çocuklarla-iletişim-

90
T.C. MARMARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ ĠLAHĠYAT ANA BĠLĠM DALI ĠLKÖĞRETĠM DĠN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BĠLGĠSĠ ÖĞRETMENLĠĞĠ BĠLĠM DALI ÇOCUKLARLA ĠLETĠġĠMDE MODEL OLARAK Hz. MUHAMMED Yüksek Lisans Tezi HATĠCE YILMAZ ÇITAK ĠSTANBUL, 2009

Upload: tarik-pasalic

Post on 14-Apr-2016

214 views

Category:

Documents


1 download

DESCRIPTION

neke osnove turskog jezika

TRANSCRIPT

Page 1: çocuklarla-iletişim-

T.C.

MARMARA ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

ĠLAHĠYAT ANA BĠLĠM DALI

ĠLKÖĞRETĠM DĠN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BĠLGĠSĠ

ÖĞRETMENLĠĞĠ BĠLĠM DALI

ÇOCUKLARLA ĠLETĠġĠMDE MODEL OLARAK

Hz. MUHAMMED

Yüksek Lisans Tezi

HATĠCE YILMAZ ÇITAK

ĠSTANBUL, 2009

Page 2: çocuklarla-iletişim-

II

T.C.

MARMARA ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

ĠLAHĠYAT ANA BĠLĠM DALI

ĠLKÖĞRETĠM DĠN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BĠLGĠSĠ

ÖĞRETMENLĠĞĠ BĠLĠM DALI

ÇOCUKLARLA ĠLETĠġĠMDE MODEL OLARAK

Hz. MUHAMMED

Yüksek Lisans Tezi

HATĠCE YILMAZ ÇITAK

DANIġMAN: PROF. DR. MEHMET FARUK BAYRAKTAR

ĠSTANBUL, 2009

Page 3: çocuklarla-iletişim-
Page 4: çocuklarla-iletişim-

I

ÖNSÖZ

Hz. Muhammed, hem Peygamberlik görevini yerine getirirken hem de aile

hayatında ve sosyal hayatta, insanlarla olan ilişkilerinde, din, dil, ırk farkı

gözetmemiştir. Onun gözünde bir köle ile bir hükümdar arasında sınıf farkı yoktur.

Herkese gerektiği gibi davranır. Kadın-erkek, yaşlı-genç, çocuk bütün insanlar aynı hak

ve hürriyete sahiptir. Halbuki yaşadığı toplumda, o dönemde kadınların hiçbir hak ve

hürriyetleri yoktu. Hatta kız çocuklarının yaşama hakları bile sebepsizce ellerinden

alınıyordu. Hz. Peygamber bu duruma karşı çıkarak, bütün bu uygulamalara son

vermiştir. O İnsanlar için müjdeleyici, uyarıcı ve rahmet olmuştur.

Hz. Peygamber‘in bu üstün özellikleri çocuklar üzerinde de tezahür etmiştir.

Allah Resulü çocuklara çok değer verirdi. Ona göre çocuk toplumun temeli ve

geleceğidir. Kendini geliştirmek ve değerlerini yüceltmek isteyen bir toplumun

öncelikle fertlerin yetiştirilmesine önem vermesi gerektiğini vurgulamıştır.

Hz. Peygamber bu sebeple çocuklara karşı her zaman ilgi ve sevgi göstermiştir.

O ―çocuklarına ve ailesine karşı insanların en şefkatlisi‖ olarak vasıflandırılmıştır. Onun

merhameti, sevgisi, şefkati tüm çocukları kuşatmaktadır.

Bu bilgilere ulaşmamı sağlayan, çalışmamın bu aşamaya gelmesinde, içerik ve

teknik açısından yapıcı uyarılarından, değerli fikir ve görüşlerinden yararlandığım

danışman hocam Prof. D.r. Mehmet Faruk Bayraktar‘a teşekkürü bir borç bilirim.

Hatice YILMAZ ÇITAK

Page 5: çocuklarla-iletişim-

II

ĠÇĠNDEKĠLER

Sayfa No

ÖNSÖZ...............................................................................................................I

ĠÇĠNDEKĠLER……………………………………………………………….II

KISALTMALAR…………………………………………………………….VI

GĠRĠġ

1.KONUNUN AMACI VE ÖNEMĠ……………………………………….....1

2.ARAġTIRMANIN YÖNTEMĠ…………………………………………….3

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

ĠLETĠġĠME GENEL BĠR BAKIġ

1.ĠLETĠġĠM……………………………………………………….…………..4

1.1. İletişim Nedir?.....................................................................................4

1.2. İletişimin Temel Öğeleri……………………………..……………...5

1.3. İletişimin Önemi………………………………..…………….……..7

1.4. İletişimin Amacı …………………………………………...………..8

2.ĠLETĠġĠM TÜRLERĠ…………………………………………………...….9

2.1.Kişinin Kendisi İle İletişimi (İçsel İletişim)…………………..….….9

2.2.İnsan Ve İletişim………………………………………………...….10

2.3.Toplum Ve İletişim…………………………………………...…….11

2.4.Kişiler Arası İletişim………………………………………....……..12

3.ĠLETĠġĠM ENGELLERĠ……………………………………..…………….13

3.1.Amacın Anlaşılamaması……………………………....……………13

3.2.Çatışma Ortaya Çıkması…………………….…………………..….13

3.3.Savunucu Bir Tutum Takınılması…………………………………..14

Page 6: çocuklarla-iletişim-

III

3.4.Hedef Ve Alıcının Farklı Olması……………………..……….……14

4.ĠLETĠġĠM BECERĠLERĠ……………………………………….………..15

4.1. Sözlü İletişim ……………………………………………….……..15

4.2. Yazılı İletişim………………………………………………………16

4.3.Sözsüz İletişim ……………………………………………….….…17

5.ĠLETĠġĠM ĠLKELERĠ………………………………………………...…..19

5.1.Kaynağın Kendini Tanıması……………………………………......19

5.2.Hedefi Tanıma……………………………………………………....19

5.3.İyi Bir Dinleyici Olma……………………………………….……..19

5.4.Empati Kurma………………………………………………………20

5.5.Rol Ve Statüye Uygun Davranma………………………………..…20

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

Hz. MUHAMMED’ĠN ĠLETĠġĠM YÖNÜ

1. Hz. MUHAMMED VE ĠLETĠġĠM ĠLKELERĠ………………………...22

1.1.İletişimin Barış Ve Anlaşmaya Dayalı Olması……………………..22

1.2.Farklı İnançlara Saygılı Olunması………………………………….23

1.3.İletişimin Kesintisiz Olması……………………………………..….24

1.4.İletişimde Vefa Ve Tevazunun Hakim Olması……….…………….24

1.5.Bireysel Özelliklerin Dikkate Alınması…………………...………..25

2. Hz. MUHAMMED VE ĠLETĠġĠM BECERĠLERĠ……………………....26

2.1.Sözlü İletişim …………………………………………………..…..26

2.2.Yazılı İletişim ……………………………………………………....29

2.3.Sözsüz İletişim ………………………………………………......30

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Hz. MUHAMMED’ĠN ÇOCUKLARLA OLAN ĠLETĠġĠMĠ

1. Hz. MUHAMMED’ĠN ÇOCUKLARLA ĠLETĠġĠMĠNDE SEVGĠ……32

1.1. Sevgi………………………………………………………………..32

Page 7: çocuklarla-iletişim-

IV

1.1.1. Hizmetinde Bulunanları Öz Çocuğu Gibi Sevmesi …......34

1.1.2. Çocukların Hatalarını Düzeltirken Sevgiyle Yaklaşması...36

1.1.3. Ümmetini Çocukları Sevmeye Teşvik Etmesi…………...37

1.1.4. Çocukları Sevdiğini Onlara Bildirmesi ………………….38

1.2. Sevgisini İfade Etmenin Çeşitli Yolları…………………………....39

1.2.1. Hediye Vermesi…………………………………………..39

1.2.2. Şefkat Ve Merhamet Göstermesi……………………..….40

1.2.3. Kucaklaması Ve Öpmesi………………………………....45

1.2.4. Başını Okşaması………………………………………….47

2.Hz. MUHAMMED’ĠN ÇOCUKLARLA ĠLETĠġĠMĠNDE ADALET…48

2.1. Aile İçi İletişimde Çocuklara Eşit Muameleye Önem Vermesi …...49

2.2. Çocuklar Arasında Cinsiyet Ayrımı Yapmaması…………………..51

3.Hz. MUHAMMED’ĠN ÇOCUKLARLA ĠLETĠġĠMDE MUHATABININ

ġAHSĠYETĠNE DEĞER VERMESĠ ………………………………………..………56

3.1. Çocukların Bireysel Özelliklerini Dikkate Alması ………………..56

3.2. Selam Vermesi, Hal-Hatır Sorması ……………………………..…57

3.3. Çocuklar Hastalandıklarında Ziyaret Etmesi……………………....58

3.4. Çocukların Oyununa Değer Vermesi,Gerektiğinde Oyuna İştirak

Etmesi……………………………………………………………………………….….59

3.5. Çocuklara Karşı Doğruluğa Önem Vermesi……………...………..64

3.6.Çocuklara Hoşgörüyle Yaklaşması…………………………………65

3.7. Çocukları Koruyup Gözetmesi……………………………………..67

Page 8: çocuklarla-iletişim-

V

4. Hz. MUHAMMED’ĠN ÇOCUKLARLA ĠLETĠġĠMDE MESAJINI

ÖRNEK YAġANTISIYLA ĠLETMESĠ……………………………………………...71

SONUÇ………………………………………………………...…74

KAYNAKÇA…………………………………………………….77

Page 9: çocuklarla-iletişim-

VI

KISALTMALAR

a.g.e. Adı geçen eser

a.g.m. Adı geçen makale

a.g.md. Adı geçen madde

b. İbn, Bin

bkz. Bakınız

C. Cilt

Çev. Çeviren

DİA. Diyanet İslam Ansiklopedisi

DİD. Diyanet İlmi Dergi

Haz. Hazırlayan

Hz. Hazreti

İAD. İslam Araştırmaları Dergisi

İFAV İlahiyat Fakültesi Vakfı

M.E.B. Milli Eğitim Bakanlığı

M.Ü.İ.F.V. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı

s. Sayfa

Sy. Sayı

r.a. Radıyallahü Anh

T.D.V. Türkiye Diyanet Vakfı

trc. Tercüme eden

v.b. Ve benzeri

v.d. Ve diğerleri

v.s. Ve saire

Yay. Yayınları

Page 10: çocuklarla-iletişim-

GĠRĠġ

1.KONUNUN AMACI VE ÖNEMĠ

İletişim hayatımızın her alanında ve her anında var olan bir süreçtir. İnsanlar

iletişim süreci içerisinde gelişir, öğrenir, olgunlaşır, bilgi ve tecrübe sahibi olurlar.

Edinilen bu bilgi ve tecrübelerin diğer insanlara aktarılması da yine iletişim yoluyla

olmaktadır. İletişim, insanlar arasında duygu, düşünce, değer aktarımı ve paylaşımı

olarak da ifade edilebilir.

Aynı ortamda bulunan insanlar birbirleriyle mutlaka iletişim kurarlar. Kişi, insan

olmanın bilinci ve sorumluluğu içinde iletişim kurarak; insanlarla kaynaşır, yaşadığı

toplumun bir parçası haline gelir, yalnızlıktan kurtulur, başkalarının duygu ve

düşüncelerini daha iyi anlamaya başlar.

Yüce dinimiz İslam‘a göre ise Allah, insanlara ilahi mesajını iletmesi için, yine

onlar arasından birini seçmiştir. Seçilen bu kişi, Allah‘dan aldığı mesajları insanlara

eksiksiz olarak bildirmekle görevlendirilmiştir. Ayrıca kendi hayatında da uygulamış,

örnekler göstererek mesajın içeriğinin anlaşılmasını kolaylaştırmıştır. İşte Hz.

Muhammed böyle bir misyona sahiptir. Kullandığı çeşitli iletişim yöntemleriyle İslam

dininin geniş kitlelere yayılmasını sağlamıştır. İnsanlar Allah‘ın Elçisi‘nin kendilerine

ilettiği bu mesajları kişisel dünyalarında ve sosyal ilişkilerinde yaşamaya ve yaşatmaya

çalışırlar.

İnsanın kendini ve başkalarını tanıyıp anlayabilmesi, çevresiyle daha iyi iletişim

kurmasına ve çevreye uyum sağlamasına bağlıdır. Bir toplumda iletişim sürecinin

sağlıklı işleyebilmesi için öncelikle toplumun temeli olan çocukların en iyi şekilde

yetiştirilmesi gerekmektedir.

Her toplum sahip olduğu maddi ve manevi değerleri benimseyip, geliştirecek

bireyler yetiştirmeyi hedefler. Yetişen bireyler ruh ve beden bakımından sağlıklı ve

güçlü olurlarsa toplumda o ölçüde güç ve kuvvet kazanacaktır.

Çocuklarla kurulacak iletişimde dikkat edilmesi gereken pek çok husus ve

uyulması gereken bir takım prensipler vardır. Çünkü insan hayatında çocukluk dönemi,

Page 11: çocuklarla-iletişim-

2

gençlik, olgunluk, ihtiyarlık gibi hayatın diğer dönemlerini de etkiler. Bu sebeple, beden

ve ruh sağlığı açısından sağlıklı bir çocukluk dönemi, hayatın diğer evreleri için de

sağlam bir temel teşkil eder.

Çocuğun kendinden beklenen değerleri ve davranış modellerini benimsemesi,

öncelikle ailesine ve çevresindekilere güven duymasına bağlıdır. Bunun için çocuğun

temel ihtiyaçlarının karşılanması, sevgi, şefkat ve ilgi gösterilmesi gerekir. İşte rahmet

peygamberinin çocuklarla iletişiminde en başta gelen husus onların güvenini kazanmak

olmuştur. Hz. Peygamber‘in sergilediği bu olumlu yaklaşım İslam‘da çocuğa verilen

değerin de bir göstergesidir.

İşte bu noktada Hz. Peygamber‘in çocuklarla iletişimde model alınması son

derece aydınlatıcı olacaktır. Çünkü Allah Resulü, çocuklara olan sevgisi ve onlara

verdiği değerle bu konuda insanlar için en güzel örnektir. Hz. Peygamber, çocuklara

yaklaşımı ve onlarla kurduğu iletişimle, çocuklara nasıl davranılması gerektiğini

Müslümanlara öğretmiştir. Bu itibarla Resulullah‘ın çocuklara karşı tutum ve

davranışlarının bilinmesi son derece önemlidir.

Hz. Muhammed Müslümanlar için her bakımdan mükemmel bir rehberdir. Bir

peygamber olduğu kadar, aynı zamanda büyük bir eğitimci ve liderdir. Resulullah‘ın

çocuklara karşı olan davranışları, bir din eğitimcisi olarak başarıya ulaşmasında önemli

katkılar sağlamıştır. Bu nedenle O‘nun çocuklarla iletişimi doğru öğrenilip, bu

davranışlarının gerisinde yatan prensipler kavranıldığı ölçüde, çocuklarla mükemmel bir

iletişim kurma imkânı bulunacaktır.

Onun davranışları modern eğitim teorileri ve uygulamaları ile karşılaştırıldığında

da bunların birbirleriyle uyumlu oldukları görülmektedir. Hz. Peygamber, günümüzde

çocuk psikolojisi üzerine çalışanların tespit edip ortaya koyduğu pek çok realiteye,

yaşadığı dönemde dikkat çekmiştir. Bu nedenle Peygamber Efendimizin çocuklarla

iletişimi başta din eğitimcileri olmak üzere bütün Müslümanlar tarafından çeşitli yönleri

ile irdelenmelidir.

Hz. Muhammed‘in çocuklarla kurduğu bu mükemmel ilişki, çocuğa ve onun

dünyasına verdiği değer ve bunun sonucunda elde ettiği muhteşem başarılar beni bu

konuyu araştırmaya sevk etmiştir. Danışmanımın da uygun görmesi ve yönlendirmesi

sonucu bu çalışma ortaya çıkmıştır.

Yukarıda açıklanan sebeplerden dolayı araştırmada asıl problem çocuklarla

iletişimde Hz. Muhammed‘in model olması meselesi olarak belirlenmiştir. Bu

Page 12: çocuklarla-iletişim-

3

çalışmada, hadislerle ve bizzat uygulamalarıyla Hz. Peygamber‘in, çocuklarla iletişim

konusunda mükemmel ve vazgeçilmez bir model olduğu ortaya konulmaya çalışılmıştır.

2.ARAġTIRMANIN YÖNTEMĠ

Araştırmada dokümantasyon metodu kullanılarak iletişim konusunda yayınlanan

eserler incelenmiş, araştırmanın konusu ve sınırları içinde kalan hususlarla ilgili farklı

kaynaklara başvurulmuştur. İletişimle ilgili literatür taranmak suretiyle iletişim

biliminin ilgilendiği konular kısaca özetlenmiştir. Ayrıca Hz. Peygamber‘in çocuklarla

iletişimini çeşitli yönleriyle anlatan eserler, eğitim-öğretim metoduyla ilgili çalışmalar,

psikoloji ve sosyoloji ile ilgili eserler, makaleler ve ansiklopedi maddeleri

değerlendirilmiştir.

Yapılan çalışmada öncelikle ―iletişim‖ kavramı üzerinde durulmuştur. İncelenen

kaynaklar sonucunda iletişimin tanımı, temel öğeleri, önemi, amacı, çeşitleri, iletişim

sorunları, iletişim ilkeleri, iletişimde ortaya çıkabilecek bazı sorunlar ele alınmıştır.

İletişim konusunda genel bilgiler verildikten sonra Hz. Muhammed‘in iletişim

ilkeleri ve kullandığı iletişim şekilleri açıklanmıştır. Sözlü, yazılı, sözsüz iletişim

şekilleri detaylı bir şekilde ele alınarak değerlendirilmiştir. Bu detaylar içerisinde

konuşma üslubu, ses tonu, beden dili, jest ve mimikleri, duyguları ve onları yansıtma

şekli, giyim ve kuşamı, devlet başkanlarına yazdığı mektuplar incelenmiştir.

Yaptığımız araştırmanın son bölümünde Hz. Muhammed‘in çocuklarla olan

iletişimi ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. Çocuklara olan sevgisi, şefkat ve merhameti,

eşit muamele etmesi, kucaklayıp öpmesi, şahsiyetlerine değer vermesi,

hastalandıklarında ziyaret etmesi, çocuklarla iletişim kurarken doğruluğu önemsemesi,

onlarla oyun oynaması, yaşantısıyla örnek olması, çocukları koruyup gözetmesi bu

bölümde yer alan başlıca konulardır. Peygamber Efendimizin sözlerine, yaşanmış

olaylara ve çocukların yorumlarına da yer verilmiştir.

Bu Çalışmada Kur‘an ayetlerine ve sahih hadis kaynaklarına sıkça

başvurulmuştur. Kur‘an ayetleri dışında, elde edilen veriler, doğrulukları araştırılarak

gösterilmeye çalışılmıştır. Kaynakçada listesi verilen literatür objektif bir şekilde

değerlendirilmiştir. Ayrıca Klasik kaynaklarla birlikte, modern pedagojinin verileri de

din eğitimi açısından yorumlanmıştır.

Page 13: çocuklarla-iletişim-

4

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

ĠLETĠġĠME GENEL BĠR BAKIġ

1.ĠLETĠġĠM

1.1.ĠletiĢim Nedir?

İletişim Türkçe‘de çok sık kullanılan bir terimdir ve Latincede bölüşmek

anlamına gelen ‗communis‘ (communication) kelimesinden gelmektedir.―Bu bağlamda

iletişim bilgi, düşünce, davranış gibi kapsamın bireyler ve gruplar arasında

bölüşülmesini sağlamak için yapılan çabalar olarak tanımlanır. İletişim bir kişinin veya

kişiler kümesinin başka bir kişi veya kişiler kümesine düşünce içeriğini aktarmasıdır.‖1

İletişim kişi ya da kişilerin karşılıklı bilgi, duygu ve düşüncelerini paylaşma

sürecidir

14.yy.dan itibaren bireysel olandan toplumsal olana geçişi ifade eden iletişim,

sosyal hayatın temel koşuludur. İletişim anlamlı mesajların verilmesini ve alınmasını

içeren bir tür bilgi alışverişi olarak tanımlanabilir.2

İletişim, bir verici ile bir alıcı şahıs arasındaki anlamlı alışverişlerin tümü,

yazılı, sözlü mesajlar veya davranışla açıklanan ifadelerdir.―İki birim arasındaki birbiri

ile ilişkili mesaj alışverişlerine de iletişim denir.‖3

Psikoloji ile ilgili bilimsel yayınlara bakıldığında, iletişimin ne olduğu

konusunda farklı tanımların bulunduğu görülmektedir:―İletişim, katılanların,

bilgi/sembol üreterek birbirlerine ilettikleri ve bu iletileri anlamaya, yorumlamaya

çalıştıkları bir süreçtir.‖4

İletişim kısaca bilgi üretme, aktarma ve anlamlandırma süreci olarak

tanımlanabilir. Nitelikleri ne olursa olsun, iki sistem arasındaki bilgi alışverişini iletişim

kabul edebiliriz.

1 İsa Kayaalp, Eğitimde İletişim Dili, Bilge Sanat Yapım Yay., İstanbul, 2002, s. 13.

2 Nuri Bilgin, Sosyal Psikoloji Sözlüğü, Bağlam Yay., Ankara, 2003, s. 163.

3 Doğan Cüceloğlu, Yeniden İnsan İnsana, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1999, s. 68.

4 Üstün Dökmen, İletişim Çatışmaları ve Empati, Sistem Yay., İstanbul, 1996, s. 327.

Page 14: çocuklarla-iletişim-

5

1.2.ĠletiĢimin Temel Öğeleri

İletişim sürecinin en genel ve en temel öğeleri kaynak, hedef, mesaj, kanal

veya araçtır. Bu öğelerin açıklanması iletişim sürecinin daha iyi anlaşılmasını

sağlayacaktır.

Kaynak: Algılama, seçme, düşünme ve yorumlama süreçlerinde ürettiği

anlamlı mesajları, simgeler aracılığı ile gönderen kişi ya da kişilere kaynak denir.

Kaynak; konuşan, yazan, çizen veya beden hareketleri yapan bir birey olabileceği gibi,

gazete, radyo, televizyon, resmi/özel kuruluş v.b. örgütler de olabilir.5Kaynak için

iletişim sürecini başlatan kişi de diyebiliriz.

İletişim sürecinde kaynak konumundaki kişi, etkileyici bir konuma sahiptir. Bu

sebeple iletişimin diğer öğelerinin yöneticisi ve kontrol edicisi durumundadır. Kaynak

olarak din görevlisi ve din eğitimcilerinin dini tutum değiştirmedeki başarıları, dini

konulardaki bilgi ve becerilerine, dinleyicilerine karşı tutumuna, yetiştiği ve içinde

bulunduğu sosyo-kültürel ortamın etkilerine ve iletişim yeteneğine bağlıdır.6

Kaynak olarak din görevlisi ve din eğitimcilerinin İletişim sürecinde etkili

olmalarını, alıcıda davranış ve tutum değişikliği oluşturmalarını sağlayan belli başlı

özellikler olarak inanırlık, uzmanlık, saygınlık, sevilme gibi durumlar sayılabilir.

―Statü, bir topluma üye olan kişinin belli değerlerle donatılmış yeri‖ olarak

tanımlandığında, kaynağın inanırlık, güvenirlik ve uzmanlığı ile birlikte, bulunduğu

statünün saygınlığı da (prestij) onun etkili iletişimde bulunmasında önemli rol oynar. Bu

sebeple saygınlık bir sosyal duruma atfedilen değer ve paye olmaktadır.7

Hedef(Alıcı):Kaynaktan gelen mesajları alan ve bu mesajlara sözlü-sözsüz

tepkide bulunan, mesajları dinleyen, okuyan, bakan ve izleyen kişi veya gruplar olarak

tanımlanır.8Gönderilen mesaja hedef olan kişidir.

İletişim sürecinde alıcının iletişim konusundaki ön bilgileri ve tutumları,

sosyo-kültürel durumu, sosyal statüsü, ait olduğu gruplar, alışkanlıkları, mesajı anlama

ve yorumlama yeteneği, ilgi ve ihtiyaçları gibi faktörler iletişim sürecini etkilemektedir.

5 Yusuf Macit, İletişimde Model Olarak Hz. Muhammed, Yeni Akademi Yay., İzmir, 2006, s. 19.

6 Akif Ergin, Öğretim Teknolojisi İletişim, Pegem Yay., Ankara, 1995, s. 51.

7 Zeki Arslantürk-Tayfun Amman, Sosyoloji, Kaknüs Yay., İstanbul, 2000, s. 259.

8 Merih Zıllıoğlu, İletişim Nedir?, Cem Yay., İstanbul, 1993, s. 98.

Page 15: çocuklarla-iletişim-

6

Mesaj: Kaynaktan alıcıya gönderilen uyarıcılara mesaj denir.

Yaygın olarak ‗ileti‘ sözcüğü ile de ifade edilen mesaj, bir yaşantıya ait duygu

ve düşüncenin kodlanarak, sözlü, sözsüz veya yazılı yöntemle alıcı kişiye ulaşmasını

sağlayan sembollere denir. İçerik ve yapı olmak üzere mesajın iki önemli öğesi vardır.

İçerik anlamla; yapı ise simge ve kodlarla ilgilidir. 9

Kaynak ve alıcı arasında iletişim kurulabilmesi için kaynağın göndereceği

mesajın, alıcının duyu organlarını etkileyebilecek sembollerden oluşması

gerekmektedir. İletişim işlemine katılan duyu organlarının sayısı arttıkça mesajın

anlaşılması kolaylaşacak, bununla birlikte tutum ve davranış değişikliği de o ölçüde

kalıcı olacaktır.

İletişim yoluyla dini tutumların değiştirilmesinde tedrici bir yol izlenmelidir.

Çünkü insanlar alıştıkları tutum ve davranışlarını birden değiştirememektedir. Bu

nedenle tedricilik metodu din eğitiminin temel prensipleri arasında yer almaktadır.10

Kanal(Araç): Kaynak ve hedef birimler arasında yer alan ve kodlanan mesajın

gitmesine imkân sağlayan yola, geçite kanal adı verilir. Her duyuma uygun düşen bir

kanal vardır. Bunları uyardıkları duyular açısından işitsel, görsel, dokunmayla,

koklamayla, tat almayla ilgili kanallar olarak sınıflandırmak mümkündür.11

Mesajın duyu organları tarafından algılanabilmesi için iletişim araç ve

kanallarına ihtiyaç vardır. İletişim araç ve kanalları ses, yazı, şekil gibi görsel-işitsel

sembolleri taşırlar. Bu semboller kaynak tarafından doğrudan alıcının duyu organlarına

iletilebileceği gibi, radyo, televizyon, kitap ve gazete gibi iletişim araçları tarafından

dolaylı olarak da taşınabilir.12

Araç mesajın kendisidir. Çünkü Araç olmadan mesajı iletmenin imkânı olmaz.

Bu bakımdan iletişim kopukluklarına ve yanlış anlamalara meydan vermemek için

kullanılan araç, kaynağa göre hangi anlamı taşıyorsa kullanıcıya göre de aynı anlamı

9 Zuhal Batlaş-Acar Baltaş, Bedenin Dili, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2000, s. 29.

10 Bayraktar Bayraklı, İslam’da Eğitim, Seçil Ofset, İstanbul, 1989, s. 212.

11 Cüceloğlu, s. 19–20.

12 Mustafa Usta, Türkiye’de Yüksek Din Eğitiminin Kurumlaşma Ve Ekolleşme Sorunları, M.Ü.İ.F.V.

Yay., İstanbul, 2001, s. 62.

Page 16: çocuklarla-iletişim-

7

taşımalıdır. Taraflar için farklı anlamlar taşıyan araç ile doğru iletişim kurmak mümkün

değildir.13

―Anlamların araçlarla ifadelendirilmesine iletişim dilinde kodlama, araçların

taşıdığı sembollere de kodlar denir. Kodlar, bir kültür grubundaki üyelerin paylaştığı

anlam sistemidir ve kültürel yapı içinde anlamlara ait fiziksel göstergelerin, sözel,

nesnel sembollerin hangi bağlamda, nasıl kullanılacağına dair kurallar ve uzlaşmalarla

oluşur. Örneğin ses bir araçtır, sesin biçimlenmesi ile çıkan kelimeler ve cümleler birer

koddur. Aynı araca değişik kültürlerde, değişik bağlamlarda farklı kodlama

yapılabilir.‖14

1.3.ĠletiĢimin Önemi

İletişim bütün canlı varlıklar için bir yaşam gereğidir. İletişimin ortadan

kalkması ile canlı varlığın fiziksel ve örgütlü yaşamı son bulur. İletişim olmadan insanın

kendisiyle ve dış çevresiyle ilişkisi ve etkinliği söz konusu olamaz. İletişim hem maddi

hem de ideolojik yapıların sürdürülmesi için zorunludur. Bu zorunluluk nedeniyle

iletişim, insan hayatını düzenlemede vazgeçilmez bir unsurdur. Üretilen mesaj ve

anlamlar bu düzenlemeyle bağlantılı olduklarından kendi başlarına bir anlam ifade

etmezler.

Toplumsal hayatın sürekliliği insanların düşünce, kanı ve izlenimlerini,

duygularını birbirlerine aktarmaları ile mümkündür.15

Toplumsal yaşamın devam etmesi, bireyin kendisi ve çevresiyle sağlıklı

ilişkiler kurabilmesi, iletişimin varlığını zorunlu kılar. Bu sebeple iletişim insan ve

toplum hayatı için önemli bir unsurdur.

13

Suat Cebeci, Öğrenme ve Öğretme Süreçlerinde Dini İletişim, İz Yay., İstanbul, 2003, s. 35-36. 14

Cebeci, s. 36. 15

Sulhi Dönmezer, Sosyoloji, Savaş Yay., Ankara, 1984, s. 407.

Page 17: çocuklarla-iletişim-

8

1.4.ĠletiĢimin Amacı

İletişim insanlar arasında bilgi alışverişidir. Bu bilgi alışverişinin amacı ise,

insanların öğrenme, öğretme, anlama ve eğitim görme ihtiyaçlarının giderilmesini

sağlamaktır. İletişimde amaç mesajın alıcıya ulaştırılmasıdır. 16

Akla gelen her türlü ilişki ve iletişimde daima bir amaç vardır. En amaçsız

görünen bir davranışın arkasında bile mutlaka bir neden bulunur.

İletişimde temel amaç; çevre üzerinde etkin olmak, istenilen tutum ve

davranışlar geliştirmek ve istenmeyen davranışları değiştirmektir. Bu süreç bir birimden

çıkan bilginin, karşı birime ulaşması, onda bir etki uyandırması ve bunun ilk birime geri

dönmesiyle gerçekleşmekte, böylece anlamlar paylaşılmaktadır.17

Bir ilişki veya iletişim aynı anda hem fiziksel gereksinimi hem de sosyo-

psikolojik ihtiyaçlardan birini veya bir kaçını giderme amacını taşıyabilir. İnsanın kendi

başına doğada veya örgütlü yapılar içinde yaşarken, gereksinimlerini gidermek ve

böylece belli amaçlara ulaşmak için yaptığı veya yapmadığı faaliyetlerde iletişim

zorunlu olarak ortaya çıkmaktadır. İletişim olmadan insan ne düşünebilir veya karar

verebilir ne de herhangi bir etkinlikte bulunabilir. Görüldüğü gibi iletişim insanın

fiziksel, düşünsel ve sosyal faaliyetlerinin zorunlu bir koşuludur. Dolaysıyla iletişimin

bir amacı da insanın fiziksel ve sosyal varlığını sürdürme gereksinimidir.

Buna göre iletişimin üç farklı amacı vardır: Dinleyicide yeni bir tutum var

etmek ve bunu geliştirmek, dinleyicinin var olan tutumunun şiddetini artırmak,

dinleyicinin var olan tutumunu değiştirmek.

16

Önder Şenyapılı, Toplum ve İletişim, Ankara, 1981, s. 107. 17

Macit, s. 11.

Page 18: çocuklarla-iletişim-

9

2.ĠLETĠġĠM TÜRLERĠ

2.1.KiĢinin Kendisi Ġle ĠletiĢimi (Ġçsel ĠletiĢim)

İletişim önce insanın var oluşunu gerektirir. İnsan, kendi varlığının bilincinde

olduğu andan itibaren kendisiyle ve dış dünyayla ilişki kurabilmek için iletişime başlar.

İnsanın kendisiyle olan iletişimi bu ilişkide içsel sistemi oluşturur. Bu içsel sistem

insanın içinde yaşadığı toplumsal ve fiziksel çevreyle uyumlu bir niteliğe sahiptir.

İnsanın birey olarak şekillenmesinde mensubu olduğu toplumun yaşam

koşulları ve bu koşulların getirdiği kültürler, ideolojiler, dünya görüşleri ve psikolojiler

etkili olur.

Kendi kendine iletişim kişinin kendi başına yaşamının her anında ve her

mekânda yaptığı iletişimdir. Kişi kendi ile iletişim yaparken düşünür, üzülür, güler,

ağlar, kararlar verir, planlar yapar, problem çözer, kendisiyle ve dış dünyayla olan

ilişkilerini düzenler ve yürütür.

Kendini tanıma, bireyin kendi duygu ve düşünceleri ile iletişim kurmasıdır.

Kişi kendini tanımakla gerçek duygu ve düşüncelerinin farkına varır.18

Kişinin çevresi ile kuracağı iletişim, kendi içinde başlar. Çevresiyle iletişim

sürecinde bulunan bir insan, kısa sürelerle hem bilgi kaynağı, hem de alıcı olabilir. Bilgi

kaynağı olduğunda bilgi üretmeye, hedef olduğunda ise gelen bilgileri yorumlamaya

çalışır ve her iki durumda da iç iletişimi gerçekleştirmek zorundadır. Kişiler kendi

içlerinde iletişim kurdukları gibi iç çatışmalar da yaşayabilirler. Kişilerin bilinç dışı ve

bilinçlerinde bulunan bir takım dinamikler, iç çatışmalara yol açabilir.19

Kişi kendisi ile iletişim kurarken kendini algılama ve anlamlandırma

biçiminden etkilenir. Kişinin kendini nasıl gördüğü, insanlarla kuracağı iletişim ve

etkileşimde önemli yer tutar. Kişiler davranışlarını kendilerini ve başkalarını nasıl

algıladıklarına ve başkaları tarafından nasıl algılandıklarına göre belirlerler. Bu sebeple

insanlar hem kendileriyle hem de çevreyle olan ilişkilerinde uyum ararlar.

18

Hasan Mahmut Çamdibi, Eğitim İlkeleri ve Rehberlik, Çamlıca Yay., İstanbul, 2007, s. 152. 19

Dökmen, s. 22.

Page 19: çocuklarla-iletişim-

10

2.2.Ġnsan Ve ĠletiĢim

Her şey evrenin varlık sebebi olan insan için yaratılmıştır. İnsan da varlığını

sürdürebilmek için birtakım sebeplere gereksinim duyar. Başka bir ifade ile insanın

insanca hareket edebilmesi için başka insanların varlığı gereklidir. İletişimin temel

unsuru insandır. Bu yüzden insanı tanımak gerekir. Hatta genel olarak insanı tanısak

bile o da yeterli olmayacak, kiminle niçin iletişim halinde bulunduğunu da bilmek

gerekecektir. Bir iletişim ortamının oluşması için iletişim kuracakla, iletişim kurulacak

kişinin gereksinimlerinin birbiriyle örtüşmesi gerekir. Bu da insanı tanıma ile

mümkündür.20

Bireyler ve kitleler arasındaki duygu, düşünce ve bilgi paylaşımını ifade eden

iletişim, insanla birlikte var olan ve zamanla karmaşık bir özellik kazanan

kavramlardandır. İnsanın varlık mücadelesini sürdürebilmesi için çevresiyle iletişim

içinde olması gerekir. İnsanlar arasındaki iletişim bütünlüğünü, gelecek toplumların

temelini oluşturan yeni ve özgün nitelikli iletişim ilişkileri olarak tanımlamak

mümkündür.21

İletişim sonucunda insanlarda mensubiyet duygusu gelişir. Böylece insanlar

sahip oldukları bu mensubiyet duyguları ile toplumu oluştururlar. Diğer bir ifade ile

toplumun var olabilmesi için üyeler arasında karşılıklı haberdarlık ve mensubiyet

duygularının gelişmiş olması gerekir.22

İnsan, düşünen ve düşünce üreten bir varlıktır. Bunun sonucunda kendini ve

kendi dışındaki varlıkları algılar, öğrenir, analiz yapar, karşılaştırmalarla sentezlere

ulaşır ve varlıklar hakkında birtakım düşünceler geliştirir. Sadece düşünce geliştirmekle

de kalmaz bunları ifade eder ve başka varlıklara da iletir.23

İletişim insanın gelişmesinde, olgunlaşmasında, bilgilerini, deneyimlerini

artırmasında önemli bir yere sahiptir. İletişimle insan yaşadığı toplumun bir parçası

olur, sosyalleşir, kendini ve diğer insanları daha iyi tanır ve anlamaya çalışır.

20

İsa Kayaalp, İletişimde İnsan Dili, Bilge Kültür Sanat Yay., İstanbul, 2002, s. 69. 21

Kayaalp, s. 14–15. 22

Arslantürk- Amman, s. 210. 23

Arslantürk- Amman, s. 211.

Page 20: çocuklarla-iletişim-

11

2.3.Toplum Ve ĠletiĢim

Bir toplumun fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için üyeleri ve grupları

arasında belli bir haberleşme sisteminin bulunması gerekir. Grup hayatının sürekliliği

insanlar arasındaki fikir, düşünce, kanaat ve izlenimlerin, duyguların birbirine

aktarılmasına, Fransızca deyimiyle ―communication‖ a bağlıdır.24

İletişim güçlü bir sosyal kontrol aracıdır. Bu yüzden iletişimin etki gücünün

bilincine varmış toplumlar, kazandıkları deneyimlerle yeni iletişim imkânları

hazırlamaya önem verirler. İnsanlar siyasal ve ekonomik alanlarda, nasıl daha etkili ve

verimli çalışacakları sorusuna cevap bulabilmek için gelişmiş ve gelişmekte olan

toplumları araştırmışlar, bunun sonucunda iletişim planlamasının geniş bir alana yayılan

etkin rolünü görmüşlerdir.25

İletişim toplumsallaşmak ve medenileşmekle iç içe olan bir kavramdır. Çünkü

iletişim insanın insanla, insanın çevresiyle, insanın doğayla etkileşim içinde olmasıdır.

Bunlarla birlikte yaşamanın adına iletişim denir.

İletişim canlıların ve insan yaşamının temel koşuludur. Toplum denilen örgütlü

yaşamda iletişimin durması veya son bulması ancak o örgütlü yapıyı oluşturan

insanların herhangi bir nedenle yok olmasına bağlıdır. Canlıların ve insanın olduğu

yerde yaşam etkinliği ve bu etkinliğin kaçınılmaz gereği olan iletişim vardır. Bu nedenle

toplumlar ve toplumu oluşturan insanlar var olduğu sürece iletişim de varlığını devam

ettirecektir.

İletişim, toplumların sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel yönden

gelişmelerine olumlu katkılar sağlar. Bir toplumun ilimde ve medeniyette yükselmesi ile

iletişim imkânlarından yaralanması arasında doğru orantı vardır. Her yönden kalkınmak

isteyen ülkeler sahip oldukları iletişim imkânlarının gücünü ve etkinliğini artırmalıdır.

24

Arslantürk- Amman, s. 210. 25

Kayaalp, Eğimde İletişim Dili, s. 15.

Page 21: çocuklarla-iletişim-

12

2.4.KiĢiler Arası ĠletiĢim

―Genel bir tanımlamayla, kaynağını ve hedefini insanların oluşturduğu

iletişimlere ―kişiler arası iletişim‖ adı verilir. Karşılıklı iletişimde bulunan kişiler,

bilgi/sembol üreterek, bunları birbirlerine aktararak ve yorumlayarak iletişimi

sürdürürler.‖26

Kişiler arası iletişimle insan çeşitli ilişkiler kurar, yürütür, geliştirir ve bitirir;

sorun çözer, görevler yerine getirir, kendi gereksinimlerini ve toplumda diğer insanların

gereksinimlerini karşılar. Kişiler arası iletişim insanın toplumsallaşması için zorunludur.

Kişiler arası iletişim ister eğitim öğretim ilişkilerinde, isterse rehberlikte olsun

kişilerin birbirlerini karşılıklı olarak anlamalarına yardımcı olur.27

Kişiler arası ilişki ve iletişimler sonucu saygı, sevgi, güven duyguları

oluşabileceği gibi, hayal kırıklıkları ve kandırılmalar da olabilir. Bu nedenle kişiler arası

iletişimin devam etmesinde veya son bulmasında amaçlar, beklentiler ve çıkarlar

etkilidir.

İletişim konusunda teknik bilgiler ve bu bilgilerin davranışlarda görülen şekli

olan beceriler, tek başına yeterli değildir. İletişim gönül zenginliği, sevgi, anlayış ve

hoşgörü temellerine dayanmalıdır. Bu temeller olmadan iletişim kurmaya çalışmak

anlamsızdır.28

Çocuğun dış dünya ile ilişkileri ilk olarak aile ortamında başlar ve onun

dünyada ilk ilişki kurduğu kişiler anne ve babasıdır. Sonrasında varsa kardeşleri ve

diğer aile fertleri ile ilişki kurar. Çocuğun ailesi ile kurduğu bu ilişki, onun ileride aile

dışındaki kimselerle olan ilişkilerinin temelini oluşturur. Yapılan araştırmalar aile

çevresinde yeterince sevgi, anlayış ve ilgi görerek yetiştirilen, aile fertleriyle iyi ilişkiler

kurabilen çocukların, okul ve cemiyette, yani aile dışı sosyal çevrede, diğer insanlarla

olumlu ilişkiler kurmakta zorlanmadıklarını göstermektedir.

İnsanlar arası iletişim yüz yüze gerçekleştirilir. Ancak zamanla toplum daha

karmaşık bir nitelik kazandığında mesaj yöneltilecek grup genişler ve yüz yüze iletişim

yetersiz hale gelir. Bu durumda kişinin sadece tanıdığı insanlara değil; tanımadığı diğer

26

Dökmen, s. 23. 27

Çamdibi, s. 132. 28

Cüceloğlu, s. 15.

Page 22: çocuklarla-iletişim-

13

insanlara da mesajlar yöneltmesi gerekir. Bu olgulardan doğan iletişime ―tali, ikinci

türde iletişim‖ denir. İkinci türde iletişimde, haberler bazı tekniklerle, belirli bir teknoloji

uygulanarak, çoğaltılır, güçlendirilir ve çok sayıda kişiyi etkileyecek biçime getirilir.

Buna kitle haberleşmesi adı verilir ve kullanılan araçlara da ―kitle haberleşme araçları‖

denir.29

3.ĠLETĠġĠM ENGELLERĠ

İletişimde ortaya çıkabilecek bazı sorunları şöyle sıralayabiliriz: Amacın tam

anlaşılmaması ya da sapması, çatışma ortaya çıkması, savunucu bir tutum takınılması,

hedef ve alıcının farklı olması.30

3.1.Amacın AnlaĢılamaması

Amacın sapması başarılı bir iletişime engeldir. Örneğin kalabalık bir ortamda

çocuğuna ya da eşine gönül alıcı sözler söyleyen kişi, başkalarının beğenisini

hedefliyorsa, mesajın yöneldiği kişiler açısından etkin bir iletişimde bulunmuş sayılmaz.

Kaynakla hedefin iletişim amaçlarının ve bundan beklentilerinin uyuşmaması da, sorun

oluşturabilir.31

İletişimde ortak beklentiler önemlidir. Eğer beklentiler ortaksa iletişimdeki

aksaklıklar giderilebilir. Durum böyle değil de sosyal ortamdan beklentiler farklı farklı

ise iletişim aksaklıklarını gidermek zorlaşır.32

3.2.ÇatıĢma Ortaya Çıkması

İletişimde çatışmalar olabilir. İletişimde çatışma, bir kişinin davranışlarının bir

başka kişiyi engellemeye, ona müdahale etmeye ya da zarar vermeye yöneldiği bir

durum ve kişiler arası anlaşmazlık halidir. Çatışmalar uygun biçimde ele alındığında,

insanlar arası ilişkileri, şartları ve durumları iyileştirici de olabilir33

.

Kişiler arası çatışmalara bazen de kişilerin kendilerine ait özelliklerin yanı sıra,

ürettikleri ve birbirlerine ilettikleri mesajlar yol açar. Bu mesajların niteliği, yani

taşıdıkları anlam, çatışmanın kaynağını oluşturur. Kişiler, kendilerine ulaşan bir mesajın

29

Dönmezer, s. 408. 30

Macit, s. 5. 31

Zıllıoğlu, s. 257,260. 32

Abdurrahman Dodurgalı, Din Eğitimi ve Öğretiminde İlkeler ve Yöntemler, M.Ü. İ.F.V. Yay., İstanbul,

1999, s. 238. 33

Erol Mutlu, İletişim Sözlüğü, Ark Yay., Ankara, 1998, s. 168.

Page 23: çocuklarla-iletişim-

14

kapsamına karşı olduklarında, sırf bu yüzden mesajı gönderenle çatışmaya

başlayabilirler. Bu çatışmalar giderek, mesajın tartışılmadığı, kişilerin birbirini hedef

aldığı ve kişi ağırlıklı çatışmalara dönüşebilir. Bu durumdan kaçınıp mesaj ile mesajı

getiren kişiyi birbiriyle karıştırmamakta yarar vardır.34

3.3.Savunucu Bir Tutum Takınılması

Savunucu bir tutum takınılması da iletişimde ortaya çıkabilecek sorunlardandır.

İletişimde savunucu tarzda konuşma, savunucu dinlemeye ve yanıt geliştirmeye yol

açar. Tarafların birbirlerini savunucu bir tutumla dinlemeleri, mesajlar üzerinde

yoğunlaşılmasını engeller; dinleyenin amacı, gereken savunma cevabını hazırlamak

olur. Böyle bir iletişim süreci, gerilim içinde gelişip kopabilir. Savunucu iletişim

ortamını karşıtı olan destekleyici iletişim ortamı, dinleyicilerin kendilerinden çok

mesaja yönelebildikleri, bu nedenle de daha sağlıklı ilişkilerin ve iletişimin

gerçekleşmesine elverişli bir zemin hazırladıkları bir süreçtir.35

3.4.Hedef Ve Alıcının Farklı Olması

Kaynaktan çıkan mesajın hedef ve alıcılarının farklı olması veya hedeften

başka alıcıların devreye girmesi de iletişimde sorun oluşturabilmektedir. Örneğin bir

arkadaşa yazılan mektubun, yanlışlıkla başkası tarafından okunması, yetişkinlere göre

yapılmış bir filmin, çocuklar tarafından izlenmesi veya birisine söylenen sözlerin orada

bulunan başkaları tarafından kendilerine söylenmiş sayılması gibi.36

İletişime katılan kişilerin yaşantılarının, bilgi düzeylerinin, inançlarının,

tutumlarının, ruhsal özelliklerinin birbirinden farklı olması kaynaktan gelen mesajların

hedef tarafından farklı anlaşılmasına sebep olur. Böylece iletişimde bir takım sorunlar

ortaya çıkar. İletişimin ve anlam paylaşımının gerçekleşmesi ortaya çıkabilecek

sorunların giderilmesine bağlıdır. Yapıcı yaklaşımlar, iyi niyet, karşılıklı güven ve eşit

söz hakkına sahip olmakla iletişim sorunlarının çözülmesi mümkündür.

34

Dökmen, s. 133. 35

Zıllıoğlu, s. 281,282. 36

Macit, s. 33.

Page 24: çocuklarla-iletişim-

15

4. ĠLETĠġĠM BECERĠLERĠ

İnsanlar arasında anlamların paylaşılmasına olanak sağlayan, farklı araçlarla ve

farklı ortamlarda kurulan iletişimin çeşitleri vardır. İletişim denince ilk akla gelen ve

yaygın olarak kullanılan iletişim çeşitleri; sözlü, yazılı ve sözsüz iletişimdir. Bazen

sözle anlatılamayanlar yazıyla, el-kol hareketleriyle, yüz ifadeleriyle, resimlerle

anlatılabilir. Aynı zamanda bir bakış veya bir dokunuşla hissedilenler, sözlerle veya

yazıyla anlatılamayabilir. Bu nedenle iletişim şekilleri yerine göre kullanıldığında daha

etkili olurlar.

İletişim sözlü, yazılı ve sözsüz olarak yapılmaktadır.

4.1.Sözlü ĠletiĢim

Sözlü iletişimde mesaj sözlerle iletilir. ―Sözler ilk insanla birlikte var olan, bir

insan grubu (toplum) içinde belirlenmiş ortak anlamları taşıyan sembollerdir.‖37

Sözlerin

belli kurallar çerçevesinde bir araya gelmesi sonucunda insanlar arasında temel iletişim

aracı olan dil meydana gelir.

Sözlü iletişimde insanın araç olarak kullandığı dil: düşünce, duygu ve isteklerin

bir toplumda ses ve anlam yönünden ortak olan öğeler ve kurallardan yaralanılarak

başkalarına aktarılmasını sağlayan çok yönlü, çok gelişmiş bir dizgedir.38

Geçmişte ve günümüzde yazısı olmayan milyonlarca insan olmuş, ama dili

olmayan, konuşamayan insanlar ve toplumlar olmamıştır.

Dilin insan için taşıdığı önem büyüktür. İnsan var oluş şartlarından biri olan

dili kullanarak dış dünya ile bağlantı kurar. Elde ettiği başarılarını dil ile tespit eder.

Böylece dil, insanın başarılarının ve tarihinin taşıyıcısı olur.39

Sözlü iletişimde önemli olan sözün kendisi değildir. Söz, ilişkinin kurulması ve

yürütülmesi için bir araçtır. Sözle ilişki anlamlandırılır. Böylece söz denen araç,

ilişkinin ve iletişimin ayrılmaz bir parçası olur.

Sözlü iletişimde, dilin kullanımındaki farklı üsluplardan, özel ve özgün

tanımlamalardan kaynaklanan yanlış anlamalar olabilir. Bu bakımdan sözlü iletişimde

37

Cebeci, s. 43. 38

Doğan Aksan, Anlambilim, Engin Yay., Ankara, 1999, s. 13. 39

Hüseyin Aydın, Muhasibi’nin Tasavvuf Felsefesi, Ankara, 1976, s. 41.

Page 25: çocuklarla-iletişim-

16

en kestirme ve elverişli yol herkesin rahatlıkla anlayacağı ortak dili kullanmaktır.

Dolaysıyla her söyleneni herkesin zorlanmadan rahatlıkla anlayabildiği, insanların en

fazla müşterek buluşma ortamı hiç şüphe yok ki günlük dildir.40

Sözlü iletişimde veya günlük konuşma dilinde sözcükler; söyleyene, dinleyene,

iletişim ortamına, zamana, mekâna, ses tonuna ve vurgusuna, cümle içindeki yerine ve

başka sözcüklerle bağlantısına göre anlam kazanır.

Sözlü iletişimde sözlerle birlikte jestlerin, mimiklerin, resimlerin de

kullanılması iletişimde verimliliği arttırır. Yani sözler farklı uyarıcılarla desteklenmeli,

yer ve zaman faktörleri de göz ardı edilmemelidir. Konuşma esnasında dinleyenlerin

tepkileri gözlenmeli, geri bildirim alınmalı ve öz denetim yapılmalıdır. Konuşmalarda

ses tonu ve sözlere yüklenen anlamlar uyumlu olmalıdır.

4.2.Yazılı ĠletiĢim

Yazılı iletişim:―Konuşmada kullanılan sembollerin kâğıda dökülmesiyle, ses

kanalı ile değil de yazı kanalı ile kurulan iletişimdir.‖41

Konuşma seslerden; yazı dili de, bu seslerin simgesi olan harflerden oluşur.

Yazı dilinin anlatım biçimi, konuşma diline oranla daha düzenlidir ve sözcük dağarcığı

daha zengindir.42

Yazılı iletişim, insanlar arası ilişkilerde ve iletişimde bağlayıcı bir işlev

üstlenir. Çünkü söz, yazıya geçip başkalarına ulaştığında, kayıt altına alınmış olur ve

yadsınamaz bir geçerlilik kazanır.43

Yazılı iletişimin kendine has özellikleri, zorlukları ve avantajları vardır.

İletişim sürecinde sesler ortaya çıktığında kaybolurken, yazıya geçirildiğinde varlığını

devam ettirir. Bu durum, yazılı iletişimde algı tekrarının olabileceği anlamına gelir.

Örneğin bir ses duyduğunda ne denildiğini anlamayan bir kişinin, o sesi tekrar duyma

olasılığı yoktur. Ancak yazılı iletişimde metin anlaşılamadığı zaman tekrar okunabilir.

Ayrıca yazılı iletişimde mesaj muhataba ulaşmadan önce değiştirilebilir ve

düzeltilebilir.

40

Cebeci, s. 44–45. 41

Cebeci, s. 51. 42

Köknel, s. 88. 43

Zıllıoğlu, s. 173.

Page 26: çocuklarla-iletişim-

17

İnsanlık tarihinde bilgi ve kültür birikiminde yazı önemli bir yere sahiptir. Yazı

ile mesajın saklanması ve asırlar sonrasına intikali sağlanabilir. Yazılı olarak iletişim

kurmak isteyen insanların zaman ve mekân olarak beraber olma zorunluluğu yoktur.

Yazılı iletişimde kaynak ve alıcının kodlama ve kod açma becerileri yani

yazarlık ve okuyuculuk yetenekleri iletişimin başarısında önemlidir. Bu bakımdan

iletişimde neyin, nasıl yazıldığına ve nasıl okunduğuna dikkat edilmelidir.

4.3.Sözsüz ĠletiĢim

İnsan ilişkilerinde sözsüz iletişimin oldukça önemli bir yeri vardır. Sözsüz

iletişim, konuşulan sözü içermeyen, ifade, bilgi verme veya davranış olarak

tanımlanabilir. Sözsüz iletişime; jestler, yüz ifadeleri, giyiniş, duruş ve ses tonu ile

anlatım veya anlam çıkarmalar örnek olarak verilebilir. Dolaysıyla, sözsüz iletişim, bir

ilişkinin söz kullanılmadan başlatılması, kurulması ve yürütülmesidir.

İletişim sürecinde, mesajların gönderilmesini sağlayan semboller beden dili ve

seslerdir. Yüz ifadesi olan mimikler ve beden hareketleri olan jestler sözsüz iletişimin

çerçevesini çizer. Yüz kaslarının anlatım amaçlı olarak kullanılması mimikleri, baş, el,

kol, ayak, bacak ve bedenin kullanılması da jestleri oluşturur. Jest ve mimikler alıcıya

mesajlar gönderen hareketlerdir. Bu hareketlerle duygu, düşünce ve tutumlar desteklenir

ve somutlaşır. Böylece mesajın alıcıya doğru ve çabuk ulaşması sağlanır.44

Kitleler arası ilişkilerde sözsüz iletişimin önemli işlevleri vardır. Bunlardan

birincisi, sözsüz iletişim yoluyla birtakım anlamlar iletilebilir. Örneğin insanlar

yakalarına taktıkları rozetlerle mesleklerini ifade edebilirler. Sözsüz iletişimin ikinci

işlevi ise, sözlü iletişimi destekler ve onun akıcılığına katkıda bulunur. Konuşan kişi

yüzünü ve bedenini kullanarak sözlü anlatımını güçlendirir.45

Kur‘an-ı Kerim‘de yüz ifadelerinin çok anlamlı olduğunu dile getiren bir ayette

Yüce Allah şöyle buyuruyor:―…Yüzlerinde secde izinden nişanlar vardır…‖46

Sözsüz

iletişimde mesajlar iletilirken beden dili kullanıldığında farkında olarak veya olmayarak

ruh hali ve hisler, hareketlere ve yüz ifadelerine yansır. 47

44

Usta, s. 63. 45

Dökmen, s. 34. 46

el-Fetih, 48/29. 47

Otto Schober, Beden Dili, Çev.:Süeda Özbert, Arıon Yay., İstanbul, 1999, s. 21.

Page 27: çocuklarla-iletişim-

18

Sözsüz iletişimde, konuşma ya da yazı olmadan insanlar birbirlerine birtakım

mesajlar iletirler. Bu iletişim şeklinde insanların söylediklerinden çok yaptıkları ön

plandadır.48

İnsanlar bulundukları ortamlarda konuşmadıkları halde, hareketleri ve yüz

ifadeleri ile olumlu veya olumsuz bir takım etkiler bırakabilirler. Beden dili ile ters

düşen sözler insanlar tarafından dikkate alınmazlar. Beden dili etkili bir iletişim gücüne

sahiptir. Bu ikili iletişim sürecinde bedene özgü anlam daha güvenilir olmaktadır.49

Gazali, sözsüz iletişim hakkında şöyle diyor:―Lisan-ı hal ile söylemek, sözü

söylemekten daha fasihtir; insanın tabiatı, sözlere uymaktan ziyade amellerde

müşahedeye daha meyillidir.‖50

Bu bakımdan mesaj, söz yerine davranışlarla ifade

edilirse, insanlar üzerinde daha etkili olur.

Beden dili de söz ve yazı gibi iletişim kurmada bir araçtır. Sözün anlattıkları ile

beden dilinin anlattıkları uyum içinde olduklarında daha güçlü ve sağlıklı bir iletişim

kurulmuş olur. Eğer bu ikisi arasında bir uyumsuzluk olursa beden dili daha etkili

duruma geçer. Çünkü insanlar duyduklarından çok gördüklerine inanırlar.

48

Dökmen, s. 28. 49

Cebeci, s. 56. 50

Çamdibi, s. 155.

Page 28: çocuklarla-iletişim-

19

5.ĠLETĠġĠM ĠLKELERĠ

5.1.Kaynağın Kendini Tanıması

Kaynağın kendini tanıması iletişimin ilk ve en önemli ilkesidir. Kendini

tanıyan kimse, dış dünyadaki olayların ve iç dünyasında oluşan yaşantıların farkındadır.

Böyle biri çevresindeki kişilerden nasıl etkilendiğini bilir ve kendisinin de,

çevresindekileri nasıl etkilediğinin bilincindedir. İletişim sürecini ise kendine güvenerek

ve başarıyla sürdürür.51

5.2.Hedefi Tanıma

İletişim sürecinde kaynağın kendini tanıması kadar, hedefi tanıması da

gerekmektedir. Kaynağın hedefi tanıması, ilişkilerin olumlu ve uyumlu gelişmesi

açısından önemlidir. Ancak hedefin sadece meslek yaşamını ve hayatının diğer bazı

ayrıntılarını yüzeysel olarak bilmek yeterli değildir. Aynı zamanda, bu kişilerin özel

yaşamlarının, ilgi alanlarının, inançlarının, görüşlerinin ve değer verip ilgilendikleri

konuların da bilinmesinde fayda vardır.52

5.3.Ġyi Bir Dinleyici Olma

İyi bir dinleyici olma da iletişimde önemli bir ilkedir. Dinleme; bilişsel bir

süreçtir ve temelde, bireyin denetimi altındadır. Ancak, dinleme işitme ile bir

tutulduğundan kendiliğinden, bilinçsizce gerçekleşen doğal bir süreç gibi

düşünülür.53

Aslında dinleme, karşıdakinin konuştuklarını işitip anlamayı, bunları

değerlendirmeyi, yorumlamayı ve sonucunda uygun tepki göstermeyi ifade eder.54

Aynı

zamanda iyi bir dinleyici gerektiğinde geri bildirim sürecini kullanmasını da bilir.

Böylece iletişim tek yönlü olmaktan çıkar.

51

Cüceloğlu, s. 95. 52

Andrew Leigh-Michael Maynard, Kusursuz İletişim, Çev.:Füsun Dorular, Altın Kitaplar Yay., İstanbul,

1999, s. 124. 53

Zıllıoğlu, s. 275. 54

Veysel Atayman, İletişim, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1997, s. 9.

Page 29: çocuklarla-iletişim-

20

5.4.Empati Kurma

Bir başka iletişim ilkesi de empatidir. ―Empati, bir insanın kendisini

karşısındaki insanın yerine koyması, onun duygu ve düşüncelerini doğru olarak

anlaması faaliyetidir.‖ 55

Empati kuran kişinin zihninde oluşan empatik anlayışın, karşıdaki kişiye

iletilmesi, sağlıklı bir empati süreci için gereklidir. Birey, karşısındaki kişinin, duygu ve

düşüncelerini anladığını ona bildirmelidir. Eğer anladığını ona ifade etmezse, empati

kurma sürecini tamamlamış sayılmaz.56

5.5.Rol Ve Statüye Uygun Davranma

Rol ve statü, tutum ve davranış geliştirme de önemli bir iletişim ilkesi olarak

görülür. ―Rol, grup ya da toplum içinde belli bir durumu, işlevi, konumu olan kişiden,

başkalarının beklediği davranışların tümünü ifade eder. Statü ise, insanın belli bir sistem

ve zaman birimi içindeki işlevini ve konumunu gösterir.‖57

Belli bir iletişim durumunda tarafların karşılıklı rol ve statü ilişkilerini doğru

tanımlayıp belirlemeleri, iletişimin gerçekleşip sürmesi açısından çok önemlidir. Çünkü

iletişim davranışlarının gerektirdiği gibi olabilmesinde, kimin, kime, neyi, nasıl,

ileteceğini ve kimden nasıl tepkiler alabileceğini öngörebilmesinin önemli rolü vardır.58

Bu ilkelerin yanında iletişimde şu esaslarda bulunmaktadır: İletişime yapıcı

görüşlerle başlanmalı ve iletişime katılanlar arasında öncelikle işbirliği ve karşılıklı

saygı olmalıdır. İletişime katılanlar takdir edilmeli ve güdülenmelidir. İletişim sürecinde

başkalarının fikirlerine saygı duyulmalı, destekleyenler ve karşı olanlar bilinmelidir.

İletişim sürecinde insanların ihtiyaçları ile doyum arasında denge kurulmalıdır. Ayrıca

iletişimin kesintisiz olarak sürdürülmesi gerekmektedir.59

İletişim konusunda teknik bilgiler gerekli fakat tek başına yeterli değildir.

İletişim, teknik bilgilerle birlikte; sevgi, anlayış ve hoşgörü temellerine dayanmalıdır.

Bunlar olmadan başarılı bir iletişim kurmak mümkün değildir.

55

Dökmen, s. 136–137. 56

Dökmen, s. 136–137. 57

Macit, s. 30. 58

Zıllıoğlu, s. 263–265. 59

Çamdibi, s. 155–156.

Page 30: çocuklarla-iletişim-

21

Araştırmanın birinci bölümünde iletişim kavramı hakkında genel bilgilere yer

verilmiştir. İletişim ile ilgili bu bilgilerden yola çıkarak, ikinci bölümde Hz

Muhammed‘in iletişim yönü ele alınacak, Allah Resulü‘nün iletişim ilkeleri ve

kullandığı iletişim şekilleri hakkında bilgiler verilecektir.

Page 31: çocuklarla-iletişim-

22

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

Hz. MUHAMMED’ĠN ĠLETĠġĠM YÖNÜ

1. Hz. MUHAMMED VE ĠLETĠġĠM ĠLKELERĠ

Hz. Muhammed, en güzel iletişim yöntemlerini kullanmış ve bu konuda

evrensel değerler getirmiştir. Allah‘tan aldığı mesajları, insanlar tarafından algılanabilir,

hissedilebilir, uygulanabilir hale getirmiştir. Sadece sözle yetinmemiş, davranışlarıyla,

tavsiyeleriyle de mesajların her kesimden insanlarca anlaşılabilmesini sağlamıştır.

Hz. Peygamber yirmi üç yıllık peygamberlik sürecinde, hep etkin bir rol

üstlenmiştir. Yüce Allah‘tan kendisine vahyedilen mesajlar ve insanlara öğrettiği

hikmetler, yaşadığı örnek hayat, tutum ve davranışları, peygamberlik misyonunun

gereği olarak kabul edilmiştir. Aynı zamanda, kendiside insanlar tarafından canlı bir

mesaj olarak algılanmıştır.60

Hz. Muhammed‘e peygamberlik görevini veren Allah (c.c.) onun mesajını

insanlara duyurmasını şu ayet-i kerime ile emretmiştir: ―Ey Resul! Rabbinden sana

indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O‘nun elçiliğini yapmamış olursun.‖61

Burada

Yüce Allah, Resulünden iletişimi sürdürmesini istemiştir.

Hz. Muhammed insanlarla iletişimini birtakım ilkelere ve prensiplere uygun

olarak kurmaktaydı. Bu ilke ve prensiplerden bazıları şöyledir:

1.1.ĠletiĢimin BarıĢ Ve AnlaĢmaya Dayalı Olması

Hz. Peygamber, on üç yıl, Mekke döneminde insanları ikna etmek için çeşitli

mücadeleler vermiştir. Medine ise, farklı iletişim yöntemlerini kullanması sayesinde,

ona ve arkadaşlarına kapısını açmıştır. Hz. Muhammed‘in geliştirdiği anlayışta asıl

hedef, silahlı mücadele olmamış; aksine şefkat, merhamet, adalet ve hoşgörüyü esas

alıp, insanlarla anlaşma zemini oluşturarak başarılı bir iletişim kurmak olmuştur. Başta

Mekkeliler olmak üzere, gerek Medine Yahudileri ve gerek çevredeki şehir halkları ve

kabileleriyle hep görüşme ve anlaşma yollarını denemesi, çeşitli devlet adamlarına

60

Macit, s. 51. 61

el-Maide, 5/67.

Page 32: çocuklarla-iletişim-

23

İslam‘a davet mektupları göndermesi, savaş yoluyla değil, barış ve anlaşma yoluyla

iletişimini gerçekleştirme niyetinin açık göstergesidir.62

Ancak müşriklerin barış ve anlaşma yollarını tıkaması, İslam‘ı ve onun

temsilcilerini düşman kabul ederek, Müslümanları yok etme ve İslam‘ın iletişim

sürecini engelleme yoluna gitmesi durumunda, son çare olarak askeri tedbirlere

başvurulmuştur.63

Hz. Peygamber; ―İnanan kişi, hem kılıcı ile hem dili ile cihad eder‖64

buyurmuştur.

1.2.Farklı Ġnançlara Saygılı Olunması

―Dinde zorlama yoktur‖ 65

ilkesi Hz. Muhammed‘in iletişiminde önemli bir

ilkedir. Yüce Allah‘ın Elçisi, görünüşte değil, özde inanan, samimi ve dürüst insanların

oluşturduğu bir toplum arzulamıştır.66

O hiçbir zaman insanların kendini dinleme ve

söylediklerini kabul etme mecburiyeti içinde olduklarına dair bir tavır takınmamıştır.

Hz. Muhammed her yönüyle iletişimi gerçekleştirmeye, özellikle yüz yüze

iletişime önem vermiştir. Başka din mensuplarıyla da iletişim ortamı oluşturmuş ve

insanların hak ve hürriyetlerini koruma altına alarak, onlarla iyi ilişkiler kurmuştur.

Hz. Muhammed insani ilişkiler meselesini öncelikli problem olarak ele almış,

sadece inanan insanların değil; dini, dili, ırkı, rengi, cinsiyeti, sosyal statüsü v.s. farklı

da olsa tüm insanların aynı haklara sahip olduklarını, aralarında ayırım yapmanın doğru

olmadığını açık bir dille ve net bir tavırla ortaya koymuştur.67

Hz. Peygamber hayatı boyunca, iletişimde bulunduğu insanların kabul ettiği

kutsal değerlere hiçbir zaman hakaret etmemiş ve bu değerleri alay konusu

yapmamıştır. İnsan ilişkilerinde, insanları İslam‘a kazandırma arzusunu her zaman ön

planda tutmuştur.

62

Macit, s. 56. 63

Sadık Eraslan, “Hz. Peygamberin Askeri Faaliyetleri Üzerine Bazı Düşünceler”, Diyanet İlmi Dergi,

Özel sayı, Diyanet İşleri Başkanlığı Yay., Ankara, 2000, s. 455-459. 64

Ahmed, Muhammed b. Hanbel, Müsned, Çağrı Yay., İstanbul, 1992, Hadis (3,456). 65

el-Bakara, 2/256. 66

Macit, s. 57. 67

Salih Karacabey, “Hz. Peygamber’in İnsan İlişkilerine Verdiği Önem", Diyanet İlmi Dergi, Özel sayı,

Diyanet İşleri Başkanlığı Yay., Ankara, 2000, s. 100.

Page 33: çocuklarla-iletişim-

24

1.3.ĠletiĢimin Kesintisiz Olması

Hz. Peygamber kişilerin birbirleri ile olan iletişimlerinin kesilmemesini, her ne

sebeple olursa olsun iletişim sürecinin devam etmesini istemiştir. ―Müslümanın din

kardeşine üç günden fazla dargın durması helal değildir‖68

diyerek ümmetini ilişkilerin

devam ettirilmesi konusunda uyarmıştır.

―Sen, affedici ol, iyiliği emret ve kendini bilmezlere aldırma‖69

ayetleri de

iletişim sürecinin kesintisiz devam ettirilmesi gerektiğini göstermektedir.

1.4.ĠletiĢimde Vefa Ve Tevazunun Hakim Olması

Resulullah‘ın davranışları incelendiğinde insanlarla ilişkilerinde vefakârlığın

hakim olduğu, kendisine yapılan iyilikleri, İslam‘a yapılan hizmetleri hiç unutmadığı,

hizmeti geçenleri de çok samimi duygu ve davranışlarla karşıladığı görülmektedir.

Mescide hizmet eden, temizlik işlerinden sorumlu siyahî bir zat vardı. Hz.

Peygamber onu birkaç gün görmeyince sorup soruşturdu ve öldüğünü öğrendi. Haberi

olmadığından cenazesinde bulunamadığı için üzüldü. Kabrini sordu ve gidip istiğfarda

bulundu. Mescidi, Şam‘dan getirdiği kandillerle aydınlatan Temimü‘d-Dari adındaki bu

kişiye hayır duada bulundu. Ayrıca Habeş Hükümdarının ve Habeşlilerin oradaki

Müslüman muhacirlere iyiliklerini anarak, Habeş elçilerine bizzat kendisinin hizmet

etmesi de Resulullah‘ın insanlarla ilişkilerinde vefakâr davranmaya verdiği önemin bir

göstergesidir.70

Hz. Peygamber‘in insanlarla ilişkilerinde tevazu hâkimdi. Halkın davetine

katılır, sohbet eder, konuşur, konuşulanı dinler, hastayı ziyaret eder, cenazelerle

ilgilenir, çarşıda pazarda kendi yükünü taşır, gerektiğinde ev işlerinde ailesine yardımcı

olurdu. O herkesin kendisine ihtiyaçlarını endişesizce arz edebileceği, kendisinin de

herkese kolayca ulaşabileceği bir konumdaydı.71

68

Ebu Hüseyin Müslim b. Haccac, Sahih, Çağrı Yay., İstanbul, 1992, Birr, 23. 69

el-Araf, 7/199. 70

Hüseyin Algül, “İnsani İlişkiler Açısından Hz. Muhammed”, (Hz. Muhammed ve Gençlik), T.D.V.

Yay., Ankara, 1995, s. 29. 71

Algül, s. 23–24.

Page 34: çocuklarla-iletişim-

25

1.5.Bireysel Özelliklerin Dikkate Alınması

Hz. Peygamber insanlarla iletişim kurarken onların seviyelerine ve derecelerine

göre muamele ederdi. Bu konuda;―Bilgiye, liyakate değer verilmediği ve işler ehil

olmayanlara bırakıldığı zaman, bu kişilerde üstlendikleri işi gereği şekilde

yürütemeyecekleri için, her şeyde düzenin bozulacağını‖ 72

bildirmiştir.

Hz. Peygamber insanlarla iletişim kurarken onların seviyelerini dikkate aldığı

gibi, içinde yaşadıkları toplumun kültürünü, ekonomik, siyasi, sosyal ve coğrafi

özelliklerini de göz önünde bulundururdu. Çünkü o,topluma yönelik sosyal bir görevi

sürdürmekteydi. Ona göre insanların ve toplumun verilecek mesajı anlamaya ve

gereğini yapmaya hazır olup olmadığı daima göz önünde bulundurulmalıdır. Sağlıklı bir

iletişim için bu zorunludur.

Buhari‘de yer alan ve Enes (r.a.)‘dan rivayet edilen şu olay Hz. Muhammed‘in

insanlarla olan iletişimini göstermesi açısından önemlidir:

―Allah‘ın elçisi ile beraber yürüyordum. Üzerinde, Necran kumaşından

yapılmış sert ve kalın bir elbise vardı. Çölde yaşayan bir bedevi Arap, yaklaşarak Hz.

Peygamber‘in elbisesinden kuvvetlice çekti. O kadar çekti ki, elbisenin yakası ensesinde

iz bıraktı. Sonra da şöyle dedi: ―Muhammed! Sen de olan Allah malından bana da

verilmesi için emret‖.Bunun üzerine Hz. Peygamber, adama döndü, gülümsedi ve

kendisine bir şey verilmesini emretti.‖73

Bir çöl bedevisinin rahatça gelip, elbisesinden tutup çekebildiği şahıs, Yüce

Allah‘ın insanlık için seçip gönderdiği bir peygamber, hem de peygamberlerin imamı ve

Allah‘ın habibidir. Hz. Peygamber‘in nezaket kurallarına aykırı bir şekilde kendisinden

istekte bulunan bu kişiye karşı sergilediği tavırda, kızgınlık ve gücenme yoktur. Tatlı bir

tebessümle bu insanın isteğini yerine getirmiştir.74

Bu tavrından dolayı Resulullah onu

kırmak istememiştir. Çünkü o,bedevinin eğitim ve kültür seviyesini, içinde yaşadığı çöl

şartlarını biliyordu.

Psikologlar, yapıcı ve olumlu iletişim ve ilişkiler için, kaynağın kendisiyle

bağdaşım içinde, yani samimi, dürüst, içi-dışı, özü-sözü bir olması; hedefine saygı

72

Buhari, Sahih-i Buhari Ve Tercemesi, trc., Mehmet Sofuoğlu ,Ötüken Yay., İstanbul,1987, C.I-XVI,

İlim, 2. 73

Buhari, Libas, 18. 74

Recep Kılıç, Hz. Muhammed’in Hayatından Davranış Modelleri, T.D.V. Yay., Ankara, 1998, s. 50.

Page 35: çocuklarla-iletişim-

26

duyması; onları duyarlı, anlayışlı, sempatik bir tutumla dinleyebilme becerisine sahip

olması gibi noktalara değinmişlerdir.75

Hz. Peygamberin iletişim ilkeleri incelendiğinde;

ailesiyle, arkadaşlarıyla, çocuklarla, gayri Müslimlerle olan ilişkilerinde bütün bu

hususlara hassasiyetle riayet ettiği görülmektedir.

2. Hz. MUHAMMED VE ĠLETĠġĠM BECERĠLERĠ

2.1.Sözlü ĠletiĢim

Bilgileri, duyguları, düşünceleri anlatmanın ve paylaşmanın en etkili yolu olan

sözlü iletişim, konuşma dili sayesinde gerçekleşmektedir. Söz söyleyebilme, insanın en

önemli özelliğidir ve iletişim sürecinde alternatifi olmayan bir araçtır.76

Allah (c.c.) insana konuştuğu dille hitap etmiştir. Kur‘an, sözlü iletişim yoluyla

inmiş ve nazil oldukça Hz. Muhammed tarafından insanlara sözlü usulle tebliğ

edilmiştir. Bundan dolayı İslam‘ın yeryüzündeki çeşitli insan topluluklarına

yayılmasında sözlü iletişimin büyük rolü olmuştur. Ayrıca Hz. Muhammed‘in sözleri de

ilk olarak sözlü iletişim yoluyla rivayet edilmiştir.

Hz. Peygamberin yaşadığı toplumda sözlü iletişim zirvedeydi. Özellikle şiir

sözlü iletişimde en önemli malzemeydi. Şiirle ya methiye tarzında bir diri, ya da

mersiye tarzında bir ölü yüceltilmekte veya hiciv tarzı ile ölü olsun diri olsun biri

yerilmekteydi.77

Hz. Muhammed söz sanatlarının en ustaca kullanıldığı bu çağda

insanlara Kur‘an‘ı tebliğ ediyordu.

Kur‘an- Kerim ise söz sanatlarının en harika örneklerini sergiliyor ve bir

benzerini getirmeleri için çağrıda bulunarak onlara meydan okuyordu. Ancak Kur‘an‘ın

mucize oluşu karşısında çaresiz kalan bu insanlar, Kur‘an ayetlerinin bir benzerini

getirmekten aciz kaldılar.

İslam‘da sözlü tebliğ metodunu ilk uygulayan şüphesiz Hz. Muhammed‘dir.

Bu iletişim şekliyle gerek kişisel, gerekse kitlesel iletişimi en etkili ve en verimli şekilde

sağlamıştır.78

75

Feriha Baymur, Genel Psikoloji, İnkılap Yay., İstanbul, 1994, s. 278. 76

Macit, s. 60. 77

Mustafa İslamoğlu, Üç Muhammed, Denge Yay., İstanbul, 2000, s. 84-89. 78

Ali Türkmen, İslam İletişim Hukuku, Samsun, 1996, s. 173.

Page 36: çocuklarla-iletişim-

27

Hz. Muhammed sözlü iletişimde mesajı, mesajın algılanışını, söyleniş biçimini,

hedef üzerindeki etkisini v.s. noktaları öne çıkarmaktadır. İnsanlarla iletişim kurarken

anlatılmak istenen şeyi yansıtan ses tonunun kullanılmasına da önem vermiştir.

Hz. Muhammed, sözlerinin veciz ve anlaşılır olmasıyla, tasvirleriyle, kendine

has benzetme tarzıyla ve güzel telaffuzuyla farklılığını ortaya koymaktaydı.79

Konuştuğu zaman insanlar onu dinlemekten kendilerini alamazlardı.

Hz. Peygamberin, gerek sohbetlerinde, gerekse kendisine yöneltilen soruları

cevaplarken, muhatabın ilgisini, ihtiyaçlarını ve içinde bulunduğu şartları

değerlendirdiği, dolaysıyla benzer anlamlı sorulara, kişilerin durumuna göre ayrı ayrı

cevaplar verdiği de görülmekteydi.80

Mesela ―Yüce Allah‘a sevimli gelen davranış hangisidir?‖ sorusuna bazen:

―Az da olsa devamlı olandır‖81

,bazen de ―Allah için sevmek, Allah için

buğzetmektir‖82

diye farklı şekillerde cevaplar vermiştir.

Hz. Muhammed, her yönüyle faziletli bir insandı; konuşmalarında kaba, kırıcı,

aşağılayıcı, zorlayıcı, rencide edici, utandırıcı, lanetleyici ifadeler kullanan bir kişi

değildi. Sözlerini dikkatle seçer, gelişi güzel konuşmazdı. Hatalı sözleri düzeltir,

insanlara hitap tarzının nasıl olması gerektiğini öğretirdi.83

Resulullah birini tenkit etmek istediğinde genel bir dil kullanırdı. Böylece

hatalı olanları teşhir etmez, hem insanların onurunu korur, hem de evrensel değerlere

özen gösterirdi.84

Hz. Aişe‘nin açıklamasına göre Hz. Peygamber konuşurken bir kimse

kelimeleri saymak istese sayabilirdi. Çünkü o,tane tane konuşur, sözlerinin arasına

fasıla koyar, hızlı hızlı konuşmazdı. Çoğu kere susar, gerekmedikçe de konuşmazdı.

Bazen de iyice anlaşılması ve öneminin kavranması için sözlerini üç kere tekrar

ederdi.85

79

İbrahim Bayraktar, Edebi ve İlmi Açıdan Hadis, Işık Yay., İzmir, 1993, s. 37. 80

Mualla Selçuk, Dini Hitabet Uygulamalarımız, İAD., Ankara, 1991, C.5, sy.:3, s. 168. 81

Buhari, İman, 32. 82

Ebu Davud, Süleyman b. Eş‘as es-Sicistani, Sünen-i Ebu Davud, Terceme ve Şerhi, Haz.,Necati Yeniel,

Hüseyin Kayapınar, Necat Akdeniz, Şamil Yay., İstanbul, 1987,C.I-XII, Sünnet, 2. 83

Macit, s. 66. 84

Hayati Aydın, Kur’an’da Psikolojik İkna, Timaş Yay., İstanbul, 2001, s. 42. 85

Buhari, Edeb,10.

Page 37: çocuklarla-iletişim-

28

Hz. Peygamber‘in konuşmaları ikna edici bir özellik taşımaktaydı. Ancak o

Yüce Allah‘ın elçisi olma görevini yerine getirirken hiç kimseye baskı yapmamaktaydı.

Tevhid, peygamberlik ve ahiret gibi her bir konuyu ikna yöntemiyle ele alarak,

insanların zihnini meşgul eden ve edebilecek olan her probleme açık bir çözüm

getirmekte ve gönül rahatlığıyla inanmalarını sağlamaktaydı.86

Resulullah konuşmalarıyla, sohbetleriyle canlı bir iletişim içinde idi. Kimisine

soru sorardı, kimine cevap verirdi. Bazen sorulara soru ile cevap verirdi. Kimi zaman

sorulara açıklıkla cevap verir, bazen de işaretle öğretirdi. Şaka ve bilmece yoluyla

öğrettiği olduğu gibi, bir takım şeyler arasında kıyaslamalarda bulunarak da öğretirdi.

Doğru cevabı bildiği halde arkadaşlarını sınamak için sorular yönelterek, doğru cevabı

onlara buldurduğu da olurdu.87

O muhatabını iyi tanırdı, onun hakkındaki bilgileri kullanarak iletişimini canlı

ve etkin bir şekilde sürdürürdü.

Hz. Peygamber, en yakınlarından başlayan, daha sonra bütün Arap

Yarımadası'nı kapsayan, hatta yarımadanın sınırlarını aşan Peygamberlik görevini

hayatı boyunca sürdürmüş ve bu hususta büyük başarılar elde etmiştir. Onun elde ettiği

bu başarılar da kullandığı iletişim şekillerinin tutarlılığının, mantıklı oluşunun, sistemli,

gerçekçi ve başarıya götürücü özelliğe sahip olmasının etkisi şüphesiz göz ardı

edilemez.

86

Muhiddin Akgül, Kur’an İnsan ve Toplum, Işık Yay., İstanbul, 2001, s. 227. 87

Abdulfettah Ebu Gudde, Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed ve Öğretim Metodları, Çev.Enbiya

Yıldırım, Yasin Yay., İstanbul, 2001, s. 59, Örnekler için bu kitabın 87-90-93-99-115-128-141.

sayfalarına bakılabilir.

Page 38: çocuklarla-iletişim-

29

2.2.Yazılı ĠletiĢim

Hz. Peygamber‘in kullandığı diğer bir iletişim şekli de yazılı iletişimdir.

Resulullah‘ın kullandığı yazılı iletişimin en güzel ve açıklayıcı örneklerini İslam‘a

davet mektuplarında görmekteyiz.

Hz. Peygamber‘in mektuplarında yalın ve anlaşılır bir dil kullanılırdı.

Mektupta yazılan mesaj ülkenin kralının, hükümdarının v.s. şahsında ülkenin tüm

halkına gönderilirdi ve hükümdar halkıyla birlikte İslam‘a davet edilirdi.

Resulullah‘ın Herakliyus‘a gönderdiği mektuba burada konuya daha iyi örnek

oluşturması açısından yer vermek istiyorum:

―Bismillahirrahmanirrahim.

Allah‘ın kulu ve elçisi Muhammed‘den,

Bizanslıların büyük reisi Herakliyus‘a:

Selam ve hakikat yolunu izleyene (olsun)!.

İlave edeyim ki, seni bütün olarak İslam‘ı kabule davet ediyorum. İslam‘ı

kabul et ki, felah bulasın. İslam‘ı kabul et ki, Allah değerini iki kat artırsın. Ama eğer

kaçınırsan, tebeanın günahı da senin üzerine yüklenecektir: ―Ey Kitap ehli! Bizim ve

sizin aranızda eşit olan bir kelimeye gelin: Yalnız Allah‘a tapalım, O‘na hiçbir şeyi

ortak koşmayalım; birimiz diğerini Allah‘tan başka tanrı edinmesin. Eğer yüz

çevirirlerse:

―Şahit olun, biz Müslümanlarız‖ deyin.‖88

Hz. Peygamber sözlerinde olduğu gibi mektuplarında da kişilerin inançlarına

hakaret etmez, alay konusu yapmazdı. Mektuplarına Allah‘ın adıyla başlar, İslam‘ın

yüceliğinden bahsederdi.

88

Muhammed Hamidullah, Hz. Peygamberin Altı Orijinal Diplomatik Mektubu, Çev. Mehmet Yazgan,

Beyan Yay., İstanbul, 1990, s. 116.

Page 39: çocuklarla-iletişim-

30

2.3.Sözsüz ĠletiĢim

Hz. Muhammed giyimi, kuşamı, oturup, kalkması, kullandığı jest ve

mimikleriyle sözsüz iletişim şeklinin en güzel örneklerini sergilemiştir. O göze hitap

eder, insanlarla gözle de iletişim kurardı.

Hz. Peygamber iletişim sırasında genellikle el ve parmaklarını kullanırdı.

Özellikle eğitim öğretim maksadıyla yaptığı hitaplarında Jestleriyle konuşmalarına

canlılık kazandırmış ve dinleyenlerin dikkatini bir konu etrafında toplamayı başarmıştır.

Resulullah muhatabının elini veya omzunu tutmak suretiyle de dikkatini

tamamen kendi üzerinde toplardı. Bu durum muhatabı ile olan iletişimini kuvvetlendirir

ve kişinin onun sözlerine yönelmesini ve onu daha iyi anlamasını sağlardı.89

Abdullah b. Ömer‘den nakledilen şu rivayette de görüldüğü gibi muhatabıyla

bedensel temas kurardı: ―Hz. Peygamber (s.a.v.) omzumdan tutarak ―Dünyada sanki bir

garib veya bir yolcu gibi ol. Kendini kabir ehlinden say‖ buyurdu.‖90

Konuşurken karşısındaki kişinin ellerini, avuçlarının içine alması, kimi zaman

da sahabeden bazısının dizine vurması da muhatabıyla etkili iletişim kurmak

istemesindendir.91

Her bakımdan insanların en faziletlisi olan Allah Resulü içindeki duyguları

anında dışa yansıtırdı. O‘nun pek çok düşüncesi, kızgınlığı, sevinci yüz ifadesinden

anlaşılırdı. Resulullah‘ın konuşması mimikleriyle ayrı bir değer kazanırdı. Muhatapları,

söze başlamadan O‘nun nasıl bir konuşma yapacağını anlarlardı.

Hz Peygamber insanlarla iletişim kurarken duruşu, davranışları ve

kıyafetleriyle de onlar üzerinde etkili olurdu. Elbisesinin daima temiz ve yırtıksız

olmasına dikkat eder, güzel kokular sürerdi.

Ayrıca Resulullah iletişimde kişisel mesafeye önem verirdi. Eşleri, çocukları

ve torunlarıyla yakın ilişkiler kurardı. Kızı Fatıma‘yı alnından öpmesi, torunları Hasan

ve Hüseyin‘i kucaklaması bu duruma güzel bir örnek teşkil etmektedir.92

89

Ebu Gudde, s. 138. 90

Tirmizi, Ebu İsa Muhammed b. İsa, Sünen, Çağrı Yay., İstanbul, 1981, Zühd, 4. 91

Mustafa Karataş, ―Hz. Peygamberin Beden Dili”, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2003,

Sy:8, s. 49.

Page 40: çocuklarla-iletişim-

31

Hz. Peygamber çocuklarla iletişim kurarken onların anlayabileceği ve

sevineceği şekilde davranırdı. Onları devesine bindirip gezdirir, saçlarını okşar, onlara

nasihat ederdi. O‘nun çocuklarla olan bu yakın teması ve doğal davranışları çocukların

ilgisini çeker kendisini sevmelerine zemin hazırlardı.

Araştırmanın bu bölümünde Hz. Muhammed ve iletişim ilkeleriyle, iletişim

becerilerine yer verilmiştir. Bu bilgiler ışığında, üçüncü bölümde Hz. Muhammed‘in

çocuklarla olan iletişimi ele alınacaktır.

92

Karataş, s. 49,71.

Page 41: çocuklarla-iletişim-

32

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Hz. MUHAMMED’ĠN ÇOCUKLARLA OLAN ĠLETĠġĠMĠ

1. Hz. MUHAMMED’ĠN ÇOCUKLARLA ĠLETĠġĠMĠNDE SEVGĠ

1.1. Sevgi

Sevgi insanın fıtratında var olan bir duygudur ve diğer sıfatlardan ayrı bir

özelliğe sahiptir. Sevginin varlığı insanın seviyesini yükseltirken, yokluğu da derecesini

düşürür. İnsanlar arasında gözle görülmeyen, manevi bir alan vardır. Bu manevi alan

insanlar arasındaki iletişim görevini yerine getirme özelliğine sahiptir. Eğer bu manevi

alanda sevgi olmazsa iletişim görevi gerçekleşmeyecektir.93

Allah‘ın yarattıklarına karşı sevgi ve şefkat göstermek, tevhidin bir gereğidir.

İmanda tevhide ve Allah sevgisine ulaşan kişi, bütün yaratılanlara karşı sevgi

gösterecek, hassas ve ince duygulu bir kalbe sahiptir. Bu sevgisinden dolayı mahlûkata

hizmet etmeyi zevkli bir görev olarak görür.94

Sevgi –iman ilişkisini belirten bir ayet şöyledir: ―Muhakkak ki iman eden ve

Salih amel işleyenlere Rahman (gönüllerde) bir sevgi yaratacaktır.‖95

Sevgi, Allah‘a

iman ve güzel davranışlarla kazanılacak bir lütuftur.

Peygamberler dini tebliğ ederlerken insanları sevgi ve şefkatle eğitmişlerdir.

Hz. Muhammed‘in insanlara, özellikle de çocuklara beslediği engin sevgi bunun bir

göstergesidir. Yüce Allah Kur‘an-ı Kerim‘de bu konu ile ilgili şöyle buyuruyor:

―Size kendi içinizden öyle bir peygamber geldi ki sizin hüsranınıza üzülüyor.

Mutluluğunuzu cidden istiyor, mü‘minler için kalbi rikkatle, merhametle çarpıyor.‖96

Bir kutsi hadiste Allah şöyle buyurur:―Benim rızam için birbirini sevenler,

benim rızam için birbirleriyle oturup sohbet edenler, birbirlerine yardım ve birbirlerini

ziyaret edenler, benim sevgimi kazanmışlardır.‖97

93

Bayraklı, s. 129. 94

Çamdibi, s. 5. 95

el-Meryem, 19/96. 96

et-Tevbe, 9/128. 97

Aliyy‘ül-Kari, Kırk Kutsi Hadis, (Muaz b.Cebel‘den)(Ahmet b. Hanbel), trc.,Hasan Hüsnü Erdem,

Ankara, 1982, s. 20.

Page 42: çocuklarla-iletişim-

33

―İşte siz öyle kimselersiniz ki onlar sizi sevmedikleri halde siz onları

seversiniz.‖98

Sevginin bu şekilde tasvir ve tavsiye edilmesi, gerek dini tebliğde, gerekse

insanı eğitmede sevginin çok temel bir ilke olduğunu göstermektedir.99

Kur‘an-ı Kerim‘de insanın çocuklara duyduğu derin sevginin ondaki fıtri

duygulardan biri olduğunu açıklanmaktadır. Kur‘an-ı Kerim‘de Allah şöyle buyurur:

―Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva

sahiplerine önder kıl! Derler.‖100

Bu ayet-i Kerime‘de, bütün Müslümanların dualarında

Allah‘tan, kendilerine göz nuru olacak eşler ve çocuklar vermesini niyaz etmeleri

istenir.

Hz. Peygamber‘in çocuklara karşı tavrında en dikkat çekici yönlerden biri,

onlara gösterdiği sevgidir. Çocukları,―cennet kokusu‖,―gözümün nuru‖,diye tarif

eder.101

Ayrıca çocuklara karşı gösterilen sevgi için ―büyüme vitamini‖ nitelemesi

yapılarak, onların gelişiminde sevginin önemine işaret edilir.102

Sevgi öğrenilir. Çocukluğunda sevgi ve güven duygusu almayan kişiler,

büyüdükleri zaman insanları sevemez ve onlara güvenemezler. Çocuğun, başta ailesi

olmak üzere, çevresindekiler ona güven duygusu vermekle sorumludurlar.103

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed, önce kız ve erkek

ayrımını ortadan kaldırmıştır. Çocuklara eşit davranılmasını, onlara sevgi ve şefkat

gösterilmesini emretmiştir.104

Çocuklar yaş ve cinsiyet ayrımı yapılmadan sevilmelidir. Anne-baba sevgiyi

eşit olarak paylaştırmalıdır. Sevgi yeteri kadar olmalı, bıktırıcı olmamalıdır. Her

çocuğun sevgiye olan ihtiyacı farklıdır. Dolaysıyla çocuklara sevgi gösterilirken, yaş ve

98

el-Al-i İmran, 3/119. 99

Dodurgalı, Din Eğitimi ve Öğretiminde İlkeler ve Yöntemler, s. 104. 100

el-Furkan, 25/74. 101

İbrahim Canan, “Hz Peygamber Ve Aile Hayatı”, Tartışmalı İlmi Toplantılar Dizisi, İlmi Neşriyat,

İstanbul, s. 329. 102

Beyza Bilgin, ―Okul Öncesi Çağı Çocuğunda Dini Kavramlar”, Din Öğretimi Dergisi, Ankara,1986,

s. 21. 103

Çamdibi, s. 4. 104

Mehmet Faruk Bayraktar, ―Ailenin Eğitim Görevi‖, Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, Sy:2, s. 125.

Page 43: çocuklarla-iletişim-

34

ferdi farklılıklar göz önünde bulundurulmalı, bir çocuğun diğerinden farklı sevgiye

ihtiyacı olduğu unutulmamalıdır.105

Sevgi ile ilgili genel bir giriş yaptıktan sonra, Hz. Peygamber‘in çocuklarla

iletişiminde sevgi, farklı başlıklar altında incelenecektir.

1.1.1.Hizmetinde Bulunanları Öz Çocuğu Gibi Sevmesi

Her konuda ümmetine örnek olan Allah Resulü, çocuklara yönelik sevgi

konusunda da çok güzel bir örnektir.

Rahmet Peygamberi (s.a.v.) hizmetinde bulunanları ve evlatlıklarını aile

fertlerinden biri olarak görmüş ve bu kişilerin itibar ve hukuklarının korunması

açısından, bunlarla sevgi, saygı ve merhamete dayalı ilişkiler kurmuştur. Ayrıca Hz.

Peygamber aile fertleri arasında yer alan bu kişileri, çocukları ve torunlarıyla aynı

mesafede tutarak ümmete örnek olmuştur.106

Mesela Ali b. Ebu Talib‘e, Zeyd b.Harise‘ye ve azatlısı Ümmü Eymen‘e son

derece şefkatli davranmıştır. Medine‘de Hz. Peygamberin hizmetine verilen Enes

b.Malik, kendisine vefatına kadar hizmet etmiş; Allah Resulü‘nün, bir defacık olsun

―öf‖ bile demediğini söylemiştir.107

Konu ile ilgili olarak Resulullah ve Zeyd b. Harise arasındaki şu olaya

bakıldığında yardımcısı Zeyd‘i öz çocuklarından ayırmadığını göreceğiz:

O,daha peygamber olmadan, özel işlerinde kendisine hizmet etmesi için yanına

verilen Zeyd b.Harise‘ye o kadar şefkat ve sevgi ile muamele etmiştir ki, daha sonra

ailesi çocuğu yanlarına geri almak isteyince, çocuk peygamberimizi ana-babasına tercih

etmiştir.

Babası oğlu Zeyd‘in, Mekke‘de ve Abdulmuttalib‘in torunu Muhammed‘in

yanında olduğu haberini alınca kardeşini de alarak, kölelikten kurtarmak üzere

Mekke‘ye gelir. Kendilerini tanıtarak çocuklarını satın almak istediklerini belirtirler.

Fazla para istememesini istirham ederler. Resulullah:―Ben size iyiliğin daha fazlasını

105

Bayraktar, a.g.m., s. 125. 106

İsmet Demir, Hz. Muhammed’in Özel, Ailevi Ve Sosyal Hayatı, Seçil Ofset, İstanbul, 2003, s. 248. 107

İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, T.D.V. Yay., Ankara, 2001, s. 250.

Page 44: çocuklarla-iletişim-

35

yapacağım. Zeyd‘i çağırıp, seçimi ona bırakacağım, sizi tercih ederse sizden para

almayacağım. Ama beni tercih ederse o zaman veremem‖ der. Çağırılar. Resulullah:

―-Bunları tanıyor musun?‖ diye sorar.

―-Evet, biri babam, diğeri amcam!‖ der Zeyd. Peygamber efendimiz:

―-İşte sana olan davranışımı öğrendin. Ben veya babandan birini seçmekte

serbestsin‖ der. Zeyd:

―-Ben onları istemiyorum. Ve sana hiç kimseyi tercih etmem!‖ deyince, amcası

ve babası bir tuhaf olup:

―-Yazık sana ey Zeyd, köleliği hürriyete ve ailene tercih mi ediyorsun‖ derler.

Zeyd:

―-Evet, der ben bu zatta öyle şeyler gördüm ki, onu ebediyen hiçbir şeye

değişmem, bu mümkün değil!‖ cevabını verir.

Zeyd‘in bu tavrından son derece memnun kalan Resulullah, onu Kâbe‘nin

avlusuna götürür ve:

―Ey hazır bulunanlar! Şahid olun. Şu Zeyd, bundan böyle benim oğlumdur. O

bana ben de ona varisleriz!‖ der.

Bu durumu gören baba ve amcanın gönülleri hoş olur. Gözleri arkada

kalmadan memleketlerine dönerler.108

Hz. Peygamberin çocuk sevgisi yalın bir sevgiden ibaret değildi. O,bu sevginin

gereğini yerine getirir, çocukların her bakımdan iyi yetiştirilmesi için gereken özeni

gösterirdi.

108

İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi, Kütüb-i Sitte, Esbab-ı Nüzule Dair, Ahzab Suresi, Açıklama,

Akçağ Yay., İstanbul, C.3, s. 57-58.

Page 45: çocuklarla-iletişim-

36

1.1.2.Çocukların Hatalarını Düzeltirken Sevgiyle YaklaĢması

Resululah‘ta sevgiye dayalı, güven verici, hoşgörülü bir davranış modeli

görüyoruz. Bir çocuk sevgi, şefkat, yardımlaşma, sadakat, işbirliği, sorumluluk ve

güven duygularını ancak yaşayarak öğrenebilir. Çocuklar Resululah‘ta bütün

güzellikleri en mükemmel şekliyle görürlerdi. O çocukların dili ile konuşmakta, onların

dünyalarına girerek sevgi dolu bir yaklaşım sergilemekteydi. 109

Rafi b. Amri‘l-Gıfari anlatıyor:―Henüz çocuk iken bir hurma ağacı taşlamıştım.

Beni Resululah‘a götürdüler.―Hurmayı niçin taşladın yavrum‖ diye sordu. Ben ―yemek

için‖ deyince Resulullah:―Yavrum bir daha hurmayı taşlama, altına düşenlerden ye‖

buyurdu. Sonra başımı okşadı.―Allah‘ım bu yavrunun karnını doyur‖ diyerek dua etti.110

Görüldüğü gibi Peygamberimiz çocuğa sevgi dolu ifadelerle yaklaşmış ve önce

ona davranışının sebebini sormuştur. Davranışının sebebini öğrendikten sonra ise ona

alternatif göstererek nasıl davranması gerektiğini bildirmiş ve yol göstermiştir.

Çünkü çocuk, zayıf, aciz, günahsız, gelişmesini tamamlamak için yardıma ve

olumlu yaklaşımlara muhtaç bir varlıktır. O halde ona yardımcı olmak, sevgi, anlayış ve

sabır göstermek son derece gereklidir. Çocuğun ruh ve beden bakımından sağlıklı

gelişimi, bu olumlu yaklaşımla mümkün olabilir.111

Çocuklarla, yanlış davranışları olduğu zaman, bunların sonuçlarını

düşünmelerini sağlayacak şekilde bir iletişim kurulmalıdır. Yanlışının farkına varmasına

fırsat vermeden hemen cezaya başvurmak sevgiye engel olur. Davranışlarının yanlış

olduğu söylenirken, çocuğun şahsiyeti rencide edilmemeli ve sevginin devam ettiği

belirtilmelidir.112

Ebeveynler çocuk yetiştirmede Hz. Peygamber‘in çocuklarla münasebetlerini

örnek almalıdırlar. Çocuğun Hz. Peygamber‘in sünnetine bağlı olarak ve O‘nun

koyduğu sevgi ve eğitim prensipleri çerçevesinde yetiştirilmesi demek, dinine bağlı iyi

bir Müslüman olması, sözü-özü doğru; ahlakı iyi, güvenilir bir kimse olması; çalışkan,

109

Sadık Eraslan-Ekrem Keleş, En Güzel Örnek Hz Peygamber, T.D.V. Yay., Ankara, 2003, s. 190. 110

Ebu Davud, Cihad, 94. 111

Hökelekli, ―Hz. Peygamber’in Çocuk Ve Gençlere Yaklaşımı”, (Hz. Muhammed ve Gençlik), T.D.V.

Yay., Ankara, 1995, s. 48-49. 112

Çamdibi, s. 4.

Page 46: çocuklarla-iletişim-

37

ailesine, çevresine, milletine ve tüm insanlığa yararlı bir kişi olarak yetiştirilmesi

demektir. Esas çocuk sevgisi bu şekilde kendini gösterir.

1.1.3.Ümmetini Çocukları Sevmeye TeĢvik Etmesi

Nebi (s.a.v.)‘in çocuklara olan sevgisi evden sokağa, Mescid-i Nebevi‘ye,

hutbelerine ve namazına da yansımıştı. Bu vesile ile Hz. Peygamber, ümmetin baba,

anne ve dedelerine, çocuk sevgisinin ve çocuğa mutlak merhametin gereğini

anlatıyordu.113

Kâinatın efendisi Mescid-i Nebevi‘de sahabe-i kiramı çeşitli konularda

aydınlatmak üzere hutbe okuyordu. Hasan ve Hüseyin üzerlerinde kırmızı gömlekler

olduğu halde Mescid-i Nebevi‘ye girdiler. İkisi de sahabe-i kiramın arasından düşe

kalka dedelerine doğru ilerliyorlardı. Resulullah dayanamadı, konuşmasını kesti,

minberden indi ve ikisini koltuklarının arasına alarak yeniden minbere çıktı. Onları

önüne oturttu ve ashab-ı kirama Enfal suresindeki:―Şüphesiz mallarınız ve çocuklarınız

sizin için bir imtihan vesilesidir.‖ Ayetini okuyup,―Şüphesiz Rabbim doğru

buyurmuştur‖ diyerek Ashab‘a ―Gördüğünüz gibi şu iki küçüğe baktım dayanamadım,

kâh yürüyor, kâh tökezliyorlardı. Sabredemedim. Sözümü kesip ikisini de yanıma

çıkarttım‖ dedikten sonra ikisini de öptü ve ―Allah‘ım! Ben bu yavrularımı seviyorum.

Sen de onları ve onları sevenleri sev‖ diye dua ettiler.114

Ancak çocuklara sevginin dengeli ve doğru olarak verilmesi gerekir.

Çocukluğunda sevgiyi alması gereken şekilde alamayan ve haksızlığa uğrayan kişi, ileri

yaşlarda sevgi görse de sevgiyi hak etmediğini düşünür ve sevgiye karşılık vermez.115

Tirmizi‘nin rivayetinde ise; bu olaydan sonra Hasan ve Hüseyin için şöyle

buyurduğu kaydedilmektedir:―Resulullah her ikisinin de elinden tutarak; kim beni, bu

ikisini ve bunların anne ve babalarını severse kıyamet günü o,benimle beraber ve benim

derecemde olur‖.116

Özellikle anne ve babalar olmak üzere bütün büyüklerin küçüklerle olan

iletişimlerinde en mühim esas onlara gösterilecek sevgi ve şefkattir. Sevgi çocukların

gelişiminde gıda hükmüne geçer ve şahsiyetlerinin oluşumunda, ilerlemesinde

113

Demir, s. 279. 114

Buhari, Libas, 60; Müslim, Fedailu’s-Sahabe, 57. 115

Çamdibi, s. 5. 116

Tirmizi, Kitabu’l-Menakıb, 31.

Page 47: çocuklarla-iletişim-

38

çocukların sosyalleşmesinde en önemli faktördür. Çocuğun sonraki yıllarda göstereceği

bir kısım ruhi bozukluklar, ailesinden yeteri kadar sevgi ve alaka görmemesi ve kötü

muamelelere maruz kalmasıyla açıklanmaktadır.

1.1.4.Çocukları Sevdiğini Onlara Bildirmesi

Çocuklar Allah‘ın Elçisi‘nin kendilerini sevdiklerini bilirlerdi. Bir seferden

dönerken ehl-i beyt çocukları O‘nu karşılamaya koşarlardı. O da onlardan kimini

bineğinin önüne, kimini arkasına bindirirdi. Böylece Medine‘ye girerlerdi.

Peygamberimiz‘in çocuklara sevgisi Medine‘nin dışında da bilinirdi.

Mekke‘nin fethi sırasında Resulullah‘ın Mekke‘ye girerken karşılaştığı çok sevimli bir

manzara, çocuklardan oluşturulmuş bir grubun kendisini karşılaması olmuştu.

Peygamberimiz bu çocukları ayrı ayrı sevmiş, İbn Abbas ile İbn Cafer‘i bineğine

almıştı.117

Hz. Muhammed ve Hz. Ebu Bekir ―Seniyyetü‘l-veda‖ tepelerinde, kendilerini

karşılamaya gelen Medineli Müslümanlara ulaşmışlardı. Onları karşılamaya gelenler

içinde kızlı-erkekli, en güzel elbiselerini giyinmiş, ellerindeki defleri büyük bir

coşkuyla çalarak, bir mutluluk şarkısı olan ―Taleal Bedru Aleyna‖ yı okuyan Medineli

çocuklarda vardı. İşte tam bu sırada, Hz. Peygamber, çocuklara verdiği değeri, onları

önemsediğini en açık biçimde ortaya koymak ve bunu insanlara da bildirmek için,

yanlarına gelerek şöyle sordu:

-―Beni seviyor musunuz?‖ Çocuklar hep bir ağızdan:

-―Evet çok seviyoruz Ya Resulullah!..‖ cevabını verdiler.Bunun üzerine Hz.

Peygamber onlara,

-―Andolsun ki ben de sizi seviyorum‖ müjdesini verdi.118

Peygamber efendimiz, insanlara olan sevginin uygun bir biçimde belirtilmesi

gerektiğini şu sözleriyle tavsiye etmiştir.―Biriniz mümin kardeşini sevdiği zaman,

sevgisini ona bildirsin.‖119

117

Sahihu’l-Buhari Muhtasarı, Tecrid-iSarih Tercemesi, Çev. Ahmet Naim, T.T.K Yay., Ankara, 1966,

C. X, s. 309. 118

Mehmet Emin Ay, “Hz. Peygamber ve Çocuklar”, Diyanet İlmi Dergi, Peygamberimiz Hz.

Muhammed - Özel Sayı - , D.İ.B., Ankara, 2000, s. 162–163.

Page 48: çocuklarla-iletişim-

39

Hz. Peygamber düğünden dönen kadınları ve çocukları görmüştü, onlara

yönelerek:―Vallahi sizler bana halkın en sevgili olanısınız, vallahi sizler bana halkın en

sevgili olanısınız‖ demiştir.120

Peygamberimiz çocuklara olan sevgisini ve onlara verdiği değeri öyle olaylarla

müminlere göstermiştir ki, bugün bunlara hayran olmamak mümkün değildir.

1.2.Sevgisini Ġfade Etmenin ÇeĢitli Yolları

1.2.1.Hediye Vermesi

Çocuklara karşı sevgi ve şefkat duygularının iyice köreldiği bir dönemde Hz.

Peygamber, çocuklara büyük değer vermiş, onları sevindirmiş, her fırsatta onlara karşı

şefkat, merhamet ve sevgiyle yaklaşmıştır.

Hz. Peygamber çocuklara olan sevgisini onlara hediyeler vererek de

göstermiştir. Mesela büyük kızı Zeynep‘ten olan Ümame peygamberimizin pek sevgili

bir torunu idi. Ümame ile ilgili bir rivayet şöyledir:

―Allah‘ın elçisine bir gün boncuktan yapılmış bir gerdanlık hediye

edilmişti.‗Bunu en çok sevdiğime vereceğim‘ deyince, kadınlar Hz Aişe‘yi kastederek ,

‗Ebubekir‘in kızı bunu kazanır‘ demişlerdi. Biraz sonra Allah‘ın elçisi Zeynep‘in kızı

Ümame‘yi istemiş ve gerdanlığı onun boynuna kendi elleriyle takmıştır.‖121

Görüldüğü gibi Allah Resulü Ümame‘ye olan sevgisini ona hediye vererek

ifade etmiştir. Hz. Peygamber kin ve düşmanlıkları giderici, sevgiyi pekiştirici olarak

gördüğü hediyeleşmeyi insanlara da tavsiye etmiştir.

1.2.2. ġefkat Ve Merhamet Göstermesi

Merhamet Allah‘ın ―Rahman‖ ve ―Rahim‖ sıfatlarından doğan ilahi bir

duygudur. Merhamet duygusunun yüceliği kaynağının ilahi olmasından gelmektedir.

Yaratılmışlara karşı gönlünde derin bir şefkat besleyen insan, içinde ilahi bir duygu

119

İmam Buhari, el-Edeb’ül-Müfred, Çev.: A.Fikri Yavuz, İstanbul, 1979, C.I, s. 264,285. 120

Müslim, Fedailu’s-Sahabe, 74. 121

Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6/101.

Page 49: çocuklarla-iletişim-

40

taşıyor demektir. İnsanın gönlünün en değerli sermayesi olan bu asil duyguyu en çok

güçlendiren ise çocuklardır.122

Şefkat duygusu, çevresindeki insanlara hoş olmayan bir olay isabet ettiği

zaman bundan üzüntü duymak, onların elemleri ile elemlenmek ve olayın etkisini

gidermek için onlara yardımcı olmaktır. Çocuğa şefkat ise, onun başına hoş olmayan bir

durumun gelmesini önlemeye çalışmak, eğer böyle bir durum olursa, bertaraf

edebilmesi için ona yardım etmektir.123

Hz. Peygamber birçok sünnetinde olduğu gibi, çocuklara şefkat gösterilmesi

konusunda da ısrar etmiş, teşvik edici sebep olarak da Allah katındaki mükâfatı

zikretmiştir: ―Merhametli olmayana merhamet edilmez‖124

Rahmeti bütün yaratılanlarla olan münasebetlerde mühim bir esas olarak gören

Hz. Peygamber, çocuklara karşı gösterilecek şefkat ve merhamete ise ayrıca dikkat

çeker125

ve konuyla ilgili olarak şöyle buyurur:

― Küçüklerimize merhamet ve sevgi, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden

değildir‖.126

Böylelikle Hz. Muhammed sevgi ve merhameti evrensel bir prensip olarak

ilan etmiştir

Âlemlere rahmet olarak gönderilmiş bulunan127

Hz. Peygamber‘in bu

rahmetinin kapsamına, merhamete en çok ihtiyaç duyan çocukların girmesinden daha

doğal bir şey olamazdı. Öyle de olmuş, çocuklar onun kuşatıcı rahmetinin mutluluğunu

tatmışlardır.128

Hz. Peygamber, çocuklarına karşı müşfik olan kadınları takdir etmek suretiyle

insanları şefkatli olmaya teşvik etmiştir. Bir seferinde ―İki çocuğundan birini sırtına

almış, diğerini de elinden tutmuş olarak huzuruna gelen bir kadını‖,diğer bir seferinde

de ―Hz. Ayşe‘nin ikram ettiği üç hurmadan ikisini beraberindeki iki çocuğuna birer tane

verip, üçüncüsünü kendine ayırdığı halde az sonra üçüncüyü de çocuklarına yarımşar

122

Yaşar Kandemir, Örneklerle İslam Ahlakı, Nesil Yay., İstanbul, 1986, s. 160-161. 123

Abdurrahman Dodurgalı,Sevgi Peygamberi Ve Yetişkin Din Eğitimi, Rağbet Yay., İstanbul, 2002, s.62. 124

Müslim, Fedail, 65.

125 İbrahim Canan, Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye, Akademi Yay., İzmir, 2008, s. 185.

126 Ahmet b. Hanbel, Müsned, 1/257.

127 el-Enbiya, 21/108.

128 Eraslan- Keleş, s. 160.

Page 50: çocuklarla-iletişim-

41

veren kadını‖,çocuklarına karşı gösterdiği şefkatten dolayı fevkalade takdir etmiş ve

duada bulunmuştur.129

Torunları Hasan‘ı (veya Hüseyin‘i) öperken Hz. Peygamber‘i gören Akra b.

Habis: ―Siz çocukları öper misiniz? Benim on çocuğum var, hiçbirini öpmedim‖ der.

Bunun üzerine Hz. Peygamber ona yönelerek şu cevabı verir:―Merhamet etmeyene

merhamet olunmaz‖.130

Merhamette bir sebep sonuç ilişkisi vardır. İlahi merhameti kazanmak için kula

merhamet etmek mecburidir. Ne kadar merhamet edilirse o kadar merhamet kazanılır.

Sevdiğimiz kadar seviliriz.131

Çocuğun şahsiyetinin gelişmesi açısından anne ve babaların çocuklarına sevgi

ve şefkatle yaklaşmalarının yine Resulullah‘ın emirleri arasında olduğu

unutulmamalıdır.―Merhameti olmayana Allah merhamet etmez‖ hadisinin ifade ettiği

Allah‘ın rahmetini kazanmak için, çocuklara merhametle muamelenin gerektiği

bilinmelidir. Yapılan araştırmalarla; sevgi, şefkat ve merhametten yoksun olarak yetişen

çocukların kişilik yapılarının ve kendine güven duygusunun gelişmesinin neredeyse

imkânsız olduğunu ortaya konmuştur. Esasen İslam eğitim sisteminin temelinde de

sevgi ve merhamet vardır.132

Hz. Peygamber (s.a.v.) kendisini de şöyle anlatmıştır:―Ben size karşı bir

evladın babası durumundayım.‖133

Böylece babalık ile peygamberlik arasında, acıma,

şefkat ve merhamet bakımından da bir benzerlik kurmuştur.134

Resulullah‘ın sınırsız şefkat ve merhametinin bir başka tezahürü de oğlu

İbrahim‘in vefatı sırasında gösterdiği elem ve kederdir. İbrahim‘in ölümüne ağlamış ve

şöyle demiştir:

―Göz ağlar, kalp üzülür, fakat biz Allah‘ın rızasına uymayan söz sarf etmeyiz.

Vallahi ey İbrahim, ölümün sebebiyle hepimiz üzgünüz.‖135

129

Canan, s. 185. 130

Buhari, Edeb,18; Tirmizi, Birr, 12; Müslim, Fedail,65. 131

Bayraklı, s. 195. 132

Demir, s. 245. 133

Ebu Davud, Taharet, 4; Nesai, Ebu Abdurrahman Ahmed b. Şuayb, Sünen, Çağrı Yay., İstanbul, 1992,

Taharet, 35. 134

Yusuf el- Kardavi, Hz. Peygamber ve İlim, Çev.: Dilaver Selvi, Şule Yay., İstanbul ,1991, s. 169. 135

Müslim, Fedail, 62.

Page 51: çocuklarla-iletişim-

42

Bir diğer rivayette şöyledir: İbn Mace, Taberani ve İbn Asakir, Esma b.Yezid

(r.a.)‘dan naklediyorlar: Resulullah buyurdu ki:―Göz ağlar,kalp hüzünlenir,ancak

Rabbimizin hoşuna gitmeyecek bir şey söylemeyiz.Eğer ölüm gerçek bir vaad ve herkes

için bir ikaz olmasaydı ve sonrakiler öncekileri takip etmeyecek olsaydı,sana bundan

daha çok üzülürdük ey İbrahim.Biz senin vefatından çok üzgünüz.‖136

Hz. Peygamber‘deki bu çocuk sevgisi sadece kendi çocuklarına karşı değil,

sevgiye muhtaç olan bütün çocuklara karşı idi. Yine Enes‘ten rivayet edilen bir hadiste,

O‘nun ―Çocuklara karşı nasın en müşfiki‖ olduğu belirtilmektedir. Bu hadis bir başka

rivayette ―Çocuklarına ve iyaline karşı nasın en müşfiki‖ şeklinde gelmiştir.137

Hz Peygamber‘in merhametini çocukların ağlatılmaması hususunda göstermiş

olduğu gayretlerde de görmekteyiz. Resulullah bu konuda şöyle buyurmuştur:

―Uzun kalmak niyetiyle namaza dururum, derken bir çocuk ağlaması işitir,

annesine meşakkat vermemek için namazı kısa keserim.‖138

Hz. Peygamber çocukların ağlamaya terk edilmesine taraftar değildir. Pek çok

rivayet ağlayan çocuklara ilgi gösterdiğini haber verir. Bunlardan biri şöyledir:―Vallahi

ben namazda iken çocuk ağlaması işitince, annesinin namazı fesada vereceğinden

korkarım.‖Bir sabah namazında birinci rekâtta 60 ayetlik kıraatta bulunan Resulullah,

kulağına çocuk ağlaması gelmesi üzerine, ikinci rekâtı en kısa sure ile tamamlardı.139

Bu

uygulama Hz. Peygamber‘in çocuklara ve annelerine merhametini ortaya koyduğu gibi,

aynı zamanda onun döneminde cahiliye kadınlarının küçük çocuklarıyla birlikte namaza

geldiklerini de göstermektedir.140

Hz. Peygamber, çocukların ―Allah tarafından imtihan vesilesi olarak‖ aileye

verildiğini bildiğinden, özellikle ebeveynlerin çocuklarıyla ilgilenmesini; çocukla

ebeveyn arasında bir iletişim kopukluğu olmamasını istemiştir.141

Bunun üzerine de

şöyle buyurmuşlardır:

―Yüce Allah bazı kullarıyla kıyamet gününde konuşmaz, onları temize

çıkarmaz ve onların yüzüne bile bakmaz. Bunlar; ana babasını kendi hallerine terk edip

136

Muhammed b. Salih ed-Dimaşki, Peygamber Külliyatı, Ocak Yay., İstanbul, 2004, C. I, s. 35 137

Canan, s.187; Müslim, Fedail, 63. 138

Buhari, Ezan, 64. 139

Canan, a.g.m., s. 331. 140

Sarıçam, s. 300. 141

Mehmet Sürmeli, Gaye İnsan Hz. Muhammed (s.a.v.), Mavi Yay., İstanbul, 2006, s. 33.

Page 52: çocuklarla-iletişim-

43

(kendi haline bırakan) onlardan uzaklaşıp yüz çeviren kimse, çocuğunu terk edip onunla

ilgilenmeyen (ana ve baba),insanlar kendisine birçok iyilik ve ihsanda bulunmasına

rağmen onlardan uzaklaşan (nankörlük yapan) kişi.‖142

Hz. Peygamber savaş esirleri arasında bulunan çocukları bile düşünmüştür.

Kureyza esirleri arasında bulunan buluğ çağına ermemiş çocukların annelerinden

ayrılmamalarını emretmiştir.143

Savaşlarda çocukların öldürülmemesi hususunda özel

uyarılarda bulunmuştur. Onun savaşta öldürülen bir çocuktan dolayı defalarca

üzüntüsünü dile getirdiği bilinmektedir.144

―Savaş halinde, düşman çocuklarına

Müslüman çocukları gibi davranmak esastır. Savaşta öldüren kişi, öldürdüğünün

üzerinden çıkanları almakta hak sahibi olduğu halde, öldürdüğü buluğa ermemiş bir

çocuk ise bunları almaya hakkı olmayacaktır.‖145

Resulullah‘ın yanında Yahudilerden kendisine hizmet eden bir çocuk vardı.

Hastalanınca onu ziyarete gitti. Başucuna oturdu ve bu esnada onun Müslüman olmasını

arzuladığını bildirdi. Çocuk yanı başındaki babasına bakınca, babası da Hz.

Peygamber‘e uymasını istedi ve çocuk Müslüman oldu. Bütün inananlara

tavsiyesi,―…senin vasıtanla yüce Allah‘ın bir tek kişiye hidayet vermesi, senin için

kırmızı develere sahip olmaktan daha hayırlıdır‖ 146

şeklinde olan Hz. Peygamber, bu

çocuğun Müslüman olması üzerine sevinç ve memnuniyetini ―Onu, benim vesilemle

ateşten kurtaran yüce Allah‘a hamd olsun‖ 147

sözleriyle dile getirmiştir.

Hz. Peygamber, çocukların hastalıklarına da üzülür ve hemen tedavi

edilmelerini isterdi. Bir kadın henüz yemek yeme çağına gelmemiş süt çocuğunu Allah

Resulü‘ne götürmüştü. Çocuğun boğazı ağrıyordu ve annesi eski Arap âdetine uyarak,

şişen bademcikleri parmağı ile delip patlatarak tedavi etmek istemişti. Peygamberimiz

çocuğu kucağına aldı ve şöyle söyledi:―Niçin çocukların canını yakıyorsunuz. Şu Udi

Hindi‘yi kullansanıza. Boğaz hastalığı için o buruna çekilir ve şifa verir‖.Kadın

sözlerine ilave olarak, çocuğun Hz. Peygamber‘in kucağına çişini yaptığını,

Peygamberimizin hiç telaşlanmaksızın kirlenen yeri yıkadığını da anlatmıştır.148

Hz.

142

Ahmet b. Hanbel, Müsned, 3/436. 143

Sarıçam, s. 302. 144

Eraslan- Keleş, s. 160. 145

Beyza Bilgin, İslam ve Çocuk, Diyanet İşleri Başkanlığı Yay., Ankara, 1997, s. 44. 146

Buhari, Ashabu’n-Nebi, 9; Müslim, Fedailü’s-Sahabe, 34. 147

Buhari, Cenaiz, 80; Ebu Davud, Cenaiz,5. 148

Yazır, M. Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, Eser Kitabevi, İstanbul, 1971, C. 8, s. 6394.

Page 53: çocuklarla-iletişim-

44

Peygamber, duada bulunması için kucağına verilen bebeklerin üstünü kirletmesini de

önemsemezdi.149

Hz. Peygamber çocukları sevmemeyi merhametsizlik olarak görmüştür.

Çocuklara karşı sınırsız sevgi ve şefkat gösteren Yüce Peygamberimiz, onlarla çok sıkı

ilişkiler kurmuş, etrafındaki bütün çocuklarla yakından ilgilenmiştir.

149

M. Yaşar Kandemir, “Muhammed”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 2005, C. 30, s. 425.

Page 54: çocuklarla-iletişim-

45

1.2.3.Kucaklaması Ve Öpmesi

İnsanların birbirlerinden etkileşimleri konusunda son zamanlarda yapılan

araştırmalar, fiziksel temasın, son derece etkileyici olduğunu ortaya koymuştur.150

Bir

amirin, memurun sırtını sıvazlaması, onu motive ederken, insanların birbirleriyle sarılıp

kucaklaşması ise sevgi ve dostluk işareti olarak algılanmaktadır. Hatırlanacağı üzere, ilk

vahiy geldiği sırada, Hz. Cebrail de Hz. Peygamber‘i sıkı sıkıya kucaklamıştı. Bu olay

kucaklamanın manevi yönünü ortaya koymaktadır.151

Hz. Peygamber, çocuk ve torunlarına olan sevgisini, alakasını her yerde, her

fırsatta gösterirdi. Bunun örneklerinden birkaçı şöyledir: Hz. Peygamber bir gün bir

omzunda Hz. Hasan, diğerinde de Hz. Hüseyin varken ve sırasıyla birini, sonra öbürünü

öperken sahabenin yanına gelmişti. Bir defasında da hutbe okuyorken Hz. Hasan ile Hz.

Hüseyin camiye girince sözüne ara verip, aşağı inmiş ve onları kucağına almıştı. 152

Hz.

Peygamber Hz. Fatıma huzuruna girdiğinde kalkar, elini tutar, kendisini öper ve yanına

oturturdu. Hz. Fatıma‘da Hz. Peygamber'e aynı şekilde davranırdı.153

İbn Rebia b. El-Haris anlatıyor: ―Babam beni, Abbas‘da oğlu Fadl‘ı, Hz.

Peygamber‘in yanına gönderdi. Huzuruna girdiğimiz zaman bizi sağına ve soluna

oturttu ve sonra öylesine sıkıca kucakladı ki, ondan daha kuvvetlisini görmemiştik.154

Bütün bu rivayetler bir yandan Resulullah‘ın çocuk sevgisine verdiği önemi

ifade ederken, diğer yandan da çocuklara karşı beslenmesi gereken sevgi, şefkat ve

merhametin en iyi ifadesinin onları kucaklamak ve öpmek olduğunu belirtmekte ve

buna teşvik etmektedir.155

Kocası demirci olan bir sütanneye verilen oğlu İbrahim‘i Hz. Peygamber‘in sık

sık görmeye gittiği, varınca çocuğu kucaklayıp öptüğü, kokladığı ve bir müddet sonra

tekrar döndüğü belirtilir.156

Hz. Enes (r.a) anlatıyor: ―Ailesine karşı Hz. Peygamber‘den

daha şefkatli hiç kimseyi görmedim. Oğlu İbrahim‘in Medine‘nin kenar

mahallelerinden birinde oturan bir sütannesi vardı. Bu sütannenin kocası demircilik

150

Baltaş-Baltaş, s. 118–119. 151

Ay, a.g.m., s. 166. 152

Nesai, Cuma, 30. 153

Ebu Davud, Edeb,144. 154

Ay, a.g.m., s. 167. 155

Canan, s. 186. 156

Müslim, Fedail, 6 3;Buhari, Edeb, 18.

Page 55: çocuklarla-iletişim-

46

yapmaktaydı. Hergün çocuğu görmek için oraya giden Hz. Peygamber, varınca duman

dolu olan eve girer, çocuğunu kucaklayarak bağrına basar, koklar ve öperdi.‖157

Ebu Hureyre‘de şöyle bir olay anlatır: ―Resulullah ile beraber Medine‘nin

çarşılarından birinde idim. Derken o ayrıldı, ben de ayrıldım. O,(Hz. Fatıma‘nın evine

gelip) üç defa; ―Yaramaz nerede?‖ deyip Hz. Hasan‘ı çağırttı. Gelince Hz. Peygamber

kollarını açtı, o da açtı ve sarılıp öptü. Ardından da şöyle buyurdu: ―Allah‘ım doğrusu

ben bunu seviyorum. Onu sen de sev, onu sevenleri de sev!‖158

Müsned-i Zeyd‘den gelen bir tahricde Hz. Peygamber, herkesi çocuklarını

öpmeye teşvik eder: ―Çocuklarınızı çok öpün, zira her öpücük için size cennette bir

derece verilir ki iki derece arasında beş yüz yıllık mesafe mevcuttur. Melekler

öpücüklerinizi sayarlar ve sizin için yazarlar.‖159

Resulullah‘ı, torunlarını öpüp, okşar durumda gören Akra b. Habis

Resulullah‘a şöyle demiştir. ―Benim on çocuğum var. Hiçbirisini öpmedim‖. Resulullah

ise bu tepkisi karşısında Akra b. Habis‘e şu cevabı vermiştir: ―Merhamet etmeyene,

merhamet edilmez.‖160

Akra büyük kimselerin, sevgilerini ve şefkatlerini dışa vurmamaları gerektiğini

zannediyordu. Hâlbuki bu doğru bir anlayış değildir. Onun bu anlayışına karşı Hz.

Peygamber‘in cevabı, sevgi ve şefkat gibi iyi ve tabii eğilimlerin açığa vurulmasının

çekinilecek bir şey olmadığı şeklindedir. Yeter ki utanç verilecek bir hareket

yapılmasın. İnsanlar önünde çocukların öpülmesi, sevginin ve şefkatin ifadesidir.161

Ayrıca Resulullah, Akra b. Habis‘e vermiş olduğu bu cevapla kişinin merhamet

sahibi olma ölçüsünün, çocuklarla olan ilişkisinde ortaya çıkacağını göstermektedir.

Akra‘nın çocuklara karşı tutumu o dönemde, toplumda kabul gören ve yaygın olan bir

tutumdu. Çocuğa karşı tavırların ilgiden ve sevgiden yoksun olduğu bir toplumda,

Peygamberimizin bu davranışları ayrı bir anlam kazanmaktadır.

157

Buhari, Edeb, 18; Müslim, Fedail, 63. 158

Buhari, Libas, 60. 159

Canan, s. 186. 160

Buhari, Edeb, 18. 161

Beyza Bilgin, s. 53.

Page 56: çocuklarla-iletişim-

47

1.2.4.BaĢını OkĢaması

Fiziksel temasın bir başka şekli de okşamaktır. Çocuklar okşandıkları zaman

kendilerini güvende hissederler, sevildiklerinin farkına varırlar. Çocuklar saçlarının ve

yanaklarının okşanmasından büyük bir sevinç duyarlar. Ayrıca bu davranış kişinin

kalbini yumuşatır, ruhuna incelik kazandırır.

Hz. Peygamber, çocuklara olan sevgisini gösterirken okşamaya da sıkça yer

vermiştir. Bunu daha ziyade çeşitli sebeplerle huzuruna çıkan Müslüman çocuklara

karşı tatbik etmiştir. Rivayetlerde okşama, kucağına alma ve hayır duanın genellikle

beraber olduğu görülmektedir.162

Ahmed b. Hanbel‘in Müsned‘inde konuyla ilgili

rivayetlerden biri de şöyledir: Yusuf bin Abdillah bin Selam : ―Hz. Peygamber, beni

Yusuf diye tesmiye etti, kucağına oturttu ve başımı okşadı‖ der.163

Abdullah b. Utbe ise beş altı yaşlarında iken, Hz. Peygamber‘in kendisini tutup

kucağına oturttuğunu ve başını okşayarak ona dua ettiğini anlatmaktadır.164

Cabir b. Semüre şöyle anlatmıştır: Resulullah ile beraber öğle namazını kıldım.

Sonra o,ailesinin yanına çıktı, ben de onunla birlikte çıktım. Kendisini bir takım

çocuklar karşıladılar. Resulullah teker teker onların her birinin başına okşadı. Elinde bir

serinlik ve koku hissettim. Sanki Peygamberimiz elini koku satan bir kimsenin tablası

veya sepeti içinden çıkarmış gibiydi.165

Yine bir defasında Hasan ve Hüseyin koşarak Resulullah‘a geldiler. Efendimiz

onları bağrına bastı ve ―Şurası muhakkak ki, çocuk, cimrilik ve korkaklık sebebidir‖

buyurdular. Yani çocuk sahibi olanlar, onları yetiştirip, koruyup kollamak için mal

biriktirmeye ve olabildiğince tehlikelere girmemeye çalışırlar. Küçüklerin korunmaya,

şefkate ve merhamete ihtiyaçları vardır. İlgi, sevgi ve şefkat çocuğun en çok ihtiyaç

duyduğu şeylerdir.166

162

Canan, s. 189. 163

Ahmet b. Hanbel, Müsned, 4/35. 164

Ay, a.g.m. ,s. 168. 165

Abdurrahman Çetin, Örneklerle Peygamberimiz, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2006, s. 352. 166

Eraslan- Keleş, s. 163.

Page 57: çocuklarla-iletişim-

48

Usame b. Zeyd şöyle anlatır: Allah‘ın elçisi beni bir dizine, Hasan‘ı diğer

dizine oturtur ve bizi bağrına yaslayarak şöyle derdi: ―Allah‘ım, bunlara rahmet ve

mutluluk ihsan eyle! Ben bunların hayır ve mutluluklarını diliyorum‖.167

Misallerde görüldüğü gibi çocukları seven Hz. Peygamber, sevgisini fiilleriyle

gösterdiği gibi sözleriyle de ifade etmiştir.

2. Hz. MUHAMMED’ĠN ÇOCUKLARLA ĠLETĠġĠMĠNDE ADALET

Cenab-ı Hak:―(Ey Resulüm) emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların

heveslerine uyma ve de ki: Ben Allah‘ın indirdiği Kitab‘a inandım ve aranızda adaleti

geçekleştirmekle emrolundum‖168

buyurur.

Peygamberlerin üstün vasıflarından biri de adalettir. Bu sebeple insanlara örnek

ve önder durumda olan kişilerin adil olmaları gerekir. Hz. Peygamber, herkese eşit

davranır, birini diğerinden fazla seviyor, üstün tutuyor hissini uyandırmazdı. Aynı

zamanda herkes O‘nun en çok kendisini sevdiğini zannederdi.169

167

Ahmet b. Hanbel, Müsned, 5/205; Sahihu’l-Buhari Muhtasarı, Tecrid-iSarih Tercemesi, Çev. Ahmet

Naim, C. 12, s. 127. 168

eş-Şura, 42/15. 169

Mehmet Faruk Bayraktar, İslam Eğitiminde Öğretmen-Öğrenci Münasebetleri, M.Ü.İ.F.V. Yay.,

İstanbul, 2007, s. 127.

Page 58: çocuklarla-iletişim-

49

2.1. Aile Ġçi ĠletiĢimde Çocuklara EĢit Muameleye Önem Vermesi

Çocuklara eşit muamelede bulunmak, çocuk ve ebeveyn ilişkileri konusunda

Hz. Peygamber‘in ehemmiyetle üzerinde durduğu bir husustur. Bu prensibin tebliğine

Numan bin Beşir‘den rivayet edilen şu hadise vesile olmuştur170

:

―Babam bana malından bir şeyler hibe etmişti. Annem Amra bint Ravaha :―Bu

hibeye Resulullah‘ı şahit kılmazsan kabul etmiyorum‖ dedi. Bunun üzerine bana yaptığı

hibeye şahit kılmak için babam, beni de alarak Resulullah‘a gitti. Durumu öğrenen Hz.

Peygamber:―Başka çocuklarında var mı?‖ diye sordu.―Evet‖ cevabı üzerine ―Aynı

şekilde bütün çocuklarına hibede bulundun mu?‖ diye sordu. Babam:―Hayır‖ deyince

―Allah‘tan korkun, çocuklarınız hususunda adil olun‖ dedi. Babam oradan ayrıldı ve

hibeden rücu etti.‖171

Malını çocuklarına harcarken adaletsizlik yapmak ve çocukların

birini diğerine tercih etmek dinimizde menedilmiştir.

Keza Numan‘a verilen şu cevapta çocuklara yapılacak eşit muamele ile

onlardan görülecek eşit hürmet arasında ki ilişki görülmektedir: ―Onların sana eşit bir

şekilde iyilik etmeleri nasıl senin hakkınsa, senin de onlara eşit muamelede bulunman

öylece onların hakkıdır.‖172

Resulullah, ailedeki çocuklar arasında adaletli olunmasını, özellikle hediye

verirken veya bir şey bağışlarken eşit davranılması gerektiğini buyurmuştur.173

Eğer bu konuda eşitliğe riayet edilmezse ana-babanın bu yanlış tutumu,

çocuklar arasında bazı davranış bozukluklarına sebebiyet verecek ve onlarda bazı

komplekslerin gelişmesine yol açacaktır. Herhangi bir sebeple kardeşler arasında ayrım

yapan ana-baba, birini daha çok sevse bile bu durumu diğer kardeşlerden

gizlemelidir.174

Kur‘an-ı Kerim‘de anlatılan Hz. Yusuf hikâyesinde, Yusuf‘un kuyuya atılması

babasının Yusuf‘a olan fazla sevgisi sebebiyle kardeşlerinde uyanan kıskançlığa

bağlanmıştır. Hz. Yakup‘un diğer çocuklarına göre Yusuf‘a meyletmesi, onlar arasında

rahatsızlık doğurmuş ve kıskançlığa sebep olmuştur. Onlarda babalarının sevgi ve

170

Canan, s. 210. 171

Buhari, Hibe 11; Müslim, Hibat 13; Tirmizi, Ahkam 30; Malik,Enes b., Muvatta, Çağrı Yay., İstanbul,

1992, 2/125. 172

Canan, s. 212. 173

Çetin, s. 351. 174

Dodurgalı, Din Eğitimi ve Öğretiminde İlkeler ve Yöntemler, s. 112.

Page 59: çocuklarla-iletişim-

50

ilgisinin kendilerine yönelmemesinin sebebinin Hz. Yusuf olduğunu düşünmüşler ve

Hz. Yusuf‘u öldürmek veya ıssız bir yere terk etmek suretiyle yok etmeye karar

vermişlerdir. Böylece babalarının teveccühünü kazanmayı ummuşlardır.175

Bu durumu

şu Ayet-i Kerime bize haber vermektedir:

―(Aralarında dediler ki) Yusuf‘u öldürün veya O‘nu (uzak) bir yere atın ki

babanızın teveccühü yalnız size kalsın! Ondan sonra da (tevbe ederek) Salih kimseler

olursunuz!‖176

Çocuklar arasında eşit muamele yapılmaması onların ruhlarında olumsuz

anlamda derin izler bırakır. Bu durum çocuğun kardeşlerini kıskanmasına veya aşağılık

kompleksine kapılmasına yol açabilir. Dolaysıyla anne-babaya düşen görev; sevgide,

ilgi ve alakada ve diğer konularda adil olmaya çalışmaktır.

Her çocuk belli ölçüde kıskançtır. Ancak çocuk ebeveyninin onu ihmal ettiğini

ve kardeşlerinin kendisinden daha fazla sevildiğini düşündüğü an, başka bir ifadeyle,

ebeveyninin sevgi konusunda adaletli davranmadığını gördüğünde, fıtratında mevcut

olan kıskançlık duygusu onu tehlikeli şeyler yapmaya götürebilir.177

Hz. Peygamber‘in

ebeveynden çocuklara karşı adil davranmalarını istemesinin sebeplerinden biri de bu

olabilir. Zira kardeşler arasında, sahip oldukları farklı özellikler nedeniyle gelişmeye

başlayan rekabet ve kıskançlıklar, ebeveynin bu gibi tutumlarıyla daha da artacaktır.178

Küçük kardeşler arasında sıkça görülen bir husus, birinin herhangi bir talebi

olunca diğerinin de aynı talepte bulunmasıdır. Şu örnekte görüldüğü gibi Hz.

Peygamber böyle durumlarda önce ilk talepte bulunana cevap verilmesi gerektiğini

belirtmiştir:

Bir gün Hz Peygamber Hz. Fatıma‘nın evine gitmişti. O esnada Hz. Ali

uyuyordu. Derken Hz. Hüseyin içecek bir şey istemiş, Hz. Peygamber de bir koyun

sağmaya yönelmişti. O zaman Hz. Hasan yanına gelmiş, ama Hz. Peygamber sağdığını

ona vermemişti. Bunun üzerine Hz. Fatıma, Hz. Hüseyin‘i mi daha çok sevdiğini

175

Dodurgalı, Din Eğitimi ve Öğretiminde İlkeler ve Yöntemler, s. 112. 176

el-Yusuf, 12/9. 177

Selçuk Coşkun, Bir Eğitimci Olarak Hz. Peygamber’in İnsan Anlayışı, Ekev Yay., Erzurum, s. 202. 178

Orhan Çaplı, Çocukların, Gençlerin Eğitimi, San Matbaası, Ankara, 1970, s. 127.

Page 60: çocuklarla-iletişim-

51

sormuş, Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur: ―Hayır, o,ondan önce içecek

istemişti.‖179

Resulullah sadece Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile değil, diğer

kızları, onlardan olan torunları ve damatlarıyla da yakından ilgilenirdi. Resulullah‘ın

kızı Zeyneb‘in kocası henüz Müslüman olmamasına rağmen Zeyneb‘e karşı iyi

davrandığı için damadına iyi davranır ve Müslümanlara da:―Siz bu adamın bizim

yanımızdaki yerini öğrendiniz‖ derdi.180

Hz. Peygamber:―Allah‘tan korkun ve çocuklarınız arasında adaleti

gözetin‖181

buyurmuştur. Resulullah‘ın bu sözü, O‘nun aile içi iletişimde çocuklara karşı

adaletli davranılması gerektiği konusundaki hassasiyetini bir kez daha ortaya

koymaktadır.

Ana-baba maddi konularda olduğu kadar, çocuklarının her birine gösterdikleri

sevgi ve ilgide de adaleti gözetmek durumundadırlar. Aksi takdirde, kardeşler arasında

kıskançlık ve düşmanlık duygularının uyanmasına yol açabilirler.

2.2. Çocuklar Arasında Cinsiyet Ayrımı Yapmaması

Hz. Peygamber‘in çocuklarla ilgili en önemli düzenlemelerinden biri de kız

çocuklarını erkek çocuklarla eşit statüye getirmesidir. İslamiyet‘in doğduğu sırada,

Araplar arasında kız çocuğuna karşı davranışlar sosyal bir problem haline gelmişti.

Cahiliye döneminde kız çocuğu ailede maddi bakımdan bir yük, sosyal bakımdan da bir

utanç kaynağı kabul edilirdi. Ayrıca çocuklar ekonomik ve sosyal endişelerle

öldürülürlerdi. Kur‘an-ı Kerim‘de cahiliye insanlarının kız çocuğuna karşı tutumu

kötülenmiş, çocukların öldürülmeleri şiddetle kınanmış ve yasaklanmıştır.182

Konuyla ilgili şu Ayet-i Kerime dikkatimizi çekmektedir: ―Aralarından birine

bir kızı olduğu müjdelendiği zaman içi gamla dolarak yüzü simsiyah kesilir. Kendisine

verilen kötü müjde yüzünden halktan gizlenmeye çalışır; onu utana utana tutsun mu,

yoksa toprağa mı gömsün? Ne kötü hükmediyorlar.‖183

179

Ahmet b. Hanbel, Müsned, 1/101. 180

Demir, s. 248. 181

Buhari, Hibe, 12. 182

Sarıçam, s. 301. 183

el-Nahl, 16/58–59

Page 61: çocuklarla-iletişim-

52

Kız çocuklarını bu kötü akıbetten kurtaran ve onlara şahsiyet kazandıran Hz.

Muhammed olmuştur. Daha sonra kız çocuğunu toprağa gömdüğünü anlatan bir

babadan hadiseyi dinlerken gözünden yaşlar akmıştır. Çocuklara karşı merhamet

hisleriyle dolu olan Allah Resulü birer insan olarak kız erkek ayrımını şiddetle

yasaklamış, ataerkil toplumlarda bulunan erkek çocuğu üstün tutma anlayışının

İslam‘da yerinin olmadığını açıkça ortaya koymuştur. Hz. Peygamber‘in çocuk sevgisi

çocuklar arasında ayrım yapmayan kapsayıcı bir sevgidir.184

İnsanlar arasındaki yaygın kanaat, soyun, erkek çocuk yolu ile devam

edeceğidir. Bu nedenle kız çocuğuna ikinci dereceden evlat muamelesi yapılır. Oysaki

kız evlat da, erkek evlat da aynı tabi kanunlara uyarak anneden ve babadan özellikler

alırlar. Veraset kanunları kızlar içinde erkekler içinde eşit olarak işlemektedir.185

Hz. Peygamber o zamana kadar hor görülen kız çocuklarına ayrı bir değer

verir, onların en iyi şekilde yetiştirilmelerini isterdi. Kızı Fatıma‘yı ne zaman görse,

kalkar, alnından öper, elinden tutup yanına oturturdu. Bir yolculuktan dönünce mutlaka

kızının evine de uğrardı.186

Hz. Peygamber kız çocuğu yetiştirenleri özel olarak övmüştür. Kız çocuğunu

hakir görmeyi, ona karşı kötü duygu ve düşünceler beslemeyi yasaklamıştır. Kız

çocukları yetiştirenlerin büyük sevaba nail olacağını dile getirmiştir. Eğer Onda hoşa

gitmeyen taraf olursa buna mutlaka sabırla katlanmak gerektiği belirtilir.187

Hz. Peygamber‘in ―kızlarla imtihan edilme‖ tabiri, kız çocuklarının Araplar

tarafından genellikle hakir görülmesindendir. Oğlan çocukları doğunca sevinirler ama

kız çocukları olunca üzülürlerdi. Bu duygu Kur‘an-ı Kerim‘de belirtildiği üzere,

cahiliye Araplarında kızları diri toprağa gömecek kadar kuvvetli bir histi ve yaygındı.

Resulullah bu düşünceyi kaldırmak için bir kısım tedbirler almıştır. Bu tedbirlerden biri,

kız yetiştirmenin, onlardan gelecek maddi-manevi sıkıntılara katlanmanın Allah katında

büyük ecre vesile olduğunu belirtmesidir.188

Enes (R.A.) anlatıyor: Resulullah buyurdu ki:―Buluğa erinceye kadar kim iki

kız evladı yetiştirirse-parmaklarını birleştirerek-kıyamet günü o ve ben şöyle beraber

184

Eraslan- Keleş, s. 173–175. 185

Beyza Bilgin, s. 49. 186

Çetin, s. 353. 187

Hökelekli, “Çocuk”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 2005, C. 4, s. 356. 188

Canan, a.g.md., s. 362–363.

Page 62: çocuklarla-iletişim-

53

oluruz.‖189

Diğer bir hadiste de şöyle buyrulmaktadır: Ebu Said anlatıyor:

Resulullah:―Kim ‗üç kız‘ veya ‗üç kız kardeş‘ veya ‗iki kız kardeş‘ veya ‗iki kız‘

yetiştirir, terbiye ve te‘diblerini eksik etmez, onlara iyi davranır ve evlendirirse cenneti

hak etmiştir‖. 190

Hz. Aişe anlatıyor: ―Yanıma bir kadın geldi. Beraberinde iki kız çocuğu vardı.

Bir şeyler istedi. Ne var ki, yanımda bir tane hurmadan başka bir şey yoktu. Onu

kendisine verdim. Kadın da ikiye bölerek kızlarına paylaştırdı, kendisine bir şey

kalmadı. Çıkıp gittiler. Daha sonra Resulullah içeri girdi. Durumu ona anlatınca şöyle

buyurdu: ―Kim bu şekilde kızlarıyla sınanır da onlara iyi davranırsa, o kızlar, onun için

ateşe karşı perde olurlar.‖191

Hadislerde temas edilen husus kız çocuğuna alçaltıcı şekilde farklı muamele

yapılmaması meselesidir. Farklı muamele İslam öncesi Arapların genel vasfıdır. İslam‘a

rağmen bugün bile birçok ailede aynı şeyi görmek mümkündür. Bu bilgi azlığından

veya teslimiyet noksanlığındandır. Kız evladıyla erkek evladı arasında erkek veya kız

lehine ayırım yapan bir kimse ayet veya hadislerden bu davranışını destekleyici hiçbir

delil getiremez.192

İnsana çocuğu veren Allah Tealadır. Kız veya erkek hangisinin anne-baba

hakkında daha hayırlı olduğunu da şüphesiz ki O bilir. Bu itibarla Müslüman‘a düşen,

Allah‘ın verdiğini güzellikle karşılamak ve o emanete karşı üzerine düşen görevleri

eksiksiz olarak yapmaya çalışmaktır.193

Kabilesi Hz. Peygamber‘in erkek çocuklarının yaşamamış olmasını aleyhine

bir durum olarak kullanmak istemişler ve ona soyu kesik anlamında ebter demişlerdir.

Kızlarının olmasını hesaba katmamışlardır. Hâlbuki Resulullah‘ın soyu Hz. Fatıma‘dan

devam etmiştir. İslam Peygamberinin soyunun kız evlat yolu ile devam ettirilmiş

olmasında şüphesiz inananlar için bir takım dersler vardır.194

Annesi öldüğünde Fatıma henüz küçüktü ve ablaları da evlenmişti. Hz. Ali ile

evleninceye kadar Peygamberimiz ile birlikte yaşaması, ablaları ölünce tek evlat olarak

189

Müslim, Birr, 149; Tirmizi, Birr, 13. 190

Ebu Davud, Edeb, 130; Tirmizi, Birr, 13. 191

Buhari, Zekât, 10. 192

Canan, a.g.md., s. 364. 193

Eraslan- Keleş, s. 175. 194

Beyza Bilgin, s. 50.

Page 63: çocuklarla-iletişim-

54

kalması sebebiyle Hz. Fatıma ile ilgili daha çok bilgi bulunmaktadır. Hz. Ayşe‘den bir

rivayet şöyledir:

―Sözünde, sohbetinde Allah‘ın elçisine Fatıma‘dan daha çok bezeyen kimse

görmedim. Fatıma babasının yanına girdiği zaman, Allah‘ın elçisi ayağa kalkar, ona

merhaba der, onu öper ve kendi yerine oturturdu. Allah‘ın elçisi de Fatıma‘nın evine

girdiği zaman, Fatıma ayağa kalkar, ona merhaba der, onu öper ve kendi yerine

oturturdu. Allah‘ın elçisinin vefat etmiş olduğu hastalığı sırasında Fatıma O‘nun yanına

geldi de, Allah‘ın elçisi yine onunla merhabalaştı, onu öptü ve ona yavaşça bir şeyler

söyledi. Fatıma bu sözler üzerine ağladı. Sonra ona yine yavaşça bir şeyler söyledi, bu

defa Fatıma güldü. Ben o sırada yanımda bulunan hanımlara dedim ki:―Ben de

Fatıma‘nın diğer kadınlara bir üstünlüğü var sanırdım. Hâlbuki görüyorum o da diğer

kadınlar gibidir. Ağladığı sırada bir de bakıyorsun gülüyor! Sonra ona sordum:‗Allah‘ın

elçisi sana ne söyledi?‘ dedim. Fatıma bana bunu söyledi demedi.‗Eğer söylersem sırrı

yaymış olurum!‘ dedi. Ancak Allah‘ın elçisinin vefatından sonra bana bunu anlattı ve

şöyle dedi:―Babam bana dedi ki:‗Ben ölüyorum‘.Ben bu söze ağladım. Sonra dedi

ki:‗Benim arkamdan, ailemiz içinde bana en erken kavuşacak olan sensin!‘ .Ben bu

habere sevindim ve güldüm.‖195

Hz. Fatıma, babası Hz. Muhammed‘den altı ay sonra

vefat etmiştir.

Hz. Peygamber‘in kız ve erkek çocuklar arasında ayrım yapılmaması, eşit

muamele edilmesi, kızların değerli olduğunun topluma gösterilmesi yönünde ki

davranışlarından biri de şu şekilde rivayet edilmektedir:―Allah‘ın Elçisi kızı Zeynep‘ten

torunu Ümame‘yi taşıyarak namaz kılardı. Onu bu vaziyette halka imam olarak namaz

kıldırırken gördüm. Rükûa vardığında onu yere bırakıyor, secdeden başını kaldırdığı

zaman tekrar omzuna alıyordu.‖196

Bazı âlimlere göre Resulullah‘ın Ümame‘yi namazda iken omuzda taşımasının

sebebi, kız çocuklarını sevmemek, onları taşımaktan çekinmek gibi, Arapların cahiliye

dönemine ait adetlerini ortadan kaldırmaktır. Allah‘ın Elçisi bu anlamsız davranışın

yanlış olduğunu anlatmak için, onların namazda bile taşınabileceklerini göstermiştir.

Ayrıca yaparak göstermek, söz ile anlatmaktan her zaman daha etkilidir.197

195

Müslim, 7, 359–362. 196

Müslim, 2, 170–171. 197

Beyza Bilgin, s. 52.

Page 64: çocuklarla-iletişim-

55

Hz. Peygamber‘in şu Hadis-i Şeriflerinin de konumuz açısından önemli olduğu

kanaatindeyim: ―İnsan öldüğü zaman amel defteri kapanır. Ancak şu üç husustan dolayı

sevap yazılmaya devam eder. Sadaka-i Cariye, insanların istifade ettiği ilim, kendisine

dua eden salih evlat.‖198

Dolaysıyla kız-erkek evlat diye ayrım yapmamak ve salih evlat

yetiştirmeye önem vermek gerekmektedir.

Resulullah kız-erkek, aileden olan-olmayan ayrımı yapmadan bütün çocuklarla

iletişiminde adaletli davranmış ve her konuda olduğu gibi, bu konuda da ümmetine

örnek olmuştur.

198

Ahmed b.Hanbel, Müsned, 5/261.

Page 65: çocuklarla-iletişim-

56

3.Hz. MUHAMMED’ĠN ÇOCUKLARLA ĠLETĠġĠMDE MUHATABININ

ġAHSĠYETĠNE DEĞER VERMESĠ

Resulullah çocuklarla iletişim kurarken oların kişiliklerine saygı gösterirdi.

İhtiyaçlarını, yaşlarını, yaşadıkları ortamı göz önünde bulundururdu. Bu konuda

insanlara örnek olan Hz. Peygamber‘in, çocuklara uygun bir ciddiyetle davranmamız ve

onların şahsiyetine saygı göstermemiz gerektiğini belirten sözleri ve davranışları vardır.

3.1. Çocukların Bireysel Özelliklerini Dikkate Alması

Hz. Muhammed (s.a.v.),küçüklerle iletişiminde onların bireysel özelliklerini

dikkate almıştır. Bir gözlemini anlatan Ümmü Halid (r.a.),babasıyla beraber üzerinde

sarı (renkli, yeni) bir gömlek olduğu halde Hz. Peygamber‘e geldiklerini ve

Peygamber‘in: ―Güzel, güzel…(çocuğum çok yaşa da ) gömleğini (güle güle) giy‖199

dediğini anlatmıştır.

Hz. Peygamber, bu tavrıyla, bireysel özelliklerini dikkate aldığı küçük çocuğa

sıcak ilgi göstermiş, üzerindeki elbise ile mutlu olan çocuğun sevincini, onun seviyesine

uygun, mutluluk ifade eden sözleriyle dile getirmiştir.200

Hz. Peygamber‘in çocukların seviyesine inmede kullandığı usullerden biri de

onun konuşma tarzında görülmektedir. Onun konuşma tarzı yukarıda ki hadiste de

olduğu gibi, gayet içtendir ve kelime seçimi bakımından da ayrıcalık göstermektedir.

Hz. Peygamber‘in çocuklarla konuşurken kullandığı kelimelerin, hem hece bakımından,

hem de telaffuz bakımından kolay anlaşılır ve ifade edilir şekilde olduğunu

görmekteyiz. Ayrıca O,bu konuşmalar da genel tekrar etme usulünü de kullanmaktadır.

Bu durum çocukların meseleyi anlamalarını sağlamak bakımından önemli olduğu gibi,

çocuk zekâsının neleri kavrayabildiğini göstermesi bakımından da önemlidir.

Resulullah çocuklara olan saygısı sebebiyle on yıl boyunca hizmetinde bulunan

Enes b. Malik‘e bir defa bile kızmamış, yaptığı bir hata yüzünden onu azarlamamıştır.

Ayrıca insanlara, çocuğu ciddiye alıp seviyesine inmelerini ve problemlerini dinleyerek

yönlendirmelerini öğütlemiştir. Hz. Peygamber‘e göre çocuğun iyi davranışları takdir

199

Buhari, Edeb, 17. 200

Macit, s. 147.

Page 66: çocuklarla-iletişim-

57

edilip ödüllendirilmelidir. Hatalı davranışları ise yapıcı ve yönlendirici bir şekilde

uyarılmalı, onun gururunu incitecek eleştirilerden sakınılmalıdır.201

3.2. Selam Vermesi, Hal-Hatır Sorması

Hz Peygamber, ilişkilerin gelişmesinde büyük katkısı olan selamlaşmayı

insanlara tavsiye etmiştir. Ayrıca selamlaşmayı çocuklara adab-ı muaşeret esaslarının

öğretileceği bir vasıta olarak görmüştür. Peygamberimiz çocuklara selam vererek

onların şahsiyetlerine gerekli saygıyı göstermede en güzel örnek olmuştur.

Hz. Peygamber, insanlar arasında ayrım yapmaz, gördüğü herkese önce o

selam verir, erkeklerle tokalaşır, muhatabı elini bırakmadıkça o da bırakmazdı.

Karşısındakiyle konuşurken bütün vücudunu döner ve muhatabı yüzünü çevirmedikçe o

da çevirmezdi.202

Enes b. Malik, yolda giderken, çocuklara rastlayınca onlara selam verirdi.

Niçin böyle yaptığını soranlara, Allah Resulü‘nü böyle yaparken gördüğünü söylerdi.

Çocuklara değer verilir, selam verilirse, onlarda büyüklerine değer verip onları

selamlamaya alışacaklardır.203

Arkadaşlarıyla oynadığı esnada Hz. Peygamber Enes‘i çağırmaya gelmiş ve

ona selam vermiştir. Enes‘ten gelen bir başka rivayette şöyledir; Resulullah Ensarı

ziyarete gittiği sırada yolda gördüğü çocuklara selam vermiş ve şu ifadeyi kullanmıştır:

―Selam üzerinize olsun ey çocuklar‖.204

Hz. Peygamber, sadece çocuklara selam vermekle yetinmez ayrıca onların hal

ve hatırlarını da sorardı. Enes‘ten gelen bir rivayet şöyledir; ―Resulullah bize karışır ve

hatta küçük kardeşime: ―Ya Eba Umayr, küçük kuşun ne oldu‖ diye sorardı.‖205

Ayrıca

konuyla ilgili şu rivayette çok dikkat çekicidir: Ebu Umayr‘ı üzgün bulan Hz.

Peygamber yanındakilere: ―Ne oldu, niye üzgün?‖ diye sormuş, kuşunun öldüğünü

duyunca, Ebu Umayr‘ı teselli etmiştir.206

Görüldüğü gibi Hz. Peygamber onun üzüntüsüne değer vermiş ve bunu

belirtmiştir. İşte Resulullah çocuklarla böyle yakından ilgilenir, onların seviyesine

201

Hökelekli, a.g.md., s. 358. 202

Kandemir, a.g.md., s. 425. 203

Beyza Bilgin, s. 75–76. 204

Müslim, Selam, 15; Ebu Davud, Selam, 4. 205

Buhari, Edeb, 81. 206

Ebu Davud, Edeb, 77.

Page 67: çocuklarla-iletişim-

58

inerek onlarla konuşur ve onların gönüllerini kazanırdı. Çocuklarda onun kendilerini

sevdiklerini bilirler ve onun yolunu gözlerlerdi.

Ev içinde ve dışında çocuklara selam verilmeli, güler yüzle hal ve hatırları

sorulmalı, her konuda ciddiye alınmalı, onların da küçük, büyük herkese selam

vermeleri, sevgi ve saygı göstermeleri sağlanmalıdır.

3.3. Çocuklar Hastalandıklarında Ziyaret Etmesi

Peygamberimiz hastalıklar konusunda uzmanlara başvurulması gerektiğini

tavsiye etmiş ve şöyle demiştir: ―Her derdin bir devası vardır. Derdin devasına denk

gelindiği zaman, aziz ve celil olan Allah‘ın izniyle o dert iyi olur.‖207

Bir kısım rivayetler, herhangi bir şekilde rahatsızlık çeken bir çocuk görünce,

Hz. Peygamber‘in ilgilendiğini, yanlış tedaviye karşı uyarıp, makul tedavi yollarını

öğrettiğini ifade ederler.208

Çeşitli rahatsızlıklardan muzdarip çocukların pek çok vesilelerle Resulullah‘a

götürülüp tedavi ettirildikleri de rivayetler arasındadır.209

Müslüman‘ın Müslüman üzerindeki vazifelerinden biri de hasta ziyaretidir.

Hasta ziyareti dinimizce ihmal edilmemesi gereken bir konudur ve üzerinde ısrarla

durulmuştur. Konuyla ilgili Enes‘ten gelen bir rivayet şöyledir: ―Hz. Peygamber‘e

hizmet eden bir Yahudi çocuğu hastalanmıştı. Resulullah ona geçmiş olsun ziyaretine

gitti. Başucuna oturup: ―Müslüman ol‖ dedi. Çocuk babasına bakınca o da: ―Ebu‘l-

Kasım‘a itaat et‖ dedi. Çocuk Müslüman oldu.210

Hz. Peygamber‘in torunlarından birinin hastalanması üzerine yaptığı ziyaretle

ilgili hadisi, Buhari‘nin İyadetu‘s-Sıbyan ―Çocuklara geçmiş olsun ziyareti‖ başlığıyla

sunması da bu meselenin sünnette ki yerini göstermektedir. Diğer taraftan çocuklar da

(örnekte Hasan ve Hüseyin geçmektedir) hasta olan büyükleri (örnekte Hz. Peygamber

geçmektedir) ziyaret etmektedirler.

207

Müslim, 7, 58. 208

İbn Mace Ebu Abdillah Muhammed b. Yezid, Sünen, Çağrı Yay., İstanbul, 1992, Tıbb, 40. 209

Canan, a.g.m., s. 329. 210

Ebu Davud, Cenaiz, 6.

Page 68: çocuklarla-iletişim-

59

3.4. Çocukların Oyununa Değer Vermesi, Gerektiğinde Oyuna ĠĢtirak

Etmesi

Oyun, çocukların ruhsal ve bedensel gelişiminde mühim bir yer tutar. Oyun

çocukta sosyal, duygusal, fikri v.s. yetenekleri geliştirir. Çocuk arkadaşları ile oynarken

sadece hoş vakit geçirmez, kelime hazinesini zenginleştirir, ani cevap verme, çabuk

karar verme v.s. kabiliyetlerini güçlendirir. Hatta bazı eğitimciler çocuğun, zaman ve

mekân kavramını oyun vasıtasıyla kazandığını da söylerler.211

Çocuklar oyunu sadece oyun olsun diye oynamazlar. Oyun onlar için ciddi bir

iştir. Oyun ile hem bedensel hem de ruhsal olarak kendini ifade etme imkânı bulur.

Oyun yolu ile çocuklar kendilerini çeşitli işlere hazırlarlar. Çocuğun keşfetmesi ve

özgürlüğü oyunla birlikte belirgin olarak ortaya çıkar.212

Bazı oyunlar birlikte oynanır. Çocuklar birbirleriyle yarışırlar, ortak kurallara

uyarak yenerler, yenilirler. Böylece oyun, eşit şartlarla güçlerini deneyen çocukların

sosyal ve ahlaki duygularını da geliştirmiş olur. Yenilse de sonuca katlanmayı öğrenen

çocuk, yenmek için nasıl hareket etmesi gerektiğini kavrar. Aynı zamanda nereye kadar

gücünü yetirebileceğini, nerede durması gerektiğini, ne zaman yardım isteyeceğini,

başkalarına ne zaman ve nasıl yardım etmesi gerektiğini de öğrenir.213

Kız ve erkek çocukları kendi cinsiyetlerine uygun oyunlar oynayarak

yetiştirilmelidir. Hz. Peygamber‘den nakledilen hadislerden kız çocuklarının bebeklerle

ve ev işleri ile ilgili oyunlar oynadıkları, erkek çocuklarında atıcılık, binicilik, yüzme,

yürüme ve koşu gibi alanlarda eğitildikleri anlaşılmaktadır214

.Ayrıca Hz. Peygamber‘in

zaman zaman torunları Hasan ve Hüseyin ile oyun oynadığına dair rivayetler de

bulunmaktadır. Çocuğun keşfetmesi ve öğrenmesi oyun gibi faaliyetlerle belirgin olarak

ortaya çıkar.

Oyunun çocuk eğitiminde önemli bir yeri vardır. Bu konuya Yusuf Suresinde

değinilmiştir. ―Ey babamız! Biz Yusuf‘a karşı hayırhah (onun iyiliğini isteyen kişiler)

olduğumuz halde onu, niçin bize emniyet etmiyorsun. Yarın onu bizimle beraber gönder

de gezsin, oynasın. Biz onu herhalde koruruz. Babaları, ―onu götürmeniz beni üzüyor.

211

Canan, s. 295. 212

Çamdibi, s. 78 213

Beyza Bilgin, s. 147. 214

Hökelekli, a.g.md., s. 358.

Page 69: çocuklarla-iletişim-

60

Siz farkına varmadan onu kurdun yemesinden korkarım‖ dedi.‖215

Görüldüğü gibi Hz.

Yusuf‘a izin alabilmek için kardeşleri geçerli bir gerekçe olarak, onun oyuna olan

ihtiyacını öne sürmektedirler. Babası da çocuğun oyuna olan ihtiyacını kabul etmiş,

fakat aşırı oyunun tehlikeli olabileceğine kardeşlerinin dikkatini çekmiştir.

Çocuğun oyun oynamasına izin verilirken oynanacak oyunun amaçsız

olmamasına ve bütün vaktin oyuna ayrılmamasına özen gösterilmelidir. Aynı zamanda,

çocuk oyun oynarken, ana-baba çocuğu kontrol altında tutmalıdır. Yoksa çocuk için

çeşitli tehlikeler baş gösterebilir.

―Boş zamanların eğitimi, çocuk eğitiminde önemli bir yer tutar. Özellikle

ailede boş zamanları değerlendirmek ana-baba ve çocuğun birbirlerini daha iyi

anlamalarına fırsat verir. Öte yandan aile çocuğun ilk doğal oyun yeridir. Gazali,

çocuklara okul dönüşü oyun izni verilmesi gerektiğini, böylece çocuğun zihni

yorgunluğunu gidermiş olacağını, ancak oyunun fazla yorucu olmaması gerektiğini

ifade eder.‖216

Çocukların oyunları Hz. Peygamber‘in onlarla olan münasebetlerinde mühim

bir husustur. Allah Resulü, çeşitli vasıtalarla çocukları oyuna teşvik etmiş, ayrıca

büyüklerin de bu oyunlara iştirak etmelerini lüzumlu görmüştür.

Hz. Peygamber (s.a.v.)‘in peygamberlik dışındaki beşeri yönünün en dikkat

çekici örneklerini, çocuklarla olan ilişkilerinde görmekteyiz. Çünkü o,sıradan bir

insandan öte, adeta ―çocuklarla çocuklaşabilen‖ ve bunu diğer insanlara da tavsiye eden

müstesna bir şahsiyettir.217

Hz. Peygamber‘in çocukların oyununa önem verdiği bazı rivayetlerde

görülmektedir. Rivayetlerde, ―Çocuğu olan onunla çocuklaşsın‖ diyerek bütün babalara

çocuklarını bizzat eğlendirmelerini emreden Hz. Peygamber‘in, Ashab‘a karışarak

onlarla şakalaşıp latifeler yaptığı gibi, onların çocuklarıyla oynadığı da belirtilir.218

Onun, bu ve benzeri tutumlarının sebebi çocuklarla yeterince ilgilenilmesi, onların

dikkatle takibi, dolaysıyla topluma faydalı ve şahsiyeti gelişmiş birer insan olarak

katılmalarını istemesindendir.

215

el-Yusuf, 1/11–13. 216

Bayraktar, a.g.m., s. 120. 217

Ay, a.g.m., s. 162. 218

Canan, s. 297.

Page 70: çocuklarla-iletişim-

61

Hz. Peygamber, bazen çocukların oyunlarına katılarak onları sevindirirdi.

Onun hayatında bunun pek çok örneği bulunmaktadır. Aynı zamanda kendisi de

küçükken oyun oynamış, hatta bir defasında oyun oynarken Cebrail‘in ona gelmesi gibi

hadiselerde olmuştur.219

Fıtratı zorlamadan terbiye eden en büyük mürebbilerden biri oyundur220

.Hz.

Peygamber bunu bildiği için çocukların oynamalarına engel olmazdı. Bununla ilgili bir

rivayet şöyledir: Halid İbn Sa‘id‘in kızı Ümmü Halid anlatıyor: ―Ben çocukken

üzerimde sarı bir kamis olduğu halde babamla Resulullah‘ın yanına gitmiştik.

Resulullah elbisem için ―güzel, güzel‖ dedi. Ben bu esnada Resulullah‘ın omuzları

arasında yer alan kekelik yumurtası büyüklüğündeki peygamberlik mührü ile oynamaya

başladım. Babam beni bundan men etti ise de Resulullah: ―Bırak çocuğu‖ dedi ve sonra

şunları söyledi: ―Üzerinde eskit, Üzerinde eskit, üzerinde eskit‖.221

Ayrıca Hz.

Peygamber yaşı küçük olan Hz. Ayşe‘nin kız arkadaşlarıyla oynamasına da müsaade

etmiştir.222

Hz. Peygamber, oynayan çocuklara müdahale etmemekle kalmamış ve zaman

zaman ―Ey Çocuk! Git oyna‖ demiştir.223

Çocukların oyundan öteye geçen

yaramazlıklarına da iyilikle mani olmuş, onları üzmemiş, kırmamıştır.

Peygamberimiz bazen çocukları omzuna alır, bazen dört ayak olup sırtına

bindirir, bazen ayağında sallar, bazen dilini çıkararak onları güldürüp eğlendirirdi. Enes

b. Malik‘e ‗iki kulaklı‘ diye takılırdı.224

Hz Peygamber, çocukları bineğine alarak da onları sevindirir, onlarla bir nevi

oyun oynardı. Abdullah b. Cafer bu konuda şöyle der: ―Resulullah bir seferden dönünce

biz onu karşıladık. Yanımda ya Hasan veya Hüseyin olurdu. O da birimizi önüne,

birimizi de arkasına alarak, Medine‘ye kadar getirirdi.‖225

Resulullah çocukları omzuna almak suretiyle de onları eğlendirirdi. Konuyla

ilgili İbn Abbas‘ın rivayeti şöyledir: Hz. Peygamber‘in omzunda Hz. Hasan‘ı gören bir

219

Müslim, İman, 261. 220

Orhan Çaplı, İnsanın İç Dünyası, Bilgi Yay., Ankara, 1992, s. 5. 221

Buhari, cihad, 188. 222

Buhari, Edeb, 81. 223

Ahmed b.Hanbel, Müsned, 2/483. 224

Çetin, s. 351–352. 225

İbn Mace, Edeb, 48.

Page 71: çocuklarla-iletişim-

62

kimse;―Ey çocuk ne kıymetli bir bineğe biniyorsun‖ der. Bunun üzerine Resulullah

adama: ―O da ne kıymetli binicidir‖ cevabını verir.226

Hz. Peygamber, çocukları hoş tutmuş ve onların isteklerini yerine getirmeye

önem vermiştir. Namaz kılarken ve hutbe okurken bile bu tutumunu değiştirmemiştir.

Kaynaklarda, torunu kucağında iken namaza geldiği, çocuğu bırakıp namaza durduğu,

secde de iken çocuğun sırtına binmesi üzerine de secdeyi uzattığı; kızlarından

Zeyneb‘in kızı Ümame‘yi namazda omzuna aldığı nakledilir.227

Konuyla ilgili bir rivayet şöyledir:―Rukuya gittiğinde yere kor, kalktığında

tekrar omzuna alırdı. Bazen Hz. Peygamber secdeye gidince Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin

gelip sırtına binerlerdi. Hz. Peygamber secdeden kalkarken onları yumuşak bir şekilde

alıp yere kordu. Secdeye gidince onlar yine sırtına binerlerdi, bu durum, namaz bitene

kadar böyle devam ederdi. Namaz bitince Hz. Peygamber onları, hiç kızmaksızın alıp

dizlerine oturturdu.‖228

Bir gün Hz. Peygamber zekât hurmalarını dağıtıyorken Hz.

Hasan kucağında bulunuyordu. Dağıtma işi bitince onu omzuna almıştı.229

Abdullah b.Şeddad, babasının şöyle anlattığını naklediyor: Resulullah akşam

ve yatsı namazında yanımıza geldi. Hasan veya Hüseyin‘den birini taşıyordu.

Resulullah öne geçip çocuğu yere bıraktı. Sonra tekbir getirip namaza durdu. Sonra

namaz sırasında uzunca bir secde yaptı. Babam devamla dedi ki: ―(Secde çok uzadığı

için) başımı kaldırıp baktım. Bir de ne göreyim! Secde de olan Resulullah‘ın sırtına

çocuk binmiş duruyor. Ben hemen secdeme döndüm. Namaz bitince Resulullah‘a

cemaatten:

―Ey Allah‘ın Resulü! Namaz sırasında öyle uzun bir secde yaptınız ki, bir

hadise oldu veya sana vahiy indi zannettik!‖ diye soranlar oldu. Resulullah; ―Hayır!‖

dedi, ―Bunlardan hiçbiri olmadı. Fakat oğlum sırtıma bindi. Ben, acele edip hevesi

geçmeden sırtımdan indirmeyi uygun bulmadım.(kendisi ininceye kadar bekledim)‖

buyurmuştur.230

226

Tirmizi, Menakıb, 50. 227

Sarıçam, s. 299; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6/467. 228

Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/494. 229

Abdullah Aydınlı, ―Hz. Peygamberin Terbiyesinde Yetişen Çocuklar”, (İslam‘da Aile ve Çocuk

Terbiyesi Sempozyumu-1‘den), Ensar Neşriyat, İstanbul, 2005, s. 363. 230

Nesai, İfitah, 82.

Page 72: çocuklarla-iletişim-

63

Bir defasında sahabelerle birlikte davet edildiği bir yere giderken yolda,

çocuklarla oynayan torunu Hz. Hüseyin‘e rastladılar. Resulullah çocuğu görünce

ilerleyip cemaatin önüne geçti, onu tutmak için ellerini açtı. Çocuk ise sağa sola

kaçmaya başladı. Resulullah da onun gibi sağa sola koşarak, tutuncaya kadar peşinden

koştu, yakaladığında ise onu kucakladı ve öptü.231

Hayal dünyası geniş olan çocuklar için oyun oldukça önemlidir. Bu nedenle

büyükler çocuklarla sağlıklı iletişim kurabilmek için onların oyunlarına değer

vermelidirler. Çünkü çocuğun oyununa verilen değer, çocuğa verilen değerin bir

göstergesidir. Ayrıca çocuğun sosyalleşmesine de katkıda bulunur. Allah Resulü her

konuda olduğu gibi bu konuda da insanlara örnek olmuştur.

231

Eraslan- Keleş, s. 162.

Page 73: çocuklarla-iletişim-

64

3.5. Çocuklara KarĢı Doğruluğa Önem Vermesi

Toplumun ve kişilerin hedefi, her zaman için insanın doğruya, iyiye ve güzele

yönlendirilmesi olmalıdır. Doğru; psikolojide mantığa uygunluğu ifade eder. Akıl sahibi

olan her insan için hedef, doğru olanı düşünmek, iyi olanı istemek ve güzel olanı

hissetmektir.232

Peygamberimiz ; ―Dürüst davranış, güzel görünüş ve bütün işlerde ölçülü

hareket, peygamberliğin sıfatlarındandır‖ buyurmuşlardır.233

Peygamberimiz, şaka dışında, çocukların kesinlikle aldatılmamasını

öğütlemiştir. Bir sahabe çocukluğuna ait bir olayı şöyle anlamıştır: ―Annem bir gün beni

çağırdı. Allah‘ın Elçisi o sırada bizim evimizde bulunuyordu. Annem bana: Gel, sana

bir şey vereyim, dedi. Allah‘ın Elçisi anneme şöyle tembihte bulundu: Dikkat et! Eğer

sen bu çocuğa bir şey vermeyecek olsaydın, sana bir yalan günahı yazılırdı. Sonra

oturanların hepsine birden hitabetti: Hiçbiriniz çocuğuna bir şey vaat edip de sonra onu

yerine getirmemezlik etmesin.‖234

Peygamberimizin bir hadis-i şerifi de şöyledir: ―Senin

söylediklerine inanan bir kimseye yalan söylemen, hıyanet bakımından çok

büyüktür.‖235

İslam‘a göre çocuk temiz bir yaratılışla ve günahsız olarak dünyaya gelir. Ona

şekil veren ana-baba ve sosyal, kültürel çevredir. Çocuğun, büyüklerin telkin ettiği

değerleri ve davranış modellerini içten benimsemesi öncelikle kendisini yetiştiren

insanları sevmesi ve onlara inanıp güvenmesiyle mümkündür. Bu sonucu doğuracak bir

davranışla çocuğa yaklaşmak büyüklerin görevidir. 236

Büyükler çocukların yanında konuşurken söyledikleri sözlerde doğru olmak

zorundadırlar. Çünkü çocuklar söylenen sözlerin doğruluk veya yanlışlık paylarını tam

olarak kestiremezler ve söylenenleri olduğu gibi kabul ederler. Bu durum çocuğun

ileride, davranışlarında bazı problemlere sebep olabilir.

Çocuk, anne ve baba için Allah‘ın bir emanetidir. Eğer o,hayra alıştırılır, hayır

öğretilirse, hayır üzere büyür, dünyada ve ahirette mutlu olur. Yalana alıştırılır, yalan

232

Beyza Bilgin, s. 131. 233

el-Edeb’ül-Müfred II, s. 148. 234

el-Edeb’ül-Müfred I, s. 400–401. 235

el-Edeb’ül-Müfred I, s. 407. 236

Hökelekli, a.g.md., s. 357.

Page 74: çocuklarla-iletişim-

65

üzere büyürse maddi ve manevi bakımdan birçok zarara uğrar. Ayrıca insanlara olan

güvenini de kaybeder.

Bu açıdan bakıldığında Hz. Muhammed‘in çocuklarla iletişimde onlara karşı

dürüst davranılması gerektiği hususunda ki hassasiyeti daha iyi anlaşılacaktır.

3.6. Çocuklara HoĢgörüyle YaklaĢması

Hz. Peygamber çocuklara karşı doğru olmanın gerekliliğini söz ve

davranışlarıyla insanlara gösterdiği gibi, onlara karşı olan hoşgörülü tutumuyla da

dikkat çekmektedir. O hem bir öğretmen hem de şefkatli ve merhametli bir

peygamberdi. Çocuk psikolojisinin inceliklerini gözeterek çocuklarla ilgilenir ve onları

mükemmel bir insan olarak eğitirdi. O çocukların eğitim işini önemser ancak onların

çocuk olduklarını da unutmazdı. Hz. Peygamber‘in şu sözleri bunu bize göstermektedir:

―Üç kişiden kalem kaldırılmıştır (sorumluluk yoktur).Buluğ çağına erişinceye

kadar çocuktan; aklı başına gelinceye kadar mecnundan; uyanıncaya kadar uykuda olan

kimseden.‖237

Dolaysıyla çocuklarla iletişim kurarken, onları eğitirken onlardan bu hoşgörü

ve muafiyeti esirgememek gerekir. İslamiyetin çocuklara tanımış olduğu bu müsamaha

ifadesi, yeri geldiğinde kullanılmalıdır. Özellikle büyüklerin bile zaman zaman

yaptıkları küçük hatalar ve kusurlar, çocuklar tarafından işlendiğinde, bunlar birer

günah olarak görülmemelidir.238

Enes b. Malik anlatıyor:

―Peygamberimize on yıl hizmet ettim. Aslında yaptığım işler pek yerli yerinde

olmuyordu. Buna rağmen Hz. Peygamber bir defacık olsun bana vurmadı ve surat

asmadı. Beni azarlamadı ve ayıplamadı. Hatta öf bile demedi. Hoşuna gitmeyen bir şey

için ‗Niçin böyle yaptın‘ diye beni sorguya çekmedi. Herhangi bir hatalı davranışım için

hanımlarından biri ‗Keşke böyle yapsaydın‘ diyecek olsa, ‗Bırakın çocuğu… O,ancak

Allah‘ın dilediğini yapmıştır‘ deyip beni korurdu. Çünkü o,çocuklara karşı insanların en

şefkatlisi idi‖.239

237

Ebu Davud, Hudud, 16; Tirmizi, Hudud, 1;Nesai, Talak, 15. 238

Halis Ayhan, Eğitime Giriş, İstanbul, 1997, s. 236,242. 239

Müslim, Fedail, 54; Ebu Davud, Edeb, 1; Tirmizi, Birr, 69.

Page 75: çocuklarla-iletişim-

66

Yetişkinler çoğu zaman, çocuklardan kendileri gibi davranmalarını beklerler.

Hz. Peygamber bu konuda oldukça anlamlı uygulama ve tavsiyelerde bulunarak biz

yetişkinlere örnek olmuştur. Özellikle yaramazlık yapan çocukları hoşgörme

noktasında, Hz. Peygamber‘in ―Çocuğun küçüklüğündeki yaramazlığı, büyüklüğünde

aklının çok olduğuna bir işarettir‖ buyurması, günümüzde psikolojinin verileriyle de

desteklenmektedir.

Rafi b. Amri‘l-Gıfari anlatıyor:―Henüz çocuk iken bir hurma ağacı taşlamıştım.

Beni Resululah‘a götürdüler.―Hurmayı niçin taşladın yavrum‖ diye sordu. Ben ―yemek

için‖ deyince Resulullah:―Yavrum bir daha hurmayı taşlama, altına düşenlerden ye‖

buyurdu. Sonra başımı okşadı;―Allah‘ım bu yavrunun karnını doyur‖ diyerek dua etti.240

Hz. Muhammed‘in çocuklara olan sevgisi konusunda ele aldığımız bu olay

aynı zamanda Hz Muhammed‘in çocuklara karşı olan hoşgörülü tutumuna da en güzel

örneklerden biridir. Hz. Peygamber Gıfari‘ye hoşgörüyle yaklaşmış ve ağacın altına

düşenleri alıp yemesini söyleyerek ona alternatif sunmuştur.

Ömer b. Ebi Seleme‘den gelen bir rivayet şöyledir: ―Ben Resulullah‘ın

terbiyesi altında bir çocuk idim. Yemek yerken elim yemek kabının her tarafında

dolaşırdı. Resulullah bana: ―Ey oğul! Yemeğe başlarken, Allah‘ın adını an, sağ elinle ve

yemek kabının sana yakın olan tarafından ye!‖ buyurdu. Bundan sonra ben, her zaman

besmele ile başlayıp, sağ elimle ve önümden yedim.‖241

Çocuğa karşı hoşgörülü olmakla, onun şımarmasına imkân vermek aynı şey

değildir. Aşırı ve gereksiz bir hoşgörüden doğan şımarıklık, çocuk için zararlıdır. Çünkü

çocuk aşırı hoşgörülü ve şımarmasına imkân verilen bir ortamda yetişecek olursa,

kendine olan güvenini yitirebileceği gibi başkalarına olan saygısını da kaybedebilir.242

İşte Hz. Peygamber, müsamaha ve hoşgörünün hududunu o kadar iyi

belirlemiştir ki çocuklarla İslami prensiplere ve onların yaratılışlarına uygun bir iletişim

kurmuştur.

240

Ebu Davud, Cihad, 94. 241

Müslim, Eşribe, 107. 242

Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, Ankara, 1987, s. 110.

Page 76: çocuklarla-iletişim-

67

3.7. Çocukları Koruyup Gözetmesi

Hz. Peygamber, çocuğun gözetilmesi ve yetiştirilmesinde aile büyüklerinin

sorumluluğuna dikkat çekmiştir. O‘nun bu konuyla ilgili olarak söylediği şu sözü çok

meşhurdur: ―Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden sorumlusunuz‖.243

Çocuklar söz konusu olunca, onların korunup kollanabilmesi hususunda ilk

akla gelen, onların hayatlarının korunması, bedensel ve ruhi gelişimlerinin sağlanması,

eğitim, öğretim ve terbiyeleridir.

Resulullah ―Küçüklerine karşı şefkatli davranmayan bizden değildir‖244

demek

suretiyle de çocukların sevmeye ve korunmaya olan ihtiyaçlarına işaret etmiştir. Hz.

Muhammed, çocuk dünyaya gelmeden onun haklarına riayet edilmesini istemiş ve

hamile kadınların korunması gerektiğini bildirmiştir. Ayrıca emziren annelerin de

çocuğun emme hakkının muhafaza edilmesi açısından Ramazan orucunu ertelemesine

izin verilmiştir.

Hz. Peygamber, çocuklarla olan iletişiminde onları korumuş, kollamış ve sahip

çıkmıştır. Ayrıca onlara o günkü toplumun yadırgadığı önemli haklar da getirmiştir.

O,savaşlarda kadınların ve çocukların öldürülmemesini özellikle emretmiştir.

Çocukların ekonomik yönden güçlü olmalarını, babasının malı varken şuna buna

muhtaç düşmelerini önlemek için gerekli önlemleri almıştır. Peygamberimiz

malının tamamını Allah yolunda harcanmak üzere vasiyet etmek isteyen Sa‘d b.

Malik‘in bu tavrını hoş karşılamamış, ―Çocuklarına ne bıraktın?‖ diye sormuş, bir şey

bırakmadığını öğrenince de malının onda dokuzunu çocuklarına bırakmasını

söylemiştir. Sa‘d‘ın ısrarı üzerine üçte birini vasiyet etmesini istemiş ve onu bile çok

bulduğunu belirtmiştir.245

Malının tamamını bir sefer için bağışlayan Ebu Bekir‘e;

―Çocuklarına ne bıraktın?‖ diye sorarak çocuklar üzerindeki duyarlılığını bir kez daha

dile getirmiştir.246

Medine‘ye dokuzuncu hicri yılda gelen yetmiş-seksen kişilik Beni-Temim

heyetiyle birlikte o sırada çocuk yaşta bulunan Amr b. Ethem‘de gelir. Heyet üyeleri

onu eşyalarının başına nöbetçi olarak bırakırlar. Peygamberimiz heyet üyelerine bir

243

Buhari, 1, 215. 244

Ahmet b. Hanbel, Müsned, 1/257. 245

Tirmizi, 4, 305–306. 246

Sarıçam, s. 300.

Page 77: çocuklarla-iletişim-

68

takım hediyeler vererek, hediye almayan kimse olup olmadığını sorar. Eşyalarının

yanında bir çocuk kaldığını söylerler. Hz. Peygamber onun da gönderilmesini ister.

Kays b. Asım adlı heyet üyesi, onun baba tarafından izzeti olmayan bir çocuk olduğunu

söyler. Peygamberimiz de ―Olsun o,heyetle birlikte gelmiştir. Bahşiş almaya hakkı

vardır‖ buyurur. Çocuğu getirtir ve bahşişini verdirir.247

Görüldüğü gibi Peygamber

Efendimiz hem çocuğun diğer insanlar önünde haysiyetini korumuş, ona saygınlık

kazandırmış hem de hakkı olan bahşişi çocuğa vermiştir.

Hz. Muhammed, çocukların savaşlarda yer almalarını, yaşına uygun olmayan

alanlarda çalıştırılmalarını istememiştir. Aksine her zaman onları ve onların haklarını

koruyup gözeten bir insan olarak bu konuda ümmetine de yol göstermiştir.

Hz. Peygamber, Uhud Savaşı‘na giderken Şeyheyn denilen yerde durup

ordusunu gözden geçirmiş ve yaşı küçük olduğundan dolayı yirmiye yakın çocuğu şehre

geri göndermiştir. Her zaman, çocukların hayati tehlike altında olmalarını engellemiş ve

onların güvenlikleri için gereken tedbirleri alarak, yaşam haklarını muhafaza emiştir.

Çocuğun varlığına ve hayatına verilen değer, çocuğa verilen değerin en önemli

göstergelerinden biridir. Hz. Peygamber‘in ortaya koyduğu tebligat ve talimatın en

temel hedeflerinden biri insan hayatını korumaktır.248

Hz. Peygamber, bir hadis-i şerifinde ―ailesini, çocuklarını korumak zorunda

kalan ve bu sebeple öldürülen insanların şehit olduğunu‖ söylemiş, böylece

insanoğlunda bulunan ―yavrusunu koruma‖ duygusunun, davranış biçimine

dönüşmesinin ―şehitlik‖ gibi büyük bir mükâfatla karşılık bulacağını ifade etmiştir.

Dolaysıyla diyebiliriz ki Hz. Peygamber (s.a.v.),hem bu duyguya hem de çocukların

korunmasına gereken önemi en anlamlı şekliyle ortaya koymuştur.249

Çocukların korunup gözetilmesinden söz edince hiç şüphesiz ilk akla gelen

hususlardan biri de kimsesiz ve yetim çocukların korunup gözetilmesidir. Peygamber

Efendimiz, bilhassa yetim çocuklarla iletişim kurarken onlara ayrı bir ilgi gösterirdi.

Onlarla ilgilenir ve her gördüğü yerde onlara sevgisini gösterirdi. Ashabına da bu

247

Sarıçam, s. 301. 248

Eraslan-Keleş, s. 181. 249

Ay, a.g.m., s. 165.

Page 78: çocuklarla-iletişim-

69

konularda tavsiyelerde bulunurdu. 250

Anne ve babaları olmayan çocukların korunup

kollanması da başta yakınları olmak üzere ilgili kişilerin görevidir.

İnsanlar kendi çocuklarının korunup gözetilmesi için gösterdikleri hassasiyeti,

kimsesiz ve yetim çocuklar içinde göstermelidirler. Gerçek bir Müslüman‘a yakışan

tavır budur. Ayrıca bu çocukların mallarının korunması konusunda da Kur‘an-ı

Kerim‘de şöyle buyrulur: ―Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, ancak ve ancak

karınlarını doldurasıya ateş yemiş olurlar ve zaten onlar çılgın bir ateşe (cehenneme)

gireceklerdir.‖251

Hz. Peygamber‘in yetim ve kimsesizlerin korunup gözetilmesi konusunda ki

tavsiyelerinden bazıları şunlardır:

Orta ve işaret parmağını birleştirerek ―Yetimin bakım ve gözetimini üstlenenle

ben cennette şöyle yan yana olacağız‖.252

―Kim Müslümanlar arasından bir yetimi yedirip içirirse, bağışlanmayacak

günahı hariç, Allah onu elbette cennete kor‖.253

Hz. Peygamber yetim ve kimsesiz çocuklar için özel evler kurulmasından

ziyade, bunların aileler içerisinde himaye edilmesinde ısrar etmiştir. Hadislerde

yetimleri himayeden maksadın, onları sadece maddi olarak korumak değil, bir aile

atmosfer içerisinde yaşatmak olduğu açık bir şekilde ifade edilmektedir. Yetim çocuk

sevilmeli, kendi yediğinden yedirilmeli, öz evlada yapılan muamele yapılmalı, her çeşit

sosyal münasebetlere katılması sağlanmalıdır.254

Konunun önemini Resulullah‘ın şu hadis-i şeriflerinde de görmekteyiz:

―Müslümanlar arasında en hayırlı ev, içerisinde yetim olan ve yetime iyi muamele

yapılan evdir, en kötü ev de içinde yetim olan, fakat ona kötü muamele yapılan

evdir‖.255

Çocuğun kötülüklerden ve zararlı alışkanlıklardan korunması, alkol, içki,

sigara, uyuşturucu madde gibi alışkanlıklardan muhafaza edilmesi de günümüzde en

250

Eraslan-Keleş, s. 185. 251

el-Nisa, 4/10. 252

Tirmizi, Birr, 14. 253

Tirmizi, Birr, 14. 254

Canan, s. 468. 255

İbn Mace, Edeb, 6.

Page 79: çocuklarla-iletişim-

70

çok dikkat edilmesi gereken hususlardan biridir. Çocuk zararlı yayınlardan ve kötü

arkadaş çevrelerinden uzak tutulmalıdır.

Günümüzde sıkça sözü edilen sorunlardan biri de ―çocuk hakları‖dır.

Çocukların da yetişkin insanlar gibi bazı haklara sahip olabileceği, yakın zamanlarda

farkına varılan bir konudur. Oysaki Hz. Peygamber tarafından insanlığa sunulan İslam

mesajının en belirgin özelliklerinden birisi, çocuk, yetim, kadın, köle, fakir... gibi

toplumdaki en zayıf kişilerin haklarına sahip çıkarak, onları insanca bir ortamda ve

güven içerisinde yaşatmaktır. Toplumsal çöküntünün yaşandığı İslam öncesi Arap

toplumunda zayıf kişilerin nasıl ezildiği ve yaşama hakkına varıncaya kadar en tabi

temel haklarının bile hiçe sayıldığı bilinen bir gerçektir. 256

İşte böyle bir ortamda Hz.

Peygamber çocuk haklarından söz etmiş ve çocuklarla olan ilişkilerinde onların

haklarını daima korumuştur.

Bütün bunlar, çocukların korunup gözetilmesi ve yetiştirilmesi hususunda

Peygamber Efendimizin duyarlılığının ve ne kadar önemli prensipler ortaya

koyduğunun bir delilidir.

256

Hökelekli, a.g.m., s. 49.

Page 80: çocuklarla-iletişim-

71

4. Hz. MUHAMMED’ĠN ÇOCUKLARLA ĠLETĠġĠMDE MESAJINI

ÖRNEK YAġANTISIYLA ĠLETMESĠ

Çocuklar ilk olarak çevrelerinde gördükleri davranışları taklit ederek

öğrenirler. Bundan dolayı çocuğun çevresinde bol miktarda iyi davranış örnekleri

meydana getirmeye dikkat edilmelidir. Çocuk için davranış kadar, o davranışın sahibi

olan şâhıs da önemlidir.257

Allah Kur‘an‘da davranışları taklit edilecek kişiler hususunda

şöyle buyurur: ―Bana yönelenlerin yoluna uy.‖258

Yani taklit edilecek kişide öncelikle

Allah‘a yönelmiş olması şartı aranmalıdır.

Her çocuğun, kişiliğini geliştirebilmek için bir modele, örnek alacağı bir insana

ihtiyacı vardır. Aile ortamında bu görevi anne-baba, ağabey-abla, büyükanne-

büyükbaba gibi çocuğun sık gördüğü ve ilişkide bulunduğu kişiler karşılar. Bunlar

arasında en önemli model anne ve babadır.259

Bir hadisinde Hz. Peygamber: ―Her doğan fıtrat üzere doğar; sonra anası-

babası onu Yahudi, Hıristiyan, Mecusi (hatta müşrik) yapar..." buyurmuştur.260

Bundan

dolayı anneye, babaya veya çocuğu yetiştirmekle görevli kişilere büyük sorumluluklar

düşer.

İbn Miskeveyh de bu konuda şunları söylemektedir: ―...Çocuğun nefsi sadedir

ve henüz ona herhangi bir suret nakşolunmamıştır. Onun belli bir görüşü, birine veya

diğerine meyledeceği bir kararı yoktur. Ona bir suret nakşedilir ve o,bunu kabul ederse,

ona göre yetişir ve alışkanlık kazanır.‖261

Kur‘an-ı Kerim her yönüyle örnek alınacak en güzel şahsın Resulullah

olduğunu şu ayet-i kerimeyle haber vermektedir: ―Ey insanlar! Andolsun ki sizin için,

Allah‘a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah‘ı çok anan kimseler için

Resulullah (s.a.v.) en güzel bir örnektir‖.262

Hz. Peygamber, insanlara davranışlarından ders alınacak bir rehber olarak

gönderildiği için üstün bir ahlakla donatılmıştır. Devlet başkanlığından aile reisliğine

257

Dodurgalı, Din Eğitimi ve Öğretiminde İlkeler ve Yöntemler, s. 140. 258

el-Lokman, 21/15. 259

Bayraktar, a.g.m., s. 133. 260

Buhari, Cenaiz, 79; Müslim, Kader, 22. 261

İbn Miskeveyh, Ahlakı Olgunlaştırma, trc. Abdulkadir Şener, İsmet Kayaoğlu, Cihat Tunç, Kültür ve

Turizm Bakanlığı Yay. ,Ankara, 1983, s. 58. 262

el-Ahzab, 33/21.

Page 81: çocuklarla-iletişim-

72

kadar hayatın her alanında bu üstün ahlakını davranışlarıyla ortaya koymuştur. Onun

bütün hayatı kucaklayan bu tabi yaşam biçimi, ahlakının her devirde birbirinden farklı

insanlar tarafından örnek alınmasını sağlamıştır.263

Resulullah bize Kur‘an‘ı sadece teorik olarak öğretmemiş, ne şekilde tatbikata

konulacağını da bizzat davranışları ile göstermiştir. Böylece örnek hareketlerle

Müslümanlara dersler vermiştir.264

Hz. Muhammed‘in çocuklara bakışı ve onlara karşı davranışlarında da bizler

için çok güzel örnekler bulunmaktadır. Bu itibarla Resulullah‘ın çocuklarla

iletişimindeki davranış ve yaklaşımının bilinmesi, son derece önemlidir.

Resulullah çocuklarla iletişim kurarken onlara örnek olmaya büyük özen

göstermiştir. Onlardan yapmalarını istediği bir şey olduğunda bunu hem sözleriyle ifade

etmiş hem de uygulamalı olarak göstermiştir. Yapılmaması gereken bir şeyi onlara

anlattığı zaman da herkes bilirdi ki Resulullah bu davranışı kendisi de yapmamıştır.

Hoşgörüyü, saygıyı, sevgiyi, merhameti anlatırken bunların en güzel örneklerini

hayatında sergilemiştir. Çocuklar arasında eşit davranılması gerektiği hususunda

söylediklerini de onun yaşamında görmek mümkündür.

Yüzlerce ahlaki prensibi Hz. Peygamber fiili olarak kendi hayatında gösterip

nasıl çocuklara örnek olmuşsa, bir Müslüman da onu örnek alarak İslam ahlakının

güzelliğini yaşantısıyla ortaya koyup çocuklara örnek olmaya çalışmalıdır.

Başkalarına yapılması tavsiye edilen bir şeyi kişinin kendisinin yapmayarak

çelişkiye düşmesini Kur‘an şöyle ifade eder: ―Ey inananlar! Yapmadığınız şeyi niçin

yaptığınızı söylersiniz. Oysa yapmadığınız şeyi yaptık demeniz, Allah katında büyük

günaha sebep olur.‖265

Çocuklar öğrendikleri ideal davranışları çevrelerinde

bulamayınca, büyüklere olan güvenlerini kaybetmektedirler. Söylediği halde, kendisi

ona uygun davranış göstermeyenleri Kur‘an bu şekilde uyarmıştır. Resulullah

yapmadığı bir şeyi söylememiş, söylediği bir şeyi de yapmamazlık etmemiştir.

Hz. Peygamber‘in çocuk ve torunlarının hayatları boyunca sergiledikleri tavır,

davranış ve hareketleri incelendiğinde, onların Hz. Peygamber‘den aldıkları etkilerin,

kazandıkları bakış açılarının izlerini ve tezahürlerini bulmak mümkündür.

263

Kandemir, a.g.md., ,s. 425. 264

Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, C. 6, s. 3883. 265

es-Saff, 61/2.

Page 82: çocuklarla-iletişim-

73

Resulullah, yaşantısı ve güzel ahlakı ile öyle örnek bir tablo ortaya koymuştur

ki bu tabloya tanık olan ve bu güzel örneği görerek yetişen çocuk sahabiler, tarihin

kaydettiği en güzel ahlaka sahip nesli oluşturmuşlardır.266

Hz. Peygamber, çocukları bir şahsiyet olarak kabul eden, onlara verilebilecek

değerin en yücesini,sağlanabilecek imkânların en mükemmelini ve verilecek terbiyenin

en güzelini sunan bir peygamber olması yönüyle de ümmeti için ―en güzel örnek‖

tir.Onun hayatına baktığımızda,çocuklarla birlikte geçirdiği zamanların,çok özel bir yeri

ve anlamı olduğu görülecektir.O‘nun,Kur‘an‘ın prensiplerine bağlı tutumu

sayesinde,toplumda varolan birçok yanlış davranış,yerini çocuklara karşı ilgiye,şefkate

ve merhamete bırakmıştır.267

Peygamberimizin çocuklarla olan iletişimini gözlemleyerek, çocuklara nasıl

davranmamız gerektiğini öğrenebiliriz. Allah‘ın Resulü‘nün çocuklar ile ilişkilerindeki

örnek davranışları rehber edinilmeye en layık olan davranışlardır. Geleceğimizin

teminatı olan çocuklarımıza sevgiyle yaklaşmalı, onlara örnek davranışlar sergilemeli

ve onlara karşı görevlerimizi mükemmel bir şekilde yerine getirmeye gayret etmeliyiz.

Peygamberimizin şu hadis-i şerifi bize yol gösterici olmaktadır: ―Size,

kendilerine sarıldığınız sürece asla sapıtmayacağınız iki şey bıraktım. Bunlar Allah‘ın

kitabı ve Resulün sünnetidir.‖268

266

Eraslan- Keleş, s. 193. 267

Ay, a.g.m., s. 178. 268

İbn Mace, Menasık, 84.

Page 83: çocuklarla-iletişim-

74

SONUÇ

Hz. Muhammed yaşadığı toplumda iletişimin çeşitli şekillerini kullanmış,

insanlara hem sözleri hem de davranışlarıyla Yüce Allah‘dan aldığı bilgileri

iletmiştir.23 yıl boyunca aldığı mesajları iletmesi ve pratikte göstermesi, Hz.

Peygamber‘in insanlar tarafından İslam Dini‘nin ikinci kaynağı (sünnet) olarak

algılanmasını sağlamıştır.

Resulullah aldığı mesajlar doğrultusunda insanlarda iyi tutum ve davranışlar

geliştirmeye, yanlış olanları düzeltmeye çalışmıştır. Mesajları insanların anlayıp,

uygulayabileceği, okunup, konuşulabilir, duyulup, hissedilebilir hale getirmiştir.

Hz. Muhammed gerçekleştirdiği iletişimle dünyada bir çığır açmıştır. İletişimde

yerini ve önemini her zaman koruyacak olan ilkeler geliştirmiştir. İletişim kurduğu

insanların bireysel özelliklerini her zaman göz önünde bulundurmuştur.

Hz. Muhammed‘in çocuklarla olan iletişiminin de ne kadar mükemmel olduğunu

ve insanlık için büyük bir örnek teşkil etiğini bu çalışmamızda gördük. İnsanlar

çocuklarla iletişimin nasıl olması gerektiğini ondan öğrenmeliler.

Onun çocuklara olan sevgisi kendi çocukları ve torunlarını kapsadığı gibi, aile

dışındaki çocukları da içine almıştır. Gayri Müslim çocuklarda bu sevgiden en güzel

şekilde istifade etmişlerdir.

Peygamberimiz çocuklara sevgi dolu ifadelerle yaklaşırdı. Hata yaptıkları zaman

önce davranışının sebebini sorar, öğrendikten sonra ise ona alternatif göstererek nasıl

davranması gerektiğini bildirir ve yol gösterirdi.

Çocuklar Allah‘ın Elçisi‘nin kendilerini sevdiklerini bilirlerdi. Bir seferden

dönerken ehl-i beyt çocukları O‘nu karşılamaya koşarlardı. O da onlardan kimini

bineğinin önüne kimini arkasına bindirirdi. Böylece Medine‘ye girerlerdi.

Hz. Peygamber‘i çocuklarla olan ilişkilerinde şefkat ve merhamet de ön

plandaydı. Onların ağlamasına dayanamaz, mescitte çocuk ağlaması duyduğu zaman

namazını bir an önce tamamlayarak, çocuğun ihtiyacının giderilmesini isterdi.

Resulullah, çocukların güçlerinin yetmeyeceği işlerde çalıştırılmalarına, aç kalmalarına,

savaşlarda yer almalarına ve annelerinden ayrı olmalarına razı olmazdı.

Hiç Kimse onun kadar çocukları sevmemiştir. O geçim kaygısıyla çocukların

öldürüldüğü, kızların diri diri toprağa gömüldüğü, bazılarının mal gibi alınıp satıldığı,

bir dönemde onlara çok büyük değer vermiştir. Sevgisini, şefkatini böyle bir ortamda

dile getirmesi daha bir anlamlı ve önemlidir.

Page 84: çocuklarla-iletişim-

75

Peygamberimiz : ―İnsan öldüğü zaman amel defteri kapanır. Ancak şu üç

husustan dolayı sevap yazılmaya devam eder. Sadaka-i Cariye, insanların istifade ettiği

ilim, kendisine dua eden salih evlat‖269

buyurmuştur. Bu sözleriyle, kız-erkek evlat diye

ayrım yapmamak ve salih evlat yetiştirmeye önem vermek gerektiğini Ümmetine

göstermiştir.

Kendisi de öksüz ve yetim olarak büyüyen Hz. Muhammed, içinde yaşadığı

toplumun kınamalarına aldırmadan çocukları bağrına bastı. Çocukları öper, okşar,

sırtında taşırdı. Oyunlarına katılır, üzüldükleri zaman onların acısını kendi yüreğinde

hissederdi. Hastalandıkları zaman ziyaretlerine gider ve tedavileriyle yakından

ilgilenirdi.

Peygamberimiz çocuklara selam vererek onların şahsiyetlerine gerekli saygıyı

göstermede insanlığa örnek olmuştur. İnsanlardan da çocuklara uygun bir ciddiyetle

davranmalarını ve saygı göstermelerini istemiştir. Çocuklarla şakalaşması, oyunlarına

önem vermesi, onların haklarını gözetmesi v.s. de onların şahsiyetlerine olan

saygısındandır.

Çocukların oyunları Hz. Peygamber‘in onlarla olan münasebetinde mühim bir

yer tutar. Çeşitli vasıtalarla çocukları oyuna teşvik etmiş, ayrıca büyüklerin de bu

oyunlara iştirak etmelerini lüzumlu görmüştür.

Çocuklarla iletişimde yer tutan önemli bir husus da onlara karşı doğruluğa ve

dürüstlüğe önem verilmesidir. Hz. Muhammed bu konuda büyüklerden hassas

davranmalarını istemiştir. İslam‘a göre çocuk temiz bir yaratılışla ve günahsız olarak

doğar. Onu yönlendiren ana-baba ve sosyal, kültürel çevredir. Çocuğun, büyüklerin

söylediği ve uyguladığı değerleri ve davranış modellerini içten benimsemesi ve hayatı

boyunca bu değerlere bağlı kalması, her şeyden önce kendisini yetiştiren insanları

sevmesi ve onlara inanıp güvenmesiyle mümkündür. Bu sonucu doğuracak bir

davranışla çocuğa yaklaşmak ise büyüklerin görevidir. Bu açıdan bakıldığında Hz.

Muhammed‘in neden çocuklara karşı dürüst davranılması gerektiği hususunda ki

hassasiyeti daha iyi anlaşılacaktır.

Büyükler çocukların yanında konuşurlarken söyledikleri sözlerde doğru olmak

zorundadırlar. Çünkü çocuklar söylenen sözlerin doğruluk veya yanlışlık paylarını tam

olarak kestiremezler ve söylenenleri olduğu gibi kabul ederler. Bu durum da çocuğun

ileride, davranışlarında bazı problemlere sebep olabilir.

269

Ahmed b.Hanbel, Müsned, 5/261

Page 85: çocuklarla-iletişim-

76

Resulullah çocuklarla iletişim kurarken onlara örnek olmaya büyük özen

göstermiştir. Onlardan yapmalarını istediği bir şey olduğunda bunu hem sözleriyle ifade

etmiş hem de uygulamalı olarak göstermiştir. Yapılmaması gereken bir şeyi onlara

anlattığı zaman da herkes bilirdi ki Resulullah bu davranışı kendisi de yapmamıştır.

Resulullah‘ın hayatı incelendiğinde görülecektir ki; O gerek peygamberlikten önceki

hayatında, gerekse peygamberlik vazifesini ifa ettiği dönemlerde medeni davranış

örnekleri sergilemiştir.

Çocuklarımızın bedenen, ahlaken, ruhen sağlıklı bir şekilde yetişmesini

istiyorsak onlarla sağlıklı iletişimler kurmalıyız. Onların duygu ve düşüncelerini

önemsemeli ve asla birey olduklarını unutmamalıyız. İşte bu noktada Hz. Muhammed

tüm insanlığa model olmuştur.

Page 86: çocuklarla-iletişim-

77

KAYNAKÇA

Ahmed, Muhammed b. Hanbel, Müsned, Çağrı Yay., İstanbul, 1992

Akgül, Muhiddin,Kur’an İnsan Ve Toplum, Işık Yay., İstanbul, 2001

Aksan, Doğan, Anlambilim, Engin Yay., Ankara, 1999

Algül, Hüseyin, “İnsani İlişkiler Açısından Hz. Muhammed‖, Hz. Muhammed Ve

Gençlik, T.D.V. Yay., Ankara, 1995

Aliyy‘ül-Kari, Kırk Kutsi Hadis, trc.: Hasan Hüsnü Erdem, Ankara, 1982

Arslantürk, Zeki -Amman, Tayfun, Sosyoloji, Kaknüs Yay., İstanbul, 2000,

Atayman, Veysel, İletişim, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1997

Ay, Mehmet Emin, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, Ankara, 1987

—―Hz. Peygamber Ve Çocuklar‖, Diyanet İlmi Dergi, Peygamberimiz Hz.

Muhammed -Özel Sayı- , Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara, 2000

Aydın, Hayati, Kur’an’da Psikolojik İkna, Timaş Yay., İstanbul, 2001

Aydınlı, Abdullah, “Hz. Peygamber’in Terbiyesinde Yetişen Çocuklar‖, İslam‘da

Aile Ve Çocuk Terbiyesi Sempozyumu–1, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2005

Ayhan, Halis, Eğitime Giriş, İstanbul, 1997

Baltaş, Zuhal-Baltaş, Acar, Bedenin Dili, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2000

Baymur, Feriha, Genel Psikoloji, İnkılap Yay., İstanbul, 1994

Bayraklı, Bayraktar, İslam’da Eğitim, İstanbul, 1989

Bayraktar, İbrahim, Edebi Ve İlmi Açıdan Hadis, Işık Yay., İzmir, 1993

Bayraktar,Mehmet Faruk, İslam Eğitiminde Öğretmen-Öğrenci Münasebetleri,

M.Ü.İ.F.V. Yay., İstanbul, 2007

—―Ailenin Eğitim Görevi‖, Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, İstanbul, 1995, Sy.: 2

Bilgin, Beyza, İslam Ve Çocuk, Diyanet İşleri Başkanlığı Yay., Ankara, 1997

Page 87: çocuklarla-iletişim-

78

— ―Okul Öncesi Çağı Çocuğunda Dini Kavramlar‖, Din Öğretimi Dergisi, Ankara,

1986

Bilgin, Nuri , Sosyal Psikoloji Sözlüğü, Bağlam Yay., Ankara, 2003

Buhari,Ebu Abdillah Muhammed b. İsmail, Sahih-i Buhari Ve Tercemesi, trc.:

Mehmet Sofuoğlu, Ötüken Yay., İstanbul, 1987, c. I-XVI

— El-Edeb’ül-Müfred, Çev.: A.Fikri Yavuz, İstanbul, 1979, c.I-II

—Sahihu’l-Buhari Muhtasarı, Tecrid-iSarih Tercemesi, Çev.: Ahmet Naim, T.T.K

Yay., Ankara, 1966, c. X

Canan, İbrahim, Hadis Ansiklopedisi, Kütüb-i Sitte, Akçağ Yay., İstanbul, c. III

—Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye, Akademi Yay., İzmir, 2008

—―Hz Peygamber Ve Aile Hayatı‖, Tartışmalı İlmi Toplantılar Dizisi, İlmi Neşriyat,

İstanbul

Cebeci, Suat, Öğrenme Ve Öğretme Süreçlerinde Dini İletişim, İz Yay., İstanbul,

2003

Coşkun, Selçuk, Bir Eğitimci Olarak Hz. Peygamber’in İnsan Anlayışı, Ekev Yay.,

Erzurum

Cüceloğlu, Doğan, Yeniden İnsan İnsana, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1999

Çamdibi, Hasan Mahmut, Eğitim İlkeleri Ve Rehberlik, Çamlıca Yay., İstanbul,

2007

Çaplı, Orhan, İnsanın İç Dünyası, Bilgi Yay., Ankara, 1992

Çetin, Abdurrahman, Örneklerle Peygamberimiz, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2006

Demir, İsmet, Hz. Muhammed’in Özel, Ailevi Ve Sosyal Hayatı, Seçil Ofset,

İstanbul, 2003

Dimaşki, Muhammed b. Salih, Peygamber Külliyatı, Ocak Yay., İstanbul, 2004, c.

XI

Page 88: çocuklarla-iletişim-

79

Dodurgalı, Abdurrahman, Din Eğitimi Ve Öğretiminde İlkeler Ve Yöntemler,

M.Ü.İ.F.V. Yay., İstanbul, 1999

—Sevgi Peygamberi Ve Yetişkin Din Eğitimi, Rağbet Yay., İstanbul, 2002

Dökmen, Üstün, İletişim Çatışmaları Ve Empati, Sistem Yay., İstanbul, 1999

Dönmezer, Sulhi, Sosyoloji, Savaş Yay., Ankara, 1984

Ebu Davud, Süleyman b. Eş‘as es-Sicistani, Sünen-i Ebu Davud,Terceme Ve Şerhi,

Haz.: Necati Yeniel, Hüseyin Kayapınar, Necat Akdeniz, Şamil Yay., İstanbul,

1987, c. I-XII

Ebu Gudde, Abdulfettah, Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed Ve Öğretim

Metodları, Çev.: Enbiya Yıldırım, Yasin Yay., İstanbul, 2001

Ebu Hüseyin, Müslim b. Haccac, Sahih, Çağrı Yay., İstanbul, 1992

Eraslan, Sadık-Keleş, Ekrem, En Güzel Örnek Hz Peygamber, T.D.V. Yay., Ankara,

2003

—―Hz. Peygamberin Askeri Faaliyetleri Üzerine Bazı Düşünceler‖, Diyanet İlmi

Dergi, Özel Sayı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara, 2000

Ergin, Akif , Öğretim Teknolojisi İletişim, Pegem Yay., Ankara, 1995

Hamidullah, Muhammed, Hz. Peygamber’in Altı Orijinal Diplomatik Mektubu,

Çev.: Mehmet Yazgan, Beyan Yay., İstanbul, 1990

Hökelekli, Hayati, ―Çocuk” , T.D.V. İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 2005, c.4

— “Hz. Muhammed Ve Gençlik”, Hz. Peygamber‘in Çocuk Ve Gençlere

Yaklaşımı, T.D.V. Yay., Ankara, 1995

İslamoğlu, Mustafa, Üç Muhammed, Denge Yay., İstanbul, 2000

Kandemir, M. Yaşar, Örneklerle İslam Ahlakı, Nesil Yay., İstanbul, 1986

—“Muhammed‖ , T.D.V. İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 2005, c.30

Page 89: çocuklarla-iletişim-

80

Karacabey, Salih, ―Hz. Peygamber’in İnsan İlişkilerine Verdiği Önem‖, Diyanet

İlmi Dergi, Özel Sayı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara, 2000

Karataş, Mustafa, ―Hz. Peygamber’in Beden Dili‖, İstanbul Üniversitesi İlahiyat

Fakültesi Dergisi, Sy.: 2, 2003

Kardavi, Yusuf, Hz. Peygamber Ve İlim, Çev.: Dilaver Selvi, Şule Yay., İstanbul,

1991

Kayaalp, İsa, Eğitimde İletişim Dili, Bilge Sanat Yapım Yay., İstanbul, 2002

—İletişimde İnsan Dili, Bilge Kültür Sanat Yay., İstanbul, 2002

Kılıç, Recep, Hz. Muhammed’in Hayatından Davranış Modelleri, T.D.V. Yay.,

Ankara, 1998

Leigh, Andrew- Maynard, Michael, Kusursuz İletişim, Çev.: Füsun Dorular, Altın

Kitaplar Yay., İstanbul, 1999

İbn Mace, Ebu Abdillah Muhammed b. Yezid, Sünen, Çağrı Yay., İstanbul, 1992

Macit, Yusuf, İletişimde Model Olarak Hz. Muhammed, Yeni Akademi Yay., İzmir,

2006

Malik, Enes b., Muvatta, Çağrı Yay., İstanbul, 1992

İbn Miskeveyh, Ahlakı Olgunlaştırma, trc.: Abdulkadir Şener, İsmet Kayaoğlu,

Cihat Tunç, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay., Ankara, 1983

Mutlu, Erol, İletişim Sözlüğü, Ark Yay., Ankara, 1998

Nesai, Ebu Abdurrahman Ahmed b. Şuayb, Sünen, Çağrı Yay., İstanbul, 1992

Sarıçam, İbrahim, Hz. Muhammed Ve Evrensel Mesajı, T.D.V. Yay., Ankara, 2001

Schober, Otto, Beden Dili, Çev.: Süeda Özbert, Arıon Yay., İstanbul, 1999

Selçuk, Mualla, Dini Hitabet Uygulamalarımız, İslam Araştırmaları Dergisi, Sy.: 3,

Ankara, 1991, c.5

Sürmeli, Mehmet, Gaye İnsan Hz. Muhammed (s.a.v.), Mavi Yay., İstanbul, 2006

Page 90: çocuklarla-iletişim-

81

Şenyapılı, Önder, Toplum Ve İletişim, Ankara, 1981

Tirmizi, Ebu İsa Muhammed b. İsa, Sünen, Çağrı Yay., İstanbul, 1981

Türkmen, Ali, İslam İletişim Hukuku, Samsun, 1996

Usta, Mustafa, Türkiye’de Yüksek Din Eğitiminin Kurumlaşma Ve Ekolleşme

Sorunları, M.Ü.İ.F.V. Yay., İstanbul, 2001

Yazır, M. Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, Eser Kitabevi, İstanbul, 1971, c.6

Zıllıoğlu, Merih, İletişim Nedir?, Cem Yay., İstanbul, 1993