baÑyazı sebahaddin ate - somuncu baba dergisi · 2017. 1. 5. · baÑyazı sebahaddin ateß...

88
Ba yazı Sebahaddin ATE MANEVÎ HAZ NE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade etmek gerekir. Dua, lügatte ça ırmak mânâlarına gelir. Bundan ba ka, ibadet, yardım ve talep etmek ile mutlak talep anlamlarına da gelir. Di er bir yönü ile dua, kulun bütün ümitleri kırıldıktan sonra Allah (c.c)’a iltica ede- rek yalvarması ve onu tek yardımcı olarak tanıması demek oldu undan hakikî bir tevhid addedilerek, en iyi bir ibadet ekli sayılır. Dua bir inancın ifadesidir. nsanları dinamikle tiren ve onları disipline eden, çalı ma azmi veren inanç- larıdır. nsanlar inançlarının kuvveti nispetinde huzura ererler. Ya adı ımız u asırda insano lu fen ve tek- nikte büyük mesafeler kat etmi , yeryüzüne sı mayarak feza yarı larına ba lamı tır. Fakat bu ilerlemeyi tek yönlü yaptı ından mânâdan uzakla , maddeyi ilahla tırmı tır. Bunun sonucu olarak da en medenî mil- letlerden en ilkel kavimlere kadar hepsinde ruhî bunalımlar artmakta, anar i ço almaktadır. Manevî duy- gulardan yoksun olarak kazanılan madde, insana saadet yerine felâket, huzur yerine ıstırap getirmektedir. nsan sadece et ve kemikten ibaret de ildir. Bu et ve kemi i hareket ettiren ruhtur. Ruhun da gıdaya ih- tiyacı vardır. Ruhun gıdası ise manevîdir. Yüce Yaratan’a kar ı aczimizi itiraf ederek yaptı ımız dua ile ruh bedbinlikten kurtulur, manevî bir âleme dalar. Gönle ferahlık dolar. Bu huzur ve ferahlı a insano lu u za- manda ekmek ve sudan daha çok muhtaçtır. Büyük ehirlerin ba döndürücü gürültüsü, sıkıntısı, insanla- ra sinir buhranları geçirten anla mazlıklar, anar ik olaylar... te böyle bir ortam içerisinden sıyrılıp manevi bir âlemde ruhu seyrettirmek, Yaratıcı’ya kar ı olan kulluk görevlerini ifa etmek, O’na el açıp cânı gönül- den niyazda bulunmak büyük saadettir. Bilhassa zamanımızda manevî duyguları körükleyip, gönüllerde ka- rarmak üzere olan inanç me ’alesini alevlendirmeye büyük ihtiyaç vardır. Zira manevî duyguların sönmeye ba ladı ı an cemiyetler asaletini yitirir, ıstıraplar artar. Bunun acı manzarası gözlerimiz önündedir. Sonuç olarak duanın kabul olması için, insan dua için bütün zamanlarını de erlendirmeli. Sadece dar za- manlarında Allah’ını hatırlaması anlamsızdır. Duanın ruha etkisi çoktur. Dua, psikolojik mânâda bir bo al- madır. nsan huzur ve ruhî sıkıntılarından dua sayesinde kurtulur. Dua, sahibine manevî huzur ve sükûn verir. Duasız imanımız âdeta hareketsiz kalır. Böylece de ruhumuz felce u rar. Allah (c.c) ile olan irtibatımız da duasızlık yüzünden kesilir. Bir kudsî hadiste öyle buyrulmaktadır: “Nasıl kul efendisiyle, o ul babasıyla, dost dostu ile görü ürse, insan da dua vasıtasıyla Allah ile irtibat peyda eder.” Bu vesileyle, 17 Mart 2006 tarihinde Hakk’a yürüyen dergimizin kurucusu, Ahmet emsettin Ate Beye- fendiyi dualarla, rahmet ve minnetle anıyoruz… Pray is an endless moral treasure and in order to take advantage of this treasure it is necessary to have knowled- ge about it. Pray means “to call”. Besides, it has other meanings such as; worship, to ask for help and absolute request. Pray is the expression of faith. It is their faith which energises, disiplines and gives determination to the human being to work. Pray lets us have peace and morally freshen up. It spiritually heals the soul and without pray we lose our spi- ritual contact with Allah. Let’s finish our words with the meaning of a sacred hadith “How the servant talks to his master, the son to his fat- her, and the friend to his friend, so the man talks to Allah by means of prayer.” Hereby, we would like to commemorate the founder of our journal, Mr. Ahmet emsettin Ate , who passed away in March, 17, 2006, with gratitude and blessings

Upload: others

Post on 09-Mar-2021

7 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

Ba yazı Sebahaddin ATE

MANEVÎ HAZ NE

Moral Treasure

Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade etmek gerekir.

Dua, lügatte ça ırmak mânâlarına gelir. Bundan ba ka, ibadet, yardım ve talep etmek ile mutlak talep anlamlarına da gelir. Di er bir yönü ile dua, kulun bütün ümitleri kırıldıktan sonra Allah (c.c)’a iltica ede-rek yalvarması ve onu tek yardımcı olarak tanıması demek oldu undan hakikî bir tevhid addedilerek, en iyi bir ibadet ekli sayılır.

Dua bir inancın ifadesidir. nsanları dinamikle tiren ve onları disipline eden, çalı ma azmi veren inanç-larıdır. nsanlar inançlarının kuvveti nispetinde huzura ererler. Ya adı ımız u asırda insano lu fen ve tek-nikte büyük mesafeler kat etmi , yeryüzüne sı mayarak feza yarı larına ba lamı tır. Fakat bu ilerlemeyi tek yönlü yaptı ından mânâdan uzakla mı , maddeyi ilahla tırmı tır. Bunun sonucu olarak da en medenî mil-letlerden en ilkel kavimlere kadar hepsinde ruhî bunalımlar artmakta, anar i ço almaktadır. Manevî duy-gulardan yoksun olarak kazanılan madde, insana saadet yerine felâket, huzur yerine ıstırap getirmektedir.

nsan sadece et ve kemikten ibaret de ildir. Bu et ve kemi i hareket ettiren ruhtur. Ruhun da gıdaya ih-tiyacı vardır. Ruhun gıdası ise manevîdir. Yüce Yaratan’a kar ı aczimizi itiraf ederek yaptı ımız dua ile ruh bedbinlikten kurtulur, manevî bir âleme dalar. Gönle ferahlık dolar. Bu huzur ve ferahlı a insano lu u za-manda ekmek ve sudan daha çok muhtaçtır. Büyük ehirlerin ba döndürücü gürültüsü, sıkıntısı, insanla-ra sinir buhranları geçirten anla mazlıklar, anar ik olaylar... te böyle bir ortam içerisinden sıyrılıp manevi bir âlemde ruhu seyrettirmek, Yaratıcı’ya kar ı olan kulluk görevlerini ifa etmek, O’na el açıp cânı gönül-den niyazda bulunmak büyük saadettir. Bilhassa zamanımızda manevî duyguları körükleyip, gönüllerde ka-rarmak üzere olan inanç me ’alesini alevlendirmeye büyük ihtiyaç vardır. Zira manevî duyguların sönmeye ba ladı ı an cemiyetler asaletini yitirir, ıstıraplar artar. Bunun acı manzarası gözlerimiz önündedir.

Sonuç olarak duanın kabul olması için, insan dua için bütün zamanlarını de erlendirmeli. Sadece dar za-manlarında Allah’ını hatırlaması anlamsızdır. Duanın ruha etkisi çoktur. Dua, psikolojik mânâda bir bo al-madır. nsan huzur ve ruhî sıkıntılarından dua sayesinde kurtulur.

Dua, sahibine manevî huzur ve sükûn verir. Duasız imanımız âdeta hareketsiz kalır. Böylece de ruhumuz felce u rar. Allah (c.c) ile olan irtibatımız da duasızlık yüzünden kesilir.

Bir kudsî hadiste öyle buyrulmaktadır: “Nasıl kul efendisiyle, o ul babasıyla, dost dostu ile görü ürse,insan da dua vasıtasıyla Allah ile irtibat peyda eder.”

Bu vesileyle, 17 Mart 2006 tarihinde Hakk’a yürüyen dergimizin kurucusu, Ahmet emsettin Ate Beye-fendiyi dualarla, rahmet ve minnetle anıyoruz…

Pray is an endless moral treasure and in order to take advantage of this treasure it is necessary to have knowled-ge about it. Pray means “to call”. Besides, it has other meanings such as; worship, to ask for help and absolute request. Pray is the expression of faith. It is their faith which energises, disiplines and gives determination to the human being to work. Pray lets us have peace and morally freshen up. It spiritually heals the soul and without pray we lose our spi-ritual contact with Allah.

Let’s fi nish our words with the meaning of a sacred hadith “How the servant talks to his master, the son to his fat-her, and the friend to his friend, so the man talks to Allah by means of prayer.”

Hereby, we would like to commemorate the founder of our journal, Mr. Ahmet emsettin Ate , who passed away in March, 17, 2006, with gratitude and blessings

Page 2: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

SOMUNCU BABA / AYLIK L M - KÜLTÜR VE EDEB YAT DERG S

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfı’nınYayın Organıdır

KurucusuA. emsettin ATE

Yaygın Süreli - ISSN: 1302-0803

YIL: 16 SAYI: 113 Mart 2010 Basım Tarihi: 01 Mart 2010

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfı Adına

mtiyaz Sahibi ve Genel Yayın YönetmeniSebahaddin ATE

Yazı leri MüdürüHulûsi YAYLA

Yayın Editörü Musa TEKTA

KapakAyasofya Gravürü

YapımARTWORKS

www.artworks-tr.com

Genel Sanat Yönetmenilhan SOYLU

Sanat Yönetmenienol GÜRSOY

TashihAli YILMAZ - Vedat Ali TOK - Yusuf HALICI

Ar ivMuharrem AKIN

AboneBekir Sıtkı CANPOLAT

ReklamYusuf YILMAZ

Basım-Yayım-Da ıtım-PazarlamaV SAN ktisadi letmesi

Zaviye Mah. Hacı Hulûsi Efendi Cad. No:71 44700 Darende / MALATYA

Tel: (422) 615 15 00 Faks: (422) 615 28 79www.somuncubaba.net - [email protected]

Da ıtımKültür Dergi Da ıtım

CTP - Kalıp ÇıkıBizim Repro: (312) 341 10 20

Baskı & ÜretimKozan Ofset

Büyük Sanayi 1. Cadde Arpacıo lu 2 hanı 95/11 skitler / ANKARA Tel: (312) 384 20 03

Tek Sayı : 7 TL - Kurum Abone : 120 TL1 Yıllık (12 Sayı) Abone : 70 TL

Avrupa 1 Yıllık Abone : 72 EUROAvrupa Tek Sayı Fiyat : 6 EURO

Avrupa Harici Yurtdı ı Abone : 102 USDPosta Çeki (Darende Postanesi) : 1361068

Ziraat Bankası (Darende ubesi): 26798480-5001IBAN – TR 56 0001 0003 2026 7984 8050 01

Vakıf Bank (Darende ubesi):TR 47 00015 00 1580 0728 678 4111

Gönderileri abone adına yatırılması germektedir.

DUA:ALLAH LED YALOG

Ali AKPINAR

Dua, Rab ile kul arasında kurulan bir nevi canlı ba lantıdır. Aracısız olarak kulun rabbine içini dökü ü, sızlanı ı, yakarı ı ve nazlanı ıdır.

06

ÇANAKKALE’N NADSIZKAHRAMANLARI

smail ÇOLAK

Milletimizi Çanakkale’ye gömmeye azmeden Haçlıların son kalıntılarına kar ı Osmanlı’nınböylesi bir hayat memat sava ında dâhi insanlık ve merhametin doruklarındadola ması hayret edilecek bir vaziyettir.

48

113

Dergisi Hediyesi...

M A R T 2 0 1 0Fiyat : 7 TLAYLIK L M KÜLTÜR VE EDEB YAT DERG S

Ahmet emsettinAte A abey2806 Dua: Allah ile

Diyalog

BAHAR VE STANBUL - Ekrem KAFTAN (11)

DERD- HAK LE YAN EY GÖNÜL - Abdülmecit SLAMO LU (12)

EL-ÂH R - Ramazan ALTINTA (16)

KOCA SEY T - Fazıl Ahmet BAHADIR (19)

SI INAK - Kadir ÖZKÖSE (20)

PEYGAMBER M Z (S.A.V) ve A LE - Mehmet Zeki AYDIN (24)

KUTSAL ÇA RI - Ahmet Süreyya DURNA (39)

MAR FETULLAH - Metin ÖZDEM R (40)

ALLAH D YOR... - Rıfat ARAZ (43)

DUA VE TEDÂV - Abdullah KAHRAMAN (44)

DUÂ - Bekir O UZBA ARAN (47)

B R KUR’ÂN HATTATI M. FAHREDD N B LG Ç- Fatih ERKOÇO LU (52)

ADANA 0 322 457 66 54ALANYA 0 242 518 26 18AMASYA 0 533 681 33 82ANKARA 0 312 324 40 75 ANTALYA 0 530 328 82 86BARTIN 0 378 227 30 64BOLU 0 374 217 42 02BURSA 0 532 766 92 56ÇAYCUMA 0 372 615 19 21ELB STAN 0 344 415 01 88G.ANTEP 0342 321 43 34GEREDE 0 530 512 33 10GÖLCÜK 0 216 344 45 30 SKENDERUN 0 326 615 73 56STANBUL 0 216 472 08 92

ZM R 0 232 435 90 91K.MARA 0 544 690 45 67KARABÜK 0 370 418 28 90KAYSER 0 352 336 03 29KONYA 0 332 233 38 74MALATYA 0 533 331 88 13MERS N 0 324 336 31 09OSMAN YE 0 328 846 2139SAKARYA 0 264 339 2365SAMSUN 0 362 238 79 79S VAS 0 346 222 08 46TOKAT 0 356 212 24 63TURHAL 0 356 275 86 00TÜRKEL 0 368 671 24 50ZONGULDAK 0 372 253 24 74

Page 3: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

AHMETEMSETT N

ATE A ABEY

HAL DB. VEL D (R.A)

Musa TEKTA

Gönül ehliydi. Sevdi inigönülden sever, ama açı a vurmazdı. Onun her eyi sevdi i dostları ve

arkada larıydı.

28 34

NAK -IKADEM-PEYGAMBERÎ

SEVG N NGÜCÜ

Resul KESENCEL

Nak -ı Kadem-i erifPeygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in mübarek ayak izleridir.

Raziye SA LAM

Babaannesi her zaman en sıkıntılızamanlarında n irah suresini okumasını söylerdi. Efe bir üst kata doktorun odasına çıkana kadar, bu sureyi kaç kez okudu unu kendisi de bilmiyordu.

58 78

TOPLUMSAL GEL M VE K TAP OKUMA -M. lyas SUBA I (56)

ÂM R B. EBÎ VAKKÂS - Bünyamin ERUL (62)

KIRK HAD S (63)

EKRANLARDAK D NÎ TARTI MALAR - Enbiya YILDIRIM (64)

NSAN OLMAK - Vedat Ali TOK (68)

K TAPLIK (70)

BURSA VEL LER - Yusuf HALICI (71)

YALANDAN N YAZ OLMAZ - Cemil GÜLSEREN (74)

NE GÜZEL - Hızır rfan ÖNDER (77)

ÖNEML OLAN ADAM OLMAK - Ali ÖZKANLI (82)

BES N H JYEN - Aydın AD LO LU (84)

HAVUÇ - ifalı Bitkiler (86)

ZEYT NYA LI ISPANAK KÖKÜ YEME - Mesude SARI (87)

Ahmet YILDIRIM

Hz. Peygamber (s.a.v)’in seyfullah (Allah’ın kılıcı)unvanını verdi i, hakkında‘ne güzel kul’ diye buyurdu ume hur kumandan sahabî...

Page 4: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

Mart 20104

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s)

Otuzdördüncü Hutbe

eyh Hâmid-i Veli Minberinden

Hutbeler

Page 5: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

5

Muhterem Cemâat-i Müslimîn!

nsanlar birbirinin yardımıyla geçinirler. Fa-

kat bütün insanların kuvvet ve kudretlerinin bir

haddi vardır ki, onlar bu haddin fevkine çıka-

mazlar. Meselâ çiftçilik âlemînde lâzım olan alet

ve edevâtı muhtelif san’at erbâbı vücûda getire-

rek çiftçiye yardımda bulunurlar. Çiftçi de onla-

ra ekmek tedârik eder. Fakat ya mur ya maya-

cak olursa ya mur ya dırmaya ne çiftçinin ve ne

de çiftçiye yardım eden san’at erbâbının kudreti

yetmez. Bu husûsta cümlesi ve cümlemiz âciziz.

Burada hepimiz Rezzâk-ı âlem olan Rabbü’l-

âlemînin kudret ve kuvvetine muhtâcız. Burada

aczimiz kendini gösterir. Hiç birimizin bir kat-

re ya mur ya dırmak kuvvetine mâlik olmadı ı-

mız meydâna çıkar. Allâh (c.c)’a ilticâ etmekten

ba ka çâremiz kalmaz. “Bana duâ edin ben sizin

duâlarınızı kabûl edeyim.” (2/Bakara, 186.) bu-

yuran Rabbü’l-âlemînin önünde e ilir, onun mer-

hametine ilticâ eyleriz. O va’d-i ilâhîsi mûcibince

duâlarımızı kabûl buyurur ve rahmet kapıları-

nı açar. Darda kalmı olan kullara ondan ba ka

merhamet edecek bir kuvvet sâhibi olmadı ından

onun merhameti imdâdımıza yeti ir.

Kur’ân-ı Kerîm’de Hûd Peygamber’den hikâye

buyruldu u vechile, bu Peygamber ümmetine

Allâh (c.c)’tan ma fi ret talep edin ve günahlardan

tevbe kılın. O gökten bol bol ya mur ya dırır ve

kuvvetinize kuvvetler ilâve eyler, demi . Ve Nûh

Peygamber de, «Rabbinizden günahlarınızın afv

edilmesini isteyin. O günahları afv edicidir. Size

ya muru bol bol ya dırır.» diye nasîhat eylemi

idiler ki, bu iki Peygamberin ikisi de ya mur ya -

dırılmasını, bunların tevbe ve isti fâr eylemele-

rine râbıta etmi bulunuyorlar. Bunun içindir ki

kullar, Allâh (c.c)’tan rahmet istiyorlarsa günah-

larına tevbe ve isti fâr etmeli, dargınlar barı ma-

lı, iyilikler yapılmalı, oruçlar tutulmalı, birbirimi-

ze tevâzu’ ile, hilm ve efkatle muâmele etmeliyiz.

Kibir ve azamet satan tavırları ve a ır libâslar

giymeyi bırakarak tevâzu’ ve ha yet içinde, Allâh

(c.c)’ın lütuf ve keremini afv ve ma fi retini is-

temeliyiz. Yâ Rabbe’l-âlemîn diyerek Rabbu’l-

âlemîn hazretlerinden kabûlünü dilemeliyiz:

Azîz Karde ler!

te bu hutbemizde edece imiz duânın Türk-

çesi udur:

“Hamd Rahman ve Rahim olan ve kıyâmet gü-

nünün Mâlik ve Hâkimi bulunan Allâhu Teâlâ’ya

mahsûstur. Allâh (c.c)’tan ba ka hiç bir ma’bûd

yoktur. Yalnız O’dur. Diledi ini i ler.

Yâ Allah! Allah Sen’sin, zengin olan Sen.

Hakîkî ma’bûddan ba ka hiç bir ilâh yoktur. Biz-

ler fakirleriz. Bize ya mur gönder ve bizim için

indirece in ya muru hakkımızda kuvvet ve hay-

ra vâsıl olmaya sebep kıl.

Yâ Allah! Nihâyeti hayırlı olan, faydalı olup za-

rarlı olmayan bol ya murları acele ya dır.

Yâ Allah! Kullarını ve behâimini, hayvancıkları-

nı suvar ve rahmetini yay ve ölü olan beldeleri dirilt.

Yâ Allah! Bize ya mur ver ve ümidimizi

bo a çıkarma. Yâ Allah ! bâd ve bilâdın ve sâir

mahlûkâtın öyle bir açlı a, öyle bir yoksullu a,

öyle bir darlı a giriftar etme ! Hâlimizi Sen’den

ba kasına arz edmeyiz. Sen’den ba kasına derdi-

mizi dökmeyiz.

Yâ Allah! Mezrûâtımızı bitir ve hayvanlarımı-

za süt ver. Bizi gö ün bereketlerinden suvar ve

yerin bereketlerinden bize bitkiler bitir.

Yâ Allah! Bizden sıkıntı ve acılı ı ve üzerimiz-

de bulunan ve Sen’den ba ka kimsenin def ede-

meyece i belayı def eyle.

Ya Allâh! Biz Sen’den ma fi ret talep ederiz.

Çünkü ma fi ret edici sensin. Bize bol bol ya mur-

lar ver.”

“...Bana duâ edince, duâ edenin duâsına cevâb veririm...”

(2/Bakara, 186.)

Page 6: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

lim ve HayatAli AKPINAR*

DUA: ALLAH LE

D YALOGMart 20106

Page 7: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

7

Dua, kulun

Rabbine ça -

rısı, O’na ya-

karması, O’nunla konu ması,

O’na içini dökmesi, O’nu yardı-

ma ça ırması, O’ndan yardım

dilemesi, O’na muhtaç oldu u-

nun itirafı, O’nun eri ilmez güç

ve kudret sahibi oldu unun bi-

lincinde olmanın ifadesi; O’nun

her eye yetece inin teslimidir.

Dua, aracısız olarak Yüce Al-

lah ile ileti im kurmak, O’nunla

söyle mektir.

Dua, Rab ile kul arasında ku-

rulan bir nevi canlı ba lantıdır.

Aracısız olarak kulun rabbine

içini dökü ü, sızlanı ı, yakarı ı

ve nazlanı ıdır. Dua Rabbe ça -

rıdır, ya da Rabbi yardıma ça -

rıdır. Dua kullu un en kestirme

yoludur. Rabbena (=Rabbimiz),

Allahhümme (=Allah’ım) sözle-

riyle ba layan dua, kulun Rabbi

ile diyalogudur. Kulun Rabbi-

ni hatırlamasıdır, O’nu zikridir.

Bunun için dualara ezkâr (=zi-

kirler) denmi tir.

Zikir, fi kir, ükür, tesbîh,

tehlîl, tenzîl, tahmîd, senâ, tev-

be, isti far, istiâze, istiâne;

evet, bütün bunlar dua man-

zumesini olu turan dizeler-

dir. Kısaca dua, kulun sı ına ı-

dır. Canlı cansız her ey Rabbi

tesbîh ederken, yaratılmı ların

en erefl isi insanların bunlar-

sız olması dü ünülemez. Zaten

Müslüman olan olmayan hiçbir

insan bunlarsız yapamaz. Bir

insanın bir eyi yapmak isteme-

mesi sebebiyle savsaklamasını

ifade etmek üzere söylenen bir

atasözü aksini söylese de i le-

rin ‘ n aallah ve Ma âallah’ ile

olaca ını Kitabımız söyler. Her

insanın sıkı tı ında yardım is-

tedi i, sı ındı ı, içini döktü-

ü, te ekkür etti i bir merci,

bir kapı vardır. te slâm dini,

koydu u dua ölçüleriyle kulla-

ra bu konuda en do ru kapıyı,

mercii göstermi tir. Ne var ki,

bugün pek çok ki i slâm’ın, bu

Kur’ân-sünnet kaynaklı duala-

rından habersiz oldu undan,

bid’at-hurâfe ve irk kokusu ta-

ıyan dualara sı ınmaktadır.

Ya da insanlar ö rendikleri dua

cümlelerini anlamadan, bilinç-

sizce tekrar edip durmaktadır-

lar. Bugün dua eden pek çok

insanda ‘dua bilinci’ eksikli i

göze çarpmaktadır.

Duanın dua olması, kul ile

Rabbi arasındaki bu canlı ba -

lantının sa lıklı kurulabilmesi

için, bir takım artlara ihtiyaç

vardır. Her eyden önce ha-

ramdan, gafl etten, mâsivâdan

(=Allah dı ı eylerden) arınmı

bir gönül ve dilin adamı olma-

lıdır; içtenlikle istemesini bil-

meli; ellerini açtı ından çok

gönlünü açmalı. Sonuç alınca-

ya dek istemeli, ısrarlı ve ka-

rarlı olmalı. Ba kalarını aradan

çıkararak duada irkten sakın-

malı. Sadece O’ndan isteme-

li, ama O’ndan istedi inin far-

kında olmalı ve yüzü tutmalı

O’ndan istemeye. Bunun için

de Yüce Rabbimiz ile arayı bo-

zacak, arayı açacak her ey-

den kaçınmalı. Duadan önce

de sonra da, dua okurken de

zâhirî-bâtinî (=dı -iç, kalıp-

kalp) açısından kulluk konu-

munu korumaya çalı malı.

Kısaca dinî uur yo unlu u içe-

risinde dua etmelidir.

Bütün bunların gerçekle -

mesi ise, ancak ne dedi ini bi-

lerek yapılacak dualarla müm-

kündür. imdiye kadar dua ile

pek barı mamı ız. Ya da dua,

sıkı tı ımızda aklımıza gel-

mi sadece. Oysa sevinç-keder,

sa lık-hastalık, bolluk-darlık

her ânımızı ku atmalıydı dua.

Her yerde ve her zaman dua-

lı olmalıydık. Biz her ân ve her

yerde O’nunsak, O’nun kuluy-

sak, O’nunla irtibatımız sürme-

liydi hep. Ama öyle olmamı .

Ne dedi imizi bilmeden yapa

gelmi iz duayı. Gafl et, günah ve

isyan sarho lu u ile yaptı ımız

duaların önüne, zulümlerimiz,

densizliklerimiz engel olmu ve

o kutlu ba lantının gerçekle -

mesi muhal olmu . Bunun so-

nucunda dualı olması gereken

a ızların yerini küfürbaz, gıy-

betli, dedikodulu, yalanlı a ız-

lar almı .

Duanın HayatıKu atması

nsanın dünyaya açılan pen-

ceresi olan dili, susmaktan çok

konu maya yatkındır. Zira in-

sanın en önemli temel özelli-

idir konu kan olması. slâm,

dilin hayır ve hakta kullanılma-

sı üzerinde ısrarla durmu tur.

Hatta bir hadiste “iki dudak

arasını haram sözlerden ko-

ruyana, cennet garantisi” va’d

edilmi tir. Gereksiz bo konu -

maktansa susmak tavsiye edil-

mi ısrarla ve bu, Allah ve ahi-

ret imanına endekslenmi tir.

Dua ile ilgili Kur’ân’da pek

çok âyet yer alır. Bu âyetlerde

Yüce Rabbimiz, biz kullarından

Page 8: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

dua etmemizi istemekte, bize ve

dualarımıza de er vermektedir.

Bu âyetlerden bir kaçı öyledir:

“Kullarım sana Ben’den

sorduklarında, gerçekten Ben

çok yakınım. Bana dua etti-

i zaman, dua edenin ça rısı-

na cevap veririm.”1 Âyette Yüce

Rabbimiz, ‘kullarım’ diyerek

bizlere de er vermi , bize sahip

çıkmı ve bizi dua etmeye tah-

rik etmi tir.

“Bana dua edin, kabul ede-

yim. Çünkü bana ibadeti bı-

rakıp büyüklük taslayanlar

a a ılanarak cehenneme gire-

ceklerdir.”2

Peygamberimiz de öyle bu-

yurur:

“Bir mü’min, günah olma-

yan bir biçimde ve akrabalık

ba larını kesmeden Allah’tan

bir ey isterse ya o istedi ini

hemen ona verir. Ya onun se-

vabını âhirete saklar. Ya da

ondan bir kötülü ü savar.”3

Dilin hayır söylemeye alı tı-

rılması, lüzumsuz konu malar-

dan korunması için, Hz. Pey-

gamber (s.a.v) günlük hayatta

her insanın kar ı kar ıya kaldı-

ı hal ve hareketleri fırsat bil-

mi tir. O, yatarken-kalkarken,

tuvalete girip çıkarken, aynaya

bakarken, giyinip-ku anırken,

sabah-ak am, evde-sofrada,

çar ıda-pazarda kısaca her yer-

de, her fırsatta zikretmi , fi k-

retmi , okudu u dualarla Rab-

bi ile ba lantısını yinelemi ve

bu konuda bize en güzel kulluk

ve dua örnekleri sunmu tur.

O’nun okudu u dua ve zikir-

ler, okudu u yer ve zamanlarla

kar ıla tırıldı ında derin hik-

met ve anlamlarla dolu oldu u

görülür. O, her davranı ve her

olayı dua için bir fırsat olarak

de erlendirirken, okudu u bu

dualarıyla o davranı ve olay-

ları yorumlamı tır âdetâ. Yapı-

lan davranı ın kim için, niçin ve

nasıl yapılması gerekti ini; kar-

ıla ılan olaylar kar ısında in-

sanın nasıl durması gerekti ini

ortaya koymu tur. Kısaca kar ı-

la tı ı her olayı Yüce Allah’ı ha-

tırlama ve O’na yakarma fırsatı

olarak gören a zı dualı bir Pey-

gamberimiz var.

O’nun hikmetli duaların-

dan habersiz a ızların sövüp-

sayma, bo ve anlamsız konu -

ma, yalan-gıybet-dedikodu gibi

günah virüsleriyle kirletildi ine

ahit olmaktayız bugün.

te dilimizi bu kirler-

den arındırmak, getirdikle-

ri kelime-i tevhîdin, kelime-i

ahâdetin do rultusunda güzel-

likle donatma adına Peygambe-

rimizin günlük hayatta okudu-

u bizim de okumamız gereken

dualara dilimizi alı tırmamız

gerekir.

Dua Atmosferi

Dua her zaman yapılabilen

bir ibadettir. Ama onu en an-

lamlı hale getirmek ve ondan

en iyi sonucu alabilmek için gö-

zetilmesi gereken bazı zaman-

lar ve yerler vardır.

Duada öne çıkan zaman-

lar be vakit namazdan sonra,

ezanla namaz arası, secde anı,

Cuma günü, iftar ve sahur za-

manları, gece kalkı ları, seher

vakitleri, bayram geceleri diye

sürer gider.

Duada öne çıkan mekânlar

ise Kâbe’yi görünce ve onun ya-

nında, Arafat, cihad meydan-

ları, mabedler ve di er ibadet

edilen yerler, sessiz sakin yerler

diye sayılabilir.

Dua edilen yerin maddî ve

mânevî kirlerden arınmı ol-

ması da önemlidir. Gerçi in-

sanların günah i ledikleri yer

ve zamanlarda bulunma duru-

munda, oralarda dua yapmak

da anlamlıdır. Zira hadiste “Fit-

ne zamanlarında ibadet, bana

hicret gibidir.”4 buyrulmu tur.

Dua, sadece darlık ve sıkın-

tılı zamanlarda hatırlanan bir

ibadete dönü memelidir. Ni-

tekim Peygamberimiz (s.a.v)

“Kim, Allah’ın zor zamanlarda

duasını kabul etmesini isterse,

bolluk zamanlarda duayı çok-

ça yapsın.”5 buyurarak darlık-

ta oldu u gibi bollukta da çok-

ça dua yapılmasını istemi tir.

Dünyada O’nu Rabbimiz bilme-

liyiz ki, yarın kıyametin zor za-

manlarında da O, bizi tanısın,

elimizden tutsun, bize rahmet

etsin. Tabiûnun büyük imam-

larından Hasan Basrî, unları

söyler: “Yarın kıyametin o zor

anlarında darda kalan kul, ‘Ya

Rabbi, Ya Rabbi’ diye feryat

etmeye ba lar. Buna kar ılık

Yüce Allah, ‘Sen kimsin, seninle

nereden tanı ıyoruz? Do rusu

Ben ancak, dünya hayatında

Beni tanıyanları bugün tanı-

Mart 20108

Page 9: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

9

rım, onların yardımına ko a-

rım!’ diye cevap verecektir.”6

Öte yandan hadislerde, “ana

babanın evladına yapaca ı

duaların, mazlumların, misa-

fi rlerin,7 bir de Müslümanın

gıyabında Müslüman karde i

için yapaca ı duaların8 mak-

bul dualar oldu u bildirilmi -

tir. Bu fırsatlar da iyi de erlen-

dirilmelidir.

Dua atmosferini iyi seç-

me konusunda Hz. Zekeri-

ya (a.s)’nın u örnek davranı ı

son derece anlamlıdır. Zekeriyâ

Peygamber, ilerleyen ya ı-

na ra men çocuk sahibi ola-

mamı ve kendisini ye eni Hz.

Meryem’in hâmîli ine adamı -

tı. Zekeriyâ (a.s), annesi ta-

rafından mabede adanan Hz.

Meryem’in yanına sık sık gelir

ve onunla ilgilenirdi. Bir defa-

sında, mabette hücresinde du-

ran Hz. Meryem’in yanında bazı

mevsim normallerinin ötesinde

yiyecekler gördü. “Bunlar sana

nereden geldi ey Meryem?”

diye sordu. Meryem, “Bunlar

Allah katındandır, zira O, di-

ledi i kullarını hesapsız rızık-

landırandır.” diye cevap verin-

ce, Hz. Zekeriyâ (a.s), oracıkta

ve o anda Rabbine yöneldi, eli-

ni ve gönlünü açarak O’na öyle

yalvardı: “Rabbim, bana katın-

dan temiz bir zürriyet lütfey-

le, üphesiz sen duaları i iten-

sin!” Onun bu duasının hemen

ardından melekler gelerek ona

Yahya adlı bir çocu unun ola-

ca ını müjdelemi lerdir.9 Ço-

cuk sahibi olmaktan ümidini

kesmi olan Hz. Zekeriyâ (a.s),

Yüce Allah’ın olmazları oldur-

du unu Hz. Meryem’e olan ik-

ramlarında bir kez daha görün-

ce, ümitle Rabbine dua etmi ve

O’ndan kendisine çocuk ihsan

etmesini istemi , Yüce Allah da

onun bu duasını kabul e mi tir.

Dua, kalbî ve fi zikî temizlik

ve tevâzu içerisinde yapılmalı-

dır. çtenlikle, kabulüne inana-

rak, kimden istendi inin, kimin

huzurunda bulunuldu unun

bilincinde olunmalıdır.

Duada Duru

Duada gönülle birlikte,

Yüce Yaratana el açmak, bo-

yun bükmek, kıbleye yönel-

mek, secdeye kapanmak, göz-

ya ı dökmek, a lamaklı olmak

da önemlidir.

Duada içtenlik çok önem-

lidir. Tıpkı bir çocuk safi ye-

ti içerisinde Yüce Allah’tan

istenmelidir. Bir babanın ço-

cuklarına cennetin güzellik-

lerini anlattı ı bir gün, henüz

dört ya larında olan bir çocuk,

”Baba, haydi öyleyse cenne-

te gidelim.” der. Babası, “Önce

ölece iz, dirilece iz, sonra

cennete gidece iz.” deyince

çocuk, “O halde haydi ölelim!”

deyiverir. te içtenlik ve sa-

mimiyetle inanı !

“Kullarım sana Ben’den

sorduklarında, gerçekten Ben çok

yakınım. Bana dua etti i zaman,

dua edenin ça rısına cevap veririm.”1

Âyette Yüce Rabbimiz, ‘kullarım’

diyerek bizlere de er vermi , bize

sahip çıkmı ve bizi dua etmeye

tahrik etmi tir.”

Page 10: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

Kabul edilece ine, duanın

asla bo a gitmeyece ine ina-

narak ve duanın sonucunda

ise acele etmeyerek dua etmeli.

“Olursa Hak’kın rahmetinden-

dir, olmazsa gizli hikmetin-

dendir.” bilinciyle dua etmeli.

Duada eller semâya, yücele-

re açılmalı. Ama ellerle beraber

gönüller de açılmalı, yücele-

re ve yüceliklere. Duanın so-

nunda “Âmîn” (Duamızı kabul

eyle) demek de duanın mührü.

Elleri yüze sürmek ise, dua be-

reketini yüzümüzden ba laya-

rak bütün bedenimizle bulu -

turmaktır.

Duayı ve onun kabulünü

hak etmek için dua ön hazır-

lıkları iyi yapılmalıdır. Bunun

için günahlardan uzak durma

ve i lenen günahlardan tevbe

son derece önemlidir. Zira i -

lenen günahlar, Rab ile kulun

duası arasına gerilen engeller-

dir. Öncelikleri onların temiz-

lenmesi gerekir. Gönül, zihin,

beden ve dil duaya konsantre

olmalıdır.

çtenlikle yapılan duala-

rın bo a gitmeyece inin far-

kında olmak gerekir. Nitekim

Peygamberimiz (s.a.v), “Ben

dua ettim, ama kabul edilme-

di” demeyi yasaklıyor ve yapı-

lan duaların asla bo a gitmeye-

ce ini açıklıyor. Yapılan dualar

sayesinde ya dilekler hemen

yerine gelir, ya o dualar bir

kaza-balâya kar ı durur, ya da

ahirette onun mükâfatı verilir.

Ama en önemlisi, dua etmek-

le kul, Rabbine muhtaç oldu-

unu bir kez daha itiraf etmi

olur. Bu da bir çe it kulluk iti-

rafı olup kula de er kazandırır.

Bu yüzden hadiste, “ üphesiz

Yüce Allah, duada ısrar eden-

leri sever.”10 buyrularak duada

Yüce Rabbe nazlanmayı tavsi-

ye etmi tir. O halde kul, yalnız-

ca O’ndan istemeli, devamlı ve

tekrar tekrar istemeli ve çokça

istemelidir. Nitekim Peygam-

berimiz (s.a.v) “Siz Allah’a dua

etti inizde Firdevs cennetini

isteyin. Çünkü o, cennetin en

yüce yeridir.”11 buyurmu tur.

Duada stemeyiBilmek

Duada ne istedi ini ve na-

sıl istenece ini bilmek gerekir.

Anlamsız, gereksiz ve imkânsız

eyleri istemekten sakınılmalı-

dır. Dualarda herkes için hep

hayır istenmelidir. Kötü dua

olan ‘Beddualardan’ mümkün

mertebe sakınılmalıdır. Bunun

için Kur’ân ve sünnetteki dua

örneklerinden yararlanılmalı.

Duada olmasını istedi i e-

yin, kul olarak gereklerini yap-

tıktan sonra dua etmelidir.

Yani duayı hak etmeli önce.

Duada bencil olmama-

lı. Kendimiz, yakın çevremiz,

bütün Müslümanlar ve hat-

ta bütün insanlar için güzel

eyler istemeliyiz. Hem dün-

ya, hem âhiret güzellikleri is-

temeliyiz.

Duada yapmacık ve zorla-

ma deyi lerden uzak olmalıyız.

Dualarımız besmele, ham-

dele ve salvele ile ba lamalı.

Kitabımız, bize tarihî ah-

siyetlerin evrensel duaları-

nı sunarak, a zı dualı Pey-

gamberimiz (s.a.v), her olayı

ve her davranı ı bir dua fırsa-

tı olarak de erlendirerek biz-

lere en güzel dua örneklerini

sunmu lardır. Bu yüzden hem

Kur’ân’daki, hem de hadisler-

deki dua örnekleri bizim için

çok önemli ve anlamlıdır. Bu

dua cümleleri, son derece özlü

ve anlamlı oldukları için bun-

ları orijinal kalıplarıyla oku-

mak gerekir. Bu, hem o güzel

insanları yâd etmek, hem de

onların kabul olunmu duala-

rından yararlanmaktır. Ama

anlayarak, hikmetini kavraya-

rak tabii ki...12

Kur’ân ve sünnetteki dua

kalıpları, Yüce Allah’tan nele-

rin istenece i ve nasıl istenece-

i konusunda fi kir veren özlü

ifadelerdir. Elbette bunlar-

dan yararlanılmalıdır. Burada

önemli olan, duanın alı kanlık

haline getirilip, bilinçsizce söy-

lenmemesidir. Kul olarak ya-

pılması gerekenleri yaptıktan

sonra, dualı a ızlarla olmazları

olduran Yüce Rabbimizden is-

temeye devam edelim öyleyse.

* Prof. Dr.

1 2/Bakara, 186.2 40/Gâfir, 60.3 Münzirî, et-Ter îb ve’t-Terhîb, III, 138-139.4 Münzirî, et-Ter îb ve’t-Terhîb, V, 87. (Müslim, Tir-

mîzî, bn Mace)5 Münzirî, a.g.e., III, 138. (Tirmizî)6 Hakîm et-Tirmîzî, es-Salâh ve Makâsıduhâ, s, 34.7 Münzirî, , a.g.e., III, 153 (Tirmizî)8 Müslim, Dua 86-88.9 Bkz. 37Âlu Imrân, 37-38.10 Aclûnî, Ke fü’l-Hafâ, I, 287.11 bn Kesîr, Tefsîr, I, 404.12 Bu konuda örnek bir çalı ma için bkz. Ali Akpınar,

Peygamber Duaları, Konya, 2009.8 39/ Zümer, 53.

Dipnot

Mart 201010

Page 11: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

BAHAR VE STANBUL

Irmakların altında ba ka ırmaklar akar Pervane olur gökler bir kerre görmek için Bu ehre dalga dalga nice bayraklar akar Uçu ur kubbelerden bir zerre görmek için

Erguvanlar sabırsız ve laleler ma rurdurSümbüller mütebessim, menek eler yorgundur Gül her zaman taptaze ve daima vakurdur Gönüller yârden önce stanbul’a vurgundur

Kucaklayıp nice gül güler Süleymaniye Abdest alan kulların gözya ı kubbe olur Nasib olmaz elbette böyle a k her faniye O küçük türbesinde Sinan’ım habbe olur

Bırak biraz a lasın ba ını e ip yere Kaç asır kan damlatan muhtedi Ayasofya ahiddir Sultanahmed ondaki bu kedere

Cennet Gül’ü Fatih’in mabedi Ayasofya

Ekrem KAFTAN

11

Page 12: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

DERD- HAK LE YAN

EY GÖNÜLMart 201012

Hulûsi Kalb’den Abdülmecit SLAMO LU*

Page 13: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

13

Dünya insano lunun imtihan

edilmek üzere gönderildi i

oyun ve e lenceden ibâret geçici

bir durak; âhiret ise dünyada iken yaptıklarımıza

kar ılık ebedî olarak kalaca ımız cennet veya ce-

hennem yurdudur. Akl-ı selîm sahibi her insanın

bu noktada yapması gereken, madde ile mânâ,

rûh ile beden, dünya ile âhiret arasındaki dengeyi

kurmak ve seçimini iyiden, güzelden yana kullan-

maktır. Kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’deki pek

çok âyette bu husus vurgulanmı ; tercihini dün-

yadan veya âhiretten yana yapanların durumla-

rı kar ıla tırılarak Müslümanlar bu konuda uya-

rılmı tır. es-Seyyid Osman Hulûsî Efendi (k.s.)

de, yedi beyitten olu an “olagör” redifl i gazelin-

de, dünyada ya anılan acı ve mutlulukların geçi-

cili ini dile getirmi ; ebedî ve asl olanın ise âhiret

oldu unu belirtmi tir.

Ey gönül hâk idi aslın sen yine hâk olagör

Derd-i Hak ile yanuban cümleden pâk olagör

“Ey gönül senin aslın topraktır; o hâlde yine

toprak (gibi) ol. Cenâb-ı Hakk’a duydu un a k ile

yanarak bütün kötülüklerden temizlen.”

Es-Seyyid Osman Hulûsî Efendi bu ilk beyit-

te kendi ahsında bütün insanlı a seslenir. Bura-

da insano lunun aslının topraktan yaratılmı ol-

du una dikkat çekilmekte, aslı ve men ei toprak

olan insanın bu özelli ini kaybetmemesi gerekti-

i vurgulanmaktadır. Topra ın en önemli özelli-

i üphesiz tevâzûudur. nsan, fıtratında bulunan

bu sıfatı kaybetmemeli, özüne sâhip çıkarak yeri-

ni bilmeli ve mütevâzi olmalıdır. E ref-i mahlûkât

olmanın yolu buradan geçmektedir: “Mütevâzi

olanı rahmet-i Rahmân büyütür.”

Topra ın bir ba ka özelli i de gökten ya an

her eyi; ya mur, kar, dolu demeden itirazsız ka-

bul etmesidir. Bu münâsebetle Âdemo lu da, ya-

ratıcısından gelen emirleri tam bir teslimiyet içe-

risinde kabul etmelidir. Beytin ikinci mısraında

ise Yüce Allah’ın rızası dı ındaki her eyi bir ke-

nara bırakarak O’nun a kı ile yanıp tutu mak ge-

rekti i; temizlenmenin, arınmanın tek yolunun

bu oldu u belirtilir.

Beytin hatırlattı ı ba ka bir husus da “Ölme-

den önce ölünüz.”1 hadîsidir. Her insan için mu-

kadder olan ölüm isteyelim ya da istemeyelim,

bizi bulacaktır. O hâlde öldükten sonra toprak ol-

ması kaçınılmaz olan insan, ölmeden/toprak ol-

madan önce topra ın; yani özünün vasıfl arına

bürünmelidir.

Bu beyitte anlam bakımından aralarında ilgi

bulunan kelimeleri bir arada kullanma sanatı

olan “tenâsüb”e yer verildi ini görüyoruz. Böyle-

ce “hâk” ve “pâk” kelimeleri birlikte kullanılarak

topra ın ba ka bir özelli i olan temizleyicilik vas-

fına da atıf yapılmaktadır.

Sana cân u dil verüben ismini Âdem kodu

Nefsini katl eyleyüben kurb-ı “levlâk” olagör

“Yüce Allah sana beden ve gönül vererek adını

Âdem koydu. Nefsini öldürerek ‘levlâk’ hitâbına

mazhar olana yakla .”

Topraktan yaratılan insan yapı itibariyle be-

den ve rûhtan meydana gelen bir canlıdır.2 Yüce

Allah’ın ilâhî hitabına mazhar olan insanın kendi-

sine yüklenen sorumlulu un gereklerini hakkıyla

yerine getirebilmesi ise rûh-beden dengesini ku-

rabilmesine ba lıdır. Hakîkate, ahlâka, güzele ay-

kırı eylere dur diyebilen, nefsinin dizginlerini

ele alabilen insan bu zorlu yolculu u ba arıyla ta-

mamlamı , görevini hakkıyla yerine getirmi de-

mektir. Bu me akkatli yolda Müslüman’ın yolunu

Page 14: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

aydınlatacak, ona iyiyi ve güzeli bizzat ya ayarak

gösterecek olan ise beyitte zikri geçen ve “levlâk”3

hitabına mazhar olan Hz. Muhammed (s.a.v.)’dir.

Allah’ı sevmek ve sonuçta O’nun sevgisini kazan-

mak, Hz. Peygamber’e yakın olmakla, ona uy-

makla mümkün olmaktadır: “(Resûlüm!) De ki:

E er Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah

da sizi sevsin…”4

ugl-ı dünyâdan arıt içini hîç çekme elem

Nâr-ı a k ile tutu up sînesi çâk olagör

“Dünyaya ait i leri gönlünden çıkar at ve bun-

lar için üzülme artık. A k ate iyle yanıp tutu an

yaralı bir gönle sâhip ol.”

Sonsuzluk âleminden dünyaya gelen insano -

lu geldi i yere kar ı büyük bir hasret, kar ı konu-

lamaz bir özlem içerisindedir. Mükemmelden ge-

len, rûhunun derinliklerinde buna dâir nüveleri

barındıran insanın, fânî dünyada tam bir mut-

luluk ve huzur bulamayı ı da üphesiz bu sebep-

ledir. Tam olmayan, eksik ve kusurlu olan, son-

lu olan eyler, sonsuzluk diyârından bu dünyaya

gelmi Âdemo lunu tatmin edememekte; dahası

ona elem ve ızdıraplar vermektedir. O hâlde ya-

pılması gereken bu dünyaya ait olanla me gul ol-

mamak, onlarla oyalanmayı bırakmaktır. Mut-

lak sükûn ve huzura kavu mak ancak a k ate iyle

yanmı yaralı bir gönülle olacaktır.

Sabr edip Hak’dan gelen cümle belâya râzı ol

Dostdan ihsândır deyüben ehl-i idrâk olagör

“Cenâb-ı Hak’tan gelen her türlü belâya sabr

ederek rızâ göster ve bütün bunların “Dost”tan

gelen lütufl ar oldu unu söyleyerek bunu anla-

yanlardan ol.”

Bu dünya; imtihân dünyasıdır. mtihân ise

belâyı, me akkati, sıkıntıyı beraberinde getiriyor

üphesiz. Kimin iyiyi ve güzeli; kimin kötüyü ve

çirkin olanı seçece inin belirlenece i bu süreç sı-

kıntılı bir süreçtir. Müslüman’a dü en ise ba ına

gelecek olanlara sabretmek; bunlara rızâ göste-

rerek imtihânı ba arıyla tamamlamaya çalı mak

olmalıdır. uur sâhibi her insanın bu noktada

en büyük tesellîsi ise, kendisine ah damarından

daha yakın olan Allah’ın onu her an görüp gözet-

ti i ve hiçbir zaman tek ba ına bırakmayaca ına

olan inancıdır. Yüce yaratıcıya îmân eden herkes,

Hâkimler hâkiminin hiç kimseye zulmetmeyece-

ini bilir. Ve yine bilir ki “Allah mü’minlerin dos-

tudur.”5 Dosttan gelenin ise ba göz üstünde yeri

vardır. Sultanların sultanına kavu mak isteyen

ki i için bunlar birer ihsândır; bu u urda nelere

katlanılsa azdır:

Miskîn Yûnus sabr eylegil bu dünyânun zahmetine

Dürlü cefâya katlanur sen sultâna iren ki i6

Kendini mir’ât kıl tâ kim tecellî ede Hak

Kendin idrâk eyleyenler ile derd-nâk olagör

“Kendini öyle bir ayna haline getir ki onda

Hak tecellî etsin. Varlı ının uuruna ermi in-

sanların dertleriyle dertlen.”

Tasavvufta, cansız maddelerden bitkiler, hay-

vanlar ve insanlara de in bütün varlıklar Yüce

Allah’ın isim ve sıfatlarını yansıtan aynalardır.

Ancak Cenâb-ı Hakk’ın esmâ, sıfât ve zâtıyla

varlıklarda tecellî etmesi (ortaya çıkması, zâhir

olması), yaratılmı ların kabiliyet ve imkânları

ölçüsünde gerçekle mektedir. Bu nedenledir ki

yere gö e sı mayan ancak mü’min kulunun kal-

bine sı an Yüce Allah için saf bir gönül, temiz

bir kalbe sâhip olmak gerekmektedir. Paslanmı

bir aynadan güzellikleri yansıtması bekleneme-

yece i gibi, günahlarla kararmı bir gönle de,

Yüce Mevlâ’nın kemâl ve cemâliyle tecellî etme-

si beklenemeyecektir. Nitekim bu gerçe i me -

hur mutasavvıfl ardan emseddîn Sivâsî Hazret-

leri de öyle dile getirmi tir:

Sür çıkar agyârı dilden tâ tecellî ide Hak

Pâdi âh konmaz saraya hâne ma’mûr olma-

dan

Âyînesini sâf tutabilenler, sadece nefsini bi-

lenler ve varlı ının bilincine erenlerdir. Kendi-

ni bilen Rabbini bilecek7, bu vasıftaki insanlarla

oturup kalkan, dertleriyle dertlenenler de, so-

nunda onların hâlleriyle hâllenecektir.

Mart 201014

Page 15: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

15

Ölmeden ön ölmek olsun dâim arzun ey gönül

Nefs ü eytânın elinden çe m-i nem-nâk olagör

“Ey gönül ölmeden önce ölmeyi arzula dâimâ.

Nefi s ve eytanın yaptıkları ve sana yaptırdıkları

yüzünden gözlerin hep ya la dolsun.”

Her insanın mutlaka tadaca ı ölüm, bizi de ya-

kalayıp canımızı almadan önce, henüz ha-

yattayken ve henüz i i ten geçmemi ken

ömür muhâsebemizi yapmamız gerekir.

Dünyanın geçici, âhiretin ise ebedî oldu u-

nu bilen her insan, ölmeden önce nefsinin

yularını eline alabilmeli; kötü arzu ve istek-

lerini öldürebilmelidir. Burada bahsedilen

ölüm elbette bedene ait bir ölüm de ildir.

Benli in/nefsin, insan onur ve erefi yle ör-

tü meyen, ters dü en arzularına kar ı, bi-

linç boyutunda öldürülmesidir söz konusu olan.

Böylece gerçek ve sonsuz bir uyanıklık, bir uur

hâli yakalanmı olacaktır. Hevâ ve hevesin em-

rettiklerine bu dünyada iken hayır diyebilen in-

san ölmeden önce ölmü olan insandır. Ölmeden

önce ölen de zaten sonsuzlu a eri mi , gerçek ve

ebedî huzur ve mutlulu a kavu mu demektir.

Misâfi rhâne hükmündeki bu dünyada bize

gerçek amacımızı ve görevimizi unutturan, haya-

ta geli imizdeki hikmetlerin önüne kalın perde-

ler çekerek hakîkati görmemizi engelleyen nefi s

ve eytana kar ı da çok dikkatli olmamız gerekir.

Bir an gafl ete dü erek hevâ ve hevesine yenik dü-

en mü’min, vakit kaybetmeden nedâmet gözya -

ları dökmeli, yaptıklarından dolayı pi man olarak

bir daha yapmayaca ına dâir Gaffâru’z-zünûb/

günahları ba ı layıcı olan Allah’a tevbe etmelidir.

Ey Hatîbo lu Hulûsî bezl-i cân et dostuna

Gülme fânîde anın derdiyle gam-nâk olagör

“Ey Hatîbo lu Hulûsî (gerçek) dost (olan Al-

lah) u runa cânını fedâ et. Bu fânî dünyada gül-

meyi bırak da (O) sevgilinin derdiyle hüzünlen.”

Dost yoluna, sevgili u runa ki inin varı-

nı yo unu, her eyin ötesinde cânını fedâ etme-

si, harcamasıdır “bezl-i cân” etmek. Aslında ken-

disine emânet olarak verilmi olanın sâhibine

iâdesinden ba ka bir ey de de ildir bu. Muta-

savvıfl ar biri vefât etti inde “Ölen ki i dostuna/

Rabbine erdi.” veya “Â ık ma’ ûkuna kavu tu.”

demi lerdir. Hakîkî â ık için ölüm fi râk de il bi-

lakis vuslat olmu tur. “Bezl-i cân” etmek nefsî ar-

zuların sökülüp atılması, hevâ ve hevesin istekle-

rine set çekilmesi anlamına da gelmektedir. Bir

ömrün rızâ-yı Bârî için geçirilmesi, harcanması-

dır “bezl-i cân” etmek. Ancak insano lu, bu yol-

da önünü kesecek, çıktı ı kutlu yolculuktan onu

alıkoymaya çalı acak pek çok engelle kar ıla aca-

ının farkında olmalıdır. Bu nedenledir ki dün-

yanın aldatıcı güzelliklerine kapılarak, sözde e -

lenceler içerisinde saâdeti yakaladı ı vehmine bir

an olsun kapılınmamalıdır. Kul, bu yolda aya ı-

nın kaydı ı yerlerde toparlanmasını bilmeli, yap-

tı ı hatalar ve kusurlar için gözya larıyla Rabbi-

ne yönelmelidir.

Sınırlı bir süre için geldi imiz bu dünyanın

sahte güzellikleriyle mutlu olmak yerine, Cenâb-ı

Hakk’ın, “O gün bir takım yüzler vardır ki pırıl

pırıl parlarlar. Gülerler, sevinirler.”8 buyurdu u

mü’minlerden olmak ümit ve duâsıyla…

* Dr.

1 Bkz.: el-Aclûnî, Ke fü’l-Hafâ ve Muzîlü’l- lbâs amme’ tehera mine’l-Ehâdîsi alâ-Elsineti’n-Nâs, (I-II), Mektebetü’l-Kudsî, Kâhire, 1351, II/291 (Hadîs nr.: 2669).

2 “O ki, yarattı ı her eyi güzel yaptı. nsanı yaratmaya da çamurdan ba ladı. Sonra onu ekillendirip ona rûhundan üfledi.” 32/Secde, 7 ve 9.

3 Levlâk, “Sen olmasaydın bu kâinâtı yaratmazdım.” anlamındaki ibârenin ba ında bulunan ilk kelimedir. Bkz.: Aclûnî, Ke fü’l-Hafâ, II/164 (Hadîs nr.: 2123).

4 3/Âl-i mrân, 31.5 3/Âl-i mrân, 68.6 Mustafa Tatcı, Yûnus Emre Dîvânı-Tenkitli Metin, M.E.B. Yay., stanbul,

2005, s. 360.7 Aclûnî, Ke fü’l-Hafâ, II/262 (Hadîs nr.: 2532).8 80/Abese, 38-39.

Dipnot

“Yüce yaratıcıya îmân eden herkes, Hâkimler

hâkiminin hiç kimseye zulmetmeyece ini bilir.

Ve yine bilir ki “Allah mü’minlerin dostudur.”

Dosttan gelenin ise ba göz üstünde yeri vardır.”

Page 16: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

Güzel simlerRamazan ALTINTA *

Mart 201016

EL-ÂH R“Cenâb-ı Hak, zatıyla önce, sıfatlarıyla da âhir olup, ebedîdir.

O, hâdislik (sonradan yaratılmı lık) alâmeti anlamına gelen her türlü fânîlikten de

münezzehtir.”

Page 17: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

17

Yüce Allah’ın en

güzel isimle-

rinden olan el-

Âhir, el-Evvel’in mukabili olup,

varlı ı nihâyetsiz, sonu olma-

yan anlamına gelir.

Bütün varlıkları yaratmada

öncelik Yüce Allah’a aittir. Bü-

tün varlıkları sonlandırma da

O’na aittir. Son olma mahlûkat

için geçerlidir. Yaratan için son

diye bir ey yoktur. O her e-

yin evveli oldu u gibi, her eyin

sonunu da hükmedecek olan

O’dur.

Allah’ın ebedîlik ve ezelîli i

zaman üstüdür. O, her türlü za-

mandan soyutlanmı tır. Zaman

yaratılmı lar içindir. Yüce Al-

lah geçmi ve gelecek türünden

her türlü zamandan münez-

zehtir. Varlık, sonludur, ama

O, âhirdir; her eyin sonunda o

vardır.

Yaratan nezdinde geçmi ve

gelecek imdidir. O, her eye

hâkimdir. Bu sebeple yaratmak

ve yönetmek O’nun hakkıdır.

“O, ilktir, sondur; zâhirdir,

bâtındır, hem O her eyi bilen-

dir.”1

Allah’ın el-Evvel ve el-Âhir

olu u Efendimizin duasındaki

gibidir:

“Allah’ım! Sen evvelsin, sen-

den önce kimse yoktur. Sen

âhirsin, senden sonra bir ey

olmaz.”2

Yüce Allah’ın el-Âhir ismi,

tenzîh konusunda “Bekâ” is-

minin aslıdır. Dolayısıyla Yüce

Allah’ın el-Bekâ sıfatı, el-Âhir

ismine racidir.

A a ıdaki u âyetlerde bu

durum çok açık ve net bir ekil-

de el-Âhir isminin el-Bekâ an-

lamına geldi ini izah eder:

“Allah ile birlikte ba -

ka bir Tanrı’ya tapıp yalvar-

ma! O’ndan ba ka Tanrı yok-

tur. O’nun zatından ba ka her

ey helâk olacaktır. Hüküm

O’nundur ve siz ancak O’na

döndürüleceksiniz.”3

“Yer üzerinde bulunan her

ey fânîdir. Yalnız celâl ve

ikrâm sahibi Rabbinin yüzü

(zâtı) bâkî kalacaktır.“4

“Mutlak hükümranlık elin-

de bulunan Allah, yüceler yü-

cesidir ve O’nun her eye gücü

yeter.”5

Allah’ın bekâsını ifade

eden ve bu son âyette geçen

“tebârake” kelimesi, “teâlâ”

gibi tefâul kalıbında kullanıl-

mı tır. “Tebârake”, Allah’tan

ba kasına isnat edilmez.“Tebârake” bereketten türe-

mi tir. “Bereket” ise bir eyde

ilâhî hayrın devamlı ve karar-

lı olması demektir. “Suyun ha-

vuzda birikip yükselerek dur-

ması” anlamından alınmı tır.

lâhî hayrın bulundu u eye

“mübârek” denilir. lâhî hayır,

dar bir kalıba sokulup sayıla-

mayacak ve hislerle bilineme-

yecek bir ekilde meydana gel-

di inden, kendisinde be duyu

ile bilinemeyen bir ziyâdelik

tespit edilen eye de “mübârek”

denilir. u halde “tebârake” ke-

limesi, mübâreklik, bizzat ken-

disinden zuhur etmek üzere,

mübâreklikte büyük bir yük-

seklik ile kararlılık ifade eder.

Mübârekli in Allahu Teâlâ

hakkında sonradan olma veya

de i me üphelerinden uzak

bir ekilde dü ünülmesi gere-

kir. Burada “tebârake” subût

mânâsına olup, varlı ı ezelî ve

ebedî olarak devamlıdır, de-

Page 18: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

Mart 201018

mektir. Bunda devam ve ka-

rar mânâsı esas olarak alınmı -

tır.6 O da dâimîlik bakımından

Yüce Allah’ın el-Âhir isminin

mânâsıyla örtü ür.

Cenâb-ı Hak, zatıyla

önce, sıfatlarıyla da âhir olup,

ebedîdir. O, hâdislik (sonradan

yaratılmı lık) alâmeti anlamı-

na gelen her türlü fânîlikten de

münezzehtir.

Kullarının kusurlarını ve

ayıplarını örten en son ve biri-

cik varlık O’dur.

Hidâyet ve dâlaleti tercih

kuldan, kulun irâde beyânına

uygun olarak en son yaratan

O’dur.

Kullarını önce yaratan, on-

lara Kitab’ı ve hikmeti ö reten

sonra da en son hükmü verecek

olan yine O’dur.

Kullarını önce yaratıp, sonra

da rızıklandıran O’dur.

Can ta ıyan bütün bir varlı-

a önce hayat veren, sonra öl-

düren de O’dur.

El-Âhir ismiyle, her sonlu

olanı sonlandıran Allah’tır.

yi kullar, Allah yolunda,

iman, amel, azim, kararlılık ve

tevekkülden sonra, “Bittik Ya

Rabbi yardımın ne zaman?” de-

diklerinde kullarına yardım ve

deste iyle buyur diyecek olan

O’dur.

Önce kuluna güç ve kuvvet

veren, sonra da emir ve nehiy-

lerle teklifte bulunan Allah’tır.

Cenâb-ı Hakk’ın el-Âhir is-

minin tecellîsi hayatımızda da-

ima anlam bulmalıdır. Çünkü

iman ve sâlih amel noktasında

bu âlemi ba arıyla sonlandıra-

cak olanların âhiretteki sözleri-

nin sonu da Allah’a hamdetmek

olacaktır. Nitekim Kur’an’da

cennetlik olanların duası öy-

ledir:

“Onların oradaki duası:

‘Seni eksikliklerden uzak tu-

tarız Allah’ım!’, aralarında-

ki esenlik dilekleri, ‘selâm’;

dualarının sonu ise, ‘Hamd

âlemlerin Rabbi Allah’a mah-

sustur’ sözleridir.”7

Her i in ba ı O’na ait oldu u

gibi her i in sonu da O’na aittir.

Müslümanın temel akîdesi,

bir i e Allah’ın adıyla ba la-

mak, sonunda da O’na hamdet-

mek olmalıdır.

* Prof.Dr.

1 57/Hadîd, 3.2 Müslim, Sahih, “Zikir”, 61; Tirmizî, Sünen,

“Daavât”, 19; bn Maüce, Sünen, “Du’â”, 2.3 28/Kasas, 88.4 55/Rahmân, 26-27.5 67/Mülk, 1.6 Geni bilgi için bakınız. Elmalılı, Hak Dini Kur’an

Dili, stanbul, 1979, V, 3559.7 10/Yunus, 10.

Dipnot

Page 19: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

Ate ini cehennemKustu üzerlerine.Kimi diri diri girdi topra a,Kiminin ölüsü açıkta kaldı.Toz duman içinde Mecidiye’deTop, mermiye baktı“Gel” dercesine.“Haydi” der gibiydi Mermi, Seyit’e.Dile kolay,ki yüz on be okka Derman mı kalır kollarda?Bo a giden iki atıevk mi bırakır adamda?

“Hak üç” dediSeyit, kendi kendine.“Hak üç” dediDa ta , kendi dilince.

Teyemmüm tazeler gibiKumladı kollarını.Tarihi kaldırdı Seyit,Talihi koydu namluya.Ne dü ündü,Ne istedi Yaradan’danKim bilir!Kader baktı ni angâhtan,“Vakit tamam” dedi kaza.

te o an,Durdu zamanÇekildi önünden, Yol verdi rüzgâr.Süzüldü Seyit’in mermisi.Seyriyle mest oldu sular.

Fazıl Ahmet BAHADIR

KOCA SEY T

Sermayesi kin, vah etKan kokan medeniyet,Dalga dalga vurdu Çanakkale’ye.Toplanmı uzaktan, yakındanSoylusu, soysuzuHer cinsten küfür bir millet.Son dinin nuru sönmesin diye,Vatan, Endülüs’e dönmesin diye, Küfre kar ı direnirken bu millet.Gövdeler tabyaydı,Gö üsler siper.Destanlara isim oldu her nefer.

19

Page 20: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

Sûfî PerspektifKadir ÖZKÖSE*

Mart 201020

SI INAK“Hak dostları dualarında Allah’a güven duyup teslim olurlar, O’na duydukları a k ve

özlemi dile getirirler. Onlara ait duaların özü ne dilemek ne de istemektir; sonsuz

hamd ve kulluktur. Onların dualarında tevekkül, muhabbet ve evk birlikte bulunur.

Onların istekleri ne cennete gitmek ne de cehennemden kurtulmaktır.”

Page 21: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

Gönlünde derdi olan herkes, derdine

muvafık olan eyi talep etmektedir.1

Peygamber Efendimizin tavsiyesiyle

duayı Rabbimizin icabet edece inden emin ola-

rak yapmalıyız. Zira insanın gücü dua kalitesin-

den kaynaklanmaktadır. Sanat, ilim, dü ünce, ey-

lem ve mücadele gibi hayatın üstün ba arılarının

temelinde dua yatmaktadır. Dua aslında evrenin

varlık tesbihinden ibarettir. Kelime anlamıyla ak-

mak, yüzmek ve bo lukta seyretmek manalarına

gelen tesbih kavramı; Allah’ı anmak, dua etmek

ve zikretmek anlamlarını ta ımaktadır. Bir tes-

bih faaliyeti olan hayat ve olu ise insanda uurlu

bir hale gelmektedir. Do rusu dua, uurlu bir e-

kilde Yaratıcı ile yakınla maktır. Kur’ân-ı Kerim

buna tavî/istekli dua demektedir. nsan dı ında-

ki varlıkların duası, yani evrensel tesbih faaliye-

ti ise Kur’ân-ı Kerim’in ifadesiyle, kerhî/zoraki-

dir. Elbette insanın faaliyetinin büyük bir kısmı

da kerhîdir. Ancak Kur’ân, insandan bunun üstü-

ne çıkmasını istemektedir.2

Fiilî dua ve kavlî/sözlü dua olmak üzere iki

türlü dua vardır. Niyaz ve yakarı larımızla Rab-

bimizden talepte bulunmamız gayet güzeldir, an-

cak duanın gereklerini yerine getirmek en güzel-

dir. Yalnız sıkıntı ve ihtiyaç zamanlarında dua

edip mutluluk günlerinde bundan vazgeçmek

Kur’ân’da kınanmı tır. nsanı duadan koparan

refah ve mutluluk korkunç bir belâdır. slâm bü-

yükleri böylesine bir refahtan Allah’a sı ınmı lar-

dır. Duada dikkat edilmesi gereken hususlar u

ekilde sıralanmı tır:

- Dua eden kul, korku ile ümit arasında olmalı.

- Dua, kendimiz ve ba kaları için hayır dile-

mek eklinde olmalı.

- Dua, sırf nefsimiz için olmamalı.

- Dua eden ki i kul haklarından sıyrılmalı.3

- Dua eden ki i duadan önce hata ve kusur-

lardan tevbe etmeli, hak sahiplerinin haklarını

iade etmeli, helâl rızk ile beslenmeli, do ru söz-

lü ve bütün gayretini iste ine ve duasına teksif

etmeli.

- Dualarımız bizlerde ha yet peyda etmeli,

kalblerimizde a ır bir ürperti meydana getir-

meli, gönüllerimizde yumu aklık hâsıl etmeli,

bizleri kalbî sükûnete erdirmeli ve bizleri iç re-

fahlı ına sevk etmelidir.

- Duada istenilen ey, isteyen ki inin gücü

ve kabiliyeti ile münasip olmalıdır. Dua ve ni-

yaz esnasında, iste inin kabul edilece ine dair

ümidi, reddolunabilece i endi esine galip kıla-

rak, Allah’a kar ı hüsn ü zannı elden bırakma-

malıdır.4 Zira kul, duasında mutlaka üç eyden

birini elde eder:

1. Dua sayesinde günahının ba ı lanması,

2. Pe in bir mükâfatın alınması,

3. Ahirette kar ılı ının bulunması.5

21

Dua, ibadetin özüdür.

Dua, ihtiyacın anahtarıdır.

Dua, günahların terk edilmesidir

Dua, günahkârların merdivenidir.

Dua, haberle medir.

Dua, günahkârların dilleridir.

Dua, habibe olan i tiyak dilidir.

Dua, hayâ diliyle Hak‘ka yönelmektir.

Dua, ihtiyaç sahiplerinin serinleticisidir.

Dua, mecbur kalanların sı ına ıdır.

Dua, ümitlerin nefes aldırıcı aletidir.

Page 22: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

Babanın çocu una duası, oruçlunun duası ve

yolcunun duası reddolunmaz.6 Allah, yardım et-

mek istedi i ki ilere yalvarmak ve münacatta

bulunmak meylini nasip eder. Dolayısıyla O’nun

için a layan göz ve O’nun a kıyla yanıp kavrulan

gönlün mukaddes oldu una dikkat çekilmi tir.

Çünkü gözya ının döküldü ü yere rahmet nazil

olur.7 Bizlerin içtenlikle “Allah” deyi imiz, dua-

mızın kabulüne i arettir.8 Bu durumu Mevlâna

u ekilde dile getirmektedir:

“Her an ona Allah’tan yüzlerce mektup, yüz-

lerce haberci gelsin. Onun bir; “Ya Rabbi!” de-

mesine kar ılık, Hak’tan altmı kere; “Lebbeyk”

(buyur kulum) nidası ula sın.”9

“Allah’ım! lâhî yardımının, merhametinin

sembolü olan “mâ-i tahûr”u, o tertemiz suyu

serp de u günahkâr dünyanın gafl et, ceha-

let ve sapıklık ate i tamamıyla nur kesilsin ve

günahkârlar kurtulsun. Allah’ım! Bütün de-

nizlerin suyu senin emrindedir. Senin emri-

ne ve fermanına tabidir. Su da senindir, ate

de senindir. Sen dilersen, ate tatlı su olur, di-

lemezsen, su bile ate kesilir. Allah’ım! Bizdeki

bu istek de, dua da, senin icadın eseri, zulüm-

den kurtulmamız da senin lûtfun... Bu iste i

bize, bizim iste imiz olmadan vermi sin, bütün

mahlûkâtına ihsan hazînelerini açan yine sen-

sin Allah’ım!”10

Bu beyitlerde su Allah’ın rahmet ve ma fi ret

denizinin; ate de kahır ve gazabının sembolü-

dür. Hakk’ın âb-ı cemâli, hayat ve ho luk bah e-

der, âte -i celâli ise kahır ve elem verir.

brahim b. Ethem’e; “Allahu Teâlâ, ‘Bana

dua edin ben size icabet edeyim ve dualarını-

zı kabul edeyim’ buyurdu u halde, nasıl olur da

bizim yaptı ımız dualar kabul olmuyor? diye so-

rarlar. O da; ‘Çünkü sizin kalbleriniz sekiz has-

let üzerine ölmü tür, onun için dualarınız kabul

olmaz, demi ve bu sekiz hasleti öyle sıralamı -

tır:

1. Allah’ı bildiniz, fakat emirlerine itaat etme-

mekle, hakkını yerine getirmediniz.

2. Kur’ân’ı okudunuz, fakat mucibiyle amel

etmediniz.

3. Peygamberi sevdi inizi iddia ettiniz, fakat

sünneti ile amel etmediniz.

4. Allahu Teâlâ “ eytan sizin dü manınızdır,

onu dü man edininiz”11 buyurdu, siz ise dilinizle

dü man tanıdınız ama i inizle tamamen ona uy-

dunuz ve isyan ettiniz.

5. Cehennemden korktu unuzu iddia etti iniz

halde, bütün kuvvetinizle, i inizle kendinizi ce-

henneme attınız.

6. Cenneti sevdi inizi iddia etti iniz halde,

cennet için hazırlanmadınız.

7. Sabahleyin kalkınca kendi kusurunuzu or-

taya attınız ve ba kalarının kusuru ile me gul ol-

dunuz. Bu suretle Rabbinizi kızdırdınız, nasıl du-

anız kabul olsun.” der.12

Hak dostları duanın kabul olundu u zamanla-

rı ise u ekilde sıralamaktadır: Namazdan sonra,

Cuma hutbesinden sonra, ezan-ı Muhammedî’nin

bitiminde, gece yarılarında, kandil gecelerinde,

Kadir ve Bayram gecelerinde, muharebe esnasın-

da yapılan dualar.13

Hak dostları dualarında Allah’a güven duyup

teslim olurlar, O’na duydukları a k ve özlemi dile

getirirler. Onlara ait duaların özü ne dilemek ne

de istemektir; sonsuz hamd ve kulluktur.14 Onla-

rın dualarında tevekkül, muhabbet ve evk birlik-

te bulunur. Onların istekleri ne cennete gitmek

ne de cehennemden kurtulmaktır.15

Kullu umuzun Beyanı Dua

Kulluk teslimiyet ve samimiyettir. Kullu u-

muza riya, gösteri , ekil ve merasim egemen ol-

mamalıdır. Kullu umuzun beyanı olan duaları-

mız da i tiyak ve teslimiyetimizin sesi olmalıdır

Zira kabule en yakın dua hal duasıdır. Avamın

duası sözleri, zahitlerin duası fi illeri, ârifl erin du-

ası ise hâlleri iledir. Duanın hayırlısı, üzüntülerin

Mart 201022

Page 23: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

23

dalgalandırdı ı duadır. Mübtedilerin dilleri dua

eder. Ârifl erin dilleri ise duadan lâl-u ahrestir.

Dualarımız merasime büründü ü, ekil ve gös-

teri ten ibaret oldu u zaman bir anlam ifade et-

mez. On dokuzuncu yüzyılda E refi ye tarikatı-

nın en me hur eyhlerinden ve Reisülme âyih

Üftâde Dergâhı eyhi Safi yyüddin Efendi

(ö.1290/1873)’nin tavrı bu durumun en güzel ör-

ne idir. O dönemde Bursa’ya gelen valiler mutla-

ka dergâhına gider, duasını alır, ehirde icra edilen

hafızlık, hattatlık, gibi merasimlerde mutlaka du-

aguluk yaptırılırmı . Sultan Abdülaziz’in Bursa’ya

geli lerinde okunacak duanın bir sureti vali tara-

fından istenince “Biz öyle programlı dua bilmeyiz,

bizim duamız zuhurata tâbidir. Program gere ince

dua edecek di er bir zata müracaat buyrulsun” di-

yerek bunu reddetmi tir.16

Özetle bir kimsenin Allah’a yakarması, Rabbi-

nin yüceli ini, kendisinin de kulluk ve acziyetini

idrak etmesinin bir tezahürüdür. Bu sebeple, ku-

lun dua ve yalvarı ı, Allahu Teâlâ’nın rızasını ve

ho nutlu unu celbetmektedir. Allah’a dua etmek-

ten ve yalvarmaktan ancak gururlu, kibirli, kendi-

ni be enmi ve cahil kimseler yüz çevirirler. Kulun

dua ve yakarı ındaki içtenlik ve samimiyet, onun

manevî derecesi ve idrak seviyesinin bir gösterge-

sidir. Zira Allahu Teâlâ, duasız bir kul istemedi ini

u ekilde bildirmektedir:

“(Ey Resûlüm!) De ki: Sizin dua ve niyazları-

nız olmadıktan sonra, Rabbim size ne diye de er

versin?...”17

Mü rikler Uhud gazvesinde hezimete u rayıp

giderken Peygamber Efendimiz, ashabına; “Saf

olunuz, Rabbime dua ve senada bulunayım!” bu-

yurur. Ashab-ı kiram Allah Rasulünün arkasında

saf olurlar. Peygamber Efendimiz öyle dua eder:

“Allah’ım! Bütün hamd ve senalar Sana aittir!

Allah’ım! Senin açıp yaydı ını dürecek yok, senin

dürdü ünü de açıp yayacak yok! Senin saptır-

dı ını do rultacak yok, Senin do rulttu unu da

saptıracak yok! Senin vermedi ini verecek yok,

Senin verdi ini de engelleyecek yok! Senin uzak-

la tırdı ını yakla tıracak yok, Senin yakla tırdı-

ını da uzakla tıracak yok!

Allah’ım! Rahmet ve bereketini, fazl u kere-

mini üzerimize saç! Allah’ım! Senden asla de i -

meyecek ve hiçbir zaman zâil olmayacak ebedî

nîmetler isterim. Allah’ım! Senden yoksulluk gü-

nünde nimet, korkulu günde emniyet dilerim!

Allah’ım! Bize hem verdiklerinin hem de verme-

diklerinin errinden Sana sı ınırım!

Allah’ım! manı bize sevdir, gönüllerimizi

onunla ziynetlendir! Bizi küfür, azgınlık ve isyan-

dan nefret ettir! Din ve dünya için faydalı olan

eyleri bilenlerden, do ru yola erenlerden eyle!

Allah’ım! Bizi Müslüman olarak öldür, Müslü-

man olarak ya at! eref ve haysiyetimizi yitirme-

den, fi tnelere maruz kalmadan salihler zümresi-

ne ilhak eyle!

Allah’ım! Senin peygamberlerini yalanlayan,

insanları Senin yolundan alıkoyan kâfi rler gü-

ruhunu kahreyle! Onların üzerine musibetini ve

azabını indir. Allah’ım! Kendilerine kitap verilen

kâfi rleri de kahreyle. Ey hak ve gerçek olan lâh!

Âmîn!”18

* Doç. Dr.

1 Ali b. Osman Hucvirî, Ke fu’l-Mahcûb (Hakikat Bilgisi), haz. Süleyman Uluda ,stanbul 1996, II. baskı, Dergâh Yayınları, s. 82.

2 Ya ar Nuri Öztürk, Kur’an ve Sünnete Göre Tasavvuf, stanbul 1989, s. 336.3 Öztürk, Kur’an ve Sünnete Göre Tasavvuf, s. 337-350.4 rfan Gündüz, Gümü hanevî Ahmed Ziyâüddîn (KS) – Hayatı, Eserleri, Tarikat

Anlayı ı ve Hâlidiyye Tarikatı, Seha Ne riyat, stanbul 1984, s. 112.5 Öztürk, Kur’an ve Sünnete Göre Tasavvuf, s. 337-350.6 bn Kayyim el-Cevziyye, Zâdu’l-Meâd Rasululah (S.A.V.)in Yolunda, çev. ükrü

Özen, klim Yayınlar, stanbul 1988, c. II, s. 67.7 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Mesnevî, çev. Velede zbudak, haz. Abdülbaki Gölpı-

narlı, MEB Yayınları, Ankara 1998, c. I, b. 820-821.8 Michaela Mihriban Özelsel, Kalbe Yolculuk -Alman Psikolo un Hac Günlü ü ve Bir

Manevi Uyanmı ın Hikâyesi-, ter. Seda Çiftçi, Kaknüs Yayınları, stanbul 2003, s. 166-167.

9 Mevlânâ, Mesnevî, çev. Veled zbudak, c. I, b. 1578.10 Mevlânâ, Mesnevî, çev. Velede zbudak, c. I, b. 1334-1338.11 35/Fatır, 6. 12 mam Gazali, hyâu ulûmi’d-dîn, ter. Ahmet Serdaro lu, Bedir Yayınevi, stanbul

1975, c. III, s. 88.13 Mehmed Zahid Kotku, Mü’minlere Vaazlar, Seha Ne riyat, stanbul 1991, c. I, s. 13.14 Annemarie Schimmel, Tasavvufun Boyutları, ter. Ender Güral, Ankara 1982, s. 147.15 Annemarie Schimmel, slamın Mistik Boyutları, çev. Ergun Kocabıyık, Kabalcı

Yayınevi, stanbul 1999, s. 164.16 Hür Mahmut Yücer, Osmanlı Toplumunda Tasavvuf (19. Yüzyıl), nsan yayınları,

stanbul 2003, s. 368.17 25/Furkân 77. 18 Ahmed bin Hanbel, el-Müsned, stanbul 1992, III/424; Hâkim, Ebû Abdillâh

Muhammed bin Abdillâh en-Neysâbûrî, Müstedrek ale’s-Sahîhayn, Beyrut 1990, I/686-687; III/26.

Dipnot

Page 24: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

E itimMehmet Zeki AYDIN*

A LEPEYGAMBER M Z (S.A.V) ve

“Aile, sevgi üzerine kurulur. Sevgi olmadan, mutluluk olmaz. Efendimiz (s.a.v), aile

bireyleriyle kavga etmemi veya onlarla tartı mamı tır. Çünkü o, aile bireylerini sever

ve onlara de er verirdi. O, çok iyi bir aile reisi, efkatli ve ho görülü bir babaydı.”

Mart 201024

Page 25: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

25

slâm peygam-

beri Hz. Mu-

hammed (s.a.v),

Müslümanlar için bir örnek-

tir. Bununla ilgili Kur’an-ı

Kerim’de Yüce Allah öyle bu-

yuruyor: “Andolsun, sizin için,

Allah’ı ve âhiret gününü uman-

lar ve Allah’ı çokça zikredenler

için Allah’ın Rasûlü’nde güzel

bir örnek vardır.”1

Hz. Muhammed (s.a.v), ai-

lesi içerisindeki davranı larıy-

la, bütün aile bireylerine örnek

olmu tur. Onun aile mensupla-

rına kar ı davranı ları, bize de

aile hayatımızda nasıl davrana-

ca ımız konusunda örnek olu -

turmaktadır.

Peygamberimiz (s.a.v), aile

bireylerini çok severdi. Mesela,

o kendisi küçükken vefat eden

annesini hiçbir zaman unutma-

mı ve sürekli mezarını ziyaret

etmi tir. Efendimiz (s.a.v), am-

calarını, özellikle de Ebu Talib’i

çok severdi. Onu kıracak bir

davranı yapmaz, ona devamlı

yardımcı olmaya çalı ırdı.

Peygamberimiz (s.a.v), ilk

e i Hz. Hatice’yi çok sever-

di. Kendisine ilk vahiy geldi-

inde heyecan içinde e i Hz.

Hatice’nin yanına ko mu tu.

Hz. Hatice, ona moral ve destek

vermi ; hemen inanarak Müs-

lümanların ilki olmu tu. Onlar,

25 yıl evli kalmı lar ve mutlu

bir aile hayatı sürmü lerdi. Hz.

Hatice’nin ölümünden sonra da

Peygamberimiz (s.a.v), çocuk-

larının annesini daima iyilikle

anmı tır.

Ailede Sevgi

Aile, sevgi üzerine kurulur.

Sevgi olmadan, mutluluk ol-

maz. Efendimiz (s.a.v), aile bi-

reyleriyle kavga etmemi veya

onlarla tartı mamı tır. Çünkü

o, aile bireylerini sever ve on-

lara de er verirdi. O, çok iyi bir

aile reisi, efkatli ve ho görülü

bir babaydı.

Hz. Peygamber, aile bireyle-

ri ile her zaman uyumlu olmu ,

onların dü üncelerine önem

vermi tir. Sık sık, hanımlara ve

çocuklara nazik davranmak ge-

rekti ini söylemi tir.

Peygamberimiz (s.a.v), ço-

cuklarıyla da yakından ilgilenir,

onlara olan sevgisini her fır-

satta gösterirdi. O lu brahim,

Medine’nin kenar semtinde

oturan bir sütannenin yanında

kalırdı. Efendimiz onun yanına

gider, onu kucaklar, öper, kok-

lar ve geri dönerdi. En küçük

Page 26: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

Mart 201026

çocu u Fatıma’ydı. Fatıma’yı

gördü ü zaman onu sevgiy-

le kar ılar ve alnından öperdi.

Sonra da ellerinden tutup yanı-

na oturturdu.

Torunları Hasan ve

Hüseyin’i de çok severdi. To-

runları, onun sırtına çıkarak

oyun oynarlardı. Peygamberi-

miz (s.a.v), onları omuzlarına

alarak gezdirirdi. Bir gün Sev-

gili Peygamberimiz (s.a.v), na-

maz kılarken secde esnasında

torunlarından biri gelip sırtına

binmi ti. Torunu sırtından kal-

kana kadar Efendimiz secdeden

kalkmamı tı.2 Bu örnekler, bize

Peygamberimizin (s.a.v), aile

bireylerine sonsuz sevgi, ilgi ve

efkat gösterdi ini açıklamak-

tadır.

Bir aile içerisinde, birey-

ler birbirlerine yardımcı olur-

lar. Örnek bir insan olarak Hz.

Peygamber de ev i lerine yar-

dımcı olmaktan ho lanırdı. Ev

halkı ve arkada ları onun bü-

tün i lerini yapmaya hazır ol-

du u hâlde, Efendimiz bunu is-

temezdi.

Bir gün birisi, Hz. Ay e’ye,

Peygamberimiz (s.a.v)’ in i

olarak neler yaptı ını sordu.

Hz. Ay e, onun bizzat ev i le-

riyle me gul oldu unu söyledi.

Peygamberimiz (s.a.v), elbise-

lerini yamar, evi süpürür, keçi-

leri sa ar, çar ıdan alı veri ya-

par, ayakkabılarını ve delik su

kaplarını tamir ederdi. Devele-

ri ba lar, onların yemlerini ve-

rirdi. Ev i lerine yardım ederdi.

Arkada larının da bu konuda

kendisini örnek almalarını is-

terdi.3

Peygamberimiz (s.a.v), bü-

tün insanlar gibi ara sıra aka

yapardı. Ancak o, akalarında

a ırıya kaçmazdı. Çevresinde-

ki insanların gönlünü ho edici

akalar yapardı. Sık sık etrafın-

daki insanlarla akala ır ve gü-

lerdi. Arkada larından Abdul-

lah bin Hâris, Efendimiz’den

daha ho ve güler yüzlü bir kim-

seyi görmedi ini söylemi tir.4

Peygamberimiz (s.a.v), aka

yapmayı seven ve ne eli bir ki i

olmakla birlikte, akalarında

yalan ve yanlı söz bulunma-

masına özen gösterirdi. aka-

larında ba kalarını kırmamaya,

do ru sözler kullanmaya dikkat

ederdi.

Peygamberimizin (s.a.v) ki-

bar akalarıyla ilgili birçok ör-

nek vardır. Bir defasında ya lı

bir hanım, Efendimizden cen-

nete girmesi için dua etmesini

istemi ti. Efendimizin, “Hiçbir

ya lı kadın cennete gidemeye-

cektir.” demesi üzerine kadın

üzülerek a lamaya ba lamı tır.

Efendimiz gülümseyerek “Cen-

nete girecek herkesin otuz ya-

ında” olaca ını söylemi ler-

dir.5

Anne babanın çocukları ara-

sında ayrım yapması, aile mut-

lulu unu azaltır. Efendimiz de

bir baba olarak, aile bireyleri-

ne e it davranmı , aralarında

ayrım yapmamı tır. O, herke-

se hak etti i de eri verirdi. Aile

içinde kimseyi ayıplamaz, kü-

çük dü ürmezdi. Yanlı davra-

nı ları bile güzellikle çözerdi.

O dönemde, kız çocukları,

erkek çocuklarından ayrı tutu-

lurdu. O, erkek çocukların üs-

tün görülme anlayı ını yıkmı -

tır. Peygamberimizin (s.a.v) kız

ve erkek ayrımı konusunda ge-

tirdi i en büyük yenilik, kadın-

ların da mirasçı olmalarıdır.

Çünkü o dönemde ölen ki ile-

rin varlıklar sadece erkeklere

kalıyordu.

Ailede E itim

Peygamberimiz (s.a.v), aile

bireylerinin e itimine önem

vermi tir. Kız erkek demeden

bütün çocuklara iyi e itim ver-

menin önemi üzerinde dur-

mu tur.

Peygamberimiz (s.a.v), son-

radan evlatlık edindi i, Zeyd’i

“Peygamberimiz (s.a.v), çocuklarıyla da yakından ilgilenir,

onlara olan sevgisini her fırsatta gösterirdi. O lu brahim,

Medine’nin kenar semtinde oturan bir sütannenin yanında

kalırdı. Efendimiz onun yanına gider, onu kucaklar, öper,

koklar ve geri dönerdi.”

Page 27: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

kendi çocuklarından hiç ayrı

tutmamı tır. Zeyd’e kendi ye-

diklerinden yedirmi , giydi in-

den giydirmi tir.

Hz. Peygamber, ailede ço-

cuklar arasında ayrım yapma-

yı kesinlikle uygun görmemi -

tir. O, öyle buyurur: “Allah’tan

korkun, çocuklarınız arasın-

da adaletli davranın.” Bu konu

üzerinde o kadar durmu tur ki,

bir defasında da öyle buyur-

mu tur: “ üphesiz ki Allah, ço-

cuklarınız arasında öpücükle-

rinizde de e it davranmanızı

sever.”6

Peygamberimiz (s.a.v)’in

aile bireyleri arasındaki davra-

nı larına u olay çok güzel bir

örnektir: Hz. Ali öyle anla-

tır: “Hz. Peygamber, bizi ziya-

ret etmi ti. Yanımızda geceledi.

Hasan ve Hüseyin de uyuyor-

lardı. Bir ara Hasan, su istedi.

Derhâl kalkan Hz. Peygamber,

su kabından su aldı. Çocu a

vermek için getirmi ti ki, o sı-

rada uyanmı olan Hüseyin,

hemen barda ı alıp su içmek

istedi. Hz. Peygamber, ona ver-

meyip önce Hasan’a verdi. Bu-

nun üzerine, Fatma dayanama-

yarak, “Hasan’ı Hüseyin’den

çok seviyorsun.” deyince, “Ha-

yır ilk defa o istedi.” cevabını

verdi.”7

Hz. Peygamber, di er insan-

larla oldu u gibi akrabaları ile

de iyi ili kiler kurmu tur. Çün-

kü Kur’an-ı Kerim akraba ile iyi

ili kilerin önemine dikkat çeki-

yordu. Bu nedenle akraba ziya-

retini düzenli hâle getirmi , bu

yöndeki toplumsal sorumlu-

lu a vurgu yapmı tır. O, akra-

balık ba larını güçlendirme e

gayret etmi ve akraba ili kile-

rine yönelik tavsiyelerde bulun-

mu tur.

Peygamberimiz (s.a.v), ak-

rabalarla ili kilerin, her ne

olursa olsun, devam ettirilme-

sini ö ütlemi tir. Onlara kar-

ı hep iyilikte bulunulmasını,

kaba davranılmamasını söyle-

mi tir. Akrabaları ile ili kileri

güzel olanların Yüce Allah tara-

fından sevildi ini de belirtmi -

tir. Peygamberimize bir gün bir

adam gelir ve “Ben akrabaları-

mı ziyaret ediyorum, ama on-

lar beni ziyaret etmiyorlar.”

Bunun üzerine Peygamberimiz

(s.a.v), “ Olsun, sen onları ziya-

ret etmeye devam etti in süre-

ce Allah, seninledir.”8 cevabını

verir.

Peygamberimiz (s.a.v), ak-

rabalarını sık sık ziyaret ederdi.

Onlara iyilik ve ikramda bulu-

nurdu. Gençlik döneminde ti-

caretle u ra ırken, yola çıkma-

dan önce akrabalarını ziyaret

eder, dönü te hediyeler geti-

rirdi. Akrabalar arasında mey-

dana gelen kırgınlıklarda ara-

buluculuk yapardı. Küs olanlar

varsa onları barı tırırdı.

Hz. Peygamber’in aile birey-

leri di er toplum bireylerinden

farklı de ildi. Ancak, onun aile

hayatında iyilik ve güzellikler

konusunda daha seçkin özellik-

ler de vardı.

Efendimizin ailesinin seçkin

özelliklerinden birisi, ailesinde

sevinçlerin ve sıkıntıların pay-

la ılmasıdır. Bizim de O’nu ör-

nek almamız gerekir.

* Prof. Dr.

1 33/Ahzâb, 21.2 Afzalu’r-Rahman, Hz. Muhammed Sallallahu

Aleyhi Vessellem (Sîret Ansiklopedisi), çev.: Yusuf Balcı, stanbul 1996, c.2, s.262.

3 Afzalu’r-Rahman, a.g.e, c.1, s.63.4 Asım Köksal, slâm Tarihi, c.1, s.417.5 Afzalu’r-Rahman, a.g.e, c.1, s.83.6 Lütfi entürk ve Seyfettin Yazıcı, Diyanet

slâm lmihâli, Ankara 1998, s.554.7 brahim Canan, Hz. Peygamberin Sünnetinde

Terbiye, s.176-177.8 Nevevî, Riyâzu’s-Sâlihîn, çev.: H. Hüsnü Er-

dem, c.1, s.351.

Dipnot

27

Page 28: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

YAKINLARININ D L YLE

AHMET EMSETT NATE A ABEY

Mart 201028

Edebiyat Musa TEKTA

Page 29: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

29

Hayırlı bir hizmete vesile olan,

kendinden sonra bir eser bıra-

kan insanlar asla unutulmazlar.

Daima dua ve rahmetle anılırlar. 17 Mart 2006

tarihinde Hakk’a yürüyen, dergimizin kurucu-

su Ahmet emsettin Ate A abeyimizi yine bir

Mart ayında dergimizde, biz de minnet ve ük-

ranla anıyoruz. Kurmu oldu u dergi yayın ha-

yatına devam etmekte… Yaptı ı gönüller, ona her

zaman sevgi ile selâm etmekte…

Ahmet emsettin Ate A abeyin vefatından

sonra, hatırasına binaen hazırlanan “ emsnâme

eyhzadeo lu Ahmet emsettin Ate ” adlı kitap-

ta yazıları, iirleri, foto rafl arı bir araya getiri-

lip, vakfımız tarafından ne redilmi ti. Bu kitaba

takdim yazma lütfunda bulunan Vakıf Mütevel-

li Heyet Ba kanımız H. Hamidettin Ate Efendi

Ahmet A abeyin bir gönül insanı oldu un öyle

dillendirmi ti:

H. Hamidettin Ate :Gönül Ehliydi/ Âdeta Gizli Bir

Hulûsi Efendiydi

“Hayırseverdi. Allah için herkese hizmet et-

meyi benimseyen örnek bir ki ili e sahipti. Yap-

tı ı iyiliklerin kendisi ile Allah arasında kalma-

sına özen gösterir, hiçbir kimseyi bunlardan

haberdar etmeyecek ekilde hayırda gizli-

li e dikkat ederdi. çindeki sırlarını hiç

kimse bilemezdi. Darende’deki ticarî

hayatında kimsesizleri, yoksulları,

meczupları, yetimleri himaye eder onların ihti-

yaçlarını gidermeye çalı ırdı. O fakir fukara baba-

sı idi, daha do rusu babasının o luydu. Geçmi i

temiz olan bir sülalenin temiz bir evladıydı. “Al-

lah güzeldir, güzel olanı sever.” düsturuyla güzel-

li e meftundu. Sevdiklerini candan severdi, kim-

seye yük olmazdı. Temiz fıtratını asla kirletmedi,

temiz tuttu. Örnek insan olabilmek, örnek ki ile-

rin vasfıdır. O, örnek insandı.

Gönül ehliydi. Sevdi ini gönülden sever, ama

açı a vurmazdı. Onun her eyi sevdi i dostları ve

arkada larıydı. Dünya malı, para pul gibi birçok

insan tarafından çok önemsenen maddiyat onun

için bir ey ifade etmezdi. Âdeta gizli bir Hulûsi

Efendiydi. Kazancını ahsı için de il, toplumun

istifadesi için harcardı. Herkesin gönlünde taht

kurmu bir gönül insanıydı. Her kesimden in-

san onu sever; ona muhabbet beslerdi. Hastalı-

ını duyan herkes derin üzüntü duymu tu. yi-

le mesi, ifa bulması için sevdikleri bol bol duacı

olmu tu.”

Ahmet em ettin Ate A abey için yakınları-

nın kaleme almı oldu u satırlarla onu anıp, mü-

kemmel ahsiyetini ve engin ki ili ini tanımı

olalım, dua ile analım:

Sebahatdin Ate :Peygamber Efendimize Kavu tu

Aylar yılları kovalıyordu, sanki ace-

lesi vardı günlerin… Bir kez daha

“Gönül ehliydi. Sevdi ini gönülden sever, ama açı a

vurmazdı. Onun her eyi sevdi i dostları ve arkada larıydı.

Dünya malı, para pul gibi birçok insan tarafından çok

önemsenen maddiyat onun için bir ey ifade etmezdi.

Âdeta gizli bir Hulûsi Efendiydi.”

Page 30: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

hüzün çalmı tı kapımızı. Ahmet

Amcam a ır bir hastalık geçiriyor-

du. Tedavi için Amerika’lara gidiyor-

du. Ama Allah’tan ümit kesilmezdi. He-

pimizin bir gün Yüce Yaratıcı’ya dönece ine

imanımız vardır. stanbul’a gitmekten son anda

babam tarafından vazgeçirilen Ahmet Amcam, 20

senelik özlemle babama, 16 senelik hasretle Efen-

di Hazretlerine, 1374 yıllık arzu ile Peygamber

Efendimize kavu mu tu.

A. Tacettin Ate :Bir Darende Sevdalısıydı

Uzun yıllar ticaretle me gul olmasına ra -

men hiçbir zaman dükkânda ticaret sahibinin

oturması gereken yere oturmadı. Hulûsi Efen-

di (k.s.)’nin vakarına yakı ır bir ekilde tevazu-

lu, alçak gönüllü, sahavetli ve cömert biriydi. Ne

masasına, ne kasasına yakın bir yere de il, her-

hangi bir sandalyeye daha çok otururdu.

Esnaf çevresinin ısrarı üzerine Darende’de

Belediye Meclis Üyeli i görevi yaptı ında arka-

da lar içerisinde sevilen bir yapısı vardı. Ço un-

lukla onun tavsiye etti i veya söyledi i eyler

üzerine kararlar verilirdi. Çok yönde fi kirlerin-

den istifade edilirdi. Darende’ye bir eyler ya-

pılacaksa ondan fi kir alınır veya o aracı olurdu.

Bazı yerlere iyi güvenilir insanların gelmesinde

de yardımcı olurdu. Bizzat i lerini takip eder, bi-

tirirdi. Darende’de birçok insanı ev sahibi yaptı.

Herkes onu çok seviyordu.”

M. Nurettin Ate :“Bizler Emanetçiyiz.” Derdi

Çar ıda esnafken, darda kalan, borcu olan

hep Ahmet A abeye ko ardı. Kimin çeki varsa

kim sıkı tıysa Ahmet A abeye gelirdi. Bir kimse,

açı ım var, dedi i zaman, Ahmet A abey verir

derlerdi. Bir gün kendisine, A abey bunlara bu

kadar yardımcı oldu un, merhametle davran-

dı ın yeter dedim. Ellerini açıp, “Ne yapa-

lım” derdi. “Mal da yalan mülk de yalan,

her ey Allah’ın, bizler emanetçiyiz.”

derdi.

M. Hüsamettin Ate :Bir Kumandanın ehadeti

Hayatındaki güzelliklerin ona vermi oldu u

makamı, yüceli i, Hakk’a yürürken körelmi göz-

lere, kararmı kalplere o kadar a ikâre gösterdi ki

anlatmaya kelimeler yetmez.

O ânı, anlatmak için u menkıbeyi o anla kı-

yaslayabiliriz: “Peygamberimiz Hz. Muhammed

(s.a.v.) zamanında cihada katılan sahabelerden

Nevfel, ehâdet erbetini içiyor, onu oracıkta top-

ra a veriyorlar.

Peygamberimiz mezarın yanından parmakla-

rının ucuna basarak yürüyor, sebebi sorulunca;

“Beni peygamber olarak gönderen Allah’a yemin

ederim ki, Nevfel’in etrafında o kadar melek top-

landı ki, aya ımı basacak yer bulamadım. Hatta

bir melek kanadını aya ımın altına dö edi, ona

bastım.” buyurdular.

Ahmet A abey, bir sava ehidi olmadı; ama

yalancı dünyadaki insanların riyâkarlı ıyla, ya-

lancılı ıyla, kötülükleriyle yılmadan mücade-

le ederek ve bu da yetmezmi gibi bu u ra ının

sonunda aldı ı yaraların kendine verdi i sıkın-

tılarına üç yıl boyunca hiç sızlanmadan, ikâyet

etmeden, tıpkı Eyüp Peygamberin sabrı gibi

Yaradan’ından yardım alarak bizler için yıkım,

kendisi için zafer olan mücadelesini ehit bir ku-

mandan olarak ahirete intikal etti. Dostlarının

sırtında Hakk’a yürürken, görünmeyen dostları

da birer kar tanesine tutunarak nur misali incit-

meden süzüldüler. Görenleri hayrette bırakacak

bir güzellikle bütün gökyüzü meleklerle doldu.

Güne te bütün efkatiyle ı ıklarını saldı.

H. Hulûsi Gülseren:Mal da Allah’ın Mülk de Allah’ın

Normal artlarda ticaretin kurallarına pek uy-

mayan hadiseler ya ıyorduk. Yaz aylarında genel-

likle köylerde ve kasabalarda ya ayan hem eriler-

den dü ün yapacak olanlar, kız tarafıyla birlikte

takı alıveri i için kuyumcu dükkânına, dayımın

yanına gelirlerdi. Durumunun pekiyi olmadı ını

Mart 201030

Page 31: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

31

bildi i halde birço una veresiye satı yapardı. Kız

tarafının a ırı istekleri bazen erkek tarafını zor du-

rumda bırakınca, onların isteklerine cevap verecek

ekilde yardımcı olurdu. Mü teriyi mutlaka mem-

nun ederdi.

Hatta borç olarak verdi i bazı satı ları altın

olarak de il günün de erinden yazardı. Normalde

altın daima yükseldi i için gram olarak yazılırdı.

Dayım öyle yapmazdı. Ödeyemeyecek derecede fa-

kir olanların hesaplarını bir müddet sonra silerdi.

Meczupların ona kar ı ayrı bir muhabbeti vardı.

Her gün u rar, harçlık isterlerdi. Bir gün, ‘bunlar

her gün geliyor, her gün mutlaka yardım etmemiz

gerekiyor mu, ne kadar vermeliyiz’ gibi bir soruma

cevaben, “O lum meczupları incitmeyeceksin, on-

ları bo çevirmeyeceksin, mutlaka harçlıklarını da

vereceksin.” demi ti. Kendisi meczupların, garip-

lerin ihtiyaçlarıyla ilgilenir, sıkıntılarını giderirdi.

Daima ilaç parasını verdi i insanlar vardı.

Yine bir sabah dükkânın darabasını açtı ı-

mızda kapının kitli olmadı ı yarı açık oldu unu

fark ettim. Ben tela landım, acaba hırsız mı gir-

di diye, dayıma yöneldim. O gayet sakin bir ekil-

de, “Ak am belki kilitlemeyi unutmu sun. Mal da

Allah’ın mülk de Allah’ın, teslimiyetimiz Cenab-ı

Allah’a tamdır.” diye cevap vermi ti. O, her haliyle

Yaradan’ına teslim olmu güzel bir insandı.

Cemalettin Akgül:Dayımla Bir Bayram Sabahı

2005 yılında Ramazan ayı hepimiz için mahzun

geçen bir Ramazan’dı. Ahmet Dayım hac dönü ün-

de yengemle tedavisinin devamı için tekrar Ame-

rika Birle ik Devletleri’ne gitmi ti. Ramazan ayı

içerisinde yaptı ım bir Darende ziyaretinde H. Ha-

midettin Efendi Hazretleri ‘Bayramda dayını yalnız

bırakmayalım, lyas Bey ile bayramı siz de ABD’de

geçirin.’diye buyurdu.

Bu benim için bir görev de il, inanılmaz bir lü-

tuftu âdeta. Büyüklerimizin bize i aret etti i, vefalı

olmanın gere iydi. Nasıl ki en önemli günümüzde

büyüklerimiz bizi yalnız bırakmadılarsa, bu ve-

fanın ve birlikteli in devamı olarak da bize

dü en onların ö retti i ekilde vefalı ol-

mayı hayatımızda iar edinmektir.

Page 32: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

Ailedeki tüm çocukların kah-

ramanı Hamza yürekli dayımla bay-

ramı beraber geçirecek olmamız benim

için tarifsiz bir heyecandı. ABD’de havaa-

lanından kaldı ı eve geldi imizde bizi görünce,

çok memnun oldu, duygulandı, gözleri doldu. Uzun

uzun hasret giderip, konu tuktan sonra biz de yol-

dan geldi imiz için acıkmı tık. Dayımın canı man-

gal istemi . Hemen hazırlık yaptık, Ba evi gibi ol-

madı, ama mangalı beraber yaktık. Etleri pi irirken

ate te biraz fazla bırakmı ım, etin bir kısmı yanmı -

tı, tam da “Hakkını helal et dayı, fazla kaldı ate te

etleri yakmı ım.” diyecekken, “Eline sa lık ye enim.

Etler çok güzel olmu .” dedi.

Ertesi gün Bayram namazı için New Jersey’de bir

Türk Camiine gitmek için yola çıktık, fakat yolu ve

adresi bilmedi imiz gibi, dayıma yanımıza bilen

birilerini alalım. veya soralım dedi imde; ‘ben

bulurum siz merak etmeyin’ dedi. Arabası-

na bindik ve çıktık yola. Adreste bilme-

di imiz için kimseye soramıyoruz,

fakat Ahmet dayım o kadar emin ki sanki menzile

ula acak bir mermi hızıyla da ları takip ederek gidi-

yoruz. Ara sıra “Dayı daha var mı, geldik mi?” diye

soruyorum namazı kaçırırız endi esiyle. O, her defa-

sında, merak etme Cemalettin hemen u da ın arka-

sı diyor tebessümle… Daha sonra öyle bir yere gel-

dik ki a ırdım, gitmeyi dü ündü ümüz yerden çok

farklı bir bölgedeyiz.

“Cemalettin u gidenler Pakistanlılara benziyor,

sor bakalım cami neredeymi .” dedi. Hemen ara-

badan atladım, adamların arkasından yeti erek,

‘Selâmünaleyküm’ diyerek, camiyi sordum.

Adamlar gerçekten Pakistanlıymı , hemen so-

ka ın kö esinde, Pakistanlıların kurdu u büyük bir

slâm Merkezi varmı , arabayı park edip bayram na-

mazına yeti tik.

O sene, Pakistan’daki büyük depremle hayatı-

nı kaybeden binlerce Pakistanlı için bölgedeki bütün

Müslümanlar orada bir araya gelmi lerdi.

Namaz sonrasında camideki tüm Müslümanlar

Pakistan’daki depremde vefat eden Müslümanlar

ve bölgedeki depremzedeler için dua ettiler ve yar-

dım için para topladılar.

O zaman anladım ki, Ahmet Dayımın yeti me-

ye çalı tı ı hedef depremzede Pakistanlıların Bay-

ram namazıymı . Ahmet Dayımın hem duası hem

de parası nasip oldu Pakistanlılara. Biz de onun sa-

yesinde sebeplenmi olduk Elhamdülillah…

Namaz çıkı ında, “Dayı demek ki bir hikme-

ti varmı , sen bo una bizi dola tırmadın.” deyin-

ce hiçbir ey demeden sadece derin bir tebessüm-

le sırtımı ok adı.

M. Fahrettin Gülseren:Ola anüstü Sabır Gösteriyordu

2006 yılının ubat ayında Ahmet emsettin

dayımın yanında Kayseri Erciyes Üniversitesin-

de tedavi gördü ü zaman refakatçi olarak kalı-

yordum. Dayımın rahatsızlı ı müddetince yak-

la ık 30 gün beraber hastanede kaldık. Dayımın

Mart 201032

Page 33: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

33

her hâli hastanede bulunan doktorundan, has-

tasına kadar, herkesin dikkatini çekiyor ve her-

kes aynı merakla ‘bu nasıl bir insan böyle a ır

bir rahatsızlık geçiriyor, ama hiç rahatsız de-

ilmi gibi tebessümünü eksik etmeden ola a-

nüstü sabır gösteriyor’ diyerek bizlerle konu u-

yorlardı. Bir gün iki profesör iki doçent vizite

geldiler, ben de doktorlar rahat bir ekilde vi-

zit yapsınlar diye kapının kenarına çekildim.

Dayım o hal içerisinde bana dönerek “Çabuk

çikolata getir, kolonya ikram

et.” dedi. Ben de birden fırla-

dım o anda profesörlerden biri

“Aman Ahmet Bey siz ne kadar

ince bir insansınız ben bunca

yıl vizit yaparım hastalar hep

uram a rıyor, buramda da

bu var derler. Siz ise tam ter-

si doktorunuzun rahatını dü-

ünüyor ve tevazuunuzla bizle-

ri mahcup ediyorsunuz.” diye

duygularını söyledi. Dayım da

bana dönerek “Ne yapalım eli-

mizde de il öyle terbiye almı-

ız.” dedi.

Yukarıda arz etti imiz satır-

ları ba larken, A. emsettin Ate

A abeyin çok sevdi i ye enleri, H. Hamidettin

Ate Efendi’nin kıymetli evlatlarının amcalarına

hitaben kaleme aldıkları u bölümle yazımızı taç-

landıralım:

Ye enleri O. Hulusi, Naciye, Necmiye Sultan ve Zeynep Ate :

Gönlümüzde Her Zaman Ya ıyorsun

Bizler senden ayrıldıktan sonra, seni çok arar

olduk. Senin yerin her zaman belli. Babaanne-

min vefatındın hemen sonra senin de bizleri bı-

rakıp gitmen, aile içerisinde öyle büyük, öyle bü-

yük bir yara açtı ki, gönüllerimiz kanadı, içimiz

yandı. Senin yerin asla doldurulmadı. Gönlü-

müzde her zaman ya ıyorsun. Seni hep içimizde

ya ataca ız.

Biz (Osman Hulusi, Naciye, Necmiye ve Zey-

nep) her defa kapının zili çaldı-

ında ilk olarak senin gelebilece i-

ni dü ünüyoruz, içimiz sızlıyor.

Amcacı ım, sen hep babamın yanınday-

dın, babama destek veriyordun. Her türlü sıkın-

tılarında babamı teselli eden bir tek amcacı ı-

mızdın. Bizim sevgimiz bu dünyada kaldı, çünkü

seni gerçek sevenler ahiret âleminde seni bekli-

yorlardı.

Biricik ah Dedemiz ve Babaannemiz seninle

Firdevs cennetlerinde bulu tular. Bu yalan dünya-

da senin kıymetin iyi bilinmedi.

Peygamberimiz “Ki i sevdi i ile beraberdir.”

buyurmu . Sen sevdiklerinle gerçek âlemindesin.

Bizler üzüldük, seninle birlikte oldu umuz za-

manlardaki sevgili zamanlarımız hatıra kaldı.

Amcacı ım sen bizlerden ayrıldıktan sonra,

senin yoklu una bir türlü alı amadı. Bilirsin, ba-

bam sıkıntılarını pek belli etmez, ama bizler ba-

bamın hâlini iyi biliriz.

Önce babasından yani ah Dedemizden ay-

rıldı, sonra senden ayrılınca, babam gönül-

den üzüldü. Ama Allah’ın emri oldu u

için, takdire razı oldu, kadere boyun

e di.

Page 34: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

PortreAhmet YILDIRIM*

SEYFULLAH; ALLAH’IN KILICI

HAL D B. VEL D“Halid b. Velid ölümü sırasında ‘Sava meydanlarında ölmeyi istedi im halde, bugün

yata ımda ölmekten ba ka bir ey bana nasip olmadı.’ demi tir.”

Mart 201034

(R.A)

Page 35: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

35

Hz. Peygam-

ber (s.a.v)’in

s e y f u l l a h

(Allah’ın kılıcı) unvanını verdi-

i, hakkında ‘ne güzel kul’ diye

buyurdu u me hur kumandan

sahabî...

Tam ismi Halid b. el-Velid

b. el-Mugire el-Mahzûmî el-

Kure î olan ve hicretten 35-39

yıl kadar önce miladi 583-587

tarihinde Mekke’de do an Ha-

lid b. Velid, Kurey kabilesinin

Mahzûmo ulları koluna men-

suptur. Soy itibariyle yedin-

ci göbekten dedesi Mürre’de,

Rasûl-i Ekrem’in (s.a.v.) soyu

ile birle mektedir. Babası olan

Velid b. Mu ire Kurey kabilesi

arasında seçkin bir yere sahipti.

Annesi Lübabe es-Su ra Asma

bint Haris, Hz. Abbas’ın karı-

sı Lübabe el-Kubra bint Hâris

ile Hz. Peygamber (s.a.v.)’in

hanımlarından Meymûne bint

Haris’in baba bir kız karde i-

dir.1 Bütün bu malumattan Ha-

lid b. Velid’in anne ve baba tara-

fından Hz. Peygamber (s.a.v.)’e

bir yakınlı ı oldu u anla ıl-

maktadır. Ayrıca Halid’in men-

sup oldu u Kurey kabilesinin

Mahzumo ulları kolu o zaman-

da himaye veya zulme u rayan-

ların hakkını zalimden alma

gibi amaçlarla kurulan ittifakın

adı olan Hilfu’l-ahlâfa ba lı ol-

manın yanı sıra sava için para

ve silah toplanan çadır ve sü-

vari birli i ile ilgili vazifeleriyle

birlikte aynı zamanda ticaretle

de me guliyeti bulunmaktaydı.

Do um tarihini tam bile-

medi imiz Halid b. Velid (r.a),

do umundan sonra Mekke’de

gelene e uyularak temiz ve sa -

lıklı bir iklimde yeti tirilmek

üzere çöldeki bir ailenin yanı-

na verildi. 5-6 ya ına gelince

Mekke’ye ailesinin yanına dön-

dü. Babası ona Arapların sahip

olmak istedikleri kahramanlık,

cesaret ve cömertlik gibi iyi has-

letleri telkin etmeye, iyi bir soy-

dan geldi ini dikte etmeye ba -

ladı. Bütün sava sanatlarını en

iyi bir ekilde ö rendi. Spor ya-

parak fi zi ini geli tirdi. Çocuk-

lu unda akranı olan Hz. Ömer,

onunla güre tuttu u, onu yen-

di i ve baca ının kırılmasına

sebep oldu u rivayet edilir. Ha-

lid b. Velid bu yıllarda zaman

zaman di er Kurey li zengin ço-

cukları gibi ticaret kervanlarıy-

la Suriye, Irak. Medain, Mısır

ve Yemen’e gitti. Onun yeti me

ça ında okuma yazma ö rendi-

i ve Müslüman olduktan sonra

Hz. Peygamber’in kâtipleri ara-

sında yer aldı ı bilinmektedir.2

Halid b. Velid cahiliye dev-

rinde babası ve Kurey ’in ile-

ri gelenleri gibi slâm’a dü -

mandı. Ancak karde i Velid b.

Velid’i Bedir’de Müslümanla-

ra esir dü ünce karde ini fi d-

ye ödeyerek serbest bırakılma-

sını sa ladı. Fakat karde i daha

sonra Müslüman oldu ve Pey-

gamberimizin yanına geri dön-

dü. Bu dönemlerde çok güçlü

ve usta bir sava çı olan Halid b.

Velid, Kurey ordusu içerisinde

süvari birli inin kumandanlı-

ını üstlenmekteydi. Sava çılı-

ını Uhud ve Hendek sava la-

rında göstererek o sava larda

Müslümanlara zor anlar ya at-

tı. Pek çok Müslümanın katline

sebep oldu.

Müslümanlara kar ı tavrı-

nı Hicretin 6. yılında umre yap-

mak niyetiyle Hudeybiye’ye

gelen Rasûl-i Ekrem’i ve Müslü-

manları Mekke’ye sokmak iste-

meyerek tekrar gösterdi. Çünkü

Kurey liler, onu Müslümanla-

rı engellemek için Usfan önün-

de bulunan Gamim adlı tepeye

yerle tirdikleri 200 ki ilik sü-

vari birli ine komutan tayin et-

mi lerdi. Devamlı Müslüman-

ları takip eden Halid bir ara

ö le namazını eda eden Pey-

gamberimize ansızın hücum et-

meyi dü ünmü , bunu ba ka

bir namaz vaktinde yapaca ı-

nı söylese de, ikindi namazında

Rasûlullah (s.a.v.)’ın ashabına

korku namazı kıldırdı ını gö-

rünce de ‘bu adam korunmu -

tur’ diyerek Hz. Peygamber’e

Page 36: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

Mart 201036

kar ı olan dü manlı ını ve kü-

fürdeki ısrarının artık sona er-

mesi gerekti ini kabul etti. An-

cak yine buna ra men, Halid

Hudeybiye Anla ması’ndan bir

yıl sonra Umretü’l kaza ama-

cıyla Mekke’ye gelen Resûl-i

Ekrem’le kar ıla mak iste-

medi i için ehirden ayrıldı.

Umretü’l kaza için Hz. Peygam-

ber (s.a.v.)’le birlikte Mekke’ye

gelen Velid b. Velid karde i

Halid’i bulamayınca karde ine

verilmek üzere bir mektup bı-

raktı. Bu mektupta karde inin

neden slâmiyet’e girmemesi-

ni anlayamadı ını bununla bir-

likte Rasûlullah’ın (s.a.v.) ken-

disini sordu unu ve “Halid gibi

bir insanın slâm’ı tanımama-

sı ne tuhaf. Ke ke o gayret ve

kahramanlıklarını Müslüman-

ların yanında mü riklere kar ı

gösterseydi; bu kendisi için çok

daha hayırlı olurdu. Biz de onu

ba kalarına tercih ederdik.”

dedi ini bildirdi.

Karde inin mektubunu oku-

yan Halid b. Velid (r.a) artık

herhalde vaktin gedi ini dü ü-

nerek Müslüman olmaya ka-

rar verdi. Osman b. Talha ve

Amr b. Âs ile birlikte Medine’ye

gitti. Mescid-i Nebevî’de Hz.

Peygamber (s.a.v.)’in huzu-

runda ehadet getirerek Müs-

lüman oldu.3 Bunun üzerine

Rasûlullah “Seni do ru yola

ula tıran Allah’a hamd olsun!

Seni yalnızca hayra ula tıra-

ca ını umdu um bir aklın ol-

du unu biliyorum.” dedi. Halid

b. Velid günahlarını ba ı la-

ması için Allah’a dua etmesini

kendisinden isteyince Hz. Pey-

gamber (s.a.v.) “ slamiyet daha

önceki günahları siler.” cevabı-

nı verdi. Halid öyle de olsa dua

etmesini isteyince Resûlullah

(s.a.v.) aynı cevabı verdi. Bu

cevaba ra men öyle de olsa

ya Resûlulullah dua buyursa-

nız deyince, Hz. Peygamber:

“Allah’ım! Daha önce yaptıkla-

rından dolayı Halid’i ba ı la”

diye dua etti.4 Resûl-i Ekrem

Ensar’ın ileri gelenlerinden Ha-

rise b. Nu’man’ın kendisine ba-

ı ladı ı Mescid-i Nebevî civa-

rındaki evlerden birini Halid b.

Velid’e verdi. Evin darlı ından

ikâyet edince de “Binayı yuka-

rı do ru yükselt, Allah’tan da

geni lik iste.” dedi.5

Halid b. Velid Müslüman

olduktan sonra 3 yıl kadar

Rasûlullah (s.a.v.)’ın emrin-

de ve hizmetinde bulundu. Ha-

lid b. Velid’in Müslüman ola-

rak katıldı ı ilk sava Mute

Sava ı’dır. Yüksek askerî bir

deha ve üstün strateji bilgisine

sahip olan Halid bu sava a bir

nefer olarak katılmı tı. Bu sa-

va tan sonra Halid b. Velid’e

“Seyfullah (Allah’ın Kılıcı)” la-

kabı verildi.6 Halid komutasına

aldı ı orduyu kalabalık dü man

kar ısında bozguna u ratma-

dan Medine’ye getirmeyi ba ar-

dı. Halid b. Velid Mekke fethin-

de de süvarilerin komutanıydı.

Ordunun sa kanadını kontrol

ediyordu. Mekke fethinde Müs-

lümanlara kar ı çıkan küçük

gruplarla Halid b. Velid çar-

pı mı tır. Huneyn Sava ı’nda

Halid büyük cesaret ve yarar-

lılık göstermi tir. Hatta bu sa-

va ta yaralanınca Hz. Peygam-

ber ziyaretine gelip dua etti.

Halid ifa buldu. Mekke fet-

hinden sonra Hz. Peygamber

Nahle’deki Uzza putunu kır-

maya Halid b. Velid’i gönder-

di. Halid Uzza putunu kırıp

geri döndü. Taif ku atması-

na da katıldı. Halid b. Velid’in

Rasûlullah’ın emrinde katıldı-

ı son gazve Tebük Gazvesi’dir.

Hicrî 9 (miladî 630) yılında

vuku bulan bu sefer esnasın-

da bir sava olmayınca Hz. Pey-

gamber tarafından bir askerî

birlikle Dumetu’l-Cendel’in Hı-

Page 37: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

37

ristiyan Emiri Ukeydir’in üze-

rine gönderdi. Halid Ukeydir’i

yaban sı ırı avlarken yakala-

dı ve esir aldı. Teslim olmayan

karde ini öldürdü. Di er kar-

de i ve Ukeydir’i esir alarak

ganimetlerle birlikte Hz. Pey-

gambere getirdi. Hicrî 10. yıl-

da Necran’a Hariso ullarını

slâm’a davet etmek için gön-

derildi. Onları üç gün müddet-

le slâm’a davet etti. Necranlı-

lar Müslüman oldular. Halid b.

Velid aynı yıl Veda haccına i ti-

rak etti.

Rasûl-i Ekrem Halid b.

Velid’in kahramanlık, secâat

ve cesaretini muhtelif zaman-

larda çe itli yerlerde övmü tü.

Ebu Hureyre’den rivayete göre,

Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte

bir yerde konaklamı tık insan-

lar yanımızdan geçmeye ba -

ladılar. Rasûlullah (s.a.v.): “Ey

Ebu Hureyre! Bu kim?” diye so-

ruyor ve ben de falan diyorum.

Rasûlullah (s.a.v.): “Allah’ın ne

iyi kulu bu.” buyuruyor. Sonra:

“Kim bu?” diye soruyor. Falan-

dır, diyorum. “Allah’ın ne kötü

kuludur.” buyuruyor. Sonunda,

Halid b. Velid geçti; “Kim bu?”

dedi. Ben de: “Halid b. Velid”

dedim. “Halid b. Velid, Allah’ın

ne iyi kuludur, O, Allah’ın kılıç-

larından bir kılıçtır.” buyurdu.7

Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ve-

fatından sonra da Halid b. Velid

pek çok seriye ve gazveye katıl-

mı ve onlarda da kahramanlık-

lar göstermi tir. Hz. Ebu Bekir

halife olunca Halid’i komutan

olarak yalancı peygamberlerin

üzerine gönderdi. Yalancı pey-

gamber Tulayh b. Huvaylid’i

Buzaha’da ma lup etti. Sonra

Temimo ulları üzerine yöneldi

ve Mâlik b. Nuveyra’nın komu-

tasındakilerle kar ıla tı. Malik’i

silah bırakmasına ra men

esir etti ve öldürdü. Hz. Ömer

Halid’i bu olayda hatalı dav-

randı ı gerekçesiyle kınamı tır.

Daha sonra yalancı peygamber

Museylemetu’l-Kezzâb’a kar-

ı sefere çıktı. Onu Yemame sı-

nırında Akraba denilen yerde

ma lup etti ve öldürttü. Yalancı

peygamberlerle olan mücade-

lesinden sonra zekât vermeyen

kabileler üzerine gönderildi.

Onları da sindirdi. Ayrıca yine

Halid b. Velid önce Irak’ta

Sasaniler’e, ardından Suriye’de

Bizans’a kar ı iki ayrı ba ku-

mandanlık altında ba latılan bu

fetihlerin ilk zamanlarında her

iki cephede de slâm orduları-

na ba kumandan ve kumandan

olarak önemli görevler yüklen-

di. Fetihten bir yıl sonra Bizans

ordusuyla Suriye’de son defa

yapılan Yermük Sava ı’nı da

kazandı (12 Receb 15/20 A us-

tos 636). Bu sırada elden çıkan

Dıma k ehrini ikinci defa fet-

hetti. Bu fetih esnasında yeni

halife Hz. Ömer Halid’i azlede-

rek yerine Ebu Ubeyde’yi ba -

kumandanlı a tayin etti. Halid

bundan sonra Humus, Hama,

eyzer ve Kınnesrîn gibi ehir-

lerin fethine Ebu Ubeyde’nin

emri altında i tirak etti.

Halid’in kabiliyetini, askerî de-

Page 38: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

Mart 201038

hasını takdir edip görü lerine

daima itibar eden Ebu Ubeyde

fetihler esnasında onu ya-

nından ayırmamı , öncü

birli i kumandanı olarak

kendisinden faydalanmı -

tır. Bunlarla birlikte Ha-

lid b. Velid’in ortaya çıkan

bazı ba ına buyruk tavır-

ları Hz. Ömer’i zaman za-

man rahatsız etti inde;

bu durumu Hz. Ömer Hz.

Ebu Bekir’e söyledi in-

de o da Peygamber Efen-

dimizin onun hakkında-

ki “O Allah’ın kılıcıdır, bu

kılıcı kınına sokmak do -

ru de ildir.” sözünü hatır-

latıyordu. Ebu Ubeyde’nin

vefatından sonra ba ka bi-

rinin emri altına girmeyen

Halid b. Velid, ömrünün

geri kalan yıllarını geçirdi i

Humus’ta vefat etmi tir (hicrî

21, miladî 642). Kabri orada-

dır. Halid b. Velid’in ailesi hak-

kında çok az bilgi bulunmakta-

dır. Çocuklarının en me huru

birçok sava a katılan Humus

Valisi Abdurrahman’dır. Halid

b. Velid kendisine nispet edi-

len “Mirseb, Edlak ve Kurtu-

bi” adlı üç kılıç Topkapı Sarayı

Müzesi’nde muhafaza edilmek-

tedir.8

Halid sava çı oldu u kadar

ahsi fazileti ve ilim konusunda

da üstündü. Fırsat buldukça Hz.

Peygamber’in sohbetlerinden

istifade etmi , Medine’de onun

etrafında bulunan ilim ve irfan

ashabı arasında Hz. Halid’in

bulundu u zikredilmi tir. Üç

dört mesele ile ilgili fetva verdi-

i rivayet edilir. Ayrıca Buharî,

Müslim ve di er hadis kitapla-

rında Hz. Peygamber’den on

sekiz hadis rivayet etmi tir.9

Rivayet etti i hadislerden bi-

risi udur: Rasûlullah (s.a.v.) ile

birlikte Hayber Sava ı’na katıl-

mı ve sava mı tım. Hayber’de

anla ma yapıldıktan sonra Ya-

hudiler gelip, Müslüman halkın

koyunlarını ya ma etmek için

a ıllarına ko u tuklarını gö-

rünce bu durumu Hz. Peygam-

ber (s.a.v.)’e bildirip ikâyet et-

tiler. Bunun üzerini Rasûlullah

(s.a.v.) da Müslümanlara hita-

ben: “Kendinize gelin, dikkat-

li olun! Anla malı olarak Müs-

lüman topraklarında ya ayan

gayrimüslimlerin malları-

nı haksız yere almak size helâl

de ildir. Ehli e e in eti size ha-

ram oldu u gibi onların at ve

katırları da haramdır. Ayrı-

ca köpek di li her yırtıcı hay-

vanlarla pençeli her ku da ha-

ramdır.” buyurdu.10

Halid b. Velid (r.a) Allah yo-

lunda sava ma duygusu ve bu

u urda ehit dü me arzu-

su ile dolu bir sahabiydi.

Allah için olan sava mey-

danları onun için Allah’a

en yakın meydanlardı. En

büyük arzusu cihat mey-

danlarında ehit dü mekti.

Sava meydanlarında o ka-

dar çok vurulmu tu ki vü-

cudunda yara izi olmayan

neredeyse yer kalmamı tı.

Halid gönderildi i seriy-

yelerde ve yaptı ı muha-

rebelerde Allah rızasını ve

Allah’ın dinine daveti esas

almı tır.

Halid b. Velid (r.a) ölü-

mü sırasında “Sava mey-

danlarında ölmeyi istedi-

im halde, bugün yata ımda

ölmekten ba ka bir ey bana

nasip olmadı.” demi ; ardın-

dan da “Amellerim içinde e-

hadet kelimesinden sonra, sa-

baha kadar sa anak halinde

devam eden ya murun altında

kalkanımı elime alıp dü mana

baskın yapmayı bekledi im bir

gece kadar bana ümit veren bir

amelim yoktur.” dedikten son-

ra “Ben ölünce atımı ve silahı-

mı Allah yoluna vakfedin.” diye

söylemi tir.

*Doç. Dr.

1 Bkz. bn Hacer, el- sâbe, II, 982 Mustafa Fayda, ‘Halid b. Velid’, TDV A, XV, 2883 Bkz. Ahmed b. Hanbel, Musned, IV, 1584 Buhârî, Da’avât, 235 Sünen-i Ebu Davud Terceme ve erhi, amil

Yayınevi: XV, 587-589 (Semhûdî, Vefâu’1-Vefâ, II, 730-73’den naklen

6 Bkz. bn Hacer, el- sâbe, II, 987 Tirmizî, Menâkıb, 508 Bkz.. bn Hacer, el- sâbe, II, 98-99; Mustafa Fayda,

“Halid b. Velid”, XV, 288-919 Bkz. bn Hacer, el- sâbe, II, 98; Mustafa Fayda,

“Halid b. Velid”, XV, 288-28910 Ebû Davud, Eti’me, 32

Dipnot

Page 39: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

KUTSAL ÇA RI

Ceddimizden emânettir arkada ,Bu vatanın kıymetini bilelim. Külfet de il bir nîmettir arkada ,Bu vatanın kıymetini bilelim.

Uzandı ı anda nâmahrem eli, Kanla yo rulmu tur ezel/ezeli. Var mıdır ki vatan kadar güzeli, Bu vatanın kıymetini bilelim.

Dinle ey yi idim! sözüm sanadır,Genç adam! niyazım nazım sanadır.Vatan yavukludur, yârdır, anadır,Bu vatanın kıymetini bilelim.

Vatan olmayınca bayrak da olmaz, Yurtsuz ya amanın kıymeti kalmaz. Mekânsız göçebe devlet kurulmaz, Bu vatanın kıymetini bilelim.

Ruhu Çanakkale, Gelibolu’ysa, Do udan batıya pek Yolu’ysa, Tarihteki adı Anadolu’ysa, Bu vatanın kıymetini bilelim.

Ah! eder topra a kazma vursanız,Kefensiz yatıyor kime sorsanız.Müdâfaa kutsal hak diyorsanız,Bu vatanın kıymetini bilelim.

Vatan sevmek imânî bir duygudur, Bence a k da budur ilke de budur. Aziz milletime son sözüm udur;Bu vatanın kıymetini bilelim.

Ahmet Süreyya DURNA

39

Page 40: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

Dü ünceMetin ÖZDEM R*

KUR’ÂN AÇISINDAN ALLAH’I TANIMA

MAR FETULLAH“Kur’ân Allah’ın tanınması/marifetullah konusunda gözleme dayalı bir akıl

yürütmeyi esas alır: Ona göre öncelikle Allah’ın âyetlerine ve yaratıklarına

bakmamız gerekir.”

Mart 201040

Eser

: Yus

uf C

oku

n BE

NEF

E

Page 41: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

41

Allah (c.c)’ı

anlama ve

tanıma, Te-

mel slâm Bilimleri içerisin-

de, esas itibariyle Kelâm di-

siplininin konusudur. Kelâm,

ilmî bir disiplin olarak en yay-

gın ekliyle, “Kendisi aracılı ıy-

la slâm’ın inanç esaslarını ke-

sin deliller ortaya koyarak ispat

edip onlara ili kin üpheleri or-

tadan kaldırmaya güç yetirilen

ilimdir.”1 tarzında tanımlanır.

Bu ilmin en önemli kaynakları,

Kur’ân ve sa lam i leyen akıl-

dır. Kur’ân hem aklı i letmenin

önemine sıkça de inir, hem de

onun sa lam bir ekilde nasıl

i letilebilece inin yöntemleri-

ni örnekleriyle gösterir. Bu yüz-

den biz bu yazımızda, öncelikle

Kur’ân’ın bize Allah (c.c)’ı han-

gi yöntemlerle nasıl anlamamız

ve tanımamız gerekti ine ili -

kin tavsiyelerine kısaca de in-

meye çalı aca ız.

Kur’ân’da varlık, Allah ve di-

erleri/mâ-sivâhu olmak üze-

re iki kısma ayrılır. Allah, var-

lı ında hiç kimseye muhtaç

olmayan2, varlı ından önce

yoklu un bulunmadı ı, ken-

dili inden ezelî ve ebedî ola-

rak var olan3 Zorunlu Varlık’tır.

Di erleri/mâ-sivâhu ise, var-

lıkları için ba kasına/Zorun-

lu Varlık’a muhtaç olan, O’nun

tarafından yaratılıp yeti tiri-

len, beslenen ve terbiye edilen,

varlıkları veya yoklukları müm-

kün varlıklardır.4 Bu Zorunlu

Varlık’ın/Allah’ın varlı ının bi-

linmesi, O’nun bir ve tek olarak

zat ve sıfatlarıyla birlikte gere i

gibi tanınabilmesi5, di er iman

esaslarının olmazsa olmaz ar-

tıdır. Zira Allah’ın varlı ı ve bir-

li i konusu bilinmeden di er

iman esaslarının kabul edilme-

si mümkün de ildir. Kur’ân da

bu gerçekten hareketle, Allah’ın

varlı ının ve birli inin bilinme-

si, tanınması ve do ru bir e-

kilde anla ılması konusuna

çok geni bir yer ayırır. A a ı-

da Kur’ânî ö retinin bu konuya

ili kin yakla ım ve tavsiyelerine

dair örneklerinden bir kısmına

de inilecektir.

Kur’ân Allah’ın tanınması/

marifetullah konusunda göz-

leme dayalı bir akıl yürütme-

yi esas alır: Ona göre öncelikle

Allah’ın âyetlerine ve yaratık-

larına bakmamız gerekir. Gece

ve gündüz, güne ve ay, Allah’ın

âyetleri; O’nun varlı ını ve bir-

li ini kanıtlayan açık belgeler-

dir. Her ikisini de yedi kat olan

gök ile yeri ve bu ikisi arasında-

kileri de O yaratmı tır. Güne ,

ay ve bütün yıldızlar O’nun em-

rine boyun e mi lerdir. Bunla-

rın hiçbiri, asla O’nun koydu u

yasaların ve kanunların dı ı-

na çıkamaz. Yaratma ve emir/

varlıkları diledi i gibi biçimlen-

dirme ve yönlendirme yalnızca

O’na aittir.6

Kur’ân, insanın bu gerçe i,

en küçü ünden en büyü üne

kadar bütün cisimleri ve varlık-

ları olu turan temel yapı ta la-

rını, ayrıntılı bir ekilde görüp

bilmeye ihtiyaç duymadan, sa-

dece yalın bir gözlem ile fark

edebilece ini kabul eder. nsa-

nın bunu anlaması için atomu

ve atom altı âlemi, fotonların

kuantum mekani i tarafından

nasıl yönetildiklerini ya da hüc-

re biyolojisini ayrıntılı bir e-

kilde bilmesine gerek yoktur.

Bunun için onun, gözünü gök-

yüzüne çevirmesi yeterlidir.

Oraya defalarca baksa bile bir

kusur bulamayacak, her eyin

orada mükemmel bir düzen içe-

risinde yaratıldı ını ve yerli ye-

rine konuldu unu görecektir.7

Yine insan, geli mi bir teles-

kopla oraya baktı ında görebi-

lece i muhte em manzaralar

bir yana, çıplak bir gözle bak-

tı ında bile gittikçe derinle en

Page 42: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

uzay bo lu unun yıldızlarla na-

sıl göz kama tırıcı bir güzellik-

te süslendi ini hemen fark ede-

cektir.8 Kur’ân, bize bütün bu

gerçeklerle yüzle en akıl ve in-

saf sahibi insanlara, “Gökleri ve

yeri kim yarattı?” diye soruldu-

unda, onların hiç tereddüt et-

meden “Allah” diyeceklerini

bildirmektedir.9 Yine Kur’ân,

bu gerçeklerden yüzünü çevirip

kendi heves ve arzularının pe-

inden ko an inkârcılara ise u

can alıcı soruyu yöneltir: “Aca-

ba onlar herhangi bir yaratıcı

olmadan mı yaratıldılar? Yok-

sa kendileri mi yaratıcıdırlar?”

Bütün bu göstergeler, bütün e -

yanın Allah tarafından yara-

tıldı ına tanıklık etti ine göre,

kendisine kulluk edilmesi ge-

reken tek varlık O’dur. Çünkü

kullu a layık olan yalnızca bü-

tün varlı ın sahibi ve yaratıcı-

sı olandır. nsan, Allah’ın var-

lı ına ve birli ine delâlet eden

bunca sa lam kanıt ve belgeleri

gördükten sonra, nasıl olur da

hiçbir ey yaratamayan, bizzat

kendileri yaratılmı olan varlık-

lara kulluk edebilir ya da onları

Allah’a ortak ko abilir?10 Daha

da kötüsü, her eyin kendili in-

den gerçekle ti ini, bu nedenle

hayatının bütünüyle bo ve an-

lamsız oldu unu, dolayısıyla bu

dünyaya sadece ya amak ve öl-

mek için geldi ini11 dü ünebi-

lir?

O halde akıl ve insaf sahi-

bi her mü’min, gökleri ve yeri

Allah’ın yarattı ını bu ekilde

açık kanıtlarıyla birlikte gör-

dükten sonra, O’nun, bunların

benzerini de yaratmaya kâdir

oldu una inanmalıdır.12 Yalnız-

ca bir ve tek olan Allah’a kulluk

etmeli, dua ve yakarı ını sade-

ce O’na yöneltmelidir.13 Kısa-

cası O’nu zatına ve ânına ya-

kı ır bir biçimde tanımalıdır:

O, gökleri ve yeri yaratan, yedi-

rip içiren fakat Kendisi yiyip iç-

meyendir.14 Bir ve tektir. Bütün

varlıklar O’na muhtaç, fakat O,

hiçbir eye muhtaç de ildir. O,

Hıristiyanların inandıklarının

aksine, do urmamı ve do -

mamı tır. Hiçbir ey O’na denk

de ildir.15 O’nun benzeri hiçbir

ey yoktur. O, her eyi i iten ve

her eyi görendir.16 Yine O, her

eyi ezelî bilgisiyle oldu u gibi

bilendir.17 Dolayısıyla her eyi

belli bir ölçüye göre yaratmı

ve onları yaratılı amaçlarına

uygun melekelerle donatmı -

tır.18 Bütün sonuçları, sebeple-

riyle birlikte O takdir etmi tir.

Bu yüzden her hangi bir sonucu

hedefl eyen herkesin bu sebep-

lere sarılması gerekmektedir.19

Sebeplere sarılmadan ne bu

dünyada ne de âhirette herhan-

gi bir sonuca ula mak müm-

kündür.20

* Prof. Dr.

1 el-Îcî, el-Mevâkıf Fî lmi’l-Kelâm, Âlemü’l-Kütüb, Beyrut, trhsz., s. 7.

2 112/ hlâs, 2.3 57/Hadîd, 3.4 1/Fâtiha, 1.5 22/Hacc, 746 7/A’râf, 54; 41/Fussilet, 37.7 67/Mülk, 3-4.8 37/Sâffât, 6; 67/Mülk, 5.9 29/Ankebût, 62; 31/Lokmân, 25; 39/Zümer, 38;

43/Zühruf, 9.10 16/Nahl, 20; 25/Furkân, 3.11 45/Câsiye, 24.12 17/ srâ, 99; 36/Yâsîn, 81.13 23/Mü’minûn, 117; 72/Cin, 18.14 6/En’âm, 14.15 112/ hlâs, 1-4.16 42/ ûrâ, 11.17 2/Bakara, 29.18 87/A’lâ, 3.19 18/Kehf, 84-85.20 53/Necm, 39.

Dipnot

Mart 201042

Page 43: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

43

ALLAH D YOR...

Bir sevdânın oca ında;Dilim Allah Allah diyor!Kalbin vuslât dura ında;Hâlim Allah Allah diyor!

Kim anlar ki bu a kını?Cana kurmu a k çarkını!Ça ladıkça gül a kını;Selim Allah Allah diyor!

Garip kulum çok acım var; Kim sorar ki ne sancım var? ! Mevsim mevsim, diyâr diyâr; Gülüm Allah Allah diyor!

Hasret doldu a k sarayım;nler durur yanık nayım!Bir ömürdür günüm, ayım;Yılım Allah Allah diyor!

Bende rüyâ, bende gerçek; Takvâ ister kutsal emek!Seçtim, aldım çiçek çiçek; Balım Allah Allah diyor!

Yerler gökler da lar, ta lar;Hakk’tan yana döner i ler!Ey sonsuza uçan ku lar;Yolum Allah Allah diyor!

Rıfat ARAZ

Page 44: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

FıkıhAbdullah KAHRAMAN*

DUA VE TEDÂV

Mart 201044

lhan

SO

YLU

Page 45: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

45

nsan: KâinatınMümtaz Ve Âciz

Varlı ı

nsan kâinatın en mümtaz

ve müstesnâ varlı ıdır. Bütün

mahlûkat içerisinde Allah’ın dı-

ında tazîm anlamında da olsa

kendisine secde edilmesi iste-

nen tek varlık da insandır1. lahî

irade onu mahlûkatın en eref-

lisi olarak kabul etmi tir2. nsa-

nın varlı ını devam ettirebilmesi

ve kulluk misyonunu ve sorum-

lulu unu icra etmesi her eyden

önce maddî ve mânevî bakımdan

sa lıklı olmasına ba lıdır. Fa-

kat aynı zamanda o, mahlûkatın

âciz varlıklarından biridir. Bir

yönüyle nefsine ve duyguları-

na ma lup olma, di er yönüy-

le de maddî hastalıklara yaka-

lanma tehlikesiyle ba ba adır.

Kâinattaki mümtaz yerine ra -

men insan, bedenî ve fi zikî var-

lı ı iti bariyle Allah'ın yeryüzün-

de kurdu u tabiî ve fıtrî düzene

tâbidir. Bu bakımdan, bazen çok

dayanıksız, zayıf ve kısa ömürlü

olabilmektedir. Hastalık, sakatlık

ve ölüm, di er canlılarda oldu u

gibi insanda da belli dünyevî ve

tabiî sebeplere ba lanmı tır. n-

san, ba ına gelen hastalık, sakat-

lık gibi olumsuzluklarla mücade-

le etmekle yükümlüdür. Bunun

için gerekli tedâvi yollarına ba -

vurmak hem insanın tabiî yapısı-

nın gere i hem de dinin emir ve

tavsiyesidir. Dinimiz me ru bü-

tün tedâvi usullerine cevaz ver-

mi tir. Hz. Peygamber’in bize ö -

retti i tedâvi ekillerinden biri de

duadır. Müslümanlar samimi ve

artlarına uygun dua ederek de

dertlerinin ifâsını Yüce Allah’tan

talep etmelidirler.

Duanın Önemi

Dua, mü’mini Allah’a ba la-

yan en kestirme yollardan biri

olması dolayısıyla Kur’ân tara-

fından hem emredilmi , hem de

örnekleri sunulmu tur. Kur’ân

bize de i ik musibetlere u ra-

mı peygamberlerin durumunu

anlatırken aynı zamanda nasıl

dua edip bu durumlardan kur-

tuldukları hakkında da bilgi ver-

mektedir. Hz. Peygamber’in di-

linde dua, ibadetin özü olarak

anlatılmı tır. Bu bakımdan dua

çok önemli bir kulluk göstergesi-

dir. Zira dua hakkın teslimi, ha-

lin arzedilmesi gereken maka-

ma sunulması, kulun Rabbine

yönelik en içten dilekçesi ve ac-

ziyetinin itirafıdır. Bir dü ünü-

rün ifadesiyle dua, insandaki ir-

fan duygusunun tecellî etmesidir.

Buna göre dua esnasında alçak-

gönüllülü ün doru undaki bir

ruh hali dı a vurur. Duayı ancak

irfandan nasibi olan, aczini itiraf

edebilen ve alçakgönüllü olanlar

yapabilir. Duanın insan hayatın-

da sayısız etkileri vardır. Bu et-

kiler maddî oldu u gibi aynı za-

manda mânevîdir. Dua insanın

hem maddî hem de mânevî has-

talıklarının iyile tirilmesinde çok

önemli bir araçtır. Bir millette

duanın yok olu u o milletin çökü-

ünün en önemli göstergelerin-

den biridir3.

Tedâvi AracıOlarak Dua

Yüce kitabımızın bizi duaya

yöneltmesi yanında Hz. Peygam-

ber (s.a.v) de pek çok hadisinde

dua üzerinde durmu , bu konuda

da Kur’ân’ın en güzel müfessiri

olmu tur. Onun duaya yükledi i

fonksiyonlardan biri de dua ile ve

okuyarak tedâvi olmaktır ki buna

“rukye” adı verilmektedir. Buna

göre her Müslümanın, ifâyı sa-

dece Allah’tan talep etmek mak-

sadıyla, kendisinin veya ona bir

ba kasının, hastalı ının durumu-

na uygun dua, ezkâr ve Kur’ân

âyetlerini okuması câiz bulun-

mu ve te vik edilmi tir. Bu yol-

la tedâvi Hz. Peygamber (s.a.v)’in

tavsiye, uygulama ve tasvipleri

arasında yer almaktadır. Çünkü

tedâvide en önemli unsur, hasta-

nın moralinin yüksek tutulması,

iyile me inanç ve ümidi ta ıması-

dır. Okuma ve dua yöntemi has-

taya bu yönde mânevî destek sa -

layacak hususlardandır. Maddî

çareler yanında mânevî yardımı

da talep etmek inancın bir sonu-

cudur. Zira dualarımızı kendisine

yöneltti imiz Rabbimiz, çaresiz-

lerin çaresi, dertlilerin devâsı, za-

yıfl arın gücü, kimsesizlerin kim-

sesi ve sı ına ıdır.

Dua ile tedâvi usulü, cahili-

ye döneminde de bilinen bir uy-

gulamadır. Ancak irk anlayı-

ı ba ta olmak üzere, bazı yanlı

uygulamaları da beraberinde ge-

tirdi i için Hz. Peygamber (s.a.v)

bunu önce yasaklanmı tır. Ancak

tevhit inancının yerle mesinden

sonra, Allah’tan ifâ talep etme-

nin bir yolu olarak bu yasa a is-

tisnalar getirilmi tir. Avf b. Mâlik

Hz. Peygamber’e câhiliye döne-

minde okuyup üfl eyerek hastaları

tedâvi ettiklerini söylemi ve bu

konuda görü ünü sormu tur. Hz.

Peygamber öyle demi tir: “Bana

(yaptı ınız bu tedâvi eklini)

gösteriniz. çerisinde irk olma-

dıkça, okuyup üfl eyerek tedâvi

Page 46: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

Mart 201046

etmede bir sakınca yoktur.”4

“Göz de mesi gerçektir”5 bu-

yuran Hz. Peygamber (s.a.v),

bazı hastalıkların mânevî sebe-

bine i aret etmi , bu gibi hasta-

lıkların tedâvisi için dua, isti far,

tevekkül gibi yöntemleri tavsi-

ye etmi tir. Kur’ân’ın ifâ veri-

ci özelli ini ifade eden âyet6 ve

Hz. Peygamber’in bazı uygulama

ve tavsiyelerini içeren hadisleri

esas alan âlimler, prensip olarak

Kur’ân ve me’sûr duaları okuya-

rak tedâvi olmanın me ru oldu-

u yönünde görü belirtmi ler-

dir. Dolayısıyla Kur’ân, itikâdî,

ahlâkî, rûhî, mânevî, kalbî, sosyal

ve fi zikî (maddî) hastalıkların ta-

mamı için bir ifâ kayna ıdır.7

slâm âlimleri, mânevî has-

talıkların tedâvisinde okuma ve

dua gibi dinî yöntemlerin etki-

li olaca ını dü ünürken, bu yön-

temlerin fi zikî ve maddî hastalık-

ların tedâvisinde etkisini de kabul

etmi lerdir. Okuma ve dua yön-

temi sadece slâm dininde de il,

Hıristiyanlık ba ta olmak üzere,

ba ka dinlerde de tavsiye edilen

ve uygulanan yöntemlerdir. Men-

faatsiz ve gönülden gelen duanın

maddeye tesir edece ine inanan

Alexis Carrel’in dua yöntemiy-

le kanser, ülser, verem gibi has-

talıkların tedâvi edildi ini söyle-

mesi bunu göstermektedir.8

Ba kasına Okuma ve Dua Etme

Dua ve okuma yoluyla

tedâvide, hastaya ba kalarının

okuması da me rudur. Ancak

prensip, ki inin elini a rıyan ye-

rine koyarak dua ve âyetleri biz-

zat kendisinin okumasıdır. Ni-

tekim vücudunda bir a rıdan

ikâyet eden Osman b. As’a Hz.

Peygamber (s.a.v) öyle tavsiyede

bulunmu tur: “Elini vücudunun

a rıyan yerine koy ve üç defa

‘bismillah’, yedi defa da, ‘hissetti-

im a rının errinden Allah’a ve

O’nun kudretine sı ınırım’ de.”9

Hz. Âî e’nin öyle dedi i nakle-

dilmi tir: “Rasulüllah hastalan-

dı ında kendi üzerine Muavvizât

( hlâs, Felak, Nâs) surelerini

okurdu. Hastalı ı iddetlendi i

zaman ona ben okur ve elinin be-

reketini ümit ederek kendi eliyle

kendisini mesh ederdim.”10 Yine

Hz. Âî e’nin dedi ine göre, bir

kimse hastalandı ı zaman Rasu-

lullah onu sa eliyle mesh ederek

öyle derdi: “Ey insanların Rab-

bi! u hastalı ı gider, ifâ ver.

Ancak sen ifâ vericisin. Senin

ifândan ba ka hiçbir ifâ yok-

tur. Bu hastaya öyle bir ifâ ver

ki, onun üzerinde hiç bir hastalık

izi kalmasın.”11 Torunları Hz. Ha-

san ve Hüseyin’e Hz. brahim’in

o ulları smail ve shak’a okudu-

unu ifade etti i u duayı okurdu:

“Eûzü bi-kelimâtillâhi’t-tâmmeti

min külli eytânin ve hâmmetin

ve min külli ‘aynin lâmmetin”

(Her eytandan, ha erattan ve

dokunan her kem gözden Allah’ın

tam kelimelerine sı ınırım.)12

Okuyarak tedâvi, hem psikolojik

hem de fi zikî hastalıklar için me -

ru görülmü bir yöntemdir. Di er

tedâvi usulleri gibi bunda da ifâ

için uygulayanın niyeti, inancı ve

psikolojik durumu önemli rol oy-

namaktadır.

Ba kasına ifâ niyetiyle oku-

manın Allah rızası için olma-

sı esastır. Âlimlerin ço una göre

bu i kar ılı ında ücret almak

ve bu i i bir meslek haline geti-

rip sektörle tirmek câiz olmayıp,

tedâvinin tabiatına ve maksadı-

na da aykırıdır. Ücret almanın

câiz oldu u yönünde görü bil-

diren âlimler ise, cevâza delâlet

eden bazı hadisleri13 esas almı ve

okuma sonucunda ifâ meydana

gelmesi durumunda ücretin alı-

nabilece ini, aksi halde alınama-

yaca ını ifade etmi lerdir.

Okuyarak tedâvi, câiz olmak-

la birlikte, kökleri eski ça lara

ve cahiliye dönemine dayanan,

slâm’ın tevekkül anlayı ını örse-

leyip irke kapı açan, muska, tıl-

sım, kur un dökme, büyü, efsun,

üfürükçülük gibi usullerin Hz.

Peygamber’in uyguladı ı ve öner-

di i okuyarak tedâvi ile alaka-

sı yoktur ve bunlara ba vurmak

slâm inancı ile ba da maz. Ayrı-

ca unu belirtmek gerekir ki, bü-

tün bunlar hastalanınca doktora

gitme mecburiyetini ortadan kal-

dırmaz. Müslüman her ey için

dua edr ve etmelidir; hastalı ı-

nın iyile mesi için de dua etme-

li, okumalı ve okutmalıdır; ancak

hastalı ı ının uzmanına ba vur-

ması, tedâvinin fi zikî yollarını da

araması gerekir.

*Prof. Dr.

1 2/Bakara, 342 95/Tin, 43 Alexis Carrel, Dua, 39-644 Müslim, Selam, 645 Buhârî, Tıb, 366 10/Yûnus, 57; 17/ srâ, 827 bk. Kurtubî, XIII, 156-1638 Alexis Carrel, Dua, 629 Ebû Davud, Tıb, 1910 Müslim, Selâm, 5111 Müslim, Selâm, 4612 Buhârî, Enbiyâ, 1013 bk. Ebû Davud, Tıb, 9

Dipnot

Page 47: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

DUÂ

Senden ba ka varacak kapımız yokYâ Rab hayırlar getir ba ımızaBa ka da yalvaracak kapımız yokYâ Rab hayırlar getir ba ımıza

Bizi bizden daha iyi bilensinA layanın gözya ını silensinBu zavallı ba ka kimden dilensin!Yâ Rab hayırlar getir ba ımıza

Kıyâmetin alâmeti ço aldıDört bir yanı kan ve gözya ı aldıyilik bir kö ede kalakaldıYâ Rab hayırlar getir ba ımıza

Herkes kör nefsinin zebûnu olmuYanımız yöremiz günahla dolmuKurtulu ümîdi gül gibi solmuYâ Rab hayırlar getir ba ımıza

O uz der: Nefs ba ımıza er, belâAsırlardır dünyamız bir Kerbelânsana insandan gelir her belâYâ Rab hayırlar getir ba ımıza…

Bekir O UZBA ARAN

47

Page 48: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

Tarihsmail ÇOLAK

ADSIZ KAHRAMANLARIÇANAKKALE’N N

“Milletimizi Çanakkale’ye gömmeye azmeden Haçlıların son kalıntılarına

kar ı Osmanlı’nın böylesi bir hayat memat sava ında dâhi insanlık ve

merhametin doruklarında dola ması ise aklın alamayaca ı kadar hayret

edilecek bir vaziyettir.”

Mart 201048

Muh

amm

ed G

ÜLS

EREN

Page 49: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

49

1915 yılı Mart ayında “Ça-

nakkale mah erinde”

Hilâl ile Haç’ın o en mu-

azzam ve en çetin kader sava la-

rından birisi patlak verdi inde,

imparatorluk co rafyasından

pek çok namsız Anadolu yi i-

di, yedi düvele kar ı sadece bir

devleti ve ülkeyi de il, temsilci-

li ini omuzladı ı bir büyük me-

deniyeti müdafaa etme uuru

ve maksadıyla cepheye fevç fevç

akın etmeye ba lamı tı.

te, nice anaların bu kına-

lı kuzuları, Çanakkale’de Haç-

lıların “son hayâsız taarruzuna”

kar ı sergiledikleri inanılmaz

iman mücadelesi neticesinde

üzerinde ya adı ımız mübarek

topraklar için bize hür bir va-

tanda hür bir gelecek bah e-

debilmek adına canlarını ada-

maktan ve Anadolu’da yeniden

özgür ya ayabilmenin bedelini

kanlarıyla fazlasıyla ödemekten

zerrece çekinmeyeceklerdi.

Bu noktada, 16. yüzyıl-

da ya amı Macar Seyyah

Georgevits’in u sözleri san-

ki Çanakkale’nin isimsiz kah-

ramanlarına ithâfen söylenmi

gibidir: “Hıristiyan askerler,

harp meydanında alaca ı ücret

ve ganimetten ba ka bir ey dü-

ünmez. Hâlbuki Müslümanlar

harp ederken yalnızca ehit ol-

mayı dü ünür, ehitlikten ba -

ka her eyi adî ve kıymetsiz gö-

rürler.” Tarihin, huzurlarında

derin bir hürmetle selam dur-

du u, her birinin hikâyesi ayrı

bir destan olan, “bir hilâl u ru-

na” güne gibi batıp ebediyet

iksirini içmesini bilen o aziz, o

asiller asili neferlerden burada

ancak en seçkin birkaçını zik-

retmekle yetinece iz.

Bursalı Ethem’den Kayserili Hüseyin

Çavu ’a

Taburlarımız arasında gün-

lerden beri sürmekte olan har-

be daha evvel i tirak etme e-

refi ne nail olma yarı ı vardı.

Bu mazhariyete kavu ma te-

la ve heyecanıyla yanıp tu-

tu an Mehmetçiklerden biri

de 2. Tabur 5. Bölük’ten Bur-

salı Edhem idi. Edhem, tabu-

ruyla cepheye ula manın daha

uzun sürece ini dü ündü ün-

den tek ba ına daha çabuk va-

rabilmenin hesaplarını yapı-

yordu. Nihayetinde, “Karde im

Çanakkale’de ehit oldu, onun

yerine ben gideyim.” diye dilek-

çe verip taburundan iki ay ev-

vel Çanakkale’ye ko masını bi-

lecekti.

Kayseri’nin Develi kazası

Kopçalı mahallesinden Hüse-

yin Çavu ’un yi itli i de Çanak-

kale semalarında yankılanan

yürek parçalayıcı olaylardan-

dır:

Hüseyin, aya ı uzun süre

yol yürümekten dolayı ikisi bir-

den cılk yara oldu u halde cep-

heye katılmı tı. Kendisini te-

davi edip cepheden alıkoymak

isteyenlere ise hep aynı olum-

suz cevabı vermi ti. Yüzü ıs-

tırap içinde oldu u halde a ır

a ır yürümesine ra men her-

kesin canını severek feda et-

ti i bir anda yarasını hiç gözü

görmüyor, ona ehemmiyet bile

vermiyordu. Hâdisenin ahi-

di Hamdullah Suphi Tanrıöver,

dayanamaz sorar: “Arkada

ayaklarından rahatsız oldu un

halde niçin bu vaziyette mu-

harebeye gidiyorsun?” Hüse-

yin Çavu , muhatabının me-

rakını tatmin için kundurasını

çıkarır ve i mi , su toplamı ,

çatlak çatlak yaralarla bezen-

mi , peri an durumdaki aya-

ını gösterir. Çok üzülen Tan-

rıöver, aya ının neden böyle

oldu unu sorunca Hüseyin, u

çok hazin ve ibretli sözleri sarf

eder: “Selanik’te Yunanlılara

esir dü tüm. Bize ayaklarımız-

la kireç ezdirir, sonra suya so-

karlardı. O zaman intikamını

almaya yemin ettim. imdi yü-

rüyemesem ve yolda dü sem

de beni bir sedyeye koysunlar,

yine de muharebeye gidece im.

Orada gördü üm hakaretin in-

tikamını alaca ım.”

Unutulmaz Nusret Gemisi ve Yüzba ı

Hakkı

Müttefi klerin kahredici si-

lah gücüne kar ılık Osmanlı,

imkânsızlıklardan mucize üs-

tüne mucize çıkarıyordu. Bun-

lardan Nusret mayın gemisinin

sava ın seyrini ve kaderini de-

i tiren efsanevî kahramanlı ı,

elbette ki en ba ata zikredile-

cek ve sava tarihine altın harf-

lerle kaydedilecek muhte em

misallerdendir: 17 Mart ak a-

mı, Karanlık Liman’da son bir

mayın taraması yaptıran dü -

man amiraline “temiz” raporu

verilmi ti. Artık sabah ba laya-

cak büyük taarruzun beklenen

sonucundan emin olunup ra-

hatça uyunabilirdi.

Page 50: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

Ama gece yarısından sonra

bütün ı ıklarını karartmı kü-

çük, fakat denize yazdı ı des-

tana göre çok büyük bir gemi,

Rumeli kıyısından sessizce de-

nize süzülmü tü. Yüzba ı Hak-

kı Bey komutasındaki bu gemi,

Türk ustalarının imal etti i ve

“patlamaz” denilen elde ka-

lan son 26 mayını büyük bir

özenle denize dö eyip kötü ta-

lihi yenmekle görevlendiri-

len Nusret mayın gemisi idi.

Mayınlar, ustalıkla denize dö-

endikten sonra saat 03.20’de

gönderilen üç ye il, bir kırmı-

zı sinyal, görevin ba arıyla ta-

mamlandı ını bildiriyordu.

bittikten sonra Nusret, dü -

man gemilerinin projektörle-

rine yakalanmadan geri döne-

bilmi ti.

Nusret’in hazırladı ı sürp-

riz ertesi sabah dü man do-

nanmasına fevkalade a ır bir

kayıp verdirecekti. Bouvet

zırhlısı, yırtılan çelik gömle i-

ni yenilemek üzere kaçarken

mayınlara çarparak suya gö-

mülmü ; imdada ko an Suff-

ren ve Gaulois de aynı akıbete

u ramı ; Irresıstible ve Ocean

zırhlıları tam ileri atılacakken

ayakları mayınlara takılıp bat-

mı ve Infl exible ise güçlük-

le kurtulup römorkör yede in-

de mroz’a çekilmi ti. Ne yazık

ki bu ulvî ve yüksek heyeca-

na kalbi dayanamayan Yüzba-

ı Hakkı Bey de oracıkta kalp

krizinden Hakk’a yürümü tü.

Daha sonraki yıllarda

Churchill, Daily Telegraph

Gazetesi’yle yaptı ı röportaj-

da, Nusret’in kahramanlı ını

ve sava ın gidi atındaki rolünü

öyle takdir ve teslim edecek-

ti: “O gün, müttefi klerin koca

armadasını, bir römorkör ka-

dar olan Nusret mayın gemisi-

nin ma lup etti ini çok sonra

ö renmi olduk. 1915 yılında

bütün Avrupa’da milyonlarca

insanın hayatına mal olan bü-

yük taarruzlar yapılmı tır. Fa-

kat bunların hiçbiri Nusret’in

döktü ü mayınlar kadar sava-

ın devamına ve dü manın is-

tikbaline tesir ederek bir ba a-

rı gösterememi tir.

Ali Çavu ’unCivanmertli i ve

Anzaklar

Milletimizi Çanakkale’ye

gömmeye azmeden Haçlı-

ların son kalıntılarına kar ı

Osmanlı’nın böylesi bir hayat

memat sava ında dâhi insan-

lık ve merhametin dorukların-

da dola ması ise aklın alama-

yaca ı kadar hayret edilecek

bir vaziyettir. Meselâ, Sam-

sunlu Ali Çavu ’un hikâyesi

bunun en mükemmel misali-

dir: Ali Çavu , sava ın bütün

acımasız yüzüne ra men ken-

disine kur un sıkan iki yara-

lı Anzak askerini siperden çı-

karıp Osmanlı askeri elbisesi

giydirerek Bekdi in isimli kö-

yüne getirmi ve burada tedavi

ettirdikten 8 ay sonra, hanımı-

nın boynundaki altınları boz-

durmak suretiyle stanbul’dan

gemiyle Avustralya’ya gönder-

mi tir. Ali Çavu , himayesin-

deki 269 askerin 209’unu, 7

çocu undan 4’ünü ehit ver-

di i halde insanlı ından hiçbir

ey kaybetmemi tir.

imdi Avustralya’da Ali

Çavu ’u ve Bekdi in Köyünü ta-

nımayan yok gibidir. Çünkü Ali

Çavu ’un yi itli i Avustralya’da

yıllardır dillerden dü memi -

tir. Ali Çavu ’un torunu ve aynı

zamanda ismi geçen köyün be-

lediye ba kanı olan Mustafa

Dayıo lu, bu olayın unutulma-

ması için bir mahalleye An-

zak isminin verildi ini, bele-

diye binasındaki bir odayı da

Anzak odası olarak düzenle-

diklerini söylemi tir. Anzak

mahallesini kurduktan sonra

Avustralya’dan davet aldıkları-

nı ve orada devlet töreni ile kar-

ılandıklarını belirten Dayıo -

lu, 1996 yılında ise Avustralya

Büyükelçisi David W. Evans’ın

köylerini ziyaret etti ini de söz-

lerine eklemi tir.

MehmetçiktenÖlümsüz Vasiyet ve

Mektuplar

Mehmetçi in harp esnasın-

da yakınlarına yazıp da gön-

derdi i veya gönderemedi-

i öylesine numune mektuplar

var ki gerçekten insanın kalbi-

ni ve hissiyatını galeyana ge-

tirecek cinstendir. Kahraman

Mehmetçik’in büründü ü des-

tansı ruh halini yansıtan, cep-

hede yazdı ı hazin ve ölümsüz

mektuplardan i te birkaç ahe-

ser:

Kerevizdere’de Çanakka-

le’nin son ehitleri sıfatıyla tari-

he geçen, 62. Piyade Alayı’ndan

Üste men Zâhid’in karısına

yazdı ı ibret dolu vasiyetname-

si: “...Bu günlerde her zaman-

kinden daha önemli muhare-

Mart 201050

Page 51: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

51

belere girece iz. Bilirsin, her

muharebeye giren ölmez. Fa-

kat e er ben ölürsem sakın gam

yeme... Beni ve seni yaratan Al-

lah, bizi nasıl dünyada birbiri-

mize nasip etti ise benden e-

hitlik rütbesini esirgemedi i

takdirde elbette ruhlarımızı da

birbirine kavu turur. Vatan yo-

lunda ehit olursam bana ne

mutlu. Ancak sana bir vasiye-

tim var: Birincisi, benim için

katiyen a lama. kincisi, e ya-

mın listesi ili iktedir. Bunları

sat, ele geçecek paradan mihri-

ni al, kalanı ile de bana mevlit

okut. E er bunlar sana borcu-

mu ödemezse hakkını helâl et.”

stanbul Hukuk Fakülte-

si son sınıfta iken gönüllü ola-

rak harbe i tirak eden ve ehit-

lik mertebesine yükselen yedek

subay adayı Ethem’in, valide-

sine yazıp da gönderemedi i

mektuptaki u edebî sözler çok

daha fazla tüyler ürperticidir:

“Valideci im! Dört asker do-

urmakla müftehir anlı Türk

annesi! Nasihat dolu mektubu-

nu, Divri i ovası gibi güzel, ye-

illik bir ovacı ın ortasından

geçen derenin kenarındaki ar-

mut a acının kenarında oturur-

ken aldım. Tabiatın ye illikleri

içinde mest olmu ruhumu bir

kat daha takviye etti. O güzel

çayırın koyu ye il bir tarafında

çama ır yıkayan askerlerim saf

saf dizilmi ler. Gayet güzel ses-

li biri Ezan-ı Muhammedî oku-

yordu. Ey Allah’ım! Bu ovada

onun sesi ne kadar güzeldi. Bül-

bül bile sustu, ekinler bile hare-

ketten kesildi, dere bile sesini

çıkarmıyordu. Ezan bitti. O de-

reden ben de bir abdest aldım.

Cemaat ile namazı kıldık. O gü-

zel ye il çayırların üzerine diz

çöktüm ve dua ettim: ‘Ey ulu

Allah’ım! Ey u öten ku un, u

heybetli da ların Halik’ı! Sen

bütün bunları Türklere verdin.

Yine Türklerde bırak. Çünkü

böyle güzel yerler, Sen’i takdis

eden ve Sen’i ulu tanıyan Türk-

lere lâyıktır. Ey benim Rabbim!

u kahraman askerlerin bütün

dilekleri, ism-i celâlini ngiliz-

lere ve Fransızlara tanıtmaktır.

Sen bu erefl i dile i ihsan eyle

ve huzurunda titreyerek böy-

le güzel ve sakin bir yerde sana

dua eden biz askerlerin sün-

gülerini keskin, dü manları-

nı zaten kahrettin ya, büsbütün

mahveyle.”

Kopmak üzere olan kolunu

bir yana fırlatıp tekrar dü man

üzerine saldıran Edincikli Meh-

metler; dü man cenahından

gelen el bombalarını pike yapıp

kar ı tarafa tekrar korkusuz-

ca fırlatan ve bir keresinde ko-

lunda bomba patladıktan sonra

öbür koluyla sava mak isteyen

Bombacı Mehmed Çavu lar ve

daha nice isimsiz Mehmetçi in

“tarihe sı maz” kahramanlıkla-

rını anlatmaya ne kelimelerin

kudreti ne de tarih sayfalarının

yekûnu kifayet edebilir.

Onların bu fedakârlıklarına

kar ılık bizlere dü ense ehitle-

rimizden ödünç aldı ımız cen-

net vatanımızı aynı bilinç ve

mesuliyet ile gelecek ku aklara

devredebilmektir. Ruhları ad

olsun, aziz bedenlerini ve kan-

larını feda ettikleri u üheda

yurdunu ise Yüce Mevlâ onla-

ra ve bizlere ebedî vatan kılsın!1

1 Hamdullah Suphi Tanrıöver, Günebakan, Haz. F. Teveto lu, zmir 1987, s.74-76; Burhan Bozgeyik, ehadet Destanı, s.220; Mehmet Sucu, “Bursalı Edhem, Sö ütlü Yusuf, Kayserili Hüseyin Çavu ...”, Sızıntı Dergisi, Mart 2002, Sayı:278, s.75-76; smail Çolak, Do u-Batı Kav a ında Osmanlı; Çanakkale’nin Kahraman Mekteplileri; Ölümsüz ehit Mektupları, stanbul 2006, Akis Yay.; Tarihin Gizem Dolu Sırları, stanbul 2006, Akis Yay.

Dipnot

Page 52: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

KültürFatih ERKOÇO LU*

1983 yılında çocuk-

larını okutmak için

Adıyaman’dan gelerek

Ankara Yenimahalle’ye ta ın-

dıkları vakit adını duymu tum

Hattat Fahreddin Efendi’nin.

Ankara Merkez mam Hatip

Lisesi’ne ba ladı ımda Fahred-

din Bey’in bir Kur’ân-ı Kerim

yazdı ını biliyordum. Aynı bi-

nada oturuyor olmamıza ve gü-

zel sanatlara merakım olmasına

ra men Fahreddin Bey’le hiçbir

ekilde te rik-i mesâide bulun-

madım. Tâ ki 1997 yılına kadar.

O yıl, lâhiyat Fakültesi’ni bitir-

mek üzere iken Ezher mezunu

ve pedagojik formasyonlarını

tamamlamak için Ankara Üni-

versitesi lâhiyat Fakültesi’nde

ders gören birkaç arkada ın

hat dersi için Fahreddin Bey’e

gittiklerini ö renmi tim. Ben

de bu arkada lara katıldım ve

böylece hat sanatına gecikme-

li de olsa ba lamı tım. Fah-

reddin Bey, hat dersi öncesin-

de di er arkada ların iste i

üzerine, Feridüddîn Attâr’ın

Pendnâme’sini Farsçasından

okutuyordu. Müteakiben de sı-

rasıyla o günkü hat ödevlerimi-

zi kâ ıtlarımıza yazıyordu. Ben

ilk olarak rik’a yazı ile ba la-

dım. Di er arkada lar bir müd-

det sonra derse gelemediler ve

ben tek ba ıma hocamdan ders

almaya devam ettim. Rik’a son-

rasında hocam beni nesihe ba -

lattı. Hat sanatını sevmeme

ra men derslerimin yo unlu-

u nedeniyle fazlaca ilgilenemi-

yordum. Bununla birlikte hafta

sonları ö le namazını müteakip

o günkü ödevimi sadece bir defa

yazarak hocamın yanına gidi-

yor ve yeni dersimi alıyordum.

Bu arada hocamın tarifi yle de

kendi mürekkebimi yapma-

yı ö rendim. Doktora dersle-

rimin yo unlu u ve de özellik-

le yurt dı ına çıkı larım artınca

derslere ara vermek zorunda

kaldım. Doktora bittikten son-

ra da Sivas’ta C. Ü. lahiyat

Fakültesi’nde görevlendirilince

hat sanatıyla alakam tamamıy-

la koptu. Fakültemiz kütüpha-

nesi görevlisi ve aynı zamanda

kendisi de Fahreddin Bey’den

me k etmi olan Cafer Kelkit

Bey’in ısrarları üzerine kom u-

muz, hocamız ve çok sevdi i-

miz büyü ümüz Hattat Fahred-

din Hocamızın hayat hikâyesini

siz de erli okuyucularımıza ak-

tarmak istedim.

Mart 201052

HATTATIB R KUR’ÂN

M. FAHREDD N B LG Ç

Page 53: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

53

Adıyaman merkezde 10 Ha-

ziran 1928 yılında dünyaya ge-

len Mehmed Fahreddin Bil-

giç, bir buçuk, iki ya ındayken,

henüz 20 ya ında olan babası

Mustafa Bey’i kaybetmi tir. Ba-

basına dair çok fazla bir ey ha-

tırlamayan Fahreddin Bey, Ha-

bib Bey ismindeki a abeyi ile

birlikte er’iyye Ba Kâtibli i

yapmı olan dedeleri Mehmet

Sadi Bey’in yanında büyümü -

lerdir. Henüz dört ya ındayken

ailesi Kâhta’nın Akçalı Köyüne

ta ınmı tır. lkokula Kâhta’nın

Narince Nahiyesi’nde ba la-

mı , be inci sınıfı Adıyaman’da

tamamlamı tır. Bu arada orta-

okulu ise dı arıdan vermi tir.

Fahreddin Bey, kendisinin ifa-

desine göre daha ilkokul ça -

larında resim sanatına olduk-

ça fazla ilgi duymaktaymı . Zira

gördü ü her eyin resmini ya-

pabilen Fahreddin Bey, daha

ilkokul birinci sınıftayken be-

inci sınıf ö rencilerinden çok

daha güzel resimler çizebilmek-

teymi . Yazı yazmaya ise dört,

be ya larında, okumasını bil-

medi i halde gördü ü yazıları

taklit ederek ba lamı .

Onun resme ve güzel yazıya

kabiliyetinin oldu unu dedesi

anlamı ve torununu yönlendir-

meye ba lamı tır. Mehmet Sadi

Bey, di er torunlarıyla birlikte

ba ka çocuklara da “Yâ Fettah,

Yâ Allah” gibi ifadeleri söyleye-

rek kur un kalemle bunları yaz-

malarını istermi , tabii olarak

Fahreddin Bey di erlerinden

çok daha güzel yazılar yazar-

mı . Dedesi gençli inde toru-

nuna yazısının güzelli ini de-

vamlı vurgulayarak bir Kur’ân-ı

Kerim yazmasını tembihlemi

ise de ne var ki Fahreddin Bey,

dedesinin sa lı ındayken onun

istemi oldu u gibi bir Kur’ân-ı

Kerim yazamamı tır.

lginçtir ki Fahreddin Bey’in

hiç hocası olmamı tır. O, tama-

men etrafında gördü ü ve bu-

labildi i yazıları taklitle kendi

yazısını geli tirmi tir. Eskile-

rin tabiriyle tamamen hüdâ-yı

nâbit bir halde hat sanatını ge-

li tirmi ender kimselerden bi-

risidir. O, Hafız Osman Kur’ân-

ı’na, Mevlitlere ve Niyâzî-i

Mısrî’nin Dîvânı’na bakarak

kendi yazısını ilerletmi tir.

1948 yılında askerlik vazife-

si için stanbul’a giden Fahred-

din Bey, burada iki buçuk yıl

askerlik vazifesi yapmı tır. Ne-

cip Fazıl Kısakürek’le ahbaplı ı

olan bir asker arkada ı vasıta-

sıyla, o vakitler karalamı oldu-

u bir iiri, büyük aire göster-

mi tir. Necip Fazıl, Fahreddin

Bey’in bu iirini çok be en-

mi ve sadece bir yerini düzelt-

me ihtiyacı hissetmi tir. Ayrıca

Anadolu’nun ba rından çıkan

Page 54: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

bu gencin yazmı oldu u bu ii-

rine de hayret etmi tir.

Fahreddin Bey, askerlik son-

rasında da hat çalı malarına

devam etmi tir. Fakat bu çalı -

malar daha çok kendisini geli -

tirmeye yönelik olup, özellikle

piyasaya yönelik bir gayreti ol-

mamı tır.

lk memuriyet hayatı-

na henüz yirmi üç ya ınday-

ken imam-hatiplikle ba la-

yan Fahreddin Bey, Adıyaman

Merkez’de Çar ı Camii olarak

bilinen ve Abdül anî Nablusî

Efendi’nin gayretleriyle yaptırı-

lan caminin içerisine cam üzeri-

ne A ere-i Mübe ere, Peygam-

ber Efendimizin sm-i erifl eri

ve Besmele gibi muhtelif yazılar

yazmı tır.

Askerli i bitirip memuri-

yete atandıktan sonra Sabiha

Hanım’la evlenmi olan Fah-

reddin Bey’in bu evlili inden

be kız ve dört erkek evladı ol-

mu tur. O ullarından Veysel

Bey de babasının yolundan git-

mekte ve hat sanatıyla u ra -

maktadır.

Fahreddin Bey, imamlıktan

sonra Maliye’ye geçmi ve 1978

yılı Nisan ayında emekli olun-

caya kadar bu i te çalı mı tır.

Memuriyet hayatı boyunca, i -

ten geldikten sonra evindeki

masasına geçip, hat me k et-

mi tir. Bu arada onun piyasaya

yönelik ilk yazıları Diyarbakır’a

olmu tur. Bunun da oldukça il-

ginç bir hikâyesi vardır. Fah-

reddin Bey, 1974 yılında o -

lunu Diyarbakır’da bir liseye

kayıt için götürdü ünde, saa-

ti bozulmu ve tamir ettirmek

için bir saatçiye u raması ge-

rekmi tir. Saatini tamir ettirir-

ken dükkândaki hat levhaları-

nı ilgiyle inceleyen Fahreddin

Bey’in bu durumu, saatçi ta-

rafından fark edilmi tir. Saat-

çi Fahreddin Bey’e hat sana-

tıyla ilgilenip ilgilenmedi ini

sormu ve ondan olumlu cevap

alınca, onu bir kitapçı kom u-

sunun yanına götürmü tür. Bu

ahıs Kısmet Kitabevi sahibi

Mehmet Acet’tir. Mehmet Bey,

Fahreddin Bey’den bir iki nu-

mune yazmasını istemi , mü-

teakiben de o gün orada Fah-

reddin Bey’e dört ya da be

kitap yazımı sipari i verilmi -

tir. Fahreddin Bey, daha sonra

da stanbul’dan bir ba ka kita-

bevine yazılar yazacaktır.

Fahreddin Bey, me hur

Hattat Hamid’le 1977 yılında

stanbul’da Ca alo lu’ndaki Re-

id Efendi Hanı’nın ikinci katın-

daki izbe bir hücrede kar ıla -

mı tır. Hocamızın anlattıklarına

göre Hattat Hamid, orada yatı-

yor, oturuyor ve çalı ıyormu .

Fahreddin Bey, yanında götür-

dü ü bazı çalı malarını Hat-

tat Hamid’e göstermi ve Hat-

tat Hamid, Fahreddin Bey’in

yazılarını incelemi tir. Bu ara-

da Hattat Hamid, Fahreddin

Bey’e “Pekâlâ, bir yazı yazın da

göreyim” demi ve bunun üze-

rine de hemen bir yazı yazmı -

tır. Fahreddin Bey’in anlat-

tıklarına göre o esnada Hattat

Hamid’in yanında -hocamız

onun kızı oldu unu söyledi i-

bir hanım bulunmaktadır. Bu

hanım, Hattat Hamid’e Fahred-

din Bey’in icâzeti hak edip etme-

di ini sormu ? Hattat Hamid

de onun hak etti ini söylemi -

tir. Böylece Fahreddin Bey, Hat-

tat Hamid’den icâzetini almı -

tır. Müteakiben Fahreddin Bey,

Hattat Hamid Bey’in ö rencisi

oldu unu, yazmı oldu u birçok

yazısında belirtecektir.

Bir hattat için en büyük bah-

tiyarlık, herhalde ba tan sona

kadar bir Kur’ân-ı Kerim ya-

zabilmektir. Dedesinin tavsi-

Mart 201054

Page 55: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

55

yeleri yerini bulacak ve Fah-

reddin Bey, tevâfuklu Kur’ân-ı

Kerim’in yazımını, 1980 yılın-

da Adıyaman’da tam bir yıl içe-

risinde bitirecektir. Bu Kur’ân-ı

Kerim, Sıddık Dursun isimli bir

ahıs için yazılmı olup, müte-

akiben de 1403/1983 yılında

stanbul’da basımı gerçekle ti-

rilecektir.

Fahreddin Bey, müteakiben

1983 yılında Ankara’ya ta ın-

mı tır. Aslında daha öncesin-

de hemen emekli olduktan son-

ra Kültür Bakanlı ı tarafından

Ankara’da sözle meli personel

olarak istihdam edilmesi plan-

lanmı , fakat ne var ki bu müm-

kün olmamı tır.

lk Kur’ân-ı’nı yazdıktan

sonra Diyanet leri Ba kanlı ı

tarafından kendisinden Resm-i

Osmânî tarzında bir Kur’an-ı

Kerim daha yazması isten-

mi , bunun üzerine Fahreddin

Bey, bu Kur’ân-ı da tam yedi

ayda yazıp bitirmi tir. Kurum

tarafından 1405/1985 yılın-

da bastırılmı olan bu Kur’ân-ı

Kerim, halen Diyanet leri

Ba kanlı ı’nda mahfuzdur.

Yazılarında Fahrî imzasını

kullanan Fahreddin Bey, rik’a,

nesih, sülüs, ta’lik gibi muhtelif

yazı çe itlerinde pek çok yazı ka-

leme almı olup, yukarıda zikret-

ti imiz gibi biri tevâfuklu olmak

üzere iki Kur’ân-ı Kerim’inin dı-

ında, Evrâd-ı Fethiyye, (Anka-

ra 2006 ve 2008) gibi dua mec-

muaları, Elif Be Cüzü, ilmihal

kitapları, hilyeler, muhtelif sü-

lüs levhalar, kitap kapakları ile

bazı camilerin hatlarını ve de

muhtelif mezar ta larının yazıla-

rını yazmı tır. Ayrıca tespit ede-

bildi imiz kadarıyla Fahreddin

Bey’in bir yazısı, I. Devlet Türk

Süsleme Sanatları Sergisi’nde

sergilenmi ve bu sergiye katı-

lan eserler Kültür Bakanlı ı’nca

müteakiben bastırılmı tır.

Fahreddin Bey, bir hocaya

sahip olmaksızın kendisini ge-

li tirerek bu seviyeye gelmi , en-

der bir ahsiyettir. Hocasız ye-

ti mesi, onun talebelerine kar ı

daha mü fi k olmasına sebebi-

yet vermi olmalı ki, ilerlemi

ya ına ra men, birçok ö renci

grubuna yıllardır sadece Allah

rızası kar ılı ında hat dersleri-

ni verme e devam etmektedir.

Fahreddin Bey, be vakit na-

mazını Özelif Camisinde eda et-

mekte, ö rencilerini özellikle

ö le ve ikindi namazları sonra-

sında kabul etmektedir.

Kaynakça

smail Yazıcı, Hattat Hâmid Kitabı, stanbul 2002. Mehmet Özel, Türk Süsleme Sanatları, Kültür ve Turizm Bakanlı ı, Baskı Yeri ve Tarihi Yok. Rama-zan Güntay, “Ya ayan Hattatlarımız, Hattat Meh-med Fahreddin Bilgiç”, Sebil, 22 Aralık 1978/21 Mu-harrem 1399, s. 12, 13.

* Dr.

Page 56: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

EdebiyatM. lyas SUBA I

“Unutmamalıyız ki, insanların duygularını doyurur da, idrakini

bo altırsanız o toplumu sürü haline getirmi siniz demektir!..”

TOPLUMSAL GEL M VE

K TAP OKUMA

Mart 201056

Page 57: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

57

Ülkemizde bası-

lan kitap sayı-

sındaki tırmanı-

a ra men, okuyucu sayısında

bu artı ı görmemek a ırtıcıdır.

E er bir kitap basıldı ı tarihten

be yıl sonra bile rafl arda görü-

nebiliyorsa, vah bizim kültürü-

müze!..

Nüfusunu 70 milyona ta ı,

ama okuyanını bir arpa boyu

ileri götüreme… imdi bakıyo-

ruz, çokça yazan insan var. Ço u

birinin anlattı ını ba ka ekilde

yeniden tekrarlıyor. Niye böyle

oluyor? Çünkü toplum okumu-

yor ama yazanımız da okumuyor

maalesef. Sürekli bir noktaya

i aret etmi imdir: Bu, özellik-

le gençlerimiz için korkunç bir

tuzaktır; erken kifayet duygu-

su… Yani biraz bir eyler konu-

up yazmaya ba layınca, eskile-

rin tabiriyle kendisini “Allame-i

du cihan” sanmak...

Burada kimse, “Beni mi kas-

tediyor?” demesin sakın! E er

böyle bir ihtimali dü ünüyor-

sa, dönüp rafındaki kitaplarına

baksın. E er her ay üç-be ki-

tap almamı sa, e er her ay üç-

be kitap okumamı sa. Böyle bir

soru sormasına gerek yok. Kas-

tetti im do rudan kendisidir…

Peki, bu ülkenin gelecekteki

aydını nasıl olu acak?

Unutmamalıyız ki, insanla-

rın duygularını doyurur da, id-

rakini bo altırsanız o toplumu

sürü haline getirmi siniz de-

mektir!..

Bugün Türkiye üzerinde oy-

nanan oyunları cazip hale geti-

ren toplumdaki bu çözülmedir.

Batı ülkelerinde, siyasetin

gelece ini belirleyen aydınlar-

dır. Churchill (Çörçil)in, “Bri-

tanya adalarının yarısından

vazgeçerim ama, Shakespea-

re ( ekspir) in bir cümlesin-

den geçemem”, sözü politik bir

malzeme de il, bir devlet ada-

mı kararlılı ıdır. 20. yüzyılda

ya ayan bir devlet adamı, 16.

yüzyılda ya ayan bir dü ünüre

böyle sahip çıkıyor. Onun dili-

ni kendi nesline de i tirmeden

ö retmenin gereklili ini savu-

nuyor. Bizde ise, siyaset aydın-

ları ö ütme derdinde. Aydınla-

rımız da kendilerini var edecek

donanıma kayıtsız; bugün kaç

aydın; “Ben ilerisi için bir ey-

ler üreteceksem, geriye bak-

mam lazım”, diyebiliyor? Arka-

sında bin yıllık bir birikim var,

ama ondan haberi yok, ona ya-

bancı, hatta birço u ona dü -

man!.. Osmanlı’ya tavır almak,

Osmanlı aydınlı ına tavır alma-

yı gerektirir mi? Bu kadar ilkel

bir dü ence olabilir mi? Bu dü -

manlık öyle bir noktaya ta ın-

dı ki, bu ülkenin siyasetçisi ve

aydını el ele vererek, o çok sa-

hip çıktıkları Atatürk’ün dilin-

deki 20 bin Osmanlı’ca kelime-

yi bile söküp attılar. “Nutuk”un,

“Söylev”e dönü en trajikomik

macerası bizim aydın ve siyaset

profi limizi çok iyi ortaya koyar…

Bizim pek de tanımadı ı-

mız, hatta orta dereceli okulla-

rı bırakın Üniversitelerin bile

kapısından içeri sokmadı ı-

mız, bni Haldun’u, bni Sina’yı,

Farabi’yi, Biruni’yi, Cabir’i,

Ka garlı Mahmud’u, Gazali’yi,

Maturidi’yi, E.bu Hanife’yi,

Mevlana’yı üniversitelerinde

okutan Batılı, senin kültürünün

bütün de erlerini kendine akta-

rıp, geri sana satarken, biz sade-

ce onları Batı referanslarıyla ka-

bul edebiliyorsak, bu kendimize

güvenimizde ciddi bir çökü ün

i areti olmalıdır. Tıpkı gençle-

rin erken kifayet tuza ı gibi bir

ey bu…

Bunlar kültürde bir devlet

politikasına sahip olmayı ımı-

zın getirdi i buhranın çaresiz-

li idir. Maalesef, u kaygıdan

kendimi kurtaramadım: “Bu ül-

kede söz devlette de il galiba;

devleti baskısı altında tutan dı

güçlerin fi güranlarının elinde

herhalde!..”

Okumaktan söz edip sözü

politikayla bitirmek istemem.

Ne var ki, benim güzel ülkem-

de, okuyan insanın ço alması-

nı engelleyen sadece kendi zaaf-

larımız de il, belki ilk ve önemli

pay ki isel olarak bizlerin, ama

devlete sızmı gizli bir el, bizim

ruhumuzu öldürmek için ade-

ta bir “Haçlı Sava ı zihniyetiyle”

öylesine üzerimize çöreklenmi

ki, politikamız da, kültürümüz

de bu çemberin dı ına çıkamı-

yor…

Bunun âfâki bir söz olma-

dı ını ö renmek istiyorsanız,

yabancı vakıfl arın ülkemize

akıttı ı paraların, kimlerin va-

sıtasıyla, nerelerden gelip nere-

lere gitti ine bakmanız yeterli-

dir!.. te o zaman okumanın ne

kadar önemli bir ey oldu unu

göreceksiniz…

Page 58: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

KültürResul KESENCEL

Mart 201058

Seba

hatd

in A

TE

Page 59: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

59

Nak -ı Kadem-i

erif Peygam-

berimiz Hz.

Muhammed (s.a.v.)’in mü-

barek ayak izleridir. Peygam-

ber Efendimizin bir mucizesi

de yumu ak maddelere mese-

la kuma bastı ı zaman ayak iz-

lerinin belli olmaması fakat

ta a, sert maddelere bastı ında

ayak izlerinin çıkması idi. Mü-

barek aya ının bastı ı ve iz bı-

raktı ı bazı ta ve mermerler

bir yadigâr olarak asırlarca sak-

lanmı elden ele emanet edile-

rek bereketlenilmi tir. Özellikle

Müslüman devlet adamları, pa-

di ahlar bu kıymetli yadigârları

önemli yerlerde özel muhafa-

za altına alarak, saklayıp, ziya-

ret etmi ler ve ettirmi lerdir.

mam-ı Kastalanî, Mevahib-i

Ledünniye isimli eserinde bu

mucizeyi anlatırken “Rasulul-

lah Aleyhissalâtü ve’s-se lâm ta

üzerinde yürürken ayakları ona

gömülür ve iz bırakırdı. Bu olay,

o zaman dan bu zamana yaygın

bir ekilde bilinmektedir. Ayrı-

ca bunu airler kasidelerinde,

hatipler konu malarında anlata

gelmi lerdir. brahim (a.s.)’da

da böyle bir mucize görülmü -

tür ve onun ayak izini ta ıyan

ta , Kâbe önündeki Makam-ı

brahim’de muhafaza edilmek-

tedir. Cenab-ı Hak da bu mu-

cizeye ‘Orada apaçık alametler

ve deliller ile brahim’in maka-

mı vardır.’ ayetiyle i aret etmi -

tir.” diyor.

Nak -ı Kadem-i erifl er-

den bilinen ve muhafaza edi-

lenlerin en ünlüleri unlardır:

1. Hindistan ’da Firuz ah

Tu luk’un o lu Feth Ha-

nın türbesinde bulunan

Nak -ı Kadem-i erif.

2. Kahire’de Ka-

yıtbay Türbe-

sinde bulu-

nan mübarek

iki ayak izi.

3. Kahire’de

Asar-un-Nebî Camiinde-

ki mübarek iki ayak izleri.

4. stanbul’da, Halid bin Zeyd

Ebu Eyyub-el-Ensarî (Ey-

yub Sultan) Türbesinde müba-

rek sa ayak izleri. Bu Nak -ı

Kadem-i Peygamberî, Birinci

Mahmud Han’ın emri ile 1734’te

saraydan türbeye getirilmi tir.

5. Birinci Abdülhamid Han’ın

türbesinde Yeni Cami tarafın-

daki duvarda dolap içinde mu-

hafaza edilen iki ayak izleri.

6. Lâleli’de Sultan Üçüncü Mus-

tafa Han’ın türbesinde duvarda

özel olarak yapılan dolap için-

de muhafaza edilen ta üzerin-

deki iki mübarek ayak izleri.

HAZRET- MUHAMMED (S.A.V.)’DEN GÜNÜMÜZE MUKADDES EMANETLER

NAK -I KADEM

Page 60: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

Mart 201060

7. stanbul, Topkapı Sarayın-

da Mukaddes Emanetler Dai-

resinde bulunan ayak izleri. 8.

Suriye’dnin Halep kentinde Adi-

liye külliyesinde bulanan ayak

izi.

Kudüs’te, Mısır’ın,

Hindistan’ın bazı ehirlerin-

de, stanbul’da Kadem-i erif-

ler bulunmaktadır. Özellikle

Hindistan’da bu emanetlere bü-

yük önem verilir. Kadem-i e-

rifl er içinde en ünlüsü Kudüs’te

miraca çıkılırken kaya üzeri-

ne nak olundu una inanılanı-

dır. Eskiden Kâbe’nin yanın-

da, zemzem kuyusu yakınında

da bir Kadem-i erif, kubbe al-

tında muhafaza edilmekteydi.

Haccını eda etti i sırada bu-

rayı ziya ret eden Evliya Çele-

bi, ta üzerindeki Kadem-i e-

rif çukurunun gülsuyu ile dolu

ol du unu, hacıların gülsuyu-

nu yüzlerine gözlerine sürdük-

lerini anlatmaktadır. Osman-

lı padi ahları içinde Hazret-i

Peygamber (s.a.v.)’in aya ının

izine en fazla hürmetkâr olan

I. Ahmed’dir. Kahire’de Sultan

Kayıtbay’ın Peygamberimizin

neslinden bir zattan 20 bin di-

nara alarak türbesine koydurt-

tu u Kadem-i erifi stanbul’a

getirtmi , önce Eyüp Sultan

Türbesi’ne, in ası tamamlan-

dı ı za man da Sultanahmed

Camii’ne yerle tirmi ti. Sulta-

nahmed Camii’ne naklin gerçek-

le tirildi i günün gecesinde pa-

di ah bir rüya gö rür. Bütün

peygamberlerin toplandı ı bir

divan ku rulmu , Hazret-i Pey-

gamber (s.a.v.) kadılık makamı-

na geçmi tir. Sultan Kayıtbay,

türbesinde ziyaret edilen ve ru-

huna Fatiha okunmasına ve-

sile olan Kadem-i erifi kendi

camiine nak letti i için Sultan

Ahmed’den davacıdır. Netice-

de Hazret-i Risâletpenâhî’den

Kadem-i erifi n iadesine hüküm

çıkar. Bu rüyayı tabir ettiren

Sultan Ahmed Han, Mısır’a iade

etmeden önce de erli ta larla

süslü, Kadem-i erif eklinde al-

tından bir sorguç yaptırıp üzeri-

ne “N’ola tâcım gibi ba ımda gö-

türsem dâim / Kadem-i resmini

ol Hazret-i âh-ı Rusûlün / Gül-i

gülzâr-ı saadet o kadem sahibi-

dir / Ahmedâ durma yüzün sür

kademine ol gülün” mısraları-

nı yazdırır ve cuma, bayram se-

lâmlıkları ile di er önemli gün-

lerde sarı ına takar.

Kadem-i erifl erden bir di e-

ri Nizamiye Alay Emiri Ahmed

Bey tarafından Trablusgarb’dan

getirilip Sultan Abdülmecid’e

sunulmu tur. Renkli somaki

mermer üzerine, sa ayak izidir.

Topuk kısmı kırık olup gümü

tellerle ba lanmı tır. Ahmed

Bey’e bu hizmeti mukabilinde

114 bin kuru mükâfat verilmi -

tir. u anda Arzhane’de ziyarete

açık bulundurulan bu Kadem-i

erifi n asıl yeri Has Oda’da ka-

pının kar ısına denk gelen göm-

me dolap içindedir. Dolabın

mermerden olan orta rafı oyu-

larak Kadem-i erif buraya yer-

le tirilmi , üzerine mermer

rafa raptedilen gümü bir çer-

çeve ve kapak yapılmı tır. 1877

yılında Sultan II. Abdülhamid

(1876-1909) tarafından altın-

dan ma mul yenisiyle de i ti-

rilen kapa ın hem yenisinin

hem de eskisinin üzerinde talik

hattıyla; “Çehresâyol Kadem-i

Pâkin ah-ı Rusûlün /Olmak

istersen e er nâil-i izz-i dâreyn

/Sürerek çe m-i hûn âlûdunu

kıl istisfa / ste bî- ek Kadem-î

Pâk-i Rasûl-i Kevneyn” mısra-

ları yazılıdır.

Bir di er Kadem-i erifi n

ise “Edirnekapısı’nda bir ha-

tunun hanesinde bulundu-

u” kayıt lıdır. Bunların yanı

sıra Mukaddes Emanetler ara-

sında bir adet mukavva üzeri-

ne çizili Kadem-i erif resmi ile

tahta ve madenden ya pılmı çe-

itli Kadem-i erif ekilleri de

muhafaza edilmektedir. Bu e-

killerden birisi, Aziz Mahmud

Hüdâyi Hazretleri’ne ait bir

ayakkabı ve bir adet Kâbe anah-

tarıyla birlikte I. Dünya Sava ı

sırasında, Üs küdar eyh Camii

Hatibi Talib Efendi’den alına-

Page 61: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

61

rak Topkapı Sarayı’na getiril-

mi tir. Cevizi cilalı ah ap ekil,

kaynaklarda Nalın-ı Saadet ola-

rak belirtilmi se de Hazret-i

Peygamber (s.a.v.)’in tahta na-

lın giydi i tarihen sabit de il-

dir. Üzerin de parmakların da si-

luet olarak belirtilmesi dik kate

alındı ında Nalın-ı Saadet de il

ah aptan hazırlanmı Kadem-i

erif modeli olması daha man-

tıklıdır. Söz konusu Kadem-i

erif ve Kâbe anahtarı, Sultan

IV. Mehmed tarafından Hüdâî

Dergâhı eyhi Talib Efendi’ye

hediye edilmi , o da bunla rı ba-

bası Devatizâde eyh Mustafa

Efendi’nin ca miine yerle tirmi -

ti. Kandil geceleri ziyaret edi-

len emanetler, cami içinde yük-

sek bir mevkideki demir kapaklı

gömme dolapta mu hafaza olu-

nurdu. Günümüzde hâlâ mev-

cud olan dolabın üzerinde yer

alan kitabe de “Bu cây-ı müba-

rekde vedi’ olmu dur / Na’leyn-i

erifeyn-i Rasûlüssakaleyn /

Ta’zimle çe mânını sür kim ola-

sın /Dünya ve ukbâda karıfü’l

ayneyn” yazılıdır.

stanbul’da Topkapı

Sarayı’ndan hariç Eyüb Sul-

tan, Sultan III. Mustafa ve Sul-

tan I. Abdülhamid türbelerinde

de Kadem-i erifl er bulunmak-

tadır. Sultan I. Abdülhamid

Türbesi’ndeki Kadem-i erif,

aynı padi ahın daveti üzerine

am yakınlarındaki Kadem kö-

yünden, ecdadından bu ema-

netin hizmetini devralan eyh

Muhammed Ziyad tarafından

ba üzerinde ta ınarak getiril-

mi tir. Daha sonra eyh Efen-

di için Sadrazam Halil Hamid

Pa a tarafından Samatya’daki

Kadem-i erif Tekkesi in a et-

tirilmi tir. Kadem-i erif, Sul-

tan I. Abdülhamid’in türbesine

yerle tirildikten sonra da Kadir

gecelerinde ziyaret ettirilmesi

Kadem Dergâhı eyhi olanlara

vakfedilmi ti. Ayıntablı Meh-

med Münib Efendi, Sultan Bi-

rinci Abdülhamid Türbesindeki

Nak -ı Kadem-i erifi n bulunu-

unu ve türbeye konulmasını

anlatan, Asar-ul-Hikem fi Nak -

il-Kadem adlı bir eser yazmı tır.

Hazret-i Peygamber

(s.a.v.)’in Kadem-i erifl e-

rine benzer bir mucizesi de

dirse inin izinin çıktı ı ta -

tır. Eyüp Sabri Pa a, Mir’atül

Haremeyn’de bir gün Allah

Rasûlü (s.a.v.)’nün dayandı-

ı ta üzerinde izinin kaldı ını

ve bu ta ın Mekke’de Hz. Ebû

Bekir (r.a.)’in dükkânı civarın-

da “Hacer-i Mütteka/Dayanı-

lan Ta ” ismiyle muhafaza edil-

di ini anlatmaktadır. Hacer-i

Mütteka’nın kar ısında ve Hz.

Ebû Bekir’in dükkânının duva-

rında ise “Hacer-i Mütekellim”

yani Peygamber Efendimiz le

konu up onu selâmladı ı riva-

yet edilen bir ta bulunmakta-

dır. Eyüp Sab ri Pa a, Hacer-i

Mütekellim’in sekiz parmak ça-

pında yarım silindir eklinde ol-

du unu, duvardan altı parmak

kadar dı arıya çıktı ını belirt-

mekte ve iki ta ın da çizim lerini

vermektedir. Bu ta ların her iki-

si de Mekke ve Medine’deki pek

çok hatıra gibi günümüzde or-

tadan kalkmı durumdadır. Bir

dairenin dörtte biri eklinde ye-

il renkli, etrafı gümü çerçeve

ile çevrilmi bir ta hâlen Sultan

Ahmed Türbesi’nde “Hacer-i

Nâtık/Konu an Ta ” adıyla mu-

hafaza edil mektedir. Mihri-

ah Valide Sultan Türbesi’nden

geldi i kayıtlı olan Hacer-i

Nâtık, muhtemelen Hacer-i

Mütekellim’den bir parça ol-

malıdır. Hazret-i Peygamber

Efendimiz (s.a.v.)’den gelen bu

kutsal emanetler günümüzde

aynı tazeli ini koruyarak bü-

tün slâm âleminin ilgi oda ı ve

Müslümanların ziyaretgâhı ol-

mu tur. Ayrı bir manevî haz ve

ne e içerisinde yapılan bu ziya-

retler ise tüm ziyaretçileri heye-

canlandırmakta ve Asr-ı Saadet

dönemine ta ımaktadır.

(Bkz: Hilmi AYDIN¸ Hırka-i

Saadet Dairesi ve Mukaddes

Emanetler¸ stanbul 2004.)

Page 62: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

Sahabe AlbümüBünyamin ERUL*

ÂM R B. EBÎ VAKKÂS

Mart 201062

Adı : Âmir

Künyesi : Ebû Amr

Do um yılı : Mekke

Do um yeri : Tespit edilemedi

Baba adı : Mâlik b. Üheyb b. Abdimenâf

(Ebû Vakkâs)

Anne adı : Hamne bint Ebî Süfyân

E (ler)i : Ümmü Âmir bint Ebî Kuhâfe

(Hz. Ebû Bekir’in kızkarde i)

Akrabaları : Sa’d b. Ebî Vakkas’ın karde idir.

Ebû Süfyan’ın torunu, MUaviye’nin ye eni, Hz.

Ebû Bekir’in eni tesidir.

O ulları : Tespit edilemedi

Kızları : Meryem, Zaîfe

Kabilesi : Kurey ’in Zühre boyundan

slam’a giri i : slâmiyet’i ilk kabul edenlerden.

Sohbet süresi: 23 yıl

Rivayeti : Tespit edilemedi

Ya adı ı yer : Mekke, Habe istan, Medine,

am

Mesle i : Ticaret, ziraat, askerlik

Hicreti : Habe istan, Medine

Sava ları : Uhud, Hendek, Huneyn sava la-

rına, Tebük Seferine ve Mekke’nin fethine katıl-

mı tır.

Görevleri : Hz. Ömer, Halid b. Velid’i am

bölgesinde komutanlıktan azledip yerine Ebû

Ubeyde b. El-Cerrâh’ı atadı ı zaman bu kararını

Âmir’le göndermi ti.

Fiziki yapı : Tespit edilemedi

Mizacı : Kararlı, inançlı, idealist.

Ayrıcalı ı : Müslüman olan 11. ki i.

Ömrü : 60-70 civarında olmalı.

Ölüm yılı : H. 15. ( bn Ebî eybe, Musannef,

VII. 360’da, onun Bedir Sava ında ehit dü tü ü

rivayet edilmektedir.)

Ölüm yeri : Yermük

Ölüm sebebi : Yermük sava ında ehit.

Hakkında : O ve abisi Müslüman olunca an-

neleri Hamne, o ulları tekrar eski dinine dönün-

ceye ka dar yiyip içmeyece ine ve gölgede otur-

mayaca ına dair yemin etmi ti. Bunun üzerine

u âyet indi: “E er, hakkında hiçbir bilgi sahibi

olmadı ın bir eyi bana ortak ko man için ana-

baban seninle u ra ırlarsa, onlara itaat etme.

Fakat dünyada onlarla iyi geçin. Bana yönelen-

lerin yoluna uy. Sonra dönü ünüz ancak bana-

dır. Ben de size yapmakta oldu unuz eyleri ha-

ber verece im.” (Lokman 31/15)

* Prof. Dr.

Kaynaklar: stîâb, no: 1820, s. 512; sâbe, II. 257-258;

Üsd, III. 146; D A, III. 65; Sahabiler Ansiklopedisi, 84; bn

Asâkir, Târîhu Dima k, XXVI. 95-97; bn Sa’d, Tabakât,

VIII. 249.

Page 63: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

KırkHadisYirmiyedinci

Hadis

Yorum

“Sade giyinmek imandandır.”(Ebû Dâvûd, Tereccul, 1)

Türkçe Açıklaması

Tezhib:ehnaz Ö

zcan

( eyh Hamid-i Veli, Kırk Hadis, (Haz: Prof. Dr. Enbiya Yıldırım), Nasihat Yayınları, 2007.)

eyh Hamid-i Veli Hz. (Somuncu Baba)

“Muhabbet elbisesini giyip fakrı ku anan ve sabra

bürünen kimseye, dünyanın süsleri kar ısında Allah

yeter. çini takva ile süslersen Mevlâ’nın cemalinden

bir elbise sana giydirilir.”

Page 64: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

Mart 201064

KültürEnbiya YILDIRIM*

D NÎ TARTI MALAREKRANLARDAK

“Son on-onbe yıllık süreçte televizyon ekranlarında icra edilen dinî

tartı maların halkın inanç dünyasına ve kullu a yönelmesine ne derece

müsbet etki yaptı ına, kalplerinde ne tür sarsıntılar yarattı ına dair bilimsel

saha çalı malarına ihtiyaç vardır.”

- ÇER DEN B R BAKI -

Page 65: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

65

Devletin tek

resmî tele-

vizyon kana-

lı varken, Asaf Demirba ’ın haf-

tada bir sundu u programlarla

insanlar din adına “ne kadar-

lık ve ne tür” bilgi verilmek is-

teniyorsa onu alabilirlerdi. Bir

de kandillerde mevlid prog-

ramları yapılır, cuma sabahları

da radyoda “Cuma Sabahı” adlı

bir program olurdu. Bunun dı-

ında dinî bilgi ihtiyacı cami-

lerden veya özel toplantılarda-

ki sohbetlerden kar ılanırdı.

Kitap okuma merakı olanlar da

Ömer Nasuhi Bilmen, Mehmed

Zihni Efendi gibi büyük bilgin-

lerin yazmı oldukları ilmihal-

leri okuyarak kendilerini geli -

tirmeye çalı ırdı.

Özel televizyonların serbest

bırakılmasıyla birlikte insanlar

din adına tam anlamıyla bom-

bardımana tabi tutulmaya ba -

landı. Bazı kanallar belli bir

me rebin dinî kabullerine göre

uygun yayınlar yapmaya ba -

larken, sahiplerinin dinî has-

sasiyet ta ıdı ı kabul edilen ka-

nallar ile bu hassasiyete sahip

olmayan medya patronlarının

televizyonlarında düzenlenen

programlarla din çe itli açılar-

dan ele alınır oldu.

Bu programlar ilk ba larda

sarsıcı bir etki yarattı. Önceden

duyulmamı yeni eyler söyle-

niyor, kabir azabının olmadı ı,

kaderde insanın yapacaklarının

yazılmadı ı (yakın zamanda da

hurilerin cennette e olmayaca-

ı) iddia ediliyor; kafaları karı-

an insanlar güvendikleri hoca-

lara ko up bunları soruyor ve

ne yapacaklarını a ırıyorlardı.

Yeni söylemin kar ısında gele-

neksel çizgiyi koruyan hocalar

da geçmi ten intikal eden bil-

gileri var güçleriyle savunma-

ya, kadim ulemanın kabullerini

korumaya çalı tılar. Böylece iki

cephe arasında üç çe it izleyici

profi li ortaya çıktı:

Birinci olarak, yeni söylem

sahiplerinin etkisinde kalan-

lar. Bunların önemli bir kısmı-

nı, daha öncesinde dinî bilgisi

çok az, slâm’ı ya ama ve iba-

detler noktasında da son dere-

ce zayıf olan izleyiciler olu tu-

rur. Bu ki iler, farklı dil sahibi

hocaların söylediklerini do ru

kabul ettiler ve onların anlat-

tıklarını benimsediler. Böylece

söz konusu hocaların neredeyse

kendi cemaatleri olu tu. Bunun

yanında eski ö rendiklerinin

do ru bilgiler olmadı ını dü ü-

nüp yeni söylem sahibi hocala-

rın etrafında toplanan insanla-

rın sayısının da az olmadı ını

söylemek durumundayız. Bu

grubun olu umunda televizyon

kanallarındaki dinî programla-

rın neredeyse bütününün yeni

söylem sahibi hocalara tahsis

edilmesinin etkisini unutma-

mak gerekir. Bu imkân, kitleleri

etkilemeleri ve taraftar kazan-

maları açısından onlara büyük

bir avantaj sa lamı tır. Tartı -

ma programlarında bu hocala-

rımızın kar ısına çıkarılan ze-

vatın büyük ço unlukla liyakat

sahibi olmaması da bu olguyu

desteklemi tir.

kinci gurubu ise, öteden

beri belli hocaların kitapları-

nı ve sohbetlerini takip eden,

bir halka içerisinde yer alan in-

sanlar olu turur. Bunlar gele-

ne in sundu u bilgiye son de-

rece ba lıdırlar. Dinin elden

gitti i endi esini ta ıyan bu ke-

sim bütün güçleriyle savun-

ma pozisyonuna geçtiler. Yeni

söylemler geli tiren hocaların

kar ısında tam anlamıyla cep-

he aldılar ve onları dini tahrip

etmekle suçladılar. Söylemle-

rinin halkı dine ısındırmak bir

yana dinden so uttu unu, iba-

dete yöneltmedi ini, zaten dini

ya amayan bu kitlelere yeni ge-

rekçeler sunduklarını söyledi-

ler. Bunları “gelene in muha-

fızları” olarak tanımlayabiliriz.

Bu iki grup yanında en zor-

da kalanlar aradakiler, yani ka-

faları karı ık olanlardır. Di er

iki gruptakiler yerlerini belir-

Page 66: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

Mart 201066

lemi lerdir. Ancak bu insanlar

her iki tarafın hocalarının söy-

lediklerine bütünüyle olmasa

bile kısmen hak vermi lerdir

ve ne tarafa gideceklerini a ır-

mı lardır. Bir tatminsizlik için-

dedirler ve halkın çok önemli

bir kesimini bu insanların olu -

turdu unu söylemek yanlı ol-

masa gerektir.

Arz etti imiz tablo kar ısın-

da öncelikle sormamız gereken

husus, söz konusu programla-

rın (en azından büyük kısmının)

hangi amaçla yapıldı ı veya yap-

tırıldı ıdır. Bu programların sa-

hiplerinin, insanlar dinlerini ö -

rensinler ve kulluklarını daha iyi

ya asınlar, slâmî de erlere daha

çok sahip çıksınlar gibi bir niyet-

leri var mıdır diye sordu umuz-

da, yanıtının olumlu olmayaca ı-

nı sanırım hepimiz kabul ederiz.

Bütün muhtemel di er niyetler

bir yana, konu macıların birbir-

leriyle çatı tırılması ve son de-

rece aykırı eylerin söylenmesi-

nin arzu edilmesiyle, en azından

reyting kaygısının öne çıktı ını

söylemek durumundayız. Dola-

yısıyla slâmî bilgiyi do ru sun-

ma çabasından söz etmemiz pek

mümkün gözükmemektedir. En

azından TV kanallarının ço u

için durum bu ekildedir.

Yukarıda yaptı ımız üçlü

tasnif bir hususu daha dile ge-

tirmemizi zorunlu kılmaktadır.

O da, televizyon programları-

nın insanların tam anlamıyla

bilgilenmelerine yeterli zaman

tanıyıp tanımadı ı meselesidir.

Sanırım bu sorunun cevabı bü-

tünüyle olumsuzdur. Sonuçta

televizyon programları genel-

de canlı performansın sergilen-

di i, bu nedenle anlatılandan

ziyade insanın kendisini tak-

dim etme çabasının öne çıktı-

ı yayınlardır. Tartı ma prog-

ramları da kar ıdakini yenmek

adına ölçünün kaçtı ı platform-

lardır. Ayrıca delillerin sunu-

mu için yeterli süre verilme-

di inden konu ne kadar güzel

anlatılmaya çalı ılırsa çalı ıl-

sın, bir bütün olarak sunulma-

sı imkânsızdır. Bu nedenle se-

yirci konuyu ku atan bir bilgiyi

elde edemez. Olan biten, izleyi-

ciyi etkilemekten ibaret kalır.

Bütün bu manzaranın din adı-

na ne kadar sa lıklı bir sonuç

sa layaca ının iyi de erlendi-

rilmesi icap eder.

Bu nedenle, din adına konu-

an hocalarımızın iyi niyetin-

den üphe etmemekle birlikte,

çıktıkları programların sonu-

cunda vatanda ların kafaların-

da nasıl bir din algısı olu tur-

duklarını muhasebe etmeleri

uygun olur. Anlattıkları husus-

ta haklı olduklarını varsaysalar

bile, meseleyi bütüncül olarak

sunabildiler mi, yoksa insanla-

rın dini “tamamen üphe alanı”

olarak algılamalarına mı sebep

oldular? Hatta insanların üp-

heye dü melerine kendileri mi

sebep oldular? Bu husus ger-

çekten de önemlidir. Zira eski

bilgilerine göre slâm’a ve inan-

dıkları hususlara saygı göste-

ren geni halk kitleleri, dinî

olan her eye üpheyle bakma-

ya ba layabilir. “Aslı olmayabi-

lir, bu nedenle önem vermesek

de olur.” eklinde ciddiye alma-

ma, umursamama yakla ımı-

nı benimseyebilir. Bu ise “Dini

her eyin önünde tutma” kabu-

lünü a a ı çeker ve kutsalları sı-

radanla tırır.

Televizyon programlarına

çıkan hocalarımızı, yeni söy-

lem geli tirenler ile eskiyi savu-

nanlar olarak ikiye ayıracak ol-

du umuzda, her iki gurubun da

a ması gereken temel bir sorun

daha bulunmaktadır:

Aykırı (veya yeni) eyler söy-

lediklerini kabul edebilece i-

miz hocalarımız, televizyonlar-

da sürekli aykırı söylemleri dile

getirerek vitrine çıkmaktadır-

lar. Bu ise etrafl arında toplan-

makta olan kitlelerin bile on-

lardan uzakla masına neden

olmaktadır. Çünkü “Gelenek-

te do ru bir ey yok.”, “Hakika-

ti ilk biz ke fettik.” yakla ımı,

geçmi i bütünüyle inkâr etmek

oldu undan itici gelmektedir.

Bunun yanında bu tür söylem

sahibi olanların bir kısmının

sürekli suçlayıcı bir dil kullan-

ması, slâm’ı kendi bilgileri çer-

çevesinde ya amaya çalı an ga-

rip Müslümanları a a ılayıp

azarlaması, kendisi gibi dü ün-

meyen hocaları veya zümreleri

itham etmesi, onlar gibi dü ün-

meyen geni halk katmanlarını

kendilerinden iyice uzakla tır-

maktadır. Bunun yanında, kar-

ı tarafta yer alan insanları öte-

leyen bu yakla ım, toplumda

var olan kampla malar yetmi-

yormu gibi yeni bir ayrı ma-

ya neden olması sebebiyle teh-

likeli bir durum arz etmektedir.

Nitekim bu ekilde ekranlarda

gözüken hocaların bir kısmına

“Bu kendi dü üncesidir, saygı

duyarız.” anlayı ıyla yakla ıl-

Page 67: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

67

madı ını, bilakis nefret edildik-

lerini görebiliyoruz. O zaman

burada bir söylem sorunu ol-

du unu dü ünmek durumun-

dayız. ayet slâm dini toplu-

mu bölen bir araç durumuna

getiriliyorsa bu son derece teh-

likelidir. Hâlbuki a a ılayıcı bir

dil kullanmak, en azından in-

san kazanma sanatı açısından

problemlidir.

Gelene i savunan hocaları-

mızın bir kısmının handikapı-

na gelince; o da, kitaplarda gör-

dükleri her bilgiyi dini savunma

adına sahiplenmeleridir. Böyle

olunca da geni halk kitleleri-

ne aslı olmayan veya dinde bir

zemini bulunmayan bir takım

malumatı bilgi diye sunmakta

ve insanların zihinlerinde yan-

lı bilgilerin yer edinmesine ne-

den olmaktadırlar. Böylesi ho-

calarımızın en büyük problemi,

kendi kabuklarının dı ına çıka-

mamaları, klasik dönem kitap-

larıyla yetinmeleri, günümüzde

son derece ciddi ara tırmalarla

yazılmı eserlere bakmamala-

rı ve hatta bunlara bir de er at-

fetmemeleri; hatta onlara üp-

he ile yakla kalarıdır. Böyle

olunca da, dini anlatmak veya

onu savunmak adına her türlü

nakil, bir ara tırma yapılmak-

sızın insanların zihinlerine bo-

altılmaktadır. Bu ise yanlı bir

din anlayı ının olu masına se-

bebiyet vermektedir. Örne in,

geni kitlelere hitap eden bir

hocaefendi, kayna ını da vere-

rek a ure gününde bir duanın

okunmasını tavsiye etmekte ve

bu duayı okuyanın o yıl vefat

etmeyece ini iddia etmektedir.

Bunun slâm’ın temel inanç de-

erleriyle taban tabana zıt ol-

du unu ve bu gerçek olsa her

a ure günü Müslümanların söz

konusu duayı okumak suretiy-

le ölümü kendilerinden kıya-

mete kadar uzak tutabilecekleri

gibi imkansız bir kanaat olu -

turaca ını göz ardı etmekte-

dir. Görüldü ü gibi, bir büyük

slâm âlimi diyor denilerek ak-

tarılacak her malumatın do -

ru olmama ihtimali vardır. Bu

nedenle dikkatli olmak gerek-

mektedir.

“Bütün bunların bizi götür-

dü ü nokta nedir?”, ba ka bir

ifadeyle “ne yapmak gerekir?”

diye sorulacak olursa, sorunun

tek cevabı vardır. O da itidaldir.

nsanın gerek konu malarında

ve gerek yazılarında itidali el-

den bırakmaması gerekir. Yeni

bir söylemi dile getirirken de,

slâm’ı savunaca ım derken de

a ırı gitmemek icap eder. Çün-

kü “orta çizgi” a ıldı ı takdir-

de, sonuçları ifrat ve tefrite var-

makta, bundan Müslümanlar

olumsuz olarak etkilenmekte-

dir. Din adına bir eylerin yazıl-

dı ı internet sitelerine girilecek

olursa, özellikle gençlerin zihin-

lerinin ne kadar da ınık oldu u

ve neredeyse hiçbir eye güven-

medikleri görülür. Bu tablo biz-

leri ürkütmelidir.

Son on-onbe yıllık süreç-

te televizyon ekranlarında icra

edilen dinî tartı maların hal-

kın inanç dünyasına ve kullu a

yönelmesine ne derece müsbet

etki yaptı ına, kalplerinde ne

tür sarsıntılar yarattı ına dair

bilimsel saha çalı malarına ih-

tiyaç vardır. Gerçi bu hususla-

rı kesin hatlarıyla ölçmek belki

hiçbir zaman mümkün olmaya-

caktır; ancak, “Ben verece im

mesaja bakarım.” diyen hocala-

rımızın, çıktıkları programların

nihai olarak neye hizmet etti-

ine dikkat etmeleri en do ru-

sudur. Bu sözümüz her iki grup

için de geçerlidir. Unutulma-

malıdır ki, bu din, milletimizin

aslî mayasıdır. Bu maya giderse

ne olaca ını hepimiz biliyoruz.

* Prof. Dr.

Page 68: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

EdebiyatVedat Ali TOK

Mart 201068

NSAN OLMAK“Kur’an da “Biz insanı en güzel surette yarattık.” buyruluyor. Ve Allahu Teâlâ

yarattı ı varlıklar içinde insanı muhatap almı tır, dünya hayatında insanı sorumlu

tutmu tur. Yine insanı yaratırken kendi sıfatlarıyla cüz’i miktarda donatmı tır.

Buna göre insan, bir anlamda Yaratıcısının özünü de ta ımaktadır.”

Page 69: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

69

Eylesen tûtîye ta’lîm-i edâ-yı kelimât

Nutku insan olur amma özü insan olmaz

(Fuzûlî)

(Papa ana konu ma ö retsen, sözü, görünü -

te insan sözüdür; ama kendisi insan olmaz.)

Papa an insan gibi konu turulabilen bir hay-

vandır. Bu i eskiden beri yapılagelmektedir. Pa-

pa anı e iten ki i, papa anı bir aynanın kar ısına

koyar. Kendisi aynanın arkasına geçerek konu-

ur. Aynada kendisini gören tuti (dudu ku u/pa-

pa an) bu anlamlı seslerin kendisinden geldi ini

sanır. Bu, uurlu bir konu ma de ildir tabii. Pa-

pa an konu mayı ö renir, ama konu tu unun ne

oldu undan, ne anlama geldi inden habersizdir.

nsan, et ve kemikten; yemekten içmekten ve

çe itli biyolojik ihtiyaçlarını gidermekten ibaret

bir varlık de ildir. eyh Galip’in dedi i gibi insan,

kâinatın gözbebe i, mahlûkatın en seçkinidir.

Kur’anî ifade ile yaratılmı ların en erefl isidir.

nsana verilen en büyük nimetlerden biri akıldır,

fi kirdir, idraktir, mukayese edebilme gücüdür.

nsan, her varlı ın, her mefhumun farkına va-

randır.

Mevlânâ’nın me hur eseri Mesnevî’de güzel

bir hikâye vardır:Bir zamanlar bir dükkâncı ile

ye il renkli, güzel sesli ve konu masını bilen bir

papa anı vardı. Papa an dükkâna bekçilik eder,

alı veri e gelen mü terilerle akala ırdı. nsan-

lar gibi de konu urdu. Ötü ündeki güzellik ile pa-

pa anlar arasında seçkin bir yere sahipti. Gün-

lerden bir gün, dükkân sahibi papa anı dükkâna

göz kulak olması için bırakıp evine gitti. Bu sıra-

da farenin pe ine takılan bir kedi dükkâna girdi.

Papa an can korkusuyla, belki de dükkânı koru-

mak için, oradan oraya uçarken, gitti gül ya ı i-

elerini devirdi. Sahibi evinden döndü ünde ne

görsün dükkân ya içinde… Hı ımla kalkıp papa-

anın ba ına bir tokat patlattı. Bu tokatla papa a-

nın ba ındaki tüyler döküldü, papa an kel oldu.

Papa an birkaç gün konu mayı kesti.

Bakkal ise yaptı ından pi man feryat etmeye ba -

ladı. “Eyvah! Nimet güne im bulut arkasına gir-

di, kazanç kapımı kendi ellerimle kapattım. Elle-

rim kırılsaydı da u tatlı dilli, güzel papa anıma

vurmasaydım!” diye kendi kendine söyleniyor;

papa anın yeniden konu masını sa lamak için

kar ısına çıkan yoksullara sadakalar veriyordu.

Bu arada, olur da konu ur diye papa ana ilgi çe-

kici eyler gösteriyordu. O sırada kafası tas gibi

dazlak, saçsız ba sız bir dervi in yolu oraya dü -

tü. Papa an onu görür görmez dile gelip dervi e:

“Hey sen, baksana buraya! Sen niye kellerin ara-

sına karı tın? Yoksa sen de mi ya i elerini de-

virdin?” diye seslendi. Papa anın bu benzetmesi

herkesi güldürdü, çünkü ba ı dazlak dervi i ken-

disi gibi sanmı tı.

nsan, papa andan farklıdır. Olaylara, ki ile-

re, zamana bakı ı uurludur. Basit, derinliksiz,

yüzeysel de erlendirmeler insana yakı maz. Su-

ret olarak insan görünmekle de insanlı ın artla-

rı yerine getirilmi olmaz.

Page 70: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

Fuzûlî diyor ki: Ey insan! Sen di er

yaratılmı lardan farklısın. Bak, papa-

anlara bile konu ma ö retilebiliyor ve

bir papa an da konu abiliyor. Papa an

konu mayı ö renmekle insan mı olu-

yor? Hayır. Görünü te insan gibi tekel-

lüm edebilir, ama onun özü elbette in-

san de ildir.

Bilindi i gibi bugün robotlara da çe-

itli hareket özellikleri veriliyor, hafı-

za kartı kelimelerle yüklenebiliyor, ama

robotlar da nihayetinde bir makinedir.

Yani özü makineden ibarettir.

Peki, nedir Fuzûlî’nin dedi i bu öz?

Kur’an da “Biz insanı en güzel surette yarattık.” (95/Tin, 4) buyru-

luyor. Ve Allahu Teâlâ yarattı ı varlık-

lar içinde insanı muhatap almı tır, dün-

ya hayatında insanı sorumlu tutmu tur.

Yine insanı yaratırken kendi sıfatlarıy-

la cüz’i miktarda donatmı tır. Buna göre

insan, bir anlamda Yaratıcısının özünü

de ta ımaktadır.

Bu hâdiseye bir de tasavvufî açıdan

bakalım. Mutasavvıfl ara göre Allah’ın

yaratma kudreti, kendi özünü bildirmek

içindir. Söyleyeni belli olmayan bir beyit-

te:

Kendi hüsnün hûblar eklinde

peydâ eyledin

Çe m–i â ıktan dönüp sonra

temâ â eyledin

(Ya lahî! Kendi güzelli ini, insanla-

ra sevdirmek için, güzelliklerini bir ayna

hükmündeki güzellerin yüzünde yansıt-

tın, sonra da dönüp onu, â ıkın gözüyle

tema aya koyuldun.) deniyor.

Demek ki insanın özünde Yaratan’ının

yükledi i büyük bir cevher bulunmakta-

dır.

Kitaplık

Mekke-Medine Kitabı

Ahmet EFE

GMG Yayınları

Tel: 0212 412 17 00

Mahabbet-Nâme

Yusuf Hakîkî Baba

Aksaray Belediyesi

Tel: 0 382 213 54 92

mparatorlu un Yüzük Ta ı

II. Abdülhamid

Mehmet TOSUN

Yeditepe Yayınevi

Tel: 0 212 528 47 53

Bir Gönül Eri

hramcızade smail Hakkı

Alim YILDIZ

Buruciye Yayınları

Tel: 0 346 221 10 42

Kayıp Gül

Serdar ÖZKAN

Tima Yayınları

Tel: 0 212 511 24 24

Mart 201070

Page 71: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

BURSAVEL LER

Osmanlının ba kentlerinden olan

Bursa, padi ahlara ev sahipli i yap-

mı ; evliyaları, tarihî eserleri, tabiî

güzellikleri ve ifalı kaplıcaları ile dünyaca isim

yapmı bir ehrimizdir.

Bursa tarihî yönüyle oldu u kadar manevî yö-

nüyle de baskın olan bir kentimizdir. Burada, çık-

mak için gayret sarfetti iniz bir yoku un sonun-

da, bir düzlükte, bir camii avlusunda veya bir

sokakta tüm heybeti ile ya bir padi ah türbesine,

ya da bir gönül sultanının, Al-

lah dostunun fani mekânlarını

görebilirsiniz.

Bu evliyaların maneviyat-

ları Bursa’yı sarmı ve huzur

dolu bir ehir haline getirmi -

tir. Üftade Hazretleri, E refo -

lu Rumî, Akbıyık Sultan, s-

mail Hakkı Bursevî ve Peygamberimizin neseb-i

âlîlerinden olan büyük veli Seyyid Emir Sultan

Hazretleri gibi birçok Allah dostu Bursa’da ya a-

mı , Bursa’nın manevî bekçili ini yapmı ve yap-

maya da devam etmektedirler.

Muhammed Üftade

Osmanlı padi ahlarından Kanuni Sultan Sü-

leyman Han zamanında, Bursa’da ya ayan büyük

velilerdendir.

1490 senesinde Bursa’da do du. smi Mu-

hammed olup, Üftade lakabıyla me hur oldu. Ri-

vayete göre Üftade Hazretleri dünyaya geldi i za-

man annesi rüyasında o lunu süt deryasına dalıp

çıkarken görmü ve rüyayı Üftade’nin babasına

anlatmı o da “ n allah o lumuzun ilim erbabı

kâmil bir veli olaca ına i arettir.” demi tir.

lk tahsilini Muslihiddin Efendi ve Abdal

Mehmed isimli hocalarından alan Üftade’nin

tasavvufî boyuttaki ilk hocası, ilm-i ledün sahi-

bi bir zât olan Hızır Dede’dir.

Henüz on ya ındayken ba -

layan bu tahsil, hocasını kay-

bedene kadar yakla ık sekiz

sene devam etmi tir. Üftade

bu süre içinde nefi s terbiye-

si ve ilim tahsili ile me gul ol-

mu nefsini terbiye etme adı-

na, onun süfl i arzularına gem

vurmanın yolların ö renmi tir

Olgun ahlâkının yanı sıra güzel Davudî sesiyle

de ön plana çıkan Üftade Hazretleri Ulu Cami’de

fahrî müezzinlik ile çe itli camilerde imamlık gö-

revlerinde bulundu. Bu vazifeleri on sekiz yıl ka-

dar sürdürdükten sonra vaaz ve ir at hizmetleri-

ne ba ladı. Bu görev içinde Uluda ’ın eteklerine

yaptırdı ı tekke ve camisini kullandı.

Zahirî ilimlerdeki vukufi yetini tasavvufî kud-

71

Örnek Hayat Yusuf HALICI

Page 72: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

retiyle cem ede-

rek tefsir ve hadis

ba ta olmak üzere di-

er er’î ilimlerde de ders-

ler veren Üftade, devrinde ha-

tırı sayılır bir âlim olarak kabul

gördü.

nsanlardan kaçıp uzlete çekilmek yerine;

hayatı boyunca cemaatle iç içe ya amayı, halk

içerisinde Hakk ile beraber olmayı tercih eden ve

tarikatı Celvetiyye’yi de bu prensip üzerine kuran

Üftade Hazretleri uzun ve bereketli bir ömürden

sonra 93 ya larında Hakk’a yürüdü.

Emir Sultan

1367’de Buhara’da do an Emir Sultan Hazret-

leri, Altın Silsilenin 15. halkası olan babası Emir

Külal Hazretlerinin vefatı üzerine Medine’ye yer-

le meye karar verir. Maksadı insanların kendisini

övücü sözlerinden kurtulmak, Peygamber Efen-

dimize kom u olmak, öm-

rünün sonuna kadar orada

kalmaktır. Bu niyetle yola

çıkan Emir Sultan Hazret-

leri önce hac vazifesini ifa

eder, sonra Medine’ye ge-

lir.

Küçük ya tan itiba-

ren iyi bir tahsil ve terbiye

görmü olan Emir Sultan

bir gece rüyasında Rasulullah Efendimiz’le, Haz-

reti Ali’yi görür. Ona, Anadolu’ya gitmesi emre-

dilir. Kendisinden üç nurdan kandili takip etme-

si, kandillerin söndü ü yere de yerle mesi istenir.

Emir Sultan uyandı ında kandilleri kar ısında

bulur ve demek ki takdiri ilahi böyledir diyerek

hemen o gün hazırlanır, yola çıkar. Seyahat hafta-

lar sürer ve bir gün kandiller söner. Burası Uluda

eteklerinde yemye il bir beldede, Bursa’dır. De-

vir Osmanlının kurulu yıllarıdır. Tahtta âlimleri

ve Allah dostlarını seven, onlara hürmet gösteren

Yıldırım Bayezıd Han

varıdır. Kısa süre için-

de onu ke feden halk et-

rafında halka olur, sohbeti-

ne katılır.

Zamanla gelenler arasına ehrin

e rafından ve erkânından insanların

yanı sıra Molla Güranî gibi büyük âlimler

de olup, onlar onun sohbetinden, ilim, irfan

vefeyzinden nasiplenirler.

Emir Sultan bir süre sonra Yıldırım Bayezıd’in

kızı Hundi Fatma Hatunla evlenir. Fakat ilk za-

manlarda bu izdivaca kar ı çıkan padi ah onu ta-

nıyınca sevmi ve hatta sava a giderken kılıcını

onun eliyle ku anmayı adet haline getirir.

Her ikisi de müslüman olan, Timur ile

Yıdırm’ın sava maması, müslüman kanının akı-

tılmaması için çok gayret eden Emir Sultan Haz-

retleri ilahi takdir gere i barı a muvaffak olamaz.

Yıldırım Bayezıd’ın yenil-

gi ve ölümüyle sonuçlanan

sava sonrasında onun il-

mine, irfanına ve güzel ah-

lakına hayran olan Timur

kendisini Semerkand’a gö-

türmek isterse de o buna

razı olmaz ve Bursa’da ka-

lır.

Yıldırım Bayezıd son-

rasında da ılma sürecine giren Osmanlı’nın ye-

niden toparlanmasında büyük gayreti olan Emir

Sultan Hazretleri ya adı ı zaman içinde hem

halk, hem ulema, hem de devlet adamları tarafın-

dan sevilen ender insanlardan biri olmu tur.

Bursa dı ında bulunan Müslümanları ir at

için de sık sık ziyaret eden Emir Sultan, yaptı ı o

ziyaretlerin birinde yakalandı ı veba hastalı ın-

dan kurtulamamı ve 1429 yılında ahirete irtihal

etmi tir.

Mart 201072

Page 73: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

73

AkbıyıkSultan

kinci Murad ve Fatih

Sultan Mehmed devrinde ya a-

mı bir Osmanlı evliyası olan Akbı-

yık Sultan Hacı Bayram-ı Veli hazret-

lerinin sohbetinde yeti mi , onun feyz ve

bereketi ile kemale eri mi tir.

O bir taraftan sohbetlerden kemal derecelerine

kavu urken di er taraftarda Hacı Bayram-ı Veli

Hazretlerinin di er talebeleri ile birlikte padi ahın

haçlılarla giri ti i cihada hare-

ketine katılarak Osmanlı’ların

Rumeli’deki yayılmasına

önemli katkılar sa lamı tır.

Malı ve mülkü çok olan

Akbıyık Sultan, Hocası Hacı

Bayram-ı Veli Hazretleriyle

arasında geçen, dünyayla fazla

me gul olunmaması, mal mülk

sebebiyle ahiretten gafi l kalın-

maması gerekti i hususundaki

küçük münazara sonucu, ho-

casının huzurunu terke mec-

bur kalarak Bursa’ya gelmi tir.

Hatta bu sırada kapıdan dı arı çıkarken tam e ik

üzerinde ba ından sarı ını da dü ürmü tür.

Geçte olsa hatasını anlayan Akbıyık Sultan bü-

tün varlı ını fakir fukaraya da ıttı. O da ıttıkça

parası arttı, parası arttıkça o da da ıtmaya devam

etti. Eline geçen malı hiçbir zaman kendisinde bı-

rakmadı. Öksüz, yetim, dul, borçlu ve gariplerin

sı ına ı oldu. Yaptırdı ı büyük bir imarethanede

yoksullara ikramda bulundu.

Bu hal yakla ık üç yıl sürdü. Tekrar hocası Hacı

Bayram-ı Veli hazretlerinin müsaadeleriyle e i i-

ne yüz sürüp dergâha kabul edildi ve hocasının bü-

yük halifelerinden biri olma erefi ne kavu tu.

Varna sava ında haçlıları peri an eden or-

dudaki manevî li-

derlerden biri olan

Akbıyık Sultan, daha

sonra stanbulu’un Fethi

sırasında da Ak emseddin,

Molla Gürani ve daha birçok

maneviyat öderleri gibi Fatih Sul-

tan Mehmed’in hemen yanı ba ında

yerini almı tır.

Ömrünün son yıllarını, Bursa’da yine

malını mülkünü fakir-fukara ve kimsesizle-

re da ıtmakla, misafi rlere ikram etmekle ge-

çiren Akbıyık Sultan 1455

yılında dâr-ı bekâya irtihal

ederek Rabbine kavu tu.

Bursa merkezde bulunan

türbe ziyaret yerlerinden ba-

zıları unlardır:

Eskici Mehmet Dede:Üç Kurnalar Camisinin he-

men kar ısı sayılabilecek bir

yerdedir.

smail Hakkı Bursevî:Cumhuriyet Caddesi’nin al-

tında smail Hakkı Caminin yan tarafındaki

haziresindedir.

Molla Fenarî: Molla Fenarî Semti

Hasan Can: Ye il Türbe haziresindedir.

Üç Kuzular: Üç Kuzular Semtinde bulu-

nan Üç Kuzular Camiindedir.

Page 74: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

Mart 201074

N YAZ OLMAZYALANDAN

KültürCemil GÜLSEREN*

Page 75: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

75

“Silkin, incel, hafifle, kurtul. Nedâmet ve tevbe

duygusuyla dua edersen maksat elbet hâsıl olacaktır.

Kalbin huzur doluyor mu? Onu ancak o kalbi ta ıyan

bilir. Kalb huzursuzsa bir yerde hile yapıyoruz demek ki.

Kendimizi mi kandırıyoruz acaba?”

Dua, Arapça

kökenli bir

kelimedir. el-

Kâmûsu’l-Muhît’te “ça ırmak,

dâvet etmek, Allahtan inayet,

rahmet, nusret ve selâmet, rı-

zık ve âfi yet talep etmek” gibi

mânâlara geldi i belirtilmekte-

dir. Benli inde yaratan Rabbi-

nin ilâhî kudretinin büyüklü ü-

nü, gücünü hissederek aczinin

itirafı olan dua, bir yandan da

Allahın azametinin tasdikidir.

Tasdikin dil ile ifadesidir. Pey-

gamberimiz Hz. Rasulullah

(s.a.v) duanın en özlü tarifi ni

öyle yapmı tır: “Dua ibadettir,

dua ibadetin özüdür.” u halde

dua, a a ıdan yukarıyadır; za-

yıftan kuvvetliyedir; yaratılan-

dan yaratanadır. Yani kuldan

Allah (c.c)’adır. Yüce Allah da

ister, ancak biz ona ‘emir’ deriz.

Allah emreder. Kul ise zikreder.

Zikir de duadır.

Duanın Vakti

“Gök gürlemeyince kul Al-

lah Allah demezmi .” Halk sö-

zünü duymayan yoktur sanı-

rım. Biz kullar böyleyiz i te; ille

sıkı aca ız, daralaca ız. Kimi

mü’minler de mu tulu gün ve

geceleri takip eder; Cuma günü

ve gecesi, Bayram geceleri, Ka-

dir gecesi, berat kandili, ezan

okunurken, zemzem içilirken

vb. Bu vakitler edilen dualar ka-

bule yakın olduklarından o za-

manlarda daha bir yo unla ırız

dualarımızda. Bunun dı ında

ne zaman ihtiyaç duyarsan et.

Allah’a yakın olmak dilersen et.

Gücün biter, torpilin sökmez,

kimseden fayda yoktur. Bunu

görürsün ve anlarsın; Allah’tan

ba ka hiçbir güç sana yardım

edemez. Otur duaya. Yeter ki

samimi ol. Candan iste. Sıkın-

tı ve ihtiyaç halinde oldu u gibi

var gününde de, iyi durumda

da duadan ayrı kalma. Allah ye-

ter sana. Kul sıkı mayınca Hızır

imdada yeti mezmi . ükürde

de kusur olmamalı. O da dua-

dır. De il mi ki Rabbine yöneli-

yorsun, O yeter ve yeti tirir. Ta

ki harmanda izin ola.

Duanın Hali

En ba ta kalb huzuru için,

ruhun gıdası için, ruh halimi-

zin yo unla ması noktasında

bir gayeye do ru yönelmemizle

kalbimizin inceldi i, duygula-

rımızın effafl a tı ı anı yakala-

mamız demek, huzura kabulü-

müzdür. Hal bu haldir. Dua bu

halde duadır i te. Kulun Rab-

biyle yüzle me anıdır. Ben böy-

le algılarım. Kulun kendini he-

saba çekmesinden maksat

Allah’a hesap vermektir. Ken-

dini temize çıkarma gayreti bile

bir kazanımdır. Kusurların iti-

rafı, günahların farkında olu-

nu u az ey midir? Silkin, in-

cel, hafifl e, kurtul. Nedâmet

ve tevbe duygusuyla dua eder-

sen maksat elbet hâsıl olacak-

tır. Kalbin huzur doluyor mu?

Onu ancak o kalbi ta ıyan bilir.

Kalb huzursuzsa bir yerde hile

yapıyoruz demek ki. Kendimizi

mi kandırıyoruz acaba? Allah’ı

kandıramayaca ımıza göre!…

Bir de u televizyonlarda, tö-

renlerde yapılan kafi yeli, redif-

li, secili dualar var ya; kula a

ho geliyor gelmesine de gön-

lüme ho gelmiyor. Bana zorla-

ma ve ısmarlama gibi gelir hep.

Onun içindir ki yalnızken duayı

severim ben. Hu uyu ben öyle

bulaca ıma inanıyorum. Duada

ya amak gerek.

Duayla Ya amak

Dua bir yerde durup ileri

bakmaktır. Geride kalanlar; gü-

nahlarımız, sevaplarımız. ki-

sine de takılmasak ne iyi olur.

Tövbe kapısı açık. Rahmet ka-

pısı açık. Güven de rehavet geti-

rir yine ilerleyemezsin. ‘Yeter’i

yok kullu un. Yoksa Allah be-

terinden saklasın der dururuz.

Yeni bir i e ba lanıldı ında, ev

veya ev e yası alındı ında, dü-

ünlerde, gelin ve damadın bü-

Page 76: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

76

yüklerinin ellerini öpmeye gitmelerinde, rızık,

bereket dile inde, cenazede ölene, do umda do-

ana, hastalıkta ifa niyetine hep duadayız. Rah-

met için dua, efaat için dua, merhamet için dua

ederiz. Hâsılı duayla yatar, duayla kalkarız. Gön-

lümüzden geçiririz ancak dile getirmek daha bir

ba ka güzel oluyor.

Dua- Akıl ve Yürek

Akıl dua etmez, o iddiacıdır. Yürek sı ınaktır,

yürek rikkattir. Yürek ister, yürek dayanamaz.

Dua da yürekten dile gelir zaten. Yanan yürek-

te vuslat da doyulmaz bir saadettir. Aklı motive

eden duadır. Biz, duayla yo unla abiliriz. Çalı -

tın, aklını kullandın, kendini sorguladın, nimetle-

rinden dolayı Allah’a ükrettin; için rahat, huzur

buluyorsun, mutlu oluyorsun, kendini yeniliyor-

sun ne güzel. Duan aklına kuv-

vet verir. Duan senin vicdanî

temizlenmene, ahlâkî arınma-

na, ruhî yücelmene vesile olu-

yor mu? Evet oluyorsa sıkın-

tı yok. Çalı tın, gayret ettin

ve Allah’a yöneldin. Tereddü-

dün olmasın. Ne dilersen dile.

Hayır dile, me ru olanı bekle,

hakkını iste. Haddini bilerek

dile. Ya a göre de i se de “Ver

Allah’ım ver.” deriz demesine

de; alaca ın kadarını iste, götü-

rece in kadar yükün altına gir. O, neyi, kime, ne

zaman, nasıl, ne kadar verece ini bilendir. En iyi-

sini O bilir. Sen gerçekten lâyık mısın? Ki i ken-

dini, haddini bilirse zaten hakkını Hak ona lutfe-

der. Eksikli olan biziz. Bu mânâda duayı, haddini

bilmek olarak da dü ünebiliriz. Ne oldu unu, ne

olmadı ını, neyi istedi ini bilenin duası kabule

yakın duadır bence.

Hangi Dua?

Duayı kendimizden ba latırız sevdiklerimiz-

le kucaklarız. Anne babamız, e imiz, çocu u-

muz, yakınımız, arkada ımız derken milletimize,

inananlara do ru açılırız. Ba kaları için edilenin

daha makbul oldu unu da çok iyi biliriz. Erdem-

lisi böyle. Sevilmeyenlere de dua ederiz, kötülük

yapanlara, zalimlere de… yilik istersen sen, iyilik

bulursun; onlarsa hidâyet… Kötülük istersen adı

‘beddua’ olur. Dua ne kadar kendine güvenmek-

se, beddua da o kadar zayıflıktır. Dua, ne kadar

güç-kuvvet ise beddua da o denli âcizliktir. Dua,

hak aramak ise, beddua hakkını Hakk’a havale et-

mektir. Dua da beddua da bir oka benzetilir. Yay-

dan çıktıktan sonra bir yere saplanır. Ok havada

kalmaz. Sen okun ardından yeti ebilir misin? Sen

duan kadar hızlı olabilir misin? Ne dersin? Ben

Nefî’nin dedi ini derim:

“Yâ Rab dilimi sehv ü hatâdan sakla

Endî emi tezvîr ü riyâdan sakla”

(Yarabbi, dilimi hatadan sakla! Dü üncemi de

her türlü yanlı karardan, riyâdan sakla!)

Usulî’nin u duasına da gelin hep beraber di-

yelim ‘Âmin’:

“Setr eyle afvın ile eyâ Settârü’l-‘Uyûb

Çün gizli aybımız gözüne â ikâr ola”

(Ey ayıpları örten Allah! Affın ile ayıplarımızı

ört. Çünkü bizim gizli ayıplarımız sana a ikârdır.)

* Yrd. Doç. Dr.

Mart 201076

Page 77: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

NE GÜZEL

Îtikâdın sa lam, amelin sa lam,A kla geçirilen, hayat ne güzel…Ukbâya yönelik, emelin sa lamHasreti emziren gurbet ne güzel…

Güzel dü ünürsün güzel görürsünYeryüzünde, edep ile yürürsünAllah için, canın dahi verirsinVuslata erdiren memat ne güzel…

Daima Allah’a dayanırsın senHakk’ın boyasıyla boyanırsın senHakikat libasın giyinirsin senSaffeti besleyen iffet ne güzel…

Dima ın doludur do ru fikirleKalbin temizlersin çok isti farlaGündüzü oruçla gece zikirleÂfiyetle geçen vakit ne güzel…

Asla inlemezsin, elemin yoksaÜzülürsün e er selâmın yoksaDinler, konu mazsın, kelâmın yoksaÜmmeti süsleyen sükût ne güzel…

 ık rfan her dem çile çekersinVuslat hasretiyle ya ın dökersinGönül bahçesine ümit ekersinRahmeti celbeden zahmet ne güzel…

Hızır rfan ÖNDER

77

Page 78: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

HikâyeRaziye SA LAM

Mart 201078

SEVG N N GÜCÜ

Page 79: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

79

Alana indi inde gözle-

ri gayri ihtiyarı yakınla-

rını özellikle de babaan-

nesini aradı. Kar ılamasınlar diye gelece ini

haber vermemi ti. Dı arı çıktı ında gece se-

rinli i yüzüne çarptı. Sırada bekleyen taksi-

lerden birine bindi. Henüz aydınlanmayan

stanbul’u seyrederek yol alırken Efe çok üz-

gündü, tedirgindi ve elinden bir ey gelme-

mesinin acısını ta ıyordu yüre inde. Gali-

ba biraz da onu bırakıp gitti i için pi manlık

duyuyordu.

Ahmet Efe, do du unda annesi ile babası

yurt dı ında çalı ıyorlardı. Be ya ına geldi-

inde ailesi onu babaannesinin yanına bırak-

tı. Okul ça ına kadar Türkiye’ye alı ıp oku-

la burada gitmesini istiyorlardı. lk günlerde

biraz zor gelmi ti Ahmet Efe’ye ama babaan-

nesi ve onun kalabalık ailesi, kuzenleri hepsi

o kadar iyilerdi ki, büyüyüp üniversite ya ı-

na geldi inde bile stanbul’dan gitmeyi iste-

medi. Yalnız, üniversiteyi bitirince yurt dı-

ında mastıra gitti. imdi on aydır oradaydı.

Yaz tatiline gelme planları yaparken babaan-

nesinin hastaneye yattı ını duyunca gelmesi-

ni erkene aldı.

Ahmet Efe, anahtarı çevirirken üzüntüsü-

nün daha çok arttı ını hissetti. Kapıyı hafi f-

çe iterken duydu u kokuyla burnunun dire-

“Babaannesi her zaman en

sıkıntılı zamanlarında n irah

suresini okumasını söylerdi. Efe

bir üst kata doktorun odasına

çıkana kadar, bu sureyi kaç

kez okudu unu kendisi de

bilmiyordu.”

Page 80: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

Mart 201080

i sızladı. Yeni pi mi ya lı bazlama kokusu onu

çocuklu una götürmü tü. Sanki babaannesi bu-

radaydı ve onun okuldan gelince yemesi için her

zamanki muhte em bazlamalarından yapmı -

tı. Tabii yanında da her zaman oldu u gibi vi -

ne kompostosu vardı. Onlar ba lamadan üst kat-

ta oturan halalarının iki o lu da okuldan gelir,

hep birlikte ne e içinde yemeklerini yerlerdi. Ba-

zen öyle gürültülü konu ur akala ırlardı ki ba-

baannesi, “Aman Allah’ım! Üç adamın arasında

kaldım.” diyerek yalandan ikâyet ederdi. Aslında

üçü de onun çok mutlu oldu unu bilirlerdi. Bilir-

lerdi de ona rahat rahat ımarmaktan çekinmez-

lerdi. Yemekten sonra birlikte sofrayı toplarlar ve

herkes çalı mak için bir ta-

rafa çekilirdi. Bu çalı -

ma en fazla iki saat

sürer, babaanne-

sinin yaptı ı çay

ve kakaolu kek-

le çalı maya ara

verirlerdi.

Ahmet Efe, önce

babaannesinin oda-

sına girdi. lk kalktı-

ında giydi i ye il ye-

le i, yata ın üzerinde her

zamanki yerinde katlı duru-

yordu. Çalı ma masasının üzerin-

de bilgisayarı, not defteri, ajandası ve

yine masanın üzerinde da ınık duran ka-

lemleri… Bazen ofl ayarak masayı toplarken Efe

onu gülümseyerek izler, o da “Ben da ınık biri-

yim torun ama sen bana benzeme sakın!” diyerek

gülümserdi. Babaanne torundan çok iki arkada

gibi olmu lardı hep.

Ahmet Efe, masasına oturdu. Ona dokunur

gibi defterlerine, bilgisayarına dokundu. Son-

ra daha önce hiç yapmadı ı bir ey yaptı ve onun

ajandasını açtı. lk sayfa:

“Bugün hayatımın en güzel günü olmalı. To-

runum dünyaya geldi. Çok mutluyum. Onun geli-

iyle iki aydır ya mur dü meyen stanbul’umuza

ya mur ya dı. Bereket ya dı. Onu çok ama çok

seviyorum.” Sayfanın devamında o günlerle ilgi-

li duyguları vardı. Defteri biraz daha karı tırdı ve

okumaya devam etti:

“Bugün o lumla gelinimi yolcu ettik. Toru-

num artık benimle kalacak. Benim yanımda bü-

yüyecek. O kadar tatlı ve akıllı ve ben onu öyle çok

seviyorum ki bunun için devamlı Allah’a ükredi-

yorum. Onunla çok güzel vakit geçirece iz.”

Ahmet Efe gözya ları içinde okumaya devam

etti. Babaannesi onun do du u günden, bir haf-

ta önce hastaneye yattı ı güne kadar ya adıkları

her eyi yazmı tı. On ay önce ayrıldıkları günleri

yazarken, satırlar yer yer ıslan-

mı tı. Kendisine çok bel-

li etmese de babaan-

nesi çok üzülmü ve

a lamı tı. Ahmet Efe

için de ondan ayrıl-

mak çok zor gelmi ti.

Aralarındaki ba çok

kuvvetliydi. Son say-

faya geldi inde gözya -

larını tutamadı:

“Yarın ameliyat için ya-

taca ım. Parça alacaklarmı .

Doktora benimle ilgili her eyi

açık açık söylemesini istedim. Bel-

ki kötü huylu olabilirmi . O zaman

ömrüm çok kısa olabilirmi . Ben bu za-

mana kadar çok güzel günler geçirdim. Di er to-

runlarımla birlikte Ahmet Efe de hep yanımday-

dı. Özellikle onunla gece gündüz birlikte olmak,

büyüdü ünü görmek dünyanın en büyük güzelli-

iydi. imdi artık ölsem de gam yemem ama ön-

cesinde onu bir kez daha görebilmeyi çok istiyo-

rum. E er ömrüm olursa bu defteri ona hediye

edece im. Ne zaman sıkıntıya dü se aramızdaki

sevgiyi hatırlasın ondan güç alsın diye.”

Ahmet Efe defteri gözya ları içinde kapattı.

Sabah ezanları okunuyordu. Kalktı abdest aldı,

babaannesinin seccadesinde namaz kıldı. Secca-

de her zamanki gibi gül esansı kokuyordu. Gül

esansını babaannesi gençli inde, mübarek bir

Page 81: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

81

zattan almı . Bir mücevher gibi bu esansa de er

verir, korurdu. Cuma günleri seccadesini serer,

Kur’an okumaya ba lamadan bu esanstan birkaç

damla sürerdi.

Ahmet Efe kalktı seccadeyi özenle katlarken

kapının açıldı ını duydu. Gelenler halaları Banu

ile Sevgi’ydi. kisi de hem çok a ırdılar hem de

sevindiler. Banu “Gelece ini hiç haber vermedin,

kar ılardık seni.”

“Alanda yanınızda onu görmemeye dayana-

mazdım hala. Nasıl durumu iyi mi?” Efe gözya -

larını tutamıyordu.

“A lama yavrum ya. Biliyorsun seni böyle gör-

meye dayanamaz. n allah iyi olacak. ki gün önce

ameliyat oldu, yarın belli olacak. Biliyorsun o hep

“ yi dü ünelim iyi olsun” der. Biz de dua ediyoruz

i te.” Ayaküstü biraz konu tular. Efe anne ve ba-

basının bilet bulamadıkları için yarın gelecekle-

rini söyledi. Kuzenlerini sordu. Sevgi birden bir

ey hatırlamı gibi kalktı, tela la “O kadar uzun

yoldan geldin. Annem görse bu hâlimi hiç affet-

mez. Gel bize çıkalım da sana kahvaltı hazırla-

yım.”

Efe onu kolundan tutarak durdurdu ve “He-

men hastaneye gidelim hala, bir an önce onu gö-

rüp boynuna sarılmak istiyorum.”

Babaannesi biraz zayıfl amı tı, ama çok güzel

görünüyordu. Gözleri dolarak Efe’ye sarıldı ve

“Mutlaka gelece ini biliyordum.” dedi. Efe “Sul-

tan Hanım hâlâ çok güzel görünüyorsunuz.” de-

yince güldü ve “Deli çocuk bu ya ta ne güzelli-

i, ya lı ve hastayım artık” diyerek çocuklu unda

yaptı ı gibi saçlarını ok adı. kisi de tekrar ka-

vu tukları için çok mutluydular. Efe ısrarla has-

tanede onun yanında kalmak isteyince engel ola-

madılar. Sabah sonuçları alıp müjdeyi kendisi

vermek istiyordu. Zaten kesin karar vermi ti ba-

baannesi iyile irse ki evelallah iyile ecekti, o za-

man onu da yanında götürecekti. Bir daha ayrıl-

mayı göze alamazdı.

Sabaha kadar kâh uyudular, kâh eski güzel

günlerden bahsedip güldüler. Babaannesi sanki

on ya birden gençle mi ti. Sabah erken saatte

gelen doktor bile ondaki de i ikli i hemen fark

etmi ti. Nihayet sonuçları almaya geldi sıra. Efe

doktorun odasına gitmeden, halaları, teyzeleri,

kuzenler, gelinler, torunlar, hatta anne ve babası

bile gelmi ti. Hastane odası bayramın ilk günün-

de bir araya geldikleri gibi çok kalabalıktı. Yalnız

bir farkla... Herkes ona belli etmek istemese de

içten içe çok üzgündü. Efe odadan çıkıp sonuçları

almaya giderken babaannesi ondan bir ey sak-

lamayaca ına dair söz aldı. Herkes, içinden de-

vamlı dua ediyordu.

Babaannesi her zaman en sıkıntılı zamanla-

rında n irah suresini okumasını söylerdi. Efe

bir üst kata doktorun odasına çıkana kadar, bu

sureyi kaç kez okudu unu kendisi de bilmiyordu.

……….

Havaalanı

“Bu deli çocuk beni de götürüyor. Bir türlü en-

gel olamadım. Ne yapaca ım ben oralarda.”

“Babaanne verdi in sözü unutma. urada

hepsi bir sene kalaca ız. Sonra yine stanbul’da

hep birlikte olaca ız. Hem ben senin yemekleri-

ni, çayını özlüyorum orada. Bu gâvur memleket-

lerinde do ru düzgün çay yok.”

“Anne hem yalnız gitmiyorsunuz ya bak bizim

iki çocuk da sizinle geliyor. Her zamanki gibi yine

hiç bo vaktin olamayacak.”

“Babaanne hem dönünce söz verdi im gibi

birlikte hacca gidece iz. Yani önce sen sonra da

ben sözümü tutaca ım.”

Babaanne ve üç torunu bilet kontrolünden

sonra içeri geçerken, hem onlar hem de onla-

rı yolcu etmeye gelenler çok mutluydu. Ama ölç-

mek mümkün olsa o anda babaannesine daha da

sıkı sarılan Efe en mutlu olanlarıydı. Babaanne-

sinin dedi i gibi mutluluk hep sevginin gücün-

deydi.

Page 82: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

AileAli ÖZKANLI

ADAM OLMAKÖNEML OLAN

“E er görmesini biliyorsak hayatta kötü, çirkin, korkunç ve sevimsiz bir ey olamaz.

Çünkü her eyin yaratılı ında güzellikler ve iyilikler vardır.”

Mart 201082

Page 83: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

83

Kı y m e t l i

Okurlarım!

Meslek ha-

yatım boyunca her kar ıla -

tı ım yeni ö rencilerime ilk

dersimde anlattı ım hikâyeyi

sizinle de payla mak istedim.

Bilgili olaca ız; ama bilgiden

de önce iyi insan, di er bir ta-

birle “adam” olaca ız. Adam

olmak öyle kolay olmuyor.

Gece yarısı çoktan olmu tu.

Hızlı adımlarla yürüyor, canı

sıkıldı ı nefes almasından bel-

li oluyordu. Nefeslenmek için

biraz durakladı. Bir anda geç-

mi e dalmı gözünün önüne

bir fi lm eridi gibi eski günler

gelmi ti. Yıllar öncesini hatır-

ladı. O lunun yeti mesi ailesi-

ne, vatanına, milletine, insan-

lı a faydalı bir insan olması

için elinden gelen her eyi ya-

pıyordu. Buna kar ılık o lu bir

türlü istedi i gibi davranmı-

yor, onu üzüyordu. Bir gün ca-

nını çok sıkan o luna “O lum,

sen adam olmazsın!” demi ti.

Ardan uzun yıllar geçmi

çocuk e itimini çok ba arılı

bir ekilde tamamlamı de i-

ik görevlerden sonra vezir ol-

mu tu. Çocu un aklına yıllar

önce babasının sen adam ola-

mazsın sözü gelmi ve bir gece

vakti babasını huzuruna ge-

tirtmi ti.

—Baba, bak sen bana adam

olamazsın de mi tin ama ben

imdi vezir oldum deyince ba-

bası:

—O lum, vezir olmu sun,

ama adam olamamı sın, e er

adam olsaydın babanı bu gece

vakti rahatsız etmeyecek kadar

dü ünceli, babanı aya ına ge-

tirtmeyecek kadar edepli ve ma-

kamın büyüdükçe daha da alçak

gönüllü olurdun diyerek hiddet-

le kapıyı çarpmı , ancak soka ın

ortasında kendine gelebilmi -

ti. Üzgündü, bir vezir babası ol-

mu tu ama söz ve davranı larıy-

la olgun, saygılı, edepli bir evlat

yeti tiremedi i için kendini so-

rumlu hissediyordu. Oysa ne ka-

dar da çok istiyordu. Hem iyi bir

e itim almı hem de terbiyesiyle

örnek bir evladı olmasını çok is-

temi ti ama olmamı tı.

Sevgili gençler, acaba siz-

ler nasıl bir evlat olacaksınız hiç

dü ündünüz mü? Yıllarca ö -

rencilerime hep unları söyle-

dim. Çalı kan olun, iyi ve güzel

makamlara gelin; ama insanlı ı-

nızı unutmayın. Kendinizi kay-

betmeyin. Nereden geldi inizi

nereye gidece inizi, niçin ya a-

dı ınızı, de erlerinizi, büyükle-

rinizi asla unutmayın. Maddi-

yat gereklidir, ama maneviyat

olmadan hiçbir eyin de eri ol-

maz. Ruhlar doymayınca bede-

nin doyması yetmez. Ruhsuz ce-

set bir et yı ınından ba ka ne

olabilir? Bedene de er kazan-

dıran onu erefl i, izzetli kılan

sevgi ve saygı kazandıran ey

iyi ahlâktır. te size her zaman

maddiyatın geçerli olmadı ını

gösteren bir örnek…

1 milyon doları elinin ter-

siyle itti. lginç bir haber de il

mi? 1904 yılında ortaya konan

ve bugüne kadar hiç kimse-

nin çözemedi i yeryüzünün na-

sıl ekillendi inin cevabı olan

matematik problemini St. Pe-

tersburglu dâhi Rus matema-

tikçi Grigoriy Perelman çözdü.

Problemin 478 sayfalık açık-

lamasını gürültü koparan gör-

kemli bir konferansla de il sa-

dece meslekta larının takip

etti i bir internet sitesine koy-

du. ABD’li bir enstitünün vere-

ce i 1 milyon doları da kabul et-

medi.

Hayatımızı Nasıl Güzelle ti-

relim?

nsan do umundan ölümüne

kadar hep hayatını güzelle tire-

bilmek için didinir durur. Fakat

bir türlü de güzelle tiremez. n-

san için hayatı güzelle tirmek-

ten daha önemli ne olabilir ki?

Evet, hayatımızı güzelle tirmek

istiyoruz, ama bunun kuralla-

rına uygun hareket edebiliyor

muyuz? Esas önemli olan nokta

da burasıdır.

E er görmesini biliyorsak

hayatta kötü, çirkin, korkunç ve

sevimsiz bir ey olamaz. Çünkü

her eyin yaratılı ında güzellik-

ler ve iyilikler vardır. Her ey so-

nuç itibariyle sevimli, ho , güzel,

dost ve karde li e açıktır. Bizim

korktu umuz siyah bulutlar,

im ek çakması, gök gürültüsü,

yıldırımlar bize rahmet damla-

larını ta ırlar. Yeter ki bizler gü-

zel görüp güzel dü ünelim.

Page 84: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

Mart 201084

Sa lıkAydın AD LO LU

BES N H JYEN“Tarım ve Köy leri Bakanlı ından üretim izni olan, son kullanma tarihi geçmemi ,

ambalajları deforme olmamı , so ukta muhafaza edilmesi gereken ürünlerde so uk

zincirin bozulmamı olmasına özen gösterilmelidir.”

Page 85: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

85

Ya amsal aktivi-

telerimizin de-

vamı için gerek-

sinim duydu umuz besinlerin

temini ve tüketimi kadar sof-

ralarımıza sa lıklı bir ekilde

ula ması, gerek duyulan hal-

lerde sonradan tüketilmek üze-

re sa lıklı artlarda muhafaza

edilmesi de büyük önem arz et-

mektedir. Hijyen ve sanitasyon

anlamında Dünya Sa lık Örgü-

tünce de kabul gören hayat kur-

taran 10 altın kural unlardır.

Güvenli gıda seçimi; Ta-

rım ve Köy leri Bakanlı ından

üretim izni olan, son kullan-

ma tarihi geçmemi , ambalaj-

ları deforme olmamı , so uk-

ta muhafaza edilmesi gereken

ürünlerde so uk zincirin bozul-

mamı olmasına özen gösteril-

melidir.

Gıdaların tam olarak pi-irilmesi; birçok gıda, tavuk,

sı ır eti, pastörize edilmemi

süt vb. patojenlerle (hastalık

yapan mikroorganizma) kon-

tamine olur. yi bir pi irme ile

patojenler öldürülür. Donmu

etler pi irmeden önce mutlaka

çözündürülmelidir.

Pi mi gıdaların hemen servis yapılması; pi mi gı-

dalar oda sıcaklı ına geldi-

i zaman mikroorganizmalar

ço almaya ba lar. Daha uzun

süre beklemede risk daha da

büyümektedir. Güvenli tüke-

tim için pi mi besinler ısıla-

rını kaybetmeye ba lamadan

önce servisi yapılmalıdır.

Pi irilmi gıdaların de-polanması; ürün etiketlerin-

de yer alan muhafaza artla-

rı dikkatle incelenmeli ve bu

artlara kesinlikle uyulmalıdır.

Tüketilmek üzere hazırlanan

gıdaların tüketilemeyen bölü-

mü so ukta muhafaza edilme-

lidir.

Pi mi gıdaların bütü-nü ile tekrar ısıtma i le-mine tabii tutulması; mu-

hafaza sırasında olu abilecek

mikroorganizmalara kar ı en

iyi koruma ekli gıdanın yeni-

den tüketilece i zaman tümü-

nün sıcaklı ının 70ºc ye ula-

acak ekilde ısıl i leme tabii

tutulmasıdır.

Pi mi gıda ile çi gıdaarasındaki temasın önlen-mesi; güvenle pi mi gıdalar

çi gıda ile çok az bile olsa te-

mas etti inde bula ma olur.

Örne in çi tavuk hazırlanır-

ken kullanılan bıçak ve kesme

tahtası pi mi tavu un parça-

lanmasında kullanılmamalıdır.

Ellerin tekrar tekrar yı-kanması; gıdaya elle dokun-

madan özellikle tuvalete giril-

mi se ya da balık, et, tavuk gibi

çi gıdaların hazırlanmasından

sonra; di er gıdaların i lemine

ba lanacaksa önce eller iyice yı-

kanmalıdır.

Tüm mutfak yüzeyleri-nin temiz tutulması; gıdalar

mikroorganizmalarla kolayca

kontamine olabildiklerinden;

gıda hazırlamada kullanılan

her yüzey çok temiz tutulmalı-

dır Her bir gıda kalıntısı ve kı-

rıntısının mikroplar için po-

tansiyel bir kaynak oldu u asla

unutulmamalıdır.

Gıdaların, böcekler, ke-mirgen ve di er hayvan-lardan korunması; hayvan-

lar gıda kaynaklı hastalıklara

neden olan patojenleri ta ır-

lar. Gıdaların sıkıca kapatılmı

kaplar içinde depolanması en

uygun depolama eklidir.

Temiz su kullanılması;özellikle pi irilmeden tüketile-

cek sebze, meyve vb. gıdaların

yıkanmasında ve hazırlanma-

sında kullanılacak su bol ve te-

miz olmalıdır.

Bol sa lıklı günler diliyo-

rum!.

Page 86: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

Mart 201086 Mart 201086

HavuçA, C, B1 ve B2 vitaminleri bakımından olduk-

ça zengin bir bitki olan havuç, Harvard Üniver-

sitesinde yapılan ara tırmalara göre, haftada

be tane havucun kadınlarda kalp enfarktüsü-

nü, felç tehlikesini yüzde 68, günde iki tane ha-

vucun erkeklerde kandaki kolesterolü yüzde

10 oranında azalttı ı görülmü tür. Her gün 1

tane yenen havuç da akci er kanseri tehlikesi-

ni yarıya indiriyor. çeri indeki kompleks kar-

bonhidratlar vücuda enerji veriyor. Havuçtaki

beta-karotin (kansere neden olan serbest radi-

kalleri durduran ve ba ı ıklık sistemini güçlen-

diren madde) de gözleri ya lılı ın getirdi i gör-

me zayıflı ından koruyor ve ba ı ıklık sistemini

kuvvetlendiriyor. Havuç ayrıca mide ve ba ır-

sak kanamalarını önler, kansızlı ı giderir, anne

sütünü arttırır, yüz ve boyun kırı ıklıklarını gi-

derir, idrar ve ba ırsak gazlarını söktürür, mide

ve ince ba ırsak yakın dostu oldu u için ülser

ikâyetlerini giderir. Böbrek a rılarını dindirir.

Bron it, astım, ses kısıklı ında gö sü yumu a-

tır, ferahlık verir. Di etlerini güçlendirir. Dü-

ük tansiyon, halsizlik, ba dönmesi gibi rahat-

sızlıklara iyi gelir. Beta-karotin içeren havucun

en büyük özelliklerinden biri içerdi i bu mad-

denin cildin kurumasını engelleyen A vitamini-

ne dönü ebilmesidir.

Havucun faydaları arasında; kan yapıcı, kuv-

vetlendirici, ishal kesici, peklik giderici, safra

akıtıcı, karaci eri kuvvetlendirici özellikleri de

bulunmaktadır.

ifalı Bitkiler

Page 87: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

8787

Gönülden kramlar Mesude SARI

Zeytinya lı Ispanak Kökü Yeme i

Malzemeler (4 ki ilik)1kg ıspana ın kökü1 büyük boy kuru so an2 adet orta boy domates 1 çay barda ı pirinç1 kahve fincanı zeytinya ı1 tatlı ka ı ı domates salçası1 çay ka ı ı kırmızı pul biber1 adet limonun suyu1 adet küp ekerTuz

Hazırlanı ıIspanak köklerini bol su ile yıkayınız. Uçlarını hafifçe kesiniz. Kuru so anı yemeklik do rayınız. Bir tence-re içerisine zeytinya ını koyup do radı ımız so anları,küp ekeri ve tuzu ilave ederek kavurunuz.Kavrulan so anlara do radı ınız domatesleri ilave edi-niz. Domateslerin üzerine önceden yıkayıp süzdü ü-nüz pirinçleri ve pul biberi ile domates salçasını ilave edip karı tırınız. Yarım çay barda ı su ilave edip kısıkate te 5 dakika kaynatınız. Daha sonra yıkanmı ıspa-nak köklerini ilave edip orta ate te pi ime bırakınız.Pi irdi iniz yeme in üzerine 1 limonun suyunu ekle-dikten sonra hafifçe karı tırıp servis taba ına alabilirsi-niz. Yo urt veya pilav ile servis yapılabilir.Afiyet olsun.

Bekir SARI

Page 88: BaÑyazı Sebahaddin ATE - Somuncu Baba Dergisi · 2017. 1. 5. · BaÑyazı Sebahaddin ATEß MANEVÎ HAZÏNE Moral Treasure Dua, bitmeyen manevî bir hazinedir. Bu hazineden istifade

Mart 201088

Som

uncu

Bab

a De

rgisi

’nin

Ücr

etsiz

Eki

’dir.

Ayl k Somuncu Baba Çocuk Dergisi - Aral k 2009

Y l: 3 Say : 36

ço u dilindendir. hadis-i eriftekullar ndansöyler, o söze ahu Teâlâ o ükseltir. Ve r olarak e hem de meyereko kim-cesini

olsunöyle-m-e”

cuuukkk Dergisi - Ar

Dergisi Hediyesi...

Do rulukKurtulu tur

AdaletDengedir

A R A L I K 2 0 0 9

Fiyat : 7 TL

AYLIK L M-KÜLTÜR VE EDEB YAT DERG S

Dergisi Hediyesi...

Do rKurtu

AdaAdaldaletetetDDeDengDengedir

AAYYLLIIKK L M-KÜLTÜR VE

Dergisi Hediyesi...

Gönül

Ne Umar?

VefâE itimi

O C A K 2 0 1 0

Fiyat : 7 TL

AYLIK L M-KÜLTÜR VE EDEB YAT DERG S

Derginizin elinize sa lıklı bir ekilde ula abilmesi için yukarıdaki alanları eksiksiz bir ekilde doldurunuz.

Adı / Soyadı:

Kurum Adı:

Ünvan:

Dergi Teslim Adresi:

Posta Kodu: ehir:

Telefon: ( )

Faks: ( )

E-posta: @

Türkiye : 70 TL Avrupa : 72 Euro ABD: 102 USD

Banka / Posta çeki hesabınıza yatırdım. Dekont li iktedir.

Posta Çeki Hesap No: 1361068Ziraat Bankası Darende ubesi : 26798480-5001

Faturayı adıma kesiniz

Faturayı irket adına kesiniz

Vergi Dairesi:

Vergi No:

Abone Ba langıç Tarihi:

mza

Visan ktisadi letmesiZaviye Mah. Hacı Hulûsi Efendi Cad. No:71 44700 Darende MalatyaTel: (422) 615 15 00 Faks: (422) 615 28 79 [email protected]

Çocuk ekiyle birlikte yıllık abone bedeli

70 TL

2010 yılında aboneli inizi yenilerken, yakınlarınızı da Somuncu Baba’nın ilim ve kültür dünyasına katın.

Onların da abone olmasını sa layın.