bevza - islam-portal.comislam-portal.com/ansiklopedi/dia/pdf/c06/c060081.pdf · bevza l beyza (...

1
BEVzA L BEYzA Allah'tan ilk feyezan eden olan evvel veya alemi tasavvuf terimi. _j Yokluk ile ara- ilk çizgi ve aleminin ufkunda beliren ilk eweldir. Bundan mut- lak gayb ve yok olma halini ama ve zulmet, var olma halini de Arapça'da beyaz gelen bey- za veya nur terimleriyle ifade ederler. Cürcanfnin göre (et· Ta 'ri· fat, "bey:i:a'" md.) bir "fakr'' yani "imkan" anla- Fakr, bütün yoklukla- kendisinden bir be- ve bütün kendisinde yok bir "fakrü'l-imkan" dedikleri durum bu- dur. beyza terimi ile me- leküt alemini kastederler. an- göre meleküt alemi, dün- yadan çok uzaklarda ve melek- lerin beyaz bir alemdir. Dün- yaya çok uzak sebebiyle burada bulunan meleklerin Adem ve ITs'i ve Allah'a asi bile habersiz olduk- söylenir. : et· Ta "beyza'" md.; Tehanevf. "beyza'" md.; Ca'fer Seccadf. Ferheng, "beyza'" md.; Camf. Tahran, ts., s. 154. IJ!Ili!J SüLEYMAN ULUDAG 'L BEYzAVi ( Said Muhammed) Abdullah b. Ömer b. Muhammed el-Beyzavi (ö. 685/1286) Müfessir, ari ve fakihi. _j için "Ka- di" ve diye de raz Beyza dünyaya geldi. tarihi kesin ola- rak bilinmemekle beraber 100 bildiren rivayet HabTb el-Ha- lebl, I, 57a) kabul edilirse hicri 585 ( 1189) söylenebi- lir. Beyza'da geçti. Fars atabegi Ebü Bekir b. Sa'd dan tayin edil- mesinden sonra ailesiyle birlikte gitti ve burada geçir- di. Fars emirinin iyi geçinme- sinin bir sonucu olarak istilasm- dan bulunan ve bu sebeple de istiladan kaçan ülkelerin alim- lerine eden bir ilmi çevre buldu. icazet sonra herhangi bir ilmi seya- hate gerek kalmadan kendi memleke- tindeki Ehl-i sünnet alimlerindenakli ve nakli ilimleri tahsil etti. Bizzat kendisi Hz. Peygamber' e kadar varan bir ulema zinciri sayarak ilmi sil- sileyi zikreder 184) Bununla beraber rudan kendilerinden hoca- kimler fazla bil- gi yoktur. kaynaklar onun ta da kaydeder. Ho- calan Nasirüddin-i Tüsi ve habeddin es-Sühreverdi'nin nakledilirse de bu uzak bir ihtimaldir (bk Ali Muhyiddin I, 64-65). sonra Fars Emi- ri Abaka Fahreddin zi'den ta- yin edilen Beyzavi (673/ 1274-75) bir müd- det bu görevde bir taraftan da talebe Kemaleddin el-Mera- gl, Abdurrahman b. Ahmed Ahmed b. Hasan el-Carberdi ve Zeynüd- din el-Henki (veya HebkT) talebelerindendir. ilim meclisle- rinde münazaralarla ün kazan- Mutahhar el-Hil- li ile münazaralarda bulunarak ona kabul ettirdi. görevinde fazla titiz ve bir anlamda mü- için bu makamdan aziedilmesi üzerine muhtemelen 680'de (1281) yeni olan Teb- riz'e gitti. Sübki'nin göre ( VIII, 58) burada vezirin de ha- bir ilim meclisine rak ilmi vukufunu gösterdi: vezirden tek- rar tayin edilmesini iste- di. Onu takdirle vezir bu is- yerine getirdi. Bir müddet daha bu görevi sürdürdükten sonra tan Tebriz'e ve ömrü- nün geri kalan ilim, ibadet ve ri- yazetle geçirdi. kaynaklara göre ise Tebriz'de sohbetlerinden fay- Muhammed b. Muham- med el- Kütahtaf.den ( ) (veya KühcanT) tayini için vezir nezdin- de rica o da kendisini ziyarete gelen vezire Bey- zavfyi göstererek, adam cehennemden seccade kadar bir yer ta- lep etmektedir" diyerek iade edilmesini vezir de em- rini derhal yerine tir 187). Ancak Beyza- vT bu sözlerinden etki- lenerek talebinden ve tasav- vuf yoluna girip kalan ömrünü Tebriz'de eser telif etmekle Beyzavf- nin vefat ta rihi konusunda 641 ( 1243) ile 716 ( 1316) çok rakamlar verilir. Ancak kay- onun 685 ( 1286) Tebriz'de vefat belirtir. ilmi ilimierin hemen hepsine dair birçok eser telif ederek "al- lame" kazanan Beyzavi'nin güç- bir ilmi bahseden müellifler onun ileri derecede ilmT kabiliyete ve bir kültüre sa- hip hususunda ittifak Daha çok tefsir, kelam, ve usül-i a) Tefsir ilmindeki Yeri. Tefsir din ilimle- rinin ve temel tefsir etmek için bütün dini ilimler ya- Arap da iyi bilmek ge- rekir. Tefsir ayet, hadis, sahabe sözü, dil kaideleri ve dik- kate Bir Tcaz (ihti- sar) kabul edilen Envarü't-ten- zfl eseri onun gösteren en önemli BeyzavT bu eserin- de kendisinden önceki tefs ir ki- ustaca ayetlere ge- yorumlar dil kaidelerine dayanarak da bü- yük bir müfessir Bununla birlikte Beyzavi'nin müfessirli- noktalarda 1. Ayet- lere manalar birbiriyle te ve hatalar ihtiva etmektedir. z. Sürelerin sonunda hadisiere yer 3. Ayetleri felsefi yorumlara tabi re'y* ile rivayet yolunu 4. Mecaz ve kinayelere dayanarak te'vil- ler sebebiyle Sünni tefsir çizgisinden s. Az da olsa yer ver- AmiiT'nin BeyzavT tefsirinde ha- ve bilgiler, resulün tarifi meselesiyle Hz. Musa'ya Firavun'un ölümünden önce veya sonra nazil ve Hz. Beytül- makdis'i önce veya sonra hacca gitmesi gibi önemli olmayan ta- rih dairdir (Envarü't-tenzil, lll, 63, 291, 389, 404, 490; IV. 84);

Upload: others

Post on 30-Aug-2019

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

BEVzA

L

BEYzA

( .~1)

Allah'tan ilk feyezan eden varlık olan akl-ı evvel veya

melekı1t alemi anlamında kullanılan tasavvuf terimi.

_j

Yokluk karanlığı ile varlık aydınlığı ara­sındaki ilk çizgi ve yaratıklar aleminin ufkunda beliren ilk varlık akl-ı eweldir. Bundan dolayı bazı mutasawıflar mut­lak gayb ve masivanın yok olma halini ama ve zulmet, eşyanın var olma halini de Arapça'da beyaz anlamına gelen bey­za veya nur terimleriyle ifade ederler.

Cürcanfnin kaydettiğine göre (et· Ta 'ri·

fat, "bey:i:a'" md.) mutasawıflardan bir kısmı beyzayı "fakr'' yani "imkan" anla­mında kullanırlar. Fakr, bütün yoklukla­rın kendisinden varlık kazandığı bir be­yazlık ve bütün varlıkla rın kendisinde yok olduğu bir siyahlıktır. Mutasawıfla­rın "fakrü'l -imkan" dedikleri durum bu­dur.

Bazı mutasawıflar beyza terimi ile me­leküt alemini kastederler. Bunların an­layışına göre meleküt alemi, Allah'ın dün­yadan çok uzaklarda yarattığı ve melek­lerin bulunduğu beyaz bir alemdir. Dün­yaya çok uzak oluşu sebebiyle burada bulunan meleklerin Allah'ın Adem ve İb­ITs'i yarattığından ve Allah'a asi yaratık­ların bulunduğundan bile habersiz olduk­ları söylenir.

BİBLİYOGRAFYA : et· Ta 'rrtaı, "beyza'" md.; Tehanevf. Keşşaf,

"beyza'" md.; Ca'fer Seccadf. Ferheng, "beyza'" md.; Abdurrahman-ı Camf. Eşi"atü'l·leme'at, Tahran, ts ., s. 154. r:;;;:ı

IJ!Ili!J SüLEYMAN ULUDAG

' L

BEYzAVi

( tS...ı~l)

Nasırüddin EbCı Said (EbCı Muhammed) Abdullah b. Ömer

b. Muhammed el-Beyzavi (ö. 685/1286)

Müfessir, Eş' ari kelamcısı ve Şafii fakihi.

_j

Şiraz kadılkudatlığı yaptığı için "Ka­di" ve "Kadılkudat" diye de tanınır. Şi­

raz yakınlarındaki Beyza kasabasında

dünyaya geldi. Doğum tarihi kesin ola­rak bilinmemekle beraber 100 yıl yaşa­dığını bildiren rivayet (İbn HabTb el-Ha­lebl, I, 57a) doğru kabul edilirse hicri 585 ( 1189) yılı civarında doğduğu söylenebi­lir. Çocukluğu Beyza'da geçti. Babasının,

~00

Fars atabegi Ebü Bekir b. Sa'd tarafın­dan başşehir kadılkudatlığına tayin edil­mesinden sonra ailesiyle birlikte Şiraz ' a

gitti ve hayatının çoğunu burada geçir­di. Fars emirinin Moğollar'la iyi geçinme­sinin bir sonucu olarak Moğol istilasm­dan kurtulmuş bulunan ve bu sebeple de istiladan kaçan komşu ülkelerin alim­lerine sığınak teşkil eden Şiraz'da geniş bir ilmi çevre buldu. Babasından icazet aldıktan sonra herhangi bir ilmi seya­hate gerek kalmadan kendi memleke­tindeki Ehl-i sünnet alimlerindenakli ve nakli ilimleri tahsil etti. Bizzat kendisi Hz. Peygamber' e kadar varan bir ulema zinciri sayarak bağlı bulunduğu ilmi sil­sileyi zikreder (el-Gayetü'l-~uşva, ı. 184) Bununla beraber babasının dışında doğ­rudan kendilerinden faydalandığı hoca­larının kimler olduğu hakkında fazla bil­gi yoktur. Bazı kaynaklar onun Bağdat'­ta da öğrenim gördüğünü kaydeder. Ho­calan arasında Nasirüddin-i Tüsi ve Şe­habeddin es-Sühreverdi'nin bulunduğu nakledilirse de bu uzak bir ihtimaldir (bk Ali Muhyiddin el-KaradağT, I, 64-65).

Babasının vefatından sonra Fars Emi­ri Abaka tarafından Fahreddin eş-Şira­zi'den boşalan Şiraz kadılkudatlığına ta­yin edilen Beyzavi (673/ 1274-75) bir müd­det bu görevde kaldı, bir taraftan da talebe yetiştirdi. Kemaleddin el-Mera­gl, Abdurrahman b. Ahmed el-İsfahani, Ahmed b. Hasan el-Carberdi ve Zeynüd­din el-Henki (~ı) (veya HebkT) meşhur talebelerindendir. Çeşitli ilim meclisle­rinde katıldığı münazaralarla ün kazan­dı. Çağdaşlarından İbn Mutahhar el-Hil­li ile yazılı münazaralarda bulunarak ona karşı üstünlüğünü kabul ettirdi. Kadılık görevinde fazla titiz ve bir anlamda mü­samahasız davrandığı için bu makamdan aziedilmesi üzerine muhtemelen 680'de (1281) Fars'ın yeni başşehri olan Teb­riz 'e gitti. Sübki'nin kaydettiğine göre ( Jaba~at, VIII, ı 58) burada vezirin de ha­zır bulunduğu bir ilim meclisine katıla­rak ilmi vukufunu gösterdi: vezirden tek­rar Şiraz kadılığına tayin edilmesini iste­di. Onu takdirle karşılayan vezir bu is­teğini yerine getirdi. Bir müddet daha bu görevi sürdürdükten sonra kadılık­

tan ayrılarak Tebriz'e yerleşti ve ömrü­nün geri kalan kısmını ilim, ibadet ve ri­yazetle geçirdi. Bazı kaynaklara göre ise Tebriz'de karşılaşıp sohbetlerinden fay­dalandığı şeyh Muhammed b. Muham­med el- Kütahtaf.den ( J~l ) (veya eı­KühcanT) kadılığa tayini için vezir nezdin­de teşebbüste bulunmasını rica etmiş,

o da kendisini ziyarete gelen vezire Bey­zavfyi göstererek, "Şu yanındaki adam cehennemden seccade kadar bir yer ta­lep etmektedir" diyerek kadılığa iade edilmesini istemiş, vezir de şeyhin em­rini derhal yerine getireceğini söylemiş­tir (Keşfü '?-·;?_unün, ı. 187). Ancak Beyza­vT şeyhin bu anlamlı sözlerinden etki­lenerek talebinden vazgeçmiş ve tasav­vuf yoluna girip kalan ömrünü Tebriz'de eser telif etmekle geçirmiştir. Beyzavf­nin vefat tarihi konusunda 641 ( 1243) ile 716 ( 1316) yılları arasında değişen

çok farklı rakamlar verilir. Ancak kay­nakların çoğu onun 685 ( 1286) yılında Tebriz'de vefat ettiğini belirtir.

ilmi Şahsiyeti. İslami ilimierin hemen hepsine dair birçok eser telif ederek "al­lame" unvanını kazanan Beyzavi'nin güç­lü bir ilmi şahsiyeti vardır. Hayatından bahseden müellifler onun ileri derecede ilmT kabiliyete ve geniş bir kültüre sa­hip olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. Daha çok tefsir, kelam, fıkıh ve usül- i fıkıh sahasında meşhur olmuştur .

a) Tefsir ilmindeki Yeri. Tefsir din ilimle­rinin başı ve temel dayanağıdır. Kur'an'ı tefsir etmek için bütün dini ilimler ya­nında Arap edebiyatını da iyi bilmek ge­rekir. Tefsir ayet, hadis, sahabe sözü, dil kaideleri ve ulemanın görüşleri dik­kate alınarak yapılmalıdır. Bir Tcaz (ihti­sar) harikası kabul edilen Envarü't-ten­zfl adlı eseri onun tefsirciliğini gösteren en önemli kaynaktır. BeyzavT bu eserin­de kendisinden önceki başlıca tefsir ki­taplarını ustaca özetlemiş, ayetlere ge­tirdiği yorumlar yanında dil kaidelerine dayanarak yaptığı açıklamalarla da bü­yük bir müfessir olduğunu göstermiştir. Bununla birlikte Beyzavi'nin müfessirli­ği şu noktalarda eleştirilmiştir: 1. Ayet­lere verdiği manalar birbiriyle çelişmek­te ve bazı hatalar ihtiva etmektedir. z. Sürelerin sonunda zayıf hadisiere yer vermiştir. 3. Ayetleri felsefi yorumlara tabi tutmuş, Kur'an'ı re'y* ile açıklayıp rivayet yolunu terketmiştir. 4. Mecaz ve kinayelere dayanarak yaptığı bazı te'vil­ler sebebiyle Sünni tefsir çizgisinden çık­mıştır. s. Az da olsa İsrailiyat'a yer ver­miştir. AmiiT'nin BeyzavT tefsirinde ha­talı ve çelişik bulduğu bilgiler, resulün tarifi meselesiyle Tevrat'ın Hz. Musa'ya Firavun'un ölümünden önce veya sonra nazil olması ve Hz. Süleyman'ın Beytül­makdis'i yapmasından önce veya sonra hacca gitmesi gibi önemli olmayan ta­rih ihtilaflarına dairdir (Envarü't-tenzil,

lll, 63, 291, 389, 404, 490; IV. 84); dolayı-