devrimci mücadelede kadın

28
Kızıl Dayanışma DEVRİMCİ MÜCADELEDE KADIN

Upload: stephen-redstone

Post on 01-Mar-2016

264 views

Category:

Documents


2 download

DESCRIPTION

Toplumsal mücadelede devrimci kadın

TRANSCRIPT

Page 1: Devrimci Mücadelede Kadın

Kızıl Dayanışma

DEVRİMCİ

MÜCADELEDE

KADIN

Page 2: Devrimci Mücadelede Kadın

Kızıl Dayanışma Yayınları

Kitap Serisi: 3

Kadın: 1

Page 3: Devrimci Mücadelede Kadın

DEVRİMCİ MÜCADELEDE

KADIN

Kızıl Dayanışma

Page 4: Devrimci Mücadelede Kadın

Kızıl Dayanışma Yayınları

1- Qilaban Katliamı

2- 28 Kanunisaniyi Unutma

(Mustafa Suphi ve Yoldaşlarını Unutma)

Page 5: Devrimci Mücadelede Kadın

KAPİTALİZME KARŞI SOSYALİZM

Kapitalizm kendinden önce gelen sömürülü toplum model-lerinden de devraldığı sömürü yöntemleriyle insanlığa hertür eşitsizliği, adaletsizliği dayatmıştır. Her gün bu dayat-malarını yenileyerek var oluşunu sürdürmeye çalışmak içininsanlığın aklını, emeğini, yaşamını, vicdanını yağmala-maktadır. Dünyada var olan her canlı kapitalizmin yağma-sının vahşi saldırısına hedeftir.

Kapitalizme karşı mücadele, kapitalizm ilk ortaya çıkışın-dan bu yana başta emekçiler olmak üzere insanlığın yaşa-mına girmiştir. Burjuvazinin sermaye biriktirme kaygısınınyok ettiği doğa ve insan yaşamları çoğu zaman büyük sa-vaşımlara yol açmış ve kapitalizmin “mezar kazıcısı” olanişçi sınıfı bu süreçte kendi var oluşunun anlamını bulmuş-tur.

Marksizm, işçi sınıfının uzunmücadele sürecinin birürünü olarak tarih sahnesineçıkmış ve kapitalizme karşıfarklı bir dünyanın olabilirli-ğini ve kaçınılmaz olarak ka-pitalizmin yıkılarak yerinesınıfsız sömürüsüz bir top-lum kurulacağını bilimselolarak kanıtlamıştır. Mark-sizm bir gerçekliği göster-miştir. Kapitalizm “tarihinsonu değil” insanlığın sadecegeçici bir tarihsel dönemineaittir ve yıkılışı kaçınılmaz birtoplumsal yasadır.

1

Page 6: Devrimci Mücadelede Kadın

Marksizm, bilimsel sosyalizmi oluşturarak insanlığın top-lumsal gelişiminin yasalarını da ortaya çıkarmıştır. Toplum-ların gelişim yasası insanlığın gelecek ufkunda sosyalizmolduğunu göstermiştir. Tarih sahnesi Marks’ın ve yoldaşla-rının oluşturduğu bilimsel sosyalizmin denendiği alanolmuş ve kapitalizm en zayıf halkasından, ilk önce 1871’deParis’te kırılmış ve kapitalizme karşı işçi sınıfının geleceğiyaratacağının ön habercisi olmuştur. 1917 Ekim devrimi isekapitalizmin en zayıf halkasını Rusya’da kırarak kapita-lizme karşı farklı bir dünyanın olabileceğinin adımını atmış-tır. 1917’den günümüze kadar da Marksizm-Leninizmolarak da adlandırılan bilimsel sosyalizm insanlığın yaşa-mına yeni ufuklar açmıştır. Marksizm’in, bilimsel sosya-lizmle açığa çıkardığı toplumsal gelişim yasaları bir gerçeğidaha ortaya çıkarmıştır. Sosyalizm sadece işçi sınıfınındeğil insanlığın kurtuluşudur. Kapitalizm, nasıl kendindenönceki toplum modellerindeki her tür sömürü aracını dev-raldıysa, bilimsel sosyalizm de sömürülenlerin, ezilenlerinhepsinin kurtuluş mücadelesi mirasını devralmıştır.

Kapitalizmin yarattığı her tür eşitsizlik, sömürü biçimi ilkgünden bu yana sosyalizm mücadelesinin konusu olmuş-tur. Kadınların cinsiyetlerinden dolayı toplumsal eşitsizlik-leri, sömürülmeleri de sosyalizmin temel konularındandır.

Bilimsel sosyalizmi kapitalizme karşı mücadelelerinde bay-rak yapan, hayatı ve devrimi örgütleyen devrimci sosya-lizm; toplumsal yaşamın her sahasında ki çelişkileri ortayakoyarken sınıfsal temelli bir mücadele hattı çizer. Kapita-lizmin sosyal sahada her toplumsal sorunu, sınıf çelişkile-rini, dogmatik gözlem, eksik analiz, yanlış tespit,anti-bilimsel metotlar çerçevesinde ele almayı temel kuralhaline getirmesinin sonuçları insanlığın her kesimi için ciddiyıkımlar getirmektedir. Kapitalizmin egemenliğini sürdür-mek için uyguladığı her yöntemin insanı ve toplumu birsosyal erozyona uğratması şaşılacak bir şey değildir.

2

Page 7: Devrimci Mücadelede Kadın

KADIN MÜCADELESİ

İnsanlığın her kesiminin sorununu doğru bir bilimsel me-totla değerlendirmek, bir toplumsal soruna karşı çare üret-mek için atılacak ilk adımdır.

Tarihsel gelişimde kadın, sömürülü toplumlarda sürekli ola-rak ezilmişler arasında yer almıştır. Sömürülü toplum bi-çimlerinin her biri “erkek egemen” anlayışla varlıkbulmuştur. Sömürülü toplumların temelinde güç ve şiddetvardır. Her tür egemenlik ancak kaba gücü ve şiddetielinde bulunduranlar için var olmuştur. Kadın sömürülütoplumlarda gücü ve şiddeti elinde bulunduranların ege-menlik aracı ve güç gösterisinin nesnesi kılınmıştır. Top-lumsal yaşamın her alanı yukarıdan aşağıya güç ve şiddetüzerine kurulmuş ve bu toplumsal işleyişte güçsüz olanlarkendilerinden güçlülerce ezilmiştir. Sömürülü toplumlarıntemel kuralı gücü elinde bulunduranın kendiden güçsüzolanı ezmesidir. Kapitalizm tarihsel olarak devraldığı sömü-renlerin tüm özelliklerini kendi toplumsal yapısına da uyar-

Page 8: Devrimci Mücadelede Kadın

lamıştır. Kapitalizm kendigelişmesi süresince kadı-nın burjuva devrimlersürecinde kazandığıkısmi haklarını her top-lumda farklı biçimlerdetörpülemiş geri almış vefeodal ilişkilerin kurum-ların kadını eşitsizliğe,şiddete, ezilmişliğe veköleliğe maruz bırakma-

sını da içselleştirmiş ve kadını toplumsal yaşamın kölele-rinden biri olmaya itmiştir.

Bugün ‘modern’ diye tanımlanan toplumsal yaşamda ka-dına dair hemen her şey bir ikinci sınıflaştırmanın çeşitle-mesi olarak işlemektedir. Kadına dair ekonomik, yaşamsal,dinsel, aile ilişkileri, vb her alan kadının erkekten sonragelen bir farklı bir tür olarak tanımlanması biçiminde işle-tilmeye çalışılmaktadır.

Toplumsal farklılaşmanın ve farklılaşan toplumsal sorunla-rın çoğaldığı her yerde bu sorunlara farklı çareler arayankesimlerin doğması da olağandır. Kadının ortak sorunununcinsiyetine dair ötekileştirilip, toplumsal olarak bir de buyönüyle ezilip sömürülmesidir. Bu sorunun ortaklığı tespi-tinin karşılığına sorunu yaratanı yani kapitalizmi görmez-den gelerek veya yok sayarak, en iyi olasılıkla hiçbir zamanyıkılmayacak bir sistem sayarak kadın sorununu, “sadece”kadın sorunu olarak tanımlayan sistem içi feminist akımlarda oluşmuştur. Kapitalizmin yarattığı baskı mekanizmalarıkarşısında onun çizdiği sınırlar içinde kalarak, sadece be-lirginleşmiş sorunlarla uğraşmayı temel amaç edinen akım-lar bir ölçüde de bilimsel sosyalizmin mücadele hattındangeriye doğru savrulmasıyla kendilerine varlık alanı bulabil-mişlerdir. Kapitalizmde sömürülenlerin, ezilenlerin müca-

4

Page 9: Devrimci Mücadelede Kadın

deleyle kazandığı her hak “geçicidir”. Kapitalizm egemenlikaraçlarını elinde bulundurduğu için sömürülenlerin kazan-dıkları her haklarını tekrar geri almakta da daha donanım-lıdır. Sömürülenlerin kazandıkları her hakları için hemenher gün tekrar ve tekrar mücadele etmeleri gelişen top-lumsal mekanizma içinde zaman zaman olanaklı olmaz vebu kazanılmış haklarını “bir gece yasasıyla” veya “bir ka-rarnameyle” kaybetmelerine yol açar. Sistem içinde müca-dele ufkuyla sınırlı her hareketin yaşadığı bir “umutsuzluğadüşme” durumudur bu. Bilimsel sosyalizmin, kadının kur-tuluşunu sosyalizm hedefiyle özdeşleştirmesinin temelindeyatan gerçek neden de buradadır. Bilimsel sosyalizm, sis-tem içi de olsa kapitalizme karşı her kazanımın önemli ol-duğunu bilir, ancak bunun aynı zamanda kapitalizmiyıkmak için kazanılmış bir alan olarak değerlendirince biranlamı olacağını da savunur.

5

Page 10: Devrimci Mücadelede Kadın

Bir sosyal gerçeklik olarak kadın sorununun, üretim süreç-leri analiz edilmeden, sınıf çelişkisi ortaya konmadan, bi-limsel sosyalist bir değerlendirmeye girmeden anlaşılırolması beklenemez. Sosyalist mücadelede, kapitalizm ko-şullarında en fazla ezilmiş olanın politik sahaya ve örgütselalana çekilmesi esastır. Kapitalizmin vahşi koşulları altındaiki kat ezilen kadının kurtuluşu ancak üretimde, sosyal sa-hada, ayrılıkçı ve cinsiyetçi dayatmaları yıkma mücadele-sinde fiilen etkin olmasıyla ve sınıf mücadelesi içerisindedevrimi örgütlemesiyle mümkündür. Bu, kapitalizmin ya-rattığı her alandaki sömürüye karşı hedeflenmesi gerekenmücadele anlayışı içselleştirilerek, kadın sorununa bakmaksosyalistler açısından olduğu kadar başta kadınlar olmaküzere kapitalizmin ezdiği her kesim açısından da bir zorun-luluktur. Soruna salt bir ‘hak-hukuk’ perspektifiyle bakmaksistemin kısır döngüsünde kalmak ve sorunun gerçekliğiniyok saymaktan başka bir şey değildir. Mevcut sistem içe-risinde günlük politik çıkarlar veya kazanılacak bir pay içinsisteme eklenen yapılanmalara yedeklenmek sorunlarınaçare arayan kadınları oradan oraya sürüklemekten başkabir şey değildir. Bir sosyal aktör olarak kadın, politik rolünükapitalizmin siyasi arenada sunduğu yelpazede yer değiş-tirerek değil üretimde yer belirleyerek tanımlamalıdır.

Toplumsal yaşamda politik aktör ola-rak kadın toplumsallaşmasını veemek değerini sadece emeğini sattığıüretim sahasında gerçekleştirmez.Toplumun her kurum ve sahasının(aile, hukuk eğitim, sağlık vs) inşa-sında, emeğini, yetkinliğini, iradesinive bilincini kullanır. Ancak toplumsalhafıza, kapitalist dayatmalar, feodalve ataerkil zihniyetin dez-enformas-yonu ile kadın toplumun her saha-sında ikinci sınıf konumundan

6

Page 11: Devrimci Mücadelede Kadın

çıkamaz hale getirilmiştir. Emeğinin sömürüsündeki ekbaskılı farklılaştırma toplumsal bir yara olarak var olmayadevam etmiştir. Kadın emekçiler sermaye tarafından ayrıcaezilirler ve bunun da ötesinde en demokratik burjuva cum-huriyette bile yasal eşitlikten yoksun kalırlar. Çünkü yasaonlara erkekle eşitlik tanımaz. Yasalarda eşitlik tanındığıdurumlarda ise toplumsal işleyiş bu yasaları geçersiz kıla-cak bir nitelikte çalışır. Kadının asıl önemli sorununu üre-timde olduğu alanda bile bir kenarda sanki olsa da olurolmasa da olur şeklinde ele alınması kadar iş hayatındanda dışlanmasıdır. İş hayatından dışlanan kadın aile yaşamıiçerisinde ebeveynlerin eşit sorumluluklarını (ev işi, çocukbakımı vb) tek başına göğüslemek zorunda kalır. Moderndöneme değin yıkılamayan bir tanımın içinde sömürülmeyedevam edilen "ev köleleri" olarak kalırlar. İş hayatındakipatronlardan, yaşamlarını paylaştıkları erkeklere kadar kirlibir toplumsal bilincin mağdurudurlar.

Page 12: Devrimci Mücadelede Kadın

Sosyalizm dışında bütün sistemler kadını etkisizleştiren veköleleştiren uygulamalarıyla geçmişten bugüne kadının; sı-nıfsal, cinsi, toplumsal, medeni ve psikolojik varlığını red-detmişlerdir. Açıktır ki kapitalizm ve onun sahiplendiğisömürülü toplumsal sistemin birikmiş gelenekleri, proleterbir sınıf mücadelesi içinde olan kadının karşısına, kadın so-rununu ‘hak-hukuk’ kıskacında değerlendirip, salt ‘cinsi’ birsoruna indirgeyerek toplumda tabakalaşmayı, ötekileştir-meyi ve kadınla erkeği karşı karşıya getirip emek değerinidüşürmeyi hedefleyen bir yolda kullanma çabasındadır.Oysa Lenin’in de ifadesiyle komünist öğretide kadınlarınayrı birimleri yoktur; sosyalist ve komünist kadınların yerierkekler gibi partinin içinde resmen, fiilen ve fikren yer al-maktır. Dünyada sömürgeler oluşturmuş kapitalist ege-menler kadın sorununa çarpıtıcı alternatif yaklaşımlarüreterek kadını çalışma sahasına ek dezavantajlar içindekatar. Ancak biliyoruz ki önce virüsünü yayıp sonra ilacınısatan bu zihniyet, bu hastalıklı ayrımcı toplumsal hafızanıntemel kaynağıdır.

1857’de emekçi kadınlar eşit işe eşit ücret, 8 saatlik ça-lışma ve oy hakkı talepleri doğrultusunda 40.000’i aşkınbir kitlesel grev yapmışlardır. Direnişleri bu kaynağa; sö-mürüye, baskıya, zulme, haksızlığa, eşitsizliğe karşı birbaşkaldırı olmuştur. Ve sorunun ‘cinsi’ değil aslında sınıfsalbir karakteri olduğunun tarihsel net bir kanıtını yaratmış-lardır. V.İ.Lenin’in ‘ komünist kadın hareketinin kendisi birkitle hareketi, salt proleterlerin değil, bilakis her türden sö-mürülen ve ezilenin, kapitalizmin ya da herhangi bir ege-menlik ilişkisinin tüm kurbanlarının genel kitle hareketininbir parçası olmalıdır’ beyanı bu pratiğin anlaşılması adınaönemlidir. Bu bağlamda vahşi kapitalizmin altında iki katezilen kadınlar, emeğin sömürüsüne boyun eğmeyen, di-renen ve 'kadın – erkek' polemiğine girmeden sınıfsal bir-likteliğin gücünü göstermiş ve tarihe proletaryanın duruşuadına bir not daha düşmüştür.

8

Page 13: Devrimci Mücadelede Kadın

TOPLUMSAL GELENEKLER

Günümüz kapitalist toplumunda emekçi kadın sınıfsal ola-rak ezilmesinin yanı sıra 'din' gibi kurumlarında manipü-lasyonuyla cinsel kimlik noktasında bir takım toplumsalrollere sokularak emeği değil bekâreti sorgulanan, ürettiğikadar değil doğurduğu kadar kadın olan, erkekle yaşayandeğil erkek için yaşamaya itilen, varlığı erkekle tanımla-nan, fikri değil bedeni üzerinden algılanan kapitalist cinsi-yetçi faşizan ve burjuva ahlak(sızlığ)ının birçok ayrımınave aşağılanmasına maruz kalmaktadır. Bu çifte sömürüözel mülkiyetin ortaya çıkışına, mülkiyeti elinde bulundu-ran erkeğin iktidarına ve beraberinde erkek egemen siste-min oluşmasına dayanır. Kadının, kapitalizmin yarattığısistem ve feodal kalıntı-lar olarak hala egemen-liğini sürdüren ilişkilerdeikinci sınıf insan olarakgörülmesi toplumsal ha-yatın bütün alanlarındakendini gösterir.

Devrimciler kadının öz-gürleşmesi ve sınıf mü-cadelesine katılması vekendi kaderini kendisi-nin belirlemesi nokta-sında ‘aile’ kavramındaniş sahasına kadar, kadı-nın toplumsal yaşamınıörgütlerken bu alandakigelişmeleri incelemek,her bir gelişme aşama-sındaki ekonomik, siya-sal, toplumsal durum ile

Page 14: Devrimci Mücadelede Kadın

bir toplumsal hafıza yaratmak ve bunlar arasındaki bağıdoğru kurmak zorundadır. Feodaliteden, moderniteye ka-dının köleleşmesi son bulmamış farklılaşmıştır. ’Ev Köleliği’ve iş yaşamıyla kadın daha kompleks problemlerin içineitilmeye devam edilmektedir. Kadın, burjuva ailesinin mo-dern kölesi olmuş ve ‘çözülmezlik’ ilkesiyle erkekten ba-ğımlılığını koparamamıştır. Modern toplum kadın ve erkekiş bölümünü yaparken kadını, modernlik kavramı içindeyozlaştırmaya, ezmeye, aşağılamaya devam etmektedir.Modern toplumun burjuva ailesinin temeli sermayeye vekazanca dayanmaktadır. Bir iş akdi sayılarak oluşturulanmodern evlilik kurumu kapitalizmin işleyiş biçiminin enufak ilişkiye yansıması olarak sermayeyi ve gücü elinde tu-tanı haklı ve üstün görmektedir. Sermayeyi yani geçimaraçlarını temin etmeyi sağlayan erkek ailenin patronu vesöz sahibi olmakta kadın ise bu aile içinde patronun iş ak-diyle elini kolunu bağladığı işçi olmaktadır. Burjuva aileninkadına temelde sunduğu şey ise onun açık olarak kendinifuhuşta tamamlaması ve cinsselliğini pazarlanan bir metagibi ailede kullanmasını teşvik etmek seçeneğidir. Serma-yenin ortadan kalkması ile burjuva ailesinin ve onun kaçı-nılmaz tamamlayıcısı fuhşun ortadan kalkması ise kadınıneşit ve onurlu yaşamının yeniden inşa edilebilmesi olacak-tır. Devrimcinin, kadının özgürleşmesi mücadelesinde he-defi sermayeyi ve sömürü toplumlarında ailenin en son, enüst biçimi olan burjuva ailesinin bu ikiyüzlü yapısının orta-dan kaldırılmasıdır. Bu çelişki, ailede kadını sömüren ve ka-pitalizm tarafından ufaltılarak “çekirdek” hale getirilen aileiçinde bile sınıflar yaratan bir sistemin görülmesini zorunlukılmaktadır. Kadını toplumsal olarak zayıflatarak işçi, er-keği patron yapan ‘prototip’ sosyal aktörler geliştiren ka-pitalist yaklaşımları yeşertmektedir. Engels burjuvaailesinin ayrılıkçılığı ve ikiyüzlülüğünü ailede kadını prole-tarya, erkeği ise burjuva patronlardır diyerek yerinde birdeyimle özetlemiş ve burjuva ailenin karakterini ve sosyo-lojik hatlarını çizmiştir.

10

Page 15: Devrimci Mücadelede Kadın

KAPİTALİZMİN İDEALKADIN MODELİ

Kapitalizm kendini var ederkentoplumda bireylerden başlaya-rak kurumlara ve değerlerekadar her şeyin içini boşaltıpyozlaştırmaktadır. Sömürülen-leri apolitikleştirip çarkını ra-hatça döndürme derdindedir.Kapitalizmin kendini dayattığısahalardan biri de şüphesiz ka-dının algılanması ve algılatılmasıdır. Kadını sistem içeri-sinde anlamlandırırken aynı zamanda kadının insanolduğunu unutur ve kadını bir süs gibi göstermeye de ça-lışır. Burada kadının üreten, düşünen kimliğinden koparıptek derdi ‘güzellik’ olan kadınlar yaratma çabası ile kadını‘meta’ algısının içerisine yerleştirmektedir. Kadın erkek içingiyinen, makyaj yapan bir süs bitkisinden farksızdır. Kadınsorgulanması gereken bir hayatın dışında başka bir dünyaiçin yaşamaya itilmiştir. Bu özgürlük mücadelesini, sosya-lizm fikrini ve bir sınıf algısını nitekim militan parti kadınpotansiyelini de tehdit eden ve burjuvaziyi finanse edenbir davranış halini almıştır. Toplumsal sahada politik rolüciddi önem taşıyan kadının ‘meta’ algısı içerisine yerleşti-rilmesi ayrı bir sorunsal olarak önümüzde durmaktadır. Ka-pitalist değerler dizisi erkeğin kadını sadece ‘cinsel obje’olarak tanımlaması için tüm argümanlarını kullanır ve ka-dını da bu fikre ikna eder. Aile içinde açık fuhuş iddiası dabunu net bir şekilde temeller. Kadının cinsel kimliğini sim-geleyen göğüs, kalça ve bacak gibi bedensel durumunucinsellik kıskacında manipüle ederken, erkeğinde sadecekadının cinselliği ile ilgilenmesini sağlar. Toplumda kadınerkek ilişkilerini yozlaştıran ve enseste gidecek kadar taciz,tecavüz vakalarını da bir toplumsal değişmez gerçeklik ola-

11

Page 16: Devrimci Mücadelede Kadın

rak dayatan kısır kapitalist zihniyettir. Sokakta, okulda, ai-lede çalışma sahasında ve toplumsal alanın her örnekle-minde kadının bedenine sözlü ve basit cinsel tacizimeşrulaştıran kapitalist zihniyet kirlettiği kadın algısıyla nekadar barışık yaşayacaktır ve kadınlar buna ne kadar ses-siz kalacaktır? Derinleşen insanlık krizi kapitalizmin yarat-tığı bu canavarca yaşam biçimi tekrar tekrar küllerindendoğmayacaktır ve militan kadın komünistlerin birlikte da-yanışma mücadelesiyle tarihin çöplüğünde bir not olarakkalacaktır. Marks’ın ‘katı olan her şey buharlaşır’ ibaresikadın konusunda da metalaşma algısına ve erimeye gidenmilitan kadın örneklerinin bir sonunun geldiğine ve yenidenbir dünya kuracak kadınların daha diri ve kararlı gelecek-lerine dair güçlü bir tanım olarak durmaktadır.

Kapitalist egemenler kadını toplumda depolitize edip, top-lumsal mücadele gücünü kırmak için yukarıda bahsi geçenyozlaşma sürecini küresel bir boyutta gerçekleştirir ki bunumedya aracılığı ile de sağlar. Geçmişten günümüze kadınınve kadın hareketinin sosyal ve politik sahada tıkanmasındaen büyük pay tartışmasız medyanındır. Kapitalist devletle-rin varlıklarını kökleştirmek, karanlıklarını perdelemek veeylemlerini meşrulaştırmak için örgütlediği medya zamanlakendi bünyesinde kemikleşirken, devletin eli, kolu, ayağıve gözü olur ki temeldedevletin şakşakçılığınıyapmaktan başka birişlevi de yoktur. Gü-nümüzde 'yandaşmedya', ‘merkezmedya’ ‘uluslararası medya’ vbtanımlarıyla öneçıkan bu şakşakçıçevre mevcut ikti-darların politikala-

Page 17: Devrimci Mücadelede Kadın

rını altın tepsi içinde halka sunmaktan geri durmaz. Dün-ya'da ve Türkiye'de kadın hareketi maalesef burjuva med-yasının bu görünmez faşizan müdahalesine maruzkalmıştır. Medya tarihin her döneminde devletin sözcülüğüile kadının nesnelleşmesini, ev köleliğini, emeğine yaban-cılaşmasını, tacize, tecavüze ve enseste maruz kalmasını;reklamları, dizileri, sözde siyaset programları ile meşrulaş-tırmıştır. Bugün iktidar partisinin gerici ve yobaz kadın al-gısı yine aynı medya pratiğinin bir sonucu olarak akıl almazörnekleriyle karşımıza çıkmaktadır. Bir kadın portresi ola-rak, Sibel Üresin örneği ve çok eşlilik üzerine ardı arkasıkesilmeyen modellemeler, 'Aile ve Evlilik Danışmanlığı' adıaltında kadını aşağılayan, birey (insan) olmaktan çıkaran,kadının mutluluğunu açık bir şekilde erkeğe biatle müm-kün kılmaktadır. Bunu toplumun hassasiyetlerini (din) re-feranslarla örgütleyen 'ileri demokrasi ' temsilcisi iktidarınmedyası her geçen gün dayatmalarını ve pervasızlığını art-tırmaktadır.

Kapitalizm kadını dünyanın sorunlarından ilgisizleştirirkenkadının sosyal ve politik varlığını yine kadın dünyasını kul-lanarak yok edip kendini de var etmektedir. Günümüzdegenel kadın profili moda, giyim ve kozmetik çerçevesindeciddi bir tüketim çukuruna batmış durumdadır. Sosyal me-selelere zaten uzak, ilgisiz ve örgütsüz kadın medyanın fi-nansörlüğü ile kapitalizmin çarkının en büyük dişi olmayadoğru itilmektedir. Tarihin belli süreçlerinde, devlet-medya-kapitalist burjuva üçgeni merkezine kadın konu-sunu alarak toplumsal bellek ve refleksi kısırlaştırmayaçabalamıştır. Bu dönemlerin iki farklı karakteristiği okuna-bilir. Birinci olarak kadın hareketinin güçlü ve muhalif se-sinin yüksek olduğu süreçler olması tesadüf değildir.Toplumda derin krizlerin, karanlıkların ve katliamların ol-duğu dönemlerde devrimci, demokrat ve yurtsever hare-ketlerin yükselmesi ve birlikte sokağı örgütlediğisüreçlerde kadın örgütleri de bu sesin bir parçası olmuştur.

13

Page 18: Devrimci Mücadelede Kadın

Ancak sistem için tehlike yaratan asıl konu, halktan kadınve erkeklerin bu mücadele sürecine katılması ve devrimci-lerle birlikte hesap sormaya yönelmeleri belirleyici olmuş-tur. Kadının toplumsal hayata müdahale pratikleri erkekegemen kültürü rahatsız etmiş ve karşısına manüplatif al-ternatifler koymakta geç kalmamıştır. Günümüz manipü-lasyonu dizi ve reklam bünyelerinde işlendiğigörülmektedir. Son on yılda sırasıyla töre-ağa, vatan-terör,burjuva hayat-aşk ve kadın eksenli konuları tema edinerekyayınlanan dizilerin toplumsal hayatın gerçekliğini perde-lemeye çalıştığı açıktır. Özellikle son dönemde ekranlarıkaplayan kadın konulu diziler şiddeti, tacizi, tecavüzü vekadının 2. sınıf statüsünü halka aşılama ve yerleştirmegörevi üstlenmiştir. Tecavüzün anlık bir cinnet eylemi, te-cavüzcünün ise tecavüz ettiği kadın tarafından âşık oluna-bilecek kadar insani olduğunu, tecavüz eylemini ani biriktidarsızlıkla gerçekleştirdiği şeması şiddeti ve tecavüzü,erkeğin egemenliğini çirkin ve aymazca meşrulaştırmaktanbaşka bir anlam taşımamaktadır. Kapitalist burjuva rek-lamlarını ise arz-talep dengesi, ekonomik boyuttan sosyalboyuta halkın mevcut gerçekliği ve kadının 'sosyal varlığı'düşünülmeksizin salt cinsi varlığı üzerinden ve onu nesnel-leştirerek kadını düşünmeyen; yiyen, içen, gezen, giyinenve alışveriş yapan bir çerçevede algılayıp, tanımlar ve ka-dını topluma bu yönüyle sunar. Birinci pratik bilinen ve alı-şılmış olup sistemin sindirme tavrıdır. Ancak tehlikeli vedüşündürücü olan kadın hareketinin hesaplayamadığı vemaalesef alet olduğu husus ikinci bir paradoks olarak med-yanın kadın konusunu hesapsız zamanlarda gereğindenfazla ön plana çıkarmasıdır. Yandaş medya bu ülkede, top-lumsal hareketlerin halk tarafından karşılık bulduğu za-manlarda gündemine kadın konusunu alır. Ekranlarda,haber bültenlerinde ve gazete manşetlerinde birincil temakadına yönelik şiddet olur ve sözde yandaş aydınlar kadın-ların birlik olması ve yaşananlara karşı ses çıkarmaları içinvaazlar verir.

14

Page 19: Devrimci Mücadelede Kadın

KADIN MÜCADELESİNİN YAKIN GEÇMİŞİ

Türkiye'de burjuva feminist hareket 1980 sonrasına denkgelir. Devletin muhalif kadının sesini gündeme itelemesinin1980 faşist darbesini kamufle etme gayesiyle oluştuğu çokgeç görülmüş ve bu durum kadın hareketinin içerisindefarklı yorumlar geliştirmiştir. Bu yorum farkı, 1980’de ge-lişen feminist hareketin sınıf mücadelesinin karşısındaoluşturduğu sistem içi bir burjuva hareketi olmasıyla açık-lanır. Buna karşın 1990'ların başında kadın hareketininmedyada geniş yer tutmasının, kadın örgütlerinin finanseedilmesinin ve gerçekleşen kitlesel kadın eylemlerinin budenli zemin bulmasının arka planında devletin, dönem içe-risinde ses getiren Kürt hareketini baltalama çabası da var-dır. Bu dönem kadın hareketinin zayıfladığı bir süreçtir kinedeni feminist hareketin ve kadın sorununa devrimci birbakışın yarattığı ayrı örgütlenme tavrının somutlaşmasıdır.Ancak 1984'den itibaren sistem için tehdit oluşturan Kürthalkının mücadele birliği 90'larda devleti, kadın hareketinizorunlu olarak gündeme almaya itmiştir. Günümüze dön-düğümüzde durum 90'lardan farksız görünmemektedir.Mevcut hükümet ve şakşakçı ordusu medya, ustalık dö-nemi olarak adlandırdığı süreçte Kürt halkının demokratiktaleplerini ve büyüyen çığ-lığını sözde paketlerle kıs-maya çalışmış vesonrasında gündeme ka-dına şiddet haberlerinioturtarak kendince politiksahayı yönlendirmeye gi-rişmiştir. Devrimciler oluş-turulmaya çalışılan buçapraz ateşin farkındalığıile gerek Kürt hareketinigerekse kadın hareketini

Page 20: Devrimci Mücadelede Kadın

kendi teori ve pratikleri ile dengelemeyi başarabilmiştir.Ancak sosyalistlerin de ideolojik tutumlarına ters bir kaçpratik yaşanmıştır. Bunlardan en belirgin olanı son yıllardaözellikle 8 Mart etkinliklerine erkek yoldaşlarımızı katmamakararıdır. Feminist grupların etkisiyle verilmiş bu çoğulkarar sosyalist ideolojinin karakteri açısından anlamlı vetutarlı değildir. Önümüzdeki süreçte devrimcilerin bu hu-susta, dünyayı yorumlama ve değiştirme ilkelerimize dahauygun pratikler geliştireceğine inancımız tamdır.

Kapitalizm emek sömürüsünde kendisini evantajlı kılacakher tür ayrımı kullanır. Çocuk emeğini yaşı küçük diyerekdaha az ücretlendirir. Aynı işi yapan iki kişi arasında farklıözellikleri daha az ücret ödemek için gerekçe sayar. Kapi-talizm koşulları altında kadın, sırf kadın olduğu için çiftesömürüye tabidir. Kadın emeğinin toplumsal sömürüsü ka-

Page 21: Devrimci Mücadelede Kadın

dınların ve kadın hareketinin politik saha içerisinde varlığınıtanımlayacağı temel ve can alıcı konudur. Dünden bugünekadının çalışma hayatı içerisinde varlığı kadın olmasındandolayı her zaman ek sorunlarla karşılaşması demek olmuş-tur. Çalışma hayatı içerisinde kadın daha farklı baskılarlayüzleşmekte üretimdeki varlığını mobbing gibi uygulama-lara maruz kalarak sürdürmektedir. Güvencesizlik, mob-bing, eşit olmayan ücret, hamilelikte süt izinleri içinyetersiz uygulamalar vb kadınların iş sahasında kalıcılığınıengellemektedir. Anadolu'da ve geleneksel toplum model-lerinde kadının çalışma hayatı içerisindeki durumu dahavahim bir hal almaya doğru gitmektedir. Din, örf, adetler,toplumun geri yapısının oluşturduğu toplumsal yapı ve bugerçekliğe uygun yasalarla kadının toplumsal varlığı ev veaile işçiliği arasındaki dar bir alana sıkıştırılmaya yönelmiş-tir. Bugün ülkemizde kadınların % 80'i (2007 istatistiğinegöre katılım %24) üretim sahasında aktif olarak yer alma-maktadır. Tarihsel süreç içerisinde kadının çalışma haya-tında karşılaştığı sınıfsal ve özsel sorunlar ile birliktebulunduğumuz coğrafyanın öznel durumu (ataerkillik,asabi ilişkiler, din-örf ve adetlere dayalı geleneksel kurallar,istihdam sorunu) da eklenerek bu ülkede kadını gizli birtecridi yaşamaya zorlamaktadır. İktidardaki gerici faşistpartinin kadın algısı ve kadın sorununa dair zihniyeti hergeçen gün toplumsal hayat içerisinde işlenirken kadınyavaş yavaş toplumun her alanının dışında itildiği gibi üre-tim sahasının da dışına itilmektedir. İktidar partisinin ordumerkezli on yılda bir darbe yapma geleneğini devralarakülkemize ve halkımıza yaşattığı gizli-faşist-sivil darbe sü-recinde, kadın yaşamı üzerindeki politikalarıyla ataerkil sis-temin temsili ve devamcısı zihniyetin uygulayıcısı veyeniden üreticisi olduğu açıktır. Kadın sorununa bakışın il-kelleştiği, baskı ve dayatmaların eklenerek arttığı bir korkuimparatorluğunda devrimcilere düşen görev mücadeledeve üretimden siyasete her sahada kadını var etmek ve buvarlığı örgütlü kılmanın yollarını bulmaktır.

17

Page 22: Devrimci Mücadelede Kadın

KADIN MÜCADELESİNİN TOPLUMSAL MÜCADELE İÇİNDEKİ YERİ

Dünyada olduğu gibi bugün Anadolu coğrafyasında dakadın sorununun geldiği yer çok kompleks bir problem ola-rak var olan kısıtlı kadın özgürlüğünü de tehdit etmektedir.Ancak Türkiyeli kadının sorunları öznel koşullar içerisindedeğerlendirilmeli ve bu öznelin bilimsel sosyalizmle bütün-leşmiş bir çözüm yolu aranması, kaçınılmaz ilke olmalıdır.Anadolu’daki kadının dil, din, sınıf ve cinsel kimliği kaynaklıyaşamsal ciddi sorunları birikmektedir. Türkiye pratiğindekadın olgusu kronikleşmiş travmatik bir haldedir. Kapita-lizmin sömürü odağı olan kadın Türkiye toplumunda farklıötekileştirmelerle iki kez, üç kez ve defalarca ezilmektedir.

Page 23: Devrimci Mücadelede Kadın

Türkiye’de kadın çalışan-çalışmayan, doğuran doğurma-yan, sunni olan alevi olan, Türk olan Kürt olan gibi bir dizisistemin dayattığı ayrışmayla ciddi bir sorunlar yumağı ha-line gelmiştir.

Alevi kadın cinsel kimliğinin yanı sıra yobaz ve gerici zih-niyetlerin dayatmalarıyla ‘ahlak’ başlığında yıllarca top-lumda ötekileştirilmiş ve aşağılanmıştır. Kapitalizmkarşısında kadın olarak ezilmesi yetmezmiş gibi inançlarıda alaşağı edilmiştir. Alevi kadını ahlaki anlamda sorgu-lama pervasızlığına düşen faşizan zihniyetler alevi kadınınıtoplumsal sahada yaşamsal zorluklarla karşı karşıya bırak-mıştır. ‘Mum söndü’ gibi akıl dışı uydurmalar en keskin ör-neklerindendir. Buna karşın alevi kadını kendini sosyalsahada en iyi tanımlayan ve kapitalist ahlakla en çok sa-vaşan bir kimliğe sahiptir. Ancak konunun derinlerinde so-runlar geçmişten günümüze alevi kadınının özgürlük veyetkinlik algısı ile gelişmektedir. Bugün bu coğrafyada enözgür ve en rahat kadın olarak algılanan alevi kadının ger-çekten ne kadar yetkin olduğu tartışılır haldedir. Evet, alevikadın diğer mezhep ve dinsel yorumlara oranla daha rahatsosyalizasyonunu gerçekleştirir ancak kendisini Alevi ola-rak tanımlayan kadının Alevilik üzerindeki belirleyiciliğihemen hiç yoktur. Alevi dernek ve cem evlerinde her nekadar kadınların nicel varlığı göz doldursa da alevi çalış-taylarında ve kurultaylarında kadının mevcut varlığı dışındabir etkinliği yoktur. Kadın hala erkekle birlikte varlığını sür-dürmektedir. Çalıştaylara çağırılan alevi dedelerine gönde-rilen davetiyeler …Dede, Eşi ve Ailesi olarakhitaplaşmaktadır. Alevi kadın bu çalıştaylarda henüz biryetkinliğe ulaşamamıştır. Bir özgürlük algısı ancak veancak insanın üretmesi ve yetkinliği ile anlam kazanabilir.Bahşedilmiş bir özgürlük ve sadece sosyal sahada diğerle-rine göre biraz daha rahat olmak kadının özgür ve yetkinolduğu anlamına gelmemektedir. Bugün Aleviler kadınlarıngerçekten özgür olmalarını istiyorlarsa Alevilik felsefesiyle

19

Page 24: Devrimci Mücadelede Kadın

yaşayan kadınları Aleviliği şekillendirmek ve pratize etmekadına bu çalıştay ve tüm sahalarında yetkinliğe ulaştırma-lıdır. Alevi kadınının özgürlüğü ve kendine güvenli yetiş-mesi kapitalizme karşı ezilen olmaları noktasında devrimcimücadelede daha fazla yer almalarıyla açıklanabilir. Bubağlamda alevi kadınlarının sınıf mücadelesinde varlığıdesteklenmeli ve gçlendirilmelidir.

Kimlik politikaları yeni yüzyılda tüm dünyayı sarmışkenTürkiyeli Kürt kadınının sosyal sahada yeri, dil, kültür vekimlik gibi sorunlar etrafında faşizan ve gerici yobaz çev-relerin politik tacizine uğramaktadır. Kürt sorunu bir krizhaline gelirken Kürt mücadelesinde kadının yeri olumluörnek teşkil ederken Kürt kadın siyasetçiler de tüm dünyada elle gösterilir düzeyde politik sahayı etkilemişlerdir. Ulu-sal mücadelede en önde yer alan Kürt kadını özde ne kadarözgürdür ve sosyal inşasını ne kadar dönüştürebilmiştir?Geleneksel ve feodal dayatmaların altında on çocuğa bak-makla yükümlü Kürt kadını hala töre kurbanıdır, hala‘meta’ algısından sıyrılamamıştır. Kadını özgürleştirmedenulusal mücadelesini yürüten Kürt politikler kendi iç çelişki-lerini gidermeden kimlik siyasetini sağlıklı yürütemeyecek-lerinin bilincinde olmalıdır. Doğunun yarası olan töre Kürtkadınlarının özgürlüğünü ve canını almaya devam etmek-tedir. Bu bağlamda Kürt siyasetçilerine ciddi sorumluluklardüşerken ulusal mücadelesinde tam bir militan olan Kürtkadını cinsel kimliğine ve evlilik kurumu altında para kar-şılığı aile kurulması zihniyetine karşı da militanca savaş-malıdır. Burada asıl görev devrimcilerindir. Devrimci kadınve erkekler Kürt kadınının metalaşmasına ve ev köleleri ol-masına karşın yeni ve somut adımlar atmalıdırlar. Uluslarınkendi kaderini tayin hakkını sosyalizmin vazgeçilmez birsavunusu sayan devrimciler Türkiye pratiğinde Kürt kadı-nının özgürleşmesi ve ulusal kurtuluş mücadelesi süreciiçinde kadının özgürleşmesinin mücadelenin bir parçası ol-duğunu bilerek sorumluluk almalıdırlar.

20

Page 25: Devrimci Mücadelede Kadın

KADIN MÜCADELESİNİN GELDİĞİ YER

Altını çizmek gerekir ki kadın aileden, politikaya yaşamakatılışından, hayata bakış biçimine kadar sistemin yarattığıpopüler kültürün etkinliği altındadır.

Burjuvazi kadını sömürürken kadını toplumsal yaşamınınher anında sömürüye açık ve savunmasız bırakmaktadır.Binlerce yılın gerici ge-leneklerinden feodalve cinsiyetçi söylemlerve hitaplar ile “mo-dern” cinsiyetçi söy-lemleri karıştırarakkadının kimliğini boyuneğen ve köleleşmeyiezilmeyi doğal bulanbir alana sıkıştırmayaçalışmaktadır. Kadının bekâretini sor-gulayan kız kelimesi. Feodal bir kalıntı olarak köle- efendiçelişkisinin ürettiği bir hitap olarak hanımefendi. Varlığınıerkeğe bağımlı kılan çözülmezlik ilkesinin ürettiği bir tanımolarak bayan. Kadın erkek ilişkilerinde kadını meta olarakalgılayan ve sadece kadının cinsel hayatıyla ilgilenen zih-niyetin ürünü olarak avrat gibi hitaplar kadının özsel varlı-ğını kabul etmeyen feodal ve küçük burjuva ayak takımınıncinsiyetçi söylemleri kadının sosyal sahada varlığını haz-medememesinin bir sonucudur. Devrimciler kadını sosyalsahadan iteleyen ve ayrışmayı tetikleyerek ötekileştirenzihniyetle kadınla birlikte mücadele etmek zorundadır. Bukavramlar kadınlar ve devrimcilerce kabul edilemez!

Tarihsel süreçte kadın mücadelesi zaman zaman teorik vepratik yanılsamalara tanık olmuştur. Özellikle son yüzyılda

21

Page 26: Devrimci Mücadelede Kadın

burjuvazinin manipülasyonuyla devrimciler kadın mücade-lesini sınıf mücadelesinden ayrıştıran pratiklere de sahipolmuştur. Sorunu hak-eşitlik çerçevesinde sınıfsal müca-deleden soyutlayarak burjuva bir anlayış zeminine kaya-bilmişlerdir. Bu paradoks, doğru tespit edilmeyen sınıfçelişkilerini bir daha masaya yatırmayı zorunlu kılmaktadır.Devrimcilerin Leninist örgütlenme modelini içselleştireme-mesi ile burjuvazinin sınıf mücadelesinin önüne koyduğuengellere takılmışlardır. Bunun yanı sıra marjinal feministgruplar da sorunun analizini kadın-erkek çelişkisine indir-

geyerek salt bir ‘cinsi’ sorun ola-rak deklare etmektedirler. Bilimselsosyalizm bağlamında Lenin’in deifadesiyle; kadın sorunu sınıf çe-lişkilerinin çözülmesiyle aşılabilir.Komünistler açısında kadınlarınayrı birlikleri yoktur. Komünistkadın tıpkı komünist erkek gibiparti içerisinde devrimi örgütleye-rek varlığını ve özgürlüğünüidame eder. Ancak tarihsel birhata olarak kadın çalışmaları yal-nızca kadınlar tarafından inşa edil-miştir. Oysa komünist pratikkadını özgürleştirmeye giderkenkadın erkek el ele bir dayanışmayıesas almaktadır. Kadın sorunu;sorunun kaynağı olarak birebir er-keğinde sorunudur ki kapitalizmaltında iki kat ezilen kadınların öz-gürlüğünü kapitalizme karşı erkekde kadınla aynı safta örgütlemekzorundadır. Aksi, belirtildiği gibitarihsel bir hatadır. Bu marjinal-feminal grupların devrimciler üze-rinde bıraktığı hastalıklı bir

22

Page 27: Devrimci Mücadelede Kadın

virüstür. Tarihsel dönüşümü belirleyecek en temel güç işçisınıfıdır. Ve kadının kurtuluşu ancak ve ancak proleter dev-rimciler safında ve erkek kadın yan yana mücadeleyle,kadın erkek demeden savaşımla mümkündür. Sonuç olarakbilimsel sosyalist tavır; kadını sınıf içerisinde erkekle omuzomuza ve devrimci dayanışmayı yükselten militan bir du-ruşta olmasını gerektirir.

Cinsel kimlik sorunu ise önemli bir sorun olarak mücade-lenin anlamlandırması gereken bir konudur. Bugün özgür-lük mücadelesi veren kimi kesimler de dâhil olmak üzerebirçok kesim bireylerin cinsel kimliklerini sorgulama hak-kını kendinde görmektedir. Cinsel tercih insanın biyolojik,çevresel ve tepkisel refleksleri-nin bir sonucu olarak kabul edil-mesi gereken ve müdahaleyefırsat verilmemesi zorunluluğuiçeren önemli bir gerçekliktir.Bugün lezbiyen, gay, biseksüel,travesti ve transseksüellerinyaşam alanları modern ilkellerve devrimci diye tanımlanan ge-rici çevrelerce de linç edilmekte-dir. Birlikte yaşamı güçleştirenbu zihniyetin tahammülsüzlüğüaslen kendi küçük dünyasının veiç hesaplarıyla yüzleşmemeninsonucudur. Burjuvazi tarafındangerek kullanılan, gerek dışlananfarklı cinsel kimliğe sahip birey-lerin toplumsal sahada ve sınıfmücadelesinde yetkinleşip yığın-ların sürece müdahalesinde mi-litan pratikler geliştirmeleriadına ve en önemlisi yaşamları-nın tehdidini ortadan kaldırmak

23

Page 28: Devrimci Mücadelede Kadın

noktasında sosyalist yaşamdan başka alternatifleri yoktur.Devrim fikri onlar için de yaşamsal bir zorunluluktan başkabir şey değildir.

Yeryüzünde özgür, eşit demokratik, sömürüsüz, onurlu veerdemli bir yaşamı isteyen ve yaratmaya çalışan devrim-ciler olarak; biz sosyalistler, kadının kapitalizmin ve burju-vazinin dayattığı gibi cinsi bir obje olarak algılanmadığı;bedeninin (bekaretinin) değil, fikrinin sorgulandığı, aile-den, politikaya eşit ve özgür kaldığı, kimliğinden, inancındadolayı dışlanmadığı, cinsel tercihlerin kusur sayılmadığı veen önemlisi sınıf içerisinde proleter kadının emek gücününve değerinin yok sayılmadığı eşit işe eşit ücret aldığı, eme-ğine yabancılaşmadığı bir hayatı örgütlemeyi başka birdünyanın mümkünatını ve yaşanılır kılmayı tarihi bir görevsaymaktayız. Kadın erkek demeden ‘ayrılıkların’ değil ‘ay-nılıkların’ altını çizen devrimci dayanışmanın önünü açansöylem, eylem ve pratikler geliştirmeyi, devrimi örgütle-meyi, sosyalizme ulaşmayı yaşamsal bir zorunluluk olarakgörmekteyiz.

Devletin ortaya çıktığı ilkel dönemden, “modern” diye ta-nımlanan kapitalizme kadar kadın her alanda bütün ege-menlerce ataerkil bir zihniyetin sömürüsü ve kâbusuylayaşamıştır. Tek kurtuluş bütün devrimci kadın ve erkeklerindayanışma pratikleri geliştirerek devrimci kadına militanruhunu geri kazandırmaktır. Sınıf mücadelesinde kadınlarınyetkinleşerek kapitalizme ve burjuva kültürünün dayatma-larına karşı tek yumruk olmaktan başka şansı yoktur. Nekadar direnirsek o kadar varız, ne kadar savaşırsak o kadarinsanlaşırız ve ne kadar militansak o kadar özgür yaşaya-cağız.Kadın erkek el ele özgürlüğe!

YAŞASIN KIZIL DAYANIŞMA!YAŞASIN KIZIL KADIN DAYANIŞMASI

24