bor madeni ve türkiye için Önemi
TRANSCRIPT
BOR MADENİBOR MADENİ
VEVE
TÜRKİYE İÇİN ÖNEMİTÜRKİYE İÇİN ÖNEMİ
I. BOR NEDİR?
Bor, periyodik tabloda B
simgesiyle gösterilen, atom numarası 5,
atom ağırlığı 10,81, yoğunluğu 2,84
gr/cm3, ergime noktası 2300 oC ve
kaynama noktası 2550 oC olan, metalle
ametal arası yarı iletken özelliklere sahip
bir elementtir. Genellikle doğada tek
başına değil, başka elementlerle bileşikler
halinde bulunur. Tabiatta yaklaşık 230
çeşit bor minerali vardır. Oksijenle bağ
yapmaya yatkın olması sebebiyle pek çok
değişik bor-oksijen bileşimi
bulunmaktadır. Bor-oksijen bileşimlerinin
genel adı borattır.1
Çeşitli metal veya ametal
elementlerle yaptığı bileşiklerin gösterdiği
değişik özellikler, endüstride pek çok çeşit
bor bileşiğinin kullanılmasına imkân
sağlamaktadır. Bor, bileşiklerinde metal
dışı bileşikler gibi davranır, ancak, farklı
olarak saf bor, karbon gibi elektrik
iletkenidir. Bor hidratlar silikon ve karbon
bileşiklerine benzer özellikler gösterir.
Kristalize bor görünüm ve optik özellikleri
açısından elmasa benzemektedir ve
neredeyse elmas kadar serttir. Endüstriyel
açıdan önemli bor bileşikleri arasında
boraks (tinkal, sodyum kökenli bor
bileşikleri) kolemanit (kalsiyum kökenli
bor bileşikleri), üleksit (sodyum-kalsiyum
kökenli bor bileşikleri) ana gruplaması
altında kernit, probertit, szyabelit, datolit,
sasolit, boraks dekahidrat, boraks
pentahidrat, susuz boraks, borik asit,
sodyum per borat, susuz borik asit,
hidroborasit sayılabilir. Bor madenlerinin
değeri genellikle içindeki B2O3 (bor oksit)
ile ölçülmekte, yüksek oranda B2O3
bileşiğine sahip olanlar daha değerli kabul
edilmektedir.
Bu mineraller arasında en önemlileri
tinkal ve kolemanittir. Üleksit, kernit,
probertit ve szyabelit de ticari açıdan
önemlidir. Madencilik faaliyetleri
sonucunda genellikle zenginleştirilmiş
üleksit, tinkal, kolemanit, boraks veya
borik asit gibi mineraller elde edilir. Bor
kullanılarak üretilen bor bileşiklerinin ise
en önemlileri boraks pentahidrat, susuz
boraks, boraks dekahidrat ve borik asittir.
1Yılmaz, A. (2002),"Her Derde Deva Hazinemiz Bor", TUBİTAK-Bilim ve Teknik Dergisi, Ankara, Mayıs 2002
1
1Bor Madeni ve Türkiye İçin ÖnemiBor Nedir?
Bor madenleri, topraktan
çıkarıldıktan (tüvenan cevher) sonra kırma,
eleme, yıkama ve öğütme işlemlerini
müteakip, ilgili sanayilerin kullanımına
hazır hale getirilmektedir.
II. BOR MADENİNİN KULLANIM
ALANLARI
Bor bileşikleri, özellikle de
boraks binlerce yıldan beri
kullanılmaktadır. Babillerin bor'u kıymetli
eşyaların ergitilmesinde, Mısırlıların
mumyalamada, Eski Yunanlıların ve
Romalıların temizlikte, Mısırlıların,
Mezopotamya uygarlılarının ve Arapların
bazı hastalıkların tedavisinde bor'dan
yararlandığı bilinmektedir.2
Bor bileşikleri, özellikle boraks
yüzyıllardır bilindiği halde borun saf
elementi ilk kez 1808 yılında Fransız
kimyager Joseph Gay-Lussac ve Baron
Louis Thenard ve bağımsız olarak İngiliz
kimyager Sir Humphry Davy tarafından
hazırlanmıştır.
Hafifliği, gerilmeye olan direnci
ve kimyasal etkilere dayanıklılığı
sebebiyle; plastiklerde, sanayi elyafı
üretiminde, lastik ve kağıt endüstrisinde,
tarımda, nükleer enerji santrallerinde, roket
yakıtlarında da kullanılmaktadır. Camın
ısıyla genleşmesini önemli ölçüde
indirgediği, camı asite ve çizilmeye karşı
koruduğu, titreşim, yüksek ısı ve ısı
şoklarına karşı dayanıklılığı sağladığı için
ısıya dayanıklı cam gereçleri ve elektronik
ve uzay araştırmalarında kullanılacak üstün
nitelikli camların üretiminde de önemli
yeri vardır.
Bazı bor bileşikleri yüksek
sertlik derecesine sahiptir. (Moh skalasına
göre sertlik derecesi 9-elmasınki 10). Bu
sebeple, aşındırıcı ve ışıkkıran olarak,
metalleri ve süper alaşımları kesme, bileme
ve cilalamada kullanılmaktadır. Bor
bileşikleri tungsten karbüre göre daha
yüksek kesme oranına, sürekli-ağır-iş
görme kabiliyetine sahiptir ve soğutuculara
ihtiyaç göstermez.3
Bor ve hidratları birim ağırlık
başına yanma sıcaklığı en yüksek olan
elementtir (25,120 Btu/lb yanma
sıcaklığına sahiptir (hava gazınınki 18,500
Btu/lb)). Bu sebeple hava ve uzay taşıtları
için yakıt olarak düşünülmektedir, ancak
maliyetlerin yüksekliği ve zararlı son
ürünleri ticari kullanımı engellemektedir.
Dibor-hidrat (B2H6), penta bor (B5H9) and
dekabor (B10H14)'un yakıt amaçlı
2 Ölçen, N., (2001) "Bor Madeninin Enerji Alanındaki Önemi", Uludağ Üniversitesi Makine Müh. , Tez, 2001 3 Garrett, D., (1998) "Borates:Handbook of Deposits, Processing, Properties and Use", San Diego Academic Press, 1998.
2
2Bor Madeninin Kullanım Alanları
kullanılması düşünülmüştür. Diğer
taraftan,10-hidroksi-9,10-boroar-openatren
hidrokarbon yakıtlar için çok etkin bir anti-
oksidan katkı olup, sodyum bor hidrat da
Amerikan Deniz Kuvvetlerinde aynı
amaçla jet yakıtı olarak kullanılmaktadır.
Yine, bor triklorid veya florid petrol
arıtımında katalizör olarak ve bor nikel
katalizörü de karbon monoksidin yakıta
çevrilmesinde kullanılmaktadır. 4
Japon bilim adamlarınca, 2001
yılı Şubat ayında, magnezyum diboridin
geleceğin süper iletkeni olabileceği
keşfedilmiştir. Süper iletkenlik, sıcaklığın
belli bir noktanın altına düşürülmesiyle
(kritik sıcaklığın altına) her türlü
elektriksel direncin kaybolması
durumudur. Süper iletkenliğin genellikle -
273 0C olan mutlak sıfır noktasına yakın
sıcaklıkta gerçekleşmesi ve bu derece
düşük bir sıcaklığı gerçekleştirmenin
pahalı oluşu, çok daha yüksek kritik
sıcaklığa sahip olan magnezyum diboridi
ucuz ve verimli bir alternatif haline
getirmektedir. Süper iletkenler, çok yüksek
akım yoğunluklarını hiçbir enerji kaybına
neden olmadan taşıyabildikleri için
santrallerden şehirlere verimli enerji
iletimi, güçlü mıknatıs isteyen uygulamalar
(magnetik rezonans, maglev trenleri vs.),
büyük miktarlarda enerjinin manyetik alan
depolanması ya da mikro elektronikte
istenmeyen ısının önlenmesi gibi bir çok
uygulama alanına sahiptir.5
Dizüstü bilgisayarlar, cep
telefonları, avuç içi bilgisayarları ve diğer
mobil iletişim araçlarında kullanılan
akım levhalarının vazgeçilmez
hammaddelerinden biri de bordur.
Bor bileşikleri ve bor lifleri
(fiber) plastiklerde veya metallerde yüksek
dayanıklılığa ve esnekliğe sahiptir. Bu
gelişmiş bileşikler askeri alanda, özellikle
hava ve uzay araçlarında kullanılmaktadır.
Plastiklerde borlu lifler, alüminyum ve
titanyumun 6 katı kadar sertlik/yoğunluk
oranına sahiptir. Yüksek ısıya
dayanıklılığı, esnekliği, hafifliği, güç ve
üretim kolaylığı ile birleştirmektedir. Bu
özellikleri sebebiyle jet motorlarının
kompresör bıçaklarında, kanatçıklarında,
dümenlerinde kullanılmaktadır. Bor
bileşiklerinin kullanılması, titanyumla
karşılaştırıldığında F14, Tomcat, F15
Eagle ve B1 bombardıman uçakların
ağırlığını 91 kg azaltmaktadır. Uzay
mekiklerinde 137 kg'a kadar ağırlık
tasarrufu sağlanabilmektedir.6
Piyade tüfeği, tabanca, top, tank
üretiminde, zırhlı personel taşıyıcıların
4 A.g.e.5 Yılmaz, A. (2002), A.g.e.6 Garrett, D., 1998, A.g.e.
3
3Bor Madeninin Kullanım Alanları
zırhlarını güçlendirici seramik plaklarda da
bor kullanılmaktadır. Borla güçlendirilmiş
cam malzemelerin iletken olmayan ve
düşük dielektrik özelliği onları radara karşı
görünmez kıldığı için askeri teçhizat
yapımında önemlidir. ABD ordusu
tarafından kullanılan gizli teknoloji ürünü
Stealth Fighter (hayalet uçaklar) ve
donanımlarının imalinde de bor ve rafine
bor ürünlerinin kullanıldığı
düşünülmektedir.7
Bor karbid ve fiber camın bir
bileşimi 30 kalibre kurşunu durduracak
şekilde geliştirilmiş olup, AH-10 Kobra
helikopterlerinin koltuklarında
kullanılmaktadır.8
"BNCT (Boron Neutron Capture
Therapy) kanser tedavisinde
kullanılmaktadır. Özellikle beyin
kanserinin tedavisinde hasta hücrelerin
seçilerek imha edilmesine yaraması ve
sağlıklı hücrelere zararının minimum
düzeyde olması nedeniyle tercih sebebi
olabilmektedir".9
Bor, bitki gelişimi için önemli
16 temel bitki besininden biridir. Toprağın
üst tabakalarındaki bor'un çoğunluğu
çürümüş bitki dokularından
kaynaklanmaktadır. Bor, bitkilerde şekerin
hormon faaliyeti üzerindeki etkisini,
fotosentez miktarını, köklerin büyümesini
ve havadan emilen karbon dioksit miktarını
artırır. Bor'un bir diğer işlevi hücre
büyümesi ve yapısı olup, bor eksikliği
hücre duvarlarını inceltici etki
yapmaktadır. Ancak, bor'un çok yüksek
konsantrasyonda bulunması toksik etki de
yapabilmektedir. 10
Bor eksikliği görülen bitkilerde
susuz boraks ve boraks pentahidrattan
mamül bir gübre kullanılmaktadır. "Ayrıca
suda eriyebilen sodyum pentaborat veya
disodyum ektaborattan mahsulün üzerine
püskürtülmek suretiyle faydalanılmaktadır.
Bor, sodyum klorat ve bromosol gibi
bileşiklerle birlikte yabani otların yok
edilmesi veya toprağın sterilleştirilmesi
gereken durumlarda da kullanılmaktadır."11
"Atom reaktörlerinde borlu
çelikler, bor karbürler ve titanbor
alaşımları kullanılır. Paslanmaz borlu
çelik, nötron absorbanı olarak tercih
edilmektedir. Yaklaşık her bir bor atomu
bir nötron absorbe etmektedir. Atom
reaktörlerinin kontrol sistemleri ile
7 http://usgs.gov8 Garrett, D., 1998, A.g.e.9 http://usgs.gov10 Garrett, D., 1998, A.g.e.11 DPT, (1999) "VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı-Madencilik Özel İhtisas Komisyonu Raporu", Devlet Planlama Teşkilatı, Ankara, 1999.
4
4Bor Madeninin Kullanım Alanları
soğutma havuzlarında ve reaktörün alarm
ile kapatılmasında (B10) bor kullanılır.
Ayrıca, nükleer atıkların depolanması için
kolemanit kullanılmaktadır.
Nükleer reaktörlerde radyoaktif
malzemenin fisyonu sonucunda ısı, alfa ve
beta parçacıkları, gama ışınları ve
nötronlar açığa çıkar. Nötronlara kalkan
olarak kullanılan en önemli malzemeler,
hidrojen, lityum, polietilen ve su olup,
kalkan olarak kullanılan malzemelerin
çoğu ikincil gama ışını yaymakta, bu da ısı
düşürme ve tekrar kalkan uygulamayı
gerektirmektedir. Bor, termal nötronları
emme kabiliyeti açısından tektir. Sadece
hafif bir gama ışını çıkarmakta ve alfa
parçacıklarını kolayca emmektedir."12
"Termal depolama pillerindeki,
sodyum sülfat ve su ile yaklaşık %3
ağırlıktaki boraks dekahidratın kimyasal
karışımı gündüz güneş enerjisini depolayıp
gece ısınma amacıyla kullanılabilmektedir.
Ayrıca, binalarda tavan malzemesine
konulduğu taktirde güneş ışınlarını emerek,
evlerin ısınmasını sağlayabilmektedir."13
Çinko borat ve disodyum
oktaborat tetrahidrat antimikrobiyal
özellikleri sebebiyle ahşap koruyucu olarak
kullanılmaktadır.14
"(...) bor, demir ve nadir toprak
elementleri kombinasyonu (METGLAS) %
70 enerji tasarrufu sağlamaktadır. Bu güçlü
manyetik ürün; bilgisayar disk sürücüleri,
otomobillerde direk akım-motorları ve ev
eşyaları ile portatif güç aletlerinde
kullanılmaktadır. Sodyum borohidrat,
atık sulardaki civa, kurşun, gümüş gibi ağır
metallerin sulardan temizlenmesi amacıyla
kullanılmaktadır."15
Bor bileşiklerini çeşitli
endüstriyel kullanımlara uygun hale
getirmek için gereken işlemlerin derecesi
çok çeşitlilik göstermektedir. Bazı
sanayiler mineral konsantreleri
kullanırken, diğerleri rafine bor ürünleri
kullanır. Bazı durumlarda tüketiciler
bulunabilirlik ve fiyata göre mineral
konsantrelerle veya rafine borlar arasında
veya farklı rafine borlar arasında ikame
yapabilmektedirler. Üleksit, borik asit,
boraks üretiminde ve sodyumun bulunması
istenilmeyen çeşitli direkt uygulamalarda
kullanılmaktadır. Boraks pentahidrat,
boraks dekahidrat, susuz boraks, borik asit,
bor oksit, zenginleştirilmiş kolemanit ve
zenginleştirilmiş üleksit gibi hacimli bor
15 DPT, 1999, A.g.e.
5
Bor Madeninin Kullanım Alanları
5
Bor Madeninin Kullanım Alanları
ürünleri tüketilen toplam bor'un yüksek bir
oranını oluşturmaktadır.
III. DÜNYA BOR REZERVLERİ VE
ÜRETİMİ
Türkiye bor kaynaklarında
dünyada birinci durumdadır. Dünya toplam
rezervinin 63%'ü Türkiye'de
bulunmaktadır. Bu rakamların
devletleştirmeyi müteakip Eti Holding
A.Ş.'de toplanan ve yaklaşık 20,000
km2'lik imtiyazlı sahalarda 15-20 yıl
öncesine ait, kısmi çalışılmış bor
havzalarına ait veriler olduğu göz önünde
bulundurulmalıdır.16 Türkiye'deki bor
madenlerinin yerlerini ve miktarlarını
belirleyen kapsamlı bir araştırma henüz
yapılmadığından, Türkiye'nin aslında
dünya rezervlerinin daha da büyük bir
kısmını elinde tutuyor olabileceği
düşünülmektedir. Yeni arama
çalışmalarının yapılmasıyla Türkiye bor
rezervlerinin iki katına bile çıkabileceği
iddia edilmektedir.17 Türkiye'den sonra
ikinci kaynak ülke ABD olup, dünya
rezervlerinin %13'ü civarında bir payı
olduğu bilinmektedir. Ancak ABD, bor'u
uzun süredir endüstrinin çeşitli alanlarında
kullanmakta olduğundan, yakın gelecekte
bor rezervlerinin tükenmesi tehlikesi ile
karşı karşıyadır. Bu sebeple ABD, kalan
bor madenlerinin bir kısmını "stratejik
rezerv" ilan ederek çıkarılmasını
durdurmuştur. Türkiye'deki bor
madenlerinin kalitesi ABD'dekinden
yüksektir. Dünya bor rezervlerinin kalan
kısmı Rusya, Çin, Şili, Bolivya, Peru,
Arjantin, Sırbistan'da bulunmaktadır.
Dünyada işletilen toplam 496
milyon tonluk rezervin 375 milyon tonu
Türkiye'dedir. Dünyada işletilen ve tahmin
edilen bor madeni rezervlerinin B2O3
miktarlarına göre dağılım yüzdeleri
aşağıdaki tabloda verilmiştir:
Tablo-1: Bor Dünya Rezervi
ÜLKEGÖRÜNÜR EKONOMİK
REZERV
TOPLAM REZERV (GÖR.+MUH.+MÜM.)
GÖRÜNÜR EKONOMİK
REZERV ÖMRÜ (YIL)
TOPLAM REZERV
ÖMRÜ (YIL)BİN TON B2O3
TÜRKİYE 375,000 644,000 240 412ABD 45,000 105,000 33 76
16 http://www.maden.org.tr/yeni3/yayinlar/raporlar/borraporu.htm (Türkiye Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği-TMMOB Bor Raporu) 17 A.g.e.
6
6Dünya Bor Rezervleri ve Üretimi
7Dünya Bor Rezervleri ve Üretimi
6Dünya Bor Rezervleri ve Üretimi
RUSYA 28,000 140,000 16 78ÇİN 27,000 36,000 17 23ŞİLİ 8,000 41,000 5 26
BOLİVYA 4,000 19,000 3 12PERU 4,000 22,000 3 14
ARJANTİN 2,000 9,000 1 6SIRBİSTAN 3,000 3,000 2 2
TOPLAM 496,000 1,019,000 320 649Kaynak: http://www.maden.org.tr/yeni3/yayinlar/raporlar/borraporu.htm (Eti Holding A.Ş.)
Türkiye'nin bor madenlerinin
rezerv ömrü 412 yıl iken, dünyanın ikinci
büyük rezerv ülkesi ABD'nin bor rezervleri
76 yıllık ömre sahiptir. Dünya rezervleri ve
bu rezervlerin tüketim artış hızları göz
önünde bulundurulduğunda 50-80 yıl sonra
ülkemiz bor yataklarının dünyadaki tek bor
kaynağı olma ihtimali yüksektir.
Dünyada az sayıda bor minerali
üreticisi ülke bulunmaktadır. En büyük
üreticiler Türkiye (Eti Bor A.Ş.) ve ABD
(Rio Tinto Borax)'dir. Bor ürünleri
sanayileri ise Batı Avrupa, Kuzey Amerika
ve Japonya'daki az sayıda firmada
yoğunlaşmıştır. Çin buna istisna teşkil
etmektedir. Çin'de çok sayıda küçük firma
kısıtlı çeşitte ürün üretmektedir.
Bor minerallerinin dünyadaki
önemli üreticileri ve yapılan üretim
miktarları aşağıdaki tabloda yer
almaktadır:
Tablo-2: Dünya Bor Mineralleri Üretimi 1970-2001 (000 ton B2O3)
Türkiye ABD Toplam1970 122 510 7621971 229 515 8781972 248 551 9601973 255 602 10201974 291 562 10381975 242 547 9751976 220 572 9481977 301 667 11291978 346 706 1242
7
8Dünya Bor Rezervleri ve Üretimi
1979 281 725 11911980 320 710 12221981 333 671 11891982 306 551 10401983 260 578 10181984 331 605 11221985 259 577 10261986 349 571 11201987 374 625 12651988 473 578 13381989 447 562 13171990 476 608 13591991 460 626 13551992 402 554 12841993 410 574 12921994 433 550 13251995 435 728 15291996 494 581 14381997 549 604 15071998 552 587 15051999 536 618 15222000 504 546 14312001 517 650 1546
Kaynak: Boron Statistics (A. Buckingham ve Phyllis A. Lyday) , Eti Bor A.Ş.
2001 yılı itibariyle, B2O3 bazında en
büyük üretici 650,000 ton ile ABD'dir.
Onu 517,000 ton ile Türkiye izlemektedir.
Toplam üretimde (1,546,000 ton) ABD ve
Türkiye'nin payları sırasıyla %42,
%33,4'dir. Dünya bor üretiminde
Türkiye'nin ve ABD'nin yeri ölçümün brüt
ton veya (B2O3) bazında yapılmasına göre
değişiklik göstermektedir. Brüt ağırlık
olarak 1992 yılından beri Türkiye, ABD'yi
geçerek bor minerallerinin dünyadaki en
büyük üreticisi olmuştur. 2001 yılında
ABD'nin bor mineralleri üretimi brüt
ağırlık olarak 1,300,000 ton iken,
Türkiye'ninki 1,476,000 tondur. Ancak,
bor oksit (B2O3) içeriği açısından
değerlendirildiğinde, ABD'nin üretimi
Türkiye'ninkini geçmektedir. Parasal bazda
ise Eti Holding pazarın %20-23'une
sahipken, US Borax %65-70'ine sahip
durumdadır. Bu durum büyük ölçüde Eti
Bor A.Ş.'in pazarı yeterince kontrol
edememesinden ve US Borax pazarda
sadece katma değeri yüksek rafine bor
ürünleri satarken Eti Bor A.Ş.'nin ürün
portföyünde katma değeri düşük ham
8
bor'un önemli yer tutmasından
kaynaklanmaktadır.18
Türkiye ve Amerika Birleşik
Devletleri'nin bor mineralleri üretimlerinin
(B2O3 bazında) yıllar içinde izlediği eğilim
aşağıdaki grafikte görülmektedir:
Grafikten de açıkça görüldüğü gibi
Türkiye'deki üretimin artış eğilimi
ABD'ninkinin çok üstündedir. Son otuz iki
yılda Türkiye'nin üretimi ortalama yıllık
%6,47 oranında artarken, aynı rakam
ABD'nde %1,3'te kalmıştır.
Türkiye'nin son otuz iki yıldaki
üretiminin zaman serisi olarak analizini
yaptığımızda serinin 1. derece kısmi oto-
korrelasyon gösterdiğini görmekteyiz.
Serinin bu özelliğini göz önünde
bulundurarak üretimin cari değerinin bir yıl
gecikmeli üretim değerleri üzerine
regresyonunu yaptığımızda Tablo-3'de
verilen sonuçlar elde edilmektedir.
Tablo-3: Üretim Zaman Serisi Regresyon SonuçlarıÜretim Katsayı Std. Hata t P>t
Üretim-1 0.853 0.076 11.204 0.000Regresyon Sabiti 66.072 28.832 2.292 0.029R2=0.812R2=0.806
18 CHP Bor Raporu
9
9Dünya Bor Rezervleri ve Üretimi
10Dünya Bor Rezervleri ve Üretimi
Tablo-3'den de görüldüğü gibi, bir
dönem önceki üretim değerlerinin üretim
zaman serisindeki değişiklikleri açıklama
gücü yüksektir. Bu anlamda, seri %85 gibi
çok yüksek bir zaman bağımlılığı
göstermektedir. Diğer bir deyişle, üretime
gelen şoklar (bu seride genellikle pozitif)
oldukça kalıcı olmaktadır. Bir yıl önceki
üretimin bu yılın üretimindeki
değişiklikleri açıklama oranı %81,2 gibi
oldukça yüksek bir rakamdır. Regresyonun
hata terimleri incelendiğinde, oto-
korrelasyonun ortadan kalktığı
görülmektedir. Dolayısıyla regresyon
katsayıları güvenilirdir. Regresyona trend
değişkenini de eklediğimizde, regresyonun
açıklayıcı değeri artmakta ve trend
değişkeni pozitif anlamlı katsayıya sahip
olmaktadır.
Tablo-4: Üretim Zaman Serisi Regresyon Sonuçları (Trend dahil)Üretim Katsayı Std. Hata t P>t
Üretim-1 0.363 0.166 2.183 0.038Trend 6.549 2.041 3.208 0.003Regresyon Sabiti 138.805 33.815 4.105 0.000R2=0.863R2=0.853
Diğer taraftan, aynı regresyon
analizi ABD üretimi zaman serileri için
yapıldığında, ABD zaman serisinin bir
(veya birden fazla) yıl önceki üretim
değerlerine bağımlılık gösterdiği ancak
trend değerinin anlamlı olmadığı
görülmektedir. Dolayısıyla ABD
üretiminin zaman içinde herhangi bir artma
(ya da düşme) eğiliminin olmadığı
söylenebilir. Yapılan regresyonun
açıklayıcı değeri de %17 civarında
kalmaktadır. Dünya toplam üretimi de
birinci derece zaman bağımlılığı
göstermektedir ve trend katsayısı pozitif ve
anlamlıdır.
Üretimi etkileyen faktörlerde,
katsayılarda, Türkiye üretiminin artış
eğiliminde ve ABD üretiminin genel
eğiliminde önemli bir değişiklik olmazsa
Türkiye'nin 2010 yılından önce ABD'nin
üretimini geçebileceği söylenebilir.
A) Türkiye'deki Bor Madeni Ocakları
Bor madeni Türkiye'nin özellikle
kuzey batı bölgelerinde bulunmaktadır.
Türkiye'de bu güne kadar işletilmiş bor
madeni ocakları ve bulundukları yöreler
Tablo-5'te gösterilmiştir. Bor madenlerini
ve bor rafinasyon tesislerini devlet adına
Eti Bor A.Ş. Genel Müdürlüğü işletmekte
olup, Genel Müdürlük merkezi
Bandırma'da bulunmaktadır. Eti Bor A.Ş.
Genel Müdürlüğüne bağlı beş İşletme
10
11
Dünya Bor Rezervleri ve ÜretimiTürkiye’deki Bor Madeni Ocakları
Müdürlüğü: Emet Bor İşletme Müdürlüğü,
Bandırma Bor ve Asit Fabrikaları İşletme
Müdürlüğü, Kırka Bor İşletme Müdürlüğü,
Bigadiç Bor İşletme Müdürlüğü ve
Kestelek Bor İşletme Müdürlüğüdür.
Tablo-5: Bor Madeni Ocakları ve Yöreleri
Şehir İlçe-Yöre Maden Adı Maden Cinsi
Rezervler (milyon ton) (brüt ağırlık)
Rezervler (milyon ton)(B2O3 içeriği)
Susurluk Aziziye, Tulu,Salmanlı, Kolemanit 576 167Balıkesir Bigadiç Ankara, Acep, Domuz, ve
Sındırgı Kireçlik, Kurtpınar, Uleksit 49 14Küçükler Faraş, Günevi, Sultançayırı,
Beğendikler, Yeniköy
Kütahya Emet Hisarcık, Harmanköy, Kolemanit 835 225Espey, Killik
Bursa Kestelek Kestelek Kolemanit 7.5 2
Eskişehir Kırka Göçenoluk, Harmankaya Tinkal 604 156
Kaynak: http://www.boraxtr.com/boraxtr/Anadosya/bormadennedir.html ve http://www.etiholding.gov.tr
"Kırka-Sarıkaya boraks yatağı
Eskişehir ilinin 70 km güneyindeki Kırka
bucağının 4,5 km batısındadır. Dünyanın
en büyük rezervlerinden biri olup, 1950-
1960 yılları arasında vatandaşlarımızın
arama ruhsatı alarak yaptığı aramalar
neticesinde bulunmuştur. 1962 yılında
Türkiye'deki diğer boraks yatakları gibi
Kırka boraks yatakları da İngiliz Boraks
Consolidated Ltd. Şti.'nin eline geçmiştir.
Ancak, Şirketin saha devir işlemindeki
kanuni eksiklikler sebebiyle ruhsatları iptal
edilmiş ve imtiyazı düşen Boraks
yataklarının üçünün işletme imtiyazı 1968
yılında Etibank'a geçmiştir. 1968 yılında
MTA'nın yaptığı aramalarda Kırka
Sodyum tuzu cevherinin Kaliforniya'daki
Tinka-Razorit-Kernit cevherinin benzeri
olduğu ve yatakların zengin olduğu tespit
edilmiştir."19 Kırka'daki tinkal cevheri
19 http://www.etiholding.gov.tr
11
12Türkiye’deki Bor Madeni Ocakları
yaklaşık %25-26 civarında B2O3 ihtiva
etmekte, çıkarılan cevher Kırka'daki
1.150.000 ton/yıl cevheri işleyecek
kapasitedeki yoğunlaştırıcı (concentrator)
tesislerinde zenginleştirilerek B2O3 oranı
%32-33'e yükseltilmekte ve tane
büyüklüğüne göre sınıflandırmaktadır.20
Kırka Konsantratör Tesisi 1975 yılından
beri faaliyettedir. 1978 yılında Bor türevi
tesisleri kurulmaya başlamış ve 1984
yılında faaliyete geçmiştir. Üretilen başlıca
ürünler tinkal, boraks pentahidrat ve susuz
borakstır.21
Kütahya'nın 100 km güney
batısındaki Emet'te bulunan maden 1956
yılında M.T.A jeologu Dr. Gawlik
tarafından bulunmuş, 1958 yılında
bölgedeki bor sahaları M.T.A. tarafından
Etibank'a devredilmiştir.22 Yaklaşık %28
ile %37 arasında B2O3 ihtiva eden
kolemanit yataklarından çıkarılan cevher
ise toplam 1.200.000 ton/yıl cevheri
işleyecek kapasitedeki yoğunlaştırıcı
(concentrator) tesisinde yıkanarak B2O3
oranı %43-45'e yükseltilmekte ve ürün
sınıflandırılmaktadır.23
Bigadiç ve yöresindeki bor
yatakları 1950 yılında Muharrem Girgin
adlı bir madencinin Çamköy yakınlarından
topladığı örneklerin kolemanit olduğunun
Dr. H. Yakal tarafından tespiti ile
bulunmuştur. Önceleri özel sektörün elinde
olan maden ocakları Fransız Şirketi ile
olan saha sınır anlaşmazlığı sebebiyle
Bakanlar Kurulu Kararı ile 1976 yılında
Etibank'a devredilmiştir.24 Ortalama %30-
32 civarında B2O3 ihtiva eden tüvenan
kolemanit cevherini zenginleştirerek B2O3
oranını %40-44'e yükselten, cevher
zenginleştirme tesisi 1979 sonundan beri
işletmede olup, kapasitesi 600.000 ton/yıl
tüvenan cevherdir.25 Kırma-harmanlama
tesisi 1993 yılı sonunda, ham bor öğütme
tesisi ise 1998'de üretime geçmiştir.26
Yörede boraks pentahidrat, boraks
dekahidrat, asit borik, sodyum perborat,
sülfürük asit üretilmektedir.
Kestelek bor yatakları
M.T.A.'nın bölgede linyit araştırmaları
sırasında 1954 yılında bulunmuştur. 1979'a
kadar çeşitli kişi ve kurumlarca bor cevheri
üretimi yapılmış, 1979 yılında saha
Etibank'a devredilmiştir. 27Bölgede 200.000
ton/yıl tüvenan cevher zenginleştirme
20 http://www.boraxtr.com/boraxtr/Anadosya/bormadennedir.html21 http://www.etiholding.gov.tr22 A.g.s.23 http://www.boraxtr.com/boraxtr/Anadosya/bormadennedir.html24 http://www.etiholding.gov.tr25 http://www.boraxtr.com/boraxtr/Anadosya/bormadennedir.html26 http://www.etiholding.gov.tr27 A.g.s.
12
13Türkiye’deki Bor Madeni Ocakları
kapasiteli yoğunlaştırıcı (concentrator) tesisi faaliyet göstermektedir28.
13
IV. TÜRKİYE'NİN BOR/BOR
ÜRÜNLERİ TİCARETİ
Yıllar itibariyle Türkiye'nin bor
ve bor ürünleri ihracatı ve fiyatları Tablo-6'
ve Tablo-7'de gösterilmiştir:
Tablo-6 Türkiye'nin Bor Madeni İhracatı (Toplam)Yıl Miktar Ton Değer $ Fiyat $
1989 820.077 172.500.869 2101990 681.667 147.760.148 2171991 637.524 133.028.121 2091992 617.739 130.813.254 2121993 613.012 120.472.646 1971994 622.194 120.866.940 1941995 684.404 134.135.409 1961996 735.720 140.975.909 1921997 731.618 136.095.150 1861998 655.755 123.944.546 1891999 653.480 121.318.868 1862000 567.760 102.023.724 180
http://www.boraxtr.com/boraxtr/Anadosya/dunborurtic.htm
Tablo-7: Türlerine Göre Bor İhracatı ve FiyatlarTincal (ton) T-fiyat $ Tincal ($) Kolemanit (t) K-fiyat $ Kolemanit ($)
1989 204,149 159 32,487,978 491,458 248 122,112,1781990 226,620 155 35,211,755 358,077 276 98,660,5331991 186,296 159 29,661,646 333,808 259 86,567,9751992 184,225 162 29,817,784 327,679 259 85,022,8201993 141,990 164 23,216,858 366,622 222 81,410,8381994 145,586 161 23,492,450 326,788 230 75,302,7341995 167,035 161 26,901,315 347,219 234 81,086,1941996 176,569 161 28,469,885 374,051 226 84,583,6671997 181,837 158 28,712,093 364,752 219 79,933,7671998 148,708 161 23,913,988 338,747 219 74,144,8081999 106,800 167 17,818,150 339,930 213 72,396,968
Uleksit (t) U-fiyat $ Uleksit ($) Bor Ürünleri Toplam (t)
Bor Ürünleri-Değer ($)
Bor Ürünleri-Fiyat ($)
1989 124,470 144 7,900,713 169,101 59,461,693 3521990 96,970 143 13,887,860 143,850 53,317,268 3711991 117,420 143 16,798,500 140,204 48,633,368 3471992 105,835 151 15,972,650 196,812 70,361,680 3581993 104,400 152 15,844,950 195,676 65,720,021 3361994 149,820 147 22,071,756 245,046 81,550,597 3331995 170,150 154 26,147,900 241,837 82,176,705 3401996 185,100 151 27,922,357 2,630 1,523,477 5791997 185,030 148 27,449,290 312,601 100,859,193 3231998 168,300 154 25,885,750 296,182 95,994,684 3241999 206,750 150 31,103,750 308,781 93,503,689 303
Kaynak: http://www.boraxtr.com/boraxtr/Anadosya/istatis.html
28 http://www.boraxtr.com/boraxtr/Anadosya/bormadennedir.html
14
14Türkiye’nin Bor/Bor Ürünleri Ticareti
Türkiye’nin Bor/Bor Ürünleri Ticareti 15
Grafik 2'den de görülebileceği gibi,
Türkiye'nin tinkal ve kolemanit ihracat
gelirleri 1989'dan beri düşmüştür. Dönem
boyunca bor bileşikleri fiyatlarında önemli
bir değişiklik olmamıştır. Dolayısıyla
gelirdeki düşüş büyük ölçüde ihraç edilen
miktardaki düşüşten kaynaklanmaktadır.
Üleksitte ise hem ton bazında, hem gelir
bazında önemli artış gerçekleşmiştir. Bor
ürünlerinden elde edilen ihracat geliri ise
dalgalı bir seyir izlemektedir. Bor ürünleri
fiyatı 1996 yılında önemli bir artış
göstermiş, fiyatın çok arttığı bu yılda
Türkiye'nin bor ürünleri ihracat geliri
talepteki düşmeye bağlı olarak çok
azalmıştır.
15
16Türkiye’nin Bor/Bor Ürünleri TicaretiTürkiye’nin Bor İhraç Pazarları
Türkiye dünyanın en büyük bor
rezervine sahip ülke olmasına rağmen,
dünya fiyatlarını belirleme konumunda
değildir. Biraz da bu sebeple, ihracat ile
fiyatların, reel kurun, alıcı ülkelerin
gelirlerinin ilişkisini analiz etmek üzere
yapılan ekonometrik çalışmalar anlamlı
sonuç vermemektedir. Sınırlı veri ile elde
edilen sonuçlar Türkiye'nin bor ihracatında
reel kurun veya ithalatçı ülkelerin milli
gelirlerinin belirleyici faktörler olmadığını
göstermektedir.
Eti Holding'in verilerine göre29
Holding, 2000 yılında 18,104,000 $ iç ve
214,783,000 $ dış satış olmak üzere toplam
232,887,000 $'lik satış yapmıştır. 2001
yılında iç satışlar 15,650,000 $ ve dış
satışlar 208,460,000 $'a düşerek toplam
224,110,000 $ gelir elde edilmiştir. 2002
yılında ise 16,445,000 $ iç ve 186,184,000
$'ı dış satış olmak üzere toplam
202,639,000 $ satış gerçekleştirilmiş olup
bunun 67,997,000 $'ı konsantre bor,
134,662,000 $'ı rafine bor satışıdır.
A) TÜRKİYE'NİN BOR İHRAÇ
PAZARLARI
Bu bölümde Türkiye'nin
bor/rafine bor ürünleri ihracatı yaptığı
başlıca pazarlar incelenmiştir. 1990-2001
yılları arasına ilişkin analizlerde OECD-
29 http://www.etiholding.gov.tr
ITS Ticaret İstatistikleri kullanılmıştır.
Veriler SITC-Rev3 sisteminde olup,
278.94 numaralı tabi boratlar, 523.84
numaralı borat/perboratlar, 522.35
numaralı borik asit/bor oksit verileri temel
alınmıştır. 2002 yılı verileri ise DİE-DTM
serilerinden alınmış, diğer ülkelerin 2002
yılına ait verileri bulunmadığından sadece
Türkiye'nin ihracatı belirtilmiştir. DİE-
DTM serileri ile OECD-ITS Ticaret
İstatistikleri serileri arasında zaman zaman
farklılıklar gözlemlenmektedir.
DİE-DTM verilerine göre
Türkiye'nin 2002 yılı tabi boratlar
ihracatında en önemli ülke ABD'dir. Onu
İspanya, Hollanda ve Çin Halk
Cumhuriyeti izlemektedir (ihracat
miktarları sırasıyla 16,783,029 $,
12,539,491 $, 12,229,950 $ ve 10,350,000
$). 2002 yılı borat/perborat ihracatında en
büyük pazar İtalya'dır (20,390,978 $), onu
Belçika (8,044,237 $) ve Slovenya
(5,205,9222 $) izlemektedir. Borik asit/bor
oksit ihracatında ise Belçika-Lüksemburg,
İran, İtalya ve İspanya en fazla ihracatın
yapıldığı ülkelerdir (ihracat miktarları
sırasıyla 6,347,501 $, 2,336,558 $,
1,668,816 $ ve 1,367,727 $).
Yine DİE-DTM verilerine göre
Türkiye'nin bor ithalatı 2002 yılı itibariyle
7,450,165 $ tutarındadır. Türkiye'nin tabi
boratlar ve borik asit/bor oksit ithalatı yok
16
Türkiye’nin Bor İhraç PazarlarıAvusturya
denecek kadar azdır. Tabi boratlar ithalatı
2002 yılı itibariyle 33,757 $ olup, bunun
28,288 $'ı Romanya'dan ve 5011 $'ı
İngiltere'den yapılmıştır. Borik asit ve bor
oksit ise 2002 yılında 24,539 $ tutarında
ithal edilmiştir. Ana tedarikçi Almanya'dır
(20,177 $). Diğer taraftan, borat/perborat
toplam bor ithalatının %99'unu
oluşturmakta olup; 2002 yılında 7,392,325
$ olarak gerçekleşmiştir. En büyük
tedarikçiler İtalya (4,045,615 $), İspanya
(2,941,464 $), Almanya (178,409 $) ve
Slovenya (143,909 $)'dır.
1- Avusturya
Avusturya küçük miktarlarda
bor bileşikleri ithal etmekte olup, tüm tabii
borat ithalatını Türkiye'den yapmaktadır.
Türkiye'nin bu ülkeye tabii boratlar ihracatı
1993 yılında 22.390 ton iken 2000 yılında
29,877 tona kadar yükselmiş, 2001 yılında
26,598 ton (değeri=4,353,100 $) olarak
gerçekleşmiştir. Türkiye dönem boyunca
Avusturya tabii boratlar pazarın tek
tedarikçisi konumundadır. Diğer taraftan,
ülkenin yaptığı borat-perborat ithalatı
artarken, Türkiye'nin bu ithalatta zaten az
olan payı dalgalı bir seyir izlemiş, 1994
yılında 1790 tonla en yüksek seviyesine
çıkarken, bu tarihten 1998'e kadar 100-200
ton aralığında dalgalanmış, 2001 yılında
364 ton (değer = 129,300 $) olarak
gerçekleşmiştir. Ülkenin yaptığı borik
asit/bor oksit, rafine bor ve perborat
ithalatında ABD birinci sırada olup,
Türkiye ikinci büyük tedarikçidir. Ülkenin
borik asit/bor oksit pazarı 1990-2001
yılları arasında iki katından fazla büyümüş
olup, 2001 yılı ithalatı 1064 ton olarak
gerçekleşmiştir. Türkiye'nin ülkeye borik
asit ve bor oksit ihracatı 2000 yılı
öncesinde yok denecek kadar az iken 2000
yılında 81 ton ve 2001 yılında 267 ton
(değer =115,600 $) ihracat yapılmıştır.
2 - Belçika
Belçika'da tabii borat üretimi
yapılmamaktadır. Dolayısıyla tüm bor
ürünleri üretimi ithal hammadde
kullanılarak yapılmaktadır. Tabii ve rafine
bor ithalatı temel olarak Türkiye'den
yapılmaktadır. Türkiye Belçika'nın 1993
yılında toplam 19,741 ton olan tabii borat
ithalatının 17,246 tonunu karşılarken
ülkenin ithalat artışıyla birlikte pazar
payını korumuştur. 1999 yılı itibariyle
ülkenin 87,160 ton olan tabi boratlar
ithalatının 84,277 tonunu Türkiye
karşılamaktadır. Diğer bir deyişle Türkiye
büyüyen tabii boratlar pazarının pazarla
birlikte büyüyen tedarikçisi konumundadır.
Türkiye ülkeye borat ve perborat da ihraç
etmekte olup 1999 yılında yaptığı 58,479
ton ihracatla %64'lük pazar payına
ulaşmıştır. Türkiye'nin ardından %20 pazar
17
17
payı ile Almanya gelmektedir. Borik asit
ve bor oksitte Türkiye'nin pazar payı
düşüktür (1999 yılında 6850 ton ithalatın
1575 tonu Türkiye'den yapılmıştır). Bu
pazarda en büyük paya Rusya sahiptir.
Ülkenin tabii boratlar ithalatının büyük bir
kısmı yeniden ihraç edilmekte, rafine borat
ithalatı ise büyük oranda yerel olarak
kullanılmaktadır.
3- Çin
Çin'in üretici ülkelerden olması
ve yerel üretimin iç talebin çoğunluğunu
karşılamaya yetiyor olması sebebiyle bor
ithalatı düşüktür. Türkiye, bu ülkeye olan
tabii boratlar ihracatını 1997'de 60 ton olan
seviyesinden hızla 2001 yılında 13,799
tona (değer=6,248,000) yükseltmiş,
ülkenin tabi borat ithalatının %51'ini
karşılar hale gelmiştir. Buna karşılık, tabii
boratlarda ABD'nin 1997'de %59 olan payı
2001 yılında %36'ya düşmüştür. Bir başka
deyişle Türkiye son 5 yılda pazar payını
ABD aleyhine artırarak ülkenin en önemli
tabii boratlar tedarikçisi olmada ABD'nin
yerini almıştır. Türkiye'nin ülkeye borik
asit/bor oksit ihracatı bulunmamakta ve
borat/perborat ihracatı çok düşük seviyede
olup, bu pazarlarda sırasıyla Rusya ve
ABD en önemli tedarikçilerdir.
4- Finlandiya
Finlandiya'da bor ürünleri sanayi
küçük olduğundan ithalat miktarları da
düşüktür. Türkiye önemli
tedarikçilerdendir. 2000 yılında ülkenin
7370 ton olan tabii boratlar ithalatının
tamamı (1,984,000 $), 2669 ton olan borik
asit/bor oksit ithalatının 1021 tonu
(361,000 $), 9862 ton olan borat/perborat
ithalatının 8776 tonu (2,821,000 $)
Türkiye'den yapılmıştır. İthalat
miktarlarının hem düşük olması hem de
son yıllarda azalma eğilimi gösteriyor
olması, pazarın pek de gelecek vaat eden
bir pazar olmadığını göstermektedir.
5- Fransa
Fransa'da tabi boratlar üretimi
yapılmadığından, ülke ihtiyacının tamamı
ithalatla karşılanmaktadır. Türkiye ve ABD
en önemli tedarikçilerdir. Fransa tabii
boratlar pazarı daralmakta olan bir
pazardır. Fransa'nın 1994 yılında 58.041
ton olan tabii boratlar ithalatı 1998 yılında
11,110 tona ve 1999 yılında 7777 tona
düşmüştür. Türkiye'nin bu pazardaki payı
1994 yılındaki %76'lık seviyesinden 1998
yılında %59'a düşmüş, 1999 yılında ise
sadece 60 ton ihracat yapılmıştır.
Türkiye'nin Fransa tabii boratlar
pazarındaki payını İtalya almış durumdadır
(1999 yılında payı %80). Fransa
borat/perborat pazarı da daralmakta olan
18
18Çin 17
bir pazardır.1994 yılında 130,647 ton olan
ülke ithalatı 1999 yılında 90,367 tona
düşmüştür. Türkiye'nin ülkeye
borat/perborat ihracatı aynı dönemde
dalgalı bir seyir izlemiş olup, pazar payı
fazla değişmemiş, 1994'te %23 ve 1999'da
%27 olarak gerçekleşmiştir (sırasıyla
10,625,000 $ ve 8,202,000 $). Ülkenin
1999 yılında 37,487 ton olan borik asit/bor
oksit ithalatında ise Türkiye'nin payı %14
civarında olup (ihracat değeri=2,268,000
$), ana tedarikçi ABD'dir. Fransa'nın borik
asit/bor oksit ithalatının 1994'ten beri 3
katından fazla arttığı göz önünde
bulundurulursa Türkiye'nin bu pazardaki
payını artırma imkanının olabileceği
düşünülmektedir.
6- Almanya
Almanya'nın tabii boratlar ve
borik asit ithalatı azalmakta, borat/perborat
ithalatı ise az miktarda da olsa artmaktadır.
Ülkenin 1994 yılında 43,159 ton olan tabii
boratlar ithalatının 36,328 tonu
Türkiye'den yapılmaktayken, 2001 yılında
ülkenin 10,187 ton olan tabi boratlar
ithalatının 6772 tonu (2,303,000 $)
Türkiye'den yapılmıştır. Son sekiz yılda
pazar payı düşmüş olsa da, Türkiye hakim
durumunu korumaktadır. Türkiye 122,906
tonluk borat/perborat pazarında ise %28
civarında olan pazar payını korumakta
(11,270,000 $) olup; ABD'den sonra ikinci
önemli tedarikçi konumundadır. İthalat
miktarı daha az olan ve 1994'ten beri üçte
bir oranında küçülen borik asit/bor oksit
pazarında ise Türkiye ana tedarikçi
konumundadır (21,924 ton ithalatın 10,773
tonu (3,872,000 $) Türkiye'den
yapılmaktadır).
7- Hindistan
Hindistan'daki bor sanayi
tamamen ithal hammaddeye dayalı olup,
1997/98 itibariyle Türkiye pazara
hakimdir.
Dış Ticaret Müsteşarlığı
verilerine göre 2002 yılında Türkiye
ülkeye 644,075 $'lık tabii borat, 2,241,502
$'lık borat/perborat, 553,395 $'lık borik
asit/bor oksit ihracatı yapmıştır.
8- İtalya
İtalya'da da bor mineralleri
madenciliği yapılmamakta olup, ülkenin
önemli miktardaki bor ürünleri üretimi için
gerekli hammadde ithalatla
karşılanmaktadır. Türkiye ülkenin tabii
boratlar, borik asit/bor oksit ve
borat/perborat ithalatında en büyük
tedarikçisi konumundadır. Tabii boratlarda
1990 yılında 174,351 ton olan ülke ithalatı
2000 yılında 105,107 tona kadar
19
19Almanya
düşmüştür. Türkiye'nin ülkeye 2000
yılında yapmış olduğu ihracat 103,499 ton
(21,394,000 $) olup Türkiye pazarın
tamamına hakim durumdadır. Ülkenin
borat/perborat ithalatı ise 1990-2000 yılları
arasında 80,000-100,000 ton arasında
dalgalı bir seyir izlemiş olup, 2000 yılında
86,412 ton olarak gerçekleşmiştir. 2000
yılında Türkiye'nin ülkeye borat/perborat
ihracatı 24,547 ton (8,954,000 $) olup,
pazar payı %28'dir. İtalya'nın borik asit/bor
oksit pazarı küçük bir pazar olup, 2000 yılı
ithalatı 9780 tondur. Türkiye 3982 ton
(1,427,000 $) ihracatıyla bor asit/bor oksit
pazarının %40'ına sahip olup, birinci
tedarikçidir.
9 - Japonya
Japonya'da da tabii boratlar
üretimi olmadığından talebin tümü ithalatla
karşılanmaktadır. Türkiye Japonya'nın tabi
boratlar ithalatının (2001 yılı itibariyle
44,679 ton) %90'ını gerçekleştirmektedir
(14,040,000 $). Ülkenin tabi boratlar
ithalatı az da olsa düşme eğilimi içindedir
(1994'de 53,444 ton ve 2001'de 44,679
ton). Japonya'nın borat/perborat ithalatı da
aynı şekilde düşme eğiliminde olup
(1994'te 59,821 ton ve 2001'de 40,202
ton), bu pazarda en önemli tedarikçi
ABD'dir. Türkiye ABD'den sonra ikinci
tedarikçidir; ancak pazar payı 2001 yılı
itibariyle %7 civarında kalmaktadır
(değer=921,500 $); bu, 1996'da %16,4 olan
pazar payının yarı yarıya azaldığını
göstermektedir. Ülkenin ithalatı artan tek
bor bileşikleri pazarı olan borik asit/bor
oksit pazarında (1991 yılında 28,562 ton ve
2001 yılında 37,565 ton ithalat)
Türkiye'nin 1994'te %10 civarında olan
pazar payı 2001 yılı itibariyle %1'den aza
düşmüştür (değer=178,600 $). Pazarın en
önemli tedarikçileri ABD ve Rusya'dır.
10 - Rusya
Üretici/ihracatçı ülkelerden olan
Rusya, önemli miktarda tabii boratlar
ithalatı da yapmaktadır. Bu ülkenin ithalat
ve ihracatına ilişkin olarak elimizde
kullanılabilir bilgi bulunmamaktadır; ancak
ülke ithalatın tamamına yakınının
Kazakistan'dan yapılmakta olduğu, sadece
borat/perborat pazarında Türkiye'nin
payının %10 civarında olduğu
bilinmektedir.
11 - İspanya
Ülkenin 2001 yılı itibariyle
73,072 tona ulaşan tabii boratlar ithalatının
tamamına yakını Türkiye'den
yapılmaktadır (değer=13,130,400 $).
Türkiye tabii boratlarda büyüyen pazarın
büyüyen tedarikçisi konumundadır. 2001
yılında 25,734 ton olan ve 1994'ten bu
yana 2,5 kat büyüyen İspanya borik
20
Japonya 20
asit/bor oksit pazarında ise Türkiye
ABD'nin ardından ikinci tedarikçidir ancak
pazar payı %7 civarındadır (değer=749,000
$). Büyüklüğü yıllar içinde 85,000-100,000
ton arasında değişen borat/perborat
pazarında da Türkiye ABD'den sonra ikinci
tedarikçidir ancak pazar payı %10-15
arasında değişmektedir (değer=2,745,600
$).
12- Hollanda30
Ülkenin tabii boratlar ithalatı
1991 yılındaki 24,985 ton seviyesinden
2001 yılında 2914 tona düşmüştür.
Türkiye'nin ülkeye tabi boratlar ihracatı da
pazarla beraber küçülmüş olup, 1991
yılında 13,295 ton olan ihracat 2001
yılında 2004 tona düşmüştür
(değer=293,000 $). Hollanda'nın
borat/perborat ithalatı da 1991 yılından bu
yana yarıya yakın azalmıştır. 1991 yılı
ihracatı 360,407 ton iken 2001 yılında
174,405 ton olarak gerçekleşmiştir. Önceki
yıllarda Türkiye'nin ülkeye borat/perborat
ihracatı yok denecek kadar az iken, 2001
yılında Türkiye ülkeye 1142 ton
borat/perborat ihraç etmiştir
30 Hollanda'nın son yıllara ilişkin verilerinde
ABD'den yapılan alımların kapsanmaması sorunu
bulunmaktadır ve ithalatın büyük çoğunluğunun
muhtemelen US Borax firmasından yapılıyor
olması sebebiyle rakamları yorumlamak yanıltıcı
olabilmektedir.
(değer=435,800 $). Ülkenin bor asit/bor
oksit pazarı ise büyümekte olup 2001 yılı
ithalatı 56,002 tona ulaşmıştır. Ancak
Türkiye'nin ülkeye bor asit/bor oksit
ihracatı bulunmamaktadır.
13- İngiltere
Üretici ülkelerden olan
İngiltere'nin 2000 yılı itibariyle 16,450 ton
miktarındaki tabii boratlar ithalatının
tamamına yakını Türkiye'den
karşılanmaktadır (değer=2,260,000 $).
İngiltere tabii boratlar pazarı küçülmekte
olan bir pazardır. Ülkenin 1990'da 53,462
ton olan tabii boratlar ithalatı 2000 yılında
16,450 tona düşmüştür.
Diğer taraftan, İngiltere'nin borik
asit/bor oksit ithalatı artmakta olup,
Türkiye'nin bu pazara ihracatı daha yüksek
oranda artmış ve Türkiye'nin İngiltere
borik asit pazarındaki payı 1990-2000
yılları arasında %4'den %43'e çıkmıştır
(ihracat 500 tondan 5800 tona
(değer=2,023,000 $) çıkmıştır). Türkiye
pazarın en büyük tedarikçisi olma sıfatını
Hollanda'dan devralmıştır. Büyüyen bir
pazar olan İngiltere borat/perborat
pazarında ise Türkiye'nin payı
azalmaktadır. Ülkenin 1997 yılında 35,023
ton olan borat/perborat ithalatı 2000
yılında 53,310 tona kadar çıkmıştır. Ancak,
Türkiye'nin bu pazarda 1997 yılında %29
21
Hollanda 21
olan payı 2000 yılında %24'e düşmüş
(ihracat değeri=4,077,500 $), pazar lideri
Hollanda ile arasındaki pazar payı farkı
artmıştır.
14- ABD
Amerika bor minerallerinde brüt
ağırlık bazında ikinci önemli üreticidir
(Türkiye'den sonra) ancak bor oksit
bazında (B2O3) en büyük üreticidir.
Amerika'nın bor mineralleri üretimi borik
asit ve büyük ölçüde rafine borat olarak
ihraç edilmektedir. Amerika aynı zamanda
dünyanın en büyük bor pazarı olup, ülkede
büyük ve çeşitli bor ürünleri sanayileri
bulunmaktadır.
ABD tabii boratlar pazarı 1990
yıllındaki 525 ton seviyesinden 1996
yılında 79,544 tona kadar çıkmış, bu
tarihten sonra azalmaya başlamıştır.
İthalatın tamamına yakını Türkiye'den
yapılmakta olup, ülkenin 2000 yılında
63,584 ton olan tabii boratlar ithalatının
56,500 tonu (değer=9,845,000 $)
Türkiye'den karşılanmıştır. ABD'nin 1994
yılından bu yana 2 katından fazla artan ve
2000 yılı itibariyle 39,232 tona ulaşan
borik asit/ bor oksit ithalatında da Türkiye
(14,336 ton=5,996,500 $ ihracatı ile)
Şili'nin ardından ikinci büyük tedarikçi
konumundadır ve pazar payı %36
dolayındadır.
Diğer taraftan, ülkenin
borat/perborat ithalatı da 1995 yılındaki
19,238 ton seviyesinden 2000 yılında
34,153 tona çıkarak iki katına yakın
artmıştır. Türkiye bu büyüyen pazarda
payını %29'dan %5'e düşürmüştür (5564
ton=1,583,800 $'dan 1785 ton=865,000
$'a).
B) TÜRKİYE'NİN İHRACAT
YAPMADIĞI PAZARLAR31
1- Brezilya
Brezilya bor pazarı Güney
Amerika'nın en büyük bor pazarıdır.
Ülkede bor minerali üretimi
bulunmadığından tüm talep ithalatla
karşılanmaktadır. En çok tabii boratlar ve
borik asit ithal edilmektedir. Arjantin, Şili,
Peru, Bolivya ve ABD'nin en büyük
tedarikçiler olduğu pazara Türkiye'nin
ihracatı bulunmamaktadır.
2- Güney Kore
Çok büyük bir pazar olmayan
Güney Kore'de borik asit ve borat/perborat
pazarında ABD, tabii boratlar pazarında ise
31 İstatistikler-OECD
22
2217Türkiye’nin İhracat Yapmadığı PazarlarBrezilya
Dünya Bor/Bor Ürünleri Tüketimi
Belçika, İspanya ve ABD hakim
durumdadır. 2001 yılı itibariye ülke 14.395
ton tabii boratlar, 18.653 borik asit/bor
oksit, 27.209 ton borat/perborat ithalatı
yapmaktadır. Güney Kore pazarının dikkat
çekici özelliği tabii boratlar ve borik
asit/bor oksit ithalatının 1996 yılından bu
yana iki kat artmış olmasıdır.
V. DÜNYA BOR/BOR ÜRÜNLERİ
TÜKETİMİ32
Dünya bor üretim ve tüketimi
1970 yılından bu yana iki katından fazla
artmıştır. 2001 yılı itibariyle bor tüketimi
B2O3 bazında 1,5 milyon tondur. Batı ve
Doğu Avrupa %46 toplam payları ile
tüketimde ilk sırada yer almaktadır. Kuzey
Amerika, Asya ve Latin Amerika onu
izlemekte ve sırasıyla %25, %11 ve %10
paya sahip bulunmaktadır.
Dünya toplam bor tüketiminin
20%'si yalıtım camı elyafı, %15'i tekstil
cam elyafı, %8'i borsilikat cam üretiminde
olmak üzere toplam %43'ü cam sanayinde
kullanılmaktadır. Deterjan sanayi tüketimi
toplamının %16'sı kadardır. Mine/sırlama
tarım ve diğer kullanım alanları sırasıyla
toplamın %13, %5 ve %23'ü dolayındadır.
32 İstatistikler-DPT
Türkiye'de ise bor tüketimi çok
düşük seviyede olup, dünya tüketiminin
%1-2'si civarındadır. 2000 yılı itibariyle
Türkiye'de bor'un %27'si demir-çelik,
%12'si cam ve cam elyafı, %38'i seramik
ve firit, %12'si deterjan, %5'i kimya ve
%6'sı diğer sektörlerde tüketilmiştir.
Bor madeninin kullanıldığı
sanayiler bölgeden bölgeye farklılık
göstermektedir. Batı Avrupa ülkeleri bor'u
en çok deterjan sanayinde kullanırken
ABD en çok fiber cam üretiminde ve
Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri cam
sanayinde kullanılmaktadır.
Son on yılda Batı Avrupa'nın bor
tüketiminde deterjan sanayinin payı
%35'ten %27'ye düşerken tekstil fiber camı
sektör payı %1'den %11'e, tarımın payı
%2'den %5'e, borsilikat camın payı %8'den
%10' a çıkmıştır.
ABD'nin bor tüketiminde son
yirmi yılda fiber cam sektörünün payı
%36,4'ten %65,1'e çıkarken, yanmayı
geciktiricilerin payı %13,4'ten %3,6'e, bor
silikat camın payı %11,7'den %6,8'e
düşmüştür. Bor'un sabun/deterjan, mine,
tarım sektörleri ile nükleer çalışmalarda
kullanım oranı aşağı yukarı aynı kalmıştır.
23
23
Batı Avrupa, sulardaki bor
derişimini azaltmayı, bu amaçla
deterjanlarda borat kullanımından
uzaklaşmayı amaçlamaktadır. Bu, Batı
Avrupa'da talebin düşeceği anlamına gelir.
Ancak, bunu telafi edebilecek bir gelişme
ABD'nde gözlemlenmektedir. ABD'nin
enerji tasarrufu amacıyla çamaşır
makinelerinde daha düşük yıkama
sıcaklıklarına yönelmesi deterjan
sektöründe daha fazla bor kullanılması
ihtimalini güçlendirmektedir.33
Bor ve bor ürünlerinin dünya
piyasalarındaki talebi fiyatın yanı sıra girdi
olarak kullanıldığı endüstrilerdeki
teknolojik gelişmelere, üretici ve kullanıcı
tercihleri ile ikame imkanına bağlı
olmaktadır. Özellikle fiber cam, deterjan
gibi sanayilerde fiyata bağlı olarak
üreticilerin ikame mallara yönelmeleri
sebebiyle talep değişmeleri yaşanmaktadır.
Konsantre bor ve rafine bor ürünleri
kullanım alanlarının yaklaşık %80'inde
birbirini ikame edebilmektedir.34
Diğer taraftan, bor ürünlerinin
tüketiminin yaklaşık %70'ini endüstriyel
bazda üretim yapan, önemli pazarlık
gücüne sahip, sektörlerinde lider veya
33 Altın, V. (2003),"Seyreltilmiş Uranyum, Abartılmış Toryum, Erken Bor Beklentisi, Neptünyum Hurafesi-Doğrusunu Bilelim", TÜBİTAK-Bilim ve Teknik Dergisi, Ankara, Mayıs 200334 DPT, 1999, A.g.e.
sektörlerine yön veren, teknoloji üretimi
yapan organizasyonlar olduğu göz önünde
bulundurulmalıdır.35 Bu da bor/bor
ürünlerinde pazar payını artırabilmek ve
koruyabilmek için kalitenin önemini
artırmaktadır. Tüketici beklentilerini
karşılayacak, uluslar arası standartlara
uygun mal üretmek, ürün çeşidini artırmak,
katma değeri yüksek rafine ürünler
üretmek dünya pazarında tutunmanın temel
şartı haline gelmiştir.
VI. BOR MADENİNİN STRATEJİK
ÖNEMİ
Bor ve borlu yakıtlar, 1950'li
yılların başında ABD Savunma
Programında geleceğin yakıtı olarak
adlandırılmış ve nükleer silahlanma
dışında 2. önemli stratejik malzeme olarak
nitelendirilmiştir.36 1958-1961 yılları
arasında ABD ve NATO tarafından bor,
stratejik bir maden olarak ilan edilmiş,
pazarlaması kontrol altına alınmış ve
COCOM olarak nitelendirilen tedbirler
kapsamında Varşova Paktı ülkelerine
ihracı yasaklanmıştır.37 1963 yılında bor
NATO'nun stratejik maddeleri listesinden
çıkarıldıysa da, ABD'nin bor alanındaki
35 A.g.e.36 Çınkı, M, (2001), "Ulusal Maden Varlığımız ve Bor Gerçeği", Ankara Ticaret Odası, Ankara, 2001.37 http://www.maden.org.tr/yeni3/yayinlar/raporlar/borraporu.htm
24
24Bor Madeninin Stratejik Önemi
bazı stratejik çalışmaları gizlilik içinde
yürüttüğü bilinmektedir.
Bor madeninin önemi, ülkeleri
bu konuda çıkarlarını düşünmeye ve planlı
davranmaya sevk etmektedir. Bor hakkında
sürdürülen araştırmaların, bor
bileşiklerinin yüksek teknolojili
ürünlerdeki yeni kullanım alanlarını
keşfetmesi, bu madeni gelecekte, petrol
gibi üzerinde uluslararası mücadelelerinin
yaşandığı bir ürün konumuna
getirebilecektir.
Bor madeninin kullanım
miktarındaki asıl önemli artış, bor'un yakıt
taşıyıcısı olarak kullanılmasıyla
sağlanabilecektir. Bir çok pil, akümülatör
vs. enerji üretim aygıtında yakıt olarak
kullanılan hidrojenin elde edilme, nakil ve
depolama yöntemleri bu aygıtların
verimliliğinin artırılması karşısındaki en
önemli sorunlardır. Çünkü hidrojen çok
düşük sıcaklıklarda sıvılaşmakta, (-252
santigrad derece), gaz halindeyken çok yer
kaplamakta, patlayıcı bir gaz olması
sebebiyle taşıma ve depolama işlemleri
sırasında tehlike arz etmektedir. Bu
sebeple, bor bileşiklerinin hidrojen taşıma
kapasiteleri, bu bileşiklerin yakıt taşıyıcısı
olarak yeni bir öneme kavuşabileceğine
işaret etmektedir. ABD'ndeki Millenium
Cell firmasınca prototip bir araba üzerinde
denenen yöntemde, hidrojen ve su bazlı
sodyum bor hidrid (NaBH4) bileşeni
halinde depolanmaktadır. Yanıcı olmayan
bu çözelti, bir katalizörle temasa
geçtiğinde hidrojen vermektedir (aksi
halde hidrojen üretilmemektedir). Hidrojen
üretiminden sonra borohidrid yakıt bir bor
çözeltisine dönüşmekte, bu çözelti bir
tankta saklanıp tekrar borohidrid yakıta
dönüştürülebilmektedir. Diğer bir deyişle
bor, bu ve benzeri uygulamalarda yakıt
değil, yakıt taşıyıcısı olarak görev
yapmakta ve tekrar tekrar
kullanılabilmektedir.38 Sodyum bor hidritli
otomobiller, normal otomobillerin yaptığı
kilometrenin iki katına kadar
çıkabilmektedir. Akaryakıtla çalışana göre
daha güvenli olmakta, çevre kirliliği
yaratmamaktadır.39
Bu teknolojilerin bor element ve
bileşiklerine getireceği talep artışını
şimdiden kestirmek güç olup, talep,
teknolojilerin göstereceği başarıya,
kullanımında ulaşılacak yaygınlığa bağlı
bulunmaktadır.
Borun çıkarılması ve
işletilmesinde dünya oligopolünü oluşturan
az sayıdaki çok uluslu şirketler ( Rio Tinto
Borax-US Borax (ABD, yıllık üretimi 560
bin ton)), Borax Argentina (Arjantin, yıllık
üretimi 27 bin ton), JSC Bor (Rusya, yıllık
38 Altın, V., 2003, A.g.e39 Sandık, U. (2002), "Beşinci Vites", Hürriyet Gazetesi, Ankara, 07.06.2002
25
25Bor Madeninin Stratejik Önemi
üretimi 73 bin ton), NACC (ABD, yıllık
üretimi 60 bin ton), Quiborax (Şili, yıllık
üretimi 60 bin ton), Sucersal Argentine
(Arjantin, yıllık üretimi 30 bin ton), SQM
salar (Şili, yıllık üretimi 16 bin ton), İnca
bor (Peru, yıllık üretimi 13 bin ton),
Diğerleri (57 ton))dir. Çin yıllık 140 bin
ton üretimini devlet organizasyonları eliyle
yapmakta, Türkiye ise ABD'nden sonra
dünyanın ikinci büyük bor üreticisi olarak
yıllık 475.000 ton üretimi yine devlet eliyle
gerçekleştirmektedir.40
Avrupa ve Amerikalı büyük
üreticilerin Türkiye'deki bor yataklarına
daha Osmanlı İmparatorluğunun son
dönemlerinde başlayan ilgileri bor
madenleri 1978 yılında kamulaştırıldıktan
sonra da azalmadan sürmüştür. Bor
madenlerinin özelleştirilmesi 1999'da IMF
ile yapılan stand by anlaşmasının
taahhütleri arasında da yer almıştır.
Bor madenleri 1978 yılında
devletleştirilmeden önce Türkiye'de de bor
madenciliği ile uğraşan Avrupa'lı ve
Amerika'lı firmaların, çıkardıkları borun
ham halde ihracını tercih ettiği, bu
firmaların boru Türkiye'de işleyecek
entegre tesisler vs kurmadıkları, Türkiye'ye
bor konusunda her hangi bir teknoloji
transferinde bulunmadıkları, bor
rezervlerinin miktarını küçük, madenin
40 Çınkı, M., 2001, A.g.e.
değerini düşük göstermeye çalıştıkları
tespit edilmiştir. Bunun da büyük ölçüde
borun stratejik öneminden ve dünya
çapındaki bor üreticisi firmaların
Türkiye'deki bor yataklarına olan
ilgilerinden kaynaklandığı açıktır.
Bu konuda İngiltere kaynaklı
olup, daha sonra Rio Tinto Zinc'in bir alt
kuruluşu haline gelen Borax Consolidated
Ltd.'nin Türkiye bor sahaları üzerindeki
faaliyetleri dikkat çekicidir. TMMOB bor
raporuna göre41 daha önce Desmond Abel
Smith'in elinde bulunan Sultançayırı ve
yeni bor sahaları 27 Ekim 1950 tarihinde
3/12002 sayılı kararname ile Borax
Consolidated Ltd'e devredilmiştir. Şirket o
dönemde dünya tekeli niteliğindedir. Şirket
daha sonra, Türkiye'deki bazı yasalardan
daha fazla yararlanmak için 25 Kasım
1955 tarihinde isim değiştirmiş, adının
başına Türk kelimesi koyarak,
sermayesinin %94'ü merkezi İngiltere'de
bulunan Borax Consolidated Ltd. şirketine,
%2'si Türk ortaklara, %4'ü de İngiliz
ortaklara ait olmak üzere, "Türk Boraks
Madencilik A.Ş." adını almış, 6 Ocak 1956
tarihinde Sultançayır Bor maden imtiyazını
bu şirket üzerine tescil ettirmiştir. Bu
tarihten sonra da şirket, Türkiye'de ciddi
bir arama faaliyetinde bulunmamış,
bulduğu bazı rezervlerin de miktarlarını
41 http://www.maden.org.tr/yeni3/yayinlar/raporlar/borraporu.htm
26
26Bor Madeninin Stratejik Önemi
düşük göstermiştir. Şirket, Kırka'nın
Sarıcakaya bölgesinde yaptığı sondajlar
sonucu tespit ettiği rezervi 10 milyon ton
olarak beyan etmiş, 45 yıllık imtiyaz talep
etmiştir. Şüpheler üzerine aynı bölgede
MTA'nın yaptığı araştırmalarda rezervin
400 milyon ton olduğu, sonraki çalışmalar
sonucunda ise Kırka bor sahasının 1 milyar
ton rezervli, dünyanın en büyük ve en
zengin yatakları olduğu ortaya çıkmıştır.
1958-1961 yılları arasında
NATO'nun bor'u stratejik hammadde ilan
etmesinin ardından Türkiye'de bor
sahalarının millileştirilmesi tartışmaları
gündeme gelmiş, Borax Consolidated Ltd.
hazırladığı raporda aşağıdaki görüşlere
vurgu yapmıştır. Şirkete göre 1963 yılı
itibariyle;
- Türkiye'de bor mineralleri tükenmiştir.
- Türkiye'nin en çok 20 bin ton satış
şansı vardır.
- Türkiye'de ancak 3 firma 60 bin ton
üretim yapabilir.
- Türkiye Avrupa piyasasına yalnız borik
asit üretimi için bor cevheri verebilir.
- Avrupa piyasasının borik asit üretimi
45 bin ton cevhere karşılık gelen 30 bin
ton bor cevheri ile sabittir.
- Türkiye ancak zararına bor endüstrisi
kurabilir, 3 bin tonluk rafineri ancak
sübvansiyonla yaşar.
- Türkiye'nin bor rezervlerine Borax
Consolidated Ltd. ortak edilirse bor
endüstrisi kurulacaktır.
- Avrupa endüstrisinde Türk cevheri
kullananlar, fiyat rekabeti ile Amerikan
cevherine dönerlerse, Türkiye bu
sahayı kaybeder.
- Türkiye Amerikan rekabetini üstüne
çekmemelidir.
- Amerikan bor cevherleri sodyumludur,
Türk bor cevherleri kalsiyumludur, bu
da Türkiye'nin rekabet imkanını
ortadan kaldırır.
Şirketin kehanetlerinin (!) hepsinin yanlış
çıkmış olması ilgi çekicidir.
Etibank bor piyasasına 1960-68
yılları arasında girmiş ve bu dönemde
yabancı firmalarla kıyasıya bir fiyat
belirleme savaşı yaşanmıştır. Ticaret ve
Enerji Bakanlığı 1974 yılında, bu rekabet
sonucunda tonu 30 $'a kadar düşen bor
cevherinin fiyatını taban fiyat uygulayarak
70 $/ton'a yükseltmiştir. Ton fiyatı daha
sonra 90 $'a kadar yükselmiş, ancak, bu
fiyatla bile bor, o dönemde dünya
piyasalarında 120 $/ton olan değerinin çok
altında kalmıştır. Bu sebeple bor
madeninin 1978 yılında
devletleştirilmesindeki en önemli
amaçlardan biri madenin dünya
piyasasındaki gerçek değerinden satılarak
27
27Bor Madeninin Stratejik Önemi
yurt dışına kaynak transferi yapılmasının
önüne geçmek olmuştur.42
Devletleştirmenin faydaları kısa
sürede görülmeye başlamış, Türkiye'nin
Dünya Bor üretiminde (B2O3 bazında)
1970 yılında % 16 olan payı; 1980 yılında
% 26, 2001 yılında %33.4’e yükselmiştir.
1978 yılında 83,4 milyon $ olan Bor
gelirleri 2000 yılında 208 milyon $’a
ulaşmış, Dünyanın en kaliteli kolemanitleri
olan Emet, Bigadiç Kestelek kolemanitleri
1978 yılı öncesi 40-60 $/Ton fiyatla
satılırken 290-295 $/Ton fiyatla satılabilir
hale gelmiştir.43 Bugün, Eti Holding'in ürün
portföyündeki ham bor ürünleri için
ortalama brüt kar marjı %50 civarında
olup, bazı bor ürünlerinde brüt kar marjı
%500'ü aşmaktadır.44
TMMOB bor raporunda
belirtildiği üzere, devletleştirme sonrası
bulunan rezerv, daha öncesinde özel
sektörce ilan edilen rakamın 115 katı kadar
artmıştır. 1978 yılına kadar Türkiye'nin bor
cevheri pazarlamasında kaba yıkama
dışında hiçbir işlem yapılmamış, satılan
bor cevherleri Avrupa ve ABD'nde
işlenerek rafine ürünler çok daha pahalıya
Türkiye'ye ithal edilmiştir. Eti Holding,
rafine ürün üretimi çalışmalarına 1978'den 42 DPT, 1999, A.g.e43 CHP Bor Raporu44 http://www.maden.org.tr/yeni3/yayinlar/raporlar/borraporu.htm
sonra başlamış olmasına ve rakibi US
Borax'ın 140 yıldan fazla bir süredir
pazarda teknik üstünlüğe ve geniş dağıtım
ağlarına sahip olmasına rağmen, Avrupa
pazarının %51'ini, dünya pazarının
%36'sını almayı başarmıştır. Bugün,
konularında oldukça deneyimli elemanlar
yetişmiş, özgün teknoloji geliştirme
konumuna gelinmiştir. Edinilen bilgi
birikimi doğrultusunda yatırımlar
gerçekleştirilmekte, Eti Holding
hedeflenen üretim ve satış miktarlarına
ulaşmaktadır.
Devletleştirmeden sonra da
yabancı şirketlerin Türkiye bor
madenciliğine ilgisi sürmüştür. 1986
yılında dönemin Türkiye Cumhuriyeti
hükümeti tarafından, "global ekonomiye,
yeni dünya düzenine entegrasyonu
sağlamak üzere kamu kuruluşlarının nasıl
özelleştirilmesi gerektiğinin araştırılması
J.P. Morgan Bank'a ihale edilmiş, Morgan
Bank'ın hazırladığı "Özelleştirme Ana
Planı"nda:"Etibank'ın bir holding şirket
olacak şekilde reorganize edilmesi ve karlı
müesseselerdeki (bor, krom) öz
kaynakların satılması" önerilmiştir.45
2001 yılı Ocak ayında
Türkiye'ye ani bir ziyarette bulunan ABD
Hazine Bakan Yardımcısı John Taylor
dünya bor piyasasına hakim olan
45 Çınkı, M., 2001, A.g.e.
28
28Bor Madeninin Stratejik Önemi
Dodge&Cox ve Rio Tinto Holding'in eski
yönetim kurulu üyesidir ve ilk ziyaretini
dönemin özelleştirmeden sorumlu Devlet
Bakanına yapmıştır. Rio Tinto'nun 1978
yılından (bor madenleri
devletleştirilmeden) önce Türk Borax adlı
firma aracılığıyla Türkiye'deki bor
madenlerinin %80'ini işlettiği, şu anda
Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı
bankaların bazılarında hisselerinin
bulunduğu göz önünde
bulundurulmalıdır.46
Bor'dan devlet tekelinin
kaldırılması ve Eti Bor A.Ş.'nin
özelleştirilmesi tartışmalarının gündeme
geldiği 2001 yılı başlarında Devlet Bakanı
Şükrü Sina Gürel'in bor madenlerinin
bulunduğu Kütahya ve Eskişehir'e yaptığı
ziyaretler sırasında yaptığı açıklamalar
önemlidir: "Hükümet bor madenlerinin
özelleştirme kapsamından çıkarılması
yönünde ilke kararı almıştır(...)Bor
madenleri 1978'de Ecevit Hükümeti
zamanında devletleştirilmiştir. Şimdi de
yine Ecevit Hükümetinin bor madenlerinin
özelleştirilemeyeceği konusundaki iradesi
kesin olarak ortaya çıkmıştır (...)
Madenlerin tekelde ve devlette
bulunmasının stratejik önemi vardır (...)
Çinkur özelleştirildikten sonra kapandı.
Oradan çıkarılan işçilere hala yer bulmaya
46 http://www.boraxtr.com/boraxtr/Basin/ysafak020301.htm
çalışıyoruz. (...) Özelleştirme amaç değil
araç olması gerekir, IMF ne derse desin,
özelleştirme bir araçtır. (...) Bor
madenlerinin özelleştirilmesi üzerinde bu
denli durulmasının nedeni üretime
başlanılan rafine ürünlerle bu yıl İspanya
ve İtalya'daki bazı tesislerin kapanacak
olmasıdır. Bu yüzden özelleştirmenin
yapılması için bazı çevreler tarafından
baskı yapılmaktadır."47
Dünya bor üretimi %100 B2O3
bazında 1,5 milyon ton civarındadır. Bu
üretimin %42'si ABD sermayeli US Borax
(ya da diğer adıyla Rio Tinto), %33,4'ü
Eti Holding A.Ş. tarafından
gerçekleştirilmektedir. Değer olarak ise
dünyada yaklaşık yıllık 1,2 milyar ABD
doları kadar B2O3 pazarı bulunmaktadır.
Eti Holding bu pazarın parasal olarak %20-
23'üne, US Borax ise %65-70'ine sahiptir.
Bor gibi 21. Yüzyılın petrolü olarak
adlandırılan bir madenin en büyük rezerv
kaynağı olan Türkiye'nin, bor ihracatından
yılda yalnızca 102 milyon dolar, bor
ürünleri ihracatından ise 106 milyon dolar
kazanıyor olması, önemli bir kapasitenin
israf edildiğine işaret etmektedir.
Türkiye bor madenini tam rafine
işlenmiş olarak değil, ham veya yarı rafine
halde satmasından dolayı çok önemli döviz
47 http://www.maden.org.tr/yeni3/yayinlar/raporlar/borraporu.htm
29
29Bor Madeninin Stratejik Önemi
kazandırıcı fırsatları kaçırmaktadır. Çınkı
(2001) bunun çeşitli örnekleri
verilmektedir. "Örneğin, ortalama FOB
Bandırma 200 dolar/ton dan sattığımız
%42 B2O3 tenörlü kolemanit cevherini
(Türkiye bu cevherde dünyanın tek
üreticisi ve ihracatçısı konumundadır) alan
bir ihracatçı firma söz konusu ürünü
öğüttükten sonra 600-650$/ton fiyatla nihai
kullanıcıya satmaktadır.48
DPT-VIII. Beş Yıllık Kalkınma
Planı Kimya Sanayi Hammaddeleri
Raporunda, Türkiye'den ithal edilen
kolemanit ve uleksit madenlerinin
ABD'deki en önemli alıcısı Owens
Corning Fiberglass Co.'nun bir yan şirketi
olan American Borat Co'nin Death Valley
National Monument'de bulunan Billie yer
altı işletmesinin, Türkiye'den ithal edilen
uleksitin ucuza gelmesi nedeniyle 1986 yılı
sonlarına doğru üretimi durdurduğunu
belirtmektedir.
Türkiye, dünyanın en zengin bor
yataklarına sahip olduğu halde, yurt dışına
ihraç ettiği tinkal ve borakstan üretilen
sodyum per boratın ithalatçısı
konumundadır. Slovenya, Türkiye'den
satın aldığı boraksa karşılık Türkiye'ye
sodyum per borat satmakta, Slovenya'dan
yapılan per borat ithalatı bu ülkeye
48 Çınkı, M. (2001), A.g.e.
yaptığımız boraks satışının hemen hemen
%25'ine ulaşmaktadır.49
TMMOB bor raporunda 50
Türkiye'den Avrupa piyasasına yapılan bor
satışlarının ham bor ağırlıklı olmasının
Citicorp Venture gibi bazı firmaların Eti
Holding A.Ş.'nden ham bor satın alıp,
işledikten sonra Eti Holding'in karşısına
dünya pazarlarında rakip olarak çıkmasına
yol açtığını bildirilmektedir.
Dünya piyasası yıllık 80-90
milyar dolar civarında olan bor uç
ürünlerinde Türkiye'nin pazar payı %1'i
bile bulamamaktadır.51 Oysa Türkiye'de
halihazırda bor'un sanayideki çeşitli
kullanım alanlarına ilişkin teknolojik bilgi
birikimi oluşmaktadır.
Türkiye en büyük rezerv sahibi
olarak bor dünya piyasasını ve fiyatlarını
belirleyebilecek konumda olma imkanına
sahiptir. Ancak, dünyadaki örnekler maden
zengini gelişmekte olan ülkelerin bu
madenlerden yeterince yararlanamadığını,
ham madene sahip olan ülkelerden ziyade,
bu madenle ilgili teknolojiye sahip olan
gelişmiş ülkelerin piyasaları kontrol
ettiğini göstermektedir. Türkiye de, 1978
yılında yapılan devletleştirmeden sonra bu 49 http://www.boraxtr.com/anasayfa.html50 http://www.maden.org.tr/yeni3/yayinlar/raporlar/borraporu.htm51 http://www.boraxtr.com
30
30Bor Madeninin Stratejik Önemi
konuda önemli yol katetmiş olsa da,
kalkınmakta olan ülke statüsünün getirdiği
sorunlar ve teknolojik eksiklikleri
sebebiyle bor dünya piyasasında rezervleri
ile orantılı bir hakimiyete sahip
olamamaktadır. Gelişmiş ülkeler
sanayilerinin pek çok alanında alternatifi
olmayan, ikamesi zor bir hammaddede
büyük oranda Türkiye'ye bağımlıyken,
Türkiye bu avantajını iyi
değerlendirememekte, bordan kazandığı
ihracat geliri düşük oranlarda kalmaktadır.
Bor ürünlerine ait teknolojiler
genellikle teknolojiyi üreten ülkelerce
gizlenmekte, bu konudaki bilgilere
kolaylıkla ulaşılamamaktadır. Bu sebeple
diğer ülkelerden önemli teknoloji
transferleri yapılamamıştır. Eti Holding
A.Ş.'nin teknik elemanlarının özverili
çalışmaları ve üniversitelerle yaptığı
işbirliği sonucu üretim sorunlarına çözüm
getirilebilmiş, özgün teknolojiler dahi
geliştirerek önemli bilgi birikimi ve
tecrübe kazanılmıştır.52 Diğer taraftan, Eti
Holding A.Ş.'nin dünya pazarlarındaki en
büyük rakibi US Borax ise 80'den fazla
ülkede örgütlenmiş, 1800'lü yılların
sonlarından beri üretim teknolojisini
sürekli geliştiren, bor'un kullanım
alanlarının genişletilmesi yönünde
çalışmalar yapan, üretim, depolama,
dağıtım ve pazarlama faaliyetleri ile dev 52 http://www.maden.org.tr/yeni3/yayinlar/raporlar/borraporu.htm
bir kuruluştur. US Borax'ın sahibi Rio
Tinto, dünya maden üretiminde %12,5'luk
payı ile birinci sıradadır.53
Rio Tinto'nun İngiltere'de
yerleşik Chesington-Survey'de Borax
Consolidated Ltd, ABD'nde California-
Anaheim'de US Borax Research olmak
üzere iki araştırma merkezi faaliyet
göstermektedir ve firma bu faaliyetler için
yılda 70 milyon $ para harcamaktadır. US
Borax'ın büyük kapasiteleri, firmaya
arama, araştırma, maden işletme, cevher
hazırlama, zenginleştirme ve pazarlama
faaliyetlerinde ölçek ekonomilerinden
yararlanarak piyasaya kaliteli ve ucuz ürün
sunabilme imkanı sağlamaktadır.54
Bu kadar büyük bir monopolün
karşısına küçük küçük bor şirketleri ile
çıkmak, Türkiye'nin piyasada güce sahip
olasını imkansız kılar. Nitekim 1978
yılında bor madenleri devletleştirilmeden
önceki durum da budur. Devletleştirmeden
sonra tek elden yapılan yatırımlar, Ar-Ge
çalışmaları ve pazarlama faaliyetleri
sonucu (her ne kadar Türkiye'ye hala
getirebileceğinden daha az gelir getiriyor
olsa da) Eti Holding A.Ş., US Borax'ın
ardından dünyanın ikinci önemli bor
üreticisi haline gelmiştir.
53 A.g.e.54 DPT, 1999, A.g.e
31
31Bor Madeninin Stratejik Önemi
Yasal Çerçeve
VII. YASAL ÇERÇEVE
Endüstriyel anlamda ilk boraks
madenciliği 1852'de Şili'de başlamıştır.
"Nevada, California, Caliko Mountain ve
Kramer yöresindeki yatakların bulunarak
işletilmeye alınmasıyla ABD Dünya bor
gereksinimini karşılayan birinci ülke haline
gelmiştir. Türkiye' de ilk işletmenin, 1861
yılında çıkartılan "Maadin Nizamnamesi"
uyarınca 1865 yılında bir Fransız şirketine
İşletme imtiyazı verilmesiyle, başladığı
bilinmektedir."55
Bu tarihten itibaren, özellikle
Cumhuriyet öncesi dönemlerde verilen
taviz ve ayrıcalıklarla bor madenleri büyük
ölçüde yabancı şirketlerin eline kalmıştır.
1960'lı yıllardan itibaren ise
sektörde bazı dağınık ve küçük ölçekli
Türk firmaları da boy göstermiş, ancak,
küçük ölçekli firmaların dünya çapındaki
oligopol piyasasının büyük aktörleriyle
başa çıkamadığı, birbirleriyle rekabete
girerek bor'un dış satım fiyatını
düşürdükleri gözlemlendiğinden, bu
önemli üründen ülkemizin en fazla faydayı
sağlayabilmesi için üretim, işletme ve
pazarlamanın tek elden yürütülmesi
ihtiyacı doğmuş, 1978 yılında çıkarılan
2172 sayılı yasa ile bor'la ilgili tüm
faaliyetler tamamen devlet adına üretilmek,
55 Ölçen, N. E., 2001, A.g.e.
işletilmek ve pazarlanmak üzere Etibank
A.Ş.'nin tasarrufuna verilmiş, "Devlete ait
bor ruhsat sahalarının hiçbir hakkı, gerçek
ve tüzel kişilere devretme yetkisi verilmez
kaydı" getirilmiştir. 56
"2172 Sayılı yasa ile
beklentilerin aksine, bor madenlerinin
devletçe işletilerek pazarlanmasının ülke
yararına olumlu sonuçlar verdiği, ..... kabul
edilmiş, hazırlanan 2840 Sayılı Yasa, 4
Nisan 1983 tarihinde Danışma Meclisi'nde
kabul edilerek, 12 Nisan 1983 tarihinde
Milli Güvenlik Konseyi'nin onayı ile
yürürlüğe girmiştir. Böylece halen
yürürlükte olan bu yasa ile bor sahalarının
kamu tarafından işletilmesi ve tek elden
yönetilmesi bir kez daha yasal güvence
altına alınmıştır. Bu yasanın yürürlüğe
girmesinden 6 ay sonra 2172 Sayılı yasa
yürürlülükten kaldırılmıştır. 15 Haziran
1985 tarihinde kabul edilerek yayınlanan
3213 Sayılı Maden Kanununun 49.
maddesinde ise “2840 Sayılı Maden
Kanunu Hükümleri saklıdır. Ancak, bu
Kanunun yürürlük tarihinden sonra
bulunacak bor, trona ve asfaltit
madenlerinin aranması ve işletilmesi bu
yasa hükümlerine tabidir. Bunların
ihracatına ait usul ve esaslar Bakanlar
Kurulunca tespit edilir” hükmü
getirilmiştir"57.
56 CHP Bor Raporu57 A.g.e.
32
32
"16 Şubat 1994 tarihinde
yürürlüğe giren 3971 Sayılı Yasa ile 2840
Sayılı Yasa’nın ikinci maddesi
değiştirilerek, “Bor tuzları ile uranyum ve
toryum madenlerinin aranması ve
işletilmesi Devlet eliyle yapılır.” hükmü
getirilmiş, trona ve asfaltit madenlerinin
özel sektör tarafından aranması ve
işletilmesine olanak sağlanmış, fakat bor
tuzları yine devlet tekelinde
bırakılmıştır."58
Etibank 'ın özelleştirmesi planı
gereğince, önce 1993 yılında Etibank
bünyesindeki bankacılık bölümü Etibank
Bankacılık Anonim Ortaklığı adıyla
bağımsız bir bölüm halinde Özelleştirme
İdaresinde devredilmiştir. Aynı yıl,
Karadeniz Bakır İşletmeleri A.Ş., Çinkur
A.Ş. de özelleştirilmek üzere Özelleştirme
İdaresinde devredilmiştir. Kalan Etibank
Madencilik Genel Müdürlüğü ise 4 Şubat
1998 tarih ve 23248 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanan 26 Ocak 1998 tarihli Bakanlar
kurulunun 98/10552 sayılı kararı ile Eti
Holding A.Ş. unvanı ile yeniden
yapılandırılmıştır. Yapılan yapısal
değişiklikler sonucu; Eti Holding A.Ş., 7
bağlı ortaklık (Eti Bor A.Ş., Eti Dış
Ticaret ve Pazarlama A.Ş., Eti Alüminyum
A.Ş., Eti Gümüş A.Ş., Eti Bakır A.Ş., Eti
Krom A.Ş., Eti Elektrometalurji A.Ş.), 12
58 A.g.e.
işletme ve Maden Müdürlüğü ile 3
iştirakten oluşmuştur. 5 adet Bor İşletmesi
ise Bandırma'daki Eti Bor A.Ş.'ye
bağlanmıştır.59
"(Özelleştirme işlemine) gelen
tepkiler üzerine, Bakanlar Kurulu
Kararıyla Etibank Genel Müdürlüğünün
"Eti Holding A.Ş." olarak bu şekilde
yeniden yapılanmasının 233 sayılı Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Hakkında kanun
Hükmünde Kararnamesinin 3. Maddesine
aykırılık oluşturup oluşturmadığı hususu
ile, bor cevheri aramak, işletmek,
zenginleştirmek, ve bor bileşikleri üretmek
üzere adı geçen teşebbüse bağlı olarak
kurulan Eti Bor A.Ş.'nin sermayesinde
bulunan özel şahıs hisseleri nedeni ile bor
tuzu sahalarının bu şirketçe işletilmesinin
2840 sayılı Kanuna uygun olup olmadığı
hususlarında Enerji ve Tabi Kaynaklar
Bakanlığının talebi üzerine Başbakanlıkça
Danıştay'dan istişari görüş isteminde
bulunulmuştur.
İstişari görüş istemiyle ilgili
olarak, Danıştay Birinci Dairesi'nin
1999/66 Esas, 1999/93 no'lu kararında
konu detaylı olarak irdelenerek "(...)2840
Sayılı Kanunun 2. Maddesinde Bor tuzları,
Uranyum ve Toryum madenlerinin
Devletçe işletileceği hükmü yer aldığına
59 http://www.maden.org.tr/yeni3/yayinlar/raporlar/borraporu.htm
33
33Yasal Çerçeve
Yasal Çerçeve
göre bu madenlerin sermayesinde özel
kişilerin de pay sahibi olduğu bir Anonim
Şirket eliyle işletilmesinden söz edilemez
(...) Etibank Genel Müdürlüğünün Eti
Holding A.Ş. şeklinde yapılanmasının 233
sayılı KHK'nin 3. Maddesine uygun
bulunmadığına; Eti Holding A.Ş.'nin
sermayesinde bulunan özel şahıs hisseleri
nedeni ile bor tuzu sahalarının bu şirketçe
işletilmesinin 2840 sayılı yasaya aykırılık
teşkil edeceği(ne) oy birliği ile karar
verildi" şeklindeki görüşüne rağmen,
kararın düzeltilmesi yoluna
gidilmemiştir."60
Eti Holding'in özelleştirilmesi
çalışmalarına, önce Eti Bakır A.Ş'nin, daha
sonra ise Eti Gümüş A.Ş., Eti Krom A.Ş.
ve Eti Elektrometalurji A.Ş.'nin Özelleşme
İdaresine devri ile devam edilmiştir. Daha
sonra sıra Eti Alüminyum A.Ş. ile Eti Bor
A.Ş.'ne gelmiş, kamuoyunun ve meslek
kuruluşlarının büyük tepki göstermesine ve
VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-
2005) Madencilik Özel İhtisas Komisyonu
Raporu- Bor Madenleri Alt Komisyonu
Raporunda "Borların özelleştirilmesi,
kamu yararı açısından sakıncalı olarak
görülmektedir. Çünkü borların kullanım
alanları çok yaygın, katma değeri ve marjı
çok yüksek ve Türkiye yüksek kaliteli
rezervlere sahip olması nedeniyle tekel
60 http://www.maden.org.tr/yeni3/yayinlar/raporlar/borraporu.htm
durumundadır." denmesine rağmen,
çıkartılan 20 Aralık 2000 tarih ve 2000/92
sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK)
Kararı'nda bazı diğer işletmeci KİT'lerle
birlikte Eti Holding A.Ş.'nin özelleştirme
kapsamına alınması ve hazırlık
işlemlerinin 6 ay içinde tamamlanması
kararı alınmıştır. Ancak, 6 aylık hazırlık
süresince kamuoyundan gelen şiddetli
tepkiler üzerine bu karar geri alınmış,
kurum özelleştirme kapsamından
çıkarılmıştır. Özelleştirme Yüksek
Kurulu'nun 16.07.2001 tarihli kararıyla Eti
Holding A.Ş. eski statüsüne iade
edilmiştir.61
Diğer taraftan, Etibank'ın ham
bor'u iç piyasaya, dış piyasaya sattığından
daha pahalıya sattığına, bunun yurt içinde
bor kullanan sanayilerin, bor uç ürünleri
üreten tesislerin kurulmasına ve rekabet
gücü kazanmasına engel oluşturmakta
olduğuna ilişkin tartışmaların gündeme
gelmesiyle konu hakkında Danıştay'ın
görüşüne başvurulmuştur.
Danıştay'ın 2840 sayılı Kanunda
yer alan "Bor madenleri ile ilgili "işletme
ifadesi" için"2000/50 Esas,2000/67 Karar
no.lu istişari görüşünde: "Bor tuzlarının
Türk vatandaşlarına satılması halinde,
Türk vatandaşı yurt içinde istediği tesisi
61 http://www.maden.org.tr/yeni3/yayinlar/raporlar/borraporu.htm
34
34
Yasal Çerçeve
kurabilecek ve bor'un uç ürünlerini elde
ederek bunları yurt içinde veya yurt
dışında satabilecektir. Bor'un yurt içinde
Türk vatandaşlarına satışı yapılmadığı için
ham bor'u alan yabancı yurt dışında bu
tesisleri kurarak elde ettiği bor uç
ürünlerini istediği fiyatla dünyaya ve
Türkiye'ye satabilmekte ve dünya bor
piyasasını dilediği gibi
yönlendirebilmektedir.
Sonuç olarak açıklanan
nedenlerle 2840 sayılı Yasanın değişik
2'nci maddesi uyarınca bor tuzlarının
aranması ve işletilmesinin Devlet eliyle
yapılması zorunluluğunun, bu madenin
zenginleştirilmesini, rafine edilmesini ve
pazarlamasını da kapsadığı, ancak Eti
Holding A.Ş. tarafından ham bor ve
işlenebildiği ölçüde rafine bor olarak yurt
dışına ihraç edilerek satılan bor tuzlarının,
aynı biçimde ham bor ve rafine bor olarak
yurt içinde isteyen Türk vatandaşı kişi ve
firmalara da satılabileceği, Türk vatandaşı
kişi ve firmaların satın aldığı bor'u ülke
içinde kuracağı tesislerde işleyip elde
edeceği ürünleri yurt içinde veya yurt
dışında satabilmesinde hukuki bir engel
bulunmadığı sonucuna ulaşılarak dosyanın
Danıştay Başkanlığına sunulmasına
01/05/2000 gününde oybirliğiyle karar
verildi" denilmektedir.
Danıştay'ın bu kararından 3 yıl
sonra, 25.06.2003 tarihinde Anadolu
Ajansından alınan bir habere göre62, Bor
Sanayi Dış Ticaret Limited Şirketi, Eti
Holding A.Ş.'nin bor pazarındaki hakim
durumunu kötüye kullandığı iddiasıyla
4054 sayılı Rekabetin Korunması
Hakkında Kanun uyarınca soruşturma
açılarak Kurumun para cezasına
çarptırılması talebiyle Rekabet Kuruluna
başvurmuş, Rekabet Kurulu Eti Holding'in
yasal tekel hakkına sahip bulunduğu,
hakim durumun kötüye kullanılmasının söz
konusu olmadığı, herhangi bir yasanın
uygulanmasından kaynaklanan işlem ve
eylemlerin 4054 sayılı Kanun kapsamına
girmediği gerekçesiyle talebi reddetmiştir.
Bunun üzerine şirket, Rekabet kurulunun
kararının iptali talebiyle Danıştay'da dava
açmış, Danıştay, Rekabet Kurulunun
kararının iptali talebini bire karşı dört oyla
reddetmiştir. Kararda "Danıştay 1.
Dairesinin anılan kararında belirtildiği
üzere, 2840 sayılı Kanun'un amacının bor
tuzlarının maden sahasından çıkarılması,
zenginleştirilmesi, rafinasyonu, bunlardan
her türlü uç ürün elde edilmesi ve
pazarlanmasının tek elden yapılmasıyla
ülkenin dünya bor pazarında etkinliğinin
artarak borun en verimli şekilde
değerlendirilmesini sağlamak olduğu
dikkate alındığında, davacı şirketin Eti
Holding'in tekel hakkının bor cevherlerinin
62 http://www.ntvmsnbc.com, 25.06.2003
35
35
topraktan çıkarılması ve konsantre
edilmesiyle sınırlı olduğu, bundan sonraki
rafinasyon ile uç ürün elde edilmesi
safhalarını kapsamadığı yolundaki iddiaları
yerinde görülmemiştir." denilmektedir.
Danıştay'ın ilk kararında 2840
sayılı Kanun hükümlerine göre, bor
madenlerinin aranmasının ve işletilmesinin
devlet tekelinde olduğu, ancak yerli
sanayicilerin Eti Bor A.Ş.'nin ürettiği bor
ürünlerine dayalı her türlü yatırıma
girmesinin serbest olduğu yorumu
yapılırken, ikinci kararda Eti Holding'in
tekel hakkının bor cevherlerinin topraktan
çıkarılması ve konsantre edilmesinin
yanında uç ürün elde edilmesi safhalarını
da kapsadığını belirtmesi kafaları
karıştırmıştır. Halihazırda Eti Bor A.Ş.'nin
ürettiği konsantre ve rafine bor ürünlerini
çeşitli ürünlerin üretiminde kullanan
sanayiler mevcuttur. 2002 yılı itibariyle Eti
Holding bu sanayilere 16,5 milyon ABD
doları değerinde bor satmıştır. Yeni kararla
bu sanayilerin durumunun ne olacağı
sorusu gündeme gelmektedir.
VII. GELİŞMELER VE PLANLAR
Bin yıllar boyunca çeşitli
uygarlıkların beşiği olmuş Anadolu, maden
açısından zengin bir coğrafyadır. "Türkiye,
başta bor mineralleri olmak üzere toryum,
perlit, ponza, mermer, trona, volkanik
tuzlar, volkanik killer, manyezit, feldspat,
altın ve kromit'te dünya ölçeğinde önemli
olan ve dış pazarlarda ciddi pay sahibi
olabileceğimiz rezervlere sahiptir"63 .
Ülkemizin maden kaynakları
açısından zengin olmasına rağmen, maden
kaynaklarımız yeterince araştırılmamış,
yeterli araştırmalar ve yatırımlar
yapılmamış olması sebebiyle, madencilik
ve taşocakçılığı sektöründe yaratılan katma
değerin GSMH içindeki payı ortalama
%1'ler oranında kalmıştır. Son beş yıllık
dönemde GSMH yılda ortalama %0,2
oranında büyürken madencilik sektörünün
yılda ortalama %1,5 oranında küçülmesi
sektörün ihmal edilmişliğinin önemli bir
göstergesidir.
Ancak, son yıllarda kamuoyunun
da konuya ilgi göstermesi sebebiyle,
madenlerimize olan ilgi artmış, Türkiye'nin
maden zenginliğinden daha fazla
yararlanabilmesine yönelik tartışmalar
yoğunlaşmıştır.
Türkiye'nin en büyük rezerv
ülkesi olduğu, önemli bir sanayi
hammaddesi olan bor, özellikle dikkat
çekmektedir. Bor madenlerinin
çıkarılmasında ve işletilmesinde devlet
tekelini elinde bulunduran Eti Holding
A.Ş.'nin yatırım ve Ar-Ge faaliyetleri
63 CHP Bor Raporu
36
36Gelişmeler ve Planlar
yoğunlaşmış, 18.06.2003 tarih ve 25142
sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 4865
sayılı Kanunla "Ulusal Bor Araştırma
Enstitüsü" kurulmuştur.
A) Eti Holding A.Ş.'nin
Hedefleri ve Yatırımları
Eti Holding A.Ş., kurumun,
2840 sayılı Kanun çerçevesinde bor
pazarında belirleyici olmasının
gerçekleştirilmesi, rafine bor ürünleri
kapasitesinin bor pazarındaki öncelikler
dikkate alınarak belirli bir program
dahilinde süratle 1.2 milyon ton/yıl'a
çıkarılmasını, mevcut tesislerin gözden
geçirilerek yenileme yatırımlarına
başlanmasını, uluslar arası pazarlama ve
satış ağının oluşturulmasını, rafine bor
ürün rafine bor ve özel bor ürünlerine
yatırım yapılmasını hedeflemektedir. Bu
çerçevede, Emet Yeni Borik Asit Tesisi,
Kırka 3. Bor Türevleri Tesisi, Tek
Kademede Penta Üretim Tesisi yatırımları
yapılmaktadır.64
Yeni Borik Asit Tesisi borik asidin
hammaddesi olan kolemanit
madenciliğinin yapıldığı Emet/Kütahya'da
100.000 ton/yıl üretim kapasiteli olarak
kurulmaktadır. Tesislerin yatırım tutarı
yaklaşık 110 milyon ABD dolarıdır. 2003
yılında devreye girmesi planlanan
64 http://www.etiholding.gov.tr
tesislerin 213 kişilik istihdama yol açacağı
ve 40 milyon ABD doları döviz getirisi
sağlayacağı tahmin edilmektedir.65
3. Bor Türevleri Tesisi Boraks
Pentahidrat ürününe olan yurt dışı talebin
artışına paralel olarak üretim kapasitesinin
artırılması amacıyla 160.000 ton/yıl BPH
üretim kapasitesine sahip olmak üzere
kurulmuştur. Projenin sabit yatırım tutarı
25 milyon ABD doları olup, 194 kişiye
istihdam sağlaması ve yıllık 48 milyon
ABD doları döviz getirisinin olması
beklenmektedir. Ana üretim tesisleri 2001
yılında tamamlanmış ve deneme üretimine
başlanmış olup, yardımcı tesislerden bir
kısmı tamamlanma, bir kısmı ise hazırlık
aşamasında bulunmaktadır.66
Tek kademede penta üretimi
tesisleri ile tüvenan tinkalden doğrudan
boraks pentahidrat üretimi
amaçlanmaktadır. Proje ile halen Kırka
Bor İşletmesinde iki kademde üretilen
boraks pentahidratın üretim verimini
artırmak, maliyetini ve çevre sorunlarını
azaltmak amaçlanmaktadır. Tesislerin
yatırım tutarı 15 milyon ABD doları olup,
proje sonucu %13 civarında verimlilik
artışı sağlaması hedeflenmektedir. Tesisin
1. Ünitesi tamamlanarak 2000 yılının
Ağustos ayında geçici kabulü yapılmış
65 A.g.s.66 http://www.etiholding.gov.tr
37
37Gelişmeler ve Planlar
Eti Holding A.Ş.’nin Hedefleri ve Yatırımları
olup, kırma, ara stok ve şalt tesisinin
yapımı çalışmaları sürdürülmektedir.67
Rafine bor ürünlerinde 1.2 milyon
ton/yıl ilave rafine bor ürünleri
kapasitesine ulaşmak için 200 milyon $
yatırım gerekmekte olup, özel bor ürünleri
üretimine de yapılacak yatırımlarla birlikte
Eti Holding A.Ş.'nce yılda 50-60 milyon
$'lık yatırım gerçekleştirilmesi
hedeflenmektedir.68
ABD bor firmaları uluslar arası
ticarete borik asitin temel tedarikçisidir.
Ancak, bu durum, Türkiye'de yeni borik
asit tesislerinin devreye girmesiyle
değişebilecektir.
Eti Holding A.Ş.'nce ayrıca,
pazarlama ve satış konusunda bütün
tüketicilere holdingin tek elden satış
yapabilmesini teminen Avrupa'daki
pazarlama yapısının değiştirilerek ABD ve
Uzakdoğu satış ağının kurulması
konusunda örgütlenilmesi de
hedeflenmektedir.69
B) Ar-Ge Çalışmaları
Eti Holding A.Ş. Ar-Ge Dairesi
bünyesinde ve diğer kuruluşlarla ortaklaşa 67 A.g.s.68 A.g.s.69 http://www.maden.org.tr/yeni3/yayinlar/raporlar/borraporu.htm, Cumhuriyet Gazetesi, 25.12.2000)
olarak son 5 yılda tamamlanmış olan
projeler şöyledir:70
1- Solubor'un (Disodyum Oktaborat
Tetrahidrat) Pilot Ölçekte Üretimi
(1998)
2- Bor Minerallerinin insan sağlığı
üzerindeki etkileri
2.1.Yiyecek ve İçeceklerle
Alınan Bor'un Sağlığa
Etkilerinin Araştırılması (1997)
2.2. Yiyecek ve İçeceklerle
Alınan Bor ve Arseniğin Sağlık
ve Sağkalıma Etkilerinin
Araştırılması (1998)
2.3. Bor Bileşiklerinin İnsan
Sağlığına Etkilerinin
Epidemiyolojik Yöntemler ve
Bazı Biyolojik Markerlerle
Araştırılması (2000)
3- Kırka Tinkal Cevherinin Scrubbina
Koşullarının araştırılması (1999)
4- Emet Bor İşletmesi Espey Ocağı
Kolemant Cevher ve Konsantrelerinde
Greigite Mineralinin Araştırılması
Projesi (2000)
5- Kestelek Konsatratör Tesisi Ara Ürün
Stokları B2O3 İçeriklerinin
İyileştirilmesi Çalışmaları (2000)
6- Fındık, Ayçiçeği, Şeker Pancarı ve
Mısır Bitkilerinde Borlu Gübre
Kullanımı Üzerine Araştırmalar (2001)
70 http://www.etiholding.gov.tr
38
38Ar-Ge Çalışmaları
Ar-Ge Çalışmaları
7- Borik Asit Ana Çözeltisinin İyon
Değiştirici Kolonda Temizlenmesi
Pilot Çalışması (2001)
8- Bandırma Bor Bileşikleri Tesisi Atık
Su Arıtım ve Geri Kazanma Pilot
Çalışması (2001)
9- Kestelek Kolemanit Cevherlerinin
Zenginleştirilmesine Yönelik
Laboratuvar Ölçekli Deneyler (2001)
10- Kırka ve Yöresindeki İçme ve
Kullanma Suları ile Topraktaki Yıllık
Bor Yükünün Tayini (2001)
11- Bor Cevher ve Yankayaçlarında
Lityum İçeriğinin Belirlenmesi ve
Değerlendirme Olanaklarının
Araştırılması (2002)
12- Emet Bor İşletmesi Hisarcık Eski Atık
Barajının Boşaltılması ve Barajdaki
Malzemenin Değerlendirilmesi Projesi
(2002)
13- Tinkal'den Borik Asit ve Sodyum
Sülfat Üretimi (2002)
14- Borik Asitten Bor Oksit Üretimi (2002)
15- Çinko Borat Üretimi (2002)
Halihazırda Eti Holding A.Ş. Ar-
Ge Dairesi tarafından sürdürülmekte olan
çalışmalar ise şöyledir:71
1- Sinterlenmiş Boksit Üretimi
2- Nadir ve Soy Metaller Projesi
3- İkincil Bor Türevleri Üretimi
3.1. Sodyum Bor Hidrür Üretimi
71 http://www.etiholding.gov.tr
3.2. Bor Karbür Üretimi
3.3. Bor Nitrür Üretimi
4- Atıklardan Kıymetli Maddelerin
Kazanılması ve Atıkların Çevresel
Etkilerinin Azaltılması
4.1. Kırka Gölet Atıklarının
Yeniden Kullanıma
Kazandırılması
5- Tesislerdeki Problemlerin
Çözümlenmesi ve Proseslerin
Geliştirilmesi
5.1. Borik Asitin Kekleşme
Probleminin Araştırılması
5.2. Kırka Susuz Boraks Ürünü
Safsızlıkların Belirlenmesi
5.3. Probertit'in Borik Asit
Çözeltisindeki Çözünürlüğün
Araştırılması
5.4. Hisarcık ve Espey
Konsantratör Tesislerinin
Konsantrasyon Verimliliğinin
Artırılması Çalışmaları
6- Sulubor'un (Disodyum Oktaborat
Tetrahidrat) Kullanım Alanlarının
Araştırılması
7- Bor ve Bileşikleri ile Temasın İnsan
Sağlığına ve Çevre Üzerine Etkilerinin
Araştırılması
8- Düşük Tenörlü Cevherlerin
Zenginleştirme Olanaklarının
Araştırılması
8.1. Tülü Açık Ocak Cevherinin
Zenginleştirilmesi
39
39
Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü
9- Boraks Penta-Deka Hidrat Tozları,
Borik Asit, Bor Oksit ve Disodyum
Oktaborat Tetrahidrat'ın Kompaktlama
Yöntemi ile Peletlenmesi ve Boyut
Ayarlanması
C) Ulusal Bor Araştırma
Enstitüsü
"Ulusal Bor Araştırma
Enstitüsü" 18.06.2003 tarih ve 25142 sayılı
Resmi Gazetede yayımlanan 4865 sayılı
Kanunla kurulmuştur. Enstitünün kısa adı
BOREN olup, ilişkili olduğu Bakanlık
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığıdır.
Enstitünün görevlerinden bazıları
Kanununda belirtildiği şekilde;
"Türkiye'nin, bor kimyasalları konusunda
dünya pazarında, sahip olduğu zenginliğe
koşut bir konuma gelebilmesi için kısa,
orta ve uzun dönem bor uç ürünleri pazar
ve teknolojilerine ilişkin politika ve strateji
kararlarını almaya ışık tutacak bilgileri
oluşturmak, bor ürünlerinin geniş bir
şekilde kullanımı, yeni bor, ürün ve
teknolojilerinin geliştirilmesi ve üretilmesi
amacıyla temel ve uygulamalı araştırma
yapmak, yaptırmak, (...) Eti Holding A.Ş.
ve bağlı ortaklıkları ile bor konusunda
araştırma alt yapısı olan üniversitelerde
araştırma merkezleri kurmak, (...) bor ve
ürünlerini kullanan ve bu alanda araştırma
yapan kamu ve özel hukuk tüzel kişileri ile
işbirliği yaparak koordinasyonu sağlamak,
(....) bu alandaki teknolojilerin yurt
dışından transferi için gerekli çalışmaları
yürütmek, (...) sanayi sektörünün Enstitü
ile işbirliği yapmasını sağlayacak
programlar geliştirmek, (...) araştırma
yapan gerçek ve tüzel kişileri finansman,
personel ve teçhizat ile desteklemek, (...)
görev alanına giren konularda ulusal ve
uluslar arası kongre, seminer gibi bilimsel
toplantılara bilimsel ve maddi katkı
sağlamak, desteklemek, düzenlemek ve
bunlara katılmak,(...) bilgi toplama ve
yayma, bilgi bankaları, kütüphane ve arşiv
gibi bilimsel destek hizmetleri sağlamak,
(...)"dır.
Enstitü, Yönetim Kurulu,
Başkanlık, Araştırma ve Geliştirme
Koordinatörlüğü, Endüstriyel İlişkiler
Koordinatörlüğü, Bilgi Toplama, İdari ve
Mali İşler Koordinatörlüğü olmak üzere
beş birimden oluşmaktadır.
IX. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Türkiye, yüzyılımızda petrol
kadar önemli olabileceği düşünülen bor
madeninin dünyadaki en büyük rezerv
ülkesidir. Ancak bu konumunun
avantajlarını tam anlamıyla
değerlendirememekte, gerek rafine bor
ürünleri, gerekse bor uç ürünleri
ihracatından potansiyelinin altında gelir
40
40
Sonuç ve Değerlendirme
elde etmektedir. Özellikle sanayinin pek
çok alanında kullanılan bor uç ürünleri
üretiminde Türkiye epeyce geri
durumdadır.
Türkiye'nin bor madenlerinden
yeterince yararlanamaması bu güne kadar
konuya stratejik bir yaklaşım getirilememiş
olmasından kaynaklanmaktadır. 1978
yılında bor yataklarının
devletleştirilmesine kadar sektör büyük
ölçüde yabancı firmaların ve bazı küçük
ölçekli Türk firmalarının elinde kalmış,
kamu yararı amacı güden bir üretim
sistemi kurulmamıştır. Bor madenlerinin
devletleştirilerek devlet adına işletilmek
üzere Etibank'a bırakılmasından sonra
önemli ilerlemeler sağlanmışsa da bor ve
bor ürünlerinin Türkiye'nin döviz
gelirlerini azamileştirecek bir araştırma,
üretim ve pazarlama stratejisi
oluşturulamamıştır.
Bor madenlerinin değeri ve
önemi göz önünde bulundurulduğunda,
devlet tarafından, tek elden işletilmesinin,
özellikle yabancı firmaların eline
bırakılmamasının kamu yararı açısından
büyük önem taşıdığı düşünülmektedir.
Gerek uluslar arası bor oligopol
piyasasının büyük oyuncularının
Türkiye'deki bor yataklarını ülkemizin
çıkarlarını göz ardı ederek, kendi karlarını
azamileştirecek şekilde işletmesinin önüne
geçilebilmesi, gerekse Türk vatandaşı
işleticilerin kendi aralarında rekabet ederek
borun yurt dışı fiyatını düşürmesinin
engellenebilmesi, üretim, işletme,
araştırma, pazarlama faaliyetlerinin tek
elden yürütülerek uluslar arası piyasada tek
oyuncu olarak Türkiye'nin çıkarlarının
korunabilmesi için devlet tekelinin önemli
olduğu düşünülmektedir.
Bor madeninin çıkarılması,
işletilmesi, pazarlaması devlet tekelindedir.
Ancak, yerli sanayicilerin bor uç ürünleri
üreten işletmeleri ve bor kullanan
sanayileri kurulmasında herhangi bir yasal
engel olup olmadığı konusunda
Danıştay'ca verilmiş iki farklı karar
bulunmaktadır. Bu konudaki belirsizliğin
giderilmesi gerekmektedir.
Bor uç ürünlerine dayalı ileri
teknoloji gerektiren yatırımların
yapılmasının, Türkiye'yi katma değeri
düşük ham cevher satmak yerine katma
değeri çok yüksek rakamlara ulaşabilen
(dünya pazarı yıllık 60-80 milyar dolar) uç
ürünleri üretip satmasının ihracat
gelirlerini artırmada önemli rol
oynayabileceği düşünülmektedir.
Halihazırda İstanbul Teknik Üniversitesi
(İTÜ) laboratuarlarında geliştirilen 20'nin
üzerinde ileri bor ürünü olduğu ve Eti
Holding A.Ş.'nin tüm bu yatırımları tek
41
41
başına yapabilecek mali ve idari güce sahip
olmadığı göz önünde bulundurulmalıdır.
Özel sektörün bor kullanan ileri
teknolojili sanayilere yatırım yapmasının
devletçe teşvik edilmesi, bu konuda etkin
bir devlet-sanayi işbirliği sağlanması,
ülkemizin bu doğal zenginliğinden azami
faydayı sağlayabilmesi için önemlidir. Bu
amaçla çeşitli teşviklerin sağlandığı bor
teknoloji serbest bölgeleri kurulabilir. Bu
serbest bölgelerde, yüksek teknolojili bor
uç ürünlerinin araştırılması, patentli
ürünlerin üretilmesi ve ihraç edilmesi
teşvik edilmelidir. Bölgede faaliyet
gösterecek firmalar yüksek teknolojiye
yatırım yapan, katma değeri yüksek bor uç
ürünleri üreten firmalar arasından
seçilmelidir. Serbest bölgenin gümrük
kapısı ihtisas gümrüğü olarak
yapılandırılmalı, gerekli laboratuar vs. test
cihazları alt yapısı sağlanmalıdır. Aralık
2001'den beri faaliyette olan TÜBİTAK-
Marmara Araştırma Merkezi Teknoloji
Serbest Bölgesi (TEKSEB)
uygulamalarının (ki özellikle bölgenin
kamu kurumu niteliğinde bir araştırma
merkezinin çevresinde yer alması, bölge
kurucu işleticiliğinin de bu kurum
tarafından yapılmasının olumlu sonuçları
kısa sürede görülmüştür) bor teknoloji
serbest bölgesinin kurulmasında ve
işletilmesinde model olabileceği
düşünülmektedir.
Ulusal Bor Araştırma
Enstitüsünün kurulmuş olması bor
madeninin bilinen kullanım alanlarının
araştırmasını ve yeni kullanım alanlarının
keşfedilmesini sağlamak için önemli bir
gelişmedir. Bu enstitü bünyesindeki
araştırma gruplarınca uluslar arası bor
pazarı takip edilerek Türkiye'nin
dünyadaki en büyük rezerve sahip ülke
olarak gücünü, etkinliğini artırıcı önlemler
geliştirilmelidir. Ulusal Bor Araştırma
Enstitüsü ile geliştirilecek ürünleri
kullanacak sektörlerin, yurt içindeki ve
yurt dışındaki üniversitelerin, araştırma
kurumlarının ve teknoparkların işbirliğinin
sağlanması önemlidir. Enstitünün öncelikli
hedefi katma değeri yüksek yeni ürünlerin
geliştirilmesi olmalıdır.
Türkiye'nin halihazırda ihracat
yaptığı pazarlardaki durumunun ve ihracat
yapmadığı pazarlardaki potansiyelin
detaylı bir araştırmasının yapılması
gerekmektedir. Özellikle bor/bor ürünleri
ithalatı artan ülkelerdeki fırsatların
değerlendirilebilmesi için çalışmalar
yapılmalıdır. Geleneksel pazarlardan
Türkiye'nin pazar payı azalmakta olanlarda
düşüşün sebepleri araştırılmalıdır.
Türkiye'nin ihracat yapmadığı ülkelerde
pazar araştırmaları yapılarak bu ülkelere de
ihracat yapma imkanları üzerinde
çalışılmalıdır.
42
42Sonuç ve Değerlendirme
Bor madenlerini Devlet adına
işleten Eti Bor A.Ş. personelinin AR-GE
çalışmalarına etkin katılımının sağlanması,
kurumun verimliliği ve etkinliği büyük
önem arz etmektedir. Eti Bor tesislerinin
modernizasyonuna önem verilmesi,
tesisleri, standartlara uygun kaliteli
ürünleri üretebilecek seviyeye getirecek
yatırımların yapılması gerekmektedir.
Dünya talebinin ham bordan rafine bor
ürünlerine kaymakta olduğu göz önünde
bulundurularak rafine ürünleri üretecek
tesislere yatırım yapılması önem
kazanmaktadır.
Türkiye, ancak bor'da yüksek
teknolojiyi üreten ve yüksek teknolojili uç
ürünleri satan ülke konumuna gelince
pazarın lideri olabilecek, fiyatları kontrol
edebilecektir. En büyük rezerv ülkesi olan
Türkiye'nin bor ihracatından azami geliri
elde edebilmesi ancak teknolojiye ve
pazara hakimiyet ile sağlanabilir.
43
43Sonuç ve Değerlendirme
X. SON SÖZ
"Memleketimizin ekonomik kaynakları bütün dünyanın hırslarını çekecek verim ve servete maliktir."
M. K. ATATÜRK
"Evvela yabancı teşebbüslerin, yabancı maksatların bize telkin ettiği endişeler tamamen yok olmuş değildir. Eğer bazen ihtiyatlı hareket ediyorsak, aşırı derecede şüpheli davranıyorsak, bize çok pahalıya mal olan hürriyetimizi kaybetmek hususundaki korkumuzdandır."
M. K. ATATÜRK
"Tabidir ki, dışarıdan gelecek sermayeye, irşada, çalışma usulüne ihtiyacımız vardır. Fakat bu, birliğimize, bağımsızlığımıza son verecek bir vesayet tarzı demek olamaz."
M. K. ATATÜRK
44
44Son Söz
KAYNAKÇA
Altın, V. (2003),"Seyreltilmiş Uranyum, Abartılmış Toryum, Erken Bor Beklentisi, Neptünyum Hurafesi-Doğrusunu Bilelim", TUBİTAK-Bilim ve Teknik Dergisi, Ankara, Mayıs 2003.
CHP Bor Raporu
Çınkı, M, (2001), "Ulusal Maden Varlığımız ve Bor Gerçeği", Ankara Ticaret Odası, Ankara, 2001.
DPT, (1999) "VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı-Madencilik Özel İhtisas Komisyonu Raporu", Devlet Planlama Teşkilatı, Ankara, 1999.
Garrett, D., (1998) "Borates:Handbook of Deposits, Processing, Properties and Use", San Diego Academic Press, 1998.
http://usgs.gov
http://www.boraxtr.com/boraxtr/Anadosya/bormadennedir.html
http://www.etiholding.gov.tr
http://www.maden.org.tr/yeni3/yayinlar/raporlar/borraporu.htm (Türkiye Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği (TMMOB'un sayfası)
http://www.ntvmsnbc.com
Kara Kuvvetleri Komutanlığı, (1982) "Atatürk'ün Ekonomi Görüşü", K.K.K.-Yayın No:, Ankara, 1982. (Alıntı: Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Yayınları).
Ölçen, N., (2001) "Bor Madeninin Enerji Alanındaki Önemi", Uludağ Üniversitesi Makine Müh. , Tez, 2001
Roskill, (2002), "The Economics of Boron" Tenth Edition, Londra, 2002.
Sandık, U. (2002), "Beşinci Vites", Hürriyet Gazetesi, Ankara, 07.06.2002
Yılmaz, A. (2002),"Her Derde Deva Hazinemiz Bor", TUBİTAK-Bilim ve Teknik Dergisi, Ankara, Mayıs 2002
45
45Kaynakça
TORYUM MADENİ VE GELECEĞE İLİŞKİN BEKLENTİLER
I. GİRİŞ
Bilindiği gibi, özelleştirme
kapsamına alınmış olan bor “stratejik
maden” olduğu gerekçesiyle bu kapsamdan
çıkarılmıştır. Bu süreçte yaşanan
tartışmalar ülkemizde önemli miktarlarda
bulunan bazı değerli madenlerden ne
ölçüde yararlanılıp yararlanılmadığı
sorularını da beraberinde getirmiştir. Bu
madenlerden biri olan toryum hakkında da
büyük spekülasyonlar yapılmıştır.
Ülkemizde, toryum madeninin
ekonomik mahiyeti ve kullanım alanları
konusunda yapılan çalışmalar oldukça
yetersiz düzeydedir. Bilimsel temellere
dayanan çok az sayıda çalışma
bulunmaktadır.
Toryumun bugün itibariyle
kullanım alanı sınırlı olduğundan
ekonomik olarak çok fazla bir değer
taşıdığı söylenememektedir. Bu nedenle
toryum arama ve işletmeye yönelik önemli
bir faaliyet yürütülmemektedir. Ancak,
çeşitli ülkelerde nükleer reaktörlerde
toryum kullanılmasına yönelik çok ciddi
çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalar
olumlu sonuç verdiği taktirde, toryum
gelecekte “stratejik” bir maden olma
potansiyeli taşımaktadır. Toryum hakkında
yapılan değerlendirmeler bu çerçevede
yapılırsa daha sağlıklı sonuçlar elde
edilebilir.
Bu çalışmada toryumun
özelliklerine kısaca değinildikten sonra
rezervler, üretim, fiyat, ticaret ve kullanım
alanları hakkında bilgi verilmektedir.
Mevcut kullanım alanları konusundaki
gelişmeler değerlendirildiğinde, toryumun
geleceği büyük ölçüde enerji hammaddesi
olarak kullanılma imkanları üzerinde
yoğunlaştığı için, bu alanda yapılan
çalışmalara ayrıca değinilmiştir.
II. GENEL ÖZELLİKLER
Yeryüzünde nadir bulunan
Aktinitler sınıfında yer alan toryum (Th)
1828 yılında İsveçli kimyacı Jöns Jacob
Berzelius tarafından keşfedilmiştir. İsmini
İskandinav mitolojisinde savaş tanrısı olan
Thor’dan almaktadır. Atom numarası 90
olan bu madenin atom ağırlığı 232,0381
amu’dur (atomic mass unit). Erime noktası
1750, kaynama noktası 4790 0C olan
toryumun yoğunluğu 11,72 g/cm3
seviyesindedir.
46
46Toryum Madeni ve Geleceğe İlişkin BeklentilerGiriş
TABLO 1: TORYUMUN KİMLİK KARTI
Adı: Toryum
Bulunuş Tarihi: 1828
Buluşu Yapan: Jöns Jacob Berzelius
Sembol: Th
Atom Numarası: 90
Atomik Yığın: 232,0381 amu
Erime Noktası: 1750 °C (2023,15 °K, 3182 °F)
Kaynama Noktası: 4790 °C (5063,15 °K, 8654 °F)
Proton ve Elektron Sayısı: 90
Nötron Sayısı: 142
Sınıfı: Aktinitler
Kristal Yapısı: Kübik
Yoğunluk: 11,72 g/cm3
Asıl rengi gümüş beyazı olan
toryum, eğer okside tabi tutulursa önce
grileşip daha sonra siyah bir renge
bürünmektedir. Toryum radyoaktif bir
element olup yaklaşık 60 elementin
yapısında bulunmaktadır. Toryum, dünya
yer kabuğunda yüzbinde 7 oranında
bulunan torit (ThSiO4), torianit (ThO2) ve
monazitten elde edilmektedir. Toryum-232
doğada bulunan dört toryum izotopundan
en yaygın olanıdır. Toryum-232 radyoaktif
alfa partikülleri yaymakta olup uzun bir
yarılanma süresine sahiptir.
III. REZERVLER VE ÜRETİM
Toryum dünyada temel olarak
monazitin rafine edilmesi sonucu bir yan
ürün olarak elde edilmektedir. Monazitin
toryum içeriği yüzde 4 ile 12 arasında
değişmektedir. Nadir toprak elementlerine
talep olmaksızın sadece toryum için
genelde monazit madenciliği
yapılmamaktadır. Toryuma olan talep
dikkat çekici bir şekilde artarsa, bu talep
toryum içeriği daha çok olan torit gibi
diğer maden cevherlerinden
karşılanmaktadır.
47
47Rezervler ve Üretim
TABLO 2: DÜNYA TORYUM REZERVLERİ*
ÜLKELER TON
Avustralya 340.000
Hindistan 300.000
ABD 300.000
Norveç 180.000
Kanada 100.000
Güney Afrika 39.000
Brezilya 18.000
Malezya 4.500
Diğer Ülkeler 100.000
Toplam 1.381.500Kaynak: U.S. Geological Survey, Mineral Commodity Summaries, January 2003*Tahmin
Dünyada kesin toryum rezervleri
konusunda sağlıklı bilgiler
bulunmamaktadır. Eldeki veriler
tahminden öteye geçmemektedir. Arjantin,
Avustralya, Brezilya, Güney Afrika
Cumhuriyeti, Kanada, Mısır, Norveç,
Tayland ve Türkiye Uluslararası Atom
Enerjisine (IAEA) kilogramı 80 dolara
kadar maledilebilen toryum rezervine sahip
olduklarını bildirmişlerdir.
ABD kayıtlarına göre dünya
toryum rezervi 1,4 milyon ton civarındadır.
Bu kayıtlara göre 340 bin ton rezerve sahip
olan Avustralya dünyada ilk sırada yer
almakta, ikinci sırada olan Hindistan ve
ABD’nin 300 bin ton, üçüncü sırada olan
Norveç’in 180 bin ton rezervi
bulunmaktadır. ABD kayıtlarında
Türkiye’ye ait veriler yer almamaktadır.
Türkiye’deki toryumun tenörünün çok
düşük olması, dünya rezervleri içinde
gösterilmemesine neden olmaktadır.
Ülkemizin toryum rezervlerinin
tespitine yönelik çalışmalar 1959 yılından
itibaren başlamıştır. O yıllarda Maden
Tetkik Arama Enstitüsü (MTA) tarafından
havadan prospeksiyon yöntemiyle yapılan
aramalar sonucunda, Eskişehir ili
Sivrihisar ilçesinin kuzeybatısında bulunan
Kızılcaören yöresinde toryum bulunduğu
anlaşılmıştır. 1970’li yıllarda toryum
amaçlı, 1981-84 yılları arasında ise
toryuma ilaveten florit, barit ve nadir
toprak elementlerine yönelik etütler
tamamlanmıştır. 2840 sayılı devletçe
işletilecek madenler yasasına göre bu
yatakların işletim hakkı, bulma hakkı saklı
kalmak kaydıyla Eti Holdinge
devredilmiştir.
48
48Rezervler ve Üretim
Sivrihisar’daki nadir toprak
elementleri ve toryum kompleks cevher
yatağında yaklaşık 380 bin ton görünür
ThO2 rezervi saptanmıştır. Sözkonusu
yatağın Yaylabaşı ve Kocayayla
sektörlerinde yeterli sayıda sondaj
yapılmamıştır. Diğer taraftan, Malatya-
Hekimhan-Kuluncak’ta da toryum
bulunduğu tahmin edilmektedir. Bütün bu
çalışmalar tamamlandığında Türkiye’nin
toplam toryum rezervinin iki katına çıkma
ihtimali bulunmaktadır.
Sivrihisar yatağı çok çeşitli
minerallerden oluştuğu için kompleks
cevher olarak adlandırılmaktadır. Bu
yatakta florit, barit ve bastnazit amaçlı
çalışmalar 0-50 metre derinlikte
yürütülmekte, toryum amaçlı çalışmalar ise
400 metre derinliğe kadar ulaşmaktadır. Bu
çalışmalar sonucu bulunan yaklaşık 380
bin ton toryumun ortalama tenörünün
binde 21 olduğu saptanmıştır. Bu
yataklardaki toryum tenörü seçme
numunelerde yüzde 3’e kadar
çıkabilmektedir. Tenörün dağılımı
homojen olmadığından tüm sahayı
kapsayacak bir harita çıkarılamamış,
hesaplamalarda her bir damardan alınan
örneklerin kimyasal analiz sonuçlarının
geometrik ortalaması alınmıştır. Sivrihisar
cevher kompleksi içinde diğer minerallerin
dağılımı ise florit yüzde 37,44, barit yüzde
31,04 ve bastnazit yüzde 3,14 şeklinde
gerçekleşmiştir.
TABLO 3: SİVRİHİSAR TORYUM REZERVLERİ* (TON)
ThO2 Rezervi Ortalama Tenör (%)
Küçük Höyüklü Sektörü 97.560 0,196
Koca Devebağırtan Sektörü 286.424 0,217
Toplam 383.984 0,212
Kaynak: MTA, ETİ HOLDİNG, TAEK*Tahmin
Cevherin zenginleştirilmesiyle ilgili
teknolojik sorunlar henüz tam olarak
çözülmüş değildir. MTA, Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu (TAEK) ve Eti Holding
tarafından yapılan teknolojik deneyler,
yatağın doğrudan toryum olarak
değerlendirilmesinin şimdilik mümkün
olmadığını göstermiştir. Bu çalışmalarda
kompleks cevhere klasik yöntemler
uygulandığında toryumun belli bir
fraksiyonda toplanamayacağı görülmüştür.
Sadece toryum elde etmeye yönelik cevher
49
49Rezervler ve Üretim
Rezervler ve Üretim
çözündürme işlemi uygulandığında ise
yüksek verimli toryum elde edilebilmesine
rağmen işletme maliyetinin oldukça
yüksek olduğu sonucuna varılmıştır. Saha,
nadir elementler ile barit, florit
içerdiğinden, yatağın kompleks cevher
olarak değerlendirilmesine ve toryumun
yan ürün olarak kazanılmasına yönelik
çalışmaların desteklenmesi önem
kazanmaktadır.
TAEK, Devlet Planlama
Teşkilatına Türkiye’nin toryum
rezervlerinin kesin olarak tespit edilmesi
ve kullanım imkanlarının araştırılması için
bir “Toryum Projesi” sunmuştur. Proje
kabul edildiği taktirde, toryum rezervleri
TAEK ve MTA tarafından yerden ve
havadan araştırılacak ve daha önce yarım
kalmış çalışmalar tamamlanacaktır.
TABLO 4: DÜNYA MONAZİT ÜRETİMİ*(TON)
ÜLKELER 1998 1999 2000 2001
Hindistan 5.000 5.000 5.000 5.000
Malezya 517 1.147 818 510
Brezilya 200 200 200 200
Sri Lanka 200 200 - -
Toplam 5.920 6.550 6.020 5.710Kaynak: World Mineral Statistics, British Geological Survey, 1995-99
*Tahmin
Toryumun kullanım alanlarının
son derece sınırlı olması ve son yıllarda bu
alanların daha da azalması toryum
üretiminin cazibesini gittikçe
azaltmaktadır. Enerji alanındaki
araştırmalar bir sonuç verdiği taktirde
üretimin büyük artışlar kaydedeceği bir
gerçektir. Mevcut kayıtlara göre dünya
toryum üretiminin büyük çoğunluğunu
Hindistan gerçekleştirmektedir. Yukarıdaki
tabloda gösterilen ülkelere ilaveten, Çin,
Endonezya, Nijerya, Güney Kore, Kuzey
Kore ve eskiden Sovyetler Birliğine bağlı
olan bazı ülkelerin de monazit ürettiği
tahmin edilmekle birlikte kesin veriler
bulunmamaktadır. Büyük miktarda rezerve
sahip olan ABD 1994 yılından beri
monazit üretimi yapmamaktadır. Dünya
talebinin yetersiz oluşu ve çıkarma
maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle
Türkiye de toryum üretimi yapmamaktadır.
IV. FİYAT VE TİCARİ
GELİŞİM
50
50
Fiyat ve Ticari Gelişim
Toryumun yan ürünlerinin
statüsü ve arzının talepten fazla oluşu, fiyat
dalgalanmalarını oldukça düşük düzeyde
tutmaktadır. Toryum endüstrisinin dar
kapsamlı oluşu kote edilmiş fiyatların az
sayıdaki firma tarafından belirlenmesini
sağlamaktadır. Fiyat toryumun saflığına ve
kalitesine göre farklılık gösterebilmektedir.
TABLO 5: ABD’DE TORYUM FİYATLARI ($/KG)
Yıl Toryum OksitToryum Nitrat
%99,9 Saflıkta %99,99 Saflıkta
1998-2002 82,5 107,25 27
Kaynak: U.S. Geological Survey, Mineral Commodity Summaries, January 2003
Toryum fiyatları ABD’de 1958
yılından itibaren 1980 yılına kadar kote
edilmiştir. 1957 yılında ABD Atom
Enerjisi Komisyonunun geliştirdiği ileri
teknoloji sayesinde toryum metalinin
yüksek saflıkta (%99,9) elde edilmesindeki
maliyetler kg başına önemli ölçüde
düşmüştür. Bu ilerleme toryum fiyatlarının
düşmesine neden olmuştur. 1960’ların
sonu ve 1970’lerin başında Vietnam
savaşına bağlı olarak havacılık alanında
talebin artması fiyatların yükselmesine
neden olmuştur. Savaştan sonra talebin
yaklaşık yüzde 50 oranında düşmesi
fiyatlara da yansımıştır. Ayrıca, toryumun
doğal radyoaktivitesi, çevresel etkiler
konusundaki endişeleri de beraberinde
getirmiş ve bu madenin ticari gelişimini
olumsuz etkilemiştir. Bütün bu gelişmeler
üzerine 1980 yılından itibaren saf
toryumun fiyat kotasyonuna son
verilmiştir. Bu dönemde, 1959 yılında
kilosu cari fiyatlarla 200 doların üzerinde
olan saf toryumun fiyatı 1979 yılında 70
doların altına inmiştir.
1980’li yıllardaki araştırmalar
toryuma alternatif ürünlerin geliştirilmesini
sağladığından, dikkate değer fiyat oluşumu
sadece magnezyum-toryum alaşımı (%80
magnezyum ve %20 toryum) gibi az
sayıdaki toryum içerikli alaşımlarda
görülmektedir. 1990’lı yılların ortalarında
ABD’li firmalar tarafından kullanılan
toryum karışımı metaller neredeyse durma
noktasına gelmiştir.
1998-2002 döneminde yüzde
99,9 saflıktaki toryum oksidin kilogram
fiyatı 82,5 dolar, saflık derecesi yüzde
99,99 olanların ise 107,25 dolar
seviyesinde gerçekleşmiştir. Aynı
dönemde, toryum nitratın kilogram fiyatı
ise 27 dolar seviyesinde seyretmiştir.
51
51
Fiyat ve Ticari Gelişim
TABLO 6: ABD’NİN TORYUM İSTATİSTİKLERİ (TON)
Tüketim İthalat İhracat
1992 35,4 201 5,25
1993 8,26 18 0,14
1994 3,59 2,31 2,32
1995 5,39 18 0,06
1996 4,92 26,5 0,18
1997 13,0 11,4 0,18
1998 7 5,51 0,84
1999 7 3,91 1,86
52
52
2000 6 8,2 3,43
2001 - 1,37 5,4
2002 - 0,13 0,8
Kaynak: U.S. Geological Survey, Mineral Commodity Summaries, January 2003
En büyük kullanıcı olan ABD’nin
toryuma olan talebinin düşmesi toryum
ticaretini olumsuz etkilemektedir. 1980’li
yıllarda yıllık ortalama 45 ton olan ABD
tüketimi 2000’li yıllarda 6 tona kadar
gerilemiştir. Tüketim ve buna bağlı olarak
ithalat son yıllarda sürekli bir düşüş seyri
izlerken ihracatta küçük artışlar
gerçekleşmiştir. 1992 yılında 201 ton olan
ABD’nin toryum ithalatı 2002 yılında 130
kg’a kadar gerilemiştir. İhracat ise 1996
yılından itibaren 2001 yılına kadar düzenli
bir şekilde artmıştır. Üretim yapılmazken
1996-2001 dönemindeki ihracat artışının
nedeni Ulusal Savunma Stoklarında
(National Defense Stockpile-NDS)
azaltmaya gidilmesidir. 2001 yılı sonu
itibariyle NDS’de bulunan toplam 3.218
ton toryum nitratın 273 tonunun ihtiyaç
için yeterli olduğu diğerlerinin elden
çıkarılması gerektiği belirtilmiştir. Ancak,
2002 yılında herhangi bir stok azaltmaya
gidilmemiştir. ABD Enerji Bakanlığının
envanterinde ise 96 ton toryum oksit
bulunmaktadır.
Türkiye’de ticari amaçlı toryum
üretimi yapılmadığı gibi ihracat ve ithalatı
da yapılmamaktadır. Radyoaktif Maddeler
İle Bunların Kullanıldığı Cihazların
İthaline İlişkin Tebliğ hükümleri gereğince
monazit, içinde ağırlık itibariyle yüzde
20’den fazla toryum bulunan urano-torianit
ve diğer toryum cevherleri ve
zenginleştirilmiş diğer toryum
cevherlerinin ithalinde Türkiye Atom
Enerjisi Kurumunun uygunluk yazısı
aranacağı hükme bağlanmıştır.
V. TORYUMUN KULLANIM
ALANLARI
1. Enerji Dışı Alanlarda
Kullanımı
Toryum, ilk olarak 1884 yılında
Avusturyalı kimyacı Carl Auer von
Welsbach tarafından “Welsbach mantle”
ya da “Auerlicht” olarak bilinen akkor gaz
lambalarının keşfedilip geliştirilmesinden
sonra kullanılmaya başlanmıştır. Welsbach
lambalarındaki gömleğin direncini ve
parlaklığını sağlamak için az miktarda
seryum, berilyum ve magnezyum nitrat
içeren toryum nitrat karışımı kullanılmıştır.
O yıllarda dünya üretimi büyük ölçüde
İsveç ve Norveç’ten sağlanırken sonraki
yıllarda ABD (1893), Brezilya (1895) ve
Hindistan (1911) da bu ülkelere katılmıştır.
53
Yüksek erime noktasına sahip olan
toryum oksit, maden eritme kabı ve ısıya
dayanıklı seramik gibi yüksek ısıya
dayanıklılık gerektiren ürünlerin
üretiminde kullanılmaktadır. Toryum nitrat
doğal gaz ve petrol lambaları ile kamp
fenerlerinde kullanılan lamba
gömleklerinin yapımında kullanılmaktadır.
Toryumdan yapılmış gömlekler, az
miktarda seryum ilave edilerek sarı
bölgelere uyumlaştırılabilen yoğun beyaz
ışık sağlamaktadır. Ayrıca, toryum nitrat
tungsten kaynak elektrodu üretiminde
kullanılmaktadır. Bu elektrodlar paslanmaz
çelik ve nikel alaşımlarını kaynatmak için
kullanılmaktadır. Televizyon gibi
elektronik araçlarda bulunan tungsten
filamanların kaplanmasında da toryum
kullanılmaktadır.
Toryum nitrat, TWT (traveling
wave tubes) olarak bilinen hareketli dalga
tüpleri ile magnetronun eksi kutbunda
(katot) kullanılan toryumlu tungsten
üretiminde kullanılmaktadır. Bu tüpler
mikro dalga frekansında elektron
yaydıklarından hava trafik kontrol, gözlem,
hava tahmini radar sistemlerinde, silah
sistemlerinde ve mikro dalga fırınlarda
kullanılmaktadır.
Toryum kimyasal katalizör olarak
da kullanıldığı gibi, elektron yayıcı
tüplerde, özel kullanımlı lambalarda,
hidrojen ve oksijen ile çalışıp elektrik
akımı veren cihazlarda, yüksek kaliteli
mercek yapımında, fotoiletken filmlerde,
radyasyon detektörü yapımında ve x-ray
tüplerde kullanılmaktadır. Metalürji
alanındaki kullanımlarda toryum başta
magnezyum olmak üzere diğer metallerle
karıştırılmaktadır. Magnezyum-toryum
alaşımı hafifliği, dayanıklılığı ve yükselen
ısıda sürtünmeye karşı direnci sayesinde
havacılık endüstrisinde kullanılmaktadır.
Toryumun enerji dışı kullanım
alanları son derece sınırlıdır. Radyoaktif
olması nedeniyle son yıllarda mevcut
kullanımı da gittikçe azalmaktadır. Ayrıca,
sıkı çevre düzenlemeleri toryumun
işletilmesini ve kullanılmasını oldukça
pahalı hale getirmiştir. Örneğin, ABD’de
yerli monazit üretimi 1994 yılından beri
yapılmamaktadır. Kullanılan az miktardaki
toryum ithal yoluyla ya da devletin ve
şirketlerin önceki yıllardaki stoklarından
karşılanmaktadır. 2002 yılında sekiz
civarında ABD firması toryumu yüksek
ısıya dayanıklı seramik, katalizör ve
kaynak elektrodu yapımında
kullanmaktadır.
Toryumunun, enerji dışında
önümüzdeki yıllarda kimyasal katalizör
olarak kullanılmaya devam etmesi
beklenmektedir. Diğer alanlardaki
kullanımlarda ise başarılı ikame malları
geliştirildiği için özellikle ABD’de talebin
daralmaya devam edeceği
düşünülmektedir. Enerji dışındaki talep
daralmasında en önemli etkenler toryumun
54
53Toryumun Kullanım Alanları
Enerji Dışı Alanlarda Kullanımı
doğal radyoaktivitesi nedeniyle oluşan
çevresel kaygılara bağlı tepki ile kullanım
ve depolamada sıkı kuralların yarattığı aşırı
maliyet olarak sıralanabilir.
2. Enerji Alanında Kullanımı
Nükleer güç, füzyon (fission)
denilen ve nükleer reaktörün merkezinde
meydana gelen nükleer reaksiyon sonucu
oluşmaktadır. Atomların parçalanması
sırasında enerji açığa çıkmaktadır. Nükleer
çekirdek yakıt millerinden oluşmaktadır.
Yakıt milleri doğada bulunan toryum ve
uranyumdan elde edilmektedir. Doğal
uranyum kendi başına atomik
parçalanmaya uygun olan (fissile)
uranyum-235 ihtiva etmektedir. Toryum
ise doğal olarak fisil olmadığından nükleer
enerji elde etmek için önce suni olarak fisil
uranyum-233’e dönüştürülmesi
gerekmektedir. Toryum-232 uranyum-235
veya plütonyum-239 ile birlikte
kullanıldığında uranyum-233 fisil maddesi
üretmektedir. Tek başına fisil olmaması ve
dolayısıyla uranyum ve plütonyum gibi
maddelerle birlikte kullanılmak zorunda
olmasına rağmen, doğada bol miktarda
bulunması ve bazı yapısal avantajları
nedeniyle nükleer reaktörlerin kurulmasına
yönelik çalışmaların ilk evrelerinde toryum
oldukça cazip bir maden olarak
görülmüştür.
1955-60 döneminde General
Atomics, Babcock and Wilcox, Allis
Chalmers, Westinghouse gibi birçok ABD
şirketi Oak Ridge Ulusal Lâboratuarı (Oak
Ridge National Laboratory-ORNL) başta
olmak üzere çeşitli araştırma
enstitülerinden toryuma dayalı enerji
üretimi konusunda bilimsel araştırma
talebinde bulunmuştur. Sonraki yıllarda
ABD’yi Almanya, Japonya, Fransa,
İngiltere, Hindistan, Rusya, Çin, Güney
Kore gibi ülkeler izlemiştir. Bu santrallerin
bazıları uzun süre faaliyet göstermiştir.
Toryuma dayalı nükleer yakıt
kullanımı homojen ve heterojen olmak
üzere iki farklı düzenekte denenmiştir.
Homojen olarak dizayn edilen santrallerde
gerekli yanma ve dönüşüm uzunluğunu
elde etmek için THO2 ve UO2 karışımı
kullanılmaktadır. Heterojen sistemde ise
çekirdek ve yatak olmak üzere iki farklı
bölüm bulunmakta ve toryum ile uranyum
mekansal olarak ayrılmaktadır. ABD’de
1956-58 yıllarında faaliyet gösteren
BORAX-IV reaktörü, 1962-68 yılları
arasında denenen Kaynayan Sulu Reaktör
(Boiling Water Reactor- BWR) tipi Elk
River reaktörü ve 1962-65 yılları arasında
denenen Sıkıştırılmış Sulu Reaktör
(Pressurized Water Reactor-PWR) tipi
Indian Point I reaktörünün başlıca
örneklerini teşkil ettiği homojen düzenekte,
toryum oksit zenginleştirilmiş uranyumla
karıştırılmıştır. Shippingport reaktöründe
55
54Enerji Alanında Kullanımı
yapılan deneme ile 2005 yılına kadar
faaliyete geçmesi beklenen Radkowsky
Toryum Reaktörü (Radkowsky Thorium
Reactor-RTR) çekirdek ve yataktan oluşan
heterojen yapıların en önemli
örneklerindendir.
Teknolojik eksiklikler nedeniyle
toryumun nükleer reaktörlerde etkin bir
şekilde kullanılamaması, uranyumun ucuz
ve yeterli miktarda elde edilebilmesi gibi
faktörler ilk çabaların başarılı olmasını
engellemiştir. ABD’de Shippingport
reaktöründe gerçekleştirilen Hafif Sulu
Üretici Reaktör (Light Water Breeder
Reactor-LWBR) programı 1977 yılından
1982 yılına kadar faaliyet göstermiştir.
LWBR teknolojisinin Hafif Sulu Reaktör
(Light Water Reactor-LWR)
teknolojilerine göre düşük güç yoğunluğu,
yüksek miktarda uranyum-235
zenginleştirme ihtiyacı, hareketli çekirdek
bölgesinin dizaynının karmaşıklığı,
uranyum ve toryumun dönüşümünün,
uranyum ve plütonyuma göre daha
karmaşık olması gibi eksikliklerinin
olduğu tespit edilmiştir.
1970’lerin ortalarında, Elektrik
Enerjisi Araştırma Enstitüsü (Electric
Power Research Institute-EPRI) yapılacak
çok az değişiklikle LWR’lerde toryum
kullanılması durumunda bu reaktörlerin
etkinliğinin tespit edilmesi konusunda bir
araştırma yapmıştır. Söz konusu araştırma,
toryum kullanımının enerji çıktısını
artırdığını, toryum yakıtının fizibil
olduğunu ve adaptasyonun reaktörlerde
esaslı değişiklikler yapılmaksızın
sağlanabileceğini belirtmiştir. Ancak,
araştırmaya göre ilk yıllardaki yakıt
talebinin yüksek oluşu ve tasarrufun
sonraki yıllarda oluşması nedeniyle toryum
devrelerinin ekonomik olarak çekici
olmayabileceği, tamamen yeni bir
değiştirici sistemin geliştirilmesinin ise
daha fazla çaba ve para gerektireceği
sonucuna varılmıştır.
Toryumun nükleer yakıt olarak
kullanılması konusunda LWR’ler dışında
Yüksek Sıcaklıklı Reaktör (High
Temperature Reactor-HTR) türünde de
çalışmalar yapılmıştır. 1967-1988 yılları
arasında faaliyet gösteren Almanya’nın
Julich AVR (Arbeidsgemeinschaft
Versuchsreactor) reaktöründe 1967-69
yıllarında toryum kullanılmıştır. ABD’de
General Atomics’in Peach Bottom reaktörü
1966-72 yılları arasında zenginleştirilmiş
uranyumla toryum kullanmıştır.
İngiltere’de OECD ile EURATOM
ortaklığında kurulan ve yakıt olarak
toryumun kullanıldığı Dragon deneme
reaktörü 1966-73 yıllarında faaliyette
bulunmuştur.
1974-77 yılları arasında KEMA
tarafından Hollanda’nın Arnhem
bölgesinde işletilen ve KSTR (KEMA
Suspension Test Reactor) olarak bilinen
reaktörde uranyum oksit/toryum oksit
56
55Enerji Alanında Kullanımı 56Enerji Alanında Kullanımı
mikro partikülleri kullanılmıştır. ABD’de
ORNL tarafından 1964-69 yılları arasında
işletilen Erimiş Tuz Deneme Reaktörü (the
Molten Salt Reactor Experiment-MSRE)
toryumun yakıt olarak denendiği başka bir
örneği teşkil etmektedir. Gaz soğutmalı
reaktör özelliği gösteren ve AVR’den
geliştirilen Fort St. Vrain reaktörü 1976-89
döneminde ABD’de faaliyetini
sürdürmüştür. Almanya’daki BWR tipi
Lingen reaktörü toryum/plütonyum yakıt
elementini denemiştir. 1983 yılına kadar
faaliyet gösteren Orgel reaktöründe
Avrupa Komisyonu Ortak Araştırma
Enstitüsü (European Commission Joint
Research Centre-EUJRC) tarafından
toryum versiyonu üzerinde çalışmalar
yürütülmüştür.
1980’li yıllarda bütün dünyada
nükleer reaktörlerde toryum kullanılmasına
yönelik çalışmalarda bir duraklama olduğu
görülmektedir. Bunun en büyük sebebi
nükleer enerjiye karşı oluşan olumsuz
kamuoyudur. Toryumun uranyum-233’e
çevrilmesinde ortaya çıkan teknik sorunlar
ve bununla ilgili maliyetler de bu
duraklamada önemli bir rol oynamıştır.
Bugün itibariyle teknik sorunlar büyük
ölçüde aşılmış olmakla birlikte maliyetle
ilgili soru işaretleri hala devam etmektedir.
Ayrıca, uranyum temininde hiçbir güçlükle
karşılaşılmaması toryuma yönelik ilginin
önemi açısından olumsuz etkide
bulunmuştur.
Bütün dezavantajlara rağmen
toryumun sahip olduğu avantajlar onun
gelecekte vazgeçilmez bir nükleer enerji
kaynağı olma potansiyelini sürdürmesini
sağlamıştır. Üç nükleer yakıt (uranyum-
235, plütonyum-239, uranyum-233) içinde
toryumdan elde edilen uranyum-233
nötronik açıdan en iyi olanıdır. Yeni
teknolojilerin de yardımıyla 1990’lı
yıllardan itibaren toryuma dayalı nükleer
reaktör kurma çalışmaları tekrar hız
kazanmıştır. Yeni teknolojiler maliyetleri
düşürdüğü gibi, mevcut reaktörlerde fazla
bir yapısal değişiklik yapma gereğini de
azaltmıştır. Toryumla çalışan reaktörlerde
oluşan atıkların saklanması için daha az
maliyet gerektiği görülmüştür. Ayrıca, bu
atıkların nükleer silaha dönüşme ihtimali
de bulunmadığından daha barışçı bir yönü
bulunmaktadır.
Nobel ödüllü İtalyan fizikçi Prof. C.
Rubbia 1994 yılında başladığı çalışma
sonucu Avrupa Nükleer Araştırma
Merkezinde (CERN) Enerji Yükseltici
isimli yeni tip bir enerji santralını
geliştirmiştir. Prototip bir santralın 2005
yılına kadar kurulması planlanmaktadır. Bu
reaktörlerin klasik PWR’lerden 250 kat
daha verimli olduğu iddia edilmektedir.
Doğal toryum yakıtı ile çalışan enerji
yükselticiden çıkan atıklar, eski PWR’den
çıkanlardan çok daha azdır. 3GW’lık enerji
üretmek için PWR tipi reaktör 200 ton
uranyum yakıtı kullanılırken, aynı enerji
57
Enerji Alanında Kullanımı 57
için yeni reaktörlerde 780 kg toryum
kullanımı yeterli olmaktadır. Bundan
dolayı, yeni reaktörlerin çevreye saldığı
radyoaktif atık çok azdır. Ortaya çıkan çok
düşük radyoaktiviteli atıkların
camlaştırıp/betonlanıp derin maden
ocakları ve okyanusun dibinde
depolanmasına gerek kalmayabilecektir.
Radkowsky Toryum Reaktörü
(Radkowsky Thorium Reactor-RTR)
olarak bilinen proje toryumun nükleer
yakıt olarak kullanılması konusundaki
önemli çabalardan biridir. 1957 yılında
dünyanın ilk sivil amaçlı nükleer reaktörü
Shippingport’un başına getirilen ABD
Deniz Kuvvetlerinden fizikçi Alvin
Radkowsky, 1972 yılında emekli olduktan
sonra nükleer reaktörler alanındaki
akademik çalışmalarını İsrail Tel Aviv
üniversitesinde 17 Şubat 2002 tarihinde 86
yaşında ölene kadar sürdürmüştür. Alvin
Radkowsky RTR’lerin avantajlarını şu
şekilde sıralamıştır:
-Standart LWR’ler 250-300 kg
plütonyumu atık olarak çıkardığı ve bunun
5-7 kg’ı sadece 3-4 kişi tarafından bir
bombaya dönüştürülebildiği halde RTR’ler
hiçbir şekilde plütonyum açığa
çıkarmamaktadır.
-RTR’lerde radyoaktif ve toksik
atıklar ile ısı emisyonunda çok önemli
düşüşler olmaktadır.
-Güvenlik sistemi daha ileri
seviyededir.
-Doğal uranyum kullanma
gereksinimi yüzde 20 daha düşüktür.
-Yakıt çevrim maliyeti yüzde 20-30
daha düşüktür.
-Yakıtın tekrar işlenmesine gerek
yoktur.
Radkowsky geliştirmiş olduğu
toryum bazlı projenin patent haklarını 1992
yılında Radkowsky Thorium Power (RTP)
Şirketine tahsis etmiştir. RTP Şirketi 1994
yılında Rusya Araştırma Merkezi
Kurchatov Enstitüsü (Russian Research
Center Kurchatov Institute-RRC-KI) ile
işbirliği anlaşması imzalamıştır.
Anlaşmaya göre RTR’nin Rusya’da
PWR’nin Rusya versiyonu olan bir VVER-
1000 reaktöründe test edilmesi
kararlaştırılmıştır. ABD Enerji Bakanlığı
(Department of Energy-DOE) projeye
Brookhaven Ulusal Laboratuarı
(Brookhaven National Laboratory)
aracılığıyla 1995 yılından itibaren maddi
destek sağlamaktadır.
RRC-KI projenin VVER-100
reaktörlerinde olumlu sonuç vereceğine
ilişkin ilk raporunu 1995 yılında
tamamlamıştır. Böylece, yeni reaktörler
inşa edilmesine gerek kalmaksızın mevcut
LWR’lerin küçük değişikliklerle toryum
kullanabilir hale gelebileceğinden, büyük
maliyetlerle yeni yatırımlar yapılmasına
gerek kalmayacağı görülmüştür.
1996 yılında RTP şirketi RTR’lerin
yakıt atıklarını ve uzun dönem radyotoksik
58
58Enerji Alanında Kullanımı
kirlenmeyi önemli ölçüde düşüreceğine
ilişkin bir rapor hazırlamıştır. 1999 yılında
RTR’nin kısmen denemelerine
başlanmıştır. Denemelerden tamamen
olumlu sonuç alındığı taktirde, RTR tipi ilk
reaktörün 2002 yılından itibaren 2005
yılına kadar tamamlanması
beklenmektedir. Bu projeye destek olmak
üzere Massachusetts Teknoloji Enstitüsü
(Massachusetts Institute of Tchnology-
MIT) ve İsrail’in Negev Ben Gurion
Üniversitesi de bir PWR varyantının
dizaynı üzerinde ek bir çalışma
yürütmektedir.
Toryuma dayalı enerji santralleri
üzerinde uzun süredir çalışan diğer bir ülke
de Hindistan’dır. Uranyum rezervlerinin
kısıtlı olması, buna karşılık toryum
rezervleri bakımından dünyada ilk
sıralarda yer alması, 1 milyarı aşan
nüfusun enerji sorununa kalıcı çözüm
bulma yolunda Hindistan’da toryumu son
derece cazip kılmaktadır. 1980’li yıllarda
dünyada görülen yavaşlamaya rağmen, bu
ülke toryuma dayalı reaktör çalışmalarına
devam etmiştir. Hindistan’da geniş çaplı
enerji üretimine yönelik toryum kullanan
reaktör yapımı üç ayrı konseptte ele
alınmıştır. CANDU (Canadian Deuterium-
Uranium) olarak da bilinen Sıkıştırılmış
Ağır Sulu Reaktörlerde (Pressurised Heavy
Water Reactor-PHWR) iki reaktör
kullanılmakta ve ilk reaktörde nihai
kullanım için toryum-232 uranyum-233’e
dönüştürülmektedir. Hızlı Üretici
Reaktörlerde (Fast Breeder Reactor-FBR)
toryumdan uranyum-233 üretmek için
plütonyum yakıtı kullanılmakta ve
uranyum-233 gelişmiş nükleer güç
sistemiyle nükleer enerjiye
dönüştürülmektedir. Üçüncü konseptte ise
Gelişmiş Ağır Sulu reaktör (Advanced
Heavy Water Reactor-AHWR) ve
Hızlandırıcıya Dayalı Sistem (Accelerator-
Driven Systems-ADS) olmak üzere iki
seçenek bulunmaktadır.
1996 yılında Kalpakkam
yakınlarında faaliyete geçen küçük çaplı
Kamini deneme reaktörü Hindistan’da
toryumla çalışan nükleer reaktörler
konusundaki çabalardan biridir. Toryum
yakıtı kullanan Kakrapar-1 ve Kakrapar-2
reaktörleri 1995 yılında sırasıyla 300 ve
100 gün faaliyette bulunmuştur. Yapım
aşamasında olan Kaiga-1 ve Kaiga-2 ile
Rajasthan-3 ve Rajastan-4 reaktörlerinde
de toryum kullanılması planlanmaktadır.
Ayrıca, Hindistan Brezilya ile toryum
teknolojisinin geliştirilmesi konusunda
birlikte çalışmak üzere 1996 yılında bir
anlaşma yapmıştır.
Japonya Atom Enerjisi Araştırma
Enstitüsü (Japan Atomic Energy Research
Institute-JAERI) İngiltere’de denenmiş
olan Dragon reaktörünün gelişmiş halinin
prototipini tamamlamıştır. Çin ve Rusya da
bu konudaki çalışmalarını sürdürmektedir.
59
Hollanda küçük bir proje üzerinde
çalışmaktadır.
Toryum tabanlı nükleer yakıt
çalışmaları yapan ülkelerin ortak özelliği
daha önce nükleer teknolojiye sahip
olmalarıdır. Toryuma dayalı santraller
tamamen yeni tipte dizayn edilmemekte,
varolan reaktörlerin yapısında küçük çaplı
değişiklikler yapılması esasına
dayanmaktadır. Türkiye’de henüz
kurulmuş bir nükleer santral olmadığı gibi
bu yönde bir çalışma da bulunmamaktadır.
Bu nedenle toryuma dayalı nükleer
teknolojinin Türkiye’de yakın bir gelecekte
kurulması mümkün gözükmemektedir.
Uranyum ve plütonyum gibi
toryum da sadece maden olarak çok büyük
bir değer ifade etmemektedir. Dünyada
ham olarak yeterince toryum madeni
bulunduğu için, eğer Türkiye toryuma
dayalı nükleer teknolojisini kurup
geliştiremezse büyük toryum rezervlerine
sahip olması kendisine önemli bir avantaj
sağlamayacaktır.
Boğaziçi Üniversitesinden Prof.Dr.
Engin Arık’ın yaptığı hesaba göre enerji
üretimi açısından 1 ton toryum 1 milyon
ton petrole eşdeğerdir. Bu önemli
potansiyel enerji kaynağından yeterince
faydalanabilmek için, Türkiye vakit
geçirmeksizin toryum tabanlı yakıt
çalışmalarına kaynak ayırmalı ve dünya ile
olan açığını kapatmaya çalışmalıdır.
VI. SONUÇ
Radyoaktif bir element olan
toryumun rezervler, üretim, ticaret, fiyat ve
kullanım alanlarının incelenmesiyle ortaya
çıkan sonuçları aşağıdaki gibi özetlemek
mümkündür:
-Dünya toplam toryum rezervinin
yaklaşık 1,4 milyon ton olduğu tahmin
edilmektedir.
-Arjantin, Avustralya, Brezilya,
Güney Afrika Cumhuriyeti, Kanada, Mısır,
Norveç, Tayland ve Türkiye toryum
rezervi bildiren ülkelerdir.
-Türkiye’nin yaklaşık 380 bin ton
ispatlanmış toryum rezervi bulunmaktadır.
-Dünya monazit üretimi yıllık 5-6
bin ton civarındadır.
-Türkiye ticari amaçlı toryum
üretiminde bulunmamaktadır.
-Yüzde 99,9 saflıktaki toryum
oksidin kilogram fiyatı 82,5 dolar, saflık
derecesi yüzde 99,99 olanların ise 107,25
dolar seviyesinde seyretmektedir.
-Toryumun radyoaktif bir element
olması enerji dışındaki kullanım
60
Enerji Alanında Kullanımı 59
60
Sonuç
alanlarının her geçen yıl daha da
azalmasına neden olmaktadır.
-Toryumun tek başına fisil
olmaması enerji alanında tek başına
kullanılmasını engellemektedir.
-Nükleer teknolojinin
başlangıcından beri nükleer yakıt olarak
kullanılma imkanları araştırılan toryum,
önümüzdeki dönemde temel bir enerji
kaynağı olma yolundadır. Bu konuda son
derece başarılı çalışmalar yürütülmektedir.
-Toryum bazlı yakıtlardan çıkan
atıkların silah yapımına müsait olmaması
bu yöndeki çalışmalara güç vermektedir.
-Zengin toryum rezervlerine sahip
olan Türkiye toryum tabanlı yakıt
teknolojisine sahip olma imkanlarını vakit
geçirmeksizin araştırmalıdır.
61
KAYNAKÇA:
1- Friedman, John S., More power to thorium?, Bulletin of The Atomic Scientists,
September/October 1997, Vol. 53, No. 5.
2- Grae, Seth, The Nuclear Non Proliferation Treaty's Obligation To Transfer Peaceful
Nuclear Energy Technology: One Proposal Of A Technology, Fordham International
Law Journal, Volume 19, June 1996, NO: 5.
3- Higatsberger, Michael J., The Non-Proliferative Commercial Radkowsky Thorium
Fuel Concept, IAEA Technical Meeting on “Utilization of Thorium Fuel; Options in
Emerging Nuclear Energy System”, Vienna, 15-17 November 1999.
4- Kaya, Muammer, Prof.Dr., Yeni Nükleer Arayışlar “Toryum Gerçeği”, Eskişehir-
2002.
5- Kazimi, M.S.- Czerwinski, K. R.- Driscoll, M.J.- Hejzlar, P. and Meyer, J.E., On
The Use Of Thorium In Light Water Reactors, Department of Nuclear Engineering
Massachusetts Institute of Technology Cambridge, Massachusetts 02139, April 1999.
6- Lung, Michel, Perspectives Of The Thorium Fuel Cycle, Seminar at JRC-Ispra 2nd
July 1996
7- Mineral Commodity Summaries 2003, U.S. Geological Survey.
8- Morozov, Alexei- Galperin, Alex and Todosow, Michael, A Thorium-Based Fuel
Cycle For VVERs & PWRs – A Nonproliferative Solution To Renew Nuclear Power,
Nuclear Engineering International, January 1999.
9- NUKEM Market Report 1997, A 'Proliferation-Proof' Reactor?, NUKEM Nuclear
Technologies.
10- Radkowsky, Alvin, Using Thorium In A Commercial Nuclear Fuel Cycle: How To
Do It.
11- Thorium Fuel for Light Water Reactors - Reducing Proliferation Potential of
Nuclear Power Fuel Cycle, Science & Global Security, 1997, Volume 6, pp. 265-290,
Princeton University.
12- Tümer, Aykut- Zararsız, Sema- Tanrıkut, Ali, Dr., Türkiye’nin Nadir Toprak
Elementleri-Toryum Kompleks Cevheri İle İlgili Yapılmış Olan Çalışmalar Ve İleriye
Yönelik Öneriler, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu.
62
61Kaynakça