big brain of pharma genis ozeti

14
Yeni ve Değer Katan Paydaş Yönetimi temalı ilk Big Brain of Pharma buluşmasında paydaşlar arası iletişim, ilaç sektöründe global durum ve Türkiye’deki gelişmeler, Türkiye’nin ihracatta başarı hikayeleri, ARGE çalışmalarındaki gündem gibi birçok önemli konu gündeme taşındı; tartışıldı. Big Brain of Pharma toplantıları önümüzdeki dönemlerde yeni gündem maddeleri çerçevesinde devam edecek. Big Brain of Pharma konferansı 10-11 Mart 2011 tarihlerinde Boğaziçi Üniversite’sinde gerçekleşti. İlaç sektörü için etkin bir düşünce platformu olma amacı taşıyan ve bu amaç doğrultusunda sektörün geleceğini şekillendiren beyinleri bir araya getiren konferansa farklı yönetim kademelerinden ve sektörün çözüm ortağı firma temsilcilerinden oluşan 170 kişi katıldı. Sponsorlar Organizasyon

Upload: pharma-tailor-made-services

Post on 01-Jun-2015

1.729 views

Category:

Education


1 download

DESCRIPTION

Big Brain of Pharma: Achieving Excellence geniş özeti yayınlandı.www.bigbrainofpharma.com

TRANSCRIPT

Page 1: Big Brain of Pharma Genis Ozeti

Yeni ve Değer Katan Paydaş Yönetimi temalı ilk Big Brain of Pharma buluşmasında paydaşlar arası iletişim, ilaç sektöründe global durum ve Türkiye’deki gelişmeler, Türkiye’nin ihracatta başarı hikayeleri, ARGE çalışmalarındaki gündem gibi birçok önemli konu gündeme taşındı; tartışıldı. Big Brain of Pharma toplantıları önümüzdeki dönemlerde yeni gündem maddeleri çerçevesinde devam edecek.

Big Brain of Pharma konferansı 10-11 Mart 2011 tarihlerinde Boğaziçi Üniversite’sinde gerçekleşti. İlaç sektörü için etkin bir düşünce platformu olma amacı taşıyan ve bu amaç doğrultusunda sektörün geleceğini şekillendiren beyinleri bir araya getiren konferansa farklı yönetim kademelerinden ve sektörün çözüm ortağı firma temsilcilerinden oluşan 170 kişi katıldı.

Sponsorlar

Organizasyon

Page 2: Big Brain of Pharma Genis Ozeti

Konferansın açılış gününde ilk konuşma İlaç Sektöründe Global Durum ve Gelecekteki Paydaş İlişkileri Yönetimi başlığı altında Dr. Emin Fadıllıoğlu tarafından gerçekleştirildi. Kısa konuşmasına paydaş kavramının tanımını yaparak başlayan Fadıllıoğlu, bu tanımın içine sağlık otoriteleri, geri ödeme kurumları, doktorlar ve hastayı konumlandırdı. Fadıllıoğlu paydaşlardan ilkinin, yani otoritenin doğal olarak erişimi artırıp maliyeti kısmayı amaçladığını, doktorların performans baskısı altında olduğunu, hastaların ise yeterince organize

olamamış ve biraz sessiz durumda olduklarını vurguladı. Paydaşlar durumunu ayrıntılı olarak irdeleyen ve ilaç sektöründe etkileşim modelinin gelişmekte olduğunun altını çizen Fadıllıoğlu, doktor-mümessil ilişkisine dayalı geleneksel iş modelinin multidisipliner bir iş modeline dönüştüğünü belirtti.

Türkiye’de yaşlanmayla birlikte ilaç tüketiminin artacağını ve bu alanda büyümenin kaçınılmaz olduğundan söz eden Dr. Emin Fadıllıoğlu’na göre sağlık harcaması artışında, gelişmekte olan diğer ülkelerin izlediği yolu takip ediyoruz. Sektörün büyüme hızı, AB ülkelerine kıyasla daha fazla ve ilacın toplam sağlık harcamalarındaki payı gelişmekte olan Avrupa ülkelerinden önde; ancak krizlere tepkisi daha dengesiz.

Fadıllıoğlu’nun değindiği bir diğer konu gelecekte paydaşların önem dereceleri konusunda beklenen değişimler oldu: Değişimde ağırlığın regülasyon yönünde olmasını beklediğini söyleyen konuşmacı, hasta birliklerinin güçleneceğini ve hastaların etkisinin artacağını öngördü. Bu noktada tedavi tarafındaki paydaşların kurallar çerçevesinde şeffaf bir iletişim anlayışıyla hastayı tanıyarak, hastayı yaşayarak yakın ilişki halinde olmaları gerekiyor.

Dr. Emin Fadıllıoğlu

Erhan Baş

İlaç sektörünün geleceğine bir bakış yönelten Bilim İlaç Genel Müdürü Dr. Erhan Baş, sıklıkla değişim kavramı üzerinden şekillendirdiği yorumlarına ‘’Her şey değişiyor: Bildiğiniz ne varsa unutun!’’ diyerek başladı. Erhan Baş, güçler dengesinin değiştiğini, alıcının hakim olduğu zamanların başladığını ve eczacının etkisinin giderek arttığını belirtti. Kısıtlamalar nedeniyle satış teşkilatı verimliliklerinin düştüğünü ve sektörün imajının zedelendiğini belirten Dr. Baş, bu durumdan doktorların da rahatsız olduğunu ve tıbbi mümessilleri seçerek kabul ettiklerini sözlerine ekledi. Erhan Baş’a göre değişim hiç olmadığı kadar hızlı; bu durumda adaptasyon önemli. Değerlendirmelerini sunduğu sayısal örneklerle destekleyen Dr. Baş, geçmişi inceleyip geleceği planlamaya çalıştıklarını söyleyerek sektörün geleceğiyle ilgili öngörü niteliğinde fragmanlar sundu.

Belirsizlik ortamında strateji oluşturmanın güçlüğünden bahseden Dr. Baş, ilaç şirketlerine geleceği şekillendirme sorumluluğunun düştüğünün, bunun da ancak cesur ve tüm organizasyon yapılarının değiştiği hamlelerle gerçekleşebileceğinin altını çizdi. Sektörümüzün itibarının artırılmasını önemsediğini söyleyen Dr. Erhan Baş için her tıbbi mümessil bizlerin itibar elçisi durumunda. Organizasyonu planlarken mutlak surette risk yönetimi departmanları kurulması gerekliliğini vurgulayan Baş’a göre yalın bir bakış açısıyla ilerleyerek farklılaşmak, dış kaynakları verimli kullanmak, insan ve değer odaklı, sürdürülebilir, topluma ve gelecek nesillere saygılı ve itibarlı kurumsal yapılar inşa etmek gerekiyor.

“Krizlere Verdiğimiz Tepkiler Daha Dengeli Olmalı”“Krizlere Verdiğimiz Tepkiler Daha Dengeli Olmalı”

“Her Tıbbi Mümessil İtibar Elçimizdir”“Her Tıbbi Mümessil İtibar Elçimizdir”

1

Page 3: Big Brain of Pharma Genis Ozeti

Beyninizi Yeniden Tasarlayın başlığıyla ilgi çeken bir konuşmaya imza atan Management Center Kıdemli Danışmanı Fazıl Oral, katılımcıları insan beyninin yeteneklerini ve sınırlarını gösterdiği bir yolculuğa çıkardı. Fazıl Oral’ın değindiği konular, Neuroplasticity– kalıplanabilme yeteneği, değişim dönüşüm ve sona erme, insan beyninin sorun çözme mekanizmaları gibi ilgi çekici noktalara sahipti. Beynin odaklanma yeteneği, yetenekler ve kapasitenin doğru kullanımı, stres yönetimi gibi alt başlıklar üzerinden ilerleyerek katılımcıların ilgisini toplayan Oral,

kurum kültürü oluşturmanın öneminden ve iş hayatında mekanik olarak algıladığımız, algılamak istediğimiz her unsurun aslında doğrudan insan faktörüyle güçlü ilişkisinden bahsetti. Koçluk konusunu da ele alan Fazıl Oral, koçluğun bir destek ve liderlik kavramı olarak oldukça geniş bir insan duygu durum skalasını kapsadığını ifade etti.

Oral’a göre kurumların değişiminden bahsedilen süreçte kurumları oluşturanın insanlar olduğu gerçeğini göz önünde bulundurursak, öncelikle diyalogların değişmesi gerekiyor. Bizimki gibi kapalı toplumlarda sosyal yaşamın dengelenmesi ve söz konusu diyalog kavramının anlamlı hale gelebilmesi için öncelikle kadının rolünün değişmesi için çaba göstermeli ve gerekli destek verilmeli.

Fazıl Oral son olarak, liderin ve koçun, beyinlerde doğru bağlantıların kurulmasına doğru hamlelerin tetiklenmesine hizmet ettiğini belirterek bunu doğru şekilde yapmanın yolunun da mutlaka ‘olumlama’ olduğunun altını çizdi.

Fazıl Oral

Start-up: Her Şeye Sıfırdan mı Başlamak, Her Şeyi Sıfırlayarak mı Başlamak? başlıklı konuşmasında Japon Takeda firmasının Türkiye operasyonunda izlediği stratejiyi ve bu strateji kapsamında yerele uyarlama operasyonlarının detaylarını paylaşan Takeda Türkiye Genel Müdürü Ayşe Uysal, sözlerine istatistik biliminden bahsederek başladı. Yeni kurulan şirkteleri bekleyen riskleri rakamsal ifadelerle açıklayan Uysal, bir başka ülkede ilk adımlarını atan şirketlerin varoluş çabalarında izlemeleri gereken yollar üzerine deneyimlerinden hareketle tavsiyelerini ve yorumlarını aktardı.

Ayşe Uysal, en başta yerel değerlere saygının korunması felsefesiyle yola çıktıktan sonra atılan ve atılması gereken adımları örneklerle özetledi: Risk almak gerektiğini belirten Uysal, bir partnerle çalışılacaksa, yerel yönetimlere inanan bir yapı seçilmesi gerektiğini vurguladı. Start-up’ın diğer olmazsa olmazları arasında hızlı ve çevik olmak, eski alışkanlıkları unutmak, iş modelini belirlemek, ekibini tamamlamak ve deneyimini kullanmak sıralandı. Destek almaktan korkulmaması gerektiğini de söyleyen Ayşe Uysal tahminde bulunmak yerine sormak ve uzmanlardan destek alarak işleri outsource etmenin önemine değindi.

Uysal’a göre doğru başlangıçta en önemli konulardan biri de ekip: Doğru insanlarla - en iyisi değil, en doğrusu – çalışmak, öğrenmeye aç, başarıdan keyif alan bir insan kaynağı yaratmak özellikle start-up için kaçınılmaz.

Ayşe Uysal

“Değişim için: İnsan Faktörü ve Olumlayan Diyaloglar”“Değişim için: İnsan Faktörü ve Olumlayan Diyaloglar”

“Start-up Başarısının Sırları”“Start-up Başarısının Sırları”

2

Page 4: Big Brain of Pharma Genis Ozeti

Sağlık Hizmetlerinde Hasta Deneyimlerinin Anlaşılması - Hastaların Bakış Açısından Sağlık başlıklı konuşmasıyla katılımcılara hastaların dünyasından kesitler sunan GfK Türkiye Sağlık Grubu İş Birimi Yöneticisi Serra Bozkurt, araştırma ve danışmanlık alanında faaliyet gösteren şirketin hastalarla yaptığı çalışmalardan bazı örnekleri, videolarla paylaşılarak dinleyicilere sundu. Serra Bozkurt’un ifadesiyle, hastanın hastalığının farkına varmasıyla başlayan süreç, hekimi ziyaret, tanı ve teşhis süreçleriyle devam ediyor ve bu dönemde hastanın hissettikleri

önemli. Özellikle de hastalığın kabullenilmesi ve tedavi işlerliğinin kabullenilmesi noktasında bu duygular önem kazanıyor. Bütün bu süreçler ‘hastanın yolculuğu’ olarak isimlendiriliyor.

Serra Bozkurt konuşmasında ayrıca tedavinin etkinliği, tolerabilite, yan etkiler, psikolojik etkiler gibi rasyonel faktörlerin ve hastanın eğitiminden yakınlarına, sosyal konumundan hekime ulaşım kolaylığına kadar başka birçok faktörün hastanın yolculuğunda önemli bir yer tuttuğunu ifade etti.

Bozkurt, geri bildirimlerin istatistiki olarak anlamlı değerler haline getirilmesi için yapılan çalışmalardan da bahsetti. Serra Bozkurt’a göre bu çalışmalar ağırlıklı olarak kalitatif olmakla beraber; özellikle etnografi, hastayı kendi doğal ortamında gözlemleyebilmek, duygu durumuna şahit olmak da çok önemli bir yol.

Bozkurt, alınan bilgilerin hasta odaklı stratejilere dönüştürüldüğünü, bu stratejilerin bilinirlik kampanyaları, destek çalışmaları ve programları, bilgilendirme platformları gibi oluşumları kapsadığını sözlerine ekledi.

Big Brain of Pharma’da Pfizer Kafkasya ve Orta Asya Satış ve Pazarlama Müdürü Haluk Karabatak, ‘Değişen Sağlık Sektörü Dinamikleri Çerçevesinde Pazarlama Anlayışı Ne Yönde Değişecek?’ başlıklı bir konuşmayla söz aldı.

Karabatak, son yıllarda yaşadığımız sağlık sistemi sürecinin, son aşamada sürdürülemez bir model doğurduğunu ve devletin dünyanın herhangi bir devletinin yapacağı şekilde bütçesini aşan bir dönemde tedbirlerini aldığını belirtti. İlaçta Avrupa’daki en düşük fiyatlı ülkelerden biri olduğumuzu anımsatan Haluk Karabatak, devletin ilacı düşük fiyatla alma kararlarının doğal olduğunu fakat sürecin ve yöntemlerin tartışılabileceğini söyledi. Karabatak konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘’Türkiye, eşdeğer ilaca yatkın ve bunu savunan bir ülke. Son dönem sağlık politikalarındaki yönelim ilaç fiyatlarını belli bir seviyede tutup, buna karşılık sağlık hizmeti kalitesini artırmak yönünde.’’ 2007’den bu yana adım adım uygulanan regülasyonları özetleyen Karabatak için, kısıtlayıcı tüm koşullara rağmen ülkemizde hala çok iş ve pozitif olmak için çok gerekçe var.

Sektörün yaşanan sürece tepkisi ve yapılması gerekenler üzerine görüşlerini dile getiren Haluk Karabatak, ilaç sektörü olarak önce konfor alanında direndiğimizi ardından yavaş yavaş öğrenme alanına geçtiğimizi ama yapılması gerekenin tam bir adaptasyonla, uygulama alanına geçmek olduğunu ifade etti. Değişmek zorundayız çünkü müşterilerimiz ve toplum, aktivitelerimizin faydasını sorguluyor. Tedaviye karar verme ve ilaca ulaşım dengeleri ve mercileri değiştiği için farklılaşma zorunluluğumuz var. Satış ekiplerine hala ihtiyaç var fakat artık öncelikle doğru hedefleme ve beklentilere uygun, eğitim gelişim ve toplumsal yarara dayalı yeni iş modelleri şart. Yeni modeller çok fonksiyonlu, işbirliği ve ilişki yönetimi gerektiren modeller olacak.

Serra Bozkurt

Haluk Karabatak

“Hastanın Yolculuğunu Bilmek”“Hastanın Yolculuğunu Bilmek”

“Toplumsal Yarara Dayalı Yeni İş Modelleri Şart”“Toplumsal Yarara Dayalı Yeni İş Modelleri Şart”

3

Page 5: Big Brain of Pharma Genis Ozeti

Sürdürülebilir Büyüme için Yenilikçi Liderliğin Rolü başlıklı konuşmasında Tim Dunne yönetim anlayışında temelde inovasyon kavramına odaklandı. Öncelikli olarak kurum kültürü ve strateji arasındaki geniş açıdan söz eden Dunne, dolayısıyla yeni bir stratejik yapılanmadan önce kurumsal anlamda inovasyona eğilmek gerekliliğini vurguladı. Buradaki faktörleri insanlar, liderler ve liderlerin davranışları olarak özetleyen Tim Dunne’a göre öncelikle yeniliği dirençle değil olumlamayla karşılamak gerekiyor. Problemleri çözüme

yönelik sorular şeklinde algılamak önemli.

Dunne için inovasyon kültürünü insan faktörü dışında ürünler ve süreçler oluşturuyor. İnsan beyninin yeniliğe önce içgüdüsel olarak korumacı bir tepki verdiğini belirten Tim Dunne, bu direnç sürecini aşma yönünde davranış modelleri ve uyum konusunda örnekler ve öneriler verdi.

Tim Dunne

Big Brain of Pharma konferansında ilk günün açılış paneli Murat Barlas moderatörlüğünde ‘Global ve Türkiye İlaç Sektöründe Değişen Dengeler’ başlığı altında gerçekleştirildi. Roche Türkiye Genel Müdürü Dr. Süha Taşpolatoğlu, Abbott Lab. EPD Genel Müdürü Dr. Savaş Ertufan, Santa Farma İlaç İcra Komitesi Başkan Yardımcısı Dr. Mete Hüsemoğlu, Novartis OTC Ülke Müdürü Zeynel Okur ve Abdi İbrahim Genel Müdürü Dr. Cüneyt Gedikli’nin panelist olarak destek verdiği oturum, Murat Barlas’ın açılış konuşmasıyla başladı.

Dr. Süha Taşpolatoğlu, özetle sektörde birçok zorluk ve değişim yaşandığını, her şeyin hızlı büyümenin bir parçası olduğunu belirtti. Taşpolatoğlu, hastaların bilincinde de değişim gördüğünü, hastanın daha talepkar hale geldiğini sözlerine ekledi. Dr. Süha Taşpolatoğlu, Türk ilaç sektörünü oluşturan tüm paydaşların pazarı nasıl şekillendirecekleri üzerinde ortak akıl ve yeni bir söylem geliştirilmesi gerekliliğinin altını çizdi.

Zeynel Okur, Türkiye’nin dünyada OTC’nin olmadığı nadir ülkelerden biri olduğunu söyleyerek, buna rağmen tüm paydaşların bu durumdan memnun olduğunu, resmi olmasa bile pratikte bir OTC cenneti haline geldiğimizi belirtti. Okur’a göre pazar dinamikleri dünya ile benzer durumda. Son birkaç yılda OTC pazarı genel pazardan daha fazla büyüdü.

Dr. Cüneyt Gedikli, sektördeki baskının paydaşları farklı arayışlara götürdüğünü vurguladığı konuşmasında ihracat konusuna da değindi. Bu alanda özellikle yeni ve açık pazarlar için fırsatlar ve engeller olduğunu belirten Dr. Gedikli, Türkiye’nin Avrupa ve gelişmiş ülkeler pazarına da girebileceğini, bu noktada devletin desteğinin büyük önem taşıdığını söyledi.

Türkiye’nin büyüme açısından maalesef bir cazibe merkezi olmadığını söyleyen Dr. Mete Hüsemoğlu, öte yandan, büyüme hızı yavaşlasa da sektörün büyüklüğünün ve hacminin yüksek olduğunu belirtti. İlaç sektörünün toplam sağlık giderlerinden daha az büyüyeceğini vurgulayan Dr. Mete Hüsemoğlu, İhracat konusuna da değindi ve bu alanda bir stratejik model gerekliliğine dikkat çekti.

Dr. Savaş Ertufan, ‘’hepimizin birbirini dinlemeye ihtiyacı var’’ sözleriyle başladığı konuşmasında sektör olarak itibar konusunu ortak problem olarak gördüğünü ve bu konuda yapılması gerekenin özellikle otoriteyle doğru ve sağlıklı bir iletişim kurmak ve ülke için, ülke sevgisiyle ortak hareket edebilmek olduğunu söyledi.

Panel: Global ve Türkiye İlaç Sektöründe Değişen Dengeler

“Yenilikçi Kurumlar - Yenilikçi Liderler”“Yenilikçi Kurumlar - Yenilikçi Liderler”

4

Page 6: Big Brain of Pharma Genis Ozeti

Panel: İlaç Sektörünün Türkiye Ekonomisine Katkısı: Üretim ve İhracatta Başarı Hikayeleri

Big Brain of Pharma konferansının açılış gününde ikinci panel, İlaç Sektörünün Türkiye Ekonomisine Katkısı: Üretim ve İhracatta Başarı Hikayeleri başlığı altında AIFD Etik Danışmanı Bülent Becan’ın moderatörlüğünde yapıldı. Panele MSD Üretim İşbirlikleri Direktörü Ceylan Güzekin, PharmaVision İlaç Sanayi A.Ş. ve ISPE Sağlık Bilimleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Ünsal Hekiman, Mustafa Nevzat Genel Müdürü M. Levent Selamoğlu ve Novartis Türkiye Ruhsatlandırma Müdürü Nilüfer Moral katıldı.

Bülent Becan, ülkemizde ilaçta üretim kalitesi ve kapasitesine değinerek paneli açtı. Dünyada Avrupa ve ABD pazarlarından daha hızla büyüyen Doğu ve Güney Asya, Orta Doğu, Rusya, Güney Amerika pazarlarına dikkat çekti. 2001-2009 döneminde, Türkiye’ye ilaç ve ilaç hammaddesi ithalatının, Türkiye’den mamul ilaç ihracatından daha yavaş büyüdüğüne işaret etti. Panelistlere Türkiye'nin bu noktadaki konumu ve yakın gelecekte yapılması gerekenler hakkında sorular yöneltildi.

Panelin ilk konuşmacısı Nilüfer Moral Novartis'in, jenerik üretim bölümü Sandoz ile birlikte Türkiye'deki gelişmesini aktardı. Son altı yıldır Türkiye ilaç ihracat şampiyonu olan ve 48 ülkeye ihracat yapan Sandoz’un ve 73 ülkeye kimi mamullerde dünyada tek üretim tesisi olarak Novartis Türkiye FDA ve EMA onaylı üretim tesislerinin başarı hikayesini paylaştı. İlaç ihracatının doğrudan ve dolaylı olarak istihdam ve yerli üretime, tedarikçilerin dış pazara kurallarını öğrenip uygulamasına, tedarikçi üretim kalitesine olan ölçülmeyen ve bu nedenle gözden ırak katkısına, ekonomik çarpan-çoğaltan etkisine dikkat çekti. 1985’ten itibaren GMP’yi uygulayan Türkiye'nin ilaç üretiminde köklü bir geçmişe sahip bir ülke olduğunu belirten Moral, bu noktada dünyada kalite anlamında sesimizi duyurmanın PIC (Pharmaceutical Inspection Convention - İlaç Teftiş Antlaşması) üyeliğinden geçtiğinin altını çizdi.

Levent Selamoğlu ise, Mustafa Nevzat firmasının ihracat atılımlarından örnekler vererek başladığı konuşmasında, Mayıs 2010’da FDA, Temmuz 2010’da EMA (Avrupa Birliği) tarafından onaylanan Onkolitik Ürünler Üretim Ünitesi’nden ilk ihracatın Aralık 2010’da ABD’ye yapıldığını belirtirken, bir Türk firması olarak dış müşteri bulmak ve müşteriyi kalite konusunda ikna etme sürecinin uzun, yorucu ama mutluluk verici sürecini özetledi. Çok uluslu şirketlerin Türkiye’deki üretim tesislerinin küresel planlama ile pazara açılmasının daha kolay olduğunu ileri sürdüyse de, halen Novartis ve 2010 yılında 22 ülkeye ihracat yapan Pfizer’in bu düzeye gelmelerinde ve 1983 yıllarından başlayarak Hoechst ve GSK’nın ilk ihracat adımlarının da aynı cesaret ve azim ile atıldığı yorumuna katıldı. Selamoğlu, Türk ilaç sektörünün geleceğinde ithalattan hızlı büyüyen ihracatın görüldüğünü belirtti. Yeni ruhsat başvurusunda bulunan ürünlerin büyük bir kısmının Türkiye’de kurulu ilaç üretim tesislerinde üretilmesiyle GMP uygulaması sıkıntılarının da önemli ölçüde ortadan kalkacağını ileri sürdü.

Türkiye'nin ihracat geçmişinden sektör dışı (beyaz eşya, elektronik eşya, otomotiv, marka giyim eşyası, vb.) örnekler veren Bülent Becan, tüm örneklerde ortak olan; cesaret, azim ve birlikte hareket etme faktörlerine dikkat çekerken, ilaçta da birlikte çalışma kültürünün artık gelişmesi gerektiğinin altını çizdi.

Panelistlerden Ceylan Güzekin, Türkiye'de yerli endüstrimizin oldukça gelişmiş durumda olduğunu söyleyerek başladığı sözlerine ''Bu çerçevede ihracatın artırılması ve bunun için gerekli dinamiklerin oluşturulması lazım. Büyümenin detaylarına baktığımızda sosyal güvenlik reformları çerçevesinde ilaca erişim arttı. Tedavi bütçesi genel sağlık bütçesinde daha az yer kaplar hale geldi. Tedavi bütçesi, ilaç bütçesi ayrıştı. İlki artarken ikincisi aşağı hareket etti.” diyerek devam etti.

5

Page 7: Big Brain of Pharma Genis Ozeti

2009 yılında ithal ilaçların ancak T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından teftiş edilen üretim tesislerinden temin zorunluluğunun yenilikçi ilaçların ruhsat almasına engel olan, yerli sermayeli firmalarca üretilen jenerik ilaçların ruhsat almasını kolaylaştıran tarife dışı bir engelleme gibi kullanıldığı kaygısını dile getiren Güzekin, bu süreçten en çok zarar görenin her zaman olduğu gibi hastalar olduğunu vurguladı. Güzekin'e iç pazarı çok uluslu firmalara kapatan bu tür kararlar yüzünden yabancı yatırım (FDI) çekme konusunda Türkiye dramatik bir düşüş yaşıyor ve yakın gelecek projeksiyonunda da Türkiye görünmüyor. İlaçta ihracatı artırmak için doğrudan yabancı yatırım (FDI) büyük önem taşıyor; gerekli koşullar fikir birliği ve ortak akıl içinde oluşturulmalı ve yabancı yatırımcı ülkeye çekilmeli. Bu koşulların önde gelenleri şeffaflık, öngörülebilirlik, adil ve iyi işleyen bir ruhsatlama ve geri ödeme düzeni; ayrıca tabii ki sürdürülebilir büyüme yaratmaktır.

Panelde son konuşmacı olan Dr. Ünsal Hekiman, yerli yabancı sermaye ayrımı yapmaksızın üretim odaklı düşünmek gerekliliğini özellikle vurguladı. Türkiye'de ilaç imalatından, GMP’nin (Good Manufacturing Practice-İyi Üretim Uygulamaları) yirmi beş yılı aşan tarihinde alınan uzun yoldan ve ilaç imalat hamlelerimizin öneminden bahsetti. GMP'nin resmi olarak 1985’te devreye girmesini takiben verilen teşviklerle 1980'li yılların sonlarında Türk ilaç endüstrisinin büyük bir atılım göstererek büyük Avrupa Birliği ülkeleri haricinde tüm dünyaya ihracat yapar hale geldiğini ve bugüne uzanan ivmesini yakaladığını belirten Dr. Ünsal Hekiman, sözlerini ''iftiharla söyleyebilirim ki bugün Türkiye ilaç sanayii, teknolojik açıdan AB standartları üzerindedir.'' diyerek sürdürdü. Yerli ve yabancı sermayeli ilaç şirketlerince yaşanan sıkıntının korumacılıktan kaynaklandığını ileri süren Hekiman, 1996'da imzalanan Gümrük Birliği Anlaşması'nda serbest dolaşımına izin verilen ihraç malları arasına ilacın alınmadığını anımsattı.

Günümüzde gelinen küresel liberal ekonomi noktasında artık korumacılığa yer olmadığını söylerken, ülkeler arasında hükümranlık haklarının korunması açısından Türkiye’nin ithalatta GMP uygulamasının bundan doğduğunu savundu. Ülkemizde uygulanan GMP kurallarının Avrupa Birliği’nde uygulanan GMP ile bire bir aynı olduğunu söyleyen Dr. Hekiman, fakat Avrupa'nın bunu algılamamaya kararlı bir tutum izlediğinden şikayet etti. Hekiman'a göre endüstrinin satış ve pazarlama tarafında bahsedilen sorunları ve çözümleri net görüp kavrayabilmek için imalat ve ithalat-ihracat alanındaki sorunları daha sık konuşup tartışmak gerekiyor. Yapılacak doğru hamlelerle ve imalata dönük yetkin insan kaynağı gücünün geliştirilmesiyle Türkiye ilk aşamada Avrupa Birliği, Afrika, Orta ve Yakın Doğu için rahatlıkla bir imalat üssü olabilir. PIC uygulamasına Türkiye’nin girmesi AB içinde sesini daha çok duyurmasına, aynı zamanda tarife dışı engelleme olarak görülen GMP teftişlerinin de hızla sonuçlanmasına yardımcı olabilir. Yerli ve yabancı sermayeli ilaç firmaları bu konuda birlikte hareket etmeli, cesaret ve azimle işbirliğine girmelidirler.

Panel: İlaç Sektörünün Türkiye Ekonomisine Katkısı: Üretim ve İhracatta Başarı Hikayeleri

6

Page 8: Big Brain of Pharma Genis Ozeti

Big Brain of Pharma’nın ilk gününün kapanış paneli, hekimlerin ilaç sektörüne ve özellikle tanıtım uygulamalarına bakış açılarını netleştirmeyi amaçlıyordu. Janssen-Cilag Satış Direktörü Dr. Kamil Levent Arslan’ın moderasyonunu yaptığı panelde İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Halit Özsüt, Acıbadem Maslak Hastanesi Yeni Doğan ve Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülnihal Şarman ve Prof. Dr. Bengi Semerci söz aldı.

Dr. Kamil Levent Arslan, panelin açılışında ilaç sektörü ve hekimler arasında güven kavramının yeniden ele alınması gerekliliğini dile getirdi. Hasta sayısındaki ve hastanın bilgiye ulaşım hızındaki artışın hekimleri zaman yönetimiyle ilgili sorunlarla karşı karşıya bıraktığını belirten Arslan, bugüne dek hep ürün odaklı ve saldırgan bir tanıtım tutumu izlendiğini, sektöre dair olumsuz imaj ve geri bildirimlerin kaynağında bu faktörün de bulunduğunu sözlerine ekledi. Bu yaklaşımın ihtiyaç odaklı olarak değişmesinde yarar olduğu mesajını verdi.

Prof. Dr. Bengi Semerci, iki taraf arasında ortak paydanın hasta olması gereğine dikkat çekti. Hekimlerin sektör gözünde ‘müşteri’ olarak algılanmamasını istediklerini söyleyen Semerci, son dönemde iki tarafın ilişkisinin giderek kötüye gittiğini kabul ederek, ne yapılması gerektiği sorusuna yanıt olabilecek öneriler ortaya koydu; beklentilerini dile getirdi. Prof. Dr. Bengi Semerci’ye göre bilgi ve eğitim boyutunda çok şey değişti ve tıbbi mümessillerin rolü de artık yüzeysel bilgi aktarmak değil, tedavi boyutunda olası problemlerin çözümüne katkıda bulunmak şeklinde değişmeli.

Prof. Dr. Halit Özsüt, doktor ve ilaç sektörü arasındaki ilişkinin ruhunun kaybolduğunu belirttiği konuşmasında, hastaya ayırdıkları zamanın inanılmaz derecede azaldığının altını çizdi; hekime bilgi akışı gerektiğini kabul etmekle birlikte Özsüt, bunun sektör tarafından desteklenme şeklinde hayal kırıklıkları yaşandığının açık olduğunu bildirdi. Taraflar arasında çok ciddi iletişim sorunlarının varlığından bahseden Prof. Dr. Halit Özsüt’e göre doktorların ihtiyaçlarını ürün müdürleri bizzat sahaya inerek, doktorla temas kurarak belirlemeli. Yeni klinik çalışmalar yapılmalı ve paylaşılmalı. Hekimlerin son dönemde hastaya ayırdıkları zaman azaldı ve ekonomik sıkıntıları var. Bu süreçte ilaç sektörü temsilcileri hekimlerle doğru ve sağlıklı iletişim kurulmalı.

Dr. Gülnihal Şarman, bir mümessilin bir doktoru sık frekansla ziyaret etmesiyle ilgili büyük bir sorun yaşandığını söyleyerek başladığı konuşmasına bu ilişkinin yeniden yapılandırılmasında yarar olduğunu vurgulayarak devam etti. Dr. Şarman’a göre bir başka sorun da işgücünün kalifiye olmaması. Özellikle niş alanlarda nitelikli çalışanlara ihtiyaç var. İlaç sektörü daha sofistike yöntemler planlayıp uygulamalı.

Panel moderatörü Dr. Kamil Levent Arslan’ın ideal bir iletişim için iş modeli nasıl ve ne yönde değiştirilmeli? şeklindeki sorusu, hekimlerin sorunun çözümüne bakış açılarını göstermesi açısından önemliydi.

Bu soruya panelistlerden gelen yanıtlar temelde var olan sistemin değişmesi, bütçelerin verimli kullanımı, ziyaret frekanslarının yeniden ve daha verimli biçimde düzenlenmesi, rakibi kötüleme anlayışına son verilmesi, alternatif iletişim kanallarının izinsiz kullanılmaması ekseninde sıralandı. Hekimlerin gözünde sektör açısından pazara ve rekabete odaklanmak kadar hastalığa odaklanmak da önemli. İlaç ön planda tutulmadan bilinirlik ve eğitime katkı yönünde adımlar atılabilir. Satış kelimesi, doktor iletişiminden tamamen çıkarılabilir.

Panel: Hekimlerin Gözünden İlaç Sektörü: Nasıl Algılıyorlar?

7

Page 9: Big Brain of Pharma Genis Ozeti

Big Brain of Pharma konferansının 11 Mart tarihindeki 2. gün oturumu, yazar İdil Türkmenoğlu’nun Pozitif Yönetim: İş, Keyif ve Başarı başlıklı konuşmasıyla açıldı.

Pozitif yönetim anlayışının alışılagelmiş konvansiyonel yönetim şekillerinin bir alternatifi olarak konumlandırılabileceğini belirten İdil Türkmenoğlu, konuşmasına öncelikle klasik ve negatif uygulamalardan örneklere vererek başladı ve yönetime bakış açımızda temel sorunlar olduğunu vurguladı.

Türkmenoğlu’na göre pozitif yönetim, kişiye, kişilerin iyi ve güçlü yönlerine, kattıkları değere odaklanıyor, yeteneklerin geliştirilmesini amaçlıyor. Yetkinliklere dayalı İK efsanesi sona eriyor olabileceğini belirten İdil Türkmenoğlu, yönelimin zayıf yönlerin güçlendirilmesine değil, güçlü yönlerin daha da mükemmelleştirilmesine doğru olması gerektiğini ifade etti.

Kullandığımız dilin kaderimizi belirleyeceğini belirten Türkmenoğlu, problemlere odaklanmanın, kişinin kendini bu yönde sorgulamasına, bu sürecin de kendinde sorunlar bulmasına yol açtığını söyledi. Yıkıcı sorulardan kaçınılması gerektiğini söyleyen Türkmeoğlu, demotive edici, negatif ve sorgulayıcı tarzda yönelttiğimiz sorulara aldığımız yanıtların çok daha fazlasını yapıcı tarzda sorulan sorularla da alabileceğimizi belirtti. İdil Türkmeoğlu için pozitif yönetimde önemli olan yaratılmış iyimserlik ya da Polyannacılık değildir. Başımıza gelen kötü durumları pozitif bakış açısıyla, objektif olarak açıklayabilir, yorumlayabilir ve bu durumlardandan güçlenerek çıkabiliriz. Çalışırken keyifli ortam yaratmak mümkündür ve bu tür ortamlar verimlilik, bağlılık açısından inanılmaz iyi sonuçlar verebilir.

İdil Türkmenoğlu

Murat Yeşildere

Türkiye’nin Liderlik Haritası başlıklı konuşmasıyla liderlik kavramına değinen Egon Zehnder Genel Müdürü Murat Yeşildere, liderleri öncelikle ‘doğru’ insanlar olarak tanımladı. Öte yandan, lider olarak tanımlanan birinin verdiği kararlarının tümünün doğru olmasının mümkün olmadığını ve beklenmediğini de sözlerine ekledi. Yeşildere’nin bakışıyla, liderliğin içinde bir takım yönetsel yetkinlikler var. Bu yetkinlikler liderlik tablosunun ortaya çıkmasını sağlıyor.

Sonuç odaklılık açısından Türk liderlerinin yetenekli olduğunu belirten konuşmacı, stratejik düşünme konusunda bu derece başarılı olmadığımızı dile getirdi. Buna rağmen liderlerimizin tespit ve analiz kapasitesi oldukça yüksek görünüyor. Liderliğin günümüzde değişim yönetimine dönüştüğünü söyleyen Murat Yeşildere’ye göre sıkıntılar, statükonun değişmesinde. Lider kişisel olarak değişim başlatabiliyor ama başkalarının getirdiği değişimi kabullenmekte zorluk çekiyor.

Yeşildere’nin önemli tespitlerinden biri liderlikte zayıf noktamızın takım çalışması olduğu konusundaydı. Murat Yeşildere takım liderliğinin motivasyon, ikna kabiliyeti ve dinleme gibi yetenekler istediğini, fakat bu noktada Türk liderlerin takımın parçası olmaktan çok tek kalmak, tek söz sahibi olmak istediğini vurguladı. Liderlerin ikonlaştırıldığı ülkemizde çalışan da söz sahibi tek bir yöneticiyi tercih ediyor.

Buna karşılık işbirliği ve müşteri odaklılık konusunda Türk liderleri yetenekli. Sadece karşı tarafı dinleme noktası aksıyor. Duygusal zekaya dayalı kararların oldukça önemli olduğunu ifade eden Yeşildere, bu çerçevede duygularını kontrol edebilen insanların başarılı olduğunu vurguladı.

“Yetkinliklere Dayalı İK Efsanesinin Sonuna mı Gelindi?”“Yetkinliklere Dayalı İK Efsanesinin Sonuna mı Gelindi?”

“Liderlik Karnemiz: Sonuç Odaklıyız ama Takım Çalışmasında Yokuz”“Liderlik Karnemiz: Sonuç Odaklıyız ama Takım Çalışmasında Yokuz”

8

Page 10: Big Brain of Pharma Genis Ozeti

“Değişimle İlgili Endişeler Nasıl Giderilir?”

Veerle Claerhout

Konferansın ilgi çeken konuşmalarından birine imza atan Ken Blanchard Kıdemli Danışmanı Nesim Levi, Değişim Yönetimi İçin Hangi Liderlik Özellikleri Gerekli? sorusuna yanıtlar aradı.

Nesim Levi, konuşmasına konferans boyunca konuşulan ilaç endüstrisi, insan kaynakları ve değişim gibi kavramları yorumlayarak başladı. Değişimi hız ve büyüklük, derinlik boyutlarıyla tanımlamak gerektiğini söyleyen Levi, hız ve derinlik küçükse bunun değişim değil gelişim olabileceğini belirtti. Bu açıdan bakıldığında büyük hız ve derinlik taşıyan değişimler devrim niteliğindedir; bizler, ikisinin arasına odaklanmalıyız. Nesim Levi, ilaç sektörünü etkileyen değişimin en büyük kaynağının yasal uygulamalar olduğunu anımsattı. Levi, yapılan araştırmaların, dünyada değişim çabalarının büyük bir bölümünün sonuçsuz kaldığını gösterdiğini söyledi. Her değişimin bir fikir, bir de uygulama boyutu olduğuna değinen Nesim Levi’ye göre, birçok değişim girişiminin fikir değeri yüksek olmasına karşın uygulama boyutu eksik kalıyor. Her iki tarafın da iyi olduğu projelerin yüzdesi oldukça düşük.

Nesim Levi değişime yönelik gelişen öngörülebilir endişeler ve bu endişelerin giderilmesi konularının önemini özellikle vurguladı. Levi bu endişeleri sırayla bilgi endişesi, kişisel endişeler, uygulama, etki, işbirliği ve mükemmelleştirme endişeleri şeklinde ortaya koydu. Nesim Levi, daha sağlıklı ve verimli değişim modellerinin genellikle yüksek katılımlı ve işbirliğine dayalı çabaların sonucuyla ortaya çıktığı mesajını verdi.

Nesim Levi

“İlaç Sektöründe Dijital Pazarlama İçin Kritik Konular”

Big Brain of Pharma’da Hekim Odaklı Pazarlama Yönetimi konusunda söz alan Across Health Kıdemli Danışmanı Veerle Claerhout da sözlerine birçok konuşmacı gibi tüm dünyada ilaç sektöründe gözlemlenen değişimden bahsederek başladı. Sektörde işlerin eskiden oldukça kolay olduğunu fakat havanın bozmaya başladığını söyleyen Claerhout, buna rağmen global büyümede Türk ilaç sektörünün iyi durumda olduğunu belirtti. Veerle Claerhout’un otorite, hastalar, eczaneler ve doktorlar ve hemşireler gibi paydaşların durumunu

değerlendirdiği bölümde Türkiye’deki değişimin global duruma oldukça paralel seyrettiği gözlemlendi.

Değişim ve iletişimin bir yönüyle mutlaka internet, sosyal medya erişimi ve kullanım yaygınlığıyla ilgili olduğunu gösteren Claerhout, bu noktada doktorların da bu iletişimin bire bir içinde olduğunun altını çizdi ve çok kanallı iletişimin yine çoklu karmaşık bir yapı doğurduğunu sözlerine ekledi. Bu yapıda doğal olarak mesajın verilmesinde ve hedeflenen kitle tarafından alınmasında sorunlar çıkıyor. Dolayısıyla daha spesifik ve paydaş merkezli olmak gerekiyor.

Veerle Claerhout’a göre bu ilişkinin yönetiminde ilk adım içgörüye dayalı; önce paydaş ihtiyaçlarının ve beklentilerinin belirlenmesi gerek. İkinci adım inovatif bir yaklaşım gerektiriyor; sırasıyla ürün, paydaş ve hasta odaklı bir başarı organizasyonu düzenlenmesi önem kazanıyor. Sonrasında uygulama aşaması söz konusu; iletişim kanallarını uyumla kullanmak ve pilot uygulamalarla mükemmeli aramak gerekiyor. Son aşamada ise etkiyi ve sonucu mutlaka ölçümlemek gerekiyor.

9

Page 11: Big Brain of Pharma Genis Ozeti

Sağlıkta ARGE Kültürü Oluşturmak; Türkiye ve Avrupa Birliği’ndeki Çalışmaların Değerlendirilmesi başlıklı konuşmasına Alvimedica İcra Kurulu Başkanı Dr. Cem Bozkurt da değişimden bahsederek başladı.

Değişimin sadece regülasyonlar boyutunda gerçekleşmediğini, tüm sağlık dünyasında köklü değişimlerin gündemde olduğunu söyleyen Bozkurt, pozitif değişim beklentisine biyomedikal sektörden bir örnek verdi. Türkiye’nin tıbbi malzemeleri en az kullanan ülkelerden biri olduğunu ve bu

pazarda ciddi bir büyüme beklendiğini belirten Cem Bozkurt, sağlığa erişim arttıkça bu yönde büyümenin kaçınılmaz olacağını ifade etti. Genel sağlık harcamalarının önümüzdeki 5 yıl içinde yaklaşık 20 milyar dolar artacağını öngören Dr. Cem Bozkurt’a göre bu büyümeden ilaç sektörü de payını alacak. Yurtdışından bakıldığında en belirgin yönümüzün ithalata olan eğilimimiz olduğu görüşünü öne süren konuşmacı, üretimde henüz yetersiz olduğumuzu sözlerine ekledi.

İlaç ve biyomedikal sanayideki gelişmeleri aktaran Bozkurt, sağlık açısından Avrupa’nın en güçlü üç yönünü teşhis amaçlı yeni görüntüleme teknolojileri, ilacı hastalık noktasına taşıyabilecek yapılar ve yaşlanan nüfusa paralel, bozulan organların yenilenmesine yönelik akıllı biyomateryaller veya organı yenileme teknolojileri olarak sıraladı. Dr. Cem Bozkurt, tüm bu yönleri güçlendirmek için AB hükümetleri tarafından taahhüt edilmiş 60 milyar Euro üzerinde fon bulunduğunu, bu fonun dağılımında hasta açısından somut yararların, bu desteğin odağında yer aldığını söyledi.

Bu süreçlerin dünyada ARGE kültürünün önemini ortaya koyduğunu ifade eden Bozkurt için bu kültürün ilk ayaklarından biri akademik. Üniversitelerin konuya eğilimi, hastane üniversite işbirliği ve doğru kümelenme faktörlerini çok önemli bulduğunu vurgulayan Dr. Cem Bozkurt, Türkiye’nin bu noktalarda alması gereken uzun bir yol olduğunu sözlerine ekledi.

Konferansta bir dijital başarı öyküsü paylaşan Roche Global IT Çözümleri Merkezi Yöneticisi Pedro Blasco, Roche bünyesinde 2004’te İstanbul merkezli bir CRM merkezi kurulmasıyla başlayan başarı sürecinden kesitler sundu. Sorumluluk alanında 8 ülke ve 8 kişilik bir grupla ve destek amaçlı başlatılan projenin, yönetim aşamasına ve ardından global yayılım sürecine dair ipuçları verdi. Merkezin faaliyetlerinin bugün tüm kıtalara yayıldığını belirten Blasco, hizmet edilen ülke sayısının 150’ye ulaştığını ve projenin 2010’da CRM ve iş mükemmelliği şeklinde dönüştüğünün altını çizdi. Blasco’nun aktardığı bilgilere göre İstanbul, Roche için artık küresel CRM ve BI merkezi haline geldi ve bu stratejiyi Türkler yönetiyor.

Hatalardan çok şey öğrenildiğini söyleyen Pedro Blasco, yalınlığı başarının bir parçası olarak gördüğünü söyledi. Değişimin büyüklüğünden de bahseden Blasco’ya göre müşteriler tarafından önce yazılım isteniyordu, daha sonra talep bağlantı yönüne kaydı ve bugün insanlar ulaşım istiyorlar. Bu da geleneksel pazarlamadan yeni pazarlamaya doğru bir gidişin bir göstergesidir. Blasco konuşmasını başarının ardında ‘neden olmasın?’ yaklaşımının da önemli bir yer tuttuğunu vurgulayarak tamamladı.

Dr. Cem Bozkurt

Pedro Blasco

“Sağlıkta Mucize Keşifler Nereden Kaynaklanıyor?”

“Başarının Sırrı: Neden Olmasın?”

10

Page 12: Big Brain of Pharma Genis Ozeti

Big Brain of Paharma konuşmacıları arasında Sanofi Aventis Klinik Araştırma Ünitesi Müdürü Dr. Emel Tetik de yer aldı. Dr. Tetik, İlaç sektöründeki ARGE çalışmalarının değerlendirildiği konuşmada, ilaçta ARGE’nin keşif ve geliştirmeden oluştuğunu, fakat sürecin hemen ticarileştirilemediğini, bunun da sektörün zorluklarından biri olduğunu ifade etti.

Türkiye’de resmi kaynaklara göre ilacın ARGE’deki payı oldukça küçük. Tetik bu noktada ARGE finans kaynaklarından da söz etti. Birçok ülkede olduğu gibi özel sektörün finansal anlamda payının yüksek olduğunu söyleyen Tetik, öte yandan doğru ARGE yapılabilmesi için devletle sağlam ilişkiler kurmak gerektiğini ifade etti.

Donanımlı insan gücü faktörünün önemine de değinen Dr. Emel Tetik, İK hedeflerinin ortaya konduğunu, bu hedefin 150.000 uzman ARGE çalışanı olduğunu bildirdi. Konuşmasında bu hedefler doğrultusunda uluslar arası araştırmacıları kendimize çekebilir miyiz veya kendi insan gücümüzü nasıl kullanabiliriz? sorularına yanıt arayan Tetik, yurtdışına giden beyinlere uygun koşulların sağlanması ve geri getirilmeleri gibi planların söz konusu olduğunu sözlerine ekledi. Tetik ayrıca klinik araştırmaların önemini de vurguladı.

En önemli gelişmenin ARGE faaliyetlerinin desteklenmesi hakkında kanun olduğunu ifade eden Dr. Emel Tetik, İlaçta ARGE’nin ithalata bağımlılığı azaltmanın anahtarı olduğunun altını çizdi.

Dr. Emel Tetik

İlaç Sektörü için İletişim Vakti başlıklı konuşmasında Workshop dergisi Genel Yayın Yönetmeni Okan Bodur, sektörün günümüzde en çok ihtiyaç duyduğu ve Big Brain of Pharma’da birçok kez dile getirilen iletişim problemlerini masaya yatırdı. Bodur sunumuna iletişimin zorluğundan söz ederek başladı ve yapılan iyi işin değerinin iletişiminin de iyi yapılmasıyla ortaya çıkacağı savını destekleyen doneler ortaya koydu. ‘İlaç sektöründe belirginleşen yeni ve karmaşık paydaşlar ağını yönetebilmenin yolu doğru iletişimi kurabilmekten geçiyor’ diyen Okan Bodur, sektörün, yaşadığı sorunların da etkisiyle bu konuya giderek daha fazla eğildiğini belirtti. Bodur’un tespitlerine göre firmalar ağırlıklı olarak halkla ilişkiler ajanslarıyla çalışıyor. Medya planlama şirketleriyle çalışan ve iletişim danışmanlığı alan firma sayısı ise çok daha az fakat bu alanda kayda değer bir gelişme var.

İletişimin bütünleşik olmak zorunda olduğunu vurgulayan Okan Bodur, algının kırılganlığından da söz etti; algı zor oluşur; kolay bozulur.

Okan Bodur konuşmasında marka oluşturabilmenin önemi, planlı bir medya yaklaşımının iletişim verimliliğine katkısı, yenilikçi iletişim modelleri, sosyal sorumluluk faaliyetleri gibi konulara da değindi.

İlaç sektörünün hala eski iletişim yöntemlerini kullanma eğiliminde olduğunun altını çizen Okan Bodur’a göre bu noktadaki engeller bilgi, ilgi, strateji ve yaratıcılık eksikliğinden kaynaklanıyor. Firmaların iletişim kalitesini düşüren diğer bazı faktörler ise gizlilik takıntısı ve iletişimciye erişimsizlik şeklinde açıklandı.

Okan Bodur ayrıca ilaç sektörünün klasik iletişim modelinin hedef kitleye bir şekilde ulaşmak, erişmek olduğunu, bu erişim ilgisinin de şimdi resmi otoriteye doğru yön değiştirdiğini ifade etti.

Okan Bodur

“ARGE İçin İK Hedefi: 150.000 Uzman Çalışan”

“İlaç Sektörü için İletişim Vakti”

11

Page 13: Big Brain of Pharma Genis Ozeti

Big Brain of Pharma konferansında 2. günün ilk paneli Stanton Chase Yönetici Ortağı C. Çağrı Alkaya moderatörlüğünde gerçekleştirildi. Sektörde yaşanan değişimin insan kaynakları açısından ele alındığı panele Datassist Genel Müdürü Ayşe Nazmiye Uça, Ranstad Türkiye Operasyon Müdürü Tuğçe Güzelçiftçi ve Kariyer.net Özel Müşteriler Direktörü Serra Eroğlu katıldı.

C. Çağrı Alkaya, panelin açılışında ilaç sektörüyle ilgili yapılan en önemli tespitlerden birinin altını çizdi. Sektör özellikle üst yönetimde kendi içine kapalı ve sektörler arası geçiş oranı oldukça düşük. Bu gerçekler doğrultusunda ilaçta İK anlayışının nasıl şekillendiği tartışıldı.

Tuğçe Güzelçiftçi, sektörün içinden geçtiği değişimin yeni yönetim modellerinin olduğu kadar yeni bir İK anlayışının da ortaya çıkmasına neden olduğunu belirtti. Doğal olarak organizasyonel değişim de söz konusu. Güzelçiftçi’ye göre ilaç sektörü genel muhafazakar yapısını yavaş yavaş değiştiriyor.

Panelistlerden Serra Eroğlu, sektörde yeni regülasyonlardan sonra istihdamın düşeceği beklentisinin yaygın olduğu görüşünde. Bu beklentilerde gerçeklik payının olduğunu düşünen Eroğlu, işe alım ve turn-over’ın devam ettiğini; ancak bunun yanında mevcut personelin yetkinliklerinin geliştirilmesi yönünde çalışmalara da hız verildiğini söyledi. Tanıtım kısıtlarının aşılmasına yönelik yetkinliklerin geliştirilmesi hedeflendiğini belirten Serra Eroğlu, İK açısından doğru yetkinlikte eleman seçiminin önem kazanacağını vurguladı. Bu anlamda en önemli yetkinlikler, problem çözmede yaratıcılık ve değişime uyum olarak sıralanıyor. Değişimin de doğru yönetilmesi şart. Eroğlu’na göre İK uzmanları daha çok bu konulara odaklanacak.

Ayşe Uça, ilaç sektöründeki daralmaya yalnızca işe alım penceresinden değil başka açılardan da bakmak gerektiğini ifade etti. Sektörün kendisi de bakış açısını değiştirmek zorunda. Şirket birleşmelerinin ilaç sektörünü İK açısından negatif etkilediğini belirten Uça, bu süreçlerin iyi yönetilmesi gerektiğinin altını çizdi. Karşılıklı hakların dengeli şekilde korunması açısından bir deneyim elde edildiği tespitini yapan Uça, özellikle satış tarafında sektör dışına çıkışların söz konusu olduğunu bildirdi.

Panelistler ayrıca tıbbi mümessiller açısından değişimleri de masaya yatırdı. Satış tarafında çok büyük değişikliklerin yaşanmadığını söyleyen Tuğçe Güzelçiftçi, asıl değişimin yönetsel tarafta olduğunu bildirdi. Serra Eroğlu da satış kadrosu niteliklerinin çok büyük değişiklik göstermediği kanısını paylaştı. Eroğlu’nun tespitine göre aslında ilaç sektörü büyümeye devam ediyor ve regülasyonlardan da çok fazla etkilenmiş görünmüyor. İlaç sektöründe İK açısından Pazara Erişim, Geri Ödeme ve Fiyatlandırma pozisyonları yükselişte. Ayrıca farmakovijilans ve departman sorumluarı da tercih edilen pozisyonlar arasında.

Panelde ortak bir görüş olarak yaratıcı çözüm üretebilen yönetici veya uygulayıcı arayışında yükseliş olduğu dile getirildi; ayrıca İK uzmanlarının niteliği ve performansı da tartışıldı.

Panel: Değişen Sektörde Değişen Uzmanlık Alanları ve Yetkinlikler

12

Page 14: Big Brain of Pharma Genis Ozeti

Big Brain of Pharma konferansının merakla beklenen son paneli, ülkemizde halen pilot uygulamaları devam eden aile hekimliği projesiyle ilgili birçok soruya yanıt oldu.

İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar Sur moderatörlüğünde gerçekleştirilen panelde İstanbul İl Sağlık Müdürü Yardımcısı Dr. Savaş Başar Kartal ve Türkiye Aile Hekimleri Uzmanlık Derneği (TAHUD) Merkez Yönetim Kurulu

Başkanı TAHUD Prof. Dr. Okay Başak söz aldı.

Dr. Savaş Başar Kartal’ın İstanbul Aile Hekimliği Pilot Uygulama Süreci’ne ilişkin çok geniş güncel bilgiler verdiği ve planlamaları paylaştığı panelde Prof. Dr. Okay Başak da süreçte TAHUD’un rolü ve desteğiyle ilgili detaylara değindi. TAHUD’un karar verici bir mekanizmadan çok bir uzmanlık derneği olduğunu belirten Başak, esas karar vericinin bakanlık olduğunu fakat derneğin aynı zamanda konunun bir tarafı olduğunu söyledi. Projelendirmenin tüm aşamalarında aktif rol alan Başak, uygulamanın başarılı olmasını istiyoruz dedi. Türkiye’de aile hekimliği adına yapılanları temelde desteklediklerini, zaman zaman yapıcı eleştiriler de yönelittiklerini sözlerine ekledi. Projeyle birlikte sistemde gerçekleşen temel değişiklikleri değerlendiren Prof. Dr. Okay Başak, aile hekimliği uygulamasının öncelikle kişiye, aileye özel oluşunun, hizmeti kişiselleştirmenin önemli bir değişiklik olduğunu vurguladı. Tüm planlamalar, yapılan tüm değişiklikler eğitimle desteklenirse anlam kazanacaktır görüşünü ortaya koyan ve eğitime büyük önem veren Başak, birinci basamakta görev alan tüm hekimlerin aile hekimliği uzmanlık eğitimini alması gerektiğini ifade etti. Başak’a göre firmaların da desteklediği projelerde doğrudan bu disiplinin içinden gelen uzmanlar olmalı. Bu sayede birinci basamak bakış açısı doğru yansıtılabilir. Aile Sağlığı Merkezleri için yeni görevler tanımlandığını söyleyen Okay Başak, niteliksel değişim için tüm bu sorumluluklara yönelik eğitimlerin gündeme getirilmesi gerekliliğini vurguladı. TAHUD başkanı, bu yeni sistemin yapılandırılması sürecinde birçok problem ortaya çıkabileceğini ama bunun doğal oladuğunu ve uzun vadede aşılacağını da sözlerine ekledi.

Projenin koordinasyon sorumlularından İstanbul İl Sağlık Müdürü Yardımcısı Dr. Savaş Başar Kartal, İstanbul’da devam eden pilot uygulamayla ilgili güncel durumu aktardıktan sonra, uygulamanın aslında bir Cumhuriyet projesi olduğunu söyleyerek, yakın tarihimiz boyunca aile hekimliği talepleriyle ilgili örnekler sundu. Çok uzun bir zamandır bu konuda halkta bir beklenti olduğunu belirten Dr. Kartal, uygulamanın bileşenleri ve detaylarıyla ilgili bilgi verdi ve önümüzdeki on yıllara dair projeksiyonu da paylaştı. Projenin çok uzun soluklu olduğunu vurguladı.

Geçiş aşamasındaki planlamalardan, kanuni düzenlemelerden ve nüfusa dayalı öngörülerden bahseden Dr. Savaş Başar Kartal, güncel istatistiki verileri paylaştı. Aile Sağlığı Merkezlerinde inisiyatif kullanabilen hekimlerin motivasyonlarını ve yaratıcılıklarını da en verimli şekilde kullanabildiğini söyledi. Süreç boyunca kayıtsız nüfusa verilen hizmet, kamu bina envanter yetersizliği, cari gider problemleri, denetim yetersizliği riski, birinci basamak deneyimi azlığı gibi dezavantajlar söz konusu olsa da, Kartal’a göre başlangıçta beklentinin az olması, zihinsel olarak hazır olunması, kayıtlı nüfus ve tetkiklerin dolaşımı gibi unsurlar projenin ilerleyişine olumlu katkı yaptı.

Panel: Karar Vericiler Aile Hekimliği Hakkında Ne Düşünüyor? o

akla beklenen son paneli, eden aile hekimliğ

Dr.l

ünüyor?

nk

k

13