüğü bir tekmu’ciz-nümâ zâtın bedeline,milyarlar onungibimu’ciz-nümâ, hembirbirine zıt, hembirbirinemisil, hem birbiri içinde bulunsun; bu intizam bozulmasın, ortalığı karıştırmasınlar.Hâlbukibukocamemleketteikiparmakkarışsa,karıştırır.Çünkübirköydeikimüdür,birşehirdeikivali,birmemleketteikipadişahbulunsa,karıştırır.Neredekaldı,hadsizhâkim-imutlakberaberbulunsun!

BeşinciBurhanEy vesveseli arkadaş! Gel, bu azîm sarayın nakışlarına dikkat et ve bütün bu şehrin

zînetlerine bak ve bütün bumemleketin tanzimatını gör ve bütün bu âlemin sanatlarınıtefekkür et! İşte bak, eğer nihâyetsizmucizeleri ve hünerleri olan gizli bir zâtın kalemiişlemezsebunakışlarısâirşuursuzsebeplere,körtesadüfe,sağırtabiataverilse;ovakityâbumemleketinherbirtaşı,herbirotu,öylemu’ciz-nümânakkâş,öylebirhârikulâdekâtipolması lâzım gelir ki; bir harfte bin kitabı yazabilsin, bir nakışta milyonlar sanatıdercedebilsin.Çünkü,bakbutaşlardakinakşa;322(Hâşiye-8)herbirisindebütünsarayınnakışlarıvar, bütün şehrin tanzimat kanunları var, bütün memleketin teşkilât programları var.Demekbunakışları yapmak,bütünmemleketi yapmakkadarharikadır.Öyle iseherbirnakış,herbirsanatogizlizâtınbirilânnamesidir,birhâtemidir.

Page 199: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Madem bir harf, kâtibini göstermeksizin olmaz; sanatlı bir nakış, nakkâşınıbildirmemekolmaz!Nasıl olur ki bir harfte koca bir kitabı yazan, bir nakışta bin nakşınakşedennakkâş,kendikitabıylavenakşıylabilinmesin!..

AltıncıBurhanGel, bu geniş ovaya çıkacağız.323(Hâşiye-9) İşte o ova içinde yüksek bir dağ var. Üstüne

çıkacağız, ta bütün etrafı görülsün. Hem her şeyi yakınlaştıracak güzel dürbünleri deberaber alacağız. Çünkü, bu acîbmemlekette acîb işler oluyor. Her saatte hiç aklımızagelmeyen işler oluyor. İşte bak!Bu dağlar ve ovalar ve şehirler, birden değişiyor.Hemnasıldeğişiyor!Öylebirtarzdakimilyonlarlabirbiriiçindeişlergâyetmuntazamsurettedeğişiyor.Âdetamilyonlarmütenevvîkumaşlarbirbiriiçindeberaberdokunuyorgibipekacîbtahavvülâtoluyor.Bak,okadarünsiyetettiğimizvetanıdığımızçiçekli-miçeklişeylerkayboldular. Muntazaman yerlerine ve mahiyetçe onlara benzer, fakat suretçe ayrı,başkalarıgeldiler.Âdetaşuova,dağlar,birersayfa;yüzbinlerle,ayrıayrıkitaplariçindeyazılıyor.Hemhatasız, noksansız olarak yazılıyor. İşte bu işler, yüz derecemuhaldir kikendikendineolsun.Evetnihâyetderecedesanatlı,dikkatlişuişler,kendikendineolmakbin derece muhaldir ki; kendilerinden ziyade, sanatkârlarını gösteriyorlar. Hem bunlarıişleyiciöylemu’ciz-nümâbirzâttırki;hiçbir iş,onaağırgelmez.Binkitapyazmak,birharfkadaronakolaygelir.

Bununlaberaberhertarafabakki,hemöylebirhikmetleherşeyiyerliyerinekoyuyorve öylemükrimâne herkese lâyık oldukları lütufları yapıyor.Hem öyle ihsan-perverâneumumîperdelervekapılaraçıyorkiherkesinarzularınıtatminediyor.Hemöylesehâvet-perverâne sofralar kuruyor ki bütün bu memleketin halklarına, hayvanlarına, her birtâifesinehasvelâyık,belkiherbirferdinemahsusismiyleveresmiylebirtabla-yınimetveriliyor. İşte dünyada bundan muhâl bir şey var mı ki; bu gördüğümüz işler içindetesadüfî işler bulunsun veya abes ve faydasız olsun veyamüteaddit eller karışsın veyaustası her şeyemuktedir olmasın veya her şey onamusahhar olmasın! İşte ey arkadaş!Haddinvarsabunakarşıbirbahanebul!

YedinciBurhanEyarkadaşgel!Şimdibucüz’iyatıbırakıp,sarayşeklindekibuacîbâlemineczalarının

birbirinekarşıolanvaziyetlerinedikkatedeceğiz.İştebak!Buâlemdeodereceintizamileküllîişleryapılıyorveumumîinkılâblaroluyorki;âdetabütünbusaraydakimevcuttaşlar,topraklar,ağaçlar,herbirşey,birerfâil-imuhtargibibütünbuâleminnizâmât-ıkülliyesinigözetip,onagöretevfik-ihareketediyor.Birbirindenenuzakşeyler,birbirininimdadınakoşuyor. İşte bak! Gâipten acip bir kafile324(Hâşiye10) çıkıp geliyor. Merkepleri ağaçlara,nebatlara,dağlarabenzerler.Başlarındabirertabla-yıerzaktaşıyorlar.İştebak!Butaraftabekleyenmuhtelifhayvanâtınerzaklarınıgetiriyorlar.

Page 200: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Hemdebak:Bukubbedeoazîmelektrik lâmbası325(Hâşiye11)onlara ışıkverdiğigibibütüntaamlarınıöylegüzelpişiriyor;yalnız,pişirilecektaamlarbirdest-igaybîtarafındanbireripe takılıp326(Hâşiye12) onakarşı tutuluyor.Bu tarafadabak!Bubîçâre zayıf, nahif, kuvvetsizhayvancıklarnasılonlarınbaşıönünde,latîfgıdailedoluikitulumbacık327(Hâşiye13)takılmış,ikiçeşmegibi;yalnızokuvvetsizmahlûk,onuağzınayapıştırmasıkâfidir.

Elhâsıl: Bütün bu âlemin bütün eşyası, birbirine bakar gibi birbirine yardım eder.Birbirinigörürgibibirbirineel-eleverir.Birbirininişinitekmiliçinbirbirineomuz-omuzaveriyor.Bel-beleveripberaberçalışıyorlar.Herşeyibunakıyaset,tâdatilebitmez…

İştebütünbuhâller,ikikereikidörtederderecesindekat’îgösterirki;şusaray-ıacîbinustasına,yanişugaribâleminsahibineherşeymusahhardır.Herşeyonunhesabınaçalışır.Herşeyonabiremirberneferhükmündedir.Herşeyonunkuvvetiyledöner.Herşeyonunemriyle hareket eder. Her şey onun hikmetiyle tanzim olur. Her şey onun keremiylemuâveneteder.Herşeyonunmerhametiylebaşkasınınimdadınakoşar,yanikoşturulur.Eyarkadaş!Haddinvarsabunakarşıbirsözsöyle!

SekizinciBurhanGel, ey nefsim gibi kendini âkıl zanneden akılsız arkadaş! Şu saray-ı muhteşemin

sahibini tanımak istemiyorsun. Hâlbuki her şey onu gösteriyor, ona işaret ediyor, onaşehâdetediyor.Bütünbuşeylerinşehâdetininasıltekzipediyorsun?Öyleisebusarayıdainkâretve“âlemyok,memleketyok”devekendinideinkâret,ortadançık.Yahutaklınıbaşınaal,benidinle!

İştebak:Şusarayiçindebulunanvememleketiihataedenyeknesakunsurlar,mâdenlervar.328(Hâşiye14)Âdetamemlekettençıkanherşey,omaddelerdenyapılıyor.Demekomaddelerkiminmülkü ise, bütün ondan yapılan şeyler de onundur. Tarla kimin ise,mahsulat daonundur. Deniz kimin ise, içindekiler de onundur. Hem bak, bu dokunan şeyler, bunescolunan münakkaş kumaşlar, bir tek maddeden yapılıyor. O maddeyi getiren, ihzâredenveiphâlinegetiren;elbette,bilbedâhebirdir.Çünküoiş,iştirakkabûletmez.Öyleise bütün nescolunan sanatlı şeyler, ona mahsustur. Hem de bak; bu dokunan, yapılanşeylerinherbircinsibütünmemleketinhertarafındabulunuyor;bütünebnâ-yıcinsleriyleöyleintişaretmiş,beraberolarakbirbiriiçinde,birtarzda,birandayapılıyor,nescediliyor.Demekbirtekzâtınişidir,birtekemirlehareketediyor.Yoksaböylebiranda,birtarzda,birkeyfiyette,birheyetteittifakvemuvâfakat,muhaldir.Öyleisebusanatlışeylerinherbirisi,ogizlizâtınbirilânnâmesihükmündeonugösteriyor.

Güyaherbirçiçeklikumaş,herbirsanatlımakine,herbirtatlılokma,omu’ciz-nümâzâtın birer sikkesi, birer hâtemi, birer nişanı, birer turrası hükmünde lisân-ı hâl ile herbirisider:“Benkiminsanatıyım,bulunduğumsandıklarvedükkânlardaonunmülküdür.”

Veherbirnakışder:“Benikimdokuduisebulunduğumtopdaonundokumasıdır.”Her

Page 201: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

birtatlılokmader:“Benikimyapıyor,pişiriyorsabulunduğumkazandahionundur.”

Herbirmakineder:“Benikimyapmışisememleketteintişaredenbütünemsalimideoyapıyorvebütünmemleketinhertarafındabiziyetiştiren,odur.Demekmemleketinmâlikideodur.Öyleisebütünbumemlekete,busarayamâlikkimse,obizemâlikolabilir.”

Meselâ:Nasılmîrîyemahsustekbirpalaskaveyahutbirtekdüğmeyemâlikolmakiçinonlarıyapanbütünfabrikalaramâlikolmaklâzımdırkionlarahakikîmâlikolsun.Yoksaoboşboğazbaşıbozuktan“mîrîmalıdır”diyeelindenalınıptecziyeedilir.

Elhâsıl:Nasılbumemleketinanâsırı,memleketemuhitbirermaddedir.Onlarınmâlikide bütün memlekete mâlik bir tek zât olabilir; öyle de bütün memlekette intişar edensanatlar,birbirinebenzediğivebirteksikkeizharettikleriiçin,bütünmemleketyüzündeintişaredenmasnûlar,herbirşeyehükmedentekbirzâtınsanatlarıolduğunugösteriyorlar.

İşteeyarkadaş!Mademşumemlekette,yanişusaray-ımuhteşemdebirbirlikalâmetivardır, bir vahdet sikkesi var. Çünkü bir kısım şeyler, bir iken ihatası var. Bir kısım,müteaddit ise –fakat birbirine benzediği ve her tarafta bulunduğu için– bir vahdet-inev’iyegösteriyor.Vahdet isebirvâhidigösterir.Demekustasıda,mâlikide, sahibide,sâniidebirolmaklâzımgelir.

Bununlaberabersenbunadikkatetkibirperde-igayptankalıncabir ipçıkıyor.329(Hâşiye15)

Bak,sonrabinler iplerondanuzanmış.Herbir ipinbaşınabak;birerelmas,birernişan,birerihsan,birerhediyetakılmış.Herkesegörebirerhediyeveriyor.Acababilirmisinkiböylegaribbirgaybperdesinden,böyleacîbihsanâtı,hedâyâyışumahlûklarauzatanzâtıtanımamak, ona teşekkür etmemek, ne kadar divanece bir harekettir? Çünkü onutanımazsan bilmecburiye diyeceksin ki: “Bu ipler uçlarındaki elmasları, sâir hediyelerikendileri yapıyorlar, veriyorlar.”O vakit her ipe, bir padişahlıkmanasını vermek lâzımgelir.Hâlbukigözümüzünönündebirdest-igaybî,o ipleridahiyapıpohedâyâyıonlaratakıyor. Demek bütün bu sarayda her şey, kendi nefsinden ziyade o mu’ciz-nümâ zâtıgösteriyor.Onu tanımazsan,bütünbu şeyleri inkâretmeklehayvandanyüzdereceaşağıdüşeceksin.

DokuzuncuBurhanGel, ey muhakemesiz arkadaş! Sen şu sarayın sahibini tanımıyorsun ve tanımak da

istemiyorsun. Çünkü istib’ad ediyorsun. O’nun acîb sanatlarını ve hâlâtını, aklasığıştıramadığından inkâra sapıyorsun. Hâlbuki asıl istib’ad, asıl müşkülât ve hakikîsuûbetlervedehşetlikülfetler,O’nutanımamaktadır.ÇünküO’nutanısak,bütünbusaray,buâlembirtekşeygibikolaygelir,rahatolur,buortadakiucuzlukvemebzuliyetemedarolur.Eğertanımazsakveoolmazsa,ovakitherbirşey,bütünbusaraykadarmüşkülâtlıolur. Çünkü her şey bu saray kadar sanatlıdır.O vakit ne ucuzluk ve ne demebzuliyetkalır. Belki bu gördüğümüz şeylerin birisi, değil elimize, hiç kimsenin eline geçmezdi.

Page 202: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Sen,yalnızşu ipe takılan tatlıkonservekutusunabak.330(Hâşiye16)Eğeronungizlimatbaha-yımu’ciz-nümâsındançıkmasaidi,şimdikırkparailealdığımızhâlde,yüzlirayaalamazdık.

Evet bütün istib’ad,müşkülât, suûbet, helâket belkimuhâliyet,O’nu tanımamaktadır.Çünkü nasıl bir ağaca bir kökte, bir kanunla, bir merkezde hayat veriliyor. Binlermeyvelerin teşekkülü, birmeyvegibi sühûlet peyda eder.Eğero ağacınmeyveleri, ayrıayrı merkeze ve köke, ayrı ayrı kanunla raptedilse her bir meyve bütün ağaç kadarmüşkülâtlı olur. Hem nasıl bütün ordunun teçhizatı bir merkezde, bir kanunda, birfabrikadan çıksa kemmiyetçe bir neferin teçhizatı kadar kolaylaşır. Eğer her bir neferinayrı ayrı yerlerde teçhizatı yapılsa, alınsa; her bir neferin teçhizâtı için, bütün ordununteçhizatınalâzımfabrikalarbulunmasılâzımdır.

Aynen bu ikimisal gibi; şumuntazam sarayda, şumükemmel şehirde, şumüterakkîmemlekette,şumuhteşemâlemde,bütünbuşeylerin îcadı,bir tekzâtaverildiğivakit,okadar kolay olur, o kadar hiffet peyda eder ki gördüğümüz nihâyetsiz ucuzluğa vemebzûliyetevesehâvetesebebiyetverir.Yoksaherşeyokadarpahalı,okadarmüşkülâtlıolacakkidünyaverilsebirisieldeedilemez…

OnuncuBurhanGel, ey bir parça insafa gelmiş arkadaş!On beş gündür331(Hâşiye17) biz buradayız. Eğer şu

âlemin nizamlarını bilmezsek, padişahını tanımazsak cezayamüstehak oluruz.Özrümüzkalmadı.Ziraonbeşgün (güyabizemühletverilmişgibi)bize ilişmiyorlar.Elbette,bizbaşıboşdeğiliz.Buderecenazik,sanatlı,mizanlı,letâfetli,ibretlimasnûlariçindehayvangibi gezip bozamayız, bize bozdurmazlar. Şu memleketin haşmetli mâlikinin elbette,cezasıdadehşetlidir.Ozâtnekadarkudretli,haşmetlibirzâtolduğunuşununlaanlayınızki; şu koca âlemi, bir saray gibi tanzim ediyor, bir dolap gibi çeviriyor. Şu büyükmemleketi,birhânegibihiçbirşeynoksanbırakmayarakidareediyor.

İşte bak, vakit-bevakit bir kabı doldurup boşaltmak gibi şu sarayı, şu memleketi, şuşehri kemâl-i intizamla doldurup, kemâl-i hikmetle boşalttırıyor. Bir sofrayı kaldırıpindirmek gibi koca memleketi baştan başa, çeşit çeşit sofralar,332(Hâşiye18) bir dest-i gaybîtarafından kaldırır, indirir tarzında mütenevvî yemekleri sıra ile getirip yedirir. Onukaldırıpbaşkasınıgetirir.Sendegörüyorsunveaklınvarsaanlarsınkiodehşetlihaşmetiçindehadsizsehâvetlibirkeremvar.

Hemdebakki;ogaybîzâtınsaltanatına,birliğinebütünbuşeylerşehâdetettiğigibi;öyle de kafile kafile arkasından gelip geçen, o hakikî, perde perde arkasından açılıpkapananbu inkılâblar,bu tahavvülâtlar,ozâtındevamına,bekâsınaşehâdeteder.Çünküzevalbulaneşyaileberaberesbaplarıdahikayboluyor.Hâlbukionlarınarkasındanonlaraisnad ettiğimiz şeyler, tekrar oluyor. Demek o eserler onların değilmiş, belki zevalsizbirinin eserleri imiş. Nasıl ki bir ırmağın kabarcıkları gidiyor, arkasından gelen

Page 203: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

kabarcıklar,gidenlergibiparladığındananlaşılıyorki;onlarıparlattıran,dâimîveyüksekbir ışık sahibidir.Öyledebu işlerin süratledeğişmesi, arkalarındangelenlerinaynı renkalması gösteriyor ki; zevalsiz, dâimî bir tek zâtın cilveleridir, nakışlarıdır, aynalarıdır,sanatlarıdır…

OnBirinciBurhanGel ey arkadaş! Şimdi sana geçmiş olan on burhan kuvvetinde kat’î bir burhan daha

göstereceğim.Gel,birgemiyebineceğiz,333(Hâşiye19)şuuzaktabircezirevar,orayagideceğiz.Çünkübutılsımlıâleminanahtarlarıoradaolacak.Hem,herkesocezireyebakıyor,oradanbir şeyler bekliyor, oradan emir alıyorlar. İşte bak, gidiyoruz. Şimdi şu cezireye çıktık.Bak, pek büyük bir içtima var. Şu memleketin bütün büyükleri buraya toplanmış gibimühimihtifalgörünüyor.İyidikkatet!Bucemiyet-iazîmeninbirreisivar.Geldahayakıngideceğiz.Oreisi tanımalıyız.İştebak!nekadarparlakvebinden334(Hâşiye20)ziyadenişanlarıvar.Nekadarkuvvetlisöylüyor.Nekadartatlıbirsohbetediyor.Şuonbeşgünzarfındabunların dediklerini ben bir parça öğrendim. Sen de benden öğren. Bak o zât, şumemleketin mu’ciz-nümâ sultanından bahsediyor. O sultan-ı zîşan, beni sizleregönderdiğini söylüyor. Bak, öyle harikalar gösteriyor, şübhe bırakmıyor ki; bu zât, opadişahınbirmemur-umahsusudur.

Sen dikkat et ki, bu zâtın söylediği sözü, değil yalnız şu ceziredeki mahluklardinliyorlar, belki hârikulâde suretindebütünmemlekete işittiriyor.Çünküuzaktanuzağaherkes, buradaki nutkunu işitmeye çalışıyor. Değil yalnız insanlar dinliyor, belkihayvanlar335dahattabakdağlar336 daonungetirdiği emirlerinidinliyorlarkiyerlerindenkımıldanıyorlar. Şu ağaçlar, işaret ettiği yere gidiyorlar.337 Nerede istese su çıkarıyor.338

Hattaparmağınıdabirâb-ıkevsermemesigibiyapar,339ondanâb-ıhayatiçiriyor.Bak,şusarayınkubbe-iâlîsindemühimlâmba,340(Hâşiye21)onunişaretiyle,birikenikileşiyor.341Demek,bumemleketbütünmevcudâtıylaonunmemuriyetinitanıyor.Onu“gaybîbirzât-ımu’ciz-nümânın en has ve doğru bir tercümanıdır, bir dellâl-ı saltanatı ve tılsımının keşşâfı veevâmirinin tebliğine emin bir elçisi” olduğunu biliyor gibi onu dinleyip itaat ediyorlar.İşte, bu zâtın her söylediği sözü, etrafındaki bütün aklı başında olanlar: “Evet, evet,doğrudur!”derler,tasdikederler.Belkişumemlekettedağlar,ağaçlar,bütünmemleketleriışıklandıran büyük nur lâmbası,342(Hâşiye22) o zâtın işaret ve emirlerine baş eğmesiyle: “Evet,evet,herdediğindoğrudur!”derler.

İşte ey sersem arkadaş! Şu padişahın hazine-i hâssasınamahsus bin nişan taşıyan şunuranî ve muhteşem ve pek ciddî zâtın bütün kuvvetiyle, bütün memleketin ilerigelenlerinintaht-ıtasdikindebahsettiğibirzât-ımu’ciznümâdavezikrettiğievsafındavetebliğettiğievâmirinde,hiçbirvecihlehilafvehilebulunabilirmi?Bundahilâf-ıhakikatkabilse şu sarayı, şu lâmbaları, şu cemâati; hem vücûdlarını, hem hakikatlerini tekzipetmeklâzımgelir.Eğerhaddinvarsabunakarşıitirazparmağınıuzat!Gör,nasılparmağın,

Page 204: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

burhankuvvetiylekırılıp,seningözünesokulacak!..

OnİkinciBurhanGel,eybirparçaaklıbaşınagelenbirâder!Bütünonbirburhankuvvetindebirburhan

dahagöstereceğim.İştebak!Yukarıdaninenveherkesonahayretindenveyahürmetindenkemâl-i dikkatle bakan, şu nuranî fermana343(Hâşiye23) bak. O bin nişanlı zât, onun yanınadurmuş, O fermanın meâlini umuma beyan ediyor. İşte şu fermanın üslûpları, öyle birtarzda parlıyor ki herkesin nazar-ı istihsanını celbediyor ve öyle ciddî, ehemmiyetlimeselelerizikrediyorkiherkeskulakvermeyemecburoluyor.Çünkübütünbumemleketiidareedenvebusarayıyapanvebuacâibiizharedenzâtınşuûnâtını,ef’alini,evâmirini,evsafını birer birer beyan ediyor. O fermanın heyet-i umumiyesinde bir turra-yı âzamolduğu gibi; bak, her bir satırında, her bir cümlesinde taklid edilmez bir turra olduğumisillü, ifade ettiği manalar, hakikatler, emirler, hikmetler üstünde dahi o zâta mahsusbirermânevîhâtemhükmündeonahasbirtarzgörünüyor.

Elhâsıl:Oferman-ıâzam,güneşgibiozât-ıâzamıgösterir,körolmayangörür…

İşte ey arkadaş!Aklınbaşınagelmiş ise bukadar kâfi…Eğer bir sözünvarsa, şimdisöyle!

O inatçı adam cevaben dedi ki: “Ben, senin bu burhanlarına karşı yalnız derim:Elhamdülillâhinandım.Hemgüneşgibiparlakvegündüzgibiaydınbirtarzdainandımki;şumemleketintekbirMâlik-iZülkemâl’i,şuâlemintekbirSahib-iZülcelâl’i,şusarayıntekbirSâni-iZülcemâl’ibulunduğunukabulettim.Allahsenden razıolsunkibenieskiinadımdan ve divaneliğimden kurtardın.Getirdiğin burhanların her birisi tek başıyla buhakikati göstermeye kâfi idi. Fakat her bir burhan geldikçe daha revnaktar, daha şirin,daha hoş, daha nuranî, daha güzel mârifet tabakaları, tanımak perdeleri, muhabbetpencereleriaçıldığıiçinbekledim,dinledim…”

Tevhîdinhakikat-iuzmâsınave“âmentübillâh”imanınaişaretedenhikâye-itemsiliyetamam oldu. Fazl-ı Rahmân, feyz-i Kur’ân, nur-u iman sayesinde, tevhid-i hakikîningüneşinden, hikâye-i temsiliyedeki on iki burhana mukabil, On İki Lem’a ile birMukaddime’yigöstereceğiz.

344

313“DüşünüpdersçıkarsınlardiyeAllahinsanlaraböyletemsillergetirir.”(İbrahimsûresi,14/25)

314 “Bunlar birtakım misallerdir ki düşünüp istifade etmeleri için, biz onları insanlara anlatıyoruz.” (Haşir sûresi,59/21).

315(Hâşiye-1)Ağaçlarıbaşlarındataşıyançekirdeklereişarettir.

316 (Hâşiye-2) Kendi kendine yükselmeyen vemeyvelerin sıkletine dayanmayan üzüm çubukları gibi nâzenin nebâtâtın,başkaağaçlaralatîfelleratıpsarmalarınaveonlarayüklenmelerineişarettir.

317 (Hâşiye-3)Tohumaişarettir.Meselâ:Zerregibibirafyonbüzrü,birdirhemgibibirzerdalinevâtı,birkavunçekirdeği,

Page 205: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

nasıl çuhadan daha güzel dokunmuş yapraklar, patiskadan daha beyaz ve sarı çiçekler, şekerlemeden daha tatlı veköftelerdenvekonservekutularındandahalatîf,dahaleziz,dahaşirinmeyvelerihazine-irahmettengetiriyorlar,bizetakdimediyorlar.

318(Hâşiye-4)Unsurlardancism-ihayvanîyihalkvenutfedenzîhayatıîcadetmeyeişarettir.

319(Hâşiye-5)Hayvanlaraveinsanlaraişarettir.Zirahayvan,şuâleminküçükbirfihristesivemahiyet-iinsaniye,şukâinatınbirmisâl-imusağğarıolduğundan;âdetaâlemdenevarsa,insandanumûnesivardır.

320 (Hâşiye-6) Makine, meyvedâr ağaçlara işarettir. Çünkü yüzer tezgâhları, fabrikaları incecik dallarında taşıyor gibi;hayret-nümâyaprakları,çiçekleri,meyveleridokuyor,süslendiriyor,pişiriyor,bizlereuzatıyor.Hâlbukiçamvekatrangibimuhteşemağaçlar,kurubirtaştatezgâhınıatmış,çalışıpduruyorlar.

321 (Hâşiye-7) Hububata, tohumlara, sineklerin tohumcuklarına işarettir. Meselâ bir sinek bir kara ağacın yaprağındayumurtasınıbırakır.Birdenokocakaraağaç,yapraklarınıoyumurtalarabirrahm-ımâder,birbeşik,balgibibirgıdailedolubirmahzeneçeviriyor.Âdetaomeyvesizağaç,osurettezîruhmeyvelerveriyor.

322 (Hâşiye-8)Şecere-ihilkatinmeyvesiolaninsanavekendiağacınınprogramınıvefihristesinitaşıyanmeyveyeişarettir.Zirakalem-ikudret,âleminkitab-ıkebîrindeneyazmışiseicmâlinimahiyet-iinsaniyedeyazmıştır.Kalem-ikader,dağgibibirağaçtaneyazmışisetırnakgibimeyvesindedahidercetmiştir.

323(Hâşiye-9)Baharveyazmevsimindezemininyüzüneişarettir.Zirayüzbinlermuhtelifmahlûkâtıntâifeleri,birbiriiçindeberaber îcad edilir, rûy-u zeminde yazılır.Galatsız, kusursuz, kemâl-i intizamla değiştirilir.Binler sofra-yıRahmânaçılır,kaldırılır,tazetazegelir.Herbirağaç,birertablacı;herbirbostan,birerkazanhükmünegeçer.

324(Hâşiye10)Umumhayvanâtınerzakınıtaşıyan,nebâtâtveeşcarkafileleridir.

325(Hâşiye11)Oazîmelektriklâmbası,güneşeişarettir.

326(Hâşiye12)İpveipetakılantaamiseağacınincedallarıvelezizmeyveleridir.

327(Hâşiye13)İkitulumbacıkisevâlidelerinmemelerineişarettir.

328 (Hâşiye14) Unsurlar, madenler ise pek çokmuntazam vazifeleri bulunan ve izn-i rabbânî ile hermuhtacın imdadınakoşan ve emr-i ilâhî ile her bir yere giren, medet veren ve hayatın levâzımâtını yetiştiren ve zîhayatı emziren vemasnûât-ıilâhiyeninnescine,nakşınamenşevemüvellidvebeşikolanhava,su,ziya,toprakunsurlarınaişarettir.

329 (Hâşiye15)Kalıncabirip,meyvedârağaca..binleriplerise,dallarına..veiplerbaşındakielmas,nişan,ihsan,hediyeleriseçiçeklerinaksamınavemeyvelerinenvâınaişarettir.

330 (Hâşiye16) Konserve kutusu, kudret konserveleri olan kavun, karpuz, nar; süt kutusu hindistan cevizi gibi rahmethediyelerineişarettir.

331(Hâşiye17)Onbeşgün,sinn-iteklifolanonbeşseneyeişarettir.

332(Hâşiye18)Sofralariseyazdazemininyüzüneişarettirki;yüzer,tazetazeveayrıayrıolarakmatbaha-yırahmettençıkanrahmânîsofralarserilir,değişirler.Herbirbostan,birkazan;herbirağaç,birtablacıdır.

333(Hâşiye19)Gemi,tarihevecezireiseasr-ısaadeteişarettir.Şuasrınzulümâtlısahilinde,mimsizmedeniyetingiydirdiğilibastan soyunup, zamanın denizine girip, tarih ve siyer sefînesine binip, asr-ı saadet ceziresine veCezîretü’l-Arabmeydanınaçıkıp,Fahr-iÂlem’i(aleyhissalâtüvesselâm)işbaşındaziyaretetmeklebilirizkioZât,okadarparlakbirburhân-ı tevhiddirkizemininbaştanbaşayüzünüvezamanıngeçmişvegelecek ikiyüzünü ışıklandırmış,küfürvedalâletzulümâtınıdağıtmıştır.

334(Hâşiye20)Binnişaniseehl-itahkikyanındabinebâliğolanmucizât-ıAhmediye’dir(aleyhissalâtüvesselâm).

335Meselâ Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), etrafına kimseyi yaklaştırmayan huysuz bir deveyiçağırdığında hemen itaat ettiğine dair bkz.:Dârimî,mukaddime 4;Ahmed İbniHanbel, el-Müsned 3/310; İbni EbîŞeybe,el-Musannef6/316.

336MeselâPeygamberEfendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), sahabilerle beraberUhudDağı’ndayken dağ sarsılıp,Efendimiz’inemriüzerinesakinleştiğinedairbkz.:Buhârî,fezâilüashab5,7;Tirmizî,menâkıb18;EbûDâvûd,sünnet

Page 206: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

8.AynıhâdiseHiraDağı’ndaykendegerçekleşmiştir.Bkz.:Müslim,fezâilü’s-sahâbe50;Tirmizî,menâkıb18.

337MeselâPeygamberEfendimiz’in(sallallâhualeyhivesellem)birağacınübüvvetineşehâdetetmesiiçinçağırdığındageldiği, “Git!”deyincedegittiğinedairbkz.: el-Hâkim,el-Müstedrek 4/190;EbûNuaym,Delâilü’n-nübüvve s.390;İbniAsâkir,TârîhuDimaşk 4/365.AyrıcaMescid-iNebevi’deResûl-iEkrem’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) hutbeokurkendayandığıdireğinminber-i şerifyapıldıktan sonradeveninağlamasıgibi sesçıkardığınadairbkz.:Tirmizî,cum’a10,menâkıb6;İbniMâce,ikâme199;Dârimî,mukaddime6.

338MeselâEfendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), suyu tükenen Bi’r-i Kubâ kuyusuna abdest aldığı suyu dökmüşsonradaduaetmiş;ondansonraokuyununsuyuhiçkesilmemiştir. (Bkz.:Beyhâkî,Delâilü’n-nübüvve 6/136;KadıIyâz,eş-Şifâ1/331İbniKesîr,Bidâye6/101).

339MeselâPeygamberEfendimiz’in(sallallâhualeyhivesellem)parmaklarındansuakıpbundanüçyüzkişininabdestaldığınadairbkz.:Buhârî,menâkıb25;Müslim,fezâil6,7.

340 (Hâşiye21)Mühim lâmbakamerdir ki onun işaretiyle iki parçaolmuş.YaniMevlânâCâmî’nindediği gibi: “HiçyazıyazmayanoümmîZât,parmakkalemiyle sayfa-yı semâvîdebir elifyazmış;birkırkı, iki elliyapmış.”Yani şaktanevvel,kırkolanmimebenzer;şaktansonraikihilâloldu,ellidenibaretolanikinunabenzedi.

341Bkz.:Kamersûresi,54/1-2;Buhârî,menâkıb27;Müslim,münâfikîn46,47.

342 (Hâşiye22) Büyük bir nur lâmbası güneştir ki arzın şarktan geri dönmesiyle yeniden güneşin görünmesi, kucağındaPeygamber’in(aleyhissalâtüvesselâm)yatmasıylaikindinamazınıkılmayanİmamAli(radiyallâhuanh)omucizeyebinaenikindinamazınıedâenkılmış.*1

*1Bkz.:et-Taberânî,Mu’cemü’l-evsat4/224;el-Beyhakî,Delâilü’n-nübüvve2/404;KadıIyâz,eş-Şifâ1/284-285.

343(Hâşiye23)Nuranîferman,Kur’ân’aveüstündekiturraisei’câzınaişarettir.

344TevfikvehidâyetancakAllah’tandır.

Page 207: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Takrizler346 345

347

Şu kâinat semâsının gurûbu olmayan mânevî güneşi Kur’ân-ı Kerîm, şu mevcudâtkitab-ı kebîrinin âyât-ı tekviniyesini okutturmak, mahiyetini göstermek için şuâlarıhükmündeolanenvarınıneşrediyor.Beşerinaklınıtenvirilesırat-ımüstakimigösteriyor.Beşeriyet âleminde her fert, hilkatindeki maksatlar ve fıtratındaki arzular veistikametindekigayesini, ohidayetgüneşininnuru ilegörürvebilir.Ohidayetnurununtecellîsine mazhar olanlar, kalb kabiliyeti nisbetinde ona aynadarlık ederek yakınlıkkesbeder. Eşya ve hayatın mahiyeti o nur ile tezahür ederek, ancak o nur ile görülür,anlaşılır ve bilinir. Ezelî güneşinmânevî hidayet nurlarını temsil edenKur’ân-ı Kerîm,akılvekalbgözüylehakvehakikatigörmeyitemineder.Onunnurundanuzaktakalanlar,zulmettekalırlar.Ziraherşeynurilegörülür,anlaşılırvebilinir.

İşte,şuhakikatinmânevîvesermedîgüneşiolanKur’ân-ıKerîm’innur tecellîsinebuasrımızda“Nur”ismiylemüsemmâolanRisale-iNur’unşahs-ımânevîsimazharolmuştur.ONur’larki; zulmettenayrılmak istemeyenyarasa tabiatlı,gafletuykusuylagündüzünügeceyapansefâhet-perest, aklıgözüne inmiş,zulmettekalarakgözügörmezolanlaraveyolunuşaşıranlarakarşıprojeksiyongibinurlarınıimanhakikatlerinetevcihedereksırat-ımüstakimibüsbütünkörolmayanlaragösteriyor.Nurtopuzunuehl-iküfürvemünkirlerinbaşınavurup:“Yaaklınıbaşındançıkarat,hayvanol;yahutdaaklınıbaşınaalarakinsanol!”diyor.

İlimbirnurolduğunagöreRisale-iNur’unilmeolanenderinvukûfunugösterecekbir-ikidelilekısaişaretederiz:

Evvelâ:Şunuhatırlamalıyızki;Risale-iNur,başkakitaplarıdeğil,belkiyalnızKur’ân-ıKerîm’iüstadolaraktanımasıveonahizmetetmesiitibarıylamakbuliyetihakkındabizimbumevzudasözsöylememizehâcetbırakmıyor.Biz,ancakilimerbabınazarındaRisale-iNur’undeğerinibelirtmekiçinderizki:

Risale-iNur,şimdiyekadarhiçbirilimadamınıntambirvuzuhileisbatedemediğienmuğlâkmeseleleri,gayetkolaybirşekilde,enbasitavâmtabakasındantut, taenyüksekhavas tabakasına kadar herkesin istidadı nisbetinde anlayabileceği bir tarzda, şüphesiz,tamiknaedicibirşekildeizahveisbatetmesidir.Buhususiyethemenhemenhiçbirilimadamınıneserindeyoktur.

İkincisi:BütünNureserleri,Kur’ân-ıKerîm’inbirkısımâyetlerinin tefsirioluponunmânevîparıltılarıolduğunuherhusustagöstermesidir.

Page 208: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Üçüncüsü: İnsanların en derin ihtiyaçlarına kat’î delil ve burhanlarla ilmî mahiyettecevap vermesidir. Meselâ Allah’ın varlığı, âhiret ve sâir iman rükünlerini, bir zerreninlisân-ı hâl ve kâl suretinde tercümanlığını yaparak isbat etmesidir. En meşhur İslâmfeylesoflarındanİbniSina,Fârâbî,İbniRüşd,bumeselelerdebütünmevcudâtıdelilolarakgösterdiklerihâldeRisale-iNur,ohakikatleriaynenbirzerreveyabirçekirdek lisânıylaisbatediyor.EğerRisale-iNur’unilmîkudretinişimdionlaragöstermekmümkünolsaydı,onlarhemendizçöküpRisale-iNur’dandersalacaklardı.

Dördüncüsü: Risale-i Nur, insanın senelerce uğraşarak elde edemeyeceği bilgileri,komprimehülâsalarnev’indenkısabirzamandateminetmesidir.

Beşincisi: Risale-i Nur, ilmin esas gayesi olan rıza-ı ilâhîyi tahsile sebep olması vedünyamenfaatineilmi,hiçbircihetleâletetmeyerektammanasıylainsaniyetehizmetgibienulvîvazifeyitemsiletmesidir.

Altıncısı:Risale-i Nur, kuvvetli ve kudsî ve imanî bir tefekkür semeresi olup bütünmevcudâtın lisân-ı hâl ve kâl suretinde tercümanlığını yapar. Aynı zamanda imanhakikatleriniilmelyakînveaynelyakînvehakkalyakînderecelerindeinkişafettirir.

Yedincisi: Risale-i Nur, esas bakımından bütün ilimleri câmî oluşudur. Âdeta ilimiplikleriyle dokunmuşmüzeyyen bir kumaş gibidir.Ve şimdiye kadar hiçbir ilim erbabıtarafındansöylenmemişveherilmeolanvukûfunutebarüzettirenvecizelermecmuasıdır.Misal olarak birkaçını zikrederek, heyet-i mecmûası hakkında bir fikir edinmekisteyenlereRisale-iNurbahrinemüracaatetmesinitavsiyeederiz:

Sivrisineğingözünühalkeden,güneşidahiohalketmiştir.Birkelebeğinmidesinitanzimeden,manzume-işemsiyeyidahiotanzimetmiştir.Birzerreyiîcadetmekiçinbütünkâinatıîcadedecekbirkudret-igayr-imütenahî

lâzımdır. Zira şu kitab-ı kebîr-i kâinatın her bir harfinin, bâhusus zîhayat her birharfinin,herbircümlesinemüteveccihbireryüzüvenâzırbirergözüvardır.

Tabiatmisâlîbirmatbaadır,tâbi’değil.Nakıştır,nakkâşdeğil.Mistardır,masdardeğil. Nizamdır, nâzım değil. Kanundur, kudret değil. Şeriat-ı iradiyedir, hakikat-ihâriciyedeğil.

Sabit,dâim,fıtrîkanunlargibi; ruhdahiâlem-iemirden,sıfat-ı iradedengelmişve kudret ona vücûd-u hissî giydirmiştir ve bir seyyâle-i latîfeyi o cevhere sadefetmiştir.

Vehâkezâ,binlercevecizelervar…

348

ÜniversiteNurTalebelerinden

MustafaHilmi

Page 209: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

345HertürlünoksansıfatlardanuzakolanAllah’ınadıyla.

346“Hiçbirşeyyokturki,O’nuhamdileberabertesbih(tenzih)ediyorbulunmasın.”(İsrâsûresi,17/44)

347Allah’ınselâmı,rahmetivebereketi;sonsuzakadarsürekliüzerinizeolsun.

348KendindenbaşkaherşeyinfâniolduğugerçekBâkî,Allah’tır.

Page 210: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

AnkaraÜniversitesiNurTalebelerininBirMektubuAziz,sıddıkkardeşlerimiz!

Mektubunuzdan İslâm güneşinin bir ziyasını sezer gibi olduk.Yüzlerce seneden beriinsaniyet aleyhine, İslâmiyet zararına mütecâviz fikir neşreden ehl-i küfrün tahriplerinitamir için ortaya atılan Risale-i Nur’un –sizlerin mektubunuzdan– gençlerin arasınayayıldığını sezdik.Ebedîhayatyolununhakperestyolcuları, hayalî boş lâfları terk edip,Risale-i Nur’la küfür tohumlarını eriteceklerdir. Nur’un talebeleri, ehl-i kalb ve imanınhakikî kardeşleridirler. Siz kardeşlerimizin mektupları, bizlere hız veriyor ve verecek.Kur’ân’ın tefsiri olan Risale-i Nur, bize dalâlette kalmanın ve küfürle mücadeleetmemeninbuzamandabüyükahmaklıkolduğunubildiriyor.Komünistliğin,anarşistliğin,masonluğun kuvvet kazandığı bir devirde enmühimbir vazife,Nur’a hizmet etmek verıza-yıilâhîyitahsiliçinonuisteyenevermektir.Buenbaşveenehemmiyetli,enkıymetlivemübarek vazifemizden bizi döndürmek isteyen en ağır hücumlar dahi bizlerin hızınıarttıracaktır.

Risale-iNurbizeöğretiyorveisbatediyorki;budünya,birmisafirhânedir.Ebedîhayatıisteyenler, misafirhânedeki vazifelerine dikkat gösterdikleri nisbette memnun edilirler.Demekkişimdienesaslıvazifemiz,bataklıktankurtulmakisteyenehl-idinin,karanlıktanusanmış, gıdasız kalmış kalblerin yardımına koşmak, kendimizden başlayarak Nur’undellâllığınıyapmaktır.

Bilhassavebilhassaşurasıçokehemmiyetlivepekmühimdirki;enbaştaveenevvelRisale-i Nur’u dikkat ve tefekkürle devamlı olarak okumak ve o muazzam eserkülliyatındaki Kur’ân ve iman hakikatleriyle kendimizi teçhiz etmek ve bu esas veşartlarla,oharikaeserkülliyatınıbiranevvelikmaletmektir.İştebunimet-iuzmâyanâilolanhergençveherkes,bireyüzbinkuvvetindekendine,vatanvemilletinefaydalıolur;vatan,millet, gençlik veÂlem-i İslâm çapında hizmet edebilecek bir vaziyete gelebilir.Bunun için, başta Hazreti Üstadımız Bediüzzaman ve onun hakikî ve ihlâslı talebeleriolmaya lâyık sizlerden dua istirham ediyoruz ki; Risale-i Nur’un mecmualarını bir anevvel teminedelim,arayalım,bulalım..dikkat, tefekkürve ihlâslaokuyalım..Kur’ânveimanhizmetindebuvaziyettekoşalım!Risale-iNur’unbuasırdakimakbuliyetine işaretedendeliller fazlasıylamevcutolduğunagöre, insaf sahibihermüminkardeşimiz,onuntabiîbiryardımcısıdır.

Hem madem Risale-i Nur, bu asra has hususiyetler taşıyor. Hem madem binlerceâlimlerin takdirleriyle karşılanıyor. HemmademKur’ân’ın dellâllığını yapan kahramanÜstad, eşine rastlanmayacak bir mükemmeliyetle, dürüst adımlarla, hakikî prensiplerle,bütünhayatınıimanveİslâmiyet’evakfetmiş,dünyevîhiçbirmenfaataramadansırfAllah

Page 211: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

rızası uğruna çalışmıştır. Hem madem bütün kuvvetiyle Nur talebeleri de iman veİslâmiyet’e Ehl-i Sünnet dairesinde hizmet için hayatlarını dahi çekinmeden veriyor vesüflîmenfaatpeşindedeğildirler.VemademyüzbinlerceNur talebeleribütün tazyikvetehditlere rağmenbu hakikati fiilen isbat etmişler.Hemher talebe, bugün cereyan edenbâtıl felsefenin akîdelerine hakikî, mantıkî cevaplar vermek üzere yetişmişler veyetişiyorlar.

Hemher ihtiyacımızaKur’âncevapveriyor,onda lâzımolanherhakikat sariholarakvardır. Ve madem Kur’ân, en güzel şekilde ders veren Allah’ın hediyesi, bir nuru verahmetidir.Öyleisebuhazine-irahmetivemenba-ıhakikatidersverenvehakikîsurettegençliğin ve avâmın anlayabileceği bir şekilde bildiren Risale-i Nur’u, dikkat vetefekkürlevedevamlıolarak,müsaitvakitlerimiziboşagidermedenokumakveyazmak,enbüyükbir ibadetvezevkkaynağıdır.Hâlve istikbalinvebizgençlerin, çok lezizveiştiyaklaalacağıgayetnâfivevâfibirilâçvebirtiryaktır,birmânevîkurtarıcıdır.Bukat’îhakikatlermeydandaikenonabütünkuvvetimizlesarılmamak,baştanaşağıRisale-iNur’utetkiketmemek,alâkadarolmamakancakgafletineseriolabilir.

Hem kim hakikat peşinde koşuyorsa, Risale-i Nur’dan ders alması lâzımdır ve Nuryolunda giden hermünevver, hakikî saadete kavuşacak ve yeryüzününmahiyetini derkedecektir diye, biz Ankara Nur talebeleri dahi ittifak ediyoruz. Ebedî hayat hazinesinigösterenKur’ân-ı Hakîm’in nuru olan Risale-i Nur, elbette bir zaman dünyayı çınlatannurlusesiniyükseltecektir!

Madem İslâm âlimleri –hadis-i şerife göre– dünya ikbal ve heveslerinin peşindekoşmadıkça peygamberlerin en emin vârisleridirler.349 Biz de Risale-i Nur’u onun tamvârisibiliyoruz.Risale-iNur’unşahs-ımânevîsi,hakikîvârisolmanınesasınıyaşamışveyaşıyor.Onunkarşısınaçıkankörlerve sağırlarvehissizgafillerküçüleceklerdir.Böylemuazzambir olgunluğa sahipolanRisale-iNur, elbette bütün filozofları, dünya ilimvehakerbabınıçağıracakveherakl-ıselimvekalb-ikerîmolanmübarekinsanlarıtalebesiyapacak;budainşâallahuzaktadeğil,yakındatahakkukedecektir!

Dünya, ekseri filozofların ve âlimlerin dediği gibi yep yeni bir oluşun eşiğindedir.Dünya,nurunuarıyor!HakikatşâiriMehmetÂkif,

“Onurugönder,İlâhî,asırlarolduyeter!

Bunaldımilletinâfâkı,birsabahister!”

diye,iştebunuraişaretettiği,bugünbizcebirhakikattir.

AnkaraÜniversitesiNurTalebeleri

349 İslâm âlimlerinin peygamberlerin vârisleri olduğuna dair bkz.: Tirmizî, ilim 19; Ebû Dâvûd, ilim 1; İbniMâce,mukaddime17.Ayrıcaonlarıneminvarislerolduğunadairbkz.:ed-Deylemî,el-Müsned3/75;el-Aclûnî,Keşfü’l-hafâ2/84.

Page 212: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

ÇokAziz,ÇokMübarek,ÇokMüşfik,ÇokSevgili

ÜstadımızHazretleri!Risale-iNur’u,himmetvedualarınızla,dikkatvetefekkürleokudukçabumuazzameser

külliyatının tılsım-ı kâinatınmuammasını keşif ve halleden bir keşşaf olduğunu, hâl veistikbalin birmürşid-i ekberi ve bir rehber-i âzamı olduğunu yine dua ve himmetinizleidrakediyoruz.

Evet,ÜstadımızHazretleri!Risale-iNur’uokuyanheridraksahibianlıyorki;Risale-iNur,gerekbuasrın,gerekseönümüzdekiasrınbeşeriyetinifikirkaranlıklarındankurtarıp,tenvirveirşadedecektir!

Risale-iNur, yalnız bu vatan vemillet için değil,Âlem-i İslâm ve bütün beşeriyetinihtiyacınacevapverecekbirkülliyatolaraktelifedilmiştir.Bugün,tarihtehiçgörülmemişbir fecaat ve felâket içerisinde çırpınan beşeriyet için, halâskâr olarak Risale-i Nur’asarılmaktanvenepahasınaolursaolsun,Risale-iNur’unnurânîveparlakeczalarınıeldeedip dikkat ve tefekkürle okumaktan başka bir kurtuluş çaresi yoktur. Risale-i Nur’uokuyanherkes,buhakikatiidraketmişveetmektedir.

Eğerbizmuktedirolsak,buhakikati,kâinatanâzırbirmahalleçıkıp,bütünkâinatailânedeceğiz.FakatmademkibunamuvaffakolamıyoruzvemademkiRisale-iNur’uncihan-şümûlkıymetinibudereceÜstadımız’ınhimmetiyleidraketmişiz;şuhâldeonurvefeyizhazinesi,irfanvekemâlâtmenbaıolanRisale-iNur’u,birdakikamızıbileboşgeçirmeden,mütemâdi ve devamlı bir şekilde her gün ve her saat okuyacağız ve bu uğurda geceli-gündüzlü çalışacağız inşâallah. Fakat, her an bütün işlerimizde olduğu gibi, bunda dabüyükÜstadımız’ınduavehimmetiylemuvaffakolabileceğiz.

Hem şu hakikat zâhir ve bâhirdir ki; bir kimse allâme dahi olsa Risale-i Nur’un vemüellifinin talebesidir, Risale-i Nur’u okumak zaruret ve ihtiyacındadır. Eğer gafletederse, kendisini aldatan enaniyetine boyun eğip Risale-i Nur Külliyatı’nı okumazsa,büyükbirmahrumiyetedûçarolur.

Fakat biz, idrak ettiğimiz bu muazzam hakikat karşısında beşeriyetin halâskârı vemilyarlarca insanların fevkinde olan birmemur-u rabbânîye nasılminnettar vemedyunolduğumuzu tarif edemiyoruz! Yine dua ve himmetinizle idrak etmişiz ki; Kur’ân-ıKerîm’in bir mucize-i mâneviyesi olan harika Risale-i Nur Külliyatı’nın bir satırındanettiğimiz istifadenin, bir miktar-ı mukabilini dahi ödemeye gücümüz yetişmez! Bununiçin,ancakCenâb-ıHakk’aşöyleyalvarmayakararverdik:

“YâRab!Bizi,ebedîhaps-imünferittenkurtarıpbâkîvesermedîbirâleminsaadetinenâil edecek bir hakâik hazinesinin anahtarını, Risale-i Nur gibi nazirsiz bir eseriyle

Page 213: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

bahşeden sevgili ve müşfik Üstadımız’ı, zâlimlerin ve düşmanların sû-i kastlerindenmuhafazaeyle!Kur’ânveimanhizmetindedâimamuvaffakeyle!Onasıhhatveâfiyetler,uzunömürlerihsaneyle!”diyeduaediyoruz.

Evet, Üstadımız Hazretleri! Risale-i Nur’u dikkat ve tefekkürle okumak nimet-iuzmâsına nâil olan biz bir kısım üniversite gençliği, bir hüsn-ü zan veya bir tahminledeğil;tahkikîvetetkikîbirsurette,sarsılmazvesarsılmayacakolanilmelyakînbirkuvvet-iimaniyeileinanıyoruzki;zeminyüzününbuasrakadargörmediğibirvahşetvedehşetinsebebi olan dinsizlik ve ilhadı, Bediüzzaman, ortadan kaldırmaya inâyet-i Hak ilemuvaffakolacaktır!

Bizim bu kanaatimiz, safdilâne veya tahminle değildir; ilmî ve delile müstenid birtahkikiledir.Bununiçin,muârızolandahibuhakikatikalbentasdikedecektir.

Dua ve şefkat buyurun,Kur’ân ve iman hizmetinde fedâi olalım!Risale-iNur’u, birdakikamızıbilekaybetmedenokuyalım,yazalım,ihlâs-ıtâmmamuvaffakolalım!

ÜniversiteNurTalebelerinâmına

Abdülmuhsin

Page 214: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Tarihçe-iHayatİçinYazılanÖnsöz

350

Medine-i Münevvere’de bulunan mühim bir âlimin, Bediüzzaman Hazretleri’ninTarihçe-iHayatıiçinyazdığıbirönsözdür.

Büyükİkbâl’eaitolanÖnsöz’dedemiştimki;“Büyüklerintarih-ihayatlarıokunurken,ulvî menkıbeler söylenip aziz hâtıraları anılırken, insan başka bir âleme girdiğinihissediyor,gönlünütertemizsevgihislerininulvîateşiyakıyorveilâhîfeyzisarıyor.Tarihöylebüyükinsanlarkaydederki,birçokbüyükleronlaranisbetleküçükkalır.”

Tariheşereflerverenerleranılırken,

Yükselmederuh,engenişâlemlereyerden.

Binrayihanınfeyzisararruhuderinden,

Geçmişgibicennettekigülbahçelerinden…

Bu derin hakikati, önsözü yazarken bütün azamet ve ihtişamıyla idrak etmişbulunuyorum.Zira,azizvemuhteremokuyucularımızaenderinbirihlâsvesamimiyetletakdimettiğimizbueser,hemenbirasrayaklaşanuzunvebereketliömrününhersafhasıbinlerle harikaya sahne olan gönüller fatihi büyük Üstad Bediüzzaman Said Nursî’ye,onunyüzotuzparçadanibaretolanRisale-iNurKülliyatı’naveahlâkvefaziletleri,ihlâsve samimiyetleri, iman ve irfanlarıyla hayatın her safhasında sadece bir ülkeye değil,bütüninsanlıkâleminetertemizörneklervermektedevamedenNurtalebelerineaittir.

Bir kitabınmukaddimesini, okitabınhülâsası diye tarif ederler.Hâlbuki, hermevzuumüstakil bir esere sığmayacak kadar derin ve geniş olan bu muazzam kitabınmuhteviyatınıböylebirkaçsayfalıkmukaddimeyesığdırmakkabilmidir?

Bugünekadarâcizâneyazdığımmanzumvemensuryazılarımınhiçbirisindebukadaraczvehayretiçerisindekalmamıştım.Binâenaleyh,bueseriderinbirzevk,ilâhîbirneş’eve coşkun bir heyecanla okuyacak olanlar, hayranlıkla görecekler ki; Bediüzzaman,çocukluğundanberimüstesnabirşekildeyetişenvebütünömrüboyuncailâhî tecellîleremazharolanbambaşkabirâlimvemümtazbirşahsiyettir.

Ben, bu büyük zâtı, eserlerini ve talebelerini inceden inceye tetkik edip de o nurâleminde hissen, fikren ve ruhen yaşadıktan sonra, büyük ve eski birArap şâirinin, birbeytiyle çok derin bir hakikati ifade ettiğini öğrendim: “Bütün âlemi bir şahsiyettetoplamakCenâb-ıHakk’azorgelmez!”

Page 215: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Gayesininulviyetinden,dâvâsınınihtişamındanveimanınınazametindenfeyizveilhamalanbukutbuncazibesine takılanlarınadedigündengüneçoğalmaktadır.Akıllarahayretveren bu ulvî hâdise,münkirleri kahrettiği gibimüminleri de şâd vemesrûr eylemektedevamedipgidiyor.

İmanlı gönüllerde mânevî bir râbıta hâlinde yaşayan bu ilâhî hâdiseyi büyük birmücâhid,kalblerivecdiçindebırakanbirüslûplabakınız,nasılifadeediyor:

“Ahlâksızlık çirkefinin bir tufan hâlinde her istikamete taşıp uzanarak her faziletiboğmayakoyulduğukaragünlerde,onunyaniBediüzzaman’ınfeyzinibirsırgibikalbdenkalbe, mukâvemeti imkânsız bir hamle hâlinde intikal eder görmekle teselli buluyoruz.Gecelerimizçokkarardıveçokkararangecelerinsabahlarıpekyakınolur.”

Evet, bir sır gibi kalbden kalbe, mukâvemeti imkânsız bir hâlde yayılıp dağılan bunurun memleketin her köşesinde feyiz ve tesirini görenler, hayret ve dehşetler içindesormayabaşladılar:Şöhretimemleketimizinher tarafınıkaplayanbuzâtkimdir?Hayatı,eserleri,meslekvemeşrebinedir?Tuttuğuyolbirtarikatmı,bircemiyetmi,yoksasiyasîbirteşekkülmüdür?

Bununladakalmadı,derhalgerekidarîvegerekadlîçokmühimtakiplervepekciddîtetkikler,uzunvemüselselmahkemelercereyanetti.Neticede,builâhîtecellîningönüllerülkesine kurulan bir “iman ve irfan müessesesi”nden başka bir şey olmadığı tahakkukedince,adaletinilâhîbirsurettetecellîsişuşekildezuhuretti:“BediüzzamanSaidNursîvebütünRisale-iNureserlerininberaati”kararıresmenilânedildi.Veartıkruhunmaddeye,hakkın bâtıla, nurun zulmete, imanın küfre her zaman galebe çalacağı, ezelden ebededeğişmeyecekolanilâhîkanunlarınbaşındagelenbirhakikatolduğugüneşlergibibelirdi.

Herhangi bir iklimde zuhur eden bir ıslahatçının mahiyet ve hakikatini, sadakat vesamimiyetini gösteren en gerçek mîyar; dâvâsını ilâna başladığı ilk günlerle, muzafferolduğusongünlerarasındaferdîveiçtimaî,uzvîveruhîhayatındavücûdagelendeğişiklikfarklarıdır,derler.Meselâoadamilkgünlerdemütevazi,âlicenap,ferâgatvemahviyetkâr..hülâsa, bütün ahlâk ve fazilet bakımından cidden örnek olan gayet temiz ve son derecemümtazbir şahsiyetti.Bakalım,cihadındamuzafferoluphislerde,emellerde,gönüllerdeyer tuttuktan sonra, yine o eski temiz ve örnek hâlinde kalabilmiş mi? Yoksa, zaferneş’esiyle,birçokbüyüksanılankimselergibiyeregöğesığmazmıolmuş?

İşte,büyük-küçükherhangibirdâvâvegayesahibininmahiyetvehakikatini,şahsiyetvehüviyetinienhakikîçehresiyleaksettirecekolanenberrakaynabudur.Tarihboyuncabu müthiş imtihanı kazanmanın şaheser misalini, evvelâ peygamberler ve bilhassaSultanu’l-enbiyâ(sallallâhualeyhivesellem)Efendimiz,sonraonunhalifevesahabelerivedahasonradaonlarınnurluyolundayürüyenbüyükzâtlarvermişlerdir.

Peygamber Efendimiz, şu 351 yani: “Âlimler, peygamberlerin vârisleridirler.”

Page 216: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

hadis-i şerifleriyle âlim olmanın pek kolay bir şey olmadığını, i’câzkâr belâgatlarıylabeyanbuyuruyorlar.

Zira,mademkibir âlim,peygamberlerinvârisidir; ohâlde, hakvehakikatin tebliğveneşrihususunda,aynenonlarıntutmuşolduklarıyolutakipetmesilâzımdır.Hernekadarbuyol,bütündağ,taş,çamur,çakıl,uçurum;dahabeteritakip,tevkif,muhakeme,hapis,zindan,sürgün, tecrid,zehirlenme, idamsehpalarıvedahaakılvehayalegelmeyennicebinzulümveişkencelerledoludaolsa…

İşteBediüzzaman,yarımasırdan fazlaomukaddescihadı ilebütünömrüboyuncabuçetin yolda yürüyen ve karşısına çıkan binlerle engeli bir yıldırım süratiyle aşan vepeygamberlerinvârisiolanbirâlimolduğunuamelîbirsuretteisbatedenbirzâttır.

Kendisinin ilmî, ahlâkî, edebî, birçok fazilet ve meziyetleri arasında, beni en çokmeftunedenşey,onun,odağlardandahasağlam,denizlerdendahaderin,semâlardandahayüksekvegenişolan imanıdır.Rabbim,onemuazzamiman!Onebitmezve tükenmezsabır!Oneçeliktenirade!Hayalvehâtıralaraürpermelerverenbuncatazyik,tehdit,tâzibveişkencelererağmen;oneeğilmezbaş,neboğulmazsesvenasılkısılmaznefestir!

Büyük İkbâl’in heyecanlı şiirlerinden aldığım coşkun bir ilham neş’esiyle vaktiyleyazdığım“Mücâhid”unvanınıtaşıyanbirmanzumede,aşağıdakimısralarıokuyanlardan,belkişâirânebirmübalâğadabulunduğumusöyleyenlerolmuştur.Lâkinşumukaddimesiniyazmaklaşerefduyduğumşaheseriokuyanlar,vecdiledolubirhayranlıklaanlayacaklarkiAllah’ın ne kulları varmış! Eğer bir iman, kemâlini bulursa neler yapar ve ne harikalardoğururmuş!

Birazm,eğerimandolubirkalbegirerse,

İnsandaoimandakisonsırraererse,

Enazgınölümleronazincirvuramazlar,

Volkangibicoşkunakıyor,durduramazlar!

Rabbimdeninerazminekuvvetverenilham,

Peygamberirüyadagörürbelkiherakşam!

Hepnuronunimandolukalbindekimihrap,

Kandilolamazufkunadünyadakimehtap!

Kar-kışdemez,irkilmez,üzülmez,acıduymaz;

Mevsim,bütünömrünceılıkgölgelibiryaz.

Cennettekiâlemleridünyadagörürde,

Mahvolsaeğilmezsıradağlargibiderde!

Page 217: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Ensarpuçurumlargelipetrafınısarsa,

Aybatsa,güneşsönse,ufuklardakararsa,

Gökleryıkılıpçökse,yolundanyinedönmez,

Ruhundakiimanlayananmeş’alesönmez!

Kalbindeyanardağgibi,imannemukaddes!

Vicdanınaheranşunuhaykırmadabirses:

Eyyolcu,şafaklarsökecek,durma,ilerle,

Zulmetlerekanağlatacakmeşalelerle!

Yıldızlarabas,çıkyüceâlemlere,yüksel!

İnsanlığıkurtarmayacennetteninenel…

Sanki bu mısralar iman kahramanı, büyük mücâhid Bediüzzaman Hazretleri içinyazılmış. Zira bu yüksek sıfatlar, hep onun sıfatlarıdır. Cenâb-ıHak şu âyet-i kerîmedebakınız,mücâhidlerenelervaadediyor:

352

Meâl-işerifi:“Bizimuğrumuzdamücâhedeedenleremutlakayollarımızıgösteririz.Vehiç şüphe yok ki, Allah muhsinlerle –Allah’ı görür gibi ibadet eden mücâhidlerle–beraberdir.”

Demek ki, iman ve Kur’ân uğrunda candan ve cihandan geçen mücâhidlere büyükAllah, hakikat ve hidayet yollarını göstereceğini vaad buyuruyor. Hâşâ, Cenâb-ı Hakvaadindehulfetmez!Yeterki,buazîmvaad-iilâhîyiicapettirecekşartlartahakkuketsin.

Bu âyet-i kerîme, Üstad’ın karakter ve şahsiyetini tahlil hususunda bize nurdan birrehberoluyorveonurunbillûrışığıaltındaartıkeninceçizgileriveenhassasnoktalarıgörüp sezebiliyoruz. Zira, mademki bir insan Cenâb-ı Hakk’ın hıfz ve himâyesindebulunmaknimetinemazharolmuştur;artıkonuniçinkorku,endişe,üzüntü,yılma,usanmavesâiregibişeylerbahismevzuuolamaz.

Allah’ın nuru ile nurlanan bir gönlün semâsını hangi bulutlar kaplayabilir! Her anhuzur-uilâhîdebulunmakbahtiyarlığınaerenbirkulunruhunu,hangifânîemelvearzular,hangi zavallı teveccühve iltifatlar vehangi pespâyegayeve ihtiraslar tatmin, teskinveteselliedebilir!

Allah’tıronunyârı,mürebbîsi,velîsi,

Andıkçabütünnuroluyorduygusu,hissi.

Yükselmededirmârifetiklimineheran,

Page 218: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

BambaşkaufuklaraçıyorruhunaKur’ân.

Kur’ânonayâdettiriyor“Bezm-iElest”i.

Âşık,otecellîninezeldenberimesti.

İşte Bediüzzaman, böyle harikalar harikası bir inâyete mazhar olan mübarek birşahsiyettir. Ve bunun içindir ki zindanlar ona bir gülistan olmuş, oradan ebediyetlerinnurlu ufuklarını görür. İdam sehpaları, birer vaaz ve irşad kürsüsüdür; oradan insanlığaulvîbirgayeuğrundasabırvesebat,metanetvecelâdetdersleriverir.HapishanelerbirerMedrese-i Yusufiye’ye inkılâb eder, oraya girerken bir profesörün üniversiteye dersvermek için girdiği gibi girer. Zira oradakiler, onun feyiz ve irşadına muhtaç olantalebeleridir. Her gün birkaç vatandaşın imanını kurtarmak ve cânileri, melek gibi birinsanhâlinegetirmekonuniçindünyalaradeğişilmezbirsaadettir.

Böyle bir yüksek iman ve ihlâs şuurunamâlik olan insan, hiç şüphesiz ki zaman vemekânmefhumlarının fânîler üzerinde bıraktığı yaldızlı tesirleri, kesif madde âlemindebırakarak ruhu ile mâneviyat âleminin pırıl pırıl nurlar saçan ufuklarına yükselmiş birhâldedir.Büyükmutasavvıfların (rahmetullahialeyhim)“fenâ fillâh”,“bekâbillâh”diyetarifvetavsifbuyurduklarıyüksekmertebe,iştebukudsîşerefenâilolmaktır.

Evet,hermümininkendinemahsusbirhuzur,huşû, tefeyyüz, tecerrüdveistiğrakhâlivardır.Veherkesimanveirfanı,salâhvetakvâsı,feyizvemâneviyatınisbetindebuilâhîhazdanfeyizyâbolabilir.Lâkinbugüzelhâl,butatlıvisalvebuemsalsizhaz,geçenâyet-ikerîmedeki ihsan erbabı olan o büyük mücahidlerde her zaman devam ediyor. Ve işteonlar, bu sebepten dolayıdır ki Mevlâ’yı unutmak gafletine düşmüyorlar. Nefisleriylearslanlargibibütünömürleriboyuncaçarpışıyorlar.Vehayatlarınınherlâhzasıenyüksekterakki ve tekâmül hâtıraları kaydediyor. Ve bütün varlıkları o cemâl, kemâl ve celâlsıfatlarıylamuttasıfolanRabbü’l-âlemîn’inrızasındaerimişbulunuyorlar.

Mevlâ,bizlerideobahtiyarlarzümresineilhakeylesin,âmîn…

Yukarıdaki sayfalarda büyük Üstad’ın dostlarını meftun ve hayran ettiği kadar da düşmanlarını dehşetleriçerisinde bırakan azametli imanından bahsettik.Biraz damümtaz şahsiyeti, nurdan bir hâle hâlinde sarmaktaolanüstünmeziyetlerinden,ahlâkvekemâlâtındanbahsedelim.Mâlûmya,herşahsiyeti,muhtelifvemuayyenmeziyetlerçerçeveler.Binâenaleyh,Üstad’ınşahsiyetinitekvinedenbaşlıcasıfatlarşunlardır:

FerâgatiBir dâvâ sahibinin ve bilhassa ıslahatçının muvaffakiyet şartlarının en mühimmi

ferâgattir. Zira gözler ve gönüller, bumühim noktayı en ince bir hassasiyetle tetkik vetakibemeyyaldirler.Üstad’ınbütünhayatı ise baştanbaşa ferâgatin şahesermisalleriyledoluptaşmaktadır.

Allâme Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi merhumdan ferâgate ait şöyle bir söz

Page 219: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

işitmiştim: “İslâm bugün öyle mücâhidler ister ki dünyasını değil, âhiretini dahi fedaetmeyehazırolacak!”

Büyük adamdan sâdır olan bu büyük sözü tamamen kavrayamadığım için,mutasavvıfların istiğrak hâllerinde söyledikleri esrarlı sözlere benzeterek, herkesesöylememişveolurolmazyerlerdede açmamıştım.Vaktâki aynı sözüBediüzzaman’ınateşler saçan heyecanlı ifadelerinde de okuyunca anladım ki büyüklere göre ferâgatinölçüsüdebüyüyor…

Evet, İslâm için bu kadar acıklı bir ferâgate katlanmaya razı olan mücâhidleri,ErhamürrâhimînolanAllahuZülkerîmTeâlâveTekaddesHazretleribırakırmı?Ofedaîkulunu lütuf ve kereminden, inâyet ve merhametinden mahrum etmek, şânına –hâşâ!–yakışırmı?

İşte Bediüzzaman, bu müstesna tecellînin en parlak misalidir. Bütün ömrü boyuncamücerredyaşadı.Dünyanınbütünmeşrulezzetlerindentamamenmahrumkaldı.Biryuvakurmak ve orada mesûd bir aile hayatı geçirmek sevdasına düşmeye vakit ve fırsatbulamadı. Fakat Cenâb-ı Hak, kendisine öyle şeyler ihsan etti ki, fânî kalemlerle tarifolunamayacak kadar muazzam ve muhteşemdir. Bugün, dünyada hangi bir aile reisi –mânen– Bediüzzaman Hazretleri kadar mesûddur? Hangi bir baba milyonlarla evlâdasahip olmuştur? Hem de nasıl evlâtlar! Ve hangi bir üstad, bu kadar talebeyetiştirebilmiştir?

Bukudsîveruhîrâbıta–biiznillâhiteâlâ–dünyalardurdukçaduracakvenurdanbirselhâlinde ebediyetlere kadar akıp gidecektir. Çünkü bu ilâhî dâvâ,Kur’ân-ıKerîm’in nurderyasındatebellüredenbirvarlıkolduğugibiKur’ân’dandoğmuşveKur’ân’laberaberyaşayacaktır…

ŞefkatveMerhametiBüyükÜstad,hakvehakikatitâçocukluğundabulmuştu.Kalbininferyadınıveruhunun

münâcâtınıdinlemek içinmağaralarakapandığıgünlerdebile ibadetve taatten, tefekkürvemurâkabelerden,feyizvehuzuralmanınzevkineermişolanbir“ârif-ibillâh”idi.

Lâkin,karanlıkgecedalgalarınıandırankorkunçküfürveilhadkâbusununMüslümanDünyası’nı ve dolayısıyla memleketimizi kaplamak üzere olduğu o tehlikeli günlerde,yatağından fırlayan bir arslan gibi yanardağları andıran bir kükreyişle cihadmeydanınaatıldı. Bütün rahat ve huzurunu bu mukaddes dâvâya feda etti. Ve işte bu hikmetemebnidirki;ogündenberihersözübirdilimlâv,herfikribirateşparçasıolmuş;düştüğügönülleriyakıyor;hisleri,fikirlerialevlendiriyor…

Büyük Üstad’ın tam bir uzlet ve inzivâdan sonra tekrar irşad ve cemiyet hayatınaatılması,aynenİmamGazâlî’ninhayatındageçirmişolduğuomühimvetarihîmerhaleyebenzemektedir. Demek ki Cenâb-ı Hak, büyük mürşidleri böyle bir müddet inzivâda

Page 220: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

terbiye,tasfiyevetezkiyeettiktensonratenvirveirşadvazifesiylemükellefkılıyor.Vebusebepledirkibirmâ-yımukattardandahatemizveberrakolanyüreklerindenkopupgelennefesler, kalblere akseder etmez bambaşka tesirler icra ediyor. Arz ettiğim gibi İmamGazâlî’ninbundandokuzyüzseneevvelahlâkvefaziletsahasındayapmışolduğufütuhâtıbuasırdaBediüzzaman,imanveihlâsvâdisindebaşarmıştır.

Evet,HazretiÜstad’ıbumüthişcihadmeydanlarınasevkeden,hepbueşsizşefkatvemerhametiolmuştur.Vebunubizzatkendisindendinleyelim:

“Bana,‘Senşunabunaniçinsataştın?’diyorlar.Farkındadeğilim;karşımdamüthişbiryangınvar,alevlerigöklereyükseliyor.İçindeevlâdımyanıyor,imanımtutuşmuşyanıyor.O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda birisi beni kösteklemekistemişdeayağımonaçarpmış,neehemmiyetivar!Omüthişyangınkarşısındabuküçükhâdisebirkıymetifadeedermi?Dardüşünceler,dargörüşler!..”

İstiğnâsıÜstad’ınhayatıboyuncacemiyetimizinhertabakasınavermekteolduğubinlerleistiğnâ

örnekleri, dillere destan olmuş bir ulviyeti hâizdir. Mâsivâdan tam manasıyla istiğnâederek, uzvî ve ruhî bütünvarlığı ileRabbü’l-âlemîn’inbitmezve tükenmezhazinesinedayanmayı, müddet-i hayatında bir itiyad değil; âdeta bir mezhep, meşrep ve meslekolarakkabuletmiştir.Vebundadanepahasınaolursaolsunsebateylemektehâlâdevametmektedir.İşinorijinaltarafı;bumeslek,kendişahsınamünhasırkalmamış,talebelerinedekudsî birmefkûrehâlinde intikal etmiştir.Nurderyasındayıkanmak şerefinemazharolanbirNurtalebesininistiğnâsınahayranolmamakkabildeğildir!

Bakınız, Üstad, Mektubat unvanını taşıyan şaheserin İkinci Mektub’unda bu mühimnoktayıaltıvecihilenekadarasilbirimanveirfanşuuruylaizaheder:

“Birincisi:Ehl-idalâlet,ehl-i ilmi, ilmivasıta-yıceretmekle ithamediyorlar.‘İlmivedinikendilerinemedar-ımaîşetyapıyorlar.’deyip insafsızcasınaonlarahücumediyorlar.Bunlarıfiilentekziplâzımdır.

İkincisi:Neşr-ihak içinenbiyâya ittibâetmeklemükellefiz.Kur’ân-ıHakîm’dehakkıneşredenler, 353diyerekinsanlardanistiğnâgöstermişler.”

İşteRisale-iNurKülliyatı’nınmazharolduğuilâhîfütuhât,hepbuenbiyâmesleğindesebatkahramanlığınınşahesermisaliveharikulâdeneticesidir.VebusayedeÜstad,izzet-iilmiyesinicihan-kıymetbirelmasgibimuhafazaeylemiştir.

Artıkherkesinuğrundaesirolduğumaaş,rütbe,servetvedahanicebinşahsîvemaddîmenfaatlerle asla alâkası olmayan bir insan, nasıl olur da gönüller fatihi olmaz! İmanlıgönüller,nasılonunfeyizvenuruyladolmaz!

İktisatçılığı

Page 221: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

İktisat, bundan evvel bahsettiğimiz “istiğnâ”nın tefsir ve izahından başka bir şeydeğildir. Zaten iktisat sarayına girebilmek için, evvelâ istiğnâ denilen kapıdan girmeklâzımdır.Busebepleiktisatlaistiğnâ,lâzımlamelzumkabîlindendir.

Üstad gibi istiğnâ hususunda peygamberleri kendine örnek kabul eden birmücahidiniktisatçılığı, kendiliğinden husule gelecek kadar tabiî bir haslet hâlini alır. Ve artık onagündebirtasçorba,birbardaksuvebirparçaekmekkâfigelebilir.Zirabubüyükinsan,büyük ve munsif Fransız şâiri Lamartine’in dediği gibi: “Yemek için yaşamıyor, belkiyaşamakiçinyiyor.”

Üstad’ın meşrep ve mesleğini tamamen anladıktan sonra, artık onun yüksekiktisatçılığını böyle yemek içmek gibi basit şeylerle mukayese etmeyi çok görüyorum.Zira bu büyük insanın yüksek iktisatçılığını mânevî sahalarda tatbik etmek ve maddîolmayanölçülerleölçmek lâzımgelir.MeselâÜstadbuyüksek iktisatçılıkkudretini sırfyemek,içmek,giymekgibibasitşeylerledeğil;bilâkisfikir,zihin,istidat,kabiliyet,vakit,zaman,nefisvenefesgibimânevîvemücerredkıymetlerinisrafvehederedilmemesiyleölçen bir dâhidir. Ve bütün ömrü boyunca bir karakter hâlinde takip ettiği bu titizmuhasebevemurakabeusûlunü,bütüntalebelerinedetelkinetmiştir.BinâenaleyhbirNurtalebesine olur olmaz eseri okutturmak ve her sözü dinlettirmek kolay bir şey değildir.Zira onun gönlününmihrak noktasında yazılı olan şu “Dikkat!” kelimesi, en hassas birkontrolvazifesigörmektedir.

İşte Bediüzzaman, kudretli bir ıslahatçı ve harikalar harikası bir pedagog (mürebbî)olduğunu, yetiştirdiği tertemiz nesille fiilen isbat etmiş ve iktisat tarihine nurdanpırıltılarlayazılanbiratlassayfadahailâveedenbirnâdire-ifıtrattır.

TevazuveMahviyetkârlığıNurRisaleleri’ninbukadarharikulâdebirşekildecihanayayılmasındabu ikihasletin

çokfaydasıolmuşvepekderintesirlerigörülmüştür.ÇünküÜstad,sohbetveteliflerindekendinebir“kutbü’l-ârifîn”vebir“gavsü’l-vâsılîn”süsüvermediğiiçingönülleronapekçabukısınmış,onutertemizbirsamimiyetlesevmişvederhalulvîgayesinibenimsemiştir.

Meselâ ahlâk ve fazilete, hikmet ve ibrete ait olan birçok sohbet ve telkinlerini,doğrudan doğruya nefsine tevcih eder. Keskin ve âteşîn hitabelerinin ilk ve yegânemuhatabı, öz nefsidir. Oradan –merkezden muhite yayılırcasına– bütün nur ve sürûra,saadetvehuzuramüştakolangönüllereyayılır.

Üstad,hususihayatındagayethalim-selimve sonderecemütevazidir.Bir ferdideğil,hiçbir zerreyi incitmemek için âzamî fedakârlıklar gösterir. Sayısız zahmet vemeşakkatlere, ıztırap ve mahrumiyetlere katlanır; fakat imanına, Kur’ân’ınadokunulmamakşartıyla!..

Artık o zaman bakmışsınız ki; o sâkin deniz, dalgaları semâlara yükselen bir tufan,

Page 222: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

sahillereheybetvedehşetsaçanbirummankesilmiştir.Çünküo,Kur’ân-ıKerîm’insâdıkhizmetkârı ve iman hudutlarını bekleyen kahraman ve fedaî bir neferidir. Kendisi buhakikativecizbircümleyleşuşekildeifadeeder:

“Birnefernöbetteikenbaşkumandandagelsesilâhınıbırakmayacak.BendeKur’ân’ınbirhizmetkârıvebirneferiyim.Vazifebaşındaykenkarşımakimçıkarsaçıksın‘hakbudur’derimbaşımıeğmem!..”

Vazifebaşındavecihadmeydanındaykenşumısralarlisân-ıhâlidir:

Şahlananbiratabenzer,kırarımkanlıgemi,

Sinsidüşmanlara,hâşâ,satamambenliğimi!

Benliğimdenuzakolmaktıresaretbence,

Böylebirzilletedüşmeknehazinişkence!

Ebedîvuslatınaşkıylageçerherânım,

Dest-ikudretleyapılmışkaledirimanım.

Bumukaddesemelimdennekadardilşâdım,

Görmekisterbenicennetteşehidecdadım.

Ruhumoldukçamüebbed,ebedîdirömrüm,

Enbüyükvuslata,Allah’açıkanyoldurölüm.

KitabagirmezdenevvelÜstad’ı ilmî,fikrî, tasavvufîveedebîcepheleriyledemütâlaaetmekisterdim.Fakatçokderinvepekşümûllüolanbumevzularınbirkaçsayfaylahülâsaedilemeyeceğini kat’î bir surette idrak ettikten sonra, artık adı geçen mevzulara birkaçcümleyletemasetmeyimünasipgördüm.

Rabbim imkânlar lutfederse, bu derin mevzuları, Risale-i Nur Külliyatı ve Nurtalebeleri ile birlikte, büyük vemüstakil bir eserle, tahlilî bir surette tetkik vemütâlaaetmeyi bütün ruhumla arzu ediyorum. Bu hususta, büyük Üstadımız’ın ve azizkardeşleriminkıymetlidualarınıniyazeylerim!

ÜstadınİlmîCephesiMerhumZiyaPaşa,şu:

“Âyinesiiştirkişinin,lâfabakılmaz.

Şahsıngörünürrütbe-iaklıeserinde.”

beytiilenesildennesilebirdüsturhâlindeintikaledecekolançokbüyükbirhakikatiifadeetmiştir.

Page 223: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Evet, Müslüman ırkımıza Risale-i Nur Külliyatı gibi muazzam bir iman ve irfankütüphanesinihediyeeden,gönüllerüzerindemukaddesbirnurmüessesesikuranmümtazve müstesna zâtın kudret-i ilmiyesi hakkında tafsilâta girişmek, öğle vakti güneşi tarifetmekkadarfuzulîbiriştir.

Yalnız,yanıkbirşâirimizin:

“Hüsnolurkimseyrederkenihtiyâreldengider.”

dediği gibi, hayatının her lâhzasında ilâhî tecellîleremazhar bulunan bumübarek zâtınilimve irfanından,ahlâkvekemâlâtındanbahsetmek, insanabambaşkabirzevkve ilâhîbirhazveriyor.Bununiçinsözüuzatmaktankendimialamıyorum.

Üstad,Risale-iNurKüliyatı’ndadinî,içtimaî,ahlâkî,edebî,hukukî,felsefîvetasavvufîen mühim mevzulara temas etmiş ve hepsinde de harikulâde bir surette muvaffakolmuştur. İşin asıl hayret veren noktası, birçok ulemânın tehlikeli yollara saptıkları ençetin mevzuları gayet açık bir şekilde ve en kat’î bir surette hallettiği gibi en girdaplıderinliklerdenEhl-iSünnetveCemaat’intuttuğunurluyolutakipedereksahil-iselâmeteçıkmışveeserleriniokuyanlarıdaöyleceçıkarmıştır.

BusebepleRisale-iNurKülliyatı’nıazizmilletimizinher tabakasınakemâl-i emniyetve samimiyetle takdim etmekle şeref duyuyoruz.NurRisaleleri, Kur’ân-ıKerîm’in nurderyasından alınan berrak katreler ve hidayet güneşinden süzülen billûr huzmelerdir.Binâenaleyh,herMüslüman’adüşenenmukaddesvazife,imanıkurtaracakolanbunurlueserlerin yayılmasına çalışmaktır. Zira, tarihte pek çok defalar görülmüştür ki bir eser;nice fertlerin, ailelerin, cemiyetlerin ve sayısız insan kitlelerinin hidayet ve saadetinesebepolmuştur.Ah,nebahtiyardıroinsankibirmüminkardeşininimanınınkurtulmasınasebepolur!

Üstad’ınFikrîCephesiMâlûmyâhermütefekkirinkendinemahsusbir tefekkürsistemi,fikrîhayatındatakip

ettiği bir gayesi ve bütün gönlüyle bağlandığı bir ideali vardır. Ve onun tefekkürsisteminden, gaye ve idealinden bahsetmek için uzun mukaddimeler serdedilir. FakatBediüzzaman’ın tefekkür sistemi, gaye ve ideali, uzun mukaddimelerle filânyorulmaksızın,bircümleylehülâsaedilebilir:

Bütün semâvî kitapların ve bilumum peygamberlerin yegâne dâvâları olan “Hâlık-ıkâinat’ınulûhiyetvevahdâniyetini ilân”vebubüyükdâvâyıda ilmî,mantıkîve felsefîdelillerleisbateylemektir.

–OhâldeÜstad’ınmantık,felsefevemüsbetilimlerledealâkasıvar?

–Evet,mantıkve felsefeKur’ân’labarışıphakvehakikatehizmetettiklerimüddetçeÜstadenbüyükmantıkçıveenkudretlibirfilozoftur.Mukaddesvecihanşümûldâvâsını

Page 224: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

isbat vâdisinde kullandığı en parlak delilleri ve en kat’î burhanları, Kur’ân-ı Kerîm’in“Allahkelâmı”olduğunuhergünbirkatdahaisbatveilâneden“müsbetilim”dir.

Zaten felsefe, aslında hikmet manasına geldikçe, Vâcibü’l-vücûd Tealâ ve TekaddesHazretleri’ni,Zât-ıBârî’sinelâyıksıfatlarlaisbataçalışanhereserenbüyükhikmetveoeserinsahibideenbüyükhakîmdir.

İşteÜstad, böyle ilmî bir yolu, yaniKur’ân-ıKerîm’in nurlu yolunu takip ettiği içinbinlerleüniversitelininimanınıkurtarmakşerefinemazharolmuştur.Hazretinbuhusustahâiz olduğu ilmî, edebî ve felsefî daha pek çok meziyetleri vardır. Fakat onları,eserlerindenmisallergetirerek–inşâallah–müstakilbireserdearzetmekemelindeyim.Veminallâhi’t-tevfik!

TasavvufCephesiNakşibendîmeşâyihinden, herharekâtınıPeygamber-iZîşanEfendimizHazretleri’nin

harekâtınatatbiketmeyeçalışanvebüyükbirâlimolanbirzâtasordum:

–EfendiHazretleri,ulemâilemutasavvifearasındakigerginliğinsebebinedir?

–Ulemâ,Resûl-iEkremEfendimiz’inilmine,mutasavvıflardaamelinevârisolmuşlar.İştebusebeptendolayıdırki,Fahr-iCihanEfendimiz’inhemilminevehemamelinevârisolanbirzâta‘zü’l-cenaheyn’,yani‘ikikanatlı’deniliyor.Binâenaleyh,tarikattanmaksat,ruhsatlarladeğil;azîmetlerleameledipahlâk-ıPeygamberîileahlâklanarak,bütünmânevîhastalıklardan temizlenipCenâb-ıHakk’ın rızasında fânî olmaktır. İşte bu ulvî dereceyikazanankimseler, şüphesizki ehl-i hakikattirler.Yani, tarikattanmaksut vematlupolangayeye ermişler demektir. Fakat bu yüksek mertebeyi kazanmak, her adama müyesserolamayacağı için, büyüklerimiz matlup olan hedefe kolaylıkla erebilmek için muayyenkâidelervaz’eylemişlerdir.Hülâsatarikat,şeriatdairesininiçindebirdairedir.Tarikattandüşenşeriatadüşer,fakat–maâzallah–şeriattandüşenebedîhüsrandakalır.

Bubüyükzâtınbeyanatınagöre,Bediüzzaman’ınaçtığınuryoluile,hakikîveşâibesiztasavvuf arasında cevherî hiçbir ihtilâf yoktur.Her ikisi de rıza-yı Bârî’ye ve binneticecennet-iâlâyavedîdar-ıMevlâ’yagötürenyollardır.

Binâenaleyh,buasîlgayeyiistihdafedenherhangimutasavvıfbirkardeşimizin,Risale-iNurKülliyatı’nı seve seve okumasına hiçbirmâni kalmadığı gibi; bilâkis Risale-i Nur,tasavvuftaki “murâkabe” dairesini Kur’ân-ı Kerîm yoluyla genişleterek, ona bir de“tefekkür”vazifesinienmühimbirvirdolarakilâveetmiştir.

Evet, insanıngözüne-gönlünebambaşkaufuklar açanbu“tefekkür” sebebiyle, sadecekalbininmurâkabesiylemeşgulolanbirsâlik,kalbivebütünletâifiylebirlikte,zerrelerdenkürelere kadar bütün kâinatı azamet ve ihtişamıyla seyir ve temâşâ, murakabe vemüşâhedeederek,Cenâb-ıHakk’ınoâlemlerdebinbirşekildetecellîetmekteolanesmâ-

Page 225: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

yıhüsnâsını,sıfât-ıulyâsınıkemâl-ivecdilegörerek,artıksonsuzbirmâbeddeolduğunuaynelyakîn, ilmelyakîn ve hakkalyakîn derecesinde hisseder.Çünkü içine girdiğimâbedöyle ulu bir mâbeddir ki; milyarlara sığmayan cemaatin hepsi aşk ve şevk, huşû veistiğraklariçindeHâlık’ınızikrediyor.Yanık,tatlıvegüzellisânları;şive,nağme,ahenkvebesteleriylebirağızdan

354

diyorlar.

Risale-iNur’unaçtığıimanveirfanveKur’ânyolunutakipeden,işteböylemuazzamvemuhteşem birmâbede girer.. ve herkes de iman ve irfanı, feyiz ve ihlâsı nisbetindefeyizyâbolur.

EdebîCephesiEskiden beri lafız ve mana, üslûp ve muhteva bakımından, edipler ve şâirler,

mütefekkirlerveâlimlerikiyeayrılmışlardır.Bunlardanbazılarısadeceüslûpveifadeye,vezinvekâfiyeyekıymetvererek;manayı,ifadeyefedaetmişlerdirvebuhâldekendiniençokşiirdegösterir.Diğerzümreiseençokmanavemuhtevayaehemmiyetvererek;özü,sözekurbanetmemişlerdir.

ArtıkBediüzzamangibibüyükbirmütefekkirinedebîcephesi,buküçükmukaddimeilekolaycaanlaşılırsanırım.ZiraÜstad,okıymetlivebereketliömrünü,kulaklardakalacakolan sözlerin tanzim ve tertibiyle değil; bilakis kalblerde, ruhlarda, vicdan ve fikirlerdekudsî bir ideal hâlinde insanlıkla beraber yaşayacak olan din hissinin, iman şuurunun,ahlâkvefaziletmefhumununasırlara,nesilleretelkiniylemeşgulolanbirdâhidir.Artıkbukadarulvîbirgayenintahakkukuiçincandanvecihandangeçenbirmücâhid,pektabiîdirkifânîşekillerlemeşgulolamaz.

Bununla beraber Üstad zevk inceliği, gönül hassasiyeti, fikir derinliği ve hayalyüksekliğibakımındanharikulâdedenecekderecedeedebîbirkudretvemelekeyihâizdir.Vebusebepleüslûpveifadesi,mevzuyagöredeğişir.Meselâilmîvefelsefîmevzulardamantıkî ve riyâzî delillerle aklı ikna ederken gayet veciz terkipler kullanır. Fakat gönlümest edip ruhu yükselteceği anlarda ifade o kadar berraklaşır ki tarif edilemez.Meselâsemâlardan, güneşlerden, yıldızlardan, mehtaplardan ve bilhassa bahar âleminden veCenâb-ıHakk’ınoâlemlerdetecellîetmekteolankudretveazametinitasvirederkenüslûpokadarlatîfbirşekilalırki;artıkherteşbih,entatlırenklerleçerçevelenmişbir levhayıandırır..vehertasvir,harikalarharikasıbirâlemicanlandırır.

İştebuhikmetemebnidirki;birNur talebesi,Risale-iNurKülliyatı’nımütâlaasıyla–üniversiteninherhangibirfakültesinemensupdaolsa–hissen,fikren,ruhen,vicdanenvehayalen tam manasıyla tatmin edilmiş oluyor. Nasıl tatmin edilmez ki; Risale-i NurKülliyatı, Kur’ân-ı Kerîm’in cihan-şümûl bahçesinden derilen bir gül demetidir.

Page 226: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

Binâenaleyhondaomübarekveilâhîbahçeninnuru,havası,ziyasıvekokusuvardır.

Ruhunbuihtiyacınısöylerakansular,

Kur’ân’aherzamanbeşerinihtiyacıvar.

AliUlviKurucu

350AncakO’ndanyardımdileriz.

351Tirmizî,ilim19;EbûDâvûd,ilim1;İbniMâce,mukaddime17;AhmedİbniHanbel,el-Müsned5/196.

352Ankebûtsûresi,29/69.

353“BenimmükâfatımancakAllah’aaittir.”(Yûnussûresi,10/72;Hûdsûresi,11/29,51;…).

354“Allah, her türlü noksandanmünezzehtir.Bütünhamdler, övgülerAllah’adır.Allah’tan (celle celâluh) başka ilâhyoktur.Allah,büyüktür.Hareketvegüç,ancakyüceleryücesivepekbüyükolanCenâb-ıHakk’ındilemesiileolur.”(Buhârî,teheccüd21;EbûDâvûd,salat135;Nesâî,iftitah32;AhmedİbniHanbel,el-Müsned4/353)

Page 227: Asâ-yı Musa (Lûgatçesizdir) · 1 Bu acîb asırda ehl-i iman “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar

355

İsm-i âzamın hakkına ve Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın hürmetine ve Resûl-i Ekrem(aleyhissalâtü vesselâm)’ın şerefine, bu mecmuayı bastıranları ve mübarek yardımcılarını veRisale-iNurtalebeleriniCennetü’l-Firdevs’tesaadet-iebediyeyemazhareyle,âmîn…

Vehizmet-iimaniyeveKur’âniye’dedâimamuvaffakeyle,âmîn…

Vedefter-i hasenâtlarınaAsâ-yıMusa’nın her bir harfinemukabil, bin haseneyazdır,âmîn…

VeNur’larınneşrindesebatvedevamveihlâsihsaneyle,âmîn…

YâErhamerrâhimîn!..UmumRisale-iNurşâkirtleriniikicihandamesûdeyle,âmîn…

İnsîvecinnîşeytanlarınşerlerindenmuhafazaeyle,âmîn…

VebuâcizvebîçâreSaid’inkusurâtınıaffeyle,âmîn…

UmumNurŞâkirtleriNâmına

SaidNursî

355YaAllah,yâRahmân:EyZât’ıitibarıylamerhametliolan!yâRahim:Eyrahmetiylemahlûkâtınamerhameteden!yâFerd: Ey eşi ve benzeri olmayan! yâHayy: Ey her zaman var olan, diri olan, ezelî ve ebedî hayat sahibi olan! yâKayyûm:EykendiZât’ıilevarolup,zevalbulmayanvebütünvarlıklarıvarlıktatutuponlarıyöneten!yâHakem:EyhükmügeçersizkılınmayanHâkim!yâAdl:Eytamadaletsahibi!yâKuddûs:EyherşeyitertemizyapanvekendisibütüneksiklerdenuzakveyüceZât!