dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/shared... · web viewve...

309
DÖNEM : VII YASAMA YILI: 2009/II KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ CUMHURİYET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 19’ncu Birleşim 14 Aralık 2009, Pazartesi

Upload: others

Post on 19-Feb-2020

7 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

DÖNEM : VII YASAMA YILI: 2009/II

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ

CUMHURİYET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

19’ncu Birleşim14 Aralık 2009, Pazartesi

Page 2: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

İÇİNDEKİLERSayfa

I.GELEN EVRAK 2149

II.ÖZEL GÜNDEM

2010 Mali Yılı Bütçe Yasa Tasarısının görüşülmesi.

– Kurumsal 01; Cumhurbaşkanlığı Bütçesi. 2150

-Kurumsal 02; Cumhuriyet Meclisi Bütçesi. 2315

-Kurumsal 14; Mahkemeler Bütçesi. 2336

-Kurumsal 18; Yüksek Yönetim Denetçisi (Ombudsman) Bütçesi. 2337

2148

Page 3: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

GELEN EVRAK

YASA TASARILARI :

1. İhtiyat Sandığı (Değişiklik) Yasa Tasarısı (Y.T.No:60/2/2009) (Başkanlığa Geliş Tarihi:10.12.2009) (Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesine)

YÜKSEK YÖNETİM DENETÇİSİ (OMBUDSMAN) RAPORLARI:

2. Yüksek Yönetim Denetçisi (Ombudsman)’ın, Sayın Bülent Zayıf’ın başvurusu üzerine hazırladığı Denetçi Raporu. (O.B.R.No:2/2/2009) (Başkanlığa Geliş Tarihi: 10.12.2009) (Başkanlık Divanına)

YAZILI SORULAR:

3. Cumhuriyetçi Türk Partisi Lefkoşa Milletvekili Sayın Kadri Fellahoğlu’nun sunmuş olduğu, Turizm Fonundan Yapılan Katkılar İle İlgili Yazılı Sorusu. (Y.S.No:27/2/2009) (Başkanlığa Geliş Tarihi:12.12.2009) (Başbakanlığa)

2149

Page 4: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

BİRİNCİ OTURUM(Açılış Saati: 10.28)

BAŞKAN: Hasan BOZERKÂTİP: Mutlu ATASAYAN

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Meclisinin 7’nci Dönem, 2’nci Yasama Yılının 19’uncu Birleşimini açıyorum. Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır.

Buyurun Sayın Kâtip.

(Ad okunarak yoklama yapıldı)KÂTİP – Toplantı yeter sayısı vardır Sayın Başkan.

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

Sayın milletvekilleri; şimdi gündem gereği görüşmelere geçiyoruz. Gündemimizin birinci kısmında Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları yer almaktadır. Ancak bu kısımda herhangi bir sunuş işlemi olmadığı için gündemimizin ikinci kısmına Özel Gündemde Yer Alacak İşler kısmına geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri; bu kısımda 2010 Mali Yılı Bütçe Yasa Tasarısını görüşmeye devam ediyoruz. Tasarının ikinci maddesini okuyunuz lütfen.

KÂTİP –

31 Aralık 2010 Tarihinde Sona Erecek Mali Yıl Hizmetleri İçin Tahsis Edilen Ödenek“A”, “C” ve “D” Cetvelleri

2. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin, 1 Ocak 2010 tarihinde başlayan ve 31 Aralık 2010 tarihinde sona erecek olan 2010 Mali Yılında, bu Yasaya Ek’li "A", "C" ve "D" (Ödenek, Kadro ve Araç) Cetvellerinde saptanan hizmet ve faaliyetlerin yürütülmesi için 2,645,273,043.-TL (İki Milyar, Altı Yüz Kırk Beş Milyon, İki Yüz Yetmiş Üç Bin, Kırk Üç Türk Lirası) ödenek tahsis edilir.

BAŞKAN – Görüşmeler İçtüzüğümüzün 102’nci maddesinin (5)’inci fıkrası gereğince her kurumsal bütçenin üzerinde yapılacak ve her kurumsal bütçenin görüşülmesi tamamlandıktan sonra o kurumsal bütçe oya sunulacaktır. Şimdi bu çerçevede önce Kurumsal 01; Cumhurbaşkanlığı Bütçesinin görüşülmesine geçiyoruz.

Cumhurbaşkanlığı Bütçesinin ödeneklerini okuyunuz lütfen.

KÂTİP - Kurumsal I. Düzey 01: Cumhurbaşkanlığı Bütçesi.

2150

Page 5: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

II Düzey 01: Yönetim Hizmetleri. 01: Personel Giderleri (TL): 8 Milyon 494 Bin 495. 02 Sosyal Güvenlik Kurumuna Devlet Prim Giderleri (TL) : 679 Bin 564. 03 Mal ve Hizmet Alımları Giderleri (TL) : 7 Milyon 608 Bin 350. 05 Cari Transferler (TL) : 2 Milyon 606 Bin 800. 06 Sermaye Giderleri (TL) : Yok. 07 Sermaye Transferleri (TL) : Yok. 08 Borç Verme (TL): Yok. II. Düzey Toplamı (TL): 19 Milyon 389 Bin 209. Kurumsal Toplamı (TL) : Yok.

II. Düzey 02: Milli Arşiv ve Araştırma Dairesi. 01: Personel Giderleri (TL): 852 Bin 519. 02 Sosyal Güvenlik Kurumuna Devlet Prim Giderleri (TL) : 39 Bin 612. 03 Mal ve Hizmet Alımları Giderleri (TL) : 69 Bin 590. 05 Cari Transferler (TL) : 350. 06 Sermaye Giderleri (TL) : Yok. 07 Sermaye Transferleri (TL) : Yok. 08 Borç Verme: Yok. II. Düzey Toplamı: 962 Bin 71. Kurumsal Toplamı (TL) : 20 Milyon 351 Bin 280.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı Bütçesi üzerinde söz isteyenler? Başka söz isteyen var mı? Serdar bey. Buyurun Ferdi bey.

FERDİ SABİT SOYER (Mağusa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı Bütçesi üzerinde esasa dair görüşmeye geçmeden evvel bir konuyu gündeminize getirmek istiyorum. Manevi bir konudur ve galiba hepsimizi ilgilendiren bir kondur. Buna bir çözüm bulmakta büyük fayda vardır kanısındayım. Biraz evvel Genel Kurula gitmeden evvel, girmeden evvel çok değerli uzun yıllar milletvekilliği yapmış, ülkemize hizmet etmiş Mustafa Hacıahmetoğlu’nu gördüm. Mustafa Hacıahmetoğlu hepsimizin Mustafa dayısı. Büyük ölçüde ülkemize hizmet etti. Kendine özgü renkli kişiliği canlı bir yapısı var. Şimdi yaşı ilerledi sıhhatinde belli sıkıntılar var. Ancak o yaptığımız sohbette benim de unuttuğum ve büyük ölçüde bir nevi vefa konusunda gündeme gelmesi gereken bir konuyu bana hatırlattı Hacıahmetoğlu.

Bu bakımdan buna bir çözüm bulmakta büyük fayda vardır. Şimdi değerli Hacıahmetoğlu biliyorsunuz Kıbrıs Türk Kooperatif Merkez Bankasının yönetimindeydi. Ve o dönem bir siyasi tartışma Kooperatifin üstünde kimin yetkili olacağına dair kısır bir tartışmadan ötürü Hacıahmetoğlu’nun bir nevi Kooperatife üyeliğini veyahut da yönetim kurulu üyeliğine aday olmasını engellemek için iddialar orta yere atıldı. Yargıya verildi ve o gündür bugündür bu konu hiçbir şekilde açığa kavuşmadı. Ve büyük ölçüde rahmetli Naci Talat bu konuyu şöyle tanımlamıştı daha sonra da Hacı amcamız buna sarılmıştı ayağıma bir taş bağladınız, denize attınız beni ipi de kesmezsiniz çıkayım suyun altında yaşamaya çalışırım. İşte bu oldukça önemli bir noktadır. Onun için bu aşamada Sayın Başbakan herkes büyük bir gayret koysun orta yere ve hala daha hiçbir şekilde yargılanmamış, hiçbir şekilde böyle bir pozisyonunun şu veya bu şekilde tanımı yapılmamış ama sırtına ve ayağına da onun deyimi ile bağlanan bu haksız taşı artık çekelim. Ve Hacı amcamız bu kadar hizmetten sonra ve bu ülkeye verdiği katkılardan sonra 74’den önce de, 74’den sonra da öyle bir siyasi tartışmanın ayağına bağlı taşı ile yaşamaya devam etmesi. Bu çok ulvi bir görevdir hepsimiz için. Bunun için ben bu konuda bu öneriyi getirmek istiyorum. Biran evvel bu pozisyon sonlandırılsın artık. Çünkü seneler geçmiştir aradan ne yargılanmıştır, ne bir iddia herhangi bir şekilde kanıtlanmıştır yalnızca o günlerin siyasi atmosferi içerisinde Hacı amcanın Kooperatif yönetimine adaya olmaması için alınan bir uygulama orada bağlı kaldı. E onunla beraber

2151

Page 6: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

görev yapan bütün insanlar kooperatifin yönetiminde devam ettiğine göre de e bunun bütün vebalini de Hacı amcanın üstünde tutmak kabul edilir bir davranış değildir. Dolayısıyla bu konu biran evvel ele alınmak zorundadır. Ve konuda insan ömrüdür bu iki kapılı bir handayız ne irademizle belirledik bu hanın giriş kapsından girmeyi, irademizle de belirlemeyiz çıkmasını. İnsan hayatıdır bu ansızdan bir hadise olur ve bu vefayı yapmazsak eğer bu hepimizin boynunda bağlı bir taş olarak kalır kanısındayım. Bunu bir an evvel ele almakta fayda vardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı oldukça önemli bir kurumumuz ve Kıbrıs Sorununun çözüm sürecinde de Cumhurbaşkanlığı makamı büyük ölçüde görüşmeci çerçevesinde şekillenen bir konumdur. Dolayısıyla ister istemez Cumhurbaşkanlığı Bütçesini görüşürken Kıbrıs Sorununu konuşmamız gerekmektedir. Ama Başbakanlık Bütçesi üstünde beş yıllık görev yaptığım Başbakanlıkta ve büyük ölçüde partimizin de yönetimde olduğu dönem içerisinde hedeflediğimiz pek çok şeyi yapabilmenin bir kısmını yapamamanın büyük ölçüde deneyimleriyle de detaylandıracağım bir kısım konulara şimdiden ana başlığı ile girmek istiyorum.

Kıbrıs Rum tarafı şu tanımlamayı yapmaktadır. Uluslararası herhangi bir ilişkide olağan süreç içerisine girdiğimiz zaman ve uluslararası ekonomik sosyal ilişkilerde bizim karşımıza şöyle çıkmaktadır, ya da yabancıların karşısına. Bu doğru noktayı verirseniz, ki doğrudur talep ettiğimiz. Mesela direkt ticaret, doğru bir taleptir. Bu talep yerine gelirse Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin statüsünü artıracaksınız. Rum tarafı böyle yaklaşır. Yani ülkemizde normal ilişkilerde meydana gelen gelişmelerde kurumsallaşma bu bakımdan bizim için önem olmalıdır. Kıbrıs Rum tarafının hareket hattı sürekli olarak demektedir ki normal bir ilişkiye girdiğiniz anda veyahut öyle bir talebiniz olduğu anda bu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin statüsünü yükseltmedir, pozisyonunu artırmadır diye karşı çıkmaktadır. Öyle ise bizim için en belirleyici nokta siyasal kurumsallaşmamızı artırmak olmalıdır. Bunun için Cumhurbaşkanlığı makamı bu siyasal kurumsallaşmada son derece önem taşımaktadır bir bölümüyle. Diğer bölümlerini detaylı olarak Başbakanlıkta ele alacağım. Ve kurumsallaşma yalnız bir partinin değil, bütün siyasi partilerin ve aynı zamanda toplumun birinci gündemi olması lazımdır. Ancak ilgimi çekti, seçimlerden sonra 2005’te Sayın Talat Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ona hitaplarda farklı görüşte olanların o zat dediğini duydum. Ona hitaplarda, Cumhurbaşkanlığına hitaplarda yalnızca Talat dendiğini duydum. Ona hitaplarda Cumhurbaşkanlığı makamında oturan kişi diye hitap edildiğini duydum. Ve bunu söyleyenlerin büyük bir çoğunluğu da devleti yüceltme, geliştirme, hatta tanıtma iddiasında bulunan sağ ya da bir anlamda kendisini son derece ulusalcı addeden sol görünümlü bazı çevreler olduğunu gördüm. Yani Cumhurbaşkanlığı makamında şu veyahut bu beğenmediğiniz siyasi çizgiye sahip kişinin oturması onun zat, kişi olarak tanımlanmasını getiriyorsa siyasal jargonda, o zaman Kıbrıs Rum tarafının herhangi bir uluslararası ilişkilerde talebimizin önüne bu KKTC’nin düzeyini yükseltmedir diye yaptığı çıkışa siz karşı çıkamazsınız. Çıksanız dahi fiilen kendi açınızdan inandırıcı olamazsınız. Sayın Denktaş Cumhurbaşkanıydı, son derece politik farklılıklarımız vardı. Ama hiçbir zaman biz ona Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş hitabından başka bir hitap kullanmadık. İlişkilerimizde tenkit edilse de bazen öfkeli anlarda sert eleştiriler de yapılsa kendine,bütün ilişkilerimizde Cumhurbaşkanı statüsünde bir pozisyondan onu azade

2152

Page 7: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

edecek bir söylem içerisinde bulunmadık. Şimdi tabii siyasetçi için zordur bunları kullanmak bazen aleyhinize olur ama halk deyimidir kullanacağım genel olarak derler ki bizde insanlar Aytumalılar gibi sonradan kızan sen de derler. Bu bir sözdür halkımızın içerisinde. Şimdi ben de gittik sonra ona benziyorum sonradan kızıyorum bazı konulara. Çünkü bu kadar titiz olmamıza rağmen Sayın Başbakan geçen gün Başbakanlık Bütçesinde benim ve Partimin Cumhurbaşkanlığı sarayını basacağımızdan söz etti. Ve önümüze tel örgüler dizildiğinden söz etti. Kısa bir cevap vermiştim kendisine burada ama çok fenama gitti bu Aytumalılar gibi ondan sonra. Ve onun için bugünde bu konunun üstünde duracağım.

Ben Sayın Başbakandan bunun tarihini istiyorum hangi tarihtedir, hangi eylemdir, ne zaman olmuştur kendi iddiasına göre. Çünkü böyle bir şey hiçbir zaman olmamıştır. Ne zaman olmuştur? Eğer referandum gecesini kast ederse referandum gecesi anamızdan emdiğimiz Partililer olarak süt burnumuzdan geldi, 24 Nisan gecesi.

(Meclis Başkanı Sayın Hasan Bozer Başkanlık Kürsüsünü Meclis Başkan Yardımcısı Sayın Mustafa Yektaoğlu’na devreder)

Çünkü 24 Nisan referandumunun sonucu çıktığı anda pek çok insan kendiliğinden Girne Kapısına geldi. O yaşanan süreci herkes biliyor. Ne kadar gergin bir atmosfer içerisinde olunduğunu. Ve Girne Kapısına gelip toplanmaya başlayan insanlar Cumhurbaşkanı Denktaş’ın referandumla ilgili yaptığı bir açıklamayı duydukları zaman müthiş bir öfkeye kapıldılar. Çünkü Denktaş Türkiye televizyonlarına yaptığı açıklamada Allah Rumlardan razı olsun, hayır dedikleri için. Bunu duyan televizyonlarda, radyolarda bunu işiten insanlar büyük bir öfke seli ile Girne Kapısına gelmeye başladılar ve o an hayatımızın yaşadığı en büyük sıkıntısını yaşadık çünkü hiç böyle bir şeye hazırlıklı değildir. Binlerce insan geldi ve Cumhurbaşkanlığı sarayına yürümek istediler. Girne Kapısından Cumhurbaşkanlığı sarayına ayrılan yolun önüne orada bulabildiğimiz, çağrı yaptığımız tüm partili arkadaşlarımızı topladık kol kol dizdik ve bir insan zinciri oluşturduk. Bir kısım partili arkadaşlarımız dayak da yedi orada o öfkeli kalabalıktan. Ama o yola girmesine insanların fırsat verilmediği için verilmediği gibi aynı zamanda bulduğumuz küçük bir el hoparlörü ile de ben hisardan hisara koşturarak insanları sesimizi ulaştırabileceğimiz kadar ulaştırarak Girne Kapısına doğru, İnönü Meydanına doğru sevk ettik ve bu hadise bu çerçevede böyle bir pozisyonla da bir anlamda engellenmiş oldu. Bunu ben merak ettim Sayın Başbakanın bu şekilde ifade etmesinde çünkü bizim hiç böyle bir davranışımız olmadı, böyle bir kararımız da olmadı ve bunu düşünen bütün insanlara da bunun yanlış olduğunu söyleyen tutum ve davranışlar geliştirdik. Ama ilgimi çeken bir nokta var nerden çıktı bu bunu bilmiyorum. Şu anda Türkiye bulunan Ergenekon davasındaki yargılanan ve yargıdadır konu noktalardan biri bir darbe teşebbüsü ile ilgilidir. Ve bu darbe teşebbüsü referandum gecesine denktir. Sanıklar bundan yargılanmaktadır. Ve iddia Kıbrıs’ta bir kısım insanların büyük bir fasariya çıkaracağı ve Kıbrıs’ın elden gideceği üzerineydi. Bu da bugün yargılama aşamasındadır. Bunun için bir şey söylemiyorum ama şimdi bugün 2009’da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisinde eğer Sayın Başbakan bu konuyu bu şekilde getirmişse bütün bilgilerini açıklamak zorundadır. Ben söylüyorum burada net olarak söylüyorum. Kendisi de ne zaman Cumhurbaşkanlığı Sarayını basmaya gittiğimizi ve ne zaman tel

2153

Page 8: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

örgüler çekildiğini söylemek durumundadır. Çünkü burada artık açmak gerekiyor bazı konuları. Açmak gerekiyor bazı konuları öyleyse. Bakın bir büyük miting düzenlenecek. Bu büyük mitingin üç gün öncesinde bir kağıt geldi bize. Bu kağıt bizim bir arkadaşımızın arabasının vay perine kondu, resmi bir belge. Üstünde gizli mührü bulunan resmi bir belge. Bu resmi belgeye göre yazılan konu şu; yürüyüşçüler, protestocular büyük eylemi yapacak olanlar yürüyecekler ve Ledra Palace ışıklarına geldikleri zaman saldırıp barikatı yıkacaklar ve Güney’e geçecekler. Bunun için derhal tedbir alınması lazımdır. Çetinkaya Kulübünün şu anda oto park olarak kullanılan yere çevik birlikler gidecek, dış haberler müdürlüğünün önündeki avluya, yani arka taraftan avluya birlikler hazır bekleyecek, Başaran Spor Salonu, AKM, Atatürk Spor Salonu yapılacak operasyonlarda tutuklanacakların götürülmesi için hazır hale getirilecek, adadaki tüm ambulanslar Lefkoşa’ya sevk edilecek. Kağıt bu. Bu kağıdı bulduk, herhalde çok yurtsever bir insan bunu görmemiz için iletmişti bize ve bunun üzerine bir değerlendirme yaptık ve biz eylem sorumluluğunu üstlendik Bu Memleket Bizim Platformunda ve kimsenin haberi olmadan yürüyüşçüler yeni sahada dediğimiz yerden yürümeye başladıkları anda Atatürk Heykelinin önünde Girne Kapısının olduğu yerde yalnızca sendika başkanlarına bunu söylemiştik bir gün evvel. İnsanlarla bir zincir oluşturduk yine ve yürüyüşçülerin hiçbiri saptanan güzergahı Ledra Palace kadar takip etmedi ve oradan alana girildi. Ve bu provokasyon neyse idi önü kesildi ama en ilginci miting yapılırken bir baktık ki ansızdan bu yürüyüş gerçekleşmeyince yüzü maskeli, yüzlerinde maske olan, tamamen maske olan 15 kişi alana girmeye çalıştı. Bu 15 kişi orada bizim oluşturduğumuz görevliler tarafından önlerine ip çekilerek alana sokulmadı, geriye çektirildi ve bu yüzü maskeli grup kimseydi, neyseydi alana girmedi. Bunu da yaşadık. Bunu şimdi bu Meclis Kürsüsünden açıklamak istiyorum.

Bir diğer yaşadığımız hadise, hala daha bunu resmi olarak açıklamak doğru mu diye düşünürüm. Bir değerli arkadaşımız bize bir haber yolladı, kendisi Ulusal Birlik Partiliydi. Benimle buluşmak istediğini söyledi, büyük mitingden üç gün evvel. Kendisiyle gittim buluştum ve bana dedi ki, dikkatli olun bir yerde duydum miting meydanına bomba konacak. Gözünüzü dört açın.Bu bilgi bizi irkiltti.Ne yapacağımıza karar vermeye çalıştık. İki yolumuz vardı. Ya bunu duymamazlıktan gelecektik veya mitingi iptal edecektik. Mitingi iptal etmedik ve şöyle bir görüş gelişti. Lefkoşa Belediyesi ile görüştük gece tüm alan, hisarlar, etrafta bulunan bütün binaların önleri, binaların damları süpürüldü, hep süpürüldü. Bu ekiplere verdiğimiz görevlilere de dedik ki, yarın sabah 7.00’de gene aynı yerleri, aynı şekilde süpüreceksiniz. Eğer oralarda bir kibrit çöpü bulursanız bu bomba demektir ve bunu haber edeceksiniz ilgili görevlilere. Gece bütün alan süpürüldü, hisarların üstü, çevre, apartmanların damları, bütün civarda bulunan binalar, her yer ve sabah aynı ekipler aynı işi yaparken bu kez şu anda kendisi de belediyede çalışan bir işçi olan bir vatandaş Girne Kapısında dizi dizi duran büfelerin en sonunda, en sonuncu büfenin buzluk vardı, buzluğun altında bir gece evvel bulunmayan Kooperatif Süt Fabrikası, süt kutusunun içine yerleştirilmiş bombayı buldu ve üstelik eline aldı kendini. Bombayı buldum diye bağırdı. Yerine bırak diye bağırıldı etrafta, bırakıldı. Diğer bomba da Girne Kapısında ayni ekip Girne Kapısının arkasında bulunan bir yeşil alancık var saatin hemen efendime söyleyim bu tarafında. Onun önünde bulunan oturma bankının altında çim konarak ayni çerçevede kamufle edilmiş ikinci süt kutusuna konmuş bombayı buldu. Bu bombalar “C4” üdü ve “C4” üdü bu bombalar. Bunun

2154

Page 9: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

üzerine polis devreye girdi, polis geldi bomba imha ekipleri bunları aldı gereğini yaptı ve tekrar detektörlerle bütün alan tarandıktan sonra miting gerçekleşti. Şimdi tahmin ediyorum bu iyi arkadaş bize bu haberi vermemiş olsaydı, bu işler yapılmamış olsaydı ve bu bombalar patlamış olsaydı, yüzlerce insan kadınıyla, çocuğuyla, çoluğuyla, yaşlısıynan, genciynen, belki ölecekti. Doğan patlamadan, doğan panikten kaçıştırmadan zaten insanlar üst üste yığılarak büyük bir felakete gidecektik. Bu bombayı koyanların niyeti neydi? Buna meşru bir zemin yaratmaktı işte. Bu darbeye. Bu kadar açıktı bu. Şimdi ben bununla ilgili olarak ne hükümeti suçlarım hiçbir şekilde, ne herhangi bir şekilde bir başka siyasi partimizi suçlarım. Ama böyle bir hadisenin kendisiyle ilgili olarak bu konuyu oturup aklı başında düşünmesi gereken siyasi güçlerin şimdi bize burada Cumhurbaşkanlığı sarayını siz basmaya karar verdiniz ve bunu sen yapmaya çalıştığında bunların önüne tel barikatlar kurdu diye, güncel bir siyasi avantaj elde etsin de belli güçlere bizim ne kadar yıkıcı olduğumuzu kanıtlasın diye yaptığı konuşmayı işitince bunları anlatmak ihtiyacını hissettim. Böyle bir şey olamaz. Bunları ilk kez bu Meclis Kürsüsünden anlatıyorum. Detayların üstünde de duracak değilim. Ama bu memlekette yaşanan hadiselerin toplamı bunlarıdır. Daha pek çok hadise yaşanmıştır. Mesela bu Meclis baskını, açığa çıktı mı bu Meclis baskını? Üstü kapandı. Çıkamazdı. Niçin çıkamazdı? Çünkü Meclisi basanlar ve bastırtanlar en milliyetçi, en kahraman insanlardı. Amaçları bir şey elde etmek değildi ha o gün.Eroğlu’nu düşürmekti amaçları. Bankalar krizi nedeniyle doğan siyasal atmosferde Eroğlu’nu hükümetten götürmekti amaç. Bu kadar açıktır bu. Bu kadar açıktı bu. Çünkü o kadar çok üzüldüm ki, bu kahraman, bir kahraman bu Meclisi basan ekibi aşağıdan sokturdu Meclise. Aşağısı o zaman restoranttı biliyorsunuz ve yan giriş vardı, insanlar bilmezdi yan girişi. Bu kahraman insanları aşağıdan sokturdu, Meclisin içinde bir anda insanları bulduk karşımızda ama en önemlisi bizzat ben o dönem Meclis Başkan Yardımcısıydı Sayın Salih Coşar. Çünkü Sayın Ertuğrul Hasipoğlu da Cumhurbaşkanına vekalet ederdi. Cumhurbaşkanı da yoktu memlekette. Salih Coşar’da Meclis Başkan Yardımcısıydı ve o gün sabah sabah ben Meclise geldiğimde şaştım kaldım, bankalar krizi gök yüzünde, insanlar öfkeli ve çağrı yapılır dağıtacağız her tarafı, bilmem ne diye. Mecliste baktım, Meclisin yalnızca rutin polisleri var ve hiçbir güvenlik gücü de Mecliste yok. Hiçbir şekilde poliste Mecliste yok ve üstüme vazife! Vazife evet. Partimin Genel Sekreteriyim bunun muhtemel gelişmeleri tahmin edebiliyorum ve Sayın Salih Coşar’a gittim. Hocam nedir bu durum dedim. Polis yok Mecliste. Ben talep ettim dedi, girişim yaptım dedi bekliyorum. Hocam bu çok ciddidir, şakası yok. Arkasından duyduk kalabalıklar toplandı, yürüdü, Cumhurbaşkanlığının bir kapısından girdiler, bakın bu yürüyüşçüler Meclise gelmeden evvel Cumhurbaşkanlığının bir kapısından girdiler, Cumhurbaşkanlığının öbür kapısından çıktılar ve geldiler Meclise.

ÖMER SOYER KALYONCU (Girne) (Yerinden) – Başbakan da Derviş Bey?

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Evet. Cumhurbaşkanlığının bir kapısından girdiler avluya sağa sola sataştılar ve orada dediler ki, burası değildir bizi mahveden Meclistedirler bizi mahvedecek olanlar, edenler ve bir kapısından girdiler öbür kapısından çıktılar, geldiler buraya. Geldiler buraya ve geldiklerinde buraya hayretler içinde baktık beş tane polis vardı buracıkta gancellinin önünde beş polis. O beş poliste vazifesini yapmaya çalıştı gancelliyi kapattı, geldi kalabalık ve Meclisin içine girdi ve bir

2155

Page 10: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

kahraman Meclisin içine gelen insanlara aldı ve arka alttan kapıdan soktu kendilerini ve bir anda Meclisin koridorları insanlarla doldu ve Genel Kurula girdiler. Buraya girdiler ve burada yapılanı hiçbir insan kabullenemez. Sayın Başbakanın yanına girdik, Sayın Talat’la. Sayın Eroğlu burada duruyor korumasıyla, başka biri yok ve kapıyı kapattık, iki kapı kilitlendi, biz dışarı çıktık Talat’la durduk kapının önünde ve o koridorda o öfkeyle gelip Eroğlu’nu arayan insanları biz gördük ve biz tartıştık bu insanlarla. Gelip girdiler bu Genel Kurulun içerisine, çıkın dışarı, şudur, budur bir polis komutanı vardı, çok değerli bir insan ve kendisine dedim ki, yahu bu kalabalığı çıkaralım bunun içerisinden ve çatışma artık olan oldu, bir çatışma çıkmasın, girişim yapın dedi bana, lütfen girişim yapın. Geldik burada kürsüde elini vura vura konuşur, nutuk atar o kahraman, o kahraman nutuk atar ve geldim buraya. Nedir yahu yaptığınız dedim kendine, nedir yaptığın bunun içinde, sen dedim kendine ne oldun? Ne oldun? Pançovilla oldun. Meksika’da devrimler beygirinen Meclisin içine girdiydi Pançovilla. Pançovilla oldun yoksa Emilyonazabat oldun dedim kendine. Ne oldun? Allah aşkına dışarısı polis kaynadı artık ve bu insanlar ezilecek, elenecek, tüften çıkın dışarı, lütfen çıkın dışarı ve burada bu yapılırken bir arkadaşımız tam oradaydı, evet arkadaşlar dışarı çıkalım dedi ve bu beyefendi cep telefonunu o adama savurdu. O adama savurdu cep telefonunu burada ben yaşadım bunları. Ondan sonra bunları…

AHMET ZENGİN (İskele) (Yerinden) – Özgürlük.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Ne özgürlüğü. Bu provakasyondur. Bilinçli yapılmış provakasyondur.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Onu söylemesine ben söylüyorum.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Hayır. Bu bilinçli yapılmış provakasyondur ve kalabalık çıkmaya karar verdi burada, insanları ikna ettik ve aynı şekilde kalabalık dışarı çıkarken ve bu çatışma olmayacakken burada o kahraman kendisine dedim ki, lütfen söyle insanlara terk etsinler Meclisin avlusunu da o kahraman kalktı ve insanlara dedi ki, zapt ettik daha zapt edeceğiz. Bunun üzerine polis artık o saat ipleri koparttı ve olan oldu, yaşanan yaşandı. Sonra bakarım Devlet raporu çıkmış ve Cumhurbaşkanlığına vekalet eden Sayın Ertuğrul Hasipoğlu’ydu. Bu raporu okudu Devlet raporu. Ertuğrul Hasipoğlu’nun okuduğu rapor şuydu. Güney’le bağlantısı olan, Akel’le ilişkisi olan, sol grupların yaptığı provakasyon. Rapor buydu kendine devletten gelen raporu okumuş dedi ondan sonra Meclis Kürsüsünden kendini eleştirdiğimizde.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) – Derin Devletten yoksa üst düzeydeki Devletten?

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Bilmem. Bakın; hadiseler nasıl şekillendi ve şimdi gene aynı lakırdıları dinlemek beni Sayın Eroğlu’ndan bunları anlatmayı artık zorunlu hale getirdi. Çünkü bu memlekette ve Türkiye’de ne yapıldı ise bir kısım provakasyon odakları sağı sağınan, solu solunan, solu sağınan kavga ettirterek kardeş kardeşi kırdırtarak istedikleri rejimi yaratmaya çalıştılar bütün süreç boyunca ve burada da ayni filmi yaşadık. Şimdi bunu tekrar dinlediğimde tüylerim diken diken oldu,

2156

Page 11: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

sonradan fenama gitti ve bunları konuşmak gerekiyor artık. Bu tür oyunlara kimsenin bizi artık getirmemesi gerekiyor ve ben orada bir şey söylemiştim. Nedir senin dediğin ya. Sen izledin mi daha sonra televizyonlarda bu insanların yaptığını hangi organize suç örgütleri böyle bir şey yapabilir. Dışarıda kalabalık, devirdi polis otomobilini ve polis otomobilini deviren adam bir elini devrilmiş polis otomobilinin lastiğine dayadı, cebinden de çekti bir Grevene paket sigara yaktı ve eli de dayalı polis otomobilinin lastiğinin üstünde ve çeker sigarayı dumanı üfürür havaya ve söver. Hangi organize eylemci böyle bir hadise yapar. Bu bir öfkenin yansımış biçimidir başka bir şey değil. Bunu nasıl böyle tanımlayabilirsin sen ve tanımlattırırsın. Mümkün müdür bu? Ama bu da bir hadiseydi, bir örnekti. Niyet Eroğlu’nu götürmekti. Belliydi konu. Bunun için bu işler bu noktaya vardırılmıştır ve biz hiçbir zaman böyle bir oyunların da ne kadar muhalifi de olsak da olalım, hiçbir şekilde bunlara biz taraf olmadık. Sayın Eroğlu çok iyi hatırlayacak. Ulusal Birlik Partisi, Toplumcu Kurtuluş Partisi Hükümeti döneminde CTP ile kendisi hep Sayın Çakıcı’ya o koalisyondan örnekler verir ama başka konuları da kendisi unutuyor, öyleyse ben hatırlatmak zorundayım. Müthiş bir tartışmamız var bu Hükümetinen, UBP ve TKP ile bir paket var paketle ilgili müthiş tartışmalar var ve tam bu günlerde, o günlerde dönemin Güvenlik Kuvvetleri Komutanı çıktı ve Sayın Eroğlu’nu ve Sayın Akıncı’yı hedef alan polisin binasının açılışında konuşma yaptı. Hükümeti hedef alan konuşma yaptı. Başbakanı ve Başbakan Yardımcısını ve korkunç bir konuşmaydı o konuşma. Biz Ulusal Birlik Partisi ve Toplumcu Kurtuluş Partisi Koalisyonuna karşı olan, eleştiri yapan bir parti olarak ne güzel demedik ve bu açıklamaya karşı çıktık ve bu memleketin Başbakanına, Başbakan Yardımcısına halk iradesiyle seçilmiş bir müesseseye hiçbir seçilmemiş organın ve kurumun saldıramayacağını dile getirdik. Çünkü demokrasiyi ve halkımızı savunmak budur, yani kurumsallaşma yalnızca çeşitli dairelerin, çeşitli birimlerin olması demek değildir. Kurumsallaşma aynı zamanda bu demokratik kültürün, bu demokratik kurumsallaşmanın da içselleştirilmesiyle ile ilgili bir konudur. Şimdi bütün bunları bu vesileyle konuşmak zorunda kaldım ve iyi yapıyoruz da konuşalım bunları. Önemli olan bundan sonra bu ilişkileri siyasi partiler arasındaki ilişkileri, çelişkilerimizi başkalarının başka niyetler çerçevesinde kullanmalarına fırsat verip de demokratik bir kısım müesseselerimizi sıkıntıya sokmamaktır. Önemli olan budur. Yoksa şu makamda kalmak, bu makamda kalmak adına belli bir kısım müesseselerin ya da kurumların, ya da şahısların verdiği suçlayıcı bir başkasını karalayıcı raporlar çerçevesinde, düşünceler çerçevesinde tavır takınmak o makamı geçici olarak koruma altına alır, ondan sonra onu da temizlerler. Önemli olan demokrasiyi kurumsallaştırmaktır. Bunun altını çizerek konuşmama başlamak isterim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi Kıbrıs Sorununda oldukça önemli bir aşamadayız. Bu aşamayı ele almamız lazım. Geçen gün Başbakanlık Bütçesinde Sayın Eroğlu haklı olarak bir serzenişte bulundu. Dedi ki, Sayın Eroğlu lütfen çözüm istersiniz istemezsiniz, Avrupa Birliğini istersiniz istemezsiniz diye tanımlamayın bizi. Böyle bir tanımlama doğru değildir dedi Sayın Eroğlu. Çünkü bizde herkes gibi çözüm istiyoruz, biz de herkes gibi Avrupa Birliği süreçlerini istiyoruz dedi ve böyle bir serzenişte bulundu. Evet, doğru. Serzenişte bulunması bu anlamda eğer izlediği siyaset buysa hakkıdır Sayın Eroğlu’nun. Ancak bu serzenişte bulunurken bir başka konuyu da önce kendisinin düşünmesi lazımdır. İki de bir kendinden farklı düşünenleri Devleti tasfiye

2157

Page 12: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

etmek niyeti taşıyan insanlar olarak tanımlama noktasından da kendisinin uzak durması gerekiyor ve partisinin. Çözüm konusunda ısrarımız, politikamız biliniyor ama nasıl ki biz çözüm istemeyiz demeyin bize, Avrupa Birliği istemeyiz demeyin bize diye bir serzenişte bulunuyor Sayın Eroğlu. Kendisi, partisi, yayın organı da yayın organı da hiçbir şekilde kendinden farklı düşünen siyasi partilerin toplamını, ya da kişilerin toplamını bu Devleti tasfiye edip, bu halkı Rum’a azınlık olarak yamama niyetindesiniz diye bir tanımlamayı yapmaması gerekir. Böyle bir davranış içerisinde olmaması gerekir ve en önemlisi Cumhurbaşkanlığı Bütçesi görüşülürken bunu söylemek isterim. Şu anda hükümetin tek başına kurucusu olan Ulusal Birlik Partisinin yayın organı Güneş Gazetesi de “Be Talat” diye manşet atamaz.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) – Dairelerden resimlerini indirirler bazı dairelerden.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Evet. “Be Talat” diye manşet atamaz veya yaptığı bir kısım başyazı ve makalelerde sen kimsin be Talat diye yazı yazamaz. Mümkün değildir bu. O zaman sizin iddianız havadadır.Bu Devleti yüceltme ya da geliştirme gibi bir iddianız havadadır. Tıpkı Kıbrıs Rum tarafının KKTC’nin düzeyini yükseltme olarak yaptığı her girişime karşı çıkmaya siz görüşünü katılmadığınız bir Cumhurbaşkanına veyahut eleştirdiğiniz bir siyasi görüşle halk oyu ile seçilmiş bir Cumhurbaşkanına yaptığınız bu hitap ve davranışlarla da onunla ayni jargonu kullanıyorsunuz demektir. Böyle bir şey olamaz mümkün değil. Yani bu gazetenin kağıt üstündeki yazılı sahibi Sayın Ersin Tatar’dır Maliye Bakanı, biri de Hasan Taçoy’dur Bayındırlık Bakanı ve bu gazetede yazacak be “Talat” sen kimsin be adam diye yazacak bu gazetede. Peki o zaman sen bu Cumhurbaşkanına ve bu Devletin kendi Anayasal bütünlüğüne nasıl pozitif olarak yaklaştığını söyleyebilin ki, kime inandırıcı olabilin ki, mümkün değil, mümkün değil. Dolayısıyla bu kurumsallaşma noktasında bu vurulmuş en büyük darbelerden biridir. Açık ve kesin olarak bunu söylemek isterim ve bunu kimsenin yapmaya hakkı yoktur. Gelelim Kıbrıs sorunuyla meselenin kendisine. Şimdi çok garibime gidiyor bazı şeyler. Sayın Eroğlu dedi ki, biz AB’den yanayız ve biz Avrupa Birliğini savunurken siz buna karşıydınız, başka dallarda gezerdeniz dedi ve Avrupa Birliği ile ilgili bu çözüm ve Avrupa perspektifine büyük ölçüde kendilerinin de yürekten destek olduğunu söyledi. Şimdi o zaman eğri oturup doğru konuşacağız ve yeri Cumhurbaşkanlığı Bütçesidir bunu konuşmanın. Şimdi biz dünyadan ne talep ediyoruz, Avrupa’dan ve diyoruz ki, Avrupa’ya sözünde durmadın. Biri nedir bilir misiniz? Direk Ticaret Tüzüğüdür. Avrupa Birliği karar verdi 2004 Nisan referandumundan sonra Mali Yardım Tüzüğü ve direk Ticaret Tüzüğü, direk Ticaret Tüzüğü yerine gelmedi. Onun için biz Avrupa’yı tenkit ediyoruz. Nereden ötürü tenkit ediyoruz? Doğrudan doğruya bu sözünü tutmadığından ötürü tenkit ediyoruz Avrupa Birliğini ve Ulusal Birlik Partisini de eleştiriyoruz buna da canı sıkılıyor bu görüş sahiplerinin. Çünkü Güney Kıbrıs’ın bugün Avrupa Birliğine tek yanlı üye olmasının sebeplerinden bir tanesinin de geçmişte Kıbrıs sorunun çözümünde çözüm çözümsüzlüktedir diye izlenen siyaset olduğunu söylüyor. Bu siyasetin yüzünden Güney Kıbrıs çözüm olmadan Avrupa Birliğine girmiştir. Şimdi o zaman ben Sayın Eroğlu’ndan bugün çözümü savunuyorlarsa dinlemek istediğim nokta şudur: dün çözümü çözümsüzlükte gördüğümüz siyasi anlayışımızın yanlışlığı orta yere çıktı demeyebilir bunu, demeyebilir bunu gurur meselesi yapabilir. Ama bunun bu

2158

Page 13: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

memlekette savunulduğunu herkes biliyor. Çözümü çözümsüzlükte görmek ve sanki büyük bir buluşmuş gibi çözüm çözümsüzlüktür ayni zamanda diye teorilerin 80’li, 90’lı, 2000’li yıllarının içerisinde dile getirildiğini herkes biliyor ve Kıbrıs Rum tarafı bunun üstüne basa basa yürüdü. Basa basa yürüdü ve Güney Kıbrıs Avrupa Birliğinin çözüm olmadan üyesi oldu. Ha, şimdi geleceğiz diğer bir meseleye ve bunu açacağız. Doğrudur, Türkiye’de de, Kıbrıs’ta da sol 70’li ve 80’li yıllarda Avrupa Birliğine değil, Avrupa ekonomik topluluğuna sıcak bakmazdı, biz de sıcak bakmazdık. Biz gizlemedik ki, bunu 70’li ve 80’li yıllarda.Bugün anti emperyalizm söylem yapan en milliyetçiler da haişkanene sözde savunucusuydular Avrupa Ekonomik topluluğunun. Örneğin bunu en güzel ifade eden 70’li ve 80’li yıllarda rahmetli Bülent Ecevit idi ve o gerek Kıbrıs’ta gerek Türkiye’de solun jargonunu belirliyordu. Avrupa Ekonomik Topluluğuna şöyle tanımlıyordu rahmetli Ecevit, onlar ortak biz pazar diyordu böyle tanımlıyordu. Sosyal demokrat hareket böyle bir soğukluğu vardı, doğrudur bunu kimse inkar etmiyor. Ama sizin da Avrupa Birliğini savunma gibi bir siyasetiniz yoktu, çünkü Avrupa Birliği yoktu o dönem, yoktu ki Avrupa Birliği Avrupa Ekonomik Topluluğuydu. Ve biz parti olarak 1989’a kadar olan süreç içerisinde tartıştık ve 1989’da sonunda CTP Kongresini yaptı ve programına ve tüzüğüne şunu yazdı. CTP Kıbrıs’ın Avrupa Topluluğuna ki, Avrupa Ekonomik Topluluğundan Avrupa Topluluğuna yani AT’a evrimleşmişti AET, Kıbrıs’ın AET AT üyeliğini CTP desteklemektedir, bunun çözüme yardımcı olacağına inanmaktadır. Tarih 89. Bu aldığımız kararı 1990’da tüzüğümüze yazdık. CTP Avrupa Topluluğuna ki, daha sonraki Kurultayımızda bunu Avrupa Birliği olarak kelimelendirdik, çünkü adı Avrupa Topluluğuydu bunu yazdık. İşte zaten ne olduysa başımıza ne geldiyse ondan sonra geldi.

Şimdi Sayın Eroğlu, sizi izlerim ve dediniz ki, Uluslararası Kıbrıs Üniversitesinde konuşurken gayet esprili da davrandınız, bu her bir siyasetçi için da örnek olması lazım. Balon ile su getirmeye karar verdik, bu iş da balon çıktı dedi, dediniz ve o balonla su getirme işinde bir özeleştiri yaptınız. Güzel bir şey. Bunu kimse yadırgamadı herkesin da hoşuna gitti. Balon ile su getirmeye kalktık dediniz, bu da balon çıktı. peki, başka konularda da doğruyu söylemek gerekiyor mu şimdi yarın aynı hatalara tekrar düşmemek için. Mesela, Direkt Ticaret Tüzüğü, istiyoruz bugün direkt ticaret yapalım. 1995’e kadar bu hakkımız vardı bizim ama. 74’den sonra da on dokuz sene direkt ticaret yaptık biz Avrupa ila direkt. On dokuz sene. Yani Kıbrıs Sorunu nedeni ile bizim direkt ticaretimiz Avrupa ile engellenmedi, 74 engel olmadı bize. Çünkü Kıbrıs 1962’de Avrupa Ekonomik Topluluğuna üye oldu ve rahmetli Dr. Fazıl Küçük, Fazıl Plümer, Niyazi Manyera, Osman Örek’in bulunduğu ortak Bakanlar Kurulu Kararı ile bu olmuştur, Kıbrıs Türk halkının da bunun altında imzası vardır. Ama Kıbrıs’ın Avrupa Ekonomik Topluluğu ile görüşmesi ilerlemedi. Sebep? Sebep? Ki, 99’a da geleceğim bu yüzden artık bunun netleşmesi lazım çünkü. Çünkü bugünü da bu iş zedeliyor, zedeliyor bugünü da. Ne oldu? O dönem İngiltere’nin AET üyeliğini Fransa Veto etti. Ve bunun üzerine İngiltere’nin garantör ülke olması, Kıbrıs’ın da Comenvelt üyesi olması nedeniyle Fransa veto edince Kıbrıs’ta Kıbrıs Türk tarafının, Rum tarafının ortak Bakanlar Kurulu kararı ile Türkiye ve Yunanistan’ın da desteği ila AET ile görüşmesini durdurdu. Durdurdu. Ne zaman bu gelişme başladı? 1972’de. Ne zaman Fransa İngiltere’nin üstündeki vetoyu kaldırdı Kıbrıs görüşmeye başladı ve gerçek çıktı meydana ve ne kaybettiğimiz bugün hala daha açıktır. 1972’de bu yüzden İngiltere ile görüşme başladığı için Kıbrıs’ın da AET ile

2159

Page 14: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

görüşmesi olacak, ama Türk tarafının imzası ister. Her ne kadar ortak Bakanlar Kurulu yoksa da Cumhurbaşkanı ve Muavininin müşterek imzasını istiyor. Türk tarafına gelecekler. Bunun üzerine rahmetli Osman Ören bir rapor hazırladı. Dedi ki bu görüşmelerde biz kesinlikle imza vermeliyiz, çünkü bize gelecekler. Ama bir talebimizin olması lazımdır bizim dedi Osman Örek. Yediye üçtür Kıbrıs Cumhuriyeti’nin oranı biz bu imzayı verirken şart koşacağız Kıbrıs ile AET’nin görüşmelerinde görüşecek heyete yediye üç nispetinde Türk tarafı dahil olacak ve eğer biz istersek veto hakkımızı da kullanabileceğiz. Bu hakkımız var ve elde ettiğimiz sonuç daha sonraki bütün ilişkilerde Kıbrıs adına biz de dahil olacağız. Maalesef Osman Ören dinlenmedi. İmza verildi, dikkatinizi çekerim imza verildi Kıbrıs AET ile ekonomik görüşmelere başladı bizim imzamızla Makarios’nan ve Denktaş’ın imzası ile çünkü doktor Fazıl Küçük’ün yerine Denktaş seçilmişti Cumhurbaşkan Muavinliğine ve bu görüşme heyetinde Kıbrıs Türk tarafı temsil edilmedi, istemedik. Osman Örek’in bu konudaki talebine göre ve Rum tarafı yalnız başına görüştü. Ama 1-1962’deki karar verici eşit taraf olmamız hasebiyle 2-73’de bu imzayı vermemiz hasebiyle da biz AET ile olan Kıbrıs’ın bütün antlaşmalarından Kıbrıs Türk tarafı olarak yararlandık 74’e kadar. 74’ten sonra da bu devam etti. Nereye kadar? 1995’e kadar. Magosa’dan ihraç ettiğimiz her portakal, patates ve öyle bir konuydu bu ki bizim Tarım Bakanlığımızın verdiği sağlık belgelerini helf certificate’leri Avrupa Birliği doğru kabul ediyordu. Başka yerden biz sağlık belgesi almıyorduk. Portakalda da patateste de bizim Tarım Bakanlığımızın verdiği belgeler Avrupa’da ihracatı yaptırırdı bize ve bütün patatesimizi, bütün narenciyemizi direk biz satıyorduk Mağusa Limanından Avrupa’ya. Ve bu bize ne fayda getirmişti. Bir başka fayda Kuzey Kıbrıs’ta 10 bin işçinin çalıştığı konfeksiyon oluşmuştu. 10 bin işçi çalışırdı bu memlekette, konfeksiyonda 10 bin. Yurt dışından getirilen kumaş, Türkiye’den alınan kumaş burada dikilir, evlerde kadınlar ev ekonomisine katkı sağlamak için dikerlerdi parça başına. Adanın her bir tarafında ve buradan bütün bu konfeksiyonu biz Avrupa’ya satardık. Ve Türkiye’den pek çok müessese örneğin İstanbul Giyim Sanayi İGS dahil Kıbrıs’ta yer açmıştı. Peki niçin kalktı bu iş. Çünkü 1990’da hükümet bir karar aldı Ulusal Birlik Partisinin tek başına hükümeti. Ve dedi ki Mağusa Limanında kullanılan Port of Famagusta mühürünü terk edeceğiz ve KKTC mühürü vuracağız. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti mühürü vurdular. Rum tarafı bu belgeyi aldı İngiltere’de dava açtı. Dedi ki siz KKTC odur, KKTC budur demedi ya Rum tarafı. Açtığı davada dedi siz böyle bir devletle antlaşma imzalamadınız. Antlaşmanın altında böyle bir devletin imzası yoktur, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin imzası vardır. Ben hazırım Kıbrıslı Türkler istediğini yapsın itirazım yoktur, ama böyle bir devletle siz antlaşma imzalamadınız bu mühürle gelen mallara yasak konmalıdır. Bu dava açılır açılmaz bizimkiler hemen ama hemen mührü değiştirdiler. Tekrar Port of Famagusta mührüne girdiler. Ama Rum tarafı açtı bu davayı fakat KKTC hükümeti davaya müdahil olmadı, avukat tutmadı. Ben 1994’de Tarım Bakanı oldum. Onuncu gününde Tarım Bakanlığımın bir yazı geldi bana, Londra’daki dava karar aşamasındadır, karara kaldı. Dedim merak ettim, ne davasıdır bu? Veli Bey, Veli Volkan Bey Müsteşar geldi ve bana dosyayı getirdi ve okudum dudaklarım uçuklandı. İngiltere, Güney Masası, Dışişleri Bakanlığı Güney Masası Şefi 91,92 ve 93’de Kıbrıs’a geliyor ve Hükümete diyor ki, Cypfruvex yetkililerine diyor ki, müdahil olun bu davaya, avukat tutun kazanacaksınız bu davayı. Eğer müdahil olmaz bu davayı kaybederseniz Kıbrıs Rum tarafı alıp bunu artık AB’ye dönüşmüştür, Avrupa Birliğine dönüşmüştür. ABAD’a götürecek ve bütün Avrupa’ya dönük ihracatınız

2160

Page 15: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

yasaklanacak. Hiçbir şekilde avukat tutulmadı, taraf olunmadı dava müdafaa edilmedi. Gerekçesi? Çok para ister.

ÖMER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) - Rumların Annan Planına yaptıklarını yaptılar.

FERDİ SABİT (Devamla) - Evet. Çok para ister. Gerekçesi buydu. Ve ikinci gerekçe; varsın kapatsınlar. Ne olacak yani? Bir Bakırköy’e satsak biz ürettiklerimizi...

ÖMER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) - Sanki da açtı kollarını beklerdi.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Evet, Bakırköy’e satsak ürettiklerimizi kat ve kat ihya oluruz. Ne olacak? Bırak kendilerini. Ve 94’de müdafaa etmedik bu davayı ve 94’de kararı yüreğimiz sızlayarak dinledik ve Rum tarafı alır ikenden bunu doğru ABAD’a gitti bu Kararı. Avukat tuttuk gittik ABAD’a. İş işten geçti artık. İş işten geçti. ABAD davayı görüşmedi bile. Çünkü kendine intikal etmiş müdafaası olmayan, üstelik İngiliz Mahkemesi kırk bin Sterlin da para cezası kesti Kıbrıs Türk tarafına. Böyle bir davaya müdahil olmadı ve ondan sonra ABAD’a da Akim yolladığımız için kırk bin Sterlin da bize para cezası kesti. Ve bugün Avrupa’ya deriz ki, Direk Ticaret Tüzüğünü sen uygulamadın bize, sözünde tutmadın diye bir kavga veririz. Halbuki biz on dokuz sene 74’den sonra yaptığımız bir işi kendi elimizle kaybettik bu tutum nedeni ile. Gerçek budur, gerçek durum budur. Peki şimdi ben Sayın Eroğlu’na nasıl ki balon ile su getirme işi boş çıktı ve balon çıktık diye bir özeleştiri yaptı, beklerim ki bu siyasi partilerin toplamı bugün Avrupa Birliği ile ilişkilerimizi ele alırken hiç olmazsa bugün geldiğimiz konakta hepimizin desinler, hiç olmazsa kendilerini söylemesinler. Hepimizin da müşterek kusuru vardır desinler ve aynı kusurları tekrarlamayalım. Bugün aynı kusurları tekrarlıyoruz çünkü. Neden? Sayın Eroğlu Başbakandır ve Avrupa Birliği ile on iki başlıkta müktesebata uyum görüşmeleri yapıldı. Peki uyum başlıklarının yapıldığı, uyum başlıklarının tespit edilip görüşmelerinin yapıldığı AB’ye, uyum, müktesebata uyum konusunda çalışmalar ne düzeydedir? Hızlanmıyor, yapılmıyor bir şey maalesef, bugün yapılmıyor. Avrupa Birliği Koordinasyon Merkezi oluştu, biz onlardan bir birim bulduk doğrudur, bunu geliştirdik AB Koordinasyon Kuruluna döndürüldü. Ama şimdi izlenen metot doğru değil ki. Şimdi bütün bu ilişkileri doğrudan doğruya Dışişleri Bakanlığının bünyesine almaya çalışıyorlar. Olamaz böyle bir şey arkadaşlar. Dünyanın hiç bir yerinde bu metot uygulanmamıştır Allah aşkına. Türkiye, Avrupa Birliği ile ilgili olarak önce Avrupa Birliği önce Dışişleri Bakanlığının bünyesinde sürdürürdü bunu, belli bir aşamaya gelince Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Birimi kuruldu Başbakanlığa bağlı. Başbakanlığa bağlı olması lazımdır bunun. Çünkü kumandayı her tarafa verecek olan odur. Başbakanlığa bağlı ayrı bir birim oluşturdu.Elbette Dışişleri Bakanlığı ile koordinasyon ve iç içe şimdi de bakanlığa döndürdü. Siz bunu şimdi alıyorsunuz Dışişleri Bakanlığının bir komitesinin birimine bağlayasınız. Bu vuracak duvara, vurdu da zaten. Ha bu o zaman ben de AB isterim sözü çok anlamlıdır. Mesela bizim Kıbrıs Türk tarafı olarak bir taahhüdümüz var AB’ye 12 başlık altında o hükümet ya da bu hükümet fark etmez. Bu devlet adına, halk adına verilmiş bir taahhüttür. AB uyumu için bir zamanlama, takvim. Bakanlar Kurulu kararı ile Brüksel’in de onayladığı bir takvim var. Bu takvime bağlı maddelerden bir tanesi mesela Rekabet Kuruludur, yasasını geçirttik.

2161

Page 16: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Temmuz ayında devreye girmesi lazım. Hala daha Rekabet Kurulu atanmadı. Bununla ilgili tüzükler çıkmadı. Bu devletle AB arasındaki ilişkilere gölge düşürür bu CTP, UBP meselesi değildir. Bu halkın taahhüdü meselesidir. Onun için geçmişte bu hata yapıldı. Bugün Avrupa Birliği ile ilgili Avrupa Birliği ile ilgili sözünü tutmadın dediğimiz direkt Ticaret Tüzüğü noktasını yaratan faktör 1994’te çıkmasına sebebiyet verdiğimiz Abat Kararıdır. Bu karar olmamış olsaydı şimdi biz bununla ilgili uğraşmazdık. Hele şimdi bir düşünün kaybımızı bakalım. Bu karar çıktıktan sonra ne oldu? 10 bin işçinin çalıştığı konfeksiyon çöktü. Patates üretimimiz 500 tona kadar düşen bir noktaya geriledi. İhracatımızda sayısız problemle karşılaştık. Ayni şekilde ekonomik, ticari ilişkilerimizde müthiş gerilemeler yaşadık. Şimdi bir getirin gözünüzün önüne eğer bu direkt Ticaret Tüzüğü bu noktada ihtiyaç hissetmemiş olsaydık ve 95’de Abat Kararını yaşamamış olsaydık bu Yeşil Hat tüzüğünün bize getirdiği avantaj ve ayni zamanda Avrupa Birliği yurttaşlarının doğrudan doğruya Kıbrıs’la ilişkilerini düzenleyen kararların 24 Nisan referandumundan sonra getirdiği ortamda sahip olacağımız avantajın büyüklüğünü düşünün. Öyle bir karar aldı Avrupa Birliği ki AB üyesi ülkelerin yurttaşları Ercan’dan giriş yapabilir. Ve giriş yapan Ercan’dan Güney’e geçebilir direkt. Güney’de, Güney’de gelen Larnaka’dan gelen AB yurttaşları Kuzey’e geçebilir. Ercan’dan da uçabilir, bu kararı aldı. Eğer direkt Ticaret Tüzüğünün ihtiyaç duyduğumuz hadisesi olmamış olsaydı. Yani Abat Kararı olmamış olsaydı ve direkt ticaret yapma imkanımızın bizim sürdüğü bir aşamada bugün bu izolasyon dediğimiz noktanın kevgire döneceğini çok rahat söyleyebilirim. Eğer devam edeydi o hakkımız yani Abat Kararı olmamış olsaydı ve bu Yeşil Hat tüzüğünün ve AB üyesi yurttaşların Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile ilişkilerini düzenleyen seyahat, serbest dolaşım haklarını düzenleyen kararı ile beraber bütünlediğinizde biz bugün pek çok konuyu aşmış durumdaydık halk olarak. Onun için bu konu ele alındığı zaman Sayın Eroğlu’nun bunu kendisine bir saldırı olarak almaması lazımdır. Hep beraber ders çıkartmamız gereken bir durum olarak ele alması lazımdır. Çünkü 90’da başlayan bu süreç ve 94’de şekillendi bu yanlışlık bu çerçevede şekillendirildi.

NECDET NUMAN (Girne) (Yerinden) – .........

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Ben öyle bir şey söylemedim. Kimin bu davaları açılmasına taraf olmadığını çok iyi bilirim çünkü. Ne İlkay Kamil’i kast ettim, ne başkasını kast ettim Necdet Bey. Zaten hep böyle yapa yapa, gerçekten budur ha, hep böyle yapa yapa sonuç itibarı ile ayni hataları tekrarlayan yanlışlıkların içerisine ders almadan düşüyoruz, ders almadan düşüyoruz. Bunu, kimlerin sorumlu olduğunu çok iyi biliyoruz. Ama buradaki yanlışlık işte budur.Ve bugün bunu biz kaybettik. Bundan ders almak gerekmez mi? Evet. Bu siyaset sebep vermiştir buna ve sorumlu o dönem Ulusal Birlik Partisiyse bunu eleştirmem doğaldır ders alınması için, ders alınsın bir daha aynı hatalar yapılmasın. Ama bunu gizlemek kime ne fayda getirir? Soruyorum, kime ne fayda getirir? Hiçbir şekilde. Elimizde olanı uçurttuk şimdi yakalamaya çalışıyoruz. Elimizde olanı uçurttuk. ABAD Kararı haksızdı, yanlış idi karar. Doğru, hepsi doğru ama o mahkeme o kararı verecekti. Nasıl ki bugün Türkiye’de çıkıyor Anayasa Mahkemesi Başkanı ve diyor ki verdiğim karar, DTP ile ilgili kapatma kararı hukuken doğru ama yapılan noktalarda siyaseten yanlıştır. Çünkü bu mahkeme bu kararı vermek zorundadır. Kendi önüne konan argümanlar yasal ve anayasal süreçlerle ilgili onun sübjektif niyeti ne

2162

Page 17: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

isterse olsun zemini budur, kapatma kararını verecek kaçınılmazdır. ABAD’ın da bu süreçte önüne konan pozisyonda bu Kararı verecekti ister benimsesin ister benimsemesin. Önemli olan onu yaratmamaktır. Biz onu yarattık. Bu Kararı verdi. Şimdi buna atıf yapmak yanlış mıdır? İkincisi; Sayın Eroğlu söyledi ki, 99’da her şey bitti Kıbrıs Konusunda. Yani Kıbrıs Rum tarafının Avrupa Birliğine üyeliğinde 99’da her şey bitti diyor. Doğru. Hiçbir itirazım yok buna. Peki, o gün ne kadar gelen ve ondan sonra giden süreç ne oldu? Bu 99’daki Karara rağmen bunun olmamasını ya da değiştirmesini sağlamak mümkün müydü? Mümkündü. Ama şimdi bunu siz söylediğinizde bu iş sünnetçi işi mi yani, kestiler bizi ve ağzımıza koyacaklar bir lokum da bağırmayalım? Olur mu öyle bir şey, mümkün müdür? Bunu bizim incelememiz gerekir. Bir kere Demokrat Parti ile Koalisyondaydık 1994’de Türkiye’nin Gümrük Birliği geldi. Ama Vasiliu 90’da AET’ye Avrupa Birliğine üyelik için müzakereleri başlatmaya karar verdi, açıkladı 90’da müracaat etti...

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) - Müracaat ettik.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Ve Mağusa’daki Limanın mühürü o müracaata karşı sert duracağız denen alınan bir kararın sonucudur. Şimdi dinlediğimde aynı hataları tekrarlayacağız derim bazen. Nedeni budur? Çünkü müzakere sürecinde şimdi zorluklarımız vardır, problemlerimiz vardır, Ulusal Birlik Partisinin ve diğer bir kısım çevrelerin söylediği söz şudur:Cumhurbaşkanı sert davranmalıdır. E sert davrandınız davrandınız da ne olduk? Ne zaman 90’da Vasiliu müracaat etti, Mağusa’daki gümrüğün mühürünün değiştirilmesinin nedeni işte buydu. Sert davranacağız da gösterelim kendine, onun için Porto Famagusta yerine KKTC mühürü vuracağız. Ondan sonra da bu sertliği gösterenler sert duramadı, müdafaa dahi edemedi mahkemede bu çizgiyi ve bu noktaya geldik. İşte bununla başlayan süreçte geldik 1993’e ve ilginçtir bugün çıkıyor bu konular artık orta yere. Örneğin, bize en fazla karşı olan Fransa 93’de Kıbrıs’ın üyelik görüşmelerine karşı çıktı. Buyurun alın Glafkos Kleridis’in kitaplarını da okuyun. Karşı çıktı, veto ederim dedi Fransa. Sebebi, Kıbrıs’ta sorun vardır, kendi içinde siyasi sorun olan bir ülkeyi üyelik için müzakerelere alamayız. Kıbrıs Türk tarafı da görüşmeye başlarsa üyeliği ele alınabilir dedi Fransa. Kleridis ise yazdığı mektupta şunu söyledi, hay hay yüzde yüz haklısınız, doğrudur biz zaten açığız Kıbrıslı Türklerin görüşmelere gelmesine teklif edin Kıbrıslı Türklere, gelirlerse görüşmelere biz hazırız beraber onlarla bu Kıbrıs’ın Avrupa Birliği üyeliğini görüşmeye.Belgelerle Kleridis’in kitaplarında var bunlar. Bunu yazdı, ister miydi bunu? Asla istemezdi. Ama bildiği bir şey vardı Klerides’in, şeytana benzerdi. Sert davranacağız çünkü biz. Çünkü biz rest çekeceğiz. Çünkü biz yakacağız bütün gemileri. Tarık bin Ziyad gibi.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) – Elçisini bile sokmadı....

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Evet Tarık bin Ziyad gibi yakacağız bütün gemileri. Bilir bunları Kleridis ve bu adımı attı. Bekledi. Türkiye’nin Gümrük Birliği geldi gündeme. Ne konuşuruz şimdi. Türkiye Gümrük Birliğine gelince gündeme Kıbrıs’ın üyeliğini, müzakerelerini tekrar masaya koydu Kleridis. Ve o dönemki hükümet Gümrük Birliği hatırına Türkiye’nin bu müzakerelerine Kıbrıs’ın bu müzakerelerine itiraz etmedi ve müzakereler başladı. Türkiye aldı Gümrük Birliğini, biz

2163

Page 18: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

de koalisyondayız. Ve Sayın Cumhurbaşkanı Denktaş’la tartıştık koalisyonda. Tartıştığımız konu şuydu.

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Girne) (Yerinden) – Demek ki biraz da suç sizde vardı...

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Tartıştığımız konu şuydu. Devam edeceğim Ergün bey merak etme. Bir, madem ki gelişme budur Gümrük Birliğine giriyor Türkiye ve Kıbrıs’ın müzakereleri başlayacak biz de görüşmeleri değiştirelim ve federal çözüm konusunda istekli bir tutum savunarak Avrupa Birliği ile görüşmelere katılma talebinde bulunalım. Görüşümüz bu oldu. Sayın Denktaş Bakanlar Kuruluna geldi, görüştük ve bu görüşü Türkiye’ye götürmeye gitti. Geldi ve çok sinirliydi geldiğinde Sayın Denktaş. Bakanlar Kurulunda bir sarı zarf. Bize doğru, Sayın Talat’la ben yan yana otururdum ikimize doğru savuttu sarı zarfı, alın dedi okuyun, o kadının görüşleridir bunlar dedi. ve Türkiye Gümrük Birliğine evet dendi ama bizim müzakere sürecini ileriye götürmemiz noktasında sıcak bakılmadı. Biz talebimizi devam ettirdik. Daha sonra Refah Yolu hükümeti kuruldu Türkiye’de bu hükümet düştü. Ve bu defa bu tartışmayı sürdürmenin getirdiği bir başka problemle yeni bir hükümet kuruldu. Kurulan hükümet UBP-DP hükümeti oldu. Türkiye Gümrük Birliğini aldı. Kıbrıs Rum tarafı müzakerelere başladı, devam ediyor. Ve Kıbrıs Türk tarafından davet geldi Kıbrıs Türk tarafına. Siz de bu müzakerelere katılabilirsiniz. Reddedildi Kıbrıs Cumhuriyeti çerçevesinde eşitlik temelinde katılmaya. Fransa bunun üzerine vazgeçti tutumundan ve vetosunu kaldırdı. İşin gerçeği budur, işin gerçeği budur. Ve bu süreç devam etti ve geldik 1997’ye. 97’de ne oldu Lüxemburg’da bir karar alındı Lüxemburg’da alınan karar Türkiye’nin aday üyeliğini retti. Haksız ve yanlış bir karar. Bir sinir, bir öfke, sert davranacağız ya. İşte bir sert davrandık Abat Kararı çıktı, bir sert davrandık müzakereler başladı, geldik öbür sert davranmaya. Öbür sert davranma neydi.? Madem ki Lüxemburg’da reddettiniz Türkiye’nin aday üyeliğini haksız bir karar, yanlış bir karar bundan böyle 98 itibarı ile bir ilanat verildi ve denildi ki artık federasyon temelli görüşmeler yoktur. Devletten devlete görüşme ve konfederasyon. Allah rahmet eylesin dönemin Dışişleri Bakanı ile Sayın Denktaş önce çağırdı bütün siyasi partileri Saraya. Gittik, Talat’la beraber gittik, girdik içeri dediler ki bize “Yarım saat sonra Türkiye Dışişleri Bakanı ile Cumhurbaşkanı basın toplantısı yapacak.” “Evet.” “V e konfederasyon kararını açıklayacaklar. Size bunu söylemek istedik, da duymayasınız basın toplantısından.” Biz de kendilerine dedik ki “Yanlıştır bu karar. Ama madem böyle bir karar verdiniz. Biz bunu hatalı bir karar olduğunu söyleyeceğiz, size bir sıkıntı yaratmamaya çalışacağız. Çünkü bunun yerine gelmeyeceğini biliyoruz. Ancak başarılar dileriz size.” Çıkıldı, bu açıklama yapıldı, sert davrandık çünkü. Meclisten bir de karar aldık, artık görüşmeler devletten devletedir diye açıklama yaptık. Yer yerinden oynadı. Avrupa Birliğiymiş, dünyaymış, Amerika’ymış, bizi kim tutar, kim tutar bizi? Ya konfederasyon, ya devletten devlete görüşme, bu iş olamaz. Sonra Türkiye’nin aday üyeliği devam eder, dönemin ABD Başkanı Bill Clinton Türkiye’ye gelecek. Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşmaya ve Sayın Eroğlu’nun söylediği 99 Helsinki kararının, yani Türkiye’ye aday üyelik verilmesi için çıkacak kararın hazırlıkları yapılır. Bill Clinton gelecek, gelmeden evvel bir bağırma, bir çağırma, Kıbrıs konusunda lazım görüşmeler başlasın. Sayın Denktaş diyor ki “Ben karar verdim, konfederasyondur.” Sayın Eroğlu da der Çakıcı’ya binaen “Neler kabul ettirdik biz

2164

Page 19: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

TKP’ye UBP-TKP Koalisyonu döneminde der. Çünkü Hükümet programına konfederasyon yazıldıydı TKP’nin görüşene rağmen. Ama bir başka hadise daha yazıldıydı o hükümet programına. Ulaşılacak anlaşma, ulaşılacak anlaşma referanduma sunulacak, güzel bir şeydi bu, güzel bir şeydi ama onu yazdırdıydınız ve halen daha TKP’ye karşı bu konfederasyon siyasetini yazdırabilmenin başarısından zikrediyorsunuz, halen daha ve Sayın Çakıcı’yı güya sıkıştırdınız bu noktada, böyle bir yaklaşım içindesiniz. Ki o dönem de TKP çok ilginçtir bizim ile bulunan tüm siyasi ilişkilerini bir tek şarta bağlardı KKTC'nin tanınması siyasetine.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Mağusa) (Yerinden) – Sayın Başkan , öyle miydi?

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Öyleydi.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Yerinden) (Devamla) -Tamam, bilgilendireceğim şimdi size.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - KKTC'nin tanınması siyasetine.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Yerinden) (Devamla) - Siz söylüyorsunuz onu.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Sayın Mustafa lütfen. Bunların belgelerinin her şeyi meydanda. Ve bu efendim KKTC tanınsın, tanınmasın siyaseti noktasından önemli bir kısım argümanlar getirir size. Ama Sayın Eroğlu halen daha bunu söyler. Peki ne oldu, ne oldu? Sayın Denktaş “Devletten devlete görüşmem” dedi. Çıkarttılar, ney görüşmesi dedilerdi ona? Ney, dolaylı görüşme.

ÖMER SOYER KALYONCU (Girne) (Yerinden) – Evet, Dolayılı görüşme.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Dolayılı görüşme. Gitmem, gitmem dedi bindi tayyareye, gitti New York’a. Ve New York’ta Klerides’le buluştu. 19 maddelik bir belge üstünde anlaştılar ve bu belgede ilk defa kullanılan ifadeler Annan Planının ifadeleridir. Bakın söylüyorum ilk defa o belgede, o görüşmede, o dolayılı görüşmede kullanılan ifadeler ki gideriz Annan Planından da gökten zembille indi, 1999’da o görüşmelerde yapılan bütün görüşmeler Annan Planıdır. İki kurucu devlet, bakın iki kurucu devlet senato, temsilciler meclisi, mülkiyetle ilgili ana ilkeler ve kriterler o dolayılı görüşmelerdedir. Bu 19 maddenin içindedir bunlar. Ve bu iş bitti Clinton da tayyare ile indi şeye, ne derler, Ankara’ya, girildi “Heşa, çıppana, tamamdır, Kıbrıs konusu gerçekleşti” ve bir ay sonra da 99 Helsinki zirve kararı çıktı konfederasyon kararına rağmen. Devletten devlete görüşürüm deme kahramanlığına rağmen sert politika izlediydik çünkü, çünkü gene aynısı söylenir“Sert izleyelim.” Her sertlikten sonra kırıldık, döküldük, parça parça olduk, buna bakmayız.Bu noktaya gelindi ve 99 Helsinki Kararı çıktı. Bu Mecliste bu 99 Helsinki Kararını konuştuk. Çok ciddi bir karardır. Siz Başbakandınız, karşı çıktınız mı bu karara? Hayır. Dediniz mi bu karar bizim için felakettir? Hayır. Hatta kıytırık bir de açıklama yapıldı, Türkiye’nin AB üyeliğine selam yola devam, memnun olduk. Peki 99 Helsinki Kararında ne vardı? O güne kadar Türk

2165

Page 20: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Tarafının haklı olarak izlediği bir tez vardı ki biz de bunu söylerdik. Bu tez derdi ki, 1960 Garanti ve İttifak Anlaşmalarına göre, nasıl ki biraz evvel anlattım İngiltere bizim garantörümüzdür diye, Fransa veto edince kendini 1962’de Kıbrıs’ın AET ile ekonomik ilişkileri görüşmeleri durduruldu. Türkiye’nin üye olmadığı yere Kıbrıs üye olamaz tezi vardı ve bu ciddi bir argümandı. 60 Garanti ve İttifak Anlaşmaları çerçevesinde ve Kıbrıs Kuruluş Anlaşmaları çerçevesinde ve 99 Helsinki Kararı bunu kaldırdı. Bu kalktı artık, bunu savunamazsınız. Çünkü Türkiye de bunu kabul etti siz de kabul ettiniz itiraz etmeyerek. Hiç itiraz etmediniz. Bu Meclis Kürsüsünde bunu çok söyledim ben. Hiç itiraz etmediniz. Ne Hükümet, ne o dönemin Cumhurbaşkanlığı, itiraz etmedi. Ne yapıldı? Solona’ydı galiba o zaman, bindi tayyareye geldi ve dönemin Hükümeti ki çok ilginçti bu Hükümet de, Sayın Devlet Bahçeli, Sayın Bülent Ecevit Allah Rahmet Eylesin ve Mesut Yılmaz. En milliyetçi Hükümetiydi o dönem bu Hükümet de. Merak etmeyin de bir mektup verdik şeye, ne derler Solona’ya ve mektup tamamdır. Kabul ettik. Neyi kabul ettik? Sayın Zorlu Töre, kabul edildi bu. Kıbrıs Sorunu çözülmeden Kıbrıs’ın Avrupa Birliğine üyeliğini kabul ettik.

ZORLU TÖRE (Lefkoşa) (Yerinden) – Siz de Ecevit’in yolundan yürüyün.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Kıbrıs’ın üyeliğini, Kıbrıs’ın...

(Sayın Zorlu Töre ile Sayın Özkan Yorgancıoğlu, kendi aralarında konuşurlar)

Özkan Bey, konuşuyoruz burada. Lütfen bırakın Zorlu Bey’i de meramını kendi dışarıda anlatsın. Çünkü ideolojik yönden biraz sarsılır daima böyle konuları dinlediğinde. Manevi değerleri sarsılır. Savunduğu değerlerin ne yanlışlıklar getirdiğini gördük sonra tartışamaz bunları.

Bu bakımdan önemli ölçüde 99 Helsinki Kararı bize bunu getirdi. Kıbrıs’ın Avrupa Birliğine çözüm olmadan da, çözülsün ya da çözülmesin üyeliği kabul edilmiştir. Türkiye tarafından da. Bu bir gerçektir, realitedir. 60 Kuruluş Anlaşmalarında ve Garanti Anlaşmalarında, bulunan kuralların dışında bir mevzudur. Bunun yaratıldığı süreci de anlattım ne olduğunu. Çünkü bunlar şimdi hepsi unutuluyor, tekrar aynı sert siyasetlere girelim söylemleri yapılmaktadır. Ve gelindi, bu gerçek bu şekilde şekillendi orta yerde duruyor. Bir de başka bir şey çıktı burada, Türkiye’ye de aday üyelik verilecek. Gayet güzel. Yani 1997 Lüksemburg’un da Türkiye’ye haksız bir şekilde aday üyeliği vermeyen Avrupa Birliği, biz konfederasyon kararı ilan ettikten sonra devletten devlete görüşeceğiz, artık toplumlararası görüşmeler yoktur dedikten sonra geçen süreçte, 99’da Türkiye’ye aday üyelik verdi çok güzel ama aynı zamanda hep beraber de kabul ettik diğer maddeyi, Kıbrıs Sorunu çözülsün ya da çözülmesin Kıbrıs Avrupa Birliğinin üyesi olacak. Üye olması gerekir miydi çözüm olmadan? Hayır. Bu ilkeli bir karar mıdır? Hayır. Bugün Kıbrıs’ın çözüm olmadan üyeliği doğru mudur? Hayır yanlıştır ama oldu. Nedeni bu. İstediğin kadar bana ya da Sarayönü’nde nutuk çek. İstediğin kadar Avrupa’ya küfret, bunu değiştiremezsin çünkü senin kararınla olmuştur bu aynı zamanda ve senin onayınla olmuştur. Ha bundan ötürü birbirimizden intikam mı alalım? Hayır. Ama bunun böyle olduğunu kabullenelim artık da aynı hataları tekrar tekrar işlemenin adaylığına girmeyelim.Adaylığına girmeyelim aynı hataları tekrar tekrar işlemenin. Peki

2166

Page 21: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

bundan sonra ne oldu? Bu aşamada bugünlerde bunları konuşmak lazım. Bundan sonra dedik ki “Biz devletten devlete görüşürüz atık gene” 99 Helsinki. 2000 yılını da böyle geçirdik. 2001 yılı da ne nutuklar, ne tartışmalar. Ama bu sürecin içinde bir şey daha yaşandı. Geldik 2000 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine. Şimdiki Cumhurbaşkanımız Sayın Mehmet Ali Talat Partimizden aday oldu. Sayın Eroğlu da adaydı, Sayın Denktaş da adaydı, Sayın Turgut Afşaroğlu da adaydı, Sayın Akıncı da adaydı. Ve 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat Partimizin kararı doğrultusunda bir tez getirdi orta yere. 99 Helsinki kararı nedeni ile, 99 Helsinki kararı nedeni ile bu çıkmıştır. 2000 yılındaki Cumhurbaşkanlığında Talat dedi ki “ Artık bu aşamadan sonra Kıbrıs Türk tarafı olarak talep edelim Kıbrıs’ın Avrupa Birliği ile üyelik görüşmelerine siyasal eşit karar olarak katılalım. Siyasal eşit taraf olarak katılalım. Talat bu tezi savundu. Siyasal eşit taraf olarak katılalım. Ve bunu katılırken biz , bunu ele alırken biz bu noktada büyük ölçüde şu konu geldi gündeme, Sayın Denktaş, Sayın Eroğlu aleni ve açık bir şekilde Talat’ı Kıbrıs Rum iradesinin altında Türk tarafını Kıbrıs Türkünü bu müzakere sürecine katılmak çerçevesinde bir pozisyonla suçladılar bu görüşünü 2000’de. Kimi, Sayın Talat’ı. Çünkü Talat, Kıbrıs’ın AET ile Avrupa Birliği ile yapılan müzakerelere Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde eşit taraf olarak katılınmasını savunurdu 99 Helsinki kararından sonra. Sayın Denktaş, Sayın Eroğlu Talat’ı bu tezinden ötürü Kıbrıs Türkünü Rum’un altına yamalamaya çalışan bir insan olarak tanımlamışlardı. Aynı görüşü ilginçtir Turgut Afşaroğlu’da ifade etmişti. Hoş onların, bu yasemincilerin Sayın Eroğlu ile izahı mümkün olmayan bir sevgi ve muhabbetleri vardır ama bunu ayrı bir konudur o. Allah sevgi ve muhabbetlerinin arttırmasından...

BAŞBAKAN DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) – Severler bizi, severler. Onlar sever bizi.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Sevgi muhabbetlerini gelişmesini dilerim daima. Çok büyük güzel bir sevgi bağları muhabbetleri vardır bu yasemincilerle. Bu devam etsin, devam etsin. Bundan...

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) - Dostane manada.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Bundan bir şikayetim yok yani. Şikayet etmiyorum, şikayet etmiyorum. Ve Sayın Turgut Afşatoğlu da bunu söylediydi. Sayın Akıncı ise bunun imkansız olduğunu savunurdu. Bir tek bu görüşü Cumhurbaşkanı o dönem aday olan Mehmet Ali Talat zikrederdi ve suçlandık, yerden yere vurulduk. Ve devam etti Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra bu siyaset. Tanımayız Rumların görüşmelerini. Efendim devletten devlete görüşeceğiz. Ve ansızdan hiçbirimizin haberi yokken 2001 Aralık ayında u, bir baktık ertesi gün gazetelerde Klerides bindi otomobile, 2001 Aralık ayında sene başı öncesi, Noel armağanı dediler bunun adına da. Geldi Saraya Denktaş Beyle yemek yedi, mönüyü yayınladılar “İmam bayıldı mönüde, hem vanilyalı dondurma ekmek kadayıfı üstü” dediler, mönüsü de yayınlandı. Ve ne oldu? Denktaş Beyle Klerides buluştu, imam bayıldı yediler, vanilyalı dondurma ekmek kadayıfı üstü, tatlılandı konu, muhabbetleşildi ve 2002’nin Ocak ayında De Soto geldi memlekete ansızdan bir kel adam indi ansızdan, kimdir bu dedik?

2167

Page 22: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Girne) (Yerinden) – Onlar sınıf arkadaşıdır.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – De Soto geldi. İki taraf buluştu ve hala daha gözümün önündedir, De Soto elinde küçücük bir kalemcik, küçücük bir deftercik, kamuoyunun önüne çıktı ve dedi ki; “Başlayan müzakerelerde biz duvardaki sinek olacağız” dedi De Soto. Peki 2002 Ocak ayında başlayan bu müzakereler neydi? Tek egemenlik, tek egemenliğe dayalı, tek uluslararası siyasi kimliği olacak, Birleşmiş Milletler parametrelerinde iki bölgeli iki toplumlu siyasi eşitliğe sahip federal bir Kıbrıs’a ulaşmaktı. Başbakan, Sayın Eroğlu’ydu o dönem. 2002’de başlayan müzakereler şimdi ne nutuklar çekilir. Talat tek egemenliği kabul etti, tek egemenlik olur mu? Ama 2002’de De Soto’nun Başkanlığında başlayan hani o biz devletten devlete görüşecektik, 2002 Ocak ayında. Yemeği 2001 Aralık ayında yediler, yılbaşılık. Görüşme de 2002, Ocak’ın ilk haftası, sene başından sonra. Ayvasili geldi atçığı ile beygirciği ile, bıraktı bize hediye paketini Sayın Eroğlu, Ayvasili’den aldık hediye paketçiğini ve bu görüşme başladı. Tek egemenlik, iki bölgeli iki toplumlu siyasi eşitlik ve tek uluslararası kimlik. Şimdi ne nutuklar çekilir efendim. Ben sizin o dönem bu konuda Sayın Denktaş’a; “Tek egemenlik tek uluslararası kimlikle bu görüşmeleri başlataman sen, iki bölgeli iki toplumlu siyasi eşitliğe sahip federasyon görüşülemez” diye tek bir açıklamanızı duymadım. Şimdi çok şükür olsun egemenlik konusunda, tek egemenlik konusunda gündüz gece, akşamüstü, sabaha karşı her yerde her saat nutkun bini bin paradır. O günlerde diliniz damağınız tutulmuştu herhalde bilmiyorum.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) – Sayın Başkan, Başkanın söylediklerine bakma. Ceplerinde pasaportlar dolaşırlar, tamamdır.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Peki. Bu bir gerçek. Peki ne oldu? Ne oldu? Sayın Cumhurbaşkanı Denktaş da bir demeç verdi. Buna da itiraz etmediniz hiç, hiç kimse itiraz etmedi. Sayın Cumhurbaşkanı Denktaş dedi, bu görüşmeden sonra yaptığı açıklamada dedi ki; “Amaç, 2002 Haziran ayına kadar” bakın çok önemlidir bu, “amaç 2002 Haziran ayına kadar iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe sahip federasyon konusunda anlaşmaya varmaktır ki 2002’nin sonunda iki Anavatan, Avrupa Birliği raylarında giderken iki tren aynı rayda tokuşmasın iki Anavatan.” Sayın Denktaş’ın demecidir bu, unuttunuz mu bunu? Yani De Soto gösterdi o küçük kalemciği hem küçük defterciği de duvarda sineğim dedi, siz de Başbakandınız şu, tek egemenlik konusunda başlayan görüşmelerde Cumhurbaşkanı Denktaş da öyle dedi; “Amaç, 2002 Haziran ayına kadar federasyon konusunda anlaşmaya varmaktır ki iki Anavatan Avrupa Birliği raylarında trenleri tokuşmasın.” Bunun üzerine ahali kalktı ayağa ümitlendi. Haziran’a kadar çözüm dediydi çünkü Denktaş ve kalktı ayağa. Sonra malumunuz üzerine, bu temelde başlayan görüşmelerin sonucunda 2002 Kopenhag Zirvesine kadar bir gelişme olmadı, ansızdan plan çıktı. Şimdi ansızdan geldi bu plan dendi. Söyledim ben, bu planın kavramları 1999’da dolaylı görüşmelerde 19 madde halinde zikredilmişti ve bunu hepsiniz bilirdiniz, 99’da hepsiniz bilirdiniz. Hiçbiriniz de itiraz etmediydi buna. İki Kurucu Devlet, Senato, Temsilciler Meclisi, toprağın nasıl düzenleneceği, ilişkilerin ne olacağı, yerleşikler denen konu hepsi o 19 maddenin içerisinde vardı.Tümü ve bunun hepsini bilirdiniz ve buna dayalı teferruatlı bir plan çıktı. Bizden istenen neydi Sayın Eroğlu planı kabul etmek değil. Planı temel alıp müzakere etmek. Aralık ayına kadar,

2168

Page 23: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

yani 2002 Kopenhag Zirvesine kadar, planı temel alıp müzakere edeceğimizi açıklamadık. Ve Avrupa Birliği bu kez Kıbrıs’ı bugünkü hali ile alırken bir paragraf ilave etti kararına. Dedi ki eğer Kıbrıs Türk tarafı oturur görüşür ve 16 Nisan 2003’e kadar, yani diğer zirveye kadar Kıbrıs konusunda bir gelişme olursa oluşacak yapının ben üyeliğini kabul ederim dedi. Ve 2002 Kopenhag’ına kadar çıkan ilk Annan Planında referandum sorusu iki taneydi. Biri, “Bu planın öngördüğü devlet düzenini idareyi, idareyi yani kendi içindekiydi, idareyi kabul eder misin?” İki, “Oluşturulacak olan devletin Avrupa Birliği üyeliğini kabul eder ...” Bir sorunun içerisinde iki konu vardı, ayırmadıydı da birini evet, birine hayır diyesin. Tek cevap. Bir konunun içerisine iki konu vardı. Ve bu Rum Tarafını en büyük şikayet ettireceği noktaydı. Şimdi görüyoruz ve okuyoruz. Simitis’in anıların anılarını okuyoruz. O dönem ki Yunanistan Başbakanının. Glafkos Klerides’in anılarını okuyoruz. Ve Glafkos Klerides de Simitis de bütün siyasetini Türk tarafının o sert katı olacağını bildikleri tavır üstüne koydular ve biz bunu temel olarak kabul ederiz dediler. Hay, hay. Samimi miydiler? Hayır. samimi miydiler? Hayır. Yürekten mi istiyorlardı? Hayır. Ama bunu yaptılar. Biz ise ret ettik müzakereleri temel almayı. Bunun için bizi çok suçladınız, tartışmasız Annan Planını kabul ediyoruz diye. Hayır, bizden istenen müzakereye temel olmaktı. Peki durabildiniz mi Sayın Eroğlu bu sözün arkasında. Kopenhag kararı alındıktan sonra 2003 Ocağında Kıbrıs Türk tarafı olarak siz de Hükümettiniz. Planı temel olarak müzakerelere kabul ettiniz. Biz kabul etmedik ya bunu, siz kabul ettiniz. Ve bu yüzden Ocak ayında Denktaş ile görüşmeler başladı. Ocakta başladı görüşmeler. Ocakta başladı, siz kabul ettiniz Planı 2003’ün Ocak ayında müzakerelere temel olmasını. Ama geciktik. Bunu kabul etmeliydik biz temel olmasını müzakerelere. 2002 Kopenhag Zirvesinden evvel. Bu sözünün de arkasında duramadınız ki kabul ettiniz. Müzakereler bir tane oldu, iki tane oldu, kesildi çeşitli sebeplerle ve Lahey’e kadar giden süreç başladı ondan sonra, Lahey’e kadar giden süreç başladı. Ama bu arada Rum Tarafı 16 Nisan 2003’de üyeliği cebine bu sürecin sonucunda koydu. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri bu kez bu üyelikten ve Lahey’den sonra bir rapor verdi ve Güvenlik Konseyi bunu kabul etti. Bu raporda da şunu söyledi; “Kıbrıs Avrupa Birliğine üye olmuştur, ama eğer taraflar Planı temel olarak alırlarsa, benim hakemliğimi kabul ederlerse ve eş zamanlı olarak referanduma sunacaklarını benimserlerse ben görüşmeleri başlatacağım.” Avrupa Birliği de açıklama yaptı; “Bu görüşmeler çerçevesinde oluşacak yapıyı da ben alırım.” Ve Papadobulos vefat etti, vefat etti. Ne isterse olsun saygı duyuyoruz ölümüne. Cesedini de anlamsız bir şekilde çalmışlar, bundan da son derece insan olarak üzüldüm. Bu da olacak bir iş değil. Sayın Papadobulos bir mektup yolladı, o geçtiydi şeye, “Ben” dedi “Hazırım bu şartlarını kabul etmeye ve hazırım Türk Tarafı gelir de anlaşma olursa, bu Planı görüşmeye ve anlaşma olursa da Avrupa Birliğine üyeliğe, Türklerle beraber olmayı da kabul ederim diye mektup yolladı şey, Klafkos Klerides. Yalan. Hiçbir şekilde buna inanmam. Nitekim ondan sonra bu kanıtlandı. Bunu yolladı hemen, tatlılaştı. Siyasi çekişmemiz bizim devam etti ve biz insanlara şu sözü verdik. Kazanırsak seçimlerde, bir Planı temel olarak kabul edeceğiz, Birleşmiş Milletlerin hakemliğini kabul edeceğiz, eş zamanlı referandum olmasını kabul edip görüşme sürecini başlatacağız ve Talat görüşmeci olacak. 14 Aralık 2003 seçimlerine giderken bizim tezimiz buydu ve insanımız bizi birinci parti yaptı ve Demokrat Parti ile bir koalisyon kurduk. Hiç kimse böyle bir koalisyon kurulacağını düşünmezdi, ne biz ne Demokrat Parti. Çünkü öyle bir tablo çıktı, 25-25. Demokrat Parti ile onların zorlukları var, bizim zorluklarımız var. Bu ilkeleri gözeten görüşmeleri

2169

Page 24: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

yeniden başlatmak, eş zamanlı referandumu temel almak ve bununla ilgili olarak da bu görüşme sürecini, koşullarını Birleşmiş Milletler çerçevesinde şekillendirebilmek amaçlı protokolü düzenleyen bir Hükümet kurduk ve New York’a gidildi ve ilk defa bu New York’ta Sayın Denktaş, ne kadar farklı düşünürsem düşüneyim Sayın Denktaş’tan ve eleştirsem de kendini, Sayın Talat ile birlikte oraya giderek Sayın Serdar Denktaş da, sonuçta referandum hakkını uluslararası kabul gören bir noktada çıkarmakla kendisi buna eleştirileri olmuş olsa bile, yarına dair büyük bir kazanım elde etmemize de katkı sağlamaktadır. Çünkü ilk defa tarihte kayda girdi ki, Kıbrıs Türkü gelecekte Kıbrıs Adası’nın belirlenmesinde Kıbrıslı Rumlarla ortak bir iradeye sahiptir. Nitekim Rum Tarafındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine baktığımızda, Papadopulos’a en büyük eleştirilerden bir tanesinin adaylar tarafından, bütün adaylar tarafından, eş zamanlı referandum hakkını kabul etmek olduğunu görürüz. Bu da büyük bir kazanım olarak geldi. Ve burada Cumhurbaşkanımız Talat’ın cesareti, eski Cumhurbaşkanımız Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’ın da, kabul etmese bile ilkeleri olgunluğunun sentezi vardır burada. Bunu açık bir şekilde söylemek isterim buradan. Gerçekleri bu temelleri bilerek konuşacağız ve bunun üzerinden görüşmelerden, Burgenstock’ta gittik ve Burgenstock’ta Papadopulos hiç görüşmedi Serdar Bey, hiç görüşmedi. Reddetti görüşmeyi Burgenstock’ta. Talat ile ve Serdar Bey ile yüz yüze ve yan yana gelmedi Papadopulos çünkü cebine koydu. Verdi sözünü de, 2003’ten sonraki her şeyi kabul edeceğim, dolaylı görüşme yaptı Birleşmiş Milletler. Gitti geldi mekik dokudu. Bir Talat’a Serdar Bey’e, bir Papadopulos’a ve ekibine. Gitti geldi, gitti geldi mekik dokudu. Sonuçta bir anlaşma metni çıktı, bu anlaşma metnini de tarafların kabul ettiği hakemlikle belirledi Birleşmiş Milletler, taraflar belirlemedi. Arada en önemli fark budur ve bu referanduma sunuldu, Rum Tarafı bunu reddetti. Biz evet dedik. Bu bize önemli bir kısım kazanımlar getirdi ama elde etmemiz gereken noktaya bizi daha yaklaştırmadı. Peki bunları niçin anlattım? Çünkü siz şimdi diyorsunuz ki, biz yine çözüm ve Avrupa Birliğinden yanayız, bizi bu noktada tenkit etmeyin. Ama kusura bakmayın, şu anda bizi bu noktaya getiren aynı tezler sürülmektedir orta yere. Sert davranalım. Biz sert davrandık. 90’da sert davrandık Abat Kararını yedik. Devletten devlete görüşme dedik, konfederasyon çıkardık, Rum Tarafının tek yanlı üyelik görüşmelerini büyük ölçüde sürdürdük ve şimdi geldik, nereye geldik? Belli bir aşamaya. Şimdi bu geldiğimiz aşamayı akıl yollu konuşmamız gerekiyor doğrudur. Yani bu görüşmeler ila nihaye sürecek böyle bu şekilde. Hayır.

Siz Sayın Başbakan Kıbrıs Konusunda en önemli aşamadayken ben tekrar ayni hataların yaşanabileceği endişesi ile konuşuyorum. Çünkü iç siyasete endeksli hareket edilmektedir hep, hep. Şu veyahut bu şekilde tartışmalar hep iç siyasete endekslenmektedir. Çözümü isteyen de istemeyen de buna dönük endekslenmektedir ve bazı konuları artık konuşma zamanı gelmiştir.

Mesela dün üzüldüm bu konuşmayı sizden duyduğumda ve bunu Cumhurbaşkanlığında açacağımı söylemiştim. Dediniz ki; “Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu da söyledi ki, 2023 yılında Türkiye’nin Avrupa Birliği Üyeliği gerçekleşecek.”

BAŞBAKAN DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) – Beyanatı.

2170

Page 25: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Efendim?

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Beyanatı.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Ve Kıbrıs Sorununda bu süreç bu temele kadar gidecek dediniz. Hayır, bu 2023 ve Rum Tarafının uzlaşmazlığını buna bağlayan bir süreç içerisine koydunuz orta yere.

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Gitmez demedim.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Dünkü konuşmada. Belki ben yanlış anlayabilirim tutanaklardan bakarız ama burada beni endişelendiren bunu açıyorum.

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Yarın girmiyoruz, giremiyoruz

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Giremiyoruz evet yarın giremiyoruz doğru. Türkiye’de giremiyor yarın doğru. 2023’e kadar bir tarih koydu ama bu bizim beklememizi gerektiren bir nokta değil felakettir bu. Bakın, şimdi bu Zirve nedeniyle basına yansıdı. Sayın Andros Kiprianu bir açıklama yaptı AKEL’in Genel Sekreteri. Dedi ki; “merak etmeyin biz de bir siyasi başarı elde ettik” dedi. “Kıbrıs Sorununu Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik sürecine ilişkilendirdik” dedi. Ben Türk Basınına yansıyan bölümünü konuşuyorum şimdi şu anda. Doğru mu bu? Onu bilmiyorum. Çünkü o kadar çok artık kuşkulara düşüyorum ki bu tür haberlere artık yoğurdu üfleyerek yerim. Kesinlikle yoğurdu üfleyerek yerim bu tür haberlere. Bu noktada önemli bir şekilde ciddi bir çerçevede diyor ki; “ilişkilendirdik.” Eğer bu ise konu yuttuk hapı biz. Biz yuttuk hapı. Kıbrıs Türk Tarafı yuttu hapı. Yani eğer ilişkilendirildiyse de 2023’e kadar bugünkü durum devam edecek hapı yutan biziz Sayın Başbakan. Hapı yutar Kıbrıs Türkü. Bizim buna tahammülümüz yoktur. Aksine bizim çözümü sağlattırmamız gerekir. Çünkü ne olacak Kıbrıs Türkü? Dünyadan soyutlanacak, izolasyon devam edecek. Kıbrıs Sorunu çözümsüz kalacak ve biz uluslararası camiada Türkiye’nin alt yönetimi tanımlaması ile tanımlanan bir hukuki ve siyasi tanımlamanın içerisinde olacağız ve Kıbrıs Rum Tarafı Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik süreçlerinin toplamının içinde yer alarak Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin toplamının içerisinde ilişki içerisinde bulunarak var mı olacak?

Geçenlerde DİSİ Genel Başkanı Nikos Anastasiadis ile görüştüm. Çok sık İstanbul’a gidip geliyor. Ankara’ya gidip geliyor. Niçin? Çünkü Kıbrıs Rum Tarafında Sayın Hristofyas Türkiye’nin ilişkilerle ve Avrupa ile ilişkiler konusunda görevlendirmiştir kendisini ve Türkiye’ye Kıbrıs Rum Tarafının bütün heyetleri gidiyor. Türkiye’nin Avrupa Birliği ile yaptığı bütün görüşme süreçlerinin içerisinde diğer bütün alanlarda AB ile ilişkilerin içerisinde hep Kıbrıs Rum Tarafı vardır.

Sayın Sunat Atun katıldıydınız siz galiba İstanbul’daki bir toplantıya. Böyle çok bayrakların olduğu bir toplantı vardı. Neydi o?

EKONOMİ VE ENERJİ BAKANI SUNAT ATUN (Yerinden) – Hangi toplantı?

2171

Page 26: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Avrupa Birliği’nin düzenlediği toplantıydı yoksa siz katılmadıydınız?

SUNAT ATUN (Yerinden) (Devamla) – İslam Örgütü Konferansıydı.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Yoksa Çevre Bakanımız mı katılmıştı ona?

TURGAY AVCI (Gazi Mağusa) (Yerinden) – Azerbaycan’da?

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Yok İstanbul’da. Televizyonda gördünüz mü o bayrakları? Kıbrıs Cumhuriyeti Bayrağı da baş köşedeydi. Bütün Avrupa Birliği Üyelerinin Bayraklarından bir tanesi de Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Bayrağıydı.

AHMET ZENGİN (İskele) (Yerinden) – Ne güzel.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Ama çok güzel ya. Sen yoktun orada. Sen Casper idin orada.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Senden dinliyorum ya.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Ama çok güzel ya, sen yoktun orada. Sen Casper’din orada. Yani sen Casper’din orada Ahmet Bey.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – KKTC Bayrağı, ben de zannettim KKTC…

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Her cumhuriyet duyduğunda KKTC’yi anlarsan yuttuk hapı ha. Yani Ahmet Bey her cumhuriyet duyduğunda KKTC’yi anlarsan yuttuk hapı. Peki.

BAŞKAN - Dinleyelim lütfen.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Öyle anladım.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Var, öyle algıladı anladık mühim olan odur. Şimdi durum bu. Bu vaziyet budur. Yani biz bekleyemeyiz 2023’e kadar. Üstelik Türkiye’de bekleyemez. Bakın;

(Milletvekilleri kendi aralarında konuşurlar)

BAŞKAN - Ahmet Bey lütfen. Çakıcı lütfen.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Oradan kendisi atıyor laf. Çakıcı’ya söyle.

2172

Page 27: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Be Ahmet Bey sen de Allah için her ağlayana mendil uzatma, her sözün peşinden de koşturma yahu. Vay Allahım vay. Tatlı tatlı biraz yahu, vay Allahım vay.

Şimdi bu pozisyonda biz de bekleyemeyiz Türkiye de bekleyemez. Bakın 1 yıl ertelendi Türkiye’yeye yaptırım konusu 1 yıl ertelendi. Gelecek yıl? Yine. Her sene ertelenecek normal olacak bu ve her sene Türkiye’nin bir başlığı açılacak nereye kadar Türkiye’nin, 80 milyonun genel ve global çıkarlarını ve dünya siyasetinde meydana gelen değişmelerle Kıbrıs Sorunu ile bağlantılı Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinin risk altında gireceğinin garantisi vardır sende? Nerde var? Bizim hakkımız var mıdır Türkiye’nin uluslararası ilişkilerine sınırlama koydurtalım? Hakkımız var mıdır Türkiye’ye bu noktadaki pozisyonla hayır sen bu işe girme? Girecek, e başımıza geldi yani?

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Hükümet sözcüsü Cemil Çicek cevap verdi ona 15 Kasımda.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Peki yahu, olabilir, herkes cevap verir. Çünkü…

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Kıbrıs mı Avrupa Birliği mi derse Kıbrıs.

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Senin Sayın Devlet Bahçeli de 99 Helsinki Kararını kabul etmeden evvel öyle bir vurduydu elini masaya ki masa kırıldıydı ikiye ama sonuçta 99 Helsinki Kararını kabul ettik.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Ecevit vurduydu.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Yahu o da vurdu niçin yani Devlet Bahçeli Bey öyle o kadar cesur adam değil? …

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Ben Ecevit’ciyim. Ben Ecevit’i savunuyorum.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - U, ha anlayalım seni bakalım da. Peki oldu hadi. Sonuçta sen önce bunları aydınlat da ondan sonra konuş ona buna tarif etmekten bu çerçevede uzaklaş. Şimdi hadise budur. Peki ne olacak? Biz yapıcı bir şekilde bu görüşmeleri sürdürmek zorundayız. Nereye kadar? Bu sonucu elde edeceğimiz son aşamaya kadar. Bir doğal takvim var Cumhurbaşkanlığı Seçim. Bu doğal bir takvimdir ve Şubat’ın sonuna kadar Cumhurbaşkanımız Türkiye ile beraber saptadığı bu birlikte saptadığımız siyaseti yapıcı olarak sürdüreceğiz. Sonuç ne çıkar? Ümidimiz bir kısım noktalarda ortak pointleri yakalayabilerek bir çözüme federal ilkelerde ulaşabilmektir. Ümidimiz budur, bu hedef olması lazımdır. Bu hedefi dikkate alarak hareket etmek zorundayız. Olmazsa ne olur? Olmazsa bunu ciddi bir şekilde tartışmamız gerekiyor o aşamada. Ama o aşamada tartışmak demek Birleşmiş Milletler parametrelerini

2173

Page 28: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

reddedeceğiz ve ona göre başka bir noktaya gireceğiz sürecini de yakalamamak gerekir. Bu onun içerisinden çıkacak bir noktadır. Şimdi önemli olan Birleşmiş Milletlerin Avrupa Birliğinin ve diğer bütün unsurların Birleşmiş Milletler parametrelerinde bağlı hareketini ve bu Birleşmiş Milletler parametrelerinde bağlı çözüm sürecinin istekli tarafı olma özelliğini bizim sürdürmemizdir, önemli olan budur. Sayın Eroğlu konuşmasında dedi ki 3 başlık var dedi ne olacak dedi? Altını doldurulmadı dedi, ne olacak 3 nokta dedi geçen gün Mecliste. Elbette bunun altının doldurulması zordur, bunu kim inkar edebilir ki? Yani siz beklersiniz sizin bütün söylediğinizi Rum tarafı olduğu gibi harfiyen kabul etsin ve biz de bekleriz ki onlar da bekleyecek ki biz onlar ne söylerse harfiyen onların bütün söylediklerini kabul edelim? Mümkün değil, bu sabır ister, sebat ister ve karşılıklı ortak nokta yakalayabilme kabiliyetidir. Elbette daha dolmadı bu üç point’in altı ama müthiş bir ilerleme olduğu da herkesin bildiği bir gerçektir. Yani kusura bakmayın Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon görüşmelerde önemli ilerlemeler olmuştur. Ancak istenilen sonuca daha yakınlaşmamıştır ve ben ihtiyatlı iyimserliğimi koruyorum diye açıklama yaptığında niye rahatsız oluyor bazıları? Bundan rahatsızlık duyan Güney’deki belli siyasi partilerdir. Kuzey’de niye rahatsız oluyor bazıları?

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Çünkü gerçek değil.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Çünkü gerçektir. Çünkü gerçektir. Çünkü önemli gelişmeler olmuştur. Uzlaşılmayan noktalar da vardır. Ha, siz bu gelişmelerde bulunan noktayı kabullenmeyebilirsiniz.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Talat Bey söyledi ümit yok.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Siz Sayın Zorlu Töre müsaade edersen konuşalım. Siz üzerinde yakınlaşan konuları prensipte reddedebilirsiniz. O zaman getireceksiniz gündeme bugünkü Hükümete oy verirsiniz siz Güvenoyu verirsiniz. Bugünkü Hükümetin, Hükümet Programında yazar ki; “Müzakereleri destekliyorum.” Bu Müzakereler, şu anda süren Müzakereler Türkiye Milli Güvenlik Kurulu’nun da KKTC ile üstünde anlaştığı çerçevede şekillendirdiği kararına uygundur. Nedir bu karar? Yeni bir ortaklık devletini, iki Kurucu Devlet temelinde Birleşmiş Milletler Parametrelerinde sağlayabilmek için sürdürülmektedir. Birleşmiş Milletler Parametresi nedir Zorlu Bey? İki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe bağlı Federasyon.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Diğer taraftan iki devlet, iki egemenlik diyor Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararları. Milli Güvenlik Kurulu da öyle diyor.

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayalım.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Şimdi Milli Güvenlik Kurulu’nun Kararı bellidir. “İki Kurucu Devlet bunun üstüne dayalı bir ortaklık idaresi ve Birleşmiş Milletler Parametrelerinde Sayın Talat’ın sürdürdüğü görüşmeleri destekliyorum” diyor. Sen onların kararını da kendine göre yorum yaparak yeni karar çıkarırsın?

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) - Ama kendi kararları bizi…

2174

Page 29: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Bizim kendi kararımız da budur. Bizim kendi kararımız da budur.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Bizim kendi kararımız da budur. Ha, sen eğer istersen bunun tersine hareket edesin Hükümet Programına sen “ret” oyu vermen lazım. Çünkü bu Müzakereleri bu temelde destekliyor bu Hükümet. Ha, eğer sen dersen ki ben Birleşmiş Milletler Parametrelerine bağlı bir çözüm istemiyorum o zaman sen niçin bu Hükümete destek verirsin? Çık ve de ki; “Türkiye Milli Güvenlik Kurulun Türkiye’nin Birleşmiş Milletler temelinde ve parametreleri temelinde desteklediği Görüşme Süreci yanlıştır. En iyisi konfederasyondur”de. Biz öyle yaptık. Türkiye karar verdiğinde devletten devlete görüşme olacak ve konfederasyondur biz dedik ki; “hayır yanlıştır bu.” “Bu bize bir fayda getirmeyecek” dedik. Sen de çık bunu söyle. Bana söyleme burada bunu. Ya olduğun gibi gözükeceksin ya gözüktüğün gibi olacaksın bunun başka çaresi yoktur. Bir taraftan Cumhurbaşkanı bu manda ile görüşecek, öbür tarafta sen farklı bir tez getireceksin. Getirebilirsin hakkındır. Hiç itirazım yoktur buna ama olamaz bu görüşme sürecinin içerisinde senin bunu desteklediğini beyan ederken farklı bir tutum ve yaklaşım serdetmen bu olamaz. Mümkün değildir bu. Onun için üstünde durduğumuz temel nokta budur. Hakkındır senin diyebilirsin ki iki devlet isterim ben. İki egemenlik isterim, konfederasyon isterim.

Bakın, bir de bir başka konuya da bu noktada değinmek istiyorum. Bir, Kıbrıs Gazetesinde KADEM’in ki çok güvenirsiniz ona bir anketi yayınlandı. Dikkatinizi çektiniz mi bu KADEM’in anketine? Çeşitli seçenekler sundu Kıbrıs Türk Halkına. Konfederasyonun desteği yüzde 11’dir.Çok inanırsınız buna? Manşetten yayınladı bunu Kıbrıs Gazetesi. Federal, iki bölgeli federal devletin tezine destek yüzde 50’dir. En ilgincini söyleyeyim size; Kıbrıs Cumhuriyetinin tadil edilerek, Kıbrıs Cumhuriyetine dönüş yüzde 42’dir. Yüzde 42’dir. İki ayrı devlet, bütün bunlar olmazsa iki ayrı devlete destek ise yüzde 75’tir Türkiye’ye bağlanmak yüzde 25’tir. Kıbrıs Gazetesi’nde çıktı bu anket, ön sayfada yayınladı. Konfederasyona destek yüzde 11’dir. Şimdi ben senin yerinde olsam kurultayında hükümet olmadan evvel konfederasyon kararı alan bir siyasal partinin mensubu olarak kendi kurultayında karar altında aldığım bir tezin halkın indinde yüzde 11 destek aldığını görmekten ötürü bunu düşünmeye başlarım. Bunu düşünmeye başlarım senin yerinde olsam, sen aldın bu kararı kurultayında hükümet olmadan evvel. Hükümet oldun müzakere sürecine destek beyan ettiğini verdin kurultay kararın olmuş olmasına rağmen hiç konuşmak istemezdim böyle. Bu müzakere süreci de BM parametrelerinde bir çözümü öngörür ama bana burada ikide bir laf atan, çıkan Meclis kürsüsünde ikide bir doktora tezi hazırlar gibi Sayın Cumhurbaşkanına yanıt vereceksin diye Hrisostomos onu dediydi, bilmem kim bunu dediydi, vira vira konuşun. E, peki izah edeceksin ama sen bu Meclis kürsüsünden. Senin partinin kurultayında konfederasyon kararı vardır Kıbrıs Sorununda. Müzakere süreci federasyon temelinde sürdürür, hükümettesin, destek verdiğini söylüyorsun buna.

(Meclis Başkanı Sayın Hasan Bozer Meclis Başkanlık Kürsüsünü Meclis Başkan Yardımcısı Sayın Mustafa Yektaoğlu’na devreder.)

2175

Page 30: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Ama Kıbrıs Gazetesi’nde yayınlanan ankette de konfederasyona destek yüzde 11’dir. E, ama bu nasıl siyaset yapılır bu memlekette artık yahu. Herkes ne ise olduğu gibi gözükmek zorundadır. Siyaset bu kadar ucuz olamaz bu memlekette ve bir kısım duyguları bu çerçevede sürekli ele alalım, şekillendirelim. Dolayısıyla bu görüşme sürecinde bizim şimdi bu Ocak ve Şubat ayında iki lider hızlandırılmış bir görüşme takvimine karar verdi. Bu hızlandırılmış görüşme takvimine bir desteğin olması için gereken katkıyı yapmak zorundayız, bunu yapacağız. Sonuç ne çıkar bilemem, bilemem. Biz bunun bir çözümle sonuçlanacak bir olgunlukla sonuçlanmasını arzuluyoruz, hedefimiz budur. Ama bu tek taraflı bir niyetle olmaz. Doğrudur, bunun için biz burada yapıcı olacağız. Yapıcı olurken bir kısım konularda da esneyeceğiz. Cumhurbaşkanı bir görüş koydu orta yere, yer yerinden oynadı memlekette. Efendim başkanlık seçimi ile ilgili olarak yani kurulacak idarenin, başkanlık seçimi ile ilgili olarak Rum tarafı bir teklif sondu biz bu teklifi benimsemedik. Ama kurulacak idarede iki tarafın ortaklığını sağlayabilmek için iki tarafın bu noktada önemli bir sonuç çıktı orta yere.

(Milletvekilleri kendi aralarında konuşur.)

Mustafa Bey müsaade ederseniz konuşalım yahu Kürsüden. Önemli bir sonuç çıktı orta yere. Bu sonucun kendisinde ciddi bir veri var bu da nedir? Talat bir öneri sundu. Parlamentoda seçilsin. İki tarafın anlaşacak siyasal partilerin kuracağı koalisyon çerçevesindeki ortaklığı parlamentoda seçilsin. Bu öneriyi sundu. Uluslararası camia buna destek beyan etti veyahut sempati duydu, ya da reddetmedi. Bizim tarafta ise bu iki demokrasinin orta yerden kaldırılması diye yorumlanıyor. Nasıl kalkarmış iki demokrasi orta yerden? 24 senatörü ana dili Türkçe olan insanlar seçecek.24 Senatörü de Ana Dili Rumca olan insanlar seçecek. Yapılan çerçeve budur. 24 Kıbrıslı Türk Senatörü Kıbrıslı Türkler ikamet yeri neresi olursa olsun seçecek. 24 Kıbrıslı Rum Senatörü de Kıbrıslı Rumlar seçecek. Seçilenlerin, bu halk adına seçilenlerin müşterek bir Hükümet Programı ile yüzde 40 bir iradeyi temsil edecek çerçevedeki bir Koalisyonları, iki demokrasiyi nereden kaldırırmış orta yerden? Bunu ben tartışırım. Peki siz bir Birleşik Devlet kuracaksınız ve Avrupa Birliği’nde yer alacak bu devlet. Avrupa Birliği’nde yer alacak bu devletteki gelişmeyi Avrupa Birliği’nin İlkelerini, onların değerlerini de düşünerek savunmanız gerekir tezinizi.

Bugün Avrupa Parlamentosu Seçimlerinde bir Fransız Berlin’de yaşarsa oy kullanabilir, aday da olabilir Avrupa Parlamentosu Seçimlerinde ve Lizbon Anlaşması çıktı ve Lizbon Anlaşması ile farklı farklı ülkelerde seçimle işbaşına gelen Ulusal Hükümetlerin ve ayni zamanda Avrupa Parlamentolarının Avrupa Birliği indindeki şekillenişinde konsensüsler geliştirecek, işbirliklerini geliştirecek bir nokta oluyor. Ne oldu şimdi seçtiler Avrupa Birliği Başkanını ve bir Koalisyon gibi kurdular değişik ulusal seçimlerde seçilerek işbaşına gelen Avrupa Birliği’ni oluşturan değişik ülkelerin siyasi yöneticileri geldiler ve bir anlaşma yaptılar ve bir Avrupa Birliği Lizbon Anlaşmasına göre bir yürütmesini diyeyim tırnak içinde. Başkan ve diğerlerinin yürütmesini seçtiler beraberce. Ne oldu, çöktü hepsi de? Her birinin ayrı ayrı demokrasisi kalktı orta yerden? Burada bir devlet kuracaksın ve bu devlette ortak bir idare olacak ve burada bir komprimedir. Sana hayat veren kendi halkındır. Senin neşet alacağın temsiliyetin demokraside 24 milletvekilini seçecek Kıbrıs Türkü’dür.

2176

Page 31: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Şimdi deniyor ki bu CTP ile AKEL’i bir araya getirecek böyle de konuşulur memleketin içerisinde ve buna karşı böyle bir argüman ile karşı çıkılmaya çalışılır ve bunu yapacak olan tek budur. Bakın, böyle bir seçimde, bu Senato Seçiminde bunun getireceği başka bir şans vardır. Kolay değildir bir Kıbrıslı Türk Partisinin ya da bir Kıbrıslı Rum Partisinin böyle bir tek tek Senato 24 üyenin seçileceği Senatoda, Senatonun yüzde 24’ü, 40’ını almadır kendi kontenjanından. Yani 24’ün yüzde 40’ını alması kolay değildir oy dağılımında. Bu ise önce Kıbrıs Türk Siyasi Partilerinin arasında bir konsensüsü getirecek. Çünkü kuracağı, Rum ile kuracağı Hükümetin Güvenoyu alabilmesi için yüzde 40 oy isteyecek Senato içerisinde. Bu ayni zamanda Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum Partilerinin önce belli bir programla kendi aralarında bir Koalisyon, bir diyalog, bir konsensüs yaratma sürecine de açık bir davetiye çıkarır ve ondan sonra yüzde 40’a ulaşacaksın çünkü sen. Seçilen 24 milletvekilinin yüzde 40’ının oyunu alacaksın. Yüzde 40’ı temsil ettirmek böyle bir seçim sisteminde kolay değil. Bunu soğukkanlı düşünmemiz lazım ama düşünmemiz gereken ortak bir devlet kuracaksan o seni, sen onu bir anlamda domine edeceksin. Nüfusun yüzde 20’si der Rumlar bizim ile siyasi eşit olmaya çalışıyor. Bu ortak seçimde onların tezine dönük en büyük hadisedir bu. Kendi ifadesine göre nüfusun yüzde 20’si bensiz, benim çıkarlarımı dikkate alan ortak bir Hükümet kuramazsın diyecek kendisine. Sizin buna ihtiyacınız yok mudur? Böyle bir Birleşik Kıbrıs’ta, Kıbrıs Rum Toplumunu nüfusun yüzde 20’sini gerçekte temsil eden bir halk olarak? Siyaseten onun siyasetçisini ve siyasi partilerini etkileme, domine etme ihtiyacınız yok mudur sizde. Bence olması gerekir. Rum tarafı der ki nüfusun yüzde 20’di nasıl benimle eşit olur ve biz ona cevap veririz nasıl konuşun sen. Lüksembourg deriz 350 bindir nüfusu, 80 milyonluk Almanya ile siyasi eşittir şeyin içerisinde deriz. Avrupa Birliğinde işte 400 bindir Malta’nın nüfusu, senin nüfusun orta halli bir Alman kenti kadardır ve Almanya ile siyasi eşitsin Avrupa Birliği içerisinde nasıl bize böyle yaklaşırsın deriz kendisine. Ama bir gerçeği bizim de etkilememiz gerekir bu noktadaki süreci. Bu açıdan bu önemlidir. Onun için bunu bir noktaya doğru döndürmek hatadır. Şimdi Sayın Eroğlu’nun basında okudum; Cumhurbaşkanımızın özellikle Ankara’ya yaptığı ziyaretten ve belli ölçüde belli konularda ortak bir sonuca ulaştıktan sonra Türkiye Başbakanına bir mektup yolladığını basından öğrendim. Bunu sordum, daha sonra Sayın Eroğlu yaptığı bir açıklamada bun mektubu doğruladı. “Evet yolladım.” Dedi. Ama içeriğini dedi açıklayamam bu iki Başbakanın arasında yapılmış bir mektuplaşmadır, dolayısıyla bunun içeriğini açıklayamam dedi. Ama basında okuduğum kadarı ile, basında okuduğum kadarı ile derim çünkü açıklamadı içeriğini. Bu mektupta bu önerinin 1960 öncesine dönüş olduğunu söylemektedir. Bunu mektupta yazdı mı yazmadı mı bilmiyorum ama mektupta böyle yazdığı söylenmektedir, basında çıktı. Bu 63 öncesine dönüştür demektedir. Böyle demektedir ama aynı zamanda çeşitli bu görüşe karşı çıkan bu siyasi partiler de bunu böyle tanımlamaktadır. Bu 60’a dönüştür iki demokrasiyi kaldırır orta yerden. Öyle mi?

SERDAR DENKTAŞ (Yerinden) (Devamla) – 60’a dönüş değil 60’da bile vardı.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Bakın işte bunu söylüyorum. Sayın Serdar Denktaş böyle söylüyor mesela, bunu savunuyor çünkü.

SERDAR DENKTAŞ (Yerinden) (Devamla) – 60’tan daha geri.

2177

Page 32: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Bunu diyor 60’tan daha geridir diyor. Peki ben soruyorum 60’ta 2 bölge var mıydı? Kusura bakmayın, 60’ta üniter devletti idi. İçinde bizim fonksiyonel federatif siyasi eşitliğimizi düzenleyen kurallar vardı. Devlet de üniter devletti 60’ta. İki bölge yoktu. Kıbrıs Türkü’nün temsil edildiği kendine dair Cemaat Meclisi vardı 60’ta. Cemaat Meclisinin ise bütçesi merkezi bütçeye her yıl konacak belli bir miktar paranın aktarılması ile oluşurdu. Cemaat Meclisinin görevi de din işleri ve eğitimdi. O kadar, Cemaat Meclisinin başka bir görevi yoktu. Peki şimdi bu artmış mı? İki bölgemiz olacak, iki kurucu devletimiz olacak, bu iki kurucu devletten kurucu devletin merkezi hükümetin yetkileri dışında kalan yetkileri kullanma hakkı olacak, bunun için rol ve fonksiyonunu meclisi, devlet başkanı, hükümeti, polisi yargısı olacak bu devletin aynı zaman kültürel, aynı zamanda şu anda uzlaşmazlık konusudur ama iki noktası kesindir. Kültürel ve ticari konularla uluslararası anlaşma yetkisi olacak. Bu devletin kendine ait alanlarda yetki alanlarında, Brüksel’de ofis açma hakkı olacak ve siz diyeceksiniz ki bu 60’tır? Bu seçim mevzusunu öne sürerek bu 60’a dönüştür diyeceksiniz? Büyük bir nitelik farkı var be arkadaşlar arada. Yani bunu göz ardı etmek doğru mudur ve buna 60’a dönüş diye tanımlayacaksınız, mümkün müdür bu? Olamaz böyle bir şey ve üstelik seçimi senato seçimini ana dili Türkçe olan insanlar seçecek 24’ü.Bu iki seçim iradesinin müşterek devlette ortak iradeyi yaratabilmek için şekillendirilmiş bir pozisyondur. Ha şimdi biz kendi idarecimizi ayrı seçelim, onlar ayrı seçsin, Hükümette beraber olalım, doğru, bu da bir metot. Rum tarafı da benimser 60 öncesine geri dönelim. Ama iki bölgelilikle? Yok, iki bölgeliliği benimsemez. Ayrı seçin. Ama iki bölgelilikle iki Kurucu Devleti de kabul edecek? Bundan geri çekilirsen ayrı seçmeyi kabul eder. Asıl geri çekilmememiz gereken nokta burasıdır işte. İki bölge, iki Kurucu Devlet ve bu iki Kurucu Devletin eşit statüsünde oluşacak ortaklık idaresindeki siyasal eşitliğimiz. Asıl geri çekilmememiz gereken temel nokta budur. Dolayısıyla bu tartışılabilir. Ama bu kavramı 1960’a geri dönüş diye tanımlamak doğru değildir. Çünkü olan ve olması muhtemel yapı 60 değildir. 60’tan çok başka bir şey, çok değişik bir şey. Çok değişik bir şeydir. Dolayısıyla bir kısım noktalara karşı çıkabilirsiniz ama bunları bu şekilde tanımlamak ve bunların şimdi yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle de ilgili olarak, Talat’ın seçimini düşünerek verdiği tavizler ve verebileceği muhtemel tavizler olarak tanımlamak insafsızlığın ötesinde bir harekettir. Seneler boyu bu oyunu başka açıdan yaptınız çünkü. Bizi Rum tarafına teslim olmakla suçlayarak yaptınız bütün bu süreci, biraz evvel anlattığım süreci. ABAT Kararının çıkmasına sebebiyet olanı. Rum tarafının tek yanlı Avrupa Birliğine üye olmasına sebebiyet olan süreci. Hep bizi böyle suçlayarak yaptınız. Şimdi gene ayni başka üslupta. Değil. Cumhurbaşkanı bu görüşme sürecini sürdürüyor. Uzlaşılmayan konular olacak. bu uzlaşılmayan konularda nereden ne alacağız, bunun karşılığında ne vereceğiz konusunu iyi bir şekilde tartışmak gerekir ama evet, sizinle hemfikirim bu konuda. Bir şeyler alacaksınız, bunun karşılığında da bir şeyler vereceksiniz.

AHMET ZENGİN (İskele) (Yerinden) – Bu adamlar bir şey vermiyor ki.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Şimdi burada en önemli konu bu. 1986 Perez De Cuellar Belgesi, Sayın Ahmet Zengin, bu Mecliste görüşülüyor. Perez De Cuellar Belgesini oybirliğiyle onayladı bu Meclis Gizli Oturum. Sayın Cumhurbaşkanı o

2178

Page 33: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

dönem, Sayın Denktaş verdi bilgileri, toprak konusu. Geldi, yüzde 29.9 Kuzey’de kalacak olan toprak.

SERDAR DENKTAŞ (Lefkoşa) (Yerinden)(Devamla) - 29 artı.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – 29 artı. Rahmetli Genel Sekreterimiz Naci Talat çıktı Kürsüye. Sayın Denktaş’a dedi ki; “çok özür dilerim. Madde madde, madde madde anlattın ve bizden oy istiyorsun şimdi. Ve biz bu oyu vereceğiz. Toprakta yüzde 29 artı olduğunu da söylediniz. Ama bize sınırı ve haritayı göstermediniz. Ve bizden oy istiyorsunuz. Ama Ulusal Birlik Partisinin grubunda haritayı da astın duvara ve gruba bu bilgiyi verdin. Biz bu bilgiyi isteriz” dedi. Ve iyi saatte olsun, Ulusal Birlik Partili milletvekili, diş doktoru Mustafa Bey...

ZORLU TÖRE (Lefkoşa) (Yerinden) – Mustafa Karpazlı.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Evet Mustafa Karpazlı, öfkelendi, “haklıdır bu adamlar” dedi, “ayıptır be bu yaptığınız” dedi, çıktı ve UBP grup odasından aldı haritayı geldi getirdi bize, duvardan asılı. Ve biz bu haritayı gördük. Nerelerin verileceğini. 1986’da.

ÖMER SOYER KALYONCU (Girne) (Yerinden) – O günden beridir de ev yapılmaz Omorfo’ya.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Ve şimdi..

ZORLU TÖRE (Yerinden)(Devamla) – Derelerin altından çok sular geçti.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Çok sular geçmedi derelerin altından. Çok sular geçmedi derelerin altından. Bu verildi, oylandı, ertesi günü Zorlu Bey’in çok hoşuna giden...

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden)(Devamla) – Omorfo taşındı Gönyeli’ye.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Evet Gönyeli’ye, Zorlu Bey’in çok hoşuna giden söylemleri başladı buna karar veren insanlar. Ulusal Birlik Partisi gitti efendime söyleyeyim Akdoğan’a, “Taş verilemez” dedi, “çakıl taşı verilemez, bir karış toprak verilemez.Omorfo’ya bir karış toprak verilemez. Maraş’a bir karış toprak verilemez. Şimdi...

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Sayın Başkan, Cuellar Belgesini de reddeden Rumlardır, Gali Fikirler Dizisini de reddeden Rumlardır.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Yahu kardeşim, ben şimdi bunları...

2179

Page 34: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Dolayısıyla Türk tarafı uzlaşma isteğinde olmuştur geçmişte.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Şimdi Zorlu Bey, biz bunları hep biliyoruz. Rum tarafının bunlarda izlediği siyasetleri de biliyorsunuz.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Ama hep siz Denktaş’ı suçladınız, UBP’yi suçladınız.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Biz suçladık sizi çünkü sözünüzle özünüz...

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Denktaş karşıtlı, UBP karşıtlı yaptınız.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Zorlu Bey, müsaade edersen konuşalım, çıkan konuşun. Çünkü burada gelip oy verip de çıkıp ondan sonra kahramanlık türküleri çağıran ben değilim. Sensin. Ve onların eline de bu anlattığım pozisyonda bu kelimeleri kullanmak istemedim. Bu zemini veren de siz oldunuz. Kusura bakma, iki sattır anlattım ABAD Kararını nasıl oldu. Uğraşırız şimdi direkt Ticaret Tüzüğü. Bu mantığın sonucunda kaybettik bunu. 74’ten sonra 19 sene mal sattık biz Avrupa’ya direk, sağlık belgelerimizle hem de. Tarım Bakanlığımızın, Sağlık Bakanlığımızın verdiği belgelerle sattık biz bu malı 19 sene. Ama bu türkülerle bu noktalara geldik. Bunları şimdi tekrar, aynı türküyü tekrar dinlemeyelim. Onun için bu yaşanmış bir gerçektir. Onun için şimdi, hiç olmazsa şimdi bütün bu yaşanmışlıktan ders çıkararak hareket etmemiz lazımdır. Talat teslim edecek bu halkı. Söylediğiniz budur. Yazık, günah değil midir? Bu kadar sene aynı hikâyeyi okudunuz başka açılardan. Başımıza gelenler meydanda. Onun için şimdi zaman, akıl zamanıdır. Zaman bu görüşme sürecinde sabırla, sebatla ne olacağını söyleme zamanıdır. Peki bizim niçin çözüme ihtiyacımız vardır? Başka bir yol olsa CTP bunu savunacak. Biz göremiyoruz. Bizim bir tek nedenden ötürü çok ciddi bir şekilde çözüme ihtiyacımız vardır. Bu da...

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Çözüme ihtiyaç var ama çözülmeye değil.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Laf ebeliği yapma benimle be Zorlu. Böyle ufak laf ebelikleri yapma.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – E, sizinki çözülmedir. Çözüm değil.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Bak, bizim nereye ihtiyacımız var? Bizim ihtiyacımız çok açıktır. Yahu sen bağlaya bağlaya zaten, düğüm ata ata boğazını sıktın bu ahalinin be. Düğüm üstüne düğüm koydun bu ahaliye, boğazını sıktın. Biz uğraşırız bir-iki düğüm çözelim de rahatlasın bu memleket. Hala daha Mağusa Limanına yabancı bandıralı gemiler yanaşmıyorsa senin kahraman attığın düğümünün sonucudur bu. İsten bunu söyleyeyim sana? ABAD Kararının çıkmaya sebebiyet veren o kahraman düğümünün sonucudur bu. Yahu hiç olmazsa balon ile su getirdin yanlış çıktı, bunu olsun söyle hata yaptım de. Da bana gelip karşımda kahramanlık nutku atma.

2180

Page 35: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Ben hatalı olduğu yerde hatayı söylerim.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Ha, onun için hiç zerre kadar ağzına bile alman, başkasını suçlan. Söyle bana ABAD Kararına giden yolun yanlış olduğunu. Partinde bunu tartış başka aynı hatayı işlemeyelim diye. E, yeter artık yahu, haçana bir. Ve bu sürecin içerisinde en temel nokta işte burada. Niçin bizim çözüme ihtiyacımız var? Ta İngiliz Sömürge İdaresinden sonra verdiği bu halkın toplumsal kimlik, varlık noktasını belli bir aşamaya ulaştırdık. 75’te bu Geçici Türk Yönetiminden döndü devlete, daha sonra KKTC ilan oldu. 1960 Kurucu Ortaklığı oldu. Daha evvel çeşitli toplumsal fonksiyonlarımız oldu. Bu elde ettiğimiz bütün kazanımları siyasi toplumsal kimliğimizi, hukuki kimliğimiz, ekonomik kimliğimizi, mülkiyet rejimimizi uluslararası hukuka derj etmek için çözüm istiyoruz. Kıbrıs Türk halkının kurumsallaşmış varlığı, hukuki varlığı, siyasi varlığı, toplumsal varlığı, bütün bu varlık bu tarihsel silsileden geçerek bugüne gelen varlık uluslararası hukuka derj edilmesi gerekiyor. Bizim onun için çözüme ihtiyacımız vardır. Askeri, siyasi ya da ekonomik hangi başarıyı alırsan al, eğer bunu sen uluslararası hukuka derj etmezsen kazanımların o dediğin çözülme işte böyle olur. Eğer Atatürk ulusal Kurtuluş Savaşını başlattıktan ve kazandıktan, Cumhuriyeti kurduktan sonra doğduğu kent Selanik’i bütün eleştirilere rağmen Misak-ı Milli sınırları içerisinde bulunan Kerkük ve Musul’u kaybetme pahasına Lozan Antlaşmasını yapmamış olsaydı, o mücadeleyle kurulan Türkiye Cumhuriyetinin siyasi, hukuki ve askeri başarılarla elde edilen kimliği uluslararası alana derç edilmemiş olsaydı, Türkiye Cumhuriyeti bugünkü aşamaya ulaşamazdı.

ZORLU TÖRE (Yerinden)(Devamla) – Yani Atatürk Egemenlikten, Devletten ve Cumhuriyetten vazgeçmedi.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Biz de vazgeçmiyoruz be Zorlu Bey.

ZORLU TÖRE (Yerinden)(Devamla) – Vazgeçmedi.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Bak be Zorlu Bey bizde vazgeçiyoruz Türkiye’nin koşulları Üniter bir Devlet koşuludur. Allah aşkına. Allah aşkına. Üniter bir Devlet koşuludur. Türkiye’nin Misak-ı Milli ve toprak bütünlüğü, diğer başka noktalar çok çok farklı bir konudur yahu. Bizim konumumuz çok farklıdır. Burada biz egemenlikten de vazgeçmiyoruz. Burada bizim Kuzey’de daha evvel, madem açayım sana da anlatayım, bu halk Kıbrıs Türk Kimliğiyle değil, İslam Kimliğiyle Kavanin Meclisine seçildi. Ve kendine dair bir idare geliştirmeye çalıştı, temsiliyet etmeye çalıştı. İngiliz Sömürge İdaresi dedi ki, “sen Kıbrıslı Türk değilsin. Sen İslam Cemaatisin.” Liselerimizin adını koydu İslam Cemaat Lisesi. Okullarımıza “İslam” dedi. Kıbrıs Türkleri ne yaptı? Ne yaptı, vazgeçti? Ne yaptı?

ZORLU TÖRE (Yerinden)(Devamla) – Ne güzel nereden nereye geldik.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Ne yaptı? Rahmetli Doktor Küçük KATAK’ı kurdu. KATAK nedir ya Zorlu Bey?

2181

Page 36: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

ZORLU TÖRE (Yerinden)(Devamla) – Kıbrıs Türk Azınlığı Kurumu ....

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Hayır, Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumu.

ZORLU TÖRE (Yerinden)(Devamla) – Tamam işte, aynidir.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Şimdi sen, Doktor Küçük, Kıbrıs Türkünün bunu kurduğu zaman, Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumu bunu anlayamayacak denli bilgi sahibi olmadığını düşünün, yoksa Kıbrıs Türkünün siyasi eşitlik noktasından taviz verdiğini düşünün? Hayır. Başlangıç için İslam Cemaatinden buraya geçmek için bunu bir adım gördü ve Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumu KATAK’ı oluşturdu, belli bir mücadele verildi, okulların adı değişti, ayni süreçte ne var oldu? Bugün her gelen Hükümet değiştiriyor Vakıflar İdaresinin Yöneticilerini. Büyük kavga çıkarttı Müftüyü biz seçelim diye. Müftüyü Kıbrıs Türkü seçsin diye. Çünkü bir siyasal kimliğini koyacak orta yere. Ve bu mücadelenin sonucunda nere geldik biz? Kıbrıs Türkü, Kıbrıs Adası Türk Azınlığı tanımlamasından, bu mücadele sonucunda çıktı, o senin çok beğenmediğin 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmasıyla dünyaya Kıbrıs Rum’u kadar siyasal eşit bir toplum, kurucu bir halk olarak çıktı.

ZORLU TÖRE (Yerinden)(Devamla) – Ne oldu?

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Bir dakikacık be efendi bakalım.

SONAY ADEM (Gazi Mağusa) (Yerinden) – Ne isterdin olsun, entegrasyon isterdin olsun?

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Bunu Rum tarafı benimsemedi, bunu yıkmak için uğraştı. Devam etti. Ama Kıbrıs Türkü oradan kazandığının üstüne basarak buraya geldi ve gelmeye devam eder 1960 Garanti ve İttifak Anlaşmaları mucibince Ada’ya çıktı Türkiye. Sen dersen şimdi “bu yoktur”...

ZORLU TÖRE (Yerinden)(Devamla) – Hayır var.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Ha o zaman bunun oluşturacak Kurucu Anlaşması da vardır. Bak, bu olamaz. Zeytinli bittanın zeytinidir bu. Zeytinli bittanın zeytini içinde olursa zeytinli bitta olur. İşte bu onun için önemli bir noktadır. İşte bunun üstüne basarak geldik 63’ten sonra Geçici Türk Yönetimi, sonra Kıbrıs Türk Yönetimi kurduk, ondan sonra 75’te Devleti kurduk. Devlet 75’te kuruldu. Ve ondan sonra KKTC ilanına geldik. Bir anlaşmaya işte bunun için ihtiyacımız vardır bizim. Bütün bu birikimi federal bir çözümün siyasal eşit tarafı olarak dünyaya deklere etmek için. Onun için anlaşmayı savunuyoruz. Bunun dışında başka bir yol var mı? Yoktur. Olaydı bu yol, bulunaydı, 77’de ve 79’da Denktaş Bey bu imzaları koymazdı bu Zirve Anlaşmalarının altına ve ondan sonra da bu yol olaydı, bu yolu savunanlar tanınma isterdi dünyadan bunu da hiçbiri istemedi. Yalnız Sarayönü’nde birbirimize nutuk çektik. O kadar. Başka hiçbir şey. Onun için yol budur. Bu yolu bizim gerçekleştirmemiz için çaba harca... Ha, olmazsa bugün gibi kalamayız, bu bir gerçektir. O zaman ne yapacağımızı tartışacağız.

2182

Page 37: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Ama bileceğiz ki bu yeni dünyada Avrupa Birliği şartlarında ve koşullarında ve bütün dünyada iki tarafın ortak iradesini yansıtacak hükümet biçimleri, şekilleri bizim için ecnebi konular olmamalıdır ve rahatça tartışmalıyız. Bu iki demokrasiyi kaldırmaz orta yerden. Önemli olan senin eşitliğindir, kendi ayrı iradeni içinde şekillendireceğin irade yapındır. Bizim 24 senatomuzu Rumlar seçmeyecek. Kıbrıslı Türkler seçecek. Onun için bu pozisyonu bu temelle şekillendirmek gerekiyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bunları vurguladıktan sonra Cumhurbaşkanlığı Bütçesi ile ilgili bu uzun konuşmayı bu tarihsel noktaya bağlı olarak uzun tuttum. Çünkü kolay değildi Sayın Eroğlu’nun çıkıp orada demesi bize “Cumhurbaşkanlığını basmaya gittiniz ve ondan sonra Avrupa Birliği süreçleriyle de ilgili biz de destekleriz. Nedir bu sizin konuştuğunuz?” Ama bütün bu toplumsal hakikatleri de unutturma noktasındaki pozisyon hiç doğru değildi. Onun için bundan ötürü bunu detaylı olarak açtım ve tekrar söylüyorum. 2000 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bugünkü Cumhurbaşkanımız Sayın Talat idi Avrupa Birliği ile Rum tarafının başlattığı Kıbrıs adındaki görüşmelere eşit taraf olarak katılalım görüşünü ve tezini savunan Sayın Talat idi. Bunu reddeden Sayın Denktaş idi, Sayın Eroğlu idi reddeden. Bundan ötürü Sayın Talat’ı Rum’un altına bizi azınlık olarak götürmek isteyen diye suçlayanlar da onlardı. Ama hatta Sayın Turgut Afşaroğlu da bizi bu konuda eleştirmişti. Ama ne kadar doğru olduğumuz çıktı hakikat orta yere. Meydanı boş bıraktık. Şimdi gerek daha evvel, gerek şimdi Cumhurbaşkanımız Avrupa’da geziyor, anlatıyor, temas ediyor, Rum tarafı buna sinirleniyor. Her şey mümkündür. Bunları bizim anlatmaya devam etmemiz gerekir diyorum. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Ferdi Sabit Soyer, teşekkür ederiz.

Sayın Serdar Denktaş, buyurun.

SERDAR DENKTAŞ (Lefkoşa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Ferdi Bey’in söylediklerini yakınen izlemeye çalıştım. Yaklaşık üç saat süren bir konuşma içerisinde kendi söylemeyi düşündüklerimin dışında onun söylediklerinin bir kısmına da atıfta bulunmam gereği çıktı ortaya. Bir kere öncelikle şunu çok açık olarak ortaya koymak lazım. Her konuda ama özellikle Kıbrıs Sorununun çözümüyle ilgili konularda Türkiye’ye görüş sunarken veya Türkiye ile istişare ederken eğer Cumhurbaşkanı farklı bir şey söylüyorsa, Başbakan farklı bir şey söylüyorsa, siyasi partiler farklı farklı belli konularda yaklaşımlar ortaya konuyorsa bu demektir ki Kıbrıslı Türkler olarak bizim düşündüğümüz hiçbir şey hayata geçemeyecek. Türkiye kendi açısından yapacağı değerlendirmeyi görüşmecimiz her kim ise onun önüne koyacak ve Kıbrıslı Türklerin genel yaklaşımları bu noktada hiçbir değer elde etmeyecek. Bu nedenle geçen gün açılışta da ortaya koyduğum Kıbrıs Sorunu ile ilgili bir genel görüşmenin Mecliste yapılarak oyçokluğuylaysa oyçokluğuyla ama çeşitli farklı kesimlerin görüşlerini bir kazanda kaynatan bir neticeyi ortaya çıkarmamız ve hangi fikirde olursak olalım netice de Kurumlar olarak, Meclis olarak, Cumhurbaşkanlığı olarak, Başbakanlık olarak talep ettiğimiz esas konularda hep birlikte arkasında durmamızın çok büyük önemi vardır. Bu dönem gittikçe daha fazla da ortaya çıkmaktadır. Ümit ederim 2010 yılı içerisinde böyle bir yaklaşım ortaya konabilir.

2183

Page 38: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

(Meclis Başkan Yardımcısı Sayın Dr. Mustafa Yektaoğlu Başkanlık Kürsüsünü Sayın Dr. Ahmet Eti’ye devreder)

Önce Ferdi Bey’in söylediklerinden başlayayım, Türkiye Avrupa Birliği süreci içerisinde hala daha devam eden bir yanlış anlatım var, halkımız da bizi dinlemektedir, bu nedenle bu yanlışlıkları veya eksiklikleri tamamlamakta fayda görüyorum ben. Bir kere şunu ortaya koyayım, çeşitli fikir farklılıkları bir kenara, yaklaşımlarda ve hissiyatlardaki farklılıklar da, ki bunun fikir farklılıklarından doğup doğmadığından emin değilim ama yaklaşımlardaki farklılıklarımız, olayı değerlendirmemizde bizi farklı noktalara çekmektedir, bu açık. Nedir yaklaşımdaki farklılık? En önemli farklılık şudur; Cumhuriyetçi Türk Partisi kendisini bir Rum’la müşterek bir çözüme zorunlu görür, Demokrat Parti olarak biz kendimizi Rum’la müşterek bir çözüme zorunlu görmeyiz. Talep ederiz, mümkünse olur ama olmazsa bittik, mahvolduk, hiçbir sorunumuz çözümlenmeyecek düşüncesinde de değiliz. Bir kere Rum tarafının Avrupa Birliği ilişkisi çok açık bir gerçektir ki 1996’da dönemin Türkiye Hükümetinin Gümrük Birliği Anlaşmasını imzalaması karşılığında, itirazını geri çekmesiyle birlikte Rum tarafının üyelik, tek taraflı üyelik müracaatına yönelik itirazını geri çekmesiyle başlamış bir süreçtir. O süreçle başlayan olay 99 Helsinki ve bilahare Kopenhag’a kadar, Lahey’e kadar taşınır ve işte “orda gidip kabul etseydik, temel olsaydı Annan Planı, Rum tarafı tek başına Avrupa Birliği üyesi olmayacaktı” demektedirler orada bir yanıltma vardır, bir atlama vardır, bir tarihi gerçeğin atlanması vardır. 1997 yılında bunu Verheugen kendisi açıklamıştır ve aynen açıklamasında şöyle demektedir; “Biz Avrupa Birliği olarak 1997 yılında bir politika değişikliğine gittik ve bu politika değişikliğine göre Kıbrıs Cumhuriyeti’nin AB üyeliğinin sağlanması için çözüme ihtiyaç olmadığı kararına vardık. Bu kararı almamızda en önemli etken, Papadapulos’un Avrupa Birliği olarak bize verdiği herhangi bir çözüm girişimi önünde Rum tarafı engel olmayacaktır sözüydü, kandırıldık.” Söylediklerim Verheugen’in kendi açıklamalarıdır. Yıl 1997. Daha ne Helsinki var gündemde, 99 Helsinki Kararları, ne Lahey var, ne Annan Planı var, ne şu var ne bu var. Ancak böyle bir karar Kıbrıs’ta çözümü motife edecek düşüncesiyle ve Rum tarafının kendilerini aldatmasıyla birlikte 1997’de alınmıştır ve buna dayalı olarak da süreç devam etmiştir. Şimdi 1999’da Annan Planı’nın zeminini teşkil eden 19 maddelik metinden bahsetti Sayın Soyer. İki Toplumlu, iki kesimli federasyonun da bunun içinde yer aldığını söyledi ama bir gerçek var, tarihimiz boyunca, Müzakereler tarihi boyunca 1968’de başlayan Müzakereler boyunca ve özellikle 77, 79’dan itibaren egemenlik konusunda en ufak bir gerileme, bir geri adım atma hiç olmamıştır oraya sıkı sıkıya sahip çıktık. Niçin? Çünkü 1960’da egemenlik Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumlara müştereken verilmişti, devredilmişti İngiliz Sömürge Hükümeti tarafından, 1963’te Rum tarafı bu haklara yönelik bir saldırıda bulunmaya başlamasıyla Kıbrıs Sorunu başlamıştı. Köylerimizi, evlerimizi terk etmek zorunda kaldık 63-74 arasında ama egemenlik konusundaki ısrarımızdan hiç vazgeçmedik. 74’te Yunanistan’ın işgal girişimi nedeniyle buraya gelebilen Türkiye, Türk Silahlı Kuvvetleri ve 75’te oluşan iki kesimli yapı sonrasında da nüfus mübadelesi sonrasında bu egemenlik hakkımıza dayanarak önce çadırımızı, işte Otonom Devlet, Kıbrıs Türk Federe Devleti oluştu. Baktı ki ilerleme yok, kendi evimiz diye kabul ettiğimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ilanı gündeme geldi. Ama egemenlik noktası her zaman ısrarla asıldığımız bir nokta olmuştur.

2184

Page 39: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Şimdi Annan Planı öncesine biraz inelim. Ferdi Bey’in sorduğu sorudan başlayarak inelim. Annan Planı gökten zembille mi indi? Hayır, gökten zembille inmedi. Annan Planı, bir taraftan o güne kadar yapılan bütün görüşmelerden elde edilen alıntılar, öte yandan 1996’lardan itibaren başlayan Avrupa Birliğinin, Birleşmiş Milletlerin, Amerika’nın, İngiltere’nin çeşitli temsilcilerinin Kıbrıs Türk tarafında ve Rum tarafındaki siyasi partilerle, sivil toplum örgütleriyle, zaman zaman aydınlarla, politika önderleriyle yaptıkları karşılıklı görüşmelerde herkesin söylediğinden bir parça almak suretiyle tam bir mühendislik işlemi sonrası ortaya çıkarılan bir plandır. O planın içerisinde tarafların söylediği her şey vardır, o planın içerisinde tarafların ısrarla üstünde durduğu hiçbir şey yoktur. Böyle bir plandı. Yani örneğin o dönemin Cumhurbaşkanı Denktaş’ın ve bir kısım partilerin ısrarla üstünde durduğu, bunu bir Meclis kararı haline getirdiği “devletten devlete görüşürüm” konusu öylesi bir ustalıkla işlendi ki Annan Planının içerisinde, isteyen devlet vardır dedi, isteyen yoktur dedi. Var mıydı, yok muydu bunun tartışmasını yaparken bir başka bir şey çıktı ortaya. Aslında devlet yoktu. Yani bizim burada bu Mecliste aldığımız karar seviyesinde bir devlet yoktu orda. Eyaletti bahsedilen, ama çok ilginçtir yine o daha önce bahsettiğim hani karşılıklı görüşmeler vesaire, örneğin bu görüşmelerde bizzat Werheugen’le yaptığımız bir görüşmede ortaya attığımız işte Türk tarafının da tanınması meselesi, ki Birleşmiş Milletlerin raporlarında 24 saatliğine de olsa tanınma girmiş durumdaydı. “Bu asla olmaz” dendiğinde kendisine şöyle bir şey söylemişti. Bu asla olmaz dediğiniz olay Kıbrıs Sorunun çözümündeki en büyük engel haline gelmektedir. Eğer Kıbrıs Türk halkının haklılığını ve eşitliğini tanımıyorsanız, ki devletlerini tanımamanız bunu gösterir, o zaman aslında iki taraflı bir tanımamayı gündeme getirmeniz gerekir diye bir görüş sunmuştuk. O görüşün sonucu Annan Planında vardı aslında. Neydi o? Evet, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini ortadan kaldırmaktaydı Annan Planı ve yerine bir eyalet koymaktaydı. Ama tanınmış Kıbrıs Cumhuriyetini de ortadan kaldırıp yerine bir eyalet koymaktaydı. Üstte bir devlet, o bakir doğum dedikleri işte devletin doğuşu, egemen olan o devlet demekteydi, artık yetkileri de eyaletlere bırakmaktaydı. Kurucu devletlere değil. O “devletler” sözcüğü Kıbrıs Türk tarafının belli itirazlarını ortadan kaldırmak için son derece muallak bir şekilde konmuş bir sözcüktü. İngilizce’den Türkçe’ye tercüme ettiğinizde evet “devlet” demeniz gerekirdi ama esasen işleyiş itibarıyla, efendim egemenlik yetkisinin olmaması nedeniyle eyaletti, başka hiçbir şey değildi.

ZORLU TÖRE (Lefkoşa) (Yerinden) – Almanya’daki eyaletler gibi.

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) – Şimdi Annan Planı 2002 Kasımında kucağımıza düştüğünde hem Türkiye hükümetlerinin hem bizim birinci versiyonunda doğrudur tek soru içerisinde iki soru vardır. Bu Planı kabul ediyor musunuz, Kıbrıs sorununun çözümü için bu Planı kabul ediyor musunuz? Bu Planın kabul edilmesiyle birlikte ortaya çıkacak olan yeni devletin AB üyeliğini kabul ediyor musunuz şeklinde bir soru vardı, doğru. Ferdi bey diyor ki işte o inatlaşma nedeniyle ve birinci versiyondan ilerlemesi nedeniyle bu soru kalktı ortadan ve bu Rum’un eline çok büyük bir koz verdi ve Annan Planını ret etmelerine rağmen Kıbrıs Cumhuriyeti Avrupa Birliğine girdi. Zaten girecekti yani şu yanıltmayı yapmayalım o soru Annan Planında sözü edilen Birleşik Kıbrıs Cumhuriyetinin Avrupa Birliğine girişi ile ilgili bir soruydu. Sorulma nedeni anlaşma içerisinde yer alacak hususların halk tarafından, iki halk tarafından kabul

2185

Page 40: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

edilmesiyle birlikte birincil hukuk gelmesine yol açmak içindi. Rum tarafı o soru kalsaydı bile Rum tarafı yüzde 75’le ret ettiği andan itibaren Kıbrıs Cumhuriyeti Annan Planına göre ortadan kalkacak olan Cumhuriyet yine Avrupa Birliği üyeliğini kazanmış olacaktı. Yani o soru Kıbrıs Cumhuriyetinin Avrupa Birliğine girişi ile ilgili değil iki halk tarafından oluşacak yeni devletin Kıbrıs Cumhuriyetine girişi ile ilgili sorudu ve tekrar edelim o halde kalsaydı bile ve Rum tarafı ret etseydi Kıbrıs Cumhuriyetinin AB üyeliğini engellememekteydi.

Referandum öncesini biraz irdelemek lazım. Bu birinci versiyon gündeme geldiğinde iki kamp bir anda ortaya çıktı daha hiçbirimiz planı okumadık, elimize daha plan gelmedi bile doğru dürüst. Birer tane örnek sadece taraflara teslim edildi Kasım’ın başlarında. Bir taraf çıktı ve dedi ki bu Plan inanılmaz bir fırsattır hemen evet diyelim. Yapılan çağrı buydu bir tarafta çıktı ve dedi ki hayır bu Plan idam fermanıdır. Derhal ret edelim. O günlerde ben Türkiye’de temaslar yapmaktayım. Türkiye’de sordum yeni seçilen hükümete daha hükümet atanmadı Dışişleri Bakanı kim olacak belli değil hiçbir şey ortalıkta. Niçin düşünüyorsunuz bu Plan hakkında dediğimde kimsenin haberi yoktu böyle bir Planın sunulduğundan. Ve hemen Sayın Yakış’a haber verildi o gitti vallahi bir şey geldi ama daha bakmadık bile dedi ve neticede çalışmalar başladı. Bizim tavrımız neydi o dönemde bu Planın ilk kez ortaya atılan bu kapsamlı Planın ne elinizin tersi ile itebileceğiniz, ne de işte bazılarının yaptığı gibi hemen kabul edelim şeklinde kabul edebileceğimiz bir Plan olmadığını, bunun üstünde konuşulması ve tartışılması gerektiğini söylemekteydik. Israrla o tartışma devam ediyor evet, hayır kamplar bölünelim insanımız. Ve yollar yavaş yavaş dönmeye başladı birinci plan ortaya konur konmaz Referandum Yasası gündeme geldi. Meclis Başkanının odasında siyasi partiler toplantı yapıyoruz o dönemde. Diyoruz ki be arkadaşlar daha referanduma götürülecek bir şey yok ortada onun için bu Yasayı erken erken gündeme getirmenin bir anlamı yoktur. Önce referanduma getirilecek bir şey çıkar ortaya sonra karar alınır. Bu esnada vatandaş Meclisin önünde birikmeye başladı içerden bir takım siyasiler çıkıp dışarıda işte referanduma UBP ve DP karşı duruyor açıklamasını yaptı ve buna rağmen bizde dedik ki, bu plan yeterince iyileştirildikten sonra ancak referanduma gidilebilir ama bu aşamada bir Referandum Yasası gündeme gelemez ve sonuçta öyle oldu. O referandum öncesinde Türkiye dahil olmak üzere, Türkiye Hükümeti dahil olmak üzere Birlemiş Milletlerden, Avrupa Birliğinden, İngiltere’den, Amerika’dan, değişik AB üyesi ülkelerden herkes geldi içimizde örgütleri dolaştı, siyasi partileri dolaştı, sivil toplum örgütleri ile konuştu, sendikalarla konuştu, kimisi daha da ileriye giderek köy köy gezdi. Hep anlatılan neydi Kıbrıslı Türke bu büyük bir şanstır, bunu kabul edin. Rum tarafı hayır derse Kıbrıslı Türkler için hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, her şey artık çok daha iyiye gidecek. Türkiye Hükümeti bunun mutlaka kabul edilmesi yönünde çağrılar yaptı. Eğer kabul edilmezse Rum tarafınca kapı kapı dolaşarak tanıtma için uğraş vereceğiz sözü bir de şimdiki Cumhurbaşkanı Sayın Gül’ün sözüdür. İnsanımız yine dönüp asker ne der acaba diye baktı Genel Kurmaya. Genel Kurmaydan da çok yumuşak bir açıklama geldi, kabul edin mesajı olarak algılandı ve neticede Anan Planında referandum günü sonuçlar yüzde 65 Türk tarafının evet dedi, yüzde 75 Rum tarafının hayır dediği şekliyle sonuçlandı. Bu sonuçtan iki gün sonra Avrupa Birliği üyeleri ile dönemin Başbakan ve Başbakan Yardımcısı olarak bir toplantı yaptık Sayın Talat’la ben. Bütün AB üyesi ülkeler teşekkür ediyor Türk tarafının tavrına. Bu arada şunu söyleyeyim referandum öncesi Burgenstock

2186

Page 41: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

dönemi var. Oraya gelelim öncede ondan sonra buraya gelelim. Burgenstock’ta Rum tarafı hakikaten direk görüşme yapma noktasından ısrarla kaçıyor. Hiçbir şekilde bizi muhatap almak istemiyorlar Talat ve beni. Türkiye’yi nasıl muhatap hale getiririz yaklaşımları içerisinde hareket ediyorlar. Biz bunun Sayın Talat’la birlikte fark ederek dedik ki, belli bu görüşmeler, çünkü Türkiye’nin de karşılıklı bir görüşme içerisine girmeyeceği açık ortada. Bu görüşme belli ki aracılar vasıtasıyla yürüyecek. Biz Birleşmiş Milletlerle müzakere etmek zorundayız Rum tarafı ile değil. Bu kararı aldıktan sonra bütün çalışmalarımızı o yöne yönlendirdik. Arada Papadopulos bir haber salarak benimle görüşmek istediğini duyurdu. Başbakan Talat’la bir araya geldik, dedik böyle bir çağrı var ne yapalım. Türkiye heyeti ile de konuştuk ne yapalım böyle bir çağrı var. Görüşme yapılsın kararı çıktı. Gittik. Papadopulos’un yaklaşımı şuydu; biz Rum tarafı olarak bu planı reddedeceğiz. Bu şekilde bu planı kabul etmemiz mümkün değildir. Çünkü bu plan benim devletimi ortadan kaldırmaktadır. Peki önerin ne diyorum kendisine. Diyor ki, referandum tarihini erteleyelim ve bunu müştereken talep edelim. Eğer bunu başarabilsek plan üzerinde görüşmelerimizi devam ettirelim. Arada AB üyelik meselesi var. O konuda da karşılıklı bir mutabakata varalım, nasıl o sorunu aşacağımıza yönelik ama şimdi referanduma gitmeyelim. Aksi takdirde biz hayır diyeceğiz. Açık. Dedim ki peki ben bunu ileteceğim Talat’a. Çıktık...

MEHMET ÇAKICI (Lefkoşa) (Yerinden) – Kime ilettin?

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) – Burgenstock’tan. Çıktık toplantıdan aşağıya indik. Heyete konuşulanları aktarmadan önce istedim ki Talat’la konuşayım.Ancak oda içlerinde ayrıntı konuşmaktan da çekiniyorduk çünkü dinleniyor şüphesi vardı sürekli. Dışarıda da kar yağar. Talat gel bir dolaşalım karın içinde anlamadım önce, dışarıya çıkalım bir yani, bir şey konuşmamız gerekir. Çıktık...

MEHMET ÇAKICI (Lefkoşa) (Yerinden) - İyi giyinseydiniz soğuk olabilirdi.

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) – İyi giyinme meselesi değil dinlenme, dinlenmeme meselesi. Çıktık dışarıda kendisine dedim ki bak böyle bir öneri var ortada altı çok dolu değil ama bana değerlendirilmesi gereken bir öneri gibi görünüyor. Ve burada senin vereceğin karar önemli çünkü Papadobullos’un da istediği Talat, sen ve Cumhurbaşkanı ve Denkaş’ın der o tabii Denktaş’ın onayı gerekiyor bu iş için. Yani onlar da onay verirse gerisini konuşalım. Bunu değerlendirmemiz lazım diyorum. Çözüm mü, referandum mu istiyoruz bu çok önemli bir karardır eğer çözüm istiyorsak bence bu öneri olumlu yaklaşılması gereken bir öneridir. Biraz düşünmem gerekir dedi Talat ve bir gidip bilahare bunun işte Türk heyetine de anlatıp böyle bir öneri var diye ikinci, üçüncü dördüncü görüşmeleri de yapsınlar Papadobullos’la daha ayrıntı alabilmek adına. Ve çok net olarak anlattığı bu şekliyle ne kadar mülk vesaire konularında mutabakata varılsa da bizim cevabımız hayır olacak, hayır çıkacak. Diyorum ki kendisine yahu şey öyle değil AKEL’in tavrı o değil, hayır öyledir. Bizim tarafta yüzde yüz hayır çıkar oranını 70’in üzeri olarak koyabilirim. Gelin bunu erteleyelim, ısrarla talebim o. Bu esnada tabii bu dört toplantıda aynı şeyi koydu ortaya. Hatta işte uçuşlar için, direk uçuşlar için hukuksal bir imkan var mı bu arada çünkü ben diyorum ki referandumu ertelemek Türk tarafınca kendi sorunlarının da ertelenmesi anlamına geliyor arada ne olacak. Senin AB üyeliğin

2187

Page 42: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

var, Kıbrıslı Türkler üzerinde devam eden izolasyonlar var. Direk uçuşlar konusuna hukuksal bir bizim haklarımızı da ortadan kaldırmayan bir çözüm bulabilir miyiz onu arkadaşlarıma talimat verdim, çalışıyorlar. AB üyeliği konusunda ne yapacağımızı ve nasıl hareket edeceğimizi birlikte çözümleyelim. Ama bunu gelin beraber Genel Sekretere giderek iki tarafın kararı olarak duyuralım. Biz ikimizin verdiği müşterek bir karara Genel Sekreter karşı çıkamaz, tavrı bu. Bu esnada yine müşterek kararımızla Talat’la birlikte ben oradaki temsilcilerle görüşmeye başlıyorum Alman temsilcisine soruyorum böyle böyle bir durum var Rum tarafından hayır çıkacağa benziyor. Hayır merak etmeyin asla çıkamaz siz kendinize bakın. Amerikalı ile konuşuyorum aynı Veston’da o zaman orada olan Werhugen’e diyorum ki Rum tarafından hayır çıkarsa ne olacak bize bunu söyleyin. Werhugen’in aynen söylediği Rum tarafı hayır derse Avrupa Birliği kendi taktikleriyle, kendi kuralları içerisinde Rum tarafını Kıbrıs Cumhuriyetini izole eder bu kadar net söylediği ve çok açık. Nasıl yapacaksınız bunu dediğimde Avrupa Birliğinin kendine göre yöntemleri vardır siz orasını düşünmeyin, peki. Genel Sekreterin önüne gidiyoruz Burgernshop’da diyorum ki taraflardan birinin ret etmesi halinde bu Planın geleceği ile ilgili hiçbir şey yoktur, ne olacak. Verilen cevap, biz her iki taraftan da evet çıkması için çalışıyoruz ve her iki taraftan da evet çıkacaktır merak etmeyin. Peki olmazsa, merak etmeyin. Bu noktada da uluslararası camiaya güvenmeniz gerekir dedi Genel Sekreter resmi toplantıda. Referanduma gittik bütün bu sözler verilirken bir taraftan Türkiye aynı çağrıyı yapıyor. Merak etmeyin her türlü tedbir alınmıştır vs. gittik referanduma iki gün sonra AB üyesi ülkeler artı Amerikan Büyükelçiliğiyle bir araya geliyoruz Sayın Talat’la birlikte. Rum tarafının demokratik kararına saygı göstermek zorundayız. Peki bizim demokratik kararımız. İşte size yönelikte iyileştirmeler yapılacaktır şimdi. Ne yapılacak? O gün ilk defa atılır işte Direk Ticaret Tüzüğü, bilmem nedir bu Mali Yardım Tüzüğü vs. Arkadaşlar aradan geçti beş yıl. Hiçbir şey yok. Rum tarafı AB içerisinde izole edildi mi? Hayır, daha da güçlendi. Daha önce hiç değilse folklor ekiplerimiz Avrupa’da gidip gösteri yapabilirken şimdi artık onu da yapamıyor. Daha önce kendisinin elçilikleri olmayan yerlerde sadece Yunanistan Elçiliği varsa müdahale yapabiliyordu Yunanistan üzerinden. Şimdi öyle bir derdi de kalmadı. Çünkü bütün AB üyesi ülkeler biri birini temsilciliklerinin, elçiliklerinin olmadığı noktalarda desteklemek durumdadır ve destekliyorlar. Kırgızistan’da, efendim Azerbaycan’da, Özbekistan’da örneğin Alman Elçiliği girer Rum adına devreye. E, şimdi artık açıyorlar tabii orada elçiliklerini ama biz kapatırken böylesi bir de güç elde etti. Dolayısıyla güçlendi Rum tarafı.

ZORLU TÖRE (Lefkoşa) (Yerinden) – Kıbrıs Türkiye’nin önünde engel olmayacaktı...

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) – Kıbrıs Türkiye’nin önünde engel olmayacaktı. Ha, şimdi tabii değişen şeylerden biri de o. Daha önceki hükümetler döneminde Kıbrıs Sorunuyla Türkiye’nin adaylık sorunu ısrarla ayrı tutulmaya çalışılmaktaydı. Dış dünya bunu gündeme getirdiğinde o ayrı bir meseledir, bu ayrı bir meseledir demekteydik ama şimdi artık Kıbrıs Sorunuyla Türkiye’nin üyelik süreci neredeyse eşdeğer ele alınmaya başlayan bir süreç haline getirildi ki bu önemli bir gerilemedir aslında. Anan Planı dediğim gibi kendi içinde o işte iki tarafı da eyalet konumuna düşürmekle bize göre kendi içinde bir denge sağlayan bir plandı. Ancak bir gerçek Papadopulos’la da bu konuda hem

2188

Page 43: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

fikirdim, onu da hiç söylemekten çekinmem. Bu plan her iki tarafça onaylanması halinde yürüyebilecek, yaşayabilecek bir planda değildi. Çok kısa bir süre sonra yeni bir Kıbrıs Sorununun başlaması kaçınılmazdı. Bir müddet geçti aradan GAmbari ziyareti yapılacak. Benimde daha önceden ayarlanmış bir dış seyahat planım var. O dönemki Cumhurbaşkanına gidip sorduk, yahu bu Gambari geliyor, önemli bir şey var mı diye? Gündemde sadece Papadopulos’la beş dakika bir kokteylde el sıkışma, beş dakika belki bir kahve, belki bir kahve içme ve oradan ayrılma. Gündem bu. Dedik tamam o zaman değmez yani benim erteleme yapmama, gideyim programımı devam ettireyim ve ettir dedi. Yurtdışında bir haber alırım ansızın bir belge imzalandı. Ne belgesi? Apar topar geri geliriz ve Gambari’nin, Gambari ile imzalanan o belge ortaya çıkar. Okur okumaz şunu söyledim; Cumhurbaşkanına bu imza ile birlikte biz Annan Planını gömdük, bu Annan Planının defin belgesidir. Yapmamız gereken neydi çünkü o güne kadar tartıştığımız. Biz Annan Planını madem ki kabul ettik burada duralım, yüzümüzü dönelim hiçbir şekilde, hiçbir görüşme yapmayalım, dönelim yüzümüzü, kendi evimizi tertiplemeye başlayalım. Ancak bu plana Rum tarafı ayrı referandum yaparsa yeniden döner bakarız şeklinde bir tavrım vardı benim ama bu Gambari imzası ile işte o tavır son buldu. Çünkü Annan Planı öldü, gömüldü, defin belgesi de imzalandı.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Sayın Talat iki gün önce verdiği beyanatta Annan Planı devam ediyor diyor.

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) – Hayır etmiyor, etmiyor. Bize göre var, Rum tarafına göre yok.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Talat’a göre vardır hala daha.

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) – Talat’ın iddiası o ama Gambari mektubunun imzalanmasıyla iki toplumlu, iki kesimli federasyon görüşmeleri başlatıldı. Annan Planı iki toplumlu, iki kesimli federasyon değildi. Başka bir şeydi Annan Planı. İki toplumlu, iki kesimli federasyon değildi Annan Planının temeli.

TURGAY AVCI (Yerinden) (Devamla) – Serdar Bey ne idi yani neydi Annan Planının temeli?

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) – Yepyeni bir şey yani Kıbrıs Cumhuriyetinin bir kere ortadan kalktığı, en önemli gösterge oydu. Kıbrıs Cumhuriyeti 1960 Cumhuriyetinin ortadan kalktığı, yeni bir devletin oluşturulacağı bu yeni devlete ait iki eşit eyaletin içinde yer alacağı bir başka bir plandı, başka bir zemindi. Ve bütün bu zemin süreç içerisinde yapılan görüşmelerden ki bu görüşmelerin hepsinde o güne kadar Denktaş yapmıştı oradan elde edilen sonuçlar artı işte buna çeşitli kesimlerden alınan görüşlerle giydirmeler sonucunda ortaya çıkan yepyeni, bambaşka bir şeydi.

Gambari sürecinde iki toplumlu, iki kesimli federasyona dönüşün kabullenmesiyle birlikte işte o süreç tamamen ortadan kalktı. Şimdi Talat diyor ki ben önerilerimi Annan Planını zemin alarak hazırlar ve koyarım olabilir ama Rum tarafı eli tamamen serbest hareket ediyor bu konuda onun Annan Planı diye bir bağlantısı yok.

2189

Page 44: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Bambaşka bir ortamda geçmişe göre daha güçlü bulunduğu bir konumda dönüp bizim içimize bakınca da işte ekonomik anlamda gerilemeler, sosyal patlamalar vesaire nasıl olsa çökecekler yaklaşımı içerisinde eli serbest ve güçlü bu anlamda bir durumda devam ediyor Rum tarafı. İşin ilginci Annan Planı ile birlikte elde ettiğimiz olumlu kazanımlardan biri Rum tarafı olumsuz, Türk tarafı olumlu görülüyor iseydi eğer onun da ortadan kalkmasına gene bizim açıklamalarımız neden oldu. Neden? Hristofyas seçildi ertesi günü o günkü Başbakanımız barış meleği görev başına geldi diye açıklama yaptı. İlan ettik barış meleği diye adamı. Bütün Rum tarafının üstünde var olan olumsuzlukları kendilerine bırakacağımıza kaldırsınlar yavaş yavaş kaldırmaya çalışsınlar biz ilan ettik ki tamam Rum tarafında da bizim gibi çözüm isteyen bir seçildi, yoldaş deler ama o yoldaşlıkları da pek kaldığına inanmıyorum. Zaten Hristofyas hiç yoldaş olmamıştı yani biraz önce Ferdi bey işte UBP’nin konfederasyon kararı vardır daha kaldırmadı ve buna rağmen işte iki toplumlu, iki kesimli federasyon görüşmelerine onay veriyor diye UBP’yi suçladı ama e AKEL’de de ENOSİS kararları vardı. ENOSİS kararı var o da kaldırmadı, o da kaldırmadığı bir ortamda iki toplumlu, iki kesimli federasyon görüşmelerini devam ettirmektedir. Yani yoldaşlığı da aslında bana göre sahtedir. Ve ben şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim Hristofyas’la buraya geldikten sonra Burgernshop’dan Papadobullos’un evinde gerçekleştirilen toplantılarda iki kez karşı karşıya geldim. Birinci sorduğumda ne diyeceksin sen Annan Planına diye, bakacağız demişti. İkincisinde yarın akşam karar alacağız dedi üçüncü görme kısmet olmadı ama hayır kampanyasına destek kararını almıştı. Burgernshop’dayken neydi durumu tam anlamıyla Planın arkasında, sonuna kadar destek, evet deyecek yerleşikler konusu açılır diğerleri tarafından canım onu da artık kabullenmemiz lazım gibi bir tavır içindeydi yabancıların önünde. İçinden kalbinden geçen o muydu, hayır. Ve neticede hayır için de çalıştı zaten. Dolayısıyla o samimiyeti olmadığını göstermesine rağmen seçilir seçilmez bizim tarafımızdan, Türk tarafınca bir muhalefet partisi başkanı da değil bizzat Başbakan konumundaki kişi bir barış meleğinin seçilmesinden mutluluk duyduğunu ilan ederek bütün dünyaya çözüm isteyen bir liderin işbaşına geldiğini duyurduktan sonra zaten yavaş yavaş bu süreç içerisinde sorunlarımız oluşmaya başladı.

Yeni görüşme süreci başladığında komiteler oluşturuldu. Annan Planı döneminde her görüşten insanları koymuştu komitelere ve çok harıl harıl bir süreç yaşanmıştı. Gerçi değişik görüşlerden insanlar olmasına rağmen şu gerçek var; o güne kadar UBP’li, DP’li diye bildiğimiz insanlar bile aman çözüm olsun koşusu içerisine girmiştir o dönemde ama iyi bir çalışma yapıldı. O aceleyle ne kadar iyi yapılabilirse, çok eksikleri var onu da kabul etmek gerekir. Bu kez ama komiteler oluşurken hep belli bir düşüncenin temsiliyeti ön plana çıkarıldı. Ne zaman bu konuda itiraz edip desek ki, bu komiteler toplumun genelini yansıtmıyor. Olur mu canım işte içinde İskan Komitesinde filanca partinin UBP’li birisi de var. E, bir kişi yetmez ki, bu bir. İkincisi; iskan meselesi öylesine bir meseledir ki, 63-74 öncesi orada mülkü olan ve canı yanan, 74’ten sonra orada mülk bırakmış, burada karşılığını alamamış çok insanımız var ve bunların hiçbiri o komitede temsil edilmemektedir. Yoktur öyle bir temsiliyet. Ekonomi Komitesine bakıyorsunuz, akademisyen bir sürü arkadaş var orada evet ama bilfiil ticaretle uğraşan, sanayi ile uğraşan, efendim tarımla uğraşan, canı yanan hiç kimse yok, reel hayattan kimse yok. E, akademik değil ki bu mesele. Dönüp bakıyoruz bizim ekibimizle, Talat’ın etrafındaki yakın ekibe Rum tarafı ile görüşme yapan. Hepsi çok yetenekli, çok becerikli, başarılı

2190

Page 45: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

gençler olabilir, lisana vakıf insanlar olabilir ama hiçbirinin 74 öncesi tecrübesi yok. Ne olduydu 74’te hiçbirinin bilgisi yok. Karşısında kim var örneğin Özdil Nami’nin? Yakovu. Meselenin başlangıcının müsebbiplerinden biri. E, şimdi böylesi bir 74 öncesi tecrübeden yoksun ekip, özellikle 74 öncesinden yaşananlarla ilgili, o günlerin idarecilerinden,Cumhurbaşkanından, Cumhurbaşkanı muavininden, bürokraside görev almış kişilerden görüş almaktan da uzak hareket ediyorsa ve kararlını ona göre üretir. Dönüp oturduğunuzda bakarsınız sanki bugüne kadar hiçbir şey olmamış, hiçbir şey yaşanmamış, sıfırdan yepyeni bir şey yaratıyormuşçasına bir hava çıkar. İşte ... ve zafiyette oradan başlıyor zaten. Bu yöndeki ikazlarımızı ne kadar yapılmışsa yapılmıştır. Ancak maalesef Cumhurbaşkanından bu komitelerin farklı bir şekilde oluşmasına yönelik bir girişim göremedik.

Şimdi bir önceki referandum Ferdi Bey’in de söylemiyle ortak iradenin, ayrı egemenliğin tescili oldu şeklinde bir yaklaşımda bulunuyor. Biraz önce de söyledim ne ilginçtir ama eş zamanlı ayrı ayrı yapılan referandumun sonucu bu olması gerekirken gerçekten Rum tarafının verdiği karar saygı duyulması gereken bir karar haline geldi. Bizim verdiğim karar da aferin çocuklar istediğimizi yaptınız ama ne yapalım esas karar verici kabul etmedi şekline dönüştü. Bizim irademiz yine yok sayıldı, bizim ayrı irademiz. Şimdi bu anlamda işte egemenlik son derece önemlidir ve bakın yıllardır hep anlatmaya çalışıyoruz niye egemenliklerin olması lazım vs. Almanya Yüksek Mahkemesi AB Anayasasını kabul etsin mi, etmesin mi, edebilir mi, edemez mi Almanya diye oturup yaptığı çalışma sonrasında hazırladığı raporda Avrupa Birliği içerisinde egemenliğin üye ülkelerin tekelinde ayrı ayrı tekelinde olduğunu, üye ülkelerinin paylaşmakta olduğunun o ayrı egemenliklerinin kendilerine verdiği, ayrı ayrı verdiği iktidar gücünü paylaştıklarını koyar ortaya, yani Avrupa Birliği içerisinde de paylaşılan egemenlik değil. Bütün üyeler ayrı ayrı egemen, her üyenin o kendi ayrı egemenliğinden oluşan bir iktidar gücü var. O iktidar gücünün bir kısmı müşterek paylaşıma sunuyor. Nasıl sunuyor ayrı egemen olduğu için o hakka sahiptir. O nedenle sunuyor. Bu Avrupa Birliğinin en güçlü ülkelerinden birinin Anayasa Mahkemesinin tespiti ve raporların içinde bu var. Son zamanlarda bir başka unsur daha çıktı ortaya o da Çek Cumhuriyeti, AB Anayasasına önce vetosunu kullandı. Niye? Çünkü kendi toprakları içerisinden geçmişte Almanlara ait olan mülkler vardı. O Anayasayı kabul etsen Almanlara hak doğacak gelip o mülklerini Çek Devletinin sınırları içerisindeki o mülklerine hak talebinde bulunmayan, geri talep etmeyen bir fiili almak için geri talep etmeye. Çek Cumhuriyeti dedik ki, bunun olmayacağını açıkça ortaya koymazsanız bu Anayasada biz buna bu Anayasaya oyumuzu kullanmayacağız ve kabul edildi.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Birinci hukuk yaptılar.

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) - Birinci hukuk yaptılar kabul edildi. Biz bunları bu tespitleri yapar yapmaz Cumhurbaşkanına koşturduk dedik efendim Çek Cumhuriyeti kararı, Alman mahkeme kararı, bunlar bizim lehimize olan şeyler, sevindirici unsurlar, bunu hemen gündemimize alalım. Aldı da ama heyeti ile konuşuyorum. Hem Çek Cumhuriyeti olayında hem Almanya Anayasa Mahkemesinin kararı, raporu doğrultusunda bizim uzmanlarımız nelerinin bize benzemediğini ve onun için kullanamayacağımızı bulmak için desem yani Rum bu kadar çalışma yapmadı

2191

Page 46: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

yerinde olur. Be, arkadaşlar ne tarafları benzer ve lehimize kullanabiliriz bu unsurları, budur bizim için önemli olan. Rum’un ne düşündüğü ilgilendirmez beni.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Yani Avrupa Birliğinde adalet yoktur?

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) - Yoktur tabii ki. Yoktur, Avrupa Birliği kendi kendinin duruma göre adapte edebilen bir örgüttür. Bunun, bunun farkında değil idi.

SALİH İZBUL (Girne) (Yerinden) – ….sen savunacan…

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) - Ha, işte aynen söylediğim o.

SALİH İZBUL (Yerinden) (Devamla) – Yani başkası da karşı böyle devam ederlerse devam edelim.

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) - Aynen öyle. Şimdi bu noktada işte partilerin bilgilendirilmesini atlamak istiyorum. Siyasi partileri bilgilendirme ayni zamanda siyasi partilerin görüşlerini, yaklaşımlarını da değerlendirme toplantısı haline dönüşmüş olsaydı bu iki unsurdan örneğin, görüşme süreci ile ilgili lehimize unsurlar ortaya çıkarmak ve bunun hep birlikte bütün görüştüğümüz yerlere yaymak konusunda önemli bir avantaj elde edecektik. Ama öyle davranılmıyor. Siyasi partiler zaman zaman çağrılıyor ve işte şu olduydu, bu olduydu anlatılır. Görüş koyarız ortaya bu konuda şöyle olmalı, bu konuda böyle olmalı diye. Onların da pek kala alındığı yok.

(Meclis Başkanı Sayın Hasan Bozer Başkanlık Kürsüsünü Sayın Ahmet Eti’den devralır)

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Usta bir memleket.

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) - Çok ilginçtir ama şimdi Türkiye’ye birinci ziyarette hükümet değişiklikten sonra birinci ziyarette dokuz tane değişiklik önerisi götürülmüş, yani yeni sunulacak öneri götürülmüş, benim hiçbir bilgim yok bu önerilerden.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Hükümetin de yok.

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) - Yok birinci görüşmede hükümetin bilgisi olmuş.

TURGAY AVCI (Gazimağusa) (Yerinden) – Yapma be Zorlu. Hükümetin yok deme şimdi. Bizim yok ama hükümetin yok deme.

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) - İkincide, yok hayır yani var onu söylüyor artık şey, Başbakan söylüyor,

TURGAY AVCI (Yerinden) (Devamla) – Ha, onu söylüyon yani, hükümetin yok deme.

2192

Page 47: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) - Bugünkü açıklamasında ilk gittiğimizde orada gördük, ikinci gidişte..

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Cumhurbaşkanının götürdüğü önerilerden hükümetin haberi yok.

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) - İlk gidişte orada haberdar olduk diyor Başbakan. İkinci gidişte bilgimiz varken gittik, görüştük. Şimdi benim muhalefet partisi olarak haberim yok.

TURGAY AVCI (Yerinden) (Devamla) – Serdar Bey Dışişleri Bakanı Türkiye’deki her toplantıya katılır.

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) - Tamam kardeşim onu söylüyorum ya.

TURGAY AVCI (Yerinden) (Devamla) – E, nasıl yani yoktur demesi olmaz.

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) - Hayır hayır Başbakan diyor ki, bugünkü açıklamasında şeyde gazetede Halkın Sesinde bu dokuz öneriden Türkiye’ye götürülen bu dokuz öneriden ilk toplantıda gittiğimizde Türkiye’de Ankara’da haberimiz oldu Dışişleri Bakanımızın. İkinci yani şu son toplantıya giderken de zaten daha önceden bilgimiz vardı. Çünkü ayni dokuz öneri konuşuldu. Ne zaman yapıldı son siyasi partiler toplantısı?

TURGAY AVCI (Yerinden) (Devamla) – İki hafta önce ama tek tek çağrıldı ya.

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) - Hayır ondan önce hep birlikte yapılan.

TURGAY AVCI (Yerinden) (Devamla) – Birkaç ay önce. İki ay oldu.

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) – İki ay önce, üç ay önce. Benim bu dokuz öneriden bilgim yoktur bir siyasi parti Başkanı olarak.Var mı bilginiz? Yoktur. Ferdi Bey burada yok, onun için ona soramıyorum. Türkiye’ye gidip sorulacak bir konuda benim Cumhurbaşkanım önce kendi partilerini kaile alıp kendi partilerine sormazsa beyefendiler, bunu soracağım ne dersiniz diye ve gider Türkiye’ye sorar, Türkiye’den evet çıksaydı ve gelseydi buraya biz diyecek değil miydik biz adam yerine konmadık haberimiz yok onun için karşı çıkıyoruz buna diyecek değil miydim ben? Diyecektim. Ha, ne olacaktı o zaman? Çıkacaktı Erçakıca, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, ama ne bağırırsınız, biz sizin Anavatanınızla konuştuk bunu da onun için gündeme getirdik diyecektik yine. Böyle bir yaklaşım olamaz.

ZORLU TÖRE (Lefkoşa) (Yerinden) – Anavatan der miydi demez miydi Sayın Serdar Denktaş.

2193

Page 48: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) - Böyle bir yaklaşım olamaz. Yok diyor artık. Hiç böyle bir yaklaşım yok, onu bakın da bulacaksınız siz da. Böyle bir yaklaşım olmamalı her şeyden önce.

Şimdi ayrı demokrasi. Birinci gün Cumhurbaşkanı bunu gündeme getirdiğinde prensibine karşı olduğumuzu koyduk ortaya, bilahare ayrıntılı olarak neden karşı olduğumuzu götürdük yetmedi alternatif öneri koyduk. Birleşmiş Milletler Parametreleri içerisinde olan alternatif öneri koyduk ortaya. Cumhurbaşkanın bize söylediği, beyler; unutmayın görüşme masasındayız. Rum tarafının görüşlerini de dikkate almak bu görüşleri da tatmin etmekle mükellefiz ki çözüm bulalım. Doğru. Doğru, yani bir sorun çözeceksen sorunun karşı tarafının görüşlerine de saygı duymak durumundasın ve tabii o saygıyı duyarken kendi içinde farklı görüşler varsa onlara da saygı duymak zorundasın. Ve çözüm istiyorsan gerçekten toplumun içindeki farklı kesitlerin görüşlerini de uzlaşmaya vardırarak kendi bünyen içerisinde götürüp karşı tarafa sunabilirsin. Bilmem, buradan bir kez daha ilan edeyim. Bu görüşme süreci içerisinde bize göre iki ayrı halkın tescili anlamına gelen iki ayrı demokrasinin en ufak bir şekilde sulanması yer alırsa şimdiden ilan ediyorum Demokrat Parti olarak biz aleyhine kampanya yapacağız. Bu kadar net.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Tek egemenlik konusunda zaten sulandırılmıştır.

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) - Geleceğim ona. Geleceğim ona. Hayır, baştan geleceğim oraya da merak etme.

İki ayrı demokrasi hiçbir şekilde sulanmamalı. Şimdi bakın sulanmaz çünkü, ayrı ayrı Türkçe konuşan habibi Türkçe olanlar ayrı ayrı temsilcilerini belirleyecek 24’e, bu 24’ün içinden da ortak liste ile ortak devletin idarecileri çıkacak. Şimdi zaten prensibinden karşı olduğumuz nokta bu. Biz diyoruz ki, Kıbrıs Türklerinin adını ne istersen koy, işte Türkçe konuşanlar, ben ne koyarsan koyalım hep . Ama Kıbrıs Türklerinin ayrı demokratik hakkını kullanmak suretiyle seçtiği kişi ile Kıbrıslı Rumların ayrı demokratik hakkını kullanarak seçeceği kişi her kim isterse olsun bunlar, Kıbrıs’ın iki halkının iradesini yapacakları koalisyonla pekiştirirler. Bu koalisyon ne içindir? Hep gözden kaçırılan bu noktadır. Bu koalisyonda seçilecek kişiler biri sağcı biri solcu olabilir. Biri faşist biri komünist olabilir hiç fark etmez. Ama bu seçilen iki kişi Kıbrıs Sorununu tartışmayacak artık. Çünkü Kıbrıs Sorunu çözümlenmiştir ki yeni bir idare seçiyoruz. Neyi tartışacak ve neyi programlayacak? O yeni Kıbrıs’ın idaresini, iç idaresini. O yeni Kıbrıs’ın dıştaki temsiliyetini müştereken yapacaklar. Kıbrıs Sorununu tartışmayacaklar artık. Tek egemenlik tek vatandaşlık hani Cumhurbaşkanı bizim prensiptedir bunun altı dolacak daha der. Hristofyas da, ne prensibi yahu? Bu zaten işin prensibidir. Bu konuda bir anlaşmazlık yoktur, anlaştık bitti diye bütün dünyaya da anlattı. Israrla Rum tarafının iki ayrı demokrasiyi bir anlamda birine de oy verdirmek suretiyle hiç bugüne kadar kabul etmeyecekleri bir şeydir yüzde 20 olarak sen Kıbrıs Türk nüfusu gelecen de yüzde 20 bende etki edecen. Kabule etmesi mümkün değil ama ediyor şimdi neden, çünkü tek egemenlik, tek vatandaşlık, tek halk olgusunu pekiştirmek istiyor bununla. Bizim de yapmamız gereken ısrarla hayır Kıbrıs’ta iki halk vardır. Bu

2194

Page 49: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

yeni Kıbrıs bu iki halkın anlaşmasıyla müşterek anlaşmasıyla ortaya çıkmıştır göstermemiz lazım. Prensibinden karşı olmamız iki ayrı demokrasiye, bu nedenledir. Tek egemenlik, iki ayrı egemenin o egemenlikten oluşan haklarının ve güçlerinin paylaşılması ile tek temsiliyete giden bir yoldur bizim gözlemlediğimiz. Tek egemenlik 1960’da denenmiş, iki ayrı unsura İngiliz, ikiniz beraber olduğunuz müddetçe egemensiniz diyerek verdiği egemenlik yöntemi yani burada da bahsettiydim o tek egemenlik. 1960’da denenmiş, 63’te işgal edilmeye kalkılmıştır. Köylerimizin, evlerimizin işgal edilmesini engelleyemedik tam anlamı ile ama egemenliğimize dokundurtmadık ve aldık kaçtık. 1974’te de kullandık. Ondan önce de cemaat yönetimine, Kıbrıs Türk cemaat meclisini çalıştırmak suretiyle Türk bölgelerindeki yaşayan insanlarımıza o cemaat yönetiminin verdiği kararları ortaya çıkardığı kararları uygulamaya ve dikkate almalarını çağrısı yaparak o ayrı egemenliğimizi kullandık, teslim etmedik. Şimdi kalem üstünde, kağıt üstünde telsi edemeyiz bunu. Tek egemenlik, tek halk, tek vatandaşlık, Akel’in sloganıdır. Her Genel Kurulunda da kullandığı, adam kendi sloganını bir anlaşmanın prensibi haline getirdi, bize göre prensibi, kendine göre zemini. Bunu kabul ettiğimiz anda artık bundan sonrasını konuşmak yeni dönem için bir anlam ifade etmez. Ha, mesele 40 yıldır devam eden Kıbrıs sorununu çözüp bu kez yepyeni bir Kıbrıs sorununu başlatmasına böyle devam edebiliriz. Ama o yeni başlayacak olan Kıbrıs sorunu içerisinde artık uluslararası halkımız olamayacak. Çünkü Avrupa Birliğinin iç meselesi haline gelecek o sorun ve hiç kimse de müdahale edemeyecek.ha, işte Garanti Anlaşması kalksın falan dediydiniz ama kalksa ne olacak? Tekrar bir düşünelim 74’te eğer Yunanistan işgal girişiminde bulunmasaydı garanti hakkını kullanarak gelebilecek miydi Türkiye? 64’te 67’de gelemedi. 74’te gelebilecek miydi? Hayır. Yunanistan adaya çıkartma yaptığı için gelme hakkını kullanabildi. AB adayı bir ülke çözümden sonra AB’nin içi sorununa müdahale edecek, edemez. Hiç kendi kendimizi kandırmayalım. Asker çıktığı gün müdahale bilmem işte Garanti Anlaşması, şu bu hepsi kalkar ortadan bu kadar basit bu iş. O nedenle çözüm taraftarıyım diyen kişiler arkadaşlar, partiler, örgütler, şimdiden çözüm karşıtlarını dışlamak yerine, çözüm karşıtlarıyla nasıl kucaklaşabileceklerini müşterek bir politikayı oluşturabileceklerini düşünmeye başlamalıdırlar. Aksi takdirde çözüme varmak, Rum’u “Evet” dedirtsek bile mümkün olmayacaktır. Şu proksimititoks evlerde yapılacak olan öneriler, şimdi gazeteye çıktığında bu konu sanki işte üç gün gelecek, üç gün boyunca Hristofyas ve eşi Cumhurbaşkanının evinde kalacak. Üç gün gidecek Cumhurbaşkanı ve Oya Hanım Hristofyas’ın evinde kalacak gibi algılama oldu ki bu doğru bir yöntem değildi ne işe yarayacağını biz de anlamadık demişti. Ama sonrasında şu anlaşıldı. Ara bölgede yapılan görüşmeler bir hafta birinin evinde, bir hafta birinin evinde yapılsın. Bu 1968-72 arasında uygulanan yöntemdir. Ben de böyle çocuk olarak izlerdim o görüşmeleri küçücük çocuk.

TURGAY AVCI (Mağusa) (Yerinden) – Giderdin sen de.

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) - Efendim...

TURGAY AVCI (Yerinden) (Devamla) - Gider miydin?

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) - Hayır geldiğinde, Kleridis geldiğinde bizim evdeki görüşmelerde orada olurdum. Bir yöntemdir bu, yalnız bu bu tür görüşmelerden

2195

Page 50: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Birleşmiş Milletler Temsilcisi falan olmazdı. İki lider oturur Baş başa görüşür, başa görüş... Tabii şöyle bir de farklılığı var o gün ile bugün arasından. O dönemde Kleridis ve Denktaş toplum liderleri değildi, Cumhurbaşkanı Makarios, Cumhurbaşkan Muavini de Fazıl Küçüktü, Dr. Fazıl Küçük Allah rahmet eylesin, onları temsilen bu iki kişi bir hafta kendi evinde, diğer hafta kendi evinde görüşmeler yapmaktaydı, ortaya çıkan sonuçları da liderlerine götürürlerdi. Ve nitekim o görüşmelerde de Türk tarafının üç konu hariç egemenlikteki eşitliğimiz garantiler ve bir konuda üç konu hariç bütün Rum talebini kabul etmiş olmasına rağmen Denktaş, ki işte o dönemde Kleridis’in Makarios’a gidip büyük bir sevinç içinde bunu anlattığını ve Makarios’tan bir araba fırça yediğini Kleridis kendisi anlatıyor biz uydurmuyoruz, öylesi toplantılarsa yapılacak olan o zaman Cumhurbaşkanına düşen görev haftalık yaptığı her toplantı sonrasında bu Meclise gelip buradan bilgi vermektir, buradan görüş almaktır. Yani nasıl ki Denktaş, Doktor Küçük’e, Kleridis Makarios’a gidip ne oldu ne bitti günü gününe bilgi vermekteydi, biz günü gününe istemiyoruz haftada bir kapalı toplantı gelecek burada şunu konuştum bunu verdim şunu aldım diyecek, biz de evet, tamamdır ya da hayır bu kabul edilemez diyeceğiz buradan. Bunun dışında bir çalışma böylesi bir çalışma hiç tutanağın olmadığının, tutanakların kendilerine göre tutulduğu bir ortamda bir çalışma çok daha büyük bir kargaşayı da gündeme getirebilir, onu da nasıl çözeceklerini oturup düşünsünler.

Ferdi Bey konuşmasından ABAD Kararına değindi, doğrudur çok büyük eksiklikler vardır o dönemki hükümetlerden. ABAD Kararı engellenebilirdi büyük bir ihtimalle. Ama ABAD Kararının yıllar içerisinde oluşturduğu olumsuzluk Kıbrıs Türk ekonomisine şimdi bir başka dava ile çok daha ileri bir boyuta çıkarılmaktadır, ekonominin temeli olan koçan verme siyasetini tamamen belki ortadan kaldıracak dolayısıyla ekonomiyi çökertecek bir başka dava var gündemde Orams Davası. Peki, Orams Davası ile ilgili yeterli girişim çalışma yapılmakta mıdır? İddia ile söyleyelim hayır, yanlışlar yapılıyor bilerek bilmeyerek ama yanlışlar yapılıyor.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Kim yapıyor bu yanlışları?

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) - İzah edeceğim.

İngiltere’de çok iyi Cherie Blair’in bulunması çok iyi bir girişimdi avukat olarak. Ama Cherie Blair’e kendi ekibi ile bu konuda çalışma yapmasını engellemek ve illa benim yakınımdır, bendendir diyerek başka bir ekibi da oraya sunmak yanlışların başlangıcı olmuştu, bir. İkincisi; yine hükümeti devre dışı bırakmak suretiyle Cumhurbaşkanlığının bu konuyu tekeline alması ikinci hata olmuştur. En kritik safhasında davanın avukatlara gerekli ödeneğin yapılmamış olması ve bu nedenle kendisine sorulduğunda Avrupa Birliğinden görüş alalım mı almayalım mı diye, benim verecek cevabım olamaz bu aşamada cevabını almamız ve bunu olumlu kabul edip Avrupa Birliğinden görüş almaya kalkmamız bu davayı kaybetmemizin kayıp etmeye yönelik yürüyüşün esaslarını teşkil ediyor.

SALİH İZBUL (Girne) (Yerinden) – Olsaydı Serdar Bey onların bu dediklerini doğruluyor olsaydı bu davayı kazanabilecek miydi?

2196

Page 51: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) - Evet. Çok büyük bir ihtimaldi. Hala daha da yani ümit sonra ermiş değil ama zorlaşmıştır. Şimdi bir kere bir davanın ortasında siz Avrupa Birliğinden görüş istenmesine itiraz etmezseniz taraflardan biri olarak Avrupa Birliğinden gelen kararı etkileyebileceğiniz ümidi ile gelen kararı beğenmediğinizde buna itiraz etmenizi kimse kabul etmez. Ama baştan itirazımız olsaydı gelen kararı beğenmemeniz halinde itiraz etme hakkınız doğardı. Bunu yapmadık.

SALİH İZBUL (Yerinden) (Devamla) – Ama Avrupa Birliğinin verdiği karardır.

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) – Yok. Rapor diyorum rapor.

SALİH İZBUL (Yerinden) (Devamla) – Rapor onun şeyin Abat’ın verdiği rapordur yani şey değildir. Davanın….yönelik bir karar vermemiştir. Hangi davayla ilgili…

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) - Hiç istemediğimiz bir karar vermiş, bir rapor yazmıştır, karar değil, bir rapor yazmıştır hiç istemediğiniz. Beklemediğimiz…

SALİH İZBUL (Yerinden) (Devamla) – Gerçeği yazmıştır.

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) - Hayır, hayır. Gerekçe neydi? Rapor istenmesine itiraz etmeme gerekçesi neydi? İstediğimiz soruların sorulması yönünde girişimde bulunabilelim. Sordurabildik mi? Hayır. Hayır. Onun için itiraz şarttır. Burada bir hata yapıldı, yanlış yapıldı, bunu kabul etmesi lazım. Cumhurbaşkanımla bizim avukatlarımızın da, hele ama böylesi önemli bir davanın en kritik noktasında üç kuruş parayı ödememiz asla kabul edilemez ha, asla kabul edilemez. Tuttuğumuz esas şeyden avukattan görüş alamadık bu nedenle ve serbest bıraktı bizi. Döndük bizim diğerlerini istediği şekilde hareket ettik sonuçta geldiğimiz nokta bugünkü noktadır. Bunun kabul edilmesi mümkün değildir. Onun için yani evet Abat Kararı da engellenir diye, engellenseydi izolasyonlar bu kadar etkili olmazdı çok doğru bütün bunlar ve o dönem ki, hükümetin çok büyük yanlışı vardır yine işte aa, işte Avrupa Birliğinde kararlar siyasidir, hukuki hiçbir şey olmaz diyerek üstüne gidilmeyen, İngiltere’den Avrupa Birliğine geçmesine göz yumulan taraf olmadığımız tasarruf edelim diye taraf olmadığımız hem de bir olaydır Abat Kararı ve neticede hakikaten çok kötü duruma getirmiştir bizi ama benzeri biraz farklı ama benzeri yaklaşımlar Orams Davasında da devam etmektedir ve bu davanın kaybı çok daha büyük sıkıntılar da yaratacaktır. Bir noktaya daha değinmek istiyorum. Buraya yine Ferdi Beyin söylediklerinin içinden not almışım. Bir dönem AB müzakerelerinin başlayacağında Rum tarafı siz de gelin, siz de katılın dendi bize ve reddettik. Doğru. Ne olarak katılacaktık? Bize yapılan çağrı Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olarak gelin katılın çağrısıydı. Katılamazdık. Söz hakkımız yoktu, oy hakkımız yoktu. Bizim ayrı durumumuzu ortaya koymamız için Rumların delegasyonlarını ve söyleyin fonlarının devam edebilmesi için kullanılmak istendik, o nedenle girmedik. Aynı dönemde …dedi ki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak ayrı bir müracaat yapalım size. Kabul etmeyeceğinizi biliyoruz ama dursun orada. Evet dedi mi? Hayır demedi. Niçin? Çünkü başından beridir arkadaşlar bütün uğraş 1964’te verilen mandanın da gereği olarak Kıbrıs Cumhuriyetini yeniden içinde Türklerin de idari görev aldığı bir

2197

Page 52: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

ortama taşımaktır başka bir şey değil. Manda hale daha aynidir, değişmedi. 64-2009, 47 yıl Allah aşkına 50 yıl önceki koşulla bugünkü koşul ayni mi? Bu 50 yılın içerisinde bu Kıbrıs’ta hiçbir gelişme olmadı mı? E, oturduk hep eskiden o onu dediydi, bu bunu dediydi bunun kavgasını yaparız. Ama bugün geldiğimiz aşamada artık ne yapılmalı, nelerin üstünde durulmalı bunu hiç konuşmuyoruz. Yani o 184 sayılı kararı Birleşmiş Milletler Barış Gücünün buraya gelmesini sağlayan kararın hala daha devamını kabul etmeye devam edecek mi bu Meclis bu konuda bir tek gün bile tartışmadık, bir tek tek gün bile. Dünyanın birçok ülkesinde devam eden sorunlar var, yollayacak Barış Gücü askeri bulmazlar, bizim ülkemizde 74’den beridir birbirimizi vurmayız etmeyiz Barış Gücü var. Hadi 2003’e kadar insani konularda girişim yapardı. 2003’den beridir ne kaldı? Herkes gidip gelebiliyor artık. Ne yapıyor burada Birleşmiş Milletler askerleri? Hangi görevi üstlenmiş durumdadırlar? Bunca yıl sonra artık tamam kardeşim ve üstelik Rumun yüzde 65-70 galiba maaşını ödediği bir askeri güç burada. Yok ihtiyacımız göndersinler başka yerlerde ihtiyaç var. Niye Rum tutuyor ısrarla burada? Çünkü Kıbrıs Sorununun var olduğunu, Türkiye’nin işgal sorunu olduğunu Kıbrıs Sorununun söylemeye devam edebilmek maksadı ile, başka hiçbir faydası şu anda yok. Efendim, Barış Gücü çıkarsa Ara Bölge ne olacakmış. Bölüşürüz. Sorun mu ya. Yarısını alır Rum, yarısını biz Allah kerim çözüme kadar. Kullanmayız iki taraflı. Dünyanın sonu değil. Ara Bölge ne olacakmış. Oturulur bulunur onun çözümleri. Ama Birleşmiş Milletler Barış Gücünün buradaki varlığı tekrar ediyorum, Kıbrıs’tan 64’ü değil, 74’ü artık Rumun kullanması için kullandığı bir unsur haline dönmüştür ve bunu kabullenmeye devam etmek son derece yanlıştır.

Bu noktada Kayıplar Komitesi çalışmalarına bir kez daha geçen gün açılış konuşmamda koydum ortaya ama bir kez daha burada değinmek isterim. Kayıplar Komitesi Üyeleri ilk zamanlar devletin bürokratları içinden atanmıştı ve devletin kendilerine verdiği maaşla Kıbrıslı Türkler adına orada görev yapmaktaydılar. Şimdi maaş da aldıkları yönünde haberler var. Bir kere devletten görevlendirilmiş insanların yani burada halen maaşı olan insanların ek bir maaş alması bizim yasalarımıza göre uygun değil, bu bir. Bu maaş nerden ödeniyor, kim tarafından ödeniyor onu ben bilmiyorum eğer ödeniyorsa bunların açıklığa kavuşması gerekmektedir. Eğer... Hı...

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Fon oluşturmadılar mı ihbardan kayıp şahıslar polisin oraya para yatırma...

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) - Çalışmalar için. Oradaki taraf temsilcilerine maaş ödenmesi için değil. Beş bin Dolar gibi bir maaş alındığı söyleniyor.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Açıklığa çıksın diye.

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) - E, bunun içerisinde devlette çalışan halen, devlette görev alan, devletten de maaş alan insanlar var. O maaşları durmadı ki bir maaş da oradan alıyorlar. Şimdi...

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Nedir olay açıklığa çıksın diye.

2198

Page 53: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) - Olmaz yani şey tamam değil. Ha bu üst düzeyde eşit maaş, Rum üye ile Türk üye eşit maaş alıyor. Ama alta baktığımızda o arazide kazıları yapan Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumlar var, Türklerin aldığı maaş daha düşük ve onun aldığı maaş daha yüksek. Ayrı birimler var usta başlarının hepsi Rum. Hani eşitliğimiz bizim yahu? Hani eşitliğimiz.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Adalet yoktur.

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) - Adalet yok. Bu insanlarımızı koruma yok. Oraya atadığınız insanların görevidir bu korumaları da yapmak. Bu Komisyon oluşturulduğunda ve kazılar başlar bir Web Sitesi oluşturuldu, o Web Sitesini oluşturan kişi bir Kıbrıslı Türk firmaydı. O dönemki başkan gitti yeni başkan geldi şimdi yabancı üye olarak ben, Türkle çalışmam diyerek aynı işi bir Kıbrıslı Rum şirkete vermiş. Doğru mu? Böyle bir iddia var.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Gazete yazar.

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) - Böyle bir iddia var. Bunlar doğru mu, bilmek isterim? Ve Cumhurbaşkanlığında eğer birileri Cumhurbaşkanından bekleyemem şimdi bununla da Cumhurbaşkanı mı uğraşacak, ama altında bir kademe var, o kademe eğer buna bu hassasiyete dikkat etmiyorsa e, üste de dikkat edildiği yönüne bu hassasiyete dikkat edildiği yönünde şüpheler oluşması bizde doğaldır.

Velhasıl, eşitlik nüfusa bağlı bir olay değildir. Biraz önce Ferdi Beyin AB Başkanlığı seçimlerini gündeme getirdi. Neden gündeme getirdi anlamadım ama anlamadığımız bir şey... Ha şeyden dolayı,bu iki ayrı demokrasiden dolayı gündeme getirdi. Herkes müştereken oy vermiş, doğrudur da Avrupa Parlamentosu demokratik bir parlamento değil ki. Muhalefeti yok. Muhalefeti olmayan bir parlamento demokratik bir parlamento değildir. Bakın burada bir demokratik parlamentodan bahsedebiliriz. Neden? Çünkü iktidarı vardır, muhalefeti vardır. Avrupa Parlamentosunda yoktur iktidarı ve muhalefeti. Müşterek farklı bir konseptir orada olan. Müşterek bir çalışma içerisindedirler ve hepsi de iktidar sorumluluğu ile hareket eder. Dolayısıyla Avrupa Birliği örneği Kıbrıs’ta iki ayrı demokrasinin varlığını ortadan kaldırma örneği olarak kullanılamaz, son derece yanlıştır, son derece yanlıştır. Orada öyle olur diye burada da bakın işte iki halkın ayrı ayrı seçeceği parlamenterler, senatörler, ortak devletin başkanlarını seçecek, aynen Avrupa Parlamentosunda olduğu gibi yok öyle şey. Şimdi anlayalım bir defa tabii. Senatoda iktidar ve muhalefet olacak mı? olmayacak mı oluşturulması düşünülen senatoda? Olacak. Olmalı. Olmayacaksa anlamı yok. O zaman senato ortadan kalkmalı. Ve tabii şu da var. Cumhurbaşkanının şu anda yürüttüğü çalışmalarda şu gerekçe ile federasyon konuşuyoruz onun için federasyonda böyle olmalıdır diyerek üç tane hükümet oluşturuluyor. Bir tane Kıbrıs Rum hükümeti, bir tane Türk hükümeti, bir tane de Kıbrıslılar hükümeti. Böyle bir yapı var. Karmaşık bir sürü ilişkiler. Diyoruz ki Sayın Başkan niçin bu kadar karıştırıyoruz işi yahu? Türkün seçtiği ile Rumun seçtiği bir araya gelip yönetecek bu ülkeyi, taraflara ait olan konularda ayrı ayrı atamalarını yapacaklar. Ortak devlete ait konularda müşterek atamalarını yapacaklar ve yollarına devam edecekler. Eee olur mu öyle şey? Bu asla mümkün değil, bu konfederasyondur. Hayda.

2199

Page 54: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

İki devlet arasında bir federasyon oluşturulabileceği gerçeği nedense gizleniyor. Halbuki hani Talat dedi ya ağladım ve bir kitaba atıfta bulunur, adam kitabına. O kitabın içerisinde Talat’ın kendi ağzından iki devlet arasında, iki devlet arasında federasyon kurulabileceğini Sayın Talat kendisi söylüyor. İlginçtir o kitap da bir cümleyi aldılar yerden yere vururlar ama başka bölümlerinde de daha güzel unsurlar da var. Onu da karşı olarak Talat kullanıyor onu da anlamadığım bir mesele. Dolayısıyla doğrudur, iki devlet müşterek idarenin gücüne bağlı olarak bunu konfederal veya federal bir yapı içerisinde idare edebilir. Onun için işleri daha fazla karıştırmak yerine, daha karmaşık hale, işlemez hale getirmek yerine idarede daha yakın daha basit bir yaklaşıma girmekte fayda vardır diye düşünüyorum. Efendim dönüşümlü başkanlık, dönüşümlü başkanlık olacağı için iki tarafın bir birine oy vermesi gerekir. Kesinlikle doğru bir yaklaşım değildi bu iki tarafın illa bir birine oy vermesi gerekir şeklinde. Biz eş başkanlığı önerdik ki Birleşmiş Milletler parametreleri içerisindedir çünkü Anan Planında vardır geçiş dönemi olarak, eş başkanlığı önerdik. Ama o da olmuyorsa çok açıkça ifade edelim iki ayrı demokrasinin sulandırılması yerine veto imkanı olan, veto hakkı olan dönüşümsüz Cumhurbaşkanlığı ve Muavinliği bizim tercihimiz olur. İki ayrı demokrasi çünkü bu ülkede iki ayrı halkın en somut göstergesidir, temelidir. Bu anlamda bakıyoruz biz olaya. Çok da ayrıntıya girmiyorum çünkü bu sefer görüşmelere zarar verebiliriz yaptığımız şeylerle. Ama Cumhurbaşkanından bekliyoruz epeyi zamandır ara verdiği siyasi partilerle ilişkiyi yeniden oluştursun. Seçim var, seçime yönelik tavırlar ne isterse olsun Kıbrıs sorunun üstüne çıkmamalıdır, üstünde tutabilmeliyiz Kıbrıs sorununu içteki seçimsel yaklaşımlarımıza. Bu anlamda partilerin bilgilendirilmesinde büyük önem vardır. Bu gemiyi filanca tarihte seçildi diye istediği noktaya kadar, kendi istediği şekilde götürme hakkı hiç kimsede yoktur. Hepimize oy veren, vermeyen insanları bu ülkenin vatandaşları temsil etmekteyiz. Dolayısıyla oy vermeyenler bizim gibi düşünmeyenler de haklı olabilir noktasında her şeyden önce aklımızı çalıştırmalıyız. Bu düşüncelerle Cumhurbaşkanlığını da partiler üstü bir yer olarak gördüğümüz için aynen Sayıştay Kamu Hizmeti ve benzeri diğer kuruluşlarda olduğu gibi Cumhurbaşkanı Bütçesine de oyumuzun her şeye rağmen olumlu olacağını eleştirilerimizin daha iyi bir görüşme sürecini, geleceğe yönelik Kıbrıs Türklerinin haklarını korumaya yönelik eleştiriler olarak algılanmasını, oy doğrultumuzun ise makama yönelik bir saygı olarak algılanmasını rica ederim. Genel oyumuz Bütçe genelinde ret olmasına rağmen bu birimlere yönelik, bağımsız birimlere yönelik oyumuzun ve partiler üstü gördüğümüz Cumhurbaşkanlığı makamına yönelik oyumuzun da bu anlamda olumlu olacağını tekrar bildirir, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Denktaş. Buyurun Sayın Çakıcı.

MEHMET ÇAKICI (Lefkoşa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bugün gerçekten Bütçemizle ilgili Cumhurbaşkanlığı Bütçesini konuşuyoruz. Dolayısıyla Kıbrıs konusu da konuşma gereği durumunda kalıyoruz. Ve bu bağlamda da aslında bütçe uygulamaları ile, genel konuşmak yerine bütçe uygulamaları ile Cumhurbaşkanı Bütçesini de ve Bütçemizi de öyle değerlendirmeyi doğru buluyorum. Evet, aslında Genel Bütçede konuşurken ekonomi ile ilgili faktörleri de konuşurken iki noktanın temel olduğunu düşünüyorum Kıbrıs Türk toplumu için. Bu iki temel nokta; Birincisi Kıbrıs Türklerinin ekonomisidir, ekonomik olarak ayakta durmasıdır. Bir diğeri de Kıbrıs Türklerinin kendi demokrasilerini yönetebilme anlayışıdır. Bu iki anlayış açısından

2200

Page 55: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

bakıldığında da geldiğimiz noktayı dün aslında konuşmuştuk. Bütçemizin gelirine baktığımız zaman bir daha özetleyecek olursak gerçekten tarihin en büyük bütçe açığı ile karşı karşıyayız. O da 641 trilyon gibi büyük bir açıktır. Bunun 500 trilyonu Türkiye tarafından karşılanıyor. 141 trilyonu da gerçekten iç kaynaklar diye bilinmeyen bir kalemden karşılanıyor. O yüzden de 641 trilyon gibi büyük bir açık aslında bu yılın sonucunda biz bileceğiz ki bunu gerçekten yani 141 trilyon zaten bulunamayacağı için iç kaynaklar kaleminden, zaten bu bütçe açık verdiği için o 641 trilyonu muhtemelen büyük bir çoğunluğu da yine Türkiye tarafından karşılanacak. Ve bugün geldiğimiz noktaya baktığım zaman da Türkiye’nin tüm bütçe içerisindeki katkısına, oranına baktığımda bunun 2007’de yüzde 26, 2008’de yüzde 28 ve 2010’da da yüzde 33’e vardığını, 33.8’e vardığını görüyoruz. Bu da gösteriyor ki aslında bütçemizin genel olarak Türkiye’ye bağımlı hale dönüştüğünü görüyoruz. Hele bütçe açıklarımızı kendi mahalli yardımlarımızla mahalli elde ettiğimiz gelirle karşılaştırdığında da başlangıçta bu açıklar yüzde 18, yüzde 19’lar düzeyinde iken mahalli gelirle karşılama oranı Türkiye Cumhuriyeti yardımları ile kıyaslandığında bütçe açığını Türkiye’nin gelirleri ile kapama anlamında baktığım zaman gerçekten mali mahalli olarak gelirlerimizin karşılama olanağına baktığımızda yüzde 22 oranına doğru yükseldiğini, 2008’de bu oranın yüzde 19 olduğunu görüyoruz. muhtemelen bu 141 trilyonu da biz bulamadığımızda aslında 2008 yılında Mahalli Giderlerimizle Türkiye Cumhuriyetinin yardımlarını oranladığımızda yüzde 19 düzeyinde iken yaklaşık yüzde 10’luk bir artışla yüzde 28’lere doğru oransal olarak çıktığını görüyoruz. Bu da Türkiye’ye yönelik olarak bağımlılığımızın çok daha fazla giderek artmakta olduğunu gösteriyor. Şimdi bunları niye söylüyorum tekrar dünkü konuşmamdan da binaen konuşuyorum. Dünkü, geçen günkü diyelim Pazartesi, Cumartesi günkü, geçmişte de aslında bu yardımların oranları geçmiş anlamda bakıldığında yüzde 75’lerde, yüzde 37’lerde, yüzde 26’larda, en son yüzde 13’e düşmesine rağmen 2004’lü yıllarda Türkiye’nin yardımları ile oransal olarak ilişkinin daha sonraki yıllarda yine Türkiye’nin bütçe açığına yardımımız tüm bütçedeki yeri yüzde 36’lar, yüzde 75’ler, yüzde 46’lar, 2005’de yüzde 19, 2006’da yüzde 16, 2007’de yüzde 12 ve tekrar yüzde 20’lere doğru çıkan bir bütçe açığını kapatma yardımı olduğunu görüyoruz. Tüm bütçe içerisindeki yeri anlamında bakıldığında. Bu da şunu gösteriyor aslında 2003 öncesi dönemle de kıyas ettiğinizde Türkiye’nin yardımları gerçekten bütçemizde önemli bir yer ve oran tutarken 2004’lü yıllardan itibaren ekonomimizin gayri safi milli hasılanın da 1 milyar Dolardan 3.5 milyar Dolara doğru çıkması nedeni ile inşaatların patlaması yine Türkiye’de Rum tarafına geçen işçilerin sayısındaki artış ve o işçilerin getirdiği ekonomik değer ve eğitimde özellikle üniversitedeki öğrenciler sayısının artışı aslında gelirlerimizi artırırken 2004’den sonraki yanlış politika ile de bir şekilde bir şans yakalamışken o şansı da özellikle bir dönem yitiriyoruz. Ve bugün gelir, gider dengesi açısından bakıldığında da gerçek anlamda gelir, gider dengemizde de bir dengesizlik meydana gelince, bir hesapsızlık meydana gelince özellikle 2004’den itibaren mahalli gelirlerimizle giderlerimizin oranına baktığımızda bütçe gelirlerimizle bütçe giderlerimizin oranına bakıldığında gelirler daha çok olması gerekirken bir bakıyorsunuz 2004’ten itibaren giderlerimizin gelirlerimize göre daha çok çoğalmaya başladığını ve bütçe açıklarımızın da buna bağlı olarak yıllarca, yıllar içinde değiştiğini görüyoruz. Örneğin bütçe gelirleri 2000-2003, 2002’den 2003’e 1.65 oranında artarken, gelirlerimiz 1.65 oranında artarken, bütçe giderleri 1.28 oranında artıyor. Ve bu da bütçe gelirlerimizin giderlere göre daha fazla olduğunu gösteriyor. Bunun yanında ayni oran

2201

Page 56: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

2004’de bütçe gelirleri 1.12 artarken bütçe giderlerinin 1.18 arttığını görüyoruz. ayni şekilde Personel Giderleri de Mahalli Gelirlerimizde 1.11 oranında bir artış meydana gelirken Personel Giderlerinde ise 1.29 oranında bir artış görüyoruz. Yani Mahalli Gelirlerimiz artarken 1.11 oranında artarken Personel Giderleri 1.29 oranında Mahalli Gelirlerimize göre oransal olarak daha yüksek oranda arttığını gösteriyor. Bu da gider ve gelir dengesizliğinin bu ülkede oluşmaya başladığını 2004 yılından itibaren. 2006 yılında da yine 2006 yılına gelinceye kadar iç borçlanma veya kendi bütçemiz içerisinde zaman zaman bu bütçe açıklarımızı ödememize rağmen 2006 yılından itibaren iç borçlanmanın da ortadan kalktığı, 2007’den itibaren de yalnızca Türkiye’den gelen yardımlarla bütçe açığımızı kapama durumunda olduğumuz noktası meydana geliyor. 2006 yılından önce tekrar söylüyorum iç borçlanma daha çok özellikle 2005 ve 2006 yıllarındaki döneme baktığımızda Emekli Sandığının 169 trilyon para bulunan Emekli Sandığında kefil göstererek devlet oradan 95 trilyon bir parayı 2006 yılında bütçeye aktarıyor. Ama o yıl tarihin en büyük bütçe açıklarından biri oluyor. 414 trilyon bütçe açığı meydana geliyor. 2007’de de yine bu defa kefil gösterilen Emekli Sandığı 169 trilyon para 2007 Temmuzunda yasa geçirilerek bütçeye aktarılıyor. Temmuz ayından itibaren, 2007 Temmuz ayından itibaren her ay sanıyorum her ay sanıyorum 20 trilyon kadar para toplamda da 169 trilyon Emekli Sandığında biriken para bütçeye aktarılıyor ve bütçenin kapatılması, bütçe açığının kapatılması sağlanıyor. Bu para da bittikten sonra artık yapacak bir şey kalmıyor ve bu anlamda Türkiye’ye daha çok bağımlı hale geldiğimiz bir nokta ve bütçe açıklarımızın 400 trilyonlardan önce 500’e ve en son da 500 trilyonlara, sonra da bu yıl 2010 Yılı Bütçesinde de 641 trilyon gibi tarihi büyük bir tarihin en büyük açığına ulaşacak bir noktaya geliyor. Dolayısıyla Türkiye’den yardımlar artmakla birlikte bütçe açığımız da bu anlamda daha da büyük boşluklar veriyor. Bu boşluklar nedeni ile de Türkiye’ye daha çok bağımlı hale geldiğimiz bir ekonomik bütçe ile karşı karşıya kalıyoruz. Aslında niye söylüyorum bunları birkaç gündür özellikle üzerinde vurgulamak istiyorum. Ya da arkadaşlar el cebinizde dış politikayı konuşuyoruz bugün Kıbrıs meselesini. Önce cebinizde para olacak, önce cebinizde ekonominizi yöneteceksiniz, ondan sonra gideceksiniz başka devletlerle pazarlığa oturacaksınız. Aksi takdirde parayı veren düdüğü çalar hikayesi ile siz Kıbrıs meselesinde ekonomik olarak batık, çökük, ekonomik olarak bu kadar çok bağımlı bir devlet yapısıyla ve ekonomik yapı ile giderek Kıbrıs meselesinde söz sahibi de olamazsınız. Dolayısıyla ekonomi önemli faktörlerden biridir ki Kıbrıs meselesinde söz sahibi olasınız. İkinci bir nokta ekonominiz güçlü olacak, ekonominizin güçlü olması ile beraber bir anlayışa sahip olacak, devlet adamlarınız da devlet adamı olacak ve yalnızca ülkeyi ekonomik olarak ayakta durdurma değil, kendi kendini yönetecek bir anlayışı da sergileyecek. Dolayısıyla iki temel faktörü burada sizinle beraber tartışmaya açmak istiyorum. O da biz acaba siyaseten devleti yönetecek, devlet oldum diyecek, ben büyük bir toplumun, ben kendi kendimi idare ederim, ben kendi kendimi yönetirim denen bir siyasal anlayış bu ülkede gelişti mi? Buna paralel olarak ekonomik olarak da gerçekten kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomiye sahip olundu mu diye o anlamda bakmak lazım. Ben sürece geri baktığım zaman şöyle Kıbrıs meselesi ile de bağlantılı olarak biz böyle bir anlayışın Kıbrıs Türkünün yönetiminde hiçbir zaman var olmadığını da buradan rahatlıkla söyleyebiliriz. Yani aslında, Kıbrıs Türklerinin tarihi gidişatına bakıldığında Osmanlı döneminden sonra 1878’li yıllara kadar Osmanlının bir şekilde buralardaki yöneticileri olarak gelen Kıbrıslı Türkler, daha sonra İngiliz idaresinde yollarına devam eden Kıbrıslı Türkler bir azınlık

2202

Page 57: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

artık kalmak durumda olan 1878’den sonra 1914’den sonra da İngiliz idaresine geçen Kıbrıslı Türkler taa 1960’lı yıllara kadar gelindiğinde aslında hep bir azınlık olarak algılandılar. Ve zaman zaman da İngiliz politikası ile de Kıbrıslı Türkler Kıbrıs Rum toplumu ile de karşı karşıya getirildiler. Gerek ekonomik durumlarının iyi olmaması ile İngilizler zaman zaman özellikle Kıbrıs Rum toplumundan kaynaklanan isyan hareketlerinin karşısında bir polis gücü olarak paraları da ve ekonomik şartlarının gereği de bir polis gücü olarak karşılarında karşı karşıya getirilen bir anlayışın hedefi noktasında bulundular. İngilizlerin böl ve yönet noktalarına baktığımızda Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk toplumunu bölerek bu isyanları başlatmanın bir noktası olmuştur 50’li yıllar ve 60’lı yılların sonucuna gelinen noktada. Ve İngilizler buralardan ayrılırken bana göre yalnızca iki tane üs bırakmadılar. Antlaşmanın içeriğine baktığımda Trodos dağının en tepe noktasından tutun da ne bileyim Geçitkale bölgesindeki bazı noktalara kadar Mağusa Limanının içindeki bazı noktalardan benim bildiğim pek çok bu 30’dan 40’tan fazla bölgede stratejik önemi olan yine Kıbrıs’ın batısının en kuzey batı noktasının en uç noktasındaki noktadan tutun da diğer noktaya kadar İngilizlerin her bir noktada üs bırakma ve anlaşma noktasında kalındığını görüyoruz. Ve bu anlamda baktığımızda bazı hava sahalarının da yine İngiliz üsleri ile bu antlaşmanın içeriğinde haritanın da konabildiğini görüyoruz. Şimdi İngilizler buradan ayrıldılar ama ayrılırken tabii üslerini de kontrol altında tutabilmek için 1960’da Kıbrıs Cumhuriyeti antlaşması ile aslında Kıbrıslı Türkler olarak sevinmiştik. İlk kez bir devletin yüzde 18 nüfusa sahip olduğumuz bir ülkede yüzde 30 hak elde ediyorduk ve mutluyduk 60 antlaşması kurulduğunda. Ve Cumhurbaşkanı Yardımcılığımız vardı, üç bakanlık hakkımız vardı, parlamentonun üçte biri hakkımız vardı. Poliste bildiğim kadarı ile yarıya yakın hakkımız var, memurlarda üçte bir hakkı kadar hakkımız var ve en mühimi Cumhurbaşkanlığımızın istemediğimiz yasalarda veto hakkımız var. Ama 1960’dan sonra memnun olmayan Rumların başlattığı süreçle ve sonrasında Türklerin, Kıbrıslı Türkler de biz de buna reaksiyon anlamında gösterdiğimizde Rumların da Anayasayı beğenmemeleri, istememeleri ile 63 olaylarını başlatması. Ve bu dönemde de aslında aşırı milliyetçi odakların da Kıbrıs’ta alevlenmeleri, o dönemin yapısı, konjektörü ve provakosyonları ile de toplumlar arası çatışmaların başladığı bir döneme giriyoruz. Ve ondan sonra 74 sürecine gelinceye kadarki dönemde 63 ve 68 arasında gettolarda yaşayan Kıbrıs Türk halkı ve aslında parlamentoya Kıbrıs Cumhuriyetinin parlamentosundan ayrılan İnönü’nün telkinlerine rağmen parlamentoya geri dönmeyen ve bu anlamda da Rumlara da bir nevi aslında bu parlamentoya dönmeyerek de Kıbrıs Cumhuriyeti Parlamentosuna geri dönmeyerek de aslında tarihi bir yanlış da yapan bu anlamda baktığımda yasal gibi görünen Kıbrıs Cumhuriyetini Rumların kucağına 64’den itibaren devretmiş konuma geldik. Tabii ki o zamanın şartlarını anlayabiliyorum savaş koşulları vardı, çatışma koşulları vardı 1964’de belki de o zamanın şartlarında yanlış olan bu uygulama farklı şartlarda da yapılmış olabilir. tehdit altında olan Kıbrıslı Türkler kendilerini korumak durumundaydılar ve 64-68 yılları arasındaki gettoların dönemine, çadırların dönemine girdikleri bir dönemden geçtiler. 68-74 dönemi aslında Kıbrıs Türklerinin de biraz da depresyona girdiğini, gettolardan çıktığımızda Rumların bizden ekonomik olarak çok daha güçlü konumda görmek Kıbrıs Cumhuriyetini kullanıyor olmalarını görmek bir başka, bizim için başka bir problemdi. Ama 74’de 15 Temmuz’la başlayan süreç ve 74 sonrası dönem savaş sonrası dönem Kıbrıs Türkleri için yeni bir dönemin de başladığını göstermesi açısından önemliydi. Çünkü artık ikinci bir bölgemiz vardı. Hareket olmuştu, sınırlar çizilmişti ve

2203

Page 58: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Kuzeyde artık Kıbrıslı Türk, Güneyde Kıbrıslı Rumlar ve yeni bir dönem başlıyordu. Şimdi aslında nasıl ki İskoçlar var, Gallerler var. Bir toplum eğer doğru dış politika izlemez ise tarihte kaybolur ve yok olur. Geleceğini göremez ise, geleceği ile ilgili doğru öngörülerde bulunamazsa, gerçekten yok olursa bizim tarihte izleyeceğimiz strateji, geleceği göremeyecek koşullarda ise evet yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olacağız. Ya da gerçekten geleceği doğru dürüst görüyorsak, doğru tespitler yapıyorsak bir az önce söylediğim böyle çöküş bütçeleri meydana getirmiyorsak büyük bütçe açıkları meydana getirip kendimizi başka Türkiye’ye veya başka bir yere bağlamıyorsak, onların bir alt yönetimi haline getirmiyorsak ve gerçekten kurduğumuz devletleri yaşatmak istiyorsak ve bunlar yaşasınlar ve sonsuza kadar kalsınlar diyorsak doğru ekonomik stratejiler, doğru liderler, doğru öngörüsü olan liderler ortaya çıkarmak zorundayız. Aksi takdirde bizi çok zor bir süreç bekliyor. Bu dönemlerde yaptığımız süreçlerdeki yanlışlar gibi, hatalar gibi. 74 sonrası döneme baktığımızda bir öz eleştiri de yapmamız lazımdır ve kendimize de doğru değerlendirme yapmamız lazımdı. Çünkü görüyorum ki tarihte dalgalanan, ne istediğimizi da zaman zaman bilmeyen bir takım politik uygulamalarda bulundular. Mesela önce Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi, onun arkasına kurduğumuz Kıbrıs Türk Federe devleti. Ve arkadaşlar, buradan size ilginç bazı veriler ortaya koymak istiyorum. Elimde olan 15 Kasım 1983 Kıbrıs Türk bu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Kuruluş Kararı ve Bağımsızlık Bildirgesi 15 Kasım 1983 tarihli ve bu Kuruluş Bildirgesinin, Kuruluş Kararını ve Bağımsızlık Bildirgesinin aslında yalnızca ilk sayfasında şöyle diyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ilanının, yani şöyle başlıyor; “Kıbrıs Türk halkının özgür iradesini temsil eden doğuştan hür ve eşit olan bütün insanların hür ve eşit yaşamlarına inan, bu inanç içinde Kıbrıs Türk halkının kendi ... etme hakkı 17 Haziran 83 tarihli kararı ile dünyaya ilan etmiş olan” falan diye giden ama hemen üç dört paragraf altında “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ilanının iki eşit halk arasında ortaklığın bir federasyon çatısı altında yeniden kurulmasını ve sorunların çözülmesini engellemeyip kolaylaştırılabileceğine inanan.” Yani diyor ki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Kuruluş Kararı diyor ki ilk sayfası, yalnızca ilk başlangıcının üçüncü, dördüncü kararı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bir anlaşmada, olabilecek bir anlaşmada gelecekte, iki eşit halk arasında ortaklığın bir federasyon çatısı altında olacağını ve Kıbrıs Rumları ile olan sorunlarımızın çözümünde de bir engel teşkil etmeyeceğini söylüyor. Yani aslında buradan bir nokta koyarak devam edelim ve bir kaç yerini daha okuyalım ve daha genel değerlendirme yapalım ve devam ediyorum buradan yine, “İki halk arasındaki bütün sorunların barışçı ve uzlaşıcı bir politika ile çözülmesi için BM genel sekreterinin gözetimi altında eşit düzeyde müzakereler yürütülmesine yürekten dileyen ve önerilmiş bulunan zirve toplantısının bu açıdan yarar sağlayacağına inanan.” Yani diyor ki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulurken iki bölgeli, iki toplumlu f bir federasyon istiyoruz. Biz bu Cumhuriyeti kurduk ama biz bu Cumhuriyeti buna giden bir adım görüyoruz. Bu adım anlamında baktığım zaman da BM genel sekreterinin iki eşit barışçıl, uzlaşıcı bir çözümle yönlendirdiği görüşmeleri de destekliyoruz, bu görüşmelere de inanıyoruz. Ve bunu da devam ettireceğiz diyor. Daha sonra Bağımsızlık Bildirgesi arkadaşlar. Bağımsızlık Bildirgesi içerisinde de bir kaç noktayı sizlerle paylaşmak istiyorum. 16’ıncı madde Bağımsızlık Bildirgesini size bir daha okumak istiyorum. “Kıbrıs Türk halkı yıllardan beri içtenlikle iki kesimli federal bir çözüm çerçevesinde iki halkın eşit ortaklığına dayanacak bir düzenin yeniden kurulmasına çalışmıştır.” Arkadaşlar, diyor ki bize Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin

2204

Page 59: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

bağımsızlık bildirgesinin 16’ıncı maddesi, “Kıbrıs Türk Halkı yıllardan beri içtenlikle iki kesimli federal bir çözüm çerçevesinde, iki halkın eşit ortaklığına dayanacak bir düzenin yeniden kurulmasına çalışmıştır.” Arkadaşlar, diyor ki bize Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Bağımsızlık Bildirgesinin 16’ncı maddesi, Kıbrıs Türk Halkı yıllardan beri, içtenlikle iki kesimli federal bir çözüm çerçevesinde iki halkın eşit ortaklığı nedeniyle ve bu hedefle çalıştığını söylüyor. Nereye gelinceye kadar? Federe Devlet 75’te kurulmuş, 83’e gelinceye kadar federasyon temelinde iki kesimli iki toplumlu federal çözüm temelinde bir çalışma yaptığını söylüyor. Ben soruyorum, 75’ten 83’e kadar kimler Hükümet oldu? Kimler Cumhurbaşkanıydı? Kimler Başbakandı? Kimler Cumhurbaşkanıydı? Benim bildiğim kadarı ile Sayın Denktaş Cumhurbaşkanıydı, Sayın Eroğlu ciddi olarak değil mi, Başbakan ve UBP’si, onun Başbakan sıfatı ile bu ülkeyi yönetiyordu UBP uzun süre yıllarca. Yine buralarda Sayın Serdar Denktaş’ın DP’si UBP’si bilmem nesi buralarda, onların üyeleri, onların Bakanları oralarda hep 75’ten 83’e kadar neyi savunmuşlar bu KKTC’nin Bağımsızlık Bildirgesinde? İki bölgeli iki toplumlu federasyonu savunmuşlar. Ben öyle anlıyorum. Yani 75’ten 83’e kadar TKP Akıncılı TKP, Özker Özgür’lü CTP iseydi bunları savunan ve o Cumhuriyeti kurarken de onlar kursaydı Denktaş değil de başkası Cumhurbaşkanı olsaydı, bu cümlelere şey yapabilirdim ama çok ilginçtir devam edelim. Kıbrıs Türk Halkı 75 yılında kendi kendini yönetme zorunluluğu karşısında kendi devletini resmen kurarken, federal bir birliğin kurulmasına öncülük etmek amacıyla Federe Devlet adını ve sözünü benimsemiştir diyor. Yani diyor ki, federal bir devleti kurmak için, biz diyor geçmişte Federe Devlet kurduk. Yani 1975’te Federe Devleti kurma nedenimiz diyor, Federe Devlet adını ve statüsünü benimsedik 75’te çünkü diyor, federal bir devletin kurulmasına öncülük ettiğini. Yani senin Denktaş Cumhurbaşkanı olarak çıkmış demiş ki bütün dünyaya, kendi bildirgesine de yazmış ki, ben iki toplumlu bir Cumhuriyet, bir Federe Devlet kuruyorum Kıbrıs Türk Federe Devleti ama bu Federe Devlet, iki toplumlu iki bölgeli federal gidecek olan Cumhuriyetin bir tarafı olarak ben 1975’te bu Federe Devleti kurdum diyor. Kim yazmış bunu arkadaşlar? Türkçe. Öyle bakmayın, ben en sevmediğim şeylerden biridir öyle nokta nokta atışı yapacağız gideceğiz, çok laf çok da uzun konuşmaya gerek yoktur. Bazen uzun konuşuruz ama hedefe giden konuşmalar olması lazım. Öyle çok laf ebeliğine de gerek yok. Bu elimde bulunan belge, biraz önce Mecliste tutanaklardan çıkardığım, Meclisteki memur arkadaşların elime verdiği ve üstünde madde madde yazan belgedir. Ve Cumhuriyet, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluş kararları ve Bağımsızlık Bildirgesi. Ve Bağımsızlık Bildirgesinin 16’ncı maddesidir. Yani Sayın Denktaş söylüyor bunu, o dönemin UBP’li Hükümeti söylüyor bunu, o dönemin Meclisi söylüyor bunu. Yani ne diyorlar? Federe Devleti kurma nedenimiz diyor Kıbrıs Türk Federe Devleti 75’te, bir iki bölgeli iki toplumlu federal bir çözüme gitmek için bir öncülük etsin diye kurdum diyor. 83’te de kurdum diyor bunu, kuruyoruz diyor ama bu da ona giden bir adımdır ha diyor. Sakın diyor biz BM’nin görüşmelerinin dışına çıkıyoruz sanmayın. Sakın biz yanlış bir yere gidiyoruz sanmayın. Ayrı bağımsız bir devlet de istemiyoruz, istiyoruz diye sanmayın. Biz diyor, aha cümlelerle de burada, hatta diyor bunlara o kadar bağlıyız ki, bakın arkadaşlar iki toplum liderince kabul edilen 77, 1977 Zirve Anlaşmasında iki toplumlu iki kesimli bir federasyon ortak amaçlı olarak ilan edilmiştir diyor. Yani orda da ilan ettik diyor, gittik anlaşma yaptık diyor 1977’de, iki toplumu iki toplumlu bir federal anlaşma yapacağımızı, federasyon yapacağımızı anlaştık. Bu da diyor BM Genel Sekreterinin 1980 tarihli açılış beyanında ve 1981 tarihli

2205

Page 60: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

değerlendirme belgesinde teyit olmuştur diyor. Biz bunu destekliyoruz diyor. Yapmadık, yalnız 75’te kuruldu Federe Devleti. Federal bir, iki bölgeli iki toplumlu federal bir hedefimiz vardı, hatta 1978, 77-79 Anlaşmalarında anlaşma da yaptık Sayın Denktaş – Makarios, Sayın Denktaş – Kiprianu Anlaşmaları ile de biz diyor bunu teyit ettik ve bu da diyor 1980 tarihli BM’nin Genel Sekreterinin açılış beyanında ve 1981 tarihli Değerlendirme Belgesinde de bulundu” diyor.

Madde 17 arkadaşlar; Bağımsızlık Bildirgesi madde 17, bir yerini okuyorum tekrar. Tekrar bu uyumdan bahsediyor. Kıbrıs Türk Tarafının savunduğu temel görüşler; “1977 ve 79 Zirve Andlaşmalarındaki kriterleri dikkate almış ve gerek 1980 Açış Beyanı ve gerek 1981 BM Değerlendirme Belgesi’ndeki yaklaşımın özü ile uyum içinde olmuştur.” Biz diyor bunun için uyum içinde olduk diyor bugüne kadar. 83’e kadar iki bölgeli, iki toplumlu federal bir devletin yaratılması ile ilgili “1977-79 Andlaşmaları uyum içinde olduk ve bunlara da bağlı kaldık” diyor ve buradan devam ediyorum yine. Arkadaşlar buraya bir tekrar yine 17’nci maddedeyiz. “Kıbrıs Türk Tarafının federal bir çözüm doğrultusunda süratle ilerlemesi için” hatta yetmez diyor hızı süratle ilerlemesi lazımdır diyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kuruluş Bildirgesi Sayın Eroğlu da geldi buraya kendisini de ilgilendirdiği için memnun olduk.

BAŞBAKAN DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) – Senin için geldim.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Şimdi bize bunları biraz sonra açıklasın bu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni Sayın Başbakan, Sayın Eroğlu siz oy verdiniz mi efendim buna?

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Tabii.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Verdiniz. Yani siz o günlerde dediniz bu topluma bu maddelerle 16 ve 17’nci maddelerle siz, sizin ağzınızdan madem teyit ettiniz bunu, kabul ettiğiniz belgedir bu sizin sözünüz olarak algılıyorum. KKTC’nin Kuruluş Bildirgesi değil mi ve Bağımsızlık Bildirgesi…

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Bu devlete…

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Kuruluş Kararı ve Bağımsızlık Bildirgesi…

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Devletin bölünmez bütünlüğüne bağlı kalacağıma yemin ettim bu Kürsülerden.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Tamam okey. Şimdi ben Devletin bölünmez bütünlüğüne bağlı kalacağına yemin yok burada.

MEHMET ARİF TANCER (Girne) (Yerinden) – O da yemin etti.

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Sen de ettin.

2206

Page 61: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Burada başka bir şey var. Topluma daima böyle tarihi unutarak hafızasını şey yapmayacaksınız. Bu Tancer de çıktı hemen ortaya şimdi. Ben de yemin etmişim.

MEHMET ARİF TANCER (Yerinden) (Devamla) – Doğrudur.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Doğrudur yemin ettim. Neye yemin ettim Türkçe anlıyorum. Şuna yemin ettim hemen söyleyeyim.

ARİF ALBAYRAK (Gazi Mağusa) (Yerinden) – Bir yemin ettim ki dönemem.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Hem yemin ettim. Doğru, bu Bildirgeye yemin ettiyse milletvekillerim ben etmediydim o gün ama bir şey söyleyeyim ben de bağlıysam buna aynen şunu söylüyor burada diyor ki; siz diyor Federe Devleti kurdum diyor Sayın Eroğlu. Ben Sayın Eroğlu için de söyleyeyim. Eroğlu, Tancer, Denktaş o dönemde Coşar, başka kim?

MEHMET ARİF TANCER (Yerinden) (Devamla) – Ben yoktum. Nereden beni söylersiniz Sayın Çakıcı.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – O gün senin Ataların şu oy verirdi burada.

MEHMET ARİF TANCER (Yerinden) (Devamla) – Atalarım doğrudur.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Ben bir şey söyleyeyim sana. Ama bak bir şey söyleyeyim. Teşbih anlamında da söyleyeyim anlayasın.

MEHMET ARİF TANCER (Yerinden) (Devamla) – Babam da vardı.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Serdar Denktaş da, ben de, sen de, öbürü de hepimiz, hepimiz birimiz demiyorum ayırmıyorum birini de. Özker Özgür de vardı, Angolemli de vardı o gün, Sayın Eroğlu da vardı. Bizim de ruhlarımız vardı yahu o gün orada ne söyleyeyim.

TURGAY AVCI (Gazi Mağusa) (Yerinden) – Yoktu ruhlarımız, babalarımız.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Yahu 83 yaşında ben 66’yım. Kaç yaşındaydım be kardeş ben orada?

MEHMET ARİF TANCER (Yerinden) (Devamla) – Okulda giderdin o zaman be Çakıcı.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Tamam yahu. Ben de hatırlarım lisede bayrağı verdilerdi elime…

MEHMET ARİF TANCER (Yerinden) (Devamla) – Ha, gördün.

2207

Page 62: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Lise Bayrağını Okul Kaptanıydık da o zaman gittik birden bire haber verdiler bize Lisenin önünde. Dediler ki; “bir şey oluyor” dediler. Ne olduğunu anlamadık. Gittik baktık herkes konuşma yapar orada biz de o alandaydık oralarda.

TURGAY AVCI (Yerinden) (Devamla) – Lisedeydin 83’de?

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Lisedeydim be kardeş. E, genciz be daha.

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Coşku ile alkışlardın.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Ama diyorum ki arkadaşlar; Sayın Eroğlu çıkmış ve demiş ki bize o gün, Sayın Denktaş de çıkıp demişler ki; biz 1975’de devlet kurduk ama bu devletin adın Federe Devlet idi ve bu Federe Devleti kurma nedenimiz biraz önce okudum. Kıbrıs Türk Halkı 16’ncı madde tekrar okuyorum. Sayın Eroğlu’nun verdiği oy şuymuş o zaman. “Kıbrıs Türk Halkı, 1975 yılında kendi kendini yönetme zorunluluğu karşısında, kendi devletini resmen kurarken” Bakın, tamam kurmuş ama ne diyor? Ben anladım onu. Ben de yani kurdunuz anladık ona da bir şey demiyoruz. Nereden bir tek buna yakalıyorsunuz cümlenin yarasını kaparsınız. Yarısını da devam edin virgül var burada. Sizin söylediğiniz halka cümlenin bitmedi cümle noktasına kadar okumazsınız. Virgülüne kadar. Ne der; “kendi devletini resmen kurar” der. Tamam anladık ama cümlenin devamını okuyun bakalım. “Federal bir birliğin kurulmasına öncülük etmek amacıyla kurduk” diyor. İki bölgeli, iki toplumlu federal bir çözüm hedefi vardı ve biz Federal Devleti kurmak için diyor “Federe Devleti” kurduk diyor. Sayın Eroğlu söylüyor, Sayın Denktaş söylüyor bunları.

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Federe Devleti 75’de kuruldu.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Tamam 75’dedir dedim.

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Ben 76’da politikaya girdim.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Tamam da, sen bu 8f3’teki şeyi söylüyorum. 83’te siz yok muydunuz Sayın Eroğlu?

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) – Vardım.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Ben 75’te varsınız demedim. Allah şey versin dokunayım böyle maşallah diyeyim size, görsün de halkımız aha maşallah dedim. Şimdi 75’ten bahsetmiyorum 83’ten bahsediyorum. Bu belge biraz önce Meclis tutanaklarından çıkardım, 83 yılındaki belgedir. Siz söylüyorsunuz diyorum bunları. O gün evet dediniz, Sayın Denktaş Sayın Eroğlu, sayın bilmem kim hepsi burada, herkes burada bunları söylüyorsunuz diyorum. Tamam. Ben de diyorum ki bakın cümleyi ve diyorum ki yukarıda, Kıbrıs Türk Halkı yıllardan beri içtenlikle iki kesimli federal bir çözüm çerçevesinde iki halkın eşit ortaklığına dayanacak bir düzenin yeniden kurulmasına çalışmıştır. Yani Sayın Eroğlu normalde...

2208

Page 63: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) – Çalışmıştır.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - 1976’da girdiği politikada...

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) – Çalışmıştır diyor orada.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - 83 yılına kadar çalıştı diyor iki bölgeli iki toplumlu federal çözüm için.

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) – Evet.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Öyle var sayıyor. Ben öyle olduğunu zannetmiyorum ama söyleyeceğim şimdi devamını. Ben yorum yapmıyorum daha, yalnızca belgeyi size okumadığınız taraflarını paylaşmak istiyorum. 17’nci madde de, 1977-79 Anlaşmalara bağlısınız, iki toplumlu iki kesimli federal bir anlaşmaya bağlı olduğunuzu söylüyorsunuz ve tekrar söylüyorum, burada altında da bakın ne diyor 17’nci madde; “Kıbrıs Türk Tarafının federal bir çözüm doğrultusunda süratle ilerlemesi için...” Siz 83’te demişiniz ki, 76’da girmiş olarak politikaya, yedi yıllık politikacı olarak siz o dönemde demişsiniz ki “süratle gidilsin.” Yavaş da gidilmesin bu federal çözüme. Süratle gidilmesi için...

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) – Tamam, olmadı.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Özlü müzakerelere hazır olduğunun birçok kez belirtilmesine rağmen, Kıbrıs Rum Tarafı hazır değilmiş dedim diyorsunuz buna ve halkın sesinin duyurulması için, haklarının savunulması için, müzakere masasını Rumlar terk etti biz terk etmedik. Yani diyorsunuz ki bana, siz yedi yıllık politikacı iken, siz federal bir çözüme gidebilmeniz için uğraş vermişiniz, alın teri dökmüşünüz, mücadele etmişiniz, gecenizi gündüzünüze katmışınız, uğraş vermişiniz, hayatınızı feda etmişiniz. Ne için? İki bölgeli iki toplumlu federal bir çözüm için. Ne için? Nasıl gitsinmiş bu çözüm? Süratle gitsinmiş. Ve BM’ye de gidip demişiniz ki, ben de bu 1977-79 Anlaşmalarına bağlıyım, bunun için de mücadele ettim demişiniz ve 83’te de bu anlaşmayı o yüzden kurdum demişiniz.

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) – Sen bugünlere gelmiyorsun 83’tesin.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - E bugüne geleceğim. Önce durun bakalım bugün, işimize gelmez nasıl. Değerlendirmeler işimize gelmez. Devam ediyorum buradan. Özellikle son zamanlarda diyor 83’te deniyor bu, Kıbrıs Rum Yöneticilerine egemen olan tutumları Federal Devlet ve kurucu ortaklık anlayışı ile bağdaşmayan özelliklere sahiptir diyor bunlar. Yani biz de bunları suçluyoruz. Vay biz federasyon istiyoruz, federal çözüm istiyoruz ama siz bu federal çözümden vah vah kaçıyorsunuz diyoruz ve tekrar söylüyorum, tekrar o birinci cümleyi siz orda yoktunuz burada hatırlatayım size, yalnızca birinci sayfa 10’uncu sayfa değil. En has, en özlü kelimelerin olduğu sayfa ve diyor ki, 15 Kasım 1983 tarihinde Kıbrıs Türk Halkının özgür iradesini temsil eden, şöyle yapan böyle yapan, eşit, adil falan filan ve yalnızca 5-6 satır sonra

2209

Page 64: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

aşağıda şöyle diyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti... Siz diyorsunuz bunu o zaman. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanı iki eşit halk arasında ortaklığın bir federasyon çatısı altında yeniden kurulmasını ve sorunların çözülmesini engellemeyip, kolaylaştırabileceğine kani olduğumuzu söylüyorsunuz. Yani diyorsunuz ki, ben 75’te Federe Devleti kurdum ama bunu federal bir çözüme gitmek için bir yapı olarak kurdum. Bugün de 83’te Cumhuriyeti kurdum ama, bu da diyor iki bölgeli iki toplumlu federal bir çözüme giren bir engel değildir bu diyor. Tam tersine bu diyor, bu sürece giden bir süreçtir diyor. Bunu öyle telakki ediyorsunuz. Bakın ne diyor, iki eşit halk arasında ortaklığın bir federasyon çatısı altında yeniden kurulmasını. Federasyon çatısı altında yeniden kurulmasını ve sorunların çözümlenmesini engellemeyip kolaylaştırılabileceğine inandığınızı söylüyorsunuz.

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) – Tamam, kaç sene geçti üstünden?

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - 83’te ama şimdi bunu böyle cevaplayamazsınız bana. Kaç sene geçti? Bu son anlaşmadır, son Anayasadır, son Cumhuriyettir. Bundan sonra 50 tane Cumhuriyet kurmadık ki biz bu Cumhuriyeti. Belki deseydiniz buna 50 tane bilmem ne Cumhuriyeti kurduk biz de 1763’lü yıllarda Cumhuriyet kurduydu da onun bana bildirgesi. Hayır. Ben sana söylüyorum. Bu Cumhuriyet, şu anda bu Mecliste bulunduğumuz bu Cumhuriyetin,bu Cumhuriyetin Mecliste bulunduğumuz Cumhuriyetin Bağımsızlık Bildirgesidir. Bu yok olmadı. Şu anda bu Bildirge ile bu Anayasa ile ve bu Cumhuriyetin bu Meclisi ile buradayız. Tabii ki bunu okuyacağım. Bunun üzeri bu hala yürürlüktedir.

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Ondan sonra Meclis Kararı alındı.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Hala yürürlüktedir.

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Ondan sonra Meclis Kararı alındı.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Hala yürürlüktedir bunlar. Nasıl olacak bu?

Şimdi arkadaşlar; şu anlamda bakayım.

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Neyi ispatlamaya çalıştığını onu söyle.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Şunu ispat edeceğim onu söyleyeyim bir dakika. Yıllarca bize bu ülkede 83’den sonra da politikalarınız devam etti. Yıllarca Sayın Denktaş da, UBP’de, DP’de, Sayın Eroğlu da bize konfederasyondan bahsediyor. Konfederasyon için nasıl mücadele edildiğinden bahsettiler. Konfederasyon için kamu araştırmaları yapıldı. Konfederasyonlar için kavgalar verildi. Konfederasyon için mücadeleler verildi. Konfederasyon için Kurultay Kararları çıkarıldı yıllarca.

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Tamam.

2210

Page 65: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Ama sizin Kıbrıs Sorunu’nda Uluslararası Belge kabul edecek belgelere yani artık anayasal belgelere ve yazı metinlerine söyledikleriniz ile nutuklarınız arasında dağlar kadar fark var ve insanlara doğru söylemediniz. “Federasyon, iki devlet falan” dediniz. Hatta Sayın Eroğlu size yönelik olarak şöyle dedi. “Çözümsüzlük çözümdür” lafının, çözümsüzlük çözümdür.

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Onu izah edeceğiz.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Yani çözümsüzlük nedir? Çözümdür lafının şeyidir. Bu Rumlarla anlaşma olamaz dedik. Allah’ın Bağımsızlık Bildirgesine bile federasyonu yazdık. “Bu Rum, bu KKTC sonsuza kadar yaşayacak” dedik.

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Çözeceğiz sorunları yaşatmaya çalışıyoruz.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – “Sonsuza kadar yaşayacak” dedik KKTC’yi ama KKTC’nin Kuruluş Bildirgesine “biz federal çözüm isteriz” yazdık. Biz konfederasyon isterik dediniz federasyon yazdınız şeyin üzerine KKTC’nin Bağımsızlık Bildirgesine nasıl, nasıl? Ben yazmadım bunları siz yazdınız. Siz yazdınız bunları. Ondan sonra tekrar söylüyorum “bir karış toprak verilmez “dedik. Aha öğreniriz burada haritalar çıktı ortaya, 29 artı 1’ler konuşuldu. Güzelyurt’un verilmesinden başka bölgelerin verilmesine kadar 100 defa gizli görüşme yapıldı. Hangi zihniyetle yapıldı? Federal çözüm anlaşmalarının gereği olarak iki bölgeli, iki toplumlu federasyonu bulabilmek amacı ile ama zaten şu anda 74 sonarsı dönemi değerleniyorum 83’e kadarki olan dönemi şu anda giriş konuşmamın bir bölümünü yaptım ta şeyden…

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Daha üş ayda çözer bir yere gelmedin.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – 1974 sonrası konumumuza geldiğimizde arkadaşlar yarattığımız devlete bir bakın. Federasyon istediğini söyleyen belgelerde Birleşmiş Milletlerin önüne gider, Rumların önüne gider toprak vermeden bahseder. 29 artı 1’den bahseder. Gider Uluslararası Belgelerin önüne, Uluslararası Kuruluşların özüne ben federal çözüm isterim der sonra gelir kendi ülkesinde UBP, DP gezerler ülkenin köylerini bir karış toprak verilmez, biz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni sonuna kadar yaşatacağız. Rumlarla bir anlaşma zaten olmaz istemeyiz. Şöyle Rumlar kötüdür, böyle bilmem ne kötüdür diye günlerce politika yaparız ama gideriz arkada taraftan yok ben sana 29 mu vereyim, sen bana yüzde 30’a mı düş. Ben Güzelyuart’u mu vereyim, Ssn Karpaz’ı mı iste. Ben mal-mülkü böyle mi yapayım, sen böyle mi yap. Ha, ben federasyona da varım aman ne yapayım politika gereği lazımdır gideyim konfederasyon diyeyim diye sonra da tabii ki insanların oylarını da almak için çok basittir. Gidin 1977’den itibaren tutanakları, İTEM Yasası ile ilgili tutanaklarınızı arkadaşlar ben hepsi bende var ve 1977’den itibaren İTEM Yasası Tutanaklarını aldım. Orada da net olarak görürsünüz bir ülkede seçim nasıl olur? Kafa ile olmaz, akıl ile olmaz, bilgi ile olmaz. Fenerbahçe-Galatasaray gibi tutulur ama dedik ama Fenerbahçe-Galatasaray da gibi değil menfaat ile olur bu ülkede seçimler. Nasıl olur? Şimdi ben sorayım size kendi Kuruluş

2211

Page 66: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Bildirgesine 83’de ben federasyon isteyim diyen, iki bölgeli federal çözümü istediğini söyleyen hem Denktaş mangalda kül bırakmaz televizyonlarda konuşmalarını duyduğumda bu cümlelerin dışında birşey duymam Sayın Denktaş’tan. Efendim Rumlar bizi kestiydi, ezdiydi, yıktıydı, kandı, masa kırığı yaptıydı, şu yaptıydı bu yaptıydı. Bizi istemezlerdi, bizi şöyle kesiyorlardı, bizi öldürüyorlardı diyecek. Ayrı bağımsız devlet istediğini söyleyecek sonra da gidecek KKTC’nin Kuruluş Bildirgesine ve Bağımsızlık Bildirgesine yazacak, ben iki bölgeli federal çözüm isterim. Yahu sen ya isten iki bölgeli federal çözüm, ya istemen. Çık de ki, ben fer ettim burayı aldım, artık benimdir burası. Bakmıyorum da uluslararası hukuka, ben aldım burası benimdir, sonsuza kadar da yaşayacak. Gücün varsa çıkacan söyleyecen. Ama senin kendi Lefkoşa’daki politikada gücün var. Lefkoşa’daki Sarayönü’nde nutuk sallarken şeyli Yeşilyurtlu’ya, ne bileyim Dilekkaya’dan gelen benim saf insanıma temiz insanıma nutuk atarken sen, söylemeyecen Kuruluş Bildirgesine federal çözümü istediğini. Gidip arka taraftan Rumlarla ne kararın verilip bu ülkeye ne karar verilmediğini konuştuğunu söylemeyecen. Her ikide bir edebiyata kesildiğimizde, vatan millet sakarya, biz aldık burayı sonsuza kadar bizimdir, vermeyeceğiz. Aha bu Rumlarla hiçbir şey olmaz, hiçbir şey anlaşma olmaz. Bizim de şeyimiz o, bir dönem çözümsüzlük çözümdür zihniyetleri ile devam ettik ve Sayın Denktaş, Sayın Eroğlu’lu dönemleri böyle geçirdik. Ve tekrar söylüyorum, İTEM Yasasına baktığımda da, bu ülkede seçimin nasıl olduğunu görüyorsunuz. Nasıl oluyordu biliyor musunuz? 77’den sonra döndük bu insanlara, önce size tahsis ettik dedik, Rum mallarını dağıtmaya başladık, her verdiğimizde de seçime gittik ve sol, Kıbrıs Türk solu böyle bir yapı ile yarışabilecek durumda değildi. Yani uluslararası hukuktan bahsediyordu Kıbrıs Türk solu, bir anlaşmadan bahsediyordu, çözümden bahsediyordu, federal çözümden bahsediyordu. Federal çözümü isteyen Kıbrıs Türk soluna, vay vatan hainleri, siz Rumlarla anlaşma istersiniz, işte bunlar Rumcudur mumcudur bilmem nedir diyeceksiniz, onları Rumcu ilan edeceksiniz, siz de bir taraftan da bu devlet aslında kafanızın arkasında sonsuza kadar yaşayacak diyerek, bu devlet ayrı bir devlet olacak diyerek, bu devlet hiçbir zaman anlaşma olmayacak, biz gidelim Rumlara söyleyelim federal çözüm isteriz ama aslında bir anlaşma olmayacağı için de önce Rum mallarını dağıtalım, sonra dönelim üzerinde koçan verelim, sonra dönelim her birazcık birazcık da dağıtarak seçimlerimize böyle girelim. Siz böyle kazandınız seçimleri, biz sizi durduramadık. Biz sizi durduramadık. Kıbrıs Türk solu sizi durduramadı. Bu mal paylaşımı, bu kadar bedava mal dağıtımına karşı zaten birşey yapabilecek durumda değildi. Çünkü kilit noktaları ele geçirdiniz. O zamanki politikada, Türkiye’nin politikası da bana göre kafası karışıktı. Kafası karışıktı Türkiye politikası. Yani düşünün arkadaşlar, federal bir çözüm politikası izlendi bir dönem, sonra ilan edildi. Bence ne yaptıklarını onlar da bilmezdi. Yani diyelim ki Kıbrıs Türk Federe Devletinin adı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti değiştirme ile ne oldu? Ne olduydu yani? Yani şöyle olabilirdi bunun mantığını anlarım. Kıbrıs Türk Federe Devletinin adı, federal bir çözümü artık istemiyoruz, bu ayrı bir Cumhuriyettir, bağımsız bir Cumhuriyettir, sonsuza kadar yaşayacak, bir anlaşma da kalmadı. Bu bağımsız bir Cumhuriyettir diye bir Cumhuriyet mi kuruldu? Yoksa aynı gerekçelerle, Federe Devletinin aynı gerekçeleri ile yani iki bölgeli iki toplumlu federal çözümü bulma gerekçeleri ile tekrar kuruluş bildirgesi. O zaman da benim aklıma tek şey geliyor. Bu federe devleti kurma anlayışı ile politikası ile, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurma anlayışı birbirinden farklı mıydı? Hayır. Hayır. Belgelerde hayır ama kafalarda evet. Bana sorun, kafalarda evet. Ama

2212

Page 67: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

belgelerde hayır. Her iki belgede de, her iki niyette de diyor ki, hem Federe Devleti kurma nedenimiz hem Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurma nedenimiz şeydi, iki bölgeli iki toplumlu federal bir çözümü süratle, hatta KKTC’nin belgesi de şey diyor, süratle elde edelim bunu diyor. Söylediği o. Süratle elde edin diyor bunu. O zaman da eğer niyet farklı değilseydi, her ikisini de devletin niyeti federal bir Cumhuriyeti kurmak içinseydi, o zaman başka bir neden bakacağız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulmasına. Bana göre iki tane büyük ana nedeni var. Bir, Cumhurbaşkanı Sayın Denktaş’ın süresinin Cumhurbaşkanlıkla ilgili uzatılması, bu Cumhuriyeti kurulma nedeni, koskoca devlet adı değiştirdik biz bu yüzden çünkü niyet değişmedi ki.Ha, 2’nci bir neden UBP’li, DP’li statüko niyetinde olan o dönemin insanlarının da niyeti acaba biz böyle Federal Devlet, Medere Devlet, federal bir çözüm, mözüm diyoruz ama acaba da bir kılcık ile acaba değiştirebilir miyiz belki bir şey yakalayabilir miyiz de bu devleti tanıtırızdır zihniyet. Yani zihinlerin arka tarafında aslında ayrı bir devlet statüsünü yaratarak bağımsızlığı ilan edip ve ayrı bir Cumhuriyet olduğunu beyan etmektir kafa tarafında ama belgeler onu söylemez. Belgeler Federal Devletin oluşmasının bir hedef olduğunu söyler Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ama bir 2’nci avantajı vardır bu Cumhuriyetin kurulma nedeninin. O da Sayın Cumhurbaşkanı Denktaş’ın yine Cumhurbaşkanı olma hakkını elde etmesidir. Başka bir, başka bir ne var arkadaşlar bunun arkasında? Yani bir devletin adını niçin değiştireceksiniz siz yahu? Kıbrıs Türk Federe Devletiymiş adı da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olmuş. Ne olmuş, niçin değişecek adı? Niyeti söylüyorum, tekrar söylüyorum. Belgelerde her ikisinin de hedefi belli ama kafaların arkasında ayrı bir devlet kurmanın, bir daha anlaşma yapmamanın, sonsuza kadar ayrı bir devlette varolmanın niyeti ve Sayın Cumhurbaşkanı, eski Cumhurbaşkanı Sayın Denktaş’ın Liderliğine 20 yıldı, 30 yıldı o güne kadar bir 20 yıl daha imkan vermek için meydana getirdiği süreçti. Kıbrıs Türkü kendini yenilemedi. Ayni zihniyetler, ayni temsiliyetler, ayni kafalarla biz bugünlere kadar yolumuza devam ettik ve devam ediyorum 83’den sonraki dönemle ilgili olarak da. Yani bakıyorum her dönemde İTEM Yasası geldi daha sonra. Kıbrıs Türk Sorununda tarihi hatalarıyla koçan verildi insanlara ve başka bir süreç, başka bir dönem yaşandı ondan sonrası ile de ilgili. Ha, şimdi ben şey demiyorum belki şu anlamda başka bir şey oluşturulabilirdi bununla ilgili. Yani insanlarımızın Kıbrıs Rum Evlerine yerleşmesinin olanağı başka türlü yapılabilirdi. Başka türlü olanaklar yaratılabilirdi bununla ilgili. Devlet kontrolünde olabilirdi. Tahsis olabilirdi bunlar ama ayrı koçan verdiğinizde kendilerine bugünkü sonuç ortaya doğuyor ama ben zihniyeti söylüyorum. Oy verme zihniyeti mal dağıtma üzerine kuruluydu. Ne sağcılık vardı, ne solculuk vardı ama Kıbrıs Türk Sağının avantajı ne idi? Rum mallarını dağıtma avantajı vardı. Dolayısıyla daha çok para dağıtabiliyordu, daha çok kredi dağıtabiliyordu, daha çok mal dağıttığı için de Hükümette kalıyordu. Bunun da gereği buydu. Çok başarılı, çok iyi olduğundan değildi. Bütçe için konuşuyorum, bütçede de ayrı bir ekonomik yapı sağlama hedefi hiç olmadı. Geçen yıl söyledim, anlattım. Hiçbir zaman ayrı bir hedefi, ekonomik olarak kendi ayakları üzerinde kalacak ayrı bir hedefi olmadı. Ben ayrı şeyin üzerinde kalayım, bu ekonomik durum yaratayım, Türkiye’den yardımı giderek azaltayım olmadı. Daha çok Türkiye versin dedi. Bir taraftan malları dağıtalım dedi. Bir taraftan Türkiye’den gelen paraları dağıtalım ama biz ekonomik olarak ayakta kalalım kimsenin derdi olmadı bu ülkede. Kimsenin derdi olmadı bu ülkede. Dolayısıyla buna baktığım zaman da ben 63-83 sonrası sürecin Annan Planı’na gelindiğindeki süreçle bağlantılı olarak durumuna baktığımda böyle bir nokta ile UBP’li

2213

Page 68: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Hükümetlerin sonra da meydana gelen Demokrat Parti’li Hükümetlerin yollarına bu şekilde devam ettiğini görüyoruz.

Daha sonra ortaya gelen Annan Planı dönemi 2003-2004 dönemi özel bir dönem olarak karşımıza çıkıyor. Bizde çözüm isteyen kesimler ilk kez Türkiye’nin politika değiştirmesi ile Annan Planı dönemine girdik. Gerçekten Türkiye artık Avrupa Birliği yolculuğunu yürümek istiyor. Türkiye’nin AB yolculuğunu yürüyebilmesi için biz bakıyoruz ki Türkiye Ak Parti’nin de yönetime gelmesi ile yeni bir politika anlayışına bürünüyor. Sayın Ecevit’in, MHP’li dönemlerin, DSP’li dönemlerin gerçekten DYP’li dönemlerin şu anlamda baktığım zaman hepsinin de bu süreçte arkadaşlar katkısı var. Nasıl katkısı var? Çok basit. Rumların başvurusu 1990’lı yıllara dayanıyor. Sonra bu başvuruların ilerlemesi Avrupa Birliği’ne Türkiye’nin önce Gümrük Birliği ile paralel giden bir sürece girmesini sağlıyor.

95’li yıllarda Türkiye 95-96 Avrupa Birliği’nin Gümrük Birliği Anlaşması imzalanıyor ve aslında Türkiye’nin Rumların müracaatına, Avrupa Birliği’ne müracaatına müdahale etme hakkı varken aslında çok paralel bir süreç görüyoruz. Önce Türkiye Gümrük Birliği Anlaşması yapıyor sonra tarih, için tarih alıyor. Sonra tarih alıyor ve en son 2003’te ve bu 3-4 büyük adım atılırken Kıbrıs Rumları da karşılığında önce Avrupa Birliğine başvuru yapıyorlar, Türkiye Garantör ülke olduğu halde, İngiltere Garantör ülke olduğu halde bu garantör ülkeler hiçbiri Kıbrıs Cumhuriyetinin başvurusunu engellemek için bir engel de ortaya koymuyor. Tam tersine paralel bir süreç olduğunu görüyoruz ve bugün geldiğimiz noktaya bakıyorum; Annan Planı döneminde girdiğimizde de en keskin Kıbrıs Türkleri bir viraja geliyoruz. Evet Kıbrıs Türkleri artık Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti aslında sonucunda baktığımda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin en azından 40 yıldır denenme anlamında baktığımda bir tanınma denemesi olmuştur. Toplumcu Kurtuluş Partisinin o dönemki tavrına baktığım zaman da; Toplumcu Kurtuluş Partisi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ekonomisinin güçlenmesi ve demokrasinin güçlenmesi bu anlamda Kıbrıs’daki çözüm için önemli bir faktör olduğunu düşünüyordu. Dolayısıyla bugün de çok farklı düşünmüyoruz. Gerçekten bu ekonomimizin güçlenmesi ben biraz önce söylediğim manada söylüyorum. O dönemki politika da oydu. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kendi ayakları üzerinde durması, sivilleşmesi ve demokratikleşmesi için Sayın Akıncı’nın da o Başkanlık ettiği dönemlerde de çok ciddi mücadele verilmiştir ve özellikle bunun üzerine vurgu yapılmıştır. Kendi sivilleşmemiş, demokratikleşmemiş, kendi kendini yönetemeyen bir devlet nasıl olacak da taraf olacak ve bir çözümün bir tarafı olacak ve Kıbrıs’ta çözümü sağlayacak masada dördüncü, beşinci ayaklardan biri olacak? Hiçbir zaman bu, bunlar yapılmadan bunlar gerçekleştirilemezdi. O bakımdan da baktığım zaman Annan Planına gelinceye kadar olan dönemde Annan Planına gelinceye kadar ki olan dönemde ümitsizliğe düşen bir halk ortada, Kıbrıs Türkü. Bütün bu görüşmelerde niyeti, çözüm niyeti olduğunu gören ama çözümde bir ışık göremeyen, hep masa arkasında gizli toplantıların yapıldığı, masa arkasında gizli belgelerin dışında nutukların çekildiği yalnızca ekonomik politikalarla değil, ganimet ekonomisi ile beraber dağıtıma dayalı ve Türkiye’den alınan yardımların çarçur edilmesine dayalı bir ekonomik anlayışın bu ülkede var olduğunu bugün gördük. Annan Planına niçin halkımız umutlandı? Çünkü Annan Planı çok netti. Annan Planı çözümle beraber Avrupa Birliğine girişti, Kıbrıs’ta

2214

Page 69: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

çözümdü, travmamızın son bulmasıydı ve Avrupa Birliğine girme derdiydi ve yeni bir dünyaydı. Yeni bir dünyaydı girmek anlamında dolayısıyla Kıbrıs Türk halkı o dönemde çok güçlü bir şekilde buna destek verdi. Peki buna destek olanların bugün durumu nedir? Annan Planına bunu destek olanların bugünkü durumunu biraz sonra açıklayayım ama biz önce kendimize niye biz evet demeyi düşündük? Çünkü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kuruluş Bildirgesinde bile politikaların tümünde bile bir gün bu malların dağıtımının biteceğini, bir gün uluslararası hukuk karşısında zor durumda kalacağımızı, hedefin de hep böyle olduğunu biz biliyorduk. 2 bölgeli, 2 toplumlu federal Kıbrıs hedefi aslında geçmişte de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin belgelerine girmiş, Kıbrıs Türk Federe Devletinin niyetini ortaya koyan bir duruştu ve o gün vatan hainliği olarak belgelenen düşünceler bugün maalesef şu anlamda iyi de aslında bir de arkadaşların öğrenmesi bakımından iyi oldu. Bugün geçmişte bizim savunduğumuz düşünceler bugün artık resmi politika olmuştur ve bu politikanın gizli bir şekilde bu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Kuruluş Bildirgelerinde bile söylenen bu cümlelerin artık biz, kesin olduğunu biz zaten biliyorduk. Biz bu noktaya gelineceğini görüyorduk ve Annan Planına girdiğimiz de evet artık mal da tükeniyordu, para da tükeniyordu, bütçe açıklarımız da vardı, kurtuluşumuz yoktu, bizi yönetenler o güne kadar Sayın Denktaş’tır, Sayın Eroğlu’dur ve Sayın diğerleridir, Zorlu Töre’nin arkadaşlarıdır, efendim buradaki UBP’li milletvekillerimizin, Ahmet Kaşif’in, oyun buyun arkadaşlarının getirdiği politikadan artık burada şey anlamında bakıyorum Ulusal Birlik Partisinin politikaları anlamında bakıyorum....

ZORLU TÖRE (Yerinden)(Devamla) – Ölmüş birinin arkasından ha bire konuşun.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Artık bir noktaya gelindiğini, artık bunun tükeneceğini herkes biliyor ama dolayısıyla uzun yıllar dağıttınız, dağıttınız, dağıttınız, bir şey de üretmediniz...

ZORLU TÖRE (Yerinden)(Devamla) – Rumlara vermedik, dağıttık yahu, iyi bir şey.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Getirdiniz bize noktayı, toplumda ekonomik çöküntüyü de başarılı oldunuz. Yani sonucuna bakarım Sayın Eroğlu çıkıyor diyor ki bize “işte KKTC’nin kuruluşunda payı var, şuyu var, buyu var.” Ben diyorum ki zaten Türkiye’den gelen bir parayı herhangi bir partiye verseniz ve o dönemde sen de dağıt deseniz, o ganimet furyasını sen de dağıt deseniz birine ve bununla politika yapmaya kalksanız zaten yaparsınız. Yani bu paralarla siz tabii ki, yani şimdi Sayın Eroğlu bize şunu anlatıyor, diyor ki bize, çok ilginçtir verdiği örnekler de bana çok garip gelir.

TURGAY AVCI (Gazi Mağusa) (Yerinden) – Bir saat dedin.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Benim için? Ha, ha, ha. Sayın Başbakan bize şunun örneğini verdi. Sayın Başbakan dedi ki “bak Sayın Çakıcı” dedi, “biz geldiğimiz noktada bir köyden bir köye telefon yoktu, sen bizi suçlarsın ama bak şimdi senin elinde 3G’li bilmem neli telefonlar var.” Yahu Sayın Eroğlu, dünyanın herhangi bir yerinde var

2215

Page 70: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

artık bunlar. Yani Sayın Eroğlu’nun bize özel icadı değil ki bu. Özel icadı mı yahu bize 3G’li telefon? Yani klima, evimde klimalar varsa. Efendim yeni inşaat yaptık beş katlı, yedi katlı yerler. Üniversite. Vay efendim dünyada yoktur bunlar, üniversiteler, 3G’li telefonlar, klimalar bilmem neler da Sayın Eroğlu sebep oldu bize bunları Kıbrıs’a, “vay be abi, sen ne büyüksün be abi” derler şeye, nedir adı, şarkısı da var bunun. Sen ne büyüksün be abi, neler vermişsin bize dünyada, neler icat etmişsin Kıbrıs’ta. Klimalar icat etmişsin bize, üç beş katlı evler icat etmişsin, efendim nedir adı, arabalar geldi Mercedesler bilmem neler, neymiş bunlar, neler getirmişsiniz bize de biz görmemişiz bunları. Bir tek sizin sayenizde, sizin katkınızla. Be arkadaşlar Kıbrıs’ta bu Bütçeyle, bu yapıyla herhangi bir Hükümetin yaptığı uygulamalardır bunlar. Ama şu, şu değildir. Şu değildir.

ŞERİFE ÜNVERDİ (Lefkoşa) (Yerinden) – Üniversiteleri engellemeye çalışanlar var.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Olmayan şeyleri söyleyeceksiniz bana Kıbrıs’ta. Olmayan şeyler. Olmayan şeyleri söyleyeceksiniz, olmayan, olmayan. Yok bana. Ne yapayım ben Eroğlu’nun zamanında şimdi e doğrudur, bin dört, kaçta geldik be gardaş biz buraya? 1571’de şey yoktu be gardaş, araba yoktu burada, napalım. Lala Mustafa Paşam çok teşekkür ederiz sen olmasaydın ha, ha, ha, gelemeyecektik bugünlere de bak senin zamanında Lala Mustafa Paşanın döneminde yol yoktu, asfalt yoktu şimdi var. E şimdi olduğu için de Eroğlu yaptı bize bunu?! Eroğlu bize asfalt yaptı?!

ZORLU TÖRE (Yerinden)(Devamla) – Yaptı tabii.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Eroğlu bize üniversite açtı?!

ZORLU TÖRE (Yerinden)(Devamla) – Açtı.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Be arkadaşlar yahu gidin yahu o tarafa Allah aşkına!

ŞERİFE ÜNVERDİ (Yerinden)(Devamla) – Ne var o tarafta?

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Yani be arkadaşlar neyin söylediğinizi verdiğiniz örnekler bile, vallahi bir şey söyleyeyim Cahiliye Döneminden kalmadır ha. Cahiliye Dönemi ne zamandır bilirsiniz değil mi? Peygamberin o bir önceki döneme Cahiliye Dönemi derler ama biz o dönemde değiliz be arkadaş.

ZORLU TÖRE (Yerinden)(Devamla) – İslam da var diyorsun.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Biz Cahiliye Dönemi. Yani bir şey söyleyeyim yani bunları bu örnekleri verirsiniz bana. Herhangi bir devlette olması gereken, yapılması gereken yani ne beklerdiniz? Burada başka bir Hükümet olacaktı Eroğlu değil ve UBP değil, da biz yoldan geçerken burada Türkiye Elçiliğiyle KKTC Meclisi önündeki yol asfalt olmayacaktı!Öyle mi?!

2216

Page 71: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

ZORLU TÖRE (Yerinden)(Devamla) – Üniversitelerin kuruluşuna karşı çıkanlar vardı, otellere karşı çıkanlar vardı.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Ama neyi....

BAŞKAN – Arkadaşlar lütfen...

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Neyi söylersin sen, ne örneği? Bakın bize verdikleri örneklere. Telefonmuş Sayın Eroğlu’nun döneminde. Bir şey söyleyeyim telefonmuş, Sayın Eroğlu kendi köyündeki telefondan aradı, e tabii sen ben yani, ben düşünmem bu örnekleri vereyim ama Sayın Eroğlu 76 yılında geldi politikaya, doğrudur. Benim hatırladığım dönem 2003’tür, ben onu hatırlarım o dönemden örnek verebilirim size, Sayın Eroğlu’nun hatırladığı dönem 1976’dır. Ben 76’da 10 yaşındaydım. 10 yaşındaydım 76’da 10 yaşındaydım. Sayın Eroğlu o dönemi hatırlayıp bize nereden nereye geldiğini söyleyebilir. E, doğrudur, doğrudur. Yani Almanya da bize anlatsın, Fransa da anlatsın, İngiltere de anlatsın, İsviçre anlatsın. Onlar da bir dönemde, onlar da telsizle birbiri ile haberleşirdi, uydu yoktu. Şimdi ben sorayım size. Be kardeş peki adamların uyduları var bizim niçin yok, adamların uçak gemileri var bizim niçin yok, adamların aksonaltları var bizim niçin yok. Böyle mi sorayım ben size ve normal, telefonun bile güncelleşmesi dünyanın herhangi bir yerinde yolların güncelleşmesini, bir takım şeylerin güncelleşmesini siz yani bunları bana bugünün sanki bize bir lütfümüz gibi, ne yapalım yani dua edelim size. Allah’ım sağ olun, iyi ki Eroğlu hükümetleri vardı da telefon geldi bize. Yoksa Eroğlu hükümetleri olmasaydı telefon gelmeyecekti?! Ne yani ok fırlatacaktık bunun içinde?! Ne yapacaktık; balık avlamak için şey getirmeyecektik sandal, gidecektik ok fırlatalım şeye? Yani ne yapacaktık yani siz olmasaydınız? Üniversite kurmayacaktık yani siz olmasaydınız, ama ne yapacaktık okul kurmayacaktık, ne yapacaktı Afrikalılar gibi şey koşturacaktı bunun içerisinde Allah aşkına! Yani kıyafetlerimiz de şey olacaktı, kıyafetlerimiz de olmayacaktı, modern giyinmeyecektik?! Klimasız araba getirmeyecektik bunun içine, siz düşündünüz de getirdiniz bunları buraya. Böyle maskaralık olur, bizi, Allah Allah vallahi. Bizi verdiğiniz örnekler, böyle bize deyin ki; ne deseydiniz kabul ederdim, şöyle deseniz kabul ederdim bana içi ankesörlü bilmem neli eskiden kalma telefon örneğini bugün cep telefonu örneği değil. Farklı bir örnek, bu ülkede diğer ülkelerden farklılık. Ayrı, bağımsız, kendi ayakları üzerinde 30 yıl sizi yönettim, ayrı bağımsız bir KKTC yarattım size kabul edeyim. Demokrasimizi biz yönetiriz kabul edeyim. Kendi ekonomimizi biz yönetiriz kabul edeyim. İhalelerimiz Kıbrıs’ta yapılıyordu, bunları kabul edeyim Türkiye’de değil. Turizm yatırımlarında Kıbrıs Türkleri bakın ne otellerde neler yaptılar sizlere? Narenciyemiz mahvolmadı bakın daha çok büyüdü. En son duyduğuma göre Türkiye’den Washington askeri kantinde Washington portakalı satın aldı Türkiye’den gelen şeyler, insanlarımız gidip alıyor oradan, Allah aşkına. En son Afrika’dan et getirdiniz Allah aşkına söyletmeyin beni daha. Arjantin’den limon getirdiniz bu ülkeye en son onları mı söyleyeyim. Kendi dış politikanızı, kendi iç politikanızı siz yönetiyorsunuz deyin bana, bu bütçe açığı yoktur deyin. 641 trilyon değil benim ciddi bir bütçem var kontrollü bir bütçem ve bu bütçe ile ben kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomiye sahibim, bunun övünmesini yapın bana. Yok da bana telefon getirdiğinizi, yol yaptığınızı söyleyin. Ama biz şeyde değiliz be arkadaşlar, Türkiye’nin Yüksekova Bölgesi değildir burası.

2217

Page 72: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Avrupa’nın tam ortasındayız burada bir yerde Allah aşkına. Yolmuş getirmiş bana, telefonmuş getirdi, klima getirdi diye bize bunu söyleyeceksiniz. Olacak iş değildir bu. Yani doğal yapılması gereken şeyleri bize şey, yakında diyeceksiniz bize su getirdik size. Öyle mi?! Vazgeçin be arkadaşlar. Şimdi burada bölge olarak be kardeşim sen Afrika’da mısın sen nerde, nerdesin sen.

NECDET NUMAN (Yerinden) (Devamla) – Avrupa’dayız deriz Ama Afrika’yı yaşatırsınız…

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Sen yaşattın bize Afrika’yı, doğrudur bak arkadaşımız doğrudur. Nedir o Çatalköy Belediyesidir be arkadaş bu, şu sigortaları çöktüydü? Orasıdır bulunduğu yer? Şimdi doğrudur, Çatalköy bölgesi Afrika Bölgesine dönüşmüş olabilir sayende yani.

NECDET NUMAN (Yerinden) (Devamla) – Çatalköy Belediyesi Avrupa’nın en gelişmiş yeridir.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Ha o zaman ben de yanlış değilim o zaman sen dersen bunu, ben sana şey anlamında söylerim sen dersen ki Afrika’ya döndü burası ben de kabul edebilirim bunu Avrupa’nın ortasında olması gereken yer ki gelişim anlamında sen bu kadar çökertirsen ve böyle bir bütçe ile gelin ve sen de bunların sorumlularından birisin, siyasal geçmişin anlamında kişisel olarak söylemiyorum. Sen kendin şey olabilin ama senin siyasal geçmişin bu ülkede, bu ekonomiyi çökerten yapıdır ve bu anlamda baktığım zaman da ben geldiğimiz noktaya bakıyorum Annan Planı niçin evet verdiydik buna onu söyleyeyim. Çünkü niçin yeni bir dünya düzeni ile karşı karşıyaydık, artık sizin gibi bizi böyle çar çur eden bir ekonomiden, bizi geri kaldırmış bir ekonomiden, ümitsiz ve umutsuz bir halk durumundan kurtulmak istiyorduk.

NECDET NUMAN (Girne) (Yerinden) – Ama kurtuldu mu?

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Kurtulmak istiyorduk, yahu sen kurtulmadık ayrı, ben sana kurtulmak istiyorduk, istemekle “dik” arasında biri dili geçmiş zamandır Türkçe de, biri şimdiki zamandır. Ben güzel kardeşim dili geçmiş zamanda konuş, dilbilgisi bilgin var mı senin? Türkçe de dilbilgisi bilgin var mı? Şimdiki zamanda konuşuyor ve diyorum ki, ben istiyorduk. İstemek için de yola çıktık Kıbrıs Türkü olarak ve Kıbrıs Türkleri olarak gittik bu plana oy verdik. Neyine baktık? Bir, 60’lı yıllarda bizim Cumhurbaşkanı Yardımcılığımız vardı, Annan Planında Başkan olabiliyorduk dönüşümlü Başkanlık hakkımız vardı. Efendim Annan Planı, şeyde 1960’ta Meclis 30’a 70’idi, Annan Planında yüzde 50, 50’ydi Senato. Onun dışında Kıbrıs Türkü Başkan olabiliyordu. Onun dışında Kıbrıs Türkü, Kıbrıs Türk Devleti isminde ayrı bir devletçiği, ayrı bir bayrağı, ayrı bir marşı bile olacaktı. Federal bir yapı içerisinde....

NECDET NUMAN (Yerinden)(Devamla) – Ne zaman?

2218

Page 73: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – E okumadın be kardeşim Annan Planını? İşte nedir be arkadaşlar biliyor musunuz sevgili Özkan Yorgancıoğlu kardeşim sana söyleyeyim da bu arkadaşlara, çünkü anlatamıyorum kendilerine, anlamazlar...

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) – Gelinim sana söylerim, sen anla....

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Anlamazlar, yani ha sana anlatayım çünkü anlamazlar, seni gördüm de o yüzden ama sana söylemiyorum ha yanlış anlama, senin vasıtanla onlara söylerim çünkü anlamaz adam. Adama anlatın anlamaz. Yani okumadım, adam okumadığı plana “hayır” der. Bilmez ya, anlatırım kendine şimdi, okumadığı plana “hayır” verir. Çünkü adam duyguyla, adam beyinle mantıkla değil duyguyla karar verir.

ZORLU TÖRE (Yerinden)(Devamla) – Sen son 50 yıldır travma olarak ... sen onu nereden...

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Duyguyla karar verirler.Tekrar söylüyorum nedenini söylüyorum. Ayrı bir bakın, iki, bizim, bir fonksiyonel federasyonumuz varken, iki toplumlu, iki bölgeli bir federal yapıya sahip oluyordu Kıbrıs Türkü, kendi bölgesinde bir Meclisi oluyordu, kendi bölgesinin bayrağı oluyordu, kendi bölgesinin temsiliyeti oluyordu ve federal yapı içerisinde dönüşümlü Başkanlığı, eşit Senatosu oluyordu ve baktığım zaman da, hatırladığım zaman Başkanlık Konseyi de, hatırladığım kadarıyla altı kişilik Başkanlık Konseyi vardı değil mi, dörte iki idi Başkanlık Konseyi, dört Rum iki Bakanı var. Dolayısıyla Başkan da olursa bir Kıbrıs Türkü o günkü hesaplarıma göre söylüyorum en çok da söyleyen kişi benim. 12 buçuk yılda bir, bir Kıbrıslı Başkan olacaktı Avrupa’da, 25 yılda bir, bir Rum bir Türk olacağı için de bir Kıbrıslı Türk 25 yılın sonucunda Avrupa Birliğinin Başkanı olacaktı. Ben çocuklarımıza böyle bir Kıbrıs’ı hayal etmemiz gerektiği noktasında duruyorum. Siz bize ne hayal ettiniz yani gelecektik biz, UBP gidecek, DP gelecek, TDP gelecekti, CTP gelecekti eee! Biz de dağıtalım?! Biz de kredi verelim, biz de Bütçe açığı yaratalım?! böyle bir hayalimiz yoktu bizim. Biz yeni bir devlet yapısıyla yeni bir yapı içerisinde, Avrupa Birliği içerisinde Avrupa Birliğinin felsefesiyle beraber yaşamayı arzuladık. Çünkü eğer dünya felsefesinden de konuşacak olursak, bileceksiniz ki 1980’li 90’lı yıllardan sonra Avrupa’da şu felsefeler çatışıyor, biraz da felsefesini konuşalım. Eğer bu şu anlamda dünyada uluslararası ilişkiler uzmanları gelecekle ilgili olan uzmanlar, iki tane kültürün gelişme riskinin olduğunu söylüyorlar. Biri, çatışma kültürü gelişecek gelecekte ve toplumlar birbiriyle kavga edecek, o yüzden varsın ulus devletler kalsın dünyada deniyor. Bir ikinci görüş de hayır, bugün medeniyetler ittifakı olması lazım, dünyada çeşitli bölgeler kuruluyor. İşte Amerika’da Meksika, Kanada, Amerika birlik kuruyorlar. Efendim bu tarafta Avrupa Birliği bir birlik kuruyor. Bir tarafta Sovyet Rusya eski Sovyet Cumhuriyetleriyle beraber, Çin’le beraber bir, işte bugün Şanghay İttifakına doğru giden bir birlik kuruyorlar. Arap ülkeleri Arap Birliğini kurmaya çalışıyor. Dolayısıyla büyük federasyonlar dünyada meydana gelecek, bunlar ekonomik birlikte olacaklar ve bunların dışında kalanlar fakirleşip zaten bunlara bağımlı olacaklar. O yüzden Türkiye’nin yapısına baktığım zaman da, ya Türkiye kendini gelecekte bir çatışma kültürü olacak ve ben ulus devlet olarak kalayım, ya da hayır çatışma kültürü olmayacak, Avrupa Birliği

2219

Page 74: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

daha kökleşecek, yeni Anayasası da olacak gelecekte ve yeni bağlılıkları olacak ve bu anlamda da bakıldığında Türkiye de kendini, bizim de istediğimiz gibi Avrupa Birliği içinde bulacak. Avrupa Birliği hedefi oydu. Ama siz çıktınız o gün bütün dünya kültürlerinin bugün devam ettiği bugün bile UBP’nin bile lafçıklarını yavaş yavaş değiştirmesinin bir sebebi olan, ben de Avrupa Birliğini isterim, ben de çözüm isterim amma kelimelerinin olduğu, çözümsüzlük çözümdür zihniyetinin artık bizde de bitiyor yeni çözüm, biz de çözüm isteriz, biz de istemeyiz demeyin. Sayın Eroğlu çıkar der ki, çözümü isteyenler istemeyenler diye bizi ayırmayın, der. Ayıptır biz de çözüm isteriz der, böyle. Böyle söyleyen Eroğlu’nun bunun sebebi bugünkü yeni dünya düzeni içerisinde çatışma kültürü yerine ve gelecekte ulus devletleri yollarına devam edecek anlayışının giderek çöktüğü ve bunun yanında dünyada bölgesel federasyonların doğmasının nedeniyledir.Avrupa Birliği de işte bu federasyonlardan biridir ve en zenginidir de bölgemizin. O yüzden Türkiye kendini bölgesel bir federasyon içinde olan ki Avrupa Birliğinin kendi bir federal yapıya doğru giden bir federal devlete dönüşecek gelecekte. Türkiye kendini burada görmek istiyor. O yüzden de bu zihniyetlere dayanamayan UBP ve DP bukalemun gibi şekil değiştiriyorlar. Nasıl? Gelelim bu felsefeyi koyduktan sonra yani yeni dünya düzeninde genel federasyonların içinde bulmaya çalışkan kendini Türkiye ile ve o yüzden de Ak Parti Türkiye’de kazanıyor çünkü Ak Parti Avrupa Birliğini hedeflediği için diğer rakiplerine karşı kazanma nedeni batının, Amerika’nın, Avrupa Birliğinin büyük devletlerinin şu anda Ak Partiyi desteklemelerinin nedeni iledir ve büyük federasyon içinde yer almasını istediklerindendir. O yüzden Ak Parti kazanıyor. Burada ne olduğunu da anlatayım, burada ne olduğunu anlatayım ve bir yanılgımı da söyleyeyim bu şey içerisinde. Kendi kendimi de eleştiriyorum. Yanıldım Kıbrıs’ta yani geleceği doğru okuduğumu düşündüğüm oluyor ama Kıbrıs’ın içini tam hesaplayamadığımı düşünüyorum zaman zaman. Çünkü niçin bilir misiniz? Ben politikacıların ve siyasal partilerin bukalemun gibi birkaç günde değişebildiklerini hesap etmedim. Benim Mehmet Çakıcı olarak en büyük yanılgım bukalemun gibi bir gün başka, bir gün başka konuşabilecek, ben zannettim ilke vardır politikada çünkü ben hayatım boyunca politikayı ilkesel götürmüşümdür. İlke benim için önemli bir şeydir, bir şeyi…Yarın size konfederasyonu ben savunamam, savunacaksam da istifa ederim. Yapamam, ben derim geleceği görmede hatam oldu, istifa ediyorum. Konfederasyonu gördüm ben gelecekte, konfederasyon oldu benim düşüncem yanıldı federal bir düşünceydi benim gelecek…

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Milletvekili olarak yaptığın yemine ters düşüyorsun şimdi konuşmanla sen. Bukalemun diye bize sataşın ama bukalemun yaptığın yemine ters düşünce bukalemun sen oluyorsun.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Arkadaşlarımız, herkes konuşun bu ülkede.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Gerçekten öyle.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Rahatım, bırakın kendilerini konuşsunlar biraz. Dolayısıyla baktığım zaman ben Annan Planına niçin evet verdiğimizi o gün anlattım ama Annan Planına ne dedi bu kahraman arkadaşlarımız o gün? Dünya felsefesine aykırı, Türkiye’nin yolculuğunun gidişatına aykırı, Kıbrıs Türkünün yoluna takoz koyan partiler

2220

Page 75: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Ulusal Birlik Partisi başta olmak üzere çıktı ve Annan Planına hayır kampanyası yaptı bu ülkede. Türkiye’nin Ak Partisi de dahil olmak üzere yeni dünya düzenine doğru giden yapı küresel dünyada, yapıya ters harcandı. Ters gittiğinizde de düştünüz hükümetten. Bu kadar basit.

NECDET NUMAN (Yerinden) (Devamla) – Yine geldik.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Ters düştünüz. Ters düştünüz ve hayır dediniz. Hayır niye dediniz?

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Tarih bizi affetti tekrar geldik.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Hayır neye dediniz. Bir; Kıbrıs Türkünün…

TAHSİN ERTUĞRULOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Yine hayır diyeceğiz.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Kıbrıs Türkünün, a.., diyeceksin?! Çıkın da söyleyin yarın sabah Sayın Tayip Erdoğan’a gidin anlatın derdinizi madem hayır diyeceksiniz bugün. Gidin bana anlatmayacaksınız artık, gideceksiniz yeni dünyaya anlatacaksınız derdinizi. Erdoğan’a anlatacaksınız.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Ama niçin bizi oraya gönderiyorsun? Hem Türkiye’ye karşı çıkan hem oraya gönderin bizi.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Bir şey söyleyeyim, ben karşı çıkmıyorum Türkiye’ye, nerden a!. Dinlemen sen benim sözlerimi. Ben diyorum ki sana yeni dünya düzeni açısından bakıldığında Annan Planı döneminde Kıbrıs Türkünün çözümle beraber Avrupa Birliğine girmesi, Türkiye’nin yolculuğu anlamında da bakıldığında o kampanyada çıktınız ve hayır dediniz. Hayır dediniz.

MECDET NUMAN (Yerinden) (Devamla) – Evet biz kazandık.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Neyi kazandınız? Hayır dediniz şimdi bugüne birden geri dönüyorum diyorum, diyorum hükümet olunca da döndünüz Kıbrıs Türkleri kendi yapması gerekeni yapmıştır. Kim yaptı yani evet verdik?! Çözüme evet verdik öyle mi, evet dedi Kıbrıs Türkü ve kazanım elde etti diyorsunuz Sayın Özgürgün gidiyor. E, Sayın Özgürgün’e ben olsam Avrupalı politikacı sorarım; be kardeşim sen ne verdin yahu sen kazanım elde ettiğini söylen? Sen ne verdin oy? Sen hayır verin Plana, Zorlu Töre “hayır” verdi. Atun “hayır” verdi. Dürüst “hayır” verdi. Hasan Taçoy “hayır” verdi. Her gittiğinizde Avrupa’ya ne diyorsunuz? “Kıbrıs Türkü üstüne düşeni yapmıştır. Çözümde kararlılığını göstermiştir ve çözüme ‘evet’ oyu vermiştir.” Kim verdi? Ben verdim oy. Mustafa Emiroğlu verdi oy, Özkan Yorgancıoğlu verdi oy, Fatma Hanım verdi oy. Bizim söylemeye hakkımız vardır bunu, sizin yoktur. Var mı Sayın Özkan kardeşim hakları bunların söylesinler?

2221

Page 76: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden)(Devamla) – Bu yolda yürüyeceklerse ha bizim tarafta gideceklerse söylesinler.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Ama bir değerlendirme yapalım yani ama çıksınlar önce desinler ki, bu cümleleri söylerken Avrupa’daki ve Türkiye’deki diplomatlara veya Egemen Bağış nutuk atarken Türkiye’de “biz Türkiye olarak Kıbrıs Türklerinden de beraber çözüm iradesini Kıbrıs Türkleri gereğini yaptı Avrupa Birliği yapmadı.” Avrupa Birliği yapmamış olabilir çözüm gereklerini. UBP de yapmadı. DP de yapmadı. Hele Sayın Serdar Denktaş son gün çıktı “serbest bıraktım” dedi. “Serbest bıraktım” dedi kendi adamını. “Sayın Erdoğan’a karşı çıktığım için ‘hayır’ oyu veriyorum” dedi. Çıktı, son gün açıklamasıdır Sayın Serdar Denktaş’ın. Bütün milletvekilleri ‘hayır’ oyu verdi, serbest bırakmış belki beş on kişi var aralarında ‘evet’ diyen DP’nin. Ama hepsi beraber gittiler “hayır” kampanyası yaptılar baba Denktaş’la beraber, siz de beraber, bütün felsefik düşüncelere, bütün burada dünyanın gidişatına, bütün Kıbrıs Türkünün yolunda gidişatına. Bir diyorum ki burada “hayır” çıksaydı nasıl anlatacaktık biz dünyaya derdimizi. Nasıl “hayır” bir de “hayır” kampanyanız sizin başarılı çıksaydı ne diyecekti Türkiye dünyaya? “Ben bir adım öndeyim” diyebilecek miydi? “Ben bir adım öndeyim” diyebilecek miydi? Ya da siz dünyaya diyebilecek miydiniz “biz Kıbrıs Türkü gereğini yaptık, doğrudur.”

ARİF ALBAYRAK (Gazi Mağusa) (Yerinden) – Ve o sayfayı da bitti.

(Sayın Mehmet Çakıcı elindeki sayfayı Sayın Arif Albayrak’a verir.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Kıbrıs Türkleriyle de bunu bitirdim. Kıbrıs Türkleri...

ZORLU TÖRE (Yerinden)(Devamla) – Bak Egemen Bağış çıktı burada ne diyor. Milli bir davadır diyor.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Kıbrıs Türkleri gereğini kendisi yaptı ama Allah duysun bizi burada, Kıbrıs Türkünün gereklerini yapanlar bellidir burada.Biziz Kıbrıs Türkünün geleneklerini yapan siz değil, siz takozsunuz. Siz engelsiniz ve “hayır” oyu vererek de Annan Planın da engel oldunuz. Şimdi de bizim “evet” oyumuzun üzerine binerek uçak yolculuklarına çıkıyor yurt dışında ve diyorsunuz ki Avrupalı politikacılara “Kıbrıs Türkü gereğini yaptı.” Ama git Avrupalı politikacıya de ki Hüseyin Özgürgün, Sayın Eroğlu ve diğerleriniz....

ZORLU TÖRE (Yerinden)(Devamla) – Demediler öyle bir şey. Sen uydurun bunu.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – “Biz gereğini yapmadık çok özür diliyorum. Bizim dışımızdakiler yaptıydı ama hasbel kader bugün biz Hükümetiz, o yüzden size de bir yalanı söylemek zorundayız, Kıbrıs Türkü gereğini yaptı ama o gün ben ‘hayır’ verdim, o gün ben gereğini yapmadım” deyin kendilerine. Dolayısıyla belki onlar için inandırıcı olabilir, belki onları bilmedikleri için Kıbrıs Türkünün tarihini ve nereden

2222

Page 77: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

geldiği noktayı, onlar için söyledikleriniz belki bir şey olabilir. Evet, dolayısıyla Annan Planına geldiğimiz noktada verdiğiniz oyları ve samimiyetsizliğe baktığım zaman ben, samimiyetsizliğe baktığım zaman...

ZORLU TÖRE (Yerinden)(Devamla) – Ölmüş bir planın arkasından bu kadar konuşman hayret bir şey.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Ölmüş planının arkasından?! Ölmüş planın arkasından giderek bütün dünyaya bugün de Türkiye’nin Başbakanı ve ayrıca Avrupa Birliğinden sorumlu Egemen Bağış Dışişleri Bakanı gidiyor diyor ki ölmüş dediğiniz plan için “biz gereğini yaptık” diyor. “Biz gerekli adımı attık, Kıbrıs Türkü kendini çözüm iradesi istediğini gösterdi” diyor. Öyle mi?

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden)(Devamla) – Arkasındayız diyor hala daha.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – “Arkasındayız” diyor hala daha. Sen kalkmış ölmüş plandan bahseden, tekrar söylüyorum evet, ama tamam, Annan Planını devirdik, bugüne geldik. Annan Planı sonrasındaki samimiyetsizliğiniz o gün verdiğiniz ilanlara da bakıyorum vallahi. Sayın Serdar Denktaş başta olmak üzere UBP’liler, Avrupa Birlikçi bugün. Okuduğum Hükümet Programında 42 tane Avrupa Birliği kelimesi var, 21 tane Anavatan. Yani Anavatana iki taktı şey Avrupa Birliği laflarınız. Ama yalnızca 2004’lü yıllarda bize dönüp dediniz ki, “Annan senarist. Reklamlar. Werheugen yönetmen. TDP, CTP ve o dönemin Ali Erel’in Partisi, onlar da piyon.” Yani biz Avrupa Birliğini, çözümü hedefliyoruz, biz piyonuz, siz de kahraman. “Hayır” dersiniz. KKTC’nin ilanını yaparsınız, “iki bölgeli federasyon” dersiniz, bizim söylediklerimizin aynısını söylersiniz. Aynısını söylersiniz bizim söylediklerimizin, aynısını söylersiniz. Bunu gizlersiniz hasır altı, sakın ola çıkmasın ortaya dersiniz bunlar. Konfederasyon, monfederasyon dersiniz, çözümsüzlük çözümdür dersiniz. Gidersiniz ondan sonra çözüm planlarına hayır dersiniz çıkan, ondan sonra da bu aymaza bir bakar mısınız? Hem gideceksiniz bir plana “hayır” diyeceksiniz, hem de ondan sonra “Kıbrıs Türkleri gereğini yapmıştır.” Gereğini biz yaptık, siz değil. Yani sürece bakıyorum, bu kadar kendi ile çelişen ama tekrar söylüyorum, ben hem gelecek anlamında baktığımda biraz önce felsefesini anlattım. Federal bir çözüm, dünyada federal devletler gelecekte oluşacak. Avrupa Birliği bunlardan biridir. Adamlar Lizbon Anlaşmasını geçirdiler. Dini Anayasaya...

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Yahu Sovyetler Birliği dağıldı, Çekoslovakya dağıldı, Yugoslavya dağıldı, sen hala daha dünya birleşecek. Hayal aleminde yaşan. Vallahi hayal aleminde yaşan.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – O yüzden doğrudur, Anayasa... Ama bunlar Anayasalarını oluşturmaya doğru gidiyorlar.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Bütün federasyonlar dağıldı, sen daha şey peşindesin.

2223

Page 78: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Tamam yahu okey. Zaten bazı Türk yıldızlarıyla biz yarışabilecek durumda değiliz burda. Yani o yüzden yani laf yarışını çok yapabilecek durumda değilim ama tekrar söylüyorum. Türk yıldızları arkadaşlarımız var, dolayısıyla bu anlamda baktığım zaman ben, sürece baktığım zaman gelecekte Avrupa Birliği tabii ki gelişecek, o yüzden Türkiye kendini Avrupa Birliği içinde görmek istiyor. Dünyada çeşitli federasyonlar kurmaya devam edeceğiz. Ama tekrar söylüyorum, bu ülkede hep bu yönde hareket edilen çözümcü cumhurbaşkanları ve çözümcü hükümetler olacak. Hükümetler böyle olmazsa bilesiniz ki biri sizi kulağınızdan tutar, çeker ve atar. O yüzden siz de politikacıklarınızı hükümette kalabilmek için kendi ilkelerinize ters olsa bile yeniden düzenlemek zorundasınız ve o yüzden de ben sizden şu lafları duyma doğrultusunda bana çok doğal geliyor. Yani öğrendiğim bir şey oldu. Ben zannettim siz böyle ilkelerinizi savunacak, çözümsüzlük çözümdür, KKTC sonsuza kadar yaşayacak, biz konfederasyon isteriz, ayrı devlet isteriz, bir daha anlaşma istemeyiz, bilmem ne gibi samimi düşüncelerinizle belki ilkeli davranacağınızı zannettim. Bu konuda yanılmışım ve hata ettim onu da söyleyeyim. Ama bir bakıyorum şu anda geliyorsunuz karşımıza, “biz de Avrupa Birliğini isteriz.” E, yahu siz dört yıl önce bizi vatan haini ilan ettiniz Avrupa Birliği istediğimiz için. Biz de çözüm isteriz. E, çözüm istediğimiz için bizi geçenlerde “Rum’dan Rumcudur” dersiniz. E, be kardeş; federasyon yazmışsınız siz KKTC’nin Kuruluş Bildirgesine. E biz federal çözüm istediğimiz için Sayın Serdar Denktaş çıkar burda der ki, “be kardeş; biz Çakıcı’nın istediği çözümü istemeyiz.” E, be kardeş; sen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Kuruluş Bildirgesine yazmışsın benim istediğim çözüm şeklini. İki bölgeli, iki toplumlu federasyon, çözüm niyetini ve isteğini ben yazmadım, siz yazdınız. Siz yazdınız ve bunları açıklayacaksınız topluma nasıl çeliştiğinizi kendi kendinizle nasıl. Biz de çözüm isteriz, biz de şuyuz, biz de buyuz diye çıkıyorsunuz ve tabii ki bu... Bir şey söyleyeyim.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Lefkoşa) – Sen bizden daha barışçı kesildin.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI TÜRKAY TOKEL (Yerinden) – Yook, yok aksine. Bu Meclisin kapısının önünde açmadık bunları.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Son zamanlarda uuu... Sevgili Özkan Yorgancıoğlu kardeşim, biraz daha barışçı değil, bunlar melek olup uçacaklar onlar. Yani melek oldular.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Oy alana kadardı. Ayakları yere bastı şimdi.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Yani ben onu söylüyorum, melektir onlar, uçuyor. Ben zannederim bunları...

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – O takiye bizim için geçerli değil. Sol tarafı için o takiye geçerlidir.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Acaba diyorum ben sevgili Özkan Yorgancıoğlu kardeşim, acaba diyorum biz, yani burası neresi diye bazen kalkıyorum

2224

Page 79: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

sabah düşünüyorum.Yani ben çözümsüzlük yanlısı mıyım, yoksa onlar çözümlülük yanlısıdır, yoksa biz çözümcü müydük, onlar çözümcü… Yani bir karışıklık var. Tarih nedir diyorum bugün. 1453 mü? 1878 mi? 1900... Sayın Denktaş’ı düşündüğümde acaba 1963-64’te miyiz??!! Sayın Eroğlu’nu düşündüğümde 1976-77 o civarda mıyız diye düşünüyorum! sonra uyanıyorum diyorum ki, hipnogojik, hipnopompik halüsünasyondur diyorum bunlar. Yani normal halisünasyonlardır gördüğüm. O yüzden bu arkadaşlar günümüze geliyorum ve diyorum ki ha, diyorum bugün 3 Aralık...

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Yerinden) (Devamla) – Sahte halüsünasyon olur bunlar.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Sahte halüsünasyondur bunlar.Yani bilesin diye söylüyorum işitsel, görsel halüsülasyonlar var ama onlar akıl hastalığı ile ilgilidir bir de normal o karabasan marabasan diye geçer halk arasında bunlar hipnokojik, hipnokobik halüsünasyonlardır. Bakarım kendi kendime ah derim burası Kıbrıs. Ha normaldir yahu derim bazı böyle cümleler duyayım. Bir günde, iki günde değişen politikacılar, bir günde iki günde bir kaç yıl içinde hükümette kalabilmek için kendilerini yenileyen siyasetçi var bu anlamda baktığım zaman bu arkadaşlarımızı çok rahat görebiliyoruz.

Şimdi gelelim bugüne. KKTC’nin 2004’den sonraki durumuna evet Cumhuriyetçi Türk Partisinin eline tarihi fırsat geçtiği halde çok deşmeyeceğim arkadaşlar bugün Kıbrıs meselesidir Bütçede biraz yüklendim o dönemin hükümetleriyle ilgili ama 2004’den sonra ellerine büyük bir fırsat geçti gayri safi milli hasılamız 1 milyar dolardan üç buçuk dörde çıktı. Gelir, gider dengesini ayarlayabilselerdi hiçbirimizde olmayan tarihi fırsat ellerine geçtiydi. Çünkü üç buçuk, dört kata çıkan gayri safi milli hasılamızı kontrol edebilseler, gelir gider dengelerini aralayabilseler bir ekonomik çöküntü bugün yaşamıyor ve global krizde belki bugün yaşadığımızın etkisinden daha az hissedecektik ve görecektik. Ama ben CTP hükümetinin de bu konuda çok başarısız olduğunu görüyorum. Hükümetin o dönemde icraatları bu anlamda baktığımda verileri geçen defa söyledim birkaç günkü konuşmamda oraya girmeyeceğim. CTP Hükümetinin yanlış icraatlarından yararlanan UBP bugün hükümete gelmiş olabilir. UBP alameyi cihan değildi. Alameyi cihan değildi. Ve bazı arkadaşlarımız da şunu umabilir UBP’yi başa getirmeyle yahu eskiden biz ganimeti bize dağıtırdı gene bize arazi versin, gene bize kredi dağıtsın, gene bize iş versin umuduyla Sayın Eroğlu da geldi o dönem hükümet seçim döneminde çantasında sihirli formül var ekonomi gelecek şöyle şahlanacak, ben hayal ediyorum güzel günler de gelecek felaket olacak herkesin cepleri eskisi gibi tarla, arazi, para dolacak diye bir yalanı bu topluma yaymış olabilirsiniz ve bu toplum da sizi evet eski günleri de düşünerek çok da mutlu olmadıkları ama en azından bu dönemdeki kadar ekonomik zorluk anlamında çektikleri durumun bu dönemdeki zorluklar anlamında baktığımda bu dönemden daha önceki dönemde daha farklı bir anlayış içinde olabilirler ama o gün bu kadar büyük bir nüfus yoktu ortada. Şimdi bakıyorum geldiğiniz noktaya siz de beklemediğiniz bir oy aldınız ve geldiniz. Bugünkü yeni dünya düzenine ayak uydurmanız lazım. Siz de çözüm isteriz demeniz lazım Sayın Eroğlu da Cumhurbaşkanlığına aday, o da çıkıp deyecek ki ben de çözüm isterim ha yanlış anlamayın çok kırılırım ha kalbim diyor Eroğlu benim anladığım değerlendirmede çok kırılırım bana böyle çözümsüzlük falan yani sayın Eroğlu’na kaç defadır hatırlatıyoruz

2225

Page 80: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

sen çözümsüzlük çözümdür deyen adam. Sen KKTC sonsuza kadar yaşayacak deyen adam. Sen bir karış toprak verilmez deyen adam tüm bu ilkelerine karşı artık AK Parti Hükümetiyle çelişmez bir pozisyon istiyorsun sen AK Parti Hükümetiyle Türkiye’deki hükümet ve dünyadaki hükümetlerle çelişmek istemiyorsun.Çünkü çelişirsen senin kulağının çekileceğini da sen çok iyi biliyorsun. Dolayısıyla şimdi Sayın Eroğlu’nun bugünkü politikası aman diyor zaten Türkiye’nin acelesi yok. Zaten diyor Türkiye bu işi hemen çözecek de değil ki ufukta da çözüm görünmüyor diyor. Ben diyor durumu idare edeyim de bazen de durumu idare eden bir Cumhurbaşkanı olarak ben de olayım. Hükümeti de Sayın Hüseyin Özgürgün’ü göndereyim dışişlerinde şurada burada o da en ılımlı arkadaşımız gitmişken şey desin biz de çözüm isteriz, çözüm için gereği yaptık unutsun da Hüseyin Özgürgün ve diğer arkadaşlar hayır dediğinizi ve gereğini yaptığınızı anlatasınız siz Kıbrıs Türkü elinden geleni yaptı. Aha bakın çözümü gösterdi, çözüm idaresini ortaya koydu diye anlatsın diye belki durumu idare edersiniz. Belki de ekonomide de Türkiye’nin ne söylerse onu yapma durumunda olan en rahat parti olduğunuz için de belki bu anlamda yolunuza devam edesiniz diye.

ZORLU TÖRE (Lefkoşa) (Yerinden) - Bak Ortam Gazetesinde çıkan iki ayrı devlet, iki ayrı halk, iki ayrı egemenlik istiyor Türkiye. Cemil Çiçek’in konuşması.

BAŞKAN – Lütfen müdahale etmeyin.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Teşekkür ederim. Bunu da biraz sonra değerlendireyim.

Evet, dolayısıyla bugünkü değerlendirmeniz de budur.Siz durumu idare etme peşindesiniz. Ekonomimizi de aslında tekelleri ve tröstleri de o Tarım Bütçesinde gelince konuşacağız onları. Tekel ve tröstleri de göreceğiz. 40 trilyon nasıl tekellere ve tröstlere dağıttığınızı, bu düzeni nasıl kurduğunuz da anlatacağız. Siz bu düzenin, bu bahsettiğim bütçenin zaten adını verdim. Statükonun bütçesidir dedik bu. Düzen değişikliği ile ilgili bir bütçe değildir bu. Statükonun bütçesidir dedik bu Bütçeye de zaten. Söyledik. Siz bu Bütçede statükonun fedakârlık yapma durumunda olmadığını söylüyorsunuz zaten. Siz durumu idare etme peşindesiniz. Siz durumu yalnızca koruma peşindesiniz bugün, noktasındasınız. Biz bunu anlayabiliyoruz. O yüzden şu anda söylediklerimiz de çok emin değilim sizi ne kadar ilgilendiriyor. Çok ciddiye alıyor musunuz, çok değerlendiriyor musunuz bunları ama galiba Kıbrıs’ta bazen hepimiz kendimiz böyle çiviyi biraz da kendimize batırmamız gerektiği noktasındayız.

Şimdi dolayısıyla arkadaşlar; Sayın Zorlu Töre’nin dile getirdiği bir noktayı burda sizinle paylaşmak istiyorum.

TURGAY AVCI (Mağusa) (Yerinden) – Sayın Zorlu Töre, lütfen cevap verme, konuşma, üç saat daha konuşacak. Yani vallahi fırsat verin kendine.

(Gülüşmeler)

2226

Page 81: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Biraz önce elime 20 Temmuz 2009 tarihli Pazartesi Ortam Gazetesindeki Sayın Cemil Çicek’in manşet edilmiş, çok iyi ki bunu önüme koydu, çünkü unutabilirdim. İki ayrı halk, iki ayrı demokrasi, iki ayrı devlet istediğine ilişkin Sayın Cemil Çiçek’in açıklamaları var. Ortam Gazetesi almanızı tavsiye ederim Sayın Zorlu Töre. Yani bazen reklam da girmiş olduk araya, dolayısıyla daima dikkatli bu gazeteyi takip edin. Oralarda önemli yazılar var.

BAŞKAN – Biz eskiden böyle gazete göstereceğimizde gazetenin ismini kapatır ve gösterirdik reklam olmasın diye.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Öyle mi? Sayın Zorlu Töre arkadaşımız verdiği için hangi gazete olduğunu söylemem lazım bu başlığın nerede olduğunu.

Dolayısıyla şimdi arkadaşlar; bu değerlendirmeyi lütfen her gelen Türkiye’nin yetkilisi söylüyor değil mi? Ben kabul ediyorum bunu Sayın Zorlu Töre’nin her burada 20 Temmuzlar, 15 Kasımlar olduğunda Türkiye’nin yetkilileri burada gelip iki ayrı halk, iki ayrı devlet, iki ayrı din gerçeğini kabul ediyor. Peki, bu ilişki şey ilişkisiyle nasıl, nasıl olacak? Sayın Cumhurbaşkanı 23 Mayıs 2008 ve 1 Temmuz 2008 tarihlerinde Talat-Hristofyas anlaşmalarını yaptı. Ve Talat-Hristofyas anlaşmalarında 23 Mayıs – 1 Temmuz tarihlerinde iki oluşturucu devlet yapısından bahsedildi. Yani çözümün şekli şöyle tanımlandı: İki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı ve 23 Mayıs – 1 Temmuz anlaşmalarında eklenen iki oluşturucu devlet ve tek vatandaşlığı, tek egemenliği olan devlet yapısı. Sayın Talat ve Hristofyas anlaşmaları bunu ortaya koyuyor. Türkiye’nin Milli Güvenlik Kurulu da, Türkiye’nin Hükümeti de bu çalışmaları, bu anlaşmaları desteklediğini Türkiye’nin Hükümeti de beyan etti. Şimdi halkımız diyebilir “yahu nasıl, bir tarafta tek vatandaşlık, tek egemenliği desteklediğini söyleyen Türk Hükümeti, bir tarafta her Kıbrıs’ta törenlere geldiğinde iki ayrı halk, iki ayrı demokrasi, iki ayrı devlet. İki ayrı demokrasi varsa, iki ayrı devlet varsa nasıl tek vatandaşlığı, tek egemenliği olan bir devlet kurulacak? Bu nasıl çelişkidir?” Diye soruyorlar. Biliniz ki cümle aralarına arkadaşlar, buraya çok dikkat edin, cümle aralarına bakın. Cümle aralarında aynen şunu söylüyorlar bize.İki ayrı halk, iki ayrı devlet, iki ayrı demokrasi bugünün gerçeğidir. Bakın cümle ben Türkiye’nin bütün yetkililerinden duyduğum cümleleri şöyle yapıyorum bugünün gerçeğidir. Yani şu ikinci cümle gene eksiktir virgülü vardır da noktası yoktur cümlenin. Bugünün gerçeğidir ama yarın yapılacak bir anlaşmanın gerçeği değildir. Yarın yapılacak bir anlaşmada tek vatandaşlık, tek egemenliği olacak bir anlaşma olacak. Ama bugün evet onların da demokrasisi var bizim de demokrasimiz var. Biz de burada ayrı devletimiz var onların da ayrı devleti var. Tanınır tanınmaz ayrı. Biz de burada İslam kültüründen, İslam dininden bir toplumuz onlar Hıristiyan kültüründendir. Dolayısıyla bugünün gerçeği evet budur. Ama yarının gerçeği değildir. Yarının gerçeği Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bağımsızlık bildirgesinde yazan Federe Devleti kurduğumuzda niyet olarak ortaya konan, 1977-79 Doruk Anlaşmalarıyla iki toplumlu, iki bölgeli federal yapının ortaya konması, bütün güvenlik konseyi kararları ve bütün BM belgelerinde aslında ve son yapılan Sayın Talat Hristofyas anlaşmalarında da bir kurulacak devletin yapısı bellidir o da evet bugün olduğu gibi iki bölgelidir, bugün olduğu gibi iki toplumludur, bugün olduğu gibi tek siyasal eşitliğe dayalı olan, iki oluşturucu devlet yapısından olan, tek vatandaşlığı, tek egemenliği olan bir yapı olacak. Bugün karşımızda

2227

Page 82: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

bu devlet olarak duruyor ve hatta burada öğrendiğimiz gibi tekrar söylüyor, vurgulayarak da söylüyorum bunu Kıbrıs Cumhuriyetinin şu ret ediyoruz, kabul etmiyoruz diyoruz ya aslında Kıbrıs Cumhuriyetindeki haklarımızı da niye ret ettiğimizi bazen hiç anlamam. Çünkü uluslararası anlaşmalara göre bir anlaşma, yeni bir anlaşma oluşana kadar en son yaptığımız anlaşma geçerlidir. Biz de Kıbrıs Rumlarıyla yaptığımız en son anlaşma Kıbrıs Cumhuriyetinin kuruluş anlaşmalarıdır ve Garanti ve İttifak Anlaşmalarıdır. Dolayısıyla orada da bizim toplumsal haklarımız vardır. Bu toplumsal haklarımızı talep etmek, bunları istemek 1960’a dönmek demek değildir. Bu toplumsal haklarımız talep etmek ve istemek Kıbrıs görüşmelerinde bir taraf olduğumuzu aslında ortaya koymaktır ve bu nokta da bugün başka bir gerçekle karşı karşıyayız o gerçek de şudur; bir yeni anlaşma yapıldığında biraz önce bahsettiğim vizyona bağlı olarak iki bölgeli, iki toplumlu siyasi eşitliğe dayalı iki oluşturucu devletin meydana getirdiği tek vatandaşlığı, tek egemenliği olan federal yapı kurulduktan sonra, yeni anayasası hazırlandıktan sonra Birleşmiş Milletlere yeni bir devlet başvurusu olmayacaktır. Birleşmiş Milletlere yeni bir devlet başvurusu olmayacak.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Kıbrıs Cumhuriyeti olacak yani.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Hayır Kıbrıs Cumhuriyetinin sevgili dostum...

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – O zaman kurucu devlet nerde olacak?

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Kıbrıs Cumhuriyetin Birleşmiş Milletlerdeki üyeliği devam edecek ama Kıbrıs Cumhuriyeti ismi değişebilir. Adı Kıbrıs Federal Cumhuriyetine dönüşebilir. Yeni bir anayasa ve içeriği olduğu gibi dönüşebilir. Ama Kıbrıs Cumhuriyetinin kayıtlı şekli, devlet şekli orada yani isim hak olarak söylüyorum bunu anayasası değişmek üzere, yapısı değişmek üzere ve devletin adı da değişmek üzere kayıtlı olarak orada kalacak. Peki bunu biz mi istiyoruz hayır. Bunu garantör devletler istiyor. Niçin garantör devletler istiyor çünkü garantör devletler diyor ki eğer yeni bir ortaklık anlaşması meydana gelir ve yeni bir devlet olarak Birleşmiş Milletlere o zaman Garanti ve İttifak Anlaşmaları düşer, o zaman Avrupa Birliği üyeliği düşer. Bu üyeliklerin düşmemesi için ve Kıbrıs Cumhuriyetinin eskiden olan başvurusunun buralarda devam edebilmesi için de yeni kurulacak yapı yeni bir devlet olarak, yeni bir yapı olarak biz insanlara anlatabiliriz ama Kıbrıs Cumhuriyetinin kayıtlı ismi üzerine yeni bir isim olarak, yeni bir anayasa olarak, yeni AB üyeliği olarak, yeni BM üyeliği olarak aslında şekillenecek. Dolayısıyla biz aslında nereye gittiğimizi biliyoruz. Bugünkü geldiğimiz noktada aslında vizyonu bilirken, vizyonu görürken nereye gittiğimizi de buradan arkadaşlar tekrar son olarak gündeme getirmek istiyorum. Kaç saat oldu Turgay?

TURGAY AVCI (Yerinden) (Devamla) – Üç saat.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;...

TURGAY AVCI (Yerinden) (Devamla) – Daha su içer.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Daha su içerim. Tabii ki, susadım Avcı.

2228

Page 83: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

TURGAY AVCI (Yerinden) (Devamla) – Su içmek demek aradadır o.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) – Yani bir o kadar daha ara.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Aslında yani ben uzun konuşabilirim de bu kısa konuşmalarım! Çünkü biz tabii hocalıktan geldiğimiz için alışkınız ders vermeye. Dolayısıyla dersler...

TURGAY AVCI (Yerinden) (Devamla) – Ama dersler 40 dakikadır Sayın Hocam.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Dersler 40 dakikadır ama bir başladık mı sabahtan akşama kadar anlattığımız olmuştur ders yani onu söyleyeyim.

Gelelim günümüze arkadaşlar. Vizyon belli, gelecek belli, nasıl adım atacağımız belli, yeni dünya düzeninin gidişatı belli ve yeni dünya düzeni yolculuğu içerisinde giden Kıbrıs Türk halkı var ama maalesef onu doğru yönlendiren partilerle bu yolculuğu yürümüyoruz.Ulusal Birlik Partisi ile yürüyoruz. Bir dönem CTP-ÖRP yürüdük. Bir dönem CTP-DP yürüdük, ondan UBP-DP yürüdük. Doğru, bu yolculuğu sağlam adımlarla atamadık. Bütçemiz sağlam değil. Bütçemiz tarihin en büyük bütçe açıkları. Dolayısıyla kendi bütçesini yönetemeyen ve üçte birini Türkiye’den alan ve dolayısıyla söz hakkını da yitiren, buna bağlı olarak kurumlarını da kendisi yönetemeyen, yani Merkez Bankasını kendi yönetemeyen, başkanını kendi atayamayan, kendi generalini kendi atayamayan, Sivil Savunmasının Başkanını kendi atayamayan, dışişleri politikasını biraz önce arkadaşlar konuştu. Paket hazırlanıyor ama burada partiler bile bunların ne olduğunu bilemiyor, göremiyor, tartışamıyor. Türkiye’de hazırlanan. İç politikasında bile ihaleleri Türkiye’de yapılan, turizm yatırımları eğer o anlamında baktığımda turizm yatırımlarını Türkiye de ürettiğimiz kendi üniversitelerimizi baktığımızda maalesef Milli Eğitim Bakanımız var, gözümle gördüm geçiyordu.Üniversitelerimizi bile baktığımda mütekabiliyet ilkesi geliştiremediğimiz, yani Türkiye’de kendi üniversitelerimiz bile kurs bile açamayan, Türkiye üniversiteleri ile burada bir süre çok ciddi olanaklar verilen Türkiye’den gelen üniversitelerle yarışamayacak duruma gelen üniversitelerimize baktığımda Kıbrıs Türkleri din ve maneviyatını bile devrettiğinde Kıbrıs Türklerini kendi kendini yönetmekten aciz, kendi ekonomik kurumlarını yönetmekten aciz bir noktada bugünkü görüşmelere geliyoruz. Bugünkü görüşmelerde Sayın Talat birtakım öneriler götürüyor. Ama biz görüyoruz ki bu öneriler zaman zaman da olumlu öneriler, zaman zaman bize göre daha da geliştirilebilecek öneriler olmasına rağmen Sayın Hristofyas’la bir görüşme sürecine girdi. Bu görüşme süreci içerisinde yönetim ve güç paylaşımı başlığında hem ilerlemeler sağlandı, hem de bazı uzlaşmazlık noktaları oralarda da hala duruyor. Yönetim ve güç paylaşımı noktasına bakıldığında da Toplumcu Demokrasi Partisinin de önerileri var. Evet, şu anda Sayın Talat’ın önerileri, Kıbrıs Rum kesiminin önerileri var. Bu anlamda bakıldığında öncelikle başlangıçta Kıbrıs Rum kesiminin önerileri kabul edilebilir öneriler değildi. Ve bu öneriler biliyorsunuz gerçek anlamda bakıldığında uniter bir yapıyı hedefleyen, yüzdelik olarak ağırlık önerileri ortaya koyan ve bu anlamda da Kıbrıs Rum kesimindeki oylamalarla Kıbrıs Türk tarafındaki başkanı da seçen bir anlayış mevcuttu. Ben Sayın Talat’ın önerilerinde de senatodan başkan

2229

Page 84: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

seçilme önerisine karşı çıktığımı ve bu anlamda burada gelecekte problem yaratabileceği bir öneriler olduğunu da söylemiştim. Dolayısıyla tabii ki bu öneri de kötü bir öneri değil onu da burdan söyleyeyim. Ama şu anlamda çelişkileri olduğunu düşünüyorum bununla ilgili. Kıbrıs’ta eğer senatoyla ilgili seçimlerde Kıbrıs Rumları ayrı senatörler, Kıbrıs Türkleri ayrı senatörler seçiyorsa ve birbirlerini etkilemiyorlarsa ve birbirlerinin seçiminde birbirlerine katkı koyamazlarsa

(Meclis Başkanı Sayın Hasan Bozer Başkanlık Kürsüsünü Sayın Esat Ergün Serdaroğlu’na devreder)

gelecekte kavga yaratacaklarını söylüyor. Neden çok basit bugünkü Meclisimizin gelecekte bir senato, Kıbrıs Rum kesimindeki Meclisin de gelecekte bir senato olduğunu varsaysak Sayın Zorlu Töre’nin orada Karoyan’la nasıl anlaşabileceğini, Sayın Tancer’in Sayın Omiriu ile nasıl anlaşabileceğini doğrusu çok merak ediyorum.

MEHMET ARİF TANCER (Girne) (Yerinden) - Anlaşamam. Doğrudur.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Sayın Tancer zaten şu anda anlaşamadığını söylüyorsun. Sayın Zorlu Töre de anlaşamayacağını söylüyorlar. Siz zaten seçmenleriniz bir Türk tarafından olduğuna göre, Rumların seçmenleri yalnız Rum tarafından olduğuna göre siz seçilip bir senatoda nasıl buluşup hükümet kuracaksınız benim kafam bir türlü almıyor.

MEHMET ARİF TANCER (Yerinden) (Devamla) – Avrupa Parlamentosunda.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Sayın Serdar Denktaş diyor ki; yeni oluşacak diyor idare Kıbrıs Sorununu tartışmayacak diyor gelecekte. Ben de diyorum ki, çünkü diyor o yeni bir yapı olmuştur bir anlaşma da tamamlanmıştır. Kıbrıs yeni bir yapıya oluşmuştur ve yeni bir idare de oluşmuş durumdadır. Dolayısıyla Kıbrıs meselesi tartışılmayacak deniyor. Aslında bu anlayış doğru bir anlayış değildir. Şu anlamda söylüyorum bugün mesela Yugoslavya’da da oluşmuş bir devleti de aldılar. Sovyetler Birliği yeni oluşmuş bir… Sovyetler Birliği bir yapıydı. Yapılar anlaşmalar olsa bile sağlam bağları yoksa dağılabilirler. Amerika Birleşik Devletleri de bir federal yapıydı bugün yoluna devam edebiliyor. Avrupa Birliği bir federal yapıdır bugün yoluna devam edebiliyor. Ama sağlam anlaşmaları yoksa Yugoslavya örneğinde olduğu gibi, Balkanlardaki örneklerde olduğu gibi, Sovyetler Birliğindeki örneklerde olduğu gibi daha sonradan oluşabilecek yapılarda daha sonradan dağılabilirler. Dolaysıyla öyle bir anlaşma yapılmalıdır ki gelecekte dağılmayacak, gelecekte çatışmayacak Kıbrıs Türklerinin ve Kıbrıs Rumlarının çocukları bir biri ile kavga etmeyecek bir anlaşma olması lazımdır. Ben yapıya baktığımda Sayın Zorlu Töre’yi burada gördüğümde, Sayın Tancer’i burada gördüğümde, Aslanbaba’yı burada gördüğümde, Sayın Hasipoğlu’nu burada gördüğümde efendim burada Sayın Hasan Taçoy’u gördüğümde, Dürüst’ü gördüğümde bu Senatoda bu arkadaşlar Anastasiyadis’le, Karoyan’la, Omiriu ile...

MEHMET ARİF TANCER (Yerinden) (Devamla) – Kahve içeriz beraber.

2230

Page 85: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Nasıl... Bakın ne diyorlar, kahve içeceklermiş ama beraber hükümet kuramayacaklar.Ben sizin hükümet kuramayacağınızı biliyorum. O yüzden de Senatodaki bir anlayışın bir ülkenin devletini devam ettirmede yeterli bir anlayış olmadığını düşüncesindeyim. O yüzden de Toplumcu Demokrasi Partisi ne getirmişti halkoyu ile seçim önerisini getirdi. Aslında tek liste önerilerini ortaya koymuştu ve tek liste önerileriyle bir anlamda bakıldığında her iki seçmenin de birbirlerine oy verebilme anlayışının gelecekte bir kavgayı, çatışmayı engel olacağını çünkü Sayın Tancer de seçilebilmek için, Sayın Albayrak kardeşim de seçilebilmek için, ben de seçilebilmek için, Sayın Eroğlu ve diğerleri de seçilebilmek için de her iki tarafın eğer bütün Kıbrıs’ın başkanı olacaksanız ve yalnızca kendi devletçiğinizin başkanı değil tabii ki Rumların da başkanı olacaksınız. E Rumlardan da oy kısmi olarak en azından almanız lazımdır. Yoksa hem adamların başkanı olacaksın bütün Kıbrıs’ın hem de adamların oyunu istemeyeceksin. Yani bu anlayışın mümkün olmadığını söylüyorum. Ama ben gelecekte tekrar söylüyorum bugün Türkiye Hükümetinin de anlayışına baktığım zaman gelecekte bunun da bir problem olabileceğini düşünmüyorum ben, gelecekte. Yani ben Türkiye’nin de bunlara gelecekte karşı çıkan bir anlayış olabileceğini düşünmüyorum. Yeter ki şartlar oluşsun. Ama bugün bakıyorum Rumların önerisi de değerlendirilebilecek bir öneri olduğunu söylüyor. Yani hem ayrı ayrı seçim olacak Kıbrıs Türkleri, Kıbrıs Türklerin başkanlarını, Kıbrıs Rumları da Kıbrıs Rumlarının başkanını seçecek hem de yüzde 20 oranında hem Kıbrıslı Rumlar, yüzde 20 oranında da Kıbrıslı Türkler o taraftaki başkanların seçimini etkileyebilecek. Senatörlerin demiyorum ama başkanın seçimini etkileyebilecek. Bu da gerçek anlamda şeyi meydana getiriyor o da şudur; seçilebilecek kişiler Rum tarafına hakaret etmeyecek. Türkse ve Rumsa da Türk tarafına hakaret etmeyecek ve herkesin Başkanı olacak. Herkesin sorumluluğu olacak. Bir devletin ırka dayalı değil, dine dayalı değil, adalet sistemi, Meclis sistemi, demokrasisi kavga etmeyecek bir şekilde ve bir yapıda olacak. Yoksa Sayın Tancer gitmiş şeyi Girne bölgesinin Esentepe bölgesinde bağırıp çağırmış, kavga etmiş, Rumlar şöyle, Rumlar böyle, bilmem ne böyle. Sonra gelecek senatoya Omiru’yla beraber ve Omiru da gidecek şeyde aynısını yapacak. Omiru da gidecek Baf’ın Ayanni köyünde aynı nutukları sallayacak, sonra gelecekmiş Tancer ile Omiriu da hükümet kursunlar. Bu, bu anlayış bana göre mümkün olan bir anlayış değil. Eğer birbirlerini etkilemeyen, birbirlerine oy vermeyen, kısmı olarak bile olsa, en azından bugün bile bir bölgede oy vereceğim bir Mecliste konuşurken bile seçmenimizi dikkate alıyoruz, seçmenimizi dinliyoruz, seçmenimizi ona göre, politikalarımızı ona göre belirliyoruz. Bundan sonra da UBP ve DP ve diğer partiler de burada kendilerinde Rum tarafından da oy alabilecek bir anlayışta olmaları lazımdır, kendilerini ona göre yenilemeleri lazımdır. Irkçılık üzerine, aşırı milliyetçilik ve şovenizm üzerine de bir politik anlayış sürdürmemeleri lazım. Aksi takdirde zaten bu Devlet gelecekte yaşamayacak. O bakımdan Rum tarafının bugün verilen önerileri, ayrı ayrı bölgelerde seçimi de kapsamakla birlikte bu da olumlu bir şey ama birbirlerini de yüzde 20 oy olarak etkilemeleri açısından da toplumların değerlendirilebilecek öneriler olarak karşımızda duruyorlar. Önemli olan bizim bu önerilerin karşılığında başka konularda, mesela bakanların sayısında veya bakanların icraatlarında şeyler yapılabilsin, ki daha farklı istekler olabilsin. Belki bu önerilerin karşılığında Sayın Cumhurbaşkanı şeyi de kabul edebilir, bakan sayısının üç altı oranında değil, örneğin yediye beş, örneğin ne derler dörde üç oranında olabilecek sayıları artırarak bakan sayısını elde edebilirler. Tabii bu anlamda baktığımda şu anda Sayın

2231

Page 86: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Cumhurbaşkanının şu yapısını da eleştirmeyi doğru buluyorum. Gerçekten partileriyle burada tartışmayı ve bir paket hazırlarken bizimle tartışır gibi görünmek değil de, paketi bize değerlendirir bir paket verilecekse Rumlara bizlerle beraber konuşup, bizlerle beraber hazırlamasını tercih ederdik. Ancak bu anlayışa bakıldığında Sayın Cumhurbaşkanının bu anlayışı yapmadığını görüyoruz. Bizi atladığını görüyoruz, bizi değerlendirmediğini, bizim önerilerimizi değerlendirmediğini görüyoruz ve bu yapının da yanlış bir gidişat olduğunu da buradan söylemek istiyorum ve bu anlamda baktığımda sunulacak önerileri de maalesef işte ekonomimiz böyle kötüyse, bütçeniz böyle kötü durumdaysa ona bağlı olarak parayı da istediğiniz yere karşı talimat anlamında da onların isteklerini daha çok yerine getirmek durumunda kalıyorsunuz. Tabii gelecekte eğer Sayın Talat yerine, Sayın Cumhurbaşkanı Sayın Eroğlu seçilirse benim için çok merak konusu olacaktır bu görüşmeleri hangi koşullarda, tek vatandaşlık, tek egemenlik konusu, iki bölgeli, iki toplumlu federal yapı, 23 Mayıs – 1 Temmuz Anlaşmaları, siz bunu yapmazsanız Türkiye dünyaya kendini nasıl izah edecek, Türkiye dünyaya diyebilecek mi ben bir adım öndeyim?! Türkiye dünyaya diyecekti ben Annan Planında bak yapmam gerekeni yaptım, evet verdik, destekledik, çözümü destekliyoruz, Nasıl yapacak? Bunlar gerçekten soru işareti ama başka bir soru işareti daha duruyor karşımda. Bunu da buradan itiraf etmek istiyorum. Sayın Eroğlu’na yükleniyorum böyle ama şeylerle ilgili, Sayın Talat’ın da özellikle kendi dışındaki Cumhuriyetçi Türk Partisi dışındaki sol partilerle işbirliği yapmadığının da farkındayım. Bunu görüyoruz. Aslında bir taraftan da şöyle bir kanaate de ulaşıyorum doğrusu. Sayın Eroğlu diyor ki, bizi sevmiyor mu? Bilmiyorum bizi sevip sevmediğini. Bizi sevip sevmemesi çok önemli değil, yani aralarında bir illa sevgi ilişkimiz olması gerekmiyor ama politik anlayış, işbirliğimizin olması gerekirdi. Sayın Talat’ın çözüm güçlerinden ve çözümle ilgili sol diğer partilerden beraber yürümediğini de ve işbirliğini geliştirmediğini de buradan söylemem lazım.Bu anlayışın nereden kaynaklandığını bilmiyorum. Ama eğer Sayın Talat’la Sayın Eroğlu arasında bir fark yoksa da doğrusu bilmek isteriz. Sayın Talat’la şu andaki gidişat anlamında baktığımda Sayın Talat’ın Ulusal Birlik Partisi ve Demokrat Partinin ne söylediğine bakmaksızın, herhangi bir etki dışında kalmaksızın çözüm güçleriyle beraber hareket etmesini ve bu yolculuğu öyle yürümesini ben kendisine söyledim. Buradan buradan kamuoyu ile paylaşmak istiyorum. Kendisine bunları söylediğimizi ve çözüm güçlerinin hep birlikte beraber bir cephe halinde gerektiğinde, cephe halinde birlikte yürümesi gerektiğini söyledim. Ama sıcak bakmadığını da gördüm bunu da paylaşmak isterim. Dolayısıyla bundan sonraki süreçte de biz de kendi değerlendirmemizi Toplumcu Demokrasi Partisi ve diğer partili, sol partideki arkadaşlarla genel değerlendirmemizi yapacak ve bu doğrultuda yürüyüşümüzü nasıl yapmamız gerektiği konusunda bir tavır belirlememiz noktasında çalışma da başlattık zaten parti içerisinde. Bundan sonra da nasıl yapacağımızı tekrar yolunu çizeceğiz ama Sayın Talat’tan da bugüne kadar beklediğimiz adımları alamadığımızı da tekrar buradan söylemeyi istiyorum. Bu herkes tarafından net olarak bilinsin. Biz de tavrımızı bundan sonra ona göre belirleyeceğiz. Bizim temennimiz bu değildi, çözüm güçlerinin hep birlikte beraber sırasında bir cephe halinde mücadelesiydi. Çünkü amaç şeydi: kaybedeceksek sağda kaybedelim, taktiklerle kaybetmeyelim. Çünkü bu taktikler çözüm güçlerinin kaybetmesine bu yolculuğun ertelenmesine sebep olacak, o bir şey daha söyleyim. Son cümlelerimi bununla ilgili bağlayım. Ben gelecekte bu ülkede bir anlaşma olacağına inanıyorum. Bu anlaşma Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkileri şekillendiği zaman ve Avrupa Birliği yolculuğu

2232

Page 87: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

en azından bir noktaya geldiğinde ve şekillendiğinde Kıbrıs’ta bir anlaşma olacak.Bunun önüne de kimse geçemeyecek. Böyle bir gerçek var. Bizim görevimiz buna kendimizi hazırlamaktır Kıbrıs Türk toplumunu. Toplumcu Demokrasi Partisi de en azından geleceğe, bugün olacaksa bugün bu anlaşma, yarın olacaksa yarın, 15 yıl sonra olacaksa 15 yıl sonra, biz bu anlaşma için kendimizi hazırlayacağız. Kimsenin de Kıbrıs Türk toplumunu kandırmasına izin vermeyeceğiz. Eğer, ey Kıbrıs Türk insanı buradan da çok net olarak gör ki, bu anlaşmanın gelecekte kimse önüne geçemeyecek. Bu partilerin var ya bu partilerin hükümete gelmiş olabilir. Çok da çeşitli isimlerle de gelmiş olabilirler ama yolculuk hep ayni yolculuktur. İki bölgeli iki toplumlu federal yapı yolculuğu Kıbrıs Türk Halkının devam ediyor, devam edecek ve bir gün bir anlaşma belki bir TDP’liye, belki bir CTP’liye, belki de bir UBP’liye, belki bir TDP’liye, DP’liye imzalattırılacak. Böyle bir gerçeğimiz karşımızda duruyor. O gün keşke benim temennim tekrar söylüyorum…

SONAY ADEM (Gazimağusa) (Yerinden) – Sabahtan beri ki, konuşun madem başkası imza attı. Ne konuşun oğlum sabahtan beri…

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Başkası imza attı..

SONAY ADEM (Yerinden) (Devamla) – Vay Allah’ım vay. Artık boşuna konuşun söyle be Turgay vallahi billahi.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Sonay Adem benim söylediklerimi sevmez. Çünkü CTP’nin bu gidişatı ile CTP olamayacağını anladık ama. CTP’nin bu gidişatı ile CTP olamayacağını anladık. Benim söylediğim süreçle ilgilidir. Birinin bize imza attırması, doğru söylese o da anlasa ne söylediğimi. Biri bize yaptıracak değil, dünyanın gidişatının yönüne doğru politikalar belirlenir diyor. Bizim de dünyanın gidişatına göre olan politikalarımız ortadadır. Değişmesi gereken biz değiliz. Eğer CTP de gelecekte Avrupa Birliğini hedefliyor ve bu yolda devam ettiğini söylüyorsa ki, öyle olduklarını söylüyorlar. Ben de o bakımdan söylüyorum. Gidip de bize elimizden tutup bizi biri imza attıracak değil, konjonktür doğacak diyorum. Annan Planı döneminde nasıl konjonktür doğdu, nasıl orada Rumların AB’ye girişatları oluşabilmesi için Annan Planındaki konjonktür doğdu ve o gün CTP çok daha güçlü bir şekilde yüzde 40’lara varan oylar aldı, BDH vardı o dönemde ve çözüm güçleri yüzde 65’e rağmen oy aldılar. Bugün bu koşullar bulunmayabilir ve UBP bulunabilir buralarda ama yol haritamız içerisinde yine koşullar oluşacak ama Sayın Sonay Adem’in söylediği gibi biri de tutacak bizim elimizden imza atsın değil. Konjonktür doğacak. Çünkü Türkiye’nin AB’ye girebilmesi için Kıbrıs Rumlarının ve Yunanlıların vetolarından kurtulabilmesi için buralarda hem Türkiye bir anlaşma isteyecek, hem Batı Türkiye’nin Avrupa Birliğine girebilmesi için İngiltere, Amerika’sı olsun, Yunanistan’ı olsun destek koyacak ve burada da rüzgarlar çözümden yana esecek. Bugün onun yolculuğu içerisindeyiz. Benim söylediğim budur. Yoksa Sayın Sonay Adem beni eleştirecek diye, e işte biri tutacak bizi elimizden de imza atsın da biz değiliz bunu yapan demiyorum. O gün CTP de, TDP de olmayabilir, başka isimde çözüm isteyen partiler olabilir ve o gün o imza attırılır ve onu da o günkü halkın istenci üzerine yapılır bu da. O anlamda söylüyorum bunu. Bunun da önüne kimse geçemeyecek ama ne yazıktır ki bugünün dünyasını yaşıyoruz. O günün dünyasında da

2233

Page 88: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

karşımızda biz UBP çözüm istemediğini yıllarca söyleyen UBP bugün de çözüm istediğini söylemeye başlayan birtakım cümleler ortaya koyuyor ama kafalarının arkasında çözüm istemedikleriyle ilgili bir strateji var ve politika var. Maalesef Kıbrıs Türk halkı bununla yaşıyor. Demokrat Parti ben eminim Sayın Serdar Denktaş ılımlıdır mılımlıdır, bilmem ne diyor ama bir plan geldiğinde hemen o da baba Denktaş’ın doğrultusunda hayır diyecekler plana. ÖRP çıktı meydana. UBP ve DP’den kopan arkadaşlarla. Onlar da hayır kampanyası yürüttüler, Anayasa Mahkemesine gittiler. Anayasa Mahkemesinde hayır oyu yapmak için Sayın Avcı da epeyi bir uğraştı. O, neydi o avukat arkadaş yanında dolaşan o zaman? Dolaşan hangisiydi?

TURGAY AVCI (Gazimağusa) (Yerinden) – Enver Beyi kastediyorsunuz.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Enver Öztürk arkadaşımız orada milli kahraman ilan ettiler kendilerini Anayasa Mahkemesine gittiler değil mi şey olacağında.

BAŞBAKAN DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) – Kala kala çözüm sana kaldı.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Ondan sonra Sayın Avcı tabii bir baktık bir kaç gün sonra Sayın Hüseyin Özgürgün bir odada, öbürü kendi odadayken Özgürgün’ün dışında planlar yaptı ve birden bire baktık çözüm istediğinden bahsetmeye başladı. Bir gün, bir günde Sayın Avcı da artık çözüm istediğini…

ALİ ÇETİN AMCAOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) – Bir Çakıcı kalırsa...

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Be arkadaşlar bir Çakıcı kalırsa meselesi değildir bu. Ben onu söylerim bir ben kaldım da demiyorum, bir sürü insan var benim dışımda. TDP milletvekilleri var, CTP. Sen zaten Ahmet Zengin benim ne dediğimi anlamaz. Ahmet Zengin biz seninle zaten aynı lisanda konuşmuyor. Sen başka dünyada yaşan, ben başka dünyada. Biz seninle aynı dünyada değiliz.

AHMET ZENGİN (İskele) (Yerinden) – Sen Ahmet Zengin’i nereden tanıyorsun?

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Ahmet Zengin’le biz aynı dünyada değiliz. Onun dünyası farklı, geldiği yer, temsiliyet...

ALİ ÇETİN AMCAOĞLU (Yerinden) (Devamla) – İnsanlara hakaret etmeyi...

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Yok sen laf atacan bana senin söylediklerimi anlamaz diye arkadaşını uyarsana Amacaoğlu.

ALİ ÇETİN AMCAOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Çok ayıptır.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Konuşur konuşur diyor, ne söylediği anlaşılmaz diyor. Sen uyarsana arkadaşını Amcaoğlu ayıp değil mi?

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Yani bir nala vurur, bir mıha vurur.

2234

Page 89: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Uyar arkadaşını bakalım.

ALİ ÇETİN AMCAĞLU (Yerinden) (Devamla) – Öyle bir şey söylemedi.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – E, söyledi yahu nasıl. Tutanakları çıkarırız. Ne söylediği anlaşılmaz dedi. Ben de diyorum ki onun söyledikleri de benim söylediğim anlaşılmaz. Doğrudur söyledikleri. Ben başka dünyadayım, o başka dünyada.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Ben seni çok iyi anlıyorum. Ben seni çok iyi anlıyorum.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Tamam o zaman arkadaşını uyar, yani ondan sonra geçin karşımıza ha, bir tek çözümcü de biz kaldık değil ama bir tek şunda biz kalmış olabiliriz. İlke anlamında, götürdüğünüz siyaset anlamında baktığımda evet doğrudur. Doğrudur, yani ben sizin gibi ikide bir siyaset değiştirmiyorum ya. Siyasetimiz 10 yıldır bu memlekette aynıdır. Ha, 7 yıldır da politika yapıyoruz. Biz sizin gibi kıvırmıyoruz arkadaşlar. Biz kıvırmıyoruz. Biz ne söylüyorsak onun arkasında olduk ne söylüyorsak. İşte halk...

ALİ ÇETİN AMCAOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Anlatın kendinizi.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Anlayacak ve anlayacak o da anlayacak, onun da bir gün zamanı gelecek ve ben de bu Kürsüden size bunları tekrar tekrar söyleyeceğim. Onu da söyleyeyim. Onun da zamanı gelecek. Çünkü hepimizin ne mal bu halk zamanla görecek. Görsün diye konuşuyoruz zaten, görsün diye konuşuyoruz.O yüzden çok konuşmayacağım bitirdim. Son cümlelerimi onu söyleyeyim. Son, son cümlelerimi yapıyorum.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Çok konuşmayacak...

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Çok konuşmuyorum merak etmeyin.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Anla işte ne konuştukların için anla o kelimeyle. Çok konuşmadınız 4 saat oldu hemen hemen…

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Yerinden) (Devamla) – Bırakırsan Ahmet Bey, Başkan bitirecek ama sen de dürten.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Ama nerede bitirecek ya Allah aşkına.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Gördün. Şimdi ben laf söyleyim bu arkadaşa yoksa söylemeyim?! Amcaoğlu söyleyim mi laf bak laf atar bana söyleyim yoksa uyaracan kendini.

2235

Page 90: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

ALİ ÇETİN AMCAOĞLU (Lefkoşa)(Yerinden) – Yok söyleme ben söylerim senin söyleyeceklerini.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Tamam işte gördün.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Yerinden) (Devamla) – Bakın saate, Mehmet Bey de şimdi Genel Kurula…

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Saate bakalım. Dolayısıyla değerli arkadaşlar;

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Ben söyledim bunları.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Sen söyledin.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Tamam anlaşıldı.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Tekrar söylüyorum. Zaten birşey söyleyim ben görevimi yapıyorum.Vicdanen de kendimi çok rahat hissediyorum burada. Gerekli politikayı yapıyoruz ne söylersek de hep aynı noktada olduk ama alınmayacaksınız, gücenmeyeceksiniz bunları söylediğimizde size.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Yok canım alınmayız.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Biz size söylemeye hem de böyle gevelemeyip söylüyoruz, doğrudan söylüyoruz. Ha, karşımıza alıyoruz sizi gevelemeden söylüyoruz. Ama saklanmayın böyle politika arkasına lafları geveleyerek ve dolayısıyla politikalarınızı siz söylemezsiniz ne yaptığınızı, biz söylemeye devam edeceğiz burada daha da çok söyleyeceğiz size. Daha yeni başladık dört yıl var önümüzde size her Perşembe her Pazartesi her zaman söyleyeceğiz, bunları duyacaksınız bakalım. Ama dayanabilirseniz ha onu söyleyeyim. Dayanabilirseniz onu, onu da söyleyim.

Evet, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben konuşmama son verirken bu Bütçe anlamında baktığımda hayırlısı olsun demek durumundayım. İnşallah Kıbrıs Türk Halkına yeni bir şey alarak UBP-TKP Programını da okudum, biraz önce aldım. Sayın Soyer dedi ki; konfederal çözümle ilgili bir program vardır içinde..

BAŞBAKAN DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) – Garantisi yok.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Yoktur. Şimdi ben Sayın Soyer yani bir şey söyleyeyim.

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Ama KKTC var.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - KKTC’yi kimse reddetmiyor, biz de reddetmiyoruz KKTC’yi. Biz KKTC’yi reddetmiyoruz. Yani nereden çıkarıyorsunuz bunu anlamadım. Ben KKTC’yi reddetsem bu Mecliste bulunmam. Ben şuna inanıyorum

2236

Page 91: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

ama tekrar söylüyorum. Kıbrıs Türk otonom yönetimi olsaydı daha iyi anlaşılsın diye söylüyorum. Kıbrıs Türk otonom yönetimi olsaydı ve onun parlamentosu olsaydı orada olacaktım. Kıbrıs Türk Federe Devleti olduğunda bu parlamentoda orada da yer alırım, reddetmem Kıbrıs Türk Halkının kurduğu, devam ettirdiği ve mücadelesini her zaman bir adım sonra gördü o yüzden ben burada da KKTC, ben bir şey söyleyeyim mi? Burada yazılanları yadırgamıyorum, yanlış anlaşılmasın. KKTC bildirgesinde yazılanları yadırgamıyorum. Yalnızca sizin ilkesiz bunları unutarak devam ettiğinizi söylüyorum. Ben hatırlatıyorum KKTC bildirgesinde bile iki bölgeli, iki toplumlu federal yapı var. O da bize uygundur, biz reddetmiyoruz Meclisi. Bu KKTC Meclisidir buradayız bugün. Yarın yeni bir anlaşma olacak. İki bölgeli, iki toplumlu federal yapıdaki federal Meclis içinde orada yer alacağız. Söylediğim odur ve ayni KKTC kuruluş bildirgesinde söylendiği gibi diyorum. Yoksa biz KKTC’yi reddetmiyoruz.Niye reddedelim arkadaşlar. Bugün KKTC vardır, yarın Birleşik Kıbrıs Federal Devleti vardır orada yer alırız. KKTC kuruluş bildirgesini de reddetmiyor, reddeden siz oldunuz onu söylüyorum. Burada yazanları siz reddettiniz onu söylüyorum. Yoksa KKTC’yi niye reddedelim. Benim partim gelmiş KKTC Devleti içerisinde UBP-TKP koalisyonunu kurmuş onun içerisinde KKTC’nin nasıl geliştirilmesini, nasıl büyütülmesinden bahsetmiş. Ayni şeyi bugün de söylüyoruz. Biz Kıbrıs Türkünün kurumları olarak görüyoruz KKTC’nin kurumlarını. Bizim kurumlarımızın gelişebilmesi, büyüyebilmesi için Meclisimizin, demokratik bir hale gelebilmesi için mücadele vereceğiz. Böyle bir gerçeğimiz var bunu reddetmiyoruz. Bu şey anlamında baktığımızda bu Devletin içinde bulunan her kurumun gelişmesi bütçemizi eleştiri..ve bu yol sıradır. Reddettiğimiz için değildir. Ama şu da bizim devamımızdır tekrar söylüyorum. KKTC’den sonra biz iki bölgeli iki toplumlu bir federal bir yapı arıyoruz. O da zaten diyoruz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruluş bildirgesinde var. Biz bunun reddetmedik için de yer alanlara baktığımda

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Anlaşıldı 50 sefer oldu ya.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Ama sizsiniz reddeden. Sizsiniz reddeden onu söylüyorum.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) –52 sefer söylediniz ya.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Bazen 50 kere tekrar etmem gerekiyor. Çünkü 50 kere tekrar ettiğimde bile anlaşılmıyor söylediklerim bazen

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Nereden biliyorsun anlamadığımızı.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Ben de anlamam vallahi. 50 kere tekrar ederim anlaşılmaz. Dolayısıyla UBP-TKP koalisyonunun programına da bakıyorum. Sayın Soyer’in söylediği konfederasyon vardır bunun içinde kelimesine rastlamadım. Biraz önce Sayın Akıncı’yı da aradım. Elimdedir de şey biraz önce Meclis tutanaklarından istedim…Sayın Akıncı’yı da aradım konfederal, böyle bir şey var mı? Hayır. KKTC’nin kurumlarının geliştirilmesi var mı? Var. Olacak tabii ki. Ben de hükümete gelsem bugün KKTC’nin kurumlarının geliştirilmesi için mücadele edeceğim. Niçin? Ayrı bir şeydir bu. Şimdi bir şey söyleyeyim, çünkü neden onu söylüyorum. Bana göre devletimin isminin

2237

Page 92: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

önemi yok. Kıbrıs Türk toplumunun kurumlarının gelişmesi bizim önceliğimizdir. Kıbrıs Türk kurumunun ekonomisinin gelişmesi bizim önceliğimizdir. Kıbrıs Türk toplumunun demokrasisinin gelişmesi, sivilleşmesi, kendi kendini yönetmesi, kendi ayaklarının üzerinde durması, bunların durması için Maliye Bakanlığının gelişmesi, ihalelerimin burada olması, İçişleri Bakanlığımın gelişmesi, dış politikada daha hakim bir dış politika yapıyor olmak, dış politikada daha çok kurum kuruyor olmak. Niçin herhangi bir eminim hükümete girecek olan birinin yapacağı bir şeydir. Burada da tekrar söylüyorum Hükümet Programında bu yazar. Burada yanlış bir şey yazmaz, yanlış bir şey yazmaz. Dolayısıyla ben bunu reddetmiyorum ha bugün yeni gelişen politikada da hala iki bölgeli, iki toplumlu federal yapıyı korumaya çalışıyoruz ve bunun mücadelesini vermeye çalışıyoruz. Siz de KKTC bildirgesine yazdınız bunları. Ben diyorum ki size siz de kendi kendinizle çelişmeyin bugünkü gerçeğinizi açıkçası söylemeyin diye kendinize söyleyin o bakımdandır söylediklerim. Başka unuttuğum bir nokta yoktur. Her şeyi kendimce anlattık. Tamam mal kararını bulmuştur. Çok teşekkür ediyorum. Bir dahaki bütçe konuşmamız gündeminde görüşmek üzere çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çakıcı.

Buyurun Sayın Turgay Bey.

TURGAY AVCI (Gazimağusa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çağdaş bir Meclis diyoruz. Maalesef Sayın Çakıcı yerine geçtikten sonra devam ediyor. Daha hızını alamadı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; saat 5’e çeyrek var. Tam 6 saattir konuşmalar devam ediyor. Daha parti başkanlarının konuşması bitmedi, hükümetin daha konuşması olmadı ve daha milletvekillerine geçecek, yani bir bütçe 9-10 saat konuşulacak ve bugün üç bütçe var. İşte Sayın Taçoy her zaman böyle oluyor doğrudur değil. Biz diyoruz ki bu Meclisin artık çağdaşlaşması lazım. Söylüyorum ben, yani 20 sene önce böyleydi, böyle olması gerekir yok arkadaş. 20 sene önce cep telefonu yoktu. 10 sene önce yoktu, biraz sonra Meclis Bütçesi var ama söylemem gerekiyor. Bir komite kurulması için çalışma başlatıldı isimler de alındı İçtüzük için ve göreceksiniz yarın Ocak ayı, Şubat ayı seçim yasakları Temmuz’a kadar bu iş yatacak. Ben diyorum ki, acil İçtüzük maddeleri için hemen kararlar alınsın, beklenmesin hepsinin değiştirilmesi. Ben bu öneriyi de yapıyorum İçtüzükte bu konular hemen karara bağlansın, konsensüsle zaten öyle bir görüşü vardır Meclis Başkanının, ki doğrudur. Arkadaşlar saat 5, daha ben konuşacağım, Sayın Başbakan herhalde konuşacak. Herhalde yani diyorum herhalde konuşacak. Milletvekili arkadaşlarımız vardır. Saat 08.00 – 09.00. E, evet...

BAŞBAKAN DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) – Daha bu oybirliği ile olan bütçedir.

TURGAY AVCI (Devamla) – Evet. Bugünkü Bütçemiz Cumhurbaşkanlığı Bütçesini konuşuyoruz. Tabii Cumhurbaşkanlığı dendi mi yine geleneklerden dolayı da hep Kıbrıs konusu konuşuluyor. Şimdi bütçe açığı konuşuluyor hep. Ankara’nın destekleriyle, yardımlarıyla kapatılmaya çalışıldığı konuşuluyor. Bu bir gerçektir. Geçen

2238

Page 93: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

gün de söyledim açılış günü. Üretmeyen bir KKTC, turizmi 2 milyona çıkaramayan bir KKTC, üniversite öğrenci sayısını 60-70 binlere çıkaramayan bir KKTC, ihraç konumuna gelemeyen bir KKTC’de bu açıklar sürekli olacaktır. Olacaktır. Yüzde 38 personel giderleri, yüzde 44 cari transferler giderleri ile bu açıklar olacaktır. Ha, bu açıkların kapatılması için çalışma yapılması gerekiyor, tamam. Ama üretmemiz gerekiyor. O bakımdan hep şunu vurguladık biz. Kamu Yönetimi, özel sektör konusundaki açılımlar, destekler, bütün bu konularda siyasi partilerin birlikte hareket ederek bir yerlere varabilmesi önemlidir. Evet, Cumhurbaşkanlığı Bütçesi konuşulurken tabii ki, Sayın Cumhurbaşkanı kurduğumuz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanıdır. O bakımdan bütçe olarak tartışılmaz. Hatta keşke daha güçlü bir bütçe olsa ve ileride yurtdışındaki temsiliyetler açısından çok samimi söylüyorum daha güçlü bir bütçe ile yurtdışındaki temsiliyetler, temaslar biraz sonra Meclis Bütçesinde de konuşacağım. Bunların daha iyi bir noktaya gelebilmesi gerekiyor.41 yıldır devam eden görüşmeler var, 68’de başlayan. Birçok kez anlaşma noktasına gelindi gibi oldu ama maalesef Rum tarafının, Rum Yönetiminin sürekli retleri ile kaçamakları ile bunlar engellenmiştir. 1960’ta kurulan Cumhuriyet vardı. Diğer parti başkanı arkadaşlar çok detaylı geçmişleri hatta Osmanlıdan gelen tarihi de anlattı bir arkadaşımız ben onlara girecek değilim ama 60 yılında kurulan ortak bir Cumhuriyet vardı ve 63 yılında da gasp edilen bu Cumhuriyet vardır. Kıbrıs sorunu buradan başladı. Bunu doğru anlatabilmemiz gerekiyor dünyaya. 30 ay Dışişleri Bakanlığı yaptığım süreç içerisinde yurtdışında hep 74 diyorlar Kıbrıs sorununu. Bakın; çünkü Rum lobisi iyi çalışmıştır, iyi çalışıyor bunu kabul edeceğiz. Rum ulusal konseyi iyi çalışıyor bunu kabul edeceğiz. Bunları konuşmamız gerekiyor bugün de.O bakımdan 63’te gasp edilen Cumhuriyetimiz, 63-74 arasında Kıbrıs Türkünün yaşadığı, benim de bir genç olarak o dönemlerde yaşadıklarımız akıllardan silinmeyen gerçeklerdir ve sonuç olarak da 74 Mutlu Barış Harekatı günümüze gelen Federe Devlet ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. Tarihte birçok görüşme süreci yaşanmıştır. Ama en kapsamlı, en kapsamlı belki de Birleşmiş Milletlerin en çok ağırlığını koyduğu, en çok üzerinde çalışılan yıllarca Annan Planı olmuştur. Bu da bir gerçektir ve 2004’te Kıbrıs’ta bir çözüm için belki de meydana gelen en yakınlaşma çözümün olabileceği bir noktaydı. Biraz önce Sayın Serdar Denktaş Bergenstock gerçeklerini, temaslarını oradaki detaylardan bahsetti dün. Esasında şu öneriyi de getiriyorum bu tarihlerin silinmemesi gerekiyor ve bunu yaşayanların bu tarihlerin gerçekleri ile bir yerlerde de yazılması gerekiyor. Çünkü bundan sonra bunun farklı yorumlanması her zaman olacaktır. Gerçeklerin, gerçek konuşmaların, gerçek detayların ki, bizler yaşamadık. Herkes kendi yaşadığı içerikleri bilebiliyor. Bunların doğru bir şekilde masaya da yatırılması konuşulması gerekiyor ve sonuçta Avrupa Birliğinin sözleri vardı. Amerika Birleşik Devletlerinin sözleri vardı, Ankara’nın iradesi vardı ve Kıbrıs Türkünün de ortaya koyduğu bir çözüme destek vardı. Yüzde 65 “Evet” çıktı. Çözümü reddeden her zamanki gibi Rum tarafı olmuştur. 74 referandumunun ilk 2004 referandumunun en önemli avantajı iki halk ayrı referandumlar yaptı. Bir başka getirisi ve avantajı yurtdışına her çıktığımızda şu anda Dışişleri Bakanı da ayni konumdadır, Sayın Başbakan da muhakkak ayni avantajı kullanıyor. 2004’te dünyanın gözü önünde Kıbrıs Rumları reddetmiştir biz çözüme inanıyoruz. Bu önemli bir güçtür Kıbrıs görüşmeleri sürecinde. Çünkü o güne kadar hep Kıbrıs Türkleri görüşmüyor konuşmuyor reddediyor diye bir imaj yaratıldı. Tekrar söylüyorum, neden bu imaj yaratıldı? Çok iyi bir lobi yaptılar ve yapıyorlar da. Çok güçlüler yurt dışındaki lobileri. Çok samimi

2239

Page 94: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

söylüyorum. O bakımdan 2004’ün çok büyük bir avantajı getirisi oldu. Sayın Çakıcı konuşmasının sonuna kadar ÖRP’ye değinmedi sonunda yine girdi bir yerlere. Evet, Annan Planında mensubu bulunduğum parti ile hareket ettim, ama Annan Planından sonra mensubu bulunduğum parti dahi yazılı bir kitapçıkta yüzde 65 iradeye saygı duyulduğumu ifade etmişti. Halkın iradesidir bu. Yani halk yüzde 65 evet dedikten sonra, 19 Nisan Seçimleri bir tablo çıkardıktan sonra, Cumhurbaşkanlığı seçimde çıkacak olan tablodan sonra tartışma olmaz artık. Güç halktadır, irade halktadır. O bakımdan 2004 sonucu da Kıbrıs Türkü yüzde 65 bu plana evet demiştir. O amaçları için, bu şartları için, onun için. Peki, sonrasında ne olmuştur? Bunlar hep gerçeklerdir. Bakın, Avrupa Birliği kabul etmemesi gerektiği şekilde tek taraflı sorunlu Kıbrıs’ta Rum yönetimini kabul etmişti AB’ye. Sabahtan Sayın CTP Başkanı bir tarihsel süreci anlattı, Serdar Bey anlattı o süreci. Tabii ki o dönemlerde yetmişli, seksenli yıllarda Mecliste olan, yönetimde olan, hükümetlerde olan, görüşmeci olan, Cumhurbaşkanı olanlar çok detaylı biliyor bu konuları. Bu çok önemli bir gerçektir. Avrupa Birliğin verdiği sözler vardı izolasyonlar kaldırılacak hafifletilecek, Yeşil Hat Tüzüğü ile büyük bir ticari açılım olacaktır. Çok iyi hatırlıyoruz Güneyden buraya turistler gelecek Larnaka’dan geçişler olacak, büyük konaklamalar olacak, olmadı. Yeşil Hat Tüzüğü devreye girdi doğrudur, ama beklenen açılım olmamıştır. Mali Yardım Tüzüğü ile Doğrudan Ticaret Tüzüğü birlikte çıkacaktı, çıkamadı. Bunun en büyük sebebi de, en önemli sebebi de Rum yönetiminin tek taraflı AB’ye kabulüydü, budur. Oturuyoruz yabancılar ile konuşmaya, diplomatlarla ben soruyorum onlara, onlar soruyor soruyor, neden Rum yönetimi bu çözümü kabul etsin? Siz adamları AB üyesi yaptınız, siz Rum Başkanını Cumhurbaşkanı olarak kabul ediyorsunuz, siz doğrudan ticaret iznini sadece o tarafa verdiniz, bütün dünya topluluklarından destekler o tarafa akıyor. O zaman tek bir güç onları bu çözüme getirebilir eşit bir çözüme uluslararası topluluğun baskısı.

(Meclis Başkan Yardımcısı Sayın Mustafa Yektaoğlu, Başkanlık Kürsüsünü Sayın Esat Ergün Serdaroğlu’ndan devralır)

Bunu yapacak irade var mı Avrupa Birliğinde, Amerika Birleşik Devletlerinde, budur çok önemli olan.

Nitekim Doğrudan Tüzük, Ticaret Tüzüğü ayrıldı rafa kaldırıldı. Kaldırıldı. Mali Yardım Tüzüğü geçti 259 milyon Euro. Ama bir gerçek de vardır beklenen şekilde istenildiği şekilde de bugüne kadar çok iyi çalışan bir sistem olmamıştır. Avrupa Birliği yetkilileri gelip soruyor, niye bu çalışmıyor dediğimizde cevap şu. Kuzeydeki mallara yapılacak yatırımlar arazilerin sahiplerine sormamız gerekiyor. Peki, Güneydeki bizim mallarımızın üzerine yapılan yatırımları bize soruyor musunuz dedik, cevap yok. Çok açık. Ben Sayın Pasko’ya, yani BM’nin ikinci adamına, Avrupa Birliğinden gelen milletvekillerine, görüştüğümüz bütün yetkililere şu soruyu sorardım hep.Siz hep Kuzeydeki Rum mallarını konuşuyorsunuz, savunuyorsunuz ve sorguluyorsunuz. Ama Güney’deki uçuş yaptığınız, iniş yaptığınız, uçakla inip kalktığınız Larnaka Havaalanının kimin malı olduğunu sormuyorsunuz. Sormuyorsunuz. Ha burada yine bizim eski yönetimlerin hataları var mı açılan davalarla? Evet vardır, doğrudur ve bunu söyledim hep onlara. Tutanaklarda vardır Dışişleri Bakanı olarak konuşmalarımda da. Parti Başkanı olarak da konuşmalarımda. Siz dedim bu havaalanına inerken benim malıma

2240

Page 95: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

indiğinizi biliyor muydunuz ve sordunuz mu? Onları ilgilendirmiyor. Yani Avrupa Birliği çok adaletli mi davrandı? Hayır davranmadı. İzolasyonlarda rahatlamalar oldu mu? Olmadı. Ama referandum tekrar ediyorum 2004 yılındaki referandum Kıbrıs Türkünün ekonomik olarak, yatırımlar olarak yabancıların Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne gelmesi olarak bizim dış ilişkilerde ikili ilişkilerimizin çok rahat yürümesi olarak avantaj sağlamıştır. Bu bir gerçektir. İslam ülkelerinde referandum sonrası Kıbrıs Türk Devleti İKÖ’deki isim değiştirilmiştir. Benden önceki dönemde, bunlar hep avantajlardır. İslam Konferansı Örgütü ülkelerinde Genel Sekreteryasında önemli bir yer aldık. Ama hep bu yaptığımız açılımlardan dolayıydı. Tekrar vurguluyorum Avrupa Birliği verdiği sözü tuttu mu? Hayır tutmamıştır, tutmamıştır. Peki biz ne yapmalıyız bunun üzerine? Görüşmeleri kesip madem ki sözlerini tutmadılar, madem ki Avrupa Birliği adaletli davranmamıştır deyerek bütün temasları kesmek mi? Hayır, hayır. Ben hep şunu vurguladım. Sahadan kaçan üç sıfır hükmen mağlup olur, bu bir gerçektir.Ancak sahada kalarak haklarımızı savunarak bir yerlere gidebiliriz. Cumhurbaşkanı Sayın Talat 2008 yılında yeni bir görüşme süreci başlattı. Hristofyas Başkan seçildiği zaman Rum lideri olduğu zaman büyük bir iyimserlik yaratıldı. Ve artık bu işin çok rahat olabileceğini, çözümün çok rahat gelebileceği vurgulandı bir çok çevreden. Avrupa ülkelerinden de, BM’den de bizim içimizden de. Ben, bana iletilen her soruya şu cevabı verdim. Evet Hristofyas belki Papadopulos’a göre daha ılımlı olabilir seçimlerinde çözüme açık yol vereceğini söylemiş olabilir.Ama hiçbir zaman kişilerin değişmesi ile Rum liderliğindeki Kıbrıs politikaları değişmeyebilir dedim, bütün beyanatlarım böyledir. Ama inşallah dedim o söylediğiniz gibi iyi niyetle masaya oturur. Haa düşünüyor muyum öyle olacağını? Rum tarafında Güneyde bir kilise gücü vardır, bunu kabul edeceğiz.Kuzeyden Güneye geçen Rum vatandaşının çantasını bile yoklasan Kıbrıs Türk marketlerinden alışveriş yapılıp yapılmadığını bile yoklasan Rum kilisesi gücüdür, bu bir gerçektir. Ben hep söylüyorum bizim camilerimizde hocalarımız sevgi, kardeşlik, dostluk, küslüklerin kaldırılmasını tavsiye ederken Rum tarafındaki kiliselerde Türk düşmanlığı pompalanıyor, bu gerçektir, bu gerçektir. Ve Hristofyas nitekim çok samimi söylüyorum biz Dışişleri Bakanlığı olarak her koyduğumuz bir tuğlanın yerine iki tuğla sökmek için 24 saat çalışıyorduk ve çalışıyor da.Sayın Cumhurbaşkanımızla haftalık toplantısını yapıyor, çıktıktan itibaren de 23.5 saat Kıbrıs Türklerinin önünü nasıl kesecek diye uğraş veriyor, bu bir gerçek.Ha bunu bileceğiz.Bizim daha çok çalışmamız gerektiğini de bileceğiz, daha çok çalışmalıyız. Uluslararası tanınmayan bir ülkeyiz, doğrudan ticareti olmayan bir ülkeyiz, daha çok yurt dışında kendimizi anlatmamız gerekir, ikili ilişkileri geliştirmemiz gerekir.Yarın Dışişleri Bakanlığı Bütçesi de var, bunları daha da konuşacağız. Şimdi görüşmeler yaklaşık 55-56’ya geldi herhalde ve Ocak ayında da çok yoğun bir görüşme süreci olacağı söyleniyor. Biz Özgürlük ve Reform Partisi olarak kurulduğumuz günden itibaren çözümü ama herhangi bir çözümü değil, ve bunu İngilizcede ifade ettiğimizde as solution değil, the solition. Yani doğru çözümü kabul edebileceğimizi destekleyebileceğimizi hep vurguladık. Bu seçim manifestolarımızda da yer aldı, miting alanlarımızda da yer aldı, bütün bu Kürsüdeki konuşmalarımda da yer aldı, ama üç yıldır hiç değişmedi. İki kesimlilik Kuzey ve Güney, iki halkın varlığı ve siyasal eşitliği bazen tartıştırılıyor tek halk. ÖRP olarak biz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Kıbrıs Türkü ve Kıbrıs Rum halkları vardır Türkçe konuşan, camiye giden müslüman olan, Anavatanı Türkiye olan Kıbrıs Türkü buna karşılık da sıkıştığında gittiği Yunanistan olan, dini Hıristiyan olan, Rumca konuşan Rum okullarına giden Rum

2241

Page 96: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

halkı vardır. Demek ki Adada iki eşit siyasal eşitliğe sahip iki halk vardır. Yeni bir ortaklık, Rumun kabul etmek istemediği karşı çıktığı yeni ortaklık.Rumun kafasında mevcut gasp edilmiş Kıbrıs Cumhuriyetine Kıbrıs Türkünü yamaysa, ÖRP olarak zaten kesinlikle böyle bir noktada değiliz ve kabul etmeyiz.Bizim kabul ettiğimiz çerçevede üçüncü madde de, iki eşit kurucu devlet. İki eşit. İki eşitin bir araya gelerek oluşturacağı yeni bir ortaklık. Bu yeni bir ortaklık mevcut gasp edilmiş Kıbrıs Cumhuriyeti de değildir. Ve tabii ki Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğü. ÖRP olarak bizim ortaya koyduğumuz Kıbrıs konusundaki çözüm çerçevesi bu, ve onun içinde hükümette bulunduğumuz dönemde de, muhalefette bulunduğumuz dönemde de her zaman bu çözüm çerçevesine destek vereceğimizi ifade ettik, bu çözüm çerçevesine.Benim zaman zaman kullandığım son şanstır ifadesi de vardır. Bu görüşmeler kırk yıl daha gidemez.Sadece şunu yapabiliyor muyuz, bu Meclis, beş siyasi parti birlikte bir söylem ortaya koyabiliyor muyuz? Koyamıyoruz, koyamadık. Maalesef Güneydeki Ulusal Konseyi her zaman niye böyle konuşuyor, ne hakle böyle açıklama yapıyor diye eleştiriyoruz her siyasi parti ayrı ayrı. Ama birlikte hareket etmeye gelindiğinde maalesef ne Kıbrıs konusunda ne de iç politikada, o ayrı onları konuşacağız ama şu anda Kıbrıs konusunu konuşuyoruz maalesef birlikte hareket edemiyoruz. Sempati dahi duysak bazı konulara maalesef tabanımız için, seçmenimiz için o kitle için farklı konuşuluyor.

Benim tekrar çağrım, ki bu çağrıyı sürekli yapıyorum. Güneydeki Ulusal Konsey gibi, Kuzeyde de Uzlaşı Konseyi adı ne olursa olsun önemli değildir siyasi partilerin en azından bir araya gelerek bu konuları konuşup konsensüse varılan konularda da tek ağızdan ifade etme imkanı yaratılması gerekiyor. Maalesef yok, tekrar söylüyorum yok. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti beş siyasi parti, Cumhurbaşkanı altı, altı ayrı bir güç olarak ya da Kıbrıs konusundaki politika olarak görülüyor. Yanlış. İnanın ki bir araya gelinse birçok noktada uzlaşı sağlanacaktır. Sayın Dışişleri Bakanının son Ankara’da Kasım ayı idi, Ekim ayı idi 29-30 Ekim tarihlerinde bir basın toplantısı olmuştu Ankara’da Sayın Özgürgün’ün basın açıklaması olmuştur. ÖRP olarak bizim ortaya koyduğumuz dört maddenin aynisini ortaya koymuştur. İki kesimlilik, iki eşit kurucu devletin oluşturacağı yeni bir ortaklık, iki halkın siyasal eşitliği ve Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğü. Demek ki siyasi partilerin Kıbrıs konusundaki görüşleri örtüşebiliyor. Peki bir araya gelebiliyor muyuz? Hayır. Neden? İç politikayı oynamak için. Bu da bir gerçektir. Evet, Verheugen Kıbrıs Rumlarının izole ederiz diye bir tavrı olmuş Annan Planı döneminde Sayın Serdar Denktaş’ın ifadeleriydi kendi birebir görüşmelerinde. Biraz önce ifade ettim Avrupa Birliği maalesef Kıbrıs Türkleri üzerindeki güvenirliliğini kaybetmiştir, kaybetti. Bunu ben söylemiyorum yapılan anketlerde söylüyor. Akel’in son güne kadar evetçi ama son gün hayırcı olduğu ifade edildi, doğru. Rum tarafına güvenilir mi güvenilmez. Ve buraya gelen her siyasi parti da bunu kabul ediyor. Öyle olsaydı 2004’de çözüm olacaktı. Ama bütün bunlara bakıldığında çözümden kaçmalı mı? Hayır. Çözüm sürecinden kaçmalı mı hayır. Kıbrıs Türk çözüm iradesini devam ettirmelidir. Türkiye’nin de büyük bir desteği vardır bu konuda. Son yapılan ziyaretler vardır Cumhurbaşkanına, Başbakana, Dışişleri Bakanlığına. Önemli bir destek vardır. Bu destekle yürünülmelidir. Nasıl bir çözüm? Biraz önce ifade ettiğim eşit, adil bir çözümle. Yapılan yeni önerilerle ilgili eleştiriler geldi. Sayın Cumhurbaşkanının siyasi partileri daha sık toplaması özellikle Ocak ayında başlatılması düşünülen ev diplomasisinden önce tekrar bu toplantıların yapılması ve bilgilendirilmemiz çok önemlidir. Sadece bir konu

2242

Page 97: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

gündeme geldi. Kimsenin haberi yok. Tekrar vurguluyorum. Ankara’ya giden, götürülen tekliflerden hükümetin haberinin olmaması imkansızdır.Çünkü Cumhurbaşkanlığında çalışan arkadaşlar yani mutfakta çalışan diplomatlar Dışişlerine bağlıdır. O bakımdan kimsenin haberi yoktur söylemi de doğru bir söylem değildir. Haa geç olunmuştur belki Ankara’da da görüldüyse bu da yanlıştır, tekrar söylüyorum. Sayın Cumhurbaşkanı ile hem görüşmelere giden, hem mutfakta hazırlığını yapan iki diplomat Dışişlerinin mensubudur. Bizim ortaya koyacağımız görüşler doğrultusunda örneğin mülkiyet konusunda Rumların önerisi eski sahiplerinin söz sahibi olması. Böyle bir şey kabul edilemez.Özgürlük ve Reform Partisi olarak söz konusu dahi değil. 35 yıldır bu ülkede toprağını işleyen, fabrikasını kuran, üniversitesini kuran, alt yapısını kuran bir devlet vardır. 2004’deki durum ile 2009’daki durum bile farklıdır, tekrar söylüyorum. Yani şu anlama da gelmesin çözüm iradesi var demek Rum yönetiminin keyfini bekleyeceğiz demek. Bu da kabul edilir bir davranış değildir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bir alternatif olduğu da doğru değildir, çünkü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vardır.Bunun alternatifleri farklı açılımlar, izolasyonların kaldırılması, direkt uçuşların başlatılması, bazı ülkeler tarafından tanınması alternatifler.Onun için ileriye baktığımız zaman sağlam durmamız gerekiyor ve birlik içinde olmamız gerekiyor. Garantörlük konusu hiç tartışmadığımız ve tartıştırmadığımız ama bütün siyasi partiler de aynı noktada da duruş vardır. Ben hiçbir siyasi partisini garantörlüğü kabul etmiyoruz diye bir söylem içinde olduğunu görmedim, yok. Demek ki bazı konularda birliktelikler vardır.

Ve bir başka konu son Sayın Cumhurbaşkanına yaptığımız ziyarette partileri tek tek kabulünde de Anavatandan gelip buraya yerleşen vatandaşlarımızın konumu ile ilgili görüşme sürecini sorduğumuzda Sayın Cumhurbaşkanından aldığımız cevap ve basına da verdiğim beyanatta da vardı, kesinlikle tartışılması tartıştırılması söz konusu değildir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin her vatandaşı bizim eşit farklı olamayacak bir konumda olan vatandaşımızdı tartışılamazdı. O bakımdan bu konularla birlikte biz Sayın Cumhurbaşkanının bu süreçteki ortaya koyduğumuz ve desteklediğimiz o çerçevede yürünüldüğü sürece de desteğimiz vardır.

Tekrar söylüyorum, yürütülen görüşmeler Ankara ile de birlikte yürütülüyor. Bunu da ortaya koymak gerekiyor. Bazen Ankara’ya güven, bazen güvensizlik de doğru bir yaklaşım değildir. E, hepimiz Anavatanımız diyoruz, Türkiyemiz diyoruz, ekonomik sosyal güvenlik bütün bu konularda tamamdır diyoruz bizim her şeyimizdir, anamızdır ama ondan sonra bazen de bizi satar mı diye başka kapılar arkasında mekanlarda sorgulatıyoruz. Bu da doğru değildir.

FERDİ SABİT SOYER (Mağusa) (Yerinden) – Nasıl Turgay Bey, ben bunu anlamadım.

TURGAY AVCI (Devamla) - Özgürlük ve Reform Partisi kurulduğunda hatırlıyorsunuz, Ankara Hükümeti Kıbrıs’ı sattırmak için kuruldu söylemleri vardı.Şimdi Türkiye Cumhuriyeti Devletine güveniyorsak güveniyoruz. Görüşme sürecinde Sayın Cumhurbaşkanı sürekli danıştığını konuştuğunu, birlikte hareket edildiğini de söyledi.Nitekim yanılmıyorsam son dört, beş ayda dört beş defa da Ankara ziyaretleri olmuştur. Ama bu şimdi değildir, Sayın Denktaş zamanında da böyleydi, bundan sonraki

2243

Page 98: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Cumhurbaşkanlıkları görüşme süreçleri devam ettiği sürece de öyle olacaktır, bu çok doğaldır.O bakımdan Türk Dışişlerine de güvenmemiz gerekiyor,Türkiye’nin Kıbrıs politikasına da güvenmemiz gerekiyor en azından otuz ay süreyle yaptığım Dışişleri Bakanlığı dönemimde hiçbir zaman Kıbrıs Türkünün geriye gideceği, bir kayba uğrayacağı, geri adım atacağı hiçbir politikanın konuşulmadığını da buradan söylemek istiyorum kesinlikle. Türkiye’deki hükümet yetkililerinden her zaman şunu duyduk, Kıbrıs Türkünün ileriye götürülmesi için.Kapalı Oturumlarda konuştuğum konular vardı, hiçbir konuda Kıbrıs Türkünün geriye götürülmesi geri adım attırılması diye bir söz konusu olmamıştır, olacağına da inanmıyorum.Ama maalesef sorun tekrar vurguluyorum, bu Mecliste biz bir araya gelemedik gelemedik. Bunu sağlamamız gerektiğini tekrar vurguluyorum buradan.Başkasına yaptığım eleştirinin bana da yapılmasını istemediğim için yaklaşık işte 45 dakikalık bir süre ile de sınırlıyorum, çünkü biraz sonra yine konuşacağız, yarın yine konuşacağız, sürekli konuşma imkanı olduğu için bu sınırlamayı yapıyorum. Cumhurbaşkanlığı Bütçesine oyumuz doğal olarak olumludur. Biraz sonra gelecek olan Meclis Bütçesine de olumludur.Ondan sonra gelecek olan Mahkemeler de olumludur. Anayasal kurumlara doğal olarak olumludur. Haa önerilerimiz olacak mı? tabii ki olacak. Sayın Cumhurbaşkanına da çağrımız siyasi partilerle çok daha yakın bir istişare, ilişki çok hızlı bir sürece girileceği söyleniyor Ocak ayında. Ocak ayından önce Aralık ayı içerisinde bu siyasi partilerle bu istişarelerin birlikteliğin en azından kafalarda oluşan, oluşacak olan soruların ortadan kaldırılması gerekiyor. Çünkü bu yolda birlikteyiz. Geçen gün de söyledim bu gemi bir bütündür. Batarsa hepimiz batacağız. Bu geminin doğru rayda olması, yürütülmesi hepimizin geleceğidir.Birilerimiz bugün iktidardadır, yarın muhalefettedir. Birilerimiz bugün milletvekilidir, yarın bir emekli arkadaştır. Hepimiz inşallah o günleri de görürüz. Ama bu ülkenin, halkının geleceği, gençliğin geleceğidir önemli. Tekrar bu çağrıyı yapıyorum, toplumsal birliktelik inşallah bir Ulusal Konsey gibi uzlaşı konseyini de görme şansını yakalarız bu Mecliste saygılar sunarım.

BAŞKAN – Sayın Avcı teşekkür ederiz. Sayın Tancer buyurun.

MEHMET ARİF TANCER (Girne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı Bütçesini değerlendirirken ben de arkadaşlarıma hürmeten biraz süratli gitmeyi yeğleyeceğim. Konuşmama başlamadan önce Cumhurbaşkanlığı Bütçesine parti olarak olumlu oy vereceğimizi söylemekle başlamak isterim.Cumhurbaşkanlığı makamı devletin birliğini, bütünlüğünü ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yukarıdaki en büyük temsilciliğini temsil etmektedir. Dolayısıyla bizim olumlu oy vermemiz gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kıbrıs sorunu 50 yıldır devam etmekte ve bu sorun yalnız Kıbrıs Türkü ile Kıbrıs Rum’u arasında değil Türkiye ve Yunanistan arasındaki dengelerle ilgili Türk-Yunan milli sorunudur da ayni zamanda. Dolayısıyla bu yalnız bizim meselemiz değil, bir Türk-Yunan milli meselesidir da. Öyle geldi, öyle gitmektedir 50 yıldır. Son olarak yapılmakta olan Cumhurbaşkanlığı ile Rum yönetimi arasındaki görüşmelerde Cumhurbaşkanı Talat ile Hristofyas arasındaki müzakereler sonunda halkımız maalesef boş yere umutlandırılmakta, çözüm oldu olacak, bugün yarın, Ocak ayı, Şubat ayı, Mart ayı diyerek vatandaşımıza ümit verilmektedir. Bu bizce uygun

2244

Page 99: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

bir yaklaşım tarzı değildir.Rum’un bağnazlığını, Rum’un çözümsüzlüğünü herkes bilmektedir, 50 yıldır devam ediyor başında söylediğim gibi.Sayın Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’ın dediği gibi ben ne öneri sunarsam Rum’lar hemen reddediyor ve benim sunduğum önerinin tam zıttını, tam tersini benim önüme getiriyorlardı diyor Sayın Cumhurbaşkanı, Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş. Çözmek basittir konuyu dedi bir gün. Bir gün Sayın Klerides’i çağırırım bir ekmek kadayıfı yeriz, ne söylerse kabul ederim, yarım saatte çözerim kağıdı elinize veririm dedi. Ama bu çözüm ise, bu bizim istediğimiz çözüm ise yapalım gitsin. Ama bizim halkımızın çıkarları burada bizim insanımızın menfaati, şehitlerimizin hakları, Türk milletinin, Türk insanının, Türkiye Cumhuriyeti devletinin hak ve hukuku da bunun içerisindedir. Son gelişmeleri de biliyorsunuz Rum-Yunan bağnazlığı Türkiye kıta sahasında dahi petrol arama lisansı vermek sureti ile Türkiye’nin kıta sahasına dahi cüret etmeye başlamışlardır. Petrol bulacaklarından veya arayabileceklerinden değil, sırf bu görüşmelerin baltalanması açısından.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanının yaptığı görüşmelerle ilgili olarak başlangıçta iki devletin kurucu ortaklığı ve bakir doğum ile yola çıktık. Sayın Cumhurbaşkanı Talat bu zabıtlarda, bu seçimde, bu Mecliste yaptığı konuşmalarda zabıtlardadır.Bakir doğum olayını öne sürerek bu görüşmelere başladı. Ama görüşmeler böyle gitmedi. İki toplumlu, iki devletin eşit ortaklığına dayalı bir federasyon öngörülürken maalesef bir Birleşik Kıbrıs olgusuna doğru adım atılmakta olduğu müşaade edilmektedir bizim tarafımızdan.Sayın Cumhurbaşkanı Talat siyasi partilerle ve bizimle yaptığı görüşmelerde iki bölgeliliğin altının doldurulması gerektiği, ileride Kuzey bölgesine yerleşecek olan Rumların seçme ve seçilme hakkı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkeme kararlarını öne sürmek sureti ile, onun marifeti ile iki bölgeliliği de sulandıracaklarından olan, sulandırmalarından dolayı oluşacak olan mülazaha ve endişelerimizi kendisine aktardık. Ve bu olayın da Üniter Rum Devletine dönüşme olasılığının en büyük tehlikesi olduğunu ortaya çıkardık. Bilahare Sayın Cumhurbaşkanımız bir iyi niyet misyonu olarak, bir iyi niyet çerçevesinde tek egemenlik, tek vatandaşlık ilkesini kabul etmiştir. Bu bizim karşı çıktığımız bir uygulamaydı. Bu konudaki sakıncaları ve çekinceleri kendisine ifade etmemize rağmen bu tür sonuca ulaşmıştır. Bu herhalde Sayın Hristofyas’ı üzmemek uğruna olsa gerek diye değerlendiriyorum. Bu ilke bize göre Üniter Devlet anlayışını gündeme getirecek bir teşekkülü ortaya çıkaracaktır. Dolayısıyla bunun içte Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum vatandaşlığı tesisi ile ancak delegasyon şeklinde birincil hukuka dahil edilmesi ile Kıbrıs çözümünde 24 Türk senatörün seçiminde bu durum ilelebet garanti altına alınabilecek bir olgudur.Dolayısıyla bu konudaki endişelerimiz Sayın Cumhurbaşkanına iletilmesine rağmen bu konuda herhangi bir adım atmaya değer görülmedi.Bu da bizi üzmektedir.Görüşmelerin ilerleyen safhalarında Sayın Cumhurbaşkanın seçimlerde “One ticket” dedikleri olayı gündeme getirmesi bizi üzmüştür. Ne demektir bu “One ticket”?Bir oy pusulasında hem Türk Cumhurbaşkanı hem de Cumhurbaşkan muavini hem Türk’ün hem de Rum’un oyunu almak mecburiyetindedir.Yani bazı kulislerdeki arkadaşların bize dediği gibi, Sayın Çakıcı’nın da söylediği gibi gidin Rum Tarafında bir ortak bulun kendinize. E bizim kurulduk kurulalı, biz bu adada doğduk doğalı bizim Rum ortağımız olmadı, olamaz da. Bizim misyonumuz bu değil, bizim parti anlayışımız değil. Kıbrıs Türk halkı 1960’dan beri iki taraflı, iki bölgeli, kendi halkının verdiği oyla

2245

Page 100: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

seçilmektedir, demokrasi budur. Bunun da gerisinde “One ticket” uygulaması bence Hristofyas’a verilen tavizlerin en büyüğüdür. Bu konuda da Sayın Cumhurbaşkanına değişik defalarda endişelerimizi dile getirdik. Ama bu da bir işe yaramadı. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bu ilke de ileride bizim başımızı çok ağrıtacak ve üniter bir devlet yapısı içerisine Kıbrıs Türk halkı sürüklenerek iki bölgelilik, iki kesimlilik, iki demokrasi olayı ortadan kalkmış olacaktır. Bu da en büyük endişelerimizden bir tanesidir. Ümit ederim ki bundan bir geriye dönüş yapılır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanımızın bu iyi biz niyetini anlıyoruz da. Hristofyas’ı masada tutma, görüş ve kaygısı içerisinde bunları yapmaktadır. Ama bunlar ileride Kıbrıs Türk halkının elindeki opsiyonları bağlayacak ve Kıbrıs Türk Halkının müzakere etme öğelerini ortadan kaldıracak bir ipotek teşkil edecek bir durumdur, bu da bizi üzmektedir.

Sayın Cumhurbaşkanının her türlü iyi niyet ve yumuşak yaklaşımlarına rağmen, Rum Tarafı Kıbrıs Türk Halkının can damarını kesmeye ve uluslararası platformlarda kendini ifade etmeye engel koymakta, Kıbrıs Türk Halkının adeta var olmadığını, öyle bir şeyin olmadığını, Kıbrıs Türkü’nün de olmadığını, Yunan vatandaşları olduğunu dünyaya beyan etmekte, bizim nefes alma borularımızı dahi kesmeye uğraşmaktadır. Bu iyi niyetlere rağmen Rum Tarafı bize bunu reva görmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Birliği ayağında ise, bir geçmişi hatırlayalım diyorum ne oldu geçmişte. Annan Planı döneminde Avrupa Birliği ve Amerika, bu Planın kabulü için her türlü imkanı ortaya koymuştur.Geçenlerde kemikleri çalınan eski Rum Başkanı Papadopulos’un ortaya attığı gibi, Rum ve Türk Taraflarında Planın kabulü ve “evet” için 50 milyon Dolar harcandığını Sayın Papadopulos söylemiştir, kayıtları bende var. Sayın Saffet Soykal’ın tercümelerinden aktardığım notlarda mevcuttur.Dolayısıyla bu 50 milyon Dolar harcanmasına rağmen, Kıbrıs Türk Halkı çözüm ümidi ile, iyi niyet misyonu ile “evet” demiştir bu Plana. Benim de partimden bazı arkadaşlar bu Plana “evet” dediler, doğrudur. Birtanesi de Sayın Ertuğrul Hasipoğlu ağabeyimizdir, o da “evet” diyenlerden birisidir, doğru.Ama Rum Tarafı bu kadar harcamaya, bu kadar misyona, Amerika ve Avrupa’nın her türlü imkanı denemesine rağmen bu “evet”i Rum Tarafından çıkaramamıştır. Dolayısıyla bu 50 milyon Doları alanlar kim verenler kim, onları da bilmiyoruz. Bize vermedikleri aşikar. Dolayısıyla bu da bir muammadır ve Kıbrıs Türk Halkının midesini bulandıran olaylardan birtanesidir.

Paranın yanında, Kıbrıs Türklerine villalar paralar, en önemlisi bir insan hakkı olan, tekrar üzerinde basarak söylemek isterim, bir insan hakkı olan serbest ticaret, serbest dolaşım, direk uçuş vaatleri, bir “evet” verin bunları gerçekleştireceğiz diyenler bugün ortada yoklar. Dolayısıyla Kıbrıs Türk insanının geleceğini, bu vaatlerini unutan, Kıbrıs Türk insanını aldatan ve Kıbrıs Türk insanının her türlü hakkını çifte standart uygulamak suretiyle zapturapt altına alan bu kuruluşa bağlamak da bence yersiz diye değerlendiriyorum. Avrupa Birliği öğeleri ve normları önemlidir, o standartlar önemlidir, onlara kavuşmamız gerekir.Ama biz bunların içerisine girdiğimiz veya bunların amaç ve gayeleri, bizim Kıbrıs Rum’unun istediği noktaya getirmektir diye düşünüyorum ve bu konuda hep beraber uğraş verdikleri inancı bizde hasıldır. Çünkü bunlar temel insan hakkımız olan hakları dahi, iyi çocuk olup evet dememize rağmen bize teslim

2246

Page 101: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

etmemişlerdir. Olay budur.Dolayısıyla inandırıcılıkları da ortadan kalkmış vaziyettedir. Bu şekilde çifte standart uygulanarak Kıbrıs Türk insanı, Kıbrıs Türk halkı aldatılmıştır.

Aynı şekilde Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin sulandırılması ve etkisizleştirilmesi çabaları, Avrupa Birliği ve Rum Tarafının ana uğraşı kaynağı olmaya hala daha devam etmektedir. Askersizleştirme olayı bir hümanist yaklaşım olarak ortaya çıkarılmakta ve Rum tarafından, Rum Tarafı tarafından öne sürülmekte ve bunun bir insani gereç olduğu ortaya konulmaktadır.Fakat Avrupa Birliğinin garantörlüğü yeterlidir diyerek de politika yapmaktadırlar. Fakat 1964 yılından beri Birleşmiş Milletler Barış Gücü Ada’dadır.Nedeni bizi korumak, Kıbrıs Türk insanını korumak, bu uğurda Kıbrıs Türk Halkı yönetimden uzaklaştırılmış ve 1964’de o meşhur karar insanımızın canını ve malını korumak için atılmıştır belli şahıslar tarafından.Onları söylememe gerek yok. Kimdi bu Barış Gücü, kim vardı bu Barış Gücünde 1964’de adaya gelen Kıbrıs Türk insanını, malını, namusunu koruyacak olan askerler içerisinde söyleyeyim, sayayım. Fransa, İngiltere, Avusturya, İsveç, Danimarka, Finlandiya, bunlar kim değerli arkadaşlarım? Avrupa Birliği, bunlar Kıbrıs Türk insanının sokaklardan toplanıp öldürülmesine, kesilip kuyulara atılmasına, şimdi buluyorlar artık kuyulardan çıkarıyorlar, kör kuyulardan insanlarımızı. Otobüslerin ekmek parası kazanmak, için ailesini beslemek için, portakal satmak için yola çıkan insanlarımızı kör kuyuya atılmalarını engelleyemediler, görmediler, seyirci kaldılar, bazı konularda yardımcı oldular. Gördükleri ve duydukları halde biz görmedik, biz duymadık demek sureti ile suçu örtbas ettiler. Biz bunları gördük.Sütten ağzımız yandı, bu yoğurdu bu insanımız nasıl yiyecek? Ben onu merak ederim. Dolayısıyla Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin sulandırılması halkımız için topyekün imhaya neden olacak bir yaklaşım tarzıdır. Dolayısıyla bu konu olmazsa olmazdır. Şurası da unutulmaması gerekir ki Rum Tarafı savunmaya günde 2 milyon Euro harcamaktadır değerli arkadaşlarım. Her doğan güneş 2 milyon Euroluk bir savunma harcamasını Rum Tarafında gündeme getirmekte. Dünyanın en modern silahları, en modern füzeleri, en modern savunma teşkilatları Rum Tarafında mevcuttur. Bunun yanında yediden 70’e tüm sivil Rum halkı evinde bomba mühimmat ve makineli tüfeği saklanmak üzere Rum Tarafından, Rum Yönetimi Tarafından kendilerine sorulamamaktadır. Bu şekilde Rum sivil halkı bu silahlarla evlerinde teçhiz edilerek ileride bir anlaşma olursa bunları saklattırıp kullanmak için de bir yol bulmuş olmaktadırlar. Bizim insanımız mülayimdir, mazlumdur, şövenist değildir.Yetişme tarzı insancıldır ve hümanisttir. Benim memleketimde bir fişeği evde bulundurmak dahil, gayri yasal bulunduran dahil suç işler.Dolayısıyla hapse gönderilir bir fişenkten. Dolayısıyla biz bu durumu da yadırgıyoruz. Bu anlayışta olan bir Rum topluluğu ile nasıl iyi niyetli bir yaklaşım içerisine gireceğimizi merak ediyorum.Dolayısıyla görülüyor ki bizim insanımız her türlü insancıl yaklaşım tarzına rağmen çocuklarımızın ve evlatlarımızın hümanist ve insancıl modern düşüncelerle yetiştirilmesine rağmen Rum Tarafının bağnazlığı devam etmekte ve bu Hazreti İsa politikaları bizim insanımızın lehine olmamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bir diğer can alıcı konu olarak da mülk konusu gündeme gelmektedir.Değerli arkadaşlarım Rum Tarafının yaklaşımı 1974 yılında yer değiştirme olayı ile yerleşen insanlarımızın evleri, malları, tarlaları, mülk hakkı, söz hakkı ilk sahibinindir anlayışını gündeme getirmek sureti ile Kıbrıs Türk

2247

Page 102: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

insanının mahkum, evsiz, barksız, tarlasız ve ekonomiden uzaklaşmış topraksız bırakılmak sureti ile adadan bir AB pasaportu verilmek sureti ile 1963-74 arasında olduğu gibi göç ettirilmesi anlayışıdır, bu Rum’un anlayış tarzıdır. Kıbrıs Rumları İngilizlerle beraber Kıbrıs Türk mal ve çiftliklerini 1948 yılından beri gasp etmeye başlamışlardır. Bu dosyalar hala daha askıda tutulmakta ve Rumlar tarafından da unutturulmaya çalışılmaktadır.Bunlar arasında Limasol Fasur Çiftliği dosyaları, Çerkez Çiftliği dosyaları, Baf’ta Aşmenya Çiftliği Karpaz’da Efendiler Çiftliği, Maraş’ta Lala Mustafa Paşa Vakıf Çiftlikleri.Bu davalar Mahkemelerde hala daha bekletilmekte ve tozlu mahkeme dosyaların da durmaktadır. Bunun yanında değerli Türk malları Sayın Avcı’nın söylediği gibi, gasp edilmek suretiyle Rumlara villa arazisi olarak verilmiş ve geçen gün Rum basınında okuduğum gibi, beş bin tane Türk arazisi üzerine yapılmış olan Rum villalarının koçan kavgası Rum Tarafında devam etmektedir. Demek ki Kıbrıs Türk mallarını da bizim evladımıza yaptığımız evler gibi, Rumlar tarafından da kullanılmaktadır. Onlara da ev, villa ve arsa için araziler verilmiş bunlar beş bin tane olduğu Rum basınında ortaya çıkmıştır.Aynı şekilde Larnaka Havaalanı, Baf Havaalanı Kıbrıs Türk arazilerinin en değerli olanlarıdır ve bunlarda da, benim ailemin de olduğu gibi Sayın Avcı’nın ailesinin de olduğu gibi hisselerimiz, mallarımız, bizim ailemizin geleceği bu arazilerde. Bizim de hakkımız var, benim hanımın da var.

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Girne) (Yerinden) – Ama senin de var Avcı’nın da var? Uh anam anam.

MEHMET ARİF TANCER (Devamla) – Evet, evet. Dolayısıyla bizim mallarımız tutanın elinde kalıyor fakat Rum’un gasp ettikleri unutturulmaya çalışıyor.

Mülk konusu geçmişte yapılan her türlü usulsüz uygulamalara rağmen hayati bir konudur.

ÖMER KALYONCU (Girne) (Yerinden) – Yakında gelecek o yana da. Baf’a kadar.

MEHMET ARİF TANCER (Devamla) – Hayati bir konudur. Bu konu konuşulurken mutlaka bütün partilerin görüş ve önerileri önemlidir.Bu olay hayatidir. Kıbrıs Türk insanının bu Ada’da tutunup tutunmamasını, bu Ada’da gelecek bulup bulmamasını ilgilendiren can damarlarından bir tanesidir dolayısıyla bu konuda hiç olmazsa bir milli konsensüs, bir ulusal konsensüs sağlanması konusunda Sayın Cumhurbaşkanına defalarca müracaatta bulunduk ama şu ana kadar herhangi bir yanıt gelmiş değildir.

Mal İade Komisyonunun ödediği astronomik rakamlar halkımızı ürkütmektedir. Bunun tazminat değil, tazminat şeklinde değil de takasla ortaya çıkacak bir yaklaşımla ortaya konması gereklidir. Bu takas da İnsan Hakları Mahkemesinin önünden Kıbrıs Türk insanını koruyup kollamak için birincil hukuk olmak mecburiyetindedir. Bu da hayatidir, olmazsa olmazdır. Dolayısıyla Kıbrıs Türk insanının bu hakkı birincil hukuk olması gerekir ve bu bizim en büyük endişelerimizden bir tanesidir.

2248

Page 103: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kıbrıs’ta Rumların ağzından düşürmediği bir yerleşik sorunu vardır. Bize göre yerleşik yoktur. Onlar 1974’te gelen, bizim ailemizle evlenen, bizim insanlarımızla kavuşan, Türkiye’den gelen kardeşlerimiz bizim yeğenlerimiz, bizim dünürlerimiz, bizim evlatlarımızdır. Dolayısıyla Kıbrıs Türk insanını “yerleşik, yerleşik” diyerek bölücü bir olaya sürüklemek de doğru bir yaklaşım değildir. Bunun değil konuşulması, lafının bile edilmesinin engellenmesi gerekmektedir diye değerlendiriyorum.

Sayın Cumhurbaşkanının bu söylediklerimiz ışığında, halka daha tutarlı, Kıbrıs Türk Halkının kırmızı çizgilerini daha uygun tezleri ortaya koymak suretiyle bu yaklaşımı halkımıza halkın anlayacağı dilden, Hristofyas’ın yaptığı gibi açıklıkla vatandaşımıza gerekli bilgiyi vermesi gerekmektedir. Bu arada eğer bu anlaşma olmazsa, bu anlaşma bir şekilde bozulursa “B” planımızın da olduğu artık dillendirilmesi gerekir inancındayım. Hristofyas gibi bizim halkımız da anladığı şekilde bilgilendirilmeye muhtaçtır ve ihtiyacı vardır. Ona göre vatandaşımız oyunu kullanacak, müspet veya menfi bir karara varacaktır.Sayın Cumhurbaşkanının özellikle mağdur olan Kıbrıs Türk insanının davaları konusunda birim oluşturulması ve bu davaların bu birim tarafından ele alınması ve ileri götürülmesi tarafımızdan önerilmiştir. Bu konuda kurum gerektiği şekilde çalışma yapamıyor, bu konuda da gerekli adımların atılması ve ivedilikle bu mağdur olmuş insanlarımızın davalarının da insan hakları mahkemelerinde bir an evvel sonuçlandırılması gerekmektedir.Aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı sözümün başında da söylediğim gibi devleti temsil eden en yüce makamdır. Dolayısıyla Hükümet ile de koordinasyon içerisinde çalışması gerekmektedir. Ama bu koordinasyon maalesef şu ana kadar görülmemiştir. Bu koordinasyonun devletin birliği, bütünlüğü açısından önemlidir. Bunu da ortaya koymak gerekmektedir ve tek sesli bir yapı olması gerekir Cumhurbaşkanlığında.Beğeniriz veya beğenmeyiz. Tek seslilik önemlidir.

ÖMER SOYER KALYONCU (Girne) (Yerinden) – Horos Cumhurbaşkanı var. Tek laf çıkar ondan zaten.

MEHMET ARİF TANCER (Devamla) - Tamam.O tek seslilik Meclisi ile bütünleşmiş siyasi partilerle bütünleşmiş bir tek sesliliği kast ediyoruz biz. Bir adamın tek sesi ile konuşması değil. Dolayısıyla demokrasi bir bütün, bir birlikler malzemesidir.Meclisi ile, Cumhurbaşkanı ile, Başbakanı ile ve muhalefet partileri ile demokrasi bir bütündür.Bunu ayırmak olanak dışıdır demokrasilerde.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) - Sen git parti başkanını dinle. Senin partinden olmayan Cumhurbaşkanı nasıl dinleyeceksin.

MEHMET ARİF TANCER (Devamla) - Dinleriz, dinleriz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı ile ilgili görüşlerimizi aktardıktan sonra Cumhurbaşkanına bağlı olan bir diğer kurumumuz olan YÖDAK konusunu da ben değerlendirmek isterim.YÖDAK son çıkan Yasa ile Cumhurbaşkanlığına bağlıdır. Halbuki icra makamı olan Başbakanlığa bağlanması gerekirdi diye değerlendiriyoruz. YÖDAK ile Eğitim Bakanlığı, Yüksek Öğrenim

2249

Page 104: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Dairesi yetkileri maalesef çelişmektedir YÖDAK’ın içerisinde aldığı bazı yetkiler Milli Eğitim Bakanlığının yetkileri ile çelişmektedir. Burada son söz YÖDAK’da değil Eğitim Bakanlığındadır. YÖDAK üyeliği part time olarak öngörülmektedir Yasada. Bu part time olayı bizce sakıncalıdır. Denetim yetkisi YÖDAK’da olduğuna göre, full time YÖDAK üyeliği istihdamı ile bu denetimler ancak sağlanabilir. Dolayısıyla part time istihdam YÖDAK’ın anlam ve manasını etkilemekte ve değiştirmektedir. YÖDAK Başkanının her halükarda bağımsızlığı önemlidir.Örneğim şimdiki Başkanın Doğu Akdeniz Üniversitesinde ofisi bulunmaktadır. Bu da halen daha Doğu Akdeniz Üniversitesi ile bağını kesmediği ortaya çıkarmakta ve bu da diğer üniversitelerimize haksızlık olarak görülmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bolonya süreci için, bizim üniversitelerimizin katılımı için çalışma yapılması mecburi ve zaruridir. Üniversitelerimiz bu ülkenin ekonomik kurtuluşudur bize göre. Üniversitelerimiz olmazsa Kıbrıs Türk ekonomisi de bir şekilde ortaya çıkamaz. Düşünün ki ayda üniversite öğrencilerimizin bu ülkeye bıraktıkları rakam 40 milyon Dolardır değerli arkadaşlarım. Bu derece bir getirisi olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisinin nereden bakarsanız üçte birini oluşturan bir yapımızdır üniversitelerimiz. Dolayısıyla bu kurumların göz bebeğimiz olması gerekmektedir, bu konularda hatanın olmaması, hata kabul etmeyen bir yaklaşımın geliştirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla bu Bolonya sürecine ülkemizi dahil etmek bir insanlık hakkı ve bilimin evrenselliği uğruna bu gayet önemli ve bunun olması gereken bir uygulamadır.Bu şekilde üniversitelerimizin Bolonya süresine dahil edilip evrenselleştirilmesi vatana ve halka en büyük hizmet olacaktır inancındayım. Dolayısıyla bugüne kadar yeterli katkıyı sağlayamayan Cumhurbaşkanlığının bu konuda da daha dikkatli ve daha fazla mesai harcaması gerekmektedir. Bolonya sürecinin çözüm sonrasına bırakılması ile ilgili ve ilgilenilmemesi yapılacak en büyük hatalardan ve yanlışlardan bir tanesi olacaktır. Yapılmakta olan görüşmelerde üniversitelerle ilgili herhangi bir görüş açıklanmadı şu güne kadar. Halbuki dediğim gibi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisinin üçte biri üniversitelerimizdir dolayısıyla bu bizim can damarımız. Bu konuda da Kıbrıs Türk insanının çıkarları hayatidir bu konuda.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Gazi Mağusa) (Yerinden) – Yeni üniversitelere ne söylen?

MEHMET ARİF TANCER (Devamla) – Dolayısıyla...

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Yerinden)(Devamla) – Yenilerine ne söylen?

MEHMET ARİF TANCER (Devamla) – Hepsine söylerim hepsine, hepsi bizim üniversitemizdir yenisi de eskisi de, farkı yok. Dolayısıyla toplumlararası görüşmelerde üniversitelerin de bir temsilcisinin olması bence normal ve olması gereken bir uygulamadır. Bu konuda da titizlik gösterilmesi gerekmektedir. Rum Tarafı maalesef her şeyde olduğu gibi can damarımızı kesmekte uğraş verirken, üniversitelerimizin de gelişmesine, öğrenci bulmasına var gücü ile engellemeye çalışmakta ve üniversitelerimizi kötüleyerek can damarımızı, adeta ümüğümüzü sıkarcasına sıkmaktadır. Bunun da önüne

2250

Page 105: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

geçilmesi gerekir.Örneğin Nijerya’da ve Ürdün’de üniversitelerimizin öğrenci kabulünü, büro açmasını engellemişlerdir, bunun gibi örnekler çoktur. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Devletinin dış temsilciliklerinde, bu üniversiteler adına birer temsilci bulunarak buradaki ülkelerde çalışma yapması da bizce uygun bir davranış tarzı olacaktır diye değerlendiriyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tüm üniversiteler için Ortak Tanıtım Fonunun bir an önce kurulması ve Kıbrıs Türk üniversiteleri için uluslararası bir imaj yaratılması gerekmektedir. Bu bizim hayati organlarımızdan bir tanesidir. Bu Üniversiteler Tanıtım Fonunun bir an önce, şimdiye kadar yapılmayan bu uygulamanın bir an önce yapılarak, öğrenci sayımızın artırılarak bu ekonomiye katkısını üniversitelerimizin yüzde 35’lerden 60’lara 70’lere çıkarmak suretiyle halkımıza yapacağımız en büyük iyiliklerden bir tanesidir. Bu da bizim görevimiz olması gerekir diye düşünüyorum.

(Cumhuriyet Meclisi Başkanı Sayın Dr. Hasan Bozer, Başkanlık Kürsüsünü Cumhuriyet Meclisi Başkan Yardımcısı Sayın Dr. Mustafa Yektaoğlu'ndan devralır)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Üniversitelerimize ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne öğrenci çekebilmek için de bizim Meclisimizin, bizim Hükümetimizin yapması gereken şeyler vardır. Örneğin öğrenci pasosunun değer kazanması gerekmektedir öğrenci kimlik kartının. Bu şekilde su, elektrik, kira stopajı konularında indirim sağlanması ve devlet harçlarında bu öğrenci pasolarına özel indirimler uygulanmak suretiyle öğrencilerin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tercihi sağlanmalıdır. Yani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne bu ülkede bu insanlara...

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Yerinden)(Devamla) – Mehmet Bey, eğitim kalitesini artırmazsak paso ile gelir mi yahu?

MEHMET ARİF TANCER (Devamla) – Artıracağız tabii, artıracağız. Ama o öğrencilerin de hayatını kolaylaştıracak, hayat pahalılığını bunlar için bir ölçüde azaltacak uygulamaları, adımları da bizim atmamız gerekmektedir. Dedik ya ekonomimizin üçte biridir, üçte biri değerli arkadaşlar. 400 milyon kusur Dolar senelik, üniversite öğrencilerinin bize getirdiği uygulama, para. Dolayısıyla bu konuda yanlış yapma hakkımız yoktur diye değerlendiriyorum. Bu konuda güzel olanı, iyi olanı öğrencinin afinitesini, çekiciliğini bu Ada’ya yapacağı bir uygulama içerisine girmemiz gerekmektedir diye değerlendiriyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Üniversite tanıtımlarının sezonluk değil de yıl boyu devam etmesi önemlidir. Yıl boyu üniversite tanıtımı yapacak tedbir ve önerileri almamız gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sonuç olarak yine Kıbrıs Konusu ile bağlayıp konuşmamı bitirmek istiyorum. Konuşmamı bitirirken bir gazete kupürünü de buradan göstermek isterim. Burada Sayın Cemil Çiçek’in beyanatı vardır Kıbrıs Konusu ile ilgili, buraya geldiği zaman söylediği. İki halk, iki devlet, egemenlik, eşitlik. Bu da

2251

Page 106: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

bizim ilkemizdir, bu da olmazsa olmazdır. Sayın Cemil Çiçek’le bu konuda hemfikiriz. Hepinize saygılar sunar, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tancer.

Buyurun Sayın Ertuğruloğlu.

TAHSİN ERTUĞRULOĞLU (Lefkoşa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uzun süredir bu Kürsüde konuşmayan birisi olarak ve bu sabah da buraya gelirken konuşma niyeti olmayan birisi olarak ama sabahtan itibaren burada ifade edilenleri duydukça konuşmamam halinde görevimi yerine getirmemiş olacağıma inanan bir kişi olarak bu Kürsüde uzun aylardan sonra ilk defa yer alıyorum.

Şimdi bu sabah özellikle CTP ve TDP Yetkililerinin ifade ettiklerine bakacak olursam ve ekranlarında bu Meclisi izleyen vatandaşların aklının iyice karıştığını düşünerek ben olayı çok daha basite indirgemeye çalışacağım bu akşam. Çünkü öyle konular konuşuyoruz ki kitaplar yazılmıştır bunca yıldır ve sabaha kadar da konuşabiliriz. Ucu, bucağı olmayan bir konudan bahsedeceğiz ama bunu olabildiğince basite indirgeyerek ve inkar edilemeyecek gerçekleri halkın bir kez daha bilgisine getirerek ve buralardan masal okuyarak değil, hayal görerek değil, gerçekleri çarpıtarak değil olayı çok basite indirgeyerek birtakım soruları da kendimize sorarak Kıbrıs Konusunu ele almak durumundayız diye düşünüyorum.

Bir kere şöyle başlayayım. Herkes Kıbrıs Sorununu çözmeden bahsediyor. Peki ben herkese şu soruyu sorayım. Hangi Kıbrıs Sorununu çözüyorsunuz? Üzerinde mutabakat sağlanılmış bir Kıbrıs Sorunu ile karşı karşıya mıyız? Sorunun tarifi konusunda bir mutabakat sağlanmış mı şu ana kadar? Bırakın Rum Tarafı ile böyle bir mutabakatımız yok. Kendi içimizde bile böyle bir mutabakat yok. Kendi içimizde dahi Kıbrıs Sorunu diye sakız edilen bu ifade ki son derece sakıncalı bir ifadedir. Kendi içimizde bile bu konuda bir mutabakat sağlayamamışken siz hala daha bu halka Rum Tarafı ile Kıbrıs Sorununu çözmeden bahsedeceksiniz ve bu size göre çağdaşlık olacak, uzlaşıcılık olacak, şu olacak, bu olacak vazgeçin. Bu halka samimi davranmak mecburiyetindesiniz. Samimi davranacaksınız. Bu Ada’da yaşayan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yaşayan her bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Vatandaşı uzlaşı ister. Normal koşullarda yaşayan bir ülke vatandaşı olmak ister. Kimse savaş arzulusu değildir. Kimse kriz ortamında yaşama sevdalısı değildir ama siz bu halka bunca yıl sonra her gün yaşadığımız gerçeklere rağmen hala daha “Kıbrıs Sorununu çözeceğiz” diye beyanatlarda bulunursanız bu halka haksızlık yapıyorsunuz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Milletvekilleri olarak görevinizi yerine getirmiyorsunuz kimse kusura bakmasın. İnkar edebilecek birisi var mı Rum Tarafı için Kıbrıs Sorunu ifadesi neyi ifade eder? Rum Tarafı Kıbrıs Sorunu dediğinde neyi kastediyor? Rum’un kastettiği Kıbrıs Sorunu tarifi bizim için geçerli mi? Kıbrıs Türk halkı için geçerli mi bu sorunun tarifi? Var mı birisi içimizde diyebilecek ki Rum tarafının Kıbrıs Sorunu tarifi bizim için geçerlidir, biz de o tarife uyarız diyebilecek tek bir vatandaşımız yoktur. Şunu söylemeye getiriyorum; Kıbrıs Sorunu denen olay hakkında Rum tarafı ile aramızda ortak bir tarif, anlayış yoktur. Rum tarafı Kıbrıs Sorununu çözelim derken kastettiği başka bir şeydir. Onun çözüm tarifi

2252

Page 107: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

başka bir şeydir. Kıbrıs Cumhuriyeti aldatmacası ile egemenliğini bütün Ada coğrafyası üzerine yaymaktır. Türk askerini Adadan çıkarmaktır. Kıbrıs Türkünü bırakın azınlık statüsü ile artık azınlık statüsü ile bile bizi kabul etmiyor, sanki biz öyle bir şey sevdalısıyız ama, azınlık diye bir olay da kabul etmiyor, bireyler olarak, Kıbrıs Türk insanı bireyler olarak Anayasa ve Yasa önünde eşittir diyor, bireyler olarak. Kitlesel hiçbir hakkımızın olmadığı bir çözüm tarifi var Rum tarafında. Peki nasıl olabilir de bu kürsüden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devletinin varlığı, egemenliği üzerine ant içen arkadaşlarımız hala daha sanki bu devletin varlığı bir uzlaşının önünde engelmiş diye bir tavır içerisine girip çeşitli masallar okunuyor. Geçmişte şu olduydu, bu olduydu bu olduydu. Helsinki olduydu, şu oldu, bu oldu, Tansu Çiller Hanım şunu yaptı, Rahmetlik Ecevit bunu yaptı, De Soto ile şu oldu, bilmem şu ile bu oldu. Bırakın bu masalları, bunlar oldu, yanlışlar da yapıldı, Gümrük Birliğine giderken de yanlış yapıldı, Helsinki’de de yanlış yapıldı. Ben de buradan bunu ifade ediyorum, yanlışlar yapıldı. Geçmişle ilgili taktiksel yanlışlarla kendi kendimizi kandırıp stratejik hedef noktasında bir yanlışa düşmeyelim. Stratejik hedef doğru olduğu sürece o hedefe giderken taktiksel adımlar yanlışlar içerebilir. Bu her ülkenin diplomasisinde söz konusudur sadece bizim için, Anavatan için değil. Bunlar olabilir, olmuştur da. Ama Kıbrıs konusunun özünden ve bu adada vermekte olduğumuz mücadelenin esasından bizleri koparamaz, koparmasına izin vermememiz lazım. Uzlaşıcı olacağı iddiası ile veya şu anda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devletinin şu yanlışı şu eksiği vardır iddiası ile vazgeçilmezlerimizden vazgeçme sevdalısı olup bunu da uzlaşılıkla karıştırıp karşı tarafın iştahını abartıp bizimle anlaşmaya gelmemesini teşvik etmekten başka bir şey yapmayız. Yani şunu söyleyeyim kimse kusura bakmasın. Kendi politikalarını çok uzlaşıcı diye satmaya çalışanlar şunu bilecek ki Rum’la anlaşmanın önünde temel engel kendi yaklaşımlarıdır. Çünkü bu yaklaşımı gören Rum tarafı benim bunlarla anlaşmaya ihtiyacım yoktur. Çünkü bunlar o kadar bıkmıştır, o kadar usanmıştır, o kadar kırmızı çizgilerinden taviz veriyorlar ki, biraz daha beklersem her şeyden vazgeçip kucağıma gelip oturacaklar, her istediğimi talep edebileceğim. …

KADRİ FELLAHOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) Çok ayıp.

TAHSİN ERTUĞRULOĞLU (Devamla) - Ben, siz bu sevdalısınız demedim. Rum’a verilen fırsat budur diyorum. Rum’a bu fırsat veriliyor. Benim Cumhurbaşkanım, benim Başbakanım bir çözüme muhtacız politikası güderek Rum tarafı ile sağlıklı müzakere sürdürebileceğine inanıyor mu? Siz karşı tarafa ben çözüme muhtacım, mahkumum, başka çarem yoktur, bunu sağlamazsam yandım, bittim beyanatları, yaklaşımları politikaları ile gidip masaya oturursanız karşınızdaki sizinle ancak alay eder. Müzakere süreçlerinin temel ilkesi diplomaside çıtayı yükseltmektir. Çıtayı yere indirerek müzakere edip de uzlaşıcı olacağınızı lütfen sanmayın.

Egemenlik konusu küçümsenen bir olay, bir olgu ve işin özünde de biz egemenlik olgusunda ısrar edersek Rumlarla anlaşma sağlayamayız. Dolayısıyla bu egemenlik konusunda çok da ısrarlı olmayalım, bundan taviz verelim yeter ki tırnak içinde söyleyeyim “çözüm olsun.”

2253

Page 108: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Değerli arkadaşlar; egemenlik olgusunun olmadığı bir sözde uzlaşı Kıbrıs Türkü’nün bu Ada’daki geleceğini karartacaktır. Egemenlik vazgeçilmezdir. İki unsur vazgeçilmezdir. Egemen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletinin varlığı, Anavatan’ı garantileri. Bu ikisinden herhangi birini kaldırın Rum ile uzlaşabileceğiniz herhangi bir metin Kıbrıs Türkü’nün bu Ada’daki geleceğini karartacaktır. Bundan hiç kuşkunuz olmasın. Yani sizinle anlaşmak ihtiyacında olan bu ihtiyacı hisseden bir Rum Tarafı mı var karşı tarafta ve bu anlaşmayı biz mi engelliyoruz? Kıbrıs Türkü’nü kendine eşit gören, bu Ada’nın eşit sahibi bir halk olarak gören ve Kıbrıs Türkü ile sizin çok sevdiğiniz o federal, federasyon çözümünde uzlaşmak için yanıp tutuşan bir Rum Tarafı mı var da biz engelliyoruz? Rum’un bizimle herhangi bir anlaşma yapmaya ihtiyacı olmadığı için niyeti de yoktur. Rum bizimle bir şey paylaşmak ihtiyacını hissetmemektedir, gereğini görmemektedir. Dolayısıyla niyeti de yoktur. Dostlar alışverişte görsün. Uluslararası camia kendisini suçlamasın diye Müzakere Masasına geliyor. Takvim de kabul etmem diyor, kısıtlamayın bizi diyor. Önü açık müzakere süreçleri olsun ne güzel. 50 senedir görüşülür, 50 sene daha görüşelim ne var? Ha, bir konuda haklıdır. Hakim kabul etmem diyor. Hakemlik şeyini müessesesini kabul etmem diyor. Orada haklıdır. Hakemlik müessesesi uluslararası diplomaside başka bir şeydir. Ben iddia ederim ki bizi de kurtarmaz. Çünkü hakemlik müessesesinde arabuluculuk gündeme gelir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin görevi arabulucu görevi değildir. En azından Güvenlik Konseyi Kararlarında ifade edildiği şekliyle arabulucu değildir. İyi niyet misyonu vardır. İyi niyet misyonu başka bir şeydir, arabuluculuk başka bir şeydir. İyi niyet misyonunda Genel Sekreterin veya herhangi bir temsilcisinin masaya belge koyup işte budur diye empoze etme hakkı yoktur. Annan Planı’nda bunu yaptılar gerçi. Birleşmiş Milletler’in Genel Sekreteri’nin iyi niyet misyonu ihlal edilerek arabulucuymuş gibi gelip ortaya bir belge koydular. O anlamda işte ben hakemlik müessesesi bizim için de iyi bir müessese değildir. Arabuluculuk değildir.

Şimdi bazı arkadaşlar tepki duyacak bu daha önce de ifade ettiğimiz ama bunlar ifade edildiğinde “Vatan, Millet, Sakarya Edebiyatı” diye alay edilen bu konulara tekrar değineceğim ben kimse kusura bakmasın.

Değerli arkadaşlar; hepimiz bir bir bu Kürsüye çıktık ve Milletvekili Andını okuduk ve namusumuz ve şerefimiz üzerine and içtik. Bizim Andımıza benzer bir andı da Sayın Cumhurbaşkanı görevi devralırken okudu.Özellikle Sayın Cumhurbaşkanının andını okuyayım, çünkü onun Bütçesini görüşüyoruz. “Devletin varlığını, ve bağımsızlığını, yurdun ve halkın bölünmez bütünlüğünü, halkın kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma.” Burayı tekrar okuyayım. Sayın Cumhurbaşkanı da duyar inşallah. “Devletin varlığını ve bağımsızlığını, yurdun ve halkın bölünmez bütünlüğünü, halkın kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma. Hukukun üstünlüğüne, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ve Atatürk İlkelerine bağlı kalacağıma, halkımın refah ve mutluluğu için çalışacağıma, her yurttaşın insan haklarından ve temel hak ve özgürlüklerden yararlanması ülküsünden ve Anayasa ve yasalara bağlılıktan ayrılmayacağıma, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma namusum ve şerefim üzerine ant içerim.” Cumhurbaşkanlığı andı bu. ,

2254

Page 109: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Tamam be Tahsin Bey de anlaşma referanduma sunulacak.

TAHSİN ERTUĞRULOĞLU (Devamla) - Bir dakika, konuyu dağıtmayalım yahu. Şimdi arkadaşlar; bakın hepimiz insanız, herkesin bir kul olarak bilerek bilmeyerek yanlışları olabilir. Ben kimseyi kişi olarak değerlendirmek durumunda da değilim. Kimsenin kişiliğine lafım da yok, olamaz, kimseyi yargılamıyorum da. Vizyon, taşınan vizyonu ve üstlenen misyonu eleştirme görevi ile buradayım. Şimdi “Egemenlik uğrunda ölünecek Leyla değildir..” diyen Cumhurbaşkanının, “Ben tanınma isteyecek kadar aklımı peynir ekmekle yemedim…” Diyen Cumhurbaşkanının, “Rumlar imajımı bozmak için beni tanınma istemekle suçluyor..” Diyen Cumhurbaşkanın ve hatta en son bir kitapta yayınlanan; “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edildiğinde üzüntüsünden ağladığını ..” ifade eden ve bugün hala daha aynı görüşü koruduğunu ifade eden Cumhurbaşkanının Bütçesini görüşüyoruz.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Ret oyu ver.

TAHSİN ERTUĞRULOĞLU (Devamla) - Bizim o makamda oturan kişi ile o makam arasında ayrım yapacak kadar siyasi olgunluk taşıdığımızı halkımız bilmektedir.Ben Sayın Talat’ı onaylamadığımı zaten yıllardan beri her platformda ifade eden, televizyonlarda nerde olursa olsun ifade eden bir kişi olarak Bütçesi görüşülürken de özellikle burada, bu sabahtan itibaren bazı siyasilerimizin halkı yanlışa yönlendirme adına laf ebeliği yaparak birtakım masallar, hikayeler anlatarak halkımızın aklını karıştırmaya çalışması karşısında konuşma gereği hissettim. Siz bu söylenenleri ister algılarsınız, ister algılamazsınız o ayrı konu. Ben burada gerçekleri ifade etmeye çalışıyorum. Bu devleti ciddiye alan bir kişi olarak burada konuşuyorum. Milletvekili andımı ciddiye alarak burada konuşuyorum. Cumhurbaşkanımdan da, Cumhurbaşkanlığı andını ciddiye alarak hareket etmesini talep ediyorum. Bütçesi, makamın bütçesi ayrı konu. Orada oylanan Sayın Talat’ın kişisel bütçesi değil. Sayın Talat’ın kişisel bütçesi kendini alakadar eder beni alakadar etmez. Makamın bütçesidir, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devletine inanan Kıbrıs Türk halkının egemenlik hakkına inan birisi olarak da devlete saygı olayı başkadır, makama saygı olayı başkadır, makamda oturan kişiye yönelik değerlendirmeler başka olabilir.

Şimdi değerli arkadaşlar; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti alternatiftir diye Sayın Cumhurbaşkanı’nın beyanatları da olmuştur. Bu da yanlış bir beyanattır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti alternatif değildir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bu alternatiftir demenin anlamı nedir? Benim yapacağım siyasi yorumu izah edeyim. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti alternatiftir demenin anlamı şudur; Rum ile gün gele eğer bir anlaşma sağlarsak bu devlet ortadan kalkar. Sağlanmadığı takdirde de bu devlet yoluna devam eder. Bunun anlamı budur. O yüzden ben Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti alternatiftir ifadesine karşı geliyorum. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti alternatif değildir esastır, temeldir. Rum Tarafı ile bir anlaşmaya gideceksek Sayın Ferdi Sabit Soyer istediği kadar eleştirsin bu yaklaşımımızı, şu örneği versin geçmişten, bu örneği versin beni zerre kadar alakadar etmez.

2255

Page 110: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

ÖMER KALYONCU (Girne) (Yerinden) – Tamam ama Sayın Eroğlu Görüşme Sürecini desteklerim dedi yahu.

TAHSİN ERTUĞRULOĞLU (Devamla) – Herkes müzakere edilmesini destekler.

ÖMER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Çerçeve de belli.

TAHSİN ERTUĞRULOĞLU (Devamla) – Herkes destekler müzakere edilmesini. Kimse müzakere edilmesin diye bir politika sahibi değil. Müzakere edilmesini desteklemek başkadır, müzakerelerin yürütülüş şeklini müzakerelerde ortaya konan politikaları eleştirmek başkadır.

Annan Planı’nda da bu ikilemi yaşadık sizlerle. Annan Planı’nı müzakere edilmesi gerekir politikasını savunan bizdik. Müzakere edilmesi gerekir.

ÖMER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Ama etmediniz.

TAHSİN ERTUĞRULOĞLU (Devamla) – Müzakere zemini kabul edilmesi başka bir olaydır. Defalarca bunu izah etmeye çalıştık kabul etmek istemediniz anlatmamızı. Çünkü siyaseten işinize gelmedi herhalde ama diplomaside bu gerçeği ortadan kaldıramazsınız. Müzakere zemini kabul etmek başka bir olaydır. Müzakere etmek başka olaydır. Müzakere ettiğinizde önünüze konan belgenin her unsurunu tartışma, tartıştırma hakkınız vardır. A’dan Z’ye temel ilkelerini de, detayını da tartıştırma hakkınız vardır. Müzakere zemini kabul ettiğiniz takdirde temelini de kabul etmiş olursunuz tartışamazsınız. Çizdiği çerçeveyi de kabul etmiş olursunuz onun dışına çıkamazsınız. Bu farkı sizlere anlatamadık. Anlamak istemediniz ve bizleri Annan Planı’nı müzakere etmekten kaçınan insanlar diye suçladınız. Halbuki bunun tam tersi doğruydu. Biz idik müzakere edilmesini talep eden. Kopenhag’da üç gün boyuncu De Soto’ya biz bu planı müzakere etmek isteriz. Önümüze koyduğunuz belge müzakerelerle ortaya çıkmış, mutabakat sağlanmış ve artık imzaya kalmış bir belge değildir. Biz bunu müzakere etmek isteriz diye üç gün ben konuştum. Bana verdiği cevap…

ÖMER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Ondan önce?

TAHSİN ERTUĞRULOĞLU (Devamla) – Ondan önce de bizim politikamız oydu. Kopenhag’a gitmeden önce de oydu. Bana verdiği cevap müzakere edecek zaman yoktur. Niye yoktur Sayın De Soto? Çünkü Avrupa Birliği’nin genişleme süreci vardır. 1 Mayıs’a kadar bu müzakereler bitmez. Peki daha önce de anlattım bunu ama bizi zorluyorsunuz ayni şeyleri tekrar tekrar söyleyelim. Çünkü bugün sizin Genel Sekreteriniz konumundaki kişi gerek gazete köşe yazılarında, gerekse sağda, solda televizyonlarda hala daha ayni yalanı Kıbrıs Türk Halkına yutturmaya çalışıyor. Kopenhag’da altın tepside biz Rumların Avrupa Birliği’ne girişini sağlamışız.

ÖMER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Ondan önce?

2256

Page 111: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

TAHSİN ERTUĞRULOĞLU (Devamla) – Ondan önce ne vardı?

ÖMER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Niye ondan önce yahu Annan Planı ortaya çıktığında ne ise…

TAHSİN ERTUĞRULOĞLU (Devamla) – Ne ise. Şimdi bakın arkadaşlar. İster kabul edin, ister kabul etmeyin Rum Tarafının ben tekrar işi basite indirgeyerek konuşacağımı söyledim. İzleyenler daha kolay anlasın. Çünkü burada o kadar çok kavram karmaşası yaratıldı ki bilinçli bir şekilde bizi izleyen insanımız daha da ne olduğunu anlamama durumuna geldi. Ben tekrar işin özüne döneyim.Rum tarafı Kıbrıs Cumhuriyeti diye tanındığı sürece, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gerçeği inkar edildiği sürece, kim kiminle olsun, ne kadar yıl görüşecekse görüşsün bir anlaşma ile masadan kalkma Kıbrıs Türk Halkının haklarını koruyan, geleceğini garanti altına alan, Anavatanının güvencesini sulatmayan bir anlaşma ile masadan kalkması mümkün değildir. Avrupa Birliği, Avrupa Birliği bizim bir medet umacağımız bir kurum da değildir çünkü Avrupa Birliği taraf olmuştur. Sayın Serdar Denktaş’a çok teşekkür ederim. Bu sabah yaptığı konuşmada en azından Rum’un Kopenhag’da Avrupa Birliği önünün açılmadığını izah etmiştir, o konuda tekrar kendisine teşekkür ederim. Kopenhag’a gidene kadar Rum Avrupa Birliğine zaten girmişti ve ben De Soto’ya Kopenhag’da son gün, üçüncü gün görüşmemizde önerdiğim zaman üç unsur, bir gün sonraki Avrupa Birliği Sonuç Bildirgesinde yer alacaksa bu planı imzalamaya varım dedim. Ama üç unsur yer alması lazım Sonuç Bildirgesinde, nedir dedi? Birincisi dedim; 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti dediğiniz devlet değil, yeni kurulacak ortaklık Avrupa Birliğine üye olacaktır ki bu çok kritik bir maddeydi. “Türk Yunan dengesi Kıbrıs üzerinde korunacaktır. Kıbrıs Türkü üzerindeki ambargolar kaldırılacaktır.” Bu üç unsur Sonuç Bildirgesinde yer alırsa, planı imzalarım dedim. Bana verdiği cevap; defalardır bunu anlatıyorum hala daha beni anlatma mecburiyetin bırakıyorsunuz. Bunlar belgelerde de vardır, görüşme notlarında da vardır. Bana verdiği cevap; hikaye bitmiştir, 60 Kıbrıs Cumhuriyeti üyedir. Ya bunu imzalarsınız ve o şemsiye altında siz de girersiniz, ya da imzalamazsınız ama bundan sonra Kıbrıs Hükümeti bugüne kadar olduğu gibi size cömert davranamayacaktır.” Bir de tehdit edildik yani. Kopenhag’da hiçbir fırsat kaçırılmamıştır arkadaşlar, bütün samimiyetimle size iddia ediyorum. Kopenhag’da bir fırsat vardı da biz kaçırdık diye bir olay söz konusu değildir. Lütfen bunu artık kabul edin, anlayın. Kopenhag’a gidene kadar olay bitmişti.

Şimdi değerli arkadaşlar; Kıbrıs Cumhuriyeti işgal altındadır yaklaşımı son derece yanlış bir yaklaşımdır. Tekrar ediyorum. Kıbrıs Cumhuriyeti işgal altındadır yaklaşımı son derece yanlış bir yaklaşımdır, niye? Kıbrıs Cumhuriyeti işgal altındadır dediğiniz zaman, Kıbrıs Cumhuriyeti vardır ama Rumlar bu devleti işgal ediyorlar demek istersiniz. Gerçek bu mu? Kıbrıs Cumhuriyetinin yasallığı, ortaklığın devamına bağlıydı. Ortaklık ortadan kalktığı anda Kıbrıs Cumhuriyetinin meşruiyeti ortadan kalkmıştır.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Yerinden) (Devamla) – Türkiye’nin garantisi…

TAHSİN ERTUĞRULOĞLU (Devamla) - Anlamadığınız işlerle ilgili iddia sahibi olmayın. Türkiye’nin garantisi başka bir olaydır. O başka bir olaydır. Biz Kıbrıs

2257

Page 112: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Cumhuriyetinin ortaklığını söylüyorum. İki kurucu siyasi eşit ortak, fonksiyonel federasyon. Bölgesel federasyon değil fonksiyonel federasyon.Garanti edilmiş bir ortaklık. Bu anlaşmanın özünde anlayış da neydi değerli arkadaşlar? Ortaklardan biri diğerini boyunduruğu altına alamasın. Ayrı çoğunluk sistemi gerek Parlamentoda, gerek Kabinede. Siyasi eşitliğin bilhassa olduğu bir ortaklıktı. Cumhurbaşkanı Yardımcısına veto hakkı. Yok muydu böyle bir anlaşma? Rum bu anlaşmayı yapmaya çok mu sevdalıydı da biz bozduk? Rum’un bu anlaşmayı istemediğini bütün tarih kitapları, bütün tarihçiler gösteriyor. Londra’da Makarios’un tehdit edildiğini herkes yazıyor biliyor. Yani 60 ortaklığına da Rum gönül rızasıyla, hazmederek girmemişti. Mecbur bırakıldı. Peki şimdi bugünlerde hala daha Sayın Talat’la başlayarak o düşüncede olan ve herkesin yaklaşımının özünde ne yatıyor? “Rum bizimle anlaşmak istemez ama biz uluslararası camiayı hareketlendirelim da Rum’u zorlasın.” Hayda! Uluslararası camiayı hareketlendirelim, Rum’u zorlasın da bizimle anlaşsın. Süper bir zeka ürünü. Olamaz böyle bir şey. Rum’un zorlanarak gireceği bir anlaşmadan ne medet umabiliriz ki? 60 tecrübesinden hiç mi ders almadık? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinden vazgeçebiliriz anlaşma adına. Egemenliğimizden vazgeçebiliriz anlaşma adına, e peki be kardeşim bunun artık anlaşmayla ne alakası var? Devletten vazgeçtik, egemenlikten vazgeçtik. Sayın Talat bir de beyanat verdi “Türkiyesiz tam bağımsız bir Kıbrıs” yani Türkiye’den de vazgeçiyoruz ve bunun adı “çözüm” olacak. Bunun adı “çağdaşlık” olacak, bunun adı “medeniyet” olacak. Olamaz böyle bir şey. Yani bu dünyada, her ülkenin uluslararası ilişkilerini sürdürürken bir ulusal çıkar anlayışı vardır. Ulusal çıkarlarını koruma hassasiyetiyle uluslararası ilişkilerini şekillendirir ve sürdürür. Bunun olmadığı bir tek ülke biziz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde maalesef “ulusal çıkar” diye bir mevhum bilinçli bir şekilde yıpratılıyor ve başka başka çok tehlikeli mecralardan medet umma noktasına getirilmeye çalışılıyor halkımız. Olamaz böyle bir şey. Dünyada bu şekilde hareket eden başka bir ülke yoktur. O yüzden ben diyorum, kendi içimizde bile Kıbrıs Sorunu denen olayın tarifinde anlaşamamışken, Rum’la hiç anlaşamamışken hala daha bu tarih konusunda hangi çözümden bahsedebiliyoruz da halkı hala daha bu doğrultuda beklenti içerisinde tutmaya çalışıyoruz ben bunu anlamakta gerçekten zorlanıyorum. Ha bana derseniz bu Kürsüye çıkıldığında okunan milletvekili andını boş ver, o prosedür gereği mecburen yapmak durumunda olduğumuz bir yemin törenidir. Cumhurbaşkanı andını da, o da boş ver, inanmadığı bir devletin, kurulduğunda üzüntüden ağladığı bir devletin Cumhurbaşkanı olunca mecburiyetten o andı okudu ama, onun gereklerini yerine getirmeye mecburiyeti yoktur. Onun gereklerini yerine getirmeye çalışırsa Rum tarafıyla çözüm olmayacak, bu yaklaşım değildir arkadaşlar, yalvarırım. Bu yaklaşım değildir. Uzlaşıcı olmak başka bir şeydir. Görüşmek istemek, müzakere etmek, al vere girmek, bunlar hep diplomasinin, uluslararası ilişkilerin gereğidir, bunu kimse inkar etmiyor. Ama her türlü değerimden vazgeçmeye, her türlü değerimi sulandırma, niye? Çözüm olacakmış. O zaman çözüm olmuyor. O zaman teslim oluyoruz da bunu çözüm diye kendi kendimizi kandırmaya çalışıyoruz demektir. Ben tekrar tekrar iddia ediyorum. Eğer Kıbrıs Konusunda bir anlaşma olasılığı olacaksa ve tek uluslararası kimliği olan bir yasal Kıbrıs yaratılacaksa uluslararası arenada, bunun yolu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kabul edilmesinden geçer. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinden taviz verildiği sürece Rum ile bir anlaşma beklentisi içinde olmayın, çünkü Rum’un ihtiyacı yoktur. Bütün uluslararası camianın kendisine tek başına kullanma fırsatını verdiği avantajları kendisi de eşit görmediği Kıbrıs Türküyle paylaşmaya ihtiyacı yoktur Rum’un. Niye paylaşsın?

2258

Page 113: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Ha, mecbur bırakıldığında paylaşmaya 60 Cumhuriyetinde, onu da üç senede bozdu. Dolayısıyla daha çok şeyler söylenebilir ama benim söylemeye çalıştıklarımın özünde halkımıza karşı samimi olma talebi vardır. Her 20 Temmuz’da Barış ve Özgürlük Bayramını kutlarız arkadaşlar. 20 Temmuzlarda Barış ve Özgürlük Bayramını kutladıktan sonra siz hala daha çıkıp Kıbrıs Türk halkına “ben barış arıyorum” diye politika güderseniz burada ciddi bir samimiyetsizlik var. O zaman Barış ve Özgürlük Bayramlarına katılmayın. Çünkü barış kutluyoruz 20 Temmuzda resmen. Ha, derseniz bana barış mı var arada? Evet var. Çözüm mü var bu adada? Evet var. Anlaşmaları yoktur. Bu adada ateşkes de var. Anlaşması var mı? Yoktur. Rum tarafı bizimle Ateşkes Anlaşması yapmamıştır. Yapması halinde sınırı kabul etmiş olacak diye ateşkesi imzalamaktan bile kaçınmış bir Rum tarafıyla muhatabız. Ateşkesin anlaşması yoktur diye hangimiz ateşkes talebinde bulunuyoruz yıllardır? Ateşkes talebinde bulunan tek bir kişi görmedim ben, çünkü fiilen ateşkes vardır. Anlaşması yoktur ama. Fiilen çözüm de vardır. Fiilen barış da vardır. Anlaşmaları yoktur. Bu anlaşma sağlanabilir de sağlanmayabilir de. Sağlanmazsa karşı tarafın bizimle gerçekten yeni bir ortaklık kurmaya niyeti olmadığı sürece biz ilelebet buralarda kendimizi helak edip “ben anlaşmaya, ben çözüme, ben şuna, buna muhtacım” diye kendi kendimizi, bizi kendine eşit görmeyen Rum nezrinde küçültmeye ne hakkımız var? İşte gidiyoruz Avrupa Konseyi toplantılarına.

ÖMER SOYER KALYONCU (Girne) (Yerinden) – Kendini küçülmüş mü hisseden şimdi?

TAHSİN ERTUĞRULOĞLU (Devamla) - Sürdürülen müzakere süreci içerisinde evet küçültülmüş hissederim, çünkü karşı tarafa Sayın Cumhurbaşkanının politikalarıyla kendi kendimizi çok aciz, yalvaran, yakaran...

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Hadde yahu.

TAHSİN ERTUĞRULOĞLU (Devamla) – Ben buna muhtacım politikaları gündeme getiriliyor. Tek egemenlik.

Değerli arkadaşlar; tek egemenlik diye bir şey olamaz. Resmen olamaz. Eğer bir uluslararası kişilik yaratılacaksa o uluslararası kişiliğin egemenliği iki var olan egemen devletin onu egemen kılacağı kadar egemendir.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Ya ben de egemenim. 195 bin nüfus vardır...

TAHSİN ERTUĞRULOĞLU (Devamla) – Şimdi ben bu oturumda en azından, başka yerlerde bunu yaparız da bu oturumda karşılıklı şeye girme niyetinde değilim. Zamanı daha fazla alma düşüncesinde değilim ama iki egemenlikten hareketle, yani kısacası şu: Birleşik Kıbrıs, birleşik Kıbrıs.

Değerli arkadaşlar; birleşik Kıbrıs yaratılacaksa eğer ilk önce iki Kıbrıs olduğu kabul edilecek. İki Kıbrıs kabul edildiği takdirde bu iki Kıbrıs’ın oluşturacağı tek

2259

Page 114: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

uluslararası Kıbrıs kişiliği olabilir. Ama iki Kıbrıs inkâr edildiği sürece ve Kıbrıs Cumhuriyeti zaten vardır, işte beraber de üyedir. Zaten esas hata Birleşmiş Milletlerde başladı 186 Sayılı Kararla. O hata devam ettiği sürece biz ne Avrupa Birliğinden, ne şu, ne bu uluslararası kuruluştan doğru bir politika beklentisi içerisinde olamayız. Çünkü belirleyici olan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde yapılan hatadır.Ha “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararları da olduğu sürece, biz hiçbir politikamızı kabul ettiremeyiz” diye bir iddiayı da kesinlikle kabul etmiyorum. Çünkü defalarca bunu da izah ettim tekrar edeyim. Güvenlik Konseyinin aldığı Kararlar Un Charter, yani BM Anayasasının altıncı chapteri altında alınmış kararlardır, tavsiye niteliklidir.Doğrudur, bir uluslararası duruşu işaret ediyor. Doğru. Ama uymayanlara müeyyide getiren kararlar değildir. İşte Anavatan Türkiye, burayı resmen tanıyan, buraya Büyükelçi gönderen, itimatnamesini sunan, buradan Büyükelçiyi orada kabul edip Cumhurbaşkanına itimatnamesini sunan bir ilişki içerisindedir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin Türkiye’ye müeyyide uygulama olasılığını hiç bugüne kadar duydunuz mu? zaten yapamaz. Çünkü altıncı chapter altında alınan kararlar tavsiye niteliklidir, bağlayıcı değildir. O yedinci chapter altındaki kararlardır. Dolayısıyla, Birleşmiş Milletlerdeki esas hata devam ettirildiği sürece, Kıbrıs Konusunda kim isterse görüşsün, kiminle isterse görüşsün, kaç sene isterse görüşsün, bizlerin kabul edebileceği, bizlerin geleceğini garanti altına alacak, ekonomik, sosyal güvencemizi sağlayacak bir anlaşmayla masadan kalkmak mümkün değildir. Olsaydı, 50 senedir olurdu. Olmadı. Yani Sayın Başbakanın sabahtan burada ifade etmeye çalıştığı argümanlara bakarsak, peki niye olmadı o zaman? Niye olmadı? Artık Kıbrıs Konusunda yeni bir sayfa açma zamanı uluslararası camianın gelmiştir arkadaşlar. Yeni bir sayfa açma mecburiyetindedir uluslararası camia. Neredeyse 50 yıllık politikanın başarısızlığı tecrübeyle ortada dururken, hala daha bu yanlış zeminde müzakere sürdürmenin ve bundan bir beklenti içerisinde olmanın anlamsızlığı kendiliğinden ortadadır. Siz Rum tarafına bütün avantajları vereceksiniz, “sen Kıbrıs Cumhuriyetisin, sen Kıbrıs’ın Cumhurbaşkanısın, sen Dişişleri Bakanısın, sen şusun, sen busun” ve ortaklıktan atılan tarafı da cezalandırarak, kimliğini inkar ederek, kendine suni bir kimlik empoze etmeye çalışarak “gelin Kıbrıs Sorununu çözelim” diyeceksin. Neyi çözeceksin? Çözemezsin. Çözemezsin. Çözebilseydin bugüne kadar çözerdin. Çözemediğin ispatlanmıştır.Artık yeni bir sayfa açma zamanı gelmiştir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti inkar edilemez. Avrupa Parlamentosuna parti heyeti olarak gittiğimizde, Avrupa Parlamenterleri aynen benim yüzüme söylemiştir. “Hataydı Kıbrıs Cumhuriyetini almak” “Çok teşekkür ederiz” dedik. Eee! Hataydı ama artık bunu tartışmanın bir anlamı yok, çünkü artık bir realitedir diyorum. Bundan faydalanmaya bakın. Ne cömertlik kardeşim. Kıbrıs Türküne karşı büyük bir saygı, Kıbrıs Türk Halkının refahını düşünen insanlarla muhatabız demek. “Artık bir realitedir” diyor. “Yanlış idi almak ama aldık. Siz bundan faydalanmaya bakın.” Çok teşekkür ederiz. O zaman yapıldıysa ve realite de artık tartışmayacağız, peki, Büyük Avrupa Birliği Parlamenterleri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de realitedir. Bize göre de çok doğru bir realitedir, vazgeçilmez bir realitedir. Niye tartışıyorsunuz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini? Senin yanlış yaptığın “artık realitedir tartışmayalım” diyorsun, benim doğru yaptığım da realitedir onu niye tartıştırıyorsun? Kıbrıs Türk Halkını sen devlet sahibi bir halk olarak görüyorsan eğer, Annan Planında yaptığın aldatmacaya bakarak Kıbrıs Türk Devleti, beni devlet sahibi bir halk olarak görüyorsan eğer samimi bir şekilde, benim devletimin adı vardır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti.Sen kim oluyorsun

2260

Page 115: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

da benim devletimin adını kendi başına değiştiriyorsun? Kıbrıs Türk Devletiymiş. Bu halkın egemenlik hakkına saygı göstermeyeceksen, bu halkın kendi egemenlik hakkını kullanarak kurduğu devlete, verdiği isme saygı göstermeyeceksin, ondan sonra da gelip bana Kıbrıs Sorununu çözelim. Kıbrıs Türkünün refahı şundadır, bundadır. Yani Kıbrıs Türk halkının refahını bizden fazla mı düşünüyor Avrupa’dakiler? Bizden fazla mı düşünüyorlar bizim insanımızın refahını, iyiliğimizi? Biz düşünemiyoruz da onlar düşünüyor. Göz göre göre bana ambargo uygulayacaksın, boğazımı sıkacaksın, beni kendi doğrultunda politikalara götürmek için, ondan sonra da bana Kıbrıs Türk halkının refahı, mutluluğu, geleceği, şusu, busu edebiyatı okuyacaksın. Bir serum takacaksın buracığıma ölmeyim diye ama boğazımı da sıkacaksın. Yeter artık. Yeter artık. Kıbrıs konusunda uluslararası camianın yeni bir sayfa açma mecburiyeti vardır, gelmiştir o zaman. Bunu zorlayacak olan da bizleriz. Bizi kendi kendimizi başkalarına hoş gösterme mecburiyetimiz yoktur değerli arkadaşlar. Öyle bir görevimiz de yoktur. Çünkü bizim savunduklarımız kimsenin hakkını yeme adına savunulan şeyler değildir. Hakkımızı yedirmemeye çalışıyoruz. Hakkımızdan ne fazlasını talep ediyoruz, ne de azına razıyız ama. Kendi kendimizi suçlu sandalyesine koyup, efendim bunu talep edersek Avrupa Birliği şunu diyecek, bunu talep edersek Rum bunu diyecek, şunu talep edersek bu bilmem ne diyecek, o zaman demesinler diye her türlü değerimizden taviz verelim, her türlü kırmızı çizgimizi beyazlatalım. Ne olduk? Çözümcü olduk. Yok, çözümcü olmadık. Teslim olduk. Bu anlayışla ulusal çıkar korunamaz. Kıbrıs konusunda bir anlaşma sağlanamadıysa bunun sorumlusu Rum tarafıdır. Bizi suçladınız yıllarca. İşte altı-yedi senedir sizlerdiniz. Niye anlaşamadınız? Ha, bizim zamanımızda fırsat vardı biz engelledik, biz gittikten sonra o fırsat kalktı da o yüzden mi siz sağlayamıyorsunuz? Vazgeçin artık bu politikalardan. Rum tarafının bizimle anlaşma sağlamaya ihtiyacı olmadığı için anlaşma sağlanmamıştır. Rum tarafı bizi devlet olarak muhatap görme durumunda kalmadığı sürece de bizimle anlaşma sağlamaya gelecek değildir. İstediğimiz kadar kendi kendimize gelin, güveyi olalım, istediğimiz kadar kendimizin hatalarını birbirimizin yüzüne vuralım, bu Devletin eksiklerini ha bire sakız gibi çiğneyerek konuşalım. Doğrudur, bu Devletin de eksikleri, yanlışları vardır. Hangi devletin yok? Ama var mı başka bir devlet eksiği, yanlışı vardır diye kendi kendini ortadan kaldırmaya çalışan? Biz niye yapıyoruz? Konfederasyon, federasyon. Defalardır söylüyorum, konfederasyon federal yapılar ara başlığının altında bir başlıktır. Konfederasyon öcü değildir. Siz burada egemenlik üzerine ant içen insanlar, konfederasyonun özünde egemenlik yatıyor. Egemenlik yatıyor konfederasyonun özünde. Egemensiniz veya değilsiniz. İma yoluyla egemenlik olamaz. İşte Annan Planı referandumunda kendi kendimizi kandırdık. Ne oldu? İki ayrı referandum eş zamanlı yapıldığına göre, bu Kıbrıs Türk halkının ayrı bir halk olduğu ve egemen bir halk olduğunu dünya kabul etti diye kendi kendimizi kandırdık. Ne oldu? Hani o egemenlik? Bir Cumhurbaşkanı ki kendi halkını çözümcü ve çözümcü olmayanlar diye bölen bir Cumhurbaşkanı. Olabilir mi böyle bir şey yahu? Senin gibi düşünmeyebilir Kıbrıs Türk halkı içerisinde belli bir kitle. O da kendi çözüm,Barış ve dünya vizyonuna göre bir metne “hayır” demiş olabilir. Buna saygı göstereceksin. Ne demek çözüm karşıtı ve çözüm yanlısı diye Kıbrıs Türk halkını bölme zihniyeti olabilir mi bir Cumhurbaşkanında? Herkes kendi vizyona göre “evet” veya “hayır” demiştir. “evet” diyen de kendi vizyonuna göre çözüm ve barış için “evet” demiştir, “hayır” diyen de kendi dünya vizyonuna çözüm ve barış anlayışına göre “hayır” demiştir. Basit kişisel ve partisel çıkarlar adına, Kıbrıs Türk halkının ulusal davasına

2261

Page 116: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

zarar verme hakkı kimsede yoktur. Kimsede yoktur. Hangi makamda oturursa otursun. Sayın Cumhurbaşkanı ilk önce hangi devletin Cumhurbaşkanı olduğunu kendisi kabul edecek ilk önce. Ve hazmedecek. Mecburiyetten hazmetme değil, mecburiyetten göstermelik hazmetme değil. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olduğunu unutmayacak. Andını da unutmayacak. Görüşme masasına Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini temsilen gittiğini unutmayacak. Hristofyas’la teke tek görüşmelerinde neler konuştuğunu hiçbirimiz bilmiyoruz. Notta yazabilir bir şeyler. Sadece o mu konuşuldu? Bilmiyorum. Niye teke tek görüşmeye giriliyor? Ne gereği vardır? O odayı herkesin dinleme cihazlarıyla dinlediğini bilmiyor muyuz? İngiliz’i dinliyor, Amerikanı dinliyor, BM’si dinliyor ama Avrupa Birliği dinliyor. Biz bilmiyoruz ama. Benim Cumhurbaşkanım teke tek görüşmeye girdiğinde neyi konuştuğunu ben bilmiyorum. Kıbrıs Türk halkı bilmiyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yönelik vizyonun ne olduğunu bildiğim için kuşku duyuyorum teke tek görüşmelerinde. Vizyonuna güvenmiyorum. Yanlış bir vizyondadır.

ZORLU TÖRE (Yerinden)(Devamla) – Vizyonu birleşik.

TAHSİN ERTUĞRULOĞLU (Devamla) – Yahu Birleşik Kıbrıs’a gidilebilir Sayın Zorlu Töre. İtirazımız yok. Ama kim olarak gideceğiz, nasıl bir Birleşik Kıbrıs? Kim olarak gireceğiz onun içine?

ALİ ÇETİN AMCAOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) – Köle İzaura yahu.

TAHSİN ERTUĞRULOĞLU (Devamla) – Ve benim Allah tarafından belirlenmiş kaderim mi yahu ben ille Rum’la ortak mı olacağım? Başka bir seçeneğim yok mu bu dünya üzerinde? Ayni Adadayız diye Rum’la mutlaka vazgeçilmez bir şekilde ortak mı olmak mecburiyetindeyim? Her ne pahasına olursa olsun Rum’la ortak olacağım. Var mı böyle bir şey? Benim egemenliğim varsa var, yoksa yok. İma yoluyla egemenlik yoktur. Olası bir anlaşmaymış efendim Katolik Evliliği olacak. Yani evliliğe gireceksin, çıkma yok. Yok yahu! Yani birileri çok akıllıymış bu dünyada, bizim alnımızda ahmak mı yazıyor? Ben egemensem, bir anlaşmaya girmeye yönelik egemenliğimi kullanabildiğim gibi, o ortaklıktan çıkmaya yönelikte egemenliğimi kullanma hakkım olması lazım. Katolik Evliliği olamaz. Dediğim gibi konuştukça sürüyor, düşündüğümden daha da uzun süre konuştum. Daha da çok şeyler söyleyebiliriz ama benim talebim Kıbrıs Türk Halkına samimi davranalım. Herkes uzlaşı talep ediyor. Ama uzlaşı tango gibidir. Kendi başına uzlaşı sağlayamazsınız. Muhatabının da o uzlaşı ihtiyacını hissetmesi lazım, samimiyetten hissetmesi lazım. Mecburiyetten 60’daki gibi anlaşma noktasına göstermelik getirilmesiyle olmuyor. Bizim görevimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti milletvekilleri olarak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini güçlendirmek olması gerekir. Güçlendirilmiş bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti o zaman Güney komşularımız tarafından ciddiye alınma noktasına gelebilir. Ama Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkını gerçekleşemeyecek beklentiler doğrultusunda sürekli hayal kırıklığına uğratarak ama sürekli bir beklenti içerisine sokarak normal bir hayat yaşamasını engelleyerek “bizden adam olmaz, gelsin bizi Rum, Avrupa Birliği, şu, bu adam etsin” türünden yaklaşımlarla bu halkı daha da fazla perişan etmeyelim. Gelin biz ev ödevimizi yapalım. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini sürdürülebilir bir ekonomisi olan, daha güzel bir

2262

Page 117: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

demokrasisi olan, ekonomik çarkların çok daha sağlıklı döndüğü, sosyal adaletin sağlandığı, hak, hukukun tartışılmadığı güçlü bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yapma doğrultusunda görevimizi yapalım. Bunları yapabildiğimiz ölçüde Güney Kıbrıs’taki muhataplarımızın bizlerle bir anlaşma ihtiyacı duymasını belki gündeme getirebiliriz. Onun da bir garantisi yok. Ama bu şekliyle Rum’un bizimle anlaşma sağlama ihtiyacının olmadığını inkâr ederek Kıbrıs Türk halkına yönelik Kıbrıs politikasını izlemekten lütfen vazgeçin. Bu halka hizmet etmiyorsunuz. Başka başka yerlerden medet ummasını sağlayarak Kıbrıs Türkünün, bu halka hizmet etmiyorsunuz. Önemli olan vatandaşına sahip çıkan bir devlet, devletine sahip çıkan bir halk ilişkisini kurdurmaktır. Bu konuma geldikten sonra birileri sizi muhatap kabul etme durumuna gelir. Niye Rum tarafı sürekli bizi muhatap kabul etmeme, mecburiyetten kabul edermiş gibi müzakere sürdürüp sürekli dış uluslararası arenada Türkiye’yi muhatap kabul ediyor. Niye? Bizi hesaba kattığı yoktur da o yüzden değerli arkadaşlar. Bizi hesaba katmıyor. Bizi kolay lokma diye görüyor. Niye? İşte daha önce söylediğim gibi biz kendi içimizde bile Kıbrıs konusu hakkında bir görüş birliğine gelemedik. Bizi paramparça görüyor Rum baktığında. Şu parti bunu söyler, bu parti bunu söyler, şu sendika bunu söyler, o, bu bu, falan, filan, bunlar darmadağın. Bunlar ciddiye alınacak bir muhatap değil. Ben Türkiye’yi zora sokarsam, dünyayı Türkiye’nin üzerine gönderirsem, bunları Türkiye’den koparırsam gerisi kolay politikası izliyor. Bunları görmezden gelerek çözümcüyüz, uzlaşıcıyız, çağdaşız zannederek Kıbrıs politikası saptamanın bir anlamı yoktur. Bu halka yazıktır, hak etmiyor.

Evet, sözlerimi burada kesmek istiyorum. Gerekirse yine bu konularda görüş alış-verişinde bulunuruz. Teşekkür eder, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ertuğruloğlu. Şimdi sırada Mustafa Emiroğluları vardır.

Buyurun Mustafa Bey.

(Meclis Başkanı Sayın Hasan Bozer Başkanlık Kürsüsünü Sayın Ahmet Eti’ye devreder)

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Mağusa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Tahsin Beyin tespitleri Ulusal Birlik Partisinin içini ortaya serdi değerli arkadaşlar. Aslında ben kendisine teşekkür ediyorum. Saklanan, basından, halktan ve toplumdan kaçırılmak istenen niyet Tahsin Bey tarafından özetlendi. İyi de oldu. Konuyu da açtı. Biz kendisini dinledik saygı ile. Her ne kadar da bizi kucağa oturttuysa da, toplumun zararına uğraştığımızı söylediyse de biz onları hakaret olarak da algılamadık ve konuyu da bir güzel gecenin bu saatinde özetlemiş oldu özellikle Ulusal Birlik Partisinin Kıbrıs konusunda oluşturmaya çalıştığı o güzelim ve şirin vizyonunun da gerçek yüzünü bize burda anlatmış oldu değerli arkadaşlar. Bir kere tarih iki türlüdür değerli arkadaşlar. Bir, bildiğimiz bir tarih var. Bize hep okutulan, geçmişte okutulan bir tarih vardı. O tarih milliyetçilik üzerine, şovenizm üzerine kurulan bir tarihtir.Bir tarih de vardır ki farklı farklı yorumları, farklı farklı nitelendirilmeleri vardır ama ben gerçekçi tarih olduğunu söyleyeceğim. İşte burada biz aldığımız siyasal fikirler, eğitim, öngörü ile o gerçekçi

2263

Page 118: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

tarihi okuyanlardanız. Şöven tarihi okuyoruz ama bize bir şey katmıyor. Gerçekçi tarihi okuduğunuz zaman ve gerçek tarihi okuduğunuz zaman gerçek olaylarla irdelediğiniz zamanda hiç de olayın Tahsin beyin anlattığı gibi olmadığını hep beraber göreceksiniz değerli arkadaşlar.

ALİ ÇETİN AMCAOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) - Yaşadıklarını anlattı Mustafa bey. Tahsin bey geçirdiği süreci anlattı. Yani...

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Katılıyorsunuz?

ALİ ÇETİN AMCAOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Yani yaşadıklarını anlattı.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Yahu size soruyorum katılıyorsunuz?

ALİ ÇETİN AMCAOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Kitaptan okumadı.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Katılıyorsanız o zaman siz hükümet programınıza yazamazsınız biz federasyon isteriz, biz çözüm isteriz, biz Cumhurbaşkanı ile aynı fikirlerdeyiz, Cumhurbaşkanını destekliyoruz, çözüm sürecini destekliyoruz diyemezsiniz. Esas iki yüzlülük budur değerli arkadaşlar. İki yüzlülük budur. Bir taraftan şovenizmin dealasını yapacaksınız, bir taraftan da sırf siyasi çıkar uğruna, sırf Cumhurbaşkanlığı adaylı veya genel seçimlerde alacağınız başarı uğruna, bu ülkede hükümet yapma uğruna bir taraftan da çözüm isterim deyeceksiniz, federasyon isterim deyeceksiniz. Altı ay önce kurultayınızda konfederasyon kararı alacaksınız hükümete geldikten sonra da federasyon isteriz deyeceksiniz. Olamaz böyle bir siyaset. Bu iki yüzlülüktür. Bunun açılımı sözlükte iki yüzlülüktür.

Değerli arkadaşlar, yeter artık bu toplumla oyun oynamayın. Bu toplumun duyguları ile, bu toplumun düşünceleri ile oynamayın. Gerçeği konuşalım. Hayali değil gerçeği konuşalım. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanıtalım. Ama olmuyor değerli arkadaşlar, tanımıyor. Birleşmiş Milletleri kararları dururken, uluslararası hukuk dururken, Kıbrıs Cumhuriyetinde attığınız imzalar dururken Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin tanınmasını Türkiye Cumhuriyeti yapmazken bugün biz burada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanıtalım diye biri ön plana çıkaracak siyasetleri yapmamız yanlıştır. Olmuyor değerli arkadaşlar. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini bir federal yapı kuruluna kadar bu ülkede geliştirelim. Kendi ayakları üzerinde durması için, ekonomisinin kendi kendine yetmesi için bu ülkede demokrasi için, sivilleşme için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti mevcut idare şeklimizse onu en yükseğe çekelim ama oraya çıkacaksınız her şey bitti işimiz bir tek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanıtalım diye siyaset yapacaksınız. Bir taraftan da federal çözümü isteriz diye halka şirin gözükeceksiniz dünya kamuoyuna, Türkiye’ye şirin gözükeceksiniz. Böyle bir siyaset zamanı geçmiştir değerli arkadaşlar, demode olmuştur. Başarılı olmuş olsaydı zaten daha önceleri de olurdu.

2264

Page 119: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Bir kere Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisinin üyesi, hepimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisinin üyesiyiz. Kıbrıs Türk toplumunun şeklinin, idaresinin biçimi bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin vekili de oluruz. Ha yarın eğer bu Kıbrıs Türk Devletinin kurulacak olan bir federal yapıda Kıbrıs Türk devletinin veya Birleşik Kıbrıs Devletinin bir üyesi olacaksa bu toplumun temsiliyeti için yine orada da aday olacağız, yine orada da milletvekili seçilip Kıbrıs Türk toplumunun haklarını her platformda savunacağız değerli arkadaşlar. Bu böyle bilinecektir. Kuzey Kıbrıs Türk Meclisi Tahsin bey ve arkadaşlarının uhdesinde değildir. Kıbrıs Türk toplumunun uhdesindedir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sorunları Kuzey Kıbrıs Türk toplumunundur. Başarısı da, başarısızlığı da. Buna kendilerine yontamazlar.

Değerli arkadaşlar geçmişten bahsetmeyelim. Tabii ki geçmişten bahsetmeyelim.Geçmişini inkar eden insanlar kimlerdir bilir misiniz? Suçlu olanlardır. Çünkü istemez o defterler açılsın ve konuşulsun ama açılacakta, konuşulacakta. 1963’te 103 tane köy göç etti değerli arkadaşlar, 103 tane köy. Binlerce insan yerinden yurdundan oldu, canından oldu. doğru muydu bu? Doğru değildi. Haklı mıydık? Haklıydık.

Değerli arkadaşlar; bu evrakta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 1941 yılında kurulmuştur ve maalesef ve maalesef 1961’den ölene dek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Yargıçlığını bir Kıbrıslı Türk yapmıştır değerli arkadaşlar. Yargıçlarından bir tanesi de bir Kıbrıslı Türktü, adı da Zeka Beydi ve biz bu kişiyi ben rahmetle de anıyorum. Peki ben sorarım bugün başımıza bela kesilen AİHM Davalarını Rum bize çatır çatır kullanmaktadır. Peki bizim başımızdaki liderlik 1963’ten bugüne kadar herhangi bir Kıbrıslı Türkün malının veya canının hesabını bu mahkemeye taşıdı mı, teşvik etti mi, hakkımızı aradık mı? Aramadık değerli arkadaşlar. İşte niçin aramadık? Tahsin Bey ve onun gibi düşünenlerin zihniyetinden. Çünkü biz o zaman bu adayı ayırmaya karar verdik. Çünkü derin devlet, derin güçler bu adayı ayırmaya şovenizm bu adayı ayırmaya karar verdi değerli arkadaşlar. Nevzat ve Ben Kitabında İsmet İnönü’nün bizim siyasi liderlerimize yazdıklarını okursanız göreceksiniz ki, görevden kaçan biz olduk, Sayın İnönü, ki bugün Türk ulusunun liderlerinden, önderlerinden birisidir. 1964’te yazdığı mektupta her şeyi açıkça ortaya koymuştur ama biz işte Tahsin Bey ve arkadaşları ve o zihniyet bu adayı bölmek için maalesef ve maalesef görevlerine dönmemişlerdir ve 1963’ten 1974’e kadar bu toplumu bir tecrit içerisinde, bir kamplar içerisinde kendilerinin idare edebileceği bir yöntemle, faşistlikle, insan haklarına aykırı bir şekilde bu mücadeleyi Kıbrıs Türk toplumuna verdirmişlerdir değerli arkadaşlar. Yüzlerce insanı kendi kendimize öldürdük, yüzlerce insanı bu adadan göç ettirdik. Bunları niye konuşmayacağız. Konuşacağız tabii, bunları ortaya koyacağız. Bu zihniyetleri bir kere daha bu uygulamaları ve bu şovenizmi yaşamamak için, çocuklarımıza yaşatmamak için geçmişimizi, tarihimizi de konuşacağız değerli arkadaşlar. Kimse bizi susturamaz. O yüzden ben bu zihniyetleri anlayamıyorum. Geçmişini bilmezsen geleceğini de o temeller üzerinde kuramazsın.

KKTC’nin tanınmasından bahsetti Tahsin Bey. KKTC doğduğu gün değerli arkadaşlar ölmüştür tanıtma açısından. O zaman niye Pakistan’ı, Bangladeş’i bizi tanımasınlar diye uyardınız? Niye o zaman mektup yazdınız o dönemdeki liderlerimiz

2265

Page 120: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

niye yazdılar. Biz KKTC’yi ayrı bir devlet olsun diye kurmadık. Niye o zaman KKTC’nin Kuruluş Bildirgesinde federal çözüme giderken Kıbrıs Türk toplumunun ve kurumlarının gelişmesi ve güçlenmesi için kuruldu diye ibareleri niye yazdık, niye federasyon kelimesini yazdık oraya? Niye yazdık? Bunları da izah edeceğiz ama geçmişe bakarak izah edeceğiz. O geçmişte yaşadıklarımıza bakarak izah edeceğiz. Yok geçmişi örteceğiz, yani affedersiniz pisleyeceğiz, üstünü de kapatacağız kedi gibi olamaz. Açacağız onları hepsini tek tek de bulacağız sorumlusu kim ise cezalandıracağız da toplum olarak siyasi yönden. Eğer hataları varsa, ki vardır. Vardır ki bugün hala daha bu sorunu konuşuyoruz değerli arkadaşlar, ki hiçbirimiz bir ötekinden daha fazla KKTC’ci değildir. Daha fazla bu milleti seven bir insan değildir. Hepimiz bu toplumun insanlarıyız. Böyle bir ayrımı burada, böyle bir şovenizmi burada yapamayız.Burası demokrasinin yeridir. Demokrasinin yeşereceği yerdir. Benim görüşüm farlıdır, onun görüşü farklıdır ama geçmişteki uygulamalar, yapılan siyaset ortadadır.Gelinen aşama da ortadadır. Ben üniversiteye giderken İzmir’de Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin şubesi vardı. Hiç unutmam Türkiye Cumhuriyetlerinin açıldığı, tanındığı ilişkilere başladığımız dönemdi o dönem. Sayın Eşber Serakıncı’da Eğitim Bakanıydı ve biz o gün de federasyon savunurduk, bugün de federasyon savunuyoruz değerli arkadaşlar, sapmadık. Ulusal Birlik Partisi gibi altı ay evvel konfederasyon, altı sonra da federasyon isteriz demedik. Ve bize bir çalımlar o dernekte bir toplantı oldu kendisi de Eğitim Bakanıydı bizi topladı, öğrencileri üniversite öğrencilerini ve bize dedi ki bizim dedi artık Rum’a da ihtiyacımız yok dünyaya da ihtiyacımız yok. İşte bilmem kaç milyon nüfuslu Türki devletleri bizi tanıyacaklar, bizi tanıtacaklar biz onlarla bir tek ticaret yapsak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini kalkındırırız da, tanıtırız da istediğimiz seviyeye de getiririz demişti. Ne oldu bugün hala daha üzerinden belki 20 yıl geçmiştir, 15 yıl geçmiştir biz aynı noktadayız. Niye? Çünkü biz uluslararası hukuku bazılarımız hiç kabul etmez. Rum’u ama Rum bizi sevecek diye bir kaide yoktur ancak Rum’u hala daha en kötü Rum’un kendinden de daha fazla düşman görürüz. Biz bu anlaşmayı kiminle yapacağız değerli arkadaşlar. Kiminle anlaşma yapacağız. İstediği gibi görsün. Ben haklarımı istiyorum. Ben Rum’dan, ben Avrupa Birliğinden, ben Türkiye’den, ben dünyadan Kıbrıs Türk toplumunun haklarını talep ediyorum. Benim uğraşım budur ve bu olacaktır. Bugün kimse Rum’un iyi olduğunu, bizim de kötü olduğumuzu iddia etmiyor. Bugün iddia etmiyor. Benim Sayın Maliye Bakanım ne diyor biliyor musunuz Rum tarafından alışveriş yapmayın diyor. Gitmeyin diyor o tarafa diyor ticareti kaydırmayın diyor reklam veriyor. O söyledik sonra insanlar daha çok gidiyor. İnsanlar bu defa diyor ki doğru demek ki orada daha ucuzdur gidiyor ve oradan mal alıyor. Ama ben şunu da biliyorum onlarda bize karşı kampanya yapıyorlar. Ama ben de biliyorum ki bir benzin istasyonundan geçen ay 4500 litre benzin Rumların arabasına konmuştur. Demek ki bu ticaretin bir dini, dili, ırkı yoktur. Sizin yapmanız gereken ekonomiyi güçlendireceğinize, fiyatları aşağıya düşeceğinize siz hala daha şövenist duygularla siyaset yapmaya çalışırsınız. Ekonomiyi de ona bağladınız. Ekonominin kötü gidişini de ona bağladınız. Gitmeyiniz Rum tarafında dediğiniz sürece bu halk daha fazla gidecektir. Sizin yapmanız gereken ekonominin düzelmesi için gerekli olan tedbirleri biran önce almanızdır. Onu yapacaksınız, navlunu düşeceksiniz, stopajı düşeceksiniz, KDV’yi düşeceksiniz, teşvik vereceksiniz ama gerçekçi teşvik vereceksiniz. Üretimi artıracaksınız yok Rum tarafına gitmeyin ben biliyorum ki iki yıldızlı polis komutanı bilirim ben su almak için

2266

Page 121: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

üniformasını çıkarıp, arabasına binip Rum tarafından bidon bidon su alan polis komutanı biliyorum ben.

ŞERİFE ÜNVERDİ (Lefkoşa) (Yerinden) - Su daha mı ucuzdur yani.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – E bilmiyorum araştırın.

ŞERİFE ÜNVERDİ (Yerinden) (Devamla) – Ayıp.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Araştırın. Ayıp değil niçin ayıp? Daha ucuzdur. Siz o ayıbı cebine para koyarak mı karşılıyorsunuz. E niye. Biz size dediğimizde ambalajlamış suyu geçiriyorsunuz ama fiyatı da yükselteceksiniz işte bak ne oldu aha bu örneği ben gözümle gördüm. Üniformalı gördüğüm bir polis komutanı çıktı giyindi sivil kıyafet giydi diğer tarafa geçti bidonlara su doldurup bu yanı geldi.

ŞERİFE ÜNVERDİ (Yerinden) (Devamla) – Şu anda değişik bir şey yok aynı durum mevcut.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – E tamam yahu sabaha kadar aynıdır deyebilirsiniz ya aslında bunun şeyi yok.

Değerli arkadaşlar federasyon istemek, federasyona sahip çıkmak bizim veya herhangi bir siyasi partinin veya kişilerin ortaya koyduğu bir anlaşma şekli değildir. Ve federasyonu istememekte birisinin uhdesinde değildir.Bugün Birleşmiş Milletler Kararları vardır, Güvenlik Konseyi Kararları vardı, 77-79 Doruk Anlaşmaları vardı. Bu aslında benim istememle veya Ömer Beyin istemesi ile olacak işler değildir bunlar. Bunların altına imza attık dönem dönem. Eğer o imzaları atan kişileri biz istemiyorsak, saymıyorsak, o ayrı konu ama imza atıldı. Biz bunlardan kaçamayız, gerçekçi, Kıbrıs Türk toplumunun varlığı, dünya üzerindeki tanınmışlığı bu anlaşmalara bağlıdır. Bu anlaşmalardan kaynaklanmaktadır. Biz bunları talep ediyoruz, bunları istiyoruz ve bunların geliştirilmesini istiyoruz. Bu bir öcü diye bizim ortaya attığımız bir Rum’a teslimiyet diye ortaya atılıyor. Bu yanlıştır, yanlış, yanlış şeylerdir bunlar. Cumhurbaşkanı çözüm sürecini desteklediği ve federasyon ilkesinden sapmadığı sürece bu toplumun menfaatine olan bir siyaseti gütmektedir ve benim hatta ve hatta daha sonra eleştirim olacaktır ki, Cumhurbaşkanı daha çok çözümcü olmalıdır diye. Cumhurbaşkanı doğrusunu yapıyor eğer Tahsin Beyin söylediğini yapıyorsa doğrusunu yapıyor. Bizde Toplumcu Demokrasi Partisi olarak sonuna kadar çözüm sürecine kim katkı koyarsa onun arkasında olduk ve olacağız değerli arkadaşlar. Referandumda evet demişiz ne olmuş? Referandumda evet demişiz ve ne olmuş? Tespite bakın, tespite bakın. Referandumda evet dedik, Avrupa ile ilişkilerimize bakın, geldiler Ulusal Birlik Partisi geldiği günden beridir o ilişkileri ne kadar çok soğutabilirse bütün meşguliyetleri o. Geldikleri günden beridir öğretmenleri göndermezler, birim oluşturduk şeyi denetleyeceğiz Avrupa Birliğinden gelen heyetleri, Avrupa Birliğinden gelen yardımları, belediyelere yapılan yardımları, kuruluşlara yapılan yardımları, onları zaptu zuptu altına alacağız. İstediğimize evet diyeceğiz, istediğimize hayır diyeceğiz ve biz referandumdan aslında çok şey kazandık. Ben size sorarım Rum tarafı ikinci bir referandumu kabul

2267

Page 122: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

etmeme gibi bir lükse sahip midir? Sahip değildir değerli arkadaşlar. Sahip değildir. İkinci bir referanduma hayır deme lüksüne sahip değildir. Biz dünyaya ve Avrupa Birliğine ve toplumumuza gereken cevabı referandumda evet vererek dürüstlüğümüzü ve doğruluğumuzu Kıbrıs Türk toplumunun iradesini koyduk ama Rum kesiminin ikinci bir referanduma hayır demesi diye bir şey söz konusu olamaz. Şartlar ve ortaya çıkacak olan anlaşma bizimde istediğimiz bir şekildeyse ve şartlardaysa. Çözüm yanlısı, çözüm karşıtı. Kaldı ki, o Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulurken bana soruldu mu, bu halka soruldu mu, bu topluma soruldu mu? Dendi mi biz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini kuruyoruz gelin referandum yapalım, yapıldı mı bu? Yapılmadı. Yapılmadı ama en azından biz Annan Planında toplum olarak gittik ve evet dedik, yüzde 65 evet dedik ve dürüstlüğümüzü ve doğruluğumuzu ve samimiyetimizi ve anlaşma isteyen tarafın biz olduğunu biz dünyaya kanıtladık ve bu sayede kazanımlarımızda vardır. Bugün Yeşil Hat Tüzüğü, Doğrudan Mali Yardım, Ticaret Anlaşmaları ve bunları da geliştirmek bizim elimizdedir. Ancak bu zihniyetle hangisini geliştireceğiz, hangisini daha ileriye götüreceğiz. Biz yine o eski mandıra dönemindeki gibi kendi içimize kapalı, alıştığımız şekilde yaşamaya mahkum edilemeyiz. Buna biz bizim gibi düşünen zihniyetler ve milletvekilleri de, aydınlarda her zaman karşı duracağız. Bunu Tahsin Bey ve arkadaşları bilecek değerli arkadaşlar. Biz bu statükoydu bu ve bu statükoyu yıktık. Tekrar gelsin diye yıkmadık. Bu toplum bu statükoyu yıkmayı başarmıştır. Annan Planında, referandumda ve tekrar o günlere dönmek arzusunda olanlar hayat bulmayacaktır. Çünkü dünya değişiyor, dünyadaki siyaset değişiyor, dünyadaki siyaset daha gerçekçi oluyor, dünyadaki siyaset artık daha global daha, insancıl olmak zorundadır. Ama biz hala daha geçmişimizi de istemeyeceğiz ama geçmişteki gibi de siyaset yapacağız. Bu nasıl iştir yahu. Hem geçmişi açmayacağız, konuşmayacağız ama geçmiş gibi de devam edeceğiz hayatımıza. Olamaz böyle bir şey doğaya da aykırıdır, doğanın kanunlarına da aykırıdır değerli arkadaşlar. Yeni sayfa açalım, açalım. Açın da görelim nedir o yeni sayfa. Nedir o yeni sayfa açsın Ulusal Birlik Partisi. Sayın Eroğlu da bu konuda Tahsin beyin yaptığı açıklamalardan sonra da izahat da vermek zorundadır şimdi acaba Tahsin beyin kendi görüşleri miydi, Ulusal Birlik Partisinin görüşleri miydi, Türkiye Cumhuriyeti merak ederim ne diyecek bunlar, çok merak ederim bunu da o zaman yeni sayfayı açın, açın görelim yeni sayfanızı saklamayın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanıtmak mıdır? Çözüm istememek midir? İşte siz bunlar konuşursanız size çözüm istemeyenler diye söylerler tabii ki eğer çözüm isterseniz bunları söylemezsiniz ama siz çözüm olmaması için gereken her türlü argümanı gayet rahat bizi kucağa tutarak da her türlü şekilde Cumhurbaşkanını da suçlayarak, siyasi partileri de suçlayarak, halkın bir kısmını da suçlayarak yapıyorsunuz burada. E o zaman size biz ne deyeceğiz çözüm isterler ama bizi kucağa oturtacaklar. Yaptıkları siyasetle böyle bir anlayış olamaz o yüzden çözümsüzlük tarafı olarak görünüyorsunuz.

ŞERİFE ÜNVERDİ (Yerinden) (Devamla) – Çözüm isterler ama...

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Efendim?

ŞERİFE ÜNVERDİ (Yerinden) (Devamla) – Nasıl olursa olur bir çözüm değil. Gerçeklere dayalı bir çözüm.

2268

Page 123: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Gerçekler göreceli bir kavramdır. Sizin gerçeklerimizle bizim gerçeklerimiz her zaman buluşmaz. Buluşsa biz sizde olurduk bu tarafta olmazdık.

ŞERİFE ÜNVERDİ (Yerinden) (Devamla) – Çözüm istemeyen yok.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - O yüzden samimi olacaksınız, samimi. Siz önce ne istediğiniz konusunda samimi olacaksınız. Altı ay evvel konfederasyon deyip bugün de federasyon isteriz demeyeceksiniz. Samimi bu toplumu artık kandırmayınız. Binlerce insana, beş bin tane insana iş sözü verdiniz. Hepsi Ocağı bekler 2010 Ocak sizin kara bir Ocağınız olacak. Çünkü binlerle insan sizi bekler. İş vereceksiniz çünkü siz geçmişinizde de öyleydiniz, şimdi de öyleydiniz. Yedisinde de öyleydiniz yetmişinde de böylesiniz. Değişemezsiniz. Binlerle insan yollarda beklerler sizi bekler iş vereceksiniz Ocakta bir taraftan da ağlarsınız. Ekonomi battı diye suçlarsınız başka partileri istihdam yaptı diye ama ben biliyorum sizin gibi o şu geziyorum, görüyorum. Binlerle hangi birine iş vereceksiniz çok merak ederim. Gerçekçi değilsiniz, samimi değilsiniz. O konularda da iç politikada da samimi ve gerçekçi olmadığınız gibi dış politikada da samimi ve gerçekçi değilsiniz. Gerçek konuşmuyorsunuz, doğruları söylemiyorsunuz. Kandırmaca yapmaya çalışıyorsunuz ama bu sizi vuracak bizi değil. Biz bak izah ettim biraz önce 20 sene öncede federasyon istiyorduk bak şimdi de federasyon istiyoruz. Şimdi de federasyon istiyoruz. Değiştireceğiz de. O uğurda da çalışmaya devam edeceğiz. Çünkü uluslararası hukuk, çünkü güvenlik konseyi kararları, çünkü bizim liderlerimizin imzaladığı anlaşmalar federasyon demektedir. Konfederasyon değil federasyon demektedir. Bunu bileceksiniz ve buna göre siyaset üreteceksiniz.

Değerli arkadaşlar; bir kere öneriniz nedir, yeni sayfa nedir bunu Ulusal Birlik Partisi Başkanı ve yetkilileri izah etmek zorundadır. Bu sizin görevinizdir.

Toplumcu Demokrasi Partisi olarak bağımsız kurumlardan biri olan Cumhurbaşkanlığı Bütçesine oyumuz evet olacak öncelikle onu söylemek istedim. Dolayısıyla YÖDAK’a da oyumuz olumlu olacak bundan sonra ki Meclisin Bütçesine de oyumuz olumlu olacak değerli arkadaşlar.

Yapılan bu konuşmalardan 41 yaşında olmama rağmen değerli arkadaşlar hala daha bu dünya üzerinde kimliğimin ne olduğunu kendi kendime sorgulamaktayım hala daha. Bu Kıbrıs Sorununun çözümsüzlüğü böyle bir insan dünya üzerinde bir insan olarak ne olmakla hala daha kendi kendimi sorgularım. Aslında temel sorunumuz, temel çıkmazımızda bu çözümsüzlükle beraber budur ki burada her birimiz iki saat, üç saat konuşma ve fikirlerimizi ortaya koymak için uğraş veriyoruz. Aslında doğrusunu yapıyoruz. Doğrusunu yapıyoruz konuşacağız. Birbirimizi birbirimize anlatacağız. Anlatmazsak ve ellerimizi kolumuzu sallayarak kaçarsak buralardan o zaman ortak bir yol bulamayız, ortak bir akıl bulamayız. Ben baktım bugün Turgay Bey bile Kıbrıs Türkü dedi. Şimdi ben sorgularım. Neyiz biz? Kıbrıslı Türk müyüz, Kıbrıslı mıyız, Türk müyüz, neyiz? İşte bu çözümsüzlük olduğu sürece, bu çözümsüzlük bu ülkede devam ettiği sürece biz daha saatlerce, günlerce, aylarca, yıllarca konuşmaya devam edeceğiz ve yine

2269

Page 124: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

biz kim olduğumuzu ve ne olacağımızı düşüneceğiz. O yüzden değerli arkadaşlar; bu ülkede erken çözüm şarttır, bu ülkede Kıbrıs Sorununun artık bu yüzyılda bitmesi gerekmektedir. Bunu, bu sorunu gençlerimize aktarmamız lazımdır, çocuklarımıza devretmememiz lazımdır. Eğer onlar için hayırlı bir şey yapmak istersek bu sorunu bitirmek zorundayız.

Bir kere bazı başkanların söylediği gibi, parti başkanlarının söylediği gibi bu günde artık Kıbrıs konusunda ortak hareket etme, ortak bir komitenin varlığı ve bu komiteden çıkacak olan belli başlı ana hedeflerinde tartışılamaz olması gerekmektedir. Ben artık burada federasyonu tartışmak istemiyorum. Ben artık burada iki bölgeliliği, iki kesimliliği tartışmak istemiyorum. Bunlar artık bu toplumun tartışılacaksa tartışılacak ve bu ortak komitede ortaya koyacağı değişmeyecek çizgileri olmalıdır ve bu farklılıklar ortadan kalkmalıdır ki, bu farklılıkları kullananlar siyasi çıkar, siyasi menfaat elde etmesinler değerli arkadaşlar. O yüzden benim önerim Sayın Cumhurbaşkanının da bu konuda sözü vardır. Artık ortak bir komite, Meclisin oluşturacağı ortak bir komitede Cumhurbaşkanı ile beraber en azından ana konularda ana hedeflerde ortak bir çizgi toplum olarak ortak bir siyaset ortaya koymamız gerekir, onun zamanı gelmiştir değerli arkadaşlar.

Birleşmiş Milletler Parametreleri ve uluslararası hukuktan kaçamayız. Onu biraz önce yine söylemiştim. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti evet ilanı kuruluş bildirgesi baktığınız zaman göreceksiniz ki federasyon, federal yapıya hizmet verecek bir olgudur diye kuruluş bildirgesinde mevcuttur değerli arkadaşlar, yani kısaca hedefimiz iki kesimli, iki bölgeli, iki siyasal eşit, toplumun eşit ortaklığı ile ortak bir egemenlik ile oluşacak Birleşik Federal Kıbrıs olmalıdır değerli arkadaşlar. Egemenlik, ayrı egemenlik, bizi ayrı egemenlik tezi bizi hiçbir yere götürmez değerli arkadaşlar. Çünkü Kıbrıs Türk toplumunu 1960’taki Anlaşmadaki egemenlik, ortak egemenlik ve o egemenlik ve o siyasal eşitlik sayesinde bugün Kıbrıs Türk toplumu dünya üzerinde tanınmaktadır ve en azından kısıtlı da olsa ilişkilerini, siyasi ilişkilerini sürdürmektedir ve bu bizim kazanımımızdır. 60’ı inkar edemeyiz değerli arkadaşlar ve 60’ta olan haklarımızı kullanarak da Rum kesiminin, Rum tarafının gasp ettiği Cumhuriyetteki haklarımızı da isteyerek, Rumu masaya getirmenin yollarını aramamız gerekmektedir. Bu bir argüman olmalıdır. 1960’a dönelim demiyorum, 1960’a Cumhuriyetine dönelim demiyorum ancak 1960 Cumhuriyetindeki haklarımızı isteyerek ki, bu haklarımız birileri tarafından biraz önce de size söyledim. Maalesef bu topluma arattırılmamıştır, istenilmemiştir, teşvik edilmemiştir. Bu haklarımızı arayarak Rum tarafını masaya getirebiliriz değerli arkadaşlar ve anlaşmada da bir argüman, güçlü bir argüman olabilir. Ortak proje biraz önce söyledim üretmek zorundayız. Çözümsüzlük çözümdür demekle hiçbir yere varamayız. Tahsin Bey ve arkadaşlarının yapmış olduğu siyaset maalesef ve maalesef ona hizmet etmektedir. 1974’ten sonra ki, özellikle de Ulusal Birlik Partili Hükümetler Kıbrıs sorununu zorlaştıracak 1963’teki zihniyeti kuvvetlendiren ve Kıbrıs’ın bölünmesini kolaylaştırıcı ve bu statükoyu kuvvetlendirici siyasetler gütmüştür. Bu geldiğimiz noktada baktığımız da görüyoruz ki, ayni siyaset devam ediyor. Yani neydi bu değerli arkadaşlar; çözümsüzlük siyaseti. Ambargolar. Kıbrıs Türk toplumunu dünyadan teşhit etme politikaları. Kıbrıs Türkünün oksijen borusunu kesme, oksijenini azaltma, kendini geliştirme, demokratikleşmesini, sivilleşmesini tamamlama, tamamlayamama politikaları,

2270

Page 125: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

yapısının bozulması. Nüfus aktarımı ile nüfus karakterinin değişmesi, iradesinin yok olması. Bunlar hepsi işte o Annan Planında evet deme ile daha aza inmiştir, bu teşhit azalmıştır. Dünya ile buluşma, dünya ile beraber olma, Avrupa Birliği ile ilişkiler gelişmiştir, geliştirilmiştir, geliştirilmeye çalışılmıştır. Ama maalesef bugün hala daha o şöven ve milliyetçi duygular da maalesef Kıbrıs Türkünün alması gerekenleri, dünyadan da Avrupa’dan alması gerekenleri gerek bilgi, gerek teknolojik, gerek siyasi, gerek eğitim yönünden, gerek spor yönünden maalesef engellenmeye çalışılmaktadır. Yani üç gün önce klasik otomobiller için her sene düzenlenen bir yarışma vardı. Niye engellendi bu, kim engelledi bunu? Sayın Başbakan bunu izah etsin. Hangi güç değerli arkadaşlar, hangi güç engellemiştir bunu? İşte o 63 ve sonrası zihniyeti var ya işte o devam ediyor. Tahsin Bey ve arkadaşlarının zihniyeti devam ediyor değerli arkadaşlar. Ama maalesef ve maalesef işte hep biz diyoruz ya, Kıbrıs sorunu Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecinde gitmemelidir. Kıbrıs sorunu Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecinde olmalıdır. Ama, ama değerli arkadaşlar Samsun’un voleybol takımı değerli arkadaşlar geçtiğimiz gün Limasol’da maç yapmıştır. Nasıl olmuştur bu, nasıl olmuştur? Bizi o istemeyen, bizi öldürmeye çalışan her fırsatta, bizimle anlaşmaya yanaşmayan ki, doğrudur da Rum tarafında Türkiye Cumhuriyetinin Samsun ilindeki voleybol takımı maç yapmıştır. Bu nasıl olmuştur yahu? Bana Tahsin Bey ve arkadaşları bunu izah etsinler çok merak ederim. Efendim!

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Girne) (Yerinden) - Ne zaman.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Demek ki, oluyor Ergün Bey, demek ki bazı şeyleri biz yanlış biliyoruz. Ha, demek ki, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini önce biz adam edeceğiz, önce biz tanıyacağız. Önce Ruma ambargoyu biz koymayacağız. Bizimle beraber yola çıkanlar da koyacak ambargoyu koyabilirse.

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Yerinden) (Devamla) – E, Trabzon’la da yaptılar maç.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Yok gidecek avantıralardan da geçirecek, Gümrük Birliğinde imza atacak, benim bütün siyasetimi, ticaretimi, ihracatımı öldürecek, ondan sonra da burada gelip siyaset yapacağız. Kıbrıs Türk toplumunun geleceğini konuşacağız. Ama neyinen konuşacağız.Bizimle beraber yola çıkanlar da koyacak ambargoyu koyabilirse.Yok, gidecek ABAD Kararından geçirecek Gümrük Birliğinde imza atacak benim bütün siyasetimi, ticaretimi, ihracatımı öldürecek ondan sonra da burada gelip siyaset yapacağız, Kıbrıs Türk toplumunun geleceğini konuşacağız. Ama ne ile konuşacağız? Hava ile. Kıbrıs Türk toplumu değerli arkadaşlar; 1930’lardan 50’lerden bugüne kadar gereken mücadeleyi burada vermiştir ve bu gelinen noktada artık akıl önde gitmelidir, akıl önde gitmelidir. Akıl önde gitmelidir. Vicdan değil, akıl gitmelidir. Eğer akıl gitmezse o zaman o karanlık dönemlere hep beraber döneceğiz değerli arkadaşlar. 1974’den sonra bu ülkede uygulanan mülk siyasetleri, İTEM Yasası, Nüfus politikaları, vatandaşlık konularındaki yanlışlıklar, demokratikleşme ve sivilleşmedeki yetersizlikler kendi kendimize uyguladığımız ambargolar, Rum tarafının ve dünyanın uyguladığı ambargolar ve bizim de kendi elimizle Rum tarafını Avrupa

2271

Page 126: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Birliğine sokmamız bugün geldiğimiz kaos ortamını özellikle de ekonomik olarak yaratmıştır değerli arkadaşlarım.

Federasyon, federasyon Sayın Ecevit’in bile argümanıydı. Sayın Ecevit’in 1974’den sonra argümanıydı kantonluydu mantonluydu ama federal yapıydı.

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Yerinden) (Devamla) - Ondan sonra döndüydü da. Değiştiydi o da.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Ha, tabii yıllar geçtikten sonra 1998’lerde 2000’lerde maalesef ve maalesef dün dündür bugün da bugündür diyerek o da bundan uzaklaşmıştır. Ancak uzaklaşsa da bugünün Kıbrıs Türk toplumunun geleceği, siyasi geleceğinin modeli federal yapıdır değerli arkadaşlar. Bugün bunu sadece TDP söylemiyor, bunu bugün Ulusal Birlik Partisi de söylemeye çalışıyor ama maalesef Tahsin Bey ve arkadaşlarının yapmış olduğu açıklamalardan kendi kendisini ele veriyor.

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Yerinden) (Devamla) - Programımızda var. Sayın Mustafa; Programımızda var bizim.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - E, o zaman açıklayacaksınız Tahsin Beyin söylediklerini kendi görüşüdür diyeceksiniz Tahsin Beyin, Ulusal Birlik Partisinin görüşü değildir diyeceksiniz aksi takdirde dürüst olmazsınız, halka dürüstlük, topluma dürüstlük yapmış olmazsınız. Tahsin Bey burada bizi eleştirdi, fikirler ortaya attı saygı duyarım kendi fikridir mi, Ulusal Birlik Partisinin fikri mi? Bunu açıklayacaksınız, açıklığa kavuşturacaksınız.

Değerli arkadaşlar; Kıbrıs Türk toplumu Kıbrıs Türk Federe Devletinden vazgeçtiği gün ekonomik olarak maalesef davayı kaybetmiştir. Özellikle bizim ve Türkiye Cumhuriyetinin hataları sonucu ABAD Kararları, Sayın Çiler’in, Türkiye’nin imzaladığı Gümrük Birliği Anlaşmaları ekonomiyi çökertmiştir ve Türkiye Cumhuriyetine daha bağımlı hale gelmiş olduk değerli arkadaşlar. Yani demek ki bu ülkedeki siyaset maalesef ve maalesef ekonomiyi direkt etkilemektedir.

Bir kere Kıbrıs Sorununu çözüm süreci, TC’nin Avrupa Birliği sürecine odaklanması doğru değildir, biz hep bunun doğru olmadığını söyledik ve söylemeye de devam edeceğiz. Bu süreçte Mal Tazmin Komisyonunun da Kıbrıs’ta bir anlaşmayı, kurulacak olan Federal yapının ve bu sürecin uzamasına katkı yapacağı için parti olarak da Mal Tazmin Komisyonuna karşı çıktık. Maalesef Sayın Cumhurbaşkanının ve Hristofyas’ın maalesef bugün bu sürecin uzamasına hizmet eder politikalar izlemişlerdir. Bu da yanlıştır. Türkiye Dışişleri Bakanının Türkiye 2023’e de Avrupa Birliğine girecek açıklamasına paralel olarak eğer Kıbrıs Sorunu da 2023’te çözülecek olursa değerli arkadaşlar 2023’te maalesef ve maalesef bu ülkede Kıbrıs Türkü bulmayacaksınız. Göç edeceğiz. Göç edeceğiz değerli arkadaşlar. Elimizde çünkü kişisel çıkarımlarımız vardır. O istemediğiniz o da nedir dediğiniz o Kıbrıs Cumhuriyetinin pasaportunu hepimiz de tutuyoruz.

2272

Page 127: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI TÜRKAY TOKEL (Yerinden) – Yok, yok öyle bir şey de yok.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Tutman?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) – Hayır.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Baa, maşallah. İnkar eden yani.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Dünyayı da gezerim, dünyayı da gezerim.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - E, gezen. Neyinen gezen neyinen, hangi pasaportunan gezen?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – TC pasaportuyla gezerim. TC pasaportuyla.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Tamam gezmeye devam et.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - KKTC pasaportuyla gezerim.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Gezmeye devam et.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Hiç de rahatsız olmam ha.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - E, ben de rahatsız olmam.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Hiç de rahatsız olmam.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Ben de rahatsız olmam işte ben biraz evvel …konuşmasında dedim ya ben neyim diye 41 yaşıma geldim hala daha düşünürüm ağ örneği.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Biz ne olduğumuzu biliyoruz.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Nesin?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Ben Kıbrıs Türküyüm. Türküm. Daha ne olacam

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Tamam. Pasaportun niye yok.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Var. KKTC pasaportum da var.

2273

Page 128: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - E, niye dünyayı gezmiyorsun? Niye gezmiyorsun?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Geziyorum, onunla da geziyorum.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - KKTC pasaportuyla. Değerli arkadaşlar; bu toplumu bu ikilemlerden kurtarmamız için bu anlaşmayı yapmak zorundayız. Bizim söylemeye çalıştığımız budur.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Vallahi ben pasaportuma bakıyorum….pasaportumuz var…

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Evet, Ama senin, sen de olmasa da bu toplumun yüzde 80’inde Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu vardır.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Öyle bir şey de yok. Öyle bir şey de yok.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Oldu, oldu yoktur. E, işte zaten Tahsin Bey ve arkadaşlarının birtanesi de sensin.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – O pasaport yokken de hiç rahatsız olmam ha. Hiç rahatsız olmam.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Tamam. Rahatsız, ben de rahatsız olmam. Rahatsız olup olmamanla alakalı bir şey söylemedim ben sana. Onunla ilgili değil.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – böyle düşüncenin içinde sizin de bizi böyle suçladığınız için ben rahatsız olmuyorum. …

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Ben suçlamıyorum seni. Ben seni suçlamıyorum. Bunun bir ikilem olduğunu söylüyorum.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Hiç ikilem değil efendim.

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayın lütfen. Sayın Bakan lütfen. Buyurun Sayın Mustafa Bey.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - O yüzden değerli arkadaşlar; Türkiye’nin 2023’te Avrupa Birliğine girecek olması Kıbrıs sorununda 2023’e kadar gidecek diye bir parelilik kurmak yanlıştır. Bugün Türkiye’nin Avrupa Birliğinde..

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Girne) (Yerinden) – Bu paralelliği kim kurdu yahu şey kurmadı yahu.

2274

Page 129: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - E, izah edeceğiz Ergün Bey. Yani yavaş yavaş acele etme. Bugün Aralık ayında Türkiye’nin Avrupa Birliği ile görüşmeleri vardır diye ve raporu sunulacaktır diye Rum tarafının Kıbrıs konusunda negatif tavır alması yanlıştır.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Cemil Çiçek onu da cevaplandırdı. Tercihimiz KKTC’den yanadır dedi.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Sen kendin cevaplandıraman?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Hayır. Cemil Çiçek, ikinci Avrupa Birliğnden bahsediyor. Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecinden bahsediyor.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Sana tavsiyem sen kendin cevaplandır düşünme, irade koyarak cevaplandır. Cemil Çicek’e ne ihtiyacın var? Kendi iradeni koyacan da cevaplandırasın.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Görüşmeler konusunda şüphededirler onda.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Ha! Sen Cemil Çiçek gibi düşünmüyorsun ki, zaten. Bir saniye Cemil Çiçek gibi düşünmüyorsun ki.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Düşünüyorum, düşünüyorum az önce …

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Sen ne federasyon isten, ne çözüm isten bu ülkede. Sen tarihi de istemen, geriyi de istemen. Yalan söylemeyin bu halka istemen.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Sizin gazetenizde çıktı bu.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Benim gazetemde çıkmadı…

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Ve Cemil Çiçek’in açıklamasıdır.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Ben açıklamadım ya.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Cemil Çiçek’in açıklamasıdır.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Ben açıklamadım ya.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Ben öyle düşünüyorum.

2275

Page 130: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Öyle düşünüyorum. İki Devlet, iki de demokrasi, iki egemenlik öyle mi düşünüyor, öyle midir?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Öyle düşünüyorum. Evet öyle düşünüyorum.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Evet. O zaman demek ki, siz o Hükümet Programına yazdığınızı derhal çıkarın ve özür dileyin bu halktan. Özür dileyeceksiniz bu halktan. Siz federasyon istemezsiniz, federal yapı istemezsiniz. Ee!

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Bu Cumhuriyetin kurulduğu günden beri ne düşündüğümüz belli ve bu meydandan yaptı bu açıklamayı.

BAŞKAN – Sayın Bakan karşılıklı konuşmayalım lütfen.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Yav konuştuk sonra ileriye doğru gidersiniz. Halk da sizi daha iyi mi, izleyiciler de televizyon ekranında olan vatandaşlarımız da fikirlerinizi siz açmasanız da biz burada konuşarak sizi açtıracağız görevimiz budur.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Konuşun konuşun cevabımız var.

MUSTAFA EMİROĞLULARI – (Devamla) - Tamam Tahsin Bey’e söz verdik çıktı ne güzel asıl anlattı Ulusal Birlik Partilinin vizyonunu da, çözüm istencini de, bize bakışını da.

MEHMET ARİF TANCER (Girne) (Yerinden) – Fena mı yaptı?

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Fena yapmadı.

MEHMET ARİF TANCER (Yerinden) (Devamla) – Tamamdır.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Ben açılıp konuşulmasından da yanayım. Bak Sayın Bakan geldi rahatsız oldu o da açıldı. Başladı şey göstermeye bize, gazete ilanı ben verdim sanki o demeci Ortam Gazetesinde çıktıysa. Cemil Çiçek’miş düşündü kendi düşünemez ama. Cemil Çiçek düşünür, Cemil Çiçek babası.

Değerli arkadaşlar; ya bu Kıbrıs Türkünün iradesini ve kimliğini ne sahip çıkacağız ya da Cemil Çiçek’le Veyahut şey ila Avrupa Birliğindeki insanların vereceği veya idarecilerin vereceği, yöneticilerin vereceği karardan hareket edeceğiz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI TÜRKAY TOKEL (Yerinden) – Ha yedi, sekiz ay önce bizidik.

BAŞKAN – Sayın Bakan, sizi uyarıyorum. Lütfen karşılıklı konuşmayın. Sayın Bakan, lütfen efendim.

2276

Page 131: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Bizim gailemiz Kıbrıs Türk toplumunun iradesidir.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Oldu Sayın Bakan, konuşmayacağım.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Kıbrıs Türk toplumunun iradesidir. Biz kendi düşüncemizi, Cemil Çiçek de düşünebilir, Türkiye düşünebilir ama biz bu toplumun düşüncelerini bu Mecliste ortaya koymak zorundayız. Herkes her şey düşünebilir bu Ada için, bu Ada kıymetli bir Adadır. Yıllarca Tarih önceki, önceki Tarihlerde de bu Ada için birçok savaşlar da olmuştur, siyaset de olmuştur, ticari ilişkiler de olmuştur ama öncelikli bizim düşüncemizdedir, bizim toplumumuzun istenci ve ihtiyacı nedir bu konuda? Cemil Çiçek’inki değil.

MEHMET ARİF TANCER (Girne) (Yerinden) – E, biz de aynı düşünürüz demektir, onu demek ister sana. Bizim da düşüncemiz aynıdır.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Onu söyledim ama...

MEHMET ARİF TANCER (Yerinden) (Devamla) - Olay budur.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Değerli arkadaşlar; istenildiği kadar bu ülkede çözüme karşı durulsun, Kıbrıs Sorunu geldiği bu aşamadan geriye gitmeyecektir, bu böyle bilinmelidir. Belki süreç uzayacaktır ancak bu sorun Birleşmiş Milletler parametreleri ve uluslararası anlaşmaların temelinde ve ışığında çözülecektir değerli arkadaşlar.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Başkan, bizi iki defa uyardı atacak bizi...

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - 1974 sonrası yaratılan bu sahte cennet ve oluşturulan düzen sahipleri bugün yine aynı senaryoyu ve görüşleri ortaya koymaktadırlar.

Hükümet Programlarında Avrupa Birliğinden Başkan söyledi her zaman da söyler 40 tane mi der, 45 tane mi der cümlede bahsedildi. Ancak AB ile olan ilişkilerde de birim oluşturuldu yardımları da, ilişkileri da, sosyal faaliyetleri da, kültürel faaliyetleri da hepsini o birimden izin alarak yapacağız artık.

Çevre ile ilgili bir konferansa öğretmenlerimiz gönderilmedi, gönderilmemeye. İlgili şahıslar o Çevre Komitesi ile ilgili memurlar gönderilmedi.

TURİZM ÇEVRE VE KÜLTÜR BAKANI HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) – Öğretmenleri karıştırdın. Memurlar. Öğretmenler hangi öğretmenler?

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Memurlar gönderilmedi.

2277

Page 132: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) (Devamla) - Tamam onu da açıklarız zaten.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Zaten öğretmenlerin adını duyarkandan şey olursunuz hemen kalkar tüyleriniz saçlarınız havaya.

HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) (Devamla) – Yok, doğru bilgi veresin vatandaşa diye.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Memurlar. Gecenin bu saatinde karıştırmış olabiliriz.

HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) (Devamla) - Ha tamam.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Memurlar, onlar da kamu görevlisidir ne fark eder? Yarın öğretmenleri de göndermeyeceksiniz.

BAYINDIRLIK VE ULAŞTIRMA BAKANI HASAN TAÇOY (Yerinden) – Enformasyon eksikliği olmasın diye itiraz etti kardaşçığım. Yanlış anladın.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Efendim....

HASAN TAÇOY (Yerinden) (Devamla) - Enformasyon eksikliğin olmasın diye söyler.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Tabii siz Bilişim Adası Projelerine daldınız diye Hasan Bey, e bu taraftaki projeleri ihmal ettiniz.

HASAN TAÇOY (Yerinden) (Devamla) - Hiç merak etme.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Çok merak ederim o Bilişim Adasında da acaba ne yumurtlayacak da ne doğuracaksınız onu da çok merak ederim ama göreceğiz.

HASAN TAÇOY (Yerinden) (Devamla) – Aha durmadan doğurur. İstersen gel vereyim sana bak doğurduğundan bir tanesi aha şimdi geldi.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Yeşil Hat Tüzüğünü...

HASAN TAÇOY (Yerinden) (Devamla) - Mail biraz önce geldi vereyim sana da oku istersen Kürsüde.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Günlerce sizi burada uyardım ben. Yeşil Hat Tüzüğü arkadaşlar; o tarafa ihracat yapan insanlarımız vardır gidip sahip çıkın. Akıbet Rum tarafı da başladı engel koymaya şimdi C Belgesi ister. Akşam değerli arkadaşlar; bakınız ne kadar günceldir bu konular. Akşam bir alüminyum üreticisi ile

2278

Page 133: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Rum kesiminde buluştum Larnaka’da. Ve adam bana dedi ki, Rum dedi, biz dedi buraya alüminyum ihracı yapıyorduk, Rum Hükümeti bize zorluk çıkarmaya başladı. Bizden belge istedi C Belgesi istedi onu istedi bunu istedi. Ve ben dedi adam, hükümete gittim dedim ki bizden C istiyorlar, başka belgeler istiyorlar bize kredi verin bu belgeleri alalım bize yardımcı olun. Hiçbir ses yok. Ben Hükümeti uyarıyorum bu şekilde ihracat yapan kesimlere yardımcı olun, bak, otuzuncu defadır uyarıyorum hiçbir faaliyet yok. Yine o üreticilerden aha şikayeti akşam duydum. Akşam...

HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) (Devamla) - Sayın Cumhurbaşkanına söylen bunu?

MEHMET ARİF TANCER (Yerinden) (Devamla) - Cumhurbaşkanı yapsın bu işi, yoksa Başbakan mı yapsın?

MUSTAFA EMİROĞLULARI. Efendim. Sen burada Cumhurbaşkanını eleştirdin. Sen burada çıktın biraz evvel Cumhurbaşkanını eleştirdin koyu koyu, bizi eleştirdin bu ülkede Kıbrıs konusu ile ilgili bizi eleştirdin. Ben de şimdi burada Cumhurbaşkanına bağlıdır bu alimünyumcumun da geleceği Cumhurbaşkanımın yapacağı anlaşmaya bağlıdır ve birbirine de bağlantılıdır.

HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) (Devamla) - Ekonomiye aktarabilin onun için hatırlatırım.

MUSTAFA EMİROĞLULARI – Sen toplumu ayırabilirmin Cumhurbaşkanlığından? Cumhurbaşkanlığın ayrı bir şeydir. Bu Cumhur kimin Cunhurudur? Bu toplumun Cumhurudur. Bu sorunlar da bu toplumun sorunlarıdır. Efendim...Cumhurbaşkanlığı ayrı bir şeydir. Bu cumhur kimin cumhurudur? Bu toplumun cumhurudur. Bu sorunlar da bu toplumun sorunlarıdır. Efendim!

TURİZM ÇEVRE VE KÜLTÜR BAKANI HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) – Cumhurbaşkanıyla…

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Cumhurbaşkanlığında yenecek olan yemeğin veya Cumhurbaşkanlığında alınacak olan tuvalet kağıdının derdinde değilim ben.

HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) (Devamla) – E, tamam o zaman ekonomi geldiğinde…

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Bir saniye arkadaşım. Ben burada Cumhurbaşkanlığının siyasi geleceğinden, bu toplumun siyasi geleceğinden endişeliyim ve kuşkuluyum ve konuşma yapıyorum. Ama sen eğer algıladıysan alacağız kalem kalem de bakalım ne malzeme alır Cumhurbaşkanına o değil sorunumuz bizim. Efendim!

HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) (Devamla) – Ekonomiyi de aktarabilesen onun için hatırlatayım.

2279

Page 134: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Ekonomiyi de aktaracağız. Ayak üstü de aktaracağım, her tarafta aktaracağım. Bu toplumun hakkını her yerde soracağım size, her yerde soracağım.

HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) (Devamla) – Biz buradayız zaten hiç kaçtığımız yok.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Buradasınız ama bir şey yaptığınız yok. Aksine aksi çıkıp Kürsüden bizi vatan haini de ilan edersiniz, kucağa da oturtursunuz, her türlü muameleyi görmeye başladık burada ve gerçeği de söylemiyorsunuz. Diyemiyorsunuz biz konfederasyon isteriz, adam gibi.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Söyledi, söyledi Tahsin Bey söyledi.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Adam gibi. Tahsin Bey söyledi, Derviş Bey de söyleyecek şimdi. O da söylesin o zaman diyeyim ki, Ulusal Birlik Partisi merttir, doğrudur, dürüstür.

HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) (Devamla) – Biz vatandaşa söyleyerek oy aldık merak etme sen.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Vatandaşa söylediniz federasyon isteriz ama şimdi arkadan da konfederasyon istersiniz.

HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) (Devamla) – Çok iyi bilir vatandaş hangi partinin bilip bilmesidir.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Bu filmi çok gördük Sayın Ersan Bey. Bir kere ben şunu da anlamış değilim. Ulusal Birlik Partisi çözüm ister, federasyon ister. Hiçbir etkinlik yok. Hiç. E, kiminle yapacaksınız bu federasyonu yahu ben anlamadım.Yunanlılarla yapacaksınız, yoksa Mısırlılarla. Siz adamlar geldi burada araba kullanacaklar. 70’lerin arabalarını kullanacak adamlar burada ona izin vermezsiniz gelsinler burada koleksiyon arabalarının yarışı vardı ona izin vermediniz. Kim izin vermedi buna, hangi Sayın Bakan engelledi bunu? Ulaştırma Bakanımız, arabaların seyrüseferi yoktu, yoksa muayene isterdi arabalar, ne isterdi?

HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) (Devamla) – Bu kadar da olmaz yahu…yapacaktık.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Sayın Bakan, muayene isterdi arabalar, seyrüsefer isterdi ne isterdi.

BAYINDIRLIK VE ULAŞTIRMA BAKANI HASAN TAÇOY (Yerinden) – Ulaştırma Bakanıyım izin vermedim. Gerekli izinleri almadılar.

2280

Page 135: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Gerekli izinler, nedir o gerekli izinler? Bir de var ya gerekli evraklar tamam değil.

HASAN TAÇOY (Yerinden) (Devamla) – Araştıracaksınız bulacaksınız.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Ha, araştırıp bulacağız tamam. Yarın sandıkta siz de araştırıp da bulursunuz. Kaç tane mühür aldığınızda bakarsınız kaç tane çıktı diye araştırırsınız sandık sandık. Zannetmeyin ki, bu toplum uyuyacak da siz de yolunuzu yürüyeceksiniz.

MEHMET ARİF TANCER (Yerinden) (Devamla) – İyi mühür aldılar. Hakkını yeme şimdi.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - İyi mühür aldılar ama bağlı değil mühürler orada. Bunun siyasi yansımasını Sayın Bakan yarın sandıktan bakacak nerede ne çıktı.

Değerli arkadaşlar; ben Sayın Cumhurbaşkanımıza da birkaç kelime söyleyeceğim ve önümüzdeki süreçte de tavsiyelerim de olacaktır kendisine. Bir kere zikzaklar barış isteyen, çözüm isteyen bir Cumhurbaşkanına yakışmaz. Yani ne istersek Ulusal Birlik Partisi değiliz biz değerli arkadaşlar. Bizim sol görüşlü değerlerimiz vardır. Bizim evrensel değerlerimiz de varıdır. Barış yanlısıyız. Savaş istemeyiz, çözüm isteriz.

MEHMET ARİF TANCER (Yerinden) (Devamla) – Biz de.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Siz sağdar bir partisiniz. Siz onu önce aidiyet duygunuz vardır sizin önce aidiyet. Yani nedir o aidiyet? Önce kendi kimliğiniz, başkasının kimliği değil sizin kimliğinizdir önemli olan.

MEHMET ARİF TANCER (Yerinden) (Devamla) – Tabii bizim kimliğimiz…

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - E, tamam. Değerli arkadaşlar; biz bu fikirleri hep duyuyoruz hep görüyoruz. Tahsin Bey ve arkadaşları da aynisini söylediler ve karşıyız. Evrensel ve insana değer veririz biz. İnsancıl yönümüz fazladır. Onun için Sayın Cumhurbaşkanının da hele böyle bir çözüm sürecinde o değerlerinden uzaklaşmamasını kendisine tavsiye ediyoruz.

Değerli arkadaşlar işte 26 olmak büyük sıkıntılar yaratır. Her şey olmak demek değildir. Belki her milletvekiliniz 26’nın gücünü elinde bulundurabilir ama bizim gibi, sizin gibi düşünmeyenleri de dinlemek zorundasınız. Yani burası konuşacağımız yerdir, konuşacağız. Öyle erken merken inme de yoktur konuşacağız, tartışacağız, konuları açacağız, tavsiyelerde bulunacağız, kendimizi anlatmaya çalışacağız.

HASAN TAÇOY (Yerinden) (Devamla) – Buyurun konuşun.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Sana değil, sana değil Başkan.

2281

Page 136: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

SERDAR DENKTAŞ (Yerinden) (Devamla) – Başkasını da kimliksizlikle suçlama yahu.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Biri birini suçlamayla birini mi suçladık. Estağfurullah.Birini suçladığımız yok.

Sayın Talat, önümüzdeki süreçte açık ve net yani iki ay sonraki seçim sürecinde çözüm ve barış isteyen kesimlere tavrını belirtmek zorundadır. Bu toplum bu sandığa giderken Sayın Talat’ın barış ve çözüm sürecindeki düşüncesinin ve Kıbrıs konusundaki çözüm formülünün ne olduğunu açık ve net ve şart ortaya koyması gerekmektedir. Sayın Eroğlu’nun da koyması gerekir, Derviş Bey’in da koyması gerekir. Çünkü bu akşam Tahsin Bey’in yaptığı açıklamaların Ulusal Birlik Partisinin siyasi Kıbrıs konusundaki siyasi fikirleriyse onu da buradan teyit etmesi gerekmektedir değerli arkadaşlar.

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Sana teyit edecek değildir yani.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Yerinden) (Devamla) - Bunu açıklamak zorundadır Derviş Bey da. Açıklamazsa kendi zararınadır. O yüzden Sayın Mehmet Ali Talat da, Sayın Cumhurbaşkanı da siyasi düşüncesini net bir şekilde yani Zorlu Bey elinde bir gazete çıkardı gösterdi, ben doğru veya yanlış yaptı veya yapmadı işte bunların olmaması için Sayın Cumhurbaşkanlığında özellikle çözüm ve barış isteyen kesimlerle beraber hareket etmesi gerekmektedir. Eğer bu süreçte çözüm ve barış isteyen kesimlerle hareket ederse, biz de bunu parti olarak görüşmeye alacağız değerli arkadaşlar. Açık ve net ortaya koyması gerekir diye düşünüyorum. Yani ben Sayın Cumhurbaşkanının seçim kaygısı ile çizgisini değiştirmesini istemiyoruz. Biz TDP olarak çözüm, çözüm ve çözümün unsurlarına ve sürece her zaman katkı koyduk katkı koymaya da hazırız. Bir kere Kıbrıs konusunun çözümünü kolaylaştırıcı bazı tedbirleri, bazı faaliyetleri yapmak zorundayız. Yeşil Hat Tüzüğünü desteklememiz gerekir, Yeşil Hat Tüzüğü ile Rumu masaya getirme yönünde bir adım atmış bir etken oluşturmuş olabiliriz. Bir kere Sayın Elcil’in Öğretmenler Sendikası Başkanının tüm Kıbrıs öğretmenlerini temsilen kazanmış olduğu başarı da Rumun ve Rumun zihniyetinin bizi de görmezlikten gelmesini engelleyecek düzeydedir ve başarılı bir hareket olmuştur, alkışlanmalıdır.

Üniversiteler. Üniversiteler bizim Rum tarafını masaya getirebileceğimiz en büyük ekonomik yatırımlardan birisidir. Ancak tabii eğitim konusunda YÖDAK’ta da bağlantılı olduğu için ondan da bahsedeceğim. Ancak mevcut üniversitelerimizi ateşe atmayalım, mevcut üniversitelerimizi rekabetini Türkiye’den gelen üniversitelerle bir kefeye koymayalım, rekabet yaptırtmayalım değerli arkadaşlar. Bu bizim üniversitelerimizin ayakta olması demek, Rumun masaya daha yakın olması demektir. Bu etkenleri artırmamız gerekir ki Rum tarafını masaya getirelim. Bir kere Tahsin Bey ve arkadaşları da bunu belirtmişlerdir. Demişlerdir ki, Rumun masaya gelmekte ihtiyacı yoktur, doğrudur. Rumun ekonomik olarak uluslararası tanınmışlık olarak masaya gelme ile ilgili bir gailesi yoktur değerli arkadaşlar ve gelmeyecektir de. Eğer biz kendi kazandığımız var olan doğal haklarımızı kullanmazsak ve bunun üzerine gitmezsek Rum masaya gelmeyecektir, çünkü ihtiyacı yoktur, bize ihtiyacı yoktur.Ama biz ona muhtaç olmayalım, olmayalım. Haklarımızı isteyelim bu çözümü de bir an önce gerçekleştirelim.

2282

Page 137: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Ben değerli arkadaşlar şundan çekinmekteyim yarın, öbür gün eğer bu süreç çözülmezse bir sonuca varmazsak yarın gençlerimiz eğer Rum’daki dairelerde görev alırsa işte o zaman, işte o zaman göreceğim Tahsin bey ve arkadaşlarını nasıl yorum yapacaklar. Nasıl yorum yapacaklarını çok merak ederim. Ve gidişat ona doğru gitmektedir, bu işsizlik, bu ekonomik kriz yarın onu da başımıza getirecektir. Ve bizim için bir utanç olacaktır. Nasıl ki 5 bin kişi, 4 bin kişi ne kadarsa o tarafta çalışıyorsa o bir utançtır, yarın Rum derse ki gelin gençler sizi alıyorum devlet dairelerine yarın o daha büyük da utanç olacaktır. O yüzden biz Rum’u da zorlayacak tedbirleri ve uygulamaları geliştirmek ve desteklemek zorundayız. Ben konuşmamın sonunda YÖDAK’tan da bir şeyler bahsetmek istiyorum. Bir tespitimi de anlatacağım. Hiç memnun ve tatmin olmadığım bir tespit olmuştur o. Bir kere YÖDAK’la ilgili komitede toplantı yapılırken bize doyurucu bilgi verilmemiştir. Sayın Bakandan da bu konuda Genel Kurul’da YÖDAK’la ilgili ve YÖDAK’ın Türkiye’deki YÖK’le yapmış olduğu temaslardaki gelecek yılkı politikasının ne olacağını ve özellikle üniversitelerdeki bu öğrenci sorununun çözülmesine yönelik YÖDAK’ın ve hükümetin Bakanlığın ne gibi bir tedbir düşündüğünü ve ayrı yeten Türkiye’deki YÖK’ün önümüzdeki dört veya üç veya dört yıl süreçte nasıl bir öğrenci alımı yapacağını ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti üniversitelerinin de bu sistemin içerisine nasıl yer alacağının konusunu aşmasını ve bize bilgi vermesini istiyorum. Çünkü o gün orada YÖDAK’ın elektrik parasını konuştuk ama bu ülkenin öğrenci sorununu konuşmadık. Maalesef Başkanı gelmiştir buraya benim elektrik paramı ödeyin demişti ve gitmişti. Bir kaç kelime daha söylemiştir. Ama ben orada isterdim ki gerçekten YÖDAK’ın yetkilerinin ne olacağını bu önümüzdeki süreçte artı YÖK’ün içerisinde bizim Kıbrıs Üniversitelerinin pozisyonu ne olacak artı yeni açılan üniversitelerin getireceği öğrencilerinin ve branşlarının ne olacağıdır. Bu konuda detaylı ve şey bir bilgi getirirseniz ve bize sunarsanız çok memnun olurum. Bunu sizden istirham ediyorum.

Değerli arkadaşlar sabahleyin hiç sevmediğim bir olay olmuştur. Ama neticede ben de bir şeyler söylemek zorunda kalıyorum burada. Sayın Ferdi Sabit bey, Ferdi Sabit Soyer bey maalesef 98 hükümetinin programında konfederasyon, konfederasyon yazıldığını söylemiştir. Değerli arkadaşlar aslında bu hükümet programına baktığınızda Toplumcu Kurtuluş Partisinin ve tabii ki bizim da devamlı olan bizim de yüzde 90, yüzde 95 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne bakış açısını ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin için düşündüklerimizi burada göreceksiniz. Ama burada herhangi bir konfederasyon, bunu niye açıklıyorum. Çünkü izleyiciler sabahtan beridir bizi izliyor, yanlış anlaşılma olmasın, burada konfederasyon diye bir ilke yoktur. Konfederasyon diye bir şey yazılmamıştır burada. Burada sadece Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması ile ilgili şeyler vardır, ibareler vardır. O yüzden fakat daha sonra ben Başkanla konuştuğum zaman kendi konuşmasının yanlış anlaşıldığını söylemiştir. Ben konfederasyon varmış gibi Denktaş’ın ilettiğini, topluma ilettiğini söylediğini söylemiştim. Buradan da kendisine bu açıklaması için de teşekkür ederim. Çünkü burada konfederasyon diye bir Kıbrıs tezi yoktur o 98 hükümet programında. Ancak bizim orada buna bir kaç kelime açıklık getirmek isterim. Bizim hep savunduğumuz ve yine TDP olarak da devam ettirdiğimiz bir siyasetimiz vardır. O da şudur değerli arkadaşlar.Biz nihai hedef federal Kıbrıs’ta federal iki bölgeli, iki kesimli bir çözüm olana kadar mevcut yapımızın da, yani şu anda mevcut olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin de gerek ekonomik, gerek siyasi olarak kendi ayakları üzerinde durabilmesi, kendi kendini

2283

Page 138: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

yönetebilmesi ve idare edebilmesi açıdan böyle bir görüşümüz vardır. Yani hedef federal yapı olmak üzere bu arada kurmuş olduğumuz yapının da kendi kendini idare edebilmesi, yaşatabilmesi ve ihtiyaçlarımız karşılayabilmesi ve geliştirebilmesi amacıdır. Ki bu da değerli arkadaşlar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ilanının içeriğine baktığınız zaman göreceksiniz ki yani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilirken kuruluş bildirgesinde ne demektedir, Sayın Başkanda bugün bayağı söylemiştir bunu. Deniyor ki “Kıbrıs’ta federal bir yapı oluşturulana kadar ve oluşturulmak üzere Kıbrıs Türk toplumunun yapısının ve gelişiminin ve bu federal yapının daha hızlı ve daha güçlü olabilmesi için bizim yapımızın da geliştirilmesi için bir şey olacaktır, devlet modeli olacaktır veya yönetim modeli olacaktır. Yani oradaki hedef de federal yapının Kıbrıs’ta oluşturulmasıdır. Ben hepinize beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Cumhurbaşkanlığı Bütçesine de ve YÖDAK’ın ayrı eten Bütçesine, Meclisin Bütçesine oyumuz olumlu olacaktır, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Mustafa Bey. Buyurun Sayın Uluçay.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Mağusa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sabahtan beridir Cumhurbaşkanlığı Bütçesini görüşüyoruz. Dolayısıyla Kıbrıs konusunda bir çok detaya girilmiştir aslında. Ben mümkün olduğunca tekrar yapmamaya çalışacağım. Ama bazı konularda tekrar belki altını çizmekte fayda vardır. İki konum var bugün. Bir tanesi bu YÖDAK’la ilgili olan. Bir diğeri de Kıbrıs konusu. YÖDAK’la ilgili olana başlamak istiyorum. Çünkü bu önemli, gerçi Eğitim Bakanlığının Bütçesinde, komite aşamasında da bahsetmiştim bu konudan ama buradan da altını çizmekte fayda var diye düşünüyorum. Komite aşamasında YÖDAK konusunda YÖDAK Başkanı Sayın Hasan Erbıçak geldi, komite çalışmalarımıza katıldı ve bütçe anlamında YÖDAK’ın biraz daha fazla kaynağa ihtiyaç duyduğunu dile getirdi ve YÖDAK’ın çalışmaları ile ilgili bazı bilgiler verdi. İleriki dönemde biz herhalde komite olarak YÖDAK’la ayrı bir toplantı yapacağız ve bu konularda neler yapılabilir, bunu ele alacağız diye konuştuk. Ama bunun dışında bence önemli olan bir şey var ki o da şudur. Şimdi ülkemizde üniversiteler vardır ve bu üniversitelerin ülkemizin ekonomisine çok büyük bir katkısı vardır. Bu yadsınamaz bir gerçektir. Bütçesel anlamda da her yıl üzerinde çalıştığımız bütçe rakamları gündeme geldiğinde bunu görmek mümkün. Bunları geliştirmek istiyoruz. Bu konuda herkesin hem fikir olduğunu görüyoruz, tüm siyasal partilerin, iktidarın muhalefetin. Ve son dönemde Türkiye’den yeni üniversiteler geliyor ülkemize. Bu aslında çok sevindirici bir şey. Bu üniversite sektörünü ileriye götürmek için Türkiye’den diğer üniversitelerin de adamıza gelip yaptırım yapması sevindirici bir şey. Ancak burada bizi ileride karşılaşabileceğimiz bir takım sıkıntılar beklemektedir diye düşünüyorum. Bu da şudur, yeni üniversiteler gelirken ülkemize eski üniversitelerin rekabet gücünü yükseltmezsek,kalitelerini o doğrultuda geliştirmezsek ve bu konuda yapabilecekleri hususunda bir teşvik programı adı altında bu sadece parasal anlamda söylemiyorum. Ama üniversitelerin akademik durumları ile da ilgili gerek YÖDAK’ın gerekse ilgili üniversitelerin üzerinde çalışacağı bir program dahilinde bir projelendirme yapmazsak bu üniversiteler ileride Türkiye’den gelen diğer üniversitelerle rekabet ederken sıkıntı yaşayabilirler. Aslında bu bir bakışta baktığımız zaman belli başlı sıkıntıları yaşayacakları ortadadır. Eğer kısa dönemde ülkemizde eğitim sektörünün, üniversiteler sektörünün önünü açabilecek, ülkemizin politik durumundan dolayı içinde

2284

Page 139: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

bulunduğu sıkıntılardan yaşadığı ve üniversiteler sektörünün karşı karşıya kaldığı sorunları aşabilmek için bir takım gelişmeler yaşayamazsak bu aşikardır ki rekabet ederken diğer üniversitelerle ve Türkiye’den gelen üniversitelerin rekabet üstü değerleri bizim üniversitelerimize dönük bir olumsuz etki yaratacaktır. Bu da nedir? Örneğin Çukurova Üniversitesinin rektörü ülkemize geldiği zaman ve bu konuda protokol imzalandığı günlerde yaptığı bir açıklamada şunu söyledi. Bizim dedi Çukurova Üniversitesinin Erasmus programı vardır dedi. Bu Avrupa Birliği üniversiteleri ile öğrenci değişimini öngörüyor. Biz bu konuda epeyi bir çaba sarf ettik, çaba sarf etmeye de devam ediyoruz. Bu konuda belki önümüzdeki dönem kısa vade içerisinde bir sonuç alırız. Ancak almadığımız takdirde bu gelen üniversitelerin rekabet üstü değerleri bizim üniversitelerimizi ciddi anlamda sıkıntıya sokacaktır diye düşünüyorum. Bir diğeri geçen gün Orta Doğu Teknik Üniversitesinin bir gazetede çıkan mülakatta eminim dikkatinizi çekmiştir. Bir anlaşma olduğu takdirde biz de burada Avrupa Birliği üniversitesi olacağız demişti. Bu çok doğru bir yaklaşımdır. Türkiye’den ülkemize üniversitelerin gelmesinde belirleyici bir neden de budur aslında. Olası bir antlaşmadan sonra da bizim ekonomik düzeyimizi yüksek tutabilmek için ve gelişmeye açık tutabilmek için üniversite sektörümüzün devamlılığı çok önemlidir. Dolayısıyla o geçiş dönemi fiyatlandıracağımız dönemde kendi üniversitelerimizin rekabet edilebilirliğini AB normlarına taşıyacağımız dönemde bu üniversitelerle aslında üniversiteler sektörünün yaşayabileceği sıkıntıyı asgariye düşürmüş olacağız. Dolayısıyla bu anlamda da baktığınızda onun için dedim bu üniversitelerin gelmesinde fayda vardır. Ancak bu ortamda politik ortamda belli bir süre sonra eğer biz çözümsüzlük noktasında devam edeceksek ve bir takım politik açılımlar olmayacaksa ülkemizde sektörlere yansıyabilecek en azından açılımlar olmayacaksa o zaman kendi üniversitelerimiz bu durumda bazı sıkıntılar yaşayacak. O da biraz önce söylediğim Türkiye’den gelen üniversitelerin böyle bir sorunu olmadığı için politik anlamda bir sıkıntı yaşamadıkları için Avrupa Birliğindeki üniversitelerle ya da Avrupa’daki ülkelerin üniversiteleri ile Erasmus programı olsun YÖDAK Başkanının bize verdiği bilgilere göre Bolonya süreci ile yaşananlar olsun bize göre rekabet üstü değerleri olacaktır ve bu bizim üniversite sektörümüzü sıkıntıya sokacaktır diye düşünüyorum. Bu Bolonya sürecinde örneğin neler var? Bu Bolonya sürecinde diplomaların denkliğinin sağlanması var. Bu konuda çalışmalar 2005-2010 arasına yayılmış çalışmalar var. Kalitelerin standart hale getirilmesi için alınan derslerin kredilerinden tutun da dersler sonucunda alınan dersler sonucunda öğretilenlerin kıyaslandığı, karşılaştırıldığı bir standartlar yaratılıyor.

(Meclis Başkan Yardımcısı Sayın Mustafa Yektaoğlu, Başkanlık Kürsüsünü Sayın Ahmet Eti’den devralır)

Dolayısıyla bu sürece geçtikten sonra Avrupa Birliği,Türkiye’deki üniversitelerde bu sürecin içerisinde olacak. İşte o zaman bizim ülkemizde, üniversiteler sektöründe sahip olduğumuz üniversitelerde bu sıkıntılar yaşanabilecektir diye düşünüyorum. Dolayısıyla bize düşen görev bu dönemde üniversiteler sektöründe olası yaşanabileceklerle ilgili bir proje geliştirip bunu zamana yayıp aşama aşama hem maddi açıdan, hem de üniversitelerimizin kalitesini yükseltmek ve o standartlara erişmesini sağlamak açısından bir takım çalışma programları ile bunu planlamaktır diye düşünüyorum. Bir de tabii önemli olan husus yine ekonominin olumsuz etkilenmemesi

2285

Page 140: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

için üniversitelerin sayısı artarken üniversiteler sektöründe bulunana öğrenci sayısını arttırmakta fayda vardır diye düşünüyorum. Öbür türlü kumarhanelerin durumuna benzeyebilir bu. Yani kumarhane turizminden elde ettiğimiz gelirde pastanın büyüklüğü belliydi. Ama kumarhane sayısına arttırdığımız zaman sadece kendi ülkemizde bu konuda yatırım yapanların rekabet edilebilirliliğini azaltma yönünde bir etki yarattık ve pasta büyümeden kumarhane sayısı arttığı için pasta daha çok paylaşılmaya başlandı. Dolayısıyla üniversiteler sektöründe de bana göre bunu önceden görüp dikkat etmekte fayda var. Üniversitelerin sayısı artarken pastanın da büyümesi için, öğrenci sayısının arttırılması için mutlaka çalışmalar yapılmadır ki kendi ülkemizde kurulmuş olan diğer üniversitelerin de Türkiye’den buraya gelip kampus açan üniversitelerin de yaşayabileceği, sürdürülebilir bir sektörün ülkemizde devam etmesi için bu önemlidir diye düşünüyorum. YÖDAK ve üniversitelerle ilgili bu konunun altını çizdikten sonra biraz da Kıbrıs konusunda bahsetmek istiyorum. Kıbrıs konusu Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bana göre sorulması gereken en temel soru şu olmalıdır. Yani biz Kıbrıs konusunda aktör mü olmak istiyoruz, yoksa sadece rol mu almak istiyoruz. Ülkemizde veya bölgemizde, veya dünyada gelişen uluslar arası ilişkilerde eğer aktör olmak istiyorsak ve Kıbrıslı Türkler olarak aslında dünyada hak ettiğimiz şekilde bu aktör görevini yerine getirmek istiyorsak bana göre bu Kıbrıs sorununu çözmemiz gerekiyor. Kıbrıs sorununu çözmek demek aslında bazı yorumlarda söylenildiği gibi ya da Sayın Tahsin Ertuğruloğlu’nun belirttiği gibi çözülmek demek değil. Ya da Kıbrıs sorununu çözmek demekle biz aslında gerek milletvekili olarak, gerekse vatandaş olarak suç işlemiş de olmuyoruz. Neden olmuyoruz? Çünkü bu sorunu biz yaratmadık. Bu adada Kıbrıslı Türkler olarak doğduk, büyüdük ve yaşıyoruz. Bize düşen görev ülkemizi, Kıbrıslı Türkleri daha iyi bir geleceğe taşımaktır. Şimdi Kıbrıs konusunda yaşanan süreçlere baktığımız zaman bunu aslında daha yalın olarak görmek mümkündür. Yani örneğin geçmiş dönemde gerçi sabahleyin uzun uzun Sayın bizim Genel Başkanımız Sayın Ferdi Sabit Soyer bu konulardan bahsetti ama ben çok kısaca bir iki cümlelik tekrar hatırlatacağım. Yani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edildiği zaman örneğin bize o zaman gençler olarak denilmişti ki “Merak etmeyin hiçbir şey olmayacak” örneğin. Hiçbir olumsuzluk olmayacak ama bunun akabinde izolasyonlarla karşı karşıya kaldık. Daha önce...

ZORLU TÖRE (Lefkoşa) (Yerinden) – Daha önce?

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Daha önce olmadıklarımızla da karşı karşıya kaldık. Daha önce de vardı tabii ki, her zaman vardı.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - 63’den beri var yani. Haa tamam.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Onun dışında konfederasyon politikasına geçildiği zaman örneğin ve sert bir tavır takınıldığı zaman gene merak etmeyin bir şey olmaz denildiydi. ama Güney Kıbrıs Avrupa Birliğine üye oldu. Güney Kıbrıs’ın Avrupa Birliğine üye olma ihtimalini de geçtim tehlikesi var dedik o zaman. Merak etmeyin Güney Kıbrıs AB’ye üye olamaz dediler ama oldu. Yani şimdi şunu ortaya koymak lazım. Bu Sayın Tahsin Ertuğruloğlu da diyor ki strateji nettir, diplomaside izlenilen taktiksel tutumlar yanlış olabilir ve söyledi Helsinki’nin yanlış olduğunu, Gümrük

2286

Page 141: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Birliğinin yanlış olduğunu kendisi de teslim etti burada. Doğru, ama bunlar taktiksel amaçlı olabilir diyor. Eee taktiksel amaçlı bunlar olabiliyorsan o zaman ben neden taktiksel amaçlı yanlış yapayım? Neden taktiksel amaçlı doğru şeyleri yapmayayım da stratejimi hayata geçireyim? Ben de o zaman bu soruyu sorarım. Dolayısıyla Kıbrıs sorununda yaşananları elbette hiç kimse istemezdi. Elbette bu ülkede gençlikleri ortadan yok olmuş olan bir sürü jenerasyon var Kıbrıs sorununda yaşananlarla ilgili. Dolayısıyla Kıbrıs sorununu ne bu noktaya gelmesini isterdi bu insanlar ne de daha önce çıktığı biçimi ile çıkmasını isterlerdi. Ama bunu diplomaside neler olduğuna ve başlangıç noktası ile gelinen nokta arasında neler döndüğüne bakmak isterseniz bu da aslında çok nettir. O da şudur. Kıbrıs’ta Kıbrıs adasında Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların yan yana yaşayacağı aşikardır. Bunu siz, ben bir başkası isteyip istememesi ile alakalı değil. Kıbrıslı Türkler bu adada yaşıyor, Kıbrıslı Rumlar da bu adada yaşıyor. Diplomasinin, uluslararası diplomasinin bizi getirdiği nokta şudur. İki bölgelilik temelinde bir çözümü bulmak durumu ile karşı karşıyayız, bizim geldiğimiz nokta bu. Dolayısıyla Kuzey Kıbrıs’ta Kıbrıslı Türklerin yaşayacağı, Güney Kıbrıs’ta da Kıbrıslı Rumların yaşayacağı bir diplomatik çözüm öngörülmüş Kıbrıs’a, adaya. Bu, bugün öngörülmemiş aslında. Yani biz bazı konularda konuşurken konuşuruz, elbette ben herkese saygı duyuyorum. Herkesin farklı görüşleri olabilir bu konuda, olmalıdır da bunlar bir zenginliktir aslında. Ama önemli olan onu zenginlik olarak görüp ondan olumlu sonuç çıkarır mıyız? çıkarmaz mıyız? budur aslında asıl olan ve çıkardığımız sonuca göre adım atar mıyız? Atmaz mıyız? Önemli olan budur. Şimdi Sayın Tahsin Ertuğruloğlu’nun söylediklerinde örneğin bir şey dikkatimi çekti. Diyor ki; Avrupa Birliği Parlamentosu ile görüşme yapmaya gittiğimizde diyor ben Avrupa Birliği milletvekillerinden şunu duydum. Biz Güney Kıbrıs’ı almakla hata ettik dediler 2004’den dört, beş yıl sonra söylediler bunu. Belki geçen sene söylemişlerdi, belki bu sene, hala daha da söylüyorlar. Ve bunu söylüyor Sayın Tahsin Ertuğruloğlu ama şunu teslim etmiyor, bunu neden söylüyor bu insanlar aslında oraya bakmak lazım. Çünkü biz referandum ve referandum sonrası izlediğimiz politikaya bağlı olarak söylüyorlar aslında bunu. O zaman bu insanlar öğrendi ve öğrenme ihtiyacı duydu ki Kıbrıs’ta Kıbrıslı Türkler vardır. Ve bu insanların bir idari yapısı vardır. Bu insanların bir demokrasisi vardır, seçtikleri insanlar vardır. Bu insanlar seçim yapıyor, düzenli bir şekilde de seçim yapıyorlar. Ve belki de demokratik yaşam biçimleri dünyada bir çok insanın gıpta edeceği bir biçimdedir. Dolayısıyla bunu bu insanlar ne zaman gördü, ne zaman yakaladı, buna bakmak lazım. Ki bu tespit doğru. Biz bunu o zaman da söylüyorduk. Bunun çok daha içinden çıkılmaz bir duruma götüreceğini bizi söylüyorduk. Ama ne halse bu konular basite indirgenmek için deniliyor ki “Merak etmeyin bir şey olmaz.” Yani doğru halka gerçekleri söyleyelim, kesinlikle. Ne dün başka, bugün başka, bunu yapmayalım. Ne de içeride başka, dışarıda başka yapmayalım, doğru. Ama halka bu gerçekleri de söyleyelim. Yani Türkiye Gümrük Birliğine gireceğinde 6 Mart 95 imzalarken v ondan önce 93 yılında Kıbrıslı Rumların Güney Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ye üyelik müracaatını AB kabul ederken kapalı kapılar ardında yapılan ve sonra da 6 Mart 95’le realize olan gelişmeyi bize sordu mu biri, biz istedik mi? Biz öyle bir strateji çizdik da bugün diyoruz işte “Yahu Gümrük Birliği oldu. Onun için ne yapalım biz de Avrupa Birliğine girmemiz lazım ya da girmememiz lazım” gibi. Neyse farklı düşünceler olabilir. Dolayısıyla yani ya da Sayın Tahsin Ertuğruloğlu da bahsetti. 4 Mart 64 kararı diyor. O zaman demek ki yani gerçekleri anlatmak lazım halka. Doğrudur, evet, elbette bakış açılarımızda farklılıklar olabilir. Bu da gayet doğaldır, gayet

2287

Page 142: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

doğaldır. Ama bakış açılarındaki farklılığı, gerçekleri saptırma kelimesini kullanmak istemiyorum ama gerçekleri kendi yönümüze çekmeye çalışmak ta çok yanlış bir şeydir. Önemli olan içinde bulunduğumuz durumu ve bu durumdan nasıl çıkılacağını. Ve bir de, tabii ki bu durumdan nasıl çıkılacağı hususuna da geldiniz de o da bizim yıllardır yaşadığımız bir gerçektir. Tek başımıza çıkamayacağımız da ortadadır. Yani biz elbette Türkiye ile birlikte bu durumdan çıkış yolu arayacağız. Yıllardır olduğu gibi. Dolayısıyla bu durumdan da nasıl çıkılacağı hususunda da bugünün politikasını halkımıza doğru bir şekilde aktarmak durumdayız. Bugünün politikasını farklı bir şekilde aktarırsak o zaman işte kendi bakış açımıza göre gerçekleri kendimize çekmekten dolayı büyük bir yanlış yapmış oluruz ve halkı manipile etmeye çalışmış oluruz. Bence en büyük hata orada olur. Yani örneğin Annan Planı referanduma sunulduğunda elbette bir kısım insan “Evet “demiştir, bir kısım insan “Hayır” demiştir. Hayır diyene de saygı duymak lazım, evet diyene de saygı duymak lazım. Ama referandumla aslında Kıbrıslı Türklerin yıllardan beri öne sürdüğü bazı hususlarda ilk defa kendilerine BM aracılığı ile bir yetki verildiğini ve bu gerçeği yadsımak mümkün değil. dolayısıyla ben beklerim ki örneğin Sayın Tahsin Ertuğruloğlu’ndan konuşmasında bunlara da yer versin diye düşünüyorum. Çünkü bunlarda birer realitedir. Evet demiş olabiliriz, hayır demiş olabiliriz. Ama bu ortada duran bir realitedir. Başka bir realite daha var. O da şu, daha önce de söyledim bunu, komite aşamasında da söyledim, şimdi de tekrarlamak istiyorum. Biz geçen sene Şubat ayında divan olarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ziyarete gittiğimizde, o ziyarette Sayın Ahmet Kaşif de vardı bizimle beraber, o dönem Meclis Başkan Yardımcımızdı. Hiç unutmuyorum Sayın Abdullah Gül’ü.Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü ziyarete gittiğimizde aynen şunu söylemişti. 2002’de iki ay daha önce ben Başbakan olsaydım, Türkiye Cumhuriyetinde o dönem yapılan seçimlerde, Sayın Abdullah Gül iki aylığına hatırlarsanız kısa bir süre Başbakanlık yapmıştı. Aynen şunu söylemişti. Ben iki ay daha önce Başbakan olsaydım, ben Kopenhag’da bu sonucu çıkarmazdım. Ben Güney Kıbrıs’ı tek başına AB’ye sokmazdım. Bu da bir realite mi? Elbette bu da bir realite. Şimdi bunların neden ve sonuç ilişkilerini çıkarırken ve diplomaside bazı gelişmeleri izlemeye çalışırken, bunları yok farz ederseniz bir yere varmak mümkün değil. Hele hele öngörünüz şuysa, Sayın Tahsin Ertuğruloğlu ondan da bahsetti. Yeni bir sayfa açılmalıdır diyor. Doğru, yeni bir sayfa açılmalıdır. Yine doğru söyledi. Bunu da zorlayacak olan bizleriz diyor. Bu çok doğru bir öngörü ve yerinde bir öngörü. Hele hele bunu öngörüyorsanız, o zaman bu gelişmelerin ışığında diplomaside durağan tarafta değil, atak yapan tarafta olmalısınız. Geçmişte zaten durağan tarafta bana göre yeterince kaldık hatta fazladan da kaldık. Ama şimdi artık Türkiye, Türk diplomasisi Türk dış politikası buna endeksli değil ve son dönemde referandumla birlikte bu konuda dünyada da çok önemli adımlar atılmıştır. Bugün Cumhurbaşkanımız Sayın Talat, dünyada birçok ülkenin yetkili seçilmişleri tarafından kabul edilmekte, görüşmelerde bulunulmaktadır. Bugün Meclisin, Mecliste seçimle gelen siyasal partilerin ve Meclisin temsilcileri olarak gerek Avrupa Birliğinde istişare olara, gerekse AKPA’da üye olarak görev yapan milletvekillerimiz vardır. Bunlar önemli gelişmelerdir, önemli aşamalardır. Ve Ocak sonu biliyorsunuz, AKPA’nın Başkanlığına büyük bir ihtimalle Türkiye’nin milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu seçilecek. Yine o ziyarette Sayın Abdullah Gül bize söylemişti, referandumdan önce Türkiye’de yatırım yapan yabancı sermaye 20 milyar Dolar civarında, bugün 50 milyar Dolar civarında. Yani izlenilen bu politika ile aslında istediğimiz noktada olmasak bile, birçok aşamada gelişmeler kaydedilmiştir. Neden biz bunu teslim etmiyoruz, neden biz

2288

Page 143: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

bunu halkımızla paylaşmıyoruz? Bundan sonraki gelişmelerin ne olacağı bugünden bakıldığında belli değil, doğru. Ama bugün bir müzakereler dönemi var ve bu müzakereler devam ediyor ve şu an Türk dış politikasının bu müzakerelerde izlediği politika belli. Bunu Başbakan Sayın Derviş Eroğlu da biliyor, Dışişleri Bakanı Sayın Hüseyin Özgürgün de biliyor. Ankara’ya gittikleri zaman, orada görüşmeleri yaptıkları zaman ve yaptıkları açıklamalara baktığımız zaman bildiklerini ve bu yönde destek verdiklerini görebiliyorsunuz. Peki neden Lefkoşa’ya gelince değişiyor bu? İşte o zaman, buraya geldiğimiz zaman bunu değiştirmemeliyiz. Burada da insanlara o izlenilen politikalar çerçevesinde elbette görüşlerimizi farklılıklar varsa anlatacağız, ona hiçbir diyeceğim yok, anlatmalıyız da. Ama bunu burada anlattığımız gibi Ankara’da da anlatacağız, orada verdiğimiz demeçlerde de anlatacağız.Fakat Sayın Tahsin Ertuğruloğlu’nun konuşmasına baktığımızda birtakım farklılıklar var. Nedir bu farklılıklar? Elbette insan ister istemez şu soruyu sorar. Hükümet Programında yer almayan görüşler var. Hükümet Programında Ulusal Birlik Partisi’nin Kıbrıs Konusu ile ilgili ortaya koyduğu görüşler belli. Başbakan Sayın Derviş Eroğlu’nun gerek Türkiye’den gelen yetkililer, gerekse oralara gittiği zaman yaptığı açıklamalar belli. Bugünkü görüşmelere yaklaşım belli. Dolayısıyla bu noktada birtakım farklılıklar var. Bu farklılıklar elbette sonuçta bizler milletvekiliyiz farklı görüşlerimiz de olabilecek. Ancak bu farklılıklar oluyorken de bana göre halka bu meyanda içinden geçtiğimiz dönemi yaşanan gerçekliklerle birlikte de anlatmakta fayda vardır.

Şimdi sanırım geçen defa gittiğimizde Türkiye’de de zaman zaman iç politikaya malzeme ediliyor Kıbrıs Konusu. Fakat son yaptığımız ziyarette bile, TBMM’ye yaptığımız ziyarette bile Sayın Abdullah Gül ile görüşmemizde, Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül gayet net olarak bizi şunu söyledi. Elbette hepimizin içinden geçen isteklerimizi gerçekleştirmek tutkusu vardır. Ancak bir dünyada yaşıyoruz ve uluslararası hukukun bir parçasıyız. Bunu gerçekleştirirken uluslararası hukukun bir parçası olamazsanız bunu gerçekleştirmiş olmazsınız ve söylemekle de bir yere varamazsınız. Bunu bize çok net olarak söylemiştir. Peki bu doğru mu? Doğru. O zaman biz de demek ki uluslararası hukukun bir parçası olmak için, aktör olabilmek için uğraşmamız gerekiyor. Halka bunları söylerken yaşadığımız gerçekleri veya içinde bulunduğumuz gerçekleri de atlamamak gerekiyor diye düşünüyorum.

Şimdi zaman zaman garantörlük konusu konuşulur. Türkiye’nin garantörlüğünde birey olarak da ben Kıbrıs’ta bir farklılık görmüyorum doğrusu. Siyasal Partiler arasında da bir fark yoktur ama birey olarak da bir farklılık görmüyorum. Ama bakıyorum zaman zaman bizde, zaman zaman Türkiye’de iç politikaya malzeme ediliyor. Ancak geçen defa gittiğimizde Divan Toplantısında, Heyetler arası Toplantıda da yine benim orada da gündeme getirdiğim bir konuydu bu. O da şu; şimdi Türkiye’nin garantörlüğü konusu gayet nettir. 60 Anlaşmalarına göre Ada’nın bütününe dönüktür Türkiye’nin garantörlüğü. Dolayısıyla siz görüşmelere gidip ayrılığı savunursanız örneğin bu konudan da vazgeçmek durumu ile karşı karşıyadır. Görüşmelere gidip farklı boyutlarda bir çözümden bahsederseniz BM Parametreleri dışında o zaman bununla ilgili sorgulanıyor pozisyonuna da gelebilirsiniz. Yani bunları hepimiz biliyoruz. Konuştuğumuz zaman herkes doğrudur, haklısınız ortada duran bir gerçektir diyor herkes istisnasız. Herkes de biliyor bunu ama halka dönük politika yaparken özellikle Kıbrıs Konusunda bunun gibi

2289

Page 144: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

bazı gerçekleri unutuyoruz ve dönüyoruz biri birimize daha farklı sırf iç siyasete malzeme olsun diye ama aslında Kıbrıs Sorunu’nun özünden uzaklaşılan derecede politika yapmaya başlıyoruz. İşte bana göre aslında yapılan yanlışlık buradadır. Eğer biz ülkemizi ileri götürmek istiyorsak ve gerçekten Sayın Tahsin Ertuğruloğlu’nun söylediği gibi son cümleleri ile ilgili olarak söylüyorum. Yeni bir sayfa açmak ve bunu da zorlamak bize düşer demişti. Bunu yapmak istiyorsak işte tam da bugün yapılanı veya yapılmaya çalışılanı teşvik etmek gerekiyor.Daha da ileri götürmek gerekiyor. Ve bugün yapılanlarla ilgili elbette farklı görüşlerimiz olabilir. Bu konuda hiç yüksünmemek lazım.Günü geldiğinde zaten referanduma sunulacak olmasından dolayı halka da paylaşılacağı için bu konular, bugünden itibaren de siyasal partilerin bakış açıları ile de şekillendirilebilir ve bu konuda farklı görüşler olabilir. Olsun, olması bir zenginliktir ve bundan yararlanmak daha olumlu sonuç getirir. Ama bunu iç siyasete malzeme yapmak ve bizi işte o zaman temel hedeften uzaklaştırır. Öbür türlü biz nasıl sürdürülebilir bir ekonomi yaratacağız ülkemizde? Bu da yadsınamaz bir gerçektir. Referandumdan sonra ülkemize gelen yabancı sermaye oranında bir artış olmuştur, ülkemizdeki yatırımlarda bir artış olmuştur, kendi insanımızın gerek yatırımları gerek tüketiminde bir artış olmuştur ve ekonomimiz hızlı bir büyüme yaşamıştır. Demek ki Kıbrıs Konusunda olası olumlu gelişmeler bize olumlu bir sinerji yaratıyor. O zaman bu gerçekliği de bir yerde tutarak, yine Kıbrıs Konusunda olası gelişmelerle ilgili elimizden gelen her çabayı göstermeliyiz diye düşünüyorum. Bugünkü görüşmeler seçim sürecine kadar devam eder, o güne kadar ne çıkar ne çıkmaz bunu hep beraber göreceğiz, günü gelince de bunları konuşacağız, ayrıntılı bir şekilde tartışacağız.Ama bugün Türk dış politikasının izlediği politika ben size söyleyeyim, agresif bir dış politika vardır şu an. Ve çözüme ulaşmak için çözümü zorlayan bir politika vardır. Ve bunun için Rum Tarafı da belli aşamalar nezninde zorlanılacağa benzer. Bugünkü görüntü onu gösteriyor. Dolayısıyla bize düşen görev de gerek milletvekili olarak gerek Meclise, bana göre BM parametreleri dahilinde bir çözümü zorlamak, duruşumuzu devam ettirmek, çözümü zorlamak, Güney Kıbrıs’ı bu konuda farklı zeminlerde, farklı mekanlarda bir çözüme ulaşılması için uluslararası bir hukukun bir unsuru olarak zorlamak ve bu konuda çalışmalara devam etmektir diye düşünüyorum. Bu konuda çalışmalar elbette devam edecektir. Cumhurbaşkanlığı seçimleri günü geldiğinde bu ülkede tartışılacaktır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde elbette Kıbrıs Konusunda gelinen nokta belirleyici olacaktır ama unutulmaması gereken en önemli konulardan bir tanesi de budur Sayın Başkan değerli milletvekilleri. Şu an referandumdan beridir Türk dış politikası agresif bir politika ile çözümü zorlamaktadır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce bu çözüm yakalanması için uğraşılmaktadır. Bu çözüm Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar bitmese bile, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra bu konudaki çalışmalar devam edecektir elbette. Bu konuda zaman zaman konuşuluyor, işte deniliyor ki bir “B” planı olsun, bir “C” planı olsun. Zaman zaman işte KKTC alternatiftir deniliyor. Bana göre KKTC zaten şu an bizim içinde yaşadığımız devlettir dolayısıyla bunun alternatifi değildir. Çözüm olana kadar bu devam edecektir. Önemli olan bizim kendi idari yapımızı uluslararası hukukun bir parçası haline getirmek ve bunu getirmek için de çözümü zorlamaktır.Peki hiçbiri olmazsa ben bunu yapacağım. Ya da ben şöyle hareket edeceğim diyebilirsiniz ama önemli olan bunu uluslararası hukukun bir parçası haline getirmektir. Eğer siz bunu uluslararası hukukun bir parçası haline getiremezseniz Sayın Abdullah Gül’ün, Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün son ziyaretimizde bize söylediği gibi aklınızdan geçeni istediğiniz gibi

2290

Page 145: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

söyleyebilirsiniz ama bunu gerçekleştirmek istiyorsanız da dünyada yaşıyoruz ve dünyada bir uluslararası hukuk vardır. Bizler de bu uluslararası hukukun parçasıyız. Söylediğinizi uluslararası hukukun parçası haline getirmek için dünyadaki aktörlerle bu mücadeleye devam etmeliyiz ve edeceğiz demişti. Ben de ayni fikirdeyim biz buna devam edeceğiz. Bunu uluslararası ilişkilerde sadece rol alan bir taraf olarak değil esas aktör olan ve olması gereken bir taraf olarak devam edeceğiz. Bana göre Kıbrıslı Türkler bunu hak ediyor. Nasıl ki Güney Kıbrıs bunu aldı tepe tepe kullanıyor biz de bunu hak ediyoruz. Dünyada hak ettiğimiz bugün olduğumuz yerden daha ileri bir noktadır. Bunu Kıbrıslı Türklere, halkımıza sağlamak için elimizden gelen çabayı ortaya koymamız gerekir diye düşünüyorum.

Cumhurbaşkanlığı Bütçesinin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Cumhurbaşkanlığı Bütçesine oyumuz olumlu olacaktır.

Teşekkür eder, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Teberrüken Uluçay. Sayın Başbakan buyurun.

BAŞBAKAN DERVİŞ EROĞLU – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilk defa bir Cumhurbaşkanlığı Bütçesine bütün siyasi partiler oy veriyorlar ve yine ilk defa bir Cumhurbaşkanı Bütçesini de bu kadar uzun konuşmalar yapılıyor. Yıllarca Hükümetlerimiz, bizler iktidarda olduğumuz zamanlarda birçok Cumhurbaşkanları Bütçesi tartışılmıştır, görüşülmüştür. Hatta yanlış hatırlamazsam hiçbir zaman da Oybirliği ile Cumhurbaşkanlığı Bütçesi geçmemiştir. Bu sene bütün Siyasi Partiler Cumhurbaşkanlığı Bütçesine oy, olumlu oy vermiştir.

Şimdi Sayın Ferdi Sabit Soyer bugün makamlara karşı saygılı olunmalıdır sözleri ile konuşmaya başlamıştır. Doğrudur makamlara saygı göstermek çok doğru bir sözdür ama bunu söyleyenin acaba geçmişteki konuşmaları nasıldı, gerek Hükümetin Başkanına, gerek Cumhurbaşkanına karşı hitapları nasıldı? Sadece onlara bakacak olursak demek ki Sayın Ferdi Sabit Soyer yıllar sonara makamları ve makamlara karşı saygılı olmayı anlayabilmiştir. İnönü Mitinglerinde neler söylenmiştir o zamanın Cumhurbaşkanına, o zamanın Başbakanına? Namık Kemal Meydanında Ulusal Birlik Partisi için neler söylenmiştir onları söylemeye herhalde gerek yoktur. Ortaokul çocuklarını Meclisin önüne bir yağmurlu günde toplayıp da Başbakana düdük çaldırarak hakaretler yağdırmanın unutulduğunu zannediyorlar unutulmamıştır.

(Cumhuriyet Meclisi Başkan Yardımcısı Sayın Dr. Mustafa Yektaoğlu Başkanlık Kürsüsünü Sayın Dr. Esat Ergün Serdaroğlu’na devreder)

Ama bugün doğruyu yakalamışsa doğru hareket tarzı budur böyle olmalıdır demişse daha fazla bu konunun üzerine gidecek değilim.

Şimdi Kıbrıs’ta darbeden, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde darbe olma ihtimalinden bahsetmiş ve bugün bunlar Ergenekon Suçluları olarak Mahkemede davaları

2291

Page 146: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

görülmektedir demiştir. Darbeyi, o zaman Hükümette bizdik Ulusal Birlik Partisiydi. Darbeyi kime karşı yapacaklardı? Bize karşı yapacaklar demek. Doğrusu Ulusal Birlik Partisine Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde darbe yapma düşüncesinde herhangi bir kuruluşun olduğunu ben düşünmemiştim. Ama Cumhuriyetçi Türk Partisi Hükümetteyken bile böyle bir düşünce içerisine girilmediğine göre, biz iktidardayken bize karşı bir darbe yapılması düşüncesi içerisine girildiğini ilk defa duyuyorum.Ama belki konuşmalarınız şeye dayandırıyor, Meclis işgaline dayandırılıyor. Meclis işgal edilmiştir daha doğrusu Meclise mudiler girmişlerdi ve Mecliste de tedbir alınmamıştı. O zamanın Meclis Başkanı, Meclis Başkan Yardımcısı, mudiler Cumhurbaşkanlığına yürüyüp Cumhurbaşkanlığından sonra Meclise doğru yürüdüklerinin haberi aldıkları zaman, gerekli tedbiri almadılar düşünememiş olabilirler. Meclisin işgal edileceğini düşünememiş olurlar. Doğrusu Meclisin işgali tabii ki büyük bir hatadır, büyük de bir suçtur. Ama o günkü koşullarda dava ileriye götürülmemiştir ve tutuklular hakkında fazla ısrarlı olunmamıştır diye düşünüyorum. Ama neticede iktidarda olan bizdik, Ulusal Birlik Partisiydi. Tabii 24 Nisan gecesi darbe olacağından bahsedilmiş. 24 Nisan gecesi ben gayet iyi hatırlıyorum. Yani 24 Nisan 2004 gecesi ben gayet iyi hatırlıyorum. Türkiye’den gelen televizyonlar programları yapmıştı. Ben öncelikle parti binasında etrafımdaki arkadaşlarla 24 Nisan referandumu sonuçlanmıştır, yüzde 65 “evet” oyu çıkmıştır bu halkın iradesidir. Biz Ulusal Birlik Partisi olarak halkın iradesine saygılıyız dedik ve daha sonra Ledra Palace’da bir canlı yayına davet edildim, Sayın Talat da o canlı yayında vardı, ona da katıldım. Dolayısıyla 24 Nisan gecesi darbe yapma diye bir düşünce yok. Referandum olmuştur ama biz referanduma karşı çıktık diye, Referandum Yasasının geçmesine karşı çıktık diye, Meclis önünde toplanan insanların düdük çalarak bana da hakaretler yağdırdığını da gayet iyi hatırlıyorum. Ha politikada böyle şey olmalı mı? Olmamalı bana göre. Hele bunu siyasi partilerin teşvik etmesi çok daha büyük yanlıştır. Elbette Sayın Cumhurbaşkanına o zamanki Cumhurbaşkanına karşı 24 Nisan gecesi, ki sabahleyin Ferdi Bey de söylemiştir, yürüyüş eylemi başlatılmıştır. Bazıları engellemeye çalışmış demiştir. Ondan önce de İnönü Meydanındaki mitinglerden sonra özellikle konuşmacıların telkinleri ile öyle bir davranışlar da olmuştur ve şu anda Mecliste olmayan bazı arkadaşların da öncülük ettiğini de gayet iyi hatırlıyoruz. Ne ise bu konu kapanmıştır geride kalmıştır, ben geride kalan olaylarla fazla uğraşacak değilim öyle bir düşüncem de yoktur. Ama Meclis işgal edildiği gün, ben neticede benimle görüşmek isteyen o ekibin sözcüleri bir araya gelsin, odamda bekliyorum. Geldiler konuştuk, ondan sonra da ayrıldılar gittiler. Daha sonra da benim evim, Başbakanlık Konutu önünde de eylem yapmışlardır. Yanlış yerdesiniz diye kendilerine sözler de söylenmiştir ama neticede bu eylem olmuştur. Benim balkonuma kadar çıkıp nutuk atmışlardır ama mal kaybı, para kaybı endişesi içerisinde bazen insanlar demek ki böyle düşünceler içerisine girebiliyor.

Evet, şimdi Sayın Ferdi Sabit’in miting meydanlarında söylediği kelimeleri söyleyecek değilim. O, o günü yaşayanların belleklerindedir. Ama benim “çözümsüzlük de çözümdür” sözlerim üzerinde yıllardan beri duruyorlar. Bir kere ben geçen günkü konuşmamda Sayın Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı’nın Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne 2003 yılında girebileceğini söylemem karşısında Ferdi Bey “biz 2003 yılına kadar bekleyemeyiz” demişti. Peki müzakereler devam ediyor ve bugün dünyanın en barışçıl insanları şeklinde dünyaya takdim edilen iki kişi Görüşme Masasında ve 5.5

2292

Page 147: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

yıldan beridir iktidarda olan, üç ayda çözeceğim diyenler bugüne kadar Kıbrıs Konusunu çözememişlerdir. Peki bu dönem de, bu devre de dünyanın en barışçıl insanları belki Nobel Barış Ödülüne laik gösterilecek şekilde dünyaya lanse edilen kişiler Kıbrıs Konusunda bir anlaşmaya varamamışlardır ve varılma umudu da gün geçtikçe azalmaktadır. Geçen gün Orta Eğitim Öğretmenler Sendikasının Sayın Cumhurbaşkanını ziyaretinde de bunu söylemiştir. Peki biz sonsuza dek bekleyecek miyiz? Peki iki taraf görüştü çözüm olmuyor. Çözüm olmazsa ne olacak? Demek ki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti devam edecek. İşte olay budur. Benim ima ettiğim, bu sözlerden murat ettiğim budur. Dolayısıyla bu sözü dillerine dolandırıp da yıllarca söylemenin bir anlamı yoktur. Zannederim bu sözlerimi tenkit edenlerin de aklından geçen anlaşma olmazsa Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin devam etmesinden başka alternatif yoktur şeklindedir.

Evet, şimdi Sayın Ferdi Sabit Soyer Tarihten Bir Yaprak Programı gibi eskiden Türkiye Radyolarında, TRT Radyolarında Tarihten Bir Yaprak vardı. Ta 1960’lardan Rumların Avrupa Birliği’ne müracaatı, 1995, 1997, 1999 Helsinki Zirvesi, 1999 Amerika’daki dolaylı görüşmeler, ortaya çıkan 19 maddeye kadar her şeyi bahsetmiştir. Bunları biz de biliriz. Ama bugünkü gerçeklere bakmamız lazım. Bugün durum nedir? Sayın Cumhurbaşkanı çok esnek bir politika izliyor Müzakere Masasında. Şimdi Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri nezaretinde yapılan görüşmelerde bir yere varılamamıştır, bir sonuç alınamamıştır. Evlerde üç gün onun evinde, üç günün bunun evinde. Yani uçak alanındaki BRT, Birleşmiş Milletler denetimindeki bölgede görüşme yapılma ile evde yapılacak görüşme arasında ne fark vardır? Ben bunu anlayamadım ve Hükümet olarak da biz de bunu sizler gibi basında izledik. Otel teklifi yapılmıştır. Otel teklifi kabul edilmemiştir. Hristofyas kabul etmemiştir. Bir otele kapanalım, konuşalım teklifini Hristofyas ret etmiştir. Bu da üç gün bizim evde, üç gün sizin evde komşuculuk oynayacak halimiz yok. Dolayısıyla resmi görüşmeler devam eder. Ha, biz bir konuya da açıklık getirmek mecburiyetindeyiz.

Meclisin Kapalı Oturumunda Cumhurbaşkanı Meclise bilgi verdiği gün bu bizim mitinglerde seçim öncesi ortaya attığımız bir görüş vardı. İki Cumhurbaşkanı’nın baş başa yapmış oldukları görüşmelere biz de katılacağız Hükümete geldiğimiz takdirde. Ben bunu seçimlerde söylediğim şekilde Sayın Cumhurbaşkanına söyledim. Sayın Cumhurbaşkanı’nın bize verdiği yanıt “Görüşme Heyetini ben seçerim” dedi kabul etmedi. Kabul etmediğini koydu. Bir müddet sonra Hristofyas’a zannederim yedi kağıt sunmuştu o zaman çözüme yönelik. Ondan sonra bir gün bana dedi ki; “siz de isterseniz bir kişi veriniz.” Ben dedim ki; Dışişleri Bakanımızı verelim. “Olmaz” dedi bu toplumlararası görüşmedir. Eskiden Dışişleri Bakanları Cumhurbaşkanı ile beraber bütün görüşmelere katılırdı. “Bu mümkün değil” dedi. Bir milletvekili olsun dedim. Milletvekili olmaz dedi, kabul edemem milletvekilini. Peki şu anda Cumhuriyetçi Türk Partisinin Milletvekili görüşmelere katılmaktadır ve en güvendiğiniz danışman pozisyonundadır. O benim seçtiğim kişiydi dedi olay kapandı. Bir müddet sonra bürokrat birisini heyete alabilirim dedi. Dedim olur. Mutabakata vardı odur. Buraya kadar konuştu ama ötesini konuşmadı. Ben dedim ki baş başa yaptığınız özel görüşmelere de katılması koşulu ile bir isim size bildirelim. Adı üzerinde bu baş başa görüşmedir dolayısıyla olmaz dedi ve baş başa görüşmelere katılmayacaksa çünkü 2 buçuk saat baş başa görüşmeler oluyor bir

2293

Page 148: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

çeyrek de heyetler arası görüşme oluyor, konu o noktadır. Dolayısıyla bu konuya da bir açıklama getirerek son noktayı koymak istedim çünkü bu konu tartıştırılması bile sıkıntı yaratıyor.

70’li ve 80’li yıllarda Avrupa Ekonomik Topluluğuna CTP karşı olduğunu söyledi. Aslında 1989’dan sonra Avrupa Birliği ile ilgilenmeye Cumhuriyetçi Türk Partisi başlamıştır.Niye? Çünkü 1989 – 90 da Doğu Blok’u yıkılmış ondan dolayı yön değiştirmiştir, tüzük değişikliğine gitmişlerdir. Bu da onların hakları. Yani ben 1990’a kadar niye AB’nin karşısındasınız sorusunu sormuyorum ama o ısrarla veya Cumhuriyetçi Türk Partisi, TDP olsun ısrarla Ulusal Birlik Partisi AB’ye karşı. AB’ya karşı değiliz. Yalnız AB’ye bir anlaşmadan sonra girebileceğimizin de bilincindeyiz. Bir anlaşma olmadan Avrupa Birliğine girmemiz mümkün değildir. Dolayısıyla bir anlaşma olması için de elbette ki değişik partileriz, değişik görüşlerimiz olacak. Ben her zaman şunu söylüyorum; Kıbrıs’ta 74 öncesi yaşanan gerçekler vardır bunu göz ardı edemeyiz. Kıbrıs’ta 1974’ten sonra ortaya çıkan gerçekler vardır bunu da göz ardı edemeyiz. Yani Güney’de bir devlet varken Kuzey’de de bir devlet olmuştur. Kuzey’de bir halk varken, Güney’de bir halk varken, Kuzey’de de bir halk vardır. Yani Güney’de ne varsa orda da vardır. Demek ki 74 öncesi yaşanan gerçekler göz ardı edilmeden, bugün var olan gerçeklerden hareket ederek bir anlaşmaya varabilirsek yaşayabilir, aksi takdirde 1960 Anlaşması 3 yıl yaşamışsa belki bu 5 yıl yaşar. Onun için biz artık müzakere maslarında gençliğin yarınım ne olacak sorusunu sorarak ömrünü geçirmesinin karşısındayız. Anlaşma evet ama Rum’un istediği şekilde değil. Çünkü bu topraklarda biz de yaşıyoruz, biz de yaşayacağız. Teberrüken’in söylediği gibi dün de yaşadık, bugün de yaşayacağız, yarın da yaşayacağız. Öyle ise yaşayabilir bir anlaşma Sayın Çakıcı. Yaşayabilir bir anlaşma.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Yerinden) (Devamla) – Yaşamayan anlaşma mı var?

DERVİŞ EROĞLU (Devamla) - Yaşayamayacak bir anlaşmanın peşinde değiliz. Eğer Sayın Talat bakınız; Hristofyas dostu ile ısrarla anlaşma istiyor ve Kıbrıs’ta çözümü ben bulacağım diyerek o iddia ile iktidara gelmiştir. Ama anlaşamıyorlar. Niye? Çünkü Hristofyas yoldaşlık başkadır, temsil ettiği ülkenin insanlarının arzusu başkadır. Dolayısıyla liderler halklarının istediği doğrultuda, halklarının beklentileri doğrultusunda hareket ederse ve o şekilde bir anlaşmaya varılırsa o anlaşma yaşayabilir. Hristofyas Rum halkının temsilcisidir. Ne Sayın Talat’ın temsilcisidir, ne Ferdi Beyin, ne Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde bazı kişilerin. Rumların, Rum halkının seçtiği ve Rum halkının menfaatlerini ve şu anda maalesef dünyanın tanıdığı Kıbrıs Cumhuriyeti Devletinin varlığını ve menfaatlerini düşünerek hareket etmektedir. Bunu hiç unutmamamız gerekmektedir.Unuttuğumuz anda yanlışlar yaparız.

Şimdi 1994 ABAT Kararından bahsetti Ferdi Bey. Doğrudur, Rumlar dava açmıştır. İngiltere Mahkemeleri bir celsede, bir celsede davayı ABAT, Avrupa’ya havale etmiştir, tıpkı Orams Davasında olduğu gibi. Orams Davası en büyük avukatlar şirketi tarafından müdafaa edilmiştir. İngiltere’nin bize söylendiği kadarıyla, Başbakanın eşinin de içinde bulunduğu avukatlar grubu tarafından temsil edilmiştir. Dava kazanıldı,

2294

Page 149: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Oramslar davayı kazandığı halde Avrupa Toplulukları Adalet Divanına havale edilmiştir ve karar ortada. Biz, 1994’ün 1 Ocak’ında Hükümeti Demokrat Parti – Cumhuriyetçi Türk Partisi’ne devretmiştik. Avukatlar tutuldu ama Avrupa Toplulukları Adalet Divanı ayni ABAT dediğimiz bir kuruluşun kararı çıkmıştır. Daha sonra da biz tekrar Hükümete geldiğimizde devam ettirdik, neyi devam ettirdik? Kargo ücretlerini ödemeye devam ettik. Rekabet edebilsin o gümrük faslından kurtulsun diye ama bizim ülkemizdeki konfeksiyoncular, bir kısmı Bursa’ya taşındı emek ucuzdur diye. Daha sonra bir kısmı Bulgaristan’a fabrikalarını taşıdı, henüz Avrupa Birliğine girmemişti ve emek çok ucuzdu. Bizde emeğin pahalı gelmesinden bir kısım konfeksiyoncular fabrikalarını başka ülkelere taşımıştır.Şimdi hala daha konfeksiyonda uğraş veren arkadaşlarımız vardır ve çalışıyorlar. Ama bunu tabii ki o günlerdeki çalışan işçi sayısıyla bugün çalışan işçi sayısı arasında epeyce fark vardır. Yani şunu anlamak lazımdır ki Avrupa Birliği de adaletsizdir. Avrupa Birliği Annan Planı öncesi verdiği taahhütleri nasıl yerine getirmemişse ve uluslararası anlaşmalara rağmen daha önce de 1990’da Rumların müracaatını kabul etmişse, bugün de Avrupa Birliği bize karşı ayni gözle bakmaktadır.

Şimdi Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştı. Avrupa Birliğinden mesajlar verilmeye başlandı. Elderler diye değişik ülkelerin eski başkanları gelmeye başladı, onlar mesajlar vermeye başladı. Avrupa Birliği bazı yetkililer gene parmağını sokup ülkemizi karıştırmaya başladı. Gene müdahale. Gene dış müdahale. Ve Eroğlu aday olur da Cumhurbaşkanı da seçilirse Kıbrıs’ta anlaşma olmaz. Sanki Sayın Talat Cumhurbaşkanımız, Cumhurbaşkanı oldu da Kıbrıs Konusunu çözmüş gibi veya çözme noktasına getirmiş gibi bir de bu çıktı. “Eroğlu seçilirse Kıbrıs’ta anlaşma olmaz, onun için oylarınızı Talat’a verin, şimdiki Cumhurbaşkanına.” Bunu Avrupa Birliği de yapıyor, Elderler diye gelenler var, geçenlerde şey bile Birleşmiş Milletler sözcüsü bile Dovner bile Güney’de böyle konuşmuş. Değerli arkadaşlar artık bu müdahaleye davetiye çıkarmaktan vazgeçelim. Kıbrıs’ta bir anlaşma olacaksa, altını çizerek söylüyorum, Kıbrıs’ta bir anlaşma olacaksa ancak Ulusal Birlik Partisi iktidarlarında olabilir. Çünkü biz ne istediğimizi biliriz.

MEHMET ÇAKICI (Yerinden)(Devamla) – Biz bilmiyor muyuz?

DERVİŞ EROĞLU (Devamla) – Çünkü biz masa da otururken Rum’un ne istediğini, onun aşırı istekleri karşısında biz ne yapmamız gerektiğini biliriz. Rum’un karşısında “ben anlaşmaya mahkumum” gibi oturmam. Ulusal Birlik Partisi temsilcisi, yani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Halkı adına, Ulusal Birlik Partisi temsilcisi olacak kişi, “ben anlaşmaya mecburum” düşüncesiyle değil, “ben Kıbrıs’ta yaşayabilir bir anlaşma arayışı içerisindeyim” düşüncesiyle oturur. Çünkü anlaşma olmazsa bizim halkımız açıkta kalacak değil. Bakın Meclis çatısı, devlet çatısı var. Biz bunun bilincindeyiz. Onun için Kıbrıs’ta yaşayabilir bir anlaşma olacaksa Ulusal Birlik Partisi iktidarlarında olur bunu ben herkese söylüyorum, geçenlerde görüştüğümüz Anastasiades’e de söyledim. Şimdi anlaşma beklemiyor o da umutlu değil zaten orda. Bunları söyledikten sonra tabii Rum tarafının Kıbrıs Konusunu Türkiye’nin Avrupa Birliğine girişi ile iliştirmiş olması da bana göre Kıbrıs’ta çözümsüzlüğün anlaşmamanın nedenlerinden bir tanesidir. Hep kendi kendimizi suçlamayı becerdik. 1976’dan beri kendi kendimizi suçlamaktan öteye gidemedik. Hep uzlaşmaz taraf uzun yıllar iktidarda

2295

Page 150: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

kalan Ulusal Birlik Partisi, hep uzlaşıcı pozisyonunda olanlar biziz, iktidara gelirsek biz bunu çözeriz sözleri ama çok şükür bu memlekette çok şükür diyorum yani …

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Çözüm olmadı.

DERVİŞ EROĞLU (Devamla) - Hayır. Şu anda Mecliste kaç tane parti varsa hepsi de iktidarlardan geldi geçti. Dolayısıyla ben çözüm istedim de, ben çözümden yanayım, siz çözümün karşısındasınız lafları geçerli değil. TKP iktidarda iken de görüşmeler olmuştur, CTP iktidarda iken de görüşme olmuştur, Demokrat Parti iktidarda iken de görüşmeler olmuştur, ÖRP iktidarda iken de görüşmeler olmuştur. Ama sonuç? Sıfır. Dolayısıyla bir birimizi suçlayarak bir yere varmanın mümkün olmadığını…

Ha şimdi gelelim Sayın Çakıcı’ya çünkü yarın da bugün fazla konuşmalar oldu aslında. Sayın Çakıcı’ya. Şimdi Sayın Çakıcı diyor ki; Bağımsızlık Bildirisi vardır diyor bir kağıt sallıyor bize. Bağımsızlık Bildirisi ne zaman ilan edildi? 15 Kasım 1983’te. Şu elimde tutuğum Anayasa ne zaman referandumdan geçti? 1985’te. Bakınız 1985’te halkın oyları ile referandumdan çıkan Anayasa ne diyor; 9’uncu maddesi ne diyor? “Bu Anayasanın 1.’nci maddesi ile 2’nci maddesinin (1)’inci ve (2)’nci fıkrasında ve 3’üncü maddesinde yer alan kurallar değiştirilemez ve değiştirilmesi önerilemez.” Neymiş 1’inci maddesi? “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti demokrasiyi, sosyal adalet ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan laik bir Cumhuriyettir.” Bu değiştirilemez değiştirilmesi bile önerilemez. Neymiş 2’nci maddenin (1) ve (2)’nci fıkraları? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devleti ülkesi ve halkı ile bölünmez bir bütündür. 2’nci maddesinin (2)’nci fıkrası resmi dili Türkçe’dir. Bunlar da değiştirilemez, teklif bile edilemez. Dolayısıyla sadece bağımsızlık bildirisine bağlanıp da 15 Kasım 1983’ten kalma bu Mecliste, Kurucu Mecliste tabii o zaman. Kurucu Meclis’ten geçen ve referandumda halkın onayını alan Anayasa maddesi geçerlidir. Bugün bu Anayasa geçerlidir bunu da hiç unutmamak gerekir. Nitekim bundan dolayı da

MEHMET ÇAKICI (Yerinden) (Devamla) – Neyi gösteriyorsunuz?

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Yerinden) (Devamla) – Niçin o zaman yazdınız Sayın Başbakan onu?

DERVİŞ EROĞLU (Devamla) - Neyi?

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Yerinden) (Devamla) – O Kuruluş Bildirgesin de niçin yazdınız?

DERVİŞ EROĞLU (Devamla) - E, kurulurken yazıldı. Ama ondan sonra o Bağımsızlık Bildirisi sonrası Kurucu Meclis kurulmuştur, siz zaten o gece bu Bildiriye imza atmadınız ya. Ertesi gün gönülsüz olarak geldiniz ama bizden daha gönüllü el kardırdınız. Sizin hocalarınız yani.Şimdi bizim, biz geri planda kaldık, ben görünmem mesela o şeyde, o gün o Bağımsızlık İlanında TKP filan da ordaydı, İsmail Bey Allah iyiliğini versin, hep onlar görüldü biz arkada görülmedik bile. Şimdi Toplumcu Kurtuluş Partisiyle bizim Hükümet Programımız, Mecliste okuduğum Hükümet Programı.

2296

Page 151: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

“Ülkemiz yeni ve umut vaat eden bir döneme girmiştir. 21’inci yüzyılın eşiğinde girdiğimiz bu yeni dönemin temelleri 6 Aralık 1998 milletvekilleri seçimleri sonucunda halkımızın özgür iradesiyle atılmış ve yeni bir Meclis yapısıyla yeni bir Hükümet oluşmuştur. Öncelikle Yüce Meclisimizin huzurunda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin demokratik yapısını dünyaya gösteren ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini demokrasisi ve ekonomisiyle güçlü bir devlet olarak yaşatmak kararlılığını ortaya koyan halkımıza Hükümetim adına sonsuz teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunarım.”

DIŞİŞLERİ BAKANI HÜSEYİN ÖZGÜRGÜN (Yerinden) – Mehmet de aynisini söyledi.

DERVİŞ EROĞLU (Devamla) – Yok daha söyleyeceğim, okuyacağım da.

MEHMET ÇAKICI (Yerinden)(Devamla) – Karıştırmayın.

DERVİŞ EROĞLU (Devamla) – Yok karıştırmam ben.

HÜSEYİN ÖZGÜRGÜN (Yerinden)(Devamla) – Aynisini yapabilir Hükümet Programında.

DERVİŞ EROĞLU (Devamla) – Evet tabii Hükümet olunca böyledir. Evet.

“Ulusal Birlik Partisi, Toplumcu Kurtuluş Partisi koalisyon Hükümeti, dış politikasını Anavatan Türkiye ile işbirliği içerisinde saptayıp yürütecektir. Hükümetimiz 1974 sonrası ortaya çıkan gerçekleri ve bugünkü siyasi yapılaşmayı göz önünde bulundurarak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisi ve demokrasisiyle daha güçlü bir yapıya kavuşması ve tanınması yönünde çalışacak. Anavatan Türkiye ile işbirliği içinde, dünyada saygın bir yer elde etmesi için tüm gücüyle uğraş verecektir. Koalisyon Hükümeti her açıdan güçlü bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin sağlam bir barışın da güvencesi olacağının bilinci içinde hareket edecektir.” Altını okumayayım.

Yani Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben aslında bazı konulara kısaca cevap vermek için söz aldım. Aslında söyleyecek daha çok şeyler var ama nasıl olsa yarın Başbakanlık Bütçesidir, orada arkadaşlar herhalde bol bol konuşacaklar, biz de rahat rahat cevap vermeye çalışacağız. Ama özellikle şunu söylemek istiyorum; Sayın Cumhurbaşkanını biz görüşmeci olarak, görüşmeci olarak desteklediğimizi söyledik. Çünkü görüşme masasında kendisidir. Ama bildiği her şeyi yapacak, geldiği partinin politikaları doğrultusunda hareket edecek diye görüşme masasında desteklemiyoruz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkının istekleri doğrultusunda politika üretmek ve müzakere masasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkının istekleri doğrultusunda görüşme masasında bulunması için. Yoksa biz seni görüşme masasında destekliyoruz, istediğini yaparsın, istediğini edersin gibi böyle bir şey, böyle bir yetki vermedik. Ve Sayın Cumhurbaşkanı Ankara ziyareti yapmış Serdar Bey sormuştu zannederim o soruyu. Ankara’ya giderken doğrusu ben Ankara’ya gideceğini Hüseyin Bey’e açmış olduğu bir telefondan öğrendim Başbakan olarak. Ankara’ya ne götüreceğini de bilmezdim ilk gidişinde, onu da söyleyeyim. İkinci gidişinde de “şu önerilerle gidiyoruz Ankara’ya,

2297

Page 152: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

şunları Ankara’da tartışacağım” diye bana bir bilgi vermiş değildir. Dışişleri Bakanımız bana Ankara’da masada, masaya konan 9 maddelik öneriler paketinden bilgi vermiştir. Dolayısıyla neticede Hükümetiz, o Cumhurbaşkanıdır biz Hükümetiz ve Cumhurbaşkanının atacağı adımlardan Hükümetin de bilgisi olması gerektiğine inanlardanım.Ha fikir değişikliğimiz olabilir, görüş ayrılıklarımız olabilir. Ama neticede biz de hükümetiz ve bir anlaşmaya varılacaksa elbette referanduma anlaşmayı götürecek taraf olarak da bazı adımlardan bizim de haberimiz olması gerekir. Tutanakları okuyoruz. Ama Ankara’ya götürülenler tutanakların haricinde yeni bir paketti.O paketi sunmak için götürdü, gerisini söylemeye gerek yok. Ama neticede her Salı fırsat buldukça görüştüğümüz iki kişiyiz, iki makam sahibiyiz dolayısıyla bazı konuları paylaşmakta bana göre gerek vardır. Çünkü sadece iki bölgeli, iki toplumlu federasyon diyerek insanları aldatamazsınız. Altını dolduracaksınız ve o dolgu maddelerini bu halk görecek bilecek. Geçen defa ki gibi o yoğun propaganda içerisinde ortaya çıkacak bir anlaşma metnine yine halkımız yüzde 65, yüzde 70 evet diyecek hayali içinde yaşarsanız kendi kendinizi aldatırsınız. İki toplumlu, iki bölgeli federasyon lafları söylenen, söylene vatandaş bunları ezberledi artık dikkate bile almıyor. Ama ben ısrarla sordum, altında neler var? Mühim olan bu kelimelerin altı nedir? Şu anda Sayın Çakıcı da bilmiyor altında neler var. Tutanakları okumuş olmasına rağmen tam olduğunu ben de zannederim ki bilmiyorsun. Çünkü bakınız; bu baş başa görüşmeler 2, 2 buçuk saat sürüyor. O 2, 2 buçuk saat süren görüşmelerden sonra gelen tutanakları biz 5-10 dakikada okuyoruz. Dolayısıyla sadece tutanağa yazılanlar mı konuşuluyor yoksa başka şeyler de mi konuşuluyor bilemem. Merak da ediyorum yani senin gibi. Merak da etmiyor değilim ama bir anlaşmaya gidilecekse tabii ki ona dikkat etmek lazımdır. Çünkü şu anda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti vardır, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletine sahip çıkan bir halk vardır ama anlaşma sadece CTP’nin veya TDP’nin inisiyatifinde değil, herkes yaşayabilir bir anlaşma ister ama anlaşmanın şeklini görmeden de gözü kapalı Avrupa Birliğine gireceğiz heyecanı içerisinde o çıkacak anlaşma metnine oy vermez, bunu da böyle bilmek lazım. Özellikle o oylama ile ilgili ortaya çıkan görüşler halkın gündemine geldiği anda çok büyük tepkilerin olacağını da ben size şimdiden söyleyebilirim. Sayın Cumhurbaşkanımız da böyle bir tepki doğacağı beklentisi içerisinde olduğunu biliyorum. Ama Hristofyas’ı memnun edip de müzakereler kopmaması düşüncesi içerisinde hareket edersek Hristofyas daha çok fazla taviz koparabileceği içerisinde masada pozisyonunu devam ettirir. Bakınız bir zamanlar Prendergast gelmişti bizi ziyarete. O zamanki Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Müsteşarı pozisyonundaydı ve bize söylediği şu idi; anlaşmaya muhtaç sizsiniz, Rum tarafını tatmin edecek bir anlaşmaya imza koyması için tatmin edecek taraf da sizsiniz. İstediklerini vereceksiniz o zaman Papadopullos’du, o anlaşma metnine imza koyacaktı. Ha Hristofyas geldi ne oldu? Değişen bir şey olmadı ama Annan Planından çok büyük menfaatler elde ettik sözleri ben size söyleyeyim boş sözler olarak durmaktadır çünkü Gambari Süreci ile Rumların uzlaşmazlığı unutturulmuştur. Gambari Sürecinin başlaması ile birlikte Rum tarafının uzlaşmazlığı unutulmuştur ve dünya Kıbrıs’ta bir anlaşmaya imza koyacak barış gülü, barış sembolü bir adam Hristofyas geldi diye bayram etmiştir. Papadopullos’un uzlaşmazlığı, Rum tarafın uzlaşmazlığı hatta AKEL’in bile ret oyu verdiği unutulmuştur.Onun için çok dikkatli olmalıyız, kiminle konuştuğumuzu, hangi halkın temsilcisiyle müzakere masasında oturduğumuzu bilerek hareket edersek bu halkın beklentilerine uygun bir anlaşmayı yakalayabilir, aksi takdirde taviz vere vere Kıbrıs

2298

Page 153: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Türk halkına yine göç yollarını gösterme becerisini ancak gösteririz. Teşekkür eder, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Başbakan. Buyurun Sayın Kalyoncu.

ÖMER SOYER KALYONCU (Girne) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gecenin bu vaktinde henüz birinci maddeyi görüşüyoruz, doğrudur bugün uzun sürdü. Ben de konuşmamı uzun sürdürmeyeceğim, kısa tutacağım. Yalnız tabii buradan yapılan konuşmalar ülkenin geleceğine ışık tutması gereken konuşmalar olmalıdır. Eğer bu konuşmalar şöyle konuşmalar olursa, işte Anayasanın falan maddesi değiştirilemez, teklif edilemez gibi konuşmalar olursa, bilin ki orada bir vizyon eksikliği var demektir. Ve zaten masaya oturacak olan kişi kesinlikle eğer çözümden yana bir kişi olmazsa ya oturmayacak, ya oturursa ilk günden kalkıp ve gidecek demektir. Çünkü sonuçta referanduma sunulacak olan şey bu maddelerin değiştirilmesini de içerecek. Bu kadar açık çünkü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin orta yere koyduğu parametreler bellidir ve bu parametreler çerçevesinde masaya oturursunuz. Bu parametreler de bugün Ulusal Birlik Partisinin politikasıyla terstir. Bunu parmağınızın arkasına saklanarak söylememezlik etmeyiniz. Bunu söyleyin, deyin ki “Birleşmiş Milletlerin orta yere koyduğu parametreler bizim politikamıza terstir” bu daha doğru bir ifade olur. Yoksa işte yemin ettiydiniz onun için asla ve katta, asla ve katta referanduma sunularak geçmiş bir Anayasası değiştiremezsiniz demeye getirmeyin bu Kürsüden. Çünkü söylediğiniz ve aslında siz bu halka güvenmiyorsunuz da demektir bu konuşmalar. Çünkü buradan bazı milletvekillerinin şunu söylediğini de duyuruyorum ben. “İşte biz kabul edersek referanduma gidecek bu anlaşma.” Yani yeniden 2003 yılındaki olayları yaşatmaya çalışacaksınız insanlara demektir bu ülkede siz. Buna ne kadar hakkınız vardır ki bu kadar yaşanan olaydan sonra. Siz ancak itirazlarınızı halkın önünde halka söyleyebilirsiniz halkın temsilcileri olarak. Kendinizi halkın yerine koyup onlar adına karar verme hakkına sahip değilsiniz bu konuda.

AHMET ZENGİN (İskele) (Yerinden) – Senin ne hakkın var?

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Yok hiç hakkınız yoktur. Çünkü bakınız bir şey daha söyleyeyim. Bu halk kendi geleceğiyle ilgili karar verme hakkına sahip mi değil mi?

AHMET ZENGİN (Yerinden)(Devamla) – Sahiptir.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Ha o zaman bırakacaksınız o karar verecek.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI TÜRKAY TOKEL (Yerinden) – Kim karar verecek?

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Halk, tabii halk. Evet.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden)(Devamla) – Bizi buraya kim gönderdi?

2299

Page 154: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Bir saniye canım. Benim söylediğim herhangi bir anlaşmaya ulaşıldığı takdirde buralardan konuşmalar yapılıyor. Deniyor ki “halka buradan geçmeden sunulmaz.”

AHMET ZENGİN (Yerinden)(Devamla) – Doğrudur.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – İşte bakın doğrudur diyor Ulusal Birlik Partisi milletvekili söylüyor bunu. Haa bakın eğer derseniz ki siz partimizin görüşü farklıdır Zorlu Töre’nin görüşü farklıdır, Tahsin Ertuğruloğlu’nun görüşü farklıdır, o zaman nasıl...

AHMET ZENGİN (Yerinden)(Devamla) – Farkı nedir?

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Bir şey yok yani siz de ayni fikirdesiniz. Yani sizde diyorsunuz ki herhangi bir anlaşma orta yere çıkarsa bu, siz çoğunluğunuz vardır Mecliste kabul ederse referanduma gidecek. Bunu mu söylüyorsunuz yani?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden)(Devamla) – Halk bizim ne düşündüğümüz...

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Yahu boş ver neyi düşündüğünüz, neyi düşünmediğiniz.

AHMET ZENGİN (Yerinden)(Devamla) – Partimizin politikası vardır.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Bakınız, siz demek ki bazı şeyleri birbirine karıştırıyorsunuz.

AHMET ZENGİN (Yerinden)(Devamla) – Sen karıştırıyorsun.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Tabii ki, tabi. Belediye Başkanı seçimiyle milletvekili seçimi, milletvekili seçimiyle Cumhurbaşkanı seçimi birbirlerinden farklı şeylerdir.

AHMET ZENGİN (Yerinden)(Devamla) – Cumhurbaşkanı seçmiyoruz.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Referandum da farklı şeydir. Milletvekili seçimiyle referandum da farklı şeydir. Ha bunları bilmezseniz nasıl olur da bu halk adına ahkam kesersiniz buralarda.

AHMET ZENGİN (Yerinden)(Devamla) – Referanduma kim karar verir kardeşim?

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Referanduma karar verir Meclis. Ama engelleyemez. Diyemez benim hoşuma gitmedi, onun için halka sunmam bunu. Ha, odur söylediğim. Ama söylenen odur burada.

2300

Page 155: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Şimdi bakınız; Annan Planından çok şey elde ettik, bir martavaldır demeye getirir Başbakan. Halbuki Annan Planıyla ilgili olarak gelişmeleri bölgede takip ederseniz göreceksiniz ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti eğer bugün Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesiyse 24 Nisan’a borçludur bunu. Eğer Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti bugün dış ilişkileri konusunda bu kadar önemli gelişmeler sağladıysa bunu 24 Nisan’a borçludur. Ve bunu bizzat Sayın Gül...

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Allah Allah!

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Ama sen burnunun ötesini görmen.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Türkiye Cumhuriyetinin...

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Sen burnunun ötesini görmen. Sen...

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Sanki sen çok şeyler görüyorsun.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Bakınız; Sayın Gül söylüyor bunları.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Hiç öyle bir şey söylemiyor. Sen rüyanda gördün.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Ya, Sayın Gül söylüyor bunları. Onun için uyandırın gözünüzü, açın gözünüzü. Açın kulaklarınızı da duyun neler konuşulur dünyada.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Hayır, bizim kulaklarımızda...

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Siz zannedersiniz ki Sarayönü’dür, Sarayönü’nde yaşarsınız ve hep Sarayönü’ne hesap vereceksiniz.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Mağusa) (Yerinden) – Sipahi’de.

MEHMET ÇAKICI (Lefkoşa) (Yerinden) – Başka dünyada yaşan sen, başka.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Yahu sen konuşma. Sen...

(Gülüşmeler)

MEHMET ÇAKICI (Yerinden) (Devamla) – Başka dünyada yaşan sen. Nerde buldular seni bilmem.

BAŞKAN – Arkadaşlar; konuşmacıyı dinleyelim.

BAŞKAN – Sayın Başkan, değerli üyeler; bakınız, biz 1974’ten beridir bir kırık plak gibi şunu duyarız. 74’ten sonra çözüm olmuştur ve bu iş bitmiştir. Başka bir

2301

Page 156: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

anlaşmaya da gerek yoktur. Bir çakıl taşı bile vermeyiz. Şimdi giderekten halktan tepki görünce, Türkiye’nin politikaları değişince, efendim Avrupa Birliği kapıları görününce demeye başladılar ki, “e biz de çözümden yanayız.” Gittik sonra da rafine oldu görüşler. Yani tahkiye de yapılır aslında ve sonunda ama dişlerini de gösterirler. “Yemin ettiniz, değiştiremezsiniz, teklif bile edemezsiniz bu Anayasanın falan maddelerini değiştirmeye.” Halktan daha büyük müsünüz siz ki? Siz halktan mı büyüksünüz yani? Onun için iki bölgeli, iki toplumlu federasyonu 74’te, üstelik bunu orta yere atan zamanın Türkiye Başbakanı Ecevit’ti. Yani bu federasyon tezini. Ama ondan önce de bu federasyon meselesi konuşuluyordu. Ha, ama bunu bir kırık plağa benzetmesi Sayın Eroğlu’nun bana sorarsanız yani ne söylediğini bilmemekten kaynaklanır bu cümle. Çünkü “bir çakıl taşı bile vermem” diyen bir kişinin böyle konuşması, ikisini bir araya getirdiğinizde, pee...

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Ha, hepsini verelim de kurtulasın.

(Gülüşmeler)

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Vallahi haritayı görüp de... Bakın, Cuellar Belgesinin haritasını görüp de gelip burda Cuellar Belgesine olumlu oy veren ben değilim ya yalnız.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Hadde Kalyoncu, hepsini verelim.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Sayın Eroğlu öğündü bu konuda Cuellar Belgesine oy verdi diye haritaları gördükten sonra.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Verelim.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Anlatıldı bu mesele buralarda.

Şimdi arkadaşlar; vallahi...

(Milletvekilleri kendi aralarında konuşuyorlar)

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Şimdi bakınız; iki veciz sözü vardır Sayın Eroğlu’nun. Hatay’da şöyle dedi. Annan Planından bir adım geri gidilirse, bir adım geri gidilirse diyor mahvoluruz. E, ya Annan Planını kabul etmek Meclise Yunan Bayrağı dikmekle eş anlamlıydı, ya Annan Planından geri gidilirse mahvoluruz? Şimdi bu ikisini bir arada bağdaştıran bir Başbakan, çözüm isteyen, halkını dünya ile buluşturmak isteyen bir muhalefete böyle konuşma hakkına sahip değildir. Başka? 2002 Kasımında Annan Planı sunuldu bu halkın önüne, temsilcisine. Ve Annan Planı sunulduğu zaman acaba bu sunulan Annan Planı halkın önüne kondu mu? Yok. Gizlendi, saklandı. Hatta nerden buldunuz siz de bunu konuşursunuz diye suçlandı da muhalefet o dönemde. Şimdi bakınız şeffaflığın boyutuna. Sayın Başbakan da baş başa yapılan görüşmelere diyor ben temsilci koyacağım. E, yahu alalım kendini ordan da sen koy temsilcini oraya şimdiden. İyi olmaz mı?

2302

Page 157: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Yani birini koymasın.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Yani bu mantık bu değil mi yani. Hükümet isen bilgi verilir sana.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Verme yahu.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Hiç olur mu vermiyor. Hiç olur mu vermiyor.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Niçin gizlidir anlamadım, niçin gizli anlaşma var.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Bakınız bütün bu tutanaklar, masaya konan görüşler, masaya konacak olan görüşlerden hepsinden Ulusal Birlik Partisinin haberi vardır. CTP milletvekili olarak benim haberim yoktur.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Senin zaten gerek yok.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Ama Ulusal Birlik Partisinin vardır.

AHMET ÇALUDA (Güzelyurt) (Yerinden) - DP’nin de yok.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – DP’nin de vardır.

AHMET ÇALUDA (Yerinden) (Devamla) – Aha yoktur.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Bilgi verildi kendilerine, konuyla ilgili bilgi verildi.

SERDAR DENKTAŞ (Yerinden) (Devamla) – Bu konuyla ilgili hiçbir bilgimiz yok.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) - Ama hükümetin bilgisi vardır.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Bizim de haberimiz yok.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Şimdi bakın... Hükümetin bilgisi vardır Başbakan söyledi Kürsüden bilgisi vardır diye. Şimdi bunlar benim bildiğim kadarıyla Türkiye’de Dışişleri Bakanının masasına da kondu. Ve bu konuda Sayın Özgürgün’ün de hazır bulunduğu bir toplantıda kondu hem de. Öyle mi? Evet bir ay sonraki görüşmede bu paket ile ilgili Türkiye Dışişleri Bakanlığı görüşlerini de verdi. Yapılan görüşmelerin bütün tutanakları sadece hükümete değil her tarafa da verildi.

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – MYK’da konuştuk bunları.

2303

Page 158: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Vallahi ben MYK üyesi de değilim ha. Onun için orada görüşüldüğünü sen benden daha iyi biliyorsan iyi. Şimdi tabii böyle ucuz laf atmalarla, eğer bu memleketi idare edeceğinizi zannederseniz Sarayönü’nden o yanı geçiremezsiniz. Edirne’den de o yanı geçiremezsiniz. Ve eğer siz zannederseniz ki bu politika ile görüşmem, yapmam, etmem, gitmem, değişmem gibi laflarla da bu ülkeyi bir yere götüreceğinizi zannederseniz hiçbir yere de götüremezsiniz. Bu ülkeye de refahı da getiremezsiniz. Evet biraz kımıldadı çözüm umutları çıktı orta yere ve ekonominin nasıl geliştiğini siz kendiniz de gördünüz. Onun için o kadar boş değil bu işler.

Şimdi ben merak ederim yani Anayasanın falan maddesi ant içmene göre, ant içtiğin şeyleri öne sürerekten ve Anayasanın maddeleri değişmezdir diyerekten Sayın Eroğlu masaya nasıl oturacak eğer Cumhurbaşkanı seçilirse. İşte zaten bundan dolayı seçilemeyecek. Zaten bundan dolayı seçilemeyecek çünkü vizyonu yoktur. Ha...

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Sen öyle zannet.

NECDET NUMAN (Girne) (Yerinden) - Geliyor ayak sesleri, geliyor.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Bakın şimdi diyor ki Sayın Eroğlu...

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Dışardan müdahale var.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) - Bakın Sayın Eroğlu diyor dışardan müdahale var daha şimdiden seçimlere.

(Meclis Başkan Yardımcısı Sayın Mustafa Yektaoğlu Başkanlık Kürsüsünü Sayın Esat Ergün Serdaroğlu’na devreder)

Ey ahali televizyonlardan siz de izlersiniz. Bu ilk sözü bu konuda Türkiye Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu söyledi. Dedi ki Avrupa Birliğine eğer Rum tarafı böyle giderse ve siz de böyle yaparsanız Nisan’da değişime ihtimali vardır ha, dedi ve Sayın Eroğlu’nu göstererek tehdit etti Avrupa Birliğini. İnsanlar da bu tehdidi aldı. Yani uyumsuz biri gelecek oraya demek istedi ben tercüme edersem...

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Yani Eroğlu teslim olmaz demek istedi değil mi?

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Oraya gelirse çözüm olmaz demek istedi. İlk müdahaleyi Sayın Davutoğlu yaptı aslında. Halbuki onun söylediği tehdit etmekti Rum tarafını bu laflarla. Elderd’in söylediği de budur. Ama Sayın Eroğlu şimdiden bak bak nasıl yorumluyor. Şimdiden müdahale başladı diyor seçimlere. İnsanlar görüşlerini söyledi. Bakınız geçmişte yaşananlarla şimdiki yaşananları birbirine karıştırmayalım. Geçmişte bir tek BRT vardı, bir de TRT konuşan bu topluma. Onda da şimdiki gibi Özer Kanlı müdür olunca ne hale geldiyse BRT beş beterdi geçmişte. TRT’de devletin resmi yayın organıydı milli güvenlik kurulu bildirisi okurdu sadece. Dolayısıyla o zaman yapılan müdahalelerle basın yayın organlarından şimdi insanların

2304

Page 159: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

konuşmasını birbirine karıştırmayın. Şimdi çok hahalı bir dönemde dünyada açılan bir İnternet üzerinden insanlar her türlü bilgiye ulaştığı bir dönemde bunu müdahale olarak yorumlarsanız Başbakanımızın görüşü bu kadardır derim ben. Sorduklarında bana biri.

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Zaten beni anlamanı istemem ki, beklemem de.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Uu! Uu! E, o zaman Cumhurbaşkanı anlaşma isteyenler ve istemeyenler lafından niye alınırsınız ki? Niye alınırsınız ki?

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Alınmıyorum ama toplumu bölmeye...

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Bak lafa. Benim anlamamı... E, ne konuşun burda? Eğer ben milletvekiliysem burda, bana da bu konuşmayı yapmıyorsun sen? Anlayım diye yapmıyorsun?

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – E, diline dolayıp gidersiniz de o iş bitti artık. Vatandaş anladı.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Hımmm, tamam. Şimdi bir de şu var. Rum tarafı diyor Avrupa Birliği üyesi oldu diyor Sayın Başbakan. Rahat onlar diyor, çözüm mü ister? E, bunu sen yapmadın mı Rum tarafını Avrupa Birliği üyesi referandumları engelleyerek bu Mecliste?

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Müracaatı ben kabul etmedim.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Sen değil misin engelleyen? İlter Türkmen şöyle diyor. “Dünya asla ve kat alamazdı Rum tarafını eğer o sorular sorulsaydı ve olumsuz cevap çıksaydı Rum tarafından Avrupa Birliğine.” Siz bu fırsatı bile vermediniz.

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – İlter Türkmen’e bağlanma sen. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı...

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Siz, bu fırsatı bile vermedi. Yahu sizden daha deneyimli, tecrübeli bir diplomattır. Dünyanın ne konuştuğunu, ne anladığını bilir. Hiç olmazsa yani görüşleriniz uymayabilir insanlarla ama bir deneyimli diplomattır, onu bir dinleyeceksin bakalım ne der.

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini onunla beraber ilan ettik.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Sonradan söyledi ama ne olduğunu onun. Cuntanın Dışişleri Bakanıydı.

2305

Page 160: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Şimdi oldu cunta. Hangisi doğru?

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Sayın Kalyoncu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini cunta kurdurttu diyorsunuz.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Evet, doğrudur.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Türkiye’deki 12 Eylül cuntası diyorsunuz.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Doğrudur. Doğru söyledim.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Bu Türkiye’ye büyük bir hakarettir.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Doğru söyledim. Özal, bizzat Özal “kucağımda buldum bu ateş topunu” dedi. Özal bizzat, ondan sonra gelen başbakan “kucağımda buldum bu ateş topunu” dedi. Yıllarca bunu aşmak için uğraştı Türkiye Cumhuriyeti.

İÇİŞLERİ VE YEREL YÖNETİMLER BAKANI İLKAY KÂMİL (Yerinden) – E, bunun anlamı o mu yahu?

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Yani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini ateş topuna...

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Ve 24 Nisan 2004’le rahat nefes alabildi bu konuda. Evet, bu kadar açık.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ateş topu mu? Hem 12 Eylül generallerine bağladın şeyi.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Bunu Özal’a soracaksın, bana değil.AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Hayır, sen bu Cumhuriyetten

rahatsızsın.

İLKAY KÂMİL (Yerinden) (Devamla) - İstediğin gibi anlatın konuyu.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Niçin?

İLKAY KÂMİL (Yerinden) (Devamla) – O anlamda mı söyledi?

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Evet.

İLKAY KÂMİL (Yerinden) (Devamla) – Allah Allah!

2306

Page 161: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Öyle dedi. Ateş topu buldum dedi kucağımda.

İLKAY KÂMİL (Yerinden) (Devamla) – Yani sorunlu bir konu dedi.

ÖNDER SENNAROĞLU (Devamla) – Ya, ya.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Yani bu Parlamentonun milletvekili Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini cunta kurdurttu diyor. Çok yazık.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Aynı cunta Yunanistan’ı NATO’ya aldı.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Çok yazık.

ÖNDER SENNAROĞLU (Devamla) – Aynı cunta ve şimdi onun hata olduğu söyleniyor açık ve net bir biçimde NATO’nun ve askeri kararları almış olmakla hata yaptığı söyleniyor. Sonradan şu tartışmalar yaşandı. Türkiye’ye Yunanistan ile beraber teklif edildi Avrupa Birliği üyesinin ve zamanın hükümeti bunu reddettiği ve bunun bir hata olduğu, bunlar hep konuşuldu.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Erzurum’dan....

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Nedir konuştuğunuz sizin? Nedir konuştuğunuz? Evet, bir de köylere gideriz Ulusal Birlik Partileri hep bir ağızdan, ha şimdi de evlerde mi görüşüyorlar?

İLKAY KÂMİL (Yerinden) (Devamla) – Kim demiş?

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) - Hepsi bitti şimdi de evlerde görüşüyorlar. Meğer Eroğlu’nun fikridir bu. Fısıltı Gazetesi ile bunu yayar.

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Daha köylere çıkmadım.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Fısıltı Gazetesiyle bunu yayar partilileri köylerde. Şimdi 74’ten önce görüşmelerin nasıl yapıldığını bilirsiniz.

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Ama halk uyanıktır ya.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) - Bir o tarafta, bir bu tarafta. Bir o tarafta, bir bu tarafta. Bir Sayın Denktaş’ın evinde, bir de Klerides’in evinde. Bir Sayın Denktaş’ın evinde, bir Klerides’in evinde yapılırdı görüşmeler. Evet.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Mağusa) (Yerinden) – Balık da yerlerdi.

2307

Page 162: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Yok, yok görüşmeler yapılırdı. Toplumlararası görüşmeler evlerinde yapılırdı. Yani siz allameli cihan, bir şey söyleyeceksiniz ve millet zannedeceksiniz ki millet sadece o bilgiyle yetinecek.

MEHMET ARİF TANCER (Girne) (Yerinden) – Ama o 67’deydi Sayın Kalyoncu.

SERDAR DENKTAŞ (Lefkoşa) (Yerinden) – Bugün anlattım onu konuşmamda. O dönemde Türk Toplumu Lideri Dr. Küçük’tü, Rum Toplumu Lideri Makarios’tu. Bunlar temsilciler olarak katılmıştı. Nami ile Yakovu’nun konumunda...

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – 68’den bahseder.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Şimdi değerli milletvekilleri; bu tarafa gelip de Mehmet Ali Talat’ın evinde görüşme yapacak olmasından dolayı...

SERDAR DENKTAŞ (Yerinden) (Devamla) – Hayır, yani o olabilir.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Bakınız; görüşme yapacak olmasından dolayı o yanda Hristofyas’tır ateşin altında. Siz farkına varıp gözünüzü açın, okuyun Rum basınını. Rum tarafında Hristofyas’tır ateşin altında.

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Ne ateşin altında?

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Evet. Topa tuttular kendini.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – E, hadde kurtar.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Yahu ben...

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Oyuna getirdik kendini.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – İnşallah kurtarırsınız ha.

SERDAR DENKTAŞ (Yerinden) (Devamla) – Bir mahsuru yoktur, yeter ki bilgi versin bize.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Hah. Veriyor ama. Geliyor burada da veriyor.

SERDAR DENKTAŞ (Yerinden) (Devamla) – E, iki-üç aydır vermez.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Niçin? En son ne zaman verdi burada kapalı oturumda? En son ne zaman verdi?

2308

Page 163: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

SERDAR DENKTAŞ (Yerinden) (Devamla) – Bir ayı geçti değil? Halktan gizli bir şey olmaz diyor, Sayın Eroğlu en son Kıbrıs sorunu ile ilgili Cumhurbaşkanının bilgilendirmesini bu Mecliste kendisi teklif etti kapalı oturum yapılsın diye.

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Usuldendir.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – E usuldendir ya işte usuldendir. Halkın önüne sanki yapılacak olan anlaşma çıkmayacakmış gibi bu Kürsüden konuşuyor. İma ediyor onu. Cumhurbaşkanı anlaşacak da olup bitmeyecek ya işler. Bak Başbakanın ağzına bakın siz.

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Cumhurbaşkanı kapalı oturum istediği için.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – E tamam sen karşı çıkaydın.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Açık olsun, şeffaf olsun.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Sen karşı çıkaydın. Sen karşı çıkaydın yahu. Şimdiye kadar hep evet dedin...

DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Eskiden karşı çıkardın, şimdi ne karşı çıkmaz.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) - Hep onay verdin, hep evet dedin. Sonra halkın önüne çıkmayacak olan bir anlaşma, referanduma gitmeyecek olan bir anlaşmanın ne kıymeti var ki? Ama siz de ondan kaçınıyorsunuz işte çoğunluğunuza dayanaraktan biz kabul edersek gidecek yani içeriğini...

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Şubatta referandum diyor Sayın Kalyoncu ne zaman anlaşma olacak, ne zaman halka gideceğiz?

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Ne zaman anlaşma olacak.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Gerektiği zaman ve oluştuğu zaman anlaşma gidilecek referanduma.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Ama öyle on gün içinde olmaz.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) - Ama siz zaten böyle bir şeye inanmıyorsunuz.

İÇİŞLERİ VE YEREL YÖNETİMLER BAKANI İLKAY KAMİL (Yerinden) - O raddeye getirin yahu da düşünürüz.

2309

Page 164: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) - Siz zaten görüşmeden yana değilsiniz.

İLKAY KAMİL (Yerinden) (Devamla) – Getirin o raddeye.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) - Siz herhangi bir anlaşmadan yana değilsiniz. Bunu bugün zaten burada sergilediniz milletvekilleri olarak sergilediniz. Dolaysıya bu konuda zaten en son söz yani işte hade gelsin de görelim sözü bile şey taşımaktadır yani sizin bu konuya önem vermediğinizi, inanmadığınız, yapmak niyetini taşımadığınızı göstermekten başka bir işe yaramaz. Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Sayın Ömer Kalyoncu teşekkür ederim. Sayın Çakıcı buyurun.

MEHMET ÇAKICI (Lefkoşa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ne oldu Sayın Çakıcı çıkınca yeter artık, ne oldu?

ZORLU TÖRE (Lefkoşa) (Yerinden) - Hep aynı şey sabah söylediklerini yine söyleyeceksin.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Ya ya ya... Öyle söylenir. Şimdi değerli arkadaşlar çok benim canımı sıkmayın derler aslında ama ben öyle söylemeyeyim. Sabaha kadar konuşurum böyle giderse. Sayın Eroğlu biraz önce çıktı tabii ki olayları istediği gibi değerlendirebilir, değerlendirme hakkı da var vardır. Ben özellikle bir kaç cümlesine bizle ilgili değerlendirmelerimizi tekrar hatırlatmak isterim ve söylediği bir kaç cümle ile ilgili de Sayın Eroğlu’nu değerlendirmelerini ben de burada bir kaç konusunda uzatmayacağım tekrar söylüyorum cevap vermek isterim.

Sayın Eroğlu dün dündür, bugün bugündür diyor. Kime dün dündür bugün bugündür diyor kendisinin de imza koyduğu 15 Kasım tarihli 1983 yılındaki Kuruluş Kararı ve Bağımsızlık Bildirgesine ve tekrar söylüyorum bununla ilgili bu bildirge Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kuruluşu ile ilgilidir. Ve bu Bağımsızlık Bildirgesi bir Cumhuriyetin kuruluşu esnasında yayınlanan Bildirgedir ve Kuruluş Kararıdır. E kimse e bunu artık yazdık da böyle yazdıydık deyemez. Ve burada tekrar söylüyorum yalnızca birinci sayfasında örneğini söylemiştim Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ilanı hemen okuyorum size bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedinci paragraf birinci sayfa “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ilanının işi iki eşit halk arasında ortaklığın bir federasyon çatısı altında yeniden kurulmasının ve sorunlarının böyle çözülmesi gerektiği” üzerinde duruyor. Ve yine tekrar söylüyorum bağımsızlık bildirgesinin 16’ncı maddesi “Kıbrıs Türk halkı yıllardan beri içtenlikle iki kesimli federal bir çözüm çerçevesinde iki halkın eşit ortaklığına dayanacak bir düzenin yeniden kurulmasına çalışmıştır” diyor. Yani iki toplumlu, iki bölgeli federal çatıya vurgu yapan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Bağımsızlık Bildirgesi. Sayın Eroğlu bunlara e yazdıydık bir kere diyor. Yazıldıydı diyor ne yapalım diyor. Yani biz artık Kuruluş Bildirgelerine, Bağımsızlık Bildirgelerine ne yapalım bir kere yazıldıydı diyor. Dün dündür, bugün bugündür diyoruz bunlar. Ve devam ediyoruz 1977-79 anlaşmalarına bağlılıktan bahsediyoruz ve buna bağlı olarak da yine 1981 BM Değerlendirme Belgesinde yaklaşımının özü ile çalışmalarının uyumlu

2310

Page 165: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

olduğundan bahsediyor. Yine buna bağlı olarak da yine 17’nci maddede Bağımsızlık Bildirgesinin Kıbrıs Türk tarafının federal bir çözüm doğrultusunda süratle bir ilerlemesi için özlü müzakerede hazır olduğunun birçok kez önemle belirtilmesine rağmen Kıbrıs Rumlarının bundan kaçtığından bahsediyoruz. Yani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Kuruluş Bildirgesi bize diyor ki, bu 1975 yılında kurulan Federe Devletin aslında federe bir anlaşmaya doğru giden bir noktada bir adım olduğunu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin de buna bağlı olarak yine bu doğrultuda kurulduğunu söylüyor. Şimdi Sayın Eroğlu dün dündür, bugün bugündür diyor buna. Ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kendi imzaladığı belgeye, kendi sahip çıktığı belgeye bugün sahip çıkmıyor. O gün yazdıydık diyor bir kere. Önemli olan neymiş diyor Sayın Eroğlu. Sayın Eroğlu diyor ki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Anayasası diyor önceliklidir diyor. Sayın Çakıcı diyor o bakımdan ona baksın diyor. Taktınız diyor iki bölgeli, iki toplumlu federal yapıyı, federal bir anlaşmada çözümü, Bağımsızlık Bildirgesine de atıf da yaparak bunu ortaya koyuyorsunuz diyor ve evet doğrudur Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Anayasası, Anayasamızın ilk üç maddesi ile ilgili 9’uncu maddede değiştirilemeyecek kurallarının olduğunu söylüyor. Sayın Eroğlu bir taraftan da çıkıyor ve bize diyor ki, UBP imiş bir tek anlaşma imzalayacak partiymiş. Sonuçta anlaşmayı mış Ulusal Birlik Partisi imzalayacak.

BAYINDIRLIK VE ULAŞTIRMA BAKANI HASAN TAÇOY (Yerinden) – Yalan mı?

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Sayın Taçoy da bize yalan mı diyor yan taraftan. Eğer bunu eğer doğru kabul edersek zaten siz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Anayasasını siz kaldırıyor olacaksınız ve bu Anayasanın ilkelerine size göre şu bizi suçluyorsunuz, siz bu Anayasaya aykırılığı zaten yapmış olacaksınız. Zaten bir anlaşma da iki bölgeli, iki toplumlu federal bir yapıda olacaksa, bir anlaşma bugün Birleşmiş Milletler belgelerinde vurgulanan şekliyle olacaksa zaten siz bu Anayasanın feshini siz ortadan kaldıracaksınız. Yani Ulusal Birlik... Sayın Eroğlu bize diyor ki, ben kaldıracağım da diyor Anayasayı. Bu Anayasaya aykırılık değil, siz kaldıracağınıza Anayasayı, siz Anayasaya aykırılık yapıyorsunuz, sizin vatan hainliğiniz var diyor. Öyle mi? Siz Ulusal Birlik Partisi kaldıracağınızda Anayasayı ortadan ve yeni bir anlaşma eğer siz yapacağınızla bu Anayasaya aykırılık olmayacak, ama başka partiler bunları yaptıklarında Anayasaya aykırılık olacak. Ve bu anlamda da bu mantığın bizim tarafımızdan anlaşılmasını istiyorsunuz. Öyle mi? Şu anlamda baktığım zaman da gerçekten Sayın Eroğlu’nun değerlendirmelerini hayretle izliyorum doğrusu. Yani hem çözümsüzlük yanlısı olacaksınız, hem yıllarca konfederal çözümden bahsedeceksiniz, hem bir karış toprak verilmez diyeceksiniz, hem çözümsüzlük çözümdür diyeceksiniz ve en sonunda aha bu Anayasayı değiştirmek isteyenler vatan hainidir diyeceksiniz. Bu Anayasayı değiştirmek isteyenler olursa ilk üç maddesi değiştirilemez diyeceksiniz. E, yeni bir anlaşma, yeni bir Anayasayla olmayacak mı? Yeni bir anlaşma yeni bir Bağımsızlık Bildirgesiyle kurulmayacak mı yeni bir devlet? Ve bu anlamda baktığımda Sayın Eroğlu’nun değerlendirmelerine, gerçekten bu anlamda baktığım zaman Sayın Eroğlu’nun değerlendirmelerine, iki bölgeli, iki toplumlu federal yapı altında çözmeyecekse Sayın Eroğlu nasıl çözecek bir anlaşmayı? Konfederal bir çözüm mü yapacak? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini Rumlara tanıtarak mı yapacak? Bir

2311

Page 166: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

anlaşmayı Sayın Eroğlu bu Anayasayı değiştirmeden mi yapacak? Nasıl olacak bu? Ya sizin niyetiniz yok çözümü gerçekleştirmeye, ya BM anlaşmalarında Güvenlik Konseyinin, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun kararlarını yok sayıyorsunuz, bunların hiç olmadığını var sayıyorsunuz, ya da gerçekten siz bu anlaşmanın kriterlerini yaptığınız zaman kendinize göre istiyorsunuz. Burada da halkı kandırıyorsunuz. Ve dolayısıyla bu anlamda baktığım zaman ben Anayasayı, bir de Anayasayı değerlendirelim.Bu Anayasayı kim yaptı arkadaşlar, halk yapmadı mı? Halkın yaptığı bir anlaşmayı halk değiştiremez mi? Halk zaten bu Anayasanın değiştirilebilmesini referandumda oya sundu. Yüzde 65 oy oranı ile bu halk bu Anayasanın değişebileceğini size net olarak söyledi. Ama Sayın Eroğlu ve onun ekibinin keyfi gereği bundan sonra diyor ki sevgili Mustafa Emiroğluları kardeşim, Sayın Eroğlu’nun söylediği üzere diyor ki Anayasa diyor değiştirilemez. Sayın Mustafa Emiroğluları kardeşim bu Anayasada değiştirilemeden, Sayın Eroğlu diyor ki bize biraz önce Ulusal Birlik Partisi yapacakmış bir anlaşma. Bu Anayasa değiştirilmeden nasıl bir anlaşma yapılacağını bana lütfen Kıbrıs Türk halkında bir heyet kurularak, psikologlar, sosyologların içinde olduğu, gerçekten değerlendirme uzmanlarının içinde olduğu bir heyet kurularak bize söylesin ve densin ki bu Anayasa değiştirilmeden nasıl bir anlaşma yapılacağını Sayın Eroğlu gelsin bize izah etsin. Ben anlayım, ben anlayamadım. Yani hem Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti maddeleri vardır diyor Sayın Çakıcı’ya diyor bunu, hem diyor sen bunları değiştirmeye kalkarsan değiştiremezsin. Bu Anayasayı gereği nedeniyle sen buradasın. Yani ben yeni bir anlaşma TDP yapacaksa diyor sevgili Mustafa Emiroğluları siz bunu değiştiremezsiniz ha diyor KKTC Anayasası değişmez bir Anayasadır diyor. Sakın ola ha diyor değiştirirseniz bu Anayasayı siz bu Anayasaya hıyanet edersiniz diyor ama Sayın Eroğlu geliyor diyor ki Ulusal Birlik Partisi diyor değiştirirse onlar bir şey değil diyor. Onlar bu Anayasayı değiştirebilir Ulusal Birlik Partililer bu Anayasayı değiştirebilir. Ulusal Birlik Partisi bu anlaşmayı yapacak hatta gidecek Anastasiyadis’e bunu söyleyecek. Ve gerçekten baktığımda da ben Anasdasiyadis’e bunu anlatacak deyecek ki Ulusal Birlik Partisi biz buları değiştirebiliriz deyecek. Onları onlara söyleyecek ve Anayasayı değiştirebileceğini onlara anlatacak ama Sayın Eroğlu deyecek ki biz Anayasayı değiştirebiliriz, biz özel bir partiyiz, özel haklarımız vardır biz istersek değiştiririz geri kalan değiştirmek isteyen diyor vatan haini. Vallahi bravo nasıl bir zihniyet, nasıl bir mentalite. Ha bir şey daha söyleyeyim hukukçu arkadaşlarımız için hukuk fakültesine ders anlattıklarımız için biz de hukuk hocalarımızdan duyarız bunları. Ve hukuk hocalarımızdan da şunu duyarız evet bu birinci, ikinci üçüncü maddeleri değiştirilemez ama bir bilgi olsun diye söyleyeyim buralardan biz de değerli hukuk hocalarımızdan duyduğumuz kadarıyla değiştirilemeyecek madde 9’ncu maddedir. Kimse de bu maddenin değiştirilemeyeceğinden bize bahsetmiyor. 9’ncu maddeyi değiştirirsiniz ve 9’ncu maddede KKTC Anayasasına göre bu madde ile değiştirilemeyecek maddeleri kaldırırsınız ve bu Anayasadaki her maddeydi değişebilir bir hale getirirsiniz. Ve gene yasal olur. Yani bu insanlara baktığım zaman...

ALİ ÇETİN AMCAOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) - Nereden aldınız bu bilgiyi?

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Efendim?

ALİ ÇETİN AMCAOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Nereden aldınız?

2312

Page 167: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Hukuk hocalarından aldım efendim. Siz Amcaoğlu sizin hukuk görüşünüz var mı? Sizin de hukuk hocalarınız var gidersiniz...

ALİ ÇETİN AMCAOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Merak ettim.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Taşınırsınız. Yok zaten önce biraz hukuk bilginiz lazımdır olsun. Yani biraz hukuk fakültesinde çalışmanız, lazım oradaki hocalarla istişare etmeniz lazım ama tekrar söylüyorum Anayasanın 9’ncu maddesi değiştirilemez denilen madde de değiştirilebilir bir maddedir. Bu değiştirilemeyen deyen madde ile ilgili değiştirilemez diye bir madde yoktur. Anayasanın değiştirilmesi ile ilgili maddenin kuralını değiştirir bu Anayasayı değiştirirsiniz. Artı bunu da bırakın bu Anayasa Kuran-ı Kerim değildir ki be arkadaşlar Allah tarafından vahi olarak inen. Bunu da insanlar yaptı ve isterse bu Anayasa değiştirilebilir. İnsanların yaptığı bir Anayasa değiştirilir daha yenisi, daha güzeli, daha doğru dürüst olanı konur yeni bir anlaşmada bu yapılır. Ama ben Sayın Eroğlu’nun mentalitesini buradan toplumla paylaşmak isterim bir KKTC Kuruluş Bildirgesinde siz bunları iki bölgeli, iki toplumlu federal yapı diye Sayın Denktaş’la beraber oturacak yazacaksınız. Yıllarca iki toplumlu federal çözüm için görüşmelere oturacaksınız, ondan sonra Kualla Belgelerinde orda burada 29 artı 1’e kadar Güzelyurt’dan dahil olmak üzere her yeri tartışmaya açacaksınız. Sonra döneceksiniz halka bir karış toprak verilmez deyeceksiniz. Sonra da geleceksiniz deyeceksiniz ki bize şimdi anlaşma yapacaksam da ben yapacağım. Bu mentaliteleri değiştirmeden zaten yapamayacaksınız. Eğer çözüm sürecini değiştirmeden, çözümle ilgili niyetimizi değiştirmeden, bu zihniyeti değiştirmeden koyduğunuz zaman ortaya bu çözüm sürecinin de, çözüm sürecinde de başarılı olabileceğinize inanmıyorum. Yani inanan varsa da bu memlekette ona da hayret ediyorum doğrusu. Eğer Ulusal Birlik Partisinin çözüm iradesi varsa ve gerçekten buna inanan biri varsa da bu ülkede ben gerçekten kendisini hayretle değerlendirir, hayretle anarım doğrusu. Sakın bize kimse bu partinin çözümcü bir parti olduğunu, başkanının da çözümcü bir başkan olduğunu, milletvekillerinin de çözümcü milletvekili olduğunu kimse bize anlatmasın. Bizim bildiğimiz UBP ile ilgili ve diğerleri ile ilgili şu, siz yıllarca bu ülkeyi yönettiniz, işte size kuruluş bildirgeniz, işte KKTC’nin kuruluş bildirgesi, işte KKTC’nin bağımsızlık bildirgesi. Orada bile kurduğunuzun Cumhuriyetin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Kuruluşunda bile çözüme giden, yeni bir anlaşmaya giden yolda bir yol olduğunu, iki bölgeli, iki toplumlu federal bir çözüme giden noktada bir yol olduğunu, bir adım olduğunu orada bile söylüyorsunuz. Bunu söylerken bile en azından bu söylediklerimize, bu yazdıklarımıza birden ihanet etmeyelim derim ve bunu şey yapalım. Bu arada da bir şey daha söyleyelim, eleştirilerimizi hazmedeceksiniz be arkadaşlar, dinleyeceksiniz bizi. Buraya biz şeye gelmedik ha, tatile gelmedik be Mustafa Emiroğlu buraya biz. Bu arkadaşlar zanneder biz tatile geldik buraya. Yani konuşmayın, az konuşun. Niçin? Oylama yapacaklarda geçsin. Öyle kolay geçmeyecek yasalar. Böyle şey mi olur? Muhalefetin sözünü dinleyeceksiniz, patır patır eleştireceğiz de sizi, Başbakanınızı da, bütün bakanlarınızı da, sizi de. İki buçuk saat konuştuk, gerekirse iki buçuk saat daha konuşuruz burada. Eğer muhalefette buysa muhalefette yapacağız size. Biz buraya Toplumcu Demokrasi Partisi olarak tatile gelmedik. Böyle basit basit bir şekilde geçireceksiniz yasaları, her söyleyecek lafınıza lafımızda vardır, her konuşmanıza, düşüncenize lafımızda vardır. İşte size değiştirilemeyecek maddelerle ilgili şu ... bilir Sayın Eroğlu Anayasanın

2313

Page 168: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

değiştirilemeyecek maddeleri ile ilgili hukuki görüşte var. İsterseniz mentalite farkı da var ve tekrar söylüyorum ben zaten bu kafayla sizin bir çözüm, bir anlaşma yapabileceğinize zaten hiç inanmadım. Tekrar söylüyorum sakın ha, sakın insanlarımız ve yeni milletvekilleri inanmasınlar bu insanlara doğru söylemiyorlar. Bu 40 yıldır kandırılan bir yapı ve memleket oldu. Kimse o arkadaşlara inanmasın. İnanmayın çünkü bu halka acırım ben. 40 yıldır kandırıldı halkımız. 40 yıldır, Kuruluş Bildirgesinin arka tarafında ne yazıldığını bile bilmedi. Kuruluş Bildirgesi, KKTC’nin Kuruluş Bildirgesinin içinde bile on defa iki bölgeli, iki toplumlu federal yapı yazdı. Buna bir hedeftir diye yazdı ama bizim insanlarımızı maalesef kandırlar, maalesef insanlarımızı kandırmaya çalıştılar. Ondan sonra karşımıza bugün Zorlu Töre gelir, Ahmet Zengin gelir, bu arkadaşlar gelir ve bu arkadaşlarda çözümcüymüş diye bizi inandırmaya çalışıyorlar. Allah Kıbrıs Türk halkını korusun gerçekten bu şeyden, bu yapının içerisinden. Onlara dua ediyorum burada. Çünkü çok zor durumdadırlar bu yalan furyası, yalan rüzgarı içerisinde ve görüyorum ki burada en sonunda UBP çözümcüdür noktasına geldiysek bu memlekette vay halimize bu memleketin, vay buna inananlara, vay güzel Kıbrıs Türkümün kaderine, vay Kuzey Kıbrıs’ıma böyle bir hale geldik en sonunda diye bakıyorum gerçekten ben şunu da söylüyorum ben Ulusal Birlik Partisi milletvekili arkadaşlarıma, Sayın Başbakana da şunu; ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün ve gerçekten çözümcü değilsen de, çözüme de inanmıyorsan ama senin anladığın çözüm anlamında olmayacağını biliyorsan, konfederal çözümün buralarda olmayacağını biz biliyorsak veya söyleyin bu halka deyin ki, bizim inandığımız çözüm budur. Bende size deyim ki, Rumların Yunanlıların bunları kabul edecek bir durumu yoktur. Zaten çıkar Tahsin Ertuğruloğlu, çıkar diğerleri anlatırsınız anlatırsınız adamların bütün cümlelerinde çözümsüzlük akar, bütün cümlelerde çatışma kültürü var, bütün cümlelerinde düşmanlık var, bütün cümlelerinde çağ dışılık var bana göre. Çağ dışılık. Dünya nereye gidiyor. Biz Kıbrıs Türk halkı nereye gidiyoruz ama değerlendirmelerde böyle. Diyor ki bize Sayın Başbakan bunu anlayalım son cümlemle kapatıyorum merak etmeyin uzatmayacağım. Son cümlemle zil de çalıyor arkada arkadaşlarımızı uyaralım gelsinler. UBP’ymiş çözecekmiş anlaşmayı. Anayasaya, bu Anayasaya TDP’liler isterse Anayasa değişmesini, Anayasaya aykırılık yapar. Ama UBP yeni bir anlaşma UBP yapabilirmiş. Yeni bir anlaşma yapacağında bu anayasa değişecek ama onlar Anayasaya aykırılık yapmayacak. Yani bu ülkede hukuk TDP’liye başka, UBP’liye başka işler. Anayasa UBP’liye başka TDP’liye başka işleniyor. Dolayısıyla biz bu değerlendirmeleri daha çok duyacağız buradan ama bizim burada tekrar söylüyorum. Burada muhalefet olarak çatır çatır buradayız. Öyle her lafınıza da her lafımız vardır. Ona göre bir şekilde güllük gülistanlık da buralar geçecek değil. Alışacaksınız muhalefete, alışacak ve yolunuza öyle devam edeceksiniz.

BAŞKAN – Sayın Çakıcı teşekkür ederiz.

Sayın milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı Bütçesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi bu Bütçeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler? Çekimser?... Oybirliği ile kabul edilmiştir.

Şimdi, Kurumsal 02; Cumhuriyet Meclisi Bütçesinin görüşülmesine geçiyoruz. Cumhuriyet Meclisi Bütçesinin ödeneklerini okuyunuz lütfen.

2314

Page 169: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

KATİP – Kurumsal I. Düzey 02: Cumhuriyet Meclisi Bütçesi.

II Düzey 01: Yönetim Hizmetleri. 01: Personel Giderleri (TL): 12 Milyon 564 Bin 861. 02 Sosyal Güvenlik Kurumuna Devlet Prim Giderleri (TL) : 330 Bin 200. 03 Mal ve Hizmet Alımları Giderleri (TL) : 2 Milyon 248 Bin 750. 05 Cari Transferler (TL) : 25 Bin. 06 Sermaye Giderleri (TL) : Yok. 07 Sermaye Transferleri (TL) : Yok. 08 Borç Verme (TL): Yok. Kurumsal Toplamı (TL) : 15 Milyon 168 Bin 811.

BAŞKAN – Sayın Meclis Başkanı buyurun.

MECLİS BAŞKANI HASAN BOZER – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu Kürsüden konuşmak çok hoş ve güzeldir. Ben de daha önceleri bu Kürsüyü çok sık kullanmış bir arkadaşınız olarak özledim bu Kürsüden sizlere hitap etmeyi. Bu vesile ile bu özlemimi de gidermiş olacağım. Tabii yeni seçilmiş bir Meclis Başkanınızım. Ben de Meclisin daha ileriye taşınması adına elimden ne gelirse yapmaya çalışıyorum. Tabii ben de sizler gibi fani bir insanım. Muhakkak ki hep doğru yapıyorum diye bir iddiam da yoktur ve en son söyleyeceğim sözü peşinen söyleyeyim. Ben çok samimi ve ciddi olarak sizlerden gelecek bütün tenkit olsun, öneri olsun, her şeye gayet açığımıdır ve muhakkak ki, yapılan her öneri ve her tenkit Meclis Başkanı olarak ve Başkanlık olarak da çünkü biz ekip olarak çalışıyoruz. Bunları dikkate aldığımızdan emin olmanızı istiyorum. Böyle bir giriş yaptıktan sonra Meclisin çok yüce bir yer olduğunu, kutsal olduğunu, bizim buradaki hareketlerimizin halk tarafından çok dikkatle takip edildiğini, inanın ki buradaki duruşumuzda dahil, buradaki ses tonumuzda dahil, burada biri birimize hitap şeklimizde dahil halk tarafından çok dikkatle takip ediliyor ve örnek alınıyor. Dolayısıyla bizlerde halk temsilcisi olduğumuz için onlara örnek olmak durumundayız. Dolayısıyla hepimiz dikkatliyizdir ama daha da dikkat edersek bu güzel olur diye düşünüyorum.

Ben zaten gündemimizde Cumhurbaşkanlığı Bütçesi vesilesiyle hep Kıbrıs konusu konuşuldu. Benim de burada tabii söyleyecek sözüm vardır. Tabii Kıbrıs hepimizin sorunudur ve bu hepimiz bu Kıbrıs’ta bir anlaşmaya varma adına istekliyizdir. Dolayısıyla birbirimizi boşuna barış isteyen, çözüm isteyen, çözüm istemeyen diye birbirimizi itham etmenin bize toplum olarak hiçbir yararı olmayacağını belirtmek istiyorum. Olabilecek ölçüde tabii doğaldır ki düşünce farklılıklarımız, yöntem farklılıklarımız olacaktır. O da çok doğaldır, vardır da zaten ama bunu sanki Kıbrıs Türk halkında çok ciddi bir görüş ayrılığı vardır ve bunlar hakikaten çözümü istemez noktasında kişiler gibi birbirimizi itham etmemizin doğru bir yaklaşım olmayacağını belirtmek istiyorum. Bu noktada da herkesi daha dikkatli konuşmaya davet ediyorum.

Yani benzetmek ne kadar doğrudur bilmiyorum. Fikirlerimizi söylerken, Kıbrıs konusundaki düşüncelerimizi söylerken akortta yapmamız gerekir. Bu kelimeyi özellikle seçerek kullandım. Evet, fikirlerimizi çatıştıracağız doğruyu bulma adına ama akordu da bozmayacağız. Buna çok dikkat etmemiz gerekir. Çünkü bu dünyada yalnız yaşamıyoruz. Dünya bizi hep takip ediyordur ve biz muhataplarımızla zaten mücadelemiz vardır toplumsal haklarımız adına. Boşu boşuna da birbirimizi itham ederekten, ki esasta öyle bir şey yok. Herkes bir anlaşma istiyor. İtham ederekten başkalarının eline koz vermeyelim ve dünya kamuoyu önünde de bu Kıbrıs Türkleri zaten bir kısma istemez. ...

2315

Page 170: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

söylüyor o istemez, o söylüyor o ister filan kabilinden haksız yere toplumumuzu suçlar duruma düşürmeyelim. Çünkü bu da dünyada önemli bir noktadır. Biz Kıbrıs Türk tarafının haklarını daha ileriye taşıma adına uğraşırken de statümüzü hukuka taşıma adına, yani mevcut pozisyonumuzda dünyada hukuk olsun diye çalışırken tabii ki dünyada yaratacağımız imajında önemli olduğunun bilincinde olmamız gerekir. Tabii Kıbrıs meselesi arkadaşlar ne kadar katılırsınız onu da bilmiyorum ama inanırım ki katılırsınız. Yalnız burada yaşayan Kıbrıs Türklerinin sorunu değildir. Kabul etmemiz gerekir ki bu olayı, bu mücadeleyi Anavatanla beraber yaptık. Türkiye’deki halkla, onların katkısıyla, kurumlarıyla beraber yaptık ve Kıbrıs konusunda üreteceğimiz politikaların onlarla beraber yürütülmesinde de, ki müşterek bir davamız olduğu için çok ciddi yararlar vardır. Bunu kimse inkar edemez. Zaten biz o katkılarladır ki bugün buralara gelebildik.

Biz bir hafta önce Meclis Başkanlık Divanı olarak Ankara’ya resmi bir ziyarette bulunduk. Bu ziyaretimiz çok başarılı geçti ve çok da önemliydi. Orada gerek kendimizi anlatmak, gerekse Anavatandaki ülkeyi yönetenlerin ne düşündükleri konusunda çok ciddi bilgi alışverişlerimiz oldu ve buradan da büyük bir mutluluk duyarak buraya geldik. Cumhurbaşkanı da dahil, hükümet yetkilileri de dahil, Meclis Başkanı, siyasal partinin en yüksek organları da dahil, yetkililerde dahil konuştuk. Hemen hemen hep aynı noktada birleştik ve buradaki konuşmalarda çok net oldu. Satır arası mesaj değildi bunlar. Çok netti. Evet,Türkiye’deki halk da, Devlet de, buradaki halk da, Devlet de bir çözüm istiyoruz ama çözümü de iki taraf yapacağına göre ve açık net bir iki karşı taraf tuzu kuru denir. Çözüme de çok yakın durmuyor. Bu süreci bizim çok akıllı bir şekilde ve çok ince ayarlarla getirmemiz gerekir ki, haklı olduğumuz noktada da dünya kamuoyu indiğinde suçlu taraf olarak gösterilmemiz gerekir. Çünkü zaten suçlu taraf değilizdir. Biz o konuda gerekli esnekliği gösteriyoruz. Cumhurbaşkanının yürüttüğü görüşmelere burada destek veriyoruz. Ha, arada tabii tartıştığımız noktalar da yok değil vardır. Ama bu kendi aramızda yapacağımız konuşmalardır, bunları bizi suçlama vesilesi olarak sunmamamız gerekir. Yani bunun altını da çizmek istedim, zaten konuşmak istemekteki sebep de esas buydu. Farklılıklarımızı konuşalım ama bunu bizi dış dünyanın dünya kamuoyunun suçlama vesilesi yapmayalım, çok önemli bir noktadır altını çizerek vurgu yapmak istedim. Tabii Meclis Başkanlığı olarak biz Mayıs ayından bura bu görevi yapıyoruz. Diğer Başkanlarımızın yaptığı gibi bizler de katkı koymaya çalıştık gerek altyapı olarak, donanım olarak. Gerekse gidişim temas olarak Meclisimizde başlar başlamaz ciddi tamiratlar yaptık genel boya, kapı, pencere tamirlerinden tutun çünkü çatılarda boru patlamalarından, kanalların tıkanmasından vesaire de çok ciddi bir altyapı sorunu yaşadık. Onları giderme adına ciddi iyileşmeler yaptık. Tabii günü, saati geldi bir de ihtiyaç olduğunu hissettiğimiz için bir sağlık odası düzenledik Mecliste alt katta, yeri çok uygun olmamakla beraber donanım olarak çok çağdaş bir şekilde donatılmıştır. İnşallah hiç ihtiyacımız olmaz ama böyle bir odanın olması da gerekliydi onu yaptık ve bitirdik odluk. Görüntülü sisteme geçtik personelimizin daha verimli çalışması için özellikle komitelerde. Ses ve görüntü ile kayıt yapma adına altyapıyı hazırladık, ihaleleri bitmiştir, yapım aşamasındadır. Bu altyapıda gerek parlamenter hizmetlerin, gerekse diğer hizmetlerin yürütülmesi bu eski binada mümkün değil. Yani burada çok da fazla yenilik yapma şansımız yoktur. Özellikle parlamenterlere rahat çalışabilecekleri, bilgi toplayabilecekleri, araştırma yapabilecekleri, ortamlar hazırlayamıyoruz. Bu fiziki

2316

Page 171: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

koşullarla hazırlamamız da mümkün değildir. Evet, dolayısıyla yeni bina yapımını da bir hedef olarak koyduk. Bunun için özel bir komite kurduk, çalışmalara başladı. Meclisin bu noktada iradesi vardır. Bu yıl için yer tespitini hedef koymuştuk. Bayrak Radyo Televizyon Kurumunun doğu bölgesinde 50-60 dönemlik çok hoş bir yer tespiti yapıldı. Bakanlar Kuruluna önergesi sunulmuştur, Meclisin kullanımına verilmek üzere ve bu ilki o adımı da tamamlamış olacağız. 2010 Bütçesinde yarışmalı bir şekilde proje yarışması yapacağız yeni Meclis binası için 2010’da. Kısmetse de 2011’de bina yapımına geçeceğiz. Buradaki insanlarımız böyle bir Web sayfamızı Doğu Akdeniz Üniversitesiyle bir anlaşma yaparaktan yeniledik. Çünkü çökmüş bir sistem vardı ve yeni Web sayfamızı düzenledik. Bu Web sayfamız aracılığıyla de bütün Yasa Tasarılarını ve yasalarımızı Web sayfamızda yayınlama imkanı bulduk. Hatta son bir haftadan bura Bakanlar Kurulu kararları da Web sayfalarınıza düşmeye başladı. Bu şekilde uyarıyorum sizi. Herkes Bakanlar Kurulunu da oradan sıcağı sıcağına takip etme şansına haiz. Çünkü yurtdışına yaptığımız ziyaretlerde özellikle Elçiliklerden bize yoğun şikayet gelmişti. Yahu siz orada emirnameler, kararnameler çıkarırsınız, yasalar çıkarırsınız, bize bunlar hep soruluyor bilgimiz yok filan gibi şikayetler almıştık ve acil bir ihtiyaç görmüştük Web sayfasını yenileyip onları güncel bir şekilde bilgilendirmeyi ve onu da çok güzel bir şekilde yapmaya başladık.Tabii bu Yasa Tasarılarının ve gündemler 47 yere dağıtılıyordu arkadaşlar personel tarafından ve vasıtalarla. Bu güncelleşmiş web sayfamız sayesinde biz bunları 11’e düşürdük. Şu anda 11 yere dağıtım yapıyoruz. İlerleyen süreçte bunları tamamı ile bu dağıtım işine nokta koyup web sayfasından arkadaşlarımızı ve kurum, kuruluşları bilgilendirme noktasına gideceğiz.

Yine Meclis faaliyeti olarak bu süre zarfında Kıbrıs konusunda alınan bu tarihi süreç içerisindeki bütün kararları çok ciddi bir çalışma neticesinde bir kitap basımı noktasına getirdik ve şu anda matbaada o kitap basılıyor ve milletvekillerimize ve ilgili kurumlara, okullara filan bunu dağıtacağım.

Meclis İçtüzüğümüz uzun yıllardan beri hiç değişmemiştir. Biz hep Avrupa Birliği standartlarından bahsederiz. Zaten dünya böyle, değişen dünya şartlarına, hayat görüşlerine göre Meclis İçtüzükleri bizden sonra öyle Meclisler var ki, iki defa, üç defa İçtüzük değiştirmiştir. Bizde de bunu yenilemek kaçınılmaz oldu. Bu noktada da komite kurduk. Konsensüsle değiştirme gibi bir niyetimiz vardır. Bu Bütçe çalışmaları dolayısıyla biraz toplantıları geciktirdik. Doğal bir sonuçtur. Yoksa o konuda irademizde herhangi bir zafiyet yoktur. Biz oturacağız ve konsensüsle Meclis İçtüzüğümüzü çağdaş, Avrupa standartlarında bir İçtüzük yapımı için irademiz vardır ve bunu muhakkak surette de yapacağız ve Meclis Genel Kuruluna kadar da geçireceğiz. Bizler tabii dünyadan kopuk yaşayamayız. Parlamenter diplomasi denen bir olay vardır, yani diplomasiyi yalnız Dışişleri Bakanları götürmüyor. Parlamentolarında çok ağırlıklı bir görevi vardır diplomasi boyutunda. AKPA’daki görevlerimiz hiç aksamadan devam ediyor. AP’deki görevlerimiz devam ediyor, İKÖ’deki temaslarımız devam ediyor. Onun dışında da 2010’da daha da yoğunlaştırılmış bir şekilde dış temaslarımız hep devam edecektir. Bu noktada ciddi bir gayret içerisindeyiz. Meclisimizi en iyi şekilde temsil etmek gibi bir misyonumuz vardır ama eğer eksiğimiz görülür, yanlışımız görülürse bunu da düzeltmek için hazırızdır, tenkite çok açığızdır daha güzeli yakalayabilme adına. Gecenin bu

2317

Page 172: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

ilerleyen saatinde çok değerli vakitlerinizi almak istemiyorum. Onun için böyle kısa bir sunum yapmak istedim. Dinlediğiniz için hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Sayın Başkan teşekkür ederiz.

Sayın Fatma Ekenoğlu buyurun.

FATMA EKENOĞLU (Güzelyurt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bozer olgun ve güzel bir sunum yaptı ama o olgunluğu Meclis Başkanı olduktan sonra değil de, daha önce de yapmasını arzulardım ben gerçekten.

Bir önceki yılın Bütçede Meclis Görüşmeleri devam ederken tutanakları aldım, okuyorum da ne kadar sert, tartışmalı bir Meclis geçmişti diye düşünüyorum. Sonrasında şöyle bir tutum izlemiştim. Biz Meclisimizde Meclis TV’yi kurduk. Çok iyi, hassas sesler alınıyor buradan ve ben evimde izlerken buradan daha net gördüğümü fark ettim Meclis içerisini. Her hareketimiz, her attığımız laf vatandaş tarafından izleniyor ve görülüyor. Ben o günkü tartışmaları CD’sini alıp milletvekillerine dağıtmıştım. Kendilerini görsünler, izlesinler ve Meclis içerisindeki tavırlarını ondan sonra daha netleştirsinler diye. Etkili de olmuştu biraz ama yeni gelen milletvekillerimize de aynı yöntemi denemek lazım diye düşünüyorum. Tartışmalarımızın daha bir olgunluk içerisinde gitmesi için gerçekten insanımız, ilgili duyan kesim bayağı geniş ve Meclis Birleşimlerini izliyor. Biliyorsunuz BRT 2’den naklen Meclis veriliyor ve çok güzel de izleniyor. Dolayısıyla halkımıza iyi mesajlar vermemiz gerekir ki Meclisten, halkımız da insanımız da kendini ona göre ayarlasın. Sayın Başbakanı izlerken oturduğum yerden bütün partiler iktidar oldu, bu sıralardan geçti diyor ama ben bütün partiler iktidar olup bu sıralardan geçerken yaşadığımız son seçim sürecinde de aynı olgunluğun yaşanmasını bekliyordum ve uzun bir süre Başbakanlık yapan Sayın Başbakanın aynı olgunluğu seçim sürecinde sergilemediğini gördüm. Çünkü dünyada yaşanan ekonomik krizin, ülkemizde yaşanan ekonomik krizin hiç farkında değilmiş gibi bir propaganda yapıldı. Uzun süre Başbakanlık yapan bir bireyin bunun farkında olması lazım ve propagandalarını o çerçevede değerlendirilmesi gerekirdi ki, ondan sonra yaptığı yasalar Meclisten geçirilen yasalar da tepki ile karşılanmasın. Ben kendi Meclis Başkanlığım döneminde de şu anda milletvekili sıralarında olan sendikamızın üyeleri ile birlikte Meclisin önüne geldiğini ve Meclisin camlarını indirdiklerini biliyorum. Ama ne tutuklanmışlardı, ne de polis tarafından coplanmışlardı, ne de biber gazı sıkılmıştı. Dolayısıyla ben bu noktalarda da hassas davranılması gerektiğini ve demokrasimize sahip çıkarken farklı düşünenlere de Sivil Toplum Örgütlerine de aynı saygıyı göstermemiz gerektiğine inanıyorum. Dolayısıyla bu noktada da hassas davranılması gerekir diye düşünüyorum ve bu noktayı da buradan iletmek ve bilginize getirmek istedim. Doğrudur binamız eskimiştir. Dökülüyor, bir taraftan tutuyorsunuz, onarıyorsunuz, diğer taraftan dökülüyor. Biz çatısını yapmıştık akmaması için ama bu defa da merkezi ısıtmanın boruları patladı o şekilde attı. Diğer sorunlar da dönem dönem oluyor. Dolayısıyla bina olarak miadını doldurduğunun da hepimiz farkındayız. Biz de kendi dönemimizde Sayın Hasipoğlu da kendi döneminde yeni bir bina arayışına girmiştik bunu başaramamıştık biz. İnşallah Sayın Bozer’e bu nasip olur da kendi Başkanlığı döneminde Meclisimiz yeni bir binaya sahip olur. Evet, milletvekillerinin birer odasının olması şart, danışmanlarının olması,

2318

Page 173: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

sekreterlerinin olması şart. Bizim milletvekillerimiz Meclis personelimizle birlikte götürmeye çalışıyorlar bu ihtiyaçlarını ve ne düzeyde araştırabiliyorlar, ne düzeyde bilgiye ulaşabiliyorlar. Çünkü her konuda bilgi sahibi değildir milletvekilleri. Dolayısıyla her konuyu da bilmek mecburiyetinde değildir. Ama çevresine duyarlı olmak, sorunlarına duyarlı olmak, bilgi toplamak ve buradan halkına o mesajları vermek durumundadır. Bütün bunlar varken yine ülkemizde atıl durumda müşavirler vardır ve o müşavirlerin en iyi kullanılabileceği yer de Meclistir. Dolayısıyla eğer yeterli bir Meclis binamız, odalarımız olsaydı bu müşavirler danışman pozisyonunda milletvekillerimiz tarafından kullanılabilirdi. Çünkü konularında deneyimli, uzman, belli bir birikimi, donanımı elde etmiş insanlar, dolayısıyla bu insanlardan faydalanamamak da bir eksikliğimiz diye düşünüyorum ve bu insanlardan faydalanabilmeliydik. Yeni bir Mecliste daha iyi bir ortamda bu insanların bilgisinden de faydalanacağımıza yeteneklerinden de faydalanacağına inanıyorum.

Yine çok çok önem verdiğim bir konu, Meclis Tutanakları. Meclis Tutanakları geçmişten günümüze ışık tutan ve Tarihimize ışık tutan noktalardır, Tarihimiz yazılacaktır ileride bunlardan faydalanılarak. Dolayısıyla Meclis Tutanakları çok çok önemlidir. Ben yeni bir milletvekiliyken bu Tutanakları okuyarak geçmişte milletvekillerimizin neler yaptığını, neler konuştuklarını bu Tutanaklardan öğrendim, bizden sonrakiler de bu Tutanaklardan öğrenecekler ve dediğim gibi Tarihimize ışık tutacaktır. Bugün bir olaya şahit oldum bunu da aktarmadan edemeyeceğim. Meclisimizde 1994 yılının bir Tutanağı dağıtıldı hepinizin eline de gelmiştir ve okumuşsunuzdur 94 yılının Tutanağı. Ve orda Meclis Kürsüsünden milletvekilleri şunu diyor Salih Coşar Bey. Yanlış yaptık diyor, 1200 kişi işe almakla yanlış yaptık ve bu yanlışımızı telafi ettik özür dilerim. Her seçim dönemi de bu yapıldı. Yapılan yanlışlardan ders çıkarmak da insanlara mahsustur ve dolayısıyla yapılan yanlışları konuşmak ve bundan sonrası için yanlış yapmamak da önemlidir. Bu tutanağı hepinizin okumasını istiyorum ve bir bu Tutanakla ilgili bir müdürün bir personele kızdığını gördüm, buna ben bizzat şahit oldum. Bunun büyümesini istemiyordum ama maalesef bu konuşuldu kendi aralarında ve büyüdü. Bana ne şikayet olarak iletildi ne de bana bu söylendi. Ben bizzat kendim şahit oldum 2008 Meclis Bütçesi görüşülürken o Tutanağı istemek için Raportör arkadaşın yanına gittiğim zaman. Dolayısıyla bu hoş bir olay değildir, iletişimde problemlerimiz vardır, milletvekillerinin kendi arasındaki iletişiminde de, personelimiz arasındaki iletişimde de amirlerle asların üstleri üstlerin asları arasındaki iletişimde de bir problem var. Ben Meclis Başkanlığım döneminde bu eksikliğimizi gördüm ve hizmet olarak Meclisimize bu hizmeti bizzat ayağına getirerek iyi bir iletişimin bireyler arasında aslar üstler arasında nasıl olacağı noktasında çalışanımızın ve isteyen arzu eden milletvekillerinin bilgilenmesi için. Ama maalesef toplumda yaşadığımız bu iletişim eksikliği her kesimde dairelerde de bu kendi yansımasını gösteriyor. Bu iyi iletişim kuran toplumlar bireyler başarıya da ulaşıyorlar. Birbirimizin görüşlerine düşüncelerine saygımız olsun. Zincirin bir parçası kopar eksilirse o bütünsellikle bir zayıflık olur bir şey olur. Dolayısıyla biz Meclis içerisinde zincirin halkalarıyız iktidarı ile, muhalefeti ile, çalışanı ile personeli ile. Dolayısıyla bu halkaların birbirine sağlam kenetlenmesi lazım ki halkımıza iyiyi güzeli daha iyi sunabilelim. Dolayısıyla bundan sonraki süreçlerde hepimiz bu noktalarda daha dikkatli davranalım iktidar muhalefete, muhalefet iktidara ve aynı şekilde birbirimize personel ile kendi

2319

Page 174: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

arasında personelle milletvekilleri, milletvekilleri ile personel. Düşüncemiz dünya görüşümüz ne olursa olsun biz birbirimizi tamamlamak, birbirimizin eksiklerini yanlışlarını konuşmak durumundayız halkımızın geleceğimizin iyiliği için, ülkemizin iyiliği için bunu başarabilirsek biz başarıya ulaşabileceğiz. Evet Cumhurbaşkanını yurt dışına gönderirken Barış Kuvvetleri ve Güvenlik Kuvvetleri de geliyordu daha önceleri. Şu anda yoktur sanıyorum o ve bana bir komutan anlatmıştı bunu. Bir Belediye Başkanı seçildiği zaman demişti ki ben halkım için çok güzel şeyler yapmak isterim. Bunu nasıl başaracağım ve çok farklı dünya görüşüne sahip iki danışman grubu kurdu. Ve bu iki danışman grubunu bir iş yapacağı zaman bu işi, konuyu o farklı düşünen iki danışman grubunun önüne koydu. Çok farklı boyutları ile tartıştılar, tartıştılar, o kendi istediğini, o tartışmaların içerisinden çıkardı ve hakikaten söylediği gibi çok doğru işlere imza attı. Dolayısıyla biz de Meclisimizin içinde farklılıklarımızla dünya görüşlerimizle bunu başarabiliriz diye düşünüyorum. Ve bu noktalarda daha hassas olmamızı arzuluyorum. Evet daha önceki Meclis Başkanları döneminde de bizim dönemimizde de İçtüzük değişiklikleri yapıldı, taslaklar vardır önümüzde biz de bizden öncekilerin yaptığı taslaklardan faydalanarak öyle bir değişiklik yaptık. Ama nereye kadar? Anayasamızın bize izin verdiği yere kadar. Çünkü anayasal değişikliği yapmadan da belli değişiklikleri net bir şekilde yapamazsınız. Örneğin Alman Parlamentosunu izledik divanla birlikte ve orada gördük ki içeride 50 kişi, 100 kişi varken karar geçti Alman Federal Parlamentosunda. Halbuki Alman Federal Parlamentosu belki de 500 kişidir, 500’ün üstüdür. Yani beşte biri ile karar geçirdi Alman Parlamentosu. Türkiye de öyledir. Ama güven oyu alırken salt çoğunluk ister. Bir hükümet bütçesini geçirebilmek için sonuçta salt çoğunluk ister. Ama her kararın geçmesi için veya gündem dışı konuşmalar yapılırken denetlemenin yapılması için Meclisin toparlanabilmesi için salt çoğunluğa gerek yoktur. Belki Meclisi daha iyi çalıştırabilmek için muhalefetin de gelen kararları, yasaları engelleme gücü varsa eğer nisap olarak o muhalefet de tam gücü ile Meclis koltuklarında olur. İktidar da muhalefet kendi getireceği yasayı, kararları muhalefet engellemesin diye o da Meclis koltuklarında olur. dolayısıyla Meclis koltukları daha dolu olur diye düşünüyorum. Salt çoğunluk değil de uygun bir nisapla toplanabilirsek. Bizim ülkemiz için belki de bu üçte bir olur bilemiyorum. Bu oran, buna anayasal engel vardır. Çünkü Anayasamızda Meclis salt çoğunlukla toplanır. Bir yasa madde madde görüşülürken de bütün bireylerin içerde olması şart değildir ama öyle bir zorunluluğumuz vardır. Dolayısıyla kritik yasalar için, kritik süreçlerde salt çoğunluk gereklidir ama onun dışında yeter ki Meclis çalışsın, salt çoğunluk gerekmiyor diye düşünüyorum. Çünkü dünya örnekleri bunu gösteriyor. Biz de dünya örneklerini İçtüzüğümüzü hazırlarken inceleyerek hareket ettik. Dolayısıyla bu noktayı yapabilmek de anayasal değişiklikle oluyor. Ulusal Birlik Partisi muhalefette iken anayasal değişiklik için Seçim Yasasının değişikliği için, İçtüzüğün değişikliği için çok konuşuyordu ben diyorum ki şimdi hadi hep birlikte anayasal değişikliği de yapalım, Seçim Yasasını da değiştirelim.İçtüzüğü de hepsini birlikte birbirine paralel değiştirelim diyorum ki en uygununu bulalım. Şu anda Anayasayı değiştirmeden yapacağımız bir İçtüzük değişikliği sadece birazcık palyatif bir değişiklikle olacaktır. Dolayısıyla o kadar bir çalışma yapılabilir bu komite ile. Bizler de muhalefet olarak katkılarımızı koyacağız. Zaten Meclisin boykotu ile Meclisin çalışmalarını düzenleyen bir yasadır İçtüzüğü. Oybirliği ile konsensüsün olması gerekir ondan dolayı biz getirememiştik. Komiteye kadar geldiği halde Meclis gündemine gelememişti.

2320

Page 175: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Ben İçtüzük konusunda da bunları söylerken hep birlikte demokrasimize sahip çıkmamız gerekiyor diye düşünüyorum ve daha ileriye götürmek için hep birlikte çaba harcamamız gerekir. Neticede günü geldiğinde hepimize lazım olacaktır.

Dolayısıyla bunu da söyledikten sonra dış temaslar Meclisimizin muhakkak artırarak devam etmelidir her türlü yokluğumuza rağmen, çünkü Rumların dış kulislerde ne kadar güçlü olduğunu, ne kadar güçlü bir propaganda ile Brüksel’de, Strazbourg’ta, dünyanın her yerinde olduğunu görüyoruz. Biz de her fırsatı değerlendirmek ve var olduğumuzu bizim de kurumlarımızla buralarda olduğumuzu onlara ispatlamamız gerekiyor ve olduğumuz her yerde insanlara kendimizi ifade ettiğimiz zaman bizi anlıyorlar, ama olmadığımız yerde Rumların anlattığı şekilde bizi algılıyorlar. Dolayısıyla onların olduğu her yerde olmak mecburiyetindeyiz güçlü bir dış temas yürütmek zorundayız diyorum bu görüşme sürecimiz devam ederken.

Evet, gecenin bu geç saatinde çok fazla uzatmak istemiyorum ve ben de kendi partimizin oy doğrultusu tabii ki Meclisimizin Bütçesine oybirliği ile geçmesi gerekir diye düşünüyorum, bizim oyumuz da olumludur.

Ve birkaç cümle de tekrar çıkmama adına Ombudsman hakkında söylemek istiyorum. Evet, Yüksek Yönetim Denetçisi Ombudsman yönetim hizmetlerinin veya eylemlerin yürürlükteki mevzuat mahkeme kararlarına uygun olup olmadığını denetler, soruşturur ve rapor sunar. Belli bir dönem boş kalmıştır bu kurumumuz ama şu andaki Ombudsman atandıktan sonra düzenli ve disiplinli bir şekilde raporlarını Meclisimize sunuyor ve Meclisimize sunduğu zaman da mevzuatımızda bir eksiklik varsa, çünkü Meclisimizde bu raporlar vardır, milletvekillerimize de bu raporlar dağıtılıyor ve mevzuatımızda bir eksiklik varsa, ondan dolayı kaynaklanıyorsa bu mağduriyet çıkan sonuç veya yasalarımızın günlük günümüze uymamasından dolayı kaynaklanıyorsa mağduriyetler bu denetimde Meclisimizin bu Yasaları değiştirme gücü ve yetkisi vardır. dolayısıyla milletvekilleri de öneri olarak sunabiliyor, tasarı sunabiliyor buraya, biz Dilekçe Komitesindeyken öyle bir olayla karşılaşmıştık ve tüm partilerin Dilekçe Komitesindeki üyeleri bir öneri sunmuştuk yasa önerisi ve o yasa önerisi Meclisimizden geçerek yasallaşmıştı. Dolayısıyla bunlar olabilir, Sunulan raporlar, yapılan o araştırmalar boşuna değildir. Buradan o eksiklikler giderilebilir Meclisimiz her şeyi yapmaya kadirdir diye düşünüyorum. Ve bu kurumumuza da grup oyumuz olumlu olacaktır. Tekrar çıkmamak için onu da buradan belirtirken hepinize iyi çalışmalar diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Fatma Ekenoğlu. Sayın Emiroğluları buyurun.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Gazi Mağusa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kısaca bir kaç konuda biz de Meclisle ilgili bütçe görüşmesi esnasında bir şeyler söyleyelim. Çünkü Meclisteki uygulamalardan geçen haftalarda en çok nasibini alan bizim Sayın Başkanımız oldu. Onu da bir eleştirelim belki bundan sonraki süreçte bu tatsız olaylar olmaz. değerli arkadaşlar Meclis İçtüzüğünün tadilatı şart. Komitesi kuruldu. Bir an önce dünyadaki ve Avrupa’daki örneklerine bakılarak bu çalışmaların bitirilmesi en azından bu dönemde daha çağdaş, daha verimli bir İçtüzük ortaya çıkarmamız gerekir diye düşünüyorum.

2321

Page 176: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

(Meclis Başkan Yardımcısı Sayın Mustafa Yektaoğlu, Başkanlık Kürsüsünü Sayın Ahmet Eti’ye devreder)

Özellikle Sayın Çakıcı’nın konuşması esnasında İçtüzük bahane edilerek kürsüden aşağıya indirilmesi bize yakışan bir olay olmamıştır değerli arkadaşlar. Dinlemeyi bileceksiniz. Dinlemeyi bileceksiniz ona göre cevabınızı da gene bu Kürsüde vereceksiniz. Bir parti Başkanı burada konuşurken konuşma esnasında oylama yapmayacaksınız. Yaparsak eğer ayni davranışı ben veya partim yaparsa bu İçtüzük miçtüzük değil bu saygısızlıktır değerli arkadaşlar. Neticede hepimiz buraya bu toplumun seçtiği bir değeri olan insanlarız, o değerde buraya geldik. Fikirlerimizi de beğensek de beğenmesek de söylemek zorundayız. Ama bir parti başkanı burada konuşacak Ahmet Zengin bey karar verecek, yardımcısı yanına da Mehmet Tancer’i alacak ve burada voyvodalık yapacaklar. Bunu ben, bunu ben kabul edemem değerli arkadaşlar. Ve Sayın Başkan da Divan Başkanı da burada oylama yapacak.

MEHMET ARİF TANCER (Girne) (Yerinden) – Ben ne zaman oylama ...?

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Hem tutacaksınız, hem yatıracaksınız, hem boğazını keseceksiniz, hem bir da derisini de yüzeceksiniz. Kendi kendinize burada Mahkeme kurmanın hiçbir şeyi yoktur değerli arkadaşlar. Ben İçtüzükte işte bu hadiselerin de olmaması için daha çağdaş bir İçtüzüğe ihtiyacımız vardır, hep beraber çalışmamız gerekir. Bu konuda komitede ben de üyeyim. İnşallah bir katkımız olur bu dönemde bu değişiklikleri yaparız. Değerli arkadaşlar, dinleyeceksiniz, benim bir hocam vardı Matematik hocam. Bana derdi ki hata yaptığım zaman, hata yaptığım zaman bana derdi ki yazacaksın ve öğreneceksin. 1000 kere filanı yaz derdi, eve giderdim 1000 defa yazardım, öğrenirdim.O yüzden... Ben dinliyorum zevkle dinliyorum, eleştirileri de zevkle dinliyorum, konuşmaları da çok zevkle dinliyorum hiç da rahatsız değilim. Eleştirilerden da hiç rahatsız değilim ve tartışma ortamını doğduğu için da çok mutluyum ve gerçekten doğru yaptığımıza inanmaktayım çünkü, tartışmazsak sonuca varamayız. Tartışacağız ki tartışmanın olmadığı yerde sorun vardır. O yüzden tartışacağız ve doğruyu bulacağız.

Değerli arkadaşlar; ben İçtüzük ile ilgili tabii birçok daha yenilikleri hep beraber göreceğiz komitede. Ancak, ben burada bu Meclisin, yüce Meclisin itibarını ve saygınlığını burada gördüğüm bir yanlışlıkla dile getireceğim ve bunu herhalde bir kez daha iğnelemeyiz bilmiyorum ve söyleyeceğim da o çevrelere karşı değildir kesinlikle öyle algılanmasını da istemiyorum. Ancak benim yasama yılımda, bu Meclisin yasama yılında iki tane bir eski Cumhurbaşkanının, birinci ve ikinci Cumhurbaşkanının yanında Türkiye Cumhuriyeti Elçisinin protokol amaçlı oturmasına bir anlama veremedim.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) - Sen hiç çok şeyleri anlam veremedin.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Buna ben hiçbir anlam veremedim. Eğer biz burada A Devletsek Anayasası da varsa, değişmeyen maddeleri da varsa, değiştirilemeyen maddeleri da varsa bir başka ülkenin isterse ki Türkiye Cumhuriyeti

2322

Page 177: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

olsun hiç fark etmez elçisinin bir ve ikinci Cumhurbaşkanlarının yanında oturmasının hiçbir protokol etiğine sığan tarafı yoktur.

NECDET NUMAN (Girne) (Yerinden) – Türkiye’de de öyledir Mustafa Bey. Gelirler burada da yabancılar.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Bizim Büyükleçimiz Abdullah Gül’ün yanında mı oturuyor ben, size soruyorum bunu.

NECDET NUMAN (Yerinden) (Devamla) - Hayır ama yani başka yerden yabancı elçilere verirler be Mustafa.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Hayır, bunu yapmakla değerli arkadaşlar; ben anlıyorum niçin yaptığınızı?

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) - Yüzünde nur yok.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Kıbrıs Türk Hava Yolları Müdürünün da niye Sayın elçisinin olduğunu da anlıyorum ben. Bir yerde anlıyorum ama yanlıştır değerli arkadaşlar, yanlıştır. Yani Sayın Elçi buraya oturduğunda bu Meclisin itibarı artmıyor.

HASAN TAÇOY (Yerinden) (Devamla) - O yanlış bu yanlış.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Hayır, daha güzel bir yer yapalım, daha başka bir yerde otursun itirazım yok.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) - Yeni Meclis binasında yaparız. Komitede öner onu.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Benim elçiye itirazım yok ama Cumhurbaşkanının yanında değildir yeri. Bunu tabii günü geldiği zaman diğer bütçelerde de ben bu konuyu, bu Protokolle ilgili olan konuyu gündeme getireceğim. Çünkü bizim daha önceden da hassas olduğumuz bir siyasi fikrimiz ve düşüncemizdi. Ama ne yazık ki lütfen yani bu şeylere de protokolle ilgili olan Meclisin itibarını zedeleyecek konularda da bu icraatlara bir son verelim veya düzenleyelim tekrar baştan bunu gündeme getirelim.

Değerli arkadaşlar; Meclis halkındır. Bunu bileceğiz ki Mustafa Emiroğluları orda oturursa o koltuk o temsil ettiği kitlenindir. Ahmet Zengin’in bubasının malı değildir veya benim bubamın malı değildir. O koltuk halkın koltuğudur. Ben bu Meclise geldiğimde benim ben bu Meclise geldiğimde Meclis Başkanımızın da yeni olması hepimizin yeni olması burada bizlerin gördüğüm bir olay oldu, hiç bunu hazmedemem. Bir ülkenin vatandaşı kendi Meclisine girerken eğer listede adı okunup bunlar bunlar bunlar e, dikkatli bunlara veya girmesin bunlar veya kontrol edilsin şeklinde özellikle de bu insanlar bu ülkede memursa, kamu görevlisiyse, sendikacıysa ve bir eylem için buradaysa böyle uygulamalara bundan sonra dikkat edelim. Çünkü bu koltuklar halkındır

2323

Page 178: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

bizim değil. Biz buralardan gelip gideceğiz ama bu koltuklar onlarındır her zaman için ve onlar oy verir bu koltuklara. O yüzden halkımızı, toplumdaki kesimleri meslek gruplarını bizden istekleri olan insanları, gariban vatandaşı burada en iyi şekilde ağırlamak zorundayız, en iyi şekilde ağırlamayı yapmamız lazımdır. Ben bazı gün dışarıda bakıyorum insanlar yirmi kişi, otuz kişi, elli kişi bir şekilde orda Sayın Başbakanı bekliyor, Bakan arkadaşlarımı bekliyor, bizi bekliyor, milletvekillerini bekliyor. Bir düzenleme getirmemiz gerekir ona da. Çünkü bu Meclis halkındır, bizim değildir değerli arkadaşlar, biz geçiciyiz çünkü. Bu konuda Sayın Meclis Başkanımızın ondan sonra ben bu geçtiğimiz süreçte bakıyorum gerçekten Sayın Başkan gereken ilgili ve alakayı göstermeye çalışıyor. Onun da takipçisiyim, görüyorum ve memnunum da tutumlarından. Bir hata olmuştur ama bundan sonra tekrar edilmesin. Bunu önleyici mekanizma varsa onu da koyalım bu İçtüzükte onu da belirleyelim. Yeni Meclis binamızda daha güzel, daha verimli, gelen misafirleri ağırlayacak, onları burası kendilerininmiş gibi hissetmemiz gerekmektedir diye düşünüyorum. Meclis’lerin önünde geçtiğimiz dönemde bu dört, beş aylık süreçte bazı olaylar beni üzdü. Bir kere Meclis önünde hak aramak, gelip eylem yapmak, sendikal mücadelede bulunmak veya bir başka konu için gelip haklı eylem yapmak engellenemez değerli arkadaşlar. Ve ben Meclise sendikaların eyleminde özellikle kamu alacakları ile ilgili olan eylemde Meclise girdiğim zaman ve özel kuvveti gördüğümde ayrı yeten tüfek gördüğüm zaman, mermileri gördüğüm zaman ben başka türlü oldum. Dedim ki yani kendi kendime bu eğer bu manzara Mecliste oluyorsa artık düşünün bu memlekette başka yerlerde, başka olaylara karşı neler olacak. Ve biber gazı atıldı bu Meclis önünde sendikacılara. Biber gazı atıldı. Haklıydılar, haksızdılar, oydu veya buydu. Atıldı ve atılamadı da yine o polis arkadaşlar, o polis arkadaşlar zarar gördü o biber gazından, Meclise gelmek zorunda yüzlerini yıkamak zorunda kaldılar. Halbuki bu eylemi daha akılcı bir yöntemle, daha akılcı bir şekilde karşılamış olsaydık o manzaralara da gerek kalmayacaktı, hiç gerek kalmayacaktı. Hak aramak, hak aramak, hak aramak, insanın, insanın, insanın hakkıdır. En tabii, en doğal hakkıdır hak aramak. Ve hak aranmazsa kimse de birine hakkını vermez. Kimse de birine hakkını vermez. Biz, biz Kıbrıs Türk toplumu olarak, burada uluslararası camiada hakkımızı arayalım gailesindeyiz. Bizim burada sabahtan beridir yaptığımız tartışmaların temelinde hakkımızı Kıbrıs Türk toplumunun hakkını nasıl alırım, Rum’dan nasıl alırımın kavgasıdır. Avrupa Birliği’nden nasıl alırımı kavgasıdır yapmaya çalıştığımız. Ve o insanlar da orada hak aramak için gelmişlerdir. O yüzden itfaiye araçları, bilmem çevik kuvvet, mihverler, joblar Kıbrıs Türk halkı değerli arkadaşlar 74’ten sonra penceresi açık uyurdu, kapısı da açıktı arka kapısı evinin mutfak kapısının. Damlarda yatırdı halk. Bu halk alışkın değildi bu işlere. Bu demokrasimizin, bu demokrasimizin...

AHMET ZENGİN (İskele) (Yerinden) – Barikatlar da gizli demokrasi ile ilgilidir...

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Ha bunu derseniz bana sadece Ulusal Birlik Partisi döneminde mi oldu? Hayır, geçmiş dönemde de oldu. Ben onu da biliyorum, onu da eleştirdim, onu da eleştiriyoruz.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) - Kemikler daha yeni çıkarılıyor yahu Allah aşkına yahu....

2324

Page 179: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Ahmet bey ben kemiklerle ilgili siyaset yapmıyorum. Ben gerçekleri burada dile getirmeye çalışırım. Bu yaşananlar Rum’larla ilgili konuşmuyorum ben kendi insanımızla ilgili konuşuyorum. Ne alakası var kemiklerle yahu? Allah aşkına... Şimdi değerli arkadaşlar bence bundan sonraki, bundan sonraki eylemlerde, bundan sonraki, Ahmet bey, bundan sonraki, değerli arkadaşlar, bundan sonraki eylemlerde eğer gerekirse biz muhalefet milletvekilleri olarak size hükümete da, Meclise da yardımcı olmaya hazırız. Yapılacak olan taşkınlıkları önlemeye hazırız. Biz bunun için Meclis Başkanına da söylüyorum bundan sonraki eylemlerde Lütfen gelen kişilere ve hakla daha saygılı olalım ve biber gazı atmayalım. Gidelim karanfil verelim, çiçek verelim, başka türlü ağırlayalım kendilerini burada. Ama haklarını aramaya da müsaade edelim. Değerli arkadaşlar...

AHMET ZENGİN (İskele) (Yerinden) – Hayret yahu. Huzur var. 103 köyün allak bullak...

BAŞKAN – Sayın vekil karşılıklı konuşmayalım lütfen.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mecliste son bir noktaya daha değineceğim.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) - Ama bunu siz de bilmiyor musunuz?

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Ahmet Bey bitireyim.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) - Hadi bitir.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - On saniye bitireceğim yahu, şey yapmayın. Mecliste değerli arkadaşlar bu sorun gerçekten vardır. Yani bu sorun gerçekten vardır. Yani bu sorun İçtüzük çalışmalarımızda ortaya koymamız gereken bir sorundur. Bir kere bu nüfusla...

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) - Kabul etme.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Ahmet Bey.

BAŞKAN – Sayın vekilim konuşmak isterseniz kaydedeyim, gelin konuşun.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) - Tamam Başkan, tamam kaydet.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Benim önerim değerli arkadaşlar şudur, bir kere bu Mecliste artık yeni İçtüzük çalışmalarında benim saptadığım ve gördüğüm şöyle bir durum vardır, eksiklik vardır. Artık her milletvekilinin bir danışmanın olması şarttır değerli arkadaşlar. Çünkü nüfusumuz da artmıştır, sorunlarımız da artmıştır. O yüzden bu Mecliste görev yapabilmemiz için bir danışmanın, ama bu müşavir olur, ama başka kadroda olur, artık bir danışmanın, veya en azından partilere birer veya iki tane danışmanın bu Meclisin içerisine olması gerekmektedir. Çünkü

2325

Page 180: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Meclisteki personel ve sekreteryadaki arkadaşlarım, hepsi canı gönülden bize yardımcı olmaya çalışıyorlar ama maalesef işlerin düzenli gitmesi için ve biz milletvekillerimizin de verim verebilmemiz için Meclisin çatısı altında, her milletvekilinin olmasa bile her gurubun, veya her partinin bir veya iki tane danışmanının olması şarttır değerli arkadaşlar. Çünkü gördüğünüz gibi, gördüğüm gibi de bir çok konu ve siyaset hep eskiye dayanıklıdır. Geçmişten gelen tutanaklarda olan siyasetin uzantılarıdır. O yüzden bu konuda da Meclis İçtüzüğü çalışmalarında dikkatle üzerinde durup bu eksikliği gidermemiz gerekir diye düşünüyorum. Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Emiroğluları. Buyurun Sayın Denktaş.

SERDAR DENKTAŞ (Lefkoşa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Aslında yarın Dışişleri Bakanlığı esnasına konuşurum diye düşünmüştüm bazı şeyleri ama konuşma başladıktan sonra devem etmek gerekiyor. Öncelikle şunu söyleyeyim. Cumhurbaşkanlığı ile ilgili görüşlerimi sunarken dışarıda yaptığımız sohbette bir arkadaşımın bir söylediğimi farklı algıladığını gördüm. Dolayısıyla doğru anlaşılması namına bir kez daha tekrarlama istedim ne ifade etmeye çalıştığımız Cumhurbaşkanlığının etrafındaki genç kadronun 74 öncesi durumdan haberdar olmadığını söylerken . Elbette 74 öncesini bilenleri al ve danışman yap etrafına veya kadrona al değil sözüm. Ama bu genç arkadaşların 74 öncesinde fiiliyatta olanları yaşananları bilmediğini ve dolayısıyla artık hayatta kalan kaç tane müdür var o dönemlerde görev yapmış olan bilmiyorum ama o dönemde bürokrasi içinde yer almış olan tüccar olarak, esnaf olarak çalışmakta olsun, siyasette olan Mustafa Hacı Ahmet örneğin bunlardan bir tanesidir. Bütün bu arkadaşlardan 74 dönemi ile ilgili, 74 döneminin idari yapısı ile ilgili kağıt üstünde yazanla pratikte yaşanan aksaklıklarla ilgili tecrübelerini arttırarak, bilgilerini arttırarak bu anlamda sunacakları önerileri daha iyi pişirebilmeyi sağlamaları gerektiğini ifade ediyorum. Yani yoksa işte Yakao’dur karşısındaki kurt da bu yanda da çocucuk yok. O değil kastım. Ama gerçek nedir, hakikaten bu arkadaşlar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kendilerine verilmiş olanaklar içerisinde büyümüş, öncesinin ne anlama geldiğini, ne olduğunu, ne ile karşılaştığını bizden önceki nesillerin bilmeyen bir nesildir. O bilgi eksikliğini nerden tamamlayacaklar? Eskilerle konuşarak, gidip onlara sorarak. Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında şu vardı, gerçekte ne oluyordu neydi yaşanan sıkıntılar bu bilgiyi alacaklar ve fikirlerini oluştururken bunlardan da faydalanacaklar. Söylemeye çalıştığım buydu.

Bunu söyledikten sonra, Meclisle ilgili elbette işte bina yapacağız vesaire bir sürü isteğimiz var, inşallah olur da. Ama bina oluncaya kadar da Meclisin kendi içindeki eksikliklerin tamamlanmasına yönelik hepimiz yardımcı olmaya hazırız Sayın Başkana, o anlamda bir kuşkusu olmasın. Yalnız Meclis Başkanının Cumhurbaşkanına vekalet ettiği dönemde oy kullanma hakkı vardır Savcılık görüşünün, son derece yanlış bir görüş olduğunu ben buradan tekrar vurgulamak isterim. Türkiye’de, bizde Meclis Başkanı oy kullanır, nisaptan sayılır. Türkiye’de Meclis Başkanı nisaptan sayılmaz, oy kullanmaz. Buna rağmen Cumhurbaşkanına vekalet ederken, Meclis Kürsüsünden hitap etti diye direğin ucuna diktiler kendini. Niçin? Çünkü Anayasaya göre Meclis Yürütmenin başı şey, Cumhurbaşkanı Yürütmenin başıdır. Doğru. Ama Yürütmenin başı devletin başıdır Yürütmenin başıdır. Bu Meclise geldiğimde, oradan buraya geleceğinde Meclis

2326

Page 181: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Başkanının izni ile gelir. Buraya oturamaz. Meclis Başkanı kapıdan içeri girer hepimiz ayağa dikiliriz selamlarız kendini ama Cumhurbaşkanı içeriye girdiğinde oraya geçer oturur ve hiçbirimiz de selamlamıyoruz. Yanlıştır başka konu, selamlamamız lazım. Devletimizin başıdır, geldiğinde bu Meclise ayakta karşılamamız gerekir. İçtüzük bu anlamda son derece yanlış. İçtüzükte öyle yazmasına rağmen de yapmamız lazım çünkü oraya bir makamı temsil eden, devleti temsil eden kişi gelir. Dolayısıyla devletin temsiliyetini üstlenen bir vekilin, nisap sorunu var diye Mecliste de aynı dönemde oy vermesi, işte bilmem hangi göreve Kamu Yasasında; “Bir göreve vekalet eden kendi görevini de beraber yürütür aynı zamanda” görüşü ile asla bir şeye, bir yasal hale getirilemez. Bir kere bir teamül vardır, Anayasada buna aykırı hususlar vardır, hiç bunu Anayasal bir mesele haline getirmeyelim.

Ha, şimdi bir olay yaşandı nisap konusunda geçenlerde. Onu zaten Başbakana, bütçe görüşmeleri başlamadan da söyledim. Bütçe döneminde böyle bir sorun doğması halinde, biz bu boşluğu doldurmaya hazırız diye. Hazırız. Niçin? Bu teamülün bozulmasını istemiyoruz. Anayasadaki böylesi önemli bir olayı, Anayasa Mahkemelerine götürüp her iki makamı da, her iki makamı da hem Meclis Başkanlığını hem Cumhurbaşkanlığını yıpratmamızın hiç anlamı olmaz dolayısıyla bunu yapmayalım. Bu konuda hassas olduğumuzu lütfen bilin, böyle bir görevlendirme de gelirse Sayın Başkan, Meclisin Başkanı olarak, UBP Milletvekili olabilirsiniz ama Meclisin Başkanısınız, bu konuda siz de bizim düşüncemizde olduğunuzu ortaya koyun lütfen ve umarım o düşüncedesiniz. Ve ben de temin ediyorum Demokrat Parti Başkanı olarak, böylesi bir nedenden dolayı bir sorun bu Mecliste yaşanmayacak ki ülkemizde böylesi bir sorun da, bir kriz de çıkmasın. Bir bozmadığımız o kaldı, onu olsun devam ettirelim. Ben sadece bunları söylemek için söz aldım.

Saygılar sunarım. Oyumuz olumludur Meclis Bütçesine ve elbette İçtüzük Komitesinin de bir an önce çalıştırılması, o biter bitmez Anayasa Komitesinin çalıştırılması ve gerekli düzenlemeleri yapmamız da beklentimizdir. Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Denktaş.

Buyurun Sayın Zengin.

AHMET ZENGİN (İskele) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bu saatte sizi fazla bekletmemek için çok kısa kesiyorum. Şimdi bu mikrofona gelen Sayın Çakıcı ve Sayın Mustafa Emiroğluları inanır mısınız tribünlere oynuyorlar. Yani karşındaki bütün seçmenlerini çoğaltma şeyi içerisinde, psikolojik şeyi içerisinde aslında konularla hiçbir ilgisi olmayan, gündemle hiçbir ilgisi olmayan konuları getirip getirip böyle yuvarlar, elli sefer, yüz sefer. Dolayısıyla bunlara karşı ben birazcık akrasif davranıyorum, bu bakımdan sizden özür diliyorum. Ama bu akresif davranışlarıma susmayacağım. Yani böyle şey yaptıkları sürece elimden gelen yine müdafaayı yapmaya çalışacağım. Ama belki de bu Kürsüye gelerek yapacağım bundan sonra. Yerimde daha sükun, daha sakin olmaya çalışacağım. 1975 yılında ben bu memlekete geldiğimde benim arkadaşlarla, arkadaş edindik, dost edindik. Ve hatta çalışma arkadaşım vardı, bana şunu anlatmıştı. Biz diyor Namık Kemal Lisesinde okuduk. Ancak diyor mesela köy ve Topçu Köylüydü,

2327

Page 182: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Sayın Nazım Çavuşoğlu’nun köyündendi arkadaşımız. Bana şunu anlattı. Bir okulların açılışında Birleşmiş Milletler Gücü, Barış Gücü eşliğinde okula gelirdik. 15 Şubatta bir giderdik yine onun eşliğinde...

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Mağusa) (Yerinden) – Tribünlere oynan Ahmet Bey.

AHMET ZENGİN (Devamla) - Yazında evimize tekrar...

BAŞKAN – Mustafa Bey müdahale yapmayın lütfen.

AHMET ZENGİN (Devamla) - Tekrar Birleşmiş Milletler eşliğinde Topçuköy’e giderdik diyor. E bunları anlattıkça biz o zaman, yani bu memlekette bir sakinlik, huzurluk var diye düşünülemez. Damda yatıyormuş Çakıcı. Vallahi billahi bilmiyorum ben. Demek o zamandan beri Rumlarla çok ahbaptı, çok iyidir, gene de yatmaya devam etsin. Şimdi şu anda ona da kimse bir şey dokunmaz herhalde damda yatarsa. Var mı yani sana dokunan? Yok. Yani onun için hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Zengin. Buyurun Sayın Tancer.

MEHMET ARİF TANCER (Girne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gecenin bu geç saatinde Meclis Bütçemizi değerlendirirken birkaç söz de söylemeyi uygun bulduk.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kıbrıs Türk halkı şu anda altında bulunduğumuz bu yüce Meclise bir çok badelileri atlatarak geldi. İlk önce gavanin Meclisi, ondan sonra cemaat Meclisi, en son merhale olan da bu devlet yapısı içerisinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisine geldik. Dolayısıyla bu kolay elde edilmiş bir olay değildir. Bizim görevimiz bu yapıya sahip çıkmak ve bu yapıyı her yönden, her yönden düzeltmek gerekir. Sayın Başkanımızın da açıkladığı gibi İçtüzük konusunda Meclisimizin şiddetle ve ivedilikle bir divan üyesi olarak benimde bir ihtiyacım olduğu konusunda görüşlerimiz hemfikirdir. Süratle Avrupai bir İçtüzüğün hazırlanması ve oluşturulan, tüm partilerin konsensüsü ile oluşturulan bu İçtüzük Komitesinin süratle, Sayın Başkanımızın direktifleri ile bu Komitenin Bütçe biter bitmez faaliyete geçmesi ve bu İçtüzüğün artık gerekli değişiklikleri yapması gerekmektedir. Özellikle konuşma süreleri konusunda da dünyanın yaptığı uygulamayı bizim de artık düşünmemiz ve yapmamız gerekmektedir. Herhangi bir konunun dile getirilmesi ve kamuoyuna açıklanabilmesi normalde yarım saat, bir saat içerisinde maksimum yapılabilir. Daha fazlası artık tribünlere oynama şeklinde Sayın Zengin’in söylediği gibi bir uygulama içerisine girer. Vatandaş bize bunda puan vermez, aferin, ne güzel yaptınız da demez. Sabaha kadar konuşana fazladan oy da vermez. Bunu söylemiş olayım. Kim içi dolu vatandaşa direk mesajı verebilirse vatandaş onu muhakkak takdir eder, sabaha kadar konuşan çok oy alır, çok aferin alır gibi uygulama bence yersiz bir olaydır. Ona inanan da yanlışa inanır diye değerlendiririm.

2328

Page 183: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bu mütevazı Meclisimizin yapısı milletvekilliği görevini sürdürebilmesi için maalesef yetersizdir, herkesin malumudur.Yeni Meclis binası şu anda söylem safhasındadır. Yer tespiti yapıldı ama ne zaman bitecek, ne zaman yapılacak, bütçesi nasıl olacak bunu ben de bilmiyorum, bilen varsa da söylesin. Ama vekillerimiz, vatandaşımızla görüşme konusunda oda konusunda maalesef yetersizdirler. Bir odayı üç kişi paylaşıyor, birinin misafiri, birinin seçmeni, birinin arkadaşı vatandaşı bir konu için görmeye geldiği taktirde, sıra beklemek durumunda veya hiç imkan bulamamakta veya koskoca bir salonda herkesin içerisinde, 20 kişinin arasında ayak üstünde, Meclis bahçesinde görüşmelerini yapmaktadırlar ki bu da vekillik görevi için yeterli bir mekan, bir durum değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bir diğer, milletvekillerimizin bir diğer eksiği de danışman ve araştırma yapacak görevli eksikliğidir. Biliyorsunuz dünyanın bütün Meclislerinde her milletvekilinin ya sekreteri veya 1-2 tane danışmanı mevcuttur. Bu konuda vekile yardımcı olacak, eski evrağı eski dokümanları efendim tutanakları veya araştıracağı herhangi bir konuda kendisine yardımcı olabilecek, ekipmanları temin edecek veya danışmanlık hizmeti verebilecek personele ihtiyaç vardır. Bu konuda benim bir önerim olacak, birçok arkadaşlarımla kulislerde bunu konuşuyoruz. Seçime girmeyecek olan siyasi kamu görevlilerinin, devlet memurlarının danışman olarak görevlendirilmesi de bu konuda en uygun yaklaşımlardan birini teşkil edecektir. Dolayısıyla bu konuyu da artık gündeme alıp, bu konuda bir yasal değişikliği de yapmamız gerekecektir diye değerlendiriyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vatandaşımız, seçmenimiz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti insanımız bizim başımızın tacıdır, veli nimetimizdir. Biz onların sayesinde buradayız, bizim de görevimiz onların hizmetidir. Milletvekilleri vatandaşın hizmetkarıdır. Ama bu yüce çatı da birçok şehit pahasına Kıbrıs Türk Halkının yıllarca süren mücadelesinin eseri olarak bu yüce yapıya, bu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisine kavuşmuş bulunmaktayız. Geçmişlerin hatırı için bu yapılan yüce mücadelenin verdiği kararlılıkla bu Meclis yapısına hepimizin olduğu gibi buraya gelen, ziyarete gelen vatandaşlarımızın da saygı göstermesi gerekmektedir. Zaman zaman görüyoruz, bazı insanlar bazı vatandaşlar bu Yüce Meclise, pantolonlarının arkasını göstermek suretiyle karşılık vermektedirler. Bunu benim kabullenmem olası değildir. Kendini bilen...

MEHMET ÇAKICI (Lefkoşa) (Yerinden) – Düdük de çalar.

MEHMET ARİF TANCER (Devamla) – Aklı selim sahibi...

MEHMET ÇAKICI (Yerinden)(Devamla) – Düdük.

MEHMET ARİF TANCER (Devamla) – Herhangi birisi... Düdük çaldık doğrudur, siyasi protesto yaptık Sayın Çakıcı. Doğrudur alkış da tuttuk, o da doğrudur ama bir siyasi olayı...

MEHMET ÇAKICI (Yerinden)(Devamla) – Yani kendini eleştiriyorsun şu anda?

2329

Page 184: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

MEHMET ARİF TANCER (Devamla) – Nasıl? Ben, efendim?...

MEHMET ÇAKICI (Yerinden)(Devamla) – Kendini eleştiriyorsun?

MEHMET ARİF TANCER (Devamla) – Ben kendimi niye eleştireceğim?

MEHMET ÇAKICI (Yerinden)(Devamla) – Yok yani, sordum da.

MEHMET ARİF TANCER (Devamla) – Ha ben siyasi, bir siyasi gösteri olarak bunu yaptım. Ama pantolonumun arkasını göstermedim Sayın Çakıcı. Yapmadım onu. O ayrı olaydır. Düdük çalınabilir, ıslık da çalınabilir, bağrışılır da...

ÖMER KALYONCU (Girne) (Yerinden) – İğne ve çuvaldız.

MEHMET ARİF TANCER (Devamla) – Nasıl?...

ÖMER KALYONCU (Yerinden)(Devamla) – İğne ve çuvaldız.

MEHMET ARİF TANCER (Devamla) – Ha, iğne ve çuvaldız tabii. Ha pantolonun arkasını gösterme olayını ben yapmadım, bunu da tavsiye etmem.

ÖMER KALYONCU (Yerinden)(Devamla) – Arka arka çıktın sen buradan?

MEHMET ARİF TANCER (Devamla) – Efendim?

ÖMER KALYONCU (Yerinden)(Devamla) – Arka arka çıktın?

MEHMET ARİF TANCER (Devamla) – Hayır. Arka arka çıktım doğrudur, yapmadım. Yapmadım. Dolayısıyla bu hareket başka, bizim yaptığımız siyasi gösteri...

ARİF ALBAYRAK (Gazi Mağusa) (Yerinden) – Düdük de tamam değil, pantolon da tamam değil.

MEHMET ARİF TANCER (Devamla) – Ayrı konudur. Siz de yaptınız aynı şeyi.

ARİF ALBAYRAK (Yerinden)(Devamla) – Düdük de tamam değil.

MEHMET ARİF TANCER (Devamla) – Tamamdır. Ben çalmadım o düdüğü ama ben de orada bulundum. Ne ise.

SERDAR DENKTAŞ (Lefkoşa) (Yerinden) – Ben çaldım. Ve o dönemde yapılana ancak düdük çalınırdı.

ARİF ALBAYRAK (Yerinden)(Devamla) – Pantolon az biledir demek ki.

2330

Page 185: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

MEHMET ARİF TANCER (Devamla) – Ha. Senin kabullenme, anlayış tarzın öyle ise ben o anlayış tarzına birşey diyemem. Herkesin anlayış tarzı ve kabullenme şekli değişiktir.

AHMET ZENGİN (İskele) (Yerinden) – Sen burada değil miydin?

MEHMET ARİF TANCER (Devamla) – Ben bunu kabullenemiyorum.

AHMET ZENGİN (Yerinden)(Devamla) – Sen burada değil miydin?

MEHMET ARİF TANCER (Devamla) – Dolayısıyla bunların yapılmasına da meydan vermemek lazımdır diye değerlendiririm. Bunları yapanların da uyarılması normal bir davranış tarzıdır. Benim anlayışıma göre bu olayda bunların uyarılması da normal bir davranış tarzıdır. Bu Meclis ne benim, ne sizin, ne de başkasının malıdır. Vatandaşın, halkın malıdır. Dolayısıyla halkın birliği, bütünlüğü ve iradesi burada yansıtılmaktadır. Dolayısıyla bu kurala da riayet edilmesi gerekir anlayışındayım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri...

ÖMER SOYER KALYONCU (Girne) (Yerinden) – Aydın havası olsun. Madem düdükten bahsettik, aydın havası olsun.

MEHMET ARİF TANCER (Devamla) - Tamamdır, tamamdır. Hepsinden bahsediyoruz, merak etmeyin Sayın Kalyoncu.

Bu Mecliste zaman oldu, içeriye girildi, bu Kürsü işgal edildi, yangın da çıkarıldı, yaktılar da bu Meclisi, bunu biliyorsunuz. Zamanında bankaların batış olayında bu Meclisi yaktılar da ve buradan ismini söylemeyeyim, bir vatandaşın Meclis Başkanının koltuğuna oturup da nutuklar attığını ben televizyonda gördüm, vekil değildim o zaman. Dolayısıyla bu konulara dikkat etmek gerekir diye düşünüyorum. Meclis dışında eylemler yapıldı son Kamu Görevlileri Yasası ile ilgili. O Yasaya biz de karşıydık ve karşı oy verdik. gösteri bir haktır. Vatandaşımız her türlü gösteriyi yapacaktır, Meclisin önünde de yapacaktır, arkasında yapacaktır. Ama bir şey yapamaz vatandaşımız, fiili tecavüzde bulunamaz. Yukarıdaki ikinci katta kırılan cam üzerine atılan taşı ben gördüm. Eğer orada oturan memur orada otursaydı şimdi en az bir haftalık mevta olmuş olacaktı, ben gördüm atılan taşı. Bir tanesi atmıştır. Ama engel olunması gerekir. Dolayısıyla bu konularda da hassas olunması gerekir. Gösteri, grev, lokal, her türlü yasal eylem vatandaşın hakkıdır, yapacaktır. Ama fiili tecavüz asla. Dolayısıyla fiili tecavüzü da mahzur göstermek doğru bir anlayış tarzı değildir diye değerlendiririm. Dolayısıyla değerli arkadaşlarım bunları söyledikten sonra bu geç akşamda, hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tancer. Buyurun Sayın Albayrak.

TARIM VE DOĞAL KAYNAKLAR BAKANI NAZIM ÇAVUŞOĞLU (Yerinden) – Kaç dakika konuşacaksın? Ona göre çıkacağım dışarıya.

2331

Page 186: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

ARİF ALBAYRAK (Mağusa) - İşte bu girişten anlaman lazım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gecenin bu saatinde böyle 26 Hükümet milletvekilinin önünde hitap edebilmek aslında çok büyük bir mutluluk. “Ben bu keyfi yaşamak için çıkmıştım. Teşekkür eder, saygılar sunarım” deyip inmem gerekirdi ama çıkmışken bir şeyler de söyleyeyim gene. Tabii dinleyemedim ben bazı konuşmaları ama işte yasaklılar listesinin bu Meclise getirilmesi konusu herhalde konuşuldu diye ben tekrar açmayacağım. Tahmin ederim Kıbrıs’ta ilk defa biber gazının kullanışı ile ilgili...

AHMET ÇALUDA (Güzelyurt) (Yerinden) – 2004’de de kullanıldı. 2004’de.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Biber değildi o, başka bir gazdı. Bu acı biber gazıdır. Onu da geçiyorum. Bu konu incelenmiştir diye. Geçenlerde Meclisin bahçesine ekmiş olduğumuz yasemini de kontrol ettim. Bir kaç gün sulandı bereket versin. Ardına yağmurlar geldi. Şimdi sulanmaya gerek yok. Arada bir kontrol ederim gidip de birisi yanlışlıkla sökmesin diye. Tahmin ederim o da büyüyecektir umutlarımızla birlikte. Benim değinmek istediğim iki kısa konu var ve sizi evlerinize, eşlerinize, çocuklarınıza göndereceğiz merak etmeyin. Bir tanesi Meclis Başkanlığına teşekkür etmek için ben söz aldım. Şimdi hayatımız hep eleştiriler üstüne değildir muhalefette olduğumuz zaman. Sizin de bu şekilde olabilmenizi düşünerek, belki bir örnek olur düşüncesi ile de yapıyorum bunu.Büyük gayret gösterdi Sayın Başkan teknik ekibi ile birlikte ve akşam ve sabahleyin dinlediğiniz çağrı zilini değiştirdi. Bu sıradan bir sizi çağıran zil gibi algılanmaması gerektiği için çünkü görüyorum ki bir kısım arkadaş daha bazı şeylere şekilsel bakıyor ve kendi kültürünün ve ona sahip çıkmanın ne demek olduğu noktasında hala daha bir kısım eksikleri vardır. Eğer ki bu zili

NECDET NUMAN (Girne) (Yerinden) – Değiştirdi ama.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) – Değiştirdi tekrardan?

AHMET ZENGİN (İskele) (Yerinden) – Anlaşılmadı, onun için.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) – Söyleyin de o zaman tam ters şeyi söyleyeyim.

AHMET ZENGİN (Yerinden)(Devamla) – Kulak alışkanlığı olmadı ama...

ARİF ALBAYRAK (Devamla) – Öyle mi Başkan? Hayır, zil değiştiyse çevireyim sayfanın öbür tarafını.

CUMHURİYET MECLİSİ BAŞKANI HASAN BOZER (Yerinden) – Hayır, bir adaptasyon gerekiyor.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) – Tamam fondan versin ben konuşurken.

HASAN BOZER (Yerinden)(Devamla) – Bir adaptasyon gerekiyor.

2332

Page 187: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

ARİF ALBAYRAK (Devamla) – İlk defasında zorlanacak arkadaşlar bilirim ama ondan sonra alışacaklar.

Şimdi değerli arkadaşlar, bu size çok daha şık gelebilecek melodiler de olabilir burada ama dikkat ederseniz bu, nasıl ki siz politikayı bildiğinizi iddia ediyorsunuz, şüphelerin olması ayrı bir konu, bu noktayı da DAÜ Müzik Bölümündeki hocalar yarattılar ve yaptıkları da, belki bilmeyenler için söyleyeyim, Kıbrıs Bir Ada Mıdır şarkısı sevgili Kamuran Aziz’in klasik bir eseri, diğeri de Sıla 4’ün Rahmetli Raif Denktaş’ın unutulmaz şarkısı Köprüden Geçemedim’in, ikisinin senfonik bir şekilde miksajına dayanmaktadır. Dolayısıyla lütfen bu şekilde algılayınız çünkü...

AHMET ZENGİN (Yerinden)(Devamla) – Miksaj ne?

ARİF ALBAYRAK (Devamla) – Evet. Miksaj Karadeniz’de karıştırılma anlamında kullanılır evet. Ve gene bilmeyenler için hatırlatayım, Kamuran Aziz’e bu Meclis Kültür Komitesi ve Meclis Başkanlığı, geçtiğimiz iki yıl evvel onur ödülü vermiştir Kıbrıs Türk kültürüne yaptığı katkılardan dolayı. Keza iyi ki kadıncağız yeni dönemde kitap okuyamıyor da, Tarih Kitaplarından ismini çıkardığınızı fark etmedi yoksa absürd bir durum yaratmış olurduk. O nedenle...

SERDAR DENKTAŞ (Lefkoşa) (Yerinden) – Sayın Albayrak, sabah ne güzel müzikle girdik şimdi gene zil çalar.

HASAN BOZER (Yerinden)(Devamla) – Teknik bir olaydır.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) – Bunu teknik bir olay gibi algılıyoruz. Eğer olmadığı taktirde her bütçe günü çıkar bu konuyu ben uydururum bir yerinden, her bütçeye sokuştururum onu.

SERDAR DENKTAŞ (Yerinden)(Devamla) – Bu konuda tam destek Albayrak’a.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) – Dolayısıyla, şimdi zaten onu tekrardan dinleyeceğiz değerli arkadaşlar.

Evet bu konuda eğer ki kabul görecek olur ve devam edecek olursa, ben Meclis Başkanlığına öneriyorum. Hiçbir karşılık beklemeden, Kültür Bakanının da bu konuya destek vereceğine olan inancımı tekrarlayarak, bu konuda emeği geçen arkadaşlarımıza bizim, bu katkılarından dolayı bir teşekkür belgesi, belki bir plaket vermemiz gerekebileceğini de hatırlatmak isterim sizlere. Çağdaş bir Meclise yakışan da budur değerli arkadaşlar. Bu teşekkürü Sayın Başkana ve anlayış göstereceğinize inanarak sizlere ve teknik ekibe yaptıktan sonra bir de eleştirim olacak, ondan sonra da bitireceğim sözlerimi.

Bu eleştirim de değerli arkadaşlar, Makedonya’dan gelen bir davetle ilgilidir. Bir kısmınız bilmiyor bunu, bir kısmınız biliyor çünkü reddeden heyetin içinde idiler. Konuyu bahsedeyim arkadaşlar. Bu KKTC’nin tanıtılmasına yönelik hayatını kurgulayan

2333

Page 188: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

insanlar için özellikle, partiler ya da milletvekilleri için çok önemlidir. Ben olaya daha farklı bir yönden baktığım için bunu önemsedim. Ancak ne yazık ki, hani ambargo ambargo deriz ama bir bakıyoruz ki Sayın Genel Başkanımızın da sabahleyin ifade ettiği gibi, bazı mühürleri değiştirmek adına aslında ambargoyu biz kendi kendimize koyuyor isek, burada da bazı çıkış yollarımızı sanki tıkıyor gibiyiz. Gelen davet belki gene bir kısmınız bilmez, Makedonya’da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Makedonya Kültür ve Turizm Derneği vardır.Ve bunun başında bir Türk yoktur, Makedon Türkü yoktur. Bunun başında bizzat bir Makedon vardır. Yönetim Kurlunda da Makedonlar vardır, Türk temsilciler de vardır ve o insanların bize daha önce bizim bağlantılarımızla yarattığımız bir ilişkiden dolayı geçtiğimiz aylarda bir daveti geldi bir ekip gelsin görüşelim. Biz altyapıyı hazırladık ve bir Kültür Ofisi kurabiliriz diye. Ben çok memnun oldum bu davete açıkçası ve şunu da söyleyeyim ki ben Makedonya’ya muhtelif vesilelerle siyasi olmanın ötesinde de beş kez gitmiş biriyim. Yani böyle çok fazla merak ettiğim bir yer değil ama tavsiye ederim çok güzel bir yerdir. Dolayısıyla buradan maalesef bizi de çağırarak ehemmiyeti nedir bu işin öğrenilmeden yahu sıradan bir gezme ben böyle algıladım yanlışsa Başkan da düzeltebilir beni diye olumsuz bir karar çıktı. Saygı duydum. Dedim ki; lütfen bu kararı o zaman bildirin bu insanlara. Hade yazılar karıştı, kağıtlar bulunamadı. Ne ise ondan sonra tekrar adresi bulduk, verdi. Tabii netice ne oldu bilmiyorum. Sonra ben dedim ki; bu insanları lütfen işte önümüzde 20 Temmuz var, 15 Kasım var davet ediyorsunuz, davet edin burada konuşalım en azından bazı şeyleri. Günün sonunda 20 Temmuz’da geçti, 15 Kasım’da geçti. Dolayısıyla bu insanlar buraya gelmedi. Bir teşekkür mektubunun yazılıp yazılmadığından da açıkçası haberim yok. Bilen varsa, bilgilendirirse ben memnun olacağım.

Bir dipnot daha düşeyim. Geçmiş dönemde Milli Eğitim Bakanı ile birlikte biz Makedonya’ya gittik ve oradaki işte Türk Milletvekilleri ile görüşmedik sadece ya da bu Derneğin Başkanı ile. Makedonya Cumhuriyeti’nin Milli Eğitim Bakanı, ayrı Kültür Bakanı, ayrı Spor Bakanı ile toplantılar oldu ve yemeklerde buluştuk. Bunun gerçekten önemli bir şey olduğunu addediyorum ben sıkışmış bir KKTC’nin dünya içindeki yaşamını düşündüğünüz zaman. Dolayısıyla bu insanlarla kültürel bağlantıyı da yapma şansımız çok yüksek. Çünkü başka bir dipnot söyleyeyim size. Bu Kültür Bakanını da yakınen ilgilendirir, tabii Dışişleri Bakanlığını da. Bu daveti bize yapan Razme Kumbarovski isimli adam ki Derneğin Başkanıdır. Ayni zamanda Dünya Şiir Festivali anlamına gelen Struga Şiir Akşamlarının da Genel Sekreteridir. 48 yıldır yapılmaktadır ve UNESCO’nun desteğindedir bu Festival değerli arkadaşlar. Bir de Struga’ya yakın Ohrid diye bir Şehir var ki bu Ohrid Şehrinde de Yaz Festivalleri yapılmaktadır ki oraya katılan sanatçıların seviyesini anlamak için ben orada iken Pavarotti’nin geldiğini söylemem lazım size veyahut da Jose Louis Caldera gibi sanatçılar getiriyorlar. Dolayısıyla bizim de buradan insanlarımızın oraya gidip katılabilmesine yönelik bu bağlantıları yapmakta çok ciddi bir olaydır. Kaldı ki Makedonya’nın Atatürk ile ilgili çok ayrı bir de önemi ve emniyeti vardır. Bitola diye bir Şehri var. Yani diğer ismi ile Manastır oradaki bir lisede Atatürk askeri eğitimini almıştır. Dolayısıyla bu konudaki…

BAŞKAN – Sayın Albayrak konuya gelin lütfen konumuz Bütçe Yasa Tasarısı.

2334

Page 189: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

ARİF ALBAYRAK (Devamla) – E, Meclise bir davetti arkadaşlar bu. Yani pardon ama saat 24.00 oldu uyukladın galiba Başkan. Konunun tam içindeyiz en tatlı yerindeyim üstelik. Bu Meclise davetti arkadaşlar ve Meclis bu davete “hayır” cevabını verdi ve dönüp yanıt da vermedi ve şunu da söyleyeyim. Ben telefon ile aradım bu insanları ve özür diledim ve bana da dediler ki; ne biçim devletsiniz siz yahu? Ben de o zaman işte boynumu büktüm ve haklısınız dedim.

İÇİŞLERİ VE YEREL YÖNETİMLER BAKANI (Yerinden) – Olmadı bu.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Nasıl olmadı?

ŞERİFE ÜNVERDİ (Yerinden) (Devamla) – Her ne kadar da haklı olsaydı devletin orada..

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Yani demedim aslında da içimden geçti işte. Ama bir daha davet gelir de böyle olursa bu sefer söyleyeceğim ona göre.

Bir not daha söyleyerek ben bitireyim sözlerimi. Atatürk’ten bahsettik ya, o Bitola şehrinde değerli arkadaşlar darılmaca yok şimdi. Gidenler görecek, en güzel caddesinin içinde sağ tarafta ikinci katta Eleni diye bir Rum kızının da bir yeri vardır ve müze olarak durur. Onun içinde ne var bilir misiniz? Evet, Atatürk’ün bir zamanlar sevgilisi olan bu Eleni denen kıza karşı yazmış olduğu mektuplar da var. Merak edenler bunu görebilir. İşte sevginin evrenselliği … Efendim?

ŞERİFE ÜNVERDİ (Yerinden) (Devamla) – Türkçe yoksa?

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - E, bilmem artık. Çok merak ettim, gittim kapalıydı, göremedim. Dolayısıyla Atatürk’ü ben bu hikayeyi duyduktan sonra daha da sevdim. Evet değerli arkadaşlar gecenin bu geç vaktinde Meclis Bütçesine oyumuz söylendiği gibi evet olacaktır ama Başkandan bir ricam daha var. Lütfen bizlere adres gönderirken, adreslerimize mektup gönderirken “Magosa” diye bir şehir tanımlanması da yapmazlarsa memnun oluruz. Teşekkür ederim, sağ olun.

BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri; Cumhuriyet Meclisi Bütçesi üzerindeki görüşmeler…

MECLİS BAŞKANI HASAN BOZER (Yerinden) - Sayın Başkan söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

MECLİS BAŞKANI HASAN BOZER – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; birkaç cümle söyleyip ineceğim. Ben katkı koyan bütün arkadaşlara teşekkür ediyorum. Söylenen bütün şeyler dikkate alınacaktır. Tutanakları noktası virgülüne tekrar, tekrar inceleyip gereken yapılacaktır. Onların söyledikleri bizim için değerlidir. Sayın Serdar Denktaş’ın hassasiyetini anlıyoruz o konuda katkı koyacağız, dikkate alıyoruz. Sayın Albayrak biraz işleri değiştirdi. Bizler dış temaslara çok ehemmiyet veriyoruz, tabii her

2335

Page 190: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

olayın iki boyutu vardır. Orada davet şekli itibarı ile de birtakım hatalar vardır, dolaylı bir davetti, direkt Meclise davet değildir. Ne ise yine de bizim bakış açımızda hiçbir değişiklik yoktur. Biz törenlerde de dönüp Makedonya’yı Sayın Albayrak tekrar davet etmişizdir. 15 Kasım törenlerinde davet ettik orda bir yanlış bilginiz vardır. Bakış açımızda hiçbir şey…

ARİF ALBAYRAK (Yerinden) (Devamla) – Gelmediler.

HASAN BOZER (Devamla) - Geldiler tabii. Davet ettik.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Seni davet etmeyi unuttular Arif.

HASAN BOZER (Devamla) - Arif ev sahibidir davet istemez. Yani arkadaşlar hassasiyetimiz bu dış temaslarda çok yüksektir, o konuda içiniz rahat olsun. Nitekim temaslarımız devam etmiştir. Albayrak’ı da anlıyoruz, endişe etmesin. Hepinize tekrar teşekkür ediyoruz.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bozer. Sayın milletvekilleri Cumhuriyet Meclisi Bütçesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi bu Bütçeyi oyunuza sunuyorum. Kabul edenler?...Etmeyenler?...Çekimser?...Oybirliği ile kabul edilmiştir.

Şimdi Kurumsal 14 Mahkemeler Bütçesinin görüşülmesine geçiyoruz. Mahkemeler Bütçesinin ödeneklerini okuyun lütfen.

KATİP – Kurumsal I’inci Düzey 14: Mahkemeler Bütçesi. II. Düzey, 01 Personel Giderleri (TL) 15 Milyon 420 bin 289. 02 Sosyal Güvenlik Kurumuna Devlet Prim Giderleri (TL) 321 Bin 866. 03 Mal ve Hizmet Alımları Giderleri (TL) 903 Bin 920. 05 Cari Transferler (TL) yok. 06 Sermaye Giderleri (TL) yok. 07 Sermaye Transferleri (TL) yok. 08 Borç Verme (TL) yok. II. Düzey Toplamı (TL) yok. Kurumsal Toplamı (TL) 16 Milyon 646 Bin 75.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri; Mahkemeler Bütçesi üzerinde söz isteyenler? Buyurun.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Mağusa) – Sayın Başkan , değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde konuşsak da herhalde dinlenilmeyecek, anlaşılmayacak onun için gerek yok.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tancer

MEHMET ARİF TANCER (Girne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz de Demokrat Parti olarak Mahkemeler Bütçesine olumlu oyumuzu bildirmek için buraya çıktım.

Hepinize teşekkür ederim.

2336

Page 191: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

BAŞKAN – Buyurun Mustafa Bey.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Gazi Mağusa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mahkemelerin Bütçesine bizim de oyumuz olumlu olacak.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Mahkemeler Bütçesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi bu Bütçeyi oyunuza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oybirliği ile kabul edilmiştir.

Şimdi Kurumsal 18; Yüksek Yönetim Denetçisi (Ombudsman) Bütçesinin görüşmesine geçiyoruz. Ödenekleri okur musunuz lütfen.

KATİP –

Kurumsal I. Düzey 18; Yüksek Yönetim Denetçisi (Ombudsman) Bütçesi.

01 Personel Giderleri; 766 Bin 510. 02 Sosyal Güvenlik Kurumuna Devlet Prim Giderleri; 30 Bin 291. 03 Mal ve Hizmet Alımları Giderleri; 136 Bin 480. 05 Cari Transferler; 2 Bin 150. 06 Sermaye Giderleri; Yok. 07 Sermaye Transferleri; Yok. 08 Borç Verme; Yok. II’nci Düzey Toplamı;Yok. Kurumsal Toplamı; 935 Bin 431.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri; söz isteyen var mı?... Yok. Sayın milletvekilleri; Yüksek Yönetim Denetçisi (Ombudsman) Bütçesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi bu Bütçeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oybirliği ile kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri; bugünkü görüşmemiz tamamlanmıştır. Program gereğince Kurumsal 03; Başbakanlık Bütçesi, Kurumsal 04; Dışişleri Bakanlığı Bütçesi, Kurumsal 15; Hukuk Dairesi Bütçesi görüşülecektir. Birleşimi burada kapatıyorum. Teşekkür ederim.

(Kapanış Saati; 24.00)

2337

Page 192: Dönem 7 yıl 2 birleşim 19evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/Shared... · Web viewVe 2000’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Talat

DÖNEM : VII YIL : 2

CUMHURİYET MECLİSİGÜNDEMİ

19’uncu Birleşim14 Aralık 2009, Pazartesi

Saat: 10:00

GÜNDEM:

I. BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI:

II. ÖZEL GÜNDEMDE YER ALACAK İŞLER:

2010 Mali Yılı Bütçe Yasa Tasarısı ve Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesinin Tasarıya ilişkin Raporu.

Tasarının madde madde görüşülmesine başlanması.

(1) Kurumsal 01; Cumhurbaşkanlığı Bütçesi.

(2) Kurumsal 02; Cumhuriyet Meclisi Bütçesi.

(3) Kurumsal 14; Mahkemeler Bütçesi.

(4) Kurumsal 18; Yüksek Yönetim Denetçisi (Ombudsman) Bütçesi.

2338