bahrİ Çelen anadolu lİsesİ yil:1 sayi:1 mayis 2015 ı ş ı ş ı...

37
Deniz Yıldızı BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 B a ş a r ı y ı d ı ş a r ı d a a r a m a y ı n ! B a ş a r ı i ç i n i z d e http://bahricelen.meb.k12.tr/

Upload: others

Post on 07-Jan-2020

5 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

Deniz YıldızıBAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015

Başarıyı d

ışarıda aramayın!

Başarı içinizde…

http://bahricelen.meb.k12.tr/

Page 2: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

HASRET OfsetSürekli Form Matbaacılık

Kağıda Renk vermeye gönül verdik.

& OCAK BAŞI

DEFNE ET MARKET•Adana• Kuşbaşı•Ciyer•Biftek•Pirzola• Tavukşiş

}Etlerimiz Kendi Yerli

Besimiz Olup, İslami Şartlara Uygun

Kesilmektedir

Sefer ÇEVİKGsm:0 532 173 01 24 – 0 506 753 63 38

Tüm Ev ve İş Yerlerine Servis Yapılır.

Dr. İhsan Göknel Mah. 2001 Sk. OSMANİYE

Çok Taşlı Saat

¨ 25.75

Silgeç Süper Mop

Fiyatlarımıza KDV dahildir/Kampanyamız stoklarla sınırlıdır/grafi ve baskı hatalarından firm

amız sorumlu değildir¨ 7.95 ¨ 19.75

¨ 49.90

¨ 59.90Fırsatları Yakalayın

Polar BattaniyeTek Kişilik

Cvs

Ketıl

70x120 Metal Ayaklı Plastik MasaPorselen Sıvı Sabunluk Seti

Arzum Epilasyon

ŞokŞokŞokFiyat

ÇarşımÇarşımÇarşımBenim

ÇarşımÇarşım

SON GÜN

10 MART 2014

¨ 14.95

Fırsatları Yakalayın

Fırsatları YakalayınYetişen

Alıyor

¨ 25.75

3 Katlı Metal Köşelik

Metal 2 Katlı Tabaklık

¨ 109.00

Üstün Lüx Dolap

Mutfak Robotu

Yeni

ürün

3

2

2

2

Cvs Cam Baskül

¨ 19.90

¨ 15.95

¨ 15.75

¨ 49.90 ¨ 9.90

¨ 15.75

Sinbo Saç Maşası

Ahşap

Eskitme

Saat

37Yıllık Tecrübe

Page 3: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

Hidayet Cem AKILLIOkul Müdürü

Bahri Çelen Anadolu Lisesi olarak ‘’tüm paydaşları-mızın mutlu ve huzurlu

olduğu ve her bireyin kendini gerçekleştirmesine ortam ha-zırlayan bir okul olmak ‘’mis-yonu ile’’ geleceğe yön veren bireyler yetiştirmek ‘’vizyonu-muza emin adımlarla ilerliyo-ruz. Okulumuza katılan her bir öğrencimizin geleceğe dönük hedeflerinin olması ve yaşam boyu mutlu ve başarılı olması için diyoruz ki ‘her bir öğrenci tektir ve bizim için vazgeçil-mezdir.’’Her şey, kişini bakış açısına bağlı ve kişinin önün-deki en büyük engel kendisidir. Evet, sevgili öğrenciler eğer ha-yal edebilirseniz yapabilirsiniz. Bu konu ile ilgili küçük bir hikâ-ye paylaşmak istiyorum. ‘’Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve yapmak istediği konusunda bir kompo-zisyon yazmasını istedi hocası. Çocuk bütün gece oturup gü-nün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini anlatan yedi sayfalık bir kompozisyon yazdı. Hayalini en ince ayrın-tılarıyla anlattı. Hatta haya-lindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de çizdi. Binaların,

ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterdi. Krokiye, 200 dönümlük arazinin üzeri-ne oturacak 1000 metrekarelik evin ayrıntılı planını da ekledi. Ertesi gün hocasına sundu-ğu 7 sayfalık ödev, tam kalbi-nin sesiydi. İki gün sonra ödevi geri aldı. Kâğıdın üzerinde kır-mızı kalemle yazılmış kocaman bir “Sıfır” ve “Dersten sonra beni gör” uyarısı vardı.- Neden “Sıfır” aldım’ diye me-rakla sordu hocasına, çocuk.- Bu senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir ha-yal dedi, hocası.- Paran yok. Gezginci bir aileden geliyor-sun. Kaynağınız yok. At çiftliği kurmak büyük para gerektirir. Önce araziyi satın alman lazım. Damızlık hayvanlar da alman gerekiyor. Bunu başarman im-kânsız ve ekledi: - Eğer ödevini gerçekçi hedefler belirledikten sonra yeniden yazarsan, o za-man notunu yeniden gözden geçiririm. Çocuk evine döndü ve uzun uzun düşündü. Babasına danış-tı.- Oğlum, dedi babası. Bu konuda kararını kendin ver-melisin. Bu senin hayatın için oldukça önemli bir seçim!

Çocuk bir hafta kadar dü-şündükten sonra ödevini hiçbir değişiklik yapmadan geri gö-türdü hocasına…-Siz verdiğiniz notu değiştir-meyin dedi.- Ben de hayallerimi... O, orta 2 öğrencisi, bugün 200 dö-nümlük arazi üzerindeki 1000 metrekarelik evinde oturuyor. Yıllar önce yazdığı ödev şömi-nenin üzerinde çerçevelenmiş olarak asılı.’’Evet, sevgili gençler hayalleri-nizden vazgeçmeyin, gayretle ona doğru ilerleyin. Bir gün, kumsalda sabahın ilk ışıklarıyla yürüyüşe çıkan bir adam kıyıya vuran denizyıl-dızlarını tek tek denize doğru fırlatır. Oradan geçen balıkçı ne yapıyorsun, birazdan güneş tamamen yükselecek ve kıyı boyu denizyıldızlarıyla dolu, Ne fark eder ki! der. Adam, tekrar yere eğilir bir denizyıldızını alır ve denize doğru fırlatır. “İşte bunun için fark etti.” der. Sevgili gençler her bir de-nizyıldızı bizim için önemlidir. Sizlere inanıyor ve güveniyo-ruz.

İnanıyoruz ki… Biz birbirimize ve kendimize güveniriz. Biz farklıyız… Yetenekli, enerjik, coşkulu ve üretkeniz.

Adres:Hürriyet Mah. Anadolu Cad. No:1 31960 ERZİN/HATAY Tel: 0 326 681 3355-Fax:681 7397

e- posta:[email protected] web: http://bahricelen.meb.k12.tr

Bahri Çelen Ailesi olarak Biz birbirimize ve kendimize güveniriz.

Biz faklıyız… Yetenekli, enerjik, coşkulu ve üretkeniz.

Müdür Yardımcısı : Mehmet KARATOSUN Rehber Öğretmenimiz : Tuğçe Damla ÇIRAK Edebiyat Öğretmenlerimiz : Serhan ALİBEKİROĞLU, Ümit ERYÜREKLİ, U.Handan SÖKMEN, Ömer ERGEN Matematik Öğretmenlerimiz : Alptekin KALYONCU, Mustafa TORUN, Battal YILDIRIM, Mehmet BELEN İngilizce Öğretmenlerimiz : Funda ÖZSOY, Nurgül KUNT, Doğan AKYOL Tarih Öğretmenlerimiz : Meltem TÜRKMENER, Hikmet BALTACI Coğrafya Öğretmenimiz : Mustafa KAHRAMAN BiyolojiÖğretmenlerimiz : Habibe GÖKTEKİN, Mustafa AŞLAMACI Kimya Öğretmenimiz : Şerife ACEMBEKİROĞLU Beden Eğitimi Öğret. : Süleyman ÖZKAN Görsel Sanatlar Öğret. : Ferhat AŞKIN Felsefe Öğretmenimiz : Nihal İSPİR Fizik Öğretmenimiz : Sait KAYGUSUZ Almanca Öğretmenimiz : Kandil KARGAOĞLU Din kült. ve Ah.Bil. Öğret. : Kezban ÇETİNER

VİZYONUMUZ Eğitimde bir adım önde olmak ve geleceğe yön veren bireyler yetiştirmektir.

MİSYONUMUZ Tüm paydaşlarımızın mutlu ve huzurlu olduğu, her bireyin kendini gerçekleştirmesine ortam hazırlayan, bir okuluz.

İLKELERİMİZ Her bir insan tektir ve bizim için vazgeçilmezdir. Okulumuz öğrencilerimizi hayata hazırlayan yer değil, hayatın kendisidir. Amacımız özgür ve bilimsel düşünebilen, katılımcı ,demokratik kişiliğe sahip bireyler yetiştirmektir.

DEĞERLERİMİZ 1994’ten beri eğitim öğretim hizmeti veren Bahri Çelen Anadolu Lisesi, köklü bir geçmişe sahip olması nedeni ile sağlam bir kurum kültürüne sahiptir. Amacımız ; gücünü ilimden alan, kendine güvenen, farklı görüşlere saygılı,moral değerleri yüksek, yüzü geleceğe dönük bireyler yetiştirmektir. Bu amaca ulaşmak için ana değerlerimiz; İNSAN, SEVGİ VE SAYGI,EMPATİ, GÜVEN VE ÖZVERİ, TAKIM ÇALIŞMASI, ADALET VE DEMOKRASİ,SÜREKLİ GELİŞİM

4 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 5

Page 4: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

• Öncelikle kendinizden bah-seder misiniz? Hasan Yaman kimdir?

İsmim Hasan Yaman, 1975 Kı-rıkkale doğumluyum. Ankara üniversitesi siyasal bilimler fa-kültesi kamu yönetimi mezunu-yum. İlk görev yerim Afyonun Bayat ilçesi daha sonra Artvin Şavşat, Şanlıurfa Harran, Zon-guldak Çaycuma, oradan Hatay Erzin’de göreve başladım. İki tane kız çocuğu sahibiyim.

• Erzin’e yeni geldiniz Erzin’i nasıl buldunuz?Erzin’e geleli 6 ay oldu Eylül ayı içerisinde göreve başla-dım. Tabi Erzin bölgenin ciddi bir narenciye üreticisi toplam ihracatın yaklaşık %17 si Er-zinde yapılıyor. Erzin, tarım ağırlıklı Amonosların eteğinde Doğu Akdeniz’e kıyısı olan şirin bir ilçe. Burada görev yapmış olmaktan memnunum. Erzin Adana ,Osmaniye, Mersin , İs-kenderun gibi turizm, ekonomi ve ticaret merkezlerine olduk-ça yakın bir kavşak noktası. Aynı zamanda Hatay’a girişin ilk ilçesidir. Erzin’e ile ilgili dü-şüncelerim gayet iyi.

• Günümüzdeki Eğitim Sistemi hakkın da ne düşünüyorsunuz?Eğitim gereği çeşitli okulları ziyaret ediyoruz. Bu konuda ki

fikirlerimizi onlarla da paylaşı-yoruz. Her şeyden önce şimdi ki çocuklar teknolojiyi çok iyi kullanıyorlar. Öğrencilik yılla-rımızla mukayese edince çok daha fazla kullanılıyor. Bilgisa-yar da internet de ayrıca spor faaliyetleri çok farklı. Bizim zamanımız da futbol gibi spor faaliyetleri yürürken şimdi bir-çok spor dalın da faaliyet yü-rütülüyor. İnsanlarımız ve öğ-rencilerimiz çok kabiliyetli, bu kabiliyet ve yetenekleri ortaya çıkarmak ve geleceğe yönlen-dirmek için eğitimcilerimize büyük görev düşüyor. Değişen dünyada eğitim anlayışı da hızla değişiyor. Bu değişimden ülkemiz de kayıtsız kalamaz. Çağın gerektirdiği eğitim sis-temi ve anlayışını toplumla bü-tünleştirmek zorundayız. Eği-tim yapı ve sisteminde çağın gerektirdiği yenilikler olabilir. Önemli olan sistemin tüm eği-tim paydaşları ile beraber uy-

gulama gayretidir. Biraz sınav odaklı bir sistemimiz olsa da her zaman sis-temli çalışanın ka-zanacağını düşünü-yorum.

• Fatih projesi hak-

kında ne düşünüyorsunuz?

Teknoloji ile öğreniciyi buluş-turuyoruz. Bu çok önemli özel-likle bilgiye erişim konusun da yani bu proje kapsamıyla ilk defa bilgisayarla internetle ta-nışan öğrencilerimiz oluyor. Bu çok güzel imkân sağlıyor.

• Hasan Yaman kaymakam ol-masaydı ne olurdu?Yani benim tarih bilimine iliş-kin ciddi bir alakam var. Her-halde tarih öğretmeni olmayı isterdim.

• Bize birazcık eğitim hayatı-nızdan bahseder misiniz?İlkokul, ortaokul ve liseyi mem-leketim olan Kırıkkale de oku-dum. Biraz önce de bahsetti-ğim gibi üniversiteyi Siyasal Bilgiler Fakültesi Ankara’da okudum aynı zamanda yüksek lisans da yapıyorum. Okudu-ğum üniversitede bizim öğren-cilik yıllarımızda belirttiğim gibi bilgisayar ve interneti çok fazla kullanamıyorduk, kısıtlıy-dı ve hatta yok gibiydi. Derslik-lerimiz çok fazlaydı ve 50 – 60 kişilikti ve bazı branşlarda öğ-retmen eksikliğimiz oldu tabii. Bunun burukluğunu da yaşa-dık. Şimdi gördüğüm kadarıyla bunların çoğu giderilmiş görü-nüyor.

• Bahri çelen Anadolu Lisesi hakkında ne düşünüyorsunuz?Okulunuzu ziyaret ettim. Öğ-rencilerin gayet başarılı bulu-yorum. Öğretmenleriniz, idare-miz başarılılar. Yanılmıyorsam Bahri ÇELEN bir hayırsever. Okul bahçesi gayet iyi ve spor faaliyetlerine gayet uygun.

Erzin İlçe Kaymakamımız

Hasan Yaman İle SöyleşiVİZYONUMUZMİSYONUMUZDEĞERLERİMİZ

İlçe Milli Eğitim MüdürüErdoğan Asarkaya ile söyleşi

Erzin İlçe Kayma-kamımızHasan Yaman İle Söyleşi

Müslüman ve Türk olan büyük bilgin-ler ve kısaca ha-yatları

OSMANLI DEVLE-TİNİN KURULUŞEFSANESİ

OKUL AİLE BİRLİĞİ BAŞKANI

HABİB-İ NECCARCAMİİ

0708

55

30

11

52

05

19

48

09

56

içindekiler

YGS’de Türkiye Geneli Büyük Başarı

EVRENDE YOLCULUK

CEMİL MERİÇ

Dizgi & Baskı :Hasret Ofsetİstiklal Mah. Güneysu Cad. 8 Sk. No: 5

OSMANİYE TEL: 0328 814 78 79 - 812 40 83

BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİMAYIS 2015 / SAYI 1

İmtiyaz Sahibi Erzin Bahri Çelen Anadolu Lisesi

Adına Okul Müdürü Hidayet Cem AKILLIEditör

Hidayet Cem AKILLI

Dergi Komisyonu

Tunahan KAHRAMANHande Beyza YILDIRIM

Şeyda YILDIRIMEsra BÖRKLÜ

Aylin HERGÜNERAyşe Şule YILMAZPınar Nur GÜVEN

FELSEFE

MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 7

Page 5: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

-Erdoğan ASARKAYA kimdir ?1971 Osmaniye Kadirli’de doğ-dum. İlk, orta ve lise öğrenimi-mi Kadirli’de tamamladım. Van 100. Yıl Üni. Eğitim Fakültesi sınıf öğretmenliği 1993 me-zunuyum. Aynı yıl Erzurum Karaçoban ilçesinde göreve başlayıp; daha sonra Osmaniye Bahçe ilçesinde merkezde Okul Müdürü olarak çalıştım. Evli 4 erkek 2 kız çocuğu sahibiyim.

-Günümüzde ki eğitim sistemi-ni nasıl buluyorsunuz?Eğitimdeki hedefimiz her za-man daha yükseğe ulaşmaktır. Muhakkak değişimler olacak yani dünya değiştikçe eğitim sistemi değişecek. Her siste-min mutlaka bir artısı birde eksisi olacaktır.. Amacımız artısı fazla olan eksi az olan şeyi yakalamaktır. İstediğimiz, çalışanın kazandığı bir sistem olması. Ama şunu da unutma-mak gerek ki feda edilecek in-sanımızın olmadığı bir sistem olması gerek. Yani kaybedeni olmayan bir sistem. Bu da öğ-rencilerimizin ilgi, kabiliyet ve performanslarına göre ilko-

kuldan başlayıp orta öğretime kadar iyi yönlendirilmesi gere-kiyor.

-Fatih projesi hakkında ne dü-şünüyorsunuz?Fatih Projesi, dünyada eğitim alanında devrim niteliğinde. Dünyanın birçok gelişmiş ülke-sinde bu sistem yok. Özellikle EBA(Eğitim Bilişim Ağı ) ile desteklenmiş olması çok iyi. Türkiye’de ve dünyadaki eği-tim içeriklerine öğretmen ve öğrencilerin erişiyor olması ve aynı zamanda bu ağ ile karşı-lıklı eğitim içeriklerinin payla-şılması sınıf içerisinde küresel anlamda bir beyin fırtınası oluşturma imkanı sunuyor.Yal-nız nasıl ki altının kıymetini kuyumcu bildiği gibi, bir nimet kullanıyorsak kıymetini bilme-liyiz. Temennimiz teknolojinin bu güzel yanlarının insanları-nın yararlı bir şekilde kullan-ması. Bu da bizlere ait. Her-kesle el ele verip eksiklerimiz varsa tamamlayacağız. Şunu kabul etmek gerekli ki fatih projesi büyük bir devrimdir.

-Bahri Çelen Anadolu Lisesini

nasıl buluyorsunuz?Bahri Çelen Anadolu Lisesini başarılı buluyorum. Tabii gü-zellik de sınır yoktur. Fiziki an-lamda problemimiz yok. 2015 YGS de iki öğrencimiz Türkiye genelinde ilk 20.000’in içne girmiş olması ve birçok fen li-sesini geride bırakmış olması örnek bir başarı. Öğrencileri-miz iyi bundan sonra ki süreçte daha başarılı olması ve kalıcı ve sürdürülebilir birbaşarı için çalışmalar devam etmeli.. Ma-dem her şeyimiz var, imkânla-rımızda çok iyiyse bunu en iyi şekilde kullanıp daha güzele birlikte ulaşmak, öğrencileri-mizin mutlu olduğu, öğretmen-lerimizin mutlu olduğu bir okul. Bahri Çelen, her türlü imkana sahipse gerisi bize kalıyor. Ça-lışacağız ve başaracağız.

-Erdoğan Asarkaya Milli Eğitim Müdürü olmasaydı hangi mes-leği yapıyor olurdu?Bunu daha önce hiç düşünme-dim. Hep kendimi öğretmen olarak düşündüm. Ama her-halde eğitim üzerine serbest çalışırdım. Çünkü insanları se-viyorum ve onlara yarınları için güzel bir hizmet sunardım.

-Öğrencilerinize son olarak ne söylemek sterdiniz?Yarının garantisi olan Sevgili Gençler, sizlerin bilgili kültür-lü ve donanımlı olmanızın yanı sıra vatanını milletini seven inançlı bireyler olarak yetiş-meniz umudumuzu ve güveni-mizi tazeleyecektir. Bu inanç ve azimle çalışarak, geleceğe yön veren bir ülkenin evlatları olmanızı umuyoruz.

Okul-Aile Birliği, Milli Eği-tim Bakanlığına bağlı okullarda, okul ile aile

arasında bütünleşmeyi gerçek-leştirmek, veli ve öğretmenler arasında işbirliği sağlamak amacı ile kurulmuş bir birliktir. Bütün modern toplumlarda ol-duğu gibi, toplumumuzda da; okul ile ailenin işbirliği bera-berinde büyük başarılar getir-miştir. Okul ile ailenin işbirliği-nin sağlanarak geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın; Atatürk İlke ve İnkılâplarına ve Anayasamızın başlangıcında ifadesini bulan Atatürk Milli-yetçiliğine bağlı, Türk Milletinin milli, ahlaki ve insani, manevi, kültürel değerlerini benimse-yen, daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkele-re dayanan milli, demokratik,

laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış hali-ne getirmiş yurttaşlar olarak yetişmelerini sağlamaktır.

Öğrencilerin eğitiminde ve ge-lişiminde ailenin önemi büyük rol oynar. Ailenin katılımı öğ-rencinin gelişimi ve öğrenimi bakımından önemlidir. Bir aile-de ki kitap okuma alışkanlığı o ailenin tüm bireylerini olumlu yönde etkiler. Okumak demek genel kültürün artması, farklı konularda bilgi sahibi olmak, bir düşünce üzerinde yorum yapabilme kabiliyetini artır-mak demektir. Önemli olan bunun değerini bilmektir. Ba-con’unda dediği gibi “Okumak bir insanı doldurur konuşmak hazırlar yazmak ise olgunlaş-tırır.” Okumak tıpkı bir pusula gibi bizlere yol gösterir. Çocuklarımızın geleceğinin şekillenmesinde büyük rol oy-nayan aileler öğretmenler ve kitaplar daima başucumuzda olacaktır.

ERKAN ÖKTEMOKUL AİLE BİRLİĞİ BAŞKANI

Bacon’unda dediği gibi

“Okumak, bir insanı doldurur; konuşmak, hazırlar; yazmak ise

olgunlaştırır.”

Okumak tıpkı bir pu-sula gibi bizlere yol

gösterir.

Erdoğan Asarkaya

İlçe Milli Eğitim Müdürümüz

ile Söyleşi

OKUL AİLE BİRLİĞİ

BAŞKANI

8 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 9

Page 6: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

Hiç düşündünüz mü ya da bilen var mı içinizde ‘’Merha-

ba’’ ne anlama geliyor diye’ Çok ilginç bir o kadar da hoş ve sıcak bir anlamı var-

mış meğer.’’Merhaba’’ aslında farsça kökenli olup ‘’Benden size zarar gelmez’’ anlama geliyor-

muş.Çok hoş değil mi’

Bunu öğrendikten sonra karşımdaki insana merhaba demek daha bir anlamlı! Şu an bu konuyu okuyan herkese

Osman Bey bir gün Şeyh Ede-bali’nin evinde

misafir olmuştu. Gece, vakit hayli ilerleyince istirahat etmek üze-re odasına çekilmişti. Fakat yatmak üzerey-ken rafta gözüne ilişen Kuran-ı Kerim’e saygı-sından dolayı yatamadı. Uyuyamadı. Kuran’ı alıp okumaya başladı.

O gece sabaha kadar Kuran okudu. Tam 6 saat. Hikmet-i İlahi, Osman Gazi Han’ın Ku-ran’a olan bu saygısından dolayı her okuduğu saate 1 asır lütuf edilmiş, hanedanı 6 asır hü-kümdar olmuştur 7 cihana.

Vakit sabah ezanına yaklaşmışken, yorgun-luk ve uyku da bir hayli bastırmışken, Kuran elinde, yaslandığı yerde, tatlı bir uykuya dal-dı Sultan Osman Han.

Uyurken bir rüya gördü. Rüyasında kendisi Şeyh Edebali’nin yanında yatıyordu. Edeba-li’nin göğsünden bir hilal doğdu. Hilal biraz yükseldikten sonra büyüdü, büyüdü ve dolu-nay haline gelince kendisinin göğsüne girdi. Daha sonra göğsünden bir ağaç bitip büyü-meye, yükselmeye başladı. Bir çınar ağacıydı bu. Büyüdükçe yeşerdi, güzelleşti. Dallarının gölgesiyle bütün dünyayı kapladı, dünyanın her tarafından insanlar grup grup gelip bu çınarın gölgesine giriyorlardı, çok mutlu ve neşeliydiler.

Ulu çınarın gölgesinde dağlar, dağların di-binde pınarlar gördü. Ağacın yanında ise dört sıra dağlar gördü ki bunlar Kafkas, Atlas, To-ros ve Balkanlardı. Ağacın köklerinden Dicle, Fırat, Nil ve Tuna çıkıyordu. Bu nehirde koca koca gemiler yüzüyordu. Tarlalar ekin doluy-du. Ağaçlar meyve dolu. Dağların tepeleri ormanlarla örtülüydü. Ruy-i Zemin yemyeşil, asuman masmaviydi. Vadilerde şehirler var-dı. Şehirlerde camiler arz-i didar ediyordu. Bunların hepsinin altın kubbelerinde birer hilal parlıyor, minarelerinde müezzinler ezan okuyorlardı. Ezan sesleri ağaç dallarındaki kuşların cıvıltısına karışıyordu. Bir ara ulu çınarın yaprakları kılıç gibi uzamaya başladı. Derken bir rüzgar çıkıp bu yaprakları İstan-bul’a doğru çevirdi. Şehir iki denizin ve iki ka-ranın birleştiği yerde iki masmavi firuze ile iki yemyeşil zümrüt arasına oturtulmuş pırıl pırıl bir elmas gibiydi. Sanki bütün dünyayı kuşatan geniş bir ülke gibi halkalanan bir yü-züğün kıymetli taşını andırıyordu İstanbul.

Ve nihayet Osman Gazi Han bu yüzüğü par-mağına takıyorken uyanır.

Osman Gazi, rüyasını Şeyh Edebali’ye anla-tır. Edebâlî Hazretleri kısa bir tefekkürün ar-dından “Ey oğul. Sana müjdeler olsun!” der, “Göğsümden çıkan nur kızımdır (Bâlâ Hatun). Seni kuşatması evleneceğinize işarettir...

Ağaca gelince; Sen büyük bir devlet kura-caksın. Evlatların adaletle hükmedecekler. Allahü teâlâ seni ve neslini insanların İs-lâm’la şereflenmesine vesile edecek...

ŞEYH EDEBALİ’NİN OSMAN BEYE NASİHATI

Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında yaşamış bir İslam ila-hiyatçısı-din bilgini, Ahi şeyhi, Osman Gazi’nin kayınpederi ve hocası, Orhan Gazi’nin dedesi bir anlamda da sonradan impa-ratorluk olacak Osmanlı Devleti’nin fikir babasıdır.

ŞEYH EDEBALİ’NİN OSMAN BEYE NASİHATI

Oğul, İnsanlar vardır, şafakta doğar, gün batarken ölürler! Unutma ki dünya sandığın kadar büyük değildir! İki paralık güneşe aldanıp sonrada karda, ayazda kavrulup gitme Güçlüsün akıllısın söz sahibisin! Ama; Nerede nasıl kullanacağını bilmezsen, Sabah rüzgârında savrulup gidersin. Öfken ve benliğin bir olup aklını yener! Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın. Azminden dönme!

Çıktığın yolu taşıyacağın yükü iyi bil! Her işin gereğini vaktinde yap. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün söyleme, bildin bilme Sözünü unutma! Sözü söz olsun diye söyleme! Ananı, atanı say bereket büyüklerle beraberdir! Sevildiğin yere sık gidip gelme, muhabbetin kalkar, itibar ol-maz. Üç kişiye acı;

Cahiller arasında alime, Zenginken fakir düşene, Hatırlı iken itibarını kaybedene! Unutma ki yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyet-te değildir. Ululanma, düşmanını hor görme! Düşmanını çoğaltma, düşmanlığın başını da sonunu da sen belirle! Haklı olduğunda kavgadan korkma

Bilesin ki Atın iyisine doru yiğidin iyisine deli derler!

Ey oğul! Beysin... Bundan sonra öfke bize, uysallık sana... Gücen geçlik bize, gönül almak sana... Suçlamak bize, katlanmak sana... Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize, adalet sana...Kötü söz, şom ağız, haksız yorum bize, bağışlamak sana... Ey Oğul! Bundan sonra bölmek bize, bütünlemek sana... Üşengeçlik bize, uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana... Ey Oğul! Sabretmesini bil. Vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma! İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Ey Oğul! Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı. ALLAH YARDIMCIN OLSUN.

Sait Kaygusuz : Ailem ve keçilerim en büyük mutluluğum .Süleyman Özkan : Beklenti ve hayallerimi karşılayan her şeydir.Tuğçe Damla Dönen : Ailem.Serhan Alibekiroğlu : Su içmek.Mehmet karatosun : İnsanların mutluluğunu tanımlarken dayandıkları noktaları zamanla kaybettiklerinde olan mutsuzluklar beni çok üzer.Mustafa Haşlamacı : Ailem.Hidayet Cem Akıllı : Özgürlük.Tunahan Kahraman : Sağlıklı olmak.Elif Kaya : Neşe, HuzurTuba Hoplamaz : Çocuklarım.Sabriye Bayraktaroğlu : Çocuklarımın geleceği.Şeyda Yıldırım : Ben gerisi yalan.Ayşe Şule Yılmaz : Babamın maaş günü.Hande Yıldırım : Her ayın 6’ sı babam maaş alıyorda ve oruç tutarken ezanın okunması.Aylin Hergüner : ÇikolataEsra Börklü : Huzur ve Özgürlük.Nurgül Kunt : Öğrenciler.Mehmet Belen : Bekarlık.Meltem Türkmener : Ferahlık.Funda Özsoy : Başarı, Sağlık, Huzur.Kandil Kargaoğlu : Kedi.Şerİfe Acembekiroğlu : Huzur.Mustafa Kaharaman : Zorla konuşturulmamak.Mustafa Torun : X’ in olmadığı bi hayat.Doğan Akyol : TravellingOğsan Kuş : Kolanın içine çekirdek biriktirip bi anda içmek.Arda Batuhan Öktem : Fenerbahçenin şampiyon olması.Rahime Demirpolat : Kitap okumak.Gülperi Nergisviran : Hiç mi bu kelime bana uğramaz abii!Sevde Sarıaslan : UyumakÜmit Eryürekli : ÖğrencilerÖmer Ergen :Evet, ailemle birlikte olmakBattal Yıldırım : Çözüm kümesini bulunca benKezban Çetiner : Çiçekler ve ailemHandan Sökmen : Sevmek ve sevilmekNihal İspir : Çocuk sevmek gülüm.

Merhabanın

AnlamıOsmanlı Devletinin Kuruluş Efsanesi

Osman Bey’in Rüyası

MUTLULUK DEYİNCE…

10 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 11

Page 7: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

MERHUM BAHRİ VE HATİCE ÇELEN RAHMETLE ANIYORUZ…

MERHUM BAHRİ VE HATİCE ÇELEN RAHMETLE ANIYORUZ…

ALMANYANIN FREIBERG KENTİ İLE ÖĞRENCİ DEĞİŞİM PROGRAMI 1995 YILINDAN BERİ DEVAM ETMEKTEDİR.

Bahri Çelen’de Öğrenci Olmak...

12 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 13

Page 8: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

BULUŞMA İHTİMALİİki Arkadaş 13 ile 14 arasında belli bir yerde buluşmaya karar veriyor-lar.İlk gelen 15 dakika bekledikten sonra diğeri gelmezse ayrılacaktır.Belirtilen zaman aralığında her biri-nin beklenen yere varışı diğerinden bağımsızsa bu iki arkadaşın karşı-laşma olasılıkları nedir’

GEL DE ÇIK İŞİN İÇİNDEN‘’Saçlarım amma da dökülmüş ha’ Neden’’’‘’Üzüntüden…’’‘’Ya,demek saçların üzüntüden dökülüyor.Peki neye üzülüyorsun bu kadar’’’‘’Saçlarımın dökülmesine…’’

BENZERLİKÖğretmen okullar açıldığı sırada öğ-renciye:‘’Geçen yıl sınıfta sana benzeyen biri vardı. İkiz kardeşin miydi acaba’’’Çocuk boynu bükük bir şekilde, mı-rıldanır gibi cevap verdi:‘’Hayır efendim ben sınıfta kaldım da.’’

DELİ Delinin biri tımarha-nenin bahçesinde yü-rürken bakmış başka bir deli ağacın altında oturmuş kahkahalar atıyor. Hemen yanına koşmuş ve sormuş ‘’hey sen niye gülü-yorsun öyle’’’ , öbür deli ‘’hiç, ben hep kendi kendime fıkra anlatırım, ama bu se-ferkini hiç duymamış-tım.’’

KURNAZ NURCANNurcan o gün okula gitmek istemiyor-du.Öğretmene telefon etti.-Öğretmen Hanım, bu gün Nurcan okula gelmeyecek, biraz rahatsız da…-Peki siz kimsiniz’-Annem.

KRALIN ALTINLARIKral Midas’ın elinde 1 kg altın var.10 kuyumcu çağırıyor ve her birine 100’er gram altın veriyor,10’ar tane 10 gramlık altın para yapmalarını is-tiyor.Kuyumcular paraları hazırlıyorlar ve her biri birer kese içinde 10’ar tane altını kral’a sunuyor. Kral’ın aldığı ih-bara göre kuyumculardan biri altın-ları 10 gram yerine 9 gram yapmış; aldığı 100 gram altının 90 gramını paraya dönüştürmüş,kalanını cebine atmış.Sonuçta Kral’ın elinde 90 tane 10 gramlık, 10 tane de 9 gramlık al-tın var.Kral durumu açıklıyor.Sarayın elektronik tartısında tek bir tartış ya-parak hile yapan kuyumcuyu belirle-yecek olana bütün altınları vereceğini vaat ediyor.Siz olsanız bir tartışta hile yapan ku-yumcuyu nasıl bulurdunuz’

ANTİKACILARAntik acılar çeken şair X çok de-ğerli bir antikayı piyasa değerinin %90’nını ödeyerek satın almıştı.Daha sonra,arkadaşı şair Y’ye piyasa değerinin %25 fazlasına sattı ve bu alışverişten 10.500.000YTL kazan-mış oldu.Bu antika heykelin gerçek piyasa değeri sizce neydi’

Bir Amerikan Kariyer Testi…Soru:‘’kedinin biri ağaca çıkmış ve inmek bilmiyor…Kediyi o ağaçtan indirmek için ne yaparsınız’...’’Burada düşünün ve cevabınıza göre kariyer analizinizi aşağı-da bulun!1-Ağaca tırmanırsınız;2-Ağaca merdiven dayayıp tırmanırsınız;3-‘’gel pisi pisi’’ diye bağırırsınız;4-Dişi kedi bulup ağacın altına getirirsiniz;5-İtfaiye gibi kurtarıcı görevlileri ararsınız;

Cevaplar 1-Ağaca tırmandıysanız;Cesur ve girişkensiniz… İyi bir satış temsilcisi olursunuz…2-Ağaca merdiven dayayıp tırmandıysanız;Hedefe nasıl ve ne yöntemlerle ulaşacağınızı planlayabiliyorsunuz…İyi bir halkla ilişkiler müdürü olursunuz…3-‘’gel pisi pisi’’ diye bağırdıysanız;Saflık derecesinde iyim-sersiniz… Ne yaparsanız yapın,sakin kendi işinizi kurmaya çalışmayın…4-Dişi kedi bulup ağacın altına getirdiyseniz;Kendi işinizi ku-rup çok başarılı ve ünlü olabilirsiniz…5-İtfaiye gibi kurtarıcı görevlileri aradıysanız;Sorumluluğu başkalarına atmayı iyi beceriyorsunuz…İyi bir üst düzey yö-netici olursunuz…

ERİR Mİ’Kimya dersinde hoca cebinde ne ka-dar parası varsa çıkarır ve dolaptaki bir fanusun içine asit doldurur. Ve çocuklara sorar: Bu paraları asidin içine artsam erir mi’Orada yerinde oturan Nuri hemen fırlar:Erimez diye cevap verir.Hoca:Aferin Nuri. Peki söyle bakalım ne-den erimez.Nuri gülerek: Hocam eriyecek olsa aside atmazsı-nızda ondan!

NASIL YETİŞTİ’Bir kimyacı bilgisayarının başında çalışırken, oğlu odaya gir-di.Oğluda 6 yaşında çok kurnaz biri.babasının yanına gider ve ;--Babacığım şu koca koca kimya bilim adamlarını hayatlarını alabilirmiyim’Bunun üzerine babası sevinir. Daha bu yaşta oğlum kimya ile uğraşırsa gelecekte tam bir kimyacı olur diyerek;--Al yavrum. DediÖzkan 5 cildi birden alıp götürür. Bir saat sonra annesi söy-leniyordu.--Reçel kavanozlarının biri yok... Bizim bacaksızın boyuda oraya yetişmez ki...

CEVİZ ve ÇUVALLARElimizde 1000 tane ceviz ve 10 tane boş çuval var.1000 cevi-zi bu 10 çuvala bu 10 çuvala öyle yerleştirin ki 1den 1000’e kadar istediğimiz herhangi bir ceviz sayısını çuval halinde iade edin.(Çuvaldaki cevizler birbirine aktarılmayacak.)

FARE ve ÇUKULATABir fare yemeğe başladığı çukulatadan hoşlandığı için;her da-kika bir önceki dakikaya kıyaysa iki kat fazla çukulata yiyor.Fare,bu hızla çukulatayı on dakikada bitiriyor.Eğer bu çuku-latayı aynı hızla iki fare yemeğe başlasalardı;çukulatayı kaç dakikada bitirirlerdi’(Hemen beş dakikada bitirirler dersiniz.Oysa,bu sonuç yanlıştır!)

BİLMECE - FIKRA - KARİKATÜR

14 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 15

Page 9: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

Anadolu Lisesi Marşı2001-2014 MEZUNLARIMIZ2001 MEZUNLARIMIZ 1)BENGÜ MERT……………”DUMLUPINAR ÜNİ. İNG. ÖĞRETMENLİĞİ” 2)SELİM ÖKTEM……….…..”ANADOLU ÜNİ. İNG. ÖĞRETMENLİĞİ” 3)ÖZGE TÜRKMENER…….”ERCİYES ÜNİ. İŞLETME” 4)TUĞBA OĞUZ……………” ULUDAĞ ÜNİ. SINIF ÖĞRETMENLİĞİ” 5)MUZAFFER İNCE ……….” PAMUKKALE ÜNİ. FELSEFE ÖĞRETMENLİĞİ”6)MEHMET KAPLAN……...” KTÜ ÇAY EKSPERLİĞİ”7)BURCU BÜYÜKOĞLAN ..“ 9 EYLÜL TIP FAKÜLTESİ”8)MELTEM ERDEM…………” HACETTEPE ÜNİ. TIP FAKÜLTESİ”9)MÜJDE ATER………………” CUMHURİYET ÜNİ. TIP FAKÜLTESİ”10)ÇAĞATAY SARIMEHMETOĞLU…” YEDİTEPE ÜNİ. (BURSLU İŞLETME)”11)FATİH ATEŞ….” FIRAT ÜNİ. ELEKTRİK ELEKTRONİK MÜHENDİSLİĞİ”12)MEHMET CUMHUR AKIN ……..“ M. KEMAL ÜNİV. VETERİNERLİK” 13)ZEYNEP ÇALIK…………………..” İSTANBUL ÜNİV. HEMŞİRELİK”14)ZEYNEP BURCU ÇELEN………..” ÇUKUROVA ÜNİV. TIP FAK.”15)OSMAN CAN VURAL…………..”İSTANBUL ÜNİV. İNŞAAT MÜH.”16)ATAKAN GÖRKEM……………. “ÇUKUROVA ÜNİV. TEKSTİL MÜH.”17)TAYFUN UÇAR………….” ATATÜRK ÜNİV. İLKÖĞRETİM MAT. ÖĞRT.”18)GÜLSÜM ÇELEN….” ANKARA ÜNİ. TÜRK DİLİ VE EDEBİYAT BÖLÜMÜ”2002 MEZUNLARIMIZ1)AHMET ÖZGÜR…………………….. “M. KEMAL ÜNİV. VETERİNERLİK”2)FATMA CENGİZ………………….. “MARMARA ÜNİV. HUKUK FAK.”3)FEHMİ KOCAKAYA ……“ATATÜRK ÜNİ. MÜTERCİM TERCUMANLIK”4)MURAT KARCI………………”ESKİŞEHİR ÜNİ. TURİZM OTELCİLİK”5)ASLI ÖNER…………………... “ESKİŞEHİR ÜNİ. TURİZM OTELCİLİK”6)CENGİZ ÖZCAN …………….“HACATTEPE ÜNİ. PDR”7)CANAN KESİK……………….”HACATTEPE İŞLETME”8)EMİNE İNCESU………………” BİLKENT ÜNİV. (BURSLU) İKTİSAT”9)FATMA BETÜL ESER………. “MARMARA ÜNİ. HUKUK “10)ŞÜKRAN EKREM………….. “MARMARA ÜNİ. HUKUK” 11)BİLAL TAHİR GÜRZ………………. “ANKARA ÜNİV. SINIF ÖĞRT.”12)HÜSEYİN ERKUL…………….” ERCİYES ÜNİV. JAPON DİLİ EDEBİYATI” 13)GÜLÇİN KARAÇAL………… “GAZİANTEP ÜNİ. TIP FAK.”14)ELİF VURAL………………… “ÇUKUROVA ÜNİV. TIP FAK.”15) REHA PAŞAOĞLU………. “KIBRIS ÜNİ. BİGİSAYAR MÜH.”16)SAİT KAYGUSUZ………… “İSTANBUL ÜNİV. FİZİK BÖLÜMÜ “17)ÖMER SÜZER…………… “İLKÖĞRETİM MAT. ÖĞRT.”18)SEVGİ KILIÇ……………… “AKDENİZ ÜNİV. MAT. ÖĞRT.”19)ALİ ÇAKAŞ ……………….“MERSİN ÜNİV. MAT. ÖĞRT.”20)ÖMER KEREM ARAS ……“ÇUKUROVA ÜNİV. İSTATİSTİK”2003 MEZUNLARIMIZ1)EMRUH CENGİZ…….. “ MERSİN ÜNİ. TIP FAK. “2)MUSTAFA ÖZCAN…... “KTÜ İNŞAAT MÜH.”4)TUĞBA TEMİZ ………..“SELÇUL ÜNİV. İNGİLİZ DİL VE EDEBİYAT”5)FATOŞ ÇÖMEZ………. “KIBRIS ÜNİV. HUKUK FAK.”6)RADİFE KESİK………... “MARMARA ÜNİV. MÜTERCİM TERCUMANLIK”7)GÖKÇE VURAL ……….“ÇUKUROVA ÜNİV. SINIF ÖĞRT.”8)OYA GÖKŞEN…….….. “ÇUKUROVA ÜNİV. SINIF ÖĞRT.”9)DENİZ SÖKMEN…….. “MERSİN ÜNİ. PDR” 10)AYDIN ESAT GÜL…. “KTÜ MAKİNE MÜHENDİSLİĞİ “11)SEFA GÜRZ………… “ÇUKUROVA ÜNİV. ÇEVRE MÜH. “12)PAKİZE FERMAN ….“HACETTEPE ÜNİV. İŞLETME FAK.”13)NADİYA ÖZMEN…. “SİVAS ÜNİV. HEMŞİRELİK “14)DERYA AZMAN ……“ISPARTA ÜNİV. MAT.BÖLÜMÜ “2004-2005-2006 MEZUNLARIMIZ1)GÖKHAN BÖLÜKBAŞI …..“ÇUKUROÜNİV. MİMARLIK FAK. “2)MUSTAFA YAR …………...“SİİRT ÜNİV MAT ÖĞRT.”3)ALİ ŞEKER ………………..“ANKARA ÜNİV. TIP FAK. “4)S. NİLAY SÖKMEN…….. “CERRAHPAŞA ÜNİV. TIP FAK.”5)SEDA EMRE………….…. “ANKARA ÜNİ. ECZACILIK “6)BANU GÜL……………... “GAZİ ÜNİV. HUKUK FAK. “7)KALPTEN EZİCİ……… “ANADOLU ÜNİV. MAT. ÖĞRT. “8)SONGÜL AKKOCA .….“ERCİYES ÜNİV.MAT. ÖĞRT. “9)GİZEM AVCIOĞLU…...” SELÇUK ÜNİV. ZİRAAT FAK.”10)TANER ASLAN…….. “PAMUKKALE ÜNİV. ELEK-ELEKTRONİK MÜH. “11)ADİFE VURAL ………“ÇUKUROVA ÜNİV. SINIF ÖĞRT. “12)SULTAN ÖZDEMİR… “19 MAYIS ÜNİ. OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ”13)HALİL ÖZDEMİR …..“KTÜ GEMİ MÜH. “2007-2008-2009 MEZUNLARIMIZ 1)CANSU MULUK …………..“ANKARA ÜNİV. TIP FAK.”2)ÖMERCAN İNCİ………….. “ODTÜ HAVACILIK VE UZAY MÜH. “3)NİSA SİNEM TOPUK……. “HACATTEPE ÜNİV. DİŞ HEKİMLİĞİ “4)AHMET COŞKUN………. “GAZİ ÜNİV. DİŞ HEKİMLİĞİ “5)RABİA ATER ……………...“HACATTEPE ÜNİV. GIDA MÜH. “6)UFUK VURAL ……………“ÇUKUROVA ÜNİV. MAKİNE MÜH. “7)ÖZGE KESİK……………. “TRAKYA ÜNİV. MÜTERCİM TERCUMANLIK “8)REMZİ YILMAZ …………“SELÇUK ÜNİV. İNGİLİZCE ÖĞRT.”9)TAHİR AKTAŞ ……………...….“HARRAN ÜNİV. MAKİNE MÜH. “10)KORAY ÖZGÜR……………… “UŞAK ÜNİV. İŞLETME “ 11)METEHAN İNCE……………..“CAĞ ÜNİV. HUKUK “12)TUĞÇE DAMLA DÖNEN….. “ÇUKUROVA ÜNİV. PDR “

13)AYÇA DİKER …………………“GİRESUN ÜNİV. PDR “14)REYYAN BOZCUK…………... “HACETTEPE ÜNİV SOSYAL HİZ. “15) DENİZ DEMİRCİ……………. “GAZİ ÜNİ SINIF ÖĞRT. “16)MERVE GIYIKÇI…………….. “FIRAT ÜNİV. MAT. ÖĞRT. “17)MELİH GÜLLÜ……………… “CUMHURİYET ÜNİV. MAKİNE MÜH. “2010-2011-2012 MEZUNLARIMIZ 1)GÜLBAHAR KURU ………...“19 MAYIS ÜNİV. MAT. ÖĞRT. “2)A. GÜLSÜM…………………..“ADIYAMAN ÜNİV. FEN BİLGİSİ ÖĞRT. “3)ERTUĞRUL GÜLTEKİN ……“ÇUKUROVA ÜNİV. İNGİLİZCE ÖĞRT. “4)ASLIHAN AKGÜN………… “GAZİANTEP ÜNİV. İNŞAAT MÜH. “5)YÜKSEL KUNDAKÇI………. “SELÇUK ÜNİV ELEKTRONİK MÜH. “ 6)FARUK AKYOL…………….. “ ÇUKUROVA ÜNİV. BİLGİSAYAR MÜH. “ 7)YUSUF……………………….“YILDIZ TEKNİK ÜNİ. MAKİNE MÜH. “8)SELÇUK KILIÇKIRAN …….“KTÜ MAKİNE MÜH. “ 9)ADEM………………………..“GAZİANTEP ÜNİV. MAKİNE MÜH. “10)CEMALETTİN İKİZ………. “CUMHURİYET ÜNİV. MAKİNE MÜH. “11)EMRAH YURT…. “ FIRAT ÜNİVERSİTESİ BEDEN EĞİT. ÖĞRT. “12)KAAN ZAN …….“DUMLUPINAR ÜNİV. ELEKT-ELEKTRONİK MÜH. “13)AYŞEGÜL ÇALIK…….. “GÜMÜŞHANE ÜNİV. DİYETİSYENLİK “14)BURÇİN AKAY …….….“ANADOLU ÜNİV. ÇEVRE MÜH. “15)SEZGİN HANTUS….… “ AKDENİZ ÜNİV. FEN BİLGİSİ ÖĞRT. “16)ELİF DEMİRCİ ………..“MERSİN ÜNİV. EDEBİYAT ÖĞRT. “17)ZAHİDE BUCA………. “ İSTANBUL ÜNİV. İŞLETME “18)ECE DAĞLIOĞLU……. “KATÜ ÇALIŞMA EKONOMİSİ “19)SEZGİN VURAL……….” ÇUKUROVA ÜNİV. İKTİSAT “20)ZÜLAL KULA………… “MERSİN ÜNİV. HEMŞİRELİK”21)HASAN CAN ÖZCAN .……..“KIRIKKALE ÜNİ. PMYO “22)ANDAÇ ÖZER……………….. “BİLKENT ÜNİV. İŞLETME “23)DERYA DENİZ………………. “ÇUKUROVA ÜNİV. İŞLETME “24)AYŞEGÜL TOR……………… “KTÜ HEMŞİRELİK “25)MERYEM ÖZAY ……….……“MARDİN ÜNİV. EBELİK “26)MELİKE SONTUR……….….. “İNÖNÜ ÜNİV. İLKÖĞRETİM MAT. “27) CEREN MELEK………….…. “GAZİANTEP ÜNİ. FİZİK MÜH. “28) ÇAĞRI AKIL …………….….“FIRAT ÜNİV. MAKİNE MÜH. “28)BENSU BALIKOĞLU……… “ ODTÜ KİMYA “30) EBRU İLKER………….…….. “ HACETTEPE ÜNİV. SAĞLIK HİZM. “ 2013 MEZUNLARIMIZ 1)BAHATTİN BAHADIR EMRE …..“ NİĞDE ÜNİV. MAKİNE MÜH. “2)FATMA NUR GÜL …………..“MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİV. SAĞLIK “3)FATİH RAĞIP ZOPCUK …..“SAKARYA ÜNİV. MEKATRONİK MÜH. “4)BERK SEZER OĞUZ……….. “ATATÜRK ÜNİV. MAKİNE MÜH. “5)ÜMİT KATRAN……………. “HARRAN ÜNİV. MALİYE “6)MEHMET AKKAYA………..“ANADOLU ÜNİV. SOSYOLOJİ “7)ONAT ÖZASLAN………… “EGE ÜNİV. MAKİNE MÜHENDİSLİĞİ “8)HAKAN KURŞUN ………..“100. YIL ÜNİV. İLKÖĞRETİM MAT ÖĞRT. “9)HATİCE KÜBRE EREN …...“ATATÜRK ÜNİV. HEMŞİRELİK “10)İSMİHAN AKKANAT ……“ AKDENİZ ÜNİV. ÇAĞRI MERKEZİ HİZM. “11)FURKAN ARMAN ELİFERLİ ……“KARABÜK ÜNİV. OTOMOTİV MÜH. “12)BURAK ABDULLAH KÜRTÜL “ ZİRVE ÜNİV. DENİZ ULAŞTIRMA İŞ-LETME MÜH.(TAM BURSLU)”13) YASEMEN KAYA ……..“ İNÖNÜ ÜNİV. İLKÖĞRETİM MAT. ÖĞRT. “14)HÜSEYİN DURAN…. “ KARABÜK ÜNİV. METALURJİ VE MALZ. MÜH. “15)FİLİZ YILMAZ……… “ SAKARYA ÜNİV. GIDA MÜH. “16)DEMET HANTAŞ …...“ İSTANBUL TEKNİK ÜNİV. GEOMATİK MÜH.“ 17)MELEK KAYGISIZ…. “CUMHURİYET ÜNİV. İNGİLİZ DİLİ VE EDE. “18)ZEHRA ÜNAL……… “AMASYA ÜNİV. FEN BİLGİSİ ÖĞRT. “19)MEHMET AKİF GELGEÇ…… “ANKARA ÜNİV GAZETECİLİK “20)ÖKKEŞ GÜLER…………… “ BAYBURT ÜNİV. DIŞ TİCARET “ 21)ŞÜKRÜ GÜRKAN ÖZGÜR ….“ K.MARAŞ ÜNİV. MAKİNE MÜH.“

2014 MEZUNLARIMIZ 1)SEHER SERBEST ……….“AKSARAY ÜNİV. SINIF ÖĞRETMENİ “2)MEHMET TEKİN…… “ MANİSA ÜNİ. ÇALIŞMA EKONOMİSİ ENDR. İLİŞ. 3)SELDA YILDIRIM “ YALOVA ÜNİV. HASTA VE YAŞLI BAKIMI “ 4) SEMANUR AKEL …..“ 9 EYLÜL ÜNİV. HUKUK FAK. “5) KÜBRA AYTEN KÜÇÜK ………“MERSİN ÜNİ. ÇEVRE MÜH. “6)BUĞRA YÜCEL………. “LEFKE AVRUPA ÜNİV. SOSYAL HİZMET” 7)FATMAGÜL UÇAR ……….“GAZİANTEP ÜNİV .ADALET “8)MÜMİN VOLKAN KALE…… “ ÇUKUROVA ÜNİV. İKTİSAT “9)BAŞAK MALYEMEZ……… “KTÜ METALURJİ VE MALZEME MÜH. “10)KÜBRA GÜLLÜ ……..“İNÖNÜ ÜNİV. EKONOMETRİ “11)BİRCAN KARAHAN….. “ BÜLENT ECEVİT ÜNİV KİMYA TEKNOLOJİSİ“ 12)AYKUT ASLANBAŞ….…. “ BAYBURT ÜNİV. PDR“ 13)NURDAN GÜLER…………“DÜZCE ÜNİV. HARİTA KADASTRO”14)BURAK TEMİZ…………… “KKTC OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ “15)BERKANT ASLAN. “ÇUKUROVA ÜNİ. KONAKLAMA İŞLETMECİLİĞİ“ 16)UMUT DERİN………….. “MARMARA ÜNİV. HUKUK FAK. “17)FETHULLAH YAZICIOĞLU……. “ AKSARAY ÜNİV. HARİTA MÜH. “18)FATİH ERDENİZ TOMBALAK …..“ANADOLU ÜNİV. TARİH“ 19)AHMET HÜSREV……………… “ERCİYES ÜNİV. ELEKTRONİK MÜH. “20)YELDA ÇALIK ………..“ MUSTAFA KEMAL ÜNİV. FEN BİLGİSİ ÖĞRT. “ 21)SEZER ATEŞ.. “ANADOLU ÜNİ. SAĞLIK KURUMLARI İŞLETMECİLİĞİ“

Zorlu zamanların yıldızları Adım adım geçer yılları

Çalışmış ve inanmış bazılarıSanma ki doğuştandır akılları

Gökyüzü güneş açar başarılıysanHer yer cennet olur çalışırsan

Hayallerin doğrultusunda yaşarsanMasallara dönüşür hayatın inansan

Kum saati gibi geçen zamanlarınıHayat vermez alır götürür yıllarınıDayan kaybetme asla umutlarını

Bilgine bilgi ekle bırakma çalışmalarını

Başarının sırrı öğretmende saklıÖğretmenindir geleceğinin anahtarı

Eğitim öğretim en önemli kuralıÇalış çabala göster varlığını

Biz aydınlık yolcularıyızBiz kardeşçe paylaşımcıyızÇağdaş uygarlık yolunda

Adanmışız, hazırız

Işığa doğru yüzlerimizBilgi denizi hedefimiz

Yurtta ve dünyada barışEvrensellik ilkemiz

Erdemli ve dosdoğru Şerefli ve onurlu

Bu milletin umuduAta’nın yolundayız

EGİTİMDE SEN

TUBA ÖZKAN

Bahri Çelen

Söz-Beste: Handan SÖKMEN

EĞER SEVDİĞİN İŞİ YAPARSAN,HAYATIN BOYUNCA BİR KEZ BİLE ÇALIŞMIŞ OLMAZSIN.

Konfüçyus

İLK ÖNCE KENDİNE NE OLACAĞINI SOR;SONRA NE YAPMAK GEREKİYORSA YAP.

Epiktetos

Buğday için geldim, Hacı Bayram dergâhına.

Himmet benim neme gerek, bizim Yunus demediler.

Hamdı gönlüm, yandı şimdi.

Taptuk Emre dergâhına bizim Yunus gir dediler.

H.Cem AKILLI

Bizim Yunus

16 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 17

Page 10: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

YGS DE TÜRKİ-YE GENELİ İLK 20.000 ÖĞREN-

Cİ İÇİNE GİREREK BÜ-YÜK BAŞARI GÖSTEREN ÖĞREN CİLERİMİZ DEN BERNA SERBEST İLE CE-REN EREN OKUL AİLE BİRLİĞİ BAŞKANIMIZ ER-KAN ÖKTEM TARAFIN-DAN ÖDÜLLENDİRİLDİ.

Bahri Çelen Kariyer Günlerinde onur konu-ğumuz Prof. Dr. Soner SOYLU’ YA, İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Erdoğan ASARKAYA’ YA,

okulumuz eski mezunlarından Muzaffer AKA, Gül-süm ÇELEN, Pakize ÖZMEN, Emine ÖZSOY, Fatma KILIÇ, Reha PAŞAOĞLU, Müge TUTU, Ali ÇAKAŞ, Kandil KARGAOĞLU, Sait KAYGUSUZ, Tuğçe Damla DÖNEN ve emeği geçen tüm öğretmenlerimize te-şekkür ederiz.

1- Lisede belli bir çalışma pla-nınız varmıydı? Açıkçası 9. Sınıfta falan pek çalışmıyordum 11. Sınıfın 2. Döneminde başladım ağırlık vermeye ve hergün düzenli ola-rak çalıştım.

2- Günde kaç saat çalışıyorsu-nuz? Ben yurtta kaldım. Günde 2-3 saat zorunlu etütlerimiz vardı ve okuldan gelincede çalı-şıyordum. Yani günde 5-6 saat net çalışıyordum.

3- Çalışmalarınızda yurt etkili oldu mu? Tabi ki orda çalışan insanla-rı görüyorsunuz . Yani rakiple-rinizi görüyorsunuz. Ve onları görünce sizde hırslanıyorsunuz ve çalışıyorsunuz.

4- Belli bir hedefiniz var mı ? Evet var inşallah Ankara yada Gazi hukuk istiyorum.

5- Başarmak için dershane zo-runlu mu? Zorunlu denemez ama tabii

etkisi var. En azından anlama-dığın yerlerde birebir etüt alma gibi şansımız var. Fakat kendi çalışmamız sağlamsa bunu ba-şarabiliriz.

6- Birey olarak mı yoksa grup olarak mı çalışmak daha etki-li? Ben kendim birey olarak çalış-tım. Fakat grup olarak çalışma-nın daha etkili olduğunu düşü-nüyorum.

1- Çalışırken belli bir planınız var mıydı? 9. sınıfta çok fazla çalışma-dım. Fakat 10. Sınıftan sonra düzenli olarak çalıştım. Hiçbir zaman çok aşırı bir çalışma yapmadım ama düzenli olarak çalıştım. Yazları da o döne-min konularını terkrar ettim. 10 ve 11. Sınıfta da çalıştım .

Bunun faydasını da 12. Sınıfta gördüm. Öğrencilere önerim çalışmalarını son seneye bırak-mamaları.

2- Başarmak için dershane zo-runlu mu? Hayır zorunlu değil.

3-Çalışmalarınız da yurt etkili oldu mu?

Ben birey olarak çalıştım öğrencilere de onu öneriyo-rum.

4-Belli bir hedefiniz var mı? Evet var , Çukurova Tıp istiyo-rum inşaallah.

Berna SERBEST

Ceren EREN

YGS sınavında Türkiye genelinde ilk 20.000 öğrencinin içine girdiniz.Öncelikle sizi tebrik ediyoruz.

YGS sınavında Türkiye genelinde ilk 20.000 öğrencinin içine girdiniz. Öncelikle sizi tebrik ediyoruz.

Büyük BaşarıYgs De Türkiye Geneli

18 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 19

Page 11: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

20 I TABİB ODASI BÜLTEN I Ekim 2014 Ekim 2014 I TABİB ODASI BÜLTEN I 21

Öğrenci Koçluğu; hayatın temellerinin atıldığı okul dönemde öğrenciye reh-

berlik edecek ve yaşam beceri-lerini kazanmasını sağlayacak NLP tabanlı bir koçluk hizme-tidir. Özellikle öğrenmeyi öğ-renmek, çalışma ve başarma motivasyonlarını arttırmak ve kaygılarını yönetebilmek bu becerilerin başında geliyor. Öğ-renci Koçluğu, öğrenciye bu be-cerileri kazandırırken anne ve babalara da çocuklarına karşı tutumlarında destek sunar. Bu çalışma ayrıca, öğrenci-nin özgüvenini ve sorumluluk alma duygusunu geliştirmesin-de, ileriye yönelik hedeflerini doğru bir şekilde belirlemesin-de de çok önemli bir rol oynar.

• Koçluk, en kısa ve öz an-latımla; istenen performansa ulaşmak için koç ve danışan arasında kurulan planlı bir ge-lişim ilişkisidir. • Hayallerimizi hedeflere dönüştüren ve bizi adım adım yaratmak istediğimiz geleceğe taşıyan bütünsel bir sistemdir. • Kişilerin ya da kurumların olmak istedikleri konumla bu-lundukları konum arasındaki mesafeyi gelecege odaklana-rak ve eyleme geçerek kapat-masınI sağlayan sistemdir. • Koçluk, performans geliş-tirmede ve her türlü öğretinin kazanılmasında en hızlı yön-temdir. • Koçluk sürecinin başlangı-cı , ortası ve ölçülebilir sonuç-ları ile sınırları vardır. • Türkiye´de iş dünyasında rağbet gören bu sistem, sonun-da Çağdaş Cumhuriyet Dersha-nesi ile sınava hazırlık alanında yani olması gereken alana gir-

miş bulunuyor. Olması gereken diyorum, gerçekten de koçlu-ğun en işlevsel oldugu alan sı-nava hazırlık sistemidir. Çünkü öğrencinin sınavı kazanabilme-si için hedefine odaklanması ve performansının artması gerek-mektedir. Koçluk öğretmenlik, danış-manlık, psikolojik tedavi ya da hipnoz değildir. Yaratıcı sorular sorma sanatıdır. Geleceğimizi yönetmek, sorunlarla başa çık-mak, güçlerimizin / yetenekle-rimizin farkına varmak ya da hayallerimizi gerçekleştirmek için koçluktan yararlanabiliriz. Koçluk yaklaşımında ihtiyaç ve sorunlan bireyin kendisinin keşfetmesi, çözümlerini de kendisinin bulması beklenir. Bu keşif sürecinde koçlar bir yol gösterici olarak çalışırlar. Koçlukta amaç insanlara kendini iyi hissettirmek değil-dir. Kişilerin kendilerini iyi his-setmeleri koçluğun doğal bir sonucudur. Asıl amaç, onların sürekli öğrenmelerine katkıda bulunmak, kendilerini geliştir-mek istedikleri alanda göçlen-melerine destek olarak hayat-larında kendi çizdikleri yönde ilerlemelerini sağlamaktır.

Koçluk Öğrenciye Ne Kazandırır?

• Kendisiyle ilgili farkındalık yaratır.• Hedefine daha kolay ve etkin bir şekilde ulaşır.• Kaynaklarını daha etkin kul-lanmaya başlar.• Öz disiplin sağlar.• Önceliklerini belirler ve erte-lemeyi bırakır.• Etkili adım atmaya hemen başlar.• Sürekli öğrenerek performan-sını artırır.

• Yaşam dengesini kurar.• Yaşamın lideri olur.• Eski alışkanlıklarından kurtu-lup yepyeni etkin alışkanlıklar edinir.Koçlar Ne Yaparlar?• Etkin dinlerler.• Öğrencinin kendi gündemini oluşturmasını sağlarlar.• Başarıya, çözüme ve hedefe odaklanırlar.• Gelecekle ilgilenirler.• Eyleme yöneltirler.• Etkin soru sorarlar.• Öğrencinin iç potansiyelini ve yaratıcı yönünü ortaya çıkarır-lar.

Bu Sistem Nasıl Çalışıyor?

Çalışmanın tümü gelecekleri-ni belirleme aşamasında olan genç insanların özbilinç gelişi-mini destekleyerek, kendileri için doğru tercihler yapmaları-nı sağlayarak kaliteli bir yaşam sürmelerine yönelik olarak planlamıştır.Öğrenci ile ders yılı başında vizyon, misyon ve hedeflerle ilgili çalışır, Kişisel farlandalık kazandırır, öğrenmeye ve ba-şarmaya motive edilir. Eş za-manh olarak ailelere de koçluk desteği verilir. Öğrenci, kazan-mış olmak için değil, istediği üniversiteye girmek için sınava hazırlanır. Bu süreçte aktif olan öğrencinin kendisidir.Dershane, hedefine giden sü-reçte öğrencinin yanındadır. Öğrenme stilini belirleyerek, öğrenciye en iyi öğrenme orta-mını hazırlar. Aradığı tüm bil-gilere kolayca ulaşma ve bran-şlarında uzman olmalarının yani sera kopluk donanımına da sahip olan öğretmenlerden yararlanma olanağı sunar.

Bire-bir etütler, öğrencinin öğ-

renme stili belirlenerek prog-ramlanır. Bu etütlerde aktif olan yine öğrencinin kendisidir. Neyi bilmediğini bilmeye, yani kişisel farkındalık sağlamaya, yönelik sorgulamalarla öğren-cinin sınavda yankı yapma ora-nı minimuma iner. Koçluk sistemi sınava ha-zırlık süreci boyunca örenciye özsaygı, özgüven, sorumluluk ve çalışma alışlkanlığı da ka-zandıracağı için öğrenciler tam yaşamları boyunca başarılı ol-manın anahtarına da sahip ola-caklardır. Haftada bir kez koçluk des-teği alan öğrenciler, yüksek bir moral gücü ve performansla potansiyellerinin tümünü kul-lanarak hedeflerine ulaşırlar. Takım çalışmalarıyla da ya-şamda hep karşısına çıkacak takım ruhu kavramıyla tanışır, mesleki açıdan kendisine çok gerekli olacak donanımları kazanır. Amaçsız tercihleri ol-mayan, ailelerinin zoruyla ça-lışmak zorunda kalan öğrenci-ler koçluk desteği aldıklarında tamamen farklı bir sürece gi-rerler. Genellikle öğrencilerin ders yılı başında hedefleri yük-sektir; ancak zamanla puan-larına paralel olarak hedefleri küçülür. İşte koçluk sisteminin en önemli yararı bu noktada görülmektedir. Öğrenci puanı düşerken hedefini küçültmeyi değil performansını artırmayı planlar.

Öğrenci Koçluğu Programının Kapsamı

- Öğrenme Biçimlerinin Değer-lendirilmesi- İlgi ve Yetenek Belirleme- Hedef Belirleme- Zaman Yönetimi Becerileri- Not Alma ve Organize Olma

Becerileri- Motivasyonu Geliştirme- Odaklanma, Dikkati Toplama Becerileri- Hızlı Okuma Teknikleri- Kavrama, Muhakeme Teknik-lerinin Geliştirilmesi- Problem Çözme Becerisi- Hafızayı Güçlendirme Teknik-leri- Zayıf Derslerde Takviye Çalış-ması- Test Tekniklerinin Geliştiril-mesi- Sınav Kaygısı- Kariyer Planlama

Öğrenci Koçluğu Programının Faydaları

- Akademik başarı ve motivas-yonun artması- Çalışma alışkanlıklarının ge-lişmesi- Kendine güvenin artması- Sosyal ve iletişim becerileri-nin gelişmesi- Daha iyi ve sağlıklı düşünce yapısı- Karar verme becerilerinin ge-lişmesi- Problemleri analiz etme ve çözümleme becerisinin geliş-mesi- Sorumluluk bilincinin geliş-mesi-İlgi ve yeteneklerin gelişmesi

OKULLARDA ÖĞRENCİKOÇLUĞU VE KOÇLUK SİSTEMİ

Koçluk; performansı ve ba-şarıyı artıran etkili bir sistem olması nedeniyle, iş dünyası yanında okullarda da uygulan-maktadır. Kanada, A.B.D., İngil-tere, Avustralya gibi ülkelerin başarılı okullarında yaygınla-şan öğrenci koçluğu; ülkemiz-deki bazı okullarda da uygulan-maya başlamıştır.

Öğrenci koçluğunun uygu-landığı okullarda, akademik başarının yükseldiği ve disiplin problemlerinin büyük ölçüde ortadan kalktığı gözlenmiştir. Öğrenci koçluğu sistemi; aka-demik başarıda, eğitim hedef-lerinin yerine getirilmesinde, öğrenci problemlerinin çözü-münde anahtar yöntemler su-nar. Öğretmenlerin öğrencile-riyle, ebeveynlerin çocuklarıyla iletişimlerinde pratik ve güçlü bir yol haritası verir. Öğrenci koçluğu sisteminin; yönetimi, öğretmenleri ve ebe-veynleri kapsayan üç temel dayanağı olsa da, koçluk rolü-nü üstlenenler öğretmenlerdir. Bu sistemde her öğrencinin, profesyonel koçu olan öğret-meni vardır. Ve her öğretmen öğrencileriyle yaptığı haftalık görüşmelerle öğrencilerini he-deflerine taşır, problemlerini kendilerinin çözmesine katkı verir, onların her boyutuyla ge-lişmelerini destekler. Okulun Kazanımları:

• Okulun akademik ve sosyal başarısı yükselir. • Öğrencilerde görülen disip-lin problemleri büyük oranda ortadan kalkar. • İçinde bulunduğumuz çağın tehlikeleri ve tehditleri önlenir. • Yaratıcılığı ve başarıyı des-tekleyen eğitim ortam yaratılır. • Okulun rekabet gücü artar. Öğrencilerin Kazanımları:• Öğrenmeyi öğrenir ve öğ-renmeyi sever. • Amaç ve hedef belirleme, projelendirme ve sonuçlandır-ma becerisi kazanır. • Sorumluluk duygusu, iç di-siplin ve özgüven gelişir. • Problem çözme ve güçlük-lerle başetme yetileri artar.

Koçluğu Nedir? Öğrenci

Hidayet Cem AKILLI

20 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 21

Page 12: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

Sokağa çıktığında dışarıda hengame çoktan başla-mıştı. Caddeler, sokaklar,

kaldırımlar yine telaş içindey-di. Bu hengamede, insanın ken-di istikametinde düz bir şekilde yürüyebilmesi pek mümkün görünmüyordu. Bazen yan dön-mesi bazen de zikzak çizmesi gerekiyordu. Böylesi kalabalık bir kaldırımda, doğal olarak, kaldırım taşlarının ortasına basıp onları doğru sayabilmek olanaksızlaşıyordu. Kaldırım taşlarını saymayı karıştırıp onları yeniden saymaya baş-ladıktan kısa bir mesafe sonra kenarda oturan dilenci gözüne çarptı. Ona bir harçlık vermek için elini cebine attığında, eline 5 TLkağıt para geldi. Bu mik-tar, dilenciye vermek için biraz fazlaydı. Hem onu, dilenciye verirse kendisine bugün yete-cek kadar para kalamayabilir-di. Harçlık vermek için de bir kez niyetlenmişti oysa. Yavaş-ça dilenciye yaklaşıp kağıt 5 TL’yi dilencinin önünde duran kirli mendile bıraktı, ardından da orada duran bozuk para-lardan 4 TL alıp cebine koydu. Dilencinin olanlara bir anlam vermeye çalıştığı bakışlarıyla, kaldırım taşlarını yeniden say-maya; bir süre sonra da dilen-cinin gözünden kaybolup karşı-sından gelen, yanından geçen, kenarda bekleyen yabancı göz-lerde, kısa zaman süreçlerince yer etmeye başladı. Kaldırımın kenarında otu-ran dilenciden otuz saniye yet-miş iki adım uzaklaştığı anda kime ait olduğunu bilmediği ama sağdan soldan birkaç kez duyduğu “ Bir fakire bir balık verirsen bir gün doyar; ama ona olta verip balık tutma-yı öğretirsen her gün doyar.” sözünü anımsadı,birden durdu ve dönüp hızlı adımlarla kendi-

sinden tarafa şaşkın bakışlarla bakan dilencinin yanına geldi. - “ Kolay gelsin ! Nasılsın, işler nasıl ‘ Sana bir şey diye-ceğim amca; ama sakın yanlış anlayıp kızma. Görüyorum ki sağlığın yerinde, eksik bir azan da yok; sadece, biraz yaşlısın. Burada dilenmek, üç beş ki-şinin vereceği birkaç kuruşu beklemek yerine kendine bir boyacı sandığı alıp ayakkabı boyasan hem daha çok kaza-nırsın hem de alın terinin hak-kını alırsın amca. Görüyorum,

senden daha düşkün olup ne ağır işlerde çalışan nice insan var. Hem Tanrı çalışanın, alın teriyle helal lokma kazananın yanındadır.” Bunları söyledik-ten sonra içerisinde, Tanrı’nın kendisine yüklediği bütün gö-revleri yerine getirmiş bir in-sanın duyduğu huzuru duydu. Üzerindeki o ağır yük kalkmış, ayağı yerden kesilmişti. Dilen-cinin kendisine bir şey demesi-ni beklemeden, hızlı adımlarla, geldiği dilencinin yanından hu-zurlu adımlarla uzaklaştı. -“ Hadi be oradan zevzek, akıl vereceğine para ver ! Ne oluyor anlamadım ki. Bugün de bütün cinsler beni buluyor ! Biri gelir parasını bozdurur, biri gelir akıl verir. Ya sabır…” Durağa geldiğinde durak, her zamankine göre daha sa-kindi.Bir kenara çekilip dolmu-

şun gelmesini beklemeye baş-ladı.Bu arada durağa iki bayan ve her haliyle huzura eridiği anlaşılan bir bey geldi. Onarlın gelişini gözlerken de dolmuşun ucu, köşebaşında göründü. O görününce de durakta kıpır-danmalar başladı. Herkes, dol-muşun biniş kapısının nereye gelebileceğini kendince hesap edip onunla buluşma noktasına doğru yöneldi. Herkesin tah-min noktası aynı olduğundan mı, yoksa, birbirine yakın oldu-ğundan mıdır nedir, yolcuların hepsi bir noktaya yığıldı. Bu yığılma esnasında, yığındaki-ler, yer yer nizami temaslarda bulunuyor, bununla birlikte, hiç kimse birbirinin gözüne bakmıyordu. Olur ya, kendi-sinden yaşlı biriyle, erkekse de bir kadınla, göz göze gelebilir, ona öncelik vermek zorunda kalabilirdi. Ondan sonra da ba-caklara kuvvet…Ah, şu toplum kuralları ! Kişinin varlığını hiçe sayıp onu, kendisine uyduran, onun kendi özgür iradesiyle hareket etmesini engelleyen, kişi, o kurallara uymazsa da onu ayıplayan, ‘Tüüü, kaka !’ olarak niteleyen zorlayıcı ku-rallar… Neyse ki korkulan olmadı.Yüzlerinde, yer bulamamanın, olsa da bir başkasına vere-cek olmanın verdiği sıkıntı ve gerginlik okunan yığın üyeleri, dolmuş gelip de önlerinde du-runca rahatladı. Dolmuşta her-kesin birer koltuk sahibi olaca-ğı kadar yer vardı. Bu arada, önlerde yer alma mücadelesi de bitmişti. En önde yaşlıların ve arkalarından da bayanların başını çektiği yolcular, sakin adımlarla dolmuşa bindi. O da yine, pencere kenarındaki ye-rini aldı. Yanına ise huzuru yü-züne iyice yapışmış o bey otur-du.

Doğruluk, insanın duda-ğı ile kalbi arasında bir uyumsuzluk ve çelişki

bulunmaması; özün, sözün, amelin ahenk içinde olmasıdır.

Doğruluk, insanın kalbiy-le barışık olmasının meyvesi-dir; güzel şahsiyetin esasıdır; makbul bir huy ve hayırlı bir süstür. Kişinin düşünlerinde, sözlerinde, niyetlerinde, söz-lerinde ve amellerinde kendini gösterir. Doğruluğun insana hem maddi hem manevi pek

çok getirileri vardır. İç huzuru, korkudan ve üzüntüden uzak olunması bereket, insanlar arasında saygınlık, geçmiş gü-nahlardan bağışlanması, gele-cekte büyük ecirler elde edile-cek olması cennete kavuşmak meleklerin dostluğu bunların sadece bir kısmıdır.

Doğruluktan ayrılmayan insan aynı zamanda adil, dürüst, sözünde du-ran, güvenilir, istika-met üzerine dosdoğ-ru, samimi, haktan

ve haklıdan yana, özü sözü bir olan kişidir.

Doğruluktan sapmış bir in-san yalan, hile, aldatma, ba-tıl, güvensizlik, sahtekârlık, iki yüzlülük, riya, samimiyetsizlik, ihanet beklenebilir

DOĞRULUK SOKAKTA…

AYETLEREy iman edenler Allaha karşı gelmekten ve doğrularla beraber olun. “Tevbe suresi (9),(119)”

Özü sözü doğru olan erkekler ve özü sözü doğru olan kadınlar(işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlanmıştır) “Azhab suresi(33),(35)”

Öyle ise Emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenlerde dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz o,yaptıklarınızı hakkıyla bilir. “ Hud suresi”

HADİSLERAbdullah B.Mesut rivayet edildiğine göre, Nebi şöyle buyurdu:

“Doğruluk iyiliğe yöneltir. İyilikte cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında özü sözü doğru kişi (sıdık) olarak kaydedilir. Yalancılık, günahkârlığa sürükler. Günahkârlıkta cehenneme götürür.

Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında yalancı (Kezzab) diye yazılır.

Hasan B. Ali B. Ebu Talib rivayet edildiğine göre, Nebi şöyle buyurdu:“Şüpheli şeylerden uzaklaş, seni şüpheye düşürmeyen kesin şeylere yönel. Çünkü doğruluk kalbe huzur;

yalan ise tedirginlik verir.

Şakadan bile olsa yalan söylemeyen kimseye cennetin ortasında bir köşk verileceğine ben kefilim. HZ MUHAMMED

“DOĞRU SÖYLERİM HALK RAZI DEGİLYALAN SÖYLERİM HAK RAZI DEĞİL”

Anonim

“YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN YA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL”

MEVLANA

Kezban ÇETİNERDin Kült. ve Ahlak Bil. Öğretmeni

Kaldırımın kenarında oturan dilenciden otuz saniye yet-miş iki adım uzaklaştığı anda kime ait olduğunu bilmediği ama sağdan soldan birkaç kez duyduğu “ Bir fakire bir balık verirsen bir gün doyar; ama ona olta verip balık tut-mayı öğretirsen her gün do-yar.” sözünü anımsadı

Serhan ALİBEKİROĞLUEdebiyat Öğretmeni

22 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 23

Page 13: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

1. Study in a quietenviron-ment.2. Study in a comfortabletem-perature.3. Rewriteyournotes.4. Quizyourself5. Whatkind of learnerareyou’ Know it.

6. Learntolovemaths. You’l-lalwaysneed it.7. Play games.8. Set yourselfgoals.9. Be creative. Youmayfind-newways.10. Findoutthehappenings in theworld.

11. Ask questions.12. Learnyogicbreathing-techniques.13. Thinkpositive.14. Study at thesame time everyday.15. Have a gooddictionary

SUSTURUCU TEDAVİ Zamane gençlerinden biri,bir toplantıda Akifi küçük düşür-meye çalışıp:– Siz baytardınız, değil mi’ De-miş.Akif, istifini bozmadan şu ceva-bı vermiş:– Evet,bir yeriniz mi ağrıyordu’

NE ALIRSINIZ’ Yahya Kemal bir yokuşu çıkın-caya kadar nefes nefese kalır. Yokuşun sonundaki lokantadan bir garson seslenir:-Buyrun beyim ne alırsınız’Yahya Kemal tebessümle:-Evlat,müsaade edersen bir nefes alacağım.

SIR SAKLAMAK Yavuz Sultan Selim, bir çok Osmanlı Padişahı gibi devletin selameti için sefer hazırlıkları-nı gizli tutarmış. Bir keresinde vezirlerinden biri ısrarla sefe-rin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:– Sen sır saklamasını bilir mi-sin’ diye sormuş.Vezir, Yavuzdan cevap alacağı ümidiyle:-Evet hünkarım, bilirim dedi-ğinde, Sultan Yavuz cevabı ya-pıştırmış:-Ben de bilirim.

GÖNÜLSÜZ GÖNÜL Abdülhak Hâmidin evindeki sohbette, konu gençlik ve ih-tiyarlıktan açılır. Yaşı geçmiş bir hanım, Abdülhak Hamide döner ve:-Efendim, gönül kocamaz! der.Hamid cevap verir:-Kocamaz ama, kocamış bir vü-cut içinde oturmak da istemez.

BÖYLE KORUNUR Çok değerli olan kütüphanesi-ni millete vakfeden Koca Ragıp Paşa, onların bakımı için tanı-dıklarından birini memur tayin

eder.Bir gün ansızın kütüphanesi-ni ziyarete giden Paşa, etrafı ve kitapları toz, toprak içinde bulunca canı çok sıkılır ve belli etmemeye çalışarak:-Seni tebrik ederim yavrum, der. Gerçekten de gerçekten de emniyetli bir adammışsın. Tes-lim edilen şeylere hiç el sürme-mişsin, âferin!

VELÂYETİN GÖRDÜĞÜ Fatih Sultan Mehmet, çocuklu-ğunda biraz yaramazlık yapın-ca, babası olan 2. Murat Han:-Ne kadar yaramaz bir çocuk-sun, senden adam olmaz diye çıkışır.Orada bulunan ve velâyet sır-rıyla kalp gözü açık olan Ak-şemseddin Hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der:-Peder ne der, Kader ne der.

BİRBİRİNE BAĞLIHâkim, kaza yaparak birkaç kişinin ölümüne yol açan bir şoförün ehliyetini iptal edince, şoför:-Aman hakim bey, diye sızlan-mış. Benim yaşayabilmem, şoförlük yapmama bağlı.Hâkim cevap vermiş:-Başkalarının yaşaması da sizin şoförlük yapmamanıza bağlı.

HAKLI ÖLÜMSokrat ölüme mahkum edildi-ğinde, eşi:-Haksız yere öldürüyorsunuz, diye ağlamaya başlayınca,Sokrat:-Ne yani, demiş. Bir de haklı yere mi öldürseydim’

HZ. ADEMİN MİRASIFatih Sultan Mehmet, adamla-rı ile gezerken, yanına sokulan dilenciye bir altın vermiş. Di-lenci parayı alınca:-Aman Sultanım, demiş. Kos-koca bir padişah, kardeşine bu

kadar para verir mi’Fatih Sultan Mehmet, nereden kardeş olduğunu sorunca, di-lenci:-İkimiz de Hazreti Ademin ço-cukları değil miyiz’ demiş. El-bette kardeşiz.Sultan Fatih:-Bu keşfini sakın başkasına söyleme, diye gülümsemiş. Di-ğer kardeşlerimiz de pay ister-se, sana zırnık bile düşmez.

GÖNLÜMÜ FETHETTİĞİ İÇİNFatihe sorarlar:-İstanbulu niçin fethettin’Cevap verir:-Önce o benim gönlümü fet-hettiği için!

FİKİR YAKALAMAKŞahabettin Süleyman, bir gün Ahmet Haşim‘e:-Üç günden beri zihnimde önemli bir fikir saklıyorum, de-diğinde, Ahmet Haşim, onun fikir üretmedeki kısırlığını ima ederek şöyle demiş:-Günahtır yahu, salıver gitsin şu fikri. Zavallıcık günlerden beri tek başına kim bilir ne ka-dar sıkılmıştır’

UYKU KARDEŞLİĞİMevlana Hazretleri, talebeleri-nin biriyle yürürken, yol kena-rında birkaç köpeğin sarmaş dolaş uyuduklarını görürler.Yanındaki talebesi:-Güzel bir kardeşlik örneği, der. Keşke insanlar da bundan ibret alsa.Mevlana, tebessüm ederek karşılık verir:-Aralarına bir kemik atıver de, gör kardeşliklerini.

A PICTURE WORTHS MORE THAN A THOUSAND WORDS

STUDY SKILLS

HAZIR CEVAPLAR

24 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 25

Page 14: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

Hatay’a gidenlere mutlaka Kurtuluş Caddesi ile Kemal-paşa Caddesi kavşağındaki

Habib-i Neccar Camii’ni ziyaret et-meleri tavsiye ediliyor. Çünkü bu caminin hem Hıristiyanlar hem de Müslümanlar için önemli bir anla-mı var. Cami, özellikle şehri ziyarete gelen Hıristiyanların uğrak mekân-larından biri olmuş. Hıristiyanlar için önemli, çünkü bir Müslüman ibadethanesinin avlusunda Hz. İsa’nın havarileri Yahya, Yunus ve Şem’un-ı Sefa’ya (bu isimler ya-bancı kaynaklarda sırasıyla Yuhan-na, Pavlos ve Petrus olarak geçi-yor) ait olduğu rivayet edilen kabirler var. Müslümanlar için öne-mi ise bu mekanın Anadolu’da ya-pılan ilk cami olması ve Habib-i Neccar’ın hikayesinin Yasin sûre-sinde anlatılması. Hatta tarihî kay-naklarda İslamiyet’in Anadolu top-raklarına buradan yayıldığı anlatılıyor. İsa Peygamber döne-minde yaşamış bir Allah dostunun

adını taşıması da Habib-i Neccar Camii’ne farklı bir özellik kazandı-rıyor. Kaynaklarda belirtildiğine göre Habib-i Neccar, marangozlukla uğ-raşan kendi halinde sıradan bir An-takyalı (Neccar Arapçada maran-goz demek). Hazreti İsa’ının elçileri Yahya ve Yunus şehre gelmeden önce kazancının yarısını fakir fuka-raya veren, diğer yarısını çocuk ço-cuğuna harcayan, Allah’ın has kul-larından biri. Yasin sûresinin 20. ayetinde “... o sırada şehrin öbür ucundan bir adama koşarak gel-di...” diye bahsedilen kişinin Ha-bib-i Neccar olduğu ve Yasin’in 13-32 ayetleri arasında anlatılan sonu kanla biten olayın Habib, Yahya, Yunus ve Şem’un-ı Sefa arasında geçtiğine inanılıyor. ‘İnanılıyor’ di-yoruz, çünkü Elmalılı Hamdi Ya-zır’ın Hak Dini Kur’an Dili adlı meş-hur tefsiri ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nca yayımlanan Kur’an Yolu adlı tefsir, bu konuda ihtiyatlı bir dil kullanarak birbirinden farklı

yorumlarda bulunuyor. Habibi-i Neccar’ın ve camiinin Antakya’da anlatılan hikâyesi ise şöyle: Habib-i Neccar ve İsa Peygam-ber’in elçileri Habib-i Neccar Camii, ismini, caminin avlusunda kabri bulunan bir zattan alıyor. İsa Peygamber döneminde gönderilen elçilere iman eden ve inancından dolayı şehit edilen Habib-i Neccar, cüzam hastası bir oğlu olduğu için şehrin doğusundaki dağda bir mağarada ikamet etmektedir. Hazreti İsa’nın gönderdiği elçiler, Yahya ile Yunus şehre dağ tarafından girer ve ilk olarak Habib-i Neccar ile karşıla-şırlar. Habib-i Neccar, yabancılara kim olduklarını sorar. ‘İsa Peygam-ber’in havarileriyiz’ cevabını alınca onlardan bir delil ister. Onlar da ‘Biz hastalara şifa veririz.’ derler. Marangoz Habib, havarileri oğlu-nun yanına götürür. Elçiler, Allah’a dua eder, sırtını sıvazlarlar ve ço-cuk, Allah’ın izni, elçilerin eliyle şifa bulup ayağa kalkar. Bu olay

karşısında Habib-i Neccar, havarilere tereddütsüz iman eder. Tek bir Yaratan olduğunu anlatmak için şehre inen elçilerin sözüne kimse itibar etmez. Ancak çeşitli hastalıkla-ra şifa verdikleri şehirde de duyulur ve halk etraflarında toplanmaya baş-lar. Bunu duyan şehrin kralı elçileri sorgusuz sualsiz zindana attırır. Hz. İsa, havarilerinden uzun süre haber gelmeyince üçüncü elçi Şem’un-ı Sefa’yı Antakya’ya gönderir. Şem’un-ı Sefa, ilk iki elçi gibi kimliğini açığa vermez, saraya kadar girmeyi başarır. Kralın güvenini kazanınca ön-ceki elçilerden bahseder. “Kralım bu yabancılar çeşitli hastalıklara şifa verdiklerini iddia ediyorlar. Bunları bir imtihan edelim.” der. Kral da onu kırmaz, zindandaki elçileri huzuruna getirtir. Şem’un-ı Sefa, arkadaşlarına sorar: ‘Siz kimsiniz, nereden gelip ne-reye gidiyorsunuz’’ Onlar da İsa Pey-gamber’in elçisi olduklarını söylerler. ‘Madem sizi bir peygamber gönderdi, elinizde bir delil olması lazım.’ der. Onlar da amaların gözlerini açabildik-lerini, ölüleri dirilttiklerini söylerler. Yeni ölmüş bir ceset önlerine getirilir. Yahya ve Yunus açıktan, Şem’un-ı Sefa içinden dua eder ve ölü dirilir. “Ey Antakya halkı eğer siz de öldük-ten sonra benim gördüklerimi gör-

mek istemiyorsanız, çok zor durum-dayken beni kurtaran bu üç kişiye tabi olun.” diye halkı uyaran kişi, eliyle üç elçiyi işaret edince Şem’un-ı Sefa’nın da kimliği açığa çıkar. Kral hayretle sorar: ‘Şem’un sen de mi bunlardansın’’ Çok zeki olan üçüncü elçi, soruya soruyla cevap ve-rir: “Kralım bu yabancılar çok olağa-nüstü bir hal gösterdiler, sen de taptı-ğın putlarına söyle, daha üstün hünerler göstersinler. Yoksa bunlar seni halkın önünde mağlup ediyorlar.” Kral köşeye sıkışınca itiraf eder: “Şem’un senden gizlim saklım yok. Bizim taptığımız putların böyle güçle-ri yok. Yemez, içmez, konuşmazlar.” Bunun üzerine Şem’un kralı ikna eder ve kralın iman ettiği rivayet edilir. An-cak inancını halka açıklamaz. Halk da iman etmemekte direnir. Büyü yapıl-dığını söyleyip elçileri linç etmeye kalkarlar. Bu sırada Habib-i Neccar koşarak şehre gelir ve “Ey kavmim, bu elçilere uyun. Sizden hiçbir ücret istemeyen o kimselere tabi olun, on-lar doğru yoldadırlar” der. (Yasin Sû-resi’nin 20-22 ayetlerinde geçen bu sözleri Habip Neccar’ın söylediğine inanılıyor.) Ama halk hem havarileri hem de Habib-i Neccar’ı taşlayarak şehit eder.

Hz. Hızır ile Hz. Musa’nın Saman-dağ’daki buluşmasından sonra, birlikte Hıdırbey Köyü’nün ya-

nındaki Musa Dağı’na çıkmak üzere yola çıkarlar. Hıdırbey Köyü’ndeki Musa ağacının bulunduğu yere geldi-ğinde çok susar. Bastonunu bu ağacın bulunduğu yere bıraktıktan sonra, he-men yanındaki dereye su içmeye gi-der. Su içtikten sonra yollarına devam ederler. Asasını suyun kenarında unuttuğunu anlayan Hz. Musa, döndü-ğünde ise asasının yeşerdiğini ve bir fidan haline geldiğini görür. O günden bugüne, o ağaç Musa ağacı olarak bili-nir. 800-1000 yaşlarında olduğu tah-min edilen ve halk arasında 2000-3000 yaşlarında olduğuna inanılır.Kö-yün Merkezinde bulunan ağacın gövde çapı 7.50 m’dir. Dıştan çevresi yakla-şık 20m’dir. İki oyukla ağacın gövdesi-ne girilmektedir.

Habib-i Neccar

Anadolu’nun ilk Camii

MUSA AĞACI

26 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015

Page 15: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

• İnsanları parmak izinden, kö-pekleri ise burun izinden tanı-mak mümkündür. Tüm

• Kedi ve köpekler insanlar gibi ya sağ ellerini çok kullanırlar ya da sol.

• Köpeklerin gözleri sadece si-yah beyaz görür.

• Kediler 100 değişik ses, kö-pekler ise 10 ses çıkartabilir-ler.

• En büyük kuş yumurtası deve-kuşunun yumurtasıdır. 15-20 cm uzunluğunda ve aşağı yu-karı 1,7 kg ağırlığında olan bu yumurtayı kaynatarak pişir-mek 40 dakika sürer.

• Sinekkuşları, saniyede tam 60

kere kanat çırparlar!• En büyük hücre devekuşu yu-

murtasıdır!• Deve kuşlarının gözleri beyin-

lerinden büyüktür• Sarısalkım kuşunun 36 saat

boyunca karaya hiç ayak bas-madan 3.000 km. uçabilir.Sa-dece dişi kanaryalar ötebilir.

• Hint tavusunun (Pavo crista-tus) kuyruğunda 130 kadar süs teleği vardır. Uzunlukları 130 cm kadar olabilen bu telekle-rin süsü kuyruk yarım daire bi-çiminde açılınca görülür.

• Dünyanın en hızlı hayvanı Leo-par’dır. Hızı saate 100 km.’ye ulaşır.

• Son 4000 sene içerisinde her-hangi yeni hayvan evcilleştiril-memiştir.

• Bir pire, kendi büyüklüğünün 150 kat yüksekliğine zıplayabi-lir. Bu oranı tutturmak için in-sanın yaklaşık 30 metre zıpla-ması gereklidir.

• Atlar bir aya kadar ayakta ka-labilirler.Bir inek hayatı boyun-ca yaklaşık 200.000 bardak süt üretir.

• Fare, bir deveden bile daha uzun süre susuz kalabilir.

• Karıncalar uyumaz.• 2.600 değişik cins kurbağa

vardır.

Page 16: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

Müslüman ve Türk olan büyük bilginler ve kısaca hayatları

temi Aristoteles mantığına daya-nan akılcı bir metafizikten oluşan, Aristoteles’in sistemini Plotinos’un görüşleri yardımıyla, İslam inancı ile uzlaştırmaya çalisan Farabi, Tanrı’nın varoluşunu kanıtlarken, Aristoteles’in akılyürütme çizgisini takip etmiştir. Ona göre, bu dünya-daki nesneler hareket etmekte, de-ğişmektedirler. Dünyadaki nesne-ler hareketlerini bir ilk Hareket Ettiriciden almak durumundadırlar.

Gazali: Muhteşem İslam Filozofu ve Mü-ceddidi İmam-ı Gazalî, bugün bir kısmı İran toprakları içinde kalan Horasan’ın Tûs şehrinde hicri 45 tarihinde (M. 1058) doğmuş, yine Tûs’un yakınlarındaki Tabira kasa-basında 505’de 55 yaşında vefat etmiştir. Ömrünün ilk seneleri ilim tahsiliyle geçmiş, orta yaşlarında ilmin zirvesine çıkmış, itibar ve hürmetin en muhteşemini görmüş, sonraki senelerinde (...)

Harezmi: Cebirin Kurucusu Harezmi Hora-san’da (Özbekistan’ın Karizmi ken-tinde) doğmuştur. Hayatının büyük bir bölümü Bağdat’da (Beytü’l Hik-me’de) matematik, astronomi ve coğrafya konularında çalışarak geçmiştir. Cebirin kurucusu olan Harezmi’nin iki önemli matematik kitabı vardır; “Cebir” ve “Hint Hesa-bı”. Harezm’de temel eğitimimini alan Harezmi gençlinin ilk yılların-da Bağdat’taki ileri bilim atmosfe-rinin Harezmi dokuzuncu yüzyılda yetişen cebir alanında ilk defa eser yazan Müslüman-Türk matematik, coğrafya ve astronomi alimi. İsmi Muhammed bin Mûsa el-Harezmi, künyesi Ebû Abdullah’tır. Adı Latin-ceye Alkhorizmi, Fransızcaya Algo-rithme, İngilizceye ise Augrim şek-linde geçmiştir. 780 (H.164) senesinde Harezm’de doğduğu ka-bul edilir. 850 (H.236) senesinde Bağdat’ta vefat etti. Üç oğlu olup, hepsi de matematik ilmi üzerinde ciddi çalışmalarıyla tanınır.

Hazerfan Ahmed Çelebi: Uçmayı Başaran İlk Türk Hezarfen Ahmed Çelebi, dünyada ilk kez uç-mayı başaran Türk bilginidir. Onye-dinci yüzyılda yaşadığı, 1623-1640 yılları arasında saltanat süren Sul-tan Dördüncü Murad zamanında, uçma tasarısını gerçekleştirdiği ve geniş bilgisinden ötürü halk arasın-da Hezarfen olarak anıldığı bilin-mektedir. Evinde deneylerle uğr

İbn-i Firnas: Modern Havacılığın Öncüsü BilginTarihî kaynaklar İslâm bilgini Endü-lüslü İbn-i Firnas’ın da (‘ - 888) uzun çalışmalar sonunda yeni bir keşifte bulunup bir cihaz yaptığını, üzerine kumaş geçirip kanat yerine büyük kuş kanatları taktığını ve bu âleti çalıştırarak havalanıp uçtuğu-nu kaydeder. Üstelik havada uzun süre kuşlar gibi süzüldüğünü, daha sonra da ...

İbn-i Haldun: Sosyolojinin Babası İbn Haldun, İs-lâm âleminin yetiştirdiği en büyük sosyoloji ve tarih felsefesi bilgini-dir. Esas adı Abdurrahman bin Mu-hammed bin Haldun olan ünlü bil-gin, Tunuslu asil bir ailenin çocuğudur. Babasının basiretli gö-zetiminde ciddî bir tahsil gördü ve ilk olarak Kur’ân-ı Kerîmi ezberledi. Çağın kıraat allâmelerinden ...

İbn-i Rüşd: İslam Filozofu ve Hekimi Endü-lüs’ün yetiştirmiş olduğu en büyük filozoflardan ve hekimlerden birisi olan İbn Rüşd (1126-1198), Aristo-teles’in yapıtlarına yapmış olduğu yorumlarla Aristotelesçiliğin diril-mesini ve güçlenmesini sağlamış-tır. Felsefecilerle kelamcılar ara-sında cereyan eden tartışmalarda, İbn Rüşd, felsefecilerin tarafını tut-muş ve ...

İbn-i Sina: Dünya Tıbbına Yön Veren TabipBilim ve tabâbet dünyasının sema-sında bir güneş gibi parlayan Müs-lüman Türk bilgini İbn-i Sînâ (980-1037), Buhârâ’ya bağlı Afşan’da

doğdu. O, tarihin en büyük tıp allâ-mesidir. Esas adı Ebû Ali el Hüse-yin, babası Abdullah bin Sinan, an-nesi ... İbn Sina, tam adı EBU ALİ EL-HÜSEYİN BİN ABDULLAH BİN SİNA, Latince AVICENNA (d.980, Buhara - ö. 1037, Hemedan, İran), en büyük İslam bilginlerinden olan filozof ve hekim. İslam düşüncesin-de Farabi’yle başlayan Aristoteles-çi (Meşsaî) felsefe geleneğinin en yetkin temsilcisidir.

Kemalettin Demiri: İlk Zoolojik Ansiklopedinin Sahibi Bilgin Varlıkların yaratılış özellikle-ri üzerine geniş incelemeler yapa-rak eserden müessire Yüce Yara-tan’ın sonsuz kudretini nazarlara vermeye çalışan Kemaleddin Demîrî (1349-1405) ünlü bir zoolo-ji bilginidir. Batılılardan 400 yıl önce zooloji konusunda ilk ansiklo-pediyi yazan bu bilginimiz Kahi-re’de doğdu.

Mimar Sinan: Mimarların Pîri Mimarlık tarihimi-zin ve hatta dünya mimarlık tarihi-nin en meşhur ve en önemli şahsi-yetlerinden Mimar Koca Sinan, 1489 - 1588 yılları arasında yaşa-mış dünyanın en büyük yapı sanat-çılarından biridir. Kayseri’nin Ağır-nas köyünde doğdu, 17 Temmuz 1588’de İstanbul’da öldü. Doğum tarihi kesin değildir. Ailesine ve ya-şamına ilişkin kimi zaman yetersiz ve çelişkili bilgiler, çağdaşı Sâi Mus-tafa Çelebi’nin onun ağzından yaz-dıklarına, mimarbaşı olduğu dö-nemden kalan yazışmalara, kendi vakfiyesine ve yazarı bilinmeyen belge ve kitaplara dayanmaktadır. Kaynaklara göre Sinan, I. Selim (Ya-vuz) padişah olduktan sonra başla-tılan ve Rumeli’de olduğu gibi Ana-dolu’dan da asker devşirmeyi öngören yeni bir uygulama uyarın-ca 1512’de devşirilerek İstanbul’a getirildi.

Biruni: Astronomi ve Matematik DehasıAl Biruni (Abu’l-Rayhan Muhha-med ibn Ahmad Al- Biruni) 973 yı-lında şimdi Khiva olarak bilinen şehirde, Özbekistan’da doğdu. İlk öğrenimini yunanlu bir bilginden aldı. Tanınmış ve seçkin bir aileden gelen Harezm’li matematikçi ve gökbilimci biri tarafından evlat edinilen el-Biruni ilk çalışmalarını bu alimin yanında yaptı. İlk eseri Asar-ül Bakiye’dir. Biruni tam adı Abu’l-Reyhan Muhammed Bin Ahmet El-Biruni El-Harizmi, sadece Türk ve İslam dünyasının değil, dünyanın en bü-yük bilim adamlarından biri sayıl-maktadır. 15 Eylül 973 tarihinde Ceyhun nehri kıyısındaki Hive ka-sabasında doğmuştur. 1048 yılın-da Gazne’de de ölmüştür. Biruni hastalıkları tedavi konusunda de-ğerli bir uzmandı. Yunan ve Hint tıbbını incelemiş, Sultan Mes’ud’un

gözünü tedavi etmişti. Otların han-gisinin hangi derde deva ve şifa olduğunu çok iyi bilirdi. Eczacılıkla doktorluğun sınırlarını çizmiş, ilaç-ların yan etkilerinden bahsetmiş-tir.

Cezeri: Sibernetiğin Kurucusu Bedîüzza-man Cezerî, 1136’da Diyarbakır’da doğdu. Artuklu sarayında 32 yıl başmühendislik görevi yaptı. Bir yığın keşifleri bugün dahi hayret vericidir. Tarihte sibernitiğin ilk ku-rucusu olma şerefi onundur.

Evliya Çelebi: Meşhur Seyyah ve Seyahat YazarıEvliya Çelebi (1611-1682), tarihî seyahat edebiyatımızın unutulmaz sevimli ve saygın bir sîmasıdır. Kendisine has o tatlı, akıcı, arı, duru ve sürükleyici üslûbuyla çağı-na damgasını vurmuş güçlü bir ya-zar, coşkun bir şâir, hattat, nakkaş

ve bir mûsıkîşinastır. 1611’de şe-hirler güzeli İstanbul’da gözlerini dünyaya açtı. Babası ünlü velî Ah-med Yesevî’nin soyundan gelen derviş Mehmed Zıllî Efendi’dir. Ka-nunî’nin Zigetvar Seferi’nde büyük hizmetleri olan, pirinç levhalar üzerine oyma işleyen sanatkâr, hattat bir baba...

Farabi: Büyük İslam Filozofu Ebu Nasır Muhammed bin Muhammed bin Tarhan bin Uzlug El-Farabi (879-950) (batıda Alpharabus), Sır-ı Derya’da Faraba şehrinde doğdu. Aristo’nun derin bilgiç çalışmacısı, matematikçi ve doktor olarak ün kazandı. Aristo’nun ve yeni platon-cuların çalışmalarının Suriye’li çe-virmen ve yorumcularıyla daha yakından tanışmak için Bağdat, Şam, Harran ve Halep’i ziyaret etti. Farabi 870-950 yılları arasında yaşamış olan İslam düşünürü. Sis-

30 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 31

Page 17: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

Motivasyon ve Başarı için tam 50 taktik!

Motivasyon, mutlu ve başarılı ol-mak için hayati önem taşır. Aşa-ğıdaki ipuçları, kendi kendinizi motive etmenize ve bunu sürdü-rebilmenize yardımcı olacaktır. Bunlar, pratik ve sonuca yönelik tavsiyelerdir. Uygulamadığınız sü-rece, genel kültürden öteye geç-meyeceklerdir.

1. HİKAYENİZİ YAZIN

Temiz bir kağıda bir iki paragraf olacak şekilde arzu ettiğiniz gele-ceğin hikayesini yazın. Gelecekte yapmakta olduğunuz şeyi, yaşa-dığınız yeri ve sahip olduklarınızı yazın. Bu sizi, hem şimdi hem de gelecekte motive edecektir.

2. GELECEĞİ GÖZÜNÜZDE CAN-LANDIRIN

Gözlerinizi kapatın ve kendinizi gelecekte ne yapıyor olarak gör-mek istiyorsanız, onu yaparken canlandırın. Sağlıklı bir şekilde ko-şuyorsunuz, bahçenizdeki çiçekler ile ilgileniyorsunuz ya da çalışıyor-sunuz. Örneğin, hayaliniz küçük bir işyeri açmaksa, kendinizi açılış gününde, müşterileriniz ve çalı-şanlarınız ile selamlaşırken hayal edin. Böylece, hayallerinizi somut-laştırabilirsiniz.

3. GEÇMİŞİ GÖZÜNÜZDE CAN-LANDIRIN

4. BÜYÜK DÜŞÜNÜN

Geleceğiniz ile ilgili büyük dü-şünmekten korkmayın. Bu, kısa süreli başarısızlıklarınıza katlan-manızı kolaylaştıracaktır. Engeller, sizi durduramayacaktır. Çünkü, sizin gözleriniz büyük hedefe ki-

litlenmiş olacaktır. Hedef ya da hayaliniz ile ilgili her şeyi öğrenin, okuyun, konuşun, dinleyin ve de-neyin. Eğer bir yazar olmak istiyor-sanız, ders alın, kitaplar okuyun, yazın, diğer yazarlar ile konuşun, atölye çalışmalarına katılın.

6. DÜZENLİ OLUN

7. EVİNİZDE VE OFİSİNİZDE MOTİ-VATÖRLERE YER VERİN

Evinizde, ofisinizde, arabanızda, cüzdanınızda size hedef ve hayal-lerinizi hatırlatacak sembollere, işaretlere, notlara ya da objelere yer verin.

8. GÖNÜLLÜ ÇALIŞMALARA KATI-LIN

9. KENDİ MOTİVASYONUNUZ İLE BAŞKALARINI MOTİVE EDİN

En iyi öğrenme yöntemi, öğret-mektir. Çocuklarınızın motive ol-malarına, arkadaşlarınızın daha etkili hedefler belirlemelerine, eşinizin kişisel hayallerine ulaşma-sına yardımcı olun. Onlara yardım-cı olduğunuz zamanlarda, aslında kendinize de yardım ediyor ola-caksınız.

10. ÇOCUKLAR İLE ZAMAN GEÇİ-RİN

11. BADİLİK SİSTEMİ KURUN

Eşinizin kendi gelişimine yönelik hedefleri yada bir şeyleri başar-mak isteyen yakın bir arkadaşınız var mı? Eğer varsa, onlar ile ?Badi-lik sistemi? kurun. Birbirinizi moti-ve edin, uyarın, cesaretlendirin ve hedeflerinizde yardımcı olun.

12. KENDİNİZE BİR MODEL BULUN

Kendisinden bir şeyler öğrenebi-leceğiniz rol model seçin. Bu kişi, sizin saygı duyduğunuz ve kendisi gibi olmak istediğiniz birisi olma-lıdır. Saygı duyduğunuz bir insanı örnek aldığınızsa, tekerleği yeni-den icat etmeniz gerekmeyecektir.Eğer çevrenizde böyle bir kişi yok-sa, ünlü bir lideri, sanatçıyı yada bilim adamını da rol model olarak alabilirsiniz. Kendisi ve yaptıkları hakkında tüm bilgileri edinerek, hedeflerinize ulaşmak için kulla-nabilirsiniz.

13. YÜRÜYÜŞ YAPIN VE ARABA KULLANIN

14. BAŞARI HİKAYELERİNİ OKU-YUN

Etrafınızdaki insanların başarı hi-kayelerini okuyun. Günlük gaze-telerde bile size ilham verebilecek, motive edecek ve harekete geçire-cek düzinelerce küçük başarı hika-yeleri var

15. MÜZİK DİNLEYİN

16. MOTİVE EDİCİ FİLMLER İZLEYİN

17. MOTİVE EDİCİ ALINTILARI OKUYUN

Gerek internette, gerekse kitaplar-da size ilham verecek ve motive edecek binlerce alıntı bulunuyor. İnternette dolaşın ve aranın çiçek-lerden bal topladığı gibi bilgileri toplayın.Bunlar işinize çok yaracaktır, çün-kü hepimizin hayatı yorumlama şeklimiz farklıdır. Hayata farklı açı-lardan bakmanızı sağlayacak hika-yeler bile çok işinizi görecektir.

18. SAĞLIKLI BESLENİN

Mutlu bir yaşam için, sağlıklı beslenme çok önemlidir. İyi bir diyet, sizin vücut sisteminiz için gerekli olacak tüm be-sin, vitamin ve mineralleri içerir. Fazla-sı zaten zararlı olacaktır. Ne demişler, “sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur”. Vücudunuz ve motivasyonunuz için sağlıklı beslenin. Sigara ve alkolden uzak durun.

19. YETERİNCE UYUYUN

Bazı insanlara 6 saat uyku yeterken, bazıları için 8 saat gerekli olabilir. Ye-terince uyuduğunuza emin oluncaya kadar uyuyun. Ancak, 8 saatten fazla olmamasına da dikkat edin

20. SÜREKLİ ÖĞRENİN

En önemli ders bu. Etrafınızdaki dünya hakkında sürekli öğrenmeye devam edin ve asla durmayın. Sizi ilgilendi-ren şeyler hakkında okuyun, dinleyin ve öğrenin. Mesela, sorulan bir soruya “bilmiyorum” demenin tadını çıkarın, sonra hemen öğrenin. Meraklı olun. Bi-liyorsunuz, merak ilmin hocasıdır.

21. HEDEFLERLE ÇALIŞIN

Siz insanlara sorun..!?Hedeflerle çalışın, onlar size başarıyı ve yanında meyvesi olan mutluluğu geti-receklerdir.

22. BEYİN FIRTINASI YAPIN

Temiz bir kağıt ve kalem alın. Uygun bir ortama geçin. Kimsenin sizi rahatsız etmeyeceği, telefondan uzak.Sonra, düşünün, düşünün ve tekrar düşünün. Aklınıza gelen her düşünceyi yazın. Parasal hedefler, kişisel hedef-ler, İlişkisel hedefler, sağlığınız ile ilgili olanlar vs. Tüm fikirleri yazın.Bitirdiğinizde, üzerinde çalışmak için gereğin fazla hedefiniz olacak. Bunlar arasından sizin için önemli olanları se-çin.

23. HEDEFİNİZİ KAĞIDA YAZIN

Üzerinde çalışacağınız hedefi seçme-den önce, onu bir kağıda yazın, hede-finizin somutlaşmasını sağlayın. Böy-lece, sizin için gerekli olup olmadığına daha kolay karar verebilirsiniz.

24. HEDEFİ SEÇME NEDENLERİNİZİ YA-ZIN

Neden bu hedefi seçtiniz? Hedeflerini-zin her biri için, ?Bunun bana ne yararı var? sorusunu sorun. Hedefi seçme ne-denlerinizi kolaylıkla açıklayabiliyor ol-malısınız. Eğer açıklayamıyorsanız, bu hedefi listeden silin ve diğerine geçin.

25. HEDEFİNİZİN SPESİFİK OLMASINI SAĞLAYIN

Hedefinizin etkili olabilmesi için, onu spesifik olarak ele alın.

Bu sizi hedefinize daha kolay ulaştıra-bilir.

26. TERMİNLER KULLANIN

Hedeflerinizin gerçekleşmesini engel-leyecek en ölümcül şey, ertelemektir. Bu problemin üstesinden gelmenin en iyi yolu termin kullanmaktır.Hedeflerinizde yaptığınız gibi, termin-lerinizi de spesifikleştirin. Elimdeki projeyi 5 Ocak 2004?e kadar bitirece-ğim gibi…

27. BAŞLAMA TARİHİ KULLANIN

Termin önemli, ancak onun kadar önemli olan başka bir konu daha var ki, bu da başlama zamanının net olması-dır. Hedefiniz için yola çıkarken, başla-ma tarihini ertelemeye yönelik pek çok nedeniniz olacaktır.Bunun üstesinden gelmek için, başla-ma tarihi belirleyin ve o tarihe sadık kalın.

28. BÜYÜK HEDEFLER SEÇİN

Hedeflerinizin etkili olabilmesi için, ulaşılabilir-zor olmalıdır. Eğer hedefiniz başarılması kolay ise, motivasyonunuz düşer.Hedefleriniz ulaşılabilir olmalı, ancak aynı zamanda sizin mevcut yetenek ve becerilerinizi geliştirmenizi gerektire-cek kadar da zor olmalıdır.

29. ULAŞILABİLİR HEDEFLER BELİRLE-YİN

Ulaşamayacağınız hedefler belirlemek, sununda, sizde hayal kırıklığı, kızgınlık ve özgüven sarsılması yaratır. Hedefle-riniz ulaşılabilir-zor ve mantıklı olmalı-dır.

30. DETAYLI AKSİYON PLANI HAZIRLA-YIN

31. ABARTMAYIN ( GEREĞİNDEN FAZ-LA HEDEF İLE ÇALIŞMAYIN)

Aynı anda çok fazla hedef üzerinde ça-lışmayın. Başlamak için bir ila üç arası hedef uygun olacaktır.

32. İLERLEMENİZİ ÖLÇÜN

Çalışmalarınızdaki ilerlemenizi ölçün. 300 sayfalık bir roman yazmak istiyor olabilirsiniz. 300 sayfayı birden hedef-lemeyin. 25 ila 50 sayfalık artışlar şek-linde düşünün ve tamamladığınız say-faların günlük çetelesini tutun

33. İSTEK LİSTESİ HAZIRLAYIN

Kendinizi yapmak zorunda hissettiği-niz yada yapmayı gönülden istediğiniz 10 şeyin listesini yapın. Bir iş kurmak, maratonda koşmak,

34. HATIRLATICILAR KULLANIN

35. KENDİNİZİ ÖDÜLLENDİRİN

Davranış her şeydir. Aşağıdaki ipuçları, kazanan davranışlara sahip olmanıza yardımcı olacaktır.

36. DOĞRU KELİMELERİ KULLANIN

Günlük konuşmalarınızda, ?Bunu ba-şarabilirim? yada ?Bir çözüm buluruz? gibi olumlu cümleler kullanmaya dik-kat edin.Kurduğunuz, cümlelerin sizin psiko-lojiniz ve davranışlarınız üzerinde son derece önemli etkileri olduğunu unut-mayın.

37. İYİMSER OLMAK İÇİN ÇABA HARCA-YIN

38. ARKADAŞLARINIZI SEÇİN

Arkadaşlarınızın negatif davranışları mı var? Bu sizi etkiliyor mu?Birlikte zaman geçirdiğimiz insanlar, çoğu zaman bizim tutumumuzu etki-leyebilir. Eğer ofisinizdeki yada eviniz-deki bireyler sizi negatif yönde etkili-yorsa, bu durumu değiştirecek gerekli adımları atın.

39. DEĞİŞİME İHTİYACINIZ OLDUĞUNU NASIL ANLAYACAKSINIZ?

40. DİĞERLERİNİN NE DEDİĞİNİ DİNLE-YİN

41. SİZİ NELERİN HUZURSUZ ETTİĞİNİ ÖĞRENİN

Sizi nelerin huzursuz ettiğini bildiği-nizde, içinde bulunduğunuz olumsuz durumdan uzaklaşabilir ve bunun so-nucu ortaya çıkan gerilim ve hayal kı-rıklıklarından korunabilirsiniz.

42. SİZİ NELER MUTLU EDER?

43. ARA VERMESİNİ BİLİN

44. HAREKETE GEÇMEDEN ÖNCE İKİ KERE DÜŞÜNÜN

İki kez dinleyip, bir kez konuşmamız için, iki kulağımız ve bir ağzımız oldu-ğunu unutmayın.

45. TEPKİ&YANIT (REACT VS. RESPOND)

Bu iki kelime, mutlu, istekli, pozitif in-san ile üzgün, bitkin ve negatif insan arasındaki farktır.Tepki değil, yanıt verin.

46. SAHİP OLDUĞUNUZ ŞEYLERİN DE-ĞERİNİ BİLİN

47. HER ZAMAN MUTLU OLMAK ZO-RUNDA DEĞİLSİNİZ

48. MANTIĞINIZLA HAREKET EDİN

49. DEDİKODUCULARDAN UZAK DU-RUN

50. GÜNE İYİ BAŞLAYIN

32 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 33

Page 18: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

• Ortalama 30 saniye geç-tikten sonra hatırlanan her bilgi uzun süreli hafı-zadan çağrılır.

• Uzun süreli hafızanın ka-pasitesi sınırsız olarak kabul edilir. Birkaç dakika gibi kısa, bir ömür boyu gibi uzun aralıklarda sak-lanan bilgileri içerir.

• Uzun süreli hafızadaki bil-giler edilgindir. Yani bir ömür boyu saklanabilir.

• Uzun süreli hafızadaki bil-gilerin hatırlanabilmesi için uygun kodlamaların olması gereklidir (şifre,-zaman,mekan,sayı vb…hatırlatıcılar).

• Uzun süreli hafıza uzun yıllar bilgiyi fazla değiş-tirmeden tutabilmektedir.

• Uzun süreli hafızada unutma, bilginin kay-bolmasından çok bilgiye ulaşma sorunundan kay-naklanmaktadır. Yani sak-

lama değil geri getirme (hatırlama) sorunu vardır. Uzun süreli hafızadan bil-giyi geri getirmeye çalış-mak, kütüphanede kitap aramaya benzetilebilir. Kitap bulunamazsa bu durum kitabın olmadığını değil, yanlış rafta arandı-ğını gösterir.

• Hafıza Destekleyicileri

• Hafıza destekleyicileri doğal olarak var olmayan çağrışımlar oluşturarak, kodlamaya yardımcı olan stratejilerdir. Bu strateji-ler hayal etmeye ve sözel

sembollere dayalıdır.• Loci Yöntemi: Bu yöntem-

de bazı maddeleri doğru sırasında hatırlayabilmek için çevrenin fiziksel özel-likleri ve hayal etme bir-likte kullanılır. Örneğin: Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanlarını doğ-ru sırayla hatırlayabilmek için bir evin tüm odaları sırayla hatırlanarak, cum-hurbaşkanları ile eşleş-tirilir. Bu yöntem sırayla hatırlanması gereken tüm listeler için kullanılabilir.

• Kanca Yöntemi: Bu yönte-mi kullanabilmek için ön-celikle sayılarla ses ben-zerliği olan sözcüklerden bir isim listesi oluşturu-lur. Bu liste gerek duyul-duğu her zaman kullanı-labilir. Örneğin: Bir-kir, iki-tilki, üç-güç, dört-sert vb… daha sonra saptanan sözcüklerle hatırlanması

UZUN SÜRELİ HAFIZA NEDİR?

istenen sözcükler eşleşti-rilir ve bunlarla ilgili gör-sel imgeler oluşturulur.

• 1. İstanbul-----------> Denizi kirli İstanbul

• 2. Manisa------------>-Manisa’da çoktur tilki

• 3. Ağrı--------------->Çık-ması çok güç Ağrı Dağına

• 4. Afyon------------->Çok serttir Afyon mermeri

• Bağ Yöntemi: Bu yöntem, hatırlanacak sözcükler ile peş peşe gelen görsel imgeler oluşturulması biçiminde uygulanır. Bu imgelerin alışılmamış ve acayip olması hatırlama-yı kolaylaştırır. Örneğin: Halı, televizyon, bayrak, tank, karınca ve kuş ke-limelerinin sırayla hatır-lanması gereksin. Bunun için ilk kelimeyle görsel imge arasında acayip bir ilişki kurulabilir. Okula bu gün uçan bir halıyla gel-diğimizi, halının üzerinde televizyon seyrettiğimizi hayal edebiliriz. Televiz-yonda da bir marş okunu-yor ve bayrak görünüyor. Bayrak direkte olması gerekirken tankın üzerin-de duruyor. Tank karınca yuvalarını ezerek ilerliyor ve büyük bir kuş tankı yu-tuyor…

• İlk Harf Yöntemi: Bu yön-tem genellikle dizileri hatırlamada kullanılır. Dizideki her kelimenin ilk harfleri kullanılarak anlamlı bir bütün oluştu-rulmaya çalışılır. Örneğin: Güneş sistemindeki geze-genleri sırasıyla hatırla-mak için gezegenlerin ilk harflerinden oluşturulmuş bir cümle kurulabilir. Me-raklı Veli Dün Mahallede Jiletle Saldırdığı Uğur’u Neredeyse Parçalıyormuş.

• Görüldüğü gibi hafıza destekleyicileri hatırla-mayı kolaylaştırmada

kullanılarak, bilgilerin uzun süreli hafızaya yer-leşmesinde etkili rol oy-namaktadır.

• Hafızayı Güçlendirmede Tekrarın Önemi Büyüktür. Hafızayı güçlendirmek için belirli aralıklarla ve sistemli bir biçimde tek-rar yapmak faydalı ola-caktır.

• Öğrenmenin gerçekleştiği ilk 24 saat, öğrenilenler mutlaka tekrar edilme-lidir. Öğrenme sırasında not tutulmuşsa, ilk tekrar notların gözden geçiril-mesi şeklinde yapılabilir. İlk 24 saatte yapılan tek-rar, öğrenilenlerin ortala-ma olarak 1 hafta saklan-masına yardımcı olur.

• Öğrenmeden sonraki ilk 1 hafta, yapılan çalışma-lar öğrenilenlerin tekrar edilmediğinde ilk 1 haf-talık zamanda büyük bir bölümünün unutulduğunu göstermektedir. Bu ne-denle 1 hafta içinde ikin-ci bir tekrarın yapılması doğru olacaktır. Bu tekrar öğrenilenlerin ortalama olarak 1 ay saklanmasına yardımcı olacaktır.

• Öğrenmeden sonraki 1 ay, bir ay sonunda yapılacak yenileyici bir tekrarla da öğrenilenler uzun süreli hafızaya son derece kuv-vetli bir biçimde yerleşti-rilmiş olacaktır.

• UNUTMAYIN! • •İnsan öğrendiğini çok ça-

buk unutur.• Başta ve sonda öğrenilen-

ler daha çok hatırda kalır.• Göze çarpan kelimeler,

isimler şekiller daha iyi hatırlanır.

• Canlı tasvirler, değişik, ilginç tanımlamalar daha iyi hatırlanır.

• Uzun bir listeyi öğrenmek yerine, daha küçük par-

çalara bölerek öğrenmek daha kolaydır.

• Önceden ne kadar çalışı-lacağı bilinmezse, hatır-lama o kadar az olur.

• Yapılacak çalışmadan en iyi verimi alabilmek için çalışma belli aralıkla-ra bölünmelidir (45-60 dk’lık çalışmalar öğrenme alanına göre ideal olabi-lir). Çünkü, çalışmaya ara vermeden çok uzun süre devam etmek dikkatin ve konsantrasyonun gittikçe azalmasına neden olmak-tadır.

• Yazı yazma, ödev hazır-lama gibi çalışmalar için çalışma süreleri daha da uzayabilir.

• Her çalışma seansından sonra belli bir dinlenme aralığı olmalıdır.

• Hiç tekrar yapılmadığın-da, öğrenilenlerin ortala-ma olarak %80 i unutulur.

• Not tutmak, yazarak ça-lışmak, öğrenmeye müm-kün olduğunca çok duyu organını katmak, düzenli ve aralıklı tekrar yapmak öğrenilenlerin kalıcılığını önemli oranda arttırır.

• Düzenli tekrarlar zaman cetveli üzerinde planlan-malıdır.

• Öğrenme üzerinde en fazla bozucu etki yapan etkenlerin başında; yor-gunluk, stres, hastalık, motivasyon eksikliği, umutsuzluk vb. gelmek-tedir.

• Öğrenme üzerinde en az bozucu etki yapan etkin-lik ise uykudur. Bu neden-le uyumadan önce kısa bir tekrar yapmanın önemli yararı olabilir.

• Öğrenme bir amaca yö-nelik olmalıdır. Öğrenmek için amaçları ya da ne-denleri belirlemek, öğren-meye karşı olan isteği de arttıracaktır.

Yeni gelen bilgilerin eskilerle örgütlenerek saklandığı daimi depodur.

Tuğçe Damla ÇIRAKRehber Öğretmen

34 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 35

Page 19: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

• Sınavdan bir önceki gece uyuyamıyorsanız,• Sınavda heyecanlanıp çok iyi çalışmış olduğunuz ve bildiğiniz halde başarılı olamıyorsanız,• Sınav sırasında midenizde, karın bölgenizde gerilme ya da rahatsızlık oluyorsa,• Sınav sırasında soğuk terle-me ve baş ağrıları çekiyorsanız,• Sınav sırasında zihninizin donduğunu bulanıklaştığını ve tam olarak düşünemediğinizi hissediyorsanız,• Sınav sırasında bildiklerinizi de unutuyorsanız,• Soruları olduğundan daha zor gibi algılıyor ve aslında ba-sit olan cevapları kaçırıyorsa-nız,• Dikkatsizlik yüzünden çok sayıda hata yapıyorsanız,• Çalışmanıza rağmen kötü notlar alıyor ve kendinize olan güveninizi yitiriyorsanız,• Sınav zamanları size kabus gibi geliyorsa...

• SINAV KAYGISI YAŞIYOR OLABİLİRSİNİZ!..

Sınav Kaygısı Nedeniyle Gözlenen Olumsuz Duygu, Düşünce ve Davranışlar:• Sınavı bilgi değerlendirmesi olarak değil de kişilik değerlen-dirmesi olarak görme,• Çalışırken dikkat dağınıklığı, unutkanlık,öğrenilen bilgilerin birbirlerine karıştırılması,• Aşırı huzursuzluk,gergin-lik,endişe ve sıkıntı hali,• Önceki başarısızlıklardan dolayı yeni denemelerde de ba-şarısız olacağı düşüncesi,• Önemli sayılan, kendine de-ğer verilen insanların sevgi ve ilgilerini kaybetme,• Başarısızlığı bir facia,mah-voluş,her şeyin sonu olarak görmek,• Sınavı kazanmayı,üniver-siteye girmeyi yasalaştırmak, mutlaka olması gerekiyormuş

gibi düşünmek,• Sınavı kazanmayı tek ama-cıymış gibi görmek,• Sınavı kazanamama duru-munda nasıl üzüleceğini düşün-mek,Bütün bu nedenlerden dolayı, sınav yaklaştıkça yaşanan bir panik duygusu yaratır.• Kaygı esnasında soluk alıp vermemiz hızlanır, terlemeye başlarız,kelimeler boğazımızda kalır,midemiz bulanmaya baş-lar ve bunlar hafif tedirginlik duygusuyla bizi rahatsız eder, o andaki performansımızı olum-suz etkiler.• Kaslarımız gerilmeye baş-lar,el ve ayaklarda üşüme, avuç içlerinde terleme olur.• Nefes alıp vermede düzen-sizlik,kesik kesik nefes alma,• Gerginlik,kalp çarpıntısı,bel ağrısı, mide ağrısı, ishal ya da kabızlık, sürekli tuvalete gitme ihtiyacı hissetmesi, sürekli yor-gunluk, sürekli baş ağrısı, bo-

yun kaslarının gergin olması vb.• Kaygı esnasında organizma-da gözlenen bu olumsuz deği-şiklikler bizim o andaki aktivi-temizi olumsuz etkiler. Bu gibi belirtiler bedensel hastalıkların belirtileri de olabilir.• Bu belirtiler bireyde uzun zamandır gözlenmiş ve onun günlük yaşamını etkiler derece-ye gelmişse, bireyin bir doktora gidip muayene olmasında yarar vardır.

Sınav Kaygısını Artıran Nedenler• Mükemmeliyetçi yaklaşım• Yüksek beklenti düzeyi• Fizyolojik ihtiyaçları karşıla-mamak (uykusuzluk, yanlış bes-lenme vs.)• Felaket yorumları içeren dü-şünceler• Çevrenin görüşleri hakkında endişeSınav Kaygısının Etkileri• Öğrenilen bilgiler transfer edilemez• Okuduğunu anlama ve dü-şünceleri organize etmede zor-luk yaşanır• Dikkatte daralma ve azalma olur, dikkat sınavın içeriğine değil, sınavın kendisine ve bağlı olarak yaşananlara odaklanır• Zihinsel beceriler zayıflar, bilgilerin hatırlanması engelle-nir

Kaygı İle Başa Çıkma Yolları • Kaygı ile başa çıkma yolları-nı iki aşamada inceleyeceğiz.

1.Düşünsel Olarak• Düşünce biçimimiz herkes-çe kabul edilebilen objektif ger-çeklere dayanmalıdır. Olayları yorumlayış tarzımız çevremiz-dekilerce de kabul edilebilir olmalı.• Olayları değerlendirme tar-zınız ve yaklaşımınız sorunu

çözmeye yardımcı olmalı ve he-deflediğiniz kısa ve uzun vadeli amaçlarınıza katkı sağlamalı-dır.• Olayları yorumlayışınız sizi duygusal gerginliğe sürükleme-meli, rahat ve huzurlu hisset-menizi sağlamalı.• Tek bir olaya dayalı genel-lemeler yapmadan, gerçekçi kanıtlarla sonuca varmaya çalı-şın.• Sınavlarda uygulanan test-ler kişilik testleri değil, bilgi ve başarı testleridir. Dolayısıyla sınavlar kişiliğinizin değerlen-dirilmesi değil, bilgilerinizin ölçülmesidir. Sınavı bir kişilik değerlendirmesi olarak değil, yetenek ve bilgilerinizi sınama imkanı olarak görün.• Önceki başarısızlıkların devam etmesi kural değildir. Geçmiş başarısızlıklarınızın ne-denini arayın,gidermek için ge-rekli tedbirleri alın.• Geçmiş başarısızlığınıza üzülmek yerine, gelecekte ba-şarılı olmanın yollarını arayın.• Sınavları bir ölüm-kalım sa-vaşı olarak görmeyin.• Sürekli başarılı olma, üstün olma,yenme çabası içerisinde olmayın.• İsteklerinizi ve tercihlerini-zi mutlaka yerine getirilmesi gereken yasa-kanun haline ge-tirmeyin. “Mutlaka fen lisesi-ne(üniversiteye vb.) girmeliyim, mutlaka şu bölümü kazanmalı-yım” vb. düşüncelere kapılma-yalım.

2.Sınav Kaygısıyla Başa Çıkmada Bedeni Kontrol Al-tına Alma• Öncelikle düzenli ve yeterli beslenmeniz gerekir.• Spor yapmaya zaman ayırın. Bedensel durumunuza göre fi-ziki egzersizler yapın.Doğru Nefes

• Bu çalışmayı açık havada veya iyi havalandırılan bir oda-da yapın.• Bol ve rahat giysiler tercih edin.• Solunum çalışmasına baş-lamadan önce bir iki dakika gevşeyin. Gözlerinizi kapayın ve düşüncelerinizden sıyrılmaya çalışın.• Nefes alırken ağır ve derin nefes alınmalıdır.• Burundan alınmalı ağız ke-sinlikle kapalı olmalıdır.Düzenli fizik egzersizi:• Fizik egzersizinin yararları:• Kas gevşemesi Günde 10-20 dakika düzen-li egzersiz yapmanın sınavlara hazırlanan öğrenciye sağlaya-cağı yararlardan birincisi kaygı-yı azaltması, ikincisi öğrenme-de etkinliğin artması. Fizik egzersizi öğrenmeyi kolaylaştırır. Fiziksel egzersiz-den sonraki rahatlama sırasın-da salgılanan seratonin adında-ki madde öğrenmek için gerekli olan zihinsel ortamın doğması-na neden olur. Bir fizik egzersizi programı tamamlandığı zaman yorgun-luk hissedilmemeli. Zıplayarak yapılan yorucu hareketlerden kaçınılmalı. Sağa sola eğilme. Öne eğilerek eli yere değdirme, dizleri bükerek yere eğilip hare-ketler yapın.

YAŞIYOR MUSUNUZ?SINAV KAYGISI

Tuğçe Damla ÇIRAKRehber Öğretmen

36 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 37

Page 20: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

Yapılan araştırma ve bul-gularına baktığımızda;Araştırma çerçevesinde

40 gönüllüye, 2 buçuk dakika süren tekdüze bir telefon me-sajı dinletildiği sırada kağıt üzerinde rastgele karalama yapmaları istendi. Mesaj din-letildikten sonra yapılan bellek testinde, gönüllülerden, konuş-mada adları geçen kişi ile yerle-rin isimlerini yazmaları istendi.Mesajı dinlerken karalama ya-panların, kişi ile yer isimlerini

anımsamada ötekilerden yüzde 29 oranında daha başarılı ol-dukları gözlendi. Yazının kalanını ve birçok şeklin analizini olduğu gibi sizlerle paylaşmak istiyorum. Böylece biz konuşurken, bir şeyler anlatırken karşımızdaki kişi neden beni dinlemiyor yar-gısından önce belki bu şekilde konsantre olarak dinliyordur diye düşünebilir, bireysel farklı-lıkları hoş görü ile karşılayabili-riz.

Elinizin altında bulunan ka-ğıt parçalarına farkında bile olmadan çizdiğiniz biçimler, sizin ruh halinizi ele vermeye yetiyor. Bu konudaki ilk araştır-malar ile bulgular, psikanalizin babası sayılan Sigmund Freud’ un çabasıyla ortaya çıkmıştı. Psikanalistler, ellerinin altın-daki örneklerle hastalarının so-runlarını daha kolay gün ışığına çıkarmaya başlamışlardı. Öyle ki, çeşitli karalamaların anlam-larını kapsayan kitaplar elden

ele dolaşmaya bile başlamıştı. Böylece doğmuş olan Grafo-loji Bilgisi, insanların yazıların-dan ya da attıkları imzalardan yola çıkarak karakter analizle-ri yapmayı kolaylaştırıyor. Bu günlerde İngiliz Grafoloji Ensti-tüsü yaptığı araştırmalarda, bir şey dinlerken ya da düşünürken yapılan karalamaların karakter hakkında ne gibi ipuçları taşıdı-ğını inceleyerek, açıkladı. Aynı İşlem küçük yaştaki ço-cukların yaptıkları resim ya da karalamalar için de geçerlidir. Bunlardan yola çıkılarak ço-cuğun karakteri ya da ruh hali hakkında bilgi edinilebilir.

Uzmanlara göre dünyanın her yerinde insanların yaptıkları karalamalarda benzer figürle-rin kullanılıyor olması rastlantı olmayıp, farklı anlamlar taşı-yor. Portre: Karışık çizilmiş bir surat, ötekilere karşı güvensiz duygulara, komik anlatımlı bir surat çizimi dikkat çekme iste-ğini gösterir.

Çiçek: Birçok çiçeği bir arada karalamak bireyin sosyalliğini,

sapı eğri çiçek ise endişeyi re-simlendiriyor.

Kelebek: Hiçbir şeye bağlan-mak istemeyen ruh halini veya anlık duyguları temsil eder.

Kuş: Uçan bir kuş çizen kişile-rin hayal güçleri çok kuvvetlidir. Her zaman büyük hayaller pe-şinde koşmaya bayılırlar. Ayrıca seyahat etmeyi, macera yaşa-mayı da severler.

Kalp: Özel birine karşı duyulan duygusal yakınlığı simgeler.Basamak ya da merdiven: Bir amaca yönelik hırs ile iradeyi gösterir. Ayrıca, daha mutlu, daha rahat olma isteğini belir-tir.

Karışık desenler: Karışık aynı zamanda ayrıntılı karalamalar, takıntıları simgeler. Bu kişiler, duygularını belli etmekten hoş-lanmaz.

Ok: Dik, düzgün bir ok hedefe gösterilen önemi, desenli bir ok ise arzuları belirtir.

Gemi ile uçak: İçinde bulunu-lan durum ile ortamdan kaçma isteğini gösterir.

Ev: Güvenlik gereksiniminde olunduğunu simgeler. Eğri büğ-rü ev ise yaşanılan evdeki mut-suzluğu temsil eder.

İsim: Kendi ismini yazmak, dikkat çekmekten hoşlanmayı; başkasının adı ise aklın o kişiyle dolu olduğunu gösterir.

Küp ya da kutu: içinde bulu-nulan durumu kontrol altına alma isteğini gösterir.

Üçgen: Öğrenmeye susamış, araştırıcı, tehlikelere atılmayı göze alan, güçlü bir iradesi olan biri sürekli üçgen çizer. Bu kişi zor karar verir ama hiç kimse

onu kararından döndüremez.

Kare: Ciddiyeti, kararlılığı sim-geler, Pratik amaçlara yönelen, özü sözü doğru kişiler kare çi-zerler. Hayatlarını güvence içinde sürdürmeye çalışırlar.

Daire: Daire şekli sonsuzluğu, bütünlüğü, birliği ve korumayı simgeler. Kalbi sevgi dolu olan esprili kişiler, daire çizmekten hoşlanırlar. Genelde kendilerini ikinci planda tutarlar.

Paralel Çizgiler: Soğukkanlı, acil durumlarda hemen hareke-te geçmeyi başaran kişilerdir. Ne istediklerini çok iyi bilirler. Eğer çizgiler diagonal (dikdört-genin bir köşesiyle çaprazında bulunan köşesi arasında çizilen çizgi) çizilmişse o kişinin lider olma eğiliminde olduğu söyle-nebilir.

Düz Çizgiler : Bu tür çizgiler çizen insanlar, genelde sözünü sakınmayan, az ve öz konuşan tipler olma eğiliminde.

Sıfırlar ile Çarpılar : Reka-bete açık insanları anlatıyor.Yıldız: Altı köşeli yıldız çizen ki-şilerin insan doğasının erkek ile dişi yanları arasında bir denge kurabildikleri anlaşılır. Meraklı, öğrenmeye açık, konuları de-rinlemesine inceleyen kişiler-dir. İdealist olanlar genellikle yıldız çiziyor.

Zikzak: Yuvarlak zikzaklar ro-mantizm duygusunun baskın-lığını, dik, keskin zikzaklar ise sinirli karakteri simgeler.

Çöp adam: Duygularını kont-rol altına almayı başarmış olma duygusunu belirtir.Kaynak: Popüler Bilim Dergi-si-2013 Nisan sayısı.

DİKKAT!BİRŞEY DİNLERKEN YA DA DÜŞÜNÜRKEN YAPILAN KARALAMALARLA AKILDA KALICILIK ARTABİLİYORMUŞ!!!

Tuğçe Damla ÇIRAKRehber Öğretmen

38 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 39

Page 21: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

Cumhuriyetin ilanından sonra İstanbul’da bir resepsiyon veri-lir.Tüm dünya ülkelerinin elçileri ve ataşeleri de davet edilir.

Davet güzel bir şekilde devam etmektedir fakat İngiliz ataşesi olan binbaşının bakışları Musta-fa Kemal’in gözünden kaçmaz.

Bütün davet boyunca kendisine dik dik bakmıştır ve bakmaya devam etmektedir.

Ne olduğunu öğrenmek için ya-verini gönderir.Yaver Mustafa Kemal’e şöyle der:

- Paşam kendisine neden ters bir tavır takındığını sordum, o da bana:

Mustafa Kemal’in Çanakkale’de babasını öldürdüğünü söyledi.

Bunun üzerine Mustafa Kemal şöyle der:

- Git sor bakalım babasının Ça-nakkale’de ne işi varmış?

Ata’ nın CevapVeremediği Tek İnsanTarihimiz sayısız savaşlarla do-ludur. Biz bu savaşlardan baş kaldırıp ne memleketi imar edebilmiş, ne de kendimiz refa-ha kavuşmuşuzdur. Bunun sebe-bi, bizim suçumuz olduğu kadar düşmanlarımızın da suçudur. Çünkü başta Ruslar olmak üzere düşmanlarımız hep şöyle düşü-nürlerdi:

-Türklere rahat vermemeli ki, başka sahalarda ilerleyemesin-ler...

Bunun için de sık sık başımıza belalar çıkarırlar, savaşlar açar-lar, Balkan milletlerini “İstiklal” diye kışkırtırlardı.

Biz böyle durmadan savaşırken de o zamanlar askere alınma-yan gayri müslimler zenginle-şirlerdi.

Onların neden zengin, bizim ne-den fakir kaldığımızı bir köylü, Atatürk’e verdiği kısa bir cevap ile çok güzel açıklamıştır.

Atatürk, Mersin’e yaptığı seya-hatlerden birinde, şehirde gör-düğü büyük binaları işaret ede-rek sormuş:

-Bu köşk kimin?

-Kirkor’un...

-Ya şu koca bina?

-Yargo’nun...

-Ya şu?

-Salomon’un...

Atatürk biraz sinirlenerek sor-muş:

-Onlar bu binaları yaparken ya siz nerede idiniz? Toplananların arkalarında bir köylünün sesi duyulur:

-Biz mi nerede idik? Biz Ye-men’de, Tuna Boyları’nda, Bal-kanlar’da, Arnavutluk Dağların-da, Kafkaslar’da, Çanakkale’de, Sakarya’da savaşıyorduk pa-şam...

Atatürk bu anısını naklederken:

-Hayatımda cevap veremedi-ğim tek insan bu ak sakallı ihti-yar olmuştur, der dururdu.

Atatürk ve Nöbetçiİtalyanların Habeş Harbi sıra-larında idi. Ege kıyılarında kıta ve tahkimat komutanları çok titiz davranıyorlar, kıtaya her-hangi bir yabancının sızması olasılığına karşı erleri sık sık uyarıyorlardı.

Bu günlerin birinde Atatürk’ün teftişe geleceği haber alındı. Atatürk beklenilen günde ya-nındaki erkanı ile geldi. Kıtaları teftiş edip dolaşmaya koyuldu.

Savunma mevzilerinden birine giden yolun dönemecinde Ata-türk birdenbire durdu.

Yanındakilere:

-Siz beni burada bekleyiniz, ben yalnız gideceğim, dedi.Yanındaki komutanlar tered-dütle birbirlerinin yüzüne bak-tılar. Fakat, tabii bir şey söyle-yemediler.

Atatürk patikanın kıvrımını döndü. Koruganın hakim bir noktasında nöbet bekleyen Mehmetçiğe doğru yürüdü. Uzaktan gelen bir sivilin ken-disine doğru yürüdüğünü gö-ren Mehmetçik hemen silahına davrandı. Daha fazla yaklaş-masına izin vermeden gür sesi ile:

-Dur!... diye gürledi.

Atatürk bu kesin ihtar karşısın-da durarak:

-Sen beni tanımıyor musun? Ben kimim?

-Mustafa Kemal’sin komuta-nım.

-Peki sen benim Mustafa Ke-mal olduğumu biliyorsun da hala neden yasak, diyorsun?...

Mehmetçik bir an durakladı. Herhalde teftişten haberi var-dı. Fakat onun bildiği Atatürk, yanında kalabalıkla gelirdi. Böyle yapayalnız gelmezdi. Bir an daha düşündükten sonra kafasını salladı ve safiyetle ya-nıt verdi:

-Komutanım, Mustafa Ke-mal’sin Mustafa Kemal olma-sına ama... Düşmanların işine akıl sır ermez... Birini sana benzetir içeri sokarlar... Gözü-nü seveyim sen şu bizim yüz-başıyı al birlikte gel, o zaman nereye istersen git!Atatürk, geri döndükten sonra komutanlara bunu anlattı. Bu mert ve uyanık eri çavuşluğa yükselttirdi.

Hatay1923 yılı Mart’ının On Beşi Pa-zar günüydü. Atatürk, Adana İstasyonu’nda trenden inmiş; sağı solu dolduran halkın coş-kun alkışları, “Yaşa varol!” ses-leri arasında yaya olarak kente giriyordu.

Yarı yolda karalar giymiş bir kadın kalabalığı göze çarptı; sonra onların arasından iki-şer levha taşıyan dört genç kız çıktı; Atatürk’ün önünde durdular. Arkalarından bir kız daha göründü ve önüne geçti. Hıçkırıklar, iniltiler ve yalvarış-larla dolu bir nutuk söylemeye başladı. Bu genç kızın kişiliğin-de henüz tutsak bulunan İsken-derun’la Antakya’nın Türk olan bütün halkı: “Bizi de kurtar” diye yalvarı-yordu.

Herkesin gözleri yaşarmış-tı, hıçkırıklarını tutamayanlar vardı.

Atatürk’ün de gözleri nemliydi ve başı eğilmiş gibiydi. Genç kızın nutku bitince Atatürk’ün alnı yükseldi; mavi gözlerinde ve pembe yüzünde bir çelik parıltısı görüldü. Her kelimesi üzerinde kuvvetle durarak:

-Kırk asırlık Türk yurdu yabancı elinde kalamaz! dedi.On altı yıl sonra Hatay sorunun en heyecanlı günlerinde, has-ta ve bitkin olmasına rağmen, Hatay’a yakın olmak için tekrar Adana’ya gitti. Dört saat ayak-ta durmak, birliklerin geçidini izlemek gibi olağanüstü bir da-yanıklılık gösterdi. Hatay kur-tuldu, fakat Atatürk’ü yitirdik.

İsmail Habib, bu konuyu şöyle bitirir:

“Hatay, Hatay! Seni kurtaran, aynı zamanda senin şehidin oldu!”

Birgün Müslüman memleket-lerinden birinde (Mısır’da) ba-ğımsızlık davası için çalışan li-derlerden biri, Mustafa Kemal’i görmeye gelmişti. Kendisine:

-”Bizim hareketin de başına geçmek istemez misiniz?” diye sordu. Olabilecek şey değildi ama in-san yoklamalarını pek seven Mustafa Kemal:

-”Yarım milyonunuz bu uğurda ölür mü?” diye sordu.

Adamcağız yüzüne bakakaldı. -”Fakat Paşa Hazretleri yarım milyonumuzun ölmesine ne lü-zum var? Başımızda siz olacak-sınız ya...”

-”Benimle olmaz beyefendi hazretleri, yalnız benimle ol-maz. Ne vakit halkınızın yarım milyonu ölmeye karar verirse, o zaman gelip beni ararsınız.”

TARİH

Meltem TÜRKMENİZTarih Öğretmeni

40 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 41

Page 22: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

Türkiye’nin Osmanlı’dan kalan en büyük sorunla-rından biri olan sözde er-

meni soykırımı gündemi meş-gul etmeye devam ediyor. Peki nedir bu sözde ermeni soykırı-mı? Ermeni sorunu ne zaman başladı? Ermeniler kimlerdir? Ermeni sorunu hakkında her-şey haberimizde. Bazı Batılı ülke ve yazarları ile onların güdümündeki Tür-kiyeli(!) entellerimiz ‘Almanya ‘nın Yahudi soykırımını kabul ettiği gibi, Türkiye’nin de Er-meni soykırımını(!) kabul et-mesi gerektiğini’’ söylüyorlar. Bu zatlar, 6 Milyon Yahudiyi fırınlayan Nazi Almanya’sının yanına bir suçlu daha getirmek isteyebilirler. Unuttukları şu; Yahudiler Almanya’ya sada-katla bağlı idiler, Almanya’ya isyan etmemiş, Alman toprak-ları üzerinde bir Yahudi Devleti kurmak için başka devletlerle Almanya’yı işgale gelmemiş, Alman askerlerini ve sivil halkı katletmemişti. Ermeniler ise, aşağıda okuyacağınız tarihi olaylarda olduğu gibi vatandaşı oldukları devlete isyan etmiş-ler, acımasız zulüm ve terörle çocuk,kadın,yaşlı demeden si-vil halkı katletmişler, yabancı devletlerin beşinci kolu olarak düşmanla işbirliği yapmışlar-dır.

ERMENİ MESELESİ NE ZA-MAN BAŞLADI? Osmanlı Devleti’nin güçsüz-leştiği 19.yüzyılda önce Rusya sonra İngiltere ve diğer Batılı ülkeler Balkanlar’ daki hıris-tiyan halkları ve Anadolu’daki Ermenileri Osmanlı Devleti-ne karşı tahrik ve teşvik etti. 93 Harbi denilen Türklerin yenilgisi ile biten 1877-1878 Türk-Rus Savaşından sonra Türkler, 500 yıldan beri otur-dukları Rumeli topraklarından imha edilerek sökülüp atıldılar. Bu durum Ermenileri de hare-kete geçirdi. Ermeni patriği ve

Ermeni ileri gelenleri Türk te-basından olmalarına rağmen Rus başkumandanı Grandük Nikola’yı tebriğe gittiler. Ana-dolu’da hiç bir yerde çoğunluk olmadıkları halde, kendilerine Ermenistan kurulmasını istedi-ler Bu olmadı ama Ermeni adı ilk defa uluslararası bir antlaş-maya,yani 1878 Yeşilköy Türk-Rus Antlaşmasına girdi. Daha sonra İngiliz-Rus rekabeti ve diğer devletlerin yardımı ile Ermeni terör örgütleri kuruldu. Anadolu’nun çeşitli şehirlerin-de Osmanlı Devletine karşı is-yanlar başlatıldı.

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA ERMENİLER

Doğu Anadolu harabe hali-ne geldi. (1887- 1915)Osmanlı Devletinin 14 Kasım 1914’de İngiltere,Fransa ve Rusya’ya karşı Almanların yanında Bi-rinci Dünya Savaşı’na girmesi Ermeni komitelerince büyük fırsat olarak görüldü. Gönüllü alaylar kurarak Rus saflarına katılan Ermeniler, Rus işgal kuvvetleriyle birlikte Doğu Anadolu topraklarımıza girdi-ler. Ermeniler Anadolu’nun çe-şitli bölgelerinde yeni isyanlar çıkartıp,Osmanlı kuvvetlerini arkadan vurdular. Sivil Türk halkı büyük bir katliama uğra-tıldı.(1)

TEHCİR (ERMENİLERİN ZO-RUNLU GÖÇÜ) Devlet bir kaç cephede savaşırken,Türklerin savaşa gitmeleri sonucu meydan Er-menilere kaldı. Van’da isyan başlatıldı. Devlet bu durum-da 27 Mayıs 1915 tarihinde ( tehcir ) yani Rus cephesin-

deki Ermenilerin güneye göç ettirilmesi kararını aldı. İşte bu karar Ermenilerin Türkleri soykırım yapmakla suçladık-ları olaydır. Önce şunu sor-mak lazım:”Türkler’in yaptığı tehcir, soykırım tanımına uyar mı?’’Birleşmiş Milletler Ge-nel Kurulu’nun 9 Aralık 1948 tarihli kararı ile kabul edilmiş soykırım tanımı tehcire uyma-maktadır. Osmanlı İmparator-luğu kendi vatandaşları olan savunmasız Ermenileri kısmen veya tamamen ortadan kaldır-mak için öldürmemiş ve aynı amaçla tehcire zorlamamıştır. Osmanlı Devleti,bağımsız dev-let kurmak amacıyla savaş sı-rasında Rusya tarafında yera-lan, düşman saydığı Müslüman halkı öldüren Ermenilerle sa-vaşmıştır.Osmanlı Devleti ken-di topraklarının bütünlüğünü savunmak amacıyla düşmanla işbirliği yapan ve yapabilecek Ermeni nüfusa tehcir uygula-mıştır.Türkiye Cumhuriyeti sa-vaş sırasında bazı Ermenilerin öldüğünü ve nüfusun tehcire tabi tutulduğunu kabul etmiş-tir. Olanları soykırım olarak ad-landıranlar,Osmanlı Devletinin Müslüman halkının da soykı-rıma uğradığını bu soykırımın Ermeniler tarafından yapıldığı-nı kabul etmek zorundadır.(2)

DOĞU ANADOLU’DA ERME-Nİ MEZALİMİ

Ankara ve Yozgat çevresinde fa-aliyet gösteren Ermeni çetelerin-den bir grup. Kaynak :Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures. 1916 Temmuzunda Ruslar Er-zincan’a kadar ilerlemişlerdi.1917 Şubat Rus devriminden sonra Ruslar geri çekilmeye başladılar. Meydan Ermenilere kaldı.Ermeni-ler bu dönemde Ruslarla isgal et-tikleri Türk şehir ve köylerini Türk-lerden temizlemeye ve anlatılmaz zulümlere hız verdiler.1917 yılın-da Osmanlı orduları yeniden top-landılar.1918’de saldırıya geçtiler.Geri alınan doğu Anadolu şehir-lerimizin durumunu 15.Kolordu Komutanı Kazım Karabekir şöyle anlatıyor;(3) ’15 Şubat 1918 ‘de Erzincan’ı aldık. Ermeniler pek az karşı koy-dular. Güzel yapılar ve kışlalar yakılmıştı. Bazılarının içini in-sanlarla doldurup yakmışlardı. İçi cesetlerle dolu kuyular çoktu. Müfrezem 22 Şubatta Mamaha-tun’u(Tercan’ı)işgal etti. Burada sağ kalan kimse bulunamadı. Er-meniler bütün ahalisini öldürüp büyük çukura doldurmuşlardı. Her taraf yanıyordu. Aşkale ve Yeni-köy’de ise aynı manzara vardı. 20 Şubat’ta Bayburt’a geldik. Bura-daki cenazeler insanın aklını oyna-tacak kadar çoktu. Bütün çocuklar süngülenmiş,yaşlılar ve kadınlar samanlıklara doldurulup yakılmış, gençler baltalarla parçalanmıştı. Çivilere asılmış ciğer ve kalpler görülüyordu Bunları görünce Er-zurum’daki kardeşlerimizin imda-dına koştuk. 11 ve 12 Mart’ta Ilıca ve Erzurum’u aldık. Erzurum’da öyle acıklı manzaralar gördük ki, insanı insanlıktan iğrendiriyor-du. Halk gözyaşı ile şuraya bura-ya koşuyor, kimi babasını,oğlunu süngülenmiş veya yakılmış bulu-yordu. Bir çok sokakta hiç hayat görülmüyordu. Yerlerde .çocuk, kadın,yaşlı kanlar içinde yatıyor-du. İstasyon sanki bir mezarlık gibi ölülerini dışarıya fırlatmıştı…’ Kafkasya’da Osmanlılara karşı harp eden ve girdikleri mahalle-lerde zulüm yapan Hınçak Gönüllü çetelerinden bir grup. (Izk gazete-si 2 Mart 1915) Kaynak : Ermeni

Ayaklanmaları ve İhtilal Hareket-leri. Amasya’da Ermenilerden top-lanan silahlar. Kaynak : Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareket-leri.

GÜNEY ANADOLU’DA FRAN-SIZ-ERMENİ İŞBİRLİĞİ Güney deki durumu ‘Milli Mü-cadele’de Develi’(4)adını taşıyan eserde Mehmet Özdemir. 25 Ka-

sım 1918 de Adana bölgesinde başlayan Fransız ve Ermeni işgali-ni tanıklar ve belgelerle şöyle an-latmaktadır; ’’Fransızlar ikindi üzeri şehre girdiler. Kiliselerin çanları çalını-yordu. Ermeni evleri dükkanları, çarşı,pazar itilaf devletleri ve Er-meni bayrakları ile donatıldı. Yer yer Türk bayrakları yırtıldı. Gece fener alayları tertip edildi. Taşkın-lık son haddini buldu. ’Kahrolsun Türkler ‘ sesleri ve ağza alınma-yacak küfürler ortalağı çınlatı-yordu’’(s.42)Fransızlarla birlikte gelen Ermenilerin 70 bini Adana ile köylerinde,12 bini Dörtyol’a, 8 bini Haçın’a(Saimbeyli) ve geri ka-lanı Osmaniye,Kadirli ve Kozan’a yerleştirilmişti. Ermeni terör ve zulmü Türkleri canından bezdir-mişti. Çukurova Türkleri herşey-lerini bırakıp Develi ve Kayseri’ye doğru kaçtılar.’’ Bu sırada Develi’nin durumu eserde şöyle anlatılıyor ; ’’1.Dünya Savaşında tehcir edilmiş Ermeniler Develi’ye dön-müşler hakim ve zalim tavırları ile intikam fırsatları gözlüyorlar ve her an Türk mahallelerinin hücu-ma uğrayacağı bekleniyordu. Kim-se hayatından emin değildi. Sevr anlaşmasının Ermenilere verdiği hak ile Ermeniler vatanın hakiki sahibi kendilerini görüyor,Türkleri hakaretle aşağılıyorlardı. Fransız-lar kendi haritalarında istila mın-tıkalarını çizdikleri yerlere kadar

hükümlerini yürütüyorlar,bu hük-mün zabıta kuvveti de Ermeniler oluyordu. Haçın’da toplu kuvvetle etrafa saldırıyor,Develi kenarın-dan geçen Zamantı suyunu hudut çizerek,iç taraflarda reva gördük-leri gibi,dış tarafa da hücumlarını hazırlıyorlar,yeni yerlerin zaptına karar veriyorlardı.’’(s.48) Bu dönemi araştıran Justin McCarty’ ‘Ölüm ve Sürgün’ isim-li eserinde(5)Ermeni Lejyonu hakkında önemli bilgiler veriyor ;’’Fransız Doğu Lejyonu toplulu-ğunun bir parçası olan Ermeni Lejyonu,4 tabura bölünmüş yak-laşık 5 bin askerle subaylardan oluşuyordu ve bunlar Mısır’da birliğe yazılmışlardı. Birlikteki as-kerler Anadolu’dan gelme Ermeni sığınmacılar,Yakın doğunun diğer bölgelerindendeki Ermeniler ve Avrupa’dan hatta Amerika’dan gönüllü gelmiş Ermenilerdi. Daha işin başından beri,Lejyonun amacı açıktı. Ermeni subayların belirttiği üzere,Lejyon mensupları düzenli Fransız ordusunun birliklerindeki askerler gibi Fransa’yı düşmana karşı savunmak için değil,özellik-le Türklere karşı savaşmak için ve yalnız bunun için kendine özgü bir topluluk olarak askere alın-mışlardı.(s.233)Şimdi Fransa’nın Ermeni tezlerine neden sahip çık-tığını daha iyi anlıyoruz. Çünkü o dönemde Antep’te,Maraş’ta,Ur-fa’da,Adana ve Çukurova’da Tük-lerin yaşadığı kötülüklerin baş ak-törü Fransa’dır.(5) Urfa,Maraş ve Antep’te Fransız kumandasındaki Ermeni zülmü ve katliamına karşı Türkler on binlerce şehit vererek şanlı bir mücadele vermişlerdir.Fransızlar giderken Ermeniler de onları takip etmişlerdir.Mil-li Mücadele’de(Türk Bağımsızlık Savaşı’nda) Ermeniler : Birinci Dünya Savaşı sonucu Türk Vata-nı İngiliz,Fransız,İtalyan ve onla-rın piyonları Yunan,Ermeni silahlı güçleri tarafından işgal edildi. İşte bu andan itibaren Türk Milletinin Atatürk’ün önderliğinde şanlı İs-tiklâl Mücadelesi başladı. Soykı-rıma uğradığını iddia eden Erme-niler Anadolu’da düzenli ordularla Türklere karşı savaştılar. Yalnız bu durum bile soykırım olmadığı-nı ortaya koyar. Kaldı ki elimizde

Ermeni Soykırımı Yalanı Nedir? Ermeni Sorunu Nedir?

42 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 43

Page 23: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

bu dönemi aydınlatan sayısız belge ve tarihi şahit de Ermeni tezini çürütmektedir. Ermeni iddialarına mesnet olan Ando-nian belgelerinin ise düzmece olduğu anlaşılmıştır…

TÜRKLER ATATÜRK’ÜN ÖN-DERLİĞİNDE NE YAPTI? Osmanlı’ya karşı savaşan Ermeniler önce Doğu Anado-lu’da Ruslarla sonra Güney Anadolu’da Fransızlarla bera-ber Türkleri imhaya kalktılar.Böylece hiç bir yerde nüfusça ekseriyet olmayan Ermeni-ler lehine Anadolu Türklerden arındırılmak istendi. Bu çok kötü duruma rağmen, Türkler vatanlarını,namuslarını koru-mak için şerefli,haklı,inanılmaz bir mücadele verdiler. Oyunu bozdular. Emperyalistler.ve onların maşaları hedeflerine ulaşamadılar. Çünkü ‘Çılgın Türkler’kendisine kefen biçen-lere ‘Ata’sı önderliğinde had-dini bildirdi. 24 Temmuz 1923 ‘de imzalanan ve Türkiye Cum-huriyeti’nin kuruluş anlaşma-sı olarak kabul edilen ‘’Lozan Anlaşması’’ ile Ermeni Mese-lesi ve Ermeni iddiaları resmen kapandı.O halde bu gün bizden kimsenin bir şey isteme hakkı yok.

GÜNÜMÜZDE ERMENİLER NE İSTİYOR? Ermeniler geçmişte proğ-

ramlı basın yayın faaliyetleri yanında Türklere karşı silahlı terör yolunu seçtiler.. Özellik-le Türk devlet adamlarına yö-neltilen bu terörist strateji ilk defa 1905’de II.Sultan Abdül-hamid’e yapılan bombalı sal-dırı ile başladı. .Ermeni terörü yurt dışındaki Türk görevlileri temsilcilikleri ve kuruluşları-na yönelmiş ve 1973 yılından 1994 yılına kadar 36 devlet gö-revlisi şehit edilmişti. Ermeni terör örgütlerinin amacı Türki-ye’yi istikrarsızlığa sürüklemek ve sözde işgal altındaki Ermeni topraklarını kurtararak ‘Ba-ğımsız bir Ermenistan ‘’ kur-maktı. Bu gün Ermenistan poli-tikasında,söz konusu isteklerin değişik başlıklar altında devam ettiği görülmektedir. Erme-nistan Anayasasında Türkiye toprakları üzerinde. hak iddia edilmekte ve Ermeni Cumhur-başkanlığı bayrağında Ağrı Da-ğı’mızın resmi bulunmaktadır. Türkiye’ye Ermenistan sınırı-mızı açmamız için baskı ya-pan ülkeler, önce Azerbaycan toprağı Karabağ’ı igşal eden 1 milyon Azeriyi göçe zorlayan Ermenistan’a yaptırım uygula-malıdırTürkiye üzerindeki Ermeni emelleri açıktır. Ermeniler, sözde Ermeni soykırım iddia-ları vasıtasıyla önce meselenin tanınmasını sağlamak, daha

sonra soykırım olarak kabül edilmesini ,bu yolla Türkiye’den tazminat ve toprak talebinde bulunmak istemektedir

ERMENİ MESELESİNE KARŞI TÜRKLER NE YAPMALI? Dün olduğu gibi bu gün de Ermenilerle Türkler arasındaki sorunlardan faydalanan, Erme-nileri kışkırtan, soykırım iddia-larını Türkiye’ye baskı yapmak ve bir seyler koparmak için kul-lanan bazı devletler vardır. Türkiye Ermeni soykırım iddiaları ile mücadelede ABD kongresinde ‘soykırım tasarı-larına engel olmak için yabancı lobilerden medet umuyor. ABD soykırım kararını başımızda sanki Demoklesin kılıcı gibi tutmaktadır. Türkiye hakkını el yardımı ve insafı ile mi savuna-cak? Son zamanlarda piyasaya sürülen araştırma sonuçları Türk tezlerini güçlendirse de kimliklerini Türk düşmanlığı üzerine kuranların bunları dik-kate alacaklarını zannetmiyo-ruz Önce kendi gücümüze gü-venmeliyiz. Genç nesillerimize tarihimizi ve bütün dünyaya yılmadan kendi tezlerimizi anlatmalıyız. Ama esas olan vatan topraklarımıza güçlü ve birlik içinde sahip çıkmamızdır. Dünyanın anladığı dil budur!

Geceleyin berrak bir hava-da gözümüzü gökyüzüne çevirdiğimizde, sayıları

trilyonlarca olan yıldızları ve daha dikkatli baktığımızda ışıl ışıl parıldayan samanyolu ga-laksimizi görürüz. Ancak daha gördüklerimizin milyarlarca katı göremediğimiz yıldızlar ve galaksiler vardır. Biz bunla-rı yaydıkları ışıkları nedeni ile fark ediyoruz. Çünkü bunların hepsi yoğun kütleli maddeden oluşan nesnelerdir. Yoğun küt-lelerin basıncı nedeniyle mey-dana gelen füzyon olayı sonucu ortaya çıkan enerji, bunların ışın vermesini sağlar. Birde bildiğimiz ve anladı-ğımız manada madde sınıfına girmeyen yapılaşmalar var ki, biz bunları hiçbir zaman göre-miyoruz. Garip olan şu ki; gö-remediğimiz bu nesneler kütle bakımından görebildiklerimiz-den çok daha büyüktür. Öyle

ki, evrendeki toplam madde miktarının % 15’i görünebilen maddeler (yıldızlar, galaksiler, gezegenler), % 85’i de görüne-meyen nesnelerdir. Göremedi-ğimiz fakat var oldukları bilim-sel olarak saptanmış olan bu nesnelere Karanlık Madde adı verilmiştir.

Karanlık Madde; yıldızlara enerji vererek ışımalarını sağ-layan bir füzyon olayına sahip olmadığı için biz onları göre-meyiz. Çünkü karanlık mad-de görünür bir ışık ve algıla-nabilir bir sinyal yayınlamaz, ışıldamaz ve kozmik gazların yayınladığı ışınımları emerek varlığını belli etmez. Dolayısı ile en gelişmiş teleskoplarla dahi gözlemlenemez. Fakat galaksimizin, diğer galaksilerin ve muhtemelen bütün evrenin Karanlık Maddeye gömülü ol-duğuna dair gök bilimciler pek çok kanıt bulmuşlardır. Evrenin

Karanlık Maddeyle dolu olduğu yönünde hem kuramsal (teo-rik), hem de deneysel pek çok güçlü kanıt vardır. Karanlık Madde evrenin geleceğini etki-leyen en büyük baş oyuncusu-dur.

Nedir Bu Karanlık Madde? Şuana kadar varlığı bilinen, fakat ne olduğu yapısının mad-de mi, anti madde mi olduğuna dair sırrı kesin olarak çözül-memiştir.Bazı din bilimcileri, evrenin esir (eter) tabir edilen bir tür enerji ile dolu olduğunu, ruh ve enerji bedenimizle bu esir deryası içinde yüzdüğümü-zü söylerler. Onlara göre, esir ve Karanlık Madde aynı şey olabilir. Karanlık Madde senaryola-rına göre evren, küçük yapılar-dan büyük yapılara doğru birle-şerek meydana gelmiştir. Önce

1) Stanfort Shaw,Osmanlı İmpara-torluğu ve Modern Türkiye, E Ya-yınları2)Özdemir İnce; Fesatlar Sarmalın-

da Türkiye,Remzi Kitabevi,20073) Gökhan Balcı ;Türkler Soykırım Yaptı mı? TruvaYayınları, 20074) Mehmet Özdemir;Milli Mücade-

le’de Develi,19735) Justın McCarty;Ölüm ve Sür-gün,İnkilap Kitapevi,2003

KAYNAKÇA

Evrenin En Büyük Sırlarından Birisi:

Karanlık Madde

44 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 45

Page 24: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

Baryonik Madde dediğimiz; atomları, gezegenleri,yıldızları ve galaksileri oluşturan atom altı parçacıklar ailesi meydana çıkmış. Bu parçacıklar Baryo-nik Madde yığınları halinde bir-leşerek, yıldızları ve bebek ga-laksileri meydana getirmiştir. Bu oluşum esnasında bunların etrafını Karanlık Madde kabuk-ları sarmıştır. Karanlık Mad-de kabukları ile sarılı yıldızlar gruplaşarak bebek galaksileri ve Karanlık Madde ihtiva eden bebek galaksiler de birleşerek irili ufaklı galaksileri, galaksikümelerini ve süper galaksileri ortaya çıkartmıştır. Bütün bu oluşumlar ve olu-şumlar arasındaki boşluklar içinde yaşadığımız evreni mey-dana getirmiştir. Şimdi evren-deki bu boşlukların Karanlık Madde ile dolu ve yıldızların, galaksilerin Karanlık Madde kabuğu ile sarılı olduğu tespit edilmiş bulunmaktadır. (Şe-kil-1) Madde demeye dilim pek

varmıyor. Çünkü bunun madde mi, anti madde mi, yoksa nasıl bir şey olduğu hakkında tartış-malar devam ediyor. Kesin bir tanım ortaya konmuş değil.Karanlık Maddenin yapısı hak-kında bilim adamları arasında farklı görüş ve tartışmalar var-dır. Karanlık Maddenin neler-den ve hangi parçacıklardan oluştuğuna dair ileri sürülen iddialar aşağıda olduğu gibidir.Wimp Parçacığı Karanlık Maddeyi oluşturan başlıca aday, Wimp parçacığı-dır. (Weakly Interacting Masif Particle.) Bu parçacık zayıf et-kileşimli büyük kütleli parçacık olarak bilinir. Ancak yapılan deneyler ve araştırmalara rağ-men bu parçacıklar henüz göz-lemlenememiştir. Bu parçacıkların, evren küt-lesinin % 22’sini oluşturduğu tahmin edilmektedir. Wimpler madde ile çok zayıf etkileşirler. Wimpler, en kuvveti zırhlardan bile geçebilirler. Bunların ya-kalanması fevkalade zordur.

Bu nedenle de gözlemlene-miyorlar. Bu parçacıkların ne olduğunu ve yapılarını, dahası var olup olmadıklarını bile hiç kimse kesin olarak bilmemek-tedir. Şimdilik teoriden ibaret-tir. Madde midir? Anti madde midir? Bilinmiyor.Baryonik Parçacıklar Diğer bir iddiaya göre, Ka-ranlık Madde beyaz cüce ve siyah cüce gibi sönük yıldızlar-dan oluşmaktadır. Beyaz cüce, güneş tipi yıldızların nükleer yakıt stoklarının bitmesi so-nucu oluşur. Bir yıldızın çe-kirdeğindeki hidrojen stoğu tükendiğinde, yıldızın merke-zinde bulunan çekirdek bölge-sinde yeteri kadar enerji üre-tilmediğinden, dış tabakaların ağırlığı ile çekirdek içe doğru büzüşmeye başlar. Yıldızın dış tabakaları ise, kütle çekim et-kisi azaldığından çekirdek böl-gesinden uzaklaşır. Yani yıldız şişer ve ilk hacminin onlarca katına kadar büyür. Yıldızın bu haline Kırmızı Dev denir.

Kırmızı Dev haline gelen yıl-dızda yeni nükleer tepkimeler oluşacak ortam meydana gelir. İçe doğru büzüşmüş olan mer-kezdeki helyum çekirdekleri Karbon ve Oksijen çekirdekle-rine dönüşür. Bu şekilde son yakıtını da tüketen yıldızın, dış tabakaları soyularak merkez-den kopar ve uzaya fırlatılır. Merkez ise, giderek daha da yoğunlaşarak belli bir zaman sonra soğur, rengini atar ve etkinliğini kaybeder. Yıldızın bu son hali beyaz cüce olarak tanımlanır. Güneşte dahil tüm yıldızların akıbeti budur. Beyaz cücelerin tamamen soğumuş haline siyah cüceler denir. Karanlık Maddeyi oluşturan daha başka tezler de vardır. Fakat temelde bunlar baryonik (madde bazlı) veya baryonik ol-mayan diye iki grupta tartışıl-maktadır. Fakat en büyük aday baryonik olmayan, yani madde sınıfına girmeyen Wimplerdir. Gözle görülemeyen, teles-koplarla gözlemlenemeyen Karanlık Maddenin kütlesi, görünebilen galaksilerin, küt-lesinin 5 -10 katı kadardır. Bu kadar yoğun olmasına rağmen görülemeyen bu madde gi-zemli madde olarak da ifade edilmektedir. Tabi işin içine gi-zem girince herkes bu maddeyi farklı şekilde yorumlamakta-dır. Fizikçiler başka bir açıdan, din bilimcileri başka bir açıdan yorum getirmektedirler.Bu Karanlık Madde olmazsa; yıldızlar olmaz, galaksiler oluş-maz, evren diye bir şey olmaz. Dolayısıyla Karanlık Madde yaptığı görevler bakımından bir kutsallık da içermektedir.

Karanlık Enerji Einstein görelilik kuramına göre, madde ve enerji, birbi-

riyle iç içedir. Enerji maddeye, madde enerjiye dönüşebilmek-tedir.“Şimdiye kadar kozmik enerji dengesini tutturmak için açıklanamayan, görünme-yen, ne olduğu bilinmeyen bir Karanlık Madde faktörü ve ka-ranlık bir etki vardır. Maddesel anlamda bu etki ne baryonik ne de baryonik olmayan mad-desel bir kökenden gelmekte-dir. Bunun bilinmeyen türde enerji olduğu söylenmektedir. Bu görünmeyen, tespit edile-meyen ve tüm evreni kapsayan bir enerjidir. Böyle bir enerji olmadan tüm gözlemleri açık-lamak olası değildir. Evrenin bu önemli gizemine Karanlık Enerji denmektedir.”

Başlıca Özellikleri• Yoğunluğu sabittir. Bu ne-denle de tüm uzaya düzgün bir şekilde yayılır.• Galaksi ve galaksi kümeleri gibi oluşumların meydana gel-mesini sağlar.• Evrenin tüm enerji – madde yoğunluğunun % 70’ini oluştu-rur.• Yoğunluğu çok yüksek ol-masına rağmen, kendisinden daha az yoğunlukta olan ga-laksilere kütle – çekim kuvveti uygulamaz.• Aksine itme kuvveti uygu-layarak evrenin genişlemesine neden olur.• Eğer kütle – çekim kuvveti uygulasaydı, kütle – çekim kuv-vetinin etkisi ile bütün mad-desel kozmik yapılar, yıldızlar, galaksiler ve galaksi kümeleri oluşamazdı.• Evrenin ölçülen maddesel ve ışıma yoğunluğu ile kritik yoğunluk arasındaki farkı ka-patır.• Yüksek yoğunluğuna rağ-men, çekme kuvveti yerine

itme kuvveti uygulaması evre-nin genişleme nedenini açıklar.• Pozitif enerji yoğunluğu ve negatif basınç özelliğine sahip-tir. Eğer bu özellik olmasaydı evren genişlemezdi.• Pozitif basınç kütlelerin çektiği bir kuvveti yani kütle – çekim kuvvetini, negatif basınç (şişirilmiş bir balonun havası-nın dışarı bırakılması gibi) ise kütleler arasında bir itme kuv-vetini yani kütle - itim kuvveti-ni doğurur.• Karanlık Maddenin oluştur-duğu kütle – itim kuvveti, kütle çekim kuvvetinden büyük ol-duğu sürece evren artan hızla genişler.• Karanlık enerji miktarının en alt limitinde bile negatif ba-sınç, kütle – çekim kuvvetinden daha büyük bir kütle – itim kuv-veti yaratır.• Karanlık enerji evrenin özü olarak kabul edilmiştir.• Özü kelimesi ise, sonsuza kadar değişmeyen, bozulma-yan göksel ve Tanrısal nesnele-ri meydana getiren beşinci bir element olarak tarif edilmiştir. Diğer dört element; ateş, top-rak, hava ve su değişmesine rağmen öz değişmeyen ele-menttir.• “Dartmonth Kollejden Ro-bert R. Caldwell, Mare Kami-onkowski, Kaliforniya Tekno-loji Enstitüsünden Nevin N. Weinberg’in 2003 yılında ya-yınladıkları makalede evrenin artan ivmelerle genişlemesine neden olan karanlık enerjinin aslında bir hayalet enerjisi ola-bileceğini ileri sürdüler.” Bunu da hesaplamayla gösterdiler.• “Çeşitli modellere göre, Ka-ranlık Madde ve karanlık ener-jinin bir paranın iki yüzü gibi, aynı özün iki farklı görünümü olduğu ileri sürülür.”

46 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 47

Page 25: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

Evrende YolculukKurt yenikleri (Solucan delikleri)

Thorne zaman yolculuğu portalı için kullanılabile-cek evrende var olan baş-

ka türde tünele benzer bir yapı olabileceğine inanıyor. Einste-in – Rosen Köprüleri de denen kurt yeniklerinin zaman yol-culuğu için en çok potansiyele sahip oldukları düşünülüyor. Sadece zamanda yolculuk yap-mamıza izin vermezler, ayrıca zamanın çok küçük bir kesrin-de Dünyadan bir çok ışık – yılı uzağa yolculuk yapmamızı sağ-layabilirler. Kurt yeniklerinin, herhangi bir kütlenin uzay zamanı bük-tüğünü ifade eden Einstein’ın görecelilik teorisine dayandığı düşünülür. Bu bükülmeyi an-lamak için, iki kişinin bir çar-şafı tuttuğunu ve bu çarşafı gerdiğini düşünün. Eğer biri-si çarşafın üzerine bir basket topu koyarsa, basket topunun ağırlığı çarşafın ortasını düre-cektir (yuvarlayacaktır) ve çar-şafın o noktada bükülmesine neden olacaktır. Şimdi, eğer aynı çarşafın kenarına bir bilye konulursa, bükülme nedeniyle

basket topuna doğru yolculuk yapacaktır. Bu örnekte, uzay gerçekte uzay zamanı oluşturan dört bo-yut yerine iki – boyutlu bir plan olarak tanımlandı. Bu çarşafın üstü ve alt arasında bir boşluk bırakarak üst üste katlandığını imgeleyin. Basket topunu üst tarafa yerleştirmek bir bükül-menin oluşmasına neden olur. Eğer üsteki basket topunun bulunduğu yere karşılık gelen bir noktada çarşafın alt kısmı-na eşit bir kütle yerleştirilirse, ikinci kütle en sonunda basket topu ile buluşacaktır. Bu, kurt yeniklerinin oluşmasına ben-zerdir. Uzayda, evrenin farklı kı-sımlarına baskı uygulayan küt-leler en sonunda bir tünel oluş-turmak için bir araya gelebilir – bu bir kurt yeniğidir. O zaman Dünya’dan başka bir galaksiye hızla yolculuk yapabiliriz ve ge-riye dönebiliriz (bir ömür için-de). Örneğin, Orion’un hemen altındaki Canis Major takım-yıldızında görünen bir yıldız olan Sirius’a yolculuk etmek

istediğimiz bir senaryo düşü-nelim. Sirius Dünya’dan yakla-şık 9 ışık – yılı uzaklıktadır, bu yaklaşık 54 trilyon mildir (90 trilyon km). Açıkça, bu mesafe uzay yolcularının orada neler gördüklerini bize anlatmaları için zamanda gidip dönmeleri için çok fazladır. Şimdiye dek insanların uzayda yolculuk yaptıkları en uzak mesafe ay-dır, Dünya’dan sadece 400,000 km. Eğer bizi Sirius’un etrafın-daki uzaya bağlayan bir kurt yeniği bulabilseydik, o zaman geleneksel uzay yolculuğu ile geçmek zorunda kalacağımız trilyonlarca milden kaçınarak zamanı önemli ölçüde kısalta-bilirdik. Tüm bunların zaman yol-culuğu ile ne ilgisi var? Daha önce tartıştığımız gibi, göre-celilik teorisi bir nesnenin hızı ışık hızına yaklaştıkça zama-nın yavaşladığını belirtir. Bilim adamları uzay mekiği hızında bile astronotların birkaç nano-saniye geleceğe yolculuk ya-pabildiklerini keşfettiler. Bunu anlamak için iki kişiyi hayal

edin, onlara A ve B diyelim. A Dünya’da kalırken, B uzay mekiği ile uçar. Kalkış anında ikisinin de saatleri mükem-mel senkronizasyondadır (aynı zamanı gösterir). B2nin uzay mekiği ışık hızına yaklaştıkça, B için zaman daha yavaş akar (A’ya göre). Eğer B ışık hızının yüzde 50’sinde sadece birkaç saat yolculuk yapıp Dünya’ya geri dönerse, A’nın B’den daha hızlı yaşlandığı ikisine de gö-rünecektir. Yaşlanmadaki fark-lılığın nedeni, zamanın A için B’den daha hızlı geçmesidir. A için birçok yıllar geçmiş ola-bilirken, B için sadece bir kaç saat geçmiştir. Eğer kurt yenikleri keşfe-dilebilseydi, geleceğe olduğu gibi geçmişe de yolculuk etme-mizi sağlardı. İşte bunun nasıl işleyeceği: Diyelim ki, kurt ye-niğinin girişi taşınabilirdir. O zaman yukardaki örnekte ışık hızının yüzde 50’si hızda uzay-da birkaç saat geçiren B kurt yeniğinin bir ucunu uzaya ta-şıyabilirdi, kurt yeniğinin diğer ucu A kişisi ile Dünya’da kalırdı. B uzayda yolculuk yaparken, iki insan (A ve B) birbirlerini gör-meye devam ederlerdi. B bir-kaç saat sonra Dünya’ya geri döndüğünde, A için birkaç yıl geçmiş olabilir. Şimdi, A uzaya giden kurt yeniğinden baktığın-da, kendisini daha genç yaşta görür, B uzaya uçtuğunda bu-lunduğu yaşta. Bununla ilgili harika olan şey şu; daha genç olan B geleceğe adım atabi-lirken, daha yaşlı olan A kurt yeniğine girerek geçmişe adım atabilir.

Kozmik İpliklerZamanda geriye ve ileriye na-sıl yolculuk yapabileceğimizin bir başka teorisi, 1991’de Prin-ceton fizikçisi J. Richard Gott tarafından önerilen kozmik iplikler fikrini kullanır. Bunlar – isimlerin öne sürdüğü gibi – bazı bilim adamlarının erken evrende oluştuklarına inandık-

ları ipliğe benzer nesnelerdir. Bu iplikler evrenin tüm uzunlu-ğu boyunca dizilebilir ve yoğun basınç altındadırlar – milyon-larca ton. Atomdan daha ince olan bu kozmik iplikler yakınından geçtikleri herhangi bir nesne-ye muazzam miktarda yerçe-kimi çekiş etkisi üretebilirler. Kozmik bir ipliğe bağlanmış nesneler inanılmaz hızlarda yolculuk yapabilir ve yerçekimi kuvvetleri uzayzamanı büktü-ğü (çarpıttığı) için, zaman yol-culuğu için kullanılabilirler. İki kozmik ipliği bir araya çekerek veya bir ipliği bir kara deliğin yakınına çekerek kapalı zaman – benzeri eğriler yaratmak için uzayzamanı yeteri kadar eğ-riltmek mümkün olabilir. Bir uzay gemisi kendisini geçmişe sevketmesi için iki kozmik iplik veya iplik ve kara delik tarafından üretilen çeki-mi kullanarak bir zaman maki-nesine dönüştürülebilir. Bunu yapmak için, kozmik ipliklerin etrafında döngü yapacaktır. Ancak, bu ipliklerin var olup olmadıkları ve eğer var iseler hangi formda oldukları ile ilgili hala çok fazla spekülasyon var-dır. Gott’ın kendisi, zamanda bir yıl bile geri gitmek için, tüm galaksinin kütle – enerjisinin yarısını içeren bir iplik döngü-sü gerekeceğini söyledi. Ve, herhangi bir zaman makinesi ile olduğu gibi, zaman maki-nesinin yaratıldığı zamandaki noktadan daha uzağa geri gi-demezsiniz.

Zaman Yolculuğundaki Problemler

Eğer zaman yolculuğu için el-verişli bir teori geliştirebil-seydik, paradoks denen çok karmaşık problemler yaratma yeteneği geliştirirdik. Para-doks kendisi ile çelişen bir şey olarak tanımlanır. İşte iki genel örnek: Diyelim ki, doğduğunuzdan önceki bir zamana geri gide-

biliyorsunuz. Doğduğunuzdan önceki bir zamanda var olma-nız gerçeği bir paradoks yara-tır. Eğer 1960’ta doğduysanız, 1955’te nasıl var olabilirsiniz?Muhtemelen en ünlü paradoks büyükbaba paradoksudur. Bir zaman yolcusu geri gidip, yol-cu doğmadan önce atalarından birini öldürürse ne olacaktır? Eğer o kişi kendi büyükbaba-sını öldürürse, o zaman o kişi geri gidip kendi büyükbabasını öldürmek için nasıl canlı olabi-lecektir? Eğer geçmişi değişti-rirsek, sonsuz sayıda paradoks yaratacaktır. Zaman yolculuğu ile ilgili bir diğer teori paralel evrenler veya alternatif tarihler (hika-yeler) fikrini ortaya koymak-tadır. Diyelim ki, büyükbabanız ile o genç bir oğlan iken kar-şılaşmak için geriye yolculuk yapıyorsunuz. Paralel evren-ler teorisinde, bizimkine çok benzeyen ama olayların farklı şekilde ilerlediği başka bir ev-rene yolculuk yapıyor olabilir-siniz. Örneğin, zamanda geri yolculuk yapıp atalarınızdan bi-rini öldürüyorsanız, sadece tek bir evrendeki o kişiyi öldürmüş olursunuz, ki o evren artık sizin var olmadığınız evrendir. Ve eğer sonra kendi zamanınıza geri gelmeye çalışırsanız, bir başka paralel evrende ortaya çıkabilirsiniz ve asla başladığı-nız evrene geri gelemeyebilir-siniz. Buradaki fikir, her eylemin yeni bir evrenin yaratımına neden olduğudur ve mevcut olan sonsuz sayıda evren ol-duğudur. Atanızı öldürdüğünüz zaman yeni bir evren yarattı-nız, olayların orijinal sırasını değiştirdiğiniz zamana kadar kendinizinkine özdeş olmuş bir evren.Zaman yolculuğu dünyasına hoş geldiniz. Sadece bilet fi-yatlarının nasıl karmaşık olabi-leceğini hayal edin.

Kevin Bonsor

48 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 49

Page 26: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

BOR MADENİNİN STRATEJİK DEĞERİ

Dünya bor rezervlerinin %63’ne sahip ülkemiz gerçek bir servetin üze-

rinde oturmaktadır.Problem,-bu zenginliğin ne kadar farkın-dayız sorusuna yanıt aramada düğümlenmiştir. Bu yazımız-da,bor bileşiklerinden elde edilen yakıtlar konusunu ve bu bağlamda Dünyada meydana gelen gelişmeleri aktarmağa çalışacağız. Bilimsel gelişmeler ve ileri teknoloji uygulamaları,ulus-lararası ilişkilere yön veren temel bir güç haline dönüş-müştür.Bunun sonucu olarak küçük büyük tüm uluslar poli-tikalarını,bilim-teknoloji-ener-ji üçlemesi üzerine kurgulan-maktadır.Ülkemizin en büyük eksikliği bilim ve teknoloji ala-nında ne yapacağını bileme-mesi hedeflerini belirleyeme-mesidir.20’inci yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan bir çok küçük ülke mütevazı de olsa bilim ve teknoloji üretirken Türkiye ne bilim nede tekno-loji üretmektedir;para karşılığı satın aldığımız teknolojileri tüketmekteyiz.Bütçemizden her sene know-how karşılığı

ödediğimiz büyük miktarlar ile yabancı ülkelerin AR-GE (Araş-tırma-Geliştirme) faaliyetlerini finanse etmekteyiz.Sahip oldu-ğumuz bor ve bor bileşikleri bunun tipik bir örneğidir.Bu ya-zımızda bordan bir enerji kay-nağı olarak nasıl yararlanılır sorusunu tartışmaya açacağız.

• Bor madenlerinin ve bor bi-leşiklerinin stratejik önemi nedir?

• Gelecekte bu önem nasıl ar-tar?

• Ülkemizdeki bilgi birikimi bor rezervlerini katma de-ğere dönüştürebilir mi?

• Bu konuda nasıl bir politika izlenmesi gerekir?

Ülkemizin en yüklü ithalat kalemi enerji olmasına rağ-men yakıt ekonomisi gibi bir kavram bilimsel,teknolojik ve politik gündemimizde hiç yer almamıştır.Bu kavramı,başta Enerji,İmar İskan,Bayındırlık,-ve ulaştırma bakanlığı ve yerel yönetim teknokratlarının an-laması ve gerekli uygulamala-rı başlatması gerekir. Bir çok ülke ulaştırma sektöründeki

enerji tüketiminin ithalat fa-turalarına yansıttığı miktarla-rı makul seviyelere düşürmek için,hem petrol hem de elekt-rik ile çalışan hibrit motorlar üzerinde araştırma ve geliş-tirmeler yapmaktadır. Amaç yakıt ekonomisinin gerekleri-ni yerine getirmektir.Şehir içi trafik düzenlemeleri dahi yakıt ekonomisi göz önüne alınarak yapılmalıdır.İstanbul ve Anka-ra trafiğinde yaşanan sıkışık-lıklar yöneticilerimizin yakıt ekonomisi konusunda ne kadar Fransız olduğunu gösteriyor. Araçlar şehir içlerinde sıkışık trafikte elektrik,şehirler arası yollarda benzinli motor çalış-maktadır,Toyoto 2006 sene-sinde 400000 hibrit oto satışı yapmıştır.Türkiye de araba üre-ten sektör bu önemli gelişme-nin tümüyle dışındadır.Elektrik motorları,sülfür di oksit,azot oksit karbon monoksit,hidro-karbon ve ağır metal içeren egzoz gazları yayınlamadı-ğından çevre duyarlı toplum tarafından tercih edilmekte ve vergi indirimi gibi teşvikler görmektedir. Son günlerde enerji ile il-

gilenen bazı şirketlerin enerji ekonomisi konusunda ciddi ilerlemeler kaydettikleri ba-sında yer almaktadır.Özellik-le Zorlu şirketler gurubunun etkinlikleri ile,başta otomo-bil üreten petrol rafine eden ve pazarlayan şirketler,TÜBİ-TAK;TAEK ve üniversiteler gibi bilimsel kuruluşlar ortak bir stratejide birleştirilmelidir.Bor ve bileşiklerinin önemi,ulaşım sektöründe yakıt olarak kulla-nılması gündemde olan hidro-jen üretimi ve depolanması ile ilgilidir. Bor ve bor bileşikleri,ener-ji içeriği çok yüksek hidroje-ni depo edebilmesi nedeni ile stratejik maddeler arasında yer alır.Bilindiği gibi hidrojen uzun süreden beri amonyak,-ve metanol üretiminde,petrol rafinajında, gıda teknolojisin-de,uzay mekiklerinde ve roket teknolojisinde kullanılmakta-dır. Yakıt pilleri hidrojenden enerji elde etmek için geliştiri-len bir teknolojidir.Bu sistem-de hidrojen oksijen ile elektro kimyasal işlemler ile birleştiri-lerek elektrik akımı elde edilir. Yanma olmadığı için egzoz gazı yayını olmaz .Dolayısıyla yakıt pilleri çevreyi kirletmeyen bir enerji üretim türüdür.Hidrok-sitlerin elektrolit olarak kulla-nıldığı yakıt pillerinde iki adet amorf elektrot bulunur.Sonuç olarak lise kimya derslerinden anımsanacağı gibi

H2 +2OH =H2O+2e Reaksiyonu sonucu elekt-rik akımı elde edilir.Burada e elektronu göstermektedir.Ula-şım sektöründe otomobiller diğer sektöründe pil ile çalışan araç ve gereçler yukarıda veri-len elektro kimyasal reaksiyon

sonucu açığa çıkan elektronun oluşturduğu akım ile çalıştırılır.Yakıt pilleri (fuel cells) hidroje-ni elektrik enerjisine çeviren sistemlerdir.Şekilde bir ya-kıt pilinin nasıl elektrik akımı ürettiği bir yakıt hücresinde meydana gelen fiziksel olayla-ra bağlı olarak gösterilmiştir. Bor bileşiklerinden yakıt üre-timi konusunda aralarında No-bel ödüllü bilim adamlarının da bulunduğu bir çok gurup araş-tırmalarını sürdürmektedir.Du-racell,Du Pont,Dow chemicals gibi dev şirketlerinin de günde-minde bor bileşiklerinden yakıt üretme yer almaktadır.Şu anda sodyum bora hidrit’in maliyeti

petrole göre yüksektir.Ancak uzun süre yüksek kalacağının garantisi yoktur.Petrol her za-man krizlere neden olabilecek bir yakıttır.Rutgers üniversitesi araştırma ve geliştirme mer-kezinde yapılan prototip oto-mobil bir depo sodyum bora hidrat çözeltisi ile 600km yol alabilmiştir.Bu örnekten görü-leceği gibi yenilikçi teknoloji-ler üniversite araştırma mer-kezlerinde tasarlanmaktadır.Dünya bor rezervlerinin büyük bir kısmına sahip ülkemizde,Ü-niversitelerimiz,TÜBİTAK,TA-EK,MTA,Enerji tabii kaynaklar bakanlığı,Sabancı ve Koç gibi oto üreten şirket toplulukla-

rı,Tüpraş ve petrol ofis gibi petrol rafinajı ve dağıtımı ya-pan şirketler gayretlerini bor bileşiklerinden yakıt üretmeye odaklamalıdırlar.Bu beyaz toz-dan elde edilecek enerji,batar-yalardan bilgisayarlara,oto-büsten trenlere gemilere hatta uçaklara kadar her türlü aracın enerji gereksinimini karşılaya-bilecektir.New-York,Londra,İs-tanbul,Paris gibi metropol-ler,zehirli egzoz gazlarından temizlenecek insanlar temiz hava soluyarak yaşamlarını sürdürme olanağına kavuşa-caklardır. Ülkemiz için önemli olan şu an belli başlı kimya ve otomobil

şirketlerinin üzerinde çalıştığı bu yakıt türü üzerinde araştır-ma ve geliştirme çalışmalarını yoğunlaştırmaktır.Araştırma-lar olumlu sonuçlanırsa benzin istasyonlarının yerlerini bor kaynaklı yakıt dağıtım istas-yonları alacaktır.Dünya bor re-zervinin %63’ne sahip Türkiye bu servetini katma değere dö-nüştürebilecektir.Ancak bunu bor yataklarını yabancılar sa-tarak ve bu gelişmenin dışında kalarak başarmak olası değil-dir.

Son günlerde enerji ile ilgilenen bazı şirketlerin ener-ji ekonomisi konusunda ciddi ilerlemeler kaydettikle-ri basında yer almaktadır.Özellikle Zorlu şirketler gu-rubunun etkinlikleri ile,başta otomobil üreten petrol rafine eden ve pazarlayan şirketler,TÜBİTAK;TAEK ve üniversiteler gibi bilimsel kuruluşlar ortak bir strate-jide birleştirilmelidir.

50 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 51

Page 27: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

CEMİL MERİÇ’İ OKUYORUM, GÖZLERİM KAPALI Oysa O, beni yıllar önce yazmış. Okudukça içim acı-yor. Meğer kanayan yaralarım varmış… Yaşamak fark etmek-miş… Siyah kalemlerle yazmak istiyorum. Beyaz sayfalara kara delikler açmak istiyorum.

CEMİL MERİÇ Cemil Meriç’i düşünce ada-mı, fikir adamı, Türk Aydını olarak duydum ve inandım. Kendisine ait düşünce ufkum-da birkaç söz, birkaç fotoğ-raf… Bir kitap üzerine eğilmiş okuyor. Gözlerini kaybederce-sine okuyor. O fotoğraf beni çok etkilemişti. Bilmediğim ve hiçbir kitabını okumadığım adamı sevdim. Ona saygı duy-dum. Onun için otuz sekiz yaş bir dönüm noktası. Karanlığa gömülmek, hiçbir şey göreme-mek belki her şeyi görmek… Şu

âlemi temaşa eden göz, meğer şeffaf bir perde imiş hakikat-lere ...’’Körlük bir nevi ölüm… Hayır, ölümden çok daha beter bir işkence… Öldükten sonra yaşamak gibi bir şey.’’(Jurnal, S. 87)Ben bu satırları yazar-ken kırkım’a doğru ilerliyorum. Kırkından sonra meyve veren ağaç var mıdır? Bir kültür mozaiği olan ve Arapçanın da yaygın olarak kullanıldığı Antakya’da doğma-sı, Fransız okulunda okuması, Batı ile buluşmasını kolaylaş-tırmış ve sonra Hint Edebiya-tı. Asıl gayesi dünya edebiyatı tarihi yazmak olan Cemil Meriç bu emeline ulaşamamıştır.’’ ‘’Okumak istediğim zaman dövdüler, kitaplarımı yırttılar. Nihayet kütüphanem yağma edildi, hapse atıldım v.s... Ce-miyet belkemiğimi kırdı. Uç-mak istediğim zaman ancak sürünebiliyordum. “Evet, belki

bir Spinoza olamazdım. Ama Batı yalnız Spinoza mıdır? İn-sanlara kalbimin bahçesinden çiçekler devşirdim ve kuca-ğımda çiçekler kapılarını çal-dım. Kapılar açılmadı... Coğrafi kader, biyolojik kader, sosyal kader… Bunlardan bir tanesi benden çok daha kabadayısını felce uğratmaya kâfi iken üçü birden çullandılar üstüme...” (Jurnal ) Cemil Meriç’i okuyorum. Aslında kendimi okumaya baş-ladım diyebilirim. ‘’Kim beni okuyacak? Benzerlerime ilete-ceğim hiçbir önemli mesajım yok. Hayatımda hiçbir önemli fevkalade olay yok: Önemsiz hayal kırıklıları, geçekleşme-miş rüyalar, yerine getirilme-miş projeler(Jurnal, S. 44) Bana mı diyorsun, Beni nere-den tanıyorsun? Sen karanlıkta ufuklar aşarken ben ki; ışıkta hakikatten çok uzak… Bakmak

görmek değilmiş, görmek bil-mek değil, anladım ki şu ana kadar, bildiğim çok şey değil. Yazabilsem ayaklarım yere basacak, kibirden kurtulaca-ğım. Yazmak itiraf etmektir. Kim itiraf eder deli olduğunu, başarısız olduğunu, bilgisiz ol-duğunu?’’ Fikirler kelebekler gibi, onları hafızaya iğneleme-ye kalkınca bir toz yığını haline geliyorlar. Yazabilsem benim de hürriyetim olacak.’’(Jurnal, S.36) Onun fikirleri hep denen-miş, bir ömrün, kararanlıkta geçen bir ömrün meyveleridir. Size de ikram eder o acı mey-velerden. Sizlerin kekeleyerek okuduğu hayat ağacının say-falarını O, gözlerini kapar ve ezbere okur. Bediüzzaman ‘’ Belagat, mukteza-i hale muta-bık söz söyleme sanatıdır.’’der. (Asa-yı Musa, S.63)Cemil Meriç; doğru sözü, doğru zamanda ve doğru üslupla söyler. Bir başka değişle taşı gediğine koyar. Bu bakımdan Cemil Meriç’in kitap-ları bir kez okunup rafa kaldı-rılacak kitaplar değildir. Her Cemil Meriç okuması, yeni oku-malara ve yeni kitaplara, yeni mütalaalara davet eder sizi.

B i r - a t e ş - d ü ş e r ; - b e y n i n i -ze-ve-yüreğinize. Onun sunduğu fikirler; ha-yat mektebinde dal budak sa-ran kadim ağacın meyvelerinin acı suyudur. Çoğu tatmaz o meyveleri; dilini acıtır, yüzünü buruşturur. Ey acı dil, ey buru-şuk surat ey Türk aydını; in ar-tık şu milletim şuurundan!

TÜRK AYDINI Ona göre “Düşünce tari-himizin faciası; birbirini an-lamak, birbirini tamamlamak için var olan aydınların kısır çekişmeleridir. Fikret’le Akif’in anlaşmazlığı… Ona göre: “Fik-ret, yüzde yüz ferdiyetçi bir sağ; Akif, damarlarında tarihin nabzı atan bir halk çocuğu, Ba-tı’nın anladığı manada tam bir sol”dur. Talihsizliğe bakın ki, Fikret solun, Akif de sağın bay-rağı yapılmıştı(Kültürden-İrfa-na) Bir dönem fikir tartışmala-rın toplumdaki yansıması ne yazık ki şiddet oldu. Bir nesil, bir daha gelmeyecek olan he-yecanlı bir nesil vurdu karde-şini yiğitçe... Oysa’’ İnsan dü-şünce için değil, düşünce insan içindi...’’(Mağaradakiler )Bile-

mediler. Anlayamadılar. O da yetmiyormuş gibi bir nesil de bu zavallı yiğitlerin mitleriyle, ruhlarını arındırmaya çalıştı. Öğrencilik yıllarımızda Mehmet Akif’i okuduk. Nazım’a düşmandık. Tanımasak da, bil-mesek de, O okunmamalıydı. Bilinmemeliydi. Yıllar geçti. Nazım’ın Kurtuluş Savaşı des-tanını işittim ki; O ne söz, O ne hitap, O ne coşku, O ne şuur ve sanat. Sanki Akif’in Çanak-kale Şehitleri’ni okuyordum. İl-ginçtir; bu iki Coşku, bu iki Ruh kendi vatanlarında bile kala-mamışlardı. Neden? Vicdanla-rına gem vurulamadığı için mi, fikirleri balçıkla sıvanamadığı için mi?

DOĞUDAN BAKMAK BATIYA Batı’yı okuyan ama doğru okuyan biri olarak, ‘’Batı’nın kökleri Doğu’dadır’’ der Cemil Meriç (Mağaradakiler) Bu top-lumu ve ülkemizi de Doğulu olarak tanımlar. Cemil Meriç’e göre kendimizi tanımanın yolu Batı’yı da, Doğu’yu da tanımak-tan geçer. Batı ile doğu arasın-da bir köprüdür Anadolu. Türk aydını, kuru bir dere üzerine

İzm’ler idraklarimize giydirilmiş deli gömlekleridir.”“Bu memlekette gerici-ilerici yoktur. Namuslular ve namussuzlar vardır. Siz namus-

lulardan olunuz. Göreceksiniz, çok kalabalık olacaksınız.”

“İslâm, bütün devirlere ve ülkelere hitap eden bir dindir. Parçalayıcı değil, birleştiricidir.”

“Batı karşısındaki durumumuz, efendisinin ilaçlarını çalıp içen uşağın durumudur”“Bu ülkede düşünceyi kuduz köpek gibi kovalarlar!!!”

Kendini tanımak, marifetlerin marifeti.Din, bir susuzluk, sonsuza karşı duyulan özlem. Bilgi değil, aşk.

“Herkes kalender sayar bizi ama benim meşrebim zordur. Toprağım kıraç yerden alınmıştır, her bitki büyümez üzerimde, suyum eskimiş şarap gibi tatsızdır, soluğum yalçın kayaları parçalayan rüzgârlar gibi delidir. Umuttan çok kuşku vardır yüreğimde, hoşgörüden çok öfke vardır, nedensiz düşmanlık gütmesem de, olur olmaz şeye sevgi beslemem ben. Haktan yanayımdır ve hakikatten. Bu yüzden sevginin hak edenin hakkı olduğuna inanırım. Hak etmeyene sunulmayacak kadar değerlidir sevgi.’’(Şems-i Tebrizi’nin ağzından…)’’ (Bab-ı Esrar / Ahmet Ümit )

CEMİL MERİÇ’İ OKUYORUM GÖZLERİM KAPALI

CEMİL MERİÇDöküldüğü kabın şeklini almayan nev-i şahsına münhasır bir mütefekkir.

52 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 53

Page 28: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

kurmuş köprüyü. Ne geleni var, ne de gideni. Ya tam Doğuya döner sırtını, ya da Batıya… Yine de geçmek istersen, sözde irfan köprüsünden; vereceksin haracını… Kader, madem bize Doğu rolünü biçmiş bu oyunda. Eğer verirsen hakkını küçük rolünün, gösterirsen coşkunu, heyecanı-nı; olursun oyunun kahramanı.Batıya fen ve felsefe, doğuya ise din ve his hâkimdir. İnsan değiştirebilir mi fıtratını? Bu din, doğru okunmalı; doğru yo-rumlanmalı ve bu hislere, önce gem vurulmalı; sonra efendisi tarafından mahmuzlanmalı; koşturulmalı; çatlarcasına koş-turulmalı. Akıl her zaman asıl olsa da heyecan olmadan kale-ler fethedilemez.

NEDEN? Cemil Meriç’’Türkler, İslâm âleminde irfan öncüsü olmalıy-dılar.’’ der. ( Bu Ülke) İslami-yet’in ilk zamanlarında Arap ve İslam dünyası, Batı’ya oranla demokrasiye çok daha yatkın-dı. Fakat Batı toplumları, ko-layca demokrasiye geçer ve büyük bir teknik, ilerleme kat ederken İslam toplumları bu terakkinin dışında kalır. Bunu veciz bir biçimde dile getiren Ziya Paşa: “Diyar-ı küfrü gez-dim beldeler, kâşaneler gör-düm/Dolaştım Mülk-i İslami hep viraneler gördüm...”der. ‘’Ortaçağda Avrupa, doğu; Asya, Batıdır. Tarih galiplerin yazdığı bir kitaptır.(Jurnal 1 S 54)“ Cemil Meriç’e göre “On dokuzuncu asra kadar Osmanlı ülkesine hâkim olan şuur var-dı: İslâmiyet. Vahye dayanan

bir hakikatler bütünü... “Av-rupa’nın keşifleri, çöküş devri ulemasını afallatır. İslâm’ın inkırazı, hikmetine akıl erdire-medikleri bir gazab-ı ilâhidir. Susar ve sahneden çekilirler. Yerlerini Avrupa’nın imal etti-ği yeni bir insan tipi alır: Müs-tağrib. Hem suda hem karada yaşayan bir hilkat garibesi giderek büsbütün kopar ma-zisinden. Artık ne Asyalı, ne Avrupalıdır. Ne Müslüman, ne Hıristiyan... “Batının sosyal ve politik tarihi bilinmeden ideo-lojileri kavranabilir mi? İdeo-loji bir bütündür. Batı karşısın-daki durumumuz, efendisinin ilaçlarını çalıp içen uşağın du-rumudur” (Cemil Meriç) Muasır medeniyet yolculu-ğumuz taklitten öteye geçe-memiş; ya bütün bütün red-detmişiz batıyı; ya da batıyı tüm olarak mideye indirmeye çalışan Aydınımız, bizi reddet-miş. Bediüzzaman ’’Hazmedil-meyen ilim telkin edilmemeli. Koyun yavrusuna süt, kuş yav-rusuna kay verir.’’(Mektubat, S.471)İlim Adamı, Aydın; sin-dirmeli. Yoksa ağzında geve-lediği Avrupa damak tadını bu milletin önüne kusarsa; ancak mide bulandırır. “Zavallı kinlerimiz! Meşru-tiyet aydını için, Frenkleşmiş Meşrutiyet aydını için, düşman İslâmiyet’ti. Korkunç bir şaş-kınlık içindedir o aydın... Yani bizde “Athe’e”, düşünmemek için Allah’ı inkâr eder, mese-leyi basitleştirir böylece. Dü-şünmemek için Müslümandır, doğmaların gölgesinde şâd, uyurda uyur.” (Jurnal ) Bediüzzaman“Vicdanın zi-

yası ulum-u diniyedir. Aklın nuru fünun-u medeniyedir. İki-sinin imtizacıyla hakikat tecelli eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit birincisinde ta-assub, ikincisinde hile ve şüp-he tevellüd eder.”(Münazarat S.86) Akıl ile vicdanı, fen ilimle-ri ile din ilimlerini bir potada eritmekten bahseder. Cemil Meriç’e göre: Batının düşünce tarihi ‘Akılla naklin mücadelesidir.’’(Bu Ülke) Bu akıl ile nakil meselesini Be-diüzzaman şöyle tanımlar ‘Akıl ve nakil teâruz ettikleri vakit-te, akıl asıl itibar ve nakil tevil olunur; fakat o akıl, akıl olsa gerektir.(Muhakemat S.21) On dokuzuncu asırda söylenen bu söz, vahyin akılla asla ters ola-mayacağını ve bunun ispatının da akılla yapılacağını haykırır, Âlem-i İslam’a. İslamiyet ve geri kalmışlık ve demokrasi ile ilgili; Prof Dr. Toktamış ATEŞ”... Demokrasi, feodal ilişkilerin kapitalist iliş-kilere dönüşmekte olduğu top-lumlarda merkezin mutlakıyet-çiliğine karşı yeni türemekte olan burjuvazinin, haklarının savunulması ve korunmak is-tenmesi şeklinde ortaya çıktı... İslamiyet, feodal bir düzende doğan Hıristiyanlığın aksine, ti-caret ilişkilerinin yaygın olduğu bir düzene doğdu... Bir toplum; hem büyük çoğunlukla Müslü-man hem sosyoekonomik ba-kımdan çok gelişmiş hem de demokratik bir yönetime sahip olabilir. İslamiyet buna hiçbir zaman engel olamaz...’’(De-mokrasi) tespitini yapar.

Kendini bilmek, tüm bilgeli-ğin başlangıcıdır.Aristoteles(-Mö.384- Mö.322)

Sorgulanmayan yaşam yaşan-maya değer değildir. Sokrates (Mö. 470-399)

Özler(varlıklar) gereksiz yere çoğaltılmamalıdır. Ockham’lı William (1285 – 1349?)

Ne kadar bilirsen bil, söyledik-lerin karşındakinin anlayabile-ceği kadardır. Mevlana(1207-1273)

Büyük fikirleri düşünenler bü-yük hatalar yaparlar. Martin Heidegger(1889-1976)

Uzun bir yolculuk tek bir adım-la başlar. Konfüçyüs (MÖ.551 -479)

Zeki adamlar söyleyecek bir şeyleri olduğu için konuşurlar. Aptallar, konuşmaları gerektiği için. Platon (M.Ö. 427-347)

Merak bir filozofun en düşkün olduğu şeydir. Çünkü felsefenin bundan başka bir başlangıcı yoktur. Platon (M.Ö. 427-347)

İnsan “ne ise o olmayı” redde-den tek yaratıktır. Albert Ca-mus (1913 – 1960)Hakiki ve ciddi bir tek felsefi sorun vardır: İntihar. Hayatın yaşamaya değer olup olmadı-ğını yargılamak, bu felsefenin

temel sorusunu oluşturur. Al-bert Camus (1913 – 1960)

Aynı nehirde iki kere yıkanıl-maz Heraklit (Mö. 540 – 480)

Havaya atılan bir taş düşüne-bilseydi kendi isteğiyle yere düştüğünü sanırdı. Baruch Spi-noza(1632-1677)

Cogito ergo Sum: Düşünüyo-rum, o halde varım. René Des-cartes (1596 – 1650)

Esse Est Percipi- Var olmak al-gılamaktır. …Ağaçlar algılayan birileri olduğu sürece vardır-lar. Ormanda Bir Ağaç Devril-se Kimse Duyar mı?… George Berkeley (1685 – 1753)

Olabilecek dünyaların en iyi-sinde yaşıyoruz- Gottfried Wil-helm Leibniz (1646 – 1716)

Minerva’nın Baykuşu kanatla-rını ancak gün batarken açar. G.W.F. Hegel (1770 – 1831)

Devlet olmadan insanın ya-şamı yalnız, fakir, mutsuz ve kısadır. Thomas Hobbes (1588 – 1679) Dünyada görmeyi istedi-ğiniz değişimin kendisi olu-nuz. Mahatma Gandhi (1869 – 1948)

İnsanoğlu kainat dediğimiz bütünün bir parçasıdır, zaman ve mekanla sınırlanmış bir par-ça… Kendi benliğimizi, düşün-celerimizi ve duygularımızı her şeyden soyutlanmış hissediyo-ruz, ve buna bilincin yarattığı bir göz yanılsaması denebilir. Bu yanılsama bizi kişisel arzu-larımıza ve en yakınımızdaki birkaç kişiye olan bağlılığımıza hapseden bir cezaevi gibidir. Görevimiz, şefkat evrenimizi tüm canlıları ve bütün güzel-liğiyle doğayı da kapsayacak şekilde genişleterek, kendimi-zi bu cezaevinden azat etmek olmalıdır. İnsanoğlu varlığını sürdürecekse yeni bir zihniyete ihtiyacı vardır. Albert Einstein (1879 – 1955)

Cemil Meriç, Bu Ülke, İletişim Yay. İst. 1992. Cemil Meriç, Jurnal I,II İletişim Yay. İst. 2012 Cemil Meriç, Mağaradakiler, İletişim Yay. İst.2012 Cemil Meriç, Kültürden İrfana, İnsan Yayınlan, İstanbul 1986.

Prof. Dr. Toktamış ATEŞ, Demokrasi, Eylül 1994 Bediüzzaman ,Mektubat,Yeni As-ya,İst.1998 Bediüzzaman ,Asay-ı Mu-sa,Yeni Asya,İst.1998 Bediüzzaman ,Münazarat,Yeni As-

ya,İst.1998

Hidayet Cem AKILLI(Öğretmenlerin kaleminden Cemil ME-RİÇ,HATAY MEM 2014)

FELSEFE

Nihal İSPİR

54 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 55

Page 29: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

Paradoks

Binlerce yıllık geçmişi olan paradokslar, insanların kafasını devamlı meşgul

etmiştir. Aslında doğru gibi görülen bir önerme veya fi-kir, tamamen yanlış olarak çı-kabilir. Ya da doğru ve yanlışı içinde barındırabilir. “Nası yani ya” diyeceğiniz paradokslardan sonra bastırılmış paranoyanız varsa tetiklenebilir. Dikkat et-mekte fayda var.

Doğru yanlış paradoksuElinizde bir kart olduğunu dü-şünün. Kartın bir yüzünde şu yazsın:“Bu kartın diğer tarafında ya-

zan cümle doğrudur.”Kartın diğer yüzünde ise şu yazsın:“Bu kartın diğer tarafında ya-zan cümle yanlıştır.”

Yalancı paradoksu “Şimdi yalan söylüyorum.”Bu önermenin doğruluk değeri nedir? Yani “şimdi yalan söylü-yorum” derken doğru mu söy-lüyorum yoksa yalan mı söylü-yorum? Düşünecek olursakBu önermenin doğru olduğu-nu varsayalım. Öyleyse yalan söylüyorum. Ancak önermenin doğru olduğunu varsaymıştım öyleyse çelişkiye düştümBu önermenin yalan olduğunu varsayalım. O zaman bu cümle

doğru olmalıdır. Gene bir çeliş-ki.

Sokrates Paradoksu “Bildiğim tek şey var; o da hiç bir şey bilmediğim.” Protogras’ın Avukat Para-doksu Avukat, yetiştirdiği çı-rağı ile ücreti hususunda bir anlaşma yapar. Bu anlaşmaya göre, çırağı aldığı ilk davayı kazanırsa bu ücreti avukata ödeyecek; kazanamazsa öde-meyecektir. Eğitimini tamam-layan çırak, kendi işini kurarak ustasının yanından ayrılır. Bu-nun üzerine usta, bir dava aça-rak sözleşmede yer alan ücreti öğrencisinden talep eder. Yeni

avukat olan çırak, bu ilk dava-sında kendini savunmayı üst-lenir. Usta avukata göre eğer davayı kendi kazanırsa zaten parasını alacak eğer kaybe-derse sözleşme hükmünden dolayı parasını çırağından yine alacaktır. Genç avukata göre ise eğer davayı kazanırsa za-ten haklılığından dolayı usta-sına bir şey ödemeyecek; eğer kaybederse anlaşmaya göre ilk davasını kaybettiği için ona yine bir şey ödemeyecektir.

Sınav Paradoksu Öğretmen bir cuma günü öğrencilere şöyle der: “Gelecek hafta hiç ummadığınız bir gün sizi yazılı yapacağım.” Sınavın haftaya cuma günü yapılama-

yacağı açıktır. Çünkü cumaya kadar sınav yapılmamışsa o gün herkes okula sınav olaca-ğını bilerek gelecektir. Aynı ne-denle perşembe de yapılamaz, çünkü cuma günü yapılacak sınav sürpriz olmayacağından perşembeye kadar sınav olma-mışsa öğrenciler sınavın o gün yapılacağına kesin gözüyle ba-kacaklardır. Aynı şekilde Çarşamba günü de yanar. Çünkü salı gün bitimine kadar sınav olmazsa Çarşamba olacağını kesin an-larız. Aynı şekilde salı da yanınca sınavın umulmadık bir gün ol-masının ortadan kalkmasıyla diğer günler de sınav yapıla-mayacaktır.

FATİH SULTAN MEH-MET’TEN Bilindiği gibi Fatih, genç yaşta padişah olmuştur. Yaşı gençtir ama zekâsı ve inanç-ları çok kuvvetlidir. Yeni sultan olduğu yıllardır. Bir gün bir se-fere gidilecekken ordunun ba-şında babasının olmasını ister. Ancak babası bu teklifi kabul etmez. Fatih’in maksadı baba-sının ilminden ve tecrübesin-den yararlanmaktır.-”Eğer sen padişahsan geç or-dunun başına. Yok, eğer ben padişahsam emrediyorum or-dunun başına geçeceksin!”Babası Sultan Murat, başka çare bulamaz ve orduya komu-tanlık yapar.

“Bütün Giritliler her zaman yalancıdır” ( Epimenides bir Giritlidir.) Öyleyse bu söz doğru mudur, yanlış mıdır?

Başı sonu ve aynı zamanda sonu da başı olan kısır döngüsel

olaylar zincirine verilen ad

Epimenides Paradoksu

56 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 57

Page 30: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

Sıcak çayla doldurulmuş plastik bardak-lar tehlike saçıyor! Su damacanalarından, alüminyum folyoya birçok ambalaj yiyip içtiklerimize geçiyor. Dr. Memduh Sami Ta-ner günlük hayatımıza “sızan” kimyasalları anlattı. Ege Üniversitesi’nden radyokimyager ve radyofarmasist Dr. Memduh Sami Taner günlük hayatımızda yaygın olarak kullan-dığımız bazı ambalaj malzemelerinin teh-likelerine dikkat çekiyor. Dr. Taner’e göre, içindeki yiyecekle tepkimeye girmeyen, hiçbir kimyasal madde sızdırmayan “cam ambalajlar” tercih edilmeli.

Plastik Bardak, Tabak, ÇatalPlastik bardak ve malzemeler ile sıcak içecek-yiyecek tüketimi ciddi olarak terk edilmesi gereken, Sağlık Bakanlığı’nca üretimine müdahale edilmesi gereken bir konudur. Maliyeti düşürmek ve daha çok kar elde edebilmek için “çok ince” plastik bardak ve tabak üretildiğine şahit olmak-tayız. Bu tür malzeme ile tüketilen 70-90 derece sıcaklığındaki içecek, içinde bulun-duğu polimer (plastik) malzemeyi ısı etkisi ile çözerek, monomerlerine ayırmaktadır. Bu monomerler ise tehlikeli kanserojen malzemelerdir.

Köpük BardakKöpük, polimer bir malzemedir. Yukarıda açıklanan plastik malzemelere göre ısıl müdahalelere dayanıklılığı daha yüksek gibi görülse de gözenekli yapısı dolayısıyla 100 derece sıcak sıvılar bu materyalin (ör. polistiren) çözünmesini sağlayabilir. Bu durumda yine monomerik gruplar sıvıya geçecek ve oral yolla bünyeye toksik madde alımı gerçekleşebilecektir.

Kağıt bardakSıcak su ile ilişkiye en az geçme ihtimali, kağıt bardaklar için geçerlidir, özellikle ABD, İngiltere ve Avrupa Birliği’nde kağıt bardak yaygın kullanımdadır. İnsan ve çev-

re sağlığı açısından geri dönüşümlü mater-yallerin kullanımı zorunlu ve öncelikli bir konu olduğundan yurtdışında soğuk-sıcak her türlü içeceklerin perakende satışı ka-ğıt bardak ile yapılmaktadır. Ülkemizde ise plastik malzemeler halen yoğun olarak kullanılmakta ve çevre kirliliğine sebep ol-maktadır.

Su ve gazlı içeceklerin plastik şişeleriSuyun dolumunda kullanılacak kaplar Sağ-lık Bakanlığı’nın iznine tabidir. Bu kaplar, suyun niteliğini değiştirmeyecek ve su ile etkileşmeyecek, izin alınmış bir maddeden yapılır. Ambalajda cam dışındaki malzemeden yapılmış kapların kullanılması halinde, bu kapların sağlık açısından sakıncalı olma-dığına, kullanım ve üretimine ilişkin bilgi ve belgeler, ilgili bakanlığa sunularak izin alınır. Geri dönüşsüz (iade edilmeyen) plastik kap ve şişeler polietilen (PET) ve polivinilk-lorür (PVC) olarak bilinen polimerlerden, iadeli plastik kaplar ise Polikarbonat adı verilen polimerik malzemeler kullanılarak üretilmiş damacanalardan oluşmaktadır. Bu polimerler üretilirken sağlık açısından çok riskli hammaddeler ile yola çıkılır. Hatta polikarbonatın üretimindeki hammaddelerden biri de çok tehlikeli olan fosgen’dir* (fosgen, en çok bilinen kimya-sal silahtır). Suyla etkileşimi minimal de-recede olacak şekilde üretilse de yumuşak (memba) suyu her zaman iyi bir çözgendir, asitli içeceklerde ise çözücü karakter daha da baskındır. Böyle olunca da tüketicilerin uzun süre polimerik malzemeli ambalajda beklemiş içecekleri tercih etmemeleri öne-rilir.

Poşet çaylarÜlkemizde poşet çayların kullanımı hızla artarken sağlık açısından getireceği riskler de daha çok dikkate alınmaya başlamıştır, poşeti oluşturan ambalaj malzemesinin

niteliği, gözenekli olan bu malzemenin polimer lifli yapıya sahip olması, sıcaklığa bağlı olası yapısal değişimleri ve metal zımba kullanılmış olması istenmeyen özel-liklerdir. Şayet poşeti oluşturan gözenekli, ka-ğıt hissi veren malzeme sentetik elyaf veya polimer içerikli bir maddeden yapıldıysa bu sağlık açısından sakıncalı sonuçlar do-ğurabilir. Başta karaciğer, böbrek olmak üzere vücuttaki değişik organ ve dokularda olumsuz etkiler yaratabilir. Limonlu çay içme alışkanlığı olanla-rın metal zımbalı poşet çay kullanmaktan sakınmaları gerekir. Hava kirliliği, kalitesi düşük gıdalar, ilaçlar, aşırı mineralli sular ve diş hekimliğinde kullanılan dolgular dolayısı ile kentsel doku içinde yaşam sür-düren çağımız insanı, zaten vücudunda normalin üzerinde bir metal birikimi ile yaşamaktadır. Poşet çay üzerindeki zımba veya benzeri sakıncalı gıda ambalajları bu birikimi hızlandırarak, kanser, çeşitli nöro-lojik hastalıklar, karaciğer, beyin, böbrek hasarına sebep olabilmektedir. Sıcak suya konulan çay poşetlerinin ısıyla bozunmayacak, lifli doğal malzeme-lerden yapılmış olması gerekir. Sentetik selüloz liflerinden imal edilen poşet ma-teryali kullanılmamalıdır. Tarım Bakanlı-ğı’nın ve Sağlık Bakanlığı’nın etkin kıldığı bir yönetmelikle, hem üreticiye hem de tüketiciye çay konusunda her türlü bilgi verilebilmeli, üretimde istenen ambalaj kriterleri net olarak ifade edilebilmeli ve yenilikler herkesin ulaşabileceği bir açık zeminde (internet) bulunmalıdır. Çünkü ülke genelinde en çok tüketilen ve kültürel bir öğe haline gelmiş yegane içecek çaydır. 13.12.1996 tarih ve 22846 sayılı Resmi Gazetede ilk kez yayınlanıp, 2003 yılına dek iki kez minör değişiklikler yapılan ve bu gün yürürlükte olan “siyah çay tebliği”, içerik açısından oldukça kısıtlı bir metindir.

• Ülkemiz 3 farklı iklim taşıma etkisindedir. • Ilıman kuşakta en zengin flora-ya sahiptir.• Yaklaşık 11000 bitki türüne sa-hibiz. Bu bitkilerin 30034 türü en-demiktir. • Her yıl 60 tür bitkide Türkiye florasına eklenmektedir.

HATAY COĞRAFYASI• İlimiz ülkemizin güneyinde ba-tısında Akdeniz, güney ve doğu-sunda Suriye, kuzeybatıda Adana, kuzeyinde ise Osmaniye bulun-maktadır.• İlimizin en önemli dağlık küt-

lesi Amanos Dağlarıdır. En yüksek noktası ise Hassa ilçesindeki Mığır Tepesidir. Diğer önemli nokta Kel Dağ’dır. Bu dağ Akdeniz’in en son noktasıdır.

HATAY’IN DOĞAL BİTKİLERİ Hatay İli ;• Odunsu türlerden Karaçam, Hartlap; Meşe, Çınar ve Ardıça sa-hiptir.• Otsu bitkilerden ise genellik-le Maki topluluğundan Adaçayı, Zakkum, Defne, Karadiken, Katır-tırnağı gibi bitkilere sahiptir. • Hatay ili zengin bitki çeşitliliği nedeniyle çok sayıda bilim adamı

tarafından ziyaret edilmiş ve bu bölgeden çok sayıda bitki örneği toplanmıştır. Bu araştırmacılardan özellikle Boissier 1846 yılında Kı-zıldağ içine alan çok sayıda bitki örneği toplamış sadece tıp örne-ğinden bilinen 30 aşkın tür adlan-dırmıştır. • Bugünkü bilgilerimize göre Hatay’da doğal olarak 2000 civa-rında çiçekli bitki olup 300 tanesi endemiktir. Bu bitkilerden 550 ta-nesi tıbbi aromatik bitki özelliğin-dedir.

Habibe GÖKTEKİNBiyoloji Öğretmeni

KİMYANIN GÜNLÜK HAYATTA KULLANIMI

TÜRKİYENİN BİTKİSEL

ZENGİNLİKLERİ

Şerife ALİBEKİROĞLUKimya Öğretmeni

58 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 59

Page 31: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN

Özgüveni yüksek, kendini ‘yeterli’ hisseden, yöneticilerin kendinden daha ‘iyi’ olduğuna nadiren inanan, maddi tatmin bulunca yüzünü manevi tatmine çeviren, kızınca çekip giden, takdir edil-mek isteyen, edilemeyince haksızlığa uğradığını hisseden gençler… Farklılar, özgürlüklerine düşkünler, özgünler ,özel olduklarını düşünüyorlar.3 temel özelliğe genelde sahipler.Özgüvenleri tam, Zihni arka planları dolu, Sosyal networkları güçlü.

‘’Kuzu’’ olarak yetiştirmiyor onları ebeveynleri.Dolayısıyla büyüyünce ‘’koyun’’ olmuyorlar.• Hemen sonuç istiyorlar.• Belirsizliği sevmiyorlar.• Para ve kariyeri gençlik yıllarında istiyorlar.• Duygusal bağları zayıf.• Analitik düşünemiyorlar.• Sevmeden saygı duymuyorlar • Bu kuşağın diğer önemli özellikleri ise narsist, bireyci ve girişimci olmaları ve pazarla-macılar için en tehlikelisi, sadakat duygusundan yoksun olmaları.

Y Kuşağının en belirgin özelliği “Kazanmadan Harcamak.” Halk arasında yaygın olan “Babam sağ olsun” deyimiyle hemen hemen aynı manaya geli-yor. Onlar bizim neslimiz. ‘Y Gençliği’’ bangır bangır geliyor. Ve bize şu hakikati anlamak ve yaşamak düşüyor. Ya önlerinden hızlıca yürüyeceğiz. Ya da çekileceğiz.İSİM NEREDEN GELİYOR?İngilizce’de ‘neden?’ anlamına gelen ‘why’ kelimesi Y harfiyle sesteş. Bu kuşak ismini sorgulayıcı tavır-larından alıyor. Y jenerasyonu hayatın her alanını irdeliyor, yükümlülükleri eleştiriyor. ÖZGÜVENLERİ NEREDEN GELİYOR1980-90 yıllarında ilk ve çoğu zaman da tek çocuğa sahip olan ve neo-liberal politikalar ve Türkiye’ye giren çokuluslu şirketlerin cömert maaş politikaları sayesinde zenginleşen ebeveynler, Y jenerasyonu-na istedikleri her işi yapabilecekleri yönünde güven pompaladı.PETER PAN’A BENZİYORHiçbir maddi yükümlülükten kaçınmayan ailelerin

desteğiyle iyi üniversitelerin sevdiği bölümlerinde okuyan Y jenerasyonu mezuniyetin ardından aile evlerine döndü ve mutlu olacağı bir işte çalışma kararıyla acele etmeden sıklıkla geçici, yarı zamanlı işler ve sürekli değişen alanlarda stajlarla iş hayatına atıldı. Süre giden bir ergenlik olarak tasvir edilen bu çalışma temposu yüzünden hiç büyümeyen Peter Pan’a sıklıkla benzetilen Y jenerasyonu sadece kariyerini değil evlilik kararını da erteleyerek kendinden önceki jenerasyonları şaşırttı.YÖNETİMİ EN ZOR GRUPTürkiye’de genellikle 1980-90 arasında doğan bu nesil yönetimi en zor gruptur. Ancak 2025’te iş gücünün yüzde 75’ini şekillendirecek bu kuşağa ilgi nüfusun yarısı 30 yaşın altında olan Türkiye’de halen çok sınırlı…MODERN HİPPİLER Mİ?Y kuşağı 1970’li yılların Amerikan hippilerini andıran pek çok özelliğe sahip. Tıpkı hippiler gibi ailelerinin sağladığı öz sermayeyle var oluyor fakat ailelerinden çok kendileriyle benzer yaşıtlarıyla sosyalleşiyorlar. Y jenerasyonu tıpkı hippiler gibi katı hiyerarşilere, dayatma yöntemlere ve liderlik pozisyonlarına karşı alerjik. Bu kuşak otorite kar-şıtı. Kendisine verilen işi iş tanımları çerçevesinde değil, uygun gördüğü şekilde kendi geliştirdiği yöntemlerle bitirmeyi tercih ediyor. Trend Group’un ortaklarından Nurhan Keeler, Y kuşağını “kablosuz gençlik” olarak özetliyor. 18 yaşından sonra aile ve diğer baskılardan kurtulmaya çalışan gençler, tek-nolojinin de sunduğu nimetlerle kablosuz bir hayat yaşıyor. Keeler, “Ancak bu aile ya da geleneklerden kopuk olduklarını göstermez. Aynı anda birçok şeyi yapıyorlar. Onlar 3’ü bir arada gençliği. Sadece beyaz ya da kara değil, hem ondan hem bundan bir hayat sürüyorlar” diyor.

FARK SOSYAL MEDYATeknolojik gelişmelerin tavan yaptığı dönemde var olan bu jenerasyonun, buluşmak için fiziksel alan-lara mahkum olan hippilerden farkı, sosyal medya. Onlar her an bir araya gelme şansına sahip.SÜREKLİ ONANMA VE İLGİ TALEBİBu kuşak sürekli onaylanmak ve ilgi istiyor. Bu isteğinin altında Y jenerasyonunun hayatına yön verebilecek düşünsel bir çerçeveden yani bir

üst anlatıdan yoksun olması yatıyor. Tam da bu nedenle güçlü bir üst anlatı ve hedef motivasyon kaynağına İslami ya da sosyalist geçmişe sahip ai-lelerde yetişen bireyler iş hayatında Y jenerasyonu özellikleri sergilemiyor.KORKURATAK YÖNETEMEZSİNYöneticilerin kendisinden iyi olabileceğine nadiren inanan yüksek özgüvenli Y jenerasyonu için korkutma ve zorlama gibi eski yönetsel tekniklerin de bir karşılığı yok.

Y Kuşağının çalışmak için hiç aceleleri yok. Büyü-mek istemiyorlar, çocuksu zevklere sahipler. Bu zevkler için büyük paralar harcamaya hazırlar.”

Y Kuşağının “olmazsa olmaz” özelliklerinden birisi, bazı ayırt edici aksesuarlara sahip olmak. Bunlardan en önemlisi ise cep telefonu. Ancak öyle sıradan bir cihaz olmayacak. Her şeyden önce çok pahalı ve çok gösterişli olacak. Yetmedi, kameralı olacak. Yetmedi, en yeni ve en son model olacak. Aksi takdirde tüm kariyer, tüm karizma ayaklar altına alınıverir, “arkadaşlar” arasında alay konusu oluverir.

Yaşları 12 ile 22 arasındaki Y Kuşağı, özellikle kazanmadan harcadıkları için, tam bir alışveriş gurusu olma özelliğine sahip. Bir de marka tutkusu işin içine eklenince, tüm dünyanın merkezine kendilerini yerleştiriveriyorlar. Hatta, onların böyle yetişmesine imkân sağlayan ailelerini dahi bu yön-de etkileyip yönlendirebiliyorlar. Öyle ya, kendileri en son model ürünleri ve markaları kullanırken, yine arkadaşları arasında ailesiyle ilgili ileri geri konuşanlar olur, yerin dibine geçebilirler. İşte bu yüzden eve alınacak suyun cinsinden cep telefonu markasına, kullanılacak şampuana, içilecek süte, alışveriş yapılacak marketin adı ve yoğurdun ismine, hatta yeni arabanın modeline kadar tüm seçimlerde onların tercihleri önem kazanıyor.Diyelim ki Y Kuşağından bir delikanlı bir ürün alacak. Üstelik marka olacak. Üstelik ailesi de kendisine yine çok pahalı ve markalı bir ürün tavsiyesinde bulundu. Gencimiz için böyle bir yön-lendirmenin hiçbir önemi yok. Zira markalı ürünün tercihi öyle ulu orta olmamalı. İçinde yer aldığı arkadaş grubunun tercihi ve eğiliminin üzerine

hiçbir güç ve otorite olmamalı.Araştırmalara göre Y Kuşağı Türkiye nüfusunun % 22’sini oluşturuyor. Bir yandan bin bir zorlukla sınıflarını geçebilirlerken, diğer yandan okul biter bitmez iş hayatına atılıp müdür, hem de üst düzey idareci olmayı planlıyorlar. Bir yandan özgürlük peşinde koşup tüm dünyayı gezme hayalleri kurarlarken, diğer yandan ailelerinden bağımsız bir hayata atılmaktan kaçıyorlar. Her zaman arkadaş gruplarıyla birlikte olmaya gayret ediyorlar. Dış görünüş, ruhî ve manevî değerlerden daha önemli konuma sahip. Teknolojik yenilikler, kısa sürede yaşamlarının standardı haline geliyor. “Online” yaşayan bu kuşak, zamanlarının büyük bölümünü monitör karşısında geçiriyor.Teknoloji harikası bilgisayar, bu kuşağın işine ancak internet bağlantısı olunca yarayabiliyor. İnternet ise büyük ölçüde çetleşme veya çeteleşme işine ya-rıyor. Ayrıca oyunların da bağlayıcılığı var. Daha da kötüsü, henüz gelişme çağındaki gençler için ahlâk dışı siteler her an içine yuvarlanılabilecek derin kuyular özelliğine sahip. Gazeteci Zeki Coşkun’un ifadesiyle “bütün bir dünyanın kanalizasyonu evin ve hayatın içine akıyor adeta!”

Y Kuşağı için internetin çok önemli bir yönü daha var. İnternet üzerinden istediği ürünü kredi kartı aracılığıyla satın alabiliyor. Nasıl olsa aldıkları ürünün bedelini kendileri ödemiyor.

Y Kuşağının %87’si geçimini harçlıklarla sağladığı için çalışmama ve hazırdan geçinme en karakte-ristik özellik iken, aile ve çevre baskısıyla bir işe başlamaları sırasında da birbirine benzer tablolar sergileniyor. En dikkat çekici özellikleri ise sürekli konuşmaları ve sürekli kendilerini öne sürmeleri. İşe başladıkları ilk günün ilk saatlerinden itibaren çevresinde çok fazla etki uyandırmak gayretine düşüyorlar. Kendi anne babalarını da sorgula-maya alışkın oldukları için, iş hayatında birlikte çalıştıkları insanları rahatlıkla eleştiriyorlar. Bu yüzden 50 yaşındaki bir çalışana rahatlıkla “bu işi yap” deme cesaretini gösteriyorlar. Müdürlerinin profesyonel anlamda gelişmiş olmadıklarından dem vuruyorlar. Hayatlarındaki hedef ve ideallerini hep en kısa zamanda gerçekleştirebilecekleri şeylerden seçerken, diğer yandan emeklilik için para biriktirmeyi planlıyor.

Y Kuşağının aile ilişkilerinde dikkati çeken en belir-gin özelliklerden birisi, aynı çatı altında birbirlerine yabancı olmak. Zira bu kuşak bebeklik ve çocukluk yıllarında, anne babalarının çalışmaları sebebiyle ya bir yuvaya bırakılmışlar veya bir bakıcıya teslim edilmişler. Belki de farkında olmadan, daha çok para kazanma ve gelir elde etme kaygısıyla yaşa-dıkları bu yalnızlığın ve itilmişliğin acısını çıkarmak istercesine, ebeveynlerine hem yakın, hem uzak

konumlarını sürdürüyorlar.

Y Kuşağının asıl ilham kaynağı medya. Medya araçlarında örnek olarak gösterilen popüler yüzler, şarkıcılar, film yıldızları, sporcular birer kukla misali, gençlerin önüne sürülüyor. Reklamlarda, gençlere tüketim ve gösteriş ağırlıklı bir rol biçiliyor, sapmadan izleyecekleri yol dikte ediliyor. “Gençlere özel”, “Özgür ol”, “Farklı ol” gibi telkinler sesli ve görüntülü reklamlarla zihinlere kazınıyor. Böylece kısır bir döngü içinde gençler, koyun sürü-sü misali güdülmeye hazır hale getiriliyor. Köleliğin ve güdülmenin adı “özgürlük” oluyor.

Gençlere yönelik çeşitli ürünleri piyasaya süren bir firma yetkilisinin şu sözleri acı bir gerçeği açıkça gözler önüne seriyor:“Gençleri tanımadan bir marka oluşturulmaz!”Bu cümlenin açılımı şöyle olsa gerek: Gençlerin zaaflarını tanımadan, onlara yönelik bir ürün üre-tilmemeli. Üretildikten sonra da, o zaaflara yönelik reklam bombardımanı gerçekleştirilmeli.Önemli bir telefon şirketi genel müdürü olan Alessandro Fiorentino, bir gazetede yayınlanan açıklamasında, Türkiye piyasasına girmeden önce araştırma yaptırdıklarını; mobil teknolojide yatırımlar ve pazarlama yöntemleriyle ilgili olarak gençleri hedef kitle seçtiklerini; modelleri özellikle oyun ve fotoğraf uygulamalarını destekleyen akse-suarlar ile üretmeyi tercih ettiklerini söylemişti.

Esaretle gelen özgürlükBuraya kadar aktardığımız Y Kuşağı çok uç bir örnek gibi görünebilir. Belki özellikle medya, yazılı ve görüntülü yayın organlarının ortak marifetiyle ortaya çıkan genç nesil, az veya çok oranda bu özellikleri taşıyor. En azından iç dünyalarında bu özellikleri, istek ve arayışları taşıyorlar. Gelir seviyesi ve sosyal statüsü ne olursa olsun, lise, hatta ortaokul seviyesinden itibaren, gençler arasında bu yönde gruplaşmalar alabildiğine yaygınlaşıyor. Yine daha üst gruptan veya medyatik simalardan birisini taklit eden ve arkadaşları arasında el üstünde tutulan bir gencin giyimi-ku-şamı, jöleli saçları, hattâ kulağına deldirip küpe takması örnek alınabiliyor. Böyle bir gruba girip de kendisini kabul ettirmek ve onlardan saygınlık görebilmek için, normal şartlarda yapılmayacak şeyler normalleşebiliyor, daha da ilerisi kaçınılmaz zorunluluk olarak görülebiliyor. Aile muhiti tama-men karşı gelse de. İspatı mı? Büyük şehirlerde sıradanlaşan sayısız örnekler artık Anadolu’nun bütün illerinde, ilçele-rinde, hattâ köylerinde görülebiliyor. Örneğin bir belediye otobüsüne elinde tuttuğu darmadağın kitap ve defterleri, dağınık okul kıyafetiyle giren bir lise öğrencisi kısa sürede ilgi odağı olabiliyor. Kulaklığındaki müzikle tüm yolculara âdeta konser

dinletiyor. Yolda, caddede, parkta, bahçede “özgür-lüğünü” herkese duyurma çabasıyla, saç şekliyle, düşük pantolonuyla, ipi yerde sürünen abartılı ayakkabılarıyla ikili, üçlü veya daha fazla gruplar halinde gezen, dışarıdan sanki birbirlerinin ikizi, üçüzü veya dördüzüymüş gibi görünen gençler artık sıradanlaştı.Aynı üniformayı, aynı takıları, aynı yürüyüşü, aynı saç veya sakal şeklini, aynı el-kol hareketlerini, aynı konuşma ve hattâ aynı kahkaha tarzını benimse-yen, bütün bunları özgürleşmenin sembolü olarak benimseyen gençlerimiz…“Triplere girmek”ten “Oha falan olma”ya, “Ayar olmak”tan “Ayar verme”ye, “Dumur”a kadar onlar-ca, yüzlerce kavramla özel bir dil kullanan, yayvan yayvan konuşan gençlerimiz…Özgürlüğünü esaretle, eline geçirdiği metal kelepçelerle, ayağına taktığı marka prangalarla, başlarına taktıkları sembol keplerle, sırtına geçir-diği tek tip “marka” giysilerle sergileme çabasında olan gençlerimiz…Y Kuşağı ve toplumdaki olumsuz yansımaları sadece bunlardan ibaret değil. Dar gelirli ve işsiz kesimlerde yetişen gençler, toplumsal kargaşa-lardan nemalanan kesimler için bulunmaz Hint kumaşı olarak görülüyor. Menhus emellerini en kısa zamanda ve en etkili şekilde uygulamaya koyuyorlar.Bir yandan sosyal katmanlar arasında meydana gelen uçurumlar, diğer yandan gençlik döneminin belirgin özelikleri gençleri pimi çekilmiş birer el bombası haline getiriveriyor.Özellikle büyük şehirlerde sokak ve mahallelerde yetişen bu tip gençler kötü arkadaş örnekleriyle suça yöneliyorlar. Sigara, alkol, kumar, uyuşturucu madde alışkanlıkları, gayr-ı ahlâkî ve insanî ilişkiler içine girme, gençleri adım adım çeşitli suçlara sürüklüyor. Bu duygular içinde gayesiz, güvensiz ve başıboş bir yaşam sürdüren gençler, etrafında onu bekleyen tuzaklardan habersiz bir şekilde yaşamaya devam ediyor.NASIL YÖNETİLİRLER?Araştırmada yüksek özgüvenli ve lider tanımaya isteksiz bu neslin tam performansından faydalan-mak isteyen şirketlere öneriler bulunuyor…Y kuşağına mensup çalışandan performans almak için ona kendini “eşitler arasında birinci olarak hissettirmek” gerektiğini belirten uzmanların bu önerisi, politik liderlik için de kayda değer bir uyarı: “Şirket 20’li yaşlardaki çalışanları üstünde güçlü bir otorite kurmak yerine grubun liderliğini üstü örtük şekilde üstleniyor hissetmesi gerekiyor. Takdir etme ve beğenerek yönlendirme bu nesil üzerindeki en etkili yönetim aracı.”

Nar(ateş) topu gibi bir gençliğimiz oldu. Allah analı babalı, devletli büyütsün…

Y Gençlik

60 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 61

Page 32: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN
Page 33: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN
Page 34: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN
Page 35: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN
Page 36: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN
Page 37: BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015 ı ş ı ş ı şmebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/31/04/317511/dosyalar/... · 2015-05-18 · .DâÙGD5HQNYHUPH\HJÍQÓOYHUGLN