bİldİrİler kİtabi cİlt-iiisamveri.org/pdfdrg/g00411/2018/2018_kurta.pdfinternational symposium...
TRANSCRIPT
SİNOP ÜNİVERSİTESİ
MAHMUT KEFEVİ İSLAMİ İLİMLER
UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
ULUSLARARASI
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE
SİNOP’TA TÜRK-İSLAM KÜLTÜRÜ
SEMPOZYUMU
BİLDİRİLER KİTABI
CİLT-II
International Symposium on Turkish-Islamic Culture
in Sinop from Past to Present
Proceedings Book
Volume-II
5-7 Ekim / October 2018
Sinop / TÜRKİYE
Sinop Üniversitesinin 22. Bilimsel Yayınıdır.
ISBN 978-605-88024-7-6
ULUSLARARASI
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE
SİNOP’TA TÜRK-İSLAM KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU
BİLDİRİLER KİTABI
CİLT-II
International Symposium on Turkish-Islamic Culture
in Sinop from Past to Present
Proceedings Book
Volume-II
ISBN 978-605-88024-7-6
Sinop Üniversitesi Adına Sahibi Owner on behalf of Sinop University
Prof. Dr. Nihat DALGIN
RektörRector
Editörler | Editors
Dr. Öğr. Üyesi Cüneyd AYDIN
Dr. Öğr. Üyesi Emrah DİNDİ
Dr. Öğr. Üyesi Doğan FIRINCI
Editör Yardımcıları | Editorial Assistants
Arş. Gör. Muhammet KARAAĞAÇ- Arş. Gör. İbrahim TOPRAK
Baskı/Printing
Şimal Ajans / Camikebir Mah. Karantina Sk. No:7/B Sinop
Sertifika No: 21439
Baskı Yeri ve Tarihi / Publication Place and Date
Sinop, Aralık / December 2018
Uluslarası Geçmişten Günümüze Sinop’ta Türk-İslam Kültürü Sempozyumu Bildiriler Kitabı
Sinop Üniversitesinin bilimsel bir yayınıdır. Kitapta yayımlanan yazıların her türlü içerik sorum-
luluğu yazara aittir. Yazılar, yayıncı kuruluşun izni olmadan kısmen veya tamamen bir başka
yerde yayımlanamaz.
İletişim | Communication
Korucuk Köyü Trafo Mahallesi No: 36 57000 | SİNOP | TÜRKİYE
Tel: +90 (368) 2715757-58-59-60 | Faks: +90 (368) 2715763| web: http://turkislamsemp.sinop.edu.tr/
Uluslararası Geçmişten Günümüze Sinop’ta Türk-İslam Kültürü Sempozyumu / 5-7 Ekim 2018
845
19. YÜZYILIN SONLARINDA
SOSYO-KÜLTÜREL VE DİNÎ AÇIDAN SİNOP ŞEHRİ
Abdurrahman KURT *
Öz
Biz bu bildiride diğer tarihsel kaynakların yanında, büyük ölçüde Tepeyran’ın Hatıraları’nı esas alarak
19.yüzyılın sonlarına doğru bir sahil şehri Sinop’un sosyo-kültürel ve dinî profilini ortaya çıkarmaya çalı-
şacağız. Sinop şehrinin tarihsel olarak sosyo-kültürel ve dinî yapısının ortaya çıkarılmasında Ebu Bekir
Hâzim Tepeyran’ın (1864-1947) Hatıralar’ı (ilk baskısı Türkiye Yayınevi, İst. 1947) oldukça önemlidir.
Onun Sinop’la yolları 1885 yılında kesişir; zira bu tarihte Kastamonu Valisi Abdurrahman Nurettin
Paşa’nın (1836-1912) teklifi üzerine Kastamonu Mektubi Kalemi mümeyyizliğine tayin olunmuştur. Bilin-
diği üzere 19.yy’da Sinop, Kastamonu vilayetine bağlı bir livadır. Hâzım Bey, çalışkan ve dindar valinin
temposuna ayak uydurarak onun güvenini kazanır. Kastamonu’da kaldığı altı yıl içinde Paşa’ya mühürdar-
lık, mektupçu kalemi mümeyyizliği, vilayet gazetesi yazarlığı, idadi mektebinde mecelle ve mülkiye ka-
nunları hocalığı görevlerinde bulunur. Hâzım Tepeyran’ın hatıratından öğreniyoruz ki, o dönemlerde Sinop
her sınıftan memur, asker ve sivillerin gönderildiği bir sürgün şehriydi: Muhtelif cezalara mahkûm edilen
400’den fazla farklı din ve mezheplere mensup insan, kale zindanlarında mahpustu. Tepeyran hatıratında
bunlara ilâveten resmi binaların inşası sırasında Sinop’taki bazı kişi ve bürokratların suiistimallerini de
gündeme getirmektedir. Her ne kadar Osmanlı geleneksel ve dinî ağırlıklı bir toplum yapısından oluşsa da
bahsedilen tarihlerde, Sinop’ta, öğle arası yemeklerden ağızlarında içki kokusuyla dönen memurlar vardı.
Keza görevlilerin tamamı abdestli namazlı ve uzun sakallı kimselerden oluşmuyordu. Dikkat çeken bir
diğer husus da yaşlı zatların naip veya mutasarrıf olarak şehre atanmasıydı. Osmanlının son dönemlerinde
Sinop’ta görülen idari teşkilatın birçok alanda dökülen yapısı çöküşün ipuçlarını da gözler önüne seriyor.
Kuşkusuz bunlar farklı düzeylerde olsa da şu veya bu şekilde başka şehirlerde de görülebilir. Ancak Cum-
huriyet’in kuruluşunun ilk dönemlerinde kaleme alınan Tepeyran’ın eserlerindeki üslubun seküler niteliği
ve geçmiş döneme ilişkin tepkiselliği dikkatlerden kaçmıyor. Rus konsolosluğunda Tepeyran’ın votka içip
genç matmazelle yakınlaşması, onun seküler yaşam tarzına olan yatkınlığına işaret ediyor.
Anahtar Kelimeler: Sinop, Sosyo-kültürel hayat, Dini hayat, Tepeyran.
Socio-Culturally and Religosity Sinop City in the Late 19th
Century
Abstract
In this paper, we will try to reveal the socio-cultural and religious profile of Sinop, a seaside city towards
the end of the 19th century, based largely on Tepeyran's Remarks, as well as other historical sources. For
discovery the city's historical socio-cultural and religious the structure, Ebu Bekir Tepeyran's (1864-1947)
book named Hatıralar (the first edition of Turkey Publishing House, Ist. 1947) is very important Tepeyran’s
* Prof. Dr., Bursa Uludağ Üniversitesi, [email protected]
International Symposium on Turkish-Islamic Culture in Sinop from Past to Present / 5-7 October 2018
846
roads with Sinop crossed in 1885. On this date, thanks to the proposal of Kastamonu Governor Abdurrah-
man Nurettin Pasha (1836-1912), he was assigned to the position of as a pen officer (kâtiplik) in the Kas-
tamonu governorate. As it is known, in the 19th century, Sinop was a liva (liaison) to the Kastamonu pro-
vince. Hâzim Bey earns his trust by keeping up with the temps of the hardworking and pious Governor. We
learn from the remembrance of Hâzim Tepeyran that at that time Sinop was a city of exile where every
class of officers, soldiers and civilians were sent: more than 400 different religions and sects were sentenced
to various punishments in the dungeons of the fortress. In addition to these, the bribery of some people and
bureaucrats in Sinop are also brought to the agenda during the construction of official buildings. Although
the Ottomans consisted of a traditional and religious society, there were officers in Sinop who returned
from their lunch breaks in their mouths with drink smells. Likewise, all of the officers were not composed
of ablutionary prayers and long bearded men. The structure of the administrative organization in Sinop in
the last periods of the Ottoman Empire reveals clues to its collapse. Certainly these can be seen in other
cities in one way or another, although at different levels. However, the style of the works of Tepeyran,
which was taken in the early periods of the founding of the Republic, does not escape attention with its
secular character and its reaction to Ottoman period. In the Russian consulate, Tepeyran's drinking of vodka
and his approach to the young mourning point to its predisposition to secular lifestyles.
Keywords: Sinop, Socio-cultural life, Religious life, Tepeyran.
Giriş
Biz bu bildiride diğer tarihsel kaynakların yanında, büyük ölçüde Tepeyran’ın Hatıra-
ları’nı esas alarak 19.yüzyılın sonlarına doğru bir sahil şehri olan Sinop’un sosyo-kültürel ve dinî
profilini ortaya çıkarmaya çalışacağız.
Sinop, jeo-stratejik konumu sebebiyle Osmanlının Karadeniz’deki en büyük deniz üssü
konumuna ulaşmış1 ve tarih boyunca İstanbul’dan Doğu Karadeniz’e veya Anadolu’dan Kırım’a
gidecek tüccarların uğradıkları bir liman ve ticaret merkezi olmuştur.2
Kara ve deniz yollarının ve doğal coğrafik konumunun sağladığı avantajlarla tarihi Sinop,
kültür ve insan ilişkileri bakımımdan orta Karadeniz’de dikkat çekici bir prototiptir. Coğrafik/fi-
ziki konumu ve ekonomik avantajları hiç kuşkusuz etrafındaki şehirlerden daha farklı ve renkli,
bir ölçüde kozmopolit bir insan topluluğunu kristalize etmektedir. 24 yaşında iken 1913’ten iti-
baren Sinop’ta dört buçuk yıl sürgün hayatı yaşayan tanınmış hikâye ve roman yazarı Refik Halit
Karay’ın (1888-1965) tespitleri de bu söylediklerimizi teyit etmektedir. Onun gözlemlerine göre
Birinci Dünya harbinden önce Sinop, o kadar şen ve şirin bir kasabaydı ki, Boğaziçi’nin –hatta
Rumeli kıyısındaki- bir köyünü andırıyor; tabiat güzelliği ile Boğaziçi’ni aratmıyordu. “Üç adet
küçük oteli, deniz üstüne meyhaneleri, sokaklarında mandolin sesleri işitilen ve genç kız siluetleri
dolaşan Rum mahalleleri ile İç Anadolu’nun değme vilayet merkezinde rastlanması imkânsız”
derecede güzel bir kasabaydı.3
Refik Halid’in bu kasabada dikkatini çeken şeylerden biri, epey kalabalık bir Rum azın-
lığın mevcudiyetidir. Kaldığı pansiyon da yaşlı bir karıkoca Rum’a aittir. Onun açısından Rum
1 Selim Özcan, “Tanzimat Döneminde Sinop’un Sosyal Ekonomik Durumu”, Ondokuz Mayıs Ün. Sos.
Bil. Enst. Doktora Tezi, Samsun 2007,s.1 2 Agt, s.2 3 Refik Halid Karay, Bir Ömür Boyunca, İnkılâp Yay, İst. 2009, s. 44.
Uluslararası Geçmişten Günümüze Sinop’ta Türk-İslam Kültürü Sempozyumu / 5-7 Ekim 2018
847
kızlarının çalıştığı sahil gazinoları hiç de fena değildir.4 Buna ilâveten inziva, sükûn, âb ve hava,
hepsi burada mevcuttu. Üç ay geçmemişti ki Refik Halid’in öksürükleri kesilmiş, sızıları dinmiş,
yanakları renklenmiş, iştahı yerine gelmiş, dağ tepelerinde güçlü ve kuvvetli bir şekilde dolaşıp
avlanıyor, sakin çınar altı kahvelerinde mesut bir şekilde nargilesini höpürdetiyordu.5 Sinop’un
İstanbul’dan ve diğer şehirlerden kendine özgü farklılığı, Refik Halid’i oldukça hayrete düşürmüş
ve abartılı bir ifadeyle; “Bu memleketin kadını, kısrağı, taşı tuğlası, sözü, sazı bir başka nevi
acayip şey. … Etrafıma bakıyorum da İstanbul’a pek yakın addedilen bir mevkide olduğuma ka-
tiyen inanamıyorum” demekten kendini alamamıştır.6
Burada geç dönem Sinop’a dair yararlandığımız kaynaklardan Ebu Bekir Hâzim Tepey-
ran’ın (1864-1947) biyografisine ve o dönemlerde Sinop’un ünlü yöneticisi Abdurrahman Nuret-
tin Paşa’nın (1836-1912) karakterine kısaca göz atmak da faydalı olacaktır.
Sinop şehrinin tarihsel olarak sosyo-kültürel ve dinî yapısının ortaya çıkarılmasında Te-
peyran’ın Hatıralar’ı (ilk baskısı Türkiye Yayınevi, İst. 1947) oldukça önemlidir.7 Niğdeli köklü
bir bürokrat ve ilmiye sınıfına mensup bir aileden gelen Tepeyran, Rüştiye eğitimini tamamlar
tamamlamaz, Osmanlı devletinin muhtelif vilayetlerinde önce kâtiplik daha sonra da valilik gö-
revlerine atanmıştır.
Kızdan torunu Oktay Akbal’ın Sunuş yazısındaki cümleleriyle, Niğde’de başlayıp Hicaz,
Bağdat, Beyrut, Manastır, Sivas, Ankara, Bursa, İstanbul vb. Osmanlı illerinde valilik, nazırlık,
milletvekilliği ile geçen yarım yüzyıl. Abdülhamit, Reşad, Vahdettin’in saltanat yılları, İstiklal
Savaşımızın Anadolu’su, ardından Cumhuriyet’in kuruluşu… 8 Onun Sinop’la yolları 1885 yı-
lında kesişir; zira bu tarihte Kastamonu Valisi Abdurrahman Nurettin Paşa’nın teklifi üzerine
Kastamonu Mektubi Kalemi mümeyyizliğine tayin olunmuştur. Bilindiği üzere 19.yy’da Sinop,
Kastamonu vilayetine bağlı bir livadır.
Hâzim Bey çalışkan ve dindar valinin temposuna ayak uydurarak onun güvenini kazanır.
Kastamonu’da kaldığı altı yıl içinde Paşa’ya mühürdarlık, mektupçu kalemi mümeyyizliği, vila-
yet gazetesi yazarlığı, idadi mektebinde mecelle ve mülkiye kanunları hocalığı görevlerinde bu-
lunur. Paşa’nın görevinin başka vilayetlere nakline bağlı olarak o da birlikte intikal eder ve çalış-
malarını birlikte sürdürürler.9
Kastamonu valisi Abdurrahman Paşa, meşhur Germiyanoğulları’ndan Vezir Hacı Ali
Paşa’nın oğludur. Bugün Sinop’ta “Abdurrahman Paşa” adı taşıyan bir köy (Erfelek) ve merkezde
bir lise bulunuşundan 1882-1891 yılları arasında Kastamonu’da valilik yapan Abdurrahman
Paşa’nın da Sinop için önemli bir sima olduğu anlaşılıyor.
4 Refik Halid Karay, Memleket Yazıları -5-, Pek İyi hatırlarım, İnkılâp Yay, İst. 2014, s.25; Elif Davun,
“Refik Halid Karay’ın Eserlerinde Din Olgusu Üzerine Sosyolojik Bir Çözümleme” (YLT), Uludağ Ün.
Sos. Bil Enst., 2018, s.27-9. 5 Refik Halid Karay, Ay Peşinde, İnkılâp Yay, İst. 2009, s.139. 6 Sinop’un coğrafi şartları inek, öküz ve buzağı gibi hayvanları bile etkilemiş, fiziki görünüm itibariyle
onları köpekle keçi arasında tayin edilemeyen sanki farklı bir mahlûka dönüştürmüştür. “Kayadan ka-
yaya sıçrayan, iki ayağının üzerine kalkarak daldan dala uzanan” bu hayvanlar şayet böyle devam ederse
yüz yıl sonra belki de damlarda serçe avlarken görülecektir. Bkz, Karay, Memleket Yazıları -5-, s.545-
48. 7 Ebu Bekir Hâzim Tepeyran, Hatıralar, Haz. Faruk Ilıkan, Pera Turizm ve Ticaret A.Ş. Yay, İst.
1994/1998. 8 Age, s.V. 9 Abdülkadir Hayber, Ebu Bekir Hâzım Tepeyran, Kültür ve Turizm Bak. Yay, Ank. 1988.
International Symposium on Turkish-Islamic Culture in Sinop from Past to Present / 5-7 October 2018
848
Tepeyran’ın tasvirine göre 1885 senesinde tahminen 45-46 yaşlarında bulunan Paşa, gür-
büz vücutlu, siyah kaşlarıyla kirpiklerine rağmen saçı, sakalı, bıyığı tamamen ağarmış; pembe
yanakları, etrafına kar yağmış kış elmasına dönen yüzü vakur bir güzelliğe bürünmüştü. Görenlere
mutlaka hürmet hissi veren yüzünün mehabetini, eski Sadrazam unvanı daha da bir artırmaktaydı.
Çalıştığı vilayetlerde birçok insan Abdurrahman Paşa’nın namusluluğu kadar azametinden de
bahsederek kendisine dua etmekteydi. Paşa saedece uyumak veya abdest almak için harem daire-
sine gider, namazı ekseriyetle vilayet dairesindeki mescitte cemaatle kıldığı gibi sabah kahvaltı-
sının dışındaki yemekleri de cemaatle yerdi. Sofrada en az sekiz on kişi bulunurdu. Vekilharç
(daire müdürü), daire imamı ve halayıklarından biriyle evlendirdiği uşağı da sofrada yer alırdı.
Tepeyran, “demir leblebi” bir Vali olarak tanınan Paşa’nın yalnız sofra cemaatine değil
namazların bazılarına da iştirak ediyor, daha önce görev yaptığı Konya’daki namaz borçlarını
“bitmez tükenmez tespih namazlarıyla” ödemeye çalışıyordu. Paşa, vazife esnasında bulunması
gereken ağırbaşlılığın bir yansıması olarak belirgin bir kibir ve azamete sahipti. Üst düzey vilayet
memurlarının makamına siyah setre (ceket) ile girmeleri mecburi gibiydi. Yalnız gündüzleri değil
geceleri de ezani saat dörde beşe kadar çalışırdı. Tepeyran, “Büyük devlet adamlarından tanıdık-
larım arasında onun kadar bütün fikir ve zamanını vazifesine hasretmiş bir zata rast gelmedim,”
diyor.
Başvekâlet gibi en üst düzey bürokratik bir görevden sonra daha düşük bir rütbeyle Kas-
tamonu’ya gönderilen Abdurrahman Paşa’da benzerlerindeki küskünlükten de eser görülmezdi.
O, bunu hiç sorun etmeksizin, vilayet binasında, yalnız idari işlerle ilgilenmez, hem kendisinin
hem de maiyetinin beynini ve gönlünü geliştirmek için ilmi ve zihinsel faaliyetlerde de bulunurdu.
Bu meyanda, haftada iki gece, ders yapar gibi muntazaman Mesnevi okunur ve nispeten işsiz
gecelerde ise satranç oynanırdı.
Nakşibendiliğin Halidi koluna mensup olan Paşa, çevredeki ilim erbabına gereken değeri
veriyor ve onlara liyakatlerine göre mansıplar tevdi ediyordu. Ancak Paşa’nın ilim adamlarına
yönelik mütevazılığını Çorum’dan gelen Dağıstanlı Takiyüddin Efendi gibi istismar etmeyenler
de yok değildi. Kastamonu’da iken bir âlimin referansıyla Mesnevi derslerine katılan Takiyüddin
Efendi pek vakarlı ve sözü düzgün bir hoca kılığındaydı. Beyaz sarığı altında simsiyah sakalı,
bıyığı, uzun boyu, nüfuzlu bakışları, keskin zekâsı ve geniş malumatıyla Paşa’yı derhal büyüle-
mişti. Paşa bu zatta ilim ve irfanın fevkinde bir velilik kuvveti bulunduğunu düşünerek nasıl hür-
met edeceğini bilemiyordu. Bundan sonra Paşa Mesnevi derslerini yalnız onunla yapmaya baş-
ladı. Fakat Dağıstanlı zamanla Paşa’yı rahatsız edecek derecede bir üstat otoritesi tesis etmişti.
Bir defasında Paşa’yla birlikte namaz kılarken imamın imametini beğenmemiş ve “ben “düm
tekli” namaz kılmam diyerek namazı terk etmişti. Zira ona göre imam sureyi Hüseyni makamında
okuyacağım diye ayaklarını oynatıp duruyordu. Onun vilayetten ayrılarak İstanbul’a gitmesiyle
Paşa’nın üzerinden büyük bir yük kalktığı için rahat bir nefes almıştı.
Vali Abdurrahman Paşa, bütün vilayet ahalisi üzerinde “velâyet-i âmme”si (herkesin ve-
lisi) sebebiyle din, ırk ve etnik farklarına bakmadan her ailenin, her ferdin velisi, babası gibi ha-
reket ederdi. Bundan dolayı herkes de onu candan severdi. Üst düzey memur atamaları ve teftiş-
leriyle, zaman zaman bizzat ikametleriyle Sinop’ta adından sıkça söz edilen çalışkan, dindar ve
dürüst bir bürokrattı. Çevresinde bulunan hemen herkesi de çalıştırmaktan zevk alırdı. Birçok
Uluslararası Geçmişten Günümüze Sinop’ta Türk-İslam Kültürü Sempozyumu / 5-7 Ekim 2018
849
sosyal ve hayri hizmetlerine ilâveten Paşa, İdadi mektebi ile Frengi ve Guraba hastanesini yaptır-
mıştı.10
1.Sosyo-Kültürel ve Dinî Açıdan Sinop Şehri
19. yüzyılın ortalarında idari bakımdan Kastamonu vilayetine bağlı sancak merkezi olan
Sinop şehri, çoğunlukla Müslümanların ve daha az nüfuslu Gayrimüslimlerin birlikte yaşadığı
çok kültürlü bir Osmanlı Anadolu şehri görünümündedir. Sinop coğrafi olarak doğal bir limana
sahiptir; bu konumu sebebiyle önemli bir ithalat ve ihracat merkezi olmuştur.
Osmanlı toplumunda halk, genel olarak dinî özelliklerine göre tabi tutulmuş ve çoğun-
lukla birbirlerinden ayrı mekânlarda iskân edilmişlerdir. Özcan’ın Sinop Temettu defterlerinden
çıkardığı sonuçlara göre, 18. Yüzyılın ilk yarısında Sinop’ta 18’i Müslüman, 7’si gayrimüslim ve
2’si karma (Balatlar ve Kefevi) olmak üzere toplam 27 mahalle bulunuyordu. Müslüman mahal-
lelerinden bazıları diğer Osmanlı şehirlerinde olduğu gibi, bir cami ve mescidin adını taşımak-
taydı. Mesela Camii Kebir Mahallesi, Sinop’un merkezi mahallesi idi. Rumların oturduğu bazı
mahallelerde kilise adıyla anılmaktaydı. Dolayısıyla her Müslüman Mahallesi aynı zamanda bir
cami cemaati ve her Hıristiyan Mahallesi de bir kilise cemaati olarak düşünülmekteydi. Belge-
lerde Müslüman mahallelerinde yaşayanlar çoğu defa “Müslüman ahali” veya “ahali-i İslam”
tabirleriyle zikredilirken, Rumlar “reayay-ı Rumiyan” veya “Rum ahali” olarak isimlendirilmek-
teydi.11
Söz konusu defterlere göre Tanzimat döneminde ise Sinop merkezinde 14’ü Müslüman-
lara ve 6’sı gayrimüslimlere ait olmak üzere 20 mahalle vardı. Bunların dışında bir de “mahalle-
i Ermeniyan” olarak geçen bir de Ermeni mahallesi vardı. Şehirde öteden beri Müslüman mahal-
leler surlar içinde, gayrimüslim mahalleler ise surlar dışında yapılanmış olmakla birlikte Tanzimat
dönemine gelindiğinde Müslümanlar da surlar dışında ikamet etmeye başladığı görülür. Diğer
Osmanlı şehirlerinde olduğu gibi burada da gayrimüslim nüfusun Müslümanlara göre daha fazla
artış eğiliminde olduğu gözlenmiştir.12 Bunun temel nedenleri arasında gayrimüslimlerin azınlık
psikolojisi içinde çoğalma arzuları ve sağlık kurallarına uymada daha titizlik göstermeleri gibi
faktörler zikredilebilir.13
10 Abdurrahman Paşa zaman zaman diğer din mensuplarının ileri gelenleriyle de görüşmeler yapıyordu.
Aşağıda anlatacağımız olay, onun bu türden görüşmelerde farklı din mensuplarına karşı nasıl bir üstün-
lük duygusu taşıdığını göstermektedir. Paşa, Ebu Bekir Hâzim ile satranç oynarken İnebolu dağındaki
Rum manastırının yaşlı papazının ziyaret talebini kabul eder. İçeri giren kesiş yalnız bir selamla yetin-
meyerek Paşa’nın elini sıkmak için ilerler. Fakat Paşa ona sol elini uzatır. Kısa boylu kesiş gülümseyerek
düzgün bir Türkçe ile “Paşa” der, “Sağ el sapasağlam dururken sol el verilmez… Ötekini veriniz. Neden
sakınıyorsunuz? Yüreğim de elim gibi temizdir. Galiba kıyafetim hoşunuza gitmedi. İnsanları yalnız
kılıkla tanımak isteyenler aldanmaktan kurtulamaz. Sizi ziyarete gelen kıyafetim değil, bizzat benim.”
Paşa, “sol elimi dalgınlıkla uzattım”, diyerek bu defa sağ elini uzatır. Paşa orman ve bağ manzarası
içinde konumlanan Manastır’daki kesişe bir Cuma günü iade-i ziyarette bulunur. 11 Selim Özcan, agt, s.34-5. 12 Özcan, agt, s.36-55. 13 Abdurrahman Kurt, Bursa Sicillerine Göre Osmanlı Ailesi (1839-1876),-Sosyo-Ekonomik Yapı Gelenek
ve Görenekler, Sentez Yay, Bursa, 2013, s. 120-125.
International Symposium on Turkish-Islamic Culture in Sinop from Past to Present / 5-7 October 2018
850
Sinop’un 14 Müslüman mahallesinde hane reislerinin mesleklerine göre yapılan tasnifte,
din ve eğitim alanında hizmet veren 25 görevli görülmektedir. Bunlardan 11 kişi, hemen her ma-
hallede bulunan imam unvanı taşımaktadır.14
6 mahallede yaşayan gayrimüslim hane reislerinin mesleki dağılımına bakıldığında, on-
ların ziraatla hiç iştigal etmediği, en yoğun olarak çalıştıkları meslek grubunun zenaat ve ticaret
olduğu; Müslümanlar arasında bulunmayan bir faaliyet alanı olarak 3 kişinin meyhanecilik yap-
tığı; 9 kişinin papaz olarak hizmet verdiği görülür.15
Müslüman din görevlilerinin ve eğitimcilerinin toplumsal düzenin, huzur ve güvenin sağ-
lanmasında ve kimi sapkın olayların engellenmesinde belirgin katkısının olduğu aşikârdır. Top-
lumda dinî ve örfi emirlere uymayanlar; genel ahlâka ve geleneksel değerlere saygı göstermeyen-
ler; eliyle, diliyle mahalle halkını rahatsız edenler zina edenler, çoğunlukla bir din görevlisinin
önderliğinde yönlendirilen mahalle halkının tepkisiyle karşılaşıyorlardı. İstenmeyen olaylar kar-
şısında gerek Müslümanlar, gerekse gayrimüslimler topluca mahkemeye dilekçe vererek huzuru
ve asayişi bozan kişilerin mahallelerinden ihraç edilerek başka bir mahalleye nakledilmesini isti-
yorlardı. Mahkeme de genellikle bu tür talepleri olumlu karşılayarak huzuru bozan kişilerin ma-
halleden nakledilmesi yönünde karar veriyorlardı.16
2.Yaşlı Bürokratlar ve Yolsuzluklar: Rüşvet, Alkol
Her toplumda olduğu gibi Sinop’ta da istenmedik sosyal olaylarla karşılaşılıyordu. Os-
manlının son dönemlerinde bürokraside ortaya çıkan zafiyet, çöküşün ipuçlarını da gözler önüne
seriyor. Tepeyran, resmi binaların inşası sırasında Sinop’taki bazı kişi ve bürokratların nasıl yoz-
laşıp rüşvete bulaştıklarını gündeme getirmektedir. Bunlardan biri de elindeki 99’luk tespihi ve
dervişlik tavırlarıyla Vali Abdurrahman Paşa’nın güvenini kazanan 70-75 yaşlarındaki Sinop mu-
tasarrıfıdır. Bu zat organize yolsuzlukta mahir olduğu halde Sinop halkından üçer kuruş toplatarak
Kasabadaki Seyid Bilal Türbesi’ne bir şose de yaptırmıştı.17
Dikkat çeken bir diğer husus da yaşlı zatların naip veya mutasarrıf olarak şehre atanma-
sıydı. Tepeyran’ın bildirdiğine göre, Sinop’a gönderilen üst düzey görevliler sanki yaş fazlalığıyla
tayin olunuyorlar gibiydi.18 Nitekim aynı müftü, bir tarihte Evkaf Nezareti’ndeki bir işi için Kas-
tamonu’dan İstanbul’a giderek Nezaretin üst düzey bürokratlarından birine işinin çabuk görül-
mesi için kendisine yardımcı olunmasını rica eder. Bürokratın bunun karşılığındaki talebi maddi
14 İmam olmayan üç mahallede aynı görevi yapabilecek müezzin veya derviş zümresinden bir görevli bu-
lunmaktadır. 1 mektep hocası ve 1 müftü/müderris olmak üzere iki kişi eğitim alanında hizmet vermek-
tedir. Diğer görevliler arasında 1 taleb-i umuma hatip, 4 derviş, 2 müezzin,1 imam-hatip, 2 mütevelli ve
1 hutbeci bulunmaktadır. Bkz, Özcan, agt, 69. 15 Özcan, agt, 78. 16 Özcan, agt, 58. 17 1889 yılında Sinop mutasarrıflığına tayin edilen bâlâ rütbeli olan bu zat, vali Abdurrahman Paşa’nın
yanında iki üç gün içinde dervişlik tavırlarıyla valinin güvenini kazanır. Fakat birkaç ay sonra hırsızlığa
vesile bulmada pek usta olduğu ve yalan konuştuğu anlaşılarak, Vali Paşa’nın kızgınlığını üstüne çeker.
Sinop’ta imzalı imzasız gönderilen ihbar mektupları birbirini kovalamaya başlamıştı. Çok geçmeden
foyasının bütünüyle meydana çıkarak yakayı ele vereceğini ve valinin rüşvet alanlar hakkındaki nefes
aldırmayan takiplerinden kurtulmanın mümkün olmayacağını anlayarak Sinop’tan savuşmuştu. Bkz, Te-
peyran, age, 91-100. 18 Bunlardan biri de kendisinin 108 yaşında ve Nuh Nebi’den kalma olduğunu söyleyen bir naipti. Söz
konusu naip, bazen düzgün konuşmasına rağmen yaşı gereği küçük yaştaki bir çocuk halinde göründüğü
zamanlar da oluyordu.
Uluslararası Geçmişten Günümüze Sinop’ta Türk-İslam Kültürü Sempozyumu / 5-7 Ekim 2018
851
değil sırf manevidir: “Eğer Kastamonu’ya dönüşünde Şaban Veli’nin türbesinde benim için bir
‘Yâsin’ okuyacağını vaat edersen işini derhal yaparım.” Hâlbuki müftü Kastamonu’da doğmuş
büyümüş biri olduğu halde İstanbul’a giderken bile Şaban Veli’nin ruhuna bir Fatiha okumak
hatırına gelmemişti.
Yapmış olduğu yolsuzlukları sebebiyle Sinop’tan kaçan mutasarrıfın yerine tayin olunan
Gürcü Yahya Dede Paşa bir “pîr-i fâni” idi. Yeni mutasarrıf, Ebu Bekir Hâzim de mahiyetinde
olduğu halde ilk Cuma namazını Seyid Bilal Türbesindeki camide kılmıştı. Mutasarrıfın Cumayı
kılacağı camiyi öğrenen Sinop’un Kastamonulu Müftüsü de namaza iştirak eder. Namaz sonrası
türbenin misafir odasında kahve, şerbet içerken Müftü, Paşa’ya hitaben, “Çırah dibine karanlıh-
tır”derler diyerek sohbete katılır ve iki seneden beri Türbedeki camide ilk defa namaz kıldığını
hayıflanarak belirtir.
Gerçekte kitabi dinin temsilcileri olan ulemanın, türbelere yönelik öteden beri mesafeli
bir duruşunun olduğu bilinen bir husustur. Ümera takımının ise popüler dindarlığın uğrak yerle-
rinden biri olan türbelerle ünsiyeti daha belirgindir. Nitekim aynı müftü, bir tarihte Evkaf Neza-
reti’ndeki bir işi için Kastamonu’dan İstanbul’a giderek Nezaretin üst düzey bürokratlarından bi-
rine işinin çabuk görülmesi için kendisine yardımcı olunmasını rica eder. Bürokratın bunun kar-
şılığındaki talebi maddi değil sırf manevidir: “Eğer Kastamonu’ya dönüşünde Şaban Veli’nin tür-
besinde benim için bir ‘Yâsin’ okuyacağını vaat edersen işini derhal yaparım.” Hâlbuki müftü
Kastamonu’da doğmuş büyümüş biri olduğu halde İstanbul’a giderken bile Şaban Veli’nin ruhuna
bir Fatiha okumak hatırına gelmemişti.
Yaşlı mutasarrıf Gürcü Yahya Dede Paşa Cuma namazı için Türbedeki camiye geldiği ve
eskisinden daha genç olduğu halde “içkiye düşkünlüğünden dolayı vücudu, ölmeden önce çürü-
meye başlamıştı.” Tepeyran’ın hatıratından öğreniyoruz ki, sadece mutasarrıf değil vilayette gö-
revli bazı memurlar da içki kullanıyor ve hatta öğle yemeğinden sonra mesaiye bile ağızlarındaki
içki kokusuyla gelenler olabiliyordu. Bürokrasiyi teftiş temek üzere Kastamonu’dan Sinop’a ge-
len Tepeyran, Kastamonu vilayetinde içkinin en çok insan zehirlediği yerin Sinop olduğunu be-
lirtikten sonra şunu da ekler:
Memurlarımızdan, kâtiplerimizden ve iş sahiplerinden öğle yemeğinden sonra rakı, şarap
kokmaksızın yanıma gelen kimseler pek azdı. Şu tehlikeli düşkünlükten Bab-ı Âli’nin haberi olsa,
içkinin insanı ne hale getirdiğini Sinop ahalisine ve memurlarına göstererek kendilerini uyandır-
mak için bu alkolik mutasarrıfı kasten gönderdiği sanılacaktı. 19
İşin ilginç yanı Ebu Bekir Hâzim’in biyografisine göz atıldığında, ilk gençlik yıllarından
itibaren onun da seküler eğilimlere sahip olduğu kolaylıkla fark edilir. Antalya’da daha rüştiye
yıllarında iken “kızlar ağası gibi kız çocuklarla düşük kalkması” nedeniyle öğrenimine ara ver-
mişti.20 Sinop’ta görevli olduğu yıllarda da şehrin tek konsolosu olan Rus konsolosluğunda Kon-
solos’un kızı genç matmazelle votka içecek ve dansa davet edilecek kadar yakınlaşması, onun
seküler yaşam tarzına olan yatkınlığına işaret ediyor.21
Mum dibine ışık vermez. 19 Tepeyran, age, s.100-103. 20 Abdülkadir Hayber, Ebubekir Hâzım Tepeyran, s. 3. 21 Rus konsolosu ilk görüşmelerinden birinde: “Ben size çok yakınım; anam Türk ve Müslümandır” de-
mişti. Konsolos, annesinden çok etkilenmiş olmalı ki, konsolosluk salonlarını resim ve tablolardan zi-
yade “Ve ma tevfiki illa billah” ve “Avnullahi aleyk” gibi yazılı levhalarla tezyin etmişti. Çok geçmeden
genç Ebu Hâzim konsolosun çekirdek ailesiyle de tanışır ve bir Fransızca tercüman aracılığıyla iletişim
International Symposium on Turkish-Islamic Culture in Sinop from Past to Present / 5-7 October 2018
852
İşte o tarihlerde Sinop halkı, hem yolsuzluk yapan, hem de alkole düşkün idarecilerle de
karşılaşmıştı. Bu türden idareciler sadece Sinop’a özgü olmayıp başka şehirler de görülebilmek-
teydi. Bu, uzun süredir böylesine memurlar tarafından yönetilmek musibetine mahkûm olan Os-
manlı yönetiminin neden feci bir sonla karşılaştığı sorusunun da kısmen cevabı olacaktır.
O tarihlerde Sinop’un içkili mekânlarıyla ilgili tasvirler Refik Halid Karay’ın hatırala-
rında da görülür. Karay gündüz avlanırken akşamları kıyıdaki “Selatin meyhanelere” gittiğini,
yazın denize girdiğini söylüyor.22 Buradaki Selatin, sultanla doğrudan bir bağlantıya işaret etme-
mektedir; 1876’dan sonra üst düzey bürokratların, ticaret sınıfının ve zarif kimselerin gittiği dü-
zeyli ve ruhsatlı meyhanelere Selatin denilmeye başlanmıştır.
Yukarıdaki bahsedildiği üzere, Sinop özellikle İstanbul’dan gönderilmek istenen –her sı-
nıftan memur, asker ve sivil- sakıncalı kimseler için bir sürgün şehriydi: Muhtelif cezalara
mahkûm edilen 400’den fazla farklı din ve mezheplere mensup insan, kale zindanlarında mah-
pustu. Bunlar arasında marangoz ve kalpazanlık suçlusu kuyumcu gibi birçok sanatkâr da bulu-
nuyordu. Sürgün paşalar ve üst sınıf bürokratlar müstesna bu mahkûmlar topuklarındaki demir
halkalarla birlikte serbestçe yaşarlar, sanatlarını icra ederlerdi.23 II. Abdülhamit tarafından
1913’de Sinop’a sürgüne gönderilen üst sınıf bürokratlarından biri de ünlü roman ve hikâye yazarı
Refik Halid’dir.24 Diğer muhaliflerle birlikte Sinop’a gelen Refik Halid, Birinci Dünya savaşına
kadar bu şehirde zorunlu ikamete tabi tutulmuştu. Yazılarında Sinop’un yaşlı yöneticisine Tepey-
ran gibi, o da dikkat çeker ama daha hürmetkâr bir üslup içinde; “Sinop’ta ilk önce yaşlı başlı,
pek mütevazı, eski terbiye ile efendi yetişmiş bir zat karşımıza çıktı; gurbetzedelere akran ve
emsal muamelesi gösterdi”, der.
Onun anlattıklarından “Dört yüzü aşkın bir politikacı kalabalığının yığıldığı” bir yer olan
Sinop’ta bugünkü denetimli serbestliğe benzer bir hükümlülüğün yaşadığı anlaşılıyor. Her şeye
rağmen burası “öyle yumuşak elli, çelebi ruhlu, ununu elemiş, eleğini duvara asmaya hazır hale
gelmiş bir idare amirine” bırakılmamalıydı. Bu nedenle söz konusu mutasarrıf bir hafta sonra
kurduğu on sekiz yirmi yaşlarındaki genç matmazelden çok etkilenir. Kızın “düzgün vücudu, beyaz
rengi, altın gibi sarı saçları, masum bakışlı yeşil-mavi gözleri” onu neredeyse büyülemişti. Davet edildiği
bir akşam yemeğinde, konsolosluğun dekolteli genç kadınları arasında ilk defa votka da içmişti. Dans
etmesini bilmediği halde kendisine tutkulu hisler besleyen matmazelden dans daveti de almıştı. Oysa
matmazel âşık olduğu adamın iki çocuklu evli olduğunu bilmiyordu. Sinop’taki görevi tamamlanıp Kas-
tamonu’ya dönmeden veda için konsolosluğa gittiğinde gerçeği öğrenmiş olan matmazel onunla görüş-
meye gelmemişti. Bkz, Tepeyran, s.112-115. 22 Karay, Memleket Yazıları -5-, s.540. 23 Age, 92. 24 Yazar Sinop sahilinde kendilerini karşılayan bir hamalın olmamasından şikâyet eder. Belli ki bir İstanbul
beyefendisi –o zaman ki unvanı Beyoğlu Belediyesi Başkâtibi ve Muharrir- kendi eşyasını bile taşımak-
tan ar ediyordu. Bereket vapurda sürgüne gönderilen bir külhanbeyi ona hamallık yapmayı teklif eder.
O bu durum karşısındaki sevincini; “Sürgündaşım önde, sırtında yatak dengiyle –kendisinin yatağı değil
başında fesinin püskülü bile yoktu- ben arkasında elimi kolumu sallayarak bir müfettiş edasıyla merdi-
veni indik”, cümleleriyle tebarüz ettirir. (Bkz, Refik Halid Karay, Memleket Yazıları -14-, Cihangir Dal-
kavuğu Tarih, İnkılâp Yay, İst. 2016, s.483.)
Sürgünler (Hükümetin tabiriyle mütebaidîn) Kordon altındaki Tersane Meydanı’nda toplanırlardı. O sı-
rada Refik Halid “süslü giyinmiş, elinde altın saplı bastonu, kravatında ince iğnesi, sevimli ve neşeli
yüzüyle otuz beşlik bir zatla” karşılaşır. Bu şahıs İstanbul’dan yakinen tanıdığı biridir ve Sinop’ta mu-
hasebecilik yapmaktadır. Onun tavassutuyla Sinop hayatı dört buçuk yıl süren bir mektep tatili, uzun bir
“week-end” gibi geçer. Bkz, Karay, Bir Ömür Boyunca, s.24-28.
Uluslararası Geçmişten Günümüze Sinop’ta Türk-İslam Kültürü Sempozyumu / 5-7 Ekim 2018
853
tekaütlük emrini alır ama sürgündeki politikacıların arasına karışarak çok beğendiği Sinop’ta ka-
lır. İyi bir avcı olduğu için de yaşlılığına rağmen hâlâ avlanıyor, dere tepe yarımadayı dönüp
dolaşmakta devam ediyordu.
Ancak yaşlı mutasarrıfın yerine kim atanacaktı? Refik Halid ‘gelenin gideni aratacağı’
endişesiyle bu konuda oldukça karamsardır. Acaba onun “Yerine hangi azılı ittihatçıyı yollaya-
caklardı. Yeni mutasarrıf sürgündeki muhalifleri acımasızca ezecek miydi? Muhalif yazar, sür-
günde bile olsa, Boğaziçi’ni andıran bir kasabada yaşamaktan oldukça memnundur. Fakat yeni
mutasarrıf birtakım tehditler ve tedbirlerle bu pişmiş aşa soğuk su katabilir, hükümete yaranmak
gayretiyle hayatı kendilerine zehir edebilirdi. Denize girerek, meyhanede ya da saz âlemleriyle
evde demlenerek geçirdikleri güzel yaz mevsimi uçup gidebilir ve hatta İdadi Mektebindeki hapis
hayatı tekrar başlayabilirdi. Çok geçmeden yeni mutasarrıf gelir ama sürgünlerin korktuğu başla-
rına gelmez; mutasarrıf ile aralarında güzel bir diyalog oluşur. Ancak çok geçmeden Birinci Cihan
harbi patlar ve her şey pahalanır. Savaş esnasında, Sinop limanına giren Rus torpidoları tüm deniz
vasıtalarını batırır. 25
Sonuç Yerine
19. yüzyılın sonlarına doğru Sinop, birçok bakımdan geleneksel ve dinî ağırlıklı bir Os-
manlı şehri niteliği sergilemesine rağmen Boğaziçi ve Rumeli kıyılarını aratmayan tabii güzelliği,
jeo-stratejik konumu ve sosyo-ekonomik yapısı itibariyle farklı bir prototip görünümündedir.
Sokaklarında mandolin sesleri işitilen Rum mahalleleri ve sahilde Rum kızlarının çalıştığı
selatin meyhaneler bu şehri farklı bir karaktere büründürmektedir. Buna doğal Sinop limanın sağ-
ladığı deniz ticaretini ve İstanbul’dan gelen elit sürgünleri ilâve ettiğimizde, şehrin neden farklı
bir görünüme sahip olduğu kolaylıkla anlaşılır.
Ağızlarındaki içki kokusuyla öğle yemeğinden dönen bazı valilik memurları, hatta yaşlı
başlı bir mutasarrıfın alkolik olması, şehrin kozmopolit karakterinin bir yansımasıdır. Öyle anla-
şılıyor ki, Sinop bölgenin en çok alkol tüketilen şehriydi. O dönemde Sinop’un tek konsolosluğu
olan Rus konsolosluğundaki dekolteli genç kadınlarla, sazlı-sözlü ve içkili âlemlere iştirak eden
üst düzey memurlar olabiliyordu. Keza vilayet görevlilerinin tamamı abdestli namazlı ve uzun
sakallı kimselerden müteşekkil değildi. 19.yüzyılın sonlarında merkezi hükümetin Sinop’ta yaşlı
mutasarrıfları görevlendirmesi bir başka dikkat çekici durumdur.
Her şeye karşın Sinop, denize nazır konumu itibariyle Boğaziçi’ni aratmayacak derecede
güzel bir yerleşim birimiydi. Yaşlı bir mutasarrıf emekliye ayrıldığı halde orada ikamet etmeye
ve dağlarda avcılık yapmaya devam etmişti. Bu örneği, orada beş yıl süreyle sürgün hayatı yaşa-
yan Karay’ın yazdıklarıyla birlikte düşündüğümüzde Sinop’un ne kadar değerli bir şehir olduğu
ortaya çıkar.
Kaynakça
Abdurrahman Kurt, Bursa Sicillerine Göre Osmanlı Ailesi (1839-1876),-Sosyo-Ekonomik Yapı Gelenek ve
Görenekler, Sentez Yay, Bursa, 2013.
Abdülkadir Hayber, Ebubekir Hâzım Tepeyran, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay, Ank. 1988.
Ebu Bekir Hâzim Tepeyran, Hatıralar, Haz. Faruk Ilıkan, Pera Turizm ve Ticaret A.Ş. Yay, İst. 1994/1998.
Refik Halid Karay, Ay Peşinde, İnkılâp Yay, İst. 2009.
25 Karay, age, s.44-45.
International Symposium on Turkish-Islamic Culture in Sinop from Past to Present / 5-7 October 2018
854
Refik Halid Karay, Bir Ömür Boyunca, İnkılâp Yay, İst. 2009.
Refik Halid Karay, Memleket Yazıları -14-, Cihangir Dalkavuğu Tarih, İnkılâp Yay, İst. 2016.
Refik Halid Karay, Memleket Yazıları -5-, Pek İyi hatırlarım, İnkılâp Yay, İst. 2014.
Elif Davun, “Refik Halid Karay’ın Eserlerinde Din Olgusu Üzerine Sosyolojik Bir Çözümleme” (YLT),
Uludağ Ün. Sos. Bil Enst., 2018.
Selim Özcan, “Tanzimat Döneminde Sinop’un Sosyal Ekonomik Durumu”, Ondokuz Mayıs Ün. Sos. Bil.
Enst. Doktora Tezi, Samsun 2007.