dönem 7 yıl 3 birleşim 9evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/shared... · web view2....

DÖNEM : VII YASAMA YILI: 2010/III

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ

CUMHURİYET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

9’uncu Birleşim25 Ekim 2010, Pazartesi

İÇİNDEKİLERSayfa

I.GELEN EVRAK 462

II.BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) ONAYA SUNULANLAR

1) İdari ve Sosyal İşler Komitesi Başkanlığının Anayasanın 146’ncı Maddesinin (3)’üncü Fıkrası Uyarınca Cumhurbaşkanınca Yeniden Görüşülmek Üzere Geri Gönderilen Kamu Çalışanlarının Aylık (Maaş-Ücret) ve Diğer Ödeneklerinin Düzenlenmesi Yasasının Genel Kurulda Üçüncü Görüşmesinin Yapılmasına ilişkin Tezkeresi.

465

2) Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesi Başkanlığının Kamu Görevlileri (Değişiklik) Yasa Tasarısının Genel Kurulda İvedilikle Görüşülmesine ilişkin Tezkeresi.

466

3) Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesi Başkanlığının Kamu Sağlık Çalışanları (Değişiklik No:2) Yasa Tasarısının Genel Kurulda İvedilikle Görüşülmesine İlişkin Tezkeresi.

466

4) Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesi Başkanlığının İş (Değişiklik) Yasa Tasarısının Genel Kurulda İvedilikle Görüşülmesine ilişkin Tezkeresi.

467

5) Başbakanlığın, İdari ve Sosyal İşler Komitesinin Gündeminde Bulunan, Tapu ve Kadastro Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) (Değişiklik) Yasa Tasarısının Komitede İvedilikle Görüşülmesine İlişkin Tezkeresi.

468

6) Başbakanlığın, İdari ve Sosyal İşler Komitesi Gündeminde Bulunan, Limanlar Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) (Değişiklik) Yasa Tasarısının Komitede İvedilikle Görüşülmesine İlişkin Tezkeresi.

469

7) Başbakanlığın, Ekonomi, Maliye Bütçe ve Plan Komitesi Gündeminde Bulunan, Kıbrıs Türk Sosyal Sigortalar (Değişiklik) Yasa Tasarısının Komitede İvedilikle Görüşülmesine İlişkin Tezkeresi.

470

8) Ulusal Birlik Partisi Grubunun Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesindeki Üye Değişikliğine İlişkin Tezkeresi.

661

9) CTP Grubu, TDP ve DP’ye Bağlı Bazı Milletvekillerinin Birlikte Sunmuş Oldukları Bakan ve İktidar Milletvekillerinin Meclis

692

459

Çalışmalarına Karşı Gösterdikleri İlgisizlik ile İlgili Genel Görüşme Açılmasına ilişin önergenin oylanması.

B) BİLGİYE SUNULANLAR

1) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Tarafından Gönderilen Anayasanın 146(3) Maddesi Gereğince, Yeniden Görüşülmek Üzere Söz Konusu Kamu Çalışanlarının Aylık (Maaş-Ücret) ve Diğer Ödeneklerinin Düzenlenmesi Yasasının Geri Gönderilmesine İlişkin Görüşü.

477

2)Yüksek Mahkeme Tarafından Gönderilen Anayasa Mahkemesi, Kamu Çalışanlarının Aylık (Maaş-Ücret) ve Diğer Ödeneklerinin Düzenlenmesi Yasasının Anayasaya Aykırı Olup Olmadığı Hakkındaki Görüşü.

478

3) Sayın Mutlu Atasayan’ın Ekonomi, Maliye Bütçe ve Plan Komitesi Başkanlığından İstifa Etmesine ilişkin Tezkeresi.

662

III. GÖRÜŞÜLEN TASARILAR

1) Anayasanın 146’ncı Maddesinin (3)’üncü Fıkrası Uyarınca Cumhurbaşkanınca Yeniden Görüşülmek Üzere Geri Gönderilen Kamu Çalışanlarının Aylık (Maaş-Ücret) Ve Diğer Ödeneklerinin Düzenlenmesi Yasası (Y.T.No:19/1/2009) ve İdari ve Sosyal İşler Komitesinin Yasaya ilişkin Raporu.

472

2) Hukuk ve Siyasi Komitesinin Boşalan Yayın Yüksek Kurulu Üyeliği için Önerilen Adayın Değerlendirmesine İlişkin Raporu.

663

3) Hukuk ve Siyasi İşler Komitesinin Yüksek Öğretim Planlama, Denetleme Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu yani YÖDAK’ın Üyelik Başvurularının Değerlendirilmesine ilişkin Raporu

677

4) Mücahit Tazmin (Değişiklik) Yasa Tasarısı ve Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesinin Tasarıya(Y.T.No:112/2/2010) İlişkin Raporu.

694

5) Vakıflar ve Din İşleri Dairesi Memurları Emeklilik Yasa Tasarısı (Y.T.No:113/2/2010) ile Ekonomi, Maliye Bütçe ve Plan Komitesinin Tasarıya ilişkin Raporu.

709

6) Kamu Görevlileri (Değişiklik) Yasa Tasarısı (Y.T.No:105/2/2010) ve Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesinin Tasarıya İlişkin Raporu.

723

460

7) Kamu Sağlık Çalışanları (Değişiklik No:2) Yasa Tasarısı (Y.T.No:106/2/2010) ile Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesinin Tasarıya İlişkin Raporu.

747

8) İş (Değişiklik) Yasa Tasarısı(Y.T.No:108/2/2010) ile Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesinin Tasarıya İlişkin Raporu.

753

9) Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) (Değişiklik) Yasa Tasarısı (Y.T.No:119/2/2010) ile Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesinin Tasarıya ilişkin Raporu.

758

10) Sivil Savunma Teşkilatı Personel (Değişiklik) Yasa Tasarısı (Y.T.No:120/2/2010) Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesinin Tasarıya ilişkin Raporu.

765

461

GELEN EVRAK

RAPORLAR:

1. Anayasanın 146’nci Maddesinin (3)’üncü Fıkrası Uyarınca Cumhurbaşkanınca Yeniden Görüşülmek Üzere Geri Gönderilen Kamu Çalışanlarının Aylık (Maaş-Ücret) ve Diger Ödeneklerinin Düzenlenmesi Yasasının (Y.T.No:19/1/2009) ve İdari ve Sosyal İşler Komitesinin Yasaya ilişkin Raporu. (Başkanlığa Geliş Tarihi: 22.10.2010)

2. Kamu Görevlileri (Değişiklik) Yasa Tasarısı (Y.T.No:105/2/2010) ve Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesinin Tasarıya ilişkin Raporu. (Başkanlığa Geliş Tarihi: 22.10.2010)

3. Kamu Sağlık Çalışanları (Değişiklik No:2) Yasa Tasarısı (Y.T.No:106/2/2010) ve Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesinin Tasarıya ilişkin Raporu. (Başkanlığa Geliş Tarihi: 22.10.2010)

4. İş (Değişiklik) Yasa Tasarısı (Y.T.No:108/2/2010) ve Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesinin Tasarıya ilişkin Raporu. (Başkanlığa Geliş Tarihi: 22.10.2010)

5. Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) (Değişiklik) Yasa Tasarısı (Y.T.No:119/2/2010) ve Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesinin Tasarıya ilişkin Raporu. (Başkanlığa Geliş Tarihi: 22.10.2010)

6. Sivil Savunma Teşkilatı Personel (Değisiklik) Yasa Tasarısı (Y.T.No:120/2/2010) ve Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesinin Tasarıya ilişkin Raporu. (Başkanlığa Geliş Tarihi: 22.10.2010)

YÜKSEK YÖNETIM DENETÇİSİ (OMBUDSMAN) RAPORLARI:

7. Yüksek Yönetim Denetçisi (Ombudsman)’ın, Sayın Ahmet Cemal Karşılı’nın, Başvurusu Üzerine Hazırladığı Denetçi Raporu. (O.B.R.No:16/3/2010) (Başkanlığa Geliş Tarihi: 21.10.2010)

YAZILI VE SÖZLÜ SORULAR:

8. Bağımsız İskele Milletvekili Sayın Ejder Aslanbaba’nın sunmuş olduğu, 2006 - 2010 Yılları Arasında Ülkeye Giriş Çıkışlar İle İlgili Yazılı Sorusu. (Y.S.No:64/3/2010) (Başkanlığa Geliş Tarihi:22.10.2010) (Başbakanlığa)

9. Bağımsız İskele Milletvekili Sayın Ejder Aslanbaba’nın sunmuş olduğu, Ülkedeki Kaçak İşçi Sayısı İle İlgili Yazılı Sorusu. (Y.S.No:65/3/2010) (Başkanlığa Geliş Tarihi:22.10.2010) (Başbakanlığa)

462

10. Cumhuriyetçi Türk Partisi Lefkoşa Milletvekili Sayın Dr. Sibel Siber’in sunmuş olduğu, ITEM Yasası Altında Verilen Puanlar Karşılığı Alınan Eşdeğer Mallar ve Güneyde Bırakılan Mallar İle İlgili Yazılı Sorusu. (Y.S.No:66/3/2010) (Başkanlığa Geliş Tarihi:22.10.2010) (Başbakanlığa)

11. Toplumcu Demokrasi Partisi Gazi Mağusa Milletvekili Sayın Hüseyin Angolemli’nin, Brucellali Hayvanlarla İlgili Sözlü Sorusu (S.S.No:14/3/2010) (21.10.2010 Tarihli 7’nci Birleşimde Başbakan Sayın İrsen Küçük ve Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Sayın Zorlu Töre tarafından yanıtlandı) (Başkanlığa Geliş Tarihi:21.10.2010)

12. Demokrat Parti Lefkoşa Milletvekili Sayın Serdar Denktaş’ın, Halkımızın Et Yemesi İle İlgili Sözlü Sorusu (S.S.No:15/3/2010) (21.10.2010 Tarihli 7’nci Birleşimde Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Sayın Zorlu Töre tarafından yanıtlandı) (Başkanlığa Geliş Tarihi:21.10.2010)

13. Toplumcu Demokrasi Partisi Gazi Mağusa Milletvekili Sayın Hüseyin Angolemli’nin, Zarara Uğrayan Patates Üreticileri İle İlgili Sözlü Sorusu (S.S.No:16/3/2010) (21.10.2010 Tarihli 7’nci Birleşimde Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Sayın Zorlu Töre tarafından yanıtlandı) (Başkanlığa Geliş Tarihi:21.10.2010)

14. Cumhuriyetçi Türk Partisi Gazi Mağusa Milletvekili Sayın Sonay Adem’in, Patates İthalatı İle İlgili Sözlü Sorusu (S.S.No:17/3/2010) (21.10.2010 Tarihli 7’nci Birleşimde Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Sayın Zorlu Töre tarafından yanıtlandı) (Başkanlığa Geliş Tarihi:21.10.2010)

15. Toplumcu Demokrasi Partisi Gazi Mağusa Milletvekili Sayın Hüseyin Angolemli’nin sunmuş olduğu, Gaziköy’deki Çocuk Parkı İçerisine Avcılar Lokali Yapılmak İstenmesi İle İlgili Sözlü Sorusu. (S.S.No:18/3/2010) (Başkanlığa Geliş Tarihi:21.10.2010) (Başbakanlığa)

YAZILI SORU YANITLARI:

16. Cumhuriyetçi Türk Partisi Lefkosa Milletvekili Sayin Özkan Yorgancioglu’nun sunmuş oldugu, Gümrükte Yakalanan 8000 Adet Cep Telefonu ile Güzelyurtta Bulunan Parçalanmış Ferrari Marka Araba ile ilgili Yazılı Sorusuna (Y.S.No:57/2/2010) Maliye Bakanlığının Yanıtı. (Başkanlığa Geliş Tarihi:22.10.2010) (Soru sahibine)

463

- BİRİNCİ OTURUM -(Açılış Saati:10.57)

BAŞKAN - Başkan Vekili Mustafa YEKTAOĞLUKATİP – Ahmet ZENGİN

BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri; Cumhuriyet Meclisinin 7’nci Dönem, 3’üncü Yasama Yılının, 9’uncu Birleşimini açıyorum. Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır.

Sayın Katip, buyurun.

(Ad okunarak yoklama yapıldı.)

KÂTİP – Toplantı yeter sayısı vardır Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri toplantı yeter sayısı vardır. Şimdi gündem gereği görüşmelere geçiyoruz.

Birinci madde Başkanlığın Genel Kurula Sunuşlarıdır.

Sayın milletvekilleri; bu kısımda Onaya Sunuş İşlemleri yapılacaktır. Okutulup Onaya Sunulacak olanlar.

Birinci sırada; İdari ve Sosyal İşleri Komitesi Başkanlığının... Önce onaya sunuşlara başlıyoruz. Buyurun.

464

KÂTİP –

CUMHURİYET MECLİSİİDARİ VE SOSAYAL İŞLER KOMİTESİ

BAŞKANLIĞI

Sayı: Y.T.No: 19/1/2009 Tarih: 22 Ekim 2010

Cumhuriyet Meclisi Başkanlığı,Lefkoşa.

Öz: Anayasanın 146’ncı maddesinin (3)’üncü Fıkrası Uyarınca Cumhurbaşkanınca Yeniden Görüşülmek Üzere Geri Gönderilen Kamu Çalışanlarının Aylık (Maaş-Ücret) ve Diğer Ödeneklerinin Düzenlenmesi Yasasının Üçüncü Görüşmesi Hakkında.

Öz’de adı geçen Yasada maddi hata bulunmadığından İçtüzüğün 98’inci maddesinin (1)’inci fıkrası uyarınca üçüncü görüşmesinin Yasanın Kısa İsminin okunması ile başlanmasını ve bütününün oylanması ile son bulmasını önerir, gereğini saygılarımla arz ederim.

Dr. Esat Ergün SERDAROĞLUKomite Başkanı

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri; bu Tezkereyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oybirliği ile kabul edilmiştir.

İkinciyi okuyalım. Lütfen.

465

KÂTİP –

CUMHURİYET MECLİSİEKONOMİ, MALİYE, BÜTÇE VE PLAN KOMİTESİ

BAŞKANLIĞI



Öz: Kamu Görevlileri (Değişiklik) Yasa Tasarısının Genel Kurulda İvedilikle Görüşülmesi Hakkında.

Öz’de adı geçen Yasa Tasarısı ile Kamu Görevlileri Yasasında yer alan çalışma saatleri ile ilgili düzenlemenin, kamudaki hizmetlerin daha etkin ve verimli bir şekilde yürütülebilmesi amacıyla yeniden düzenlenmesi ve ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik koşullar göz önünde bulundurularak ek çalışma ödeneği oranlarının yeniden düzenlenmesi amaçlandığından söz konusu Tasarının ivedilikle yasalaşması gerekmektedir.

Bu nedenle İçtüzüğün 86’ncı maddesinin (2)’nci fıkrası uyarınca Tasarının üçüncü görüşmesinin ikinci görüşmeden hemen sonra aynı birleşimde yapılmasını, İçtüzüğün 98’inci maddesinin (1)’inci fıkrası uyarınca üçüncü görüşmesinin Tasarıda maddi hata bulunmadığından Tasarının Kısa İsminin okunması ile başlamasının ve bütününün oylanması ile son bulmasını önerir, gereğini saygılarımla arz ederim.

Mutlu ATASAYANKomite Başkanı

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri; Tezkereyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

Üçüncü sırada; Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesi Başkanlığının Kamu Sağlık Çalışanları (Değişiklik No:2) Yasa Tasarısının Genel Kurulda ivedilikle görüşülmesine ilişkin Tezkeresi.

Okuyunuz lütfen.

466

KÂTİP –


BAŞKANLIĞI



Öz: Kamu Sağlık Çalışanları (Değişiklik No:2) Yasa Tasarısının Genel Kurulda İvedilikle Görüşülmesi Hakkında.

Öz’de adı geçen Yasa Tasarısı ile Kamu Sağlık Yasasında yer alan çalışma saatleri ile ilgili düzenlemenin, kamudaki hizmetlerin daha etkin ve verimli bir şekilde yürütülebilmesi amacıyla yeniden düzenlenmesi ve ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik koşullar göz önünde bulundurularak ek çalışma ödeneği oranlarının yeniden düzenlenmesi amaçlandığından söz konusu Tasarının ivedilikle yasalaşması gerekmektedir.

Bu nedenle İçtüzüğün 86’ncı maddesinin (2)’nci fıkrası uyarınca Tasarının üçüncü görüşmesinin ikinci görüşmeden hemen sonra aynı birleşimde yapılmasını, İçtüzüğün 98’inci maddesinin (1)’inci fıkrası uyarınca üçüncü görüşmesinin Tasarıda maddi hata bulunmadığından Tasarının Kısa İsminin okunması ile başlamasının ve bütününün oylanması ile son bulmasını önerir, gereğini saygılarımla arz ederim.

Mutlu ATASAYANKomite Başkanı

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri; Tezkereyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Etmeyenler?.. Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

Dördüncü sırada, Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesi Başkanlığının, İş (Değişiklik) Yasa Tasarısının Genel Kurulda İvedilikle görüşülmesine ilişkin Tezkeresi.

Okuyunuz lütfen.

467

KATİP -


BAŞKANLIĞI

Sayı: Y.T.No: 108/2/2010 20 Ekim 2010

Cumhuriyet Meclisi Başkanlığı, Lefkoşa.

Öz: İş (Değişiklik) Yasa Tasarısının Genel Kurulda İvedilikle Görüşülmesi Hakkında.

Öz’de adı geçen Yasa Tasarısı ile ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik koşullar dikkate alınarak ve kamu sektöründe atılacak adımlara paralel olarak, belirlenmiş olan fazla mesai ücretlerinde uygulanacak katsayıların bir miktar azaltılması amaçlandığından söz konusu Tasarının ivedilikle yasalaşması gerekmektedir.

Bu nedenle İçtüzüğün 86’ncı maddesinin (2)’nci fıkrası uyarınca Tasarının üçüncü görüşmesinin ikinci görüşmeden hemen sonra aynı birleşimde yapılmasını; İçtüzüğün 98’inci maddesinin (1)’inci fıkrası uyarınca üçüncü görüşmesinin Tasarıda maddi hata bulunmadığından Tasarının Kısa İsminin okunması ile başlamasının ve bütününün oylanması ile son bulmasını önerir, gereğini saygılarımla arz ederim.

Mutlu ATASAYAN Komite Başkanı

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri; Tezkereyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri; şimdiye kadar okunan tezkereler birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü tezkereler Komiteden gelen ivedilikle gelen Tezkerelerdir. Bundan sonra beşinci, altıncı ve yedinci tezkereler vardır, bunlar Başbakanlıktan ivedilikle gelen tezkerelerdir.

Beşinci sıradaki tezkere, Başbakanlığın, İdari ve Sosyal İşler Komitesinin gündeminde bulunan, Tapu ve Kadastro Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) (Değişiklik) Yasa Tasarısının Komitede ivedilikle görüşülmesine ilişkin Tezkeresi.

Okuyunuz lütfen.

468

KATİP –

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİBAŞBAKANLIĞI

SAYI: BBK.0.00-19/01-1-1-10/3647 14.09.2010

KONU :İvedilik.

KKTC Cumhuriyet Meclisi Başkanlığı, Lefkoşa.

İLGİ : 05.01.2010 tarih ve BBK.0.00-19/01-1-10/90 sayılı yazımız.

İlgi yazımız ile sunulan Tapu ve Kadastro Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) (Değişiklik) Yasa Tasarısı ile ihtiyaç duyulan kadroların arttırılması amaçlandığından, söz konusu Yasa Tasarısı’nın ivedilikle görüşülmesi gerekli görülmektedir.

Bilgilerinizi ve Cumhuriyet Meclisi İçtüzüğü’nün 86(1) maddesi uyarınca bahse konu Yasa Tasarısı için ivedilik kararı verilmesini saygılarımla istirham ederim.

İrsen KÜÇÜK Başbakan

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri; Tezkereyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

Altıncı sırada, Başbakanlığın, İdari ve Sosyal İşler Komitesi gündeminde bulunan, Limanlar Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) (Değişiklik) Yasa Tasarısının Komitede ivedilikle görüşülmesine ilişkin Tezkeresi.

Okuyunuz lütfen.

469

KATİP -


SAYI: BBK.0.00-19/01-2-10/3646 14.09.2010

KONU : İvedilikLefkoşa.

İLGİ: 05.01.2010 tarih ve BBK.0.0019/01-2-10/126 sayılı yazımız.

KKTC Cumhuriyet Meclisi Başkanlığı, Limanlar Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) (Değişiklik) Yasa Tasarısı ile Daire’nin değişen ihtiyaçları nedeni ile artık işlevini yitirmiş olan kadronun kaldırılması ve ihtiyaç fazlası olan kadroların kadro sayılarının azaltılması amaçlandığından, söz konusu Yasa Tasarısının ivedilikle görüşülmesi gerekli görülmektedir.

Bilgilerinizi ve Cumhuriyet Meclisi İçtüzüğü’nün 86(1) maddesi uyarınca bahse konu Yasa Tasarısı için ivedilik kararı verilmesini saygılarımla istirham ederim.

İrsen KÜÇÜK Başbakan

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri; Tezkereyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

Yedinci sırada, Başbakanlığın, Ekonomi, Maliye Bütçe ve Plan Komitesi gündeminde bulunan, Kıbrıs Türk Sosyal Sigortalar (Değişiklik) Yasa Tasarısının Komitede ivedilikle görüşülmesine ilişkin Tezkeresi bulunmaktadır.

Okuyun lütfen.

470

KÂTİP –


SAYI: BBK.0.00-19/01-19-10/4192 18.10.2010

KONU: İvedilik.

KKTC Cumhuriyet Meclisi Başkanlığı,Lefkoşa

İLGİ: 16.02.2010 tarih ve BBK.0.00-19/01-19-10/764 sayılı yazımız.

İlgide kayıtlı yazımız ile sunulan, Kıbrıs Türk Sosyal Sigortalar (Değişiklik) Yasa Tasarısı ile ortaya çıkan bazı önemli sorunlara çözüm bulmak, bazı boşluklara net sonuçlar üretmek ve genel olarak Yasa’yı günümüz koşullarına uyarlamak amaçlandığından, söz konusu Yasa Tasarısının ivedilikle görüşülmesi gerekli görülmektedir.

Bilgilerinizi ve Cumhuriyet Meclisi İçtüzüğü’nün 86(1) maddesi uyarınca, bahse konu Yasa Tasarısı için ivedilik kararı verilmesini saygılarımla istirham ederim.

İrsen KÜÇÜKBaşbakan.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri; Tezkereyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri; bu kısımda Anayasanın 146’ncı Maddesinin (3)’üncü fıkrası uyarınca Cumhurbaşkanınca Yeniden Görüşülmek Üzere Geri Gönderilen Kamu Çalışanlarının Aylık (Maaş-Ücret) Ve Diğer Ödeneklerinin Düzenlenmesi Yasası ve İdari ve Sosyal İşler Komitesinin Yasaya İlişkin Raporu bulunmaktadır.

Sayın Komite Başkanı raporunuzu sunar mısınız lütfen.

471

İDARİ VE SOSYAL İŞLER KOMİTESİ BAŞKANI ESAT ERGÜN SERDAROĞLU – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİCUMHURİYET MECLİSİ

İDARİ VE SOSYAL İŞLER KOMİTESİNİNANAYASANIN 146’NCI MADDESİNİN (3)’ÜNCÜ FIKRASI UYARINCA

CUMHURBAŞKANINCA YENİDEN GÖRÜŞÜLMEK ÜZERE GERİ GÖNDERİLEN KAMU ÇALIŞANLARININ AYLIK (MAAŞ-ÜCRET) VE DİĞER ÖDENEKLERİNİN

DÜZENLENMESİ YASASI (Y.T.NO:19/1/2009)’NA İLİŞKİN RAPORUDUR

Komitemiz, 20 Ekim ve 22 Ekim 2010 tarihlerinde yapmış olduğu toplantılarda, Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasaya aykırı bulunduğu gerekçesiyle Cumhurbaşkanınca Anayasanın 146’ncı maddesinin (3)’üncü fıkrası uyarınca yeniden görüşülmek üzere geri gönderilen Kamu Çalışanlarının Aylık (Maaş-Ücret) ve Diğer Ödeneklerinin Düzenlenmesi Yasasını, Ek’teki Geri Gönderme Gerekçesi ile Maliye Bakanlığı, Başsavcılık ve Personel Dairesi yetkililerinin vermiş oldukları bilgiler ışığında görüşmüş ve çalışmalarını tamamlamıştır.

Söz konusu Yasa, Cumhuriyet Meclisinin 23 Kasım 2009 tarihli 13’üncü Birleşiminde kabul edilmiş ve onay için Cumhurbaşkanına sunulmuştu. Cumhurbaşkanı Yasanın, Anayasanın herhangi bir kuralına aykırı veya ona uygun olup olmadığı konusunda görüşünü bildirmek üzere Yasayı Anayasa Mahkemesine sunmuş ve Anayasa Mahkemesi olarak oturum yapan Yüksek Mahkeme, Yasanın 11’inci maddesini Anayasanın 1’inci maddesine aykırı olduğuna karar vermiştir.

Cumhurbaşkanı Yasayı Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararı ile birlikte Anayasanın 146’ncı maddesinin (3)’üncü fıkrası uyarınca Cumhuriyet Meclisine geri göndermiştir.

Komitemiz, Yasanın “Kısa İsim” yanbaşlıklı 1’inci maddesini aynen ve oyçokluğuyla kabul etmiştir.

Yasanın “Tefsir” yanbaşlıklı 2’nci maddesinde Komitemiz, Yasanın içeriğinde yer aldığı gerekçesiyle Kamu Sağlık Çalışanı tefsirini de maddeye eklemiş ve maddeyi yapılan bu değişiklikle birlikte oyçokluğuyla kabul etmiştir.

Yasanın “Amaç” yanbaşlıklı 3’üncü maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Kapsama ilişkin kuralları içeren Yasanın 4’üncü maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Temel ilkelere ilişkin kuralları içeren Yasanın 5’inci maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

472

Hizmetlerin yürütülmesi ve istihdam şekillerine ilişkin kuralları içeren Yasanın 6’ncı maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Aylık (maaş-ücret) hakkına ilişkin kuralları içeren Yasanın 7’nci maddesi ekli Cetvelleriyle birlikte aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

On üçüncü maaş ikramiyesine ilişkin kuralları içeren Yasanın 8’inci maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Hayat pahalılığı ödeneği hakkına ilişkin kuralları içeren Yasanın 9’uncu maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Barem içi artış ödeneği hakkına ilişkin kuralları içeren Yasanın 10’uncu maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Ek çalışma ödeneği hakkına ilişkin kuralları içeren Yasanın 11’inci maddesi ve maddeye bağlı Üçüncü Cetvel, Anayasa Mahkemesinin görüşü ışığında Anayasanın 1’inci maddesinin kapsamında olan hukuk devleti ilkesine aykırı bulunmuştu. Bu çerçevede Kamu Görevlileri Yasası ve Kamu Sağlık Çalışanları Yasası ile yeknesaklık sağlamak amacıyla maddeyi yeniden kaleme alan Komitemiz, aynı statüde olan ve eşit süreli ek çalışma yapan kamu görevlilerinin eşit ücret almaları şeklinde düzenleme yapmış ve maddeye bağlı Üçüncü Cetveli de çıkarmış ve ondan sonra gelen Cetveli de yeniden sayılandırmıştır.

Madde yapılan tüm değişiklik ve teknik düzenlemelerle birlikte oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Vardiya ödeneği hakkına ilişkin kuralları içeren Yasanın 12’nci maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Ödenek hakkı ve tahsisat hakkına ilişkin kuralları içeren Yasanın 13’üncü maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Kamu görevlisinin başka görevde çalıştırılamayacağına ilişkin kuralları içeren Yasanın 14’üncü maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Sınıflara ilişkin ortak kuralları içeren Yasanın 15’inci maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Kadroların atanma ve yükselme amaçları için ayrımına ilişkin kuralları içeren Yasanın 16’ncı maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Kademe ilerlemesinin koşullarına ilişkin kuralları içeren Yasanın 17’nci maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

473

Yükselme yeri kadroları için derece yükselmesinin koşullarına ilişkin kuralları içeren Yasanın 18’inci maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Bir alt derecenin görevlerinin yürütülmesine ilişkin kuralları içeren Yasanın 19’uncu maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Bir sınıftan başka bir sınıfa geçmeye ilişkin kuralları içeren Yasanın 20’nci maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Genel aylık (maaş-ücret) baremlerine ilişkin kuralları içeren Yasanın 21’inci maddesi ekli Cetvelleriyle birlikte aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Hizmet sınıflarının ve sınıflar içindeki derecelerin maaş kademelerine ilişkin kuralları içeren Yasanın 22’nci maddesinde Komitemiz, maddeye bağlı Dördüncü Cetveli yasa tekniği açısından Üçüncü Cetvel olarak yeniden sayılandırmış ve maddeyi Cetveliyle birlikte teknik düzenlemeye tabi tutarak oyçokluğuyla kabul etmiştir.

Yüksek öğrenimli polis hizmetleri sınıfı ile orta öğrenimli polis hizmetleri sınıfına uygulanacak baremlere ilişkin kuralları içeren Yasanın 23’üncü maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Öğretmenlik hizmetleri Sınıfı ile yardımcı eğitim hizmetleri sınıfına uygulanacak barem ve yükselmelere ilişkin kuralları içeren Yasanın 24’üncü maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Derece içinde kademe artışlarının uygulanması ve derecelerin kademelerine ilişkin kuralları içeren Yasanın 25’inci maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Adayların aylıklarına ilişkin kuralları içeren Yasanın 26’ncı maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Kademe aylığına ilişkin kuralları içeren Yasanın 27’nci maddesi yapılan teknik düzenlemelerle birlikte oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Adaylıkta geçirilen süreye ilişkin kuralları içeren Yasanın 28’inci maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Kademe ilerlemesinde yönteme ilişkin kuralları içeren Yasanın 29’uncu maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Derece değişikliğinde ve sınıf değiştirmede aylığa ilişkin kuralları içeren Yasanın 30’uncu maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Yurt dışındaki kamu görevlilerine uygulanacak ödeneklere ilişkin kuralları içeren Yasanın 31’inci maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

474

Özel yasalarda yer alan aylık (maaş-ücret) düzenlemeleri ile ilgili kuralları içeren Yasanın 32’nci maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Bağımsız organ veya kuruluşlar ile ilgili kuralları içeren Yasanın 33’üncü maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Barem uyumlaştırılmasına ilişkin kuralı içeren Yasanın 34’üncü maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Tüzüklerin yayımlanma süresi ve korumaya ilişkin kuralları içeren Yasanın Geçici 1’inci maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Yasanın “Yürütme Yetkisi” yanbaşlıklı 35’inci maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Yasanın “Yürürlüğe Giriş” yanbaşlıklı 36’ncı maddesinde Komitemiz, 1 Ocak 2010 tarihini 1 Ocak 2011 olarak değiştirmiş ve maddeyi yapılan bu değişiklikle birlikte oyçokluğuyla kabul etmiştir.

Yasanın tümü oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Komite Başkan Vekili Sayın Sonay Adem ve Komite Üyesi Sayın Dr. Abbas Sınay, Yasanın tek tek maddelerine ve tümüne ret oyu kullanmışlardır.

Komitemiz, Yasanın sunulan Rapor ışığında görüşülerek kabulünü oyçokluğuyla Genel Kurula salık verir.

475

Dr. Esat Ergün SERDAROĞLU(Başkan)

Sonay ADEM(Başkan Vekili)

Ahmet ÇALUDA(Üye)

Dr. Abbas SINAY(Üye)

Ahmet ZENGİN(Üye)

476

- EK -

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANLIĞI

6 Mayıs 2010

Sayı: CMB.0.00.71/10-C-10/400

KKTC Cumhuriyet Meclisi Başkanlığı,Lefkoşa.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasasının 146’ncı maddesinin bana verdiği yetkiye istinaden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisinin 23 Kasım 2009 tarihli 13’üncü Birleşiminde oyçokluğu ile kabul edilerek Anayasanın 94’üncü maddesinin (1)’inci fıkrası gereğince yayımlanmak üzere gönderilen Kamu Çalışanlarının Aylık (Maaş-Ücret) ve Diğer Ödeneklerinin Düzenlenmesi Yasası yayımlanmayarak Anayasaya aykırı veya uygun olup olmadığı konusunda görüş bildirmek üzere Anayasa Mahkemesine sunulmuştur.

Anayasa Mahkemesi 22 Nisan 2010 tarihli Görüş Bildiri ile söz konusu Yasanın 11. maddesini Anayasanın 1’inci maddesine aykırı bulmuştur.

Anayasa Mahkemesinin, Görüş Bildirisini ekte sunar, Anayasanın 146(3) maddesi gereğince, yeniden görüşülmek üzere söz konusu Kamu Çalışanlarının Aylık (Maaş-Ücret) ve Diğer Ödeneklerinin Düzenlenmesi Yasasını geri gönderir, saygılar sunarım.

Dr. Derviş EROĞLUKKTC Cumhurbaşkanı

477

K.K.T.CYÜKSEK MAHKEME

Nevvar Nolan, Başkan,(özel)

Sayın Mehmet Ali Talat,Cumhurbaşkanı,Lefkoşa.

Anayasa Mahkemesi, Kamu Çalışanlarının Aylık (Maaş-Ücret) ve Diğer Ödeneklerinin Düzenlenmesi Yasasının Anayasaya aykırı olup olmadığı hakkında görüşünü karara bağlayıp, 22 Nisan 2010 tarihinde açıklamıştır. Görüş Bildirisinin bir adet tasdikli suretini ekte saygılarımla arz ederim.

Nevvar NolanYüksek Mahkeme Başkanı

(Görüş Bildirisi Ana Dosyaya eklenmiştir.)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Komite Başkanı.

SERDAR DENKTAŞ (Lefkoşa) (Yerinden) – Sayın Başkan, yerimden bir soru sorabilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun.

SERDAR DENKTAŞ (Yerinden) (Devamla) - Sayın Başkan, şimdi bu Cumhurbaşkanlığından geri dönen yasayı oylayacağız. Ben rica etsem UBP milletvekillerinden biri bu Yasanın ne getirdiğini ne götürdüğü ile ilgili bir bilgi verirse oyumuzu ona göre oy kullanalım.


BAŞBAKAN İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) – Sayın Başkan bu bilgiler komitede tartışılmıştır kaldı ki bu Yasa bir kez daha Genel Kuruldan geçmiştir dolayısıyla böyle bir talebe gerek olmadığı düşüncesindeyim.

TURGAY AVCI (Gazimağusa) (Yerinden) – Sayın Başkan yerimden bir şey söyleyeyim.


478

TURGAY AVCI (Yerinden) – Sayın Başkan ben uzun bir süredir komitede Cuma günleri sonuçlandırılan ve bize Cumartesi günü ulaştırılan böyle önemli bir Yasa tasarısını içerisinde anayasal görüşler de vardır Anayasa Mahkemesinin. Yani bunu milletvekillerinden hafta sonu Pazar günü Anayasa Mahkemesinin kararlarını hukuki görüş alarak değerlendirme yapması bana göre sadece şudur. Parmaklar kalkacak olumlu, olumsuz oylar verilecek ve bu iş sonuçlanacak. Ben soruyorum hangi arkadaşım Pazar günü bunu bütün okuyup Anayasa Mahkemesinin hukuki görüşünü değerlendirme fırsatını bulmuştur. En azından ben hukukçu olmadığım için bunu yapamadım. Bunu maalesef bu Mecliste çözemedik. Cuma günü komitede sonuçlandırılıyor Cumartesi dağıtılıyor milletvekili de evde ise görür, görmez ise Pazar akşamı görüyor, Pazartesi de gelip buraya böyle kapsamlı bir Yasa tasarısını tartışmaya açıyoruz. Ben çok samimi söylüyorum hukuki konuları anlamadım, hukukçu değilim. Özellikle Anayasa Mahkemesinin kararını yorumlama fırsatı bulmadım. Yani bu konuda bana göre bunu değiştiremedik bu Mecliste Cuma akşamı bitiyor, Pazartesi sabah Yasa tasarısı parmaklar kalkıyor ve bu iş bitiriliyor bu yanlış bir davranıştır diye düşünüyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Soyer.

FERDİ SABİT SOYER (Gazimağusa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; genel görüşme için söz aldım. Yasanın genel görüşmesine geçmeden evvel Sayın Başbakana ve hükümete bir çağrım olacak. Bu konuda Sayın Başbakanın ve hükümetin artık bu aşamada bu konuyu daha değişik bir düzlemde ele alması gerekmektedir. Kıbrıs Türk Hava Yollarıdır mesele. Kıbrıs Türk Hava Yolları şöyle veya böyle birbirimizle tartıştık, birbirimizi üzdük ama orta yerde bir toplumsal değer kaybolmuştur. Bununla ilgili Meclis araştırması devam ediyor o ayrı bir konudur. Ama bu toplumsal değer ülke ekonomisine büyük bir kayıp getirmiştir. Manevi olarak Kıbrıs Türk halkının vicdanında büyük yara açmıştır. Yıllardır süren birikimleri kaybettik. Yani trafik hakkı, uçuş hakkı, stotlar, isim her şey ve en nihayet bunun iflası da istendi ve sonuçlandı. Bununla ilgili nasıl bir kuruluş kurulacağı ile ilgili da ciddi bir boşluk var. Çok ciddi bir boşluk var. Bunun turizme, üniversite sektörüne, insan yaşamına getirdiği yük ise ayrı bir hadise. Ama bütün bunlardan ayrı Sayın Başbakandan ve hükümetten ana muhalefet partisi olarak bütün bu konuları konuşup tartışırken bir şeyi artık beklemek gerekiyor. Yüzlerce Kıbrıs Türk Hava Yolu çalışanının belirsizliğine son verelim. Bunun için biz size her türlü desteği vermeye hazırız. Kıbrıs Türk Hava Yolları çalışanlarının maaşları ne olacak? Kıdem tazminatları ne olacak? Gelecekleri ne olacak? İstikballeri ne olacak? Bu gizli bir lock out’tur, başka hiçbir şey değildir, gizli bir lock out’tur bu. Bütün bunlar ne olacak? Bütün bunlara bir an evvel çare bulmak gerekiyor. Ve Kıbrıs Türk Hava Yollarının en ivedi olarak insandır önemli olan insandan daha değerli bir şey yoktur. Ve bu küçük memlekette ve bu küçük toplumda kırılan her insan, morali çöken her insan Kıbrıs Türk halkının varlığına sıkılmış bir kurşundur. Bunun için yüzlerce insanı aileleri ile, çevreleri ile onları gören insanlarla yaşadığı bu sıkıntıdan çıkartmak gerekmektedir, bu belirsizliğe son vermek gerekiyor. Onun için Kıbrıs Türk Hava Yollarının öncelikle insansa bu nitelikli ve kabiliyetli bir insandır. Havacılık alanında bilgi birikimi know how çok önemlidir ve bu toplumda birikmiştir bu insanlar ayni zamanda bu know how’la da doludur. Bu bakımdan bu konuda sizinle diyalog kurmak istiyoruz.

479

Kıbrıs Türk Hava Yollarının çalışanlarının istikballerini bir an evvel bağlamak lazımdır. Başbakana çağrı yapıyorum, çağırsın bütün parti başkanlarını, gelelim bir araya ve bununla ilgili olarak gereken bütün katkıları yaparak bu insanların istikballerini sağlayacak tazminatlarını düzenleyecek, hayatlarına şekil verebilecek, istikballerini çizebilecekleri bir temeli yaratalım öncelikle insana, insana. Süreç içerisinde müesseseler kurulabilir, süreç içerisinde şirketler oluşturulabilir. Ama insan gibi değerli bir nokta kırıldı mı bunu yerine koyamazsınız, mümkün değildir. Biten umutları, sıkıntı içinde yaşayan insanların karşı karşıya kaldıkları problemleri ve diğer başka unsurları yerine koyamazsınız. Onun için bu çağrıyı öncelikle yapmak istedim ve Kıbrıs Türk Hava Yolları çalışanlarının birinci olarak istikballerinin ne olacağını birlikte elimizi de biz taşın altına koyarak sonuçlandırmak karar ve azmindeyiz. Başbakana öneriyorum, bütün parti başkanlarını çağırsın, partililerin ilgili yetkilileri bu konu ile ilgi arkadaşları da bir araya gelsin. İşte bütçe geliyor ve 2011 Bütçesi geliyor, bu 2011 Bütçesinde bir kaynak koyarak, bir kaynak yaratarak, bir şeyden kısarak bu insanların istikballerini sağlayabilecek bir düzenlemeye girelim. Bunun başka çaresi yoktur ve bu insanların hayatının kararması noktasına Meclis olarak, siyasiler olarak bir son verelim. Bunu özellikle vurgulamak istedim konuşmamın başında. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önerimin değerlendirileceği ümidindeyim, Sayın Başbakan’dan bunu bekliyorum ve 2011 Bütçesi görüşülürken bu konunun öncelikle ele alınması gereken bir konu olduğu kanısındayım.

Bugün Mecliste bir Yasa Tasarısı var Cumhurbaşkanlığından geri gelen, fırtınalar koparan bir Yasa Tasarısı. Bu Yasa Tasarısı geçti ve bir kısım diğer ekonomik önlemler ile birlikte ülke ekonomisini kurtarma amacı ile bu Yasa Tasarısı Meclisten geçti. Ne oldu ülke ekonomisi bu Yasa Tasarısı geçmiş olmasına rağmen? Bu Yasa Tasarısı geçmiş olmasına rağmen ve diğer başka düzenlemeler olmuş olmasına rağmen ülke ekonomisi düzelmiyor, aksine geriliyor, duvara vuruyor ve daha büyük çıkmazlara doğru gidiyor. Peki bu Yasa Tasarısı Anayasa Mahkemesine de girdi. Ekonomik olarak, sosyal olarak pek çok problem ve bakış açısı olabilir. Ama bu Yasa Tasarısı ile ilgili öncelikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde hiç yaşamadığımız bir olayı şahidi olmanın da üzüntüsünü yaşamaktayım. Anayasa Mahkemesi bununla ilgili verdiği mütalaasında hukuki temelden çok maalesef ilk defa Anayasa Mahkemesi siyasi bir yaklaşım sergilemiştir. Ve siyasi bir yaklaşımda ekonomik, politik değerlendirmelerde bulunmuştur Anayasa Mahkemesi. Hukuki arayıştan öteye bir düzenlemedir bu. Karara ulaşan çoğunlukla birlikte karara ret oyu veren Yargıcın gerekçesi de tamamen ekonomik politikle ilgilidir. Yani hem bu çerçevede bugün görüşeceğimiz bu Yasanın maaş ve ücretleri kamuda düzenlenen noktalarına pozitif görüş beyan eden mahkemenin çoğunluğu ile buna ret oyu verenin görüşü hukuki noktaların ötesinde politik ve ekonomik değerlendirmeler ile mücehhezdir. Bu çok yanlıştır, bu ilk kez olmaktadır. Ve ne kadar ilginçtir bu olguda hem hukuk temeli orta yerden kalkmıştır hem de yanıltıcı bir kısım ekonomik görüşler vaaz edilerek, gerekçelendirilerek bu karar üretilmiştir. Örneğin Anayasa Mahkemesinin karar alma sürecinde baktığım bir unsur budur, ikincisi çok büyük bir ayrımcılığa imza atmıştır Anayasa Mahkemesi. Olamaz, çok büyük bir ayrımcılığa, ayrı bir sınıf, ayrı bir zümre, ayrıcalıklı kesimler yaratma olgusuna imza atmıştır. Ve bu maalesef Mecliste yasama organı diye tanımlanır, yasama organınca değil, yasama organının çoğunluğunu oluşturan Hükümet tarafından hem kamuoyu, hem yargı yanıltılarak bu sonuca ulaşılmıştır. Niçin

480

böyle konuşuyorum? Bakın ayrımcılık noktasında önce ondan başlamak istiyorum ayrımcılık noktasından. Bu Yasanın kapsamı dışında kapsamı dışına çıkarılmıştır? Kim? Başsavcılık yani Hukuk Dairesi, Yüksek Mahkeme, Meclis bu Yasanın kapsamı dışındadır. Yani Anayasa Mahkemesi karar alırken şöyle bir gerekçe ifade etmektedir. Demektedir ki genel eşitlik ilkesinden nispi eşitlik anlayışının benimsediği anlaşılmaktadır diyor Türk Anayasa Mahkemesinden ve bazı önermeler yapmaktadır ve burada vurguladığı temel nokta şurasıdır. Bir kısım değerli Anayasa Profesörlerinin görüşlerine de atıf yaparak yapmaktadır. Demektedir ki yasama organı herhangi bir sosyal ilişki alanını kanunla düzenleyerek hukuk alanı içine alır ve hukuk alanı içindeki bir ilişkiyi bu alandan çıkarır. Her kanun düzenlendiği belli bir sosyal ilişki alanı ile ilgili kurallar koyar. Dolayısıyla zorunlu olarak belirli durumlara ve durumlarla ilgili kişilere yönelir. Her kanun kişilerin şeylerin veya durumların bazı özellikler yönünden benzerlikleri ve/veya farklılıkları üzerine kuruludur. Dolayısıyla yalnızca düzenlediği hukuki durumla ilgili ilişkili kimseleri hedefler onlara yönelir. Böylece kanun yapma veya kanun şeklinde kural yapma hemen daima kişilerin ve durumların bazı özellikleri yönünden benzerliklerini veya farklılıklarına dayan sınıflandırmalarını gerektirir. Sınıflandırma kanun yapma ve kanun şeklinde kural yapma faaliyetlerinin zorunlu bir parçasıdır diyor. Başka bir deyişle kanun koyma söz konusu olduğunda kişiler, şeyler ve durumlar arasında sınıflandırmalar, ayrımlar yapmak kaçınılmazdır diyor. Bu görüşle bir değerli hukuk profesörünün bu görüşle ilgili bu değerlendirmesini dayanak yapıyor kararında ve bu Yasa yasama organına Anayasada bulunan eşitlik ilkesi çerçevesinde kişiler hakkında sınıflandırma yetkisi verir. Dolayısıyla burada işe yeni girenin farklı bir maaş alması konusuna makul bir anlayışla bakmaktadır Anayasa Mahkemesi ve bunu yorumunda görmektedir ve nitekim burada yorumunu da yapmaktadır. Görüldüğü gibi yasama organı yasama veya kanun koyma yetkisinin bir gereği olarak kanuni yararlar ve/veya yükümlülükler bakımından kişilerin, şeylerin ve durumların çeşitli özelliklerini esas alıp sınıflandırmalar veya kişiler arasında fark gözetip ayırımlar yapabilmek yetkisine sahiptir diyor. Bu yorumu yapıyor. Halbuki bu Yasada kişilerin ötesinde kamu bütünlüğü içinde ve kamu yönetimi içerisinde eşitsizlik yaratılmaktadır. Kamu yönetiminin bir parçası olan Hukuk Dairesi, Yüksek Mahkeme bürokrasisi yani yargı bürokrasisi bu Yasanın kapsamı dışına çıkmaktadır. Ayni şekilde bu Yasada getirilen barem tablosu eskisi ile bu kurallarla geçecektir. Başka kim çıkarılmaktadır bunun içinde? Yasama organı Meclis, Meclis de bunun içinden çıkarılmaktadır. Bu Yasanın getirdiği kurallar Meclisi de kapsamamaktadır. Peki o zaman eşitlik kanun önünde kurumların eşitliği nasıl yorumlanabilir? Anayasa Mahkemesi burada öncelikle maalesef kişiler noktasındaki yaptığı değerlendirme ile kamunun bütünlüğünün orta yerden kaldırılması noktasını kesinlikle göz ardı etmiştir, dikkate almamıştır. Bu çok yanlıştır. Kamunun bütünlüğü kalkmıştır orta yerden şimdi. Düşünün ki burada bir Hukuk Fakültesinden mezun genç devlette bu Yasa geçtikten sonra örneğin Maliye Bakanlığının açtığı hukukla ilgili bir alana müracaat edecek veya bir başka işe müracaat edecek. Geçecek bu Hukuk Fakültesinden mezun genç bu Yasanın kurallarının vaaz ettiği yeni maaştan, düşük maaştan başlayacak. Ama ayni Hukuk Fakültesinden mezun bir genç veya orada Kitabet kadrosuna girmiş bir başka genç Hukuk Dairesine başvurduğu zaman eski yasanın bareminden girmiş olacak. Böyle bir şey olamaz. Bu zümresel bir ayrımcılıktır, kesinlikle zümresel bir ayrımcılıktır. Yasama organı da bunun kapsamı dışındadır. Olamaz böyle bir şey. Hani sizin kamudaki bütünlüğünüz, Anayasa

481

Mahkemesi bu olguyu yalnızca kişiler indinde değerlendirmek ile yanlış yapmıştır, dar bakmıştır buna ve burada şimdi ayrıcalıklı bir kısım daireler, birimler oluşmaktadır bu Yasa ile, kamu bütünlüğü yoktur. Nerede gözükmüştür İktisat Fakültesini bitiren, Ekonomi Fakültesini bitiren, mühendisliği bitiren, efendim öğretmenlikten mezun olan bir genç dört yıllık üniversite eğitimini aldıktan sonra bu çerçevede yüksek öğrenim gören sınıflar bareminde toplam 1900 Türk Lirası ile işe başlayacak, ama Savcılığa, Yasama Organına veya Yargı organına bürokraside giren bir genç eski yasanın barem tablosu ile işe başlayacak. Bu nasıl olabilir? Bu kamu bütünlüğü, bu o zaman sizin kusura bakmayın süratle Kamu Görevlileri Yasasını değiştirmeniz lazımdır topyekün, ayırım yapmanız lazım. Ha diyebilirler bana ki Hukuk Dairesinin ayrı Yasası var. E öğretmenlerin de ayrı Yasası var. Nasıl iştir bu iş? Bu genel bir kural olarak gelmesi gerekirken, eğer doğru ise bu bunu siz ayırıma getiriyorsunuz. Şimdi zor ve tehlikeli bir konu söyleyeceğim bununla da bağlantılı olarak. Yine tabii suçlanacağız hainlik, mainlik diye ama bunu da söylemek gerekiyor. Çaresi yok bunların çünkü. Çünkü devletin ve halkın temelleri sarsılmaktadır. Burada örneğin üniversite mezunu bir genç 1900 ile işe başlarken, örneğin Güvenlik Kuvvetlerimizde işe girecek olan bir teğmen 2200 ile işe başlayacak. Şimdi dört yıllık bir harp okulu eğitiminden sonra göreve gelecek olan bir subayımız ile üniversitenin Mühendislik, Hukuk, İktisat yada başka disiplinlerinden mezun olmuş bir gencin işe başlama baremi arasında bu fark yanlıştır. Eğer subayların ki öyledir, Güvenlik Kuvvetlerinde ağırdır bir kısım mükellefiyetler, bu askere karşı da yapılmış bir haksızlıktır. Bunu siz bir kısım ek tahsisatlar ile düzenleyebilirsiniz bu aradaki farkı. Ama başlangıç noktasındaki farkı tutarak belli meslek guruplarını yada belli görev ifa eden devletin kurumlarına farklılık veremezsiniz, bu ayrımcılıktır, ayrıcalıklıdır. Şimdi nedir? Yasama organı, yargı ve güvenlik bürokrasisi farklılaşmaktadır şimdi diğer kamu görevlilerinden. Böyle bir iş olamaz. Bu o meşhur sözü var Atatürk’ün “sınıfsız, imtiyazsız bir zümreyiz” der. Sınıflar ve imtiyazlar yaratıyorsunuz. Peki Anayasa Mahkemesi eşitliği kişiler arasında yorumlarken bir devletin bütünlüğünü oluşturan kurumlar arasındaki bu eşitsizliği nasıl göz ardı edebilir, nasıl göz ardı edebilir? Bu olacak iş değil. Bu bakımdan bu Yasa en temelde eşitsizliği ve imtiyazlı bir kısım zümreleri yaratmaktadır. Mesela yargı bürokrasisinin maaş ve ücretlerinde ek tahsisatlar ile bir hakimin, bir efendim görevlinin maaş ve ücretini laiğine göre düzenleyebilirsiniz. O başka bir şeydir. Ama yargı organına girecek olan kitabet kadrosunu, yargı organına girecek bir savcıyı, yargı organına girecek bir başka görevliyi, kamu görevinin üniversite mezunlarına verdiği başlangıç bareminin dışında bir farklı nokta ile eski Yasa kapsamında başlatmanız kabul edilemez bir şeydir bu. Aynı şekilde yasama organı bu Meclis, hangi hakla Meclis kendini bu çoğunluğun oyları ile bütün kurumlardan farklı bir noktaya döndürüyor. Bu çok ayıptır arkadaşlar. Bu benim elimde bıçak istediğim yerden keserin anlayışıdır, olamaz bu. Burada siz bu bütünlüğü orta yerden kaldırıyorsunuz. Haa nereden çıktı bu? Bunu da söyleyeceğim. Yani bunun geri dönmemesi için bir imkan mı sunuldu yargı organına bu konu? Öyle...

SERDAR DENKTAŞ (Lefkoşa) (Yerinden) – Siyasal güçler.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Yani bu böyle mi? Böyle bir şey olamaz arkadaşlar. Bu yargıyı da zedelemektedir, güvenlik kuvvetlerini de zedelemektedir, Meclisi de zedelemektedir. Yani kaş yapayım derken göz çıkarılmıştır. Yani güya

482

tasarruf adı altında göz çıkarılmıştır. Bunun için ilk defa böyle bir şey oluyor. Gerçekten ve Yüksek Mahkemeyi oluşturan, yargı organımızı oluşturan hakimlerimizi bu konuda gerçekten yeniden düşünmeye davet ediyorum. Bir Meclis yasa yapacak bir kısım kesimleri ayrıcalıklı durumda tutacak eski yasa ile, geri kalan kesimleri de ekonomik sıkıntının mağduru olarak tanımlayıp onlardan yeni işe girecek olanların maaş ve ücretlerini düzenlemeye çalışacaklar. Bu kabul edilmez bir noktadır, bunun altını çizerim. Ve eğer bunu yargımız bu ayrımcılığı gündeme getiren bir bakış açısı ile bunu düzenlerse o zaman bu hükümet yasalara artık hiç uymaz, hiç uymaz. Yasaları dikkate almaz, acımasız davranmaya başlar. İkincisi bunu anlamam benim mümkün değildir. Nasıl olur da yargı organı ekonomik bir değerlendirme noktası ile meseleye yaklaşabilir. Bakın burada yasama organına atıf yaparak bir noktaya değinmektedir. Anayasada yer alan eşitlik ilkesi ile bağdaşabilir mi? diyor. Bütçenin yüzde 82’ye varan büyük bir diliminin maaş ve ücretlere gitmesinin sürdürebilir olamayacağı, devletin bu yükü daha fazla taşıyamayacağı kanısında olan yasama organı bu Yasa ile kamuda istihdam edileceklerin başlangıç maaşlarını yasadan önce istihdam edilenlerin başlangıç maaşlarının altında tutmuş, belli sürelerin sonunda ise her iki sınıf çalışanların maaşlarını oldukça yaklaştırmıştır. Arkadaşlar....

ÖMER SOYER KALYONCU (Girne) (Yerinden) – Yani İrsen bey yerine koydu kendini.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Evet, ama burada sevgili dostum yasama organı bu kanıdadır diyor. Yürütmedir bu kanıda olan ve yasamanın çoğunluğu. Bunu genel olarak bütünleyip bu çerçevede tanımlamak birinci yanlış buradadır. İkinci yanlış şudur. Arkadaşlar maaş ve ücretlerin yüzde 82’si maaşlara gider diyor bütçe gelirlerine. Yanlıştır bu, neden yanlıştır? Bakın burada softa şaşırtması vardır ve yasama organı da bundan ötürü yanıltılmıştır. Ve hiç kimsenin hakkı yoktur bir hükümetin, bir icranın bir sonuca gidebilmek için kamuya verdiği yanlış bilgilerin veri olarak yargı organı tarafından da temel alınıp şekillendirilmesine. Bütçenin yüzde 57’si transfer kalemlerine gitmektedir. Nasıl maaş ve ücretlere gidiyor yüzde 82’si? Maaş ve ücret tanımlaması bu Yasa görüşülürken Kasım 2009’da neydi arkadaşlar? Anayasa Mahkemesi hukuki olarak bakmak zorundadır bu meseleye. Personel giderleri yani memurun ve işçinin kamuda çalışanın personel giderlerinin toplamı bütçenin yüzde 39’unu oluşturmaktadır. Yüzde 35 ile 39’unu oluşturmaktadır. Personel gideri dediğiniz maaş ve ücret. Emekli maaşları ücret değildi. Bu Yasa görüşülürken emekli maaşları ücret değildi, transferdi. Ne zaman ücret olarak, yasal olarak tanımlandı bu? Emekli maaşlarından vergi kesilmek istendiği zaman burada yapılan yasal değişiklikle. Ve ücret kapsamı içerisine sokuldu emekli maaşları. Yasal zemine Anayasa Mahkemesi böyle bakması lazımdır. Nasıl olur o zaman da maaşların bütçe gelirinin yüzde 82’si maaş ve ücretlere gidiyor tanımlamasını yada tespitini doğru veri olarak kabul eder Anayasa Mahkemesi. Hukuken bakarsanız bu görüşüldüğü zaman emekli maaşları ücret olarak tanımlanmazdı yasal olarak, hukuken, transferdi. Ve Meclis Yasayı çıkarttıktan sonra biz ret oyu verdik ama çıkarttı, yasal bir zemin oldu, emekli maaşları da ücret kapsamıdır diye tanımlama geldi. Böyle bir şey olabilir mi? Bir Anayasa Mahkemesi, bir yargı hukuki temeli veri alacağı bakış açısından nasıl uzaklaşabilir? Hoşunuza gitmese bile o anki yasal durumdur sizi bağlayan, hoşunuza gitmese bile, kabul etmeseniz bile sizi bağlayan odur. Bunun görüşüldüğü anda

483

maaş ve ücretlerin yüzde 39’dur bütçede tuttuğu oran, yüzde 82 değildir. Emekli maaşları ayrı bir transfer kaleminde bulunan yapısal bir sorunumuzdur bizim bu, bu başka bir konudur. Bu ikisini siz birleştirip böyle bir yorum yapamazsınız. Ama Anayasa Mahkemesi bunu yaptı. Peki o zaman böyle bir veri üstünden hareket edip politik bir sonuca gidecekse Anayasa Mahkemesi o zaman muhalefet partilerinin ekonomiden sorumlu insanlarını da çağırıp dinlemesi lazımdır. Nasıl olabilir de bir yürütme çoğunluğunun yaptığı bir tespiti haklı bir gerekçe olarak hukuki zeminden koparan bir yaklaşım bütünlüğü içerisinde şekillendirebilir bu yargı? Olamaz. Bu ilk defa bu memlekette oldu. Onun için bu eleştiriyi yapmak gerekiyor. Siyasete hukukun bulaştırılmasının acı sonuçlarını Türkiye’de yaşandı. Her gün gördük daha görmeye devam ediyoruz. Ve koskoca Türkiye sonuç olarak Anayasasını değiştirmek durumunda kaldı bu tartışmaların yüzünden. Şimdi daha bunun sancıları devam ediyor. Bu bizde yaşanmadı çok şükür olsun bugüne kadar. Aman bu kapıyı et tırnak meselesi gibi benzeşeceğiz diye bu memlekete de taşımayalım. Bu memlekete de taşımayalım. Nasıl olabilir transfer kalemlerinin bütçenin yüzde 57’sini tuttuğu bir memlekette maaş ve ücretlerin bütçenin yüzde 82’sine gittiği tespiti yapılabilir? Nasıl olur da bu karar verilirken emekli maaşının ücret olarak tanımlanmadığı bir hukuki zemin içerisinde siz bunları da üst üste koyarak böyle bir yorum yapan bir siyasal iktidarın tercihi doğrultusunda karar üretebilirsiniz? Bu kabul edilmez bir noktadır değerli arkadaşlar. Gerçekten bundan ötürü bu karar çok tartışılacaktır. Ben bu karara üzüldüm. Bunu bundan dolayı eleştiriyorum. Ha memlekette tasarruf tedbirleri almak, düzenlemeler yapmak, her bu memleketi vatan bilen insanın hareket noktasıdır. Ama önemli olan tedbirlerin nasıl alınacağını tartışmaktır. Ve ortak bir toplumsal akla ulaşabilmektir. Ortak bir toplumsal akla. Zorlama ile ve zorlama hukuki yorumlar ile bir kısım çevrelerin memnun edilmesi anlayışı ile sonuçlar çıkartmak değildir. O zaman bu memlekette gerginliğe sebebiyet verir. Bugün sendikalar protesto yapar. Niçin yapar? Ve bugün bir hayli insan mahkemede şimdi hapse sokarım sizi ha tehdidi ile de yargılanmaktadır bunun yüzünden, bu bir. İkincisi Meclisin önünü anti demokratik bir şekilde gösterilere kapatmak bedbahtlığı yüzünden. Böyle bir bedbahtlık yüzünden. Ve bu öyle bir şeydir ki aklınız durur. Türkiye’de 1977’de yaşanan olaylı 1 Mayıs’tan sonra Taksim Meydanı gösterilere kapandı. İnsanlar seneler boyu kavga dövüş yaptı, çatışmalar yaşandı. Her 1 Mayıs öncesi bu üzücü hadiseleri yaşadık. Sonuçta Türkiye karar verdi. Kardeşim ben hiçbir yerden ürkmüyorum dedi ve Taksim Meydanı’nı gösterilere açtı. Geçen yıl Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs kutlandı. 2003’e kadar bizde Meclisin önün gösterilere kapalıydı, allem kallem olurdu ortalık. 1 Ocak 2004’ten sonra Meclisin önü gösterilere açıldı. Biz açtık. Biz açtık. Herkes geldi bize Meclisin önünde sövdü saydı, hiç şikayet etmedik. UBP de çıktı Sayın Eroğlu da, Sayın Tatar yoktu o zaman o gelir televizyonla çekerdi dışarıdan, bayılırdı keh keh gülerdi.

ÖMER SOYER KALYONCU (Girne) (Yerinden) - Sayın Başkan, bunların yarası var onun için konuşurlardı…

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Keh keh gülerdi o zaman. O yoktu, diğerleri vardı. Koştura koştura çıkarlardı Meclisin önüne, lanet olsun bu Hükümete bilmem ne, haklısınız, yaşa varol, heşa cippana, buracıkta alkış kıyamet.

484

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Kemal Dürüst de oradaydı hep.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Hep Kemal Bey başrollerdeydi zaten, o hep öyledir. O film de çevirdiği için o gün yoktu o şansı yoksa onları da film çevirebilecekti, onların da filmini çevirebilecekti de oynasın.

ARİF ALBAYRAK (Gazimağusa) (Yerinden) - Malkoçoğlu.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Şimdi Hükümet oldu ağalar, trak Meclisin önünü kapattılar. Gelene dayak. Muhalefetle nutuk çektikleri yerde geleni dövmeye başladılar. Nasıl demokrasidir bu?

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – E yaraları var.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Ve işin, işin garibine bakın. Türkiye’de Taksim Meydanı’nın 1 Mayıs’a açıldığı bütün gösterilere açıldığı yıl, Taksim’de bu açılırken burada bu kapatılacak. Hani de et ile tırnaktınız siz? Hani de et ile tırnaktınız? Sizin Türkiye’de gördüğünüz dayak atma olayı varsa onu kopya edersiniz. Ne kötülük varsa onu kopya edersiniz. Onların yakaladığı güzellikleri buraya kopya etmezsiniz, uygulamazsınız. Onlar açtı siz kapattınız. Bugün Mahkemelerde bulunan sendikacıların…

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Kötülük maharet istemez Başkan.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Hapisle yargılanmasının ana nedeninin ikincisi budur. İkincisi budur. Hangi akla hizmettir bu? Demokrasiyi mi geliştiriyorsunuz arkadaşlar? Biz hiç yüksünmedik. Geldi insanlar Meclisin önünde gösterilerini yaptılar, kürsü kurdular. Ahmet Bey yok burada, kürsüde nutuk çekerdi orada. “Enosis’ci Hükümet” diye bağırırdı bize burada, tam Atatürk heykelinin yanına kurulmuş kürsüde. Hiç. Hakkıdır dedik, demokrasi budur. Geldiniz, aman Allah’ım. Elinizde imkan olsa tank getireceksiniz buraya, tank. Berikat versin tam bağlı değil Güvenlik Kuvvetleri size. Tam bağlı olsa Allah için tank getireceksiniz buraya hem topçu birlikleri. Hem topçu birlikleri. Belli bir bağınız olduğu için getirdiniz Çevik Kuvvet’i buraya da insanları döversiniz. Peki bu hangi akla hizmet eder? Yasanın yorumunda Anayasa Mahkemesinin, tamamen siyasi bir yaklaşım ve çarpıtma. İkincisi, ayrıcalıklı bir kesim yaratılıyor kamunun içerisinde. Peki bunun eşitlik ilkesi nerede? Ha kişilerle ilgili sınıflandırma, elbette bu tartışmalıdır olabilir, bu tartışılabilir bir hukuki görüştür. Buna bir itirazım yok, tartışılabilir bir hukuki görüştür katılırsınız ya da katılmazsınız. Ama kamu yönetimi içinde bir birimin diğer birimden farkını yaratamazsınız. Bu eşitsizliktir, bu Yasamaya giren bürokrata, Yargıya giren bürokrata ayrıcalık yaratmak demektir. Böyle bir konu olamaz arkadaşlar. Bu zaten eşitlik ilkesinden ve kamunun birliğini, bütünlüğünü bozma noktasından buradan sakattır, fauldür ve gelecek dönemde bunun acılarını yaşayacağız ve bu Meclis uğraşacak bunu değiştirsin. Çünkü bu defa ne çıkacak karşımıza? Bu ayrıcalık alan kesimler, alınmış kalınmıştır deyip allem kallem edecek ortalığı, allem kallem

485

edecek ortalığı. Belli bir kesime imtiyaz, belli bir kesime ayrımcılık verdiğin zaman bunu geri döndürmek mümkün değildir ondan sonra. Nerededir bu eşitlik ilkesi yahu, kamunun bütünlüğü dirliği. Ve huzur gelecekmiş bu, terfilerde huzur gelecekmiş diyor Anayasa Mahkemesi. Hangi huzur gelecek bu memlekete? Hukukçu bir çocuk girdi geçti imtihanı girdi şeye Ekonomi Bakanlığına. Başla 1900’den sen. Hukukçu bir çocuk girdi Savcılığa. Başla 2300’den hadi bakalım buyurun. Buyurun. Geldi girdi Yasama Organına Bürokrat farklı statü nasıl olabilir böyle bir şey yahu? Kamunun birliği ve bütünlüğü, eşit işe eşit ücret ilkesi ve eşit işe eşit ücret ilkesini Anayasa Mahkemesi diyor ki; bu İLO’nun Konvansiyonu bizi ilgilendirmez anlamı çıkıyor buradan. Bu kadınlarla ilgili bir meseledir diyor. Değil öyle bir şey. İLO Konvansiyonlarını bu Meclis Oybirliği ile kabul etmiştir kardeşim. Ve İLO Konvansiyonları bu ülkenin geçerli yasal, hukuki bir zeminidir. Ve Anayasa Mahkemesi İLO Konvansiyonlarını dikkate almak zorundadır. Burada bunu dikkate almak zorunda olmadığını vurgulamaktadır Mahkeme. Olamaz böyle bir şey.

SERDAR DENKTAŞ (Lefkoşa) (Yerinden) – Anayasa ile eşit.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Eşittir Anayasa ile. Ve yalnız ben Anayasaya bakarım diyor. Olamaz bu. Bu uluslararası hukuka ve uluslararası hukuka girmek isteyen AB Uyum Sürecine girmek isteyen bu halkının anlayışıyla da siyasetiyle de tezat olan bir şeydir. Bu kabul edilecek bir davranış biçimi değildir. Peki imam böyle yaparsa cemaat ne yapar? Yasama Organının bu noktadaki pozisyonuna yargı taviz verirse ve Yasamanın yani onun çoğunluğunu oluşturan yürütmenin Eşitlik İlkesini sarsmasına bir noktada fırsat verirse bu Hükümet Yasaları da tanımaz.

Nitekim bakın bir şey okuyacağım size bir örnek. Geçen gün Ömer arkadaşım getirdi bunu. Karar numarası 180-2010 Bella View Otele Şans Oyunları İzni verilmesi Bakanlar Kurulu Kararı ile. Bakanlar Kurulu önergeye ekli belgeler ve devletin devamlılığı ilkesi ile bakın devletin devamlılığı ilkesi ile kazanılmış haklar dikkate alınarak Bella View Otele üç yıllık Şans Oyun Ön İzni verilmesini onayladı. Kardeşim bu Şans Oyunları Yasasına aykırıdır. Buyurun ve bunun Geçici Maddesini oluşturan o hak düzenleme var ya devletin devamlılığı ilkesi çerçevesinde o maddeye de aykırıdır bu. Çünkü önceden müracaatı yapıp, inşaatını yapan ve izin için başvuru alan bir kısım 2-3 tane firmaya verdi bu hakkı bu Yasa. Bu insanların müracaatı yok ve bunun yıldız durumu bu Ön İzin işine de müsait değil. Nasıl olabilir bu ve uyduruk bir gerekçe ile devletin devamlılığı ilkesi…

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) - Ön İzni de yok.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Müracaatı da yok.

MEHMET ÇAĞLAR (Güzelyurt) (Yerinden) – Hangi devamlılık ilkesi?

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Hangi devamlılığı ilkesi, nasıl? Bu kılıfına uydurma çalışmasıdır. Yasaya aykırıdır. Peki buna şimdi ben derim ki acaba Sayıştay’a,

486

Yargıya verilen bu ufak tefek imkanlar nedeniyle bu görmezden mi gelinecek şimdi Başsavcılık tarafından?

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Tatar’ın akrabasıdır acaba?

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Bilmem. Yasaya aykırıdır bu. Yasaya aykırı bir izin nasıl verilebilir Bakanlar Kurulu tarafından? Böyle bir yetki yoktur kimsede. Olamaz. Ama öbür taraftan siz kendinizi yetkili hissedersiniz, yasaların size vermediği hakları istismar ederek bir kısım imkanlar yaratırsınız. Öbür taraftan da gayet kolay bir şekilde insanları işsiz ve ekmeksiz bırakırsınız. Kıbrıs Türk Hava Yollarında olduğu gibi. Saray Otel’de olduğu gibi. Başka yerlerde olduğu gibi. Olamaz böyle bir düzenleme. Böyle bir mantık, böyle bir mentalite kabul edilebilir bir mentalite değildir.

Sayın Başkan, bu işler çok ciddileşmiştir artık bu memlekette. Kusura bakmayın. Dün değil evvelsi gün Kıbrıs Gazetesinde bir ihale duyurusu gördüm. Şok oldum bu ihale duyurusunu gördüğümde. Diyor ki; Vakıflar İdaresi diyor Kırklar Çiftliğinde diyor 2 bin dönüm, bilmem ne kadar evlek araziyi zirai amaçlar için ihaleye çıkmıştır. Allah Allah! Yahu bu 15 gün evvel çıktıydı bu ihale. Okuduydum çünkü takip ederim bunları da. Döndüm buldum gazetede bu ilanı, bir ihale çıktı, bu yeni ihale ile ikinci ihale ile birinci ihale arasında fark vardır. Garibime gitti. Öbüründe yalnızca zirai faaliyet yazar ikincisinde. Birincisinde yok yani hayvancılık da yapabilir adam orada demektir bu, çiftlikte. Bu fark oldu. Niçin oldu bu fark? Peki birinci ihale ne zaman kapatıldı, ne zaman iptal edildi? Buna müracaat eden insanlar kimdi, ne kadar teklif verdi? Niçin vermedi ve çıktı ikinci ihaleye? Meraktan gelir her şey başa insanın, ben de meraklıyım çok başıma çok şey gelir. Döndüm ve karıştırdım ve buna müracaat eden insanları buldum. Adamın biri bana diyor ki, ben buna 200 milyon teklif attım yani 200 bin Liralık teklif attım.

MEHMET ÇAĞLAR (Yerinden) (Devamla) – İlk ihaleye.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - İlk ihaleye. 20 bin Liralık da banka teminatı yatırdım, 20 bin Liralık da banka teminatı yatırdım ve projemi ziraat ve hayvancılık üstüne kurdum. Beklerim çıksın, eğer benden daha fazla veren varsa buyursun versin. Bana diyor bir telefon Vakıflar İdaresinden; “Gel de sana bunun 1000 dönümünü verelim, 1000 dönümünü de feşmekana verelim.” Olamaz böyle bir şey dedim. Ben 20 bin, 20 bin TL teminat yatırdım, bu kadar da şey attım teklif attım. Bana ya deyin ki bu projeyi senin için reddediyoruz ya da filan senden daha fazla verdi, sonucunu bildirin bana. Ben böyle bir şeye gelmem diyor adam. Sonuç ne oluyor? Bu ihale bitiriliyor, adam kuru ziraat ve hayvancılık toplamında verdi müracaatını, ikinci ihale nasıl çıktı bilir misiniz? Yalnız ziraat. Yani o vermek istediği adam alamayacak bunu ve böyle bir pozisyon çıktı. Peki bu adamın 20 bin Liralık teminatı ne olacak şimdi?

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Ne karşılığında yapıyorlar Sayın Başkan bunları?

487

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Evet. Ve ben merak ediyorum, bunu yazılı olarak da vereceğim. Bu ilk ihaleye kimler teklif verdi, kaç paradır bu teklifler? İdare niçin bunları kabul etmedi ve şimdi kaç paraya verecek? Kaç paraya verecek?

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Elektrik ihalesiydi de onun için geç kaldı. Aynı usulden.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Yahu açtığınız ve sonuçlandırdığınız bir ihale yok. Bir ihale biter, süresi belli. Kapattık, baştan açıldı. Bilir misiniz, ben takip ederim ha bunları getireceğim Meclise. Bütün bu birinci ihale ile ikinci, ikinci ile üçüncü, üçüncü ile dördüncü ihaleler arasında da yeni yeni şirketler kurulur ha ve yeni yeni kurulan şirketler müracaat eder. Aynı adamlar, aynı adamlar. Peki bu eğer cesaret verirse Yargı organı Yürütmeye hukuk ve anayasal noktalarda, Yürütme alır başını ve gider. Ne yasa tanır, ne kural, ne mevzuat. İşte getirdim, yasaya aykırı ön izin veriyor.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Genetiğinde onlar var bunların.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Ve yasaya aykırı ön izin verirken de, bunun kılıfını devletin devamlılığı, bilmem ne, kazanılmış… Ne kazanılmış hakkı yahu? Eğer kazanılmış hakka bu kadar meraklı iseydin sen, ne yapmaya emeklinin maaşından kestin vergiyi?

KADRİ FELLAHOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) – İşlerine nasıl gelirse.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Nasıl gelirse. Kazanılmış hak diyor, kumarhane izni vermekte kazanılmış hak. Maaşı kesmekte, ekonomik tedbirler almakta kazanılmış hak yok.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Hep kazanılmış hakları doğradı.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Nasıl yahu kavramlar sizin istediğiniz gibi kendi ihtiyaçlarınız için esnetip kullanabileceğiniz mevzular mıdır yani kavramlar? Böyle kavram, böyle bir kavram düzenlemesi mi olur yahu? Bir çıkarsınız televizyonlara, “ne demek kazanılmış hak da olamaz” da bilmem ne, bilmem ne. Konuş babam konuş, konuş babam konuş. Kazanılmış hak olamaz. Kumarhane izni geldi, kazanılmış hak. Hadi oğlum bakalım.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Ama iki sene önce başka şey söylerlerdi.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Bu hangi standarttır yahu? Bu ne Avrupa standardına uyar, ne Türk Standartlar Enstitüsüne uyar, ne Afrika standardına uyar. Nereye uyar bu?

488

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – UBP’ye.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Nereye uyar? Bir tek UBP Standardına. Nereye uyar yahu, hangi standarda uyar yahu bu? İnanılır gibi değildir bu. Onun için bu asla kabul edilebilecek bir davranış biçimi değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu konuda merakıma giden ve önümüzdeki günlerde açıklanmasını istediğim bir nokta daha var. Elektrik Kurumunun Yakıt İhalesi sonuçlandı. Yani sözleşmeyi alan şirketin süresi bitti. Niçin ihale açmadınız? Ve ilk ihaleyi kazanan şirketle sözleşmeyi uzattılar.

SONAY ADEM (Gazimağusa) (Yerinden) – Böyle bir şey olmaz ki.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Olmaz.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Karşılığı ne Sayın Başkan?

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Ben de soruyorum. Nasıl oldu bu iş?

MEHMET ÇAĞLAR (Yerinden) (Devamla) – Neye dayanarak?

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Nasıl oldu? Yakıt İhalesi açtığınız bir firma kazandı. Öyle, böyle. Bunun süresi bitti hitam oldu. Ne olması lazım? İhale açılması lazım değil mi? Hayır. Süre uzatıldı.

KADRİ FELLAHOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Bu suçtur.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Bunu ben merak ediyorum hangi şartlarda uzatıldığını. Merak ediyorum, merak ediyorum. Çünkü burada başka bir nokta daha var bunu da söylemek istiyorum. Tabii bunları konuşurken Ersin Bey’in biraz fenasına gider. Çünkü sorumlu olduğu için budur.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Yok yok Xanax’ını içti bugün rahattır.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Yok, yok, yok. Zaten Maliye Bakanı olarak bu iş bittikten sonra bizim Ahmet Uzun gibi en fazla dayağı yiyecek olan odur ya. Bu yanında da kimseyi bulmayacak. Bugün kendine cibbana çalanların hepsi de gelecek davul, zurna çalsın kendisine topuz ile beraber bunu da çok iyi bilirim o karakter çerçevesinde. Şimdi öyle çakar, gürülder biraz ama bakmayın o da öyle geçecek o günlerde başına bin bir bela gelecek.

Şimdi petrol ürünlerinin fiyatını düzenlediler. Merak ettim petrol ürünlerinin fiyatı Dolar Mart 2009’da kuru 1.60 TL iken Fiyat İstikrar Fonunda daha sonra değişik düzenlemelerde 53 Kuruştu daha sonra kendileri de bu çerçevede yaptı. 53 Kuruştu

489

karşılığı Fiyat İstikrar Fonundaki karşılığının 53 Kuruş. Dolar 1.40 TL oldu, kuru 1.40 TL oldu 1.40 Kuruş Fiyat İstikrar Fonundaki karşılığı oldu 58 Kuruş. Nasıl oldu bu iş, nasıl oldu? Ha, vergiyi artır hiç itirazım yok. Tartışırız o başka bir şey ama sen kur 1.60 iken, 1.60 TL iken 1 Dolar bunun karşılığı TL olarak 53 ise Dolar 1.40 olduğunda, TL olduğunda bunu 58 Kuruş yapamazsın. Bu sen keyfi kur düzenledin demektir. Bu ekonomide büyük ölçüde tetikler. Merkez Bankası disiplinini kaldırır orta yerden. Kur saptama ve piyasanın kurları şekillendirme dinamiğinin dışında bir idare despotik bir anlayışla ekonominin bütün kuralları dışında kur belirliyor demektir bu. Olamaz bu böyle bir şey. Böyle bir şey olamaz. Bazı mallarda da 1 Dolar 2 TL’dir uygulaması var Fiyat İstikrar Fonunda. Bu temel ekonomik prensiplere o çok konuşurlar ya “serbest piyasa, serbest piyasa” zaten kim konuşursa bu serbest piyasayı bu kadar çok ben karar verdim ki en büyük devletçi odur. Kim bu serbest piyasayla ilgili bu kadar çok lafazanlık yaparsa en büyük devletçi odur. En büyük despot devletçi de odur bu memlekette buna karar verdim. Senin ne hakkın vardır yahu yönetim olarak, idare olarak mevcut para piyasalarının oluşturduğu kurun üstünden belli bir kur düzenlemesini bir kısım emtiaya getiresin. Sen kapı açtın şimdi tüccara haris insana, haris insana. Sen kapı açtın spekülatöre şimdi. İstediği gibi oynayabilir. Haris insanlara, spekülatörlere kapı açtın şimdi sen. Olamaz böyle bir şey. Ha yapacaksan oturacaksın, ben diyeceksin Fiyat İstikrar Fonunu bu nispette artırdım kardeşim. Adam gibi bunu yapacaksın. Adam gibi bunu yapacaksın. Kur ile oynayarak güya sen zam yapmadın mevzusu ile, zam yapmadın mevzusu ile böyle ayak oyunu yapamazsın. Bu kesinlikle bezirgan hesabıdır, bezirgan hesabıdır bu. Bu memlekette piyasa bütünlüğünü sarsar, rekabetin ana unsurlarını öldürür, despotik devlet anlayışını ve bunun arkasına sığınan spekülatörlük anlayışını getirir. Hele Sayın Bakan çağrı yaptığında…

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Türkiye’de babalarının hesaplarla oynamasıydı.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Çağrı yaptığında işadamlarına, Dolar düştü indirin aşağıya fiyatları yani bütün işadamlarını da etti hırsız, uğursuz…

SERDAR DENKTAŞ (Lefkoşa) (Yerinden) – Dolar düştü de demedi. Doları düşürdük.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Türkiye’de aleyhine açılan davalar da hesaplarla oynamasıydı ya. Şimdi de kur ile oynar.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Şimdi bu Doları da düşürdük, Dolar düştü diyor. İndirin fiyatları yani hırsız uğursuz ilan etti bütün işadamlarını da ama kendisi ustaca kalem oyunu ile çünkü bu memlekette hepsimizi ahmak zannetti, ahmak zannetti, sorgulayıcı bir noktaya gidemeyeceğimizi zannetti. 1.60 iken Doların kuru, 53 Kuruş olan Fiyat İstikrar Fonunu, Dolar 1.40 oldu, 58 yaptı. Benzin, mazot ve diğer ürünlere gelen artışın nedeni budur. Yahu kardeşim, artır Fiyat İstikrar Fonunu yahu. Çık ve de ki ben artırdım Fiyat İstikrar Fonunu bu nispette. Ama yapma bunu, yapma bunu. Bunu yapma, bu bütünlüğü bozar. Şimdi sen bunu kendinden, ha bunu diyecektin ki petrol fiyatı yükseldi de serbest bağladım ben. Petrol fiyatı artık diyor ki, kimdir senin petrol fiyatı

490

serbest piyasada belirlendi yahu bu memlekette? Petrol fiyatını iki şey etkiler. Bir devletin aldığı vergi. İki, dünya piyasalarındaki fiyat. Hangi serbestlikten bahseden? Kaldır öyle ise Fiyat İstikrar Fonunu hepten. Petrolün tüketiciye satış fiyatını belirleyen devletin vergisidir, elbette alacak devlet vergisini. Ama çıkacaksınız adam gibi bunu savunacaksınız. Biz çıktık ve söyledik, dedik ki Avrupa Birliğinde ortalama yüzde 60’dır devlet vergisi petrolün üstünde. Rum Tarafı bize savaş açsın diye indirdi kendini yüzde 30’a, biz de çektik kendini yüzde 32’ye. Dedik, bütçe kaybetti bu yüzden dedik insanlara. Böyle anlattık. Ha şimdi Rum Tarafı artırdıysa sen de artıracaksın ama adam gibi açıklayarak yapacaksın bunu. Adam gibi, gerçekçi, objektif, gizlenmeden, izah ederek insanlara. Yok böyle ayak oyunları ile bu marifeti sürdüreceksin ve bir de Yasama organı olarak kandıracağız Yüksek Mahkemeyi de ve Yüksek Mahkeme de kararında diyecek ki, yüzde 82 bütçe maaşlara gider. Hangi maaşa gider yahu? Personel Giderleri yüzde 37-39’dur bütçedeki payı. Transfer giderleri yüzde 57’dir, bu yüzde 57’nin aşağı yukarı yüzde 40’ı 45’i emekli maaşlarıdır, maaş nitelikli ödemelerdir. İkisi birleştiğinde bu olur. Ama bu yasa görüşülürken emekli maaşları ücret değildi baylar.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – E dur bakalım bütçede nasıl getirecekler bunları.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Kusura bakmayın. Emekli maaşları ücret değildi. Onun için Yasama organı büyük hata yapmıştır, büyük hata yapmıştır. Bu Meclis, bu çıktıktan ve görüşüldükten aylar sonra bizim ret oylarımızla Meclisten yasa yaptı ve emekli maaşları ücrettir dedi. O zaman bizim Anayasa Mahkememiz ne oldu? Doğmamış çocuğa don biçti. Bu hukuki olamaz.

MALİYE BAKANI ERSİN TATAR (Yerinden) - Doğmamış çocuğa don biçti.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Evet, doğmamış çocuğa don biçti. Bu benim lakırdım değil, Demirel’in lakırdısıdır.

SERDAR DENKTAŞ (Yerinden) (Devamla) – Donu biçti şimdi çocuğu doğuracak.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Tamam? Bilesin onu da. Olmayan bir mevzuyu bilim-kurgu değildir kardeşim hukuk. Hukuk, mevzuat, yasa, hukuk çerçevesindeki hükümlerin vazettiği değerlendirme bütünüdür. Olmayanı yorumlayamazsın, vazedersin. Bu bakımdan bu karar siyasi olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu durum iyi değil. Ülkede ciddi bir problem oluşmaktadır. Çalışma Bakanını dinledim. Çalışma Bakanı dedi ki “Sosyal Sigortalarda gelir-gider farkı yani gelirin, gideri karşılama oranı yüzde 48’e düşmüştür.” dedi. 2003’de yüzde 65 idi. 2008’de yüzde 84’dü gelirin-gideri karşılama oranı. Eğer şimdi gelirin-gideri karşılama oranı yüzde 48’e düştüyse 2003’ün de gerisine gittik demektir. Bu bütçeden daha fazla kaynak demektir. Daha fazla borçlanma demektir. Bunun nedeni nedir arkadaşlar? Demek ki aşağı-yukarı 72 bin olan Sosyal Sigortalı sayısı yani kayıt altında aktif Sosyal Sigortalı sayısı 50 bin ve altına düşmüştür.

491

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI TÜRKAY TOKEL (Yerinden) – Yok.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Nereden çıktı bu yüzde 48 Sayın Bakan?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Emeklilerin sayısı arttı.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Emeklilerin sayısının artışına ve emekli maaşının artışına rağmen…

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – 25 binde bıraktın 30 bine çıktı.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Sayın Bakan, bakın Sayın Bakan yüzde 64 iken hiç birbirimizi yanıltmayalım doğru konuşalım. Yüzde 65 iken 2003’de emekli sayısı 20 bin idi. 2008’de yüzde 84’ünü karşılarken emekli sayısı oldu 25 bin, 5 bin arttı. 2’nci bir faktör daha var. 2003’de en düşük Sosyal Sigorta maaşı 578 Türk Lirasıydı. 2008’de Aralık ayında ve 2008 efendim 2003 Aralık ayında 5 bin 78 Türk Lirasıydı, 578 Türk Lirasıydı. 2008 Aralıkta 1117 Türk Lirası oldu en düşük emekli aylığı. Hem emekli sayısında 5 bin artışa, hem en düşük emekli aylığının 500 Liradan 1117 Liraya çıkmış olmasına rağmen oran yüzde 84 oldu.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Yanlıştır Sayın Başkan.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Hiç yanlış değil.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Yanlıştır.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Hepsi doğrudur.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Hayır, hayır.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Bakın, Çalışma Bakanlığınızın verileriyle konuşuyorum ben. Öyle guduruya konuşmam.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Ben verdim onları, ben verdim.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Sen verdin, ben de sana bunları söylüyorum.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Ben verdim.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Gerçeklere gözünü kapayamazsın ya. Sen bana şimdi vermek zorundasın kamuya bana değil bütün kamuya.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Veriyorum.

492

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Kaç tane aktif Sosyal Sigortalı vardır, kaç tane?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Verdim.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Kaç tane kayıt altında işçi vardır yatırır, İhtiyat sandığına yatırır bunların rakamlarını açıklamak zorundasın.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Vardır, verdim.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Benimle bu konuda polemiğe girme. Çünkü sana söylüyorum Aralık 2003’de emekli maaşı en düşük 578 Lira. Aralık 2008’de en düşük emekli maaşı 1117 Lira. Emekli sayısı 20 bin 2003’de. Emekli sayısı 25 bin 2008’de. Gelirin-gideri karşılama oranı yüzde 84. Şimdi emekli maaşlarında böylesine bir artış da yok yüzde 100’lük. Küçük bir miktar artış var.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Emekli sayımız arttı Sayın Başkan.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Emekli sayın da 5 bin arttı sen söylüyorsun ayni dönem için.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – 29 bine çıktı.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - O zaman nasıl oldu? 5 bin arttı diyorum sana. İşte 25 binden 5 bin de değil, 4 bin arttı. Nasıl olur yüzde 84’den yüzde 48’e düşer gelir-gider fark? Allah için matematikle uğraşırız yahu. Yani birazcık matematik bilgimiz var kusura bakma biraz da fizik bilgimiz var.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Konuşacağız bunları.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Neyi konuşacaksın yahu, konuşacak hali mi kaldı bu işin?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Böyle değildir.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Rakamlar bu. Pozisyon bu. Ben sana doneleri koyuyorum. 2003 Aralık’ta maaş 578 Lira. 2008 Aralıkta maaş en düşük Sosyal Sigortalı maaşı 1117 Lira. Emekli sayısı 20 bin. Emekli sayısı 25 bin. Gelirin-gideri karşılama oranı kaç? Yüzde 84. Kaçtan çıktı? Yüzde 65’den. Şimdi 4 bin arttı sigorta sayısı. Oran düştü yüzde 48’e. Emekli maaşlarındaki artış da tahmini yüzde 3 ile 4 arasındadır fazla değil. Peki bu hangi denkleme sığar yahu, hangi denkleme sığar bu? Matematik verilerini koy bununla ilgili bulacağın çözüm bellidir. Senin sonucun çıkmaz bundan sınıfta kalırsın.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Sigortalının artmadı ki?

493

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Sıfır puan. Veriler bunlar. Onun için arkadaşlar, bu ekonomik problem öyle bir kısım yapay, suni tartışmalarla çözülemez. Ekonomiyi büyütecek düzenlemelere ihtiyaç var. Onun için size tekrar çağırıyorum, içerde olan iki bakan, iki UBP milletvekiline, bir de burada oturan çok değerli iki UBP milletvekiline, öbürleri keyiftedir dışarıda. Sendikalar davul zurna çalar, herhalde oynamaya gittiler onlar. Öyle anladık bu işi. Onlar oynamaya gitti, oturamaz bunun içinde. Ya da Hasan Bey geldi, anladığım kadarıyla UBP sıralarına kesinlikle burçak tohumu koydu, onun için oturamıyorsunuz. Burçak tohumu attı sizin bu koltukların içine herhalde şeyin altına böyle, efendime söyleyeyim örtünün altına burçak tohumu koydu ki oturamıyorsunuz, üstünüze batar. Hemen alırsınız, kaşına kaşına dışarı çıkarsınız. Bu bakımdan pozisyon budur, burçak tohumu koydu Hasan Bey size, onun için oturamazsınız içerde. Ben size bu konuda da söylüyorum. Kıbrıs Türk Hava Yollarında olduğu gibi bu insanların istikbaliyle ilgili sizinle diyalog kurmaya 2011 Bütçesini hazırlarken gerekli düzenlemeleri birlikte yapmaya hazırız. Yeter ki bu insanların geleceğini, pozisyonunu bir noktaya bağlayabilelim. İkincisi ise ekonomi ile ilgili, demokratik yaşamla ilgili artık konsey toplayın. Farklı toplumsal kesimleri, değişik siyasi partileri ciddi ciddi tartışmaya çağırın. Şu andaki durum budur ki kesinlikle stopları patlamış, dümeni bozulmuş, iniş aşağı giden, şoför de vira döndürür elindeki dümeni ne tekerlek döner, ne bilmem stop basar, hızla gideriz. Kontrolsüz bir gidiş vardır. Arada bir çakar, gürülder Ersin Bey, seni de kusura bakma benzetirim glajı bozuk otomobile, gür gür eden yürüyemezsin, gür gür eden yürüyemezsin. Aynı glajı bozuk otomobile benzen. Bu bakımdan bütün yükü de onun üstüne attılar. Yetiştiren de onu döver şimdi. Hepsi çekildi bir kenara, yetiştiren de onu döver. Bundan da fazla, öyle yüreğim de gıynaşmaz sen de vurasın kendine diye, çünkü yetiştiren onu döver. Ancak bu noktada bu toplumsal olguyu kesinlikle toplumda yaratmak gerekmektedir. Başka bir çıkış yolu budur. İlk defa uzun zamandan sonra bir UBP yetkilisinin akıllı uslu bir demecini duydum. Sayın Hüseyin Özgürgün beyanat verdi ve dedi ki “memlekette her şey Kurultaya kilitlendi. Kabul edilemez böyle bir şey” dedi Hüseyin Özgürgün. İlk defa duydum bir UBP yetkilisinden böyle bu güncel içerisindeki böyle sağduyu bir açıklama. Tabii şimdi ben bunu söyledim ya olumlu buldum, garanti Hüseyin Özgürgün’ün kelle de bumburo gidebilir yani. O da gidebilir. Ama doğruyu da söylemek lazım. Bu, ilk defa bu son günlerde çıkmış tek aklı başında ciddi açıklamadır. “Kurultay geçsin, istihdam ondan sonra” lakırdısından çok akıllı bir şeydir bu. Çok akıllı bir şeydir bu. Onun için bu, gerçekten bu memlekette gidişat iyi değil. Gidişat iyi değil, sağlıklı bir tartışma yapmak lazım. Hele son zamanlarda Zorlu Bey hiç durmaz içerde, herhalde brucellalı kebap yemeye gitti o. O artık öyle oldu.

SERDAR DENKTAŞ (Lefkoşa) (Yerinden) – Yok, yapacağım bakalım yiyecek mi.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Yok, kesinlikle o brucella’dır artık. Onun lakabı Brucella’dır bu memlekette artık. Hiç kimse kurtaramaz kendisini. Brucella’dır onun lakabı. Ama öyle bir hal, bunu da söyleyip konuşmamı bağlayacağım. Özelleştirme yapacaksınız Ersin Bey? Yapacaksınız özelleştirme? 1997’de bu memlekette süper kalite... Bakın, bu memlekette böyle kaşar peyniri yapan fabrika yoktu. Akdoğan’daki Süt Fabrikasının ürettiği kaşar peyniri yok satardı, yok. Ürettiği bütün mallar torpil kullanırdı

494

insanlar Akdoğan’daki Süt Fabrikasının ürettiği kaşar peynirinden alsın. Hep lezzet, hep vitamin, süper. Öyle kaşar peyniri bu memlekette üretilmezdi. 97’de özelleştireceğiz, özelleştireceğiz, davullar çaldı zurnalar çaldı, UBP Hükümeti Önder Bey bunu dün gayet güzel bir açıklama yaptı, gayet güzel bir açıklama yaptı, davullar çaldı zurnalar çaldı, Tikveşli Firmasına verdiler bunu. Neymiş o günleri hatırlarım ben, böyle de bir hafıza kaybına da kolay kolay uğramam. Tikveşli gelecek püüü, daha inek ithal edeceğiz memlekete ki yetiştirmeyeceğiz İstanbul pazarına hellimi de, peyniri de, bilmem neyi de. Ne lakırdılar. Ne lakırdılar. Sonuç ne oldu? Bugünün Başbakanı Tarım Bakanı 2003’te. Tikveşli Firmasına sütü kesti. Haklıydı. Önder Bey güzel tespit etti bunu. Çünkü parayı ödememiş. Ödemeyince kesti kendine. Ne oldu? O günden sonra dava açtı. Geldik, biz Hükümet olduk. Önder Bey Tarım Bakanı oldu. Süt Endüstrisi Kurumunun müdüran heyeti, teknik heyeti bu davayı takip etti ve zoru başardı ve kazandılar bunu Temmuz 2008’de bu davayı. Kazandılar. Geldi UBP, geldi aslanlar aslanı. SÜTEK’in müdürünü attı işten. SÜTEK’te çalışan sağduyu ve bilgili insanları partizanca işten attı. Bunu becerdi ve üst Mahkemede kazanılmış davayı kaybetti ve şimdi 97’de özelleştirilen bu fabrikaya bir kuruş para vermeden 2010’da Sayın İrsen Küçük’ün Başbakanlığı döneminde Mahkeme kararıyla 800 bin TL tazminat ödeyecek. Özelleştirme ha! Özelleştirme ha! Ersin Bey’in de emeklilerden kestiği para, gitti Tikveşliye şimdi. Hade bakalım, buyurun. 800 bin Lira 97’de kuruş ödemeden. Güya bizi kalkındıracak diye özeleştirilen fabrikaya, 2010’da 800 bin Lira para ödüyor. Budur özelleştirme? ! Ve şimdi uğraşırsınız SÜTEK’i özelleştiresiniz, şimdi uğraşırsınız Kooperatif Süt Fabrikasını özelleştiresiniz, şimdi uğraşırsınız TÜK’ü özelleştiresiniz, kim yiyecek bunları? Örnekler burada işte. Yaşadığımız ve reel olarak karşı karşıya kaldığımız örnek. Peki bu nasıl iştir? Kazanılmış bir davayı gelecek Zorlu Bey atacak müdürü, atacak bu işten yetkin ve bilen memurları ve Süt Kurumu Müdürü alınan karardan da bihaber olduğunu söyleyecek. Ya Kemal Öztürk bizim partinin adamı değildi ya. UBP döneminde atanmış bir arkadaşımızdı, farklı siyasi görüşleri olan bir insandır. Kıymetli bir insandır diye çalıştık biz bu insanla. Süt Kurumundaki bütün personelin kimsenin kılına dokunmadık. Bilgi sahibi insanlarla çalışıldı, takip etti Bakan, takip etti Müsteşarı, takip etti Süt Kurumunun Müdürü ve heyeti, olmayacak işi başardılar Temmuz 2008’de davayı kazandılar. Geldi bu temizledi hepsini, en kolay işi....

MEHMET ÇAĞLAR (Güzelyurt) (Yerinden) – Kaybetti.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Kazanacakken en zoru başardı ve kaybetti. Ve 800 bin Lira devlet para ödeyecek şimdi. Bu nasıl bir iştir yahu? Ve ben size inanacağım ki bunlar tasarruf tedbiridir? Ve inanacağım ki bu sözde tasarruflarla böylece bu ülke ekonomisi düze çıkacak? Olan biten bu. Bu artık korkunç bir hadise....

SALİH İZBUL (Girne) (Yerinden) – Sayıştaylık bunu araştıracak.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Efendim.

SALİH İZBUL (Girne) (Yerinden) – Sayıştaylık bunu araştıracak.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Evet, dinlediğiniz için teşekkür ederim.

495

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Soyer. Buyurun Sayın Denktaş.

SERDAR DENKTAŞ (Lefkoşa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu Yasa Mahkeme Kararı elimize hakikaten geç ulaştığı için partisel bir kararımız yok, şöyle oy verelim, böyle oy verelim diye. Dolayısıyla benim buradan bir milletvekili olarak dinleyeceklerimden yola çıkarak vereceğim bir karar vardır. Bu nedenle de Ferdi Bey söz almadan, yerimden talepte bulundum ve dedim ki; bu Yasayı bilen bir UBP’li milletvekili hem Yasanın içeriğiyle ilgili, hem Mahkeme tutanaklarıyla ilgili bir özet bilgi versin bize de ona göre biz de oy doğrultumuzu belirleyelim. Tabii aslında hiçbirinin bilgisi olmadığı için İrsen Bey bilgi alma hakkımızı da engellemek suretiyle İçtüzüğü kullanarak...

ARİF ALBAYRAK (Gazimağusa) (Yerinden) – Kim verecek bilgiyi?

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) – E, varsa bilgi verilir. Ama biz bir bilgi talep ettik ama İrsen Bey Grup Başkanı olarak İçtüzüğü de bahane göstererek bilgi alma hakkımızı da engelledi. Ferdi Beye teşekkür ederim. Belli ki bizden daha fazla incelemiş. Ben diğer konularda söylediklerini bırakıyorum bir tarafa, sadece bu Yasayla ilgili söylediklerinden hareket ediyorum ve onun anlattıkları doğrultusunda da oyumu vereceğim. Cumhurbaşkanlığından geri döndüğü için gündemin birinci maddesine oturdu bu Yasanın görüşülmesi ama bir sonraki madde aslında geçen birleşimden kalan gündem olmalı. Yarıda kaldı çünkü, oradan devam edecek. Bu sadece Cumhurbaşkanlığından gelen bir yasa olduğu için öne geçer. Nedir yani bundan sonra konuşacağımız, oylayacağımız madde? Ulusal Birlik Partisi Bakan ve Milletvekillerinin Meclise İlgisizliğinin Genel Görüşmesinin Öngörüşmesi. Aha ilgi, aha ilgi. Sabahtan beridir gene burada muhalefet oturur, ihtiyaç halinde çıkar dışarı, gene gelir oturur dinler. Ben Ferdi Beyi gerçekten dikkatle dinledim ve eğer Ulusal Birlik Partili milletvekilleri de dinlemiş olsaydı özellikle nedir o sendikadan gelen? Çalluda...

ARİF ALBAYRAK (Yerinden) (Devamla) – Çalluda.

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) – Merak ederdim nasıl bir oy kullanacağını Ferdi Beyin mahkeme kararıyla ilgili anlattıklarından sonra ama dinlemeyi tercih etmedi. Şimdi dışarıdadırlar, biraz sonra konuşmalar bitince muhalefetin konuşmaları, dokunacak zile Ahmet Eti, koşa koşa girecekler içeri parmaklar havada, nereye parmak kaldırdıklarını bilmeksizin.

MALİYE BAKANI ERSİN TATAR (Yerinden) – Dinlerler seni televizyonda şimdi.

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) – Ha yahu hepsi dinler beni televizyonda öyle meraklıdırlar ki. E, gelsinler otursunlar burada dinlesinler. Nedir?

SALİH İZBUL (Girne) (Yerinden) – Yok, dışarıda telefonda konuşurlar, buradan görürüm ben.

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) – Burada dinlesinler yahu.

496

SALİH İZBUL (Yerinden) (Devamla) – Hepsinin kulağında bir telefon var.

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – Mikrofon da var, hepsi dinler orada.

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) – Hepsi kulağında bir telefon doğrudur söylediği Doktorun, kulağında bir telefon, dışarıda bahçede iş takibinde olan vatandaş “ne oldu bizim o iş?” diye sorar, çünkü söz aldılar. E, şimdi ona anlatması gerekir işte Aralık’ta Kurultay var. Kurultay geçince bir sürü istihdam alanı açılacak. Oraya alacağız seni, merak etme. Bir kandırmaca daha. Ondan sonra o geçecek. Yahu şimdi bütçe var, işte bütçe geçsin. E, sonra? E, ya yılbaşından sonra hemen gene görüşelim. Yani , öyle böyle bitecek bu mazeretler ama var işleri dışarıda.

Şimdi gerçekten içler acısıdır mahkemenin yaklaşımı. Anayasa Mahkemesine ben çeşitli defalar başvuruda bulundum. Her başvuruda bulunduğumda da “bu hukuktur, siyasi mütalaa yapamayız” demek suretiyle reddettiler başvurumu. Kıbrıs Türk Hava Yollarının özelleştirilmesi ile ilgili başvurdum Parti olarak ihaleyi durdurmak için. “Meşru menfaatin yoktur” denilerek reddedildik. Ne demek meşru menfaat, meşru menfaatim yok bu ülkenin bir siyasi partisi olarak? Onu sorgulamaya kalktık, yine “bu hukuktur, devletin işleri, siyasi yaklaşımlar bizi ilgilendirmez” cevabını aldık. Ama şimdi hakikaten devletin kurumsal yapısı içindeki eşitliği ortadan kaldıran, devletin üç kurumunu diğer üç kurumdan daha üstün kılan, yaptığı görev itibarıyla değil, o kurumlarda çalışan personel itibarıyla diğer devlet kurumlarından farklı kılan birinci sınıf diye işaret eden, eşitliği ortadan kaldıran bir yorum yapabiliyor mahkemeler. Şimdi belli ki önümüzdeki dönem artık Mahkemelerin, ülkemizdeki yargı sisteminin, hukukta adaletin çok tartışılacağı bir döneme kapı açmış oluyorlar. Çok tartışılacak. Çünkü böyle adalet olmaz. Böyle yargı sistemi olmaz. Böyle yaklaşım hiç olmaz. Kendi kurumlarına da yönelik “bir havuç verdi miyim, tamamdır.” Veya “bak asker de var ha bu işin içinde” gibi bir de gözdağı verdim mi yanında, “askerinkini koruyoruz, seninkine de bak havucu da veriyoruz sana da, bunu kabul et” dediğin anda Hükümetin istediği doğrultuda karar üretecek bir Anayasa Mahkemesi var ise ortada, ben Ferdi Bey’in anlattıklarından bunu anlarım, yargı, yargıda adalet, yargıda tarafsızlık, yargıda siyasetin etkisi çok konuşulacak, çok tartışılacak demektir. Ben daha fazla uzatmayacağım, sadece bu konuyla ilgili söz aldım. Kıbrıs Türk Hava Yolları ne olduydu, ne bittiydi ben burada anlatırken rüyada olduğumu söyleyenler, şimdi dışarıda rüyada gezerler. “Kuzey Kıbrıs Türk Hava Yolları kurulacak” dediğimde “nereden çıkarın” diyenler şimdi dışarıda vatandaş oyalamaya çalışırlar. Kıbrıs Türk Hava Yolları bitti, çalışanlar da eğer devlet topluca kendilerini istihdam etmezse devlete, artık işsizdirler, resmen işsizdirler zaten işsizdirler bir müddetten beridir. Bu gerçeğin bilinmesi lazım kimsenin de artık bu insanlarla dalga geçmemesi lazım, Kıbrıs Türk Hava Yolları zaten yok, kurulacak şirkette bizim değil, onun için kaldık kanatsız, kendi kanatlarımızla hiçbir yere uçamayan şekilde. O konulara hiç girmeyeceğim şimdi zaten çok da iyi değilim. Mevcut Cumhurbaşkanlığından dönen Yasaya oyumuz rettir. Bu ret oyunu vermemin nedeni, Sayın Ferdi Sabit Soyer’in burada bu Mahkeme Kararıyla ilgili anlattıklarıdır. Çok dikkatle dinleyerek kendisini haklı gördüm. Ulusal Birlik Partisinden bir milletvekili çıksın kendi tarafını anlatsın diye çağrı yaptım, anlatmadılar.

497

ARİF ALBAYRAK (Gazimağusa) (Yerinden) – İzah etseydi “evet” diyecektin?

SERDAR DENKTAŞ (Devamla) – Tabii, yani o ikna etseydi “evet” de olabilirdi, onu söylüyorum. Yani bir karar almadan, ret ya da kabul kararı almadan buraya geldim. İsterim ki UBP’den biri anlatsın, sonra işte Ferdi Bey’i dinleyecektik belli ki hazırlanmıştı. Ama UBP’de anlayan olmadığı için anlatılmadı. Ferdi Bey incelemiş anlattı, ben ikna oldum. Mahkeme son derece taraflı, Hükümeti koruyan bir yaklaşımla ele almıştır konuyu. Büyük bir hata yapmıştır. İlk kez bu kadar açık bir şekilde yargının siyasallaştığını göstermiştir. Bunun ileride tekrarlanmaması için de çağrı yapıyorum buradan Anayasa Mahkeme Başkanına, Yüksek Mahkeme Başkanına ve tüm Hakimlere. Maalesef yargının tartışılma dönemini de başlatmışlardır bu kararla. Madem ki istediler ve başlattılar bu da devam edecektir. Oyumuz ret olacaktır bu Yasaya, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Denktaş. Buyurun Sayın Çakıcı.

SONAY ADEM (Gazimağusa) (Yerinden) – Yahu olamaz böyle bir şey yahu. Bu Meclis tamam bir Meclis değil. Bir İçtüzüğü uygulayamayacak düzeyde bir Meclisse bu Meclis kapatsın kilidi de gitsin mahalleye yahu. Olamaz böyle bir şey.

MEHMET ÇAKICI (Lefkoşa) (Yerinden) – Benimle ilgilidir bu?

SONAY ADEM (Yerinden) (Devamla) - İsteyen istediği gibi davranır bu Meclisin içinde. Seninle alakası yok Sayın Çakıcı.

MEHMET ÇAKICI (Lefkoşa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Sonay Adem’in söylediği yerden yani sırayla ilgilidir sanıyorum itirazınız değil mi?

SONAY ADEM (Yerinden) (Devamla) – İçtüzüğün uygulanmasını isterdim. Seninle alakalı da değil.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Doğrudur ama yani şu anda İçtüzükte burada bir problem var. Yani bu problemi bence...

SONAY ADEM (Yerinden) (Devamla) – Yasa’da problem var değil...

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Problemi....

SONAY ADEM (Yerinden) (Devamla) – İnsan Yasanın dışında davranabilir mi? MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Doğrudur, bütün CTP milletvekillerini

bekleyelim hepsi konuşsun, sonra çıksın diğer muhalefet milletvekilleri konuşsun sırf yasada grup izni...

SONAY ADEM (Yerinden) (Devamla) – Komite üyesidir efendim.

498

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Sırf yasada efendim gruplar önce konuşacakmış...

SONAY ADEM (Yerinden) (Devamla) – Evet.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Da sonra diğer partiler konuşacak. Böyle şey mi olur?

SONAY ADEM (Yerinden) (Devamla) – E, öyledir.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Parti başkanları oturacak burada, grubu olduğu için UBP’nin, CTP’nin bütün milletvekilleri konuşacak, sonra çıkacak muhalefet milletvekilleri ve diğerleri konuşsun.

SONAY ADEM (Yerinden) (Devamla) – Sen İçtüzüğü okudun mu da orada konuşun?

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Ya, ya. Doğrudur bu uygulama?

SONAY ADEM (Yerinden) (Devamla) – E, al oku İçtüzüğü işte.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Doğru mudur bu uygulama?

SONAY ADEM (Yerinden) (Devamla) – Allah Allah!

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Doğru mudur? Parti başkanlarını süs oturtacaksınız bizi burada? Süs? Allah Aşkına!

SONAY ADEM (Yerinden) (Devamla) – Boş ver yahu, işte girme boşuna. Yasa tamam değil diyerek öyle bir şey olur ya...

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Etik, biz bir etik anlaşma yaptık.

SONAY ADEM (Yerinden) (Devamla) – Etik olmaz böyle bir şey.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Abbas Beyle de sizin itiraz etmenize gerek yok.

SONAY ADEM (Yerinden) (Devamla) – Vardır, itiraz edebilirim ben de.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Komite sorumlusu Sayın Abbas Bey...

ABBAS SINAY (Girne) (Yerinden) – Öyle değil ama bak.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Hayır, ben Abbas Bey’i de şu anlamda söylüyorum. Abbas Bey’in belki birinci sırada konuşması lazımdı. Komite sorumlusu oydu, ama Sayın Soyer çıktı, o da kendi centilmen bir duruş sergiledi. Dedi ki, “benim

499

Başkanım dedi konuşsun.” O yüzden kendi, çünkü bizim İçtüzüğümüzde önce hükümet konuşsun diyor, sonra komite üyeleri konuşsun diyor, sonra parti temsilcileri konuşsun diyor.

SONAY ADEM (Yerinden) (Devamla) – E, hükümet konuşmadı.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – E, konuşmadı. E, Abbas Bey’in konuşması da sorun değil miydi?

SONAY ADEM (Yerinden) (Devamla) – E, Abbas Bey yalnız komite üyesi değil ya, ben de komite üyesiyim.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – E, o zaman konuşsaydınız. Bıraktınız Ferdi Beye hakkınızı konuştu CTP adına işte Allah Allah!

SONAY ADEM (Yerinden) (Devamla) – Öyle bir hak devretme yoktur.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – O zaman CTP görüşlerini söyledi, bırakın diğer partiler de görüşlerini söylesinler. Allah Allah! Ne demek? Olur mu öyle şey?

(Sayın Ahmet Eti Başkanlık Kürsüsünü Sayın Ünal Üstel’e devreder)

Şimdi değerli arkadaşlar; şimdi önümüzde bir yasa Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilmiş ve önümüze sunulmuş bir yasa var. Bu Yasayla ilgili bizim duruşumuz Toplumcu Demokrasi Partisi olarak çok nettir. Biz bu Yasaya baştan beri karşıydık. Bununla ilgili olarak en az dört saat, beş saat herhalde o meşhur konuşmamızı ve Ulusal Birlik Partisinin Sayın Eroğlu Başkanlığındaki benim sözlerimi kesip Meclisi tatil ettiğini hatırlatmak isterim. Bu, o yasadır. Şu çok uzun konuşuldu, Çakıcı Meclisi boykot ediyor, Meclis Kürsüsünü kapatıyor diyerek ertelenen bu Yasa o yasadır. Bizim bu duruşumuz o açıdan da değişmiş değildir ve aynıdır. Ve gerçek anlamda da şu anlamda bakıyorum. Bizim Toplumcu Demokrasi Partisi olarak bu Yasayı kabullenmemiz mümkün değildir ve buradan şunu da söyleyelim. Anayasa Mahkemesi yanlış yapmıştır. Anayasa Mahkemesi yanlış bir hukuki değerlendirme vermiştir, bunu buradan söylemiş olalım, herkes de bunu bilsin. İtiraz eden Yargıcın, Şafak Öneri’nin eleştirilerini okuduğumda da haklılık payı veriyorum. Çünkü aynı kadroda bir işe başlayan, Ferdi Bey’in söylediği örnekten de yola çıkarak söyleyelim. Bir hukukçu arkadaşımız bir kadroda işe başladığında bin 900 liraya başlayacaksa da daha önce alacak aynı kadroda bulunan kişi aynı sınıfta, aynı şeyde 3 bin lira maaş alabilecekti eskiye bağlı olarak, eski yasaya tabi olarak. Şimdi Anayasa Mahkememiz bunun haklılığını nereye dayandırıyor? Diyor ki “biz hukuki değerlendirmeler yapıyoruz ve eşitlik de diyor sınıflandırılabilir, çeşitlendirilebilir ve eşitlik de birtakım gerekçelere dayandırılabilir. Ama bir önemli kriter vardır ki diyor, o da haklı neden olmak kaydıyla diyor yasalar değiştirilebilir.” Yani maaşı 3 bin lira aynı kadroda bulunan bir şahıs, yeni girecek bir adam bir işe bin 900 liraya aynı iş için başlıyorsa bunun bir haklı nedeni olması lazımmış diyor. Ve buna bağlı olarak da haklı nedenini şu gerekçeye dayandırıyor. Diyor ki... Bu değerlendirmeyi de buradan yapmak isterim. Biz diyor memur ve işçilere yönelik

500

yeknesaklığı sağlamak, performans ve verimliliği sağlamak için burada diyor bir eşitsizlik uygulayacaksak uygulayabiliyoruz diyor. Bunun yanında, hade bunu bir tarafa bıraktım. İkinci bir değerlendirme daha yapıyorum. “Bütçenin yüzde 82’ye kadar varan büyük maaş dilimini dikkate alarak diyor biz bunu yapıyoruz” diyor. “Ve yüzde 82’ye kadar” diyor “biz bütçede diyor bir ciddi şey var, açık söz konusudur ve bir zorluk var maaş ödemelerine gidiyor” diyor. “Bunu biz dikkate alarak haklı nedenimizi, devletin de bu” diyor, “bu yükü kaldıramayacağını düşünerek” diyor, “biz” diyor, “bu kararı veriyoruz” diyor. Yani haklı nedeni neymiş Anayasa Mahkemesinin? Haklı nedeni Anayasa Mahkemesinin şuymuş; bu maaşların bu şekilde bütçede karşılamayacağı, devletin zor durumda olduğunu söyleyerek, bir şekilde çalışanın, bundan sonra işe girecek olan, adına Göç Yasası dediğimiz bu Yasanın geçmesini sağlayacağımız bir uygulama getiriyor. Şimdi ben o zaman aklıma haklı neden eğer bütçenin zorda olması ve bütçe zorda olan bütçenin bir tek çalışanların maaşlarıyla giderilmesi noktasında bir değerlendirme yapacaksak, o zaman benim aklıma bazı sorular geliyor. Bu Hükümet eğer maaş kesme nedeni, haklı nedeni bu ise, kaçak işçi kontrolüyle ilgili bugüne kadar ne yaptı? Nüfusun kontrolüyle ilgili bugüne kadar ne yaptı? Adil bir vergi düzeni için bugüne kadar ne yaptı? İşsizliği önlemek için bugüne kadar ne yaptı? Vatandaşlarımızın turistik tesislerde çalışması için bugüne kadar ne yaptı? Arkadaşlar, haksız bir şekilde vergi vermeyenler, tekeller, tröstler için bu ülkede ne yaptı bu Hükümet bugüne kadar? Bunlar için hiçbir tedbir almayacaksınız, sonra da geleceksiniz “e biz bütçe açıktır” ee, “ tekele dokunmuyoruz.” Adam kendi 10 bin tane işi olacak, her türlü vergi indiriminden yararlanacak, yığınla bir zenginliği olacak, onlarla ilgili tedbir almayacağız, kaçak işçi dolu olacak her taraf, kaçak işçilerle ilgili bugün taksiciler eylem yapacaklar havaalanında, basit bir taksicilerin kaçak taksi sorununu bile veya büyük otellerin üç beş tane lüks arabasını oraya engelleyemeceğiz girmesini, onlar da taksi yapacaklar, bunu bile önleyemeyen Hükümet “haklı nedenleri var” diyor, “ne yapalım biz? Bütçemiz açık, bütçe açık olduğu için biz keselim diyoruz şeyi memurdan. İndirelim diyoruz maaşları.” Şimdi bakın, gene birkaç tane örnek. Bir, yasalarımız bu büyük sahil şeritlerimizi verdiğiniz bu büyük casino otellere, milyonlarla lira para vererek müthiş araziler veriyoruz. Yüzde kaçı vatandaşımızdır bu insanlardan çalışan? Yüzde 1’i, yüzde 2’si, yüzde 10’u? Yasamız ne der? Yüzde 70? Çalışma Bakanlığı denetliyor mu? Çalışma Bakanlığı inceliyor mu bunları? Gidip bakıyor mu kaç kişi var orada çalışan? Bunlara bakıyor musunuz? O zaman siz bir kere yasalara uymayacaksınız. O zaman da yüzde 25’e varan gençlerimiz Maliye Bakanına açıklama yapacak diyecek ki; “yüzde 25 gençlerimiz işsizdir, yüzde 12 oranında bu ülkede işsizlik var bunun yüzde 25 oranına varan gençlerde işsizlik var” denecek ama yasalarımızda yüzde 70’i turistik tesislerimizin ve çalışması gereken vatandaşlarımız olacak ama kimse gidip oralarda denetlemeyecek, bakmayacak. E Çalışma Bakanlığı ne güne duruyor? Çalışma Dairesi ne güne duruyor o gün? Şimdi bu bir. İki, Türkiye’den bize “tedbir alın” deniyor. İhalelerimiz burada mı yapılıyor? Kıbrıslı Türk işadamı bundan yararlanıyor mu? Kıbrıs Türk müteahhidi bundan yararlanıyor mu? Kıbrıs Türk yol inşaatçısı bundan yararlanıyor mu? Kıbrıs Türk inşaatçıları bundan yararlanıyor mu, taşeronları bundan yararlanıyor mu, ihaleler burada yapılıyor mu? Kalkınma Bankasında 80 milyon Dolar paramız var. 80 milyon Dolar mıdır, 80 milyon TL midir Sayın Bakan yoksa milyon Dolar mıdır, 100 milyon TL’nin üzerinde benim bildiğim Kalkınma Bankasına geri dönmeyen paranız var.

501

Bunları alıp işçilerimize vereceğimize, esnafımıza vereceğimize İskele esnafına bunun bir kaç trilyonunu vereceğimize, Mağusa esnafına bunun bir kaç trilyonunu vereceğimize 80 milyonun üzerinde 1500 kişinin ödemediği bir krediler zinciri var. Bunların tedbirini aldık mı, bu paraları geri aldık mı, bunlar için uğraş veriyor muyuz, bunların üzerine gidiyor muyuz? Yoksa birileri araya giriyor, birileri diyor bu benim ahbabım, bu benim dostum, bu benim arkadaşım, bu benim partilim ve biz bunlara dokunmayalım. Zaten ortaya çıkmayan ve bu vergi vermeyenlerde kalan paranın bir kısmı, bir kısmı için söylüyorum. Belki de bu 1500 kişinin 500 tanesi, 600 tanesi haklı olarak ekonomik nedenlerle paralarını geri ödeyemiyor olabilirler ama çok büyük miktar bir kısım fırsatçı da devletin paralarını alarak üzerine oturuyor. Biz bunları alıp ekonomiye geri döndürebiliyor muyuz? Güzelyurt’ta sel mağduru esnafa verebiliyor musunuz? İskele’deki esnafa bu parayı dağıtıp, bunların vergilerini toplayıp devletin gelirlerini güçlendiriyor muyuz ki, bu üstümüze düşenleri yapıyor muyuz ki diyelim bunlarda yetmez, her şeyi de yaptık ama yine de bütçede açık var ve bir haklı nedenimiz vardır ki, bu bütçedeki maaşları düşürelim. Bu maaşların düşürülmesine haklı neden teşkil edecek, bu işlerin hiçbiri yapılmaksızın maaşların düşürülmesi hiçbir şekilde haklı bir neden olamaz. Zaten Şafak Öneri yargıçta bu itirazını bu bağlamda bu Anayasaya Mahkemesinde ortaya koydu ve sanıyorum bu karar beşe birle değil mi? Beş hakim var.

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Girne) (Yerinden) – Dörde bir.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Dörde birle bu Yasa geçiyor. Bir yargıcımız Şafak Öneri’de okuduğumda itirazını gerçekten çok haklı değerlendirmeleri olduğunu görüyorum. Ne adil bir vergi düzenimiz var, ne doğru dürüst vergilerimizi toplayabiliyoruz, ne beyanları bile olmayan kişilerin olduğu bir düzende yaşamaya devam ediyorsunuz. Kaçak iş yeri, kaçak işçinin gırla gezdiği bir memlekette tröstlerin, tekellerin geliştiği, büyüdüğü haksız bir rekabetin geliştirdiği bir memlekette doğru dürüst gelirlerimizi toplayamaz isek Kalkınma Bankamızdan verdiğimiz kredilerin geri dönüşünü sağlayamaz isek ve her bankadan kredi alanın devlet kredisi olsun, yemeyen domuz mantığıyla bu işin devamını devam ettirdiğimiz sürece bugün bu insanlardan bundan sonra işe gelecek olan bizim çocuklarımızdan, onların maaşlarını keserek tedbir almak haklı bir neden midir? Ben soruyorum. Benim için haklı bir neden değildir bu. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir o açıdan. Ha, şunu bana diyeydiniz ki, biz bunların tümünü yaptık, kaçak işçiliği kontrol ediyoruz, nüfusu kontrol ediyoruz, adil bir vergi dağılımı var ortada. Bunların da üzerine gittik, ondan sonra verdiğimiz kredileri adam gibi topluyoruz ve esnafımıza her şeyi yapıyoruz bu ülkede. Haklı bir neden olarak da baktık yine de olmuyor ve gidip Türkiye’den para dilenmek yerine biz hayır memurdan da, emekliden de tedbir alacağız. Bu ülkenin memuru da, bu ülkenin çocuğu da, bu ülkenin emeklisi de size hayır demezdi. Her şeyi ben yapıyorum bunları düzenli, daha sonra ben bunlar için daha çok katkı istiyorum vatandaşımdan hep beraber elimizi cebimize atalım ve en başta da bizden başlayalım. En başta da bizim, bizi ciddi oranda etkilesin ve siyasetten başlasın önce bu tedbirler. Önce buradan başlayalım diyor muyuz da bu bir haklı nedendir diye Anayasaya Mahkemesinin verdiği görüşe bende hak olarak ortaya koyayım. Benim vicdanım bunu kabul etmez, benim vicdanım bunu el vermez. Bunun bir haklı neden olmadığını da görürüm. Çünkü buradaki Anayasa Mahkemesi haklı nedeni yalnızca şeye bağlıyor, bütçe kötü, devlet kötü durumda haklı bir nedeniniz

502

var. E, lazım tedbir alalım. E, nereden alacaksın tedbiri. Vergi kaçırandan tedbir var mı, kayıt dışı ekonomiden tedbir var mı, Çalışma Dairesi gidip tedbirlerini alıyor mu, büyük otelleri denetliyor mu kaç tane işçimiz var bizim, kaç tane çalışanımız var? Bunları yapıyor mu, bunları denetliyor mu da haklı bir nedeni olacak tedbir almak için. O anlamda baktığım zaman özellikle kaçak işçi konusundaki noktayı da dikkate alıyorum. Kaçak işçiyi da savunma hakkıdır. Hani bir insan hakkıdır da aslında. Adam gelecek Türkiye’den 600 Liraya, 700 Liraya, 800 Liraya sekiz saat değil, on dört saat, on altı saat çalışacak köle gibi çalıştırılacak bu ülkede ve biz buna göz yumacağız. Öyle mi? Yani bu mümkün değildir arkadaşlar, bunu kabullenmemiz, bunu istememiz, bunu bu şekilde kabullenmemiz mümkün değildir. Ben anlıyorum bu büyük işadamlarının ne söylediğini duyar gibiyim. Yahu işte Kıbrıslı Türkler KKTC vatandaşları oh çok fazla okumuşluk oranı yüksektir gelmiyorlar çalışmıyorlar bizde. Bu ara arıyoruz da bulamıyorlar. E, tabii bulamazlar. Sen adama ya ihtiyat sandığı sigortasını tamam ödemezsen, sen adama sekiz saat çalışma yerine on altı saat çalış dersen aynı paraya. Baş kaldıranı da hakkını arayanı da tatilim nedir diye sorana da saatim nedir diye sorana da sen işten atacak durumunda iki dudağın arasındaysa kanun da bensem diyor oradaki adam senin Çalışma Bakanlığın da süs ise tabii ki bu ülkede kaçak işçiden söz etmek mümkün.

Bakın arkadaşlar, yalnızca basit bir örnek, bugün taksicilerle ilgili. Bugün sabah biraz geç kalmamın buraya bir sebebi var, o yüzden ufak bir sorun da bu anlamda sıra ile ilgili yaşanmış olabilir ama bugün taksicilerin eylemini sabahleyin oradaydım ben de Saat 9.30’da oraya gittim. Bir hafta önce de aynı eylem vardı. Bilir misiniz ne kadar basit bir sorundur oradaki sorun. Orada gördüm 400-500 taksici dedim ki, ne nedenle buradadır yahu bu taksiciler? Ama bu İçişleri Bakanı uyuyor mu yahu Allah aşkına? Yani İçişleri Bakanlığından yapılacak şu. Oraya giren gazinoların arabaları var deniyor ve bunlar taksicilik yapıyor biz de bunların durdurulmasını istiyoruz diyor taksiciler. Biraz önce söylediğim haklı nedenleri memurlardan para kesiyoruz ya bundan sonra işe girecek olan çocuklarımıza hatırlatın da kendilerine söyleyeyim, ey evladım hepimizin çocukları var sen bundan sonra işe gireceksen bir dönem alınan maaştan bilin yarı yarıya düşeceğiz, üçte birini düşeceğiz de ona göre sen devlette bundan sonra bir işe gireceksen giresin diyoruz. Ha biz bu arada tekeli, tröstü, vergi ödemeyeni kaçakçısını da boş ver diyoruz bu dönemle ilgili. Taksici de 400 kişi ile eylem yapıyor bıraktılar turistler mesela ben aklıma şey geldi bugün yahu bir turist, taksi arasa bu ülkede, turizm ülkesi diyoruz gidecek taksi bulamayacak bugün. Çünkü taksiciler nerede Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde? Havaalanında eylemde. Turist bir yerden bir yere taşınacak olsa, geziye çıkacak olsa bilmem nereye çıkacak olsa bugün çıkamayacak. Otobüs bulması lazımdır. Siz söyleyin bana bu ülkede otobüs teşkilatınız var mı başka ülkelerde olduğu gibi? Yola çıkacak turist bekleyecek birkaç saat, yoksa yürüyerek gidecek şeyden? Girne’den çıkarsa bir turist öyle otele inerse aşağıya bugün bu saatte örneğin, Acapulco’ya ya da ne bileyim Çıkarma Plajı’na nasıl gidecek yürüyerek. Otostop? Ve turist... Ne şeyleri var dedin Ergün?

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Girne) (Yerinden) – E, var şeyleri.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Ne şeyleri var yani orada?

503

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Girne) (Yerinden) – Turizm şeyleri vardır basları vardır, saatleri vardır.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Baslar var. Ne yapacak? Yani oteller ek ek çağıracak her bir turist belki adam yarım saat sonra çıkacak öbür turist on birde çıkacak, öbürü on üçte çıkacak her biri için bir...

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Girne) (Yerinden) – Taksi ile gidecek.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - E, taksiciler şeyde diyorum eylemde, Ercan’dadırlar.

HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Gazi Mağusa) (Yerinden) – Kaçak taksileri kastediyor.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Şu gün Ercan’dadırlar. Ha her turist için bir otobüs çağıracaksınız o lüksünüz varsa bu memlekette şimdi tam indirimden bahsediyoruz memlekette, o başka bir şey. Şu anda ben diyorum taksiciler eylemde. Peki doğru mudur eylemleri? Bakalım. Yahu ben soruyorum size, yani yetmez mi arkadaş oteli kuruyor kazanıyor turisti geliyor yediriyor içiriyor yatırıyor parasını kazanacak illa da oradaki tekelci ekmek parası ile uğraşacak yahu taksicinin. Varsın gitmesin bu gazinolar işler oraya yahu. Varsın az yesinler yahu bu ülkede.

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Girne) - Az yesinler.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Gazinoların yeterince yemiyorlar mı paralarını yahu?

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Girne) (Yerinden) – Doymazlar be Çakıcı ne yapsınlar?

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Restoranlarından yemiyorlar mı bu otelin? Kalma yerlerinden yemiyorlar mı bu paraları? İlle taksicinin ekmeğinden mi yiyecekler yahu?

ARİF ALBAYRAK (Gazi Mağusa) (Yerinden) – Ajda Pekkan’dan aldıkları vergi.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) - Ha şunu da anlarım yahu, bir tane çok özel bir adam geldi de bir limuzin yollayacak bir gün. Belki bu taksici ile oturup da konuşsan desen ki, yahu günde bir defa, iki defa bu gazinoların lüks limuzinleri veya şervolleri geçsin bir gün, özel bir misafirleri alsın ama taksicilik yapıyorlar. Adam tekel yahu orada, yani tekeli mi teşvik ediyoruz? Bir kişi kazansın, bir kişi mi yesin diyoruz bir memlekette ve gazinoların 5 tane, 6 tane aracı taksici gibi taksi izni olmadan da gidecekler ve havaalanından taksicilerin ekmeğini alacaklar ve geleceğiz biz ekmekleri çalınan insanların hakkını korumayacağız ve İçişleri Bakanı da bunun tedbirini almayacak bir

504

hafta Başbakanla konuşuyorlar, onun tedbirini almayacaklar. Nasıl olacak bu yahu! Nasıl olacak! Bir haftadır aynı konu var, verin bir deyin günde bir tane gazino aracının bir tane gazinosuna özel misafir için gitsin. Bir taksici, bir polis memuru koyun o havaalanının girişine, iki kişiyle yahu gönüllü yapsınlar, kaçak taksicilerde belli orada, onlar da belli olsun ve bu eylem 400 tane adam polisle karşı karşıya coplar orada, kalkanlar orada yığınla polis orada arkadaşlar, sıra orada, Ercan Havaalanından giren giremez, turist taksi arar taksi bulamaz. Böyle bir memlekette ve böyle bir basit işi de çözmeyeceğiz be arkadaşlar vazgeçin yahu Allah aşkına. Koskoca hükümet yahu İçişleri Bakanlığı gidip bir tedbir alamazsın yahu bir gazino aracı ile ilgili. Nasıl olacak yahu bu, nasıl bir şeydir bu yahu ve 400 tane adam orada polisle karşı karşıya, poliste bakar onlara haklı görür onları ekmek parası der ama adam görevini yapacak. Bu arada oraya şeyler geldi su taşıma araçları nedir adı? Tankerler geldi. Tankerlerde girdi sıraya. Bu defa tankerlerin havaalanına girmesine polis geldi bir 30 kişi daha dizdi, hiç adli bir iş yoktur yahu bu polislerin uğraşacağı başka bir de geldi kimisi tankeri bekler, kimisi taksiyi bekler, kimisi şeyi bekler Allah aşkına ve bakarım bu iş yahu basit Allah aşkına yahu bir tane taksici, bir polis memuru koyun, kaçak taksici kimdir girsin bakın bu kaçağı ayarlayın bilin, yardım etsinler size polise de.

İki; gazino araçlarından bir tane birer tane izin verin bir gün ama taksicilik yapmasınlar. Bu kadar yahu! Bu kadar bir iş için yığınla insan kapı önünde şey yaparlar. Ercan Havaalanının kapısının önünde 400 taksici, 400 tane araç orada, polisler orada şimdi. Yazıktır yahu, yani çok basit çözeceğiniz işleri de çözemez hale getirmeyin. Ben UBP’nin Hükümetin de ve içinde arkadaşlarım bunu çözebilecek insanlar var yahu. Ben demekte istemem hepinizde yönetimde kötüsünüz, beceriksizsiniz deme popülizmi de yapmak istemem alın tedbirini, al insanları oradan, çekin insanları kapının önünden Ercan’ın alın bir tedbir. Bir şey söyleyeyim eğer bunun bedeli bir limuzin girmemesi ise Ercan Havaalanına onu da engel olun. Çünkü o da varsın taksi ile gelsin, Kıbrıs’ı gezdirecekse de limuzinle gezsinler yahu gezeceklerse gazinocuların müşterileri ama ekmeği ile oynamayın taksicinin kapının önünde. Bak Rum tarafına örneğine, Rum tarafında da aynıdır. Otobüs varsa diyor otobüse biner adam Ercan’dan terminale kadar gelir, terminalden sonra taksiciler alıp yerlerine, bilmem nerelerine götürüyorlar. Sen de bunun tedbirini al, otobüslerin de senin taksi gibi davranmasınlar. Bir şikayet onun içindir, bir de kaçak taksi ile ilgili şikayetleri var bu insanların. Basit bir sorunu bir haftadır aynı, ikinci eylem.

Şimdi dolayısıyla bu anlamda baktığımda ben bunun tedbirini almayan, bu da bir ekonomik ifraz. Adam turist taşıyacağına, turistten para alıp 50 milyon, 25 milyonunu benzin parası harcayacağına şu anda eylem yapan taksicilerin 400 tane aracım 50’şer milyondan o da bir israf memleketin ekonomik tedbiri konuşuyor. Polisi oraya götürmek başka bir ifraz. E, yani bu tedbirleri, basit tedbirleri, çok basit tedbirleri alıyor olması lazım, yani İçişleri Bakanlığı bir haftadır eylem gelecek diye bağırdı bağırdı çağırdı hiç mi tedbirini almadı yahu, hiç mi düşünmedi bunları? Bugün Pazartesi Allah aşkına. Şimdi bu anlamda baktığımda da hala eylemdeler, o ana kadar bir problem yok. Ercan kavşağının girişinde polisler Yonca Kavşağının orada Ercan’ın önünde polis barikatları, otobüsler, çekicilerde geldi polisler tarafından, çekiciler orada, su tankerleri orada, polisler orada şeyler taksiciler orada bütün memleket Ercan Havaalanının kapısının

505

önünde. Vallahi bir adaya bir turist gelse ve dese ki bize, niçin be arkadaşlar bu kavga var? Anlatamayacağız kendilerine. Anlatamayacağız. Yani bana dese biri ki be Çakıcı gel turist da ben Johnny, şey orada su tankeri orada. Ne işi var be bu su tankerlerin diyecekler? Su ihtiyacı olan bir memleket su taşımıyor buralarda. Tanker arasınız tanker yok memlekette. Şimdi susuzuz. Zaten sular mesela ben Hamitköy’de kalırım haftada iki gün gelir. Bir onu Avrupalı’ya ben zaten anlatamam haftada iki gün nasıl su gelir onu anlatamayacağım. Su tankerini çağırsam gelmeyecek, taksi arasam evimden araç bozulsa Meclise gelemeyeceğim. Turist bilmem ne arasa taksi bulamayacak. Sonra da kendimize turist. Turizm Bakanımız çıkar der ki, oo turist bizim lokomotifimiz falanca böyle büyüteceğiz turizmi bilmem ne. Yahu sen turisti taşıyamıyorsun Lapta’dan Girne’ye. Lapta’dan Girne’ye taşıyaman eylemlerden. Ve sebep de, eğer direncimiz şuysa yazıktır. E, bir gazinocu o da illa kendi aracı ile gidecek ve alacak beş altı tane şey adam oradan ve taksicinin yerine geçecek. Yahu ekmeği de paylaştırın paylaşsın da ekmek. Yani rekabet denen de bir şey var yahu bir ülkede. Kurumlarınızı korumak denen bir şey de var, bazı ticari küçük kurumları korumak denen şeyler de var. Bırakmayacaksınız bazı tekeller ülkeyi tek başına yönetsinler. Yapmayacaksınız bunları. O bakımdan söylüyorum. Bu tedbirler alınmaması ile ilgili olarak kaçak işçi anlamında, işsizlik anlamında, nüfus kontrolü anlamında adil vergi dağılımı olarak haklı bir nedeni olamaz. Haklı bir nedeni olamaz Anayasa Mahkemesinin böyle bir hukuki karar neden üretmesi ile ilgili. Haklı neden ne zaman olurdu? Ben bu tedbirlerin tümünü aldım ama yetmedi haklı bir nedenim vardır şimdi şu an bu tedbiri almakla ilgili diyebilirdim. Ve o gün ben sana o gün destek verdim emin ol. Çünkü popülist politik yaklaşımdan da nefret ediyorum. Aynı yasayı buraya getirip sonra muhalefet etmeyi de istemem doğrusu. Yani ben muhalefette başka kendim ile ilgili söylüyorum muhalefetteyken başka konuşacağım ve iktidara gelince de başka konuşacağım. Bu da benim anlayışımda, siyasi anlayışımda kabul edeceğim bir şey değildir. Bu ülkede tedbir alınması gerektiğine inanan bir milletvekiliyim. Tedbir alınması gerektiğine inanan bir insanım ama tedbirin herkesten alınması gerektiğini ama yok ezilen sınıftan önce yukarıdan başlayarak, önce biraz o tröstten tekelden başlayarak. Yahu o anlamda söylüyorum. Ben bu bu tedbirleri oradan alınması lazım, biz bunları rahatça biliyor olmamız lazım ki acil bir vergi dağılımı var, bunlarla ilgili tedbirlerimiz o bakımdan.

Ben yeri geldiği için de tekrar buradan onu söyleyeyim. Kıbrıs tedbirlerden biri gelecekte özelleştirmedir, biz o özelleştirmeye karşı değiliz bunu buradan söyleyeyim. Ama bugün yapılanlar özelleştirme değildir, bugün yapılanlar peşkeş çekilmedir. Bugün yapılanların adı peşkeş çekilmedir. Kıbrıs Türk Hava Yollarında olan özelleştirme değildir, Kıbrıs Türk Hava Yollarında olan batmadır, batırmadır adı iflastır. Özelleştirmeden benim anladığım işçiye devretme de bir özelleştirmedir, halka devretme de bir özelleştirmedir. Bunu edebiyle adabıyla yaparız Türkiye’de bunun yasaları var, özelleştirme idareleri var orada Başbakanlığa bağlı, Özelleştirme Kurumu var, Özelleştirme Fonu da var ve bu Özelleştirme Fonunda işçilerin tazminatları var, çalışanların tazminatları var, erken emeklilik hakları var bunlar hepsi yapılır ona göre özelleştirmeden bahsedersiniz. Siz bu ülkede bunları yapmadan özelleştirme yalnızca peşkeş çekmek olur. Özelleştirme İdaresi Yasası, Özelleştirme Fonu kurulmadan, çalışanların hakları kurulmadan onların sosyal hakları korunmadan bunların yapılması doğru değildir peşkeş çekmeden başka bir şey değil.

506

Bugün Kıbrıs Türk Hava Yollarında olan. Geçen gün Sipahi köyüne gittim, orada bir vatandaşımız yaklaştı Sayın Bakanımız buradadır cevap verecek, verilmesini de istiyorum çünkü, Kıbrıs Türk Hava Yolları ile ilgili tazminatlarımız ne zaman ödenecek dedi? Geri işe girecek miyim girmeyecek miyim? Yeni Kıbrıs Türk Hava Yolları isminden bahsediliyor. Hangi kritere göre alınacak, nereye göre alınacak, yıl sayısına göre mi alınacak? Bir kısmı dışarıda kalacaksa hangi kritere göre insanlar dışarıda kalacak, tazminatları bunların ne zaman ödenecek? En azından halka bilgi vermek lazım Kıbrıs Türk Hava Yolları mağdurlarına, bunların bir kısmının ne kadarının yeni havayolu şirketi kurulma planı olduğu söyleniyor. Ne zaman bunların yapılacağı, ne zaman ne kadarının işe alınacağı, ne kadarının tazminatının ödeneceği bunların yapılması lazım. Şimdi bunlarla ilgili insanların durumu meçhul ve belirsizdir. Bunlarla ilgili tedbir yoktur ve eğer ek tedbirse diye bahsettiğimiz Kıbrıs Türk Hava Yollarında alınanlar da bir ek tedbir değildir. Şimdi bu anlamda bakıldığında biz gerçekten ekonomik tedbir her alanda almamız lazımdır. O ayrı bir konudur ama bugün ortada olan haklı neden diyerek bundan sonraki yeni işe girecek olan, ki zaten tedbir aldığımız için kamuya da bundan sonra çok çalışan girecek de değil sonuç itibarıyla ama bunların haklarını budamak başka bir şeydir. Siz işçinin durumunu, çalışanın durumunu daha çok yükseltebilirsiniz, o seviyeye ve yaşam kalitesini, yaşam düzeyini insanların geriye getirmezsiniz. Bu açıdan bunların çok önemli olduğunu düşünüyorum. Gerçekten İskele Bölgesini gezdim ve oradaki işsizliği bizzat yerinde görme imkanımda oluyor her gittiğim zaman. Atılan insanları görüyorum, Dipkarpaz köyüne gittim. Dipkarpaz köyünde tekrar söylüyorum altı tane işçinin atılması ile ilgili bir feryat orada hala devam ediyor. Çok üzüntü verici Örgüt Başkanınızın üç tane çocuğu çeşitli yerlerde istihdam edilmiş ama sırf farklı bir partiden oldukları için işten atılma gerekçesi ortaya konduğu için en azından 4-5 yıllık bir çalışanın o dönemde atılması nedeniyle Dipkarpaz bölgesinde oradaki insanlarımız arasında büyük bir karşı duruş var. Birbirlerine kahvehanede bile düşman gibi baktıklarını söylüyorlar birbirlerine. Biz bakın bir şey söyleyeyim bir ülkede tedbir, ekonomik tedbir alacaksak ve gerçekten kurumlarımızın bazılarında fazla işçi, fazla çalışanımız vardır ve tedbir alacaksak insanlara şöyle anlatırsak insanlar anlarlar. Derler ki, en son alınandan başlamak üzere bir tedbir alıyorum, CTP’lisi, UBP’lisi, TDP’lisi fark etmez, beş tane adam durduruyorum ama buna göre durduruyorum. Bu anlaşılır bir şeydir ama kökenine göre bakarak, partisine göre bakarak buna karar veriyorsak bu çok büyük bir şeydir, vatandaşlarımıza haksızlıktır ve buradan kayıtlara geçsin diye söylüyorum. Kökeni Karadeniz’de doğarsa doğsun, Mardin’de doğarsa da doğsun, Lefkoşa’da doğarsa doğsun, Londra’da, Amerika’da doğarsa doğsun KKTC vatandaşlarının herkes eşittir, herkesin eşit işe girme hakkı vardır ve herkesin Cumhurbaşkanı olma hakkı da vardır. Bir Mardin doğumlu da gelecekte olabilir, bir Karadenizli doğumlu da olabilir, bir Lefkoşa doğumlu, Girne doğumlu, Mağusa doğumlu, bir Kanada, İngiltere doğumlu da olabilir. Vatandaşlarımızın hepsini aynı şekilde kucakladığımızda bu ülkede ayırım olmaz ama bugün Ulusal Birlik Partisinin şu günkü yönetiminden bir ayırım olarak söz ediyorlar gittiğim yerlerde insanlar bu şekilde, çok ciddi bir şekilde şikayetçidirler ve bunun eleştirilerini açıkçası da yapıyorlar. O bakımdan bu konuların doğrusu gelmemesi yapılmaması gerektiğine inanıyorum ama en çok bizi suçlanılan insanlar olarak en az ayrımı yapmaya çalışan ve bunu karşıda duran insanlar olarak bizler olduğumuz halde bunu en çok yapmaması gerekenlerin de en çok yaptığını görüyorum. O bakımdan da büyük rahatsızlık duyuyorum. Köken partisi kurma peşinde olanları, seçmenlerinin kökenine göre olma

507

peşinde olanların da olduğunu da görüyorum. Bunun da bu ülkeye zarar verdiğini söylüyorum ve Dipkarpaz’da söylediğimi söyledim biz Türkiye’nin şu anda 14’üncü, 16’ncı büyük dünya ekonomisi, 16’ncı büyük ülke Türkiye, çok büyük bir ilerleme seyrediyor Türkiye’nin ekonomisi ve son dönemde yaptığı ekonomik icraatlarında çok büyük tesiri var Türkiye üzerinde. Avrupa Birliği’ne 100 milyar Doların üzerinde ihracatı var, Avrupa Birliği ile müthiş ilişkileri var. Gelecekte de Türkiye’nin Avrupa Birliği’nden ayrılması mümkün değil. Avrupa Birliği’nin içine girecek enerji kaynakları da bundan sonra Türkiye’den geçeceği için Avrupa Birliği’nin de Türkiye’den vazgeçmesi söz konusu değildir. Ama Türkiye’nin biz iyi taraflarını alacağımıza kötü taraflarını da alacak değiliz, Türkiye’nin çatışma taraflarını da alacak değiliz. Ve bu, bunu yapan da bugünkü yönetimdir onu da söyleyeyim tekrar ve çok üzüntü vericidir bu, bunu da söylemiş olalım.

Ve ben çok fazla da uzatmadan sözümü burada yavaş yavaş keserek şunu söylemek isterim. Doğrusu tedbir bu ülkede gereklidir. Kendi ülkemizi yönetmek istiyorsak, kendi ülkemizin efendisi olmak istiyorsak, kendi ekonomimizi idare etmek istiyorsak biz tedbir alınacak bir ekonomiye varız, tedbir alınacak değişikliklere de varız. Tabii karma ekonomiden yana olan bir parti olarak varız bazı önemli hayati organlarımızın devlette kalmasına ama özelleştirmeye de karşı olmadığımızı söylüyoruz ama yok da bugünkü peşkeş çekilme pozisyonlarında olduğu gibi ve duruşunda olduğu gibi. Bunu da tekrar söylemiş olayım. Ama bugünkü bu yasanın daki ekonomik tedbir amaçlı bu Yasanın getirildiğini söyleyenlere da tekrar söylüyorum, siz tedbirleri almadınız ki nüfus ile ilgili siz tedbirleri almadınız kaçak işçilik ile ilgili, siz tedbirleri almadınız vergi adaleti ile ilgili ve gelir dağılımı ile ilgili ki bir haklı nedeniniz doğsun ve böyle bir yasayı karşımıza getiresiniz ve biz de buna destek verelim. Böyle bir haklı neden ortada yoktur. Ama biz Toplumcu Demokrasi Partisi olarak bu Yasaya oyumuz rettir bunu da söyleyelim tekrar anlaşılsın bununla ilgili. Çalışanların üzerine gittiğiniz sürece da bizi karşınızda bulacaksınız. Tedbir hep beraber alacağımız bir noktadır.

ESAT ERGÜN SERDAROĞ0LU (Yerinden) (Devamla) – E, beraber alacağız Çakıcı. Beraber.

MEHMET ÇAKICI (Devamla) – Tedbir beraber...

Senin anladığın anlamda beraber anlamında değil. Şimdi ben senin kulağını çekmesini bilirdim ama kaçan kaçan ne kadar kurtulacan onu da bilmem. Ama tek başına devam ettiğin sürece icraatlarında da halk görüyor zaten onu da söyleyeyim bu arada.

Şu anda gelen gideni da aratır noktasına da getiriyon bizi erken seçime da sürükleyiyon o da yetmez onu da o da ayrı bir konudur. Yani yaptığın icraatlar da tamam değil, onu buradan söyleyelim. Ama bu hal ile bu yapı ile bu gidişat arkadaşlar tamam değil. Ve tedbirleri, aldığınız tedbirler bir ülkeyi kurtarmaktan acizdir böyle hayati bir dönemde. Paketler bu ülkede hiçbir zaman bitmeyecektir. 900 trilyon Türkiye’den para aldığınız sürece paketler olmaya devam edecek. Bir kıyafet giyecekseniz adam gibi o kıyafeti üstünüze dikerek giyin. Eğer yapılması gereken tedbirler, almamız gereken tedbirleri hep birlikte bütün devlet genelinde ve bütün partiler birleşerek bir ekonomik

508

planlama birlikte yaparak alabileceksek almamız lazımdır aksi takdirde zaten göreceksiniz bir sürü kurumlarımız eğer bu gerekli yasal düzenlemeler, rekabet kurulu, anti damping gibi yasalar ve bunun işlevlikleri kazandırılmazsa daha çok tekelleşme bu ülkede daha çok kavga daha çok kaosla açıkçası karşı karşıyayız. Ben daha çok tekelleşmeye karşıyım, kaosun kendisine karşıyız bizim istediğimiz bir istikrarlı siyasi iradedir, bu siyasi iradenin de yapılması gerekenler aslında bellidir ama önemli olan bunları gerekli olarak alabilecek miyiz önemli olan da budur, bunu da buradan söyleyeyim. Ama lütfen şununla da ilgilensin ilgilenilsin istiyorum. Kökenine göre işten atılmalar konusunda hükümetimiz gerekli açıklamaları bize yapsın bunun böyle olmadığını gerekli tedbirin alınacağını söylesin.

Dipkarpaz bölgesinde sara hastalığı olan bir kişinin otobüs ve minibüs taşıdığı ve bunun da bir partizan amaçlı olarak kabul gördüğü ile ilgili eleştiriler var. Bunu hükümetin tedbirini o anlamda da alması lazımdır.

Üç; büyük otellerde kaçak çalışmanın da ve vatandaşlarımızın çalışmasının da üstüne gitmesi konusunda adil bir vergi dağılımı konusunda da çalışmalar yapılması lazımdı. Ciddi bir ekonomik planlamaya gerek var, bu gerek. Bunun için de hepimiz elimizi taşımızın altına koyup beraber bunun nasıl olabileceğini düşünmemiz lazımdır. Allah aşkına İçişleri Bakanı yok burada bu taksici eylemini bir şekilde hükümet yetkilileri de tekrar Sağlık Bakanı, Maliye Bakanı burada İçişleri Bakanını göremiyoruz. Allah aşkına bir iki tane basit tedbir alınarak bu taksicilerin telef olmalarını Ercan Havaalanı önünde polisin de telef olmasını Ercan Havaalanının önünde önüne geçelim ve en azından sorunlarımızı biraz olsun azaltmaya çalışalım. Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çakıcı, buyur Sayın Dr. Abbas.

ABBAS SINAY (Girne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Savcılığın iki görüşünü okuyarak başlamak istiyorum. Birincisi 12 Kasım, 2009. Anayasal bağımsız kurum ve kuruluşlarda kamu görevi yapanların nitelikleri, atanmaları, terfileri ve meslekte ilerlemeleri kendi özel yasalarında düzenlenmiştir. Diğer bir anlamı ile bu gibi kurum ve kuruluşlarda görev yapanlar gerek 7/79 sayılı Kamu Görevlileri Yasasına gerekse bu Yasa tasarısına ekli hizmet şemalarında yer almaktadırlar. Bu Yasa tasarısının özellikle 18, 17, 16, 17 ve 19’ncu maddelerinde yer alan terfi ve yükselmeye ilişkin kuralların Yasa tasarısının 2’nci maddesinin (b) paragrafının (i) bendinde belirtilen mevkilerde görev yapanlara uygulanması mümkün değildir. Yani 33’ncü maddede belirtilen bağımsız yargı organlarında, anayasal kuruluşlarda olanlara uygulanamaz diyor. Bu nedenle bu Yasa kapsamında yer almamaları gerektiği kanısındayım diyor. Ayni Savcılık 20 Kasım’da yeni tasarıda 12 Kasım’da bu görüşü verdi, 20 Kasım’da yeni tasarıda değiştirilmiş şekli var olan tasarıda bağımsız anayasal kuruluşların yasanın kapsam maddesinin olan 4’ncü maddesinden çıkarıldığı görülmektedir, bunun için Anayasaya aykırı değildir. Kapsam içindeydiler Anayasaya aykırıdır, kapsam dışına çıktılar Anayasaya aykırı değil dediler. Gerçekten düşünülmesi gereken bir konudur. Ve şöyle bir şey daha veriyor en sonunda. Yıllar içerisinde diyor tablonun son basamağına doğru gelindikçe 7/79 sayılı yasa kapsamında çalışan kamu görevlilerinin maaşlarına ulaşacakları görülmektedir diyor. Gerçekten ya Yasayı okumadılar yahut da halkı

509

kandırmaya çalışıyorlar. Biliyor musunuz ki bir ortaokul mezunu memur 49 yılda tepeye ulaşacak. 49 yılda ve her yedi yılda bir terfi almak şartı ile. Eğer alamazsa, terfi alamazsa alacağı maaş 40 sene de çalışsa alacağı maaş okuyayım size buradan ortaokul mezununun alacağı maaş 14 yıl sonunda 2020, 14 yıl sonra 2020 ve 2020’de sonuna kadar da kalacak. Biraz önce Savcılık diyor ki ilerleyecek. İlerlemesi için yedi yıl geçmesi gerekir, bir üst baremde boş kadro olması gerekir, imtihanı geçmesi gerekir. Hepsinin de üst kademeye çıkma şansı yok. Yani Yasanın bir maddesini de okuyacağım savcılığın görüşü çok doğru değil, çok doğru değil, doğru değil. Anayasa Mahkemesinin....

SONAY ADEM (Gazimağusa) (Yerinden) – Ahmet Zengin’e anlatmadın komitede?

ABBAS SINAY (Devamla) – Anlattım ama. Ergün Bey’de dinledi ama değişen bir şey olmadı.

SONAY ADEM (Yerinden) (Devamla) - Ergün Bey vazifemdir dedi ne yapayım dedi.

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Girne) (Yerinden) Ben de ayni fikirdeydim. Fakat buna rağmen ....

BAŞKAN – Devam et Sayın konuşmacı.

ABBAS SINAY (Devamla) – Anayasa Mahkemesinin çok ilginç bir görüşünü söyleyeyim size ve bu Anayasa Mahkemesinin bu görüşten sonra emeklilerle ilgili Yasada ne karar vereceğini çok merak ediyorum ve bekliyorum. “Yasama organı halen kamuda çalışanların yürürlükteki yasalar altındaki haklarına dokunmanın sosyal çalkantılar getireceği, ciddi ekonomik ve moral çöküntülere yol açacağı, toplumda derin yaralar açacağı düşüncesi ile konu Yasada yer verdiği düzenlemelerin sadece Yasa yürürlüğe girdikten sonra kamuda istihdam edilecek kamu çalışanlarına uygulamasını doğru ve adil görmüş, yasama organının bu değerlendirme ve takdirine Anayasa Mahkemesinin müdahale etmemesi gerekir” diyor. Anayasa Mahkemesinin kendi taktikleri, yasama organının takdiri yerine koyması ve bu konuda Yasama organın takdirine müdahalesi adeta bir yerindelik denetimine dönüşür ki Anayasa Mahkemesi bundan kaçınmalıdır. Yani ne diyor burada? Eskilere eğer maaş kesintisi yaparsanız moral çöküntüye, ülkemizde ciddi ekonomik ve moral çöküntülere yol açacak diyor. Ve sosyal çalkantılar getirecek. Ha yenilere yaparsanız bir şey değil. Yenilere uygulayabiliyorsunuz diyor, sosyal çalkantı çıkmaz. İki memur giriyor ayrı dairede çalışıyor. Biri altı ay önce girdi, biri altı ay sonra. Biri iki buçuk, öbürü bir buçuk maaş alacak. Bu doğrudur diyor, sosyal çalkantı yaratmaz. Acaba emekliler konusunda ne karar verecek. Emekli maaşları kesintiye uğratıldı. Sosyal çalkantı yaratmıyor mu bu, moral çöküntü yaratmıyor mu bu?

SALİH İZBUL (Güzelyurt) (Yerinden) – Emekliler yaşlıdır, onlara bir şey olmaz.

510

ABBAS SINAY (Devamla) - Ve gerçekten bu açıklamalarından sonra Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği kararı merakla bekliyorum.

SALİH İZBUL (Yerinden) (Devamla) - Abbas kime söylen bunları?

ABBAS SINAY (Devamla) - Ergün Bey’e bir de Sayın Sağlık Bakanına. O ekonomik gerekçeyi çok söylendi, ekonomik gerekçeyi yine tekrar etmek istemiyorum ama ilginç bir kararı daha vardır Anayasa Mahkemesinin, onu da okumak istiyorum. “Kamu Yasasının 4(7) ve 8(7) maddelerinin Anayasanın sendika kurma hakkını düzenleyen 53’üncü maddesi ile toplu sözleşme grev hakkını düzenleyen 54’üncü maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür” diyor. Yasanın çalışanların maaş, ücret ve ödeneklerini düzenlediği ve yer verdiklerinin dışında başka bir ödemeyi, çünkü bu Yasanın 7’nci maddesinde şöyle bir şey diyor, pardon 8’inci maddesinde diyor ki; “Bu Yasa kapsamında çalışanlara 13’üncü maaş ikramiyesi dışında herhangi bir isim altında veya herhangi bir şekilde maaş, ikramiye ve benzeri ödeme yapılamaz.” Anayasa Mahkemesi ne diyor? “Bu düzenleme ile toplu sözleşmenin yasaklandığı doğrudur” doğrudur diyor. Bu düzenleme ile toplu sözleşmenin içeriğinin bugüne kıyas ile daralacağı söylenebilir. Ancak toplu sözleşmenin kapsamının sadece ücret ve ödeneklerin saptanmasının belirlenmesi ile sınırlı değildir” diyor. Yani siz maaş, ücret istemeyin.

(Sayın Ünal Üstel Başkanlık Kürsüsünü Sayın Ahmet Eti’ye devreder)

Acaba ne isteyecekler?

SONAY ADEM (Gazimağusa) (Yerinden) – Ağaç dikmek diyebilir filan yere bir ağaç dikin. O konuda pazarlık yapamazlar.

ABBAS SINAY (Devamla) - Onları yapabilir. Ama maaş ve ücretler konusunda pazarlık, Anayasa Mahkemesi diyor “pazarlık yapamazsınız.” Bu gerçekten üzüntü vericidir.

SALİH İZBUL (Yerinden) (Devamla) - Çok maraz etme Abbas da bir şey olacak. Başka bir anlatımla kişisel durumları yeni Anayasa Mahkemesinin bir görüşünü okuyorum. Başka bir anlatımla kişisel durumları ve nitelikleri özdeş olanlar arasında konulan kurallarla değişik uygulamaların yapılmaması gerekmektedir diyor. Bu Yasada 33’ncü madde anayasal kuruluşlara verilen ayrıcalık ne acaba? Biraz önce Sayın Genel Başkanım verdi iki hukukçu, ikisi de Hukuk Fakültesinden mezun, İstanbul Hukuk Fakültesinden diyelim yaşları ayni, girişleri ayni, çıkışları ayni biri Maliyeye girse biri Savcılığa biri 1900 lira brüt maaş alacak, diğeri 5 bin lira brüt maaş alacak. Durum bu kadar açık ve net ama bir şey değil diyor. İki eşit ve Anayasa Mahkemesinin görüşünde tam 10 sayfa eşitlik ilkesini tanımlıyor, tam 10 sayfa. Bir bakıyoruz karşı görüşte olan Anayasa Mahkemesinin karşı görüşünü sunan Şafak Öneri bizim dediklerimizle ayni şekilde savunuyor, bizim dediklerimizi söylüyor. Gerçekten Anayasa Mahkemesinin bu görüşlerini okuduktan sonra üzüntü duymaktan başka söyleyecek çok fazla sözüm yok. Bir de sadece şeyin karşı görüşte bir cümle okuyacağım ve o kadar geçeceğim. Devletin ekonomik durumunun iyi olmadığı alınan dış yardımların bütçenin oluşturulmasına

511

önemli bir katkı sağladığı gerçek olmasına rağmen ekonominin düzlüğe çıkması sürdürülebilir bir ekonomi düzeninin sağlanması için çalışanlar arasında öngörülen farklılaşma ile eşitsizlik yaratılması mutlak gerekli midir? Diğer bir ifade ile bu farklılaştırma ve sınıflandırmayı haklı nedene dayandırmak mümkün müdür diyor? Gerçekten doğru diyor. Ve iki farklı görüş Anayasa Mahkemesinde. Yalnız şu önemli olan çoğunluğun kararıdır ve çoğunluk kararı ile Anayasa Mahkemesinden oyçokluğu ile bu Yasa Anayasaya aykırı bulunmadı. Yasada bir kaç şeye de değinmek istiyorum Yasa maddelerinde. Kapsam maddesinde diyor ki bu Yasada düzenlenen mali kurallar dışında bu Yasada düzenlenmeyen ancak bu Yasaya ters düşmeyen kurallarla ilgili olarak yerine göre Kamu Görevlileri Yasası veya kendi özel yasa veya diğer mevzuat kuralları ile toplu iş sözleşmesi kuralları uygulanır. Nasıl toplu sözleşme uygulanır diyor ama nasıl toplu sözleşme yapacaksınız? Yedinci maddenin, sekizinci maddenin (7)’nci fıkrası da diyor ki 13’ncü maaş haricinde hiçbir şey talep edemezsiniz. Ve şöyle bir şey daha söyleyeyim aslında bana göre de şu anda Belediye çalışanları, devlet işçileri örneğin bayram ikramiyesi, elbise yardımı gibi yardımlar alıyor, bunların hiçbirinin alınamayacağını diyorum ben. İddia ediliyor ki yeni girenlere düşünün siz iddia edilen Savcılığın söylediği şu eğer yeni girene farklı bir sözleşme yapacaksınız toplu sözleşme, eskiler için farklı. Hani Anayasanın eşitlik ilkesi? Gittiğinde sendikalar iki ayrı görüşme yapacak. Bir, eski girenlerle ilgili, bir yeni girenlerle. Bana göre bu da doğru değil. Çünkü bana göre 13’ncü maaş dışında hiçbir ikramiyeleri şu anda var olan sözleşmelerdeki ikramiyeleri de geçerli değildir. 8’inci maddeyi okudum. 22’nci maddenin (3)’üncü fıkrasında şöyle diyor; “herhangi bir hizmet sınıfına atanan bir kamu çalışanı ilgili maddenin ön görmüş olduğu kurallara uygun olarak alacağı kademe ilerlemesi ile bulunduğu derecenin son kademesine kadar ilerlemeye devam eder. Bulunduğu dereceden sonra gelen bir üst derecenin kademelerinin maaşını çekebilmesi için üst dereceye terfi etmesi koşuldur.” Yasadan okuyorum size. Yani bu demektir ki bir üst dereceye çıkamazsanız 14 senenin sonunda gelir bir maaşta durursunuz, emekli olana kadar da o maaşı çekersiniz. Ortaokul mezunu 14 yılın sonunda 2020 çıkabileceği en son maaş, ki bu brüt maaştır, sakın net maaş anlaşılmasın. Ortaöğretimli lise mezunları 2 bin 250. Yüksek öğrenim mezunları 3 bin 5, tabiplik hizmetleri sınıfı 4 bin 280, şube amiri, müdür, onlarda daha yüksek tabii ki, çünkü burada şeyler de kapsam dahilindedir. Yani bu şu demek oluyor, bir ortaokul mezunu en yüksek bareme her şey düzgün gitse 41 yılda, 41 yılda bir lise mezunu her şey düzgün yolunda, yedi senede bir terfi alsa hiçbir önünde engel olmasa ancak 41 yılda tepeye ulaşıyor, 41 yılda. 20 yılda başlasa işe lise mezunu hemen, 61 yaşında ancak tepeye ulaşabiliyor. Ya bunları bilir misiniz? Yani bu yasaya evet dersiniz ama bunları bilir misiniz acaba? Bilir misin Sayın Tokel?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI TÜRKAY TOKEL (Yerinden) – Ekmek peşindeyiz şimdi.

ABBAS SINAY (Devamla) - Bir üniversite mezunu tepeye çıkması için...

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Girne) (Yerinden) – O Yasayı, Anayasanın görüşlerini okusun arkadaşlar, biraz zahmet göstersinler de kendileri değerlendirsinler, bilirler onlar. Sen hiç ders verme onlara.

512

ABBAS SINAY (Devamla) - Sana veririm ki çünkü Yasayı geçiren sensin Sayın Ergün Serdaroğlu Yasayı geçiren, evet diyen sensin. Üniversite mezunları 29 yılda tepeye çıkacak, en yüksek bareme çıkacak, 29 yılda. Eğer liseyi bitirmiş, üniversiteyi, her şeyi ile askerliği bitirmiş bir erkek 30 yaşında işe başlasa 59 yaş. Acaba emekli yaşını 70’e, 80’e mi çıkaracağız? Var mı öyle bir niyetiniz? Bu Yasalara göre emekli yaşını da 80’e çıkarmanız gerekiyor. Yani bir üniversite mezunu tam 29 yılda tepeye çıkacak. Yani bu Yasaya evet derken bazı şeyleri bilmeniz gerekiyor.

Ve en önemlisi 33’üncü maddemiz, 33’üncü maddemiz de Anayasal kuruluşlar çıktığı için, Savcılık da zaten Anayasaya aykırı değil dedi. Ve Anayasa Mahkemesi de bunlar olduğu için bu Yasaya evet dedi. Gerçekten ülkemizde düşünülmesi gereken, yapılması gereken o kadar çok şey var ki en son yapılması gerekenler en önce yapılamaya başlandı. Çünkü işin kolayı emekliden maaşı kesmek, yeni girecekten, çalışandan maaş kesmek. Brucella’lı et yiyin önemli değil, bir şey değil. Kanser olun önemli değil. Bacalar tütsün. Elektrik santrali bacaları devam. Şey Gemikonağı’nda artıklar normal. Bunlar önemli değil insan sağlığı ile ilgilidir bütçeye para gerek.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI TÜRKAY TOKEL (Yerinden) – Haa ona gel.

ABBAS SINAY (Devamla) – Haa bütçeye para gerek. Gerçekten bu mantıkla hareket ederseniz insana değer vermezseniz yapacağınız bunlardır, bunların arkası da gelecek siz evet dedik sonra bunların arkası da gelecek. Öncelikle nüfusunuzu kontrol edin ülkede. Zaten öyle bir ortam yaratıldı size bir an önce nüfusunuzu kontrol edin, bir nüfus sayımı yapın, ülkede nüfusunuzu kontrol edin yoksa bunu da kontrol edemezseniz keseceğiniz memurdan, emekliden keseceğiniz beş, on kuruş para ile bu ülkede ne ekonomiyi düzeltebilirsiniz, ne bir şey yapabilirsiniz. Günlük ekonomiye bir katkı yaparsınız, bütçeye katkı yaparsınız o kadar, emekli çarşıya çıkmıyor. Et yemek isterse Rum tarafından et alıyor, bu daha ne kadar gidecek? Ne kadar gidecek? Et yemek yerken gerçekten düşünüyorum. Gerçekten düşünüyorum, herkes düşünür ve et yemek istemiyor bu ülkede. Bir tek Zorlu Töre’ye gerçekten Sayın Zorlu Töre’ye et yiyip yemediğini merak ediyorum ve kısır olup olmadığını da merak ediyorum çünkü kendisi kısırlık yok diyor memlekette. Sanki et yiyen kadınlar, hiç kadın kısır görmemiş. Zaten kısırlık oluşana kadar belli bir süre geçmesi gerekiyor, bir günde kısırlık gelişmez, oluşmaz. Kısırlık hayvanlarda yapar öncelikle. Düşük hayvanlarda yapıyor öncelikle.

TARIM VE DOĞAL KAYNAKLAR BAKANI ZORLU TÖRE (Yerinden) – Sen Avrupalıyım diyorsun Avrupa’daki uygulamayı söyle bana. Kıbrıslıyım diyorsun Rum tarafındaki uygulamayı söyle bana.

ABBAS SINAY (Devamla) – Rum tarafından bugün öğrendiğim bilgi tüm hayvanlar itlaf edildi, tüm hayvanlar, tüm hayvanlar. Tüm brucellalı hayvanlar Rum tarafında tüm brucellalı hayvanlar yok edildi.

BAŞKAN – Dinleyelim lütfen.

513

SALİH İZBUL (Girne) (Yerinden) – Hangi Avrupa ülkesinde var yahu bu?

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Sen Amerika’da, Avrupa’daki, Rum tarafındaki uygulamayı söyle bana.

SALİH İZBUL (Yerinden) (Devamla) - Brucella ile uğraşacağınıza ...... dersiniz Brucellalı et ye.

ABBAS SINAY (Devamla) – Rum tarafındaki ...

SALİH İZBUL (Yerinden) (Devamla) –Böyle mi .... be?

ABBAS SINAY (Devamla) – Salih Bey bir dakika Rum tarafındaki ....

SALİH İZBUL (Yerinden) (Devamla) - Böyle şey mi olur yahu?

ABBAS SINAY (Devamla) – Salih Bey bir dakika Rum tarafındaki uygulamayı söyleyeyim. Rum tarafı tüm Brucellalı hayvanlar iflah ne ise imha edildi tüm hayvanlar. Tüm hayvanlar yok ediliyor Sayın Bakan. Göz göre göre halkın içine gözüne baka baka bu etleri yiyin diyor.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Yoktur öyle bir şey.

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Girne) (Yerinden) – Arkadaşın Brucellalı et de yese etkilemez kendini.

SALİH İZBUL (Yerinden) (Devamla) - Brucellalı et yiyecekmiş bak yahu senin Başbakanın ve Tarım Bakanın ... bize yahu.

ABBAS SINAY (Devamla) – Gerçekten bu ülkede konuşulması gereken ....

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - 50 senedir yiyorsun, kaç yaşındasın?...

SALİH İZBUL (Yerinden) (Devamla) - Açalım .... Brucellalı kebap salonu.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Sen 50 senedir yiyorsun da farkında değilsin, 50 senedir sen yiyorsun.

SALİH İZBUL (Yerinden) (Devamla) - Kimse de çıkıp demedi ama bize yiyin Brucellalı et.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Sayın Önder Sennaroğlu yedirdi sana önce.

SALİH İZBUL (Yerinden) (Devamla) - Haaa olur, olur.

514

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Ben açıklayayım rakamları onun zamanında Brucellalı hayvanlar ....

SONAY ADEM (Yerinden) (Devamla) - Eee hayvan bırakmadınız memlekette...

SALİH İZBUL (Yerinden) (Devamla) - Çıktı Önder bey de yiyin Brucellalı et...

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Siz hayvancılara zarar vermek için devam edin böyle.

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayın.

ABBAS SINAY (Devamla) – Önce, önce Sayın Bakan hükümet içinde ortak bir görüş ortaya çıkarsın ondan sonra buraya çıkıp konuşsun. Çıkıp ortaya konuşsun ortak bir fikir çıkarsın ondan sonra söz söylemeye hakkı vardır, şu anda söz söyleme hakkı yoktur. Hükümetin görüşü çıksın ortaya, hükümet görüşünü söylesin. Ortak olarak bir görüş söylesin. Sayın Başbakan diyor ki iki sene önce de dedi ki brucellalı hayvan yediriyorsunuz siz insanlara. Ona mı gireyim? Ona girmek istemiyorum. Ve gerçekten bu ülkede tartışılması gereken bütün bunlardır işte. Sağlık, insan sağlığı, insan sağlığı önem vereceğimize insan sağlığına tek yatırım yapmıyorsunuz Sayın Bakanı da suçlamak istemiyorum fazla sağlığa yatırım yapmıyorsunuz, hiçbir şey yatırım yapmıyorsunuz sadece bütçeye ek gelir nasıl gelir onu düşünüyorsunuz. Onun için de öyle hareket ediyorsunuz. Gerçekten ülkede düşünülmesi gerekir. Bu ülkede bir çok insan ...

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Alt Mahkemede kazanıldı, üst Mahkeme şahadet dinlemeden açıklayacağım şimdi.

SONAY ADEM (Yerinden) (Devamla) - Neyi açıklayacaksın, hep açıklarsınız.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Benim ne şeyim vardır orada. ..

ABBAS SINAY (Devamla) – Bak Sayın Bakan, savunma yapmadınız Sayın Bakan.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Hayır yapıldı. Her türlü savunma yapıldı.

ABBAS SINAY (Devamla) - Hiçbir savunma yapmadınız, dava da kaybedildi.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Hayır yapıldı.

ABBAS SINAY (Devamla) - Yani ülkede düşünülmesi gereken, yapılması gereken o kadar çok şey var ki bu ülkede...

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Üst mahkemede savunma yoktur. Karar daha önceden verilir. Üst mahkemede savunma kabul etmiyor, alt mahkemenin iddiaları ne ise onlar devam eder orada.

515

ABBAS SINAY (Devamla) – Tasarruf diye, tasarruf diye önümüze getirenler bunlar, insan sağlığı da her şey de hiçe sayılıyor. Teşekkür eder, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sınay. Buyurun Sayın Avcı.

TARIM VE DOĞAL KAYNAKLAR BAKANI ZORLU TÖRE (Yerinden) - Söz isterim.

SONAY ADEM (Gazimağusa) (Yerinden) – Büyük ihtimalle anlaştılar, böyle bir sorun çıktı.

ARİF ALBAYRAK (Gazimağusa) (Yerinden) – Sayın Bakan, güzel bir köfteci açıldı karşıya.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Afiyet olsun. Gidiyoruz zaten. Barış Burcu’ya gidiyoruz zaten.

SONAY ADEM (Yerinden) (Devamla) - Brucella köfte?

TURGAY AVCI (Gazimağusa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri...

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Siz devam edin böyle, işte böyle yıkıcı muhalefet, yapıcı muhalefet olun, yıkıcı değil. Yapıcı.

ARİF ALBAYRAK (Yerinden) (Devamla) - Nasıl yapılır yahu, nasıl yaparlar?

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Söyle, söyle, söyle neredeyse herkesi inandıracaksınız.

ARİF ALBAYRAK (Yerinden) (Devamla) - Bir çıkar yiyin der, öbürü de çıkar yemeyin der.

SONAY ADEM (Yerinden) (Devamla) - Devletin köküne dinamit koydunuz, dinamit.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Neyse, tamam biz dinamit...

ARİF ALBAYRAK (Yerinden) (Devamla) - Bak Sağlık Bakanı kafasını sallar.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Sağlık Bakanı da...

BAŞKAN – Sayın vekiller, Avcı Bey’i dinleyelim lütfen. Sayın vekiller...

TURGAY AVCI (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün görüşülen Sayın Cumhurbaşkanı’ndan Meclise tekrar gönderilen...

516

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Onun da kulakları var duyuyor, benim de kulaklarım var ben de duyuyorum.

SONAY ADEM (Yerinden) (Devamla) - Hanginizdir kulaksız?

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Hepsiniz Kaşif’çi oldunuz, hayret ettim yahu. Hepsiniz Kaşif’çi oldunuz. Devam edin bakalım. İlla bizi Parti içinde kapıştıracaksınız. Kapışmayız ama kavgayı yapalım.

ABBAS SINAY (Girne) (Yerinden) - Dilekkaya Köyü’nde ne söylediğin ortadır. Sayın Bakan da duydu.

SONAY ADEM (Yerinden) (Devamla) - Yahu o MHP sandası değil diye sempati var bu taraftan.

ABBAS SINAY (Yerinden) (Devamla) - Dilekkaya Köyü’nde söylediğini Sayın Bakan duydu.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Yanlış.

ABBAS SINAY (Yerinden) (Devamla) - Duydun değil? Ya Kaşif dedi, ya ben Dilekkaya’ya.

BAŞKAN – Sayın vekiller, Sayın vekiller, dinleyelim lütfen. Buyurun Sayın Avcı.

SONAY ADEM (Yerinden) (Devamla) - Bu işin sonunda ya Kaşif ya ben.

TURGAY AVCI (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Bu iş düzelecek dedim ben. Düzelmezse dedim, ben hazırım. Eğer benim söylediklerim yanış ise ben hazırım. O kadar iddiam var.

BAŞKAN – Sayın Bakan...

SONAY ADEM (Yerinden) (Devamla) - Yani İrsen Bey’den evvel sen siper oldun.

TURGAY AVCI (Devamla) - Bugün tartışılan Cumhurbaşkanı’ndan dönen ve tekrar Meclise gönderilen Yasayı konuşuyoruz. Parti içerisindeki ve Bakanlar Kurulu içerisindeki farklı görüşlerin tartışıldığı Yasa Tasarısı değil bu. Sayın Cumhurbaşkanı bu Yasa Tasarısını 6 Mayıs’ta geri gönderdi. Yani tam yaklaşık beş ay önce. Hatta beş buçuk ay önce. Ve Meclis de bu tartışmaların bu Yasa Tasarısı’nın görüşülmesi beş buçuk ay önce Meclise gönderilen Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Eroğlu’nun Meclise yazısı 6 Mayıs 2010, yani beşinci ay. Bugün onuncu ayın 25’i. Tam beş buçuk ay bu Yasa Tasarısı bekletildi, iki günde görüşüldü ve Cuma günü sonlandırıldı. Ve bugün de

517

Pazartesi günü, Cumartesi günü bu Yasa Tasarısının kopyaları bizlere dağıtıldı. 23-24 sayfalık Anayasa Mahkemesinin görüşleri, hukuki görüşleri var lehte, aleyhte. Bugün Pazartesi de saat onda bu Yasa Tasarısının genel görüşmesi var. Açılışta da yerimden söz aldım maalesef, maalesef nasıl daha iyiye gideriz, nasıl daha katılımcı ve doğruyu buluruz diye bir düşünce maalesef bu Mecliste hakim olamadı. Çok açık iddia ediyorum. 50 arkadaşımızın 40 artısı bu Yasayı Cumartesinden Pazartesine okuyup hukuki olarak da yorumlayamamıştır. Yorumlamamıştır ifadesini kullanmak istemiyorum. Çünkü bunun bir görüşülmesi gerekir. Hukuki mütalaanın tartışılması gerekir Anayasa Mahkemesinin verdiği 23 sayfalık bir mütalaa var. Maalesef bu çatı altında Mecliste doğruları bulalım, en doğruları tartışalım, farklı fikirler ortaya atılsın ve bu ülke için ne ise en iyisi onu yapalım düşüncesi yok. 26 sayısı var, kimseyi dinlemeyiz devam ederiz gibi düşünce var. Nitekim bugün Mecliste bu tartışılıyor. Muhalefet partili arkadaşlar, Parti Başkanları, milletvekilleri konuşuyor ve konuşacaktır. Daha sonra zil çalacaktır ve 26 oy ile geçecektir. Budur. Bu Mecliste samimi söylüyorum, yasa tasarılarının bu ülkenin geleceğini yönlendirecek yasalarının oluşturulduğu bu çatı altında en doğruyu bulma düşüncesi, felsefesi gelememiştir. Birçok kez çağrı yaptık. Siyasi partiler bir araya gelsin, Hükümet çağrı yapsın çok önemli konularda. Bugün dışarıda miting bu yasa ile ilgili. Bugün Ercan’dan taksicilerin eylemi. Bugün yanılmıyorsam bazı okullarda eylem. Demek ki bir sorun var bu ülkede. Sorun var ama kulaklar tıkalı.

Tekrar tekrar söylüyorum. Ümit ederim ki bu konu tekrar irdelenir. Meclisteki yetkili arkadaşlara da dile getirdim, tabii onların elinde olan bir şey değildir. Cumartesi günü evlere dağıtılan yasa tasarısı, Pazartesi günü sonlandırılmak üzere oylanacak. Bu verimli bir yaklaşım değildir. Hepsinin ötesinde, içeriğinin ötesinde, hukuki görüşlerin ötesinde verimlilikten ve doğruyu bulmaktan uzaktır.

Bugün yine Meclis koridorlarında gördüğümüz Kıbrıs Türk Hava Yollarında çalışan insanlarımız vardı, sendika vardı. Ne olacak bu çalışan insanlarımız? Bir Hükümetin en azından bugün olsun iflası ilan edilmiş, onaylanmış bu şirketin çalışanlarının ne olacağını oturup bir karara bağlaması gerekiyordu. En son haber diyorum çünkü her gün yeni haberler çıkıyor. Sayın Başbakan; “Mart 2011’de uçaklar uçacak” dedi. Ancak şekli, yöntemi, şirketi, çalışanları konusunda detaylı bilgi yok. Bugün CAS’a devredilen 130 kişi yine Meclisteydi. Gelen bilgilere göre 50’ye yakın CAS çalışanının işine son verilecek kısa bir süre sonra. Bunu sormak istiyoruz, soruyoruz ama muhatap bulamıyoruz. Kıbrıs Türk Hava Yollarının çalışanları ne olacak? Yeni şirket Mart 2011’de kurulacaksa demek ki beş ay daha bu çalışanlar ne maaş alacak, ne haklarını alacak, ne de yarın ne yapacaklarını bilecek. Cevap yok. Her siyasi parti çıkıyor soruyor, cevap yok. Taksiciler konusunda aynı sorun. Sözü verilmiş, çok basit çözümleri olan maalesef bu sorunlara çözüm getirilmedi. Bu Yasayı tartışırken, Sayın CTP-BG Genel Başkanı Sayın Ferdi Sabit Soyer tabii geniş bir ekibe sahip olmanın da artıları ile kısa bir sürede Anayasanın hukuki görüşlerini değerlendirmiştir bu Kürsüden gerçekten detayları ile. Öncelikle bu Yasa Tasarısında ayni anda yeni işe girecek gençlerin girdikleri kuruma göre farklı maaş almaları kamu altında kabul edilemez. Bu birinci konu. Hepsi kamu görevlisi, hepsi ayni eğitimi almış, ayni vasıflara sahip, ayni meslek çıkışlı ama birisi Meclise girdiği için veya yargıya girdiği için birisi Dışişleri Bakanlığına girdiği için veya başka bir bakanlıkta görev aldığı için farklı maaş ile başlayacak. Bunun

518

açıklaması olamaz. Yapılan görevlerin zorluğu, riskleri farklı bir şekilde primlerle ya da farklı kat sayıları ile desteklenebilir. Her görev, her sorumluluk, her meslek aynidir demek yanlıştır. Ama bir avukat yargıda görev alıyorsa başka maaş, bir bakanlıkta görev alıyorsa bir başka maaş ile başlamak doğru değildir veya sekreterya veya başka kadrolar. Öncelikle bu kabul edilir bir uygulama olamaz.

Tabii ki 2’nci bir konu hep dile getirdiğimiz diğer Yasa Tasarıları da tartışılırken hep çalışanların cebinden ve hep kamudan kesintiler yaparak bu ülke ekonomisi düzlüğe çıkamaz, çıkamaz. Evet bütçedeki açıklar bir süre daraltılabilir ama Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Ekonomisi memur maaşından veya yeni işe gireceklerin kesintileriyle kurtulmaz. Biz bu süre içerisinde hep şu çağrıyı yaptık Hükümete. Özel sektör güçlendirilmeli. Özel sektöre kaydırılmalı istihdamlar. E, hani? Hangi yöntem, hangi kararlar, hangi açılımlar özel sektöre güç vermiştir? Bunun yanında kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınması için aylardır çağrı yapıyoruz. Yani haksız kazanç sağlayıp vergisini ödemeyenlerin cebine el atmamız gerekiyor. Yok, böyle bir kararlılık yok. Böyle bir Yasa yok, böyle bir uygulama yok. Sadece mevcut çalışan işçi memurun cebinden nasıl olmazsa sıkıştırdık söküyoruz. Biz Özgürlük ve Reform Partisi olarak bu Hükümete hep şu çağrıyı yaptık. Kamudaki kesintilerle ülke ekonomisi kurtulmaz. Kısa süreli bir rahatlama olabilir ama kurtulmaz. Kurtulması için kayıt dışı ekonomi. Kurtulması için özel sektör desteklenecek. Bu yönde hiçbir şey yok hiç. Sosyal adalet diğer konuşan arkadaşlar da dile getirdi. Bir kuruma işe başlayan başka maaş alacak, diğer kuruma işe başlayan ayni vasıflarda, ayni eğitimi almış bir komşusu, arkadaşı başka maaş ile başlayacak. Bu sosyal adaletin yok olduğu nokta olur.

Yargı reformunu Özgürlük ve Reform Partisi olarak haftalarca, aylarca konuştuk. Hükümete de olmazsa olmaz olarak vurguladık. Şimdi bakıyorum siyasi partideki arkadaşlarımız, diğer muhalefet partisi arkadaşlarımız da, Başkanları da yargı reformu kaçınılmazdır. Ülkenin, adaletin var olduğundan rahat olması gerekiyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; En son örneği söyleyeyim. 6.5 yıl önce Doğu Akdeniz Üniversitesi’nden atılan bir vatandaşın mahkemesi geçen hafta sonuçlandı. 6.5 yıl. Hukuk reformu dediğimiz budur işte. Yani bu tür davalar, bu tür konular vatandaşın hak aradığı yargıda 6.5 yıl sonra bir işten atılma sonuçlanırsa zaten bir anlamı kalmaz. Yargı reformu kaçınılmazdır, bunu uzun bir süredir dile getiriyoruz. Ve bugünkü Cumhurbaşkanından gönderilen bu Yasa Tasarısını biraz önce vurguladığımız adaletsizlik, farklı kurumlarda farklı maaşlar, farklı başlangıç ücretlerinin partimiz tarafından kabul edilmediğini, aynı şekilde destek verdiğimiz kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınması, özel sektörün süratle desteklenmesi, bunlarla ilgili hiçbir uygulamayı da bu süre içerisinde görmedik.

O bakımdan Özgürlük ve Reform Partisinin bu Yasa Tasarısına oyu ret olacaktır. Bir an önce taksicilerin sorunları basittir, çözülmelidir. Bir an önce Kıbrıs Türk Hava Yollarında çalışan insanlarımızın yarın nasıl yaşayacağını, hangi şartlarda yaşayacağını, hangi para ile ücret ile yaşayacağının belirlenmesi gerekir. Bunlar askıda kalmış büyük belirsizliklerdir. Ben eminim ki Ulusal Birlik Partili arkadaşlarımızın içinde de çok rahatsızlık duyan insanlarımız vardır, milletvekillerimiz vardır. Çünkü o kurumda çalışan

519

sadece o partili bu partili değildir ama aylardır sürüncemede, hakları yok, hiçbir tazminat konusunda bir güvence yok bir açıklama yok. Son açıklama 2011’in Mart ayında yani beş ay sonra yeni uçaklar uçacak. Peki çalışanlar? Ümit ederiz ki bugün bir cevap alırız, ümit ederiz. Tekrar…

HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Gazimağusa) (Yerinden) – Boşuna, boşuna ümit eden.

TURGAY AVCI (Devamla) - Sayın vekilim, sayın hocam…

HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden) (Devamla) – Da Mart ayını görecekler bunlar şimdiden.

TURGAY AVCI (Devamla) - Yani yüzlerce çalışan yarının ne olacağını bilmiyor. Bir Hükümet çıkar ve der ki, bir plan program yapar, kardeşim budur ve bitirir bu işi. Bu olması gerekiyor.

HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden) (Devamla) – Bunlar kendi başına karar veremez.

TURGAY AVCI (Devamla) - Tekrar parti olarak bütün bu gerekçelerle bu Yasa Tasarısına ret vereceğimizi sizlerle paylaşırım, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Avcı.

Buyurun Sayın Adem.

SONAY ADEM (Gazimağusa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;…

ARİF ALBAYRAK (Gazimağusa) (Yerinden) - Hangi, hangi milletvekili?

SONAY ADEM (Devamla) - Muhalefet milletvekillerine söylerim ve 1-2 tane de UBP’li arkadaşa söylerim. Sayın Ali Çetin’i takdir etmek lazım. Genel Kurul günleri en çok bizi dinleyen ve Genel Kurul çalışmalarına rağbet eden bir arkadaşımızdır, Afet Hanım. Çalışma Bakanı da diğer bakanların içinde “eh” akmazsa damlar yani.

ARİF ALBAYRAK (Yerinden) (Devamla) – Ali Çetin’in hakkını yeme.

SONAY ADEM (Devamla) - Diğer arkadaşların pozisyonuna baktığımızda gerçekten…

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Girne) (Yerinden) – Yağcılığının olduğunu da bilmezdim ha. Gördün arkadaşları da yağcılık yaparsın.

SONAY ADEM (Devamla) - Efendim?

520

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Gördün arkadaşları orada yağcılık yaparsın.

SONAY ADEM (Devamla) - Yok yağ çekmem. Doğruya doğru konuşacağız daima. Çünkü eğer yanlış bir şey söylersek o zaman yanlış anlaşılmalara da sebep olabiliriz.

Şimdi değerli arkadaşlarım; doğrusunu söylemek gerekirse enteresan günlerden geçiyoruz ülkemizde. Böyle bir Bakanlar Kurulu herhalde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne, ondan evvel Kıbrıs Türk Federe Devleti’ne, ondan evvel Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi’ne ve ondan evvel Geçici Türk Yönetimi’nde herhalde böyle bir rezalete rastlanmadı diye düşünüyorum. Dünyada da eğer böyle bir şey olur ise ve Bakanlar Kurulunda çok aksi görüşlerde herhangi bir iki tane Bakan karşı karşıya gelirse hele Başbakan da birinden yana tavır takınır ise burada ya biri görevden alınır, ya biri istifa eder ve bu iş temizlenir. Bizde ise inanılmaz bir şekilde herkes yerinde oturmakta. Hele Başbakana üzülüyorum. İki sene evvel bir televizyon programında aslanlar gibi geçmiş Tarım Bakanı Sayın Önder Sennaroğlu’na saldırmayı marifet sayan ve brucellalı etlerin yenemeyeceği iddiası ile de büyük bir saldırı gerçekleştiren Sayın İrsen Küçük bugün tam tersi bir noktada ve doğruyu söyleyen Sağlık Bakanı varken Bakanlar Kurulunda da tamamen Tarım Bakanının kel alaka açıklamalarını alarak siyaset yapmaya çalışıyorlar. Elbette bunun üzerinde şimdi basında veyahut çeşitli görüşlerde olan insanlar görüşlerini açıklıyor.

Değerli arkadaşlar; bizim gideceğimiz yer belli. Her ne kadar ayak sürüse bile Ulusal Birlik Partisi çok sıkıştığında bizim yolumuz da “AB Yoludur” demektedir. Oradaki mevzuatlara uygun bir tavır sergilemesi gerekirken ki uygun tavır orada bu hastalıklı hayvanların itlaf edilmesidir. Yalan üstüne siyaset geliştirerek sanki oralarda öyle bir şey yokmuş gibi ve üstelik de Güney’i örnek göstererek, Güney’de “yerler bunları” diyerekten siyaset yapmaya çalışıyorlar. Böyle bir şey yoktur değerli arkadaşlar. Avrupa Birliği mevzuatına göre bu hastalıklı etler itlaf edilmektedir ve işin ilginç yanı sürekli “Şükran” çektikleri Anavatanda da ayni uygulama var. Örneğin Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanununun 34’üncü maddesini okuyayım size çok uzağa gitmeye gerek yok. “Sığırlarda verem, sığır, koyun, keçi, ve domuz brucellaları ile tırnaklılarda ruam ve durin hastalığı görülenler ve serolojik ve allerjik testlerle bu hastalıkların mevcudiyeti tespit olunanlar tazminatsız öldürülür ve imha edilir.” Açık ve net. Yani tartışmasız.

SALİH İZBUL (Girne) (Yerinden) – Onlar da bilmez.

SONAY ADEM (Devamla) - İsterse Zorlu Bey’e de verelim.

SALİH İZBUL (Yerinden) (Devamla) – Bilmez onlar da.

SONAY ADEM (Devamla) - Ya her gün gittiği gibi Elçiliğe gidip sorabilir yedirelim, yedirmeyelim oraya sorabilir. İşten atıp atmamayı oraya sorduğuna göre ve atın dendiğine göre kendine…

521

TARIM VE DOĞAL KAYNAKLAR BAKANI ZORLU TÖRE (Yerinden) – Saptırıyorsun yahu.

SONAY ADEM (Devamla) - Bunu da gidip orada sorabilir diye düşünürüm.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Pardon yani.

SONAY ADEM (Devamla) - Üstelik orada tazminatsız bir şekilde yani üretici açısından düşündüğünüzde çok acımasız bir uygulama. Elbette biz böyle bir şeyi savunamayız, ülkemizde bu tür sağlıksız hayvanların tespit edilerek, insanımıza tazminatı ödenerek itlaf edilmesi gerekiyor. Bizim yaptığımız uygulamayı aynen devam ettirmeniz gerekiyor. Aksi taktirde bu yaptığınız tartışmalar ve Bakanlar Kurulu Üyelerinin başta Başbakan olmak üzere farklı farklı açıklamaları, sizin de söylediğiniz gibi üreticinin zararınadır çünkü yurttaşta büyük bir panik vardır ve bu panik nedeniyle de maalesef et tüketiminde büyük bir azalmaya doğru gidecektir ve en sonunda doğaldır ki zararını toplum olarak birlikte çekeceğiz. Dolayısıyla aklın yolu birdir, bu yola girin ve bu tartışmaya artık bir son verin. Ya da oturun beraber karar verin ve deyin ki biz kardeşim oturduk, tartıştık, kavga ettik, yumruklaştık ne ise, şu karara vardık. Yiyin ey insanlar da korkmayın veya biz alacağız itlaf edeceğiz. İkisinden biri. Ama bu tartışmanın artık bu toplumda yapılmasının önüne lütfen geçin.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün görüşmekte olduğumuz Yasa, gerçekten Ulusal Birlik Partisinin başa geçmesinden bu yana izlenen siyasetin önemli bir parçası olarak addedilmesi gerekiyor. Türkiye ile imzalanan Ekonomik İşbirliği Protokolünün de bir gereği olduğu söylenen bu Yasa Tasarısının görüşülmesi sırasında, elbette birkaç söz söylemenin doğru bir tavır olacağı inancındayım.

Değerli arkadaşlar, bu net bir ifade ile söylemek gerekirse, Kıbrıs Türk Halkının fukaralaştırma operasyonunun bir parçası olarak değerlendirilebilir. Sizi temin ederim ki son 1.5 yıldır izlenen ekonomi politika ve bütçe disiplini oluşturulacak diye yapılan uygulamaların sonuçları itibarıyla gidilecek yolun minareleri şu anda açık ve net bir şekilde görülmektedir. Bu hakikaten de Kıbrıs Türk Halkının fukaralaştırma operasyonunun bir parçası olduğu açık ve net bir şekilde görülmektedir. Geçtiğimiz akşam televizyonda, CNN televizyonunda onu söyleyeyim de bir yanlış anlaşılma olmasın, Türkiye’de önümüzdeki yıl kamu görevlilerine verilecek artışı dinlerken tüylerim diken diken oldu. Arkadaşlar, bizim buradaki yaşam tarzımıza, buradaki ekonomik durumu incelemeden görmeden önemli bir, Türkiye açısından bakıldığında önemli bir kıskançlık beslendiğini herkes gayet iyi bilmektedir. Başta bürokratlar olmak üzere, yurt dışından gelip de bu memleketi iyi tanımayan insanların veya gazetelerde çıkan ve işte son Kıbrıs Türkünün aşağılanmasına kadar işi vardıracak olan, “sizin müdürler kaç para alır” noktasına ulaşan görüntüler kadar, işi yüzeysel olarak değerlendiren ve buranın temel ekonomik pozisyonunu iyi irdelemeden bakıldığında, arada gerçekten Türkiye ile yaşam tarzı açısından, devlette çalışanların maaş ve ücretleri açısından değerlendirdiğimizde büyük bir uçurum vardı. Ama Ulusal Birlik Partisi herhalde bir madalyayı hak etmiş olacak. Çünkü geçen gün Çaluda arkadaş Komitede bir öneri sundu ve dedi ki; “yahu dedi bu işi dedi 1 Ocak 2011’den itibaren yürürlüğe girsin.”

522

Tabii bilmeden yani başka bir şey saik ile söylemeden söyledi bu sözü. 1 Ocak 2011 tarihinden itibaren de Türkiye’de biliyorsunuz her altı ayda bir ücret ve maaşlara zam yapılmaktadır. Açıklanan rakamlar değerli arkadaşlar izlendiğinde artık gıpta ile biz bakacağız Türkiye’ye. Çünkü bu Yasanın geçtiği tarihten itibaren bizde en düşük kamu görevlisinin maaşı 1.5 milyar brüt olurken Türkiye’de en düşük maaş olan bir kamu görevlisinin maaşı 1.650 TL olacak. 1650 TL yani. Bu değerli arkadaşlar, aklın alabileceği bir şey değil. Bu yasal düzenlemelerin bu şekilde geçirilmesini sağlamaya çalışanlar ve bu Hükümeti teslim alanlara da bir çift sözüm var. Bu yapılanlar gerçekten Kıbrıs Türk Toplumunun onurunu zedeler bir tutumdur ve elbette bu tavırlar süreç içerisinde bugün tartışılan ve Türkiye Halkı ile Kıbrıs Türk Halkının arasını açan zemini de büyük oranda besleyecek önemli bir katkı sağlayacak diye düşünüyorum. O açıdan böyle değerlendirildiğinde bu tutum kabul edilemezdir ve kabul edilmemesi gerekiyor.

Şimdi biraz sonra bazı şeyleri okuyacağım burada komitede gerçekleşen bazı sözleri. Örneğin Sayın Ertuğrul Hasipoğlu bu Yasanın geçirilmemesini istiyordu. Ümit ederim ki nisabı düşürerek bu Yasanın geçmemesini sağlar ve iki yıl gibi uzun bir süre demokrasi şampiyonluğu yaptıktan sonra o idealize ettiği davranışını kendisi de transfer olarak ayaklar altına aldıktan sonra bu atacağı olumlu adımla hiç olmazsa kendini affettirebilir diye düşünürüm.

İkincisi Çaluda’ya çağrım var tabii. Çaluda Komitede bu Yasanın bu şekilde geçmesinin doğru olmadığını söylemektedir. Tabii grup kararı ile kendisi bağlıdır ama değerli arkadaşlar bu affedilir bir tutum değil. Bu affedilir olmayan tutum nedeniyle bence grup kararı dışında da hareket edebilir Sayın Çaluda. Onu kışkırtmayım ama…

AHMET ÇALUDA (Güzelyurt) (Yerinden) – Teşekkür ederim nazik uyarına.

SONAY ADEM (Devamla) - Almayayım derseniz almayabilirsiniz tabii söylediğimi de.

ARİF ALBAYRAK (Yerinden) (Devamla) – O yarın konuşacak komitede.

SONAY ADEM (Devamla) - Alınması doğrudur diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Çıkacak dışarıda diyecek vallahi kabahat CTP’nindir diyecek.

SONAY ADEM (Devamla) - Bu Anayasa Mahkemesinin değerlendirmesi ile ilgili ben çok içeriğine girmek istemiyorum sabahleyin Genel Başkanımız Sayın Ferdi Sabit Soyer ayrıntılı bir şekilde olaya yaklaştı diğer arkadaşlar da. Abbas Sınay arkadaşım da değindi. Ama ben özel olarak bir konu üstünde durmak istiyorum. Önce şunu ifade edeyim, Anayasa Mahkemesi üyeleri adına ben bir Kıbrıs Türk yurttaşı olarak utandım. Böyle bir değerlendirme yaptıkları için gerçekten utandım, onu açık ve net söyleyeyim. Çünkü…

523

TURİZM, ÇEVRE VE KÜLTÜR BAKANI KEMAL DÜRÜST (Yerinden) - Nasıl mesela Sonay Bey?

SONAY ADEM (Devamla) - Efendim?

KEMAL DÜRÜST (Yerinden) (Devamla) – Hangi konuda?

SONAY ADEM (Devamla) - Bu Anayasa aykırı olmadığını söyledikleri için. Çünkü ülkedeki ekonomik durumun, şunun bunun değerlendirmesiyle, Yasaya uygun olup olmadığı meselesi çok farklı farklı şeylerdir. Şimdi değerli arkadaşlar bu da Meclisimizin geçirdiği İLO Sözleşmeleridir. İLO Sözleşmelerinin, ki ilk geçirdiğimiz dönem 1993’te, Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı, 98 sayılı sözleşme. Bu Meclis oturdu ve bu Yasayı kabul etti. Bunlar Anayasanın da üstünde olan şeyler. Yani bunları kabul eden Meclisler buna uymak zorundadır. Anayasalarıyla çelişkili olsa bile. Kaldı ki, bizim Anayasamızla hiçte çelişkili değil, tamamen de uyumludur bu İLO Kararı. Ancak bizim Anayasa Mahkememiz Toplu Sözleşme düzeninin kısıtlanmasını, Anayasaya aykırı bulmamaktadır. Böyle bir Mahkeme olabilir mi değerli arkadaşlar? Anayasanın 54’üncü maddesinin açık hükmüne ve İLO Kararlarının 98’inci sözleşmesine rağmen böyle bir karar alan Mahkemeye bütün dünyada söylendiği gibi elbette “siyasal ve yanlı bir karar vermiş” denir. Bunun başka bir izah tarzı yoktur. Bu doğrudan doğruya Ulusal Birlik Partisinin istemi doğrultusunda karar verme demektedir. Bunun başka bir izah tarzı yok. Ve size açık ve net söyleyeyim, bundan sonra sendikalara, en azından Toplu Sözleşme yapan işçi sendikalarına, çok da gerek olmayacak. Niye? E zaten özel sektörde herhangi bir örgütlenme yok. Bir iki ufak işyeri hariç. Onun dışında tamamen bütün sendikal örgütlenme devlette. Devlet de, hangi alanlarda sözleşme yapılacağına dair belli bir sınırlama getirmiştir. Ve bu sınırlama değerli arkadaşlar diyor ki; ücret artışı, ki ücret artışı da yapamazsınız, doğrudan sabitlenmiştir şeyler, rakamlar. İşe girdiğinizden çıkışa kadar ne kadar ücretle maaş alacağınız tablolarla belirlenmiştir. Dolayısıyla bunu Toplu Sözleşmeyle arttırmak da artık mümkün değil bu Yasa burada olduğu sürece. Ayrıca bir de 13’üncü maaş alma hakkınız var ki şu veyahut bu şekilde vergiler üstünde oynayarak 13’üncü maaş da aslında orta yerden kaldırılmıştır. Ulusal Birlik Partisi tribil yaptı kendine göre, güya 13’üncü maaşı kaldırmadım, bir de müjde verir, her gün de müjde verir, “merak etmeyin de 13’üncü maaş tamamdır ha ödeyeceğiz” aldın zaten insanları…

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) - Paralar destelenmiştir merak etmeyin…

SONAY ADEM (Devamla) - Ha, cebinden aldı zaten insanların 13’üncü maaşlarını. Şimdi de” merak etmeyin de vereceğim” diye her gün piyasaya haberler göndermektedir. Dolayısıyla buradan olaya yaklaştığımız da değerli arkadaşlar, bu Tasarının ve Anayasa Mahkemesinin değerlendirilmesinin kabul edilmesi mümkün değildir. Öyle bir de yorum yapmaktadır şey, yani akıl da satmaktadır aslında Meclise Anayasa Mahkemesi ve demektedir ki “toplu sözleşmenin kapsamının sadece ücret ve ödeneklerin saptanması, belirlenmesi ile sınırlı olmadığından...” falan, filan. E, nedir ya? Başka nedir yani?

524

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) – Kaç çift potin alacak diyor onunla uğraşsın sendikalar diyor, başka şeye karışmasın.

SONAY ADEM (Devamla) – O yasaklanmıştır. Herhangi bir menfaat alamaz 13’üncü maaşın dışında. Yani sadece izin günlerinin azaltılıp çoğaltılmasıyla ilgilenecek. Bir de bir koruluk ekelim mesela Mesarya’ya. Anlaşsın maliye ile sendikalar, yazsınlar bunu sözleşmeye, tamamdır işte bir hak olarak elde edilmiş olsun. Bunun dışında değerli arkadaşlar başka bir şey elde etmesi sendikaların mümkün değildir. Onun için bu kabul edilmezdir. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir serbest pazarlık koşulunda bu tür sınırlamaların olması mümkün değil ve yani yazık ve günahtır o kadar mücadelelerden sonra ulaşılan normların gerek Avrupa Birliğinin sosyal şartı, gerekse İLO Kararları, gerekse bizim kendi yasalarımız, İş Yasamızdan tutun da Toplu Sözleşme Grev ve Referandum Yasasına kadar bütün bu yasalar aslında artık bu topluma bol gelir olmuştur. Niçin? Çünkü zaten o sahada oynayacak artık kimse kalmamıştır.

Ve değerli arkadaşlar; bizim özellikle bu dönem içerisinde ekonomik krizin boyutlarının gittikçe arttığı ve geri dönülmez bir şekilde büyük iflasların yaşanmaya başladığı... Şimdi geçmişte küçük küçük dükkanların kapanmaya başladığı süreçten öyle görülüyor ki artık büyük işletmelerin de tehlike aşamasına gireceği bir sürece doğru gidiyoruz değerli arkadaşlar. Dolayısıyla hükümetin aksine başka tedbirler alması gerekirken başka şeylerle uğraşarak ve toplumda da büyük bir kıskançlığın yaşanmasına ve sosyal katmanlar arasına da belli nifak tohumları sokarak kesimler arasında yaratılan uçurum nedeniyle aslında çeşitli kesimlerin birbirini desteklemediği, çok kötü bir ortamın yaşanmasına ve bu çerçevede de Kıbrıs Türkünün fukaralaştırma operasyonunun rahatlıkla uygulanmasına önemli bir zemin sağlanmıştır.

Şimdi bakın, belli bir süreden beri yapılan tartışmaları toplumda izlediğinizde hükümet kanadından sürekli olarak işte bizim taraf daha ucuzdur, bizim taraf daha ucuzdur diyerek Rum tarafına dönük alış verişin azalmasına dönük bir çaba içerisine girmişti. Bu çabanın arkasından ne geleceği aslında belliydi. Ve ağır adımlarla da yola çıkmıştır. Önümüzdeki dönem bu memlekette işte basının da yazdığına göre 150 milyon Dolarlık yatırım da gerçekleştirerek büyük perakende iş merkezi kurulmasıyla ilgili düğmeye basılmıştır. Sabahleyin değerli arkadaşlar basını karıştırırken orada gördüm Türkiye’de önemli bir tartışma var şu anda. Bu tür işyerlerinin sayısı şu anda 2010 verileriyle Türkiye çapında 250 tanedir. Ve 2011 yılında bu tür işyerlerinin 350’ye çıkması, çıkacağı tahmin edilmektedir değerli arkadaşlar bizde ve Esnaf ve Zanaatkarlar Odasından da büyük bir tepki yükselmektedir elbette buna dönük olarak. Çünkü onların piyasaya girmesi küçüklerin, orta boyların büyük oranda silineceği anlamına gelmektedir ki maalesef bizim ülkemizde de gidişat, hiç temenni etmememe rağmen bu yönde gelişmektedir ve işin ilginç yanı, izliyorum ben işte Sanayi Odası Başkanı, diğer başka arkadaşlar konuşuyor ve bu tür politikaları destekliyor. Böyle bu tür büyük kuruluşların gelmesi bir kere ithalatından tutun da, her türlü olanağı kendi içinde barındıran dev kuruluşlardır ve bunların ne Sanayi Odasına, ne de bizim küçük boy olarak değerlendirdiğimiz Ticaret Odası Üyelerine bir fayda getireceğini beklemek büyük bir hayaldir. Ve bu değerli arkadaşlar gidişat öyle gösteriyor ki, bu atılan adımla birlikte, bu bizim ülkemizde de kısa bir süre sonra büyük bir altüst oluşa, sosyal dengelerin

525

değişmesine, farklılaşmasına önemli bir kaynak teşkil edecek diye düşünüyorum. Burada üzerinde durulması gereken bu sermaye değişiminin piyasada ne murat ettiği yönündedir.

Arkadaşlar, bizim ülkemizde herkesin üzerinde mutabık kaldığı, sağcısının solcusunun kahvede otururken başka sohbet alanlarında konuşurken, hatta biz de beraber sağcımız solcumuz arkada kuliste otururken konuştuğumuz ve aslında da çok farklı düşünmediğimiz bir tabloyla karşı karşıyayız. Bu tablo da nedir? Ülkemizde inanılmaz bir şekilde yoğun bir işçi akını var ve bu yoğun işçi akımının artık bir şekilde sınırlandırılması gerekiyor. Hükümetin cesaretle böyle bir kararı alacağı noktaya artık behemehal gelmesi gerekiyor. Bunun artık tartışılma noktasından çıkması gerekiyor. Bu rakamları ben söylemiyorum, Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı sürekli terennüm etmektedir ve demektedir ki; “bizim ülkemizdeki işsizlik oranı yüzde 15’lere çıkmıştır.” Hatta bazen daha da yüksek rakamlar söylemektedir. Eğer bu doğru ise değerli arkadaşlar, yaklaşık olarak 45-50 bin civarında insanımız işsiz demektir. Veya işler görünüp bazıları ama işsiz pozisyonda durmaktadır. Peki böyle bir durum varken, işçi sınırlandırılmasıyla ilgili olarak Hükümetin önündeki engel nedir? Hükümetin önünde öyle bir engel yoktur.

(Sayın Ahmet Eti Başkanlık Kürsüsünü Sayın Ali Rıza Usluer’e devreder)

Bir ekonominin yabancı işgücüne ihtiyacı varsa, buna kimse engel olamaz. O yabancı işgücünü şu yahut bu şekilde sağlamak zorundadır. Ama değerli arkadaşlar o noktaya geldik ki ekonomide bir durgunluk başlamıştır, Durgunluğun ötesine artık küçülmeye başlamıştır ekonomimiz, dolayısıyla küçülen ekonomi eğer kendi işsizini yaratmaya başlamış ise eğer, bunun önüne geçmenin tek bir yolu var. Yabancı işgücüne kardeşim sınırlama getireceksiniz. Buna cesaretle eğilmek gerekiyor değerli arkadaşlar. Bu tedbirleri eğer biz almazsak bir başkası almaz ya. Türkiye Cumhuriyetinin işsizlerine veyahut işsiz ordusuna biz ilaç olamayız değerli arkadaşlar. Son beş-altı aydır elbette Türkiye’de ekonomideki devinim yeniden süratlenmeye başladığı ve yeni yatırımlar da yapıldığı için süratle yüzde 15’lere kadar çıkan işsizlik oranı şu anda 10.5’e gerilemiştir. Ümit ederim ki bu daha da iyi bir noktaya ilerler. Ama 10.5’lik bir işsizliğin sayısı kaçtır biliyor musunuz? 3 milyondur. Yani 3 milyonu biz değerli arkadaşlar kurtaramayız. Mümkün değil yani. Hatta bir vilayetin işsizini çözebilecek potansiyele sahip bir ekonomik pozisyonumuz da yoktur bizim. Ha, şimdi işin bir bu yanı var. Bir diğer başka yanı da var değerli arkadaşlar. Niçin biz bu ekonomik tedbirleri almaya çalışıyoruz? Niçin uğraşıyoruz? Çünkü açıklarımız var. Nerede açığımız var? Bütçede açığımız var. Sosyal Sigortada açığımız var, evet. Yabancı işgücünü getiriyoruz da kayıt altına alıyoruz da bundan ötürü Sosyal Sigortadaki açığımızı da kapatıyor muyuz? Yook. Haziran ayından bu yana açık sürekli büyümeye başlamıştır ve artık yüzde 50’lere düşmüştür açık değerli arkadaşlar. Yani 50 toplayacaksınız, 50 de cepten koyacaksınız ve ödeyesiniz Sosyal Sigorta emeklilerini. Bu gidişat tamam bir gidişat değil. Bu, bırakın devletin mali gelir-gider dengesini altüst ettiğini, piyasada iş yapan gerek bireyleri, gerekse kuruluşları da büyük oranda büyük bir sarsıntıya götürmektedir. Yani kayıt altında olup her şeyiyle düzgün bir faaliyet gösteren şirketlere büyük ve haksız bir rekabet yürütülmektedir. Bu aynı zamanda devletin önemli kayıplara da uğramasını sağlamaktadır. Yalnız sigorta açısından değil değerli arkadaşlar. Vergiler açısından da aynı durumla karşı karşıya

526

kalmaktadır devlet. Eğer bugün faaliyette olan kurum sayısı 2 bin 853 ise ve bunların tahakkuk eden, vergi ödeyen sayısı bin 900’lerde kalır ise eğer, burada problem var değerli arkadaşlar. Siz bunları toplayamadığınız için, vergileri toplayamadığınız için, ekonomiyi kayıt altına alamadığınız için gerek çalışanlar açısından, gerekse şirketin geneli açısından, bunun faturasını çalışanlara, bunun faturasını iş yapanlara, bunun faturasını emeklilere elbette ödemeye hakkınız yoktur. Ve maalesef böyle bir manzarayla karşı karşıya kaldık ve bu manzara gidilmek istenen hedefi de aslında en sonunda görülecek ki gidilemeyecek bir hedef olarak orada görmemizi sağlayacaktır. Şimdi yakında bu Yasalar geçirildikten sonra öyle sanıyorum ki Çalışma Bakanlığı herhalde Hükümetin de stopa basması nedeniyle, çünkü Bakanlar Kuruluna götürülmüştür bu, işte “bekle Kurultay geçsin de sonra çıkaralım piyasaya emeklilik yaşının 60 yaşına çıkarılmasını” dedikleri için de Bakanlar Kurulunda uyumaktadır şey, yada Kurultaya o kadar büyük bir uğraş vermektedirler ki…

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Unuttular onu.

SONAY ADEM (Devamla) - Unuttular yahutta çalışamadılar üstünde çünkü beş alternatifli bir öneri götürdü Sayın Bakan şeye…

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Sayın Bakan sen de öyle değil den, böyle değil den nasıl….

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI TÜRKAY TOKEL (Yerinden) - Kurultaya bağlamadık onu demek istedim. Gündemdedir her an gelir.

SONAY ADEM (Devamla) - İşte Kurultay geçtikten sonra gelecek, ben söyleyeyim sana mesela sen bilmezsen ben söyleyeyim. Bu Kurultaydan sonra Meclise aktarılacak tabii hangi…

Sosyal Sigortalarda emeklilik yaşının 60’a çıkarılmasıyla ilgili Yasa Tasarısı. Ama şunu söyleyeyim; eğer gidişat böyle gider ise, sizi o da kurtarmayacak. Çünkü sürekli şu anda gelinen nokta itibarıyla 27 bini herhalde aşmıştır şey, emeklilik hakkı kazanan sosyal sigortalı sayısı. Prim ödeyen sayısı da gittikçe düşmektedir. Haziran ayı verilerini Sayın Bakanla beraber paylaştık, gördüm ben de. Yüzde 50 açık var değerli arkadaşlar. Bu korkunç bir olaydır. Yani eğer Sosyal Sigortalar 21-22 hade sosyal güvenlikle 23 buçuğa falan çıksın topladığı para, 43’de ödeme yapsın. E bundan nasıl çıkacağız? Üstelik 13’üncü maaşlar gelince, o açık katmerlenecek. Dolayısıyla…

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Maliye Bakanı dedi “onlar hazırdır” dedi sayın vekilim. Onlarda hazırdır, istiflenmiştirler böyle gıcır gıcır kağıtlar.

SONAY ADEM (Devamla) - Ama şeyin hesabına fatura edilir, Sosyal Sigortaların hesabına o fatura edilir orada açıklar şişer…

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Şişer ha.

527

SONAY ADEM (Devamla) - Gider, dolayısıyla var olan adaletsizlikte büyük oranda devam eder. Şimdi değerli arkadaşlar buna geçmişken bir mesele üzerinde bir parantez açmak isterim. Bugün bir gazetede okudum. Dolayısıyla o noktada birkaç söz söylemek istiyorum. İhtiyat Sandığından Kıbrıs Türk Hava Yollarına verilen 20 milyon Dolarlık bir kredi vardı. Bunun yaklaşık 15 milyon Doları benim Bakan olduğum dönemde İhtiyat Sandığı tarafından Kıbrıs Türk Hava Yollarına aktarılmıştı. 5 milyon Doları da Sayın yeni Bakanın döneminde verilmiştir. Tabii Kıbrıs Türk Hava Yolları mefta olduğuna göre, burada bir boşluk oluşmuştur. Şimdi Kıbrıs Türk Hava Yollarının hisseleri bizim tarafımızdan devralınırken, o dönem yine ben Bakandım, Kıbrıs Türk Hava Yollarının hisselerinin alınması için 8 milyon Dolarlık bir kredi vermiştik. Bu 8 milyon Dolarlık kredi, Maliye Bakanlığının taksitlerle belli bir sürede ödemesiyle kapatılmıştır. Dolayısıyla orada herhangi bir açık falan kalmadı. Onun arkasına 2008 yılı içerisinde Kıbrıs Türk Hava Yollarında belli bir sarsıntı olduktan sonra ağırlıklı olarak da çalışanların Sosyal Sigorta ve İhtiyat Sandığı yatırımlarının ödenememesi nedeniyle büyük bir huzursuzluk oluştu. O dönem çok katı bir yaklaşım sergiledim ben. Bu yaklaşımın keşke bu dönem de devam ettirilebilmiş olsaydı, çünkü çok faydasını gördü Sosyal Sigortalar kendi içinde. Sosyal sigortası ödenmeyen hiçbir kurum ve kuruluşun veyahut şirketin veya bireyin hastanelerden faydalanmasına izin verilmedi. Çok önemli mağduriyeti olan birisi çıkar iseydi de bunu Sosyal Hizmetler kanalıyla kapatarak Sosyal Sigortanın tutumunda herhangi bir değişikliğin olmasına asla müsaade etmedim ve sonuna kadar da bu alanda direndim. Böyle olunca da tabii büyük bir huzursuzluk oluştu ve bir ara Kıbrıs Türk Hava Yollarının özellikle yakıt alımında da bir problem çıktığı için böyle bir anlaşmaya varıldı ve 15 milyon Dolarlık kredi, ki bunun 1 milyon Doları dışında öyle hatırlıyorum, gerisi Sosyal Sigorta yatırımları ve İhtiyat Sandığı yatırımlarının kapatılması için bu kullanılmıştır. Ve örneğin Eylül 2008 tarihine kadar havayolu çalışanlarının Sosyal Sigortaları, Ağustos 2008’ine kadar da İhtiyat Sandığı yatırımları kapatılmıştır. O tarihten sonra da herhangi bir yatırım gerçekleştirilmemiştir. Bir ara işte 5 milyon Dolarlık bir kez daha kredi verilmiştir. Tabii benim öğrendiğim kadarıyla, bu arada emekliye çıkan belli hatırlı kişilere özel olarak İhtiyat Sandığı yatırımları ve Sosyal Sigorta yatırımları kapattırılarak paralarını alabilmeleri ve emekli olabilmeleri sağlanmıştır ama bu da bazıları için yapılmamıştı, bu da çok kötü olmuştur.

Şimdi değerli arkadaşlar; yine bugünkü basından öğrendiğim kadarıyla yalnız Kıbrıs Türk Havayolları çalışanlarının İhtiyat Sandığına yatırılması gereken ve yatırılmayan Ağustos 2008’den bu yana 9 trilyonluk bir meblağı var. Sigorta hariç tabii bundan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKNI TÜRKAY TOKEL (Yerinden) - 7 de sigorta.

SONAY ADEM (Devamla) – 7 de sigorta. Ve bu şirket de iflasını ilan etmiştir. Çalışanlar orta yerde durmaktadır. Ne olacak şimdi bu insanların hali gerçekten merak konusudur. Herhangi bir yanıt da bu insanlara verilememektedir. Kimse bir yanıt vermiyor. Örneğin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı burada karşımda duruyor. Onu buldum, onu tokatlarım ben de. Ne diyebilir? Başbakan ne diyebilir?

528

Arkadaşlar; siz izin verdiniz ve bir başka şirket icra yoluyla çullandı şeyin üzerine, Kıbrıs Türk Hava Yollarının.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – O ne buldu? O bir şey buldu? Bir şey kalmadı ki.

SONAY ADEM (Devamla) – E, bilmem. O zaman sizi parçalasınlar.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Yani ne bulacak?

SONAY ADEM (Devamla) – Hakkınızdır, lazım sizi parçalasınlar. Arkadaşlar....

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – İpoteksiz bina yok. Efendime söyleyeyim bankada rezerv yok, bankada tek kuruş yok. Biz ne alacağız, onlar ne alacak? Hiçbir şey yok. Olanlarla işte Eylül’ün sonuna kadar maaşlar ödendi, yüzde 75 ödenecek bunlar, ondan sonra...

SONAY ADEM (Devamla) – Peki Eylül’den sonra ne olacak?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Eylül’den sonra zaten iflasını ilan etti. Bundan sonra maaş da yok.

SONAY ADEM (Devamla) – Maaş da yok bundan sonra?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Tabii iflasını da yaptı şirketin.

SONAY ADEM (Devamla) – E, arkadaşlar; siz bu insanlarla alay mı edersiniz?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Hayır alay etmeyiz.

SONAY ADEM (Devamla) – Merak etmeyin oturun oturduğunuz yerde siz aslında işsiz değilsiniz deniyor bu insanlara. Siz Kuzey Kıbrıs Türk Hava Yolları kurulacak dinledim şeyi, Sayın Başbakanı üzüldüm. Dedim herhalde Başbakana benzeyen biridir de konuşur. Kuracağız diyor bu şirketi ama yani biz karışmayız artık onlar elma, armut seçer gibi istediklerini alacaklar. Geriye kalan? Onları da o zaman düşüneceğiz. Oh be! Yahu böyle bir yöneticilik olabilir mi? Otursana kardeşim sen ya oturdun beş tane bakan bir uçağa binip de Ankara’ya gittin becerdin de şimdi beş tane bakan bir araya gelip ne olacak bu insanların hali acaba diye düşünüp herhangi bir karar alma yok mu?

KADRİ FELLAHOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) – Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinden önce de protokol yaptılar...

SONAY ADEM (Devamla) – O Kadri arkadaş Sayın Eroğlu’nun yaptığı en büyük terbiyesizliktir çalışanlara, Kıbrıs Türk Hava Yolları çalışanlarına ben o dönem sendikacı arkadaşlara da söyledim. Bu toplu intihardır, böyle bir protokolü seçim öncesi

529

imzalamak toplu intihardı ve bu toplu intihar ne yazık ki gerçekleşmiştir değerli arkadaşlar. Kandırmıştır Sayın Eroğlu çalışanları diğer attığı imzalar gibi bugün görüştüğümüz yasayı da komitede reddedeceğini, hükümete gelirlerse geçirtmeyeceğini yazılı teminat vererek sendikalara veren Sayın Eroğlu’dur, yani bay yalan desen, yanına da eşittir Eroğlu o kadar, başka bir şey denmez ya buna. Siyasetin bu kadar ucuzladığı, bu kadar yalana döküldüğü dünyada hiçbir memleket yoktur.

Onun için değerli arkadaşlar; şimdi yapılması gereken en önemli mesele Kıbrıs Türk Hava Yolları açısından, çalışanları açısından diyorum bir an evvel Bakanlar Kurulu örneğin Çarşamba gün başka hiçbir gündem almadan oturup bunun üzerinde kafa yormalıdır.

HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Gazimağusa) (Yerinden) – Bunlar? Bunlar yoracak!

SONAY ADEM (Devamla) – Yani uzun yıllar var, 15-20 sene, 25 sene çalışan insana hade git mahalleye diyebilecek bir vicdan olabilir mi değerli arkadaşlar? Geçmişte ne yaptık biz, geçmişte değerli arkadaşlar biz bazı batan banka, UBP’de yaptı, ondan sonra Akdeniz Garanti Bankasının çalışanları için bizde gerçekleştirdik insanları işsiz sokağa atmadık aldık ve bir yere sokuşturduk. İşte Cypfruvex’te, Toprak Ürünleri Kurumunda, evet problemler var ama bu insanlar sokağa atılmamıştır. Şimdi burada çalışan insanlar büyük bir huzursuzluk içerisindedir. Herhalde bütün siyasetçi arkadaşlara ister iktidarda olsun, ister muhalefette olsun insanlar ulaşıp ne olacak bizim halimiz diye sorar. Sormaz mı Ergün Bey?

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Sorar tabii.

SONAY ADEM (Devamla) – E, sorar yani ne yapacak şimdi bu insanlar. Üstelik bazıları karı-koca o şirkette çalışan veya eşi çalışmayan, biri orada çalışan insanlar ne yapacak yani. Bakar adam hiçbir geleceği yok, görmez önünü yani, ki adama desen ki tamam kardeşim 3-4 ay sıkıl merak etme...

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Veya borcu var.

SONAY ADEM (Devamla) – Evet, borçları var tabii insanların çocukları üniversitelerde okumaktadır, şunda, bunda okumaktadır. İnsanlar hasta olmaktadır doğal olarak. İnsanlık hali bunlar yani. E, şimdi bekle. E, nereye kadar bekleyecek, nereye kadar bekleyecek. Üstelik değerli arkadaşlar; hem yasal açıdan, hem insani açıdan, hem vicdani açıdan eğer bir şirket iflas noktasına gelir ise öncelikli olarak çalışanların mağduriyetlerinin orta yerden kaldırılması öncelikli olarak sağlanır da ona göre diğer işlemler arkasından getirilir. Ama burada izlenen yol ve yöntem adına da özelleştirme ve alakası olmayan bir şey yani bile bile lades yapıldı, batırıldı. Yani hususi bilerek ve isteyerek batırılmıştır Kıbrıs Türk Hava Yolları.

KADRİ FELLAHOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) – Cumhurbaşkanlığı seçimlerine meze.

530

SONAY ADEM (Devamla) - Evet, meze yapılmıştır Cumhurbaşkanlığı seçimlerine. Yani Kıbrıs Rum Havayolları son bir yıl içerisinde 25 milyon Euro zarar etmiştir. Niçin kapatmadı ya onlar? Bir yılda değerli arkadaşlarım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI TÜRKAY TOKEL (Yerinden) – Attı yarısını. Dün o da attı.

SONAY ADEM (Devamla) - Ha? Neyi attı?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Yarısını dün o da attı.

SONAY ADEM (Devamla) - Neyi attı?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Çalışanları.

SONAY ADEM (Devamla) - Tedbir aldı.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Evet.

SONAY ADEM (Devamla) - Sokağa attı...

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Atmaz sokağa. Eyleme girdiler ondan sonra döndü...

SONAY ADEM (Devamla) - Yeterince değerlendirilecek insanlar.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Tamam yani. Ne yaptı dedin da.

KADRİ FELLAHOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) – Hiç öyle bir şey yok.

TÜRKAY TOKEL (Devamla) - Dün dün.

SONAY ADEM (Devamla) - Sizin şeye brucella hikayesine benzer. Rum tarafında yerler brucellalı etleri diye şey yaparsınız, siyaset yaparsınız ondan sonra çıkar ortaya ki yalan.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Hayır yalan değil. Gazetede da var.

SONAY ADEM (Devamla) - Dolayısıyla burada şeyin İngiliz Havayolları da çok zarar etmektedir. Niye kapatılmamaktadır? Arkadaşlar, sizin bu yaptığınız yalnız orada çalışan insanlara zararı dokunmadı ya, göreceksiniz ekonominin geneli üstünde ardıcıl bir etkisi olacak. Ne olacak? Birinci ilk yaptığı hançer senin üniversitelerine gelişi büyük oranda azaltmıştır.

MİLLİ EĞİTİM , GENÇLİK VE SPOR BAKANI KEMAL DÜRÜST (Yerinden) – Sonay Bey, doğrudur turizmi de etkileyecek, eğitimi de etkileyecek yıllar içerisinde.

531

SONAY ADEM (Devamla) - Evet. E, olabilir. Ben onu inkar etmiyorum yani.

KADRİ FELLAHOĞLU (Yerinden) (Devamla) - Bu birikimin içinde otuz senelik UBP iktidarının birikimi çok fazladır Kemal Bey de. Komitede bunları inceliyorduk.

SONAY ADEM - Yani şimdi Kemal Bey, bizim dönemde biz otuz derdik, ısrarla siz kırk derdiniz. Kırk milyon Dolar şeyi var borcu var Kıbrıs Türk Hava Yollarının. Sayın Ulaştırma Bakanı Taçoy da o dönem ilk yaptığı açıklama; Kıbrıs Türk Hava Yollarını kırk milyon Dolar borç ile devraldı. Değil mi? Kaç ile battı? 140 değerli arkadaşlar. 140 milyon Dolar. Yani bir senede 100 milyon Dolar ekledin üstüne. Niçin? Çünkü isterdin batırasın.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Kurtarmaya çalıştığımız için bitti bu para.

SONAY ADEM (Devamla) - Kurtarmaya çalıştın.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Sadece 50 biz. Hükümet 50 takviye etti

SONAY ADEM (Devamla) - E, nasıl kurtarmaydı bu kurtarma?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - E, kör kuyu. Verdin gider verdin gider.

SONAY ADEM (Devamla) - Allah! Allah!

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Yani 50 trilyon.

SONAY ADEM (Devamla) - Tabii ben şeyi de dinledim yani Cemil Çiçek’i dinledim o da doğru konuşmadı yabancı ülkedendir diye yalan söyledi söylemeyeyim ama doğru konuşmadı. İşte Kıbrıs Türk Hava Yolları Türk Hava Yolları ile beraberken karmış ederdi. Yanlış.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – O da yanlış. Öyle de değil.

SONAY ADEM (Devamla) - Yanlış. Yanlış. Asıl şey Doğu Akdeniz Üniversitesi kar ederdi. Nereden kar eder be bu şey de biz ansızın aldık farklı bir şey var? Tabii kur farkı üstünden arkadaşlar yüksek faizde parayı değerlendirerek onun üstünden Lale Devri yaşarlardı. Türk Parası istikrara girer girmez de herkes bulunduğu noktaya paraşüt ile indi.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Yahu biz kar beklemiyorduk.

SONAY ADEM (Devamla) - Mesele bu kadar açık ve net.

532

Dolayısıyla burada çaresi vardı, çaresi ona göre değerlendirilerek yürütülmesi gerekirken bilerek ve isteyerek böyle bir düzleme çıktı şimdi. Mesela sorayım. Bildiğim kadarı ile Kadri arkadaş Perşembe gün bu Ercan Havaalanının özelleştirilmesi ile ilgili olarak bir gündem dışı konuşma alıyor. Yani hazırlık olması açısından size alıyor da iyi hazırlanın ki cevaplayasınız. Mesela, ne kadar zarar eder?

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Girne) (Yerinden) – Meraklı bir arkadaştır.

SONAY ADEM (Devamla) - Ne kadar zarar eder şimdi ki özelleştireceksiniz şeyi Ercan Havaalanını?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Ercan zarar etmez. Niçin zarar etmez ki özelleştireceğiz.

SONAY ADEM (Devamla)- E, niçin özelleştireceksiniz madem? Yani şimdi takır takır işleyen bir sistem var, üstelik geldiniz ihalesiz de bir ihale endek döndek iş yaptınız onun içinde, onlar tabii şimdi Sayıştay olmadığı için başka işlerle uğraştığı için ahbaplar uğramadılar o tarafa ama bunun faturası yazılıdır ya. Ben kaydettim mesela, bunları ben kaydettim Eroğlu’yla mahkemede buluşacağız o attığı iddialar nedeniyle ama bizim de ortaya atacağımız ve iddia olmayan meselelerle ilgili de mahkemede buluşacağız evvel Allah. Yani yukarı Cumhurbaşkanlığa çıktı diye kurtulmayacak. O mahkemeye gelecek de orada sağlam bir hesaplaşma yapacağız kendisiyle. Ha, ona payandalık yapanlar da elbette orada olacak ve bu işleri ciddi bir hesaplaşma yapacağız.

Dolayısıyla değerli arkadaşlar; bunları şimdi ben var bir kaç haftadır bir şeyleri dile getiriyorum bu Elektrik Kurumunda meydana geldi Mağusa’da Kıbrıs Gazetesi bir ara çok moda ettiydi. Öyle manşete çekerdi CTP’ye saldırmak için bir yarım inşaat gösterdi mesela ve o yarım inşaata işte bakın CTP yarım inşaatlara bile şey Bakanlar Kurulu Kararıyla elektrik bağladıydı ve o manşet yüzünden değerli arkadaşlar Kıbrıs Gazetesinde ki yayınlandı iki tane temiz delikanlı Elektrik Kurumu Yönetimi tarafından iki aylığına işten uzaklaştırılarak cezalandırıldı ve bunu Ekonomi ve Enerji Bakanı Sayın Sunat Atun bu yalan haberi burada çıkıp savunarak konuşma yapıyor. Benim söylediğimi de öyle bir şey yok der. E, kardeşim bende belgeleri var. Adamsan benden belgeleri isterdin, yok burada atan tutan, adamsan benden belgeleri isteyecektin vereyim sana. Senin parti meclis üyen buradan dile getirdim yine söylüyorum. Kuyu sayacını alıp evine bağladı ve kuyu sayaç tarifesinden evine elektrik parasını ödemektedir. Müdür muavinimiz Sayın Angolemli Mağusa’lıdır bilir, Teberrüken Bey de bilir. Karakol bölgesinde büyük inşaat yapmak çok da kolay değil, yani öyle her baba yiğidin harcı değil yani şimdi. Güzel bir mahallemiz gerçekten orada gerek büyük dükkana, gerekse konutlara apartman dairelerine eğer siz fukaradır bu insanlarda onun için devlet tarafından bağlayacağız elektriğini der iseniz eğer ve bu müdür muavininin kayınpederi de çıkar. E, biraz ayıptır arkadaşlar. Biraz ayıptır yahu, yani el insaf mı desem, ne desem ve bu hep de bakarım teşkilatı mahsusa içerisinde. UBP yönetim takımının içinde. Biri parti meclisi üyesi, biri işte teşkilatın içinde, öbürü onun kaynatası, öbürü onun kardeşi hep manevra bunun içinde dolanıp duruyor. Sonra da aynı insanlar kendi parasıyla bir Elektrik Kurumu çalışanının yarım inşaatı için kendinin parasını ödeyip bağladığı

533

elektriği şahadet göstererek bir insanı işten attı. Ayıp değil mi arkadaşlar? Hasan Hasipoğlu’na da buradan çağrı yapıyorum. Elektrik Kurumunun Yönetim Kurulu Başkanı yapmışlar kendini bir avukat arkadaşım. Doğrusunu söylemek gerekirse kendisine güvendiğim bir arkadaştı da nasıl böyle bir cendereye düştü, yoksa UBP’lilik damarı mı kabardı da böyle bir hatayı yaptı bilmem ama bunlar ayıp şeylerdir, gerçekten ayıp şeylerdir ve yapılmaması gerekiyor bunların.

Evet, kısaca benim söylemek istediklerim bunlar değerli arkadaşlar.

Sayın Ertuğrul Hasipoğlu Komite üyesiydi Demokrat Partiden ve bize önemli bir ders verdi ve dedi ki, nedir yahu bu yasalar, ne uğraşırsınız bunlarla? Yani UBP’li arkadaşlara dedi. Biz muhalefetteyiz ya. Uğraşmayın bu işlerle dedi. Ben size kaynağı göstereyim. Siz demez misiniz ki 150 milyon Dolar bulursak biz bu piyasayı canlandırırız ekonomi şaha kalkar falan filan. Ben kaynağı göstereyim size. Aha Merkez Bankasının kasalarında 600 milyon Dolar. Çıkarın parayı gürül gürül ekonomi işlesin. E, vallahi bu kadar şey akıl. Kaynağı da buldu Sayın Ertuğrul Hasipoğlu. Bak, şimdi içerili de oldu. Yani eskiden muhalefetteydi şimdi içerdedir de demek ki istediğini da yaptırabilir. Değil mi ya? Şimdi Sayın Başbakana gidip brif edebilir bu konuda eğer kafası kurultaydaysa Başbakan da düşünemez bu işlerle ilgili, hemen kaynağı gösterebilir ve bu Yasayı da hiç olmazsa geri çekersiniz ekonomi de gürül gürül çalışmaya başlar. Yani işte size yolu da gösterdik, Ergün Bey. Dolayısıyla bu zahmetten de kurtulmuş olursunuz.

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Yerinden) (Devamla) - Yani sen o yolu uygun buldun yani demek isten?

SONAY ADEM (Devamla) - Hade. E, sen bu yolu uygun bulmadın da bu adamı niye aldın kardeşim UBP’ye? Madem fikirleri yaramaz iyi değil ne aldın bu adamı UBP’ye?

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Yerinden) (Devamla) - Yok o öneri o konuda o değil adamın yahu. Sen de diyorsun ki bunun önerisi budur bu yolda gidin. Teşekkürler Sayın Adem.

SONAY ADEM (Devamla) - Vallahi ekonomiyi ayağa kaldırın da biz destekleriz yahu. Ayıp ettin.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sonay Adem.

Buyurun Sayın Aslanbaba.

EJDER ASLANBABA (İskele) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, tabii konuşmaya başlamadan önce bugün gelen yoğun bir trafik, yoğun bir telefon trafiği geçen Cuma tabii mahkemeler toplanmış haciz kararları biliyorsunuz tebliğ ve icra memurları gittiğinde, hacize gittiklerinde evde kimseyi bulamadıklardan bazen hacizi

534

yapamıyorlardı. Cuma gün alınan karar bugünden itibaren haciz memurları kamyonlarla evlere gidiyorlar evde kimse yoksa telefoniyen mahkemeden izin alacaklar kır emri ile vatandaşların iki haftalık, bir haftalık uzatma talebine bile bugün aradık ilgili arkadaşları arkadaşlar diyor ki, Cuma gün toplantı oldu emir geldi kesinlikle evde bir tabure olsa bile, tek bir bardak olsa bile haciz memurları artık kamyonlarla gidiyorlar hacize. Yani bu neyi gösteriyor? Ülkede bu sıkıntılı bu ekonomik çöküntünün içinde haciz memurlarının böyle bir karar alması tabii ki memurların bunda bir suçu yok. Böyle bir karar alınması Cuma günü ve bugün evlere kamyonlarla gidilmesi bana göre bu kabul edilemez. Burada şunu sormak lazım. Aylardır maaşlarını doğru düzgün alamayan Kıbrıs Türk Hava Yolları çalışanları ve Sayın Bakanın da dediğinden itibaren Eylül’den sonra yani geçen ay aldılar maaşlarını, bu ay maaş alamadı onlar taksitlerini ödeyemeyecek hale gelecek, onlara da artık her gün haciz gidecek. Yani ülkemizde ne olacak biliyor musunuz? Özellikle kırsal kesimleri söyleyelim. İnsanlarla polislerimiz haciz memurları hep birbirlerine girecek kavgalar belki de bıçaklanmalar olacak. Yani bunun önlemini derhal alsınlar. Hiç yoktan iki haftalığına bile süre isteyen vatandaşlara kesinlikle olmaz. Gelen emir Cuma günü alınan karar derhal kapı kırılacak bir bardak bile varsa, evde bir bardak bile varsa ki o bardağın maliyeti belki de bir TL’dir ama o bardak satışa gideceğinde işte 200 TL’lik gazete ilanı artı; memurların maaşı artı; kamyonun parası falan derken vatandaşın iki bin TL olan borcu belki de üç bin TL’ye çıkacak. Artık inşallah bunun önlemini en erken zamanda almalıdır. Belki buradan duyarlı bakanlarımız burada belki bu bunu ilgili bakanımıza iletirler da bunun önlemi en erken zamanda alınır.

(Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanı elindeki zarfı Sayın Ejder Aslanbaba’ya verir)

Çok teşekkür ederim Sevgili Bakanım.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, tabii Sayın Sonay Adem, havayollarından bahsetmişken havayollarında bir, iki kelime de ben değinmek istiyorum. Özellikle yurt dışında İngiltere’den gelen telefonlara göre değinmek istiyorum. Biliyorsunuz 31 Ekim’de Atlasjet uçuşlarını durduruyor. Şu an İngiltere’den gelişler, bir haftalığına İngiltere’den gelişler 490-494 Sterline ulaşmıştır özel hava yolumuz 494 Sterline şu an İngiltere’den vatandaşlarımızı getiriyor buraya. Yani dünya piyasalarında turizmin ölü olduğu bir sezonda dünya ülkeleri fiyatlarını neredeyse sıfır noktasına çektiği zamanki bir fiyatta bizim bilet fiyatlarımız 500 Sterline yaklaşıyor. 10 günlük bir süre kaldı, 10 günlükte değil bir haftalık bir süre kaldı, tam bir hafta sonra Pazartesi günü Atlasjet artık İngiltere’den uçmayacak, halen daha ilgili bakanlık bunun önlemini almış değildir ve ben üzülerek okudum. Pazar günü ilgili bakanlığın bir açıklaması vardı. Bilet fiyatları 350 Euro ile 450 Euro arası olacak diye. Baktığımızda özellikle şu zamanlarda dünya piyasalarında bazı hava yolları arkadaşlar ülkelerine bir Pounda gidiyor. Bakınız ülkelerine bir pounda yolcu götürüyor o ölü sezonu değerlendirsin diye. Biz burada benim kafama şu soru işareti geliyor. Acaba Ulaştırma Bakanı ile Turizm Bakanı arasında bir sıkıntı mı var? Turizm Bakanı master planlar hazırlıyor, canını yiyor ülkeye turist getirmek için, sanki de Ulaştırma Bakanı da canını yiyor ülkeye turist getirmemek için. Aralarında bir sıkıntı varsa bunu ülke ekonomisine yansıtmamaları lazım. Hazırlık o muydu?

535

TURİZM, ÇEVRE VE KÜLTÜR BAKANI KEMAL DÜRÜST (Yerinden) – Yok daha evvelden bakan arkadaşlar,..

SALİH İZBUL (Girne) (Yerinden) – Ma bu yeni moda çıktı bu hükümet iki bakan anlaşamaz, Başbakan öbür bakanla anlaşamaz. Ben ilk defa gördüm.

EJDER ASLANBABA (Devamla) – Şimdi benim aklıma o soru işareti geliyor.

SALİH İZBUL (Yerinden) (Devamla) – Ha, biri et ye der, öbürü yeme der, biri bilmem onu hazırlar turist gelsin, öbürü gelmesin.

EJDER ASLANBABA (Devamla) – Yani şimdi bunda gerçekten üzücü bir durumdur. Ada ülkesi diyoruz hep turizmle ayakta kalıyoruz diyoruz. Turizm bizim lokomotif sektörümüzdür diyoruz ama bir yandan da turistin gelmemesi için elimizden gelenleri yapıyoruz, havayolumuzu kapatıyoruz, bilet fiyatlarını şu ölü sezonda 494 Pounda çekiyoruz, yani dünya piyasalarında 49-50 Euro’ya gidilecek yerler varken 49 Euro’ya Larnaka’ya inilecek varken neden 500 Sterline Ercan’a inilsin. Bu sorgulanmalı. Bunu ilgili bakanlık sorguluyor mu, ya da Turizm Bakanımız, ilgili bakana diyor mu bunun bir önlemini alalım. Biz de ülkemize turist getirmek için bilet fiyatlarını aşağıya çekelim. Bir hafta sonra tek bir havayolu kalacak. Acaba o zaman bilet fiyatları ne olacak? Önlemi şimdiden alınmalı, özellikle İngiltere’de yaşayan vatandaşlarıma şimdiden bu duyuru yapılmalıdır. Herkesin içi rahat olsun. Biliyorsunuz şu an İngiltere’de okullar tatildir. Vatandaşlar buraya gelmek istiyor ama bilet fiyatlarına gittik dedi bilet fiyatlarını görünce dört kişilik bir aileye 2 bin Sterline yakın sadece bilet parası bir haftalığına. Bu gerçekten kabul edilemez, bu belki de İngiltere’de yaşayan vatandaşlarımıza karşı yapılan bir hakaret sayılır. Hep şunu söylüyoruz, şunu gündeme de getiriyorum. İngiltere’de yaşayan vatandaşlar paraları ağaçtan toplamıyor. Ali Bey İngiltere’deydi üç haftalığına gitti gördü oradaki vatandaşların halini, oradaki vatandaşların sıkıntılarını, paraların nasıl kazandıklarını Ali Bey de bizzat gördü. Onun için lütfen ilgili bakanlığa ben buradan sesleniyorum derhal açıklamayı yapsın, İngiltere’deki vatandaşların içi rahat olsun bir havayolu değil, bir kaç havayolu, bir kaç alternatifle yurt dışından vatandaşları buraya getireceğiz ve şu an yaz sezonundan daha pahalı 494 pound olan bilet fiyatları makul fiyatlara çekilsin ki ölü sezonda ülkemize turizm sektöründe bir canlılık getirsin. Tabii haciz memurları da en önemlisi artık karar alındı kamyonlarla hacize gidilecek, kır emri ile evlere girilip bir bardak, bir tabure bile varsa alınacak. Zaten ekonomik sıkıntılar altında ezilen vatandaş, şimdi daha da mağdur durumda olacak. Tabii hep bunu defalarca söyledik, tabii yasalarımızdan falan da bahsediyoruz. Hep dedik ki cezalar fakirler içindir, yasalarda zenginler içindir. Bunun bir örneği daha Cuma günkü toplantıda belli oldu. Şayet vatandaşların herhangi bir nedenden dolayı hacizlerini ödeyemiyor bir iki haftalığına süre istiyorsa ve o süre tanınmıyor kamyonlarla insanların evine gidip bir taburesi bile alınıyorsa siz görün bakalım ülkemiz ne günlere gelecek. Arada ne kaoslar yaşanacak.

Tabii şimdi tartıştığımız bir yasa üniversite bitiren gençlerimizin devlete başladığında 1900 TL ile başlayacak, yani diğer eskilerden daha az bir rakamla başlayacak. Biz bunu hep olumsuz yönlerini durduk, hep olumsuz yönlerini eleştirdik.

536

Acaba olumlu yönleri de yok muydu? Ben tabii ki beklerdim iktidardan bir arkadaşımız da çıksın desin ki bunun böyle böyle böyle de olumlu yönleri var. Yani ülkemiz hep olumsuz karamsar şekilde değil, bazı olumlu yönleri de var demelerini beklerdim. Ama tabii ki bunu duyamadık, bunu arkadaşlarımız söylemedi. Şimdi bakıyoruz üniversite bitiren gençlerimiz 1900 TL ile devlette işe başlayacak. Tabii ki baktığımızda şu an özellikle şu günlerde devlette işe girenlere bir bakalım üniversite mezunu olsun ya da olmasın şayet bir torpiliniz varsa, şayet dayınız amcanız varsa devlette işe giriyorsunuz. Devlette işe giren üniversite mezunları torpili olan üniversite mezunları 1900 TL alırken torpili olmayan üniversite mezunların özel sektörde 1250 TL alıyorsa bunu da eleştirmemiz lazım, bunu da gündeme getirmemiz lazım. 1250 TL’ye değil sekiz saat on iki saat çalışan üniversiteli gençlerin varsa otellerde ya da diğer sektörlerde bana göre bunları da konuşmak lazım, bunları da gündeme getirmek lazım. Tabii ki bu Yasa dediğimiz ya hep olumsuzları konuştunuz. Olumlu yönü bence bu Yasanın ne olacak biliyor musunuz? Üniversite bitiren gençlerin ki zamanında gördük genç arkadaşlarım gerek inşaat mühendisi olsun, gerek elektrik mühendisi olsun genç arkadaşlarım iş yerlerini kapattılar daha garantidir diye devlet dairelerinde işe başladılar. İşte kimisi Devlet Planlamada çalışıyor, kimisi gardiyan olarak çalışıyor, kimisi Şehircilikte çalışıyor. Üniversite bitirmiş gençlerimiz kendi iş yerlerini kapatarak bakınız, kendi iş yerlerini kapatarak devlet dairelerinde işe başladılar. Neydi şeyleri? Garanti maaş alıyoruz içimiz rahat. Yani genç beyinlerin çürümesine bir nevi katkı koyuyorduk. Belki de bu Yasa ile gençlerimiz artık devlete sırtlarını dayamayacaklar, 1900 TL’yi hayda hayda dışarıda bulabiliriz diye belki de devlet kapılarında artık gençlerimiz iş istemeyecek devletten. Devletin ne yapması lazım bence buna göre? Basit pratik bir hesap yaptığımızda bir gencimizin 1900 TL ile işe girerse beş senede devlete maliyeti aşağı yukarı 100 bin Dolardır. Bir gencin şu anda işe girdiğinde beş senede devlete maliyeti bu rakamlarla 1900 TL ile devlete maliyeti beş senede aşağı yukarı 100 bin Dolardır. Devletin şunu yapmalı. Genç beyinlerin önünü aşması için gençlerimizi ülkemizin ekonomisine katkı koyması için bu gençlerimize gerekirse hangi dalı bitirdiyse muhasebecilik mi bitirdi, işletme mi bitirdi, turizm mi bitirdi, inşaat mı bitirdi hangi dalı bitirirse onun önce ofisini, içinin donanımını ve beş senelik ihtiyat sandığını kirasını devlet öderse ve yanında çalıştıracağı kişilerin en az bir kişinin ihtiyat sandığını devlet öderse, bu da beş senede devlete 50 bin Dolarlık bir maliyet ayırdıktan sonra beş senede 10 bin Dolara mal olacak. Yani devlete 60 bin Dolara olacak bu gencin, beş senede 60 bin Dolara mal olacak ama o genç kendi işini yapmak için uğraşacak, kendi branşını geliştirmek için elinden geleni yapacak, yanında istihdam sağlayacak ülke ekonomisine de elinden gelen katkıyı koyacak. İşte devletin bunu yapması lazımdır. Devletin illa ki gençleri özel sektörden alıp devlete getirip orada bir tembelleştirme politikasına gitmemelidir. Yapacağı iş hükümetimizin burada şu an ne kadar işsiz gencimiz varsa üniversite mezunu kendi branşlarında onlara devlette istihdam değil kendi işlerini yapmaları için gerekirse her birine 50 bin Dolarlık bir katkı koyacak, bunun da beş sene içinde şayet o gençlerimiz devlette çalışsaydı 100 bin Dolara mal olacağını hesaplamalıdır ve düşünmelidir. Bunları yaparsa emin olun gençlerimiz artık devlet kapısına gitmez ya da devlet kapısına gitmek için ona buna yalvarmaz, onun bunun önünde boyun bükmez. Bugün bakıyoruz devlette işe girecek olan bu rakamlarda bile bu şekilde bile işe girecek olan yine bir torpil bulmaya çalışıyor mutlaka araya birilerini koyuyor. İşte bunları önlemek için özellikle üniversite bitiren gençlerimiz hangi branşta

537

bitirdiyse onların önünü açmak için onlara geri dönüşümsüz hibe ama o hibeyi de para olarak değil, iş yerini kurarak iş yerinin donanımını yaparak beş seneliğine en azından kirasını, ihtiyat sandığını ödeyerek bunları yaparsak hem ülkeye daha ekonomimiz daha rahat daha refah olacak, istihdam sağlayacak o gençler yanında istihdam sağlayacak. En önemlisi kamu dairelerinde kamburlaşma olmayacak, kamu dairelerinde tembellik olmayacak, genç beyinler kendi icraatlarını üretecek. Ama maalesef şu an bulunduğumuz zamanda gençlerimiz özelden ayrılıp kamuya gitmek istiyor. Çünkü kamuya gidince de belli bir tembellik ya da garanti diyor işim garanti, maaşım garanti diyor. İnşallah hükümet bunların tabii ki önlemini almalı. Yasa çok tartışıldı 1900 TL üniversite bitiren bir gencimin 1900 TL hakkı mı? Bana göre o emeğin, o bilginin karşılığı 1900 TL kesinlikle hakkı değil. Ama tabii ki şunu da ön plana koymak lazım. Şayet asgari ücret özel sektördeki rakamla devletteki rakam arasında uçurum olursa özel sektör çalıştıracak vatandaş bulamaz o yönden çalışanları yurt dışından getirmek zorunda kalır. Çünkü herkes evinde oturup bir umutla o umut da nedir? Biz siyasetçilerden bir vaat almıştır, hiç merak etme yarın seni işe koyacağım, hiç merak etme bu seçimden sonra işe gireceksin, hiç merak etme şundan sonra işe gireceksin diye. Bir vaatle evlerinde oturuyor, özel sektörde çalışmıyorlar. Çünkü neden? Kamuya girdiklerinde özel sektörden aldığının nerede ise iki mislini alacak diye. Hatta iki mislinden fazlasını alacak diye kamuyu bekliyorlar. Yani gençlerimizi bir nevi de tembelliğe itekliyoruz. Tabii ki bütün eleştirilere rağmen kamuda çalışacak üniversite gençlerimize 1900 TL az mı? Az, ama bir yerde de önleminin alınması lazım mı? Lazım. Gençlerimizi özellikle üniversite bitirmiş, beyinlerini bu işlere yormuş, branşlarında tecrübeli olmuş arkadaşlarımızın da devlette çalışmasını önlemek için önlerini açalım gerekirse 50 bin Dolar ayıralım her birine. İnanın bu 50 bin Dolar beş senede vereceğiniz 100 bin Dolardan daha iyidir. Onların kendi işlerini kurmasına yanında birilerini çalıştırmasına yani üretken olmalarına katkı koyarsak çok çok daha yararlı olacağını söylüyorum. Bu 1900 TL ile ilk başlayanlara arasındaki fark tabii ki oldu, bunun için de epey eleştiri oldu. Ama özel sektörü de düşünürsek, özel sektörle eski arasında çok büyük uçurum olduğu için gençlerimiz özel sektörde çalışmıyordu. Bu Yasaya tabii ki hep muhalefet olumsuz dedi, olumsuz not verecek dedi. Ben bu Yasaya olumlu not veriyorum. Ama üniversite bitiren gençlerimizin kendi işlerini kurmaları için hükümetlerin artık yardım etmeleri lazım. Basit bir hesapla beş senede bir genç bu rakamlarla devlete 100 bin Dolara mal olur. Ama beş sene içinde siz o gencin kirasını öderseniz, donanımını yaparsanız İhtiyat Sandığını ve sigortasını öderseniz ve yanında bir kişi çalıştırmak şartı ile onun da İhtiyat Sandığını ve sigortasını öderseniz maksimum 60 bin Dolara mal olur. Yani devlet her gençten 40 bin Dolar kurtarır. İnşallah iktidar bunun hesabını yapabilir, bu küçük hesapları yapabilir. Yani gönül arzu eder şimdi iktidardan biri de bu bazı olumlu yerleri söylesinler ki biz de çelişki içinde kalmayalım. Çok teşekkür ediyorum beni dinlediğiniz için.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslanbaba. Buyurun Sayın Angolemli.

HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Lefkoşa) – Sayın Başkan, Sayın milletvekilleri; sözlerime girmeden, esas konuya girmeden bugünkü eylemleri ortaya koymak isterim çok kısa. Yani nasıl yönetildiğimizi anlamak için, bugünkü hükümetin ne yaptığını kavramak için. Şimdi bugün taksiciler grevde. Nedir bu taksicilerin istediği? Hükümete çağrıda bulunuyorlar. Sizlerden bir şey istemiyorum, yasaları uygulayın, kanunların

538

gereğini yapın. Nedir kanunun gereği de kaçak taksiciliği önleyin. Şimdi böyle bir çağrıya uymayan bir hükümet daha ne kadar buralarda oturabilecek arkadaşlar? Yani hükümet bu çağrıya uymaz demek hepimizin kafasında şudur. Hükümet teslim oldu. Kime? Gazinocuya. Kime? Büyük otel sahiplerine. Onlara karşı önlem alamıyor. Ayıp değildir yahu getirin Yasayı tekrar Meclise oturalım ve diyelim kaçak taksicilik de serbesttir diyelim. Veyahut bu Ti vergilerini kaldıralım ve hiç olmazsa yasalar uygulama alanına geçsin. Şimdi bir ayı aşkındır taksiciler çağırır. Yasalar uygulansın yasalar uygulansın olmadı gittiler Ercan’da eylem yaptılar. Aradan on gün geçti hiçbir ses yok Hükümetten. Bugün yine grevdedir o zaman hakikaten belli ki Hükümet edenler bu Yasayı uygulamak istemiyorlar. O zaman çıkın ve buradan söyleyin bize hakikaten derdiniz eğer teslim olmaktan ziyade polis sizi dinlemezse onu da halledelim burada hep beraber. Nedir o da, trafik polisini alalım ve İçişleri Bakanına veyahut Ulaştırmaya bağlayalım bitsin bu iş arkadaşlar. Çünkü trafik polisi ne iç güvenliği ile ilgilidir ne dış güvenlikle arkadaşlar. Onu bize yıllar önce Güvenlik Kuvvetleri alın bunu dedi itfaiyeyi ve trafiği alın benim bunlarla işim yok dedi ama bizim Hükümet o dönemde başıma iş açarım, bunun bütçesi var giyim kuşamı var bir takım nedenlerle almadı. Ama işte yürümüyorsa eğer, eğer sizi trafik polisi dinlemiyorsa ki ben onu anlıyorum artık gelin bunu hep beraber 50 kişi halledelim burada bitsin. İktidar bunu getirsin hemen halledelim arkadaşlar. Ve göreceksiniz herkes memnun olacak. Güvenlik Kuvvetleri de memnun olacaktır. Ne yapacak o trafiği? Ya itfaiyeyi ne yapacak Güvenlik Kuvvetleri? Anayasaya göre de hemen alabiliriz o zaman bu konuyu daha fazla uzatmayalım o ekmeği ile çalışan, gece gündüz uğraşan taksicilerimizi daha fazla üzmeyelim o insanlar vergi veriyor ama taşıyacak yolcu bulamıyor çünkü herkes gider uçak alanına yolcusunu alır ve tesislerine götürür değerli arkadaşlar. Onun için ben buradan bir kere daha şunu kamuoyu bilsin diye çünkü canlı bunlar yayınlanıyor kamuoyu bilsin diye taksiciler yerden göğe haklıdır suçlu olan Hükümettir sahip çıkmıyor, yasalarına sahip çıkmıyor. Yasaya eğer bir yurttaş yasayı çiğnese o yurttaş hapislerde çürür yahu. Onun için ben Hükümete bu çağrıyı yapıyorum. Biz hazırız getirsinler ve gereğini burada halledelim arkadaşlar. Maden bugünkü Yasayı uygulamak istemiyorsunuz.

Şimdi ikinci olay da brucella olayıdır. Bu çok önemlidir. Kimse şimdi evine et almak istemiyor. Burada konuşmacı arkadaşlarımızın herkes geldi buraya ve serdi orta yere manzarayı. Aklımızı başımıza toplayalım toplumun sağlığı ile oynamayalım arkadaşlar. Bakınız Almanya’da bir deli dana olayı aldı anında ilgili bakanlar istifa etti. Yok burada çıkacak bir bakan diyecek yiyin efendiler de korkamayın. Öteki çıkacak aman sakın Sağlık Bakanı diyecek ki sakın brucellalı et yemeyin diyecek...

ÖMER SOYER KALYONCU (Girne) (Yerinden) - Muhalefetteyken İrsen Bey itlaf edilmesi lazım dedi Hükümet Başkanı olunca...

HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) – Çok önemli bu da çok önemli. Muhalefetteyken itlaf edin bunları yok edin diyen bugün Başbakanlığa oturuyor ve yiyebilirsiniz diyor. Kim inanır buna Sayın Başkan, sayın milletvekilleri. Kim inanır buna. Ne hakkımız var bizim bu insanın sağlığı ile uğraşalım yahu. Onun için bu brucella olayını hiç şakaya almayın...

539

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Ne oldu hooverler gelişti?

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Girne) (Yerinden) - O zaman hoover bozuktu temizleyemezdi onun için bugün hooverler...

HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) – Bunu oturup mutlaka brucella olayını bağlayınız. Bunun da bir yolu vardır itlaf edeceksiniz. Bu andan itibaren artık kimse inanmıyor bu konuda. İtlaf edeceksiniz herkes de görecek bu hayvanları toplayıp halledeceksiniz. Başka türlü hiç bir çıkış yolu yoktur. Aksi takdirde bakınız uğraşırsınız bugünde biraz sonra konuşacağız nedenlerden biri ekonomiktir. Ekonomiyi kendi ellerinizle çökertiyorsunuz. Üretici zorda kimse gidip hayvanını almaz. Kasap da almaz çünkü neden tüketici vazgeçti. O zaman?

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Tüketici korkuyor.

HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - E korkuyor da vazgeçti. O zaman Güneye akıyor insanlar madem bu kapılar açıktır o zaman oturup düşünmeliyiz Sayın Başkan, sayın milletvekilleri. Ekonomiyi kendi elimizle yani hayvancılığı bitiriyoruz bu nedenle oturup hiç bunun ayıbı yoktur bu hayvanlar itlaf edilmelidir. Hiç başka da çıkış yolumuz yoktur. Bunu kendiniz yaptınız. Kendiniz yaptınız o zaman bunun zararlarını daha fazla bize zarar vermeden önlemini de almak durumundasınız. Dediğim gibi başka ülke olsa alimallah hükümet gider. Öyle kim size bu hakkı veriyor insan sağlığı ile oynayasınız? Şimdi tek bir ağızdan konuşsanız tamam, yarınız başka söyler yarınız başka söyler halkı perişan ettiniz bu konuda değerli arkadaşlar. Portekiz’de bir köprü çöktü anında istifalar başladı. Yok Brucella gibi çok önemli yok insanlar bunu yerse kısır olur, yok eklem yerleri gider yok bilmem ne olur. Bütün bunlar şimdi halk arasında konuşulan evlerin içinde konuşulan olaylardır arkadaşlar. Bu daha fazla böyle süremez oturup mutlaka karar vermelisiniz. Şimdi gelelim bugünkü konuya Sayın Başkan, Sayın milletvekilleri; bugün bir şeyler hazırlanıyor. Nedir bu hazırlanan? Çok kısa bir süre önce Anayasa Mahkemesi dedi ki iki ay içerisinde ben emeklilere ilişkin yasal düzenlemeyi görüşüp karara bağlayacağım ve bu söz üzerine başta Emekliler Derneği olmak üzere ve onların ricası ile Toplumcu Demokrasi Partisi Ara Emri konusunu geri çektiler Ara Emri istemini. Madem kısa bir sürede görüşeceksiniz sadece ve sadece Yasanın esası kaldı orada ve Maliye Bakanlığı çevreleri de davayı kazanırsanız dedi o kesintileri geri vereceğim. Şimdi ben bu bugünkü olaya bakayım buradan gireceğim konuya. Anayasa Mahkemesinin ...

ÖMER SOYER KALYONCU (Girne) (Yerinden) – Ama daha uğraşın giresin?

HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) – Efendim. Ne ile uğraşırım? Haa konuya gireyim, ben de başka bir şey anladım. Şimdi de dedim bana mı sorar bu soruyu be arkadaş? Şimdi arkadaşlar Anayasa Mahkemesi diyor ki; şimdi tabii bir toplumda her taraf çürümeye başladıysa yargı da kurtulamaz bundan o da payını alacaktır. Ama bütün çabamız yargının en az zarar görmesidir. Çünkü yargı başladı mı böyle su gövermeye bunun artık arkası gelir toplum diye bir şey kalmaz, düzen darmadağın olur arkadaşlar.

540

Çok bağımsız ülke olsak alimallah devrim olur. Çünkü artık her şey bir birine karışır. Ama burada normal bir düzen yok. Burada normal yok, şartlar başka türlü.

SALİH İZBUL (Girne) (Yerinden) – Tam bu tarif ettiğin gibidir şu anda burası.

HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) – Evet, şimdi değerli arkadaşlar ben okurum şimdi sabahtan beri burada otururum saat üç buçuk, 10.00’dan beri Anayasa Mahkemesinin kararını bir kere daha okudum ben hukukçu değilim ama yıllarımı verdim burada biraz koklanabilirim. Şimdi ne kokladım bilir misiniz? Bir kere burada Anayasa Mahkemesi kendini zorlayarak ve nereden bucaktan, oradan, buradan bulduğu bir takım Anayasada söz sahibi olan kişilerin yazdıklarını, makaleleri de buldu onları da ortaya koydu belli ki sıkıdadır, belli ki alacağı karar zorunludur, zorlanıyor. Hükümete yardımcı olmaya çalışıyor ve diyor ki eee üç tane şey var diyor üç tane ilke var diyor bakınız. Haklı neden arar, haklı neden arar Anayasa Mahkemesi diyor ki; bir, zorunluluk olacak. İki, gereklilik olacak. Üç, kamu yararı. Ve diyor ki hükümete baktık diyor, Meclise bakmış ama aslında hükümete baktı. Zorunludur insanlar diyor aksi takdirde yüzde 82’si diyor baktık diyor maaşlara gider. O zaman diyor bu haklı neden ilkesi yaşama geçti. Yani ekonomik zorunluluk var diyor, ekonomik zorunluluk var diyor onun için diyor yasamanın aldığı bu kararı Anayasaya aykırı bulmadık. Şimdi ben bakıyorum vah benim emeklimin başına geleceklere bakıyorum şimdi. Emekliler onlar da bu şekilde Anayasa Mahkemesine başvurdular. Şimdi bu Sayın Başkan, Sayın milletvekilleri; emsal teşkil edecek. Bu içtihattır. Bu içtihat dedikleri budur işte. Onun için iki ay sonra, bir ay sonra Anayasa Mahkemesi görüşmeye oturduğunda bu işte yasa bakacaktır bakınız geçmişte böyle bir karar aldık onun için çok tehlikeli sulara girdik. Ve bu andan itibaren zaten başladı eylemlerden başımızı kimse kaldıramayacak eylemler sürecek çünkü insanlar haklıdır. Bakınız taksiciler eylemde bugün ise bu Yasaya ilişkin çalışanlar eylemde. Yakında öyle gösterir ki tüm toplum eylem halinde olacaktır arkadaşlar. Ben şimdi sorarım hakikaten bugün bu Anayasa Mahkemesi kararı nedir? Ekonomik zorunluluk diyor dönüp Anayasaya baksa ve hukuk açısından incelese sadece bu kesinlikle geçmez çünkü neden geçmez ne yahu bir yerde biri yer biri bakar. Bir gün evvel işe giren ile şimdi işe giren arasında maaş farkı olacak. Kim yutar bunu kardeşlerim Kıbrıslı mı yutacak bunu. Demeyecek mi ne sen de aynı işi yapan ben de aynı işi yaparım, sen de aynı okuldan mezun oldun, ben de aynı okuldan mezun oldum. Ne demek sen benden bir buçuk misli fazla alacaksın öyle şey olur mu hiç. Biri yer biri bakar bunu atasözü yaptılar yahu o yerde kıyamet kopar. Yani orada artık verim beklemeyeceksiniz o iş yerinde. İmkanı var mı değerli arkadaşlar böyle bir şey olsun, imkanı var mı? Ve Anayasa Mahkememiz bunu ekonomik zorunluluktan dolayı dedi Anayasaya aykırı bulmadım ve bu bundan sonra işte sıra gelir emekliklere... Efendim?

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Zorlama bir yol.

HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) –Yani bir hükümet gelecek ve istediği gibi ekonomik zorunluluktur bu diyecek bunu almazsam diyecek toplum batar gider ve Anayasa Mahkemesi de madem zorunluluktur bir de baktık ki der yüzde 82’si diyor maaşların diyor maaşlara gider bütçenin haklıdır bunlar dedi ve bu kararı aldı. Ben çok üzüldüm. Yargıyı korumak önce yargıçların görevidir Sayın Başkan, sayın milletvekilleri.

541

Biz de yargıyı koruyacağız çünkü yargı çürüdü mü o memleket biter. Bütün çiviler sökülür arkadaşlar ve tutamazsınız. Birbirimizi yeriz bunun içerisinde değerli arkadaşlar kime güveneceğiz söyleyin bakalım. Yani bakınız işte emekliler haksızlığa uğradık dediler kime güvendiler Anayasa Mahkemesine koşturdular. Memurlar Anayasa Mahkemesine herkes oraya koşar. İlçe mahkemelerinin kararlarını beğenmeyenler ben haksızlığa uğradım diyerek Anayasa Mahkemesine koşarlar. Orası halkın gözünde yüce bir yerdir. O yüceliğin kalması lazım arkadaşlar. Hükümetten Meclisten daha çok güveniyorlar oraya zaten buralara olan güven de sarsılmıştır. Şimdi bu yargı konusunu geçtikten sonra şeye bakalım yani bu kanun, bu yasa nereden çıktı geldi yahu huzurumuza. Yani evet baktılar bütçemize ki ve bu Kıbrıslıların geliri az gideri çok. E nereye bakacak bir yabancı şeye bakacak kalemlere bakacak, kalemlere bakarken gözüne çarptı işte çalışana, emekliye yani devletten çıkan çek sayısı bütçenin gelirlerinin yüzde 82’sini yutar. Oo o zaman yakaladık dediler. Suç çalışanların maaşlarındadır. Bunu gören özel sektör de bayram etti Hükümete yanındayız, arkandayız yürü bu emekçilerin üzerine dedi arkadaşlar. Çünkü ben tüm özel sektörü kastetmiyorum onların bir kısmını tenzih ediyorum hakikaten dürüst çalışan, vergisine sadık özel sektörümüz vardır. Onlarla biz gurur da duyarız ama bir bölümü ki vergisini ödemez beyanatını bilerek isteyerek yanlış verir, hatalı yapar. Kazancını düşük gösterir kayıt dışılığına kaçar. Ben sorarım bunların üzerine Hükümet yürüdü mü? Yürümedi. Bunların üzerine yürümezseniz tabii ki bütçe gelirleriniz giderlerinizi karşılayamaz. Öncelikle bunların üzerine yürümesi gerekirdi Hükümetin yürümedi. Yürümeyince Türkiye’deki Hükümet Türkiye hükümeti veyahut Ankara diyelim bir baktı bizim bütçeye vay dedi bunların giderleri gelirlerini karşılamaz en büyük gider kalemi çalışanların maaşlarıdır. O zaman bir de baktı uuu Türkiye’deki maaşlar biraz daha düşük. Demek ki bu Kıbrıslı bütçesini bu şekilde kemiriyor. Kararını verdi ve bu Yasayı da hazırladı ve dayattı değerli arkadaşlar. Şimdi tabii bunun altını hazırladı maaşlar üzerine saldırdı ve bizim Başbakanımıza da maaşın kaç senin dedi bizimki de 7.5 dedi galiba. Yani işte hep 7.5 dedi yani bütün bunları ondan sonra sordu Kooperatif Merkez Bankasının ne kadardır? 14 milyar. Uuuu nasıl olur falan? Bir kamuoyu oluşturdular arkadaşlar. Bütün bunlar hep bir bir bilerek üzerimize üzerimize geldi ve maaşlara saldırdılar. Açık konuşalım bu konuda özel sektörde çalışan insanlarımızın ücretleri de etkili oldu. Baktılar ki o devlete giren bu kadar alır, özel sektörde çalışan bu kadar alır. İşte bence hükümet bunu değil kayıt dışının üzerine yürümeliydi, yanlış beyan verenin üzerine yürümeliydi. Yanlış beyan verenler için Sayın Başkan, Sayın milletvekilleri; hükümet 10 sene geriye gidebilir. 10 sene evvel yanlış beyan verdiyse sarılır ve parasını çatır çatır alabilir. Vergi Usul Yasasını ona göre yaptık. Vergi Yasası bu Meclisten geçerken o madde bilerek ve isteyerek konmuştur. Ama ben sorarım hükümet bunu kullandı mı? Kullanmadı. Peki bu hükümet özel sektörde çalışan insanlarımızın patronunun iki dudağı arasında kaldığını şikayet bile edemediğini ve şikayetini bize telefoniyen bildirdiklerini biliyor mu? Biliyor. Peki bu insanları neden korumuyor? Bu insanların korunacağı tek bir yol vardır. O da özel sektörde çalışanların örgütlenmesidir Sayın Başkan, Sayın milletvekilleri. Hiç başka bir çıkar yolu yoktur. Bütün dünyada bu böyle olmaktadır. Bizim ülkemizde de böyle olmalıdır. Onun için hükümet özel sektörde çalışanların örgütlenmesini yasal zorunluluk haline getirmelidir arkadaşlar başka bunun çıkış yolu yoktur. Öyle bir yasa yapılabilir ki orada kim ki kendi altında, yanında çalışanları örgütler veyahut sendikalıysa bu iş yerleri devlet olanaklarından, ihalelerinden, bir takım teşviklerden yararlanabilir. Böyle teşvik edici bir

542

yasa ile özel sektörde çalışan işçilerimizi, çalışanlarımızı korumalıyız, onların elinden kurtarmalıyız Sayın Başkan, Sayın milletvekilleri. Ama bu yıllar geçti hükümetler maalesef bu konuya da eğilmiş değillerdir. Tabii ki devlette çalışanlar sendikalaşmıştırlar, örgütlüdürler ve haklarını çeke çeke de almasını biliyorlar.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben sözlerimi şöyle toparlamak isterim evet bu Yasa yanlış bir Yasa böyle Yasa olmaz. yani bizi Türkiye’ye benzetmek istiyorlarsa o daha büyük bir yanlıştır. Yani buradaki memurların, çalışanların, ücretlilerin bütün ölçülerini Türkiye’ye göre uyumlaştırmaya çalışıyorlarsa en büyük hatadır. Çünkü bizim artık kapılar açıldı biz artık Güney’le yarışmaktayız. Bütün fiyatlar her şey Güney’le birlikte belirmektedir. Yani ben bugün eğer Kuzey’deki fiyatları beğenmiyorsam Güney’e giderim bunu kimse engelleyemez nitekim öyle olmaktadır. Demek ki bizim ücretlerimiz, bizim maaşlarımız Türkiye ile değil, onun şartları çok değişiktir bizim maaşlarımız, ücretlerimiz Güneyle mukayese edilmelidir. Güney ölçü alınmalıdır. Daha da ileri gideyim yasalarımız artık bizi Avrupa Birliği ile bütünleştirmeye götürmelidir. Çünkü bu ülkenin topraklarını Avrupa Birliği haritasına katan bizler değiliz Ankara’dır. O zaman Sayın Erdoğan ile Gül Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bizim sözde dediğimiz Kıbrıs Cumhuriyeti’nin AB üyesi olmasında onlar da Atina’da hazırdılar. Yani bizi Avrupa ile bütünleştirmeye doğru yönlendirdiler ve şu anda biz Yeşil Hat Tüzüğü ile de bir nebze olsun Avrupa ile temas halindeyiz. Güney’in fiyatlarıyla bizim fiyatlarımız çatışmaktadır. Bizim işverenlerimiz veyahut daha dorusu tüccarlarımız şikayet etmektedirler niye bizim yurttaşlarımız, insanlarımız Güney’e gidiyor. Gidiyor tabii neden gidiyor? Çünkü fiyat ve kalite farkı vardır onun için gidiyor. Bunun önüne kimse geçemez. Milliyetçilik hiç geçemez arkadaşlar. Bu gibi olayların alış verişin, ticaretin bir söz vardır dini imanı milliyeti yoktur arkadaşlar. Onun için eğer siz ücretleri ayarlamaya çalışırken Güney’i değil de Ankara’yı örnek alırsanız ve bu konuda milliyetçilik uğruna yapıyorsunuz bu konuları yanılıyorsunuz.

(Sayın Ali Rıza Usluer Başkanlık Kürsüsünü Sayın Ünal Üstel’e devreder)

Bu topluma çok büyük kötülük ediyorsunuz işte bu noktada şunun da altını çizmek isterim Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Hükümette olabilirsiniz Ankara ile temas kurabilirsiniz tabii kuracaksınız çünkü sizi tek tanıyan Ankara. Doğrudur Ankara kardeşimizdir, onlarla biz kardeşiz ama siz Hükümet olarak Ankara ile görüşürken bu duyguları bir yana bırakın toplumunuzu düşünün. Toplumun çıkarlarını masaya koyacaksınız. Ankara’nın her dediğini değil Ankara ile karşılıklı saygı bu çok önemlidir. Ankara’da tabii kendi toplumun çıkarlarını önünüze koyacak. Ama siz mecbursunuz yönettiğiniz bu toplumun çıkarlarını herkese rağmen korumak zorundasınız Sayın Başkan, sayın milletvekilleri. Şimdi bu çok önemli bir husustur. Bu ülkeye eğer kimlikle giriş bu ülkeyi kemirirse kemiriyorsa buna karşı geleceksiniz ve Ankara ile masaya oturmak zorundasınız. Bunu şeffaf bir şekilde yapacaksınız. Yok geçtiğimiz günlerde olduğu gibi önce kimlikle girişlere biz de karşıyız Büyükelçi çıkacak diyecek hakikaten pasaportla girilsin daha sonra Büyükelçi çark edecek diyecek ki hayır kimlikle girişe devam Hükümet sus pus. Ne düşünüyorsunuz siz yani kimlikle girişten devam mı, yoksa hakikaten pasaportla giriş konusunda ciddi misiniz?

543

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu olay bizi kemiriyor bunun ayıbı yoktur. Bunu çıkıp Ankara ile görüşeceksiniz eğer Hükümetseniz.

ARİF ALBAYRAK (Gazimağusa) (Yerinden) - Çakıcı halledecek onu hükümet olunca korkma.

HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) – Şimdi kim gelirse gelsin eğer bu toplumun hükümeti olacaksa bu toplumun çıkarlarına toz kondurmayacak, çekinmeyecek kim olursa olsun. Bu konuda ben Hükümeti maalesef aktif olarak görmüyorum çekingen görüyorum. Anavatanınızı sevebilirsiniz herkes sever onu yahu onlar bizim kardeşimiz nasıl ki biz onların kötülüğünü istemeyiz eğer iyice anlatırsanız onlar da bizim kötülüğümüzü istemezler Sayın Başkan, sayın milletvekilleri. Ama yeter ki siz bu konuyu anlatınız. Bunun içine yığılır yığılır iyileri de gelir, kötüleri de gelir ondan sonra burada yaşayan gençlerimiz insanlarımız işsiz kalır, ücretler düşer.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hade yerliler Güney’e gider o Güney’e gidemeyen ve yurttaş olanlar ne olacak. O halde bu kimlikle girişler bizim ülkemizin yararına değildir bu kadar açıktır. Bunu bu yaşamsal bir sorun oldu bunu Ankara’ya izah edeceksiniz. Çünkü tek giriş kapımız Ankara’yadır başka bir yere yoktur ki. Yani bunları yapmayacaksanız eğer veyahut bu düşüncede olmayan insanların bu toplumu yönetme hakları da yoktur. Çekingenseniz oturun oturduğunuz yerde sabah akşam şükredin bitsin. Yani değerli arkadaşlar bu çok önemli bir konudur. Bunları artık bizlerin bu Kürsülerden açık açık söylememiz gerekir, her zaman da altını çizmemiz gerekir. Bu toplumun yararına ne ise onları söyleyeceksiniz.

Şimdi bu Yasa ile yani ben sorarım, hanginizin vicdanı razıdır bugün işe girecek olan, dün işe girenden daha az maaş alsın. Böyle olur mu? Bu şekilde bir adaletsizlik olur mu? Nerede bu ülkenin Anayasası, var mı Anayasası? Vardır. Var mı onun içerisinde aynı işi, eşit işi yapan eşit ücret alacak vardır. Peki neden bunu uygulamazsınız? Yani bu toplum Anayasa yaptığı bir sözleşmedir ve bu toplumun bundan sonra çok sorunları vardır Anayasa Mahkemesinde. İşte emekliler geliyor. Ne olacak şimdi emeklilerin işi? Bu andan itibaren o insanlar gece uyuyamayacak çünkü haklıdırlar. Ama görüyoruz ki ekonomik zorunlulukmuş, sıkıştıra sıkıştıra adını da şey koydular…

ARİF ALBAYRAK (Gazimağusa) (Yerinden) - Yeni Başbakan yeni…

HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) – Haklı, ne dediler ona? Evet yeni şeymiş efendim bu, haklı neden. Haklı nedenin oluşması için diyor, gereklilik lazım zorunluluk lazım. Nedir bunlar? Sen Anayasa Mahkemesi olarak nereden anlarsın şeyden, ekonomik zorunluluktan? Ben sorarım, inceledin mi? Bu Hükümet kayıt dışına kulak vermiyor, bu Hükümet göz yumuyor yanlış beyan yapanlara, bundan dolayı gelir kayıplarına uğruyoruz. Baktın mı sen buna? Bakmadın. O zaman nereden Anayasa Mahkemesi karar veriyor Hükümet haklıdır, Yasama haklıdır, zorunluluk vardır. Olmadı Sayın Başkan, sayın milletvekilleri. Ve bu, bu andan itibaren içtihat da oldu yani emsal teşkil edecek ve bundan sonra artık her sıkışan Hükümet bir yasa geçirecek, diyecek ki ekonomik

544

zorunluluk vardır, geçmişte de böyle karar vardır. Bu andan itibaren işimiz çok ama çok zor.

En önemlisi de Yargı, bu olay çok önemlidir. Yargıyı hepimiz korumak zorundayız ama başta yargıçlarımız göz bebekleri gibi korumalıdırlar çünkü bu toplumun…

ÖMER SOYER KALYONCU (Girne) (Yerinden) - Korudular maaşları.

HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Buna ihtiyacı vardır. Bu toplumun buna ihtiyacı vardır. Hükümetine güvenmeyebilir, Meclisine güvenmeyebilir ama bunları söyleyebilir. Nasıl olursa bunlara güvenmezsem değiştiririm diyebilir ama Yargıya güvenmezse işte o gün yandığımız gündür Sayın Başkan, sayın milletvekilleri.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Angolemli.

Buyurun Sayın İzbul.

ÖMER SOYER KALYONCU (Girne) (Yerinden) - Ama kimdir bu Başkanlık Divanını düzenleyen Meclis çalışanı? Merak ettim, gerçekten merak ettim. Kimdir Başkanlık Divanını düzenleyen Meclis çalışanı? Çünkü…

BAŞKAN – Şu anda kim ise Başkan o düzenliyor.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Hayır, hayır. Öyle bir şey yok orta yerde. Bir Meclis çalışanı var gelir, siz olur musunuz efendim der ama bu tarafa gelmez, o tarafa gider anladığım kadarı ile. Odur itirazım, size değil Sayın Üstel.

BAŞKAN – Konuşalım Sayın Ömer Kalyoncu.

SALİH İZBUL (Girne) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Bugün pek konuşma niyetim yoktu çünkü konuşmacı sayısı fazla ve arkadaşlar zaten ortak duygularımızı dile getirdiler. Ben fazla girecek değilim yasanın içeriğine ve Anayasa Mahkemesinin sunmuş olduğu görüşe. Fazla içeriğine girecek değilim. Ayan beyan ortadadır.

Bu konuda aslında en önemli olay, az önce Sayın Angolemli bahsetti. Yargıya olan güven maalesef sarsıldı, maalesef sarsılmıştır. Çünkü Anayasa Mahkemesi benim bildiğim kadarıyla, tabii hukukçu değiliz ama bildiğimiz kadarıyla yasaların Anayasaya aykırı olup olmadığı konusunda görüş bildirmekle mükelleftir eğer bir istek olursa. Hukuksal yönünü inceler ama hiçbir zaman ekonomik yorum yapmaz. Yani zorunluluk oldu da böyle Hükümet. Yani Hükümeti aklayıcı veya haklı gösterici yorumlarda bulunmaması gerekir. Bu güven erozyonuna yol açar ve zaten güven duyabileceğimiz ve güven duyduğumuz çok az kurumumuz var. Onlara da bu güven sarsılmasın. Bana göre bu olay çok önemli ve üzerinde durulması gereken bir olay. Ha, şimdi Sayın Angolemli

545

başka yönden aldı emekliler konusunu. Doğrudur emekliler müracaat etti şimdi korku içindedirler ama unutmayalım ki yorum içerisinde şöyle bir ibare de var. Eskilere diyor bu Yasayı uygulamak sosyal travmalara yol açabilir. Dolayısıyla yeni girenlere uygulayın. Bu nedenden dolayı ben açıkçası Anayasa Mahkemesinin emeklilerle ilgili başvuruda iptal edilmesi yönünde karar alması gerekiyor diye düşünüyorum sırf bu nedenden dolayı. Çünkü bu insanlar yaşlılarımızdırlar bu emekliler. Analarımız, babalarımızdırlar. Belli bir yaşam tarzları var. Belli bir yaşam standartları var ve Kıbrıslıların yaşadıkları sosyal hayatları hepimiz biliyoruz. Hepimizin anası, babası var, emeklisi var ailesinde. Kendilerine göre bir düzenleri var. Kendilerine göre bir standartları var. Çoluğuna, çocuğuna yardımcı olur, yardım eder. Torununa yardım eder. Aile yani aile bir bütündür ama şu anda hepsi birer yara almıştır bu konu ile ilgili ve derin üzüntü içerisindedirler. İnşallah benim tahmin ettiğim gibi olur ve Anayasa Mahkemesi bu Yasayı geri döndürür. Çünkü hiçbir vicdana sığmaz değerli arkadaşlar bu olay. Emeklilerden yapılan bu kesinti hiçbir vicdana sığmaz. Ben çok merak ediyorum acaba şu andaki mevcut Hükümetin ki bana göre hükmetmiyor bu arkadaşlar, hükmedemiyorlar. Sadece tabirimi mazur görün messenger’lik yapıyorlar. Messenger’lik yani başka bir şey değil bu. Şimdi sorunlarınız olabilir değerli arkadaşlar. Bütün ülkelerde sorunlar vardır. Herkes ekonomik krizlerle boğuşuyor bütün ülkeler. İzliyoruz basından bizde de var ekonomik sorunlar ama bir ekonomik sorununuzu çözmeniz için bir vizyonunuzun olması gerekiyor her şeyden önce. Bir ekonomik vizyonun olması gerekiyor ve atacağınız her adımın, alacağınız her tedbirin ileriye doğru yönelik olması ve belli bir süre sonra da bu acıtıcı tedbirlerin refaha dönüşmesi gerekiyor. Çünkü Hükümetler halkları için vardır. Hükümetler halkın refahı için vardır. Hükümetler halklarının refahını artırmak için vardır. Halklarını fakirleştirmek için değil. Olaya bu açıdan bakıldığında bu ekonomik, sözde ekonomik tedbirlerin ve bu yasaların ki geliyor, bana göre hiçbir ekonomik hakkı yoktur. Sanki de bunlar birer ne bileyim böyle bana şey geliyor intikam yasası gibi bir şeyler geliyor. Çünkü bu hakları değerli arkadaşlar, zamanında ne bir talep vardı örneğin iki ayda bir Eşel Mobil verilmesi yönünde veyahut da ne bileyim 10 yılda emekli olma yönünde veyahut da maaş artışları yönünde bu insanların herhangi bir talebi olmadıydı o zaman. O dönemin Hükümetleri seçim rüşvetleri içerisine bunları da kattılardı. İşte alın size peşin maaş. Alın size bilmem ne bir sürü hak verildi. Şimdi de ayni insanlar dönüyorlar ve diyorlar ki; “bu sana fazladır, bu da sana fazladır.” Emekliden vergi almaya başladılar. Yok çalışanların maaşlarını düşürüyorlar. Yeni girecek olanlara, yeni girecek olan bütün insanlarımıza asgari ücret düzeyinde bir ücreti reva görüyorlar. Bunun be arkadaşlar bir ekonomik hakkı yoktur. Şimdi çıkıp bu konu ile ilgili Hükümet görevlilerinden biri bana diyebilir mi ki be arkadaşlar beş yıl uygulayacağız bunu ve beş yıl sonra tekrar yükselişe geçeceğiz, tekrar alım gücümüzü artıracağız. Böyle bir şey diyebilir mi bu arkadaşlar veya bugüne kadar dendiğini duydunuz mu? Yoktur. Kimse demedi. Sadece denilen, emekli maaşı çoktur kesin. Çalışanın maaşı çoktur, kesin. Ve bunu elde etmek için değerli arkadaşlar, Kıbrıslı KKTC yurttaşlarını iki paralık ettiler, iki paralık. Gittiler bizi Türkiye medyasına jurnallediler, yok bir müdür şu kadar alır. Kalktı Başbakanımıza “kaç para alın sen?” gibi sorular yönelttiler. Müdürün ne kadar alır? O da ne yapsın, 6.5-7. Be arkadaşlar bunlar bizim onurumuzu kırıcı şeylerdir. Kıbrıslıların, Kıbrıslı Türklerin, KKTC yurttaşlarının onurunu ve gururunu, zaten bir o kaldıydı, o da ayaklar altına girdi sırf haklı çıkarsınlar diye kendilerini. Kendi ülkelerinin yurttaşlarını ayağa düşürdüler. E şimdi değerli

546

arkadaşlar, böyle bir Hükümete hükmeden diyebilir misiniz? Veya karar verici diyebilir misiniz? Veremezsiniz, veremezsiniz. Ankara’da iki tane TC’li Bakan oturup kendi ülkemiz hakkında protokol imzalarlar bizden kimse yok, kimse yok. Ne bir bürokrat, ne bir müdür, ne bir Bakan hiçbiri yok. Ondan sonra biz iddia ediyoruz ki biz Hükümetiz ve biz hükmediyoruz. Bu ülkeyi değerli arkadaşlar ayan beyan ortaya çıktı ki siz yönetemiyorsunuz ve yönetmiyorsunuz. Sadece uyguluyorsunuz söylenenleri ve bunları yaparken de maalesef az önce söyledim, KKTC yurttaşlarının onurunu ve gururunu ayağa düşürüyorsunuz. Sonra değerli arkadaşlar, böyle bir Hükümet düşünebilir misiniz ki falanca Bakan filanca Bakanla anlaşamaz, falanca Bakan falanca Bakanla bilmem sorunu var. Bugün birini daha öğrendik. Sayın Aslanbaba söyledi, Turizm Bakanı ile Ulaştırma Bakanı arasında sorun mu var? dedi.

EJDER ASLANBABA (İskele) (Yerinden) – Var mı? Var mı acaba?

SALİH İZBUL (Devamla) – Var herhalde çünkü dediniz ki biri turist getirmeye uğraşır master planlar yapar, öbürü getirmemeye uğraşır. Öte yandan bakıyorsunuz, Sağlık Bakanı çok haklı bir şekilde gerçekten hakkını vermek lazım. Brucellalı et tüketmeyin diyor, brucellalı hayvanları itlaf edilmesi gerekiyor diyor. Öte yandan Tarım Bakanı ve Başbakan, ki bu Başbakan az önce arkadaşlar söyledi, bizim Hükümette olduğumuz dönemde bir televizyon programında o dönemki Sayın Tarım Bakanına yüklendikçe yüklendi bize brucellalı et yediriyorsunuz diye. O Başbakan bugün çıkıyor ve açıklama yapıyor, brucellalı et yiyebilirsiniz diye.

ÖMER SOYER KALYONCU (Girne) (Yerinden) – Ve kaçakçı çömezi de öyle.

SALİH İZBUL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu olay affedilecek bir olay değildir. Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir yerinde, ne Afrika’nın en geri kalmış ülkesinde, ne başka bir ülkede bir Hükümet yetkilisi çıkıp da hastalıklı hayvan eti yiyin diyemez. Dediği anda istifa etmesi lazım veya Başbakan onu görevden alması lazım. Başbakan bu iddiada ise Başbakanın istifa etmesi lazım. Bu arkadaşların istifa etmeleri lazım değerli arkadaşlar. Hakları yoktur bunların. Brucellalı et, bir şey yapar veya yapmaz. Pişirince kaybolur veya kaybolmaz. Çıkıp da bunu, brucellalı et tüketin diyemezsiniz ülkeyi yönetmekten sorumlu insanlar olarak. Siz oturup hastalıklı hayvanları nasıl eradike edeceğinizi veya hastalığı nasıl eradike edeceğinizle uğraşacağınıza, oturup bu hastalıklı hayvanları tüketilmesi yönünde insanlara telkinde bulunuyorsunuz. Oldu olacak az önce söyledim, brucella kebap salonu diye kebap salonları açalım, brucella koyalım tabakları insanlar istediği kadar... E biraz daha şeyi de diyecekler ha, “brucellalı et daha lezzetlidir.” Onu da söyleyecekler.

ARİF ALBAYRAK (Yerinden) – Karşısında da “öz brucella” açacak.

SALİH İZBUL (Devamla) - Çok ayıp değerli arkadaşlar. Utanç verici bir durumdur bu. Utanç verici bir durumdur. Ben sordum geçen gün Avustralya’da yaşayan bir yeğenim var doktordur. Buradaydı tatil nedeniyle. Konuşmamızda böyle böyle bir olayın olduğunu sordum. Sanki de adama fıkra anlattım. Ve sordum da ha dedim yahu Avustralya’da sizin Başbakan veya Tarım Bakanı çıkıp da der mi yahu “brucellalı et

547

yiyin de bir şey olmaz.” Bunu sordum kendine. Yüzüme baktı “ama delisin yahu” dedi. Hakikaten öyle. Bizim ülkede bunlar oluyor maalesef.

ARİF ALBAYRAK (Yerinden) (Devamla) – Ne demek istedi yani.

SALİH İZBUL (Devamla) - Yani allemistan, kallemistanız sanki biz. KKTC Yurttaşları sanki oradandır ne olursa olsun bunlara. Ne onurumuz kaldı, ne insanlığımız kaldı, ne sağlığımız kaldı, ne bir şeyimiz kaldı. Allah Aşkına böyle bir Hükümete hükmeden diyebilir misiniz siz yahu? Kendi vatandaşlarını düşünmeyen, hastalıklı et yiyin diyen bir Hükümet hayal edebilir misiniz değerli arkadaşlar?

ARİF ALBAYRAK (Yerinden) (Devamla) – Hayale gerek yok gerçek.

SALİH İZBUL (Devamla) - Bizim burada gerçeği var maalesef, maalesef ve bunu bırakın ben sağlıkçıyım yani bu konu çok ağırıma gitti gerçekten normal bir vatandaş dahi bu tepkiyi gösterir değerli arkadaşlar. Şimdi herhangi biri brucella hastalığına yakalanırsa kim garanti edebilir oradan yakalanmadı diye? Çıkıp Tarım Bakanı Sayın Zorlu Töre diyecek “ondan değil başka şeyden oldun sen” veyahut da brucellaya bağlı komplikasyonlar gelişirse hastada bunun hesabını kim verecek? Çıkıp diyeceksiniz etten değil. Yani bu kadar basittir be arkadaşlar bu işler. İnsan sağlığı bu kadar basit mi yahu?

Değerli arkadaşlar; Ulusal Birlik Partisi 2009 Seçimlerinden önce o dönemki Başkanları Sayın Derviş Eroğlu ekonomik konularda çok müthiş bir formülünün olduğunu ve o formülünün de cebinde olduğunu söyleyerek iktidara geldi. Biliyorsunuz insanları kandırmak için bin bir yalan üretti, bin bir yalan.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Yok yahu cebi delikti de düşürttü. Yoksa formülü vardı.

SALİH İZBUL (Devamla) - Yok bence pantolonu kaybetti.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Pantolonu kaybetti o da olabilir.

SALİH İZBUL (Devamla) - Kendisine başka bir pantolon hediye ettiler o pantolonun cebinden de bu formül çıktı. Nedir bu formül? Kıbrıslı Türklerin onurları iki kuruşluk edilsin, fakirleştirilsin Kıbrıslı Türkler fakirleştirilsin. Çünkü çok yüksek hayat yaşıyorlar. Brucellalı et yesinler. Hastalıklı et yesinler, hasta olsunlar.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Kısırlaşsınlar, çoğalmasınlar.

SALİH İZBUL (Devamla) - Evet. Kısırlaşsınlar, çoğalmasınlar. Formül buydu herhalde, cepten çıkan formül buydu. Emeklilerin maaşlarını kessinler. Çalışanların maaşlarını kessinler. Yeni girecek olan üniversite mezunu arkadaşlarımıza belli bir

548

miktar maaş versinler ve sabahtan da bunun teknik bilgileri de verildi komitedeki arkadaşlar tarafından. 40 sene işlersen eğer bulunduğun kademenin topuna çıkabileceksin 41 sene. Bunlar da yapıldı, bu hesaplar da yapıldı. Ömrün yeterse. Bize reva görülen değerli arkadaşlar, KKTC Yurttaşlarına reva görülen maalesef bu.

Değerli arkadaşlar; bu ülkede yaşayan kimse böyle bir idare, böyle bir Hükümet hak etmemiştir. Sırf sadece brucella konusu nedeniyle Hükümetin derhal istifa etmesi lazım Başbakanın. En azından Tarım Bakanının derhal istifa etmesi lazımdır. Ama bunu tabii istifa müessesesi bilirsiniz bizde yoktur. Bizde her şey mubahtır. Yaptığın her şey mubahtır. Sabahleyin Sonay arkadaşım İLO Sözleşmesinden falan bahsetti. Bizimkilere göre İLO bilirsiniz küçük mavi bir balıcıktır. Herhalde onun sözleşmesini anladı bizimkiler. Yani İLO Balıcığı var tamam. Yani biz Mecliste gayet şey bir şekilde kabul de ettik İLO Sözleşmelerini herkes kabul etti ama uygularsın, uygulamazsın soran kim?

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Sanki modaydı kabul etmek.

SALİH İZBUL (Devamla) - Denetleyen kim? Modadır tamamen odur. Uygulayan kim, denetleyen kim?

Toplu sözleşme hakkını elinden alıyorsunuz insanların, bu İLO Sözleşmesinde yazar ki biz hep birlikte kabul ettik tamam, onu ellerinden alıyorsunuz. Sonra böbürleniyorsunuz uluslararası anlaşmalara biz de imza atıyoruz. İstediğiniz kadar imza atın, istediğiniz kadar imza atın uygulamayacaksınız. İşinize geldiği şekilde uygulayacaksınız, işinize gelmediğinde uygulamayacaksınız çünkü hesap vermiyorsunuz. Hesap yok, hesap verme yok. Olay burada kilitleniyor. Kuralsız bir yaşam hala daha devam ediyor ve bu, bu düzenin yaratıcıları aynı mantık, aynı mentalite maalesef şu anda da 1-1.5 yıldan beridir hortlatılmıştır. Aynı mantık. Bu işin sonu pek iyiye gitmeyecek değerli arkadaşlar. Bir uyarı yapayım. Brucella konusu özellikle, bir an önce toplumun gündeminden çıkması lazımdır. Ne yapmanız gerektiğini ben size söylemeyeceğim, Sayın İrsen Küçük yıllarca Tarım Bakanlığı yaptı. Sayın İrsen Küçük, Sayın Önder Sennaroğlu’na televizyonda saldırdı brucellalı et yediriyorsunuz bize diye.

BAŞBAKAN İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) – Kontrolsüz.

SALİH İZBUL (Devamla) – U! Kontrollü brucellalı yiyebilirsiniz. Dedim ya az önce, istediğiniz kadar brucella koyun etlere.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) - Kontrolsüz.

SALİH İZBUL (Devamla) - O kadar. İstediğiniz kadar brucella.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) - Saptırmayalım.

SALİH İZBUL (Devamla) - Bu işin kontrolü mü var İrsen Bey?

549

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) - Kontrolsüz.

SALİH İZBUL (Devamla) - Bir et ya brucellalıdır ya değildir. Yani ben kontrol edeceğim brucellalıdır bu et ve döneceğim diyeceğim, arkadaşlar yiyeceksiniz ama brucellalıdır ama yiyin.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) - Kontrollüdür.

SALİH İZBUL (Devamla) - Veyahut da bunda brucella yok, bunu da yiyin. Nedir kontrollü, kontrollü ne demektir bu işte ben anlamadım. Neyini kontrol edeceğiz?

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) - Tekrar izah ederim. Çok izah ettim ama demek ki anlamadınız.

SALİH İZBUL (Devamla) - Az brucella var içinde. Öyle diyeceksiniz insanlara?

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) - Tekrar izah edeyim öyleyse.

SALİH İZBUL (Devamla) - Olacak gibi değil İrsen Bey. Olacak gibi değil. Ülkeyi yönetmekle sorumlu olan bir kişi, halkına hastalıklı et ye diyemez. Diyemez. Onun görevi bu hastalığı ortadan kaldırmaktır, eradike etmektir. Görevi budur.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) - Eradike esas 2004’te durdu.

SALİH İZBUL (Devamla) - Teşekkür eder, saygılar sunarım.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) - Onun hesabını soracağım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın İzbul.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) - 2004’e kadar o dediğin oluyordu.

BAŞKAN – Sayın Albayrak. Arif Bey. Hadi Arif Bey.

BAŞBAKAN İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) – Assolist mi, en son konuşmacıdır?

BAŞKAN – Yok, daha var efendim.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) - Yeni taktik, şimdi en son çıkar Sayın Albayrak.

BAŞKAN – Buyur Sayın Albayrak.

ARİF ALBAYRAK (Gazimağusa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve Sayın Başbakan;...

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) - Değiştirdi. Bugün bir öne geçti.

550

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) – Birkaç öne. Daha dur bakalım.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Genel Kurula yatırım efendim.

Şanslıyım bugün çünkü Başbakan da var dinleyenler arasında.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) - Hep şanslısın zaten.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Her zaman onu bulmak mümkün değil.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) - Her zaman şanslısın.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Şimdi ilgili yasa ve bu Yasaya binaen Anayasa Mahkemesinin görüşünü tartışıyoruz hala daha ve öyle görüyoruz ki bu Yasayı geçirirken değerli arkadaşlarımız, bundan evvel acele acele bir kısım kendi yandaşlarını bu furyanın içine sokmamak için bir kere yerleştirdiler. Burada bir anlaşalım. Böyle bir gayret göze çarpıyor.

İkincisi, bir söylentiye göre Türk Hava Yollarının bazı içerili çalışanlarını da alıp daha tasfiye edilmeden evvel, iflası istenmeden evvel, bazı devlet dairelerine de yerleştirdiler. Bu yanlış bir söylem olabilir tabii ya da eksik bir söylem ama bunun doğrusu bu sıraların sol tarafında saklıdır ama ne zaman cevap verdiler ki buna da cevap verecekler doğru yada yanlış diye bilemem. Gene...

ÖZKAN YORGANCOĞLU (Yerinden) (Devamla) - Doğru olsa bile yanlıştır söylediğin derler geçerler, merak etme.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Zaten dilin kemiği yok derler ya, herhalde buradan esinlenerek söylediler onu.

Hatırlayacaksınız daha geçen günkü konuşmamda, Sayın Başbakanın da dinleyip şimdi hak verebilecekleri gibi ama serbest bırakırlarsa Sayın Başkan...

(Milletvekilleri kendi aralarında konuşurlar)

Pee Başkan konuşur. Başbakan ne yapsın?

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) - Kulağımız hep sizde Sayın Albayrak.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Kulak yetmez Başbakanım, kulak yetmez. Kulak olsaydı geçen gün sizin için söylediğim haberi görürdünüz ya da duyardınız gazetelerde.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) - Haberim var.

551

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Kadın örgütleri ile ilgili. Haberiniz var, tamamdır?


ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Doğru söyledi kadınlar?


ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Tamam. Başka sorum yok, suçlu sizin.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) - Kadınları karıştırma Kürsüye.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Evet İsveç’ten bahsetmiştik Sayın Başbakan ve demiştik ki hatta sizin bir kısım Bakan arkadaşınız da “olur mu canım burası Kıbrıs” dediler içlerinden.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Neymiş İsveç ile farkımız?

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Dedi ki İsveç ile farkımız…

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Havası biraz daha soğuk.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Orada haber spikeri okuyan bir bayan ablası Çalışma Bakanı oldu diye 48 saat geçmeden görevinden istifa etti ve özel bir televizyonda haber spikerliği yapmaya başladı. Sebebini de sordukları zaman “etik tartışmalara sebebiyet vermemek” üzere diye başlayan cümleler kullanmış.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Acaba ayrılmaya hazırlanırdı da rast geldi.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Evet tabii, tabii. Çünkü bizde her şeye bir sebep aranır.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Yahu doktor…

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Asıl öküzün altında buzağı bonfilede kemik arayan bir memleket haline geldik Sayın Başkan. Şimdi bizde de söylemiştim araştırdığınızda Karpaz’da son dönemde çıkarılan bir kısım partililerin yerine konan iktidar partililerinin soy isimlerini iz düşümleri olarak soy isim benzeşmesini ne kadar açık ve net görebileceğiniz bir gerçeği vardı bu ülkede.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Doğrudur Sayın Albayrak. O 1600’ü attınız aldığınız 6 bin…

552

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Doğrudur. Tabii işte her şeye bir cevap var dedi ya Özkan Bey.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – 1600’ün yerine aldığınız 6 binin soy adları hepsini biliyoruz.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - İşte Sayın Başbakan ama burada bülbül kesilirsiniz ama…

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Soy adları hepsinin bizde var.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının önünde aslan kesildiniz o gün.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Yine bülbül.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Ha! Kaç paradır Sayın Başbakan maaşınız pardon?

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Olabilir, olabilir.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Kaç paraydı hatırlayamadım ben.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Olabilir.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Ya. Bu arada araştırın dediniz ben en çok operayı izleyen kişiyim. 1920’den itibaren başladık kayıtları araştıralım.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Yok da 20’den.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Türkiye’de 1920 bir tek operaya gittiğiniz çıktı ortaya onu da yarı yolda bırakıp yarısında perdenin kaçtığınızı öğrendik.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Yok yahu.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - İnanmazsanız araştırın. E, dilin kemiği yok ya. Böyle başa böyle şapka demiş Namık Kemal.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Yani dilin kemiği yok söyle.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Ya. İşte fark böyle. İsveç ve Kıbrıs arasındaki fark böyle. Ha, Japonya’dan örnek versem…

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Onlar intihar eder.

553

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Buradaki 10 tane Bakanın hepsinin de harakiri yapması gerekirdi. Orada da gönlüm razı değil açıkçası. Yani eleştiriyorum ama severim İrsen Bey’i. Her ne kadar da Kaşif’ten yanaysa gönlüm İrsen Bey’in kazanacağı da bellidir bu Kurultayı.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Gönlün benden taraf değil ama.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - E, yok. E, Mağusalıdır diye söyledik onu.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Dinlemem seni öyle ise çıkıyorum.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Şimdi Sayın Başbakan dinleyin de en son cümlem çok güzel olacak sizin için.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Sonuna kadar bekletme beni de…

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Sonuna kadar.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Heyetim var dışarıda.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - En güzel yeri sonunda söylenen sözdür.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Belediye Başkanları var.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Görüştüğünüz her kişinin, kurumun, örgütün sorunlarını çözecekseniz Sayın Başbakan keserim şu anda konuşmamı gidin çözün bu memleketin sorununu.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Çözmeye çalışıyoruz.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Ama biz burada konuşuyorsak siz sorun çözüyorsunuz diye değil maalesef sorun yaratıyorsunuz diye buradayız. Keşke her şey güllük gülistanlık olsa ve çıksak burada desek ki; “ne kadar güzel yaptınız Sayın Başbakan.”

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Sorunları azaltıyoruz.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Sayın Bakanım ne kadar güzel yaptınız.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – En azından azalttık sorunları.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Maşallah.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Çoğaldı İrsen Bey.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) - Sorunları azalttık.

554

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Neydi o gazeteciler dur, dur da değineceğim ona da. Gazeteciler, son gazeteciler geldi ya da onları gördü. Neydi o gazeteciler? Diplomasi Muhabirleri Derneği.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Ankara Diplomasi Derneği.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Yahu öyle bir şey oldu ki dedim ben herhalde başka bir ülkede yaşarız anlamakta zorlandım gerçekten.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasaları tartışırken ve Anayasa Mahkemesini ve hukuka duyulan güveni Sayın Başbakan o noktaya geldik ki sıkışınca işte gidiyor insanlar. İnanılmaz bir hukuka güvensizlik taşıyan ya da kültürümüze yerleşen bir olumsuzluk yaşadık. Nedir değerli arkadaşlar o? Siz hiç duymadınız mı Kalkınma Bankasından para aldım ben ödemem sen de ödeme be arkadaş. Ödeyenler enayidir dendiğini bu memlekette. Evet, son derece yanlış bir şey ama son derece de bu ülkede yaşanan bir acı gerçek. Çünkü bu sistemi yarattık değerli arkadaşlarım. Hükümet edenler yıllarca bu sistemi yarattılar. Ya da bir sınava girilecek. Bir sınava girildiği zaman “boş ver yahu ne sınavı idare et sorularla” her kişi tanık oldu bu söylediklerime bu memlekette. Çünkü anlayış ve kültür erozyonunu biz kendi ellerimizle yerleştirdik bu memlekete. Ondan sonra da döndük şikayet ettik. Yalansa bu sıvışarak giden Başbakanımız buyursun cevap versin ama şimdi çıkacak diyecek işte parmaklar havaya halkın bilmem yüce menfaatleri için Türkiye’de böyle buyurdu haydi Saraya. Olan da öyle olacak. Ya da Sayın Angolemli de söyledi. Kocaman delik oluyor. Olur tabii. Siz vergi almanız gereken insanlardan almaz iseniz, özel ilişkileriniz münasebetiyle, o zaman delik büyür tabii. O zaman gariban niye versin vergiyi? Burada da bir kültürsüzlük yarattınız, güven bunalımı yarattınız. Haaa, hukuktaki güven bunalımına gelince, o daha da ilginç. Bakınız, iki farklı yargıcın iki söyleminden bahsedeyim size de anlayasınız bu memleket hangi dengeler üzerine kuruludur. Hatırlarsınız, işte gene bugünkü konuda tartıştığımız olayın içerisinde eylem yapan ve tutuklanan insanları. Bir süre sonra bırakıldılar ama dava açıldı bu insanlara, hatırlarsınız. Ve bu açılan dava da, basına da yansıyan bir ‘kahramanlık’ kelimesi içeren ama birilerine güvendiği için kahraman olan ve yargı da bunu yapmaması gereken yargıçların ifadesi de oturdu, düştü basına. Ne diyor?

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Tehdit ediyor yargıç insanları.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Ne diyor, Lefkoşa Kaza Mahkemesi Yargıcı. İsmini vereyim mi, vermeyeyim mi bilmem. Bilirsiniz zaten. Genellikle isimleri çok kullanmam ama öyle bir anlatırım ki anlayan da anlar, ‘Ulu’ da var başında hani. “Kahramanlık, cezaevinde olacak” diyor. Bir kere bir yargıç bunu söylerse, bunun altını okumaya gerek yoktur arkadaşlar. Yargıya güven işte burada tartışılmaya başlanır. Çok merak edenler, uzun vaktinizi de almayayım diye, sıkmayım diye de okumayacağım ama olacak gibi değil. Okuduğumda bunu tüylerim diken diken oldu.

555

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) (Devamla) - Suçludur, bir adım öne çık.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Evet aynen onun gibi. Ama…

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Mahkeme devam ederken.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Ama, bunu bir tarafa atıyorum çünkü takdir etmediğim bir davranış biçimidir, aklı başında insanların da takdir etmeyeceğini düşünüyorum. Siyasetle alakası nedir, bilmem, araştırmadım da, inşallah bize yakın biri de değildir. Ama, bir süre evvel Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi Başkanının, ki böyle yargıçlar var diye bu memlekette gurur duyarım, üstelik taraflımdır da, oradan da ayrı bir gurur duyarım. Ne diyor biliyor musunuz, bu memleketin kaosunu düşünerek yok kaos yaratmaya, bu memleketi kaostan çıkarmaya yönelik. Kıbrıs Türk Toplumunun çok ciddi ve karanlık günlerin başlangıcında olduğunu söyleyerek, Yüksek Mahkeme Heyeti olarak Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığının daha fazla gayret ve özveri göstermesi tavsiyesinde bulunmuştur. İşte bu memlekette böyle yargıçlar da var. Öyle kılıçla kalkanla brucellaya karşı oynanmaz. Bakteriler virüsler kılıçtan anlamaz. Ama Yasa dimdik duran, tuttuğu kılıç adaleti temsil eden ve kesen ve toplumu da kalkan gibi koruyan insanlarla ancak belli noktalara gelir. İşte biriyle gurur duyarsınız, öbürüyle de utanırsınız ancak. Onun için siyaset hukuka lütfen elini uzatmasın. Bu bahsettiğim hukuka dair erozyon ve kültürümüze yansıması noktasında bir örnek daha vermek isterim size. Bu olaya kurban giden arkadaş şu anda bu konuştuklarımı duyuyor çünkü buradadır. Adını vermeyeceğim çünkü peşine düşerler, meraklıları da isterse söylerim sonra. Ama trafik cezası yediğinde bir kısım insan memleketimiz de, “merak etme gardaşcığım, hallederiz” mantığı da bu memlekete hakim olan ve toplumu ikiye ayıran bir görüştür güven ve güvensizlik adına. Ama şu anda bu söylediklerimi dinleyen bir arkadaşım tam 10 gün evvel bir ceza yedi ve trafik polisine sordu “cezam, nedir suçum, neden bana ceza yazıyorsun?” diye. Cevap vermedi. “Suçlusun” dedi. Yazdı cezayı. “Tamam da ne yaptım, bana söyler misin?” demesine rağmen bıraktı kağıdı, döndü arkasını gitti. Böyle uygulamalar da var bu memlekette. Kim soracak bunun hesabını, kim koruyacak bu vatandaşları? Öbür taraftan öyle polisler gördüm ki içerili adamlar ne kamerası ne efendime söyleyeyim el kamerası polisin dur işaretine riayet etmeyip durmayıp polisi basmak üzere 180-200 ile geçip ondan sonra ben merak edip gittiğim zaman yahu kimdi bu adam, neden böyle davrandı, siz neden aramadınız öndeki polisi bunun önünü kessin dediğimde? İstersiniz işimizden olalım dediler. Hani Neyzen Teyfik’in dediği gibi. Partiye ettim telefon o şimdi mebus dediler. Ya. Yasa yapar mebuslar kendilerini korusun diye. Ama vatandaş neden ceza yazdığını hala daha bilmiyor.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu kültürü ya da bu olumsuz kültürü yıkmak lazım. Emekliler ile ilgili söylendi ama yani tekrar tekrar söylesek birisi eğer ki birazcık yüzünün kızardığını görsek burada inanın ki çekineceğiz biz de söylemeyelim. Ama bir kere Bakan koltuklarına bakıyoruz Başbakan yok çıktı görüşüyor bakalım ne görüşüyor, bir tane de Bakan var içerde sağ olsun bu ara gerçekten yani UBP’nin en başarılıdır Bakanıdır sanki. Efendim.

556

KADRİ FELLAHOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) – Mehmet Çakıcı ile görüşürler.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) – Çakıcı ile görüşür? U! O zaman üç bakanlık verelim üç Bakanlıkta anlaştılarsa Angolemli de kurtardı işi tamamdır, o da aldı bir Bakanlık. Tamamdır.

Evet şimdi yine gazete kupürlerinden ilginç şeyler var elimde, adam diyor damdan çıkıp atlayacağım ben. Çünkü bana ilgili Bakan yani Tatar Bakan yemin etti diyor, yemin etti diyor ki böyle bir şey yoktur asla olamaz. Küçük de söylediydi hatırlarsınız benim hükümetimde böyle bir şey asla olamaz diye. E, olmadı ama dün dündür. Demirel’in yolunda gidiyor arkadaşlar ve yani söyleyebiliyorlar. Dedik ya dilin kemiği yok.

Özelleştirme konusuna gireyim mi girmeyim mi hiç bilmem çok konuşuldu. Ancak Kıbrıs Türk Hava Yolları keşke özelleştirilseydi batırılmadan evvel. Buharlaştırıldı bir şeyler oldu, anlamadık biz de. İşte Sarayönü var önünüzde, üniversiteler var sırada, yerli bankalar var sırada. Bunu konuşuyoruz şimdi ama bir süre sonra bunların acı gerçekleri ile ilgili örnek vereceğiz maalesef. Ha işyerleri var, büyük sermaye var bu memlekete geliyor ve o noktaya geleceğiz değerli arkadaşlar ki bizim ülkemizdeki sermaye ile emekçiler işçiler yan yana yürümek pozisyonunda kalacaklar aynı hedef için, onun için aklılarını başına alsın insanlar ve o noktaya gelmeden birlikte olmayı becersinler. Hatırlarsınız Nazi döneminde Almanya’daki Papaz’ın hikayesini. Topladıklarında komünistleri, sosyalistleri, sosyal demokratları evine kapanırdı ama gün gele kendi kapısını çaldıklarında imdat! Kurtarın beni dediğinde kimse yoktu mahallede. Ya da Hoca Timurlenk arasında geçen fil hikayesini bilirsiniz. Bu toplum da uyanmalıdır artık. Yoksa Nasrettin Hoca Timurlenk’in kapısına dayandığında baktığında da arkasında yoktur bu halk, diyecek ki Sayın Timurlenk, vatandaş der ki o gönderdiğiniz fil yalnızlıktan sıkılıyor lütfen iki tane daha yollayın arkadaşlık etsin. O toplum çünkü Nasrettin Hoca’nın o toplumu ona layıktı. Onun için fil mil istemeyiz biz değerli arkadaşlar.

Sayın Angolemli söyledi, TC ile kıyaslamayın dedi bizi. Ama bunu söyleyecek olan cesur yöneticilerin olması lazım. Başbakana söyledik maaşınızı sorduğunda ne cevap verdiniz ya da aslan gibi kesilirsiniz burada? Sayın Başbakan, sen de bilir misin ki senin Ziraat Bankanın müdürü benimkinden daha çok alır. Ya da bundaki Merkez Bankasının müdürü kaç para alır bilir misiniz.

KADRİ FELLAHOĞLU (Yerinden) (Devamla) - Nerede öyle yürek.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Evet. Sezen Aksu da söyler aynısını. Nerede bende öyle yürek yardan cayacak. Koltuktan caymamak için nerede öyle yürek sorduruyorlar işte. Maalesef öyle. Biz bunun için değil mi ki erken seçime girdik değerli arkadaşlar. Olsun, onurunla yaşamak koltuksuz yaşamaktan bin kat daha iyidir. Evet, şimdi değerli arkadaşlar ekonomi, harcamalar konusuna bakıyoruz. Geçenlerde gündem dışı konuşmamda söyledim değerli arkadaşlar. Hatırlarsınız istatistikte vererek size bir yılda genel Kıbrıs’ta bölgeler bazında da kaç düğün olduğunu ve ortalama üç tane çelenk

557

gönderildiği durumda bunun yıllık bütçesinin ne olabileceğini konuştuk, hatırlayın. Ve bunun Kültüre ayrılan bütçenin, Kültür Derneklerine Yardım Tüzüğü için üç ve diğer yılda da üç buçuk katı olabileceğini teorik olarak söyledik. Ama kime söyledik! Sayın Sağlık Bakanının da açılışta hazır bulunduğu ve sağ olsun Sayın Yorgancı’nın da Lefkoşa’dan bir eski Spor Bakanı ve duyarlı bir arkadaşımız olarak çıkıp geldiği bir gurur kaynağı vardı Mağusa’nın, Mağusa Belediyesinin bölge halkıyla yarattığı ‘Mağusa Arena’ diye kapalı bir spor salonu. Gene gözümüzün içine baka baka Sayın Milli Eğitim ve Spor Bakanının 150 milyon TL’lik, ama çiçekleri daha güzeldi tahmin ederim 200’e yakındı, çelengi geldi.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Kendi yoktu ama.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - E peki neden böyle bir açılışa Spor Bakanı gelmedi? Ve hala daha biz emekliden sinekten yağ çıkaran bir Hükümet mantığıyla cebine elimizi atarak vergi alırken, hala daha onlarca, yüzlerce emekli olmayı bekleyen insan “acaba ikramiyelerimizin son durumu ne olacak?” diye sorarken ve bu istatistiki verileri biz buraya getirirken, inatla mı yapıyorlar yani bunu? Bu dönemde siz halkın cebine attığınız sürece elinizi, her çiçek gördüğüm yerde ya bir yazıyla, ya bir Meclis konuşmasıyla, ya başka bir sataşmayla bilesiniz ki karşınızda olacağım. Ha 150 Türk Lirası deyip geçmeyin. “Damlaya damlaya göl olur” dememiş boşuna insanlar. Bu arada tabii Sayın Ahmet Kaşif’e de bölge Bakanı olarak bulunduğu bir tek duyarlı Bakan olarak bulunduğu için de teşekkür ederim. Diğer arkadaşları da beklerdik açıkçası. Ama sanki Mağusa’daki CTP’liler o salonda voleybol oynayacak ya da hentbol oynayacak düşüncesindedirler, halbuki Hükümetlerin ya da belediyelerin topluma genel olarak hizmet vermesi gerektiği noktasında maalesef algılamak sıkıntısı yaşıyor bazı insanlarımız. Resmi hizmet araçları konusunda gene istatistiki belge vermiş, bilgi vermiştim size ve bunun 50-60 milyon yıllık bütçeye çıktığını söylemiştim.

(Cumhuriyet Meclisi Başkan Yardımcısı Sayın Mustafa Yektaoğlu Başkanlık Kürsüsünü Sayın Ünal Üstel’dan devralır.)

Bakınız bir milyon bile değildi çiçek parası söylediğim. O spekülatiftir diye konuşuyorum. Ama resmi hizmet araçları 50 milyona çıkıyor değerli arkadaşlar. 50 milyon az gelirse söyleyeyim size 50 trilyondur geçmişin parasıyla. Söyleye söyleye anlamını ben de idrak ediyorum bu paraların. İhtiyat Sandığı. Okudunuz mu kaç para borçlanmıştır İhtiyat Sandığı? Devletin ne kadar borcu olduğunu biliyor musunuz? Trilyonu unuttuk değerli arkadaşlar bugünün parasında, bir trilyona yakındır bütün toplamı. Ve iki tane yerli bankamıza, kamu bankamıza olan borçlanması münasebetiyle 20 milyonluk bir teminatı gitmiştir İhtiyat Sandığının. Kimin? İşte bu sokakta sizin eylem yapmaya zorladığınız insanların parasıdır bu. Ama cevizcinin çuvalından oynanır. Gene söyledim geçen gün, ısrarla bekleyeceğim bakalım bu tadilat projesi yapılacak mı? İki milyon Türk Liralık bir Rönans Vadisindeki katliamın düzeltilmesi. Kim verecek bunun hesabını? Siz gene sinekten yağ çıkarmaya devam edin. Her şeyisine el atın bu vatandaşın ondan sonra da zevk-ü sefa içinde lale devrini anımsatırcasına harcamalar yapın. Bunlar doğru şeyler değil arkadaşlarım. Bir de yeni Meclis binası yapılıyor. E bari bu furya, bu ateş sönsün de öyle gündeme getirelim bunu değerli arkadaşlar. Yani açık yaranın üstüne

558

tuz dökmeye benzer bu. Ha bu yöntem eğer brucellayı öldürecekse dökelim tuzu samarella olsun ama tamam değil bu da. Yani bu dönemde Allah için olsun yani aklınız keser yangın yeri var dışarıda 400-500 tane taksici sokaklarda emekliler yırtınır sendikalar yollarda e, Meclis binası yapacağız. İşte bütçesi ayrıdır. E, tamam yapalım da yani davetiye çıkarırsınız yahu bu adamlar gelsin yaksın bu binaları istersiniz madem yapacaksınız yenisini biz de eskisini yakalım desinler? Bekleyin biraz unutsunlar acılarını da ondan sonra. Ondan sonra tartışalım biz Mimar Mühendisler Odasının önerilerini Meclis binasına binaen. İhaleler konusunu. Ha ihalelelere girersem pee, sabaha kadar çıkmayız buradan.

KADRİ FELLAHOĞLU (Yerinden) (Devamla) - Kaç defa ertelenen ihaleler var.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Kaç tane ihale varsa yapıldıysa hepsinde bir şaibe vardır. Hep da Ahmet Bey gelir gözümün önüne her konuşmamda çünkü bir bakıyorum sanki CTP’nin Bakanı gibi ha bire ona da vururlar yahu. Anlayamadım yani bir Başkan aday olmak bu kadar kötü mü yahu bir partide? Nasıl demokrasidir, nasıl şeydir. İşte onu sordum açılışta. Genç bir oğlu var, UBP’lidir. Ne yapalım. Babası UBP’li oldu. Demokrat Partiliydi başka partiliydi döndü UBP’li oldu, çocuk da UBP’lidir herhalde muhtemelen. Ama başarılı işler yaptı. Genç yetenekli bir UBP’li. Sordum ne oldu sana kalan ihale diye? İptal ettiler abi diyor. Yani ‘Vurun Kahpeye’ mantığı ben zannederdim ki CTP’lilere has bir görüştür UBP için ama benim yanımda köle gibi durmayan herkese şamildir başlığı altında değerlendiriliyor demek ki bu konular. Ha, tasarruf. Hüseyin Çakmak’tan 22 milyar vergi istersiniz kasaya para girsin diye. O zaman bana biri hesap vermelidir Mega Starlardan alınan vergileri, göstermelidir onların faturasını. Göstermezse ben ha bire buradan söyleyeceğim bunu. Ama kim gösterecek? Ha. İşte sevgili Kıbrıs Türk halkı görsün kim verecek bu soruların yanıtını. Ama biraz sonra zil çaldığında bu arada onu da eleştireyim, hala daha ilkokul zili çalarlar oturduk doğru dürüst bir zil yaptık çağdaş onu da kullanmazlar bu vesile ile onun da eleştirisini yapayım. Çünkü izler buradaki insanlar ve o günlerce uğraştırdığımız insanlar bu işi yapsınlar diye bir kuruş para almadan, üstelik bir plaket de almadan bir teşekkür de almadan, bir teşekkür de almadan duyarlar ilkokul zili gibi zar zar milletvekillerinin çağrıldığını parmaklarını kaldırmak üzere gelecekleri.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu istatistiki veriler ile ilgili konuşmayı yaptıktan sonra bir gazete köşesinde espri ile karışık bir eleştiri gördüm. Ne diyor biliyor musunuz? Sayın Albayrak diyor, ben 2008- 2009 ve 2010’un onuncu ayına kadarki istatistiki verileri verdim ve dedim ki, teorik harcama bilgileridir bunlar şöyle olsa şöyle olur diye. Altını doldurmadık tabii. E, 2008’de kimdi ya hükümet? 2008’de bizdik hükümet. Bir; biz doğru inandığımız her şeyi söyleyebilecek yetenekte insanlarız. Yazan arkadaşım dinlesin bunu, az evvel de mail attım kendine, basın açıklaması da gönderdim bütün gazetelere. İkincisi; 2008’de bugünkü gibi Türkiye’den gelen dayatma paketinin uygulanması gayretleri yoktu hükümetimiz tarafından, böyle yangın yanmıyordu biz de vatandaşın cebine elimizi bu şekilde atmamıştık. Üçüncüsü; bizde Kıbrıs Türk toplumunun yönetenlerinde alışılagelmiş bir eğilim münasebeti ile birkaç tane bakanın çiçek gönderdiğini ben tespit ettim, detaylara girmedim. Ama hemen hemen hepsi değerli arkadaşlar; Eğitim Vakfının çelenklerini gönderiyorlar. Yani kültürden ayrılıyor

559

iddiasıyla söylediğimiz para, eğitimde kullanabilecek ve ne kadar güzel şeyler Eğitim Vakfının yaptığını görüyorsunuz amma, şimdiki arkadaşlarımız Eğitim Vakfından öcü gibi korkuyor herhalde ki, ben hiç görmedim bir tane çelenklerini onlardan giden. Taze taze çiçekler gidiyor, ertesi gün de soluyor.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Yani Eğitim Bakanından bile.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Eğitim Bakanı bile. Eğitim Vakfının çiçeğini değil, kaldı ki yani konuşma yaptık bir hafta geçsin de sonra gönderin bir çiçek yahu bir çelenk. Ola ki bir uyanık gazeteci görür de seni utandırır. Ama kim ne utanacak. Dedik ya İsveç’te olsaydı istifa ederdi yeğenleri ama burada yeğenlerini alıp bazı üniversitelere başhekim ya da kardeşlerini, ya da bazı okullara çalışan, hademe, temizlikçi diye koyuyor bizim arkadaşlarımız. Ve harakiri marakiri de yok sonunda ha. Ödül de var çünkü ne koparırsan. Çuval buradadır, sok elini, ne kadar ceviz alırsan.

Brucella konusu, ne söyleyeyim! Ama bir hekim olarak ve bir kadın doğum uzmanı olarak diyebilirim size ki, kadınlarda düşük sayısı artmıştır günümüzde. Bunun altında acaba bu Hükümetin ikircikli tavrının, ya da bu konudaki tutarsızlığının etkileri olabilir mi, bilemem. İşte şimdi dilime geliyor diyeyim “Ulusal Birlik Partisinin kadınlarımıza verdiği değer bu mudur?” diye ama daha önce söylediydim zaten, Sayın Bakan bir kez daha tekrarlamış olayım, Ocak ayı geliyor ve Brüksel’deki toplantı gene olacak ve gene biz gitmezsek gene çıkıp eleştireceğim burada, hani tosunları gönderdiydi ya gene Tarım Bakanıyken Sayın Eğitim Bakanı şimdiki, dokuz kişilik bir heyetle ve demiştim “ülkemizde tosunlar kadınlarımızdan daha mı değerlidir?” E ikinci kez kadınları ihmal ediyorsunuz. Onun için şikayet ediyorum ben sizi tüm kadınlarımıza. Öyle ‘pişirin eti de tamamdır’ yönetenler böyle yapmaz. En azından alır bir üç tane, beş tane göstermelik yapar insan da, gündemi değiştirir belki biraz. Ha yasa var yok, efendime söyleyeyim itlaf ettiğin hayvanın parasını verirsin, vermezsin noktası ayrı bir konudur. O ayrı tartışılsın. Bu arada un gemisi de değerli arkadaşlar Mağusa Limanına bilirsiniz indirdiydi ununu. Ve dediydik inşallah yapılmaz o kullanılabilir unlardan bir şeyler. Sonra işte kahramanca biz Türkiye’ye yolacağız bunu, bilmem şunu yapacağız falan. Ayni yerde durur unlar, bu da böyle gider. Nasıl ki ayni yerde duracak topraklar Rönans Vadisinde, biz de durup durup bakacağız. Zamanla işte üç beş tane de ağaç çıkacak onun üstünde.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Yavaş yavaş eksilecek.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - İhtiyacı olan da gidip alacak ve bu iş böylece bitecek. Ha şimdi Sayın Başbakan ayrıldı ama geçen gün gerçekten o muhabirlerle ilgili toplantısında…

EKONOMİ VE ENERJİ BAKANI SUNAT ATUN (Yerinden) - Geldim ben buradayım.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Ha Başbakan, Allah Başbakan etsin seni.

560

SUNAT ATUN (Yerinden) (Devamla) – E Bakanlar demedin mi?

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Bu arada bakın değerli arkadaşlar işte bizim partinin milletvekilleri, Sayın Başkan, Sayın Bakan, gel böyle göreyim yüzünü de sana teşekkür edeceğim. Gerçekten eleştirdiğimiz konular, bu saate kadar söylediğim bütün topluma acı, yarattıkları acının çuvalları Sayın Bakan’ın da omuzlarında vardır. Ama buradan söyleyeyim, yiğidi öldüreceksin, hakkını vereceksin. Kalkınma Bankasıyla ilgili görüşmemizde, Yönetim Kurulunun ben Başkanını aradım daha sonra, bilmem ondan sonra konuştu mu Sayın Bakan. Kültür alt yapısına dair, alt yapı da dediğim bir seramik atölyesi, bir resim okulu, bir müzik stüdyosu ve saire. Kalkınma Bankasından para çıkarılabilmesinin yollarını aradık. Geri ödenmek üzere ha. Yok öyle çok içerililer hani alacakta ödemeyecek şaibesi noktası. Öder ödemez bilmem ben toplumdaki yargıyı söylerim. Geri ödenmek üzere uzun vadeli ve düşük faizli.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Yetenekli adamın torpile ihtiyacı yok.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Yoktur. Ve müracaat kabul etmeye başladık değerli arkadaşlar. Bu, bu yangın içinde yanan toplum bireylerinin, küçücük bir nefes alabileceği bir noktadır bu noktada teşekkür ediyorum. İşte bakın, Ulusal Birlik Partisi Hükümeti ille de tokatlansın diye bir hükümet değildir, doğru iş yaptıklarında da doğru söyleyeceğiz.

ÖMER SOYER KALYONCU (Girne) (Yerinden) – Tiryaki oldular.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Ama yarın öbür gün duyarsam ki Sayın Ömer Bey, dinle duyarsam ki üç kişi müracaat etti da hepsini reddettiler ondan sonra Allah acısın Yönetim Kurulu Başkanını da, ilgili Bakanı da bilmem artık. Yani bu kibar kelimeler çıksın diye ağzımdan gösterdiğim gayreti herhalde o gün için göstermeme konusunda birazcık daha rahat hissedebilme şansımı kullanacağım diye düşünürüm Sayın Ali Çetin.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) - Yani müzikten anlamayan birine kredi verebilirler müzikçi adamı YAKA’ya atadıklarına göre.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Bilemem onu. Onu bilemem. Beni kültürün kültürü yaratan adamın UBP’si, CTP’si, TDP’si ilgilendirmez yeteneği ve adamlığı ilgilendirir bu memlekette.

Ha, Sayın Başbakan ile konuşmuş efendime söyleyeyim Diplomasi Muhabirleri Derneğinin temsilcileri. Başbakan da demiş ki, ekonomimiz düzeldi Sayın Angolemli. Bunu okusan sen gülmez misin?

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) – Sen çıkan boşuna eleştirin buraşta.

561

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Yani ekonomi düzeldi diyor. Yani tabii bilmez diye adamlar dışarıda kandır çocuğu taksim istesin usulü ile gidiyor bu işler. Turist sayımız da arttı diyor.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - E, şimdi muhabirin ülkeye giren turistleri sayacak hali yok ya.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) - Kimdi söyleyen bunu? Başbakan?

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Bombala gitsin. Ha turist derken acaba Mağusa Suriçi’nde hem Lefkoşa Suriçi’nde dolaşanları kastettiyse bilemem tabii Sayın Başbakan. Piyasaya da istikrar geldi diyor. Yani ne kadar güzel kelimelerdir bunlar böyle yuvarlak yuvarlak içi dolu ama ne istikrarı. Yani mesela et konusunda piyasada istikrar var mıdır?! Yoksa gece kulüpleri ile ilgili güzel bir istikrarımız var.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) - Gazinolar var.

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Ya da efendime söyleyeyim nedir o, kumar oynanan yerler gazinolar onlarla ilgili mi var? Ha vergiler konusunda bir istikrar mı var?

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Partizanlık konusunda mı var?

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Söyledik size. Bu arada yani sanki da işte size nedir hayat pahalılığı ile ilgili bir şeyler hiç zam mam konusunda hiçbir şey yok diyor, sadece biz lüks tüketime koyduk. Zannetim ki puroyadır sadece zam.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) - Tüp gaza?

ARİF ALBAYRAK (Devamla) - Puroyadır sadece zam. Puroya üç defa zam geldi değerli arkadaşlar. Azalttık da puro içmeyi. Sağ olsun. Arada bir hükümetin faydaları işte. Bu Hükümetin faydası. Gece az öksürür insanlar çünkü pahalı yaptılar sigaraları puroları az içer insanlar, az öksürür. Hükümetin faydaları. Ama e, benzin lüks tüketimdir be arkadaşlar ya da mazot çiftçi için. Sağ olsun kaldırdılar o destekleri mestekleri de bizim koyduğumuz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; çok fazla kafa şişirmeye gerek yok. Ne söylesek aynı adrese çıkar ama bu geminin, üstünde yaşadığımız bu geminin kötü bir limana çıkmaması içindir bütün gayretimiz. İrsen Küçük varsın Harikalar Diyarında olsun, bu diyarın adı Kıbrıs’tır o ayrı. Vatandaşlar şöyle diyor. Ben bu cümle ile bitireyim sözlerimi ve bu şeye de ben de katılıyorum tanımlamaya. Doğruyu bulur bu vatandaş. Zaman zaman seçim zamanı şaşırsa da yediği kazıklarla da olsa bunları tecrübe hanesine yazar ve doğruyu bulur ve der ki, İrsen Küçük ama sorunlar büyük. Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Sayın Albayrak teşekkür ederiz.

562

Sayın milletvekilleri; şimdi sırada Sayın Kalyoncu. Sayın Kalyoncu, buyurun.

ÖMER SOYER KALYONCU (Girne) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yani Kürsüden çok şey söylendi, her milletvekili, muhalefetten çıkan her milletvekili belki bazen bir diğerinin söylediğini de söylüyor ama farklı şeyler de söylüyor. Bir anda sıralasanız Ulusal Birlik Partisinin şu andaki durumunu, yaptığı işleri, beceriksizlikleri, ihaleler ile ilgili yarattıkları güvensizliği, yalanları ile ilgili yarattıkları güvensizliği çok büyük bir liste çıkıyor orta yere, bir buçuk senede korkunç bir liste çıkıyor. Ve yani... Şimdi en önemli şey tabii yalan söyleme meselesidir. Fark ettiler ki yalan söyleyen yalan söylediği için ölmez. Hiç yalan söylediği için öldü diye bir şey yoktur. Bunu fark ettiler ve hepsi yalan söylüyor. Ama dünyada doğrusu şudur. Yalan söyleyen düşer. Yalan söyleyeni kendi kabinesi de tutmaz. E, bunlara bir baktığında, eğer nerede isterse olsun, kaçakçılık yapmışsa biri, ondan bakan olmaz. Onu milletvekili yapma konusunda bile partiler çok dikkatli davranır. Yani ilk Başbakan yalan söylerdi. İkinci Başbakan yalan söylemeye başladı. Bakanlar yalan söylüyor. Peki bu toplumda güven ve istikrar kalır mı? Bakınız, geçmişte de bir ara yargıç, Yüksek Mahkeme yargıçlarıyla UBP Hükümeti takıştıydı. Sonuçta ne yaptı bilir misiniz? Mal dağıtımında yargıçlara öncelik tanıdı. Takışma bitti. Şimdi de bu Yasada yargıçları aldı dışarı, Savcıyı aldı dışarı, yasa geçti. E, eşit işe, eşit ücret? Ne olacak yani bu eşit işe eşit ücret meselesi? En önemli şeylerden biri budur. Yani nasıl izah edilecek bu? Başka bir şey daha yaptı Ulusal Birlik Partisi. Bu Yasa Mayıs’ta iade edildi. Mayıs ayında Meclise. Öncelikle görüşülmesi gereken yasaydı bu. Cumhurbaşkanlığından geri döndü çünkü bu. Ve Cumhurbaşkanlığından geri dönen yasalar öncelikle görüşülür. Görüşülmedi. Niçin görüşülmedi bilir misiniz? Sayın Tatar’ın televizyonlarda bir ara söylediği şey vardı. “Ne yani biz bunları işte tutalım CTP’lileri de bizimle beraber seçimlerde koşturan çocuklar işsiz kalsın?” dedi ve attı kendilerini. O seçimlerde kendilerle beraber koşturan çocukları aldıklarını zannederseniz yanılırsınız. Onları da almadılar. Birtakım UBP’liler var UBP’nin içinde ki onlar birinci sınıf UBP’lidir. Onları işe alabilmek için Mayıs ayından beridir bu Yasayı görüşmediler. Özel olarak, bilerek ve isteyerek. Onlar birinci sınıf UBP’lidir. Bu Yasadan sonra da alınacak olanlar var ve hepsi de UBP’lidir alınacak olanların. Çünkü başka bir şey yapmaz UBP. Onlar da ikinci ve üçüncü sınıf UBP’li açık, net. Kendileri ifade ediyor zaten bunu. Mayıs ayında geldi. Çok acildi bu Yasa. İlk geçirdikleri, yani ilk şey yaptıkları yasa buydu, geçirdikleri yasa buydu. Eşel Mobili, arkasından bu. Geçirttiler yasayı, yasa geri döndü. Mayıs ayından beridir Mecliste bekler. Ne usul, ne hak, ne hukuk, ne sıra, ne İçtüzük hiç umurlarında değildir. Önce o birinci sınıf dedikleri UBP’liler işe alınsın diye bu Yasayı beklettiler, şimdi geçiriyorlar, çünkü artık sıkıştırdılar kendilerini. Altına imza atıp da halktan sakladıkları protokol gereği, protokolün öbür imzacısı sıkıştırdı kendilerini, şimdi getirdiler gündeme. İkinci sınıf UBP’liler bundan sonra alınacak hem üçüncüler, dördüncüler. Esas sorun bir de budur. Yani bırak yurttaşlar arasında UBP’li ve UBP’li değil diye ayırıyorlar, bir de UBP’liler arasında birinci sınıf, ikinci sınıf, üçüncü sınıf diye ayrımcılık vardır. Yani böyle bir hükümet ile nereye gidilecek ki? Nasıl gidilecek? Bu kadar acil tedbirlere ihtiyaç olduğunu söyleyen bir hükümet, ben sorarım. Geçtim çelenkleri. Çelenkleri geçtim, onlar zaten söylendi. Turizm Fonu nereye harcanıyor şimdi? Nereye harcanıyor bu Turizm Fonu? Ben söyleyeyim size. Ersan Saner çok fazla harcama yapmadı sanırım bu Turizm Fonundan. Çünkü bildiği bir alan da değildi. Anladığım kadarıyla güven duymadı kendi

563

kendine de bu konuda ve çok fazla harcama da yapmadı. Çünkü bu alan şey bir alandır, dikkatli olunması gereken bir alandır turizm alanı. Nereye harcayacaksın parayı diye. Onun yerine gelen onun harcamadığı parayı harcayıp, gazete haberi yaptırıp Ersan Saner’e yükleniyor. Bunları görüyoruz şimdi ama bu para turizme harcansın diye vardı. Efendi, gazetecilere aylık ödenek ödüyor belli gazetecilere ve gazetecilere diyor ki, beni şöyle yaptığımda çekeceksiniz ha. Ayağının tırnağından saçının teline kadar şov adam, şov. Beni diyor böyle yaptığımda çekeceksiniz ha. Başka kabul etmem böyle. Yani bu kadar şeye ihtiyaç olan bir toplumda, beş kuruşa kurşun atılan bir toplumda hükümetin beş kuruşa kurşun atıyor. Bu turizm fonu niçin böyle harcanıyor ve efendi kendi kendini reklam etsin diye harcıyor bunu. Turizm sezonu kapandı, iç turizm sezonu da kapandı. Çünkü bu Türkçe yayınlar bunu kanallarda, içe yönelik yayınlar bu reklamı. Niçin yayınlar bu reklamı hala daha? Kendi için. Bu memleketin parasını kendi için harcıyor adam. Bu bakan lazım bir gün durmasın bakanlıkta, ya bununla ilgili soruşturma açılıp Yüce Divana da göndermek lazımdır bunu. Kendi için yahu, kendinin reklamını yapsın diye bu memleketin parasını gümrükten her geçen maldan turizm fonuna katkı alınır, belli mallardan ve bu fon oluşturulur, pek çok yerden başka gelirleri vardır bu turizm fonunun ve bu fonu adam istediği gibi yayınlar ve kendi kendinin reklamı için yayınlar. Bu adam suç işliyor, üstelik yani bırakın bu kendi kendi için harcadığı, üstelik para harcıyor ve kendinden önce bakanlık yapmış UBP’li Ulaştırma Bakanının aleyhine de yazı yazdırıyor. Çünkü daha önceki Başbakanı yalan söylerdi. Rahat, daha önceki Başbakanı kendi istediği adama elektrik trafosunun ihalesi verilsin diye beş defa şartname değiştirdi, beş defa. Sonunda zannederim o şartnameye göre makinistler de trafo şeyine girebilirdi, ihalesine ama maalesef o adam geç kaldı beşinci defasında zarfı versin, ihale dışı kaldı. Niçin kabul etmedi İhale Komisyonu Başkanı Müsteşar diye, müsteşarı görevden aldılar İhale Komisyon başından ve şimdi peki yani istediğin adama vermek için sen eski Başbakan niçin verecektin istediğin adama? Partine katkı yaptı, sana katkı yaptı. Niçin, niçin yani ve o adam dışarıda kaldı. Şimdi bizim zamanımızda elektrik tellerini çekme işinin ihalesini alan firmaya kaldı bu trafo işi. Mangalda kül bırakmazdı Ekonomi Bakanı burada trafo, bir ben daha ucuza mal edeceğim size. “Ben daha ucuza mal edeceğim size” dedi. Farkında bile değil Teknecik’te kurulan trafonun başka şeyleri de dahil olduğunu fiyatın içine veya gözden saklamaya çalışıyor ve trafo daha bitmedi. Yazda elektriksizlik çekti zaman zaman insanlar. Şimdi Şubat’a ertelendi bitmesi trafonun. İki ay da uzatma istedi şirket. E, peki bunun fiyatı ne olacak şimdi bu trafonun? Bu işlerde bir trafonun fiyatı vardır, bir de insanların kaybettiği ekonomik değerler vardır o trafodan zamanında kurulmadığı için. Kaçakçıyı Bakan, hatırlarsınız milletvekiliydi, geldi buraya Kürsüye ve dedi ki “Türk yıldızları konmasın diye siz hususi sabotaj yaptınız Geçitkale Havaalanının oraya, o telleri çektiniz ve inemez uçaklar şimdi. Hususi Türk yıldızları gelmesin diye.” O günden bu yana o teller orada duruyor. Hiçbir şey olmadı. Türk yıldızları geliyor. Böyle yalancı bakan mı olur? Söyleyin bana, bu kadar ucuz mudur yani milletvekili olmak ve bu Kürsüden konuşmak? “Siz bilerek, isteyerek yaptınız. Siz karşısınız Türk yıldızlarına.” Evet böyle söyledi bu Kürsüden. Kaçakçı, yalancı Bakan. Evet. Bakın bunları söylüyorum bu Kürsüden, vatandaş da dinliyor. Hiçbirinin de gıkı çıkmıyor, çünkü doğrudur. Çünkü buramıza geldi artık. Ve o teller hala daha orada duruyor. Neler attı? Kaç milyon TL fiyat biçtiler o tellere değiştirilmesine, bilmem neye.

564

Beyefendiler; ekonomide kural vardır. Zaman değerlidir. Zaman, en değerli şey zamandır. Sen o telleri getirmeseydin, istimlak meselesi çıkacaktı orta yere bir defa başka güzergahtan geçirmek isteseydi. Gene gideceklerdi oraya istimlak edilen yerlerde eylem yapacaklardı. Utanmazlar, eylem yaptı. Yahu hade değiştirin siz şimdi o elektrik hattının yerini şu gittiniz eylem yaptınız. Yeraltı kablosu isterdiniz şu.

ARİF ALBAYRAK (Gazimağusa) (Yerinden) – Aysergi’den bahseden?

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Evet. Hade bakayım. Ya siz direklerin yerini bile değiştirmediniz. Bir buçuk senedir.

ARİF ALBAYRAK (Yerinden) (Devamla) – Rezalet durumu.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Bilmem kaç milyonadır o direkler. Bilmem kaç tanesi bu kadar zarara soktular devleti. Yahu biz devleti zarara sokmadık. Genel olarak zarara vatandaşı da sokmadık niçin bilirsiniz? Bir defa her an istimlak başlatılabilir. İki-üç direğin yeri değiştirilebilir. Çok pahalı da bir hizmet olmaz bunların değiştirilmesi, bu yerin değiştirilmesi. Ama eğer biz o gün bunu yapmasaydık bu Devlet, bu halk daha büyük zarara uğrayacaktı, çünkü Lefkoşa’ya elektrik gelemeyecekti. Ve elektriksizlik demek, kayıp demektir. Ekonomi büyük kayıp demektir. Bunu hesaplayacak durumda bile olmayan insanlar bu Kürsüden bunlarla ilgili konuştular. Şimdi de bakan oldular.

ARİF ALBAYRAK (Yerinden) (Devamla) – E, yer, brucella’lı et der bize değil.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Evet, evet, Başbakan ve çömezi.

Şimdi bakın; en basit hukuk işidir bir devlette yurttaşların eşitliği, işe girmede eşitlik, yapılan eşit işe göre eşit ücret ödenmesi en basit şeydir. Siz bunun içinden Savcılığı, yargıçları, güvenliği alırsanız, birinci sınıf vatandaşlar ve ikinci sınıf vatandaşlar diye insanları ayırmış olursunuz. Ve yargı da buna alet oluyor. Karşılığı nedir bunun? Yargı mensuplarının baremlerinin eski baremlerden olması. Açıktır bu. Hiç başka yolu yoktur. Yani o kadar bir çelişkiye düşerler kendi kendileriyle ilgili olarak bu yargıçlar bu meselede, Başka bir maddesi vardır bu Yasanın. Orada eşit ücretten bahsetmektedir yargıçlar karar verirken. Evet, biraz sonra görüşeceğimiz yasalardan biridir o, şey ek mesai ödenekleri. Olamaz, olamaz. Bir defa toplu sözleşme Anayasal bir haktır. Türkiye mersine gider, biz tersine gideriz. Türkiye’de toplu sözleşmeye geçiyor her tarafta, toplu pazarlığa, toplu sözleşmeye. Bizde yasa ile toplu sözleşme orta yerden kaldırılıyor. Evet, yapılan budur. Ondan sonra biz demokratik bir devletiz, biz İLO sözleşmelerini imzalarız, biz çalışandan, emekçiden, esnaftan yanayız, bilmem nereden yanayız. Ne yanasın sen? Nerede bir kanunsuz bir iş varsa UBP’nin adı onunla anılır şimdi.

Maliye Bakanı Hürriyet’te ilk çıktığında maaşlar Maliyeden sızdıydı o maaşlar, Hürriyet’te de çıktıydı maaşlar ve ek mesai ödenekleri. Hürriyet’te çıktı bunu çerçeveletti ve ofisine astı Hürriyet’te çıkan haberi. Ondan sonra sorduklarında kendine yok dedi

565

benden sızmadı dedi, bizde karşıyız dedi bu işe. Ondan sonra bir bakıldı ofisinde asıldı Hürriyet’in haberi. Baştan ayağa her şey yalan. Yahu bu toplumun çivisini çıkarttınız, bu toplum alınan bir takım tedbirlerle daha çağdaş normlara ulaşmak, sosyal açıdan da, manevi açıdan da ulaşmak için hükümetlerin doğru dürüst tedbirler alması gerekirken Başbakan yalan söylerse nasıl olur bu iş. Bu işler yürümez. Daha önce de söyledim başka ülkelerde yalan söylediği için yargılanır ve sorgulanır insanlar. Bizde yalan söylemek maharet oldu.... Ne oldu efendim?

BAYINDIRLIK VE ULAŞTIRMA BAKANI HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) – Size bir şey demedim.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – E, beni işaret ettin de.

HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) (Devamla) – Sizi gösteriyordum da konuşuyoruz yani, sizi işaret ettik doğrudur.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Frankfurt Kitap Fuarı. Kültür Dairesi Müdüründen hoşlanmadığı için eski Eğitim Bakanı önergeyi imzalamadı ve Bakanlar Kuruluna götürmedi Turizm Bakanı olarak ve biletler kesildi tabii, para harcandı. Şimdi Elçilik parayı talep ediyor, basında da çıktı. Hangi kalemden ödeyecek bu Hükümet bu parayı. Acaba Kemal Dürüst kimin elini, ayağını, eteğini öpecek bağışlansın diye. Yani bu noktaya düşürülüyor bu memleketin bakanları, bakanlığı, makamları. Evet, bu Kemal Dürüst’ün eseridir, bu Frankfurt Kitap Fuarı hikayesi. Büyükelçide çıktı açıklama yaptı bu parayı biz geri isteriz. Nasıl ödeyecek bunu Kemal Dürüst? İrsen Bey Tatar’la beraber bir kulpuna uyduracak şeyde, bütçede. Yoktur, ki bu parayı nasıl verecekler geri.

SONAY ADEM (Gazimağusa) (Yerinden) – Zorlu yardım edecek ödesin.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Onu kim kurtaracak. Evet, o kadar çok şeye ihtiyaç vardı, ekonomik tedbire bu ülkede bakanlar, bizim dönemin bakanlarının arabalarını derece derece yükselterek kullanmaya başladılar. Daha pahalı ve daha pahalı ve daha pahalı arabalar.

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Girne) (Yerinden) – E, ucuz araba kullanırlardı.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Evet, daha pahalı, daha pahalı ve daha pahalı arabalar.

BAYINDIRLIK VE ULAŞTIRMA BAKANI HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) – Hangi arabadan bahseden sen Allah’ını seversen?

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Yerinden) (Devamla) - Yolda da kalan var.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Markalarına bakın. Bakın markalarına. Aranızdan beceren iyi araba kullanır.

566


ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Bakın, kaç saattir konuşurum, bir tek bu arabalara itiraz ettiler ha. Doğrudur, aralarında birkaç tane var farklı, onlar itiraz etti. Ama demek ki bundan önce söylediklerimle ilgili kısmı...

HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) (Devamla) – Ayıptır söylediğin diye bıraktık seni kendi kendine.

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – Çoğu eskidi yahu.

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Be, bizim bakanlar yenilikçi değil oğlum. Yeni arabaları...

BAŞKAN – Hep beraber konuşmayalım lütfen.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Evet. Yani aslında adil, dürüst bir yönetim değil UBP’nin yapmaya çalıştığı. Yani kimi keserse bıçak... Gerçekten merak ediyorum niçin Güvenlik Kuvvetlerini ve Savcıları çıkarttılar bu işin içinden. Geçen gün de bir yasa getirdiler, biraz üzerine gittik Sivil Savunmayla ilgili, söz verdiler düzeltecekler o yasayı. O maddesini, önümüze gelmediydi komitede, onun için görüşemezdik. Dediler ki bunu da değiştireceğiz ek mesai ödeneklerini. Onlarda hala daha 1 buçuk ve 2’dir. Dediler ki “yok, onları getireceğiz daha sonra o maddeyi.” Bakalım göreceğiz bakalım ne kadar uyacaklar bu işe. Kendileri uymayabilir ama Sivil Savunma isteyecek kendilerinden yollasın bunu diye düşünürüm, çünkü çok dile sakız olmak da istemez onlar. Ama vaziyet bu.

Şimdi bu ülkenin hayvancılarını zaten zor duruma soktular. Zaten zor duruma soktular, bin bir tane yalan söylerler bu Kürsülerden hayvan sayısı CTP döneminde azalmış. Verimliliği artmayan hayvanların verdiği süt SÜTEK’e bizim dönemde arttı, hayvanlar da azaldı. Verimlilik de aynı. Bu hesaptan gelin çıkın siz. Ama biz hesap kitap adamıyız da aynı zamanda ya. Öyle yağma yok.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI TÜRKAY TOKEL (Yerinden) – Belli.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Ha, ya.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Memleketin hali belli.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Verimlilik artmadı ineklerde ama süt arttı, ama hayvan sayısını da CTP düşürttü. Nasıl oldu yahu bu hesap? Yalanla her şey olur çünkü. Yalanla her şey olur.

TARIM VE DOĞAL KAYNAKLAR BAKANI ZORLU TÖRE (Yerinden) – Mevsim mevsim değişir.

567

SONAY ADEM (Gazimağusa) (Yerinden) – Sen de istemezdin...

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Vallahi ziraat mühendisi olabilin ama senden dahil herkes bilir bunun zaman zaman düştüğünü, zaman zaman... Hayvanlar doğurduk sonra artar, nasıl yahu?

Evet, ben Ersan Bey’i bir kere daha uyarıyorum Kemal Dürüst’e karşı önlem alsın. Aksi takdirde kuyusunu kazmaktadır ve UBP’li yurttaşları da uyarıyorum, çünkü UBP yöneticileri kendi aralarında birinci sınıf, ikinci sınıf, üçüncü sınıf, dördüncü sınıf UBP’li diye tanımlamış vaziyettedir UBP’lileri. Yasayı bekletti birinci sınıfları alsın diye yüksek baremden, ondan sonrakileri eşek tepsin gibi bir durum çıktı orta yere. Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Sayın Ömer Kalyoncu, teşekkür ederiz.

Sayın milletvekilleri; onikinci sırada Sayın Teberrüken Uluçay. Buyurun.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Gazimağusa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sabahtan beridir özellikle bu birinci gündem maddesi Kamu Çalışanların Maaş ve Ücretlerini Düzenleyen Tasarı üzerinde konuşuyoruz. Birçok konuya değinildi. Belki bazıları küçük de olsa tekrar olacak ama önemli bulduğum hususlara değinmek isterim.

Bir tanesi şu Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Şimdi bundan sonra görüşmeyi öngördüğümüz başka tasarılar da var. O tasarılar bizim komiteden geçtiydi ve ek mesai ödeneğini düzenleyen, bir de haftalık çalışma saatini düzenleyen, 39 saati düzenleyen tasarılar. Bu tasarıya da baktığınızda sabahleyin konuşan sanıyorum parti başkanlarıydı dile getiren bunları, bu konuları. Şöyle bir tablo ile karşı karşıyayız. 5 aydır bekleyen bu Tasarı aşağı yukarı bir aydır bizim komitenin gündeminde olan ek mesai ödeneği ve haftalık toplam çalışma saatini düzenleyen, 39 saati düzenleyen tasarılar bir anda bu hafta, yani geçtiğimiz hafta ansızın gündeme geldi ve apar topar komiteler iki günde çalıştı ve bu tasarıları bugüne yetiştirdi. Hatta bir parti başkanı buradan dedi ki sabahleyin bu görüşmenin ertelenmesini talep ediyorum, milletvekilleri biraz daha incelesin. Özellikle bu maaş ve ücretleri düzenleyen tasarı ile ilintili olarak ve Başbakan Sayın İrsen Küçük bunu reddetti. Şimdi burada maalesef içinde bulunduğumuz vahim tablo şu; biz üzerimize düşen yükümlülüğü yerine getirmiyoruz, yani eğer bu konularda çalışma yapılacaksa önceden günü geldiğinde yapmıyoruz, son günlere bırakıyoruz ve biri bizi birileri sıkıştırıyor, yani biz ille de TC Yardım Heyetinden bu konuda sıkıştırma mı isteyeceğiz da bu Yasa Tasarılarını hızlı bir şekilde gündeme alalım, iki günde komiteden geçirelim. Eğer yapılmış bir protokol varsa ve bir taahhüt varsa bu konuların bu belirlenen taahhüt çerçevesinde yerine getirilmesi için yürütmenin, hükümetin üzerine düşeni yapması gerekiyor ama yapmıyorsanız o zaman da demek ki son gün kala veya son hafta TC Yardım Heyeti yaptığınız protokole dahil olmak üzere sizi uyarıyor. Diyor ki, bu tasarıları bu hafta geçirmen lazım. O zaman ne oluyor? O zaman konsensüs arama noktasında olabileceğimiz bu tasarılar maalesef konsensüsten uzak bir şekilde gündeme getiriliyor, dışarıda eylemler oluyor, sendikalar haliyle eylem örgütlüyor, sendikacılar

568

mahkemeye gitmek zorunda kalıyor. Neden? Çünkü sendikalar eylem yaptığı zaman polisle karşı karşıya kalıyor. Halbuki polisle herhangi bir alıp veremedikleri yok. Hatta bugün sorsanız polislerin yüzde 90’ı da bu Tasarıya karşıdır ama sendikalar bunu dillendirmek için eylem yapmak zorunda kalınca polisle karşı karşıya kalıyorlar ve sonuçta da mahkemeye düşüyorlar ve mahkemeden de şöyle bir sonuç çıkıyor. Diyor ki, polisi görev yapmaktan engelledi. Ne göreviydi orada polisin yaptığı? Sendikaların yaptığı eylemi engelleme görevi. Sendikalar bu eylemi niçin yapıyor? Sendikalar bu eylemi hükümet kendilerini kaale almadıkları için yapıyor. Halbuki kaale alsa belki de belli konularda, hepsinde olmasa bile bir ortak görüş çıkacak ortaya ve bu ülkenin içinde bulunduğu bu vahim tablodan zaten çıkmanın tek yolu budur. Başka türlü gerek TC ile yaptığımız protokollerden esinlenen sonuçlar, gerekse dünyanın içinde bulunduğu ekonomik sorunlar nedeniyle ve gerekse bizim siyasi problemlerimiz, çözümsüzlük meselelerinden dolayı içinde bulunduğumuz sıkıntılar nedeniyle bizim çıkış yolumuz zaten belli kesimlerle bir konsensüs sağlayarak, TC makamları ile ülkemizin içinde bulunduğu gerçekleri masaya yatırarak bu çıkış yolunu kurgularken bize ait, bizim gerçeklerimizi göz önünde tutan plan ve projelerle önümüzü bulmaya çalışmak, geleceğimizi kurgulamak. Özellikle ekonomik ilişkilerimizi bu tarzda ele almamız gerekiyor ama bakıyoruz bunu bırakın bir kenara yapmıyoruz. İçinde bulunduğumuz dönemde beş ay önce böyle bir tasarı gündeme geldi, Genel Kuruldan geçti, Anayasa Mahkemesinden geri döndü. Beş aydır bekliyor. Bu hafta apar topar geldi gündeme. İki günde, belki de daha iyi bir barem tablosu çıkacak, yani belki sendikalarla bir şekilde uzlaşacaksınız ama bir arayışta yok. Bizim komitenin gündeminde olan haftalık çalışma saati 39, tek mesaiye geçiş. Ben kendimi bildim bileli bu ülkede sendikalar tek mesaiye geçişi savunuyor. Ama böylesine bir konuda bile konsensüs arayışını biz yakalayamadık. Peki ben merak ederim hangi konuda bu ülkede konsensüsü bulacağız biz? Yani diğer çevrelerle, sivil toplum örgütleri ile, sendikalarla, iş adamlarının örgütleri ile Ticaret Odası, Sanayi Odası olsun ve diğer İŞAD ve GİYAD’la. Yani bu kesimlerle sivil toplum örgütleri ile hangi konuda biz konsensüs sağlayacağız ekonomik konulardan? İşte tek mesaiye geçiş herkesin savunduğu. Ama bir ay önce komitede gündeme geldi oturduk konuştuk, sendikalar önerilerini dile getirdi, karar aldık bunu ileri bir tarihe erteledik dedik ki sendikalarla uzlaşı arayalım ve bulalım. En azından bulmak için zorlayalım o yüzden erteledik. Bir ay geçti ansızın apar topar bizim komiteler toplantı ne oldu? Eee bunun geçmesi lazım, Pazartesine kadar geçmesi lazım. Eee peki ne oldu konsensüs? Eee yok. Peki bir noktaya gelebilir miyiz 39 saat? Eeee bu bir yerinden tutulabilir. Peki tutulabildi mi? Hayır olmadı. Neden? Çünkü bir konsensüs arayışı hiç olmadı sendikalarla. Halbuki ben iddia ederim ki bu konuda bir konsensüs sağlanabilirdi tek mesai ile ilgili konudan bahsediyorum. Dolayısıyla biz bunları yapmak yerine aynen bunda olduğu gibi beş aydır bekleyen tasarı ansızın gündeme geliyor. Ve bugün bunu görüşüyoruz geçecek kamu çalışanlarının maaş ücretlerini düzenleyen tablo değişecek. Şimdi buraya baktığınızda hangi gerçeklerle karşı karşıyasınız? Bir, bundan sonraki süreçte kamuda istihdam edilen insanlarımız ayni okulu bitirse de kamuya işe girdikten sonra aynı işi yapmış olsa da kamuda halen çalışan iş arkadaşı ile beraber farklı maaş alacaklar. Peki bu eşitlik ilkesine uygun mu? Hayır değil, aykırı. Ayni işi yapacaksın, aynı okuldan mezun olacaksın, belki sadece yıl itibarı ile giriş yıllarında farklılıklar olacak ama sen farklı maaş alacaksın. Neden? Çünkü böyle bir milat var önünde. Eğer bugün geçerse 25 Ekim. O 1987 Yasası gibi 87’den önce girenler, 87’den sonra girenler

569

bu kadar senedir Meclisteyim hep bu konu konuşulur bu da böyle bir milat olacak Sayın Başkan, değerli milletvekilleri. Ve maalesef gelecekte bizi insanlar sorgulayacak çok açık ve net söylüyorum. Gelecekte bizi insanlar sorgulayacak çünkü biz bununla aslında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin genel standardını aşağıya çekiyoruz. Yani mali tablolara bakarak yahu kamu disiplinini sağlayalım, gelir-gider tablolarını biraz daha düzenleyelim. Bu kadar basit değildir bu türden yapılan düzenlemeler. Çünkü bu gerçekten Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti genel standardının, genel seviyesinin aşağı çekilmesi demektir ve ileride bizim çocuklarımız bugünkü çocuklar, bugünkü gençler bizi sorgulayacak, maalesef sorgulayacak. Çünkü onların standardını da aşağıya çekmiş olacağız. Ve bu ülke gittikçe TC standartlarına uyum sağlamaya başlayacak. Yani bir taraftan Avrupa Birliği hedefi ile uyum yasaları çerçevesinde çalışması gereken Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriyetinin mevcut standardına düşme tehlikesi ile karşı karşıya kalacak. Ve ileride bizi bugünün çocukları, gençleri sorgulayacak, bu bir milat olacak. Dolayısıyla bugün karar verilirken ona göre verilmelidir çok basit bir şey değildir bu. Bununla genel hayat standardı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde aşağıya çekiliyor. Çok basit bir şey söyleyeyim. Eğer siz kamuda istihdamı teşvik etmek istemiyorsanız başka şeyler yaparsınız. Bunu değil. Bu en son teşvik eden etmendir. Siz kamuda istihdamı teşvik etmeyip özel sektöre kaydırmayı düşünüyorsanız ve bu istihdam sorununu gidermek için bunu da bir yöntem olarak düşünüyorsanız maaşları aşağıya çekmek bir yöntem değil, maaşları aşağıya çekmek bir yöntem değil. Maaşları aşağı çekmek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin genel olarak bulunduğu seviyeyi, standardı aşağıya çekmek demektir ve bugün yapılacak olan da budur maalesef. Dolayısıyla bu konuyu bu şekilde değerlendirmek gerekiyor. Tabii Anayasa Mahkemesi bir yorum yaptı itirazlara istinaden. Sabahtan beri diğer arkadaşlarım da bahsetti, Komite üyesi milletvekili arkadaşlarda bu konudan bahsetti. Ben çok kısaca bir yönünü dikkatinize getirmek istiyorum. Anayasaya aykırılık buldukları, ek mesai ödenekleri ile ilgili olan kısım ki yapılan düzenleme Ulusal Birlik Partisi Hükümeti tarafından ek mesai ödenekleri ile ilgili bir havuz oluşturmak ve bu havuza bağlı olarak ilgili dairelerin ödeneklerini sabitlemek, orada ne kadar fazla ek mesai yapılır ise yapılsın saat başı birim düşeceğinden dolayı havuzda ayrılan pay belli. Dolayısıyla X dairede aynı saati ek mesai olarak yerine getiren, çalışan alacaktı on birim örneğin, Y dairede aynı hizmeti aynı saatte ek mesai görevini yerine getiren çalışan da alacaktı dokuz birim. Biz o günlerde hatırlıyorum Kürsüde dedik ki “bu konu böyle uygulanamaz. Bu eşitlik ilkesine aykırıdır. Anayasa Mahkemesinden de geri dönecek” dedik. Ama uyarılarımızı maalesef Hükümet dikkate almadı. Almadı ve bakın Anayasa Mahkemesi ne diyor o günkü düşünce için; “aynı baremin aynı kademesinden maaş çeken eşit süreli ek çalışması olan iki kamu görevlisinin farklı miktarlarda ek çalışma ödeneği hak etmeleri daha açık bir ifade ile birinin diğerinden daha düşük ödenek alması anlaşılabilir, kabul edilebilir bir sonuç değildir.” “Sonuç değildir” diyor. “Böyle bir sonuç ne vicdana sığar, ne akla uygundur, ne de adildir. Böylesi bir sonuca açık olan yasal düzenlemenin adil bir hukuk düzeni içerisinde yeri olmasa gerek.” Yani Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu çalışanlarının ücretlerini düzenleyen bu Tasarıyı, baremlerin aşağıya çekilmesini Anayasaya aykırı değildir diye yorumlayan mantık bizi burada bu sözler ile bana göre mahkum edildi. Vicdana, hiçbir vicdana sığmaz diyor, akla uygun değildir diyor. Ve aşağıda söylediği cümleyi, diğer cümleleri de okumak istiyorum Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ödenek hak edişine odaklı bir değerlendirmede ayni hukuki konumda aynı

570

statüde olan ve eşit süreli ek çalışma yapan iki kamu görevlisinden birinin diğerinden daha düşük bir ek ödeneğini hak ettiği sonucunun doğması tartışılmayacak kadar vicdansız, akla aykırı ve adaletsizdir.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) – Tabii bu iki yorum arasındaki fark da insan hakkı olanı karıştıracak kadar haksız ve adaletsizdir. Ve vicdansızdır.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) - Kesinlikle, kesinlikle. Şimdi de ona geleceğim. Zaten ilk söylediğim o idi. Yani aynı, bundan sonra işe girecek olan kamu görevlisi daha önce içeride bulunanla aynı konumda olsa bile farklı maaş alacak. Bu eşitlik ilkesine aykırı.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) (Devamla) - Ayni gün de girse bile de biri güvenlikte, hukukta görev alacak biri de Maliyede gene eşitsizlik vardır.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) –Evet, kesinlikle. Dolayısıyla bu ek mesai ödeneği ile ilgili Anayasa Mahkemesinin yaptığı yorumda bu kullandığı cümleler Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ne yenilirdir, ne yutulurdur. Yani biz buna laik değiliz. Beş ay önce buralardan konuşuldu, uyarılar yapıldı, denildi ki hükümete bu yapmak istediğin düzenleme eşitlik ilkesine aykırıdır. Anayasa Mahkemesine, Anayasaya da aykırıdır ve bizi bu hallere düşürme. İnsanlar sokağa çıktı sendikalar gösteri yaptı sonuçta polisle karşı karşıya kaldılar. Peki kimdir burada polisle karşı karşıya kalan sendikacı mı problem yaratan? Yoksa aynen burada yazdığı ifadeye bakın. Tartışılmayacak kadar diyor vicdansız, akla aykırı ve adaletsizdir. Olamaz böyle bir şey. Yani biz bunlar var iken ortada böylesine yasa tasarılarını bu Mecliste hala daha yapmaya devam edeceğiz? Gerçekten ben bunu merak ederim. Yani eğer bu ülkede düzenlemeler yapılması gerekiyorsa tasarruf için, ekonominin daha iyi olması için yani bizim de kurumlarımız vardır oturalım, hükümet otursun hazırlatsın bir plan, proje nelerin yapılmasına dair gitsin TC Bakanları ile tartışsın, belli bir noktaya getirsin bu işleri böyle durumlara düşmeyelim yani. Gerçekten böyle durumlara düşmeyelim. Yani tartışılmayacak kadar vicdansız diyor, yani yasama. Kim yaptı bunu? Kim geçirdi bu Genel Kuruldan? Ulusal Birlik Partisi hükümeti ama biz o gün bunu söyledik. Dolayısıyla aklın yolu birdir. Böyle aceleye getirmeden bu konuları birilerinin dayatmasına da gerek kalmadan oturalım ele alalım bu işleri çözelim yoksa daha çok başımız ağrıyacak bu işlerde. Şimdi geçen gün, geçen gün gazetelerde bas bas protesto var. Kimi? Avrupa Parlamentosunu. Ne oldu? Doğrudan Ticaret Tüzüğü ile ilgili Avrupa Parlamentosu Hukuk Komitesi dedi ki hukuki zemin yok, hemen protesto. Ee peki biz niçin Avrupa Parlamentosunun Hukuk Komitesini protesto ederiz? Bizim yaptığımız nedir? Bizim yaptığımız nedir? O zaman bizim protestolarımızın hiçbir değeri yoktur demektir bu. Hiçbir anlamı yoktur demektir. Dolayısıyla Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; diğer tasarılarla konuşulurken onlarla da ilgili görüşlerimizi ortaya koyacağız en azından komitede ortaya koyduğumuz görüşleri. Ama bugün konuşulan bir kaç konu vardı çok kısaca konu dışı olduğu için çok kısa söyleyeyim altını çizmek adına. Bir kere bu Kıbrıs Türk Hava Yollarının çalışanlarının sorunu bir an önce çözümlenmeli. Yani Kıbrıs Türk Hava Yolları çalışanlarına bir ışık gösterilmeli. Çünkü gelinen nokta artık dayanılmaz noktanın da

571

ötesine geçmiş durumdadır. Bu elzem bir konudur. Bu bizi ilgilendiren bir kondur. Kendi insanımızı ilgilendiren bir konudur. Yıllarca hizmet vermiş bu ülkeye, bu çalışanlara bu noktada da olsa sahip çıkıp bir an önce bu sorunu gidermek gerekiyor. Kurum yok ortada ama çalışanların hakları var, mağduriyetleri var bunların giderilmesi gerekiyor. Bir da işte gazetede gördük ansızın Ercan özelleştirilecek. Zaten bu ülkede böyle bir takım son güne kalan dayatmalardan dolayı neyin, nasıl daha iyi olması gerektiğini tartışma zamanı da bulamıyoruz, zemini de bulamıyoruz ama yani gazetede ansızın Başbakan Sayın İrsen Küçük diyor ki Ercan özelleştirilecek. İşte bizim ülkede eksik olan bu. Yani ne yapılacaksa çıkın kamuoyu ile paylaşın, planınızı, projenizi açıklayın, kamuoyu da bilsin. Birilerinin de dayatmasına da gerek kalmasın. Bizim ülkemizde özelleştirme yasası yoktur. Özelleştirmenin nasıl yapılacağına dair direktif de yoktur, genelge de yoktur.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) (Devamla) - Ama biz özelleştirmeyiz ki, peşkeş çekeriz durmadan.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) - Dolayısıyla demek ki biz özelleştirme yapmayız, ya yok ederiz, ya da birilerine altın tepside sunarız. O zaman yapacaksak doğrusu ne ise onu yapalım. Otursun Hükümet kurumlarını çalıştırsın, bu konuda çok bilgili, deneyimli insanlarımız var. Hem de kamuda çalışan. Üniversitelerde akademisyenler var. Dolayısıyla gerçekten hizmet alabileceğimiz, fikir alabileceğimiz çok değerli insanlar vardır bu ülkede. Birilerinin bize dayatmasına gerek kalmadan mutlaka bunların yapılması gerekiyor.

Bir de son olarak değinmek istediğim konu şudur, o da konu dışı olduğu için kısaca, Tikveşli konusu. Gerçi konuşuldu, Önder Bey de açıkladı, sabahleyin de konuşuldu. Şimdi bu konu ansızın bu hale geldi. Benim ister istemez aklıma şu geldi, Gönendere Süt Fabrikası bunu emsal olarak kullanamaz?

ÖMER SOYER KALYONCU (Girne) (Yerinden) – Kullanabilir.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) - Kullanabilir, kullanabilir. Orada yapılan yatırımlar, heba olan sermaye, ya... Dolayısıyla işte maalesef içinde bulunduğumuz konular bizi o noktalara getiriyor ki zamanında ve gerektiği şekilde müdahale etmezsek ve üzerimize düşeni yapmazsak ya birileri bizi yargılar, ya birileri bizi vicdansız diye nitelendirir ve birileri de bizi yapamadık diye bir kenara iter, kendi yapmaya başlar. O zaman da atı alan Üsküdar’ı geçer, biz de bu ülkeyi bir yerlere götüremiyoruz. Teşekkür eder, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Sayın Teberrüken Uluçay teşekkür ederiz. Sayın Özkan Yorgancıoğlu söz sırası sizde. Buyurun.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Lefkoşa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Anayasa nedir? Her ülkenin kullandığı kuruluşunda toplumsal mutabakat ile ortaya çıkardığı yasalar bütünü değil midir, yasaların temeli değil midir? Taa Magna Carta döneminden, yani bin kusur yıl önceden bu gelenek bütün ülkelerde uygulanmıyor mu? Nedir bunun temeli? Toplum ile yönetenler arasında bir sözleşme, bir akit. Siz yönetenler

572

olarak toplumdan, toplumun bireylerinden beklentilerinizi koyarsınız, toplum da yönetenlerden beklentilerini ortaya koyar ve global bir bütün çıkar, yasaların anası dediğimiz ve yasaların esinlendiği bütünlüklü bir kurallar silsilesi çıkar ortaya. Bizim de Anayasamız vardır. Federe devlette de, öncesinde de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunda da vardır ve yasalarımız Anayasamızın ruhuna uygun olarak onun altında oluşturulmuştur. Peki Anayasamızda insanlarımızın örgütlenme hakkı var mıdır? Vardır. İş bulma hakkı var mıdır? Vardır. Toplu Sözleşme, grev, referandum hakkı var mıdır? Vardır. Peki biz devlet olarak, yönetenler olarak bu haklara saygı gösteriyor muyuz? Ulusal Birlik Partisi hükümeti bu haklara saygı gösteriyor mu? Hayır. Öyle bir niyeti var mı? Hayır. Bu Yasayı bu Meclise zorla kabul ettirmeye çalışmasından bellidir ki bundan sonra da böyle bir niyeti yoktur. Peki o zaman şu soru da akla gelir. Siz devlet olarak, yönetim olarak, hükümet olarak Anayasaya saygılı değil iseniz ve tek taraflı bunu uygulamaktan imtina eder iseniz vatandaşların yani sizinle akit yapan diğer kesimin bu Anayasaya veyahut da yasalara saygılı olmasını nasıl beklersiniz? Öyle bir hakkınız var mı? Hayır olmaması lazım. Çünkü siz yönetenler olarak bunu tek taraflı uygulamıyorsunuz, reddediyorsunuz, işinize geldiği gibi kullanmaya çalışıyorsunuz. Nasıl mı yapıyorsunuz bunu? Söyleyeyim. Yasalar yasa dışı taksicilik yapılmasını engeller ve siz yasaları gözetmekle yükümlü bir hükümetsiniz ama siz yasa dışı taksicilik yapanları tutacağınıza kendi haklarını savunan taksicileri tutuyorsunuz yani yasaları uygulamıyorsunuz. Siz grev ve toplu sözleşme hakkına saygı göstermiyorsunuz. Bugün görüştüğümüz Yasa ile insanların hakkından toplu sözleşme hakkını elinden alıyorsunuz.

(Meclis Başkan Yardımcısı Sayın Mustafa Yektaoğlu Meclis Kürsüsünü Sayın Ahmet Eti’ye devreder.)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI TÜRKAY TOKEL (Yerinden) – Yabancılara taksicilik yapma yetkisi verdiler.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Devamla) – Efendim.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Yabancılara taksicilik yapmak için yetki verildi. Bunu hükümetin denetimindedir, sertifika verdi insanlara taksicilik yapsın.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Devamla) – Hükümet sizsiniz Sayın Bakan şimdi.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - İptal edelim, atalım, atalım. Yani atalım.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Devamla) - Hükümet sizsiniz. Hükümet sizsiniz. Hükümet iki seneden beri sizsiniz. Geçen gün taksicileri tutan sizin hükümetinizdir, bizim hükümetimiz değildir. Kaçak taksicilik yapan, insanları ihbar eden, aynı anda grev yapılırken, gösteri yapılırken ihbar ettiği halde tutmayan ama grev yapanları, gösteri yapanları tutan sizin hükümetinizdir. Dolayısıyla hükümette sizsiniz, sorumlu da sizsiniz bundan.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Verdin, sen bu izni verdin. Benim atmam lazım bunları şimdi.

573

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Devamla) – Ben yanlış yapmış olabilirim.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Haksızlığın ....

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Devamla) - Ben yanlış yapmış olabilirim, hükümette şu anda sensin ve yürütmede sensin. Bunları düzeltmek eğer varsaydı bir yanlış bunları düzeltmek senin görevindir ama düzeltmiyorsun. Yasanın sana emrettiğinin hilafına aslında hakkını arayanı tutuyorsun burada Meclisin önünde olduğu gibi. Burada Meclisin önünde olduğu gibi. İnsanları, sendikacıları Mahkemelere sürüklendiği gibi polis tarafından tutulup zorla arabalara, minibüslere doldurulduğu ve haklarında soruşturma başlatıldığı gibi bugün yürütmede sensin. Ve bu Yasada yine Anayasanın eşitlik ilkesinin hilafına bazı kesimlere ayrıcalık yaratmaya çalışan yine sensin.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Tek haklı olduğunuz burasıdır.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Devamla) – Haklı olduğumuz çok yer vardır. Haklı olduğumuz çok yer vardır. Bakın bu Yasa herkes söyledi ama uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu bir kez daha altını çizmek gerekir. İLO sözleşmelerine aykırılığı ortada dururken ve biz uluslararası hukukun bir parçası olmaya çalışmak gibi bir görevle karşı karşıyayken böylesi bir Yasayı da buraya sevk etmenizin hiçbir anlamı, etiği ve inandırıcılığı yoktur. Siz bir taraftan biz Avrupa Birliğine yürüyoruz diyeceksiniz bir taraftan da Avrupa Birliğinin hukukunu öngören ve sizin de daha önce Meclis olarak bizim hepimizin kabul ettiği yasaların hilafına yasa yapacaksınız Bu konuda kimseyi inandıramazsınız.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Hazır bulduk. Başbakanlıkta bulduk bu Yasayı siz hazırladınız.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Devamla) - Benim bildiğim Hükümetler değiştiğinde bütün yasalar kadük olur Sayın Bakan. Siz isterseniz getirirsiniz, istemez iseniz getirmezsiniz. Bizim niyetimiz olsa idi hazırladığımız gibi Meclise sevk ederdik. Başbakanlıkta kalmazdı.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Başbakanlıkta bu vardı.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Devamla) - Başbakanlıkta kalmazdı. Bizim niyetimiz olsa idi biz onu Meclise sevk ederdik. Ama yasalar, yasalar hükümetler değiştiğinde kadük olur. Siz isterseniz Meclise sevk edersiniz.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Siz cesaret edemediniz, biz getirdik.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Devamla) - Siz çok cesursunuz. Evet, halkı dövmede, cebindeki parayı almada, onu polis ile karşı karşıya getirmede bizden çok daha cesursunuz, haklısınız.

574

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Sizin bize katıksız destek vermeniz lazım.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Devamla) - Haklısınız, bizden bu konularda çok daha cesursunuz.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Sizin cesaret edemediğiniz adımları attık. Bize katıksız destek vermeniz...

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Devamla) - Keşke böylesi bir Yasayı meclise getireceğinize üç yıl, beş yıl devlete hiçbir istihdam yapmayacağım diye bir yasa getirseydiniz ve...

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Ha, gelecek size 5 bin istihdam yapacaksınız, 5 bin istihdam...

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Devamla) - Ve, ve insanlarımız arasında bu kadar ayrıcalık yaratacak bir ortam yaratmazdınız. O zaman, o zaman sizi takdir ederdim belki.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Geleceksiniz, 5 bin istihdam yapacaksınız, biz de bunların maaşlarını hazırlayacağız...

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Devamla) - Bakın, bakın, bakın, arttıran yok mu? 10 bin, 15 bin, 20 bin.

FATMA EKENOĞLU (Güzelyurt) (Yerinden) – Sizin verdiğiniz cevaplar var istihdam o kadar değildir. Abartamayın. Söylediniz yalana kendiniz de inanmayın, söylediğiniz yalana dönüp inanmayın.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - 5 bin istihdam yapacaksınız, bunların paralarını ödemek için vergi getirin...

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükümette olmanın sorumlulukları vardır, mazeret üretmek hiçbir hükümettin haddine değildir. Hükümette olmanın sorumlulukları vardır.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Bu Yasayı getirmek sorumluluktur. Biz de getirdik.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Devamla) - Dolayısıyla, dolayısıyla sorumluluklarınızı yerine getireceksin de bu sorumluluklarınızı yerine getirirken insanlarımızın cebine elinizi uzatmayacaksınız. Bakın bu Yasa ile devlet bundan sonra aslında verilme olmaktan uzaklaşacak. Çünkü gerçekten kaliteli insanlarımız, eğitimi iyi olan, kendini iyi yetiştirmiş insanlarımız bu maaşlar ile bu devlete gelip çalışmaz. Niye çalışsın?

575

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Çok var, çok var gelecek olan.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Devamla) - Niye çalışsın?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Niye gelmesin?

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Devamla) - Niye gelsin?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Dışarıda bir asgari ücrete çalışan niye gelmesin?,

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Devamla) - E bu dünya yalnızca bizim ülkemiz ile sınırlı değildir ya.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - O ayrı, o ayrı.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Devamla) - Nasıl ayrı, nasıl ayrı? Globalleşen bu dünyada kaliteli insanların bu ücretler ile bu ülkeye gelip çalışmasının mantığı nedir?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Gelir efendim, 2 milyar az bir para değildir.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Devamla) - 2 milyar az bir para değildir, biliyorum, biliyorum. Ben, ben...

EKONOMİ VE MALİYE BAKANI ERSİN TATAR (Yerinden) – Türk Lirası güçleniyor.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Devamla) - Ha, biz kendi kendimizi kandıralım. Türk Lirası yükseliyor. Kandıralım kendi kendimizi. Bakın seçenekler çoktur asıl bu ülkede, bu ülke insanı için de seçenekler çoktur. Dolayısıyla bundan sonra bu ülkenin hizmetlerinin kalitesinin artması için ortaya koyduğunuz bu Yasa mümkün kılmayacaktır böyle bir talebi. Ve insanlarımız devlette aldıkları hizmetin kalitesinin çok daha düşük olduğu bir ortam ile karşı karşıya kalacaktır. Rekabet etme koşulları devletin diğerleri ile rekabet etme koşulları ortadan kalkacak. Yetenekli insanlarımız ya Türkiye’de ya yurtdışında iş bulacak, serbest rekabet koşullarında yaşanacak olan budur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz hala daha bu ülkenin ekonomisini maliye politikası ile yürütmeye çalışıyoruz. Mali tedbirler ile bu ülke ekonomisini geliştirmeye çalışıyoruz. Dünyanın hiçbir tarafında görülmüş bir olay değildir bu. Yapılması gereken aslında ülkenin ekonomisini büyütmeye yönelik tedbirler almaktır. Devletin giderlerini azaltmak en son, en son, hele hele bunu emeklinin cebine el atarak, hele hele bunu devlette işe başlayacak insanların maaşlarını düşürerek, o yöntemler ile yapmaya çalışmak çok daha büyük bir yanlıştır. Çünkü aslında ekonomiye kullanım için sürdüğünüz sıcak paranın azalması demektir ki bu ülke ekonomisinde dolaşımı kamçılayan, çarpan etkisini yaratan paranın etkisini azaltma ile eş anlamlıdır. Ama

576

piyasanın bütününde dolaşan parayı yani ekonomiyi büyüterek, üretimi arttırarak, özel sektörü teşvik ederek, yeni iş yerleri açılmasını sağlayarak elde edeceğiniz paranın çok daha büyük anlamlı olduğunu zannederim ki hepimiz biliyoruz ama bunu yapmaya cesaretimiz yok, bunu yapmaya yeteneğimiz yoktur. Acı olan da budur.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Biraz önce Anayasanın toplumsal bir mutabakat olduğunu söylemiştik. Toplumla yönetenlerin karşılıklı bir anlaşma olduğunu ve bu anlaşmaya tarafların sadık kalması gerektiğini söylemiştik. Şimdi Hükümet kendine göre haklı bir gerekçe ortaya koyuyor ve diyor ki, ülkemiz çok zor koşullardan geçiyor dolayısıyla bizim tedbir almamız gerekir. Genel anlamda baktığımda doğru gibi görünür bu ama Anayasanın toplumsal mutabakat anlayışı ile tamamen zıttır, yapılması gereken, hep muhalefetin önerdiğidir o da şudur. Evet bir değişiklik gerekiyorsa, nasıl ki Anayasa oluşturulurken ve Anayasadaki haklar karşılıklı olarak yönetenlerle halk arasında bir mutabakata varılmış ise, şimdi de bu sorunların tespiti ve sorunların çözümünde aynı mutabakatın aranması gerekir. Toplumsal bütün kesimlerin bu sorunların tespitinde ortak edilmesi gerekir ve bu sorunların çözümü için üretilecek önerilerde de katkısı olması gerekir. İktidarın, benim çoğunluğum vardır ben istediğimi yaparım mantığı ile hareket etmesi halinde, bu ülkeye ekonomik anlamda vereceği zararın ötesinde bu ülkeyi sürükleyeceği yer kaostur, karanlıktır ve ülke insanının geleceğe yönelik beklentilerinin boşa çıkması demektir. Bunun bir an önce durdurulması ve toplumsal mutabakatın sağlanması adına daha değişik formüllerin aranmasında büyük yarar vardır diye inanıyorum. İktidarların görevi insanların, o ülkede yaşayan her insanın yaşam kalitesini artırmaktır, devlete olan güvenini artırmaktır ve yasalara saygılı olunmasını sağlamaktır ama bu konuda birinci görev kendisine düşmektedir. Eğer bir iktidar ne Anayasaya, ne yasalara saygı göstermiyor ise, halkın bu Anayasaya ve yasalara saygı göstermesini beklemesi beyhudedir, boşunadır. Böylesi bir bekleyiş de varsa önümüzdeki günlerde göreceğiz ki insanlarımız artan oranda bu iktidara karşı tepkilerini daha geniş bir şekilde, daha yaygın bir şekilde koymaya, ortaya koymaya devam edecektir.

Ben tekrar altını, şunun altını çizerek sözlerime son vermek istiyorum. Bu ülkede evet sorunlar vardır ama bu ülkede, bu ülkenin sorunlarını çözecek kadar yetenekli insanlar da vardır. Biz bu ülkeli olup da İngiltere adına Kanada’da elçilik yapan insanlardan yararlanmıyoruz. Biz bu ülkeli olup da Dünya Bankasında görevli olan arkadaşlarımızdan, genç değerli arkadaşlarımızdan yararlanmıyoruz. Biz bu ülkede olup, bu ülkede yaşayan ve kendini kanıtlayan, ekonomiden anlayan politikadan anlayan insanlarımızdan yararlanmıyoruz. Biz her şeyi kendimizin bildiğini, en iyi bildiğini üstelik varsayarak ve toplumsal mutabakatı da göz ardı ederek ve çok acele şekilde kararlar vererek bu ülkeyi yönetmeye çalışıyoruz. Sanırım ki böyle yaparak hem kendi ülkemize, hem kurduğunu iddia ettiğimiz devlete hem de insanlarımıza zarar veriyoruz.

Bütün bu konuşulanların dikkate alınması umuduyla hepinize saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yorgancıoğlu.

Buyurun Sayın Fellahoğlu.

577

KADRİ FELLAHOĞLU – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; bugün epey zamandan sonra kamuda çalışan insanlarımızın barem, maaş ve diğer ödenekleri ile ilgili Yasa Tasarısını görüşmek durumunda kalıyoruz. Ben söz konusu Yasa Tasarısını değerlendirmeye başlamadan önce...

BAŞKAN – Sayın vekiller dinleyelim lütfen.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Birçok kez gündeme getirdiğimiz ama böylesi bir günde daha açık, daha net bir kez daha gündeme getirilmesi gerektiğine inandığım yaklaşık 18 ay önce Erken Genel Seçimler arifesinde Ulusal Birlik Partisi Genel Başkanı iken Sayın Derviş Eroğlu’nun kamuda örgütlü iki sendikaya yazılı olarak partisinin mühürü ile birlikte verdiği bir bu konu ile ilgili yazıya değinerek başlamak istiyorum sözlerime.

Sayın Mehmet Özkardaş Kamu-Sen Genel Başkanı, Sayın Ahmet Kaptan KTAMS Başkanı. Tarih 11 Şubat 2009. Seçim arifesi sendikalar partilerin görüşlerini istedi belli konularda ve hemen o dönem parti oturdu görüşlerini yazdı, verdi. Şöyle başlıyor yazı; “Ulusal Birlik Partisi Kıbrıs Türk Halkının özgürlük, refah, huzur ve güven içinde yaşamasını sağlama yönünde faaliyet göstermeyi görev kabul etmiş bir partidir.” İnsanların özgürlüklerine, insanların demokratik haklarına ne kadar değer verdiği gün gibi aşikardır. İktidarı ele geçirdiği günden itibaren çalışanlar yasal haklarını kullanmak için, demokratik haklarını kullanmak için eylem yapmak istiyorlar ama Hükümet polis gücünü kullanarak yasa dışı olarak yolları kesiyor ve insanların en doğal hakları olan, yasal hakları olan eylemlerini yapmak istedikleri yerde yapmayı engelliyor. Verdikleri belgede ne kadar Hükümete geldikten sonra çeliştiklerinin daha yazının en başında ortaya çıktığını rahatlıkla görebilmemiz mümkün ve yine tabii böyle hamasete dayanan, popülizme dayanan ifadeler vardır girişinde ben bunlar üzerinde çok fazla durmayacağım ama tam da konumuzla ilgili maddeleri iki önemli madde vardır ki bu yazılı taahhütnameye rağmen Ulusal Birlik Partisi Hükümeti Sayın Derviş Eroğlu Başkanlığında, başbakanlığında tamamen tersi adımlar atmıştır. 1’inci madde şu; “Kamu Çalışanlarının Aylık (Maaş- Ücret) ve Diğer Ödeneklerinin Düzenlenmesi Yasa Tasarısına partimiz gerek komite çalışmaları gerekse Genel Kurulda “ret” oyu kullanacaktır.” Bunu geldi tam tersini yaptı. Hayat Pahalılığı ödeneğinin iki aydan altı aya çıkardı yazılı taahhütnamesine rağmen. 2’nci madde; 19 Nisan 2009 Seçimlerinde halkımızın takdiri ile iktidara gelmemiz halinde kamu görevlilerine ve diğer çalışanlara her iki ayda bir ödenen özür dilerim yanlış madde ile ilgili yaptım az önceki yorumumu. “Kamu görevlilerine ve diğer çalışanlara her iki ayda bir ödenen Eşel Mobile devam edilecek saptanma kriterleri gözden geçirilecektir.” Bu madde ile ilgili iki ayda ödeme yapacağını taahhüt eden, Hayat Pahalılığı Ödeneğini ters yüz ederek altı ayda bir hayat pahalılığı ödeneğini geçti. Ama Kamu Çalışanlarının Aylık Maaş, Ücret ve Diğer Ödeneklerin Düzenlenmesi Yasa Tasarısına da partimiz gerek komite çalışmaları gerekse Genel Kurulda ret oyu kullanacaktır. Bugün görüştüğümüz Yasa Tasarısı ile ilgilidir bu madde.

MALİYE BAKANI ERSİN TATAR (Yerinden) - Yani siz de getirdiniz bu taslağı?

578

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Yok, sizin taahhüdünüzdür bu.

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – Tamam da yani sen de getirdin.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Sizin taahhüdünüzdür bu.

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – Tamam yahu da siz getirdiydiniz bu yasayı zamanında.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Biz getirdiydik, eğer biz geçirmek niyetinde olsaydık Sayın Bakan, seçime de gitmezdik geçirirdik.

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – Yani bile bile getirdin.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Getirdik bile bile evet.

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – Alay ettin.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Bile bile getirdik evet. Ve senin gibi yalancı durumuna düşmedik.

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – Niçin getirdiniz yahu?

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Senin gibi bak, senin gibi yalancı durumuna düşmedim ama ben. Senin gibi, bak madem böyle isten böyle konuşacağız buradan, yalancı durumuna düşmedik. Bu senin partinin başlıklı kağıdıdır. (Elindeki belgeyi Genel Kurula gösterir) Altında da senin partinin mührü var ve Doktor Derviş Eroğlu, Genel Başkanının imzası var burada.

FATMA EKENOĞLU (Güzelyurt) (Yerinden) - Toplumda tartışılsın diye getirdik Nisan seçimlerinde tartışılsın…

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Yahu bırakın Fatma Hanım, biz…

FATMA EKENOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Ama siz farklısını söylediniz, önemli olan o.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Biz getirdik, bunu inkar da etmiyoruz. İnkar da etmiyoruz biz. Senin burada…

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – Onlar da getirdi yasayı yahu, önemli olan o. Onlar da getirdi yasayı.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Kardeşim biz getirdik ama bakın, bak ne diyorum sana. Senin gibi yalancı durumuna düşmedim ben. Sen bu belge ile siyasi tarihimizde, sen derken parti olarak partiniz olarak bahsediyorum, siyasi yalancı

579

durumuna düştünüz belgeli, ispatlı. Bunun adı budur, bunun başka bir adı ve izahı yoktur. Ben getirdiydim, bu gizli yapılmış bir şey değildir.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI TÜRKAY TOKEL (Yerinden) - Tamam da niçin getirdiniz yani?

FATMA EKENOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Toplumda tartışılsın diye.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Bakın, iki nedenden dolayı getirdik. Toplumda tartışılsın diye getirdik bir, tamam mı? Ve Meclise gönderdiğimiz gün erken seçim kararı aldık biz, bu da bunun bir kanıtıdır. Toplumda Mecliste tartışılsın ama siz çıktınız Meclislerde kahramanlar gibi “biz bunları geçirmeyeceğiz” dediniz. Ve demeden de öte yazılı taahhütname de hazırladınız ve verdiniz sendikalara. Sizin pozisyonunuzla bizim pozisyonumuz arasında dağlar kadar fark vardır. Öyle bizim de gönderdiğimizin arkasına sığınarak, orada oturduğunuz yerden Sayın Bakanlar lütfen laf atmayın. Bu sizi daha çok zor duruma sokar, bizi zor duruma sokacağınızı zannederek.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Biz o…

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Girne) (Yerinden) - Ne kavga edelim yahu…

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Yok yok, dinleyelim buyurun.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – O protokolün altına attığımız imzaya sadık durduk ve getirdik. Siz attınız, imzayı attınız…

FATMA EKENOĞLU (Yerinden) (Devamla) – İmzayı atmadık.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Atmadınız?...

FATMA EKENOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Atmadık.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Biz imzayı atmadık bak…

FATMA EKENOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Tartıştık, atmadık.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Velev ki bakın, bak…

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – 500 imzanız var sizin. Niye atmadınız?

FATMA EKENOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Tartıştık, atmadık.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Velev ki biz birtakım protokoller yaptık Türkiye ile…

580

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Evet…

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Ama biz halka yalan söylemedik. Bak bizim için birçok şeyi söyleyebilirsiniz. Eksik de yaptık bazı şeyleri, yanlış da yaptık. Ama biz halka yalan söylemedik. Bu çok önemlidir, çok anlamlıdır. Artık bunu siz de lütfen siyasi kültürünüzden çıkarın, siyasi geleneğinizden çıkarın. Halkı kandırmaya dönük, halkı yanıltmaya dönük adımları atmaktan vazgeçin. Dürüst olun, siyaset anlamında siyasi anlamda dürüst olun, açık olun, sözünüz ne ise özünüz de o olsun artık. Bu kadar senelik partisiniz, en deneyimli olduğunuz konu nedir sizin bilir misiniz parti olarak? Halka yalan söylemek ve halkı kandırmak. Tıpkı Kıbrıs Türk Hava Yollarında olduğu gibi. Orada da kandırdınız insanları, orada da yalan söylediniz. Siz de Sayın Çalışma Bakanı gittin diğer birkaç Bakanla, Sendika Başkanı ile de ve Başbakanla da protokol yaptın bu insanları durdurmayacaksınız diye. E siz Kıbrıs Türk Hava Yollarını kökten yok ettiniz, ortadan kaldırdınız. Lütfen artık insanlara, bakın ben ve partim bu konuda dediğim gibi açığız. Her türlü eleştiriye de açığız, öz eleştiriye de açığız ama kimse bize bu ülkede çıkıp da, siyasi anlamda halka yalan söylediniz yalan vaatlerde bulundunuz, yazılı taahhütname verdiniz ve tersini yaptınız diyemez. Bu bakımdan bu hakikaten çok önemlidir ve bu sürekli sizin de karşınıza çıkacak bir durumdur, ta ki bu huyunuzdan vazgeçesiniz. Halka karşı dürüst olun, samimi olun, gerçekçi olun. Kıbrıs Türk Halkı şimdi ekonomiyi konuşuruz, ekonomik tedbirleri konuşuruz ve siz Hükümet olarak halka verdiğiniz sözlere rağmen tersini yaparak işin en kolayını seçtiniz. Elinizin altında olan şu anlamda en kolayını seçtiniz. Tabii ki zorlukları vardır bu attığınız adımın da elbette vardır onu biliyorum. Ama oturursunuz işte aha böyle yasalar yaparsınız. Çalışanlar ne yapsın yani veya çalışacak olanlar veya emeklilerden kestiğiniz maaşlarından yaptığınız kesintiler gibi et de elinizde, bıçak da elinizde. Çoğunluğu ele geçirdiniz nasıl olsa. Transferler de gayet güzel. Dıştan destekler de güzel. Bakın, iktidarlar, Hükümetler burada tıpkı sizin söylediğiniz gibi özgürlük, refah ve huzur ve güven içinde yaşamasını sağlamak için vardır Hükümetler. Siz de bunları taahhüt ettiniz. Ama ne huzur bıraktınız, ne özgürlük bıraktınız, ne refah bıraktınız, ne de güven bıraktınız. Hele Maliye Bakanı, Sayın Maliye Bakanı Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinden önce kaynadı ortalık emeklilerin, emekli maaşlarından kesinti yapılacak diye. Hükümet yazdırdı bilirim yani öyle kendi aklı ile de yapmadı yani ben onu tahmin ederim. Yazdı Emekliler Cemiyeti Başkanına 26 Nisan özür dilerim 18 Nisan Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinden önce. Hükümetimizin öyle bir kararı yoktur.

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – Derviş Bey gitti, başka Başbakan geldi. Hükümet Derviş Bey’indi.

SONAY ADEM (Gazimağusa) (Yerinden) – O, onu bağlar.

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – Öyle yahu öyle dedi bana.

FATMA EKENOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Maliye Bakanı ayni Maliye Bakanı.

581

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Hükümet, ne ise yani buna ancak gülerim vallahi.

FATMA EKENOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Çünkü oturacaktı o koltuğa oturacağı için de yalan mubahtı.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Yani ne ise yazılı taahhütname verdi Sayın Maliye Bakanı Hükümet adına ve bütün emeklileri kandırdı emekli maaşlarından kesinti yapılmayacak diye. Seçimler geçerkenden de başladı kesintiler. Yani böyle Hükümetçilik, böyle siyasi particilik olur mu yahu Allah için?

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Yerinden) (Devamla) – Evet devam edelim lütfen.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Yani birbirimize yazık ederiz, günah ederiz. Kıbrıs Türk Halkını bu zor durumdan kurtarmak lazım katılıyorum. Ama bu ve buna benzer yöntemlerle değil. Siz çalışanın maaşından kestiniz. Emeklinin maaşından kestiniz. Baremlerle ilgili düzenlemeyi bugün öyle görülüyor ki kararlısınız. Biz de kararlıyız bunu geçirtmemeye ama bu bir güç dengesi, meselesidir. Geçireceksiniz gücünüz var ama bir taneniz dahi davet edilmiş olmanıza rağmen muhalefet tarafından çıkın ve bize anlatın ne fayda getirecek ülke ekonomisine, ülke kalkınmasına bir kişiniz, bir Allah’ın Kulunuz da çıkıp bunu anlatmadı yahu. Siz de inanmıyorsunuz. Siz de samimi değilsiniz bu Yasa Tasarısı yasallaştığı zaman ülkeye fayda getireceğine. Kıbrıs Türk Halkı sizin geçmişte 30 yıllık yaptığınız Hükümet dönemlerinde bilinçli bir şekilde o dönemki Türkiye Hükümetleri ile birlikte üretimden kopartılmıştır. Konfeksiyon üretimi yok edilmiştir. Narenciye öyle, patates de öyle ve bu ABAT Kararları ile olmuştur. Sizin izlediğiniz siyasetin sonucunda bu ambargolar ABAT Kararı gelmiştir ve geçmişe dayanıyor bu tabii ki böyle üç günde, beş günde olmuş bir mesele değildir ve gidip Avrupa Birliği Adalet Divanı Mahkemelerine avukat da göndermediniz. Çünkü Kıbrıs Türk Halkını dünyadan koparmak istiyordunuz ve başardınız da bunu büyük ölçüde ve Kıbrıs Türk Halkı giderek, giderek üretimden kopartıldı. Kıbrıs Türk Halkı 74 Barış Harekatından önce üretiyordu. Çok zor koşullarda, çok ilkel koşullarda kendi ihtiyaçlarını karşılayacak bir şekilde üretim yapıyordu. Kıbrıs Türk Halkı hani derler ya da siz de sessiz kalırsınız tembeldir, hazırcılığa alıştı. Alıştırıldı aslında, böyle değildi Kıbrıs Türk Halkı. Üretimden kopartıldı. Üretiyordu, patatesini de üretirdi, zeytinini de, yağını da, domatesini de, hellimini de ve dayanışması da vardı, sevgisi de vardı, gece gündüz var olma mücadelesi verirdi, ölümle karşı karşıyaydı ama üretirdi de. Küçüktü sevgisi belki ama paylaşırdı bunu ve paylaşarak da çoğaltırdı. Ama hem ganimet kültürü hem de üretimden kopartılan Kıbrıs Türk Halkı, evet giderek yozlaşmıştır. Doğrudur. Ama Kıbrıs Türk Halkı kendi iradesi ile, kendi istenci ile bu noktaya gelmemiştir. Gelmiş geçmiş Ulusal Birlik Partisi Hükümetleri ve o dönemki Türkiye Hükümetleri tarafından uygulanan siyasetler sonucunda bu noktaya gelmiştir. Ben sorarım size, bugün Türkiye ile ki bizi destekliyor, her konuda her alanda, ezelden bugüne kadar ve bundan sonra da öyle olacağına inanırım. Doğrudan ticaretimiz var mı Türkiye ile bizim Sayın Maliye Bakanı? Her ürettiğimizi Türkiye’ye satabilir miyiz? Karar aldı Avrupa Birliği Mahkemeleri, kınıyorum eleştiriyorum. E benzer uygulamalar Türkiye’den de var,

582

bunları aşın. Mersin Limanını Kıbrıs Türk Halkına açın, ürettiğini satsın. Başka bir şey istemeyiz sizden.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) - Beşiktaş’a kaç yüz dönüm arazi verdik, bir de maç yapalım dedi. Araziyi aldı maçı reddetti.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Hala daha şekerleme ürünleri Türkiye’ye sokulamadı. Yasaktır. Türkiye dünya ile bütünleşti…

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Sonra da bayrağı açtılar maçta, Porto maçında.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Her ürettiği bugün Avrupa Birliği ülkelerine…

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) (Devamla) – İzolasyonlara hayır diye bayrak açtı.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Gümrük anlaşması vardır, sıfır gümrükle sokuyor her ürettiğini. Meyveden sebzeden, elektronik cihaza, arabaya, çamaşır makinesine, buzdolabına kadar. Ya biz? Biz ürettiğimizi, her ürettiğimizi Türkiye’ye gönderebiliyor muyuz? Gönderemeyiz. Peki Türkiye ile bizim, Türkiye’nin diğer dünya devletleri ile olan spor ilişkisi var mıdır? Yoktur. Yoktur. Hadi bakalım Türkiye de bize diğer ülkelerle kurduğu spor ilişkilerini kursun. Bunları açık açık konuşacağız, bunlardır bizim esas önümüzdeki engel. Bunlardır esas bizim önümüzdeki sıkıntılar. Yoksa biz de isteriz ya aslında böyle dünya bizi baktığı zaman, öyle para yollarlar kendilerine ve yaşarlar onlar onun içerisinde, böyle bir algı bizi de rahatsız eder bizi de üzer. Eminim sizleri de üzer. Ama ben ürettiğimi satamayacağım. Dünya ile uluslararası ilişkiler anlamında spor ilişkilerine giremeyeceğim ama Türkiye Güney ile girecek Atina üstünden. E biz ne olacağız? Gidecek Beşiktaş Basketbol Takımı maç yapacak, Trabzonspor gidecek maç yapacak. E biz ne olacağız?

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Hapiste bağlıyız biz.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Nasıl çözeceğiz bu sorunlarımızı biz? Siz geçirin yasaları buradan, aldınız ya bu gücü elinize, emekliden kesinti. Yoktur dünyanın başka ülkelerinde böyle uygulamalar arkadaşlar.

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – Neyi yoktur yahu?

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Yoktur.

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – Yok yahu, Allah aşkına öğren de gel yahu.

583

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Nerede var, nerede var? Nerede var söyle bana bakayım ben de öğreneyim hadi.

AHMET ZENGİN (İskele) (Yerinden) - Gelir Vergisi olmayan bir devlet mi var?

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Nerede var emekliden kesinti?

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Herkeste var.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Fransa’da kaynıyor Fransa. Neden?

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – Belirli bir düzeyin üstünde olanlar.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - 60 yaşından 62 yaşına çıkıyor emeklilik yaşı diye.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Evet.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Emekli maaşından kesinti yok.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Ama yaşı çıkarıyor yukarıya.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Yaşı çıkarıyor yukarıya.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Niye çıkarıyor?

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Emekli maaşından kesinti yok, Türkiye’de de yok. Türkiye emekli maaşına artış yaptı, çalışana yapmadı ve…

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – 3 bin TL’nin üzerinde emekli maaşı alan yoktur Türkiye’de. 3 bin TL üzerinde emekli maaşı.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Türkiye’deki, madem öyle diyorsun Sayın Maliye Bakanı, Türkiye’deki yaşam koşulları da burada yoktur. Türkiye uluslararası tanınmış bir ülkedir, Türkiye her ürettiğini dünyaya satıyor. 3-5 sene öncesine kadar 8-9 milyon turist gelirdi Türkiye’ye. 30 milyonu aştı Allah versin artsın. Böyle olanakları, böyle imkanları var Türkiye’nin.

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – Bize de yollayacak biraz.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – E, ya biz? Direkt uçuşlar yok turist de gelmez bize.

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – Aha bu domuz komşular her şeye karşı çıkarlar.

584

KADRİ EFLLAHOĞLU (Devamla) – Şimdi ne ise ben...

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – Doğrudan Ticaret Tüzüğü niçin geçmedi bunlar engelledi.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Tamam siz ben buna bir şey demeyeceğim. Bu domuz komşular mantığıyla nereye kadar varacağız.

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – Onlar her şeyine engel koyarlar, her şeyine engel kor adam yahu.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Bunlar için mücadele edelim. Benim önerim bunlar için bizim tek...

Ben Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum bu da bizim ülke ekonomimizi, ülke iş dünyamızı yakından ilgilendiren bir konudur Sayın Maliye Bakanı dikkat buyurursa geçen gün Genel Başkanımız da değindi bankaların durumu ile ilgili. Hakikaten kredilere uygulanan faizler bakımından ciddi farklar vardır. Bunu siz de biliyorsunuz ve bu zor koşullarda ben endişe ediyorum ki bizim iş dünyamız giderek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kökenli bankalardan uzaklaşıp, Türkiye’den veya işte tabii o ING Bank da geldi herhalde o yabancı bir bankadır. Yani Türkiye kökenli değil. Belki Türkiye üzerinden geldi ama bu tür bankalara gidecek. Çünkü gerek TL’ye gerek Dövize ciddi farklar uyguluyorlar faizlerde.

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – Öneriniz ne?

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Yüzde 19 TL’ye uygulanırken bizim yerli bankalarımızın uyguladığı faiz oranı yüzde 30 ile yüzde 24 arası.

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – Tamam önerinizi merak ediyorum ben.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Ben Sayın Bakan bir konuya dikkat çekmeye çalışıyorum. Bu konuda eğer biz ki ben öyle yanlış anlamayın beni ama ucuz siyaset yapmayı hiç de sevmem. Doğrudur katılırım size. Bizim de bir önerimizin elbette ki olması gerekir. Biz sadece sizin muhalefet döneminizdeki gibi muhalefet yapmayı da düşünmüyoruz ama bizim 1’inci görevimiz bu gibi önemli konulara dikkat çekmek ve sizlerle birlikte tartışarak, değerlendirerek bunlara bir çıkış yolu bulmaktır. Ha, bana dersen senin nedir önerin? Benim şu an somut bir önerim yoktur bunu da açık açık size söylüyorum. Ama burada çarpıcı bir gerçekliği ortaya koyuyorum. Buna siz Hükümet olarak, Maliye Bakanlığı olarak, Ekonomi Bakanlığı olarak ve bizlerle birlikte de tabii ki istişare etmek isterseniz buna da varız. Bir çözüm bulmamız gerekiyor. Aksi takdirde toplumda ciddi bir endişe vardır ki kurumlarımız giderek bizim elimizden çıkacak, yabancılaşacak. Çünkü siz yapmış olduğunuz uygulamalarla bunu güçlendirecek uygulamalar yapıyorsunuz. Kıbrıs Türk Hava Yolları örneği gibi. Saray Otel örneği gibi.

585

Evet Sonay Adem arkadaş bahsetti ben bu hafta Ercan Devlet Havaalanının Sayın Başbakanın yapmış olduğu açıklama üzerine ki özelleştirileceğini söylüyor. İhale hazırlığındadır diyor bununla ilgili gündem dışı konuşma aldım. Yani bakınız varsa öyle bir siyasetiniz özelleştirme ile ilgili oturursunuz ülke koşullarını değerlendirirsiniz ve bu ülkenin yararına olabilecek bir yasal düzenleme yaparsınız ve ona göre bu işe girişirsiniz. Siz özelleştirmeyi bugüne kadar yapamadınız, yapmadınız. Özelleştirmeyi bir örnek vermek gerekirse biz Dome Otel’i yönetimi çalışanlara devrederek yaptık ve onda da siz o zaman muhalefetteydiniz yeri, göğü inlettiniz. Yeri, göğü inlettiniz. İyi bir şey yaptı diye CTP bunu kötüleyeceksiniz, bunu karalayacaksınız, bunu ortadan kaldıracaksınız diye siyah çelenklerden tut da eylemlere kadar. Son...

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Çadır bile kurdulardı.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Çadır bile kurdunuz. Son çalışanlar sendikası ile birlikte kış ayında dedi bir miktar insanı durduralım. Durdurulmuş gibi gösterelim. Sosyal Sigortadan ödenek alsınlar. Sezon açılınca tekrar alalım kendilerini işe. Onda bile yandaşlarınızı kullandınız, eylem yaptırdınız insanlar durduruldu işten diye. Böyle anlayışlara sahipsiniz işte siz. Ama ne yaptınız siz burada? Keşke siz de bizim kadar sorumlu davransanız. Saray Oteli, 50 yıllık Saray Oteli 5 bin Dolar ayda kiraladınız ve öyle bir marifetle de yaptınız ki bunu, resmen içerisindeki casino işletmecisine bunu peşkeş çektiniz. Bunun başka bir izahı, anlatım şekli olamaz. İçerisindeki casino işletmecisinin 2014 yılına kadar sözleşmesi var ve siz ne yaptınız? Bu sözleşmeyi daha dört yıl daha var sözleşmesinin bitmesine, 10 yıl daha uzattınız 2019 yılına ve öyle ihaleye çıktınız. Yani siz ne yaptınız bilir misiniz? İçindeki casino işletmecisine dediniz ki; “buyur bu oteli sana kiralayalım biz.” Dört tane farklı insan ihale dosyası aldı, bir tek içindeki bu teklifi attı size. Diğerleri atmadı, neden atsın? Çünkü casino, alacak olan zaten casinocu alacaktı oteli de. Casinocunun dışında biri bu koşullarda gidip oteli almaz. E siz içerisindeki casinocuya, casino işletmecisine 2014 yılına kadar sözleşmesi varken, 2010 yılında 10 yıl daha sözleşmesini uzatırsanız, ona bunu teslim etmiş olursunuz. Onun için ucuza gitti Saray Otel. Halbuki eşit, adil, objektif davransaydınız belki de bugün Saray Otel, belki de, bilemem, hakikaten bir rekabet, eşit rekabet koşullarında ihaleye çıkacak zemini yaratsaydınız, belki de 10 bin, bilemem belki de 15 bin lira ayda kiralanacaktı. Siz bunu ortadan kaldırdınız. Ondan sonra da, sıkıntı var edebiyatı, o var edebiyatı, bu var edebiyatı. Yani Saray Otel, Dome Otel benzeri bir anlayışla, çalışanlarla işbirliği içerisinde, örneği de var işte orada, denenemez miydi? Bence denenebilirdi. Kıbrıs Türk Hava Yollarına çok değinildi onun için bu Kürsüden değinmek istemem. Ama sadece şunu söyleyeyim, bu da çok güçlü bir gerçekliktir. Siz eğer hakikaten Kıbrıs Türk Hava Yollarını yaşatmak isteseydiniz, hakikaten Kıbrıs Türk Hava Yollarının göklerden aşağıya yere inmesini istemeseydiniz, Kıbrıs Türk Hava Yolları bugün uçmaya devam edecekti. Kıbrıs Türk Hava Yolları her dönem sıkıntı içinde olmuştur. Bunu, komiteye çağırdığımız yetkili herkes söylüyor, herkes. Ama siz Cumhurbaşkanlığı seçimlerine meze ettiniz Kıbrıs Türk Hava Yollarını. Bunun adı budur. Nettir, kesindir. Çünkü siz Türkiye’yle o gün Kıbrıs Türk Hava Yollarının geldiği koşullarda bir protokol, bir anlaşma yaptınız. Buraya Türkiye 10 milyon Dolar yolladı. Arkasına 20 milyon Dolar daha yollayacaktı ve bu destekler gelecekti Türkiye’den. Buraya bir Genel Müdür de yolladı ama siz anlaştığınız mutabakatı hayata geçirmek için

586

geri adım attınız. Çağırdınız Sendika Başkanını Başbakanlığa Sayın Eroğlu Başbakanken ve birkaç tane Bakan, Sayın Türkay Tokel vardı orada bildiğim kadarıyla, Bayındırlık Bakanı vardı, bir protokol, hiç kimse işten durmayacak, olduğu gibi devam edecek Kıbrıs Türk Hava Yolları. Ne oldu? Kandırdınız insanları, yanılttınız insanları, aldınız oylarını. Çünkü size dönük de bir tepki oluşmaya başladıydı ve geleceklerdi her mitinginizde çadır kursunlar ve eylem yapsınlar. Bunu göze alamadınız, çünkü sizin için partisel çıkarlar, seçimsel çıkarlar, ülkesel ve kurumsal çıkarlardan daha önemlidir. Sizin en temel yanlışlıklarınızdan bir tanesi de budur. Ve Kıbrıs Türk Hava Yollarını bu noktada bu anlayışla ve bu atılan stratejik yanlış adımlarla ortadan kaldırdınız. Şimdi ben bakarım, yani hayret ederim, hakikaten hayret ederim. Ortada bir protokol var. Çalışma Bakanı imzaladı protokolü Atlasjet yetkilisiyle. 1 Ağustos 2010 tarihine kadar yeni bir şirket kurulacak. Kuruldu mu bu şirket Sayın Bakan? Sorarız sorarız cevap yok. Ve bu şirkete sermaye katkısını da Atlasjet 5 milyon Dolar katkı yapacak ve bu şirket 2015’e kadar geçerliliği olacak bu protokolün ve bu şirketin, o yandan da duyarız Başbakan, “Mart’ta uçacak yeni havayolu, Kuzey Kıbrıs Türk Hava Yolları.” Yahu nasıl iştir bu işler arkadaşlar? Yani biri bize anlatsın bunları yahu, biz anlayamıyoruz.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Gazimağusa) (Yerinden) – 31 Ekim’den sonra Atlasjet de uçmayacak.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Biz anlayamıyoruz. Geldi oraya, davet ettik komiteye. Çok şeye girmeyeceğim, yani gizlilik kararı var komitenin diye, bizim böyle bir niyetimiz yoktu. Çoğunlukla bu kararı da aldınız, saygılıyız ama bir şeyi söyleyeyim. Bir seyahat acentesi sahibi bir ayda Güneye bin 500 tane bilet sattı yahu, sizin bu uygulamanız ve Kıbrıs Türk Hava Yollarını bu biçimde ortadan kaldırmanızın sonucunda, bin 500 bilet. Yazıktır, günahtır. Kıbrıs Türk Hava Yolları da bir ekonomik değerdi. Kıbrıs Türk Hava Yolları da bizim milli havayolumuzdu, ulusal havayolumuzdu ve bu şekilde ortadan kaldırılmasının günahını ödeyemeyeceksiniz.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Hiç günahkar değilmiş gibi konuşuyorsun orada. Vah vah.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Ben günahkar değilim. Partimin de günahkar olduğuna inanmıyorum Ahmet Bey. Anlatıyoruz, tabii siz doğal olarak hükümet milletvekili olarak doğaldır, yani bizim anlatmaya çalıştıklarımızı anlamamaya... Yani kendinizce değerlendiriyorsunuz. Bu da çok doğaldır ama bakınız, hakikaten askerin bir sözü var hoşuma gider çok bilin. “Başarının yerini hiçbir mazeret tutmaz.”

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Doğrudur.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Burada başarısızsınız, bunu kabul edin. En azından bunu kabul et. Memleketi yönetmekte de, memleketin kurumlarını da ayakta tutabilmekte başarısızsınız. Bunu olsun kabul et. Ben günahıyla sevabıyla geldim gittim, bedelini de ödedim fazlasıyla, eksiğiyle. Yüksünmüyorum da bundan. Hizmet de ettik bu memlekete. Hizmet ederken hata da yaptık, eksik de yaptık, bunu inkar etmiyoruz. Biz

587

her şeyi tamam yaptık, dört dörtlük yaptık,öyle bir iddiamız da yok. Yoktur. Öyle bir ruh halimiz de yoktur, öyle bir psikolojimiz de yoktur bizim. Biz rahatız bu konuda. Bir sürü çalkantılar, söylentiler memlekette oluyor. Bunun da yeridir, değildir bilmiyorum ama biz bu konunun bu iddiaların da kanıtlanması için parti olarak yargıda girişimler de başlattık. Bu ortaya atılanların özellikle sizin partinizin ve Sayın Eroğlu Başbakanken 100 günlük icraatını anlatacak diye basın toplantısı yaparken, yaptığı karalamaların, attığı çamurların, “talan ettiler, hırsızlık yaptılar, yolsuzluk yaptılar” iddialarını kanıtlamak için BRT de buna çanak tuttu, yayınladı. Canlı olarak yayınladı üstelik tam bir işbirliği içerisinde. Her iki kesim de partimiz tarafından dava edilmiştir. Konu yargıdadır. Bir an önce yargının bu konuyu gündemine almasını biz de istiyoruz, yargı da çok konuşuldu burada bu Yasa Tasarısına bağlı olarak. Kestirmeden fırsat, söylenenleri ispat edin. Tarafsız bir kurum yargı, tarafsız olduğuna inanıyoruz, orada ak koyun kara koyun belli olsun. 18 ay geçti Hükümettesiniz, bir tek bu asılsız iddialarınız yüzünden bile, aramızdaki oluşabilecek pozitif diyaloğu da dinamitlemiş oldunuz. Çünkü sonuçta bir çatı altındayız, bu ülkede siyaset yapmaya çalışıyoruz. İşbirliği, diyalog mutlaka yapmamız gerekir. Ama verimlilik anlayışı bakımından olabilecek bir diyaloğu da, bu tutarsız anlayış, siyasi anlayışınız yüzden, ki tıpkı bugünkü görüştüğümüz Yasa Tasarısındaki tutarsız anlayışınız gibi bir anlayıştır o da, hiçbir farkı yoktur anlayış bakımından. Meclisteki verimliliği de, üretkenliği de, iktidar muhalefet işbirliğini de ülkemizin temel meselelerine, sorunlarına çözüm bulma anlayışını da büyük ölçüde ortadan kaldırdınız.

Ve son olarak değinmek istediğim bir konu daha vardır. Şimdi bakınız, bugünkü bir gazetemizde, gazetenin manşetidir, herhalde sabah televizyonlar da okudu bunu, herkes duydu, dünya alem de duydu buradan okunmasında da bir sakınca görmüyorum. Bak ne diyor ha burada. “Babanın İsyanı: Kızına Girne’de bir işçi çadırında tecavüz edilen baba, gazeteye konuştu ve gözyaşlarına hakim olamadı. Kızının engelli olduğunu ve kaçırılarak Girne’ye götürüldüğünü söyleyen baba, ‘bir kişi buradan kaçırdı, diğeri ise çadırda tecavüz eden ve kızımı sopayla döven kişiye gözcülük etti’ dedi. 18 yıldır Ada’da olduğunu söyleyen Hataylı baba, artan suç oranlarına da isyan etti. ‘Kimse yardımcı olmadı’ diyor. Olayın ardından kimsenin kendilerine yardımcı olmadığını ifade acılı baba; ‘kızım engelli, psikolojisi zaten kötüydü, şimdi öylece yatıyor. Ne üye olduğumuz örgütler, ne de devlet bize sahip çıktı’ dedi.” Hangi gazeteyi isterseniz alın bakın, her gün bu ve buna benzer olaylar yaşanıyor bu ülkede artık. Uyuşturucu, darp, bıçaklama, kavga, tecavüz. Yani artık bu meselelere bir el atalım be arkadaşlar ve bunlara bir ‘dur’ diyelim. Hep beraber karşı çıkalım. Korkmayın kimseden. Güvenlik Güçlerine, Güvenlik Güçlerinin bağlı olduğu askeri yönetime. Polise çağrı yapıyorum buradan, kapılardan giriş ve çıkışlardan kendileri sorumludur. Hükümetle işbirliği yaparak, ülkemizin gelmiş olduğu bu noktadan kurtaralım. Biz gündeme getireceğiz bunları ama yetki bizde değildir. Evet belli ölçüde sorumluluğumuz vardır ama esas sorumluluk, yetkiyi de elinde tutandadır. Bu ülkede yaşıyoruz hepimizin ailesi vardır, hepimizin çoluk çocuğu vardır. Her an bu ve buna benzer olaylar bu insana, bu insanların başına gelen olaylar, herhangi birimizin yakınının başına da gelebilir. Bu kontrolsüz nüfus akışı durdurulmalıdır. Bir ara atıldı böyle ortaya pasaportla giriş, Sayın Başbakan değinecek gibi oldu sonra o da “yahu yok öyle bir şey gündemimizde” demeye başladı. Konuşalım bunlar açık açık. Açık açık konuşalım bunları. Ne getirir, ne götürür. Ne faydası var, ne zararı var. Yani bazı şeylere göz yumarak tıpkı devekuşu gibi başımızı kuma sokarak bu sorunlar çözülmez.

588

Konuşacağız, tartışacağız, açık açık konuşacağız ve yetkilileri, görevlileri, sorumluları, yetkiyi elinde tutanları biz göreve çağırıyoruz. Taksiciler eylem yapar, denetim yok. E, kim denetleyecek? Hükümet polis ile işbirliği yapacak, denetleyecek. İsyan çıkacak bu memlekette. Biz bunların olmasını istemeyiz. Muhalefetteyiz ama istemeyiz. Bizim istediğimiz, demin değindiğimiz gibi bankacılık sektöründe yaşanan sorunların faizler oranında Türkiye’den gelen bankalara göre yüksek faizler verebilmelerinin koşullarının ortadan kaldırılması, aşağıya çekilmesi, taksicilerin feryatlarına kulak vermek, kaçak taksiciliği önlemek için hükümet polis ile işbirliği yaparak bunu önlemek, yasalar uygulansın. Bu insanların istediği başka bir şey yoktur. Ha, özelleştirme yapacaksanız bir şey söyleyeyim. Aklıma geldi son olarak, ona da değineyim ve bitiriyorum konuşmamı. Avrupa’da nasıl olur özelleştirme bilirsiniz? Yani araştırın ve öğrenin lütfen. İngiltere’de bir firma, uluslararası bir firma, üretim yapıyor, elektrik malzemeleri üretiyor. Electrium Firması adını da söylüyorum. Almanya’nın Siemens Firması talip oldu bu firmaya. Dedi ki ben almak istiyorum bu firmanızı olduğu gibi. İngiltere Hükümeti, İngiltere Parlamentosu dört sene tartıştı. Bakın, özel bir şirketi bir başka ülkenin, ama o da Avrupa Birliği üyesi bir şirketin talip olduğu ve ona vermek için, onun koşullarını yaratabilmek için dört sene tartıştılar ve sonunda karar verdiler verebiliriz.

Bir, çalışanlar işsiz kalmayacak. İki, çalışanların kazanılmış haklarına dokunulmayacak. Üç, bu firma İngiliz Firması kalmaya devam edecek.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Kar yapan bir kuruluş mudur?

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Kar yapan bir kuruluştu.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – E, tabii ki öyle olur. Başka nasıl olur?

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Yani ne demek isten Ahmet Bey şimdi yani?

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Kar yapan bir kuruluştur...

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Yani Telefon Dairesi şimdi ki kar etmez diye onu gözden çıkaralım?

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – E, gayet tabii. Kar yapmayan bir kuruluşu satmak başka şey, kar yapanı satmak başka şey. O şartlar değişir.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Hiç değişmez şartlar.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Değişir.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Bakın, senin o kuruluşlarına...

589

Şimdi bakınız; Atlasjet, Kıbrıs Türk Hava Yolları zarar ederdi. Bir anlaşma yaptınız, protokol yaptınız, ne yaptıysanız yaptınız, ne kadar yürürlüktedir, değildir o da meçhul. Şimdi Atlasjet yani zarar ederdi bu şirket, onu hepimiz biliyoruz. Niçin geldi de talip oldu bu işe yani? Çok severdi bizi? Demek ki onun da oradan kendine göre bir hesabı, kitabı var. Ahmet Bey bakın, bu mantıkla giderseniz...

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Buradan müdahale etmek istemem ama şimdi ne alakası var?

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Yok rica ederim, edebilin müdahale. Başkan izin verirse edebilin, benim için sorun yok. Ama bu mantık tamam bir mantık değil.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – E, nasıl değil yahu?

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Değil.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Kar yapanla zarar yapan aynı şey mi yahu?

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Yani ben sizin bu söylediğinizden şunu mu anlıyorum? Zarar ederse bir şirket, bir kurum...

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – E, gayet tabii.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Vereceksin kurtulacak.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Hayır, vereceksin kurtulacaksın değil.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Ne?

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Zarar yapma nedenlerini ortaya çıkaracaksın ve ona göre satacaksın.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Çalışanlar ne olacak?

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – E, işte ondan dolayı nereden bitti artık, zarar nereden geliyor?

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Gazimağusa) (Yerinden) – Çalışanları Allah koruyacak onları.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Ben size bir örnek verdim. Bakınız, özelleştirme de bir siyasi tercihtir.

590

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Tamam, doğrudur ama o şirketin...

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Yerinden) (Devamla) – Onlar devleti de özelleştirecek Kadri Bey.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – E, devlet de zarar eder.

(Milletvekilleri kendi aralarında konuşuyorlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri; dinleyin lütfen.

Buyurun Sayın Konuşmacıyı.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben bitiriyorum konuşmamı. Eğer zarar noktasını konuşacaksak neden zarar ederdi bu kurumlar onları da konuşacağız.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – O başka. O konuşuldu.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu bugün ben sordum soru, aldım cevabımı. Milyonlarca lira alacağı var gerek devletten, gerekse özel kuruluşlardan. Bu sebebini ortadan kaldıralım. Göreceksiniz bakalım Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu ve özerkleştirin de yönetimini. Atadınız beş tane UBP’li insanı oraya göreve, hiçbiri de teknik değil.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Yerinden) (Devamla) – Vatandaştan alacağı var mı Sayın Kadri Bey?

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Vardır.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Yerinden) (Devamla) – Vatandaştan da alacağı var?

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Vatandaştan da vardır alacağı. Benim gördüğüm vardır ama esas alacağı belediyelerden ve devlettendir. Ödesin hade devlet alacaklarını Kıbrıs Türk Elektrik Kurumuna. Kara da geçer. Teşekkür eder, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Fellahoğlu.

Buyurun Sayın Emiroğluları.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Gazimağusa) – Sayın Başkan, değerli muhalefet milletvekilleri ve Sayın Bakan arkadaşım; yine bugün yorulduk, kabine yoruldu herhalde. Tabii biraz önce, içeriye girmeden önce Hükümetin taksicilerle anlaştığını diye bir şey duydum. Ne anlaştı herhalde Sayın Bakan arkadaşımız biraz sonra bize açıklayacak

591

buradan neyi anlaştığını, merak ettim doğrusu ama. Bir kere geçirmeye çalıştığımız bu Yasa Tasarısı da, Anayasa Mahkemesini de, yargıyı da değerli arkadaşlar, sorgular duruma getirecek bir Yasa Tasarısı. Nasıl ki bir ara seçim geçirdik ve orada da yargı ve Anayasa Mahkemesi bir sınav geçirdi ve bu sınavda birazcık başarısız oldu bence. Çünkü o yapılan icraat benim bölgemde ve benim ilçe başkanlığı olduğum Mağusa’da gerçekleşti. Bir Alt Mahkemenin almış olduğu kararı bozarak, sandık açma yoluna gitmişlerdir. Ve yeterli deliller de, yeterli şikayetler de olmamasına rağmen, şayialar üzerine ve inanıyorum ki bundan sonra da her seçimde, o yapılan bir emsal olacaktır, bir emsal olacaktır o yapılan uygulama ve göreceksiniz bundan sonraki seçimlerde de, bir çok sandığı da açmak zorunda kalacağız değerli arkadaşlar. İşte bugün de Anayasa Mahkemesinin ekonomik gerekçeleri öne sürerek bu kamuda işe başlayacak, yeni işe başlayacak olan kamu görevlilerinin ücretleriyle ilgili bu değişiklikte yaptığı yorum da, bundan sonraki değişikliklerde de bir emsal teşkil edecektir. Ben bunu izliyorum, ben bunun kokusunu buradan alıyorum, bence bu değişikliğin Anayasa Mahkemesinden geri dönmesi gerekirdi diye düşünüyorum. Tabii bu arada aslında bugün burada nisabın ne olduğunu bilemiyorum ama, daha üç ay evvel veya iki ay evvel bu Yasa Tasarısı Meclise geldiği zaman komitede Demokrat Partili arkadaşlarımız vardı. Bu arkadaşlarımızda bir karşı duruş vardı komitede. Ben oradaydım komite üyesi olmamama rağmen orada gözlemciydim. O arkadaşların en azından bu Yasa Tasarısına, bu değişikliğe onay vermemesi gerekir diye düşünüyorum. Ve eğer onay vermezlerse bu akşam burada da bu Yasa Tasarısı geçmez zannedersem. Onları da göreve çağırıyorum. Ha vermeyeceklerse de, buradan izahlarını da kendilerinden istiyorum. Çünkü siyaset değerli arkadaşlar, devamlılık arz eden, siyaset ‘dün dündür, bugün bugündür’ mantığıyla yapıldığında, maalesef zararı topluma ve halka olur. Bir kere bu ülkede ekonomik tedbir alacağız. Ekonomik tedbirler bütçe açığını kapatmaya, sadece bütçe açığını kapatmaya yönelikse, ekonominin geleceği bence parlak olmaz. Ekonomik tedbirler sadece günü kurtarmak için alınacaksa ve bir sonraki günü düşünülmeden hareket edilirse yine ekonomiyi büyültmez, yine bütçe açığını belki bugün kapatırsınız ama bir sonraki gün yine o bütçe açığı ortaya çıkar. Bir kere bu ülkede ekonomik tedbirler dizisiyle beraber birçok konuda Kıbrıs Türk toplumunun bugüne kadar kazanmış olduğu haklar, gelmiş olduğu seviye, yaşam düzeyi ve sosyal kalitesini, yaşam kalitesini de artık etkileyecek bir tedbirler dizisi olmuştur. Siz ekonomik tedbirleri alırsınız, eğer sıkıntı varsa hep beraber alırız. Ben buradan çıktım bordromu gösterdim, kimse yanlış anlamasın, 120 TL kestiniz dedim, bir çalışandan 200 TL kestiniz. Bana bunu Maliye Bakanı açıklasın dedim, kaça kaça bir oldu. Ne olduysa kaça kaça bir oldu. Şimdi ben size sorarım, yeni milletvekili olan arkadaşlarımızın maaşları ne kadar olacak? Onu da bana izah edin. Madem ki bir öğretmenin maaşını 2 binler seviyesinden bin 500’lere çekiyorsunuz, o zaman milletvekilliğini yeni kazanan arkadaşlarımızın maaşı ne olacak? Var mı onda da bir gelişme? Bir tedbir var mıdır onda da? Yoktur. Ve aldığınız kararlar değerli arkadaşlar o kadar çok siparişle gelmektedir ki, otomatiğe bağlanmıştır. Yani ben eminim bu Yasa bugün bu akşam buradan geçmesin, siz aybaşında memurun maaşını ödeyemezsiniz. Bu Yasa bugün buradan geçmesin, siz aybaşında memurun maaşını ödeyemezsiniz. Adım gibi eminim, çıkın söyleyin öderiz deyin ve ödeyin görelim. Bu kadar da basiretsizlik, bu kadar da iradesizlik, bu kadar da... Bu kadar zor mu yahu bir şeye karşı durmak, karşı duruş sergilemek? Medenice, akıl yoluyla eleştirmek, karşı tarafa anlatmak bu kadar zor mudur? İsyan etmek bu kadar zor

592

mudur yahu? Sizin ruhunuzda o yok ki. Siz hangi zaman isyan ettiniz ki? Ha, düdük çaldınızdı bir zaman...

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI TÜRKAY TOKEL (Yerinden) – Tutanaklara iyi bakın. Tutanaklarda var.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Geldiniz Meclisin içinde tambura da çaldınız, düdük çaldınız. Niçin çaldınız? Koltuk için çaldınız, makam için çaldınız, çünkü adam kaçtı sizden, sizi hükümetten etti, zarar ziyan verdi size, Genel Sekreteriniz gitti falan. Yani sadece hükümetçilik oynuyorsunuz. Ha, bu oyunu zannederseniz ki bizimle de oynayacaksınız, bak açık söyleyeceğim size, oynayamayacaksınız. O gücünüz yoktur bizimle o oyunu oynayasınız. Yook.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – O zaman ortağımız olmayacaksınız.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Uuu, o test var, çok testler var geçeceğiniz.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – E, bilmem.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – O testleri zor geçersiniz. Ha, onun için bu toplumla oynamayın artık. Taksicilerle anlaşmış hükümet. Neyi anlaştınız yahu siz? Neyi anlaştık, anlatın bize neyi anlaştınız? Başından beridir tutturdunuz var, seçimden önce de anlaştınız sendikalarla, toplumun bütün kesimleriyle de anlaştınızdı hepsiyle. Her şey tamam olacaktı. Yani nedense bu anlaşmalar hep sizin tarafınızdan bozuluveriyor. Nasıl oluyorsa sizin tarafınızdan bozuluyor bu anlaşmalar.

Değerli arkadaşlar; şimdi ben 4 bin, 5 bin, 6 bin çeşitli davalarda burada söyleniyor. Geçici olduğu söyleniyor. Bu geçiciler herhalde bu Yasadan sonra kadrolandıklarında maaşları aşağıya inecek midir? Diye soruyorum. Buna da bir cevap isterim buradan.

Tabii ki bu Yasa arkadaşlar Göç Yasasıdır. Bu Yasanın adı Göç Yasasıdır. Göç ettiren de Ulusal Birlik Partisidir. Sebebi de Ulusal Birlik Partisidir. Ulusal Birlik Partisi bunun cezasını sandıkta alacak. Seçimde bunun cezasını ödeyeceksiniz. Size bu halk bunu yapacak. Bin 200 TL, bin 500 TL bugün bu şartlarda, bu ekonomik şartlarda bir ailenin bin 500 TL geçinmesi eğer doğruysa, siz bu halka bunu layık görüyorsanız dört yıl, altı yıl masterliğini de tamamlamış insanlara, eğitim almış insanlara, her şeyini ortaya koymuş insanlara, yurt dışında ezilmiş insanlara, gençlerimize eğer bin 500 TL’yi, bin 600 TL’yi layık görüyorsanız halk size bunun cezasını verecektir arkadaşlar. Bizim bir şey yapmamıza gerek kalmayacak.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Memleket kurtulsun da varsın biz cezasını çekelim.

593

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Memleket çalışanın, emekçinin maaşını keserek kurtulmaz Sayın Bakan arkadaşım. Memleket iş açarak, işler yaratarak, ekonomiyi büyüterek, ticareti büyüterek, esnafı kollayarak, küçük esnafı. Yok otel yapacağız 80 milyon Dolar, 80 Milyon Dolar harcayacağız o otele ve etrafında bir tane lokanta olmayacak, etrafında bir tane market olmayacak, etrafında bir tane pastane olmayacak, yaşam olmayacak, etrafında otelin yaşam olmayacak. Böyle bir turistik yatırımı neyleyim ki ben taksicisi de kendisi olacak, aşçısı da kendisi olacak, turizm acentesi de kendisi olacak, her türlü imkanını, serasını da kendi kuracak, domatesini, salatalığını da yetiştirecek. Burası Güney Amerika mı yahu! Burası Güney Amerika mı yahu!,

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI TÜRKAY TOKEL (Yerinden) – Abartıyorsun.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Hiç abartmıyorum.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Abartıyorsun.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Yok abartmıyorum. Gidelim bakalım eğe bugün Bafra’daki turistik tesislerin etrafında bir tane esnaf varsa KKTC vatandaşı, bir esnaf varsa ve bir iş yapıyorsa ben vekillikten istifa edeceğim.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Yavaş yavaş.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Yavaş yavaş olmaz Sayın Bakan arkadaşım. Önce alt yapısı yapılır, önce yaşam gider oralara, ondan sonra bu yatırımlar oraya girer ama siz bugün orada çok büyük bir otel daha yapılıyor, orada 15 tane arkadaşımız işten atıldı Derince’de, Gelincik’te, Dipkarpaz’da oturan KKTC vatandaşı 15-20 vatandaşımız işten atıldı. E, sorunuz öğreniniz niçin atıldı?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Hayır nereden atıldı?

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Orada bir başka isim vermeyeceğim. Orada bitmek üzere olan o büyük tesiste bu arkadaşlarımız işten atıldı ama bir yetkili arkadaşımızın o bölgede yıllardır kök salmış bir siyasi arkadaşımızın dünürü de işe başlamıştır, emekli olduğu halde, bir siyasi arkadaşımızın, ki orada yıllardır kökleşti onun dünürü de maalesef orada iyi bir mevkide işe başladı, mevkisinde gözümüz yok, işinde de gözümüz yok ama 20 tane de vatandaşımız oradan işten ayrıldı. Niye ayrıldı biliyor musunuz? Fazla saat çalıştıkları için, hafta sonu çalıştıkları için ve buna karşı duruş sergiledikleri için bu arkadaşlarımız da işten atılmıştır. İşte bizim ekonomimiz bu tedbirlerle, bu uygulamalarla bir yere varacak.

Değerli arkadaşlar; siz bu Yasa ile toplu sözleşmeyi de götürüyorsunuz, siz bu Yasa ile çalışana, emekçiye ket vuruyorsunuz, işini kolaylaştırmıyorsunuz. Ha, yani siz bu Yasayı geçirerek özel sektörün önünü mü açacaksınız? Yok. Özel sektördeki insanların da maaşlarını aşağıya çekeceksiniz. Aşağıya çekeceksiniz.

594

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Yok.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Aşağıya çekeceksiniz. Çünkü niye? Niye devletin kriteri de özel sektörde bir kriterdir. Onu da aşağıya çekeceksiniz.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Oradan tasarruf edeceğimizi özel sektör üzerinden, özel sektörün gelişmesi için.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Şimdi ülkemizde ekonomi belli, iki yıla yakındır Ulusal Birlik Partisi Hükümet. Ben sorarım Sayın Ekonomi Bakanı bana söylesin Eximbank’tan kaç kişiye kredi verdi? Kaç tane KKTC vatandaşına Eximbank’tan kredi verdik? Kaç tane firmamız bütün dünyada uygulanan leasing sisteminden faydalandı, kaç tane firmamız gitti alet, edevat aldı, geldi ve leasing sisteminden insan uygarlığın uyguladığı, Avrupa Birliğinin, Türkiye’nin uyguladı leasing sisteminden faydalandı. Bana bunu Sayın Bakan anlatsın desin ki Exim Banktan, çünkü Sayın Bakan arkadaşım iyi niyetli bir şekilde propagandasını da yapmıştır, Exim Banktan krediler gelecekti o dönemde. Sayın Zorlu Töre brucella brucella, şimdi ona da değineceğim ama onu da göreve davet ediyorum. Kaç tane tarım alanında faaliyet yapan vatandaşımıza 250 bin TL Ziraat Bankasından kredi verdi? Bunu şiddetle kendisinden istiyorum. Bana 250 bin TL kredi verdiği kaç tane tarım ile uğraşan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşı vardır? Kabak kesmesi kolaydır, çok kolaydır kabak kesmesi. Gelsin bana desin ki bu, bu, bu şahıslara 250 bin TL kredi verdim. Değerli arkadaşlar uymuyor, uymuyor, sistem uymuyor. Bankacılık sistemi uymuyor, bunu bilmiyor mu Bakan arkadaşlarım?! Bu halkı kandırmaya, aldatmaya niye yelteniyorlar ki?

Yiyin diyor arkadaş, yiyin, Brucella’lı etleri yiyin diyor. Be arkadaş dünyanın kaçtığı, insanlığın her tarafında korunulan bir hastalıkta “bir şey olmaz diyor, yiyin.” E ben size sorarım, tamam, Brucella’lı etler bir şekilde değerlendiriliyor diğer ülkelerde de Avrupa Birliğinde de. Senin mezbahalarının, senin mezbahalarının kaç tanesi Avrupa Birliği standartlarında, hijyen koşullarda veya sağlıklı koşullardadır? Geçitkale Belediyesindeki midir? Geçitkale Belediyesindeki midir, yoksa diğer belediyelerdeki kesim haneler mi Avrupa Birliği standartlarına sağlıklı kesim hanelerdir? Bunun çalışmasını yaptı mı Sayın Bakan? Ama Sayın Bakan, Sayın Bakan ben biliyorum ki Sayın Bakan bir takım akrabaları vasıtası ile, ilişkisi var mıdır, yok mudur bilemiyorum ama Brucella’lı hayvanların ticaretini de bir takım akrabaları yapıyor şu anda. Bir takım şahıslar yapıyor, bir takım kendilerine yakın, bu ülkeye ithal et getiren kişiler tarafından yapılıyor bu hayvanların kesimi ve satışı. Bir kere Brucella’lı hayvanların tespiti bir an evvel yapılmalıdır değerli arkadaşlar, bir an evvel Brucella’nın da başka hastalık varsa onların da, ne ise dünyadaki prosedür, Avrupa Birliğindeki prosedür, onun bu ülkede uygulanması lazımdır. Ha eğer gerekli, yeterli eleman, yeterli tesisat, donanım yoksa da bir an önce devletin bu konuda hassasiyet ortaya koyması lazımdır. Bu iş o kadar kolay değildir, bu iş insan sağlığı, gençlerimizin çocuklarımızın sağlığı ile oynuyoruz değerli arkadaşlar. Bu kadar duyarsızlık, altımızda Mercedes arabalar, BMW arabalar, biraz daha helikopter almaya başlayacağız bu ülkede, özel helikopter, özel uçaklar almaya başlayacağız ama bir Brucella’nın hakkından gelemedik. Bir Brucella’nın hakkından gelemedik yıllardır aynı bela ile uğraşıyoruz. Çünkü biz kabul etmiyoruz, hatamızı kabul

595

etmiyoruz ve tespit de yapmıyoruz. Ama Sayın Tarım Bakanı, şimdi bu Yasa ekonomi ile ilgili, bütçenin açığının kapanması ile ilgili, veyahut bir takım çevrelerin bizi standardasyon yapmak için, bizi yoksullaştırmak için, bizi kendi seviyelerine getirmek için dayattıkları bir paket. Ve biz de kurumlarımızdan bahsediyoruz, biz de özelleştirmeden bahsediyoruz, kurtulmadan bahsediyoruz.

Yeşilköy Kooperatifinde köy kooperatifinde bankası vardır ve gayet başarılı da bir geçmişi vardır, gayet de başarılı, o bölgedeki insanlara, tarım ile uğraşan kişilere, hayvancılara da kredi dağıtan, yardımcı olan bir yapısı vardır. Bu yıl stoklarına patates depolamıştır. Tabii bu arada da hem askerden, hem Türkiye’den, hem başka ülkelerden var mı bilmiyorum, patatesin ithalatına izin verilmiştir. Ve dolayısıyla bu Kooperatifin elindeki patates deposunda durmaktadır. 20 gün sonra yeni patates çıkacaktır. Bu ülkenin patatesi çıktığı zamanda, yeni çıktığı zamanda eskisi hiç aranmaz. Çünkü en değerli öz kaynaklarından üretim yapıp da, dünyada da geçerliliği olan ürünlerinden, bitkisel ürünlerinden, tarım ürünlerinden en iyisi patatestir ve bu kooperatifin elinde binlerce ton patates kalmıştır ve Sayın Bakana gidiyorlar bir yardım yok, piyasaya sürmeye çalışıyorlar yine bir yardım yok ve kooperatif köy kooperatifi şu anda batma noktasındadır ve o kadar dürüsttür de kooperatif, malını ve ürettiğini ürününü aldığı üreticiye de parasını nakit ve peşin ödemiştir. Böyle de bir kooperatif.

Sayın Bakan arkadaşım bölgeye ziyaret yapıyor, arkasından bizde yapıyoruz. Benim duyduklarım eğer doğruysa Sayın Bakan ve Bakanlar Kurulunun da istifa etmesi lazımdır. Çünkü kendisi şirket katibine söylediği bir şey vardır. Sen demiştir kime sordun bu patatesleri aldın. Sen bu şirketi iyi yönetmedin, sen ve yönetim kurulunun istifa etmesi lazımdır demiştir Sayın Bakan arkadaşım. Bir bakanın, bir şirket kooperatifinin yöneticisine ki yıllardır başarılı bir şekilde orada görev yapan bir şirket kooperatif, köy kooperatifinin yetkilisine söyleyeceği laf bu mudur değerli arkadaşlar? Bu mudur kurumlarımıza sahip çıkmamız! Kaldı ki siz Ulusal Birlik Partisi olarak yaptığınız bütün hatalara rağmen yine bu halk sizi gidiyor ve affediyor bir yerde. Hiç affınızda mı yoktur, yardımcı olacağınız bir nokta da yok mudur bu arkadaşlara, bu kooperatife, bu şahıslara? Hep art niyet mi arıyorsunuz? Çünkü siz siyasetiniz öyle zaten. Hep art niyet mi arıyorsunuz, ille ki istifa etmesi mi lazımdır? Ama şunu da söyleyeyim, bakınız o kadar ekonomiye değer veren bir Tarım Bakanı, o kadar ekonomiye, kooperatiflere değer veren bir Ulusal Birlik Partisi Hükümeti Sayın Başbakanın yaptığına da bir bakalım, geldiği noktaya da bir bakalım. Bu ülkede bu kooperatifleri denetleyen bir Kooperatif İşleri Dairesi vardır. Bu Kooperatif İşleri Dairesinde hukuk müşaviri vardır. Bu hukuk müşaviri kadroludur, devlet tarafından ödeniyor. Kalkıyor Ulusal Birlik Partisi, Sayın Başbakan bu hukuk müşaviri arkadaşımızı Başbakanlığın bir dairesine müdür atıyor ve o mevki boş kalıyor ve orada hakem odası diye de bir oda var. Orada kooperatiflerin sorunları masaya yatırılıyor, tartışılıyor. Eğer bu kooperatiflerin hukuksal işleri de varsa oradaki o müşavir, hukuk müşaviri arkadaşımız ücretsiz bu işleri kendilerine yapıyor. Ne yaptı Sayın Zorlu ve arkadaşları ve Sayın Başbakan ne yaptı biliyor musunuz? Çıktı gazetede ama tekrar edeceğim. Ne yaptılar? Oraya üç tane ekonomimiz battı, tedbirler alacağız, kurumlarımıza sahip çıkacağız, emeklinin maaşından keseceğiz, barem ayarlaması yapıp yeni işe başlayacak olanların maaşını aşağıya çekeceğiz. Çekerken, bunları yaparken Sayın Başbakan ve arkadaşlarının yaptığına bakınız. Oraya üç tane genç avukatı atıyorlar,

596

o avukat arkadaşlarımızda fatura karşılığı bu arkadaşlarımızdan hizmet alımı yapıyorlar, hizmet alımı yapıyorlar. Yılda 250-300 tane davanın olduğu bir yerde bir kuruş avukat ücreti ödenmediği bir konu üzerinde Sayın Başbakan ve arkadaşları hizmet satın alıyor, fatura karşılığı hizmet satın alıyorlar ve her bir dava için de 1500 TL’yi o kooperatifçiklere ki Kooperatif Merkez Bankasının da sahipleri onlardır, o kooperatifçiklere her dava başına 1500 TL’yi kakalıyorlar, kakalıyorlar. Ne hakkınız vardır sizin 250 çarpı 1500, 400 bin TL’yi, 500 bin TL’yi bu kooperatiflere, köylünün, emekçinin, çiftçinin, hayvancının gidip de süt parasını, arpa parasını yatırdığı birikimlerini oluşturduğu ve korumaya çalıştığı bu köy kooperatifçiklerini batırmaya hakkınız var mıdır sizin? Ve bu üç tane avukat arkadaşımız da o kadar çok yeteneklidirler ki, isimlerini de söyleyeceğim, çünkü basında çıkmıştır. Bir tanesi Sayın Başbakan’ın akrabası, soyadı Küçük. Bir tanesi Müsteşarının oğlu, bir tanesi de Bakanlar Kurulu’nun Sekreterinin oğlu. Hadi bana Sayın Bakan arkadaşım bunu izah etsin. Niye ihale açmadınız, açaydınız ihale bakalım ne kadara gidecekti bunlar. Açaydınız, bakalım 1500’e mi gidecekti, yoksa 500’e mi gidecekti? Bu ülkenin, bu ülke evladı yüzlerce avukat vardır, genç avukatlarımız vardır. Niye onlara demediniz ki her üç tane şirketi kooperatif şirketini bir avukat alsın ve bu pastayı eğer yapacaksaydınız bölüştüresiniz, niye yapmadınız Sayın Bakan? Cevap veremezsiniz, cevap veremezsiniz bunlara. Söylerim de tüğlerim diken diken olur.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI TÜRKAY TOKEL (Yerinden) – Bunlar küçük şeyler.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Siz gideceksiniz Yeşilköy’deki Kooperatif’teki gariban vatandaşa “sen başarısızsın, istifa edeceksin” diyeceksiniz, bir taraftan da istediğiniz adama, istediğiniz insanlara olmayan bir pastayı yaratacaksınız. Ve bu ekonomide de tedbir ararsınız. Tedbirler, tedbirler...

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Devlet avukat istihdam edemez mi? Devlet hizmet alamaz mı?

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Açıklarsınız Kürsüden, insanlar da anlar, eğer sizin sadece o üç kişinin çocukları mı avukat, akrabaları mı avukattır bu ülkede?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Her dairede hukukçu var, her dairede hizmet alımı var.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Siz anlatırsınız, anlarsa kesimler anlar.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Zorlu Bey şimdi cevap verir bunlara.

TARIM VE DOĞAL KAYNAKLAR BAKANI ZORLU TÖRE (Yerinden) –Uzar, gider. Perşembe günü gündem dışı konuşmalarda cevap vermek lazım. Yoksa kendi istifa edecek.

597

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - İsterseniz Cuma günü gündem dışı olmayan konuşmalarda cevap verin. Ben buradan halkın namına konuşurum, konuşacağım da. Bunlar hatalarınızdır, hatalarınızdır. Bu ülkede, bu ülkede...

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Hayır, karşı çıkmıyorum Sayın Milletvekili. Sekreteri kendi istifa edecek sonra.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Şimdi söyleyeceğim, arkadaşım yanlış anlayacak. Bak bu ülkede sadece ve sadece bir arkadaşımızın kardeşi mi hayvan yetiştiriyor ki soy olan keçiler de ona veriliyor. Niye oluyor bu?

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Keçiler?

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - E keçiler, sizin haberiniz yok. Ben size anlatırım daha sonra ne olduğunu. Haberiniz yok. Söylüyorum, söyleyeceğim. Çünkü bunlar, ben eğer vekilsem, birilerini temsil ediyorsam söylemem gerekenlerdir.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Yahu demokrasi var Sayın Vekilim. Konuşacaksın, engelleyen yok ya seni.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Tamam.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Sanki engelleyen varmış gibi konuşuyorsun. Yoktur öyle bir şey.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Hayır siz engelliyorsunuz. Siz gidiyorsunuz ve Kooperatif Şirketi temsilcisine diyorsunuz ki “sen kötü yönettin” diyorsun, “istifa et, istifa et.”

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) - Hayır, Kürsüdesin, Kürsüdesin. İstersen sabaha kadar konuş. Dinleyen olmaz diyor sana Sayın Mustafa, istediğin kadar konuş diyor Sayın Bakan.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Hayır mikrofon vardır, televizyon açıktır, dinleyen vardır mutlaka.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Dinleyecekler sizi de cevap vereceksiniz. Sen keçilerin ne olduğunu bile bilmen, keçilerin ne olduğunu bile bilmen. Nasıl Tarım Bakanısın hayret ederim.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Hangi keçinden bahseden, ben onu anlamadım.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Sonra, sonra.

598

Değerli arkadaşlar; bu ülkenin nüfusu, eğer bu ülkenin nüfusu ki bu ülkenin nüfusunun siyasetini bedelini de ödeyen Toplumcu Kurtuluş Partisi, Barış ve Demokrasi Hareketi ve biziz.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Nüfusu sayacağız, nüfusu sayacağız.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Bu ülkenin nüfusu eğer Sayın Elçi’ye de buradan bir şeyler söylemek isterim. Eğer burası Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ise, burası da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisi ise bu ülkeye girişin pasaport ile mi, kimlik ile mi, yoksa serbest mi olacağına burası karar verir. Ve sizler ki Ulusal Birlik Partisi bu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurduğunuzu iddia ediyorsunuz...

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Kurduk.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Sahip çıkın kurduğunuza, sahip çıkın devletinize.

AFET ÖZCAFER (Gazimağusa) (Yerinden) – Vazgeçtin bizimle koalisyon kurmaya?

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Afet Hanım siyaset bir var yürek için yapılan var, bir de koltuk için yapılan var. Biz o yürek için yapılanlardanız, koltuk için olanlardan değil. Sen karıştırdın siyaset ile hükümet olmayı.

Değerli arkadaşlar; bugün Sayın Akıncı’nın bir yazısını okudum dün. Haklı olarak tabii ki bu ülkede nüfus içinde, kimlikle girişler içinde bedeli ödeyenlerin ve benim de takdir ettiğim her zaman saydığım, sevdiğim Sayın Akıncı Cemil Çiçek’e bir gönderme yaptı ve çok doğru yaptı. Bende aynısını buradan kendisine yapmak isterim. Nüfusu bize soracağına, bize soracağına ve bizimle alay edeceğine, nüfusu kendi önce bu ülkeye gelmesini engelleyecek. Kendisinin de yapması gerekenler varken bu ülkede gelecek ve Kıbrıs Türk toplumunun aidiyetiyle alay edecek. Nüfus ne kadar? 1 milyon mu, 2 milyon mu? Eğer bugün nüfus bu ülkede gerekenden fazlaysa bunun sorumlularından bir tanesi de Cemil Çiçek ve arkadaşlarıdır ve daha önceki yönetimlerdir de. Bu böyledir değerli arkadaşlar.

TARIM VE DOĞAL KAYNAKLAR BAKANI ZORLU TÖRE (Yerinden) – TDP ile koalisyon kuralım diyenler duyacaklar.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Bunu bilecek Cemil Çiçek ve bunu siz izah edeceksiniz Cemil Çiçek’e. Sayın Angolemli’nin yaptığı gibi Sayın Akıncı’nın yaptığı gibi. Bunları siz izah edeceksiniz. Yok oturdunuz oraya brucellanın ne olduğunu bilmezsiniz, insanları brucellalı et yemeye teşvik edersiniz. Köy kooperatifindeki adamı Yönetim Kurulundan istifa etmeye çağırırsınız ama avukatlara da gelince de, sözleşmeli avukatlara gelince de hısım, akraba, ahbap, çavuş onları kovmaya da bilirsiniz. Bu değildir devlet adamlığı. Bu devlet adamlığı değildir. Batırılan kurumlar, özelleştirme mi,

599

buharlaştırma mı, yok etme mi? Telsim, Turkcell. Burada iki defa konuşma yaptık. Bakın dedim bu şirketlerin hesaplarına ne oldu? 1 milyon TL KDV nasıl olduysa ansızın farkına vardı Maliye Bakanlığı, 1 milyon TL KDV alacağı vardı da almadıydı da alacaktı.

Değerli arkadaşlar; Kıbrıs Türk Hava Yolları Komitesi birinci toplantı, Başkan Ali Çetin Amcaoğlu. Bana bakarak bu toplantı gizlidir dedi Ali Çetin Amcaoğlu haklı olarak. Çünkü bizde bazen aşıyoruz aslında çok fazla konuşuyoruz belki ama ben kendisine soruyorum. Niye bana bakıyorsun diyorum Ali Bey, yani bende mi bir gariplik var, niye bana söylüyorsun, diğer arkadaşlara bakmıyorsun. Bu toplantı gizli toplantı. Tabii biz çünkü Kıbrıs Türk Hava Yollarını, Kıbrıs Türk Hava Yollarını kurtaracağız tabii. Ben dedim ki, Ali Bey dedim ki kendisine ben ve partim, Başkanımda dahil olmak üzere bugünden itibaren Ejder arkadaşımda oradaydı. Kıbrıs Türk Hava Yollarının aleyhine bir kelime konuşmuyoruz. Samimiyetimizle buradayız. Ejder arkadaşımda biliyor bu konuşmaların orada olduğunu. Samimiyetimizle buradayız. Ne oldu? Bir 15-20 dakika sonra Sayın Ali Çetin Amcaoğlu benim bir toplantım var dedi, öğlen gitmem lazım dedi. Toplantıdan ayrıldı. Geldiğimiz nokta, hepsi rapor var, rapor ortada yok, bilmiyorum hala daha rapor geldi mi, gelmedi mi? O rapor konusu da aslında herhalde alıp da saklamam lazım. İleride çocuklarım sorarsa söyleyeyim, göstereyim deyim aha bak bunlar oldu şeyde, hatta ve hatta o komitenin tutanaklarını da zevkle yaşlandığım zaman okuyacağım. Saklayacağım ve okuyacağım.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Gazimağusa) (Yerinden) - Mustafa Bey komiteden rapor çıktı. Ancak Genel Kurula gelmedi.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – E, komite raporu, ne, ne oldu? Postadadır?

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Yerinden) (Devamla) – Çıktı yani.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Çıktı.

Değerli arkadaşlar; Kıbrıs Türk Hava Yolları batırıldı, Ulusal Birlik Partisi Hükümeti tarafından Kıbrıs Türk Hava Yolları batırıldı ama batmasını boş verin. Batmasını da, batırılmasını da ve gerekenleri battıktan sonra onları da yapamıyoruz, onlarda da yeteneksiziz. Ben hafta sonu Sipahi köyündeydim. Sayın Başkan ile orada bir takım temaslarımız oldu. Bir vatandaşımız Kıbrıs Türk Hava Yollarından atılan aşçı bir arkadaşımız. 15 yıl Kıbrıs Türk Hava Yollarında çalışmış bir arkadaşımız. Gözünde problem var, ayağında problem var, böbreğin bir tanesinden problem var. Bakıma, sağlık sorunları olan bir vatandaşımız. Adam biz kahvede sohbet yaparken ağlamayı beğenmedi, gözlerinden yaş geldi arkadaşımın konuşurken. Ben dedi 15 yıldır dedi Kıbrıs Türk Hava Yollarında çalışan bir kişi. Bizi dedi sokağa attılar. Benim maaşım yok, tazminatlarım yok. Niye yok Sayın Bakan, niye yok, niye yok? Niye vermiyorsunuz bu insanlara tazminatlarını, veriyor musunuz, veriyor musunuz tazminatlarını?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Kim dedi yok? Anlatmak istediğiniz nedir? Yani İhtiyat Sandığı?

600

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Ödeyeceksiniz kardeşim. Eğer bu Şirketi lav ettiyseniz, insanlarını da sokağa attıysanız tazminatlarını ödeyeceksiniz.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Ödeyeceğiz.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Bu insanların çocuğu var, çoluğu var. Bu çocuklar aş ister, eğitim ister, hırka ister, şort ister, eşofman ister, ayakkabı ister. Bunlar var Sayın Bakan. İnsani yeri vardır.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Devlet sorumluluğunu yerine getirecek.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Neyi getirecek? Bir az önce dışarı çıktı arkadaşlarım, Kıbrıs Türk Hava Yolları yetkilileri, sendika dışarı çıktı.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Mustafa Bey bu insanlar Eylülün sonuna kadar maaşlarını aldılar. Nedir söylediğin ama? Eylülün sonuna kadar maaşlarını aldılar. Siz Ekimin maaşını aldınız?

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Yani Eylülün sonuna kadar maaş almak, Eylülün sonuna kadar maaş almak mıdır sizin ...

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Nedir, tazminatız nedir?

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Tazminatını ödeyeceksiniz kardeşim. 15 yıllık bir çalışanın tazminatını sizin tutma hakkınız yoktur.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Tazminatını...

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - İş vereceksiniz o zaman.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Senin yasaların vardır.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Değiştireceksiniz, nasıl bunu değiştiriyorsanız o yasaları da değiştirin. Getirin beraber değiştirelim. Kaçamazsınız bundan.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Hiç öyle bir niyetimiz yok. Kaçmayız, öyle bir niyetimiz yok.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Sizi bu insanlara Allah’a havale edecek. Tazminatlarını bu insanların veriniz. ,

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Hayır. Ona fırsat vermeyeceğiz biz bu insanların tazminatlarını...

601

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Hadi bakalım. Ama biraz önce ben öyle görmedim Sendikalı arkadaşların tavırlarını.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Onların derdi tazminat değildir.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Yerinden) (Devamla) - Nedir Sayın Bakan derdi?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - İştir, iş.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - İştir. O zaman işe alacaksınız, o zaman işe alacaksınız.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Onu izah ettik.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Devlet iseniz işe alacaksınız.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Alacağız.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Ne zaman?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - E hadi, düğmeye basar gibi olmaz yani bu işler.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - O arkadaşımız, Sipahi’deki arkadaşımızın acilen tazminatını almaya ihtiyacı vardır. Siz daha fazla bunu oyalamayın.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Alamaz.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Niye alamaz, niye alamaz?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Alamaz. Senin yasan vardır, senin yasan vardır.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - E o zaman siz niye orada duruyorsunuz, ben onu anlamış değilim. Evet...

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Yasa diyor ki sen altı ay sonra alabilin, alt ay sonra. Yasan var.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Sayın Bakan, bu insanları işe ben almadım.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Güzel, güzel.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Bu insanları işe siz aldınız.

602

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Hep beraber aldık.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Hep beraber almadık çoğunu siz aldınız, yok, yok.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Yok, hep beraber aldık. Bu insanların kimisi 20 senelik, kimisi 30 senelik, kimisi...

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Siz aldınız, bu insanların oyunu da aldınız.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Olabilir. Siz de aldınız.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Oyunu da aldınız. Cumhurbaşkanı seçiminde de aldınız.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Olabilir.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - En azından insanlara tazminatlarını veriniz. Bekletmeyiniz insanları. Ha ben sizin doğru söyleyip söylemediğinizi, sizin doğru söyleyip söylemediğinizi yargılamayacağım burada. Ama yargılarım da.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Hayır, yargılayamazsınız.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Eğer gerekirse yargılarım da. O pozisyona düşmek istemiyorum. Sizi uyarıyorum, sizi uyarıyorum...

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Başımıza ne geldiyse zaten...

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Siz bu insanların tazminatlarını ödemek zorundasınız.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Bu Kürsüden konuşmak kolay. Yani şimdi biz tazminatlarını ödemeyeceğiz demedik.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Bu Kürsüden konuşmak kolay.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - . Bunun belli bir süresi var, bunun belli bir yasası var, bunun belli bir kuralı var.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Sizin olduğunuz yerden konuşmak çok zordur?

TÜRKAY TOKEL (Devamla) - Zordur tabii. Çok zordur.

603

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - E o zaman ne durursunuz orada? Ne durursunuz orada o zaman? İstifa edin hep beraber gidin.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Biz sorumluluğumuzu biliyoruz.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Neyin sorumluluğunu biliyorsunuz? Siz raporu getirmediniz bu Genel Kurula, Kıbrıs Türk Hava Yolları ile ilgili Raporu getirmediniz. Neyin sorumluluğunu bileceksiniz?

Telefon Dairesi; bir haber 3 trilyon kar eder, 1 trilyon masrafı var. Karda da olan bir şirket. Şimdi tabii ki bu ülkede özelleştirme yapacaksınız. Hangi yasaya göre yapacaksınız? Çok söylendi buralardan, ben de söyleyeceğim aynı şekilde, sıcak dursun. Hangi yasaya göre ve hangi çalışanı ve işçiyi ve emekçiyi koruyucu tedbir ile, hangisi ile? Kıbrıs Türk Hava Yolları gibi?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Hayır.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Nasıl?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Günü geldiğinde onu da...

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Nasıl günü geldiğinde? O gün nerede?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Yarın olmuyor ki bu.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - 2012’de dünya batacak, akşam bir film gördüm ben. 2012’de dünyanın sonu geliyor. Siz de bu dünyanın sonunu getirmeye çalışırsınız.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Bu çalışmalara sizi de davet ediyoruz.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Kıbrıs Türk Toplumunun sonunu getirmeye çalışırsınız. Arkasından Elektrik Dairesi. Şimdi elektrikle ilgili bir duyum geldi bana bu çok önemli. Bu herhalde tahmin ediyorum ki o kadar elektrik yatırımına rağmen ben aldığım istihbarat bilgilerine göre bir sene sonra, bir buçuk sene sonra bu ülkede yine enerji ihtiyacı doğacak öyle mi Sayın Bakan?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Olabilir.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Haa şimdi bu acaba bu yatırımlar bu yatırımlar bu yatırımlar acaba niye yapılmıyor? Niye yapılmadı?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - ... Bakanı geçen gün imza attı daha, Türkiye ile protokol yaptı, protokol yaptık.

604

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Eeee işte Türkiye ile protokol yaptık. Yani değerli arkadaşlar demek ki bu özelleştirme devam edecek bu ülkenin kurumları, bu ülkenin çalışanları da ...

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Deniz altından gelecek elektrik protokolü yaptık yahu.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Şimdi geldiği zaman konuşalım.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Tamam konuşalım.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Gelmedi daha onun için konuşmayalım. Ben bir buçuk sene sonra bu ülkenin elektriği zora girecek diyorum siz bana diyorsunuz deniz altından elektrik gelecek. Eee iki sene sonra da aya çıkacağız hep beraber otobüs seferleri başlayacak. Olur mu bu mantıkla Allah aşkına? Yetersizdir diyorum ben size. Bana bunu söyleyen, bana bunu söyleyen yetkili ...

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - İki bakan protokole imza attı ya.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – İki bakan bizim olmayan şeye de imza attı. Bizim bakanımızın olmadığı bir e-devlet olayında da iki bakan attı Türkiye’de kendileri karşılıklı attılar ama biz yoktuk oralarda. Ben korkuyorum ki Elektrik Kurumu da, Telefon Dairesi de bunlar da hepsi bir program, plan dahilinde özelleşecek. Ama ben özelleştirmeleri gerekiyorsa bir takım hizmetlerin özelleştirilmesi gerekiyorsa onu hep beraber çalışanlarla, sendikacılarla oturup bilirkişilerle bir çalışmasının yapılması gerekir diye düşünüyorum. Ama ne yazık ki, ne yazık ki ben bunu bu hükümette görmüyorum değerli arkadaşlar eğer varsa bu çalışmalar bize bakan arkadaşlarım izah etsinler. Evet benim bu Yasaya parti olarak da vekil olarak da oyum olumsuz olacaktır. Bunun gibi gelecek olan yasalara da nerede istersem de olayım, ne konumda istersem de olayım karşı olacaktır. Çünkü bu toplumun benimsemediği, bu toplumun kendi yapısına göre hazırlanmayan, kendi ihtiyaçlarına göre hazırlanmayan hiçbir yasa bu ülkede başarılı olamaz. Hiçbir yasa bu ülkede bu ülke insanını bir yere götüremez değerli arkadaşlar. Bir kere Kıbrıs Türk toplumu o kadar çok badirelerden geçmiştir ki bu son dönemde yaşadıklarımız kendisine yapılabilecek ve hak edeceği tutumlar ve davranışlar değildir arkadaşlar. Ben lütfen sizden istirhamım bu toplumu sadece ekonomik olarak sadece ekonomik olarak bir değerlendirme yapmayınız. Bu toplumun belki refahı, yaşam kalitesi bir noktada olabilir. Her zaman da öyle olması için uğraşmamız gerekir. Daha da iyisi olması için uğraşmamız gerekir. Daha da iyilerinin olması için uğraşmamız gerekir ve yapmamız gereken, kontrol altına almamız gereken birçok dış etkenler vardır, dış faktörler vardır. Bu toplumun üzerinde ne Türkiye’nin, ne Avrupa Birliği’nin, ne Rum Kesimi’nin ne de diğer ülkelerin oyun oynamasına ve etki edip de yönetimine, iradesine çomak sokmasına ve iradesinin ve varlığının yok olmasına bizim burada bu Mecliste yapacağımız yasalar sebep olmasın değerli arkadaşlar. Bir kez daha bu kararınızı gözden geçirin diyeceğim ama maalesef iş işten geçmiştir. Çünkü siz bu Yasayı geçirmezseniz ay başında Memur maaşlarını da, çalışanın maaşlarını da ödeyemezsiniz çünkü bir kere yenildiniz artık hükümetiniz bitene kadar da yeniksiniz arkadaşlar. Yeniksiniz. İradesiz

605

ve yeniksiniz. Onun için o iradeyi sağlamaya bakınız, o iradeyi korumaya bakınız, bu toplumun haklarını da savunmaya bakınız. Yoksa Sayın Bakan arkadaşım çaresizlik içinde. Ben bilirim kötü niyet ile yapmamıştır ama çaresizlik içinde gidecek ve diyecek şirket kooperatifindeki müdüre, sorumluya istifa et de başarısızsın patatesler kaldı ambarda. E, ne yardımcı olman adama?

TARIM VE ORMAN BAKANI ZORLU TÖRE (Yerinden) – Yardımcı oluyoruz. İlgileniyoruz.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Niye yardımcı olman ithalat ihracat yapsın.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Bak gene bozan.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – İhracat yapsın patatesini satsın.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Uğraşıyoruz yahu. O gündür bugündür yardımcı olmak için gayret ediyoruz yahu.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Tamam Sayın Bakan. Sayın Bakan yardımcı olacaksın tabii. Yardımcı olacaksın. İki trilyon.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) – Yardımcı oluyoruz. İstifa etmeyi kendi gündeme getirdi. Ben istifa ederim başaramazsam dedi. Ben de dedim kendine başaramadın istifa et madem ki öyledir.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - O kadar. Çok teşekkür ederim beni dinlediğiniz için.

ZORLU TÖRE (Yerinden) (Devamla) - Bunu buraya getirmenizi beklemiyordum bu doğrusu.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Emiroğluları.

Buyurun Sayın Ekenoğlu.

FATMA EKENOĞLU (Güzelyurt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kriz dönemlerinde ülkede bir seferberliğin ilan edilmesi gerekir iktidarı ile, muhalefeti ile, sivil toplum örgütleri ile ve konsensüs yakalanarak o çerçevede tedbirler alınması gerekir diye düşünüyorum. Bu şekilde yapılması gerekirdi ama baktığım zaman şu anda iktidar olanlar aynı sorumluluk içerisinde midirler?! Konsensüsü ne çalışanlarla ne sivil toplum örgütleri ile ne de muhalefetle yakalamaya çalışmadılar. Cumhuriyetçi Türk Partisi muhalefette de iktidarda da olduğu dönemlerde o sorumlulukla davranıyor ve o sorumlulukla hareket ediyor. Ben arkadaşlarımı on yıl öncesine götüreceğim ve on yıl öncesinde bankalar krizi ile bu Meclisin basıldığı dönemlerde bu Mecliste yine Ulusal Birlik Partisi iktidardaydı ama o dönemdeki muhalefet partilerinin ne kadar sorumlu

606

davrandıklarını ve o bankalar krizini atlatabilmek için hazırlanan yasalarda iktidar partilerinden daha çok sorumluluk içerisinde katkılarını koyduğunu ve bankalarımız bugüne gelebilmişse o dönemki konsensüs ve sorumlulukla bugüne geldiklerini söyleyebilirim.

Ve yine Ulusal Birlik Partisinin muhalefet dönemine bakıyorum. 2007-2008 yılında ülkemizde 100 yılın en büyük kuraklığı yaşandı. Hayvancı kan ağlıyor. Tarımcı kan ağlıyor. Ve bunun yanında hayvancı tarımcı kan ağlarken, yönetenler hükümet edenler merhem olmaya çalışıyor kuru yem dahi kaba yem yurt dışından geldi tarihinde ilk defa bu ülkeye ve hayvancı tarımcı mağdur edilmedi. Ama o dönemin Ulusal Birlik Partisi aynı sorumluluk içinde mi davrandı? O kuraklığın yarattığı krizin atlatabilmesi için o sorumluluğu gösterdi mi? Göstermedi.

Ve onun ardından yine 2009 yılı başı hatırlıyorum sendikalar artış istiyor. Sendikalarla birlikte Ulusal Birlik Partisi bu Meclisin önünde verdiği kavgayı hiçbir sorumluluk hissetmeden

(Sayın Ertuğrul Hasipoğlu, Başkanlık Kürsüsünü Sayın Ahmet Eti’den devralır)

Bu KKTC tarihinin ondan önceki Federe Devletin Otonom devlet içerisinde de sorumluluğu olan ve en çok Başbakanlık yapan kişi o dönem muhalefette iken ne kuraklık krizini düşündü, ne gelen mali krizi düşündü. Sadece dışarıdakileri eylem yapanları kışkırttı. Öyle bir sorumluluk sergiledi 2008-2009 yılı başında Ulusal Birlik Partisi muhalefeti. Başka ne yaptı? 2009 Genel Seçimlerine giderken doğrudur Cumhuriyetçi Türk Partisi bu baremlerle ilgili yasanın tartışmasını yapıyordu bu toplumda. Tartışması yapılırken Ulusal Birlik Partisi ne yaptı? Hiçbir sorumlu davranış içerisinde bu tartışmalar içerisinde olmadı, olmadı. Ve 2009 seçimlerine giderken sendikalarla biraz önce okumayacağım tekrardan Kadri arkadaşımın bu Kürsüden okuduğu protokolleri imzaladı bu Kürsüden ve dağıttı. Yani insanımıza gelen ekonomik krizin, gelen kuraklık krizinin hiçbir sorumluluğunu hissetmeden yalan söyledi. Cumhuriyetçi Türk Partisi eksik yaptı, yapamadıkları var ama insanına, seçmenine yalan söylemedi. Ve hatırlıyorum Ulusal Birlik Partisi yetkilileri hiçbir televizyon programı tartışmalarına katılmadı. Bir kez Uluslararası Kıbrıs Üniversitesinde bir kez parti başkanlarının tartışması oldu. Şu anda Cumhurbaşkanı olan Sayın Eroğlu formül cebimde dedi. O formül bir buçuk yıldır cepten çıkmadı. Nasıl bir formüldü? İmzalanan protokollerin tam tersi miydi? Evet makam koltuklarına oturduktan sonra da her şeyi Cumhuriyetçi Türk Partisinin üstüne atarak siz getirdiniz bu Yasayı dediler. Biraz önce Maliye Bakanı siz getirdiniz dedi. Doğrudur biz getirdik ama erken seçimle birlikte getirdik. Bu toplumda tartışılsın sivil toplum örgütleri ile, partileri ile getireni ile getirmeyeni ile, iktidara geldiği zaman ne şekilde, nasıl bu mali krizden, ekonomik krizden ülkemizi, insanımızı kurtaracak diye? Evet geldiler iktidar oldular, yalnız başlarına iktidar oldular. Ne yaptılar? Ellerini emeklinin cebine attılar. Ne yaptılar? Çalışanın cebine attılar. Ne yaptılar? Söylediklerinin tam tersini yaptılar ve şu anda da bütün kurumları ele geçirdikten sonra neydi bunlar? üç seçim yaşadık. Genel Seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi de Kıbrıs Türk Hava Yolları çalışanları ile ilgili önce işten durdurdular ondan sonra geri aldılar yine yalan

607

söylediler Kıbrıs Türk Hava Yolları çalışanlarına. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen ardından da Kıbrıs Türk Hava Yollarını peşkeş çektiler. Hala daha insanlara yalan söyleyerek insanları oyalıyorlar. İngiltere’den insanlar televizyon kanallarına, radyo kanallarına bağlanıyorlar. Halen biletlerimiz elimizde biz kime müracaat edeceğiz? Bunu nasıl geri alacağız? Diye soruyorlar. Ben hala izliyorum. Hükümet edenler, bakanlar, bu protokollere imza atanlar bu insanlara ne cevap veriyorlar acaba? Merak ediyorum.

BAYINDIRLIK VE ULAŞTIRMA BAKANI HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) – Cevabımız verilmiştir zaten merak etmenize gerek yok. Cevap hazırdır.

FATMA EKENOĞLU (Devamla) - Evet, biletleriniz gitmiştir.

HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) (Devamla) - Hayır, herkes biletini 2011 yılının sonuna kadar kullanacak. Bunu siz duymadınız Fatma Hanım.

FATMA EKENOĞLU (Devamla) - Hayır, ben duymadım.

HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) (Devamla) - E, o zaman siz de duyun. Bütün İngiltere biliyor.

FATMA EKENOĞLU (Devamla) - 2011 yılının sonuna kadar kullanacaklarını duymadım.

HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) (Devamla) - Şu ana kadar 73 bin bilet kullandırıldı 100 binden. Geriye kalan 27 bindir. Bunu da 2011 yılının sonuna kadar kullanacaklar.

FATMA EKENOĞLU (Devamla) - Duyduğuma memnun oldum. İnşallah kullanacaklar. Ne şekilde nasıl? Yeni havayollarını kurduğunuz zaman mı kullanacaklar?

HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) (Devamla) - Tabii ki.

FATMA EKENOĞLU (Devamla) - Atlasjet taşımayacağım diyor.

HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) (Devamla) - Atlasjet bu ay bitiriyor zaten.

FATMA EKENOĞLU (Devamla) - Tamam. Kim taşıyacak?

KADRİ FELLAHOĞLU (Yerinden) (Devamla) - Protokoller var sizin 2015’e kadar.

FATMA EKENOĞLU (Devamla) - Kim taşıyacak?

KADRİ FELLAHOĞLU (Yerinden) (Devamla) - Atlasjet ile...

608

FATMA EKENOĞLU (Devamla) - Geri mi ödeyeceksiniz insanlara bilet paralarını?

HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) (Devamla) – Bilirsiniz o bilet paralarını geri ödeyemiyoruz. Bilet parasının yerine ayrı bir bilet veriyoruz kendilerine. Bileti olana bilet veriyoruz aynen.

FATMA EKENOĞLU (Devamla) - Bakın bunu insanlar bilmiyor ha hala soruyor insanlar. Demek ki bir muhatap bulmuyor.

HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) (Devamla) - 73 bin bilet kullanıldı.

FATMA EKENOĞLU (Devamla) - İngiltere’dekiler oradaki temsilciliğinizden mi muhatap bulacaklar, oradaki Kıbrıs Türk Hava Yolları Bürosunu kapattınız değil mi?

HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) (Devamla) - E, şimdi kapandı o.

FATMA EKENOĞLU (Devamla) - Tamam. Kim cevap verecek İngiltere’deki insanlara?

HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) (Devamla) - İngiltere’deki tüm acentelerin bu konuda bilgisi vardır.

FATMA EKENOĞLU (Devamla) - Acente dışından alanlar direkt merkezden alanlar?

HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) (Devamla) –Acente merkezden alanların hemen hemen çoğu bitmiştir.

FATMA EKENOĞLU (Devamla) - Bitmedi. Ben bitmedi bağlantıları duyuyorum. Siz duymuyor musunuz bilmem.

HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) (Devamla) – Bakın, internette sizin satışlarınız şeyi süresiz her altı aylık süre içerisindedir.

FATMA EKENOĞLU (Devamla) - Bilmiyorum. Orada bir karmaşa var

HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) (Devamla) - Her altı ay süre içerisindedir.

FATMA EKENOĞLU (Devamla) - Ve doyurucu bilgi vermek durumundasınız. Dolayısıyla şu anda çalışanları ne yapacaksınız, nereye istihdam edeceksiniz? Çalışanlara onun cevabını vermek durumundasınız diye düşünüyorum. Tabii bunun ardından da yerel seçimler oldu, yerel seçimleri atlatana kadar da biz kendi bölgemde bir sel felaketi yaşadık. Esnaf hala mağdur durumda.

609

Mesela bana şöyle şikayetler geliyor. Sigortaları ötelendi, ihtiyat sandıkları ötelendi insanların bir yıllığına ama bir yıllık ötelendi. Her ay gidip hastanede muayene olmak için tekrar bir yıllık değil, her ay mühür attırmak ve hastaneye muayene sağlık kontrollerini yaptırma durumundadırlar. Aylık. Bir yıllık ötelendiğine göre niye insanlarımıza bu kadar zorluk çıkarılıyor da bir yıllık atılmadı o sigorta mühürleri?

Bunun yanında özel eczanelerden sigortalıların ilaç alma şansı vardır, öyle bir hak tanındı kendilerine. Özel sigortalardan faydalanamıyorlar, özel eczanelerden faydalanamıyorlar sigortalarını yatırmadılar diye. Hani ötelendi bu insanların? Bu insanların hayatını kolaylaştırmamız lazımdı, zorlaştırmamız değil. Dolayısıyla bu boyutu ile baktığımda da insanlar hala o zorluğu yaşıyor, hala esnafın zararları giderilmedi.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI TÜRKAY TOKEL (Yerinden) – Bize sigortadan şikayetler gelmedi yahu.

FATMA EKENOĞLU (Devamla) - E, bize geliyor. Size niçin gelmiyor onu anlamıyorum.

Dolayısıyla bu yönü ile insanların Güzelyurt esnafının çalışanlarının sigortasını yatırmayan ve bir yıl öteleyenlerin bu şekilde bir şikayeti var. Bunun giderilmesi gerekiyor. Ve hala esnaf zararının karşılığını alamadı. Bir önceki gündem dışında Türkay Bey, giderilecektir dedi. Bekliyorum. Ama halen esnaftan ben şikayetleri duyuyorum. Dolayısıyla bunu buradan aktarmak istedim. Tabii ki bunun yanında biz insanımızın cebine el attık emeklisi ile, çalışanı ile. Ama pahalılık da her geçen gün artıyor. Yaşam standardı insanımızın düşüyor. Biz kamuda istihdam kamu artık dolmuştur istihdam yapılamaz. Dolayısıyla özel sektörde istihdamı artırmamız lazım. Ama bakıyorum şu anda hükümet edenlere Eğitim Bakanının burada olmasını istiyordum okul kantinleri bunun özellikle araştırılmasını istiyorum. Onun için söz aldım, gündem dışında söyleyecektim bunu ama bir an önce üstüne gidilmesi lazım. Bir okulu değil, bir kaç okulu aynı şahıs aldı. Hem de o şahıs Merkez Kooperatif Bankasının Yönetim Kurulunda. En büyük rakamı o verdi. En büyük rakamı verirken de kendi cebinden mi çıktı? Diye merak ediyorum. Dolayısıyla o parayı en kısa zamanda alabilmek için de yine velilerin, öğrencilerin cebine, harçlığına el attı. Bir su okulda bir lira, üniversitelerde 500. Velilerin bu yönde şikayetleri var. Maaşlar düşüyor, ihalede bakın Şehit Turgut Ortaokulu’nun bizim bölgede en yüksek öğrenci sayısına sahip okuldur, en yüksek öğrenci sayısına sahip okuldur. Dolayısıyla herkesin gözü burada. Okul Aile Birliği memnun, öğrenciler memnun. Dolayısıyla bu memnuniyet de gözetilerek çalışan insanlar memnun bir istihdam kaynağı yaratılıyor, temizliğe önem veriyor. Bu kadar memnuniyet varken gelirinin de ne olduğunu bilen birisi belli bir rakam verdi ve alamadı, çıkmadı. Rakamı çok yükselten aldı ihalede bazı güvenilirlilikler de aramak lazım. Daha önce bu işi yaptı mı? Kendi işi var mı? Ne istihdam olarak ne yaratacak? Çalışma Bakanısınız Türkay Bey. İstihdam olarak da bunu düşünmeniz gerekir.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI TÜRKAY TOKEL (Yerinden) – O verdiğiniz isme göre bu saydıklarınız geçerli değil ha. Yani güvenilirliliği de var, daha önce tecrübesi de var, daha önce çalıştırdığı kantinler de var...

610

FATMA EKENOĞLU (Devamla) – Tamam, bütün okulları o alacak...

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Hayır, öyle bir şey de yok...

FATMA EKENOĞLU (Devamla) - Ne kadar büyük okul varsa o alacak...

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Daha çok para da verdi...

FATMA EKENOĞLU (Devamla) – Ucuz ücretle çalıştıracak. Bakın eee çalışma hayatının içinde başka şeyler de vardır. İşsizlik parası öder devlet. Bunun yanında hayatını devam ettirebilmesi için sosyal yardım öder devlet. Dullara belli yaşın altındaki insanlara herkese.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Herkese, herkese maaş...

FATMA EKENOĞLU (Devamla) - Dolayısıyla bir işin kar yönünü düşündüğünüz zaman verdiği vergisi, yarattığı istihdam bütün bunları düşünmeniz lazım. Ne kadar kar? Ne kadar zarar ettiğinizin devlet olarak hesabını yaparken bütün bunları da düşünmek lazım çünkü siz Çalışma Bakanısınız. Çalışma Bakanı ve bölgenin bakanı bunları gözetmesi ve düşünmesi lazımdı. Partizanca kendi partilisine sadece istihdam yaratmak için değil.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - İhaleye çıktı.

FATMA EKENOĞLU (Devamla) – İhalede de bu yönler gözetilmeliydi. Örneğin Okul Aile Birliği ve öğrenciler bir önceki kantin çalıştıranını hala arıyor. Dolayısıyla bu yönü de düşünmek gerekir diye buradan hatırlatmak isterim. Yine bizim yerli bankalarımızı zora sokan bir nokta Ziraat Bankasının verdiği krediler. Düşük faizle işte tarımcıya, ziraatçıya bir de esnafa. Selden zarar gördüğünü ispatladığı anda esnaf 150 bin liraya kadar yani eski para 150 milyara kadar Ziraat Bankasından alıyor. Alabiliyor mu acaba? Bunu hiç sorguladınız mı? Ziraat Bankası ne diyor? Mevduatını bana yatıracaksın? Eee var mı parası ki ona yatırsın? Olsa zaten gidip almazdı.

AHMET ZENGİN (İskele) (Yerinden) – Öyle bir şey demiyor yahu.

FATMA EKENOĞLU (Devamla) – İki, kefil bulacaksın kamu çalışanı. O kefil bulduğun kamu çalışanının maaşı bana yatacak. E, siz yerli bankalarınızı bununla da sıfırla çarpıyorsunuz. E, bütün bu olanakları da yerine getirdikten sonra yine bölgede kaç tane esnaf bu krediden faydalandı diye bölge bakanı olarak size sormak isterim.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Bir on kişi faydalandı.

FATMA EKENOOĞLU (Devamla) - Kaç tane esnaf mağdur oldu?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - 100’e yakın.

611

FATMA EKENOĞLU (Devamla) – Tamam. 100’e yakın mağdur olan esnafın yanında sadece on kişi bu işten faydalandı yani onda bir. Yüzde on.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Şeyden, bankaların aradığı şartları yerine getiremediklerinden.

FATMA EKENOĞLU (Devamla) - Dolayısıyla getirdiğiniz gömlek bizim esnafa uymadı.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Değiştireceğiz.

FATMA EKENOĞLU (Devamla) - Dolayısıyla bölge esnafı halen şikayetçi bu yönü ile. Her şeyden önce ne dedik? Kamuda tedbirler alınıyor. Kamuda tedbirler alınırken insanları özel sektöre de girmesini...

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Teşvik etmek lazım.

FATMA EKENOĞLU (Devamla) – Teşvik etmek ve özendirmek lazım.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - E, ediyoruz da.

FATMA EKENOĞLU (Devamla) - Bu tedbirlerle sizce teşvik mi ediyorsunuz?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Bu tedbirler dediğiniz?

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayın lütfen.

FATMA EKENOĞLU (Devamla) - Siz çalışanlar beş yıl, on yıl özel sektörde çalışan ne kadar maaş alıyor, ne kadar yatırımı yapılıyor? Asgari ücretten mı yapılıyor yatırımı? Asgari ücretten yapılıyor. Bunun denetlenmesini yapıyor mu Çalışma Bakanı? Yapmıyor. Dolayısıyla bölgeye de baktığım zaman gittik sonra kaçak işçi yabancı sayısı artıyor. Ve bizde de işsizlik oranı artıyor. Bu sadece benim bölgemde değil tüm Kıbrıs’ta işsizlik oranı artıyor. Dolayısıyla Bakanlarımızın, Başbakanımızın Türkiye yetkilileri karşısında nüfus olayında ne kadar zor durumda kaldıklarını hep birlikte gördük toplum olarak aşağılandık. Dolayısıyla bir an önce bir nüfus sayımı yapılarak denetlemelerin de yapılmasını ve kaçak işçilerin, yabancı işçilerin işsizlik oranının hesaplanmasını istiyorum. Bu yönü ile biz doğru dürüst tedbir alabileceğiz çalışma hayatı içerisinde. Ve ben tekrardan söylüyorum konsensüsü ne muhalefetle ne bu Meclis içinde yakalayabildiniz ne de sivil toplum örgütleri ile yakalayabildiniz. Dün dündü bugün bugündür felsefesi ile hala insanımız cek caklarla oyalanıyor. Dolayısıyla toplumda yeteri kadar tartışılmadığı için, sivil toplum örgütleri ile tartışılmadığı için, muhalefetle konsensüs yakalanmaya çalışılmadığı için. Baremlerde bir ayarlama belki yapılabilirdi, belki çalışma hayatı içerisinde bir noktaya gelinebilirdi ama bütün bunlar yapılmadığı için bugün bu Yasayı geçirmek için zorlamanın da bir alemi yoktur. Hazır Çaluda da buraya girmişken ona da hatırlatmak isterim 2008-2009 yılında neleri savunduğunu şimdi

612

neler için parmak kaldıracağını buradan hatırlatmak isterim. Ve elini oyunu kullanırken vicdanına koymasını istiyorum.

AHMET ÇALUDA (Güzelyurt) (Yerinden) – Tancer Bey de geldi.

FATMA EKENOĞLU (Devamla) - Bir de Tancer Beyi de burada görmekten mutluyum. Komitede farklı oy verirken şu anda Cumhurbaşkanlığından dönen yasa için ne oy verecek acaba onu da izleyeceğim.

MEHMET ARİF TANCER (Girne) – Komitede yoktum ki ben.

FATMA EKENOĞLU (Devamla) – Halkımız da televizyondan izliyor.

MEHMET TANCER (Yerinden) (Devamla) - Fatma Hanım sen dikkatli birisin ben komitede olmadım ki.

FATMA EKENOĞLU (Devamla) - Ve bundan sonraki süreçlerde insanımız da artık neye oy verip neye oy vermeyeceğini daha dikkatli hafızasını yoklasın ve sandığa gittiği zaman o hafıza ile oy versin diyorum. Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri; Rapor ve Tasarının bütünü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi madde madde görüşülmesine geçmeden önce ad okunarak yoklama yapalım lütfen.

(Ad okunarak yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Nisap vardır. Madde madde görüşülmesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oybirliği ile kabul edilmiştir.

Madde madde okuyunuz lütfen.

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Girne) (Yerinden) - Sayın Başkan, geçmeden bir önerimiz vardır.


613

İDARİ VE SOSYAL İŞLER KOMİTESİ BAŞKANI ESAT ERGÜN SERDAROĞLU – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;

-ÖNERİ-

25.10.2010

İçtüzüğün 94’üncü maddesi uyarınca, Kamu Çalışanlarının Aylık Maaş, Ücret ve Diğer Ödeneklerinin Düzenlenmesi Yasasının Genel Kurulda sadece yan başlıklarının okunması ile oylanmasını öneririm.

Esat Ergün SERDAROĞLU Komite Başkanı

BAŞKAN – Komite Başkanının Önerisini oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.


KATİP –

KAMU ÇALIŞANLARININ AYLIK (MAAŞ-ÜCRET) VE DİĞER ÖDENEKLERİNİN DÜZENLENMESİ YASASI

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi aşağıdaki Yasayı yapar:

Kısa İsim 1. Bu Yasa, Kamu Çalışanlarının Aylık (Maaş-Ücret) ve Diğer Ödeneklerinin Düzenlenmesi Yasası olarak isimlendirilir.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

KATİP –

BİRİNCİ KISIMGenel Kurallar

Tefsir 2. Bu Yasada metin başka türlü gerektirmedikçe:“Aylık (Maaş-Ücret)”, Devlette veya bu Yasanın 4’üncü maddesinde belirtilen diğer kamu kurum ve kuruluşlarda çalışanlara, hizmetleri karşılığında, kadroya dayanılarak ay üzerinden verilen parayı anlatır.

614

“Bakanlar Kurulu”, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Bakanlar Kurulunu anlatır.“Derece”, sınıf içinde görevin önem ve sorumluluğunun artışı ile ayarlı yükselme adımını anlatır.“Devlet”, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletini anlatır. “Kamu Çalışanı”, Devlette veya bu Yasanın 4’üncü maddesinde belirtilen kamu kurum ve kuruluşlarda, asıl ve sürekli veya aday kamu görevlisi, sözleşmeli veya geçici memur, geçici veya daimi işçi olarak veya başka statüde çalışmakta olanları anlatır.“Kamu Görevi”, Devletin veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarının genel yönetim ilkelerine göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği ve genel ve katma bütçelerden veya bunlara bağlı fon veya döner sermayelerden aylık (maaş-ücret) alınarak yapılan görevleri anlatır.“Kamu Görevlisi”, Devletin ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının genel yönetim ilkelerine göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği asıl ve sürekli görevleri yerine getiren ve genel ve katma bütçelerle bunlara bağlı fon veya döner sermayelerden, aylık (maaş-ücret) alan sürekli personeli anlatır.

6/2009 75/2009 37/2010

“Kamu Sağlık Çalışanı”, bu Yasa amaçları bakımından Kamu Sağlık Çalışanları Yasası altında ona verilen anlamı anlatır.

“Katma Bütçeli veya Döner Sermayeli Kurum ve Kuruluşlar”, kendi öz gelirleri olmasına karşın, genel bütçeden (Devlet bütçesinden) de katkı alarak, görev alanları içine giren kamu hizmetlerini yürüten kamu kurum ve kuruluşlarını anlatır ve özel yasalarında fon veya döner sermayeli oldukları belirlenen kamu kurum ve kuruluşlarını da kapsar.“Ödenek”, bu Yasa amaçları bakımından, bu Yasanın 13’üncü maddesinde belirtilen mali menfaatleri anlatır.

25/1985 33/1985 11/1986 32/1987 14/1988 34/1988 14/1989 3/1990 52/1990 13/1991 61/1991 12/1992 50/1992 5/1993 11/1994

“Öğretmen”, bu Yasa amaçları bakımından Öğretmenler Yasası altında ona verilen anlamı anlatır.

615

44/1994 3/1995 19/1995 60/1995 14/1996 17/1997 2/1998 15/1998 4/1999 20/1999 49/1999 65/1999 16/2000 20/2000 11/2001 24/2001 32/2001 22/2002 4/2003 64/2003 31/2004 36/2004 29/2005 60/2005 45/2006 60/2006 33/2007 56/2007 6/2008 33/2008 38/2008 71/2009

64/1993 51/1994 52/2000 69/2006

“Özürlü Personel”, Özürlüleri Koruma, Rehabilite ve İstihdam Yasası uyarınca istihdam edilenleri anlatır.

“Performans Değerlendirme Formu”, aday ve/veya sürekli kamu görevlisi ile birinci değerlendirme amiri tarafından mutabakata varılarak bir sonraki yıl için yapılan ve iş planı içeren performans ölçmeye yarayan ve kamu görevlileri hakkında olumlu veya olumsuz görüşler ile kesin öneriler içeren formu anlatır. Bu tanım diğer kamu çalışanlarının kendi özel yasalarında veya mevzuatlarında yer alan performans değerlendirme yöntemlerini (sicil) de kapsar.

616

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

KATİP –

Amaç 3. Bu Yasanın amacı, bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra Devlette veya bu Yasanın 4’üncü maddesinde belirtilen diğer kamu kurum ve kuruluşlarda çalışmaya başlayanların aylık (maaş-ücret) ve diğer ödeneklerini, genel maaş kademelerini, kadro kademelerini, hizmet sınıfı olanların hizmet sınıflarının ve derecelerinin maaş kademelerini, kademe ilerlemelerini, hizmet sınıfı olanların sınıfları içinde yükselmelerini ve hizmet sınıflarını değiştirmelerini, hizmet sınıfı olmayanların, bulundukları kadro içinde ilerlemelerini, başka kadrolara geçmelerini ve yükselmelerini düzenlemektir.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?...

FERDİ SABİT SOYER (Gazimağusa) (Yerinden) - Söz istiyorum 3’üncü madde hakkında.


FERDİ SABİT SOYER (Gazimağusa) – Söz istiyorum 3’üncü madde hakkında.


FERDİ SABİT SOYER (Gazimağusa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bu Amaç maddesinde ifade edilen nokta, bu Yasanın kamu görevine yeni bir düzenleme getirdiği noktasındadır kamuya girişte. Biraz evvel Sayın Maliye Bakanı da yaptığı konuşmada, bu Yasa Tasarısının siz getirdiniz falan yollu konuşma yaptı. Halbuki bu Yasanın Kapsam maddesinde bulunan düzenlemeye aykırıdır bu yasa. Net olarak aykırıdır. Çünkü kamu görevinin önemli bir unsuru olan Hukuk Dairesi, Yasama organı ve Yargı organındaki bürokrasi bu Yasanın kapsamı dışındadır. Bunu siz düzenlediniz. Bu ise Anayasanın Eşitlik İlkesine aykırı olduğu gibi, aynı zamanda kamu düzeninde büyük ölçüde ahengi ve kamunun birliğini bozan bir uygulamadır. Bu kabul edilmez bir noktadır. Kamuda reform yapacağını iddia eden bir Hükümet ve bununla ilgili yasalar düzenleyen bir Hükümet ve Avrupa Birliği Uyum Süreci ile ilgili kamu reformu başlattığımız çalışmayı bu Meclise getireceğini söyleyen bir Hükümet nasıl olur da kamu düzeni içinde ikilik yaratabilir. Bu mümkün değildir. Bu kesinlikle Anayasanın Eşitlik İlkesine aykırıdır ve kamudaki bütün düzeni alt üst edecek bir uygulamadır. Bu kamuda bir müddet sonra ciddi çatışmalara sebebiyet verecektir. Her şeyden evvel ben şunu söylüyorum. En yüksek organ Yasama Organıdır. Nasıl Yasama Organı kamunun diğer bütün düzenlemelerinden farklı bir uygulamayı getirebilir. Bu barem düzenlemesi değildir ki. Sorarım size Mecliste görev yapan bir hukukçu, Mecliste görev yapan bir

617

Kitabet Kadrosundaki bir görevli, Mecliste görev yapan değişik meslek grubunda üniversite mezunu ya da lise mezunu bir insan, bir teknikerin statüsü farklı mıdır diğer kamu dairelerinden? Hayır değildir ama bu Yasa ile şimdi Meclis bürokrasisi farklılaşıyor. Yazıktır be arkadaşlar bu. Bu yazıktır ve yanlıştır.

2’ncisi Hukuk Dairesi nasıl olur da farklılaşır diğer dairelerden? Nasıl olur Yargı, Yasama kendini bütün kamu bürokrasisinin dışına çıkarıyor ve farklılaşıyor? Bu kabul edilir bir uygulama değildir arkadaşlar. Kamu düzenini alt üst edecek bir uygulamadır bu ve bu kapsam noktasında yaptığımız bütün eleştirilere rağmen ısrarla bunda devam ediyorsunuz. Bu Yasayı geçirebilmek için bazı imtiyazlar verilmiştir bazı yerlere. Bu olamaz, mümkün değildir. Öğretmenlerin özel Yasası var. Öğretmenler Yasasını dahil ediyorsunuz bunun içerisine. E, Yargının da özel Yasası var. Peki Meclisin özel Yasası var mı? Yoktur. Kamunun bütünlüğü kalkıyor orta yerden. Bu kabul edilecek bir uygulama değildir arkadaşlar. Çok yanlıştır bu ve maalesef Anayasa Mahkemesi olaya bu boyuttan bakmamıştır. Büyük bir yanlışlıktır bu. Çok büyük bir yanlışlıktır ve burada en önemli nokta arkadaşlarım da vurguladı ama tekrar vurgulamak isterim. Özellikle Anayasa Mahkemesi bununla ilgili yaptığı düzenlemede neyi getirmiştir? Demiştir ki; “ek mesai düzenlemesi bu çerçevede Eşitlik İlkesine aykırıdır” demiştir ve farklı bile girse barem noktasında bir kamu görevlisi ona farklı bir ek mesai ödeneği getiremezsin bu insafsızlıktır, vicdansızlıktır demiştir. Peki nasıl olur ayni Mahkeme, Yargı, Yasama ve Hukuk Dairesinde göreve giren bir kamu görevlisinin statüsünü başka dairelere giren bir aynı eğitim düzeyine sahip insanlardan farklılaştıran bir uygulamayı Eşitlik İlkesine sığdırabiliyor? Bu kesinlikle çok yanlış bir uygulamadır. Kusura bakmayın bundan elde edeceğiniz tasarrufu bir anda orta yerden kaldırıyorsunuz zaten. Tasarruf getirmeyecek. Ahenksizlik getirecek. Devletin kendi içindeki uyumunu dinamitleyecek. Mesela nasıl bir akıldır bu bunu öğrendik sonra çıldırıyorum. Örneğin Kooperatif Mukayyitliğinde görevli Mukayyidi atadınız başka bir yere. Bir ihaleye çıkmadan üç genç avukata bu özelleştirme adı altında buradaki davaları verdiniz benim için isimler mühim değildir hiç metottur benim için mühim olan ve daha sonra yapılan açıklamada öğrendik ilgili Mukayyit açıklama yapıyor ve diyor ki; “bir şey değil Mahkemelerin diyor kestiği 1500 Lira para alacak zaten bu insanlar.”

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Gazimağusa) (Yerinden) - Daha önce ücretsizdi Sayın Soyer.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - 1500. 1500 Lira Mahkemelerin kestiği pozisyonu alacak diyor. Kardeşim şu anda Mukayyitlikte bulunan dava sayısı 1000’dir yahu. Siz ihalesiz 1000 davayı 1500 Liradan 1.5 trilyon bir pastayı belli bir kesime veriyorsunuz. Ve devletin bugüne kadar bir kuruş vermediği bir ve kamu görevlisini yürüttüğü bir işi, bu şekilde 1.5 trilyonluk bir kaynağı savuracak bir noktaya giriyorsunuz. Olamaz bu. Peki nasıl bir tasarruftur bu? Yazıktır be arkadaşlar bu uygulama, bu mantıkla çelişen bir uygulamadır bu ve bunlar bugüne kadar ücretsizdir. Ve bilir misiniz orada ne var? Buraya gelen insan hakim statüsündedir ve dava masrafını kendisi için karar verir. Böyle bir uygulama var. Bu noktada bu pozisyon büyük hatalıdır ve bu getirdiğiniz uygulama ile bu ciddi bir şekilde çelişkiye gitmektedir. Bir taraftan kamu görevlilerinin ben maaş ve ücretlerini kısıtlayacağım tasarruf sağlayacağım

618

diyorsunuz, öbür taraftan şu anda benim bildiğim 1000 dava var, dava başına 1500 Lira masraf olacak şekilde bunu özelleştiriyorsunuz. Bu 1.5 trilyonluktur. Bunun ihalesi nerede? Doğru mu bunu özelleştirmeniz? Bu tasarruf mu? Yani orada devlet bir bürokrasi ile büyük bir harcama mı yapıyor? Hayır. Hayır. Kimlerdir bu davalar? Mağusa’da Mez-Koop mesela. Kredi alan, veren, efendim ödeyen ödemeyen. Diğer köy kooperatifleri, alan, ödeyen, ödemeyen. Bunların davalarını bu mukayyitlik görüyor. Nasıl olur da bu kaynağı şimdi bu çerçevede biz devletten para çıkacak şekilde böyle bir düzenleme ile ele alabiliyoruz?

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Yerinden) (Devamla) – Yağma Hasan’ın böreği.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Bu tasarrufla sözde gelecek olan nokta buradaki bu kaynakla gidiyor arkadaşlar. Ve üstelik bu büyük bir kural hatası işleniyor, Allah aşkına. Hiçbir eleştiriyi, hiçbir öneriyi dikkate almadan gidiyorsunuz ve devletin bütünlüğü, kamunun ahengi orta yerden kalkıyor. Mühendis, avukat, ekonomist, iktisatçı, bilmem biyolog, hangi meslekten bulunursa bulunsun üniversite mezunları farklı bir kalemle başlayacak ama aynı eğitim düzeyinden mezun insanlar Meclise girerse, Yargı organına girerse, Hukuk Dairesine girerse eski statüden işe başlayacak. Bu reform değildir arkadaşlar, bu bozmak demektir. Böyle bir uygulamaya cevap vermek doğru değildir. Onun için Kapsam maddesi hakkında tekrar tekrar konuşmak istedim. Ve bu hiçbir şekilde dikkate alınmadı. Ondan sonra bunun acısı çok fena çıkacak. Nasıl ki zamanında 30 yaşındaki adamı çıkardık 30 seneden emekliye ve bugün bunun tenkitini herkes yapmaktadır, nasıl ki 50 yaşında adamı çıkardık emekliye ve kendisine devletten ekstra işlediği ücreti de verdik zamanında ve herkes bunu eleştirmektedir, yarın…

ÖMER SOYER KALYONCU (Girne) (Yerinden) - Kurulduğu günden beridir milletvekili olanlar da aynı işi yapar ha.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Yarın be arkadaşlar bu, bu toplumda yaratacağı yıkımla bu Yasama organının çoğunluğu onarılmaz bir yarayı bu topluma armağan etmiş olacaktır ve Anayasa Mahkemesi buna bu çerçevede bakmayacak. Olamaz bu. Olamaz bu. Onun için değerli arkadaşlar, bu konuda bunu bir kez daha düşünmek gerekiyor çünkü bu maksadını çoktan aşan bir noktaya ulaşmış bulunmaktadır. Bir kez daha düşünmek lazım bunun üstünde. Ha bunun özüne karşıyız, o başka bir şey ama bu tamamen farklılaştırıyor kamu yönetimini. İmtiyazlı kesimler yaratıyoruz. Bu kabul edilecek bir şey değildir, nasıl izah edeceksiniz bunu Yasama organında bulunan bürokratların pozisyonu ile Yargı ve efendime söyleyeyim Hukuk Dairesindeki bürokratların pozisyonu farklıdır. Nedir yani bunun farkı? Soruyorum ben size. Başlangıç baremi iş riskinin getirdiği pozisyon bunlar ayrı bir şey. Elbette bu temelde sınıflandırma tahsis ve düzenleme yapılabilir ve var zaten Yasanın içerisinde bu. Bu başka bir şeydir arkadaşlar. Bu tamamen farklı bir statü ve konum vermektir. Onun için bu konu sil baştan düşünülmek zorundadır. Yanlıştır bu. Bunu söylüyoruz, söylüyoruz, söylüyoruz dinleyen yok. Nasıl bir devlet, bir Hükümet, bir Meclis kendi kamu düzenini kendi eli ile bozabilir reform konularının tartışıldığı bir aşamada. Nasıl? Ve üstelik diyorsunuz ki Anayasa Mahkemesi “vicdansızlıktır” diyor. Aynı noktada, aynı işi yapan insanlara farklı diyor ek mesai uygulaması yapmak kendi kararında. Peki hangi vicdana sığar kamunun şu

619

dairesinde başka bir baremden başlamak, öbür dairesinden başka bir temelden başlamak hangi vicdana sığıyor, hangi demokratik düzene sığıyor, hangi ahenge ve kamu yönetimindeki verimliliğe sığıyor, nereye sığıyor? Onun için bu konuyu iyice düşünmek gerektiğinin tekrar altını çiziyorum. Elbette çoğunluğunuz var buna kararı vereceksiniz ama bu bir şeyi yapmak ve düzeltmek değil bozmak kararıdır. Kesinlikle bozuyorsunuz kamuyu ve bu da sizin boynunuzda asılı olacak bir noktadır bu. Otomatik pilota da bağlandınız. Otomatik pilota bir nevi müdahale yapmış oldu benim konuşmam ama bu kesinlikle kabul edilecek bir davranış değildir. Ben tekrar tekrar sizi bu konuda düşünmeye davet etmekten başka bir alternatif görmüyorum. Yarın, öbür gün bunu, bu Mecliste kendi elinizle getireceğiniz kamu reformu çerçevesindeki pozisyonla yeni imtiyazlar talep eden bir noktaya döndüreceksiniz. Nasıl ki süreç içerisinde Ahmet de güler bana oturduğu yerden. Nasıl ki talepler geldi yok tayyare meydanındaki gürültü, yok bilmem neredeki uğultu, yok bilmem neredeki toz, yok bilmem neredeki bilmem ne diye ek taleplerle aradaki farklar kapatılmaya çalışıldı. Bu yaptığınız düzenleme ile yarın siz kendi elinizle teşvik edeceksiniz kamuda bulunan başka birimlerin Toplu Sözleşme ya da taleplerinde Hukuk Dairesine, Meclise, Yasama Organına ve Yargı Organında çalışan bürokratlara maaşlarını yaklaştırmak için ekstra tahsisatlar talebini gündeme taşıyacaksınız. Bunu engelleyemezsiniz. Onun için bu iş yapmak değil bozmaktır. Bu kamu yönetimine verimlilik değil verimsizliği kendi elinizle taşımak demektir. Bunu iyice düşünmenizi tekrar tekrar öneriyorum.

Dinlediğiniz için saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Soyer. 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?...

ÖMER SOYER KALYONCU (Girne) (Yerinden) – Söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz yalnız süreli veriyorum onu bileceksiniz. Başkanınız “amaç” ile ilgili konuştu. Beş dakika süre veriyorum size. Buyurun.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Ama siz kimsiniz?

BAŞKAN – Meclis Başkanıyım.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Ne Meclis Başkanı yahu. Beş dakika...

BAŞKAN – Beş evet.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – İçtüzüğe göre hakkım ne ise onu kullanacağım.

BAŞKAN – Kapatırım efendim.

620

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Kapat. Allah, Allah bir de bu çıktı. Ha bire parti değiştiren bir adam İçtüzüğü de öğrenemedi daha.

BAŞKAN – Ayni konu 10 defa konuşulmaz efendim. İçtüzük.

ÖMER SOYER KALYONCU (Girne) – Hiç yoktur öyle bir şey.

BAŞKAN – Makul süre.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Makul süreyi sen tayin edemezsin.

BAŞKAN – Ederim.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Durumdan duruma değişmez makul süre.

FERDİ SABİT SOYER (Gazimağusa) (Yerinden) –İçtüzükte öyle bir yetkin yok. Her bir maddede konuşma hakkı vardır.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – E, vallahi iyi. Aha böyle konuşuyorum istersen kapat.

BAŞKAN – Evet.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Nasıl Başkanlıktır bu?

FERDİ SABİT SOYER (Yerinden) (Devamla) – Alem diktatörü sen.

BAŞKAN - Buyurun.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Ha, böyle sıraya gelesin. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu Ek Mesai Ödenekleri ile nedeni ile bu Yasa geri gönderildi. Ne yaptı Hükümet? Her bir daire için, her bir Bakanlık için ayrı ek mesai ödeneği düzenledi. Ayrı Yasası, özel Yasasını değiştirdi. Her birinin özel Yasasını değiştirdi. Halbuki burada genel bir Yasa yaptı ve diyor ki; “özel Yasalarda ne yazarsa yazsın bu uygulanır.” Hangisi doğrudur? Özel Yasalarında yapılacak değişikliktir doğru olan. Böyle genel bir yasa ile hangi yasada ne yazarsa yazsın biz bunu uygularız. Doğru değil.

FERDİ SABİT SOYER (Yerinden) (Devamla) – Hangi İçtüzüğe uygundur bu?

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) - Hangi İçtüzüğe uygundur bu? Özel yasası, yarın biri dava ettiğinde sizi, tabii bu Yüksek Mahkeme Yargıçlarının karşısına da iyi bir avukat çıkarsa, ne yapacaklar merak ederim. Çünkü özel yasa ile genel yasa çeliştiğinde dikkate alınacak yasa özel yasadır. Yani Sayın İrsen Küçük, ilk dönem Bakanlık almadığında Sayın Eroğlu’nun düzenlediği Bakanlar Kuruluna acemiler bankası

621

dediydi kendi yoktur diye içinde, sonra devraldı bu görevi, bir Bakan değiştirdi ve yürütüyor aynı acemiler bankasını.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Yerinden) (Devamla) – Banker Kastelli oldu şimdi.

FERDİ SABİT SOYER (Yerinden) (Devamla) – Tecrübe kazandılar orada.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) - E ama böyle? Bu her yasada değişikliği gerektiren bir durumdur ve böyle bir yasa çıkmaz. Yüksek Mahkemenin gözünden nasıl kaçtı bu, onu da çok merak ederim. Hangi dayatmalarla sadece acaba Yargıyı dışarı almak, Savcıyı dışarı almak, siyasi kamu görevlilerini dışarı almakla mı erişildi bu noktaya yoksa başka şeyler daha mı var, özel konuşmalar mı var yüksek yargı ile, bazı yüksek yargı üyeleri ile? Çünkü özel yasada değişiklik yapmadığınız sürece bu geçerli değildir. Öyle bir yasa değişikliği olmaz.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okuyunuz.

KATİP –

Kapsam

7/1979 3/1982 12/1982

4. (1) Bu Yasa kuralları, Devletin ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği asıl ve sürekli görevlerde, bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra çalışmaya başlayan, genel ve katma bütçelerden veya bunlara bağlı döner sermayelerden aylık (maaş-ücret) alanlara uygulanır. Bu Yasada düzenlenen mali kurallar dışında bu Yasada düzenlenmeyen ancak bu Yasaya ters düşmeyen kurallarla ilgili olarak yerine göre Kamu Görevlileri Yasası veya kendi özel yasa veya diğer mevzuat kuralları ile toplu iş sözleşmesi kuralları uygulanır.

44/1982 42/1983 5/1984 29/1984 50/1984 2/1985 10/1986

Devlette veya bu madde kapsamındaki diğer kamu kurum ve kuruluşlarda, bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra sözleşmeli veya geçici personel olarak veya işçi olarak çalışmaya başlayanlar hakkında da bu Yasada düzenlenen özel kurallar uygulanır.

622

13/1986 30/1986 31/1987 11/1988 33/1988 13/1989 34/1989 73/1989 8/1990 19/1990 42/1990 49/1990 11/1991 85/1991 11/1992 35/1992 3/1993 62/1993 10/1994 15/1994 53/1994 18/1995 12/1996 19/1996 32/1996 16/1997 24/1997 13/1998 40/1998 6/1999 48/1999 4/2000 15/2000 20/2001 43/2001 25/2002 60/2002 3/2003 43/2003 63/2003 69/2003 5/2004 35/2004 20/2005 32/2005 59/2005

623

10/2006 44/2006 72/2006 3/2007 57/2007 97/2007 11/2008 23/2008 34/2008 54/2008 82/2009

(2) Bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra aşağıda belirtilen kurum veya kuruluşlarda çalışmaya başlayanlara da bu Yasada düzenlenen mali kurallar uygulanır:

51/1984 27/1985 27/1988 32/1988 6/1990 53/1990 76/1991 56/1995 36/1996 9/1997 21/2001 26/2002 47/2002 13/2003 57/2003 19/2005 50/2005 46/2006 55/2008 70/2009 87/2009

(A) Güvenlik Kuvvetlerine bağlı subay, astsubay, erbaş ve erler ile güvenlik kuvvetlerinde görev yapan sivil kamu görevlileri, Sivil Savunma Teşkilatı personeli, Polis Örgütü (Kuruluş, Görev ve Yetkileri) Yasasına bağlı olarak çalışanlar, polis mensupları ve aynı Yasa altında görev yapan sivil hizmet görevlileri hakkında, kendi özel yasalarında aksine kural bulunup bulunmadığına bakılmaksızın mali kurallar açısından bu Yasada düzenlenen kurallar uygulanır. Diğer konularda kendi özel Yasa kuralları uygulanır.

(B) Öğretmenler hakkında kendi özel yasalarında aksine kural bulunup bulunmadığına bakılmaksızın mali kurallar açısından bu Yasada düzenlenen kurallar uygulanır.

(C) Kamu Sağlık Çalışanları hakkında kendi özel yasalarında aksine kural bulunup bulunmadığına bakılmaksızın mali kurallar

624

açısından bu Yasada düzenlenen kurallar uygulanır.

(Ç) Sayıştay Başkan ve Üyeleri dışında Sayıştay çalışanları hakkında kendi özel yasalarında aksine kural bulunup bulunmadığına bakılmaksızın mali kurallar açısından bu Yasada düzenlenen kurallar uygulanır.

37/1975 32/1977 49/1977 15/2005

(D) Kamu tüzel kişiliklerinde, kamu kuruluşlarında, yerel kuruluşlarda, en az %10 (yüzde on) oranında Devlet ve kamu iştiraklerinde, Kamu İktisadi Teşebbüsleri (Yönetim, Denetim ve Gözetim) Yasası kapsamına giren kurumlarda, döner sermayeli kurum ve kuruluşlarda, katma bütçeli kurum ve kuruluşlarda, Devletin yönetiminde veya denetiminde faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlarda, Vakıflar ve Vakıflar İdaresinde, Merkez Bankasında, Kalkınma Bankasında veya belediye birliklerinde, bu Yasa kuralları veya bu Yasa kuralları esas alınarak Kamu Görevlileri Yasası veya bağlı oldukları özel kurallar çerçevesinde göreve başlayan kişilere, bu madde kapsamında bulunan herhangi bir göreve kimin tarafından ve hangi şekilde atandığına veya görevlendirildiğine bakılmaksızın, doğrudan doğruya veya gönderme yoluyla herhangi bir göreve atanması veya seçilmesi halinde, Kamu Görevlileri Yasasında veya kendi özel yasalarında veya Dairelerin (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) Yasalarında aksine kural bulunup bulunmadığına bakılmaksızın mali kurallar açısından bu Yasada düzenlenen kurallar uygulanır. Ancak, bu fıkra kapsamına giren Üniversitelerde akademik kadrolarda profesör, doçent veya yardımcı doçent olarak görev yapanlara bu Yasada belirtilen aylık (maaş-ücret) kuralları uygulanmaz.

(E) Kamu İktisadi Teşebbüsleri (Yönetim, Denetim ve Gözetim) Yasası kapsamına giren kurumların personel yasaları ile hizmetlerin özel nitelikleri nedeniyle bu Yasaya bağlı kurumlardaki hizmet sınıflarından farklı olarak ihdas edilebilecek hizmet sınıflarında çalışanlar için veya hizmet sınıfı olmayan kadrolarda çalışan kamu çalışanları için bu Yasaya bağlı

625

kurumlarda uygulanan genel maaş-ücret rejimini bozacak aylık (maaş-ücret) veya ödenek öngörülmez ve aynı hizmet nitelikleri taşıyan hizmetlerin sınıflandırılmasında bu Yasadaki hizmet sınıfları ve bu sınıflar için öngörülen maaş baremleri ve diğer mali menfaatler bakımından uygunluk ve denklik sağlanacak yasal tedbirlerin alınması zorunludur.

(3) Bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra siyasal kamu görevine seçilen ve/veya atananlara kendi özel yasalarında aksine kural bulunup bulunmadığına bakılmaksızın mali kurallar açısından bu Yasada düzenlenen kurallar uygulanır.

(4) Bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra bu Yasa kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşlarda veya Devlette çalışmaya başlayan özürlü personele kendi özel yasalarında aksine kural bulunup bulunmadığına bakılmaksızın mali kurallar açısından bu Yasada düzenlenen kurallar uygulanır.

(5) Bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihte Devlette veya bu Yasa kapsamındaki diğer kamu kurum ve kuruluşlarında aday kamu görevlisi, geçici işçi, geçici personel, sözleşmeli personel veya başka herhangi bir statüde çalışmakta olup da bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra yeni bir statüye geçenlere bu Yasa kuralları uygulanmaz.

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum 4’üncü maddeyi. Kabul edenler?... Etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

FERDİ SABİT SOYER (Yerinden) (Devamla) – Yalnız Sayın Başkan, bence saymanız lazımdır. Kusura bakmayın, oraya oturdunuz. Bu Cumhurbaşkanlığından gelmiştir, 26 ister. Onun için öyle oturup orada tak fişi bitir bu işi yapamazsın. Sayacaksın. Her maddede sayacaksın. 26 ister.

BAŞBAKAN İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) - 26’mız var efendim.

FERDİ SABİT SOYER (Yerinden) (Devamla) – O zaman saysın.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – 26’mız vardır.

FERDİ SABİT SOYER (Yerinden) (Devamla) – Her maddede sayacak. E iyidir bu iş vallahi.

ÖMER SOYER KALYONCU (Girne) (Yerinden) - Şu anda 25 var içeride.

626

FERDİ SABİT SOYER (Yerinden) (Devamla) – Buyur say efendi, buyur say görelim.

BAŞKAN – Kaldırın efendim ellerinizi.

FERDİ SABİT SOYER (Yerinden) (Devamla) – Yürüyen oy olmaz efendim. Yürüyen oy olmaz. Say, say efendim. Say Katip, say. Say. Ben sayayım sana, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7… 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, üç de orada 23. Hadi bakalım.

İÇİŞLERİ VE YEREL YÖNETİMLER BAKANI İLKAY KAMİL (Yerinden) - Oradadır adam yahu.

FERDİ SABİT SOYER (Yerinden) (Devamla) – Hadi bakalım. Nerededir orada? Burada olacak. Mulla Hasan’ın kahvede değiliz.

İLKAY KAMİL (Yerinden) (Devamla) – Sıkıştı adam yahu, iki dakika da geliyor.

FERDİ SABİT SOYER (Yerinden) (Devamla) – İki dakika miki dakika olmaz. Ne oldu bu?... Efendi, oy Genel Kurulda oturulur. Ne sıkışması?

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Tuvalete de mi girmeyecek?

FERDİ SABİT SOYER (Yerinden) (Devamla) – Vallahi tuhaf, tak fişi bitir işi. 26. Geçmedi bu.

BAŞKAN – Sayın Soyer, İçtüzük gereği Cumhurbaşkanında madde maddede 26 aranmaz. Genelinde 26 aranır.

FERDİ SABİT SOYER (Yerinden) (Devamla) – Ben sana derim ki, bununla ilgili…

BAŞKAN – Genelinde 26 arayacağız.

FERDİ SABİT SOYER (Yerinden) (Devamla) – Hayır. 26’yı bul. Biz de çıkıyoruz dışarı, bul 26’yı da oyla. Hadi bakalım. Bul 26’yı da oyla. Yani sen kendi keyfine göre…

İLKAY KAMİL (Yerinden) (Devamla) – Çağırın da gelsin. Nerededir yahu?

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Ad okunarak yoklama yapılsın efendim.

BAŞKAN – Ad okunarak yoklama yapın. Ad okunmak suretiyle yoklama yapın.

(Ad okunarak yoklama yapıldı)

627

BAŞKAN – 4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Etmeyenler?... Çekimser?... Oybirliği ile kabul edilmiştir.

FERDİ SABİT SOYER (Gazimağusa) (Yerinden) – Sayın Başkan, Kemal Bey şimdi girdi içeri ve 26 oldu ve sen buradan Oybirliği dedin. Bak Ünal Bey de şimdi geldi.

DIŞİŞLERİ BAKANI HÜSEYİN ÖZGÜRGÜN (Yerinden) – Daha oylanmadı.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Şimdi 26. Seni duyduk orada Oybirliği dedin.

BAŞKAN – 3’üncü maddeydi.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Neyi 3’üncü maddeydi? Bu 3’üncü maddede çıktı bu tartışma bunu baştan oylattıracaksın 3’üncü maddeyi hile yapamazsın burada. Hayır oybirliği dedi. Haaaa öyle gel hizaya..

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Orada oturup hile yapamazsın

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

BAŞKAN – Devam edin.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – İşin gücün oyun çekmek.

KATİP –

Temel İlkeler 5. (1) Devlet kamu hizmetleri, bu hizmetlerin gerektirdiği niteliklere ve mesleklere göre sınıflara ayrılır.

(2) Kamu çalışanlarının, yaptıkları hizmet için gerekli bilgilere ve yetişme koşullarına uygun biçimde, hizmet sınıfları içinde en yüksek derecelere kadar ilerleme olanağı elde etmeleri kariyer, kıdem ve sınav sistemine dayandırılır.

(3) Devlet kamu hizmetleri görevlerine girme, sınıflar içinde ilerleme ve yükselme, görevin sona erdirilmesi liyakat sistemine dayandırılır ve bu sistemin eşit olanaklarla uygulanmasında kamu çalışanları liyakata bağlanarak güvenliğe sahip kılınır.


628

KATİP -

Hizmetlerin Yürütülmesi ve

6. (1) Kamu hizmetleri, sürekli personel, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler eliyle yürütülür.

İstihdam Şekilleri

(2) Bu Yasa amaçları bakımından:“Sürekli Personel”, Devlet kamu hizmetlerinin gerektirdiği asıl ve sürekli görevlere atanan, genel ve katma bütçeli veya döner sermayeli kurum ve kuruluşlardan aylık alan ve bu Yasada bundan böyle kamu görevlisi olarak anılacak olan kişileri anlatır.

“Geçici Personel”, tamamen geçici nitelikteki kamu hizmetlerini sürdürmek üzere ve Personel Dairesinin sözkonusu hizmetlerin geçici personelle yürütülmesinin gerekli olduğu hususunda belirteceği uygunluk bildirimi ile Maliye İşleriyle Görevli Bakanlığın mali açıdan belirteceği uygunluk bildirimine dayanılarak, ilgili kurumun, Maliye İşleriyle Görevli Bakanlığın ve Personel Dairesinin imzaları ve bu kurumlarca yapılacak uygun bir sınav ile Çalışma Dairesinde işsiz olarak kayıtlı bulunanlar arasından bu Yasaya bağlı kurumlarca bir Bütçe Yılını aşmayan geçici süreler için hizmete alınan ve kendisi ile hizmet akdi yapılan işçi sayılmayan kişileri anlatır. Tamamen geçici statüde istihdam edilen geçici personelin istihdam süreleri, ilgili kurumun talebi üzerine Personel Dairesinin belirteceği uygunluk bildirimi ile Maliye İşleriyle Görevli Bakanlığın mali açıdan belirteceği uygunluk bildirimine bağlı olarak uzatılabilir.“Sözleşmeli Personel”, özel bir meslek ve uzmanlık öğrenim ve bilgisini gerektiren, kalkınma planı, yıllık program ve iş programlarında yer alan önemli projelerin hazırlanması, gerçekleştirilmesi, işletilmesi ve işlerliği gibi belirli ayrıklı görevlerde kurumların, bu Yasadaki esaslara uygun olarak kuruluş ve görev yasaları veya tüzüklerinden alacakları yetkiye dayanılarak, geçici süreli ve sözleşme ile çalıştıracakları yerli ve yabancı kişileri anlatır.

26/1977 9/1979 18/1980 26/1982 54/1982

Bunların hizmete alınmaları ve sözleşmelerinin yenilenmesi, ilgili kurumun önerisi üzerine Bakanlar Kurulunca, sözleşme koşullarına bağlı olarak yapılır. Ancak, sözleşmeli personel, Emeklilik Yasası, Kıbrıs Türk Sosyal Sigortalar Yasası ve Sosyal Güvenlik Yasasının ilgili maddelerinde aksine kural bulunup bulunmadığına bakılmaksızın herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik maaşı/yaşlılık aylığı

629

14/1983 22/1983 20/1985 3/1986 14/1987 38/1987 4/1990 50/1990 35/1997 23/1998 36/2000 29/2001 38/2001 23/2002 30/2002 21/2003 71/2003 14/2004 30/2005 61/2005 64/2006 98/2007 49/2008 69/2009 40/2010

16/1976 12/1979 9/1981 43/1982 26/1985 36/1988 14/1990 20/1991 45/1998 22/2001 32/2002 9/2003 56/2003 12/2005 29/2007 16/2008 42/2008 79/2009

73/2007

çekmeyen kişilerdir. Bu kural, Üniversitelerde Akademik ünvana sahip ve sözleşmeli personel olarak çalışan profesör, doçent ve yardımcı doçentlere uygulanmaz. Sözleşmeli personel ile imzalanacak sözleşmelerin süreleri her defa için iki yılı aşamaz ve herhangi bir zamanda iptal şartını içerir.

630

80/2009 “İşçi”, bu Yasa amaçları bakımından geçici ve daimi işçileri anlatır.

7/1979 3/1982 12/1982 44/1982 42/1983 5/1984 29/1984 50/1984 2/1985 10/1986 13/1986 30/1986 31/1987 11/1988 33/1988 13/1989 34/1989 73/1989 8/1990 19/1990 42/1990 49/1990 11/1991 85/1991 11/1992 35/1992 3/1993 62/1993 10/1994 15/1994 53/1994 18/1995 12/1996 19/1996 32/1996 16/1997 24/1997 13/1998 40/1998

Geçici İşçi; bu Yasa amaçları bakımından, Devlette veya bu Yasanın 4’üncü maddesinde belirtilen diğer kamu kurum ve kuruluşlarda, bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra bir hizmet akdine dayanarak Kamu Görevlileri Yasasında düzenlenen hizmet sınıfları dışında kalan görevleri yerine getirmek üzere geçici olarak atanan ve Emeklilik Yasası, Kıbrıs Türk Sosyal Sigortalar Yasası ve Sosyal Güvenlik Yasasının ilgili maddelerinde aksine kural bulunup bulunmadığına bakılmaksızın herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik maaşı/yaşlılık aylığı çekmeyen kişilerdir.

631

6/1999 48/1999 4/2000 15/2000 20/2001 43/2001 25/2002 60/2002 3/2003 43/2003 63/2003 69/2003 5/2004 35/2004 20/2005 32/2005 59/2005 10/2006 44/2006 72/2006 3/2007 57/2007 97/2007 11/2008 23/2008 34/2008 54/2008 82/2009

Daimi İşçi; Yukarıdaki geçici işçi tanımına uygun olarak en az 3 ay kesintisiz hizmeti tamamlayıp bu Yasada belirlenen işçi kadrolarına sürekli olarak atanan kişilerdir. İşçiler ile ilgili diğer konular hakkında kendi özel mevzuat kuralları uygulanır.

BAŞKAN – 6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

KATİP -

İKİNCİ KISIMGenel Haklar

632

Aylık (Maaş-Ücret) HakkıBİRİNCİ CETVEL İKİNCİ

7. Bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra Devlette veya bu Yasanın 4’üncü maddesinde belirtilen diğer kamu kurum ve kuruluşlarda çalışmaya başlayanlara, hizmetlerinin karşılığında, kadroya dayanılarak, ay üzerinden aylık (maaş-ücret) verilir. Aylık (maaş-ücret), bu Yasaya ekli Birinci ve İkinci Cetvelde belirtilir.

CETVEL (1) Sözleşmeli personel maaşları Bakanlar Kurulunca belirlenir. Sözleşme koşulları bu ücretlere göre tanzim edilir.

(2) İşçilere bu Yasaya ekli Birinci Cetvelde belirtilen ücretler uygulanır.

(3) Bu Yasa kapsamında görevlendirilen geçici personel ve geçici işçilere, statülerine bağlı olarak, bu Yasa kapsamında görevlendirildikleri hizmet sınıfına veya göreve sürekli olarak atanan kişilerin girdikleri ilk derecenin ilk kademesinden başlayıp, ilk derecenin son kademesine kadar olmak üzere uygulanan maaş ve ücretler uygulanır.

(Cetveller Ana Dosyaya eklenmiştir.)

BAŞKAN – Cetvellerin okunmuş kabul edilmesini oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi cetvelleriyle oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

KATİP -

Onüçüncü Maaş İkramiyesi

8. (1) Bu Yasa kapsamında çalışanlara Aralık ayı içerisinde ve yılda bir kez olmak üzere onüçüncü maaş ikramiyesi ödenir. Ancak, Aralık ayından önce kamu görevinden ayrılanlara, ayrıldıkları tarihteki son maaşları dikkate alınarak yıl içerisinde çalıştıkları aylar üzerinden (Pro-Rata) doğru orantılı olarak onüçüncü maaş ikramiyesi ödenir.

(2) Onüçüncü maaş, tahsisatlar hariç olmak üzere Aralık ayı maaşına eşit tutarda her yıl sonu verilen bir ikramiyedir.

(3) Onüçüncü maaş ikramiyesinden gelir vergisi dışında başka herhangi bir kesinti yapılmaz.

(4) Onüçüncü maaş ikramiyesi, emeklilik menfaatlerinin hesaplanmasında dikkate alınmaz.

(5) Onüçüncü maaş ikramiyesi, kamu görevlisinin atanma şekline bakılmaksızın ilgili mali yıl

633

döneminde hizmete girdiği tarih dikkate alınarak o yıl içerisinde çalıştığı hizmet süreleri ile orantılı olarak ödenir. Bu ödemede, onbeş günün altında olan hizmet süresi onbeş güne, onbeş gün ve üzerinde yapılan hizmet süresi ise aya tamamlanır.

(6) Onüçüncü maaş ikramiyesi, yukarıdaki fıkralarda belirtilen esaslar çerçevesinde, bu Yasa kapsamında çalışmış olup da emekliye ayrılmış olanlara, sözleşmeli ve geçici personel ile işçilere de ödenir.

(7) Bu Yasa kapsamında çalışanlara onüçüncü maaş ikramiyesi dışında herhangi bir isim altında ve herhangi bir şekilde, maaş, ikramiye veya benzeri ödeme yapılamaz.


KATİP -

Hayat Pahalılığı Ödeneği Hakkı

9. Bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra bu Yasa kapsamında çalışanlar ile bu Yasa kapsamında çalışıp da emekliye ayrılanlara, Devlette veya bu Yasanın 4’üncü maddesinde belirtilen kamu kurum ve kuruluşlarda halen çalışmakta olanlar ile emekli olanlara yürürlükte olan yasalar uyarınca verilmekte olan hayat pahalılığı ödeneği aynen uygulanır.

BAŞKAN – 9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?...

FERDİ SABİT SOYER (Gazimağusa) (Yerinden) – Söz istiyorum.


FERDİ SABİT SOYER (Gazimağusa) – Sayın Başkan, bu Hayat Pahalılığı Ödeneği ile ilgili belirtmek istediğim bir nokta var. Son derece dikkatimi çekti bu konu incelenmelidir artık gerçekten ve Hükümet bu konuda detaylı bir açıklama yapmak zorundadır. Özellikle temel gıda maddeleri ve pek çok üründe Türkiye’den daha pahalı olmuş olmamıza rağmen nasıl olur da hayat pahalılığını belirleyen oran bizde Türkiye’den daha düşük çıkar. Döviz Türkiye’de de düştü.

MALİYE BAKANI ERSİN TATAR (Yerinden) – Bizde daha elastikidir.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Bizde elastik, döviz ile ilgisi yok bunun.

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – Daha hassastır.

634

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Dövizde, döviz ile ilgisi yoktur. Temel gıda maddeleri, temel tüketim maddeleri efendim eğitim harcamaları diğer başka bütün düzenlemelerin hesabı vardır Beyefendi. Ve bunlardaki mal ve hizmetlerin toplamının fiyatı bizde Türkiye’den pahalıdır. Nasıl olur...

BAŞBAKAN İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) – Sistem değişmedi ha Ferdi.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Ben işte onu merak ediyorum.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Sistem hiç değişmedi ayni.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Hayır. Sistem değişmedi ise gelenekte Sayın Başbakan...

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) – Niyetler değişti niyetler.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Gelenekte...

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Yok niyetler de değişmedi.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Bakın gelenekte ve bugüne kadar uygulamada bizdeki Hayat Pahalılığı Ödeneği Türkiye’nin üstündedir. Peki hangi hesaplama ve düzenlemedir bu ki en son yapılan açıklamalar Hayat Pahalılığı Ödeneğini bizde Türkiye’den daha düşük çıkmaktadır. Bunun için Hükümetin net olarak açıklama yapması lazımdır. Belki bazı sendikalar artık ilgilenmiyor bu konularla ya da Sivil Toplum Örgütleri ama bu çok ciddi bir uygulamadır. Bunun için bunun tartısını, bunun diğer bütün pozisyonlarını Başbakanlık Devlet Planlama Örgütü vasıtasıyla bunun hesaplama noktasını ve Türkiye ile aramızdaki farkın ne olduğunu net olarak kamuya açıklayacak bir pozisyonla mükelleftir kanısındayım. Bu yaşadığımız son dönemlerde orta yere çıkan bir realite olmalıdır. Dolayısıyla bunun izaha muhtaç yanı vardır ve bu izah kamuoyuna yapılmak mecburiyetindedir. Bunu vurgulamak istedim bu noktada.

2’ncisi Eşel Mobille ilgili olarak bu düzenlemede kamu görevine bir başka eşitsizlik gelmektedir şimdi. Ayni işi yapan iki insan arasında, hayat pahalılığı ödeneğinde fark olacak şimdi. Ayni işi yapan bir insan şu anda işe girdiğinde, başlayacağı düşük baremden ötürü açıklanacak HP ödeneği, ayni baremde, hatta şimdi girerse bir ay evvel girenden, bir ay evvel girenden daha fazla, daha az efendime söyleyeyim şey almış olacaktır, hayat pahalılığı ödeneği almış olacaktır. Ayni işi yapan ve bir ay evvel kamu görevine girenden, mesela öğretmenler mi aldı şimdi, öğretmenler alınmıştır. Bu Yasa çıktı. Bir ay sonra siz kamuda istihdama gittiniz. Bir ay sonra işe girecek olan genç bir öğretmenin, ayni başlangıç bareminden, yani ayni statüde giren bir öğretmenin, ya da bir kamu görevlisinin alacağı hayat pahalılığı ödeneği az olacaktır. Nasıl bir eşitlik ilkesidir bu? Kamuda bu size bir düzen ve ahenk getirebilecek mi? Getiremeyecek.

ALİ ÇETİN AMCAOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) – Baremler arasında...

635

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Hayır baremler farklıdır efendim. Mesela bir öğretmenin başlangıç baremi barem 10’un 3’üdür. Barem 10’un 3’ünün eski Yasada pozisyonu bellidir. Bir ay evvel işe giren bir öğretmen barem 10’un 3’ünde fiilen bugünkü baremle başlamıştır. Şimdi bir ay sonra işe girecek olan bir öğretmenin başlangıç baremi bu yeni Yasaya göre onun altında olacaktır. O zaman HP ödeneği noktasındaki eşitlik yoktur orta yerde.

AHMET ZENGİN (İskele) (Yerinden) – Tabii ki yok.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI TÜRKAY TOKEL (Yerinden) – Başka türlü nasıl olacak?

ALİ ÇETİN AMCAOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Zaten yok.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Hayır ayni baremde ayni koşullarda. İkisi de başlangıç bareminde bir ay farkla girdi. Barem farkı yok. Barem farkı yok öğretmenliğin başlangıç bareminden girdi. Barem 11’den değil, barem 12’den değil. Öğretmenliğin başlangıç bareminden girdi. Bu da ciddi bir başka kaosu getirecek. Ve bunlar hiç düşünülmemiştir. Bunlar hiç tartışılmamıştır. Ve bunlar tartışılmadığı için doğacak anomaliler önümüze büyük problemler çıkaracaktır. Büyük problemler çıkaracaktır. Bu da bizim için önemli bir sıkıntı kaynağı olacaktır. Hepsimiz için. Buna ‘evet’ diyen de ‘hayır’ diyen içinde. Çünkü bu kamu düzenini doğrudan ilgilendiren bir mevzudur. Bu da ciddi bir handikaptır. Ve bu da düşünülmemiştir. Düşünülmediği için doğacak anomalileri nasıl gidereceğiyle uğraşacak bu Meclis uzun zaman. Bunlarla uğraşacaktır. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Soyer. 9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

636

KATİP –

Barem İçi Artış Ödeneği Hakkı7/1979 3/1982 12/1982 44/1982 42/1983 5/1984 29/1984 50/1984 2/1985 10/1986 13/1986 30/1986 31/1987 11/1988 33/1988 13/1989 34/1989 73/1989 8/1990 19/1990 42/1990 49/1990 11/1991 85/1991 11/1992 35/1992 3/1993 62/1993 10/1994 15/1994 53/1994 18/1995 12/1996 19/1996 32/1996 16/1997 24/1997 13/1998 40/1998 6/1999 48/1999 4/2000

10. Bu Yasaya bağlı olarak Devlette ve bu Yasanın 4’üncü maddesinde belirtilen diğer kamu kurum ve kuruluşlardaki kamu çalışanları, bu Yasa ve bu Yasaya ters düşmeyen Kamu Görevlileri Yasası kuralları veya kendi özel mevzuat kuralları çerçevesinde, girdikleri sınıfın derece kadrosu için bu Yasada öngörülen baremlerinde belirtilen ve kademe ilerlemesine karşılık teşkil eden barem içi artışlarını kademe ilerlemesinin başlangıç tarihinden başlayarak ve bu Yasadaki performans değerlendirilmesi ile ilgili kurallara uygun olarak her yıl düzenli bir biçimde alırlar. Kendi özel mevzuatlarında hizmet sınıfı bulunmayan kamu çalışanları da, atandıkları kadro için bu Yasada öngörülen baremlerde belirtilen ve kademe ilerlemesine karşılık teşkil eden barem içi artışlarını kademe ilerlemesinin başlangıç tarihinden başlayarak ve her yıl aynı kurallar çerçevesinde alırlar.

637

15/2000 20/2001 43/2001 25/2002 60/2002 3/2003 43/2003 63/2003 69/2003 5/2004 35/2004 20/2005 32/2005 59/2005 10/2006 44/2006 72/2006 3/2007 57/2007 97/2007 11/2008 23/2008 34/2008 54/2008 82/2009

BAŞKAN – 10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

KATİP –

Ek ÇalışmaÖdeneği Hakkı

11. (1) Günlük çalışma saatleri dışında çalışmayı gerektirecek nitelikli olduğu Maliye İşleriyle Görevli Bakanlıkça saptanan hizmetlerde ve özel yasalarda belirtilen durumlarda, bu Yasaya bağlı kurumlarda çalışan kamu görevlilerine, aşağıdaki fıkralarda belirtilen esaslar çerçevesinde, ek çalışma ödeneği verilir.

(2) Ek çalışma ödeneği, normal çalışma ve idari tatil günleri için 1.1 (bire bir nokta bir), hafta sonu tatilleri ile diğer resmi tatil günleri için 1.5 (bire bir nokta beş) olarak ödenir.

(3) Ek çalışma ödeneğinin hesaplanmasında, çalışma saatleri açısından, bu Yasada öngörülen aylık çalışma süreleri esas alınır ve tatil günleri hesaplamada dikkate alınmaz. Bu hesaplamada

638

ayrıca, kamu görevlisinin brüt aylığının ay içerisindeki çalışma saatlerine bölünmesiyle belirlenen saat başı birimi esas alınır ve yukarıda belirtilen 1.1 (bire bir nokta bir) ve 1.5 (bire bir nokta beş) kıstası bu ilkeler çerçevesinde uygulanır.

(4) Ek çalışma, ücret dışında herhangi bir yolla karşılanamaz ve en geç bir ay içinde ödenir.

(5) Üst kademe yöneticileri sınıfına giren kamu görevlilerine hiçbir şekilde ek çalışma ödeneği verilmez.

(6) Atanma koşullarında ek çalışma yapmaları öngörülen geçici personel ile sözleşmeli personele verilen ek çalışma ödeneğinin hesaplanmasında ise bu madde kuralları uygulanır.

(7) Kamu görevlileri Maliye İşleriyle Görevli Bakanlıktan onay almak kaydıyla aşağıdaki istisnai durumlar dışında aylık brüt maaşının % 25 (yüzde yirmi beş)’inden fazla ek çalışma ödeneğine hak kazanacak şekilde çalıştırılamaz. Elzem konularda Maliye İşleriyle Görevli Bakanlığın onayı ile bu oran %50 (yüzde elli)’ye çıkarılabilir.

Maliye İşleriyle Görevli Bakanlık bu madde kurallarındaki yetkisinin kullanılmasını kadro, oran ve süre bakımından sınırlarını çizerek kurum ve kuruluşların yönetimine devredebilir.

Bu madde kuralları; kamu tüzel kişiliklerinde, kamu kuruluşlarında, yerel kuruluşlarda, en az % 10 (yüzde on) oranında Devlet ve kamu iştiraklerinde, kamu iktisadi teşebbüslerinde, döner sermayeli kurum ve kuruluşlarda, katma bütçeli kurum ve kuruluşlarda, Devletin yönetiminde veya denetiminde faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlarda, Vakıflar ve Vakıflar İdaresinde, Merkez Bankasında, Kalkınma Bankasında veya belediye birliklerinde, bu Yasa kuralları çerçevesinde veya bu Yasa kuralları esas alınarak bağlı oldukları özel kurallar çerçevesinde görev yapan kişilerin, bu madde kapsamında bulunan herhangi bir göreve kimin tarafından ve hangi şekilde atandığına veya görevlendirildiğine bakılmaksızın, doğrudan doğruya veya gönderme yoluyla herhangi bir göreve atanması veya seçilmesi halinde, bu Yasa kuralları uyarınca veya kendi özel yasalarında veya Dairelerin (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) yasalarında aksine kural bulunup bulunmadığına bakılmaksızın o yasalar altında düzenleme yapılıncaya kadar tümüne uygulanır.

639

6/2009 75/2009 37/2010

(8) Kamu sağlık çalışanlarına, yukarıdaki (7)’nci fıkra kuralları uygulanmayıp, Kamu Sağlık Çalışanları Yasasının 25’inci maddesinin (6)’ncı fıkra kuralları uygulanır.

(9) Bu Yasa amaçları bakımından bu madde kurallarına bağlı olarak günlük sekiz saatlik ve haftalık çalışma saatlerinden fazla olmamak koşuluyla çalışan emniyet mensupları ek çalışma ödeneği almaya hak sahibidirler.

BAŞKAN – 11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

KATİP –

Vardiya Ödeneği Hakkı

12. (1) Bu Yasanın kapsamında olup da vardiya, rota veya düzensiz mesai usulü ile çalışması öngörülen kamu çalışanlarına brüt aylık maaş veya ücretlerinin %15’ine kadar vardiya ödeneği verilir. Vardiya ödeneği emeklilik amaçları bakımından dikkate alınmaz.

(2) Vardiya, rota veya düzensiz mesai usulü ile çalışacak kamu çalışanları ve vardiya çalışma usul ve esasları, Başbakanlık tarafından hazırlanacak ve Bakanlar Kurulu tarafından onaylanarak Resmi Gazete’de yayımlanacak bir tüzükle belirlenir.


KATİP -

Ödenek Hakkı ve Tahsisat Hakkı

13. Bu Yasa kapsamında çalışanlara, bu Yasaya ekli Birinci ve İkinci Cetvel esas alınarak, bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihte Devlette veya bu Yasanın 4’üncü maddesinde belirtilen diğer kamu kurum ve kuruluşlarda aynı hizmette bulunanlara uygulanan oranlar (saat karşılığı ve/veya sabit rakam olarak belirlenenler hariç) dahilinde ek ödenek ve tahsisat verilir.

BAŞKAN – 13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

640

KATİP –

ÜÇÜNCÜ KISIMSınıflandırma ve Kadrolar

Kamu Görevlisinin Başka Görevde Çalıştırıla-

14. Hiçbir kamu görevlisi, Kamu Görevlileri Yasası ve bu Yasadaki istisnalar saklı kalmak koşuluyla, sınıfının dışında bir sınıfta ve sınıfının içindeki derecesinden daha aşağı derecedeki bir görevde çalıştırılamaz.

mayacağı7/1979 3/1982 12/1982 44/1982 42/1983 5/1984 29/1984 50/1984 2/1985 10/1986 13/1986 30/1986 31/1987 11/1988 33/1988 13/1989 34/1989 73/1989 8/1990 19/1990 42/1990 49/1990 11/1991 85/1991 11/1992 35/1992 3/1993 62/1993 10/1994 15/1994 53/1994 18/1995 12/1996 19/1996 32/1996

Ancak, bu Yasa kurallarına uygun olarak aynı hizmet sınıfı içinde bir üst dereceye terfi edenler amirlerinin görevlendirmesi halinde alt derecelerin görevlerini de yapmaya devam ederler.

641

16/1997 24/1997 13/1998 40/1998 6/1999 48/1999 4/2000 15/2000 20/2001 43/2001 25/2002 60/2002 3/2003 43/2003 63/2003 69/2003 5/2004 35/2004 20/2005 32/2005 59/2005 10/2006 44/2006 72/2006 3/2007 57/2007 97/2007 11/2008 23/2008 34/2008 54/2008 82/2009


KATİP –

Sınıflara İlişkin Ortak Kurallar

15. Bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra kamu görevine girenlerin hizmet sınıfları ile ilgili ortak kurallar aşağıdaki gibidir:

(1) Yüksek öğrenim gerektiren hizmet sınıflarında, bulunduğu kadro görevi ile ilgili yüksek öğrenim üstü master derecesi almış olanlar ile lisans üstü ihtisas sertifikası alanlara, gireceği kadro görevinde aranan koşullar arasında olmaması halinde, Personel Dairesi tarafından bulunduğu kadro görevi ile ilgili uygunluk bildirimi verilmesi koşulu ile bulundukları

642

derece içerisinde bir kademe ilerlemesi, tıpta uzmanlık belgesi alanlara ve doktora yapanlara bulundukları derece içerisinde üç kademe ilerlemesi uygulanır. Bulunduğu kadro görevi ile ilgili master derecesi alıp bir kademe ilerlemesinden yararlanan bir kamu görevlisine, bulunduğu kadro görevi ile ilgili doktora yapması halinde iki kademe ilerlemesi uygulanır. Bu fıkra amaçları bakımından “lisans üstü ihtisas sertifikası”, en az bir öğrenim yılı süresine eşit bir süre öğrenim görmek koşuluyla alınmış olan ihtisas sertifikasını anlatır.

(2) En az üç yıllık orta öğrenim gerektiren hizmet sınıflarından birine giren kamu görevlilerine, bulundukları kadro görevi ile ilgili ön lisans diploması almaları halinde, gireceği kadro görevinde aranan koşullar arasında olmaması halinde Personel Dairesi tarafından bulunduğu kadro görevi ile ilgili uygunluk bildirimi verilmesi koşulu ile bir kademe ilerlemesi uygulanır.


KATİP –

Kadroların Atanma ve

16. Kadrolar, atanma ve yükselme amaçları için aşağıdaki ayrıma bağlı tutulurlar:

Yükselme Amaçları İçin

(1) İlk atanma yeri olan kadrolar: Bu kadrolara hizmet içinden veya dışından atanma yapılabilir.

Ayrımı (2) İlk atanma ve yükselme yeri kadroları: Bu kadrolara hizmet içinden atanma veya terfi yapılabileceği gibi doğrudan doğruya hizmet dışından da atanma yapılabilir. Bu kadrolar herhangi bir hizmet sınıfının en alt derecedeki kadroları olabileceği gibi, en alt derece üzerindeki herhangi bir derecedeki kadrolar da olabilir.

(3) Yükselme yeri kadroları: Bu kadrolar hizmet içinden aynı hizmet sınıfında bir alt derecedeki kamu görevlilerinin bir üst dereceye terfi ettirilmesi veya bu Yasanın 20’nci maddesi kuralları uyarınca sınıf değiştirmek suretiyle doldurulur. Ancak, müdür muavini kadrolarının doldurulmasında, aynı hizmet sınıfının bir alt derecesinde olma koşulu veya üniversite mezuniyeti

643

veya yüksek öğrenim gerektiren Mesleki ve Teknik Hizmet Sınıfları ile üniversite mezuniyeti veya yüksek öğrenim gerektiren Genel Hizmet Sınıflarının I. derecesinde olmak koşulu aranır.

BAŞKAN – 16’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

KATİP –

DÖRDÜNCÜ KISIMİlerleme ve Yükselmeler

Kademe İlerlemesinin Koşulları7/1979 3/1982 12/1982 44/1982 42/1983 5/1984 29/1984 50/1984 2/1985 10/1986 13/1986 30/1986 31/1987 11/1988 33/1988 13/1989 34/1989 73/1989 8/1990 19/1990 42/1990 49/1990 11/1991 85/1991 11/1992 35/1992 3/1993 62/1993 10/1994 15/1994

17. (1) Bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra bu Yasanın 4’üncü maddesi kapsamında bir göreve atananların, atandıkları kadro görevi için saptanmış maaş baremleri içindeki kademelerde ilerlemesi için, Kamu Görevlileri Yasasında veya kendi özel mevzuatlarında düzenlenen disiplin cezaları ile ilgili kuralları saklı kalmak koşuluyla, aşağıdaki koşulların bulunması gerekir:

644

53/1994 18/1995 12/1996 19/1996 32/1996 16/1997 24/1997 13/1998 40/1998 6/1999 48/1999 4/2000 15/2000 20/2001 43/2001 25/2002 60/2002 3/2003 43/2003 63/2003 69/2003 5/2004 35/2004 20/2005 32/2005 59/2005 10/2006 44/2006 72/2006 3/2007 57/2007 97/2007 11/2008 23/2008 34/2008 54/2008 82/2009

(A) Bulunduğu kademede en az bir yıl çalışmış olmak;

(B) Kamu görevlileri için, o yıl içerisinde olumsuz değerlendirilmemiş olmak, diğer kamu çalışanları için ise olumsuz değerlendirilmemiş olup en az 60 puan almış olmak; ve

(C) Bulunduğu derece içinde ilerleyebileceği bir kademe bulunmak.

(2) Bu madde kuralları bu Yasanın 4’üncü maddesinin

645

(2)’nci fıkrasının (A) bendinde belirtilen kişilere uygulanmaz.


KATİP –

Yükselme Yeri Kadroları İçinDerece

18. Her kurumun kendi özel mevzuatlarında bulunan bir hizmet sınıfı içinde bir alt dereceden bir üst dereceye yükselmenin koşulları aşağıda belirtildiği gibidir:

YükselmesininKoşulları

(1) Kamu çalışanının bir üst dereceye yükselebilmesi için halen hizmet gördüğü kadro görevinde ve bulunduğu derecede en az 7 yıl çalışmış olması; ve

(2) Hizmet gördüğü kadro derecesi üzerinde aynı hizmet sınıfı içerisinde bir üst derecenin bulunması gerekir.

(3) Kamu çalışanının bir üst dereceye müracaat edebilmesi için son beş yıllık performans değerlendirme formunda olumlu değerlendirilmiş olması ve kamu görevlileri dışındaki kamu çalışanları için değerlendirme ortalamasının en az 70 puan olması gerekir. En son doldurulan performans değerlendirme formunda kamu çalışanının bir üst dereceye yükselebilecek nitelikte bulunduğunun bağlı bulunduğu kurumca belirtilmiş ve Kamu Hizmeti Komisyonunca veya kamu çalışanının görev yapmakta olduğu kurumda terfi ile görevlendirilmiş birimce de kabul edilmiş olması gerekir. Kamu çalışanlarının bir üst dereceye, kamu görevlileri için Kamu Hizmeti Komisyonu, diğer kamu çalışanları için ise terfi ile görevli birim tarafından yükseltilebilmesi için, müracaat eden kamu çalışanlarının son beş yıllık performans değerlendirme formlarının, bağlı bulundukları kurumlarca kamu görevlileri için Kamu Hizmeti Komisyonuna diğer kamu çalışanları için ise terfi ile görevli birime gönderilmesi zorunludur. Kamu Hizmeti Komisyonu ve terfi ile görevli birim yapacağı değerlendirmede bu formları esas alır.

(4) Kamu çalışanının Kamu Hizmeti Komisyonu tarafından veya kamu çalışanının görev yapmakta olduğu kurumda terfi ile görevlendirilmiş birim tarafından yapılacak yükselme sınavında 100 puan üzerinden en az 70 puan alarak başarılı olması gerekir.

(5) Bu madde kuralları bu Yasanın 4’üncü maddesinin (2)’nci fıkrasının (A) bendinde belirtilen kamu

646

çalışanlarına uygulanmaz. (6) Bu madde kurallarının uygulanmasına ilişkin usul ve

esaslar, Başbakanlık tarafından hazırlanacak ve Bakanlar Kurulu tarafından onaylanarak Resmi Gazete’de yayımlanacak tüzüklerle belirlenir.


KÂTİP -

Bir Alt Derecenin GörevlerininYürütülmesi

19. Bulunduğu hizmet sınıfı içinde yeterlik sınavını geçerek bir üst dereceye yükselen kamu görevlileri atandıkları kadronun hizmet şemasında bulunan görev yetki ve sorumlulukları yerine getirirler. Terfi aldıkları kadro görevleri yanında terfi öncesi bulunduğu derecenin görev, yetki ve sorumluluklarını da amirinin görevlendirmesi halinde yürütmeye devam ederler.

BAŞKAN – 19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

KÂTİP –

Bir Sınıftan Başka Bir Sınıfa Geçme

7/1979 3/1982 12/1982 44/1982 42/1983 5/1984 29/1984 50/1984 2/1985 10/1986 13/1986 30/1986 31/1987 11/1988 33/1988

20. (1) Kamu çalışanlarının aynı öğrenim koşulu gerektiren hizmet sınıfları içerisinde (yüksek öğrenim gerektiren hizmet sınıfları veya orta öğrenim veya ortaokul öğrenimi gerektiren hizmet sınıfları) eşit dereceler arasında, sınıf değiştirebilmeleri için, geçecekleri sınıf ve derece için açık kadro bulunması ve açık kadro niteliğini kazanmış olması, performans değerlendirme formunda olumlu değerlendirilmiş olmaları, bu Yasada ve Kamu Görevlileri Yasasında veya kurumların ve hizmet teşkilatlarının kuruluş ve görev yasalarında veya ilgili mevzuatlarında belirtilen niteliklere (bir alt derecede ve o derece için öngörülen süre kadar çalışmış olmak koşulu hariç) sahip olmaları ve girebilecekleri eşit dereceler için, yapılması öngörülen sınavlarda başarı göstermeleri koşuldur.

647

13/1989 34/1989 73/1989 8/1990 19/1990 42/1990 49/1990 11/1991 85/1991 11/1992 35/1992 3/1993 62/1993 10/1994 15/1994 53/1994 18/1995 12/1996 19/1996 32/1996 16/1997 24/1997 13/1998 40/1998 6/1999 48/1999 4/2000 15/2000 20/2001 43/2001 25/2002 60/2002 3/2003 43/2003 63/2003 69/2003 5/2004 35/2004 20/2005 32/2005 59/2005 10/2006 44/2006 72/2006 3/2007 57/2007

648

97/2007 11/2008 23/2008 34/2008 54/2008 82/2009

(2) Kamu çalışanlarının aynı öğrenim koşulu gerektiren hizmet sınıfları içerisinde bu Yasanın 18’inci maddesi kurallarına bakılmaksızın derece yükselmesi yolu ile sınıf değiştirebilmeleri için, geçecekleri sınıf ve derece için, açık kadro bulunması ve açık kadro niteliğini kazanmış olması, performans değerlendirme formunda olumlu değerlendirilmiş olmaları, bu Yasada ve Kamu Görevlileri Yasasında veya kurumların ve hizmet teşkilatlarının kuruluş ve görev yasalarında veya ilgili mevzuat kurallarında belirtilen niteliklere sahip olmaları ve girebilecekleri derece için yapılacak sınavlarda başarı göstermeleri koşuldur. Ayrıca, derece yükselmesi yolu ile sınıf değiştirebilmesi için halen bulunduğu kadro derecesinde en az 7 yıl çalışmış olması koşuldur.

(3) Yüksek öğrenim kurumlarından birini bitirmiş oldukları halde, orta öğrenim gerektiren hizmet sınıflarında bulunan kamu çalışanları geçecekleri sınıf veya görev için bu Yasada ve Kamu Görevlileri Yasasında veya kurumların ve hizmet teşkilatlarının kuruluş ve görev yasalarında veya ilgili mevzuatlarında belirtilen niteliklere sahip olmaları ve yapılacak sınavlarda başarı göstermeleri koşuluyla, yüksek öğrenim gerektiren, meslekleri ile ilgili hizmet sınıflarından birinin veya yüksek öğrenim gerektiren genel hizmet sınıflarından birinin en alt derecesine geçebilirler. Bu şekilde sınıf değiştirebilmek için geçecekleri sınıf ve derece için açık kadro bulunması ve açık kadro niteliğini kazanmış olması ve performans değerlendirme formunda olumlu değerlendirilmiş olmaları koşuldur. Ancak, en son hizmet gördüğü kadro derecesinde en az 7 yıl çalışmış olma koşulu aranmaz.

(4) Orta öğrenim kurumlarından birini bitirmiş oldukları halde, ortaokul öğrenimi gerektiren hizmet sınıflarında bulunan kamu çalışanları, geçecekleri sınıf veya görev için bu Yasada ve Kamu Görevlileri Yasasında veya kurumların ve hizmet teşkilatlarının kuruluş ve görev yasalarında veya ilgili mevzuatlarında belirtilen niteliklere sahip olmaları ve yapılacak sınavlarda başarı göstermeleri koşuluyla, en az üç yıllık orta öğrenim

649

gerektiren Mesleki ve Teknik Hizmet Sınıfları ile Genel Hizmet Sınıflarının en alt derecesine geçebilirler. Bu şekilde sınıf değiştirebilmek için geçecekleri sınıf ve derece için açık kadro bulunması, açık kadro niteliğini kazanmış olması ve performans değerlendirme formunda olumlu değerlendirilmiş olmaları koşuldur. Ancak, en son hizmet gördüğü kadro derecesinde o derece için öngörülen en az 7 yıl çalışmış olma koşulu aranmaz.

(5) Bu madde kuralları, bu Yasanın 4’üncü maddesinin (2)’nci fıkrasının (A) bendinde belirtilen kamu çalışanlarına uygulanmaz.


KÂTİP –

BEŞİNCİ KISIMBarem ve Aylığa İlişkin Kurallar

Genel Aylık 21. Bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra,(Maaş-Ücret) Baremleri BİRİNCİ CETVEL İKİNCİ CETVEL

(1) Devlette veya bu Yasanın 4’üncü maddesinde belirtilen kamu kurum ve kuruluşlarda çalışmaya başlayanlara uygulanacak olan bu Yasada yer alan dereceler içinde her kademeye karşılık teşkil eden aylık (maaş-ücret) tutarları ve her maaş kademesi ilerlemesine karşılık teşkil eden aylık kademe artış tutarları, bu Yasaya ekli Birinci Cetvelde öngörülmektedir.

(2) Güvenlik Kuvvetlerinde, güvenlik kamu görevlileri (muvazzaf subay, astsubay, aylıkçı er ve erbaşlar) olarak çalışmaya başlayanlara uygulanacak olan bu Yasada yer alan dereceler içinde her kademeye karşılık teşkil eden aylık (maaş-ücret) tutarları ve her maaş kademesi ilerlemesine karşılık teşkil eden aylık kademe artış tutarları bu Yasaya ekli İkinci Cetvelde öngörülmektedir.

BAŞKAN – 21’inci maddeyi cetvelleri ile birlikte oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

650

(Cetveller Ana Dosyaya eklenmiştir)

KÂTİP –

Hizmet Sınıflarının ve Sınıflar İçindeki Derecelerin Maaş Kademeleri ÜÇÜNCÜ CETVEL

22. (1) Bu Yasada öngörülen hizmet sınıfları ile bu sınıflar içindeki derecelerin maaş kademeleri bu Yasaya ekli Üçüncü Cetvelde gösterilmektedir. Üçüncü Cetvelde düzenlenen hizmet sınıfları tanımı ile görev kapsamı ve sınıfa girebilme koşulları kurumların kendi yasalarındaki anlamı taşır. Üçüncü Cetvelde yer alan hizmet sınıfları dışında kalan ancak kurumların kendi özel yasa veya mevzuatlarında mevcut olan kadrolarda bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra istihdam edilenlerle ilgili olarak, bu Yasaya bağlı kurumlarda uygulanan genel aylık (maaş-ücret) rejimine uygun ve denk düzenleme yapılır. Ancak, kendi özel yasa ve mevzuatlarında bu yönde düzenleme yapılıncaya kadar, bu kadrolarda, bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra çalışmaya başlayacak olanlara Üçüncü Cetvelde öngörülen hizmet sınıfları ve sınıflar içindeki derece ve kademelerle ilgili aylık (maaş-ücret) veya dengi aylık (maaş-ücret) uygulanır. Bu fıkra kuralları, Devlette veya bu Yasanın 4’üncü maddesinde belirtilen tüm kamu kurum ve kuruluşlarda çalışanlara da aynen uygulanır.

(2) Eğitim Hizmetleri Sınıfının I’inci derecesinden aylık (maaş-ücret) çeken kamu görevlileri, çekmekte oldukları kadro kademesinin tavanına ulaştıktan sonra, ortaokul üstü sınıflarından ibaret veya bu sınıfları ihtiva eden okul müdürlerine, bu Yasa kuralları çerçevesinde verilen maaş kademesinin tavanına ulaşıncaya kadar, bu Yasada öğretmenlere uygulanan maaş tavanı ile anılan okul müdürlerinin maaş tavanı arasındaki ilerlemeleri almaya devam ederler.

(3) Herhangi bir hizmet sınıfına atanan bir kamu çalışanı, ilgili maddelerin öngörmüş olduğu koşullara uygun olarak alacağı kademe ilerlemesiyle, bulunduğu derecenin son kademesine kadar ilerlemeye devam eder. Bulunduğu dereceden sonra gelen bir üst derecenin kademelerinin maaşını çekebilmesi için bir üst dereceye terfi etmesi koşuldur.

BAŞKAN - 22’inci maddeyi cetvelleri ile birlikte oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

651

(Cetveller Ana dosyaya eklenmiştir)

KÂTİP –

Yüksek Öğrenimli Polis Hizmetleri Sınıfı ile Orta Öğrenimli Polis Hizmetleri Sınıfına

23. Polis Memuru (İtfaiye Memuru dahil), Polis Çavuşu (İtfaiye Çavuşu dahil), Polis Müfettiş Muavini (İtfaiye Müfettiş Muavini dahil), Polis Müfettişi (İtfaiye Müfettişi dahil), Başmüfettiş (İtfaiye Başmüfettişi dahil), Polis Müdür Muavini (İtfaiye Müdür Muavini dahil), Polis Müdürü (İtfaiye Müdürü dahil), Polis Genel Müdür Yardımcısı ve Polis Genel Müdürünün maaş baremleri, bu Yasaya ekli Birinci Cetvel esas alınarak düzenlenmiştir.

UygulanacakBaremler

(1) Yüksek öğrenimli Polis Hizmetleri Sınıfına uygulanacak barem ve yükselme:Bu Yasaya ekli Birinci Cetvelde yüksek öğrenimli hizmet sınıflarında polis hizmetleri sınıfı için öngörülen III’üncü derece, barem 9’un (3)’üncü kademesinden başlar ve I’inci derecenin son kademesine kadar ilerler.

(2) Orta Öğrenimli Polis Hizmetleri Sınıfına uygulanacak barem ve yükselme:Bu Yasaya ekli Birinci Cetvelde orta öğrenimli hizmet sınıflarında polis hizmetleri sınıfı için öngörülen IV’üncü derece, barem 5’in (4)’üncü kademesinden başlar ve I’inci derecenin son kademesine kadar ilerler.

ÖMER SOYER KALYONCU (Girne) (Yerinden) – Sayın Başkan, söz istiyorum.


ÖMER SOYER KALYONCU (Girne) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; demin Meclis Başkanı koltuğunda oturan kişinin davranışını ben beklerdim UBP milletvekilleri de hazmetmesin. Ama ne biçim bir iştir bu iş ki her şey başkasına yapıldığı sürece hazmedilmektedir. Bu da demokrasi anlayışının ne kadar kıt olduğunun bir göstergesidir.

AHMET ZENGİN (İskele) (Yerinden) – Hadde gene.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Evet. Ne var, sesinizi çıkarırsınız? Ne? Kendinize yapılmasını istemediğinizi başkasına da yapmayacaksınız. Birinci kural budur.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Seni hazmediyoruz efendim.

652

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Şimdi ben sormak isterim, şu anda Meclis Başkanlığı koltuğunda oturan kişi, bu Yasa ilk gündeme geldiğinde Meclis Komitesinde bu Yasaya hangi doğrultuda oy vermişti?

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Gazimağusa) (Yerinden) – Ortadaydı.

ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) – Hangi doğrultuda oy vermişti ve şimdi oy doğrultusu nedir? İşte politikayı güvensiz hale getiren insanlar bunlardır. Ve politikacı ile ilgili bu kadar yaygın konuşulmasına sebep olan da bunlardır. Ve bir de yeni gelen “vallahi, billahi kazanılmış haklara dokunmayacağım” diyen başbakanlar, bakanlar imza da verirler ve ondan sonra da politikayı bu hale getirirler, çünkü dönerler tersini yaparlar. Sorun buradadır.

Evet, beklerim cevabını Sayın Milletvekilinin. Öyle değil böyle artık.

BAŞBAKAN İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) – Buyurun Sayın Başkan.


KÂTİP –

Öğretmenlik Hizmetleri Sınıfı ile Yardımcı Eğitim Hizmetleri Sınıfına

24. İlk, orta, mesleki ve teknik öğretim kurumları ve özel eğitim okullarındaki öğretmenler, teknik öğretim görevlileri, köy kadın kursu öğretmenleri ve öğretmen yardımcıları ile müdür, baş muavin, müdür muavini, bölüm şefi ve atölye şeflerinin maaş baremleri bu Yasaya ekli Birinci Cetvel esas alınarak düzenlenmiştir.

Uygulanacak Barem ve Yükselmeler

(1) İlk, orta, mesleki ve teknik öğretim kurumlarındaki öğretmenlerin maaş baremi, bu Yasaya ekli Birinci Cetvelde Yüksek Öğrenimli Hizmetler Sınıflarında öngörülen barem ve karşılıklarıdır.

(2) Bir Üniversite veya Akademik bakımdan bir üniversiteye denk bir okul olduğu bir kararname ile belgelenen bir Yüksek Okul mezunu olan ve bu evsafa ek olarak nazari ve tatbiki bir öğretim kursu sonunda alınan bir pedagoji sertifikasına sahip olan öğretmenler ile Erkek ve Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulları ile Ticaret ve Turizm Yüksek Öğretmen Okulu Mezunlarının aylıkları (maaş-ücret) bu Yasaya ekli Birinci Cetvelde Yüksek Öğrenimli Hizmetler Sınıfında öngörülen barem 9’un (3)’üncü kademesinden başlar.

(3) Bir Üniversite ve Akademik bakımdan bir Üniversiteye denk olduğu bir kararname ile belgelenen bir Yüksek Okul veya İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi mezunu olan öğretmenlerin maaşları, bu Yasaya ekli Birinci

653

Cetvelde Yüksek Öğrenimli Hizmetler Sınıfında öngörülen barem 9’un (2)’nci kademesinden başlar. Ancak, iki yıllık deneme süresi sonunda başarıları saptanan öğretmenler de yukarıdaki (2)’nci fıkra kurallarına tabi olurlar ve pedagoji sertifikasına sahip olan öğretmenler gibi işlem görürler.

(4) Teknik öğretim görevlilerinin, lise mezunu köy kadın kursu öğretmenlerinin ve öğretmen yardımcılarının aylıkları (maaş-ücret) Orta Öğrenimli Hizmetler Sınıflarında öngörülen barem ve karşılıkları olup, başlangıç baremi, barem 5’in (3)’üncü kademesidir.

(5) Herhangi bir okula Müdür olarak atanan I. Derecedeki bir öğretmen, bulunduğu kademeden dört kademe; Müdür olarak atanan bir Bölüm Şefi, bulunduğu kademeden üç kademe; Müdür olarak atanan Müdür Muavini veya Atölye Şefi, bulunduğu kademeden iki kademe; Müdür olarak atanan bir Baş Muavin bulunduğu kademeden bir kademe ilerleyerek aylık (maaş-ücret) almaya hak kazanır.

(6) Baş Muavin olarak atanan bir Müdür Muavini bulunduğu kademeden bir kademe ilerleyerek aylık (maaş-ücret) almaya hak kazanır.

(7) Müdür Muavini veya Atölye Şefi olarak atanan I. Derecedeki bir öğretmen, bulunduğu kademeden iki kademe ilerleyerek aylık (maaş-ücret) almaya hak kazanır.

(8) Müdür Muavini veya Atölye Şefi olarak atanan bir Bölüm Şefi, bulunduğu kademeden bir kademe ilerleyerek aylık (maaş-ücret) almaya hak kazanır.

(9) Bölüm Şefi olarak atanan I. Derecedeki bir öğretmen, bulunduğu kademeden bir kademe ilerleyerek aylık (maaş-ücret) almaya hak kazanır ve hizmet sınıfının son kademesine kadar ilerler.

(10) Üst kademe yöneticisi sayılmamakla birlikte;(A) Okul Müdürü barem 16’nın (14)’üncü

kademesine kadar ilerler.(B) Baş Muavin barem 16’nın (13)’üncü

kademesine kadar ilerler.(C) Müdür Muavini veya Atölye Şefi barem 15’in

(14)’üncü kademesine kadar ilerler.


654

KÂTİP –

Derece İçinde Kademe Artışlarının

25. (1) Kamu çalışanları, bulunduğu derece içinde ilk kademe aylığından son kademe aylığına kadar, kademe artışlarıyla gelir ve son kademede durur.

Uygulanması ve Derecelerin Kademeleri

(2) Bu Yasa kapsamında geçici personel olarak çalışanların kademe artışları, girdiği derecenin son kademesine kadar devam eder ve durur.

(3) Bu Yasa kapsamında geçici işçi olarak çalışanların kademe artışları, girdiği derecenin son kademesine kadar devam eder ve durur.

(4) Bu Yasa amaçları bakımından kademe, bu Yasaya ekli Üçüncü Cetvelde hizmet sınıflarında bir derece için öngörülen kademeleri anlatır.


KÂTİP –

Adayların Aylıkları

26. Herhangi bir sınıfta aday olarak göreve başlayanlar, girecekleri derecenin ilk kademe aylığını alırlar. Aday kamu çalışanları, bu Yasanın 17’nci madde koşullarının yerine getirilmesi halinde kademe ilerlemesi almaya hak kazanırlar.

BAŞKAN – 26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

KÂTİP –

Kademe Aylığı 27. Kademe aylığı, bu Yasaya ekli Üçüncü Cetvelde gösterilen sınıf ve derece kademelerinin karşılığı olarak bu Yasaya ekli Birinci ve İkinci Cetvellerde öngörülen kademeler içindeki ilerlemelerinin her biri için saptanan aylık tutarı gösterir.


655

KÂTİP –

Adaylıkta Geçirilen Süre

28. Adaylık süresi sonunda bu Yasa kurallarına göre, asıl ve sürekli kamu görevliliğine atananların adaylıkta geçirdikleri süreler derece yükselmelerinde dikkate alınır.


KÂTİP –

Kademe İlerlemesinde Yöntem

29. Bir yıl içinde birden fazla kademe ilerlemesi olmaz.


KÂTİP –

Derece 30. Bu Yasa kapsamında çalışanlar;Değişikliğinde ve Sınıf Değiştirmede Aylık

(1) Bulunduğu dereceden bir yukarı dereceye yükselmeye hak kazanmaları halinde, atandığı derecenin başlangıç kademesine karşılık olan aylık maaşı veya ücreti almaya hak kazanır. Ancak, yeni girdiği derecenin ilk kademesine karşılık olan maaş, alt derecede çekmekte olduğu maaştan az veya eşit ise, çekmekte olduğu maaş kademesinin bir üstünü almaya hak kazanır.

(2) Bulunduğu hizmet sınıfından Yöneticilik Hizmetleri Sınıfına yükselmeye hak kazanan bir kamu çalışanı, Yöneticilik Hizmetleri Sınıfı içerisinde yeni girdiği kadronun ilk kademesine karşılık olan aylığı (maaş-ücret) almaya hak kazanır. Ancak, yeni girdiği hizmet sınıfının ilk kademesine karşılık olan maaş, alt derecede çekmekte olduğu maaştan az veya eşit ise, çekmekte olduğu maaş kademesinin bir üstünü almaya hak kazanır.

(3) Bu Yasanın 20’nci maddesi kuralları çerçevesinde, bir sınıftan başka bir sınıfa geçen bir kamu çalışanı, geçtiği sınıfta atandığı derece kadrosunun ilk kademesi, halen almakta olduğu maaş tutarının altında ise, o kamu çalışanı, atandığı yeni sınıf ve derece kademesinde, eski derece kademesinden çekmekte olduğu maaş tutarının üstündeki en yakın kademe hangisi ise, o kademeden maaş almaya hak kazanır.

656


KÂTİP –

ALTINCI KISIMÇeşitli Kurallar

Yurt Dışındaki Kamu Görevlilerine Uygulanacak Ödenekler55/2002 48/2003 7/2007 4/2009 89/2009

31. Bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra kamu görevine atanan kamu görevlilerinin yurt dışı görev birimlerinde görev almaları halinde kendilerine Yurt Dışında Görev Yapan Personelin Kadroları ve Dış Görev Ödenekleri Yasasının ilgili madde kuralları ve bu Yasa kuralları uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından yeniden saptanan ödenekler uygulanır.


KÂTİP –

Özel Yasalarda Yer Alan Aylık (Maaş-Ücret) Düzenlemeleri ile İlgili Kurallar7/1979 3/1982 12/1982 44/1982 42/1983 5/1984 29/1984 50/1984 2/1985 10/1986 13/1986 30/1986 31/1987 11/1988 33/1988 13/1989 34/1989

32. Kamu çalışanlarının kendi özel yasalarında veya ilgili mevzuatlarında ve Kamu Görevlileri Yasasına ekli Cetvellerde barem 19, 18A, 18B, 17A ve 17B olarak öngörülen baremler, bu Yasa kapsamındaki kamu çalışanlarına sırası ile bu Yasaya ekli Birinci Cetveldeki barem 19, 18, 17, 16 ve 15 olarak uygulanır.

657

73/1989 8/1990 19/1990 42/1990 49/1990 11/1991 85/1991 11/1992 35/1992 3/1993 62/1993 10/1994 15/1994 53/1994 18/1995 12/1996 19/1996 32/1996 16/1997 24/1997 13/1998 40/1998 6/1999 48/1999 4/2000 15/2000 20/2001 43/2001 25/2002 60/2002 3/2003 43/2003 63/2003 69/2003 5/2004 35/2004 20/2005 32/2005 59/2005 10/2006 44/2006 72/2006 3/2007 57/2007 97/2007 11/2008

658

23/2008 34/2008 54/2008 82/2009


KATİP –

Bağımsız Organ veya Kuruluşlar ile İlgili Kurallar

33. Bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra atanan Yargıçlar, Savcılar, Yüksek Mahkeme Genel Sekreteri, Yüksek Mahkeme Baş Mukayyidi, Sayıştay Başkan ve Üyeleri, Kamu Hizmeti Komisyonu Başkan ve Üyeleri, Yüksek Yönetim Denetçisi (Ombudsman), Taşınmaz Mal Tazmin Komisyonu Başkan ve Üyeleri ve yasa ile bağımsızlığı belirlenenler için kendi özel yasalarında veya ilgili mevzuatlarında 19, 18A, 18B, 17A ve 17B olarak öngörülen baremler sırası ile bu Yasaya ekli Birinci Cetveldeki barem 19, 18, 17, 16 ve 15 olarak uygulanır. Diğer konularda kendi özel yasa veya ilgili mevzuat kuralları uygulanır.


KATİP –

Barem Uyumlaştırılmasına İlişkin Kural

34. Bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra Devlette veya bu Yasa kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşlarda kendi özel yasaları veya ilgili mevzuatları uyarınca yapılacak atama ve terfilere ilişkin münhallerde, münhal ilan edilen kadroların baremleri ile bu Yasadaki baremlerin uyumlaştırılmasında Maliye İşleriyle Görevli Bakanlık yetkilidir.


659

KATİP –

YEDİNCİ KISIMGeçici ve Son Kurallar

Geçici MaddeTüzüklerin Yayımlanma Süresi ve

1. (1) Bu Yasada çıkarılması öngörülen Tüzükler, bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç 6 ay içinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girer.

Koruma (2) Bu Yasa uyarınca çıkarılması öngörülen Tüzükler yürürlüğe girinceye kadar, bu Yasa kurallarına aykırı olmaması kaydıyla bunlara karşılık teşkil eden mevzuat kurallarının uygulanmasına devam edilir.

BAŞKAN – Geçici 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

KATİP –

Yürütme Yetkisi 35. Bu Yasayı Bakanlar Kurulu yürütür.


KATİP –

Yürürlüğe Giriş 36. Bu Yasa, 1 Ocak 2011 tarihinden başlayarak yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 36’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğuyla kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri Tasarının madde madde görüşülmesi tamamlanmış, ikinci görüşmesi sona ermiştir. Yasanın üçüncü görüşmesi kısa isim okunmak ve bütünü oylanmak suretiyle yapılacaktır. Kısa ismi okuyun lütfen.

KATİP –

Kısa İsim 1. Bu Yasa, Kamu Çalışanlarının Aylık (Maaş-Ücret) ve Diğer Ödeneklerinin Düzenlenmesi Yasası olarak isimlendirilir.

BAŞKAN – Kısa ismi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Etmeyenler? ....

660

FERDİ SABİT SOYER (Yerinden) (Devamla) – Sayın efendim.

MUSTAFA YEKTAOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) – Sayın efendim, 26 olması lazım.

BAŞKAN – Bütününü bulduğum zaman, şimdi bütününü sunacağım o zaman sayacağım. Sayın milletvekilleri Yasanın bütününü oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?.... Etmeyenler?... Sayın lütfen.

FERDİ SABİT SOYER (Yerinden) (Devamla) – Sayacaksın. Saydıracağız sana böyle, sayacaksın. Hizaya gireceksin, firavun değilsin sen.

BAŞKAN – 26 kabul.

FERDİ SABİT SOYER (Yerinden) (Devamla) – Tamam.

BAŞKAN – Ret.

FERDİ SABİT SOYER (Yerinden) (Devamla) – Evet aha burada. Sayacaksın burada. Kendini peygamber zannedemezsin sen, uyacaksın kurallara.

BAŞKAN – 26 kabul, 10 ret. Oyçokluğuyla kabul edilmiştir. Teşekkürler.

FERDİ SABİT SOYER (Yerinden) (Devamla) – Geçti o borun pazarı, bir zamanların UBP’si. Da kendini peygamber zanneden.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri şimdi Onaya Sunuş işlemi yapılacaktır. Birincisi Ulusal Birlik Partisi grubunun Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesindeki üye değişikliğine ilişkin Tezkeresidir, Tezkereyi okuyun lütfen.

KATİP –

Ekim 2010

Cumhuriyet Meclisi Genel Kuruluna,

Ulusal Birlik Partisini temsilen Ekonomi, Maliye Bütçe ve Plan Komitesinde üye olarak görev yapan Girne Sayın Dr. Mehmet Arif Tancer’i geri çektiğimizi ve yerine Lefkoşa milletvekili Sayın Ali Çetin Amcaoğlu’nu görevlendirdiğimizi bildirir, gereğini saygılarıma arz ederim.

Ünal ÜSTEL UBP Grup Başkan Vekili

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri Tezkereyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

661

Bilgiye Sunuş İşlemi var sırada. Sayın Mutlu Atasayan’ın Ekonomi, Maliye Bütçe ve Plan Komitesi Başkanlığından istifa etmesiyle ilgili Tezkeresi. Okuyunuz lütfen.

KATİP –

Cumhuriyet Meclisi Başkanlığına,

Ekonomi, Maliye Bütçe ve Plan Komitesinde sürdürdüğüm Başkanlık görevinden istifa ettiğimi, görevimi üye olarak devam ettireceğimi bildirir, gereğini saygılarımla rica ederim.

Mutlu ATASAYAN UBP Güzelyurt Milletvekili

BAŞKAN – Bilgiye sunuştur, teşekkür ederiz. Şimdi üçüncü kısma, seçimler ve oylaması yapılacak işler kısmına geçiyoruz. Bu kısımda önce Hukuk ve Siyasi Komitesinin boşalan Yayın Yüksek Kurulu Üyeliği için önerilen adayın değerlendirmesine ilişkin Raporu görüşülecektir.

Sayın Başkan Raporunuzu okuyun lütfen.

662

HUKUK VE SİYASİ İŞLER KOMİTESİ BAŞKANI ŞERİFE ÜNVERDİ – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ CUMHURİYET MECLİSİ

HUKUK VE SİYASİ İŞLER KOMİTESİNİN“BOŞALAN YAYIN YÜKSEK KURULU ÜYELİĞİ İÇİN ÖNERİLEN ADAYIN

DEĞERLENDİRİLMESİNE İLİŞKİN RAPORUDUR

Komitemiz, 29 Eylül 2010 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, Kamu ve Özel Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Yasası uyarınca oluşturulan Yayın Yüksek Kurulunun, Siyasal Partilerin Cumhuriyet Meclisinde temsiliyet oranlarının değişmesi sebebiyle Demokrat Parti Grubundan boşalan üyeliğin yerine, Ulusal Birlik Partisi Grubuna düşen adayın, söz konusu Yasanın 8’inci maddesinde öngörülen ve aşağıda belirtilen nitelikleri taşıyıp taşımadığını Yasanın 7’nci maddesi uyarınca görüşmüş ve çalışmalarını tamamlamıştır.

Yayın Yüksek Kurulu Üyeliği için aranan nitelikler şunlardır:“ (1) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yurttaşı olmak. (2) Üniversite veya dengi bir yüksek okuldan mezun olmak. (3) Kamu haklarından yasaklı bulunmamak. (4) Bir yıldan fazla hapis cezasına çarptırılmamış olmak veya affa uğramış olsalar

dahi, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtekarlık, irtikap, ırza geçme, hileli iflas ve benzeri yüz kızartıcı suçlardan dolayı mahkum olmamış olmak.

(5) Disiplin suçundan ötürü kamu hizmetinden azledilmemiş olmak.”

Komitemiz, Ulusal Birlik Partisi Grubunca aday gösterilen Sayın Adnan Işıman’ın üyelik için gerekli nitelikleri taşıdığını kanıtlayan belgeleri değerlendirmiş ve gerekli nitelikleri taşıdığını oybirliğiyle kararlaştırmıştır.

Komitemiz, Raporun görüşülerek kabulünü oybirliğiyle Genel Kurula salık verir.

663

Dt.Şerife ÜNVERDİ(Başkan)

Kadri FELLAHOĞLU(Başkan Vekili)

Dr.Salih İZBUL(Üye)

Ali Rıza USLUER(Üye)

Dt.Ünal ÜSTEL(Üye)

664

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri; Rapor üzerinde söz almak isteyen? Buyurun. Başka var mı efendim?

FERDİ SABİT SOYER (Gazimağusa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; komitenin elbette oybirliğiyle Yayın Yüksek Kurulu üyeliğine yasal süre çerçevesinde Adnan Işıman Bey’i önermiştir. Bu elbette komitede oybirliğiyle çıkmıştır. Buna bir itirazımız yoktur, bu açık bir şekilde. Adnan Bey değerli bir insandır farklı görüşlerimiz olsa bile. Ancak vurgulamak istediğim bir nokta var. Yayın Yüksek Kurulu uygulamaları anormal gelişmelere doğru gitmektedir. Örneğin AS TV’de yayın yapan Ali Tekman ve Moreket Bey’in, Mehmet Moreket Bey’in programına 5 milyar Türk Lirası ceza öngörmüştür Yayın Yüksek Kurulu. Gerekçe; hükümete ve Maliye Bakanına yönelik yaptığı eleştirilerdir. Şimdi ben hiç unutmuyorum, aynı iki kişi Kanal T’de program yapardı, bize basar geçerdi. O zaman Sayın Ersin Tatar da “bas kendilerine” derdi, hoşuna giderdi, “bombala” derdi. Şimdi kendisi bakan oldu. Bu iki insan ayrıldı Kanal T’den, bir başka televizyon programında yayın yapıyor. Kendisini eleştirdiler diye şikayet ediyor ve Yayın Yüksek Kurulu da 5 milyar Türk Lirası para cezası kesiyor. Hani demokrasi? Hani özgür düşünce? Hani bu noktadaki pozisyon? Kendisi zamanında biraz evvel Ömer arkadaşım ifade etti, “sana yapılmak istenmeyeni başkasına da yapmayacaksın.” Ömer arkadaşım bunu ifade etti. Zamanında Sayın Ersin Tatar bayılırdı bu programa. Beni gördüğünde de derdi ki “nasıl bombaladılar sizi ama” derdi. Hoşuna giderdi, kahkahalar atardı. Şimdi kendisine en küçük bir eleştiri oldu, şikayet etti ve Yayın Yüksek Kurulu da 5 bin TL para cezası kesti. Bu, Yayın Yüksek Kurulu açısından bana göre utanç verici bir şeydir. Bunu söylemek isterim. Demokrasi anlayışının orta yere çıkması bakımından da Ulusal Birlik Partisi zihniyetini göstermesi bakımından ibret verici bir olaydır bu. İbret verici bir olaydır bu.

İkinci nokta şudur: Ulusal Birlik Partisi Kuruluş yıldönümünü kutladı. Kendilerine hayırlı, uğurlu olsun derim. Önemli bir siyasi partimizdir. Her ne kadar biz davet edilmediysek de, neyse bu işin hikmeti, sırrı da bu çerçevede bu Kuruluş Yıldönümü kutlandı. En ilginci şu: Bu Kuruluş Yıldönümüne Cumhurbaşkanı Sayın Dr. Derviş Eroğlu da katıldı ve konuşmasına şöyle başladı. “Şimdi UBP’de konuşacağım diye bazıları beni tenkit edecek.” Şık değil yaptığı, doğru değil. Doğru değil. Hiç şık değil. Ve önceden bu konuyu, bu çerçevede bir de kendisine gelebilecek eleştirileri bloke etmek için ifade etti. Hiç şık değil bu, hiç etik değil. Hiç demokratik değil. Ama en önemlisi şudur; Ulusal Birlik Partisinin bu kuruluş yıldönümünü BRT naklen yayınladı. Ne demek BRT’nin naklen yayınlaması? Ne demek? Bütçeden ödenen, kamudan ödenen, maaşı kamudan olan, ek mesaisi varsa kamudan alan bir kuruluş Hükümet partisinin kuruluş yıldönümünü yayınlayamaz. Eğer Hükümet partisi yayınlamak isterse, parayı ödeyecek. Parayı ödeyecek. Bu ayıptır. Yayın Yüksek Kurulu bu konuda ne yapıyor? O zaman her bir siyasi partinin kuruluş yıldönümü törenlerini BRT yayınlamalı mı naklen? Böyle bir karar alınsa da yanlıştır. Kamu bütçesiyle ödenen bir kuruluş, bunu yapamaz. Her bir kuruluş naklen yayın isterse gidecek, parasını ödeyecek ve yaptıracak. Ve özellikle bu memlekette özel televizyonların sıkıntı içinde bulunduğu bir aşamada, BRT’nin hiç bu işi yapmaması lazımdır. Hiç bu işi yapmaması lazımdır BRT’nin. Bu tam bir parti devlet bütünleşmesidir. Ve Yayın Yüksek Kurulu bununla da özdeşleşmiştir. Bu kabul edilecek bir davranış biçimi değildir. Bunun için Yayın Yüksek Kurulu, Maliye

665

Bakanını eleştirdi diye 5 bin TL para cezası kestiği bir aşamada, kamu kaynaklarından iktidar partisinin kuruluş yıldönümünü naklen yayınlayıp kamuyu da büyük ölçüde zarara soktuğu noktasından hareketle yaptığım bu şikayeti değerlendirip, BRT yönetimine ceza kesecek mi? Buyurun buradan Meclis Kürsüsünden, milletin kürsüsünden şikayet ediyorum. Yayın Yüksek Kuruluna çağrı yapıyorum. Kesecek mi? Nedir bu pervasızlık? Devlet parti bütünleşmesinin en somut göstergeleridir bunlar. Kabul edilecek bir davranış değildir bu. İsterseniz yayınlayasınız, ödeyeceksiniz paranızı. Ha devlete gitmeyin, özel herhangi bir kuruluşa, kim isterse olsun. Tercihi yapın ödeyeceksiniz paranızı. Ve BRT’nin hele bu işlere girmemesi lazımdır. Özel radyo ve televizyonculuğun yerlerde süründüğü bir noktada, buna asla girmemesi lazımdır BRT’nin. Kiminle rekabet ediyorsunuz? Kiminle rekabet ediyorsun? Onun için bu konular yanlıştır. Yayın Yüksek Kurulunda bulunan insanlar, siyasi partilerden önerdiği kişiler olabilir. Meclisteki yapıya göre çoğunluk farklılaşabilir. Ama hakkı yoktur gelen bir uygulamaya farklı bir şekilde davranış göstersin Yayın Yüksek Kurulu. Bunu yapmaya hakkı yoktur. Sayın Adnan Işıman’ın şahsiyetine hiçbir itirazımız yoktur. Oy da vereceğiz hepimiz de. Amma velakin bu uygulama doğru bir uygulama değildir. Ve bu vesileyle Sayın Başbakana buradan bir çağrı daha yapıyorum. Bu memlekette özel radyo ve televizyonlar sürünüyor. Yerlerde sürünüyor. Yüzlerce üniversitelerimizin basın yayın bölümlerinden, televizyon bölümlerinden, sinema bölümünden mezun gençlerimiz vardır. Bir taraftan dersiniz ki özeli teşvik edeceğiz biz istihdam kapısı açsın, öbür taraftan hiçbir teşvik ve destek uygulamıyorsunuz bu televizyonlara dönük olarak. Nedir verdiğiniz?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI TÜRKAY TOKEL (Yerinden) – Verdik.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Ne verdin, ne verdin?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Bütün Sosyal Sigorta ve İhtiyat Sandığı primlerini biz verdik.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Bundan sonraki istihdamlar için bunu öngördün, istihdamlar için.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – 1 Ekim’den itibaren.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Kardeşim, uyduya çıkan televizyonların ayda ödediği 25 bin TL’dir. 25 bin TL öder her bir televizyon uyduya. Bu reklam pastasının azlığında, bu ekonomik kriz içerisinde özel radyo ve televizyonlar bunu karşılayamaz. Karşılayanlar nasıl karşılar bilir misiniz? Çalışanların maaş ve ücretlerini düşük tutarak, aynı zamanda bir kısım hizmetlerini azaltarak, bunu böyle yaparlar. Bu ise verimi getirmiyor. Teknolojik yatırımı getirmiyor. Onun için hükümet bu özel ve radyo televizyonlara belli bir desteği eşitlik temeli içerisinde gündeme getirmelidir. Yardımcı olmalıdır. Ve kamunun rekabeti engellenmelidir. BRT reklam da toplar bu piyasadan ve ciddi bir rekabet eder. Dolayısıyla Yayın Yüksek Kurulu olgusunda hükümet bunu dikkate almak zorundadır.

666

Arkadaşlar; Güney Kıbrıs’ta biliyor musunuz özel radyo ve televizyonlara devletin yaptığı katkıyı incelediniz mi? İncelediniz mi? Tümüne, incelediniz mi? Türkiye’de televizyonculuğa dönük destek ve teşvikleri takip ediyor musunuz? Peki, bizim memlekette onlarca gencimizin bu bölümlerde eğitim gördüğü bir aşamada ve büyük ölçüde işsizliği ve bu kabiliyetlerin bu ülkenin çeşitli televizyonlarında, çeşitli basın, yayın organlarında şekillenmesi ve ülkemizde enformasyon alanında ciddi bir dinamiğin oluşması gereken bir aşamada bunu gündemimizde tutmak gerekiyor mu, gerekmiyor mu? Bunu yapmanız lazımdır. Bu bakımdan bu çok ciddi bir konudur. Bunu hükümetin gündemine alması gerekiyor ve buna bir formülasyon bulmak gerekiyor. Bundan sonra işe girecek insanların İhtiyat Sandığı ve Sosyal Sigorta desteği, bu da olumlu bir adımdır. Ama içinde çalışan tecrübeli dünya kadar insana, ki esas yükünü onlar çekmektedir, bu bir destek değil ki. Onların maliyetlerini bu aşağıya indirmiyor ki. İndirmiyor. Şimdi siz bunu söylediğiniz zaman bundan çıkan mana şu mudur? Eski çalışanları atın işten ve yerine başka adam alın ve o çerçevede bunu biz destekleyelim, bu çağrıyı mı yapıyorsunuz? E, bundan bu sonuç çıkıyor.

BAŞBAKAN İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) – Ne ilgisi var Sayın Ferdi?

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Nasıl Sayın Başbakan? Nasıl?

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Öyle bir çağrı mı olur?

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Hayır, ben çağrı demiyorum.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – E, ya?

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Bundan çıkan sonuç diyorum. Neden? Bakın Sayın Başbakan, dediğinizde siz yeni giren insanı istihdam edeceğim...

MALİYE BAKANI ERSİN TATAR (Yerinden) – Vatandaş olan.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – İstihdam edileni vatandaş olarak istihdam edilenin Sosyal Sigorta ve İhtiyat Sandığını karşılayacağım, bu televizyonların yükünü çeken vatandaş olan burada çalışan senelerin insanlarıdır bunların yükünü çeken bilgi birikimiyle, bundan çıkan mesaj diyorum, bunları durdur maliyet ise sana bu ve yeni mi al yerine? Onun için diyorum bu özel televizyonlar 25 bin TL uyduya para ödüyor. Ve bu reklam piyasasından bunu karşılamaları çok sıkıntılıdır. Onun için belli bir eşit desteği. Hepsini değil, belli bir eşit desteği vermek gerekiyor. Üstünde durduğum nokta budur Sayın Başbakan benim. Ve bu bütün bu insanlara bir kısmi rahatlama getirecek. Ve bu daha fazla istihdamı teşvik edecek. Daha kaliteli bir yayıncılık noktasını ilerletecektir. Bunu vurgulamak istedim.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Buna bakarız.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Ne oldu İrsen Bey?

667

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Bakarız ona.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Ha, bu bakımdan bu önerimi Sayın Başbakan değerlendirin ve bu oldukça önemlidir. Yalnız tekrar söylüyorum, BRT naklen yayın yapamaz.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Yalnız BRT için 1 Ekim’den itibaren bütün partilerin Genel Kuruluş Yıldönümlerini naklen yayın yapmak için karar aldık.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Ben söyledim Sayın Başbakan, yanlış yaptı.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Sadece UBP için değil, yani bütün partilerin.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Hayır bakın yanlış yaptı ben söylüyorum Sayın Başbakan. Sayın Başbakan yanlış yaptılar. Bu karardan sonra, bu uygulamadan sonra bunu yapmaları yanlıştır. Bu kamu kaynakları ile dönen kamudan maaş alan insanların döndürdüğü bir noktadır. Eğer partiler yayınlamak isterse ödeyecek parayı partiler, bunun başka çaresi yoktur. Ödeyecek parayı. E bu şimdi yani bir taraftan tasarruf diyoruz, bir taraftan bilmem ne diyoruz sonra da böyle bir düzenleme yapıyoruz birbiriyle tutmuyor bu. Tutmuyor gerçekten tutmuyor. Ve bu haksız bir rekabettir. Ben yayınlayacaksam şimdi de bilirim BRT beleş yayınlayacak bana belki yayınlayacaktım şu televizyonda, yayınlayacaktım bu televizyonda gidip anlaşacaktım kendi ile üç kuruşa, beş kuruşa şimdi bundan vazgeçeceğim ben. Bu doğru bir şey değil. Bu atılan yanlış bir adımı genelleştirerek herkesi ortak etmek demektir. Doğru değil bu karar. Bunu vurgulamak istedim Sayın Başbakan. Niyete bir itirazım yok ama uygulamanın bu şekle dönmesi doğru değil. Çünkü bizim bu özel radyo ve televizyonların güçlenmesine ağırlık vermemiz gerekiyor.

Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Soyer. Buyurun Sayın Fellahoğlu.

KADRİ FELLAHOĞLU (Lefkoşa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz Yayın Yüksek Kurulu üyeliği için bir arkadaşımızı onaylayacağız ve göreve gidecek. Niçin bu çalışmayı yapmak zorunda kaldık bir açıklık getireyim buna. Demokrat Parti halk iradesi sonucunda bir grubu oluştuydu ve Yayın Yüksek Kurulu ile ilgili Yasaya göre de Yayın Yüksek Kurulu üyeliğinin de bir temsilcileri vardı. Ama ne zaman ki Sayın Mehmet Tancer ile Sayın Ertuğrul Hasipoğlu Partilerini terk edip UBP’ye yelken alınca...

MEHMET ARİF TANCER (Girne) (Yerinden) - Yanlış söyledin Sayın Milletvekili. Daha önce Ejder Aslanbaba ayrıldı ve düştü grup Ejder’le beraber.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Fark etmez Ejder Aslanbaba’da gene Partiyi terk edip bağımsız, nasılsa bu bağımsız ben anlamadım da Hükümete her türlü

668

desteği de verir, her türlü eleştiriyi de yapıyor bu da yeni bir model. Bakalım nereye varacak bu işin sonu. Bu nedenle yapmak zorunda kalıyoruz bu çalışmayı. E ama buna benzer bir çok da buna benzemese bizim Hükümette olduğumuz dönemde UBP’yi terk edip ayrı parti kurup siyasi hayatlarına öyle devam eden kişilere dönük Kürsüye çıktıklarında buralardan UBP sıralarından ne hakaretler yapıldığını unutmadık. Biz öyle yapmıyoruz, yapmayacağız da doğru değildir çünkü, doğru olmayan bir şeyi biz yapmayız. Çıkıp da buradan saygıya değen veya değmeyen milletvekilleri UBP milletvekillerinin yaptığı gibi o dönem biz yapmayacağız. Bunları da bu vesile ile hatırlatmak istedim. Ve ben açıkçası Bayrak Radyo Televizyon Kurumunun Ulusal Birlik Partisi kuruluş yıldönümü gecesini naklen yayınlamış olduğunu da Sayın Genel Başkanımın buradaki açıklamasından öğrendim. Kesinlikle doğru değildir ve Bayrak Radyo Televizyon Kurumunu da Ulusal Birlik Partisini de bunu yaptırdığı için ve yaptıkları için kınıyorum. Kesinlikle bunu kabul etmek mümkün değildir. Ulusal Birlik Partisinin Bayrak Radyo Televizyon Kurumu nezrinde ne farkı vardır diğer partilerden, ne ayrıcalığı vardır? Bayrak Radyo Televizyon Kurumu Kıbrıs Türk halkının malıdır, Kıbrıs Türk halkının geçmişten bugüne katkıları ile bugüne gelmiştir ve bütün siyasi partilere eşit mesafede durmak zorundadır. Ama Sayın Genel Müdür Sayın Özel Kanlı yönetimi maalesef Bayrak Radyo Televizyon Kurumunu Ulusal Birlik Partisi ile bütünleştirmiştir. Ulusal Birlik Partisinin yayın organı haline getirmiştir. Peki, Yayın Yüksek Kurulu ne yapıyor bu durumda? Bir uyarı bir ikaz yapıyor mu? Ve bakın az önce Sayın Genel Başkan da değindi bir yayın kuruluna bir televizyon programından dolayı muğlak ifadelerle ne diyor? Kişi veya kuruluşların eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, zarara uğratıcı, aşağılayıcı veya iftira niteliği taşıyan yayın yasaklarına uymak ilkesini ihlal ettikleri saptanmıştır. Zarara uğrayıcı, aşağılayıcı. Bunu kim açacak, bunun altını kim dolduracak? Niye bu tanımları daha açık eğer varsaydı bu yayın programında, ifade etmediler. Bu bir. İkinci önemli bir nokta, Sayın Derviş Eroğlu Başbakanken Ulusal Birlik Partisi Genel Başkanıyken iktidarı devraldıklarında yüz gün sonra icraatlarını anlatacak diye aldı bütün bakanları da yanına basın toplantısı yaptı. Ama icraatlarını anlatmak yerine tıpkı tamamen burada yazıldığı gibi bir kuruluşu, bir siyasi partiyi Cumhuriyetçi Türk Partisini hedef alarak eleştiri sınırların ötesinde küçük düşürücü, zarara uğratıcı, aşağılayıcı veya iftira niteliği taşıyan sözler sarf etti. Cumhuriyetçi Türk Partisi hükümet dönemini hırsızlık yapıldığını, yolsuzluk yapıldığını, ülkeyi talan ettiğini söyledi. Bayrak Radyo Televizyon Kurumu da bunu naklen yayınladı. Tam da buradaki ifadeler buraya oturuyor. Peki o, bu Yayın Yüksek Kurulu o zaman ne yaptı Bayrak Radyo Televizyon Kurumu bunu naklen yayınlarken? Kılını bile kıpırdatmadı. Şimdi de bir televizyonda...

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) - E, konuşma metnini Kanlı hazırladıydı.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Bir televizyonda bir program yapılıyor. Ve az önce de söylendiği gibi Kanal T’de aynı formatta programlar yapılıyordu. Bu iki arkadaşın program üslubu bu şekilde. Aynı değişen bir şey yoktur. Muhalif pozisyonuna geçtikleri anda Ulusal Birlik Partisinin hiç tahammülü yok böyle şeylere.

669

MALİYE BAKANI ERSİN TATAR (Yerinden) - Yeni yasası geçti farkında değilsin.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Ben farkındayım yani yasasının geçtiğine, bizim komiteden geçti.

HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Gazi Mağusa) (Yerinden) – Elinde mahkum etme yetkisi olduğu halde...

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Bakın aynı formatta programlar yapıldı hiç değişiklik yok, bu maddeler aynen kaldı. Bu maddelerde bir değişiklik yoktur. Sığınmayın yeni yasa yapıldı diye. Bu maddeler aynen vardı. Yine vardı bu maddeler.

ŞERİFE ÜNVERDİ (Lefkoşa) (Yerinden) – Yüksek Yayın Kurulunu artırdık.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Olabilir. Belli konularda artırılmış olabilir aynıdır.

ŞERİFE ÜNVERDİ (Yerinden) (Devamla) - Yetkilerini artırdık. Aynı değildir.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Aynıdır. Sırf hükümete muhalefet yapıyorlar diye bu tavır takınılmıştır. Ve niye burada somut kullanılan ifadeler açıkça yazılmamıştır? Kim karar verecek bunlara. Küçük düşürücü. Hangi kelimeler küçük düşürücüydü? Onları niye yazmadılar kelime olarak açıklanma şeklinde? Zarara uğratıcı, aşağılayıcı iftira niteliği. Sayın Eroğlu yaptı bunları basın toplantısında BRT de bunları Devletin Yayın Kuruluşu olarak naklen yayınladı. Ne ayrıcalığı var bu anlamda diğer televizyon kuruluşlarından? Ama sizin yönetim anlayışınız bunları kaldırmıyor. Eleştiren muhalefet eden illa susturulacak. Eleştiriye tahammülünüz yoktur bütün mesele bundan kaynaklanmaktadır. Bayrak Radyo Televizyon Kurumu gerçekten kendine bir çeki düzen vermek zorundadır. Olamaz bu kadarda yani.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Gazimağusa) (Yerinden) - Cumhurbaşkanı danışmanlık verdi.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Yani hiç unutmayacağım cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bütün tarafsızlığını yitirdi...

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Yerinden) (Devamla) – Onu bırak da ben anlatacağım.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Ve bütün gücü ile Sayın Eroğlu’nu destekledi. Daha önce de söyledim buradan da söyleyeceğim. Sayın Talat’a değil de daha başka bir adaya bu kadar destek yapılmış olsaydı en az yüzde 10-15 oy alırdı rahat BRT’nin desteği ile. Gece gündüz Sayın Eroğlu’nun yayınları. Gece gündüz akademisyenler...

670

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Buna rağmen gittiler gene gidecekler.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Akademisyenler, programlar hepsi Eroğlu’na destek veren programlar yapıldı gece gündüz. Hiç unutmam bir Pazar günü eve gittim 1’i 10 geçe açtım BRT’yi koydum 2’ye 5 kalaya kadar dayandım, tahammül ettim Sayın Eroğlu ile ilgili haber verdi yahu.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Yerinden) (Devamla) – Sabaha kadar.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – 2’yi 10 geçeden... Efendim?

...... – Cumhurbaşkanıydı?

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Değildi daha o zaman Başbakandı ve adaydı, öteki taraftan da Cumhurbaşkanımız adaydı Cumhurbaşkanlığına tekrar.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) - Sayın Özer Kanlı diyor ki BRT diyor...

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – 45 dakika verdi yahu.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Ulusal fikirlere göre yayın yapar.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Evet.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – O da karnındadır, yani onu...

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Yani yeter yahu artık vallahi insanın isyan edesi gelir.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Ulusal çizgiden çıktığı vakit İrsen Beyin de...

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Yani Bayrak Radyo Televizyon Kurumu kendi kendine çeki düzen vermek zorundadır. Defalarca hatırlatıyoruz, söylüyoruz bütün siyasi partilere eşit mesafede durmak zorundasınız. Siz bu Devletin, bu ülkenin insanının bütünü ile, dişi ile, tırnağı ile, emeği ile katkısıyla bugünlere geldiniz. Sizin öyle bir hakkınız ve lüksünüz yoktur Ulusal Birlik Partisini veya Sayın Eroğlu’nu desteklediğiniz gibi gece gündüz destekleyesiniz. Siz kimsiniz yani, kendinizi ne zannediyorsunuz. Yani bu memlekette zannedersiniz ki bir tek sizin hegemonyanız olacaktır. Ve Ulusal Birlik Partisi Bayrak Radyo Televizyon Kurumunun bu iş birliğine biz ve halkımız göz yumacağız öyle yağma yok.

671

MEHMET ARİF TANCER (Yerinden) (Devamla) – Senin zamanında da öyleydi.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Hiç öyle değildi benim zamanımda Mehmet Tancer. Benim zamanımda nasıldı bilir misin? Ben sana söyleyeyim. Her sabah bütün gazetedeki yazarlara her gazeteye bir yazar olmak kaydıyla Güneş Gazetesi, Volkan, Halkın Sesi hepsi bağlanırdı sabah programlarına özellikle ve görüşlerini ve propagandalarını yaparlardı. Var mı şimdi öyle bir uygulama? Aha sana somut örnek.

MEHMET ARİF TANCER (Yerinden) (Devamla) – Gazeteleri okurlar her gün sabah.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Ben sana köşe yazarlarından bir tanesini her sabah bağlattırıyorlardı bütün gazete ayrım yapmadan.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Kemal Bey bülbüldü BRT’de.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Ben sana onu söylemiyorum vazgeçin kendi kendinizi kandırmayın lütfen bakın gerçekçi olun ve samimi olun. Benim sizden ricam bu. Kabul edin siz de bilirsiniz bunun böyle olduğunu. Bayrak Radyo Televizyon Kurumu eğer ki bunu öğrendik bu akşam Ulusal Birlik Partisinin kuruluş yıl dönümünü ki kutlarız.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Sağ ol.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan Partinizi de, kuruluş yıl dönümünüzü de ama bu kadarı da fazla. Sayın Başbakan dedi diğer parti, yok yapmasın diğer partilere yapmasın ha ne olur.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Peki söyleyelim kararlarını gözden geçirsinler.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Yapmasın. Hiçbir partiye yapmasın. Hangi parti yapmak isterse canlı yayın ödesin parasını yapsın.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Biz de faturamızı ödeyeceğiz.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Diğer özel televizyon kuruşlarının da desteğe ihtiyacı vardır.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Ben faturamı ödeyeceğim.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Bilmem fatura olur mu, olmaz mı bilmem...

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Yok olur tabii.

672

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Yani zannetmem Sayın Başkan, zannetmem.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Biz diğerlerini de yaptırmayacağız.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Lütfen yaptırmayın. Yaptırmayın gerçekten.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Tamam yahu, yaptırmayacağız.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Doğru bir şey değildir.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) - Ben kendi faturamı ödeyeceğim. Diğerlerini da yaptırmayacağım.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Lütfen yaptırmayın. Yaptırmayın gerçekten. Doğru bir şey değildir.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) - Tamam yahu. Yalnız biz faturamızı ödeyeceğiz.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Ama doğru bunun doğru olmadığı kadar sizin partinizin de Kuruluş Yıldönümünü canlı olarak yayınlaması hiç doğru değil. O yüzden Yayın Yüksek Kurulu tamam, titiz olsun değerlendirsin, ölçsün tartsın çok önemli kabul ediyoruz ama bıçağın her iki tarafı da eşit kesilir yok bir tarafa kessin.

Bir de Özel Radyo ve Televizyonlar gerçekten ülkemiz adına ülkemiz için bu izolasyonların yaşandığı Kıbrıs Sorununun çözümsüzlüğünün devam ettiği ortamda bizim bu televizyonlarımıza büyük ihtiyacımız vardır. Kıbrıs Türk halkının sesini yapmış olduğu yayınlarla, yapmış oldukları programlarla bütün dünyaya duyurmaktadırlar. Demokrasimizi bir birimizle aramızda olan ilişkilerimizi nasıl olduğumuzu ne olduğumuzu bütün dünyaya bu uydu sistemi ile de ifade eder durumdadır. Desteklenmeleri gerekir, güçlendirilmeleri gerekir, daha kaliteli yayıncılık, daha demokratik yayıncılık yapmalarına olanak sağlamak gerekir.

Yani Arif Albayrak burada anlattı. Bir hesap yaptım ben de o çiçek meselesinde, hakikaten en az beş ayda ortalama her ay 600 bin TL gidiyor ha bu çiçeklere size söyleyeyim. 600 bin TL. Dört ay korsanız düğün sezonu ki beş aydır iki buçuk milyon, üç milyon TL’dir. Ben görürüm be arkadaşlar. Ama biz da gideriz düğünlere ha.

MALİYE BAKANI ERSİN TATAR (Yerinden) - Ne kadar az olursa tabii ki.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - En az. Bak, üç, dört tane bakanın ben görürüm söylemek istemem şimdi isimlerini buradan. Üç, dört tane bakan arkadaşın ben görürüm devamlı.

673

FERDİ SABİT SOYER (Gazi Mağusa) (Yerinden) – Hiç olmazsa Eğitim Vakfı’ndan yollansın.

(Sayın Ertuğrul Hasipoğlu, Başkanlık Kürsüsünü Sayın Ahmet Eti’ye devreder)

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Ondan da yollamadılar. Eğitime katkı olur ondan da yollamadılar. O yüzden desteklenmesi gerekir, katkı konulması gerekir, kendi kaderleri ile baş başa bırakılmaması gerekir. Evet, bir özel işletme gibidirler ama kamu adına kamu yararına iş yapıyorlar. Ülkemiz adına, hepimiz adına bana göre bir iş yapıyorlar. Çok zor durumdadırlar. Hükümetin çiçek ve buna benzer israfları kısarak bu konularda da kafa yorması ve katkı koyması gerektiğine inanıyorum. Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Fellahoğlu. Buyurun Sayın Emiroğluları.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Gazi Mağusa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söylediğimiz söylediklerimize kargalar bile güler. Allah aşkına çiçek vereceğiz ve Eğitim Vakfından Eğitim Vakfına vereceğiz çiçekleri. E, siz kimin çiçekçi dükkanı var, kimin çiçekçi dükkanı açtığını bir soru önergesi vereyim buradan da görelim bakalım kim kim kimler çiçekçi oldu ve kimlerden çiçekler yapılır çok merak ederim. Hangi dönemde yok ki yani sadece Ulusal Birlik Partisi ile ilgili de söylemiyorum bunu, hangi dönemde kimin çiçekçi olduğunu, kimin de Eğitim Vakfı’nı kaale alıp da yolladığını çok merak ederim. Hepsimiz böyle bir birimizle ya herkesin farkında olayım. Benim şimdi söylemek da istemiyorum ama benim İlçe binamın altında bir çiçekçi kardeşim var. Bize de yardımcı olun orada da biz de oradan yaptıralım çiçeklerimizi ücretini de ödeyin TDP’ninkilerini de da en azından...

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) - Sizin partiden kalır mı bize?

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Da en azından her ay vermeyelim bir milyar 500 TL çiçek parası. Çünkü biz bilet satarız herkese 50 TL’lik bilet verip kaynağımız odur. Denedim aslında. Yani bu yaptığınız çelenklerin Yüze 20 10 taneden iki tanesini da bize yapsan dedik bu iş gider dedik ama olmadı.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) - Köşeyi dönecektin.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Değerli arkadaşlar, işin şakası ama bazı şeyleri artık ekonomik tedbir, ekonomik tedbir deyip de emeklinin, çalışanın, yeni işe başlayacak olanın kimi tuttuysa Hükümetimiz maalesef yolmaya çalışırız. Bu gibi konularda da artık dikkat etmemiz gerekir diye düşünüyorum.

Yüksek Yayın Kurulu konusunda ben ilk dönemlerde yeni seçildiğimizde de bu Kürsülerden söyledik özel televizyonların bir katkı payı vardı bu katkı payı Turizm Tanıtım Fonundan kendilerine 5 bin Euro mu, 6 bin Euro mu gibi bir rakam ayrılmıştı ve veriliyordu kendilerine bu fondan. Tabii Sayın Ersan arkadaşım Bakan olunca bu fonu zannedersem kesti ve vermedi, verilmedi. Tabii sadece çalışanların o bu da yeni çalışmaya başlayacak olanların sigortasını ihtiyat sandığının ödenmesi de bir katkıdır ama

674

bence bu yeterli değildir. Ne yazık ki Yüksek Yayın Kurulu konusunda özel televizyonların maddi sorunlarını tartışmak zorunda ve dile getirmek zorunda kalıyoruz. Ve ne acıdır ki bu televizyonlar değerli arkadaşlar bu televizyonların malzemesi de biz vekilleriz. Yani her akşam muhtelif partilerden bizler kendimizi izah etmek için, propaganda yapmak içinde bu televizyonları kullanıyoruz. Ve bu televizyonlara gereken, özel kuruluşlara gereken katkıyı da yapmıyoruz. Bu doğru bir şey değildir. Bunu Sayın Başbakan dikkate almalıdır çünkü mesela Kemal Bey’i görüyorum boy boy reklamlar veriyor televizyonlara, özel kanallara da yani senin verdiğin gibi biz de çıkıyoruz yani ben inkar etmiyorum hep beraber bu televizyonları kullanıyoruz. Bu televizyonları kullanıyoruz. Madem ki kullanıyoruz ve hem kendi reklamımızı, hem siyasi ilkelerimizi, doğrularımızı artı partimizi halk ve sorunları dile getiriyoruz en azından bu özel kuruluşlara da bütçelerini, bütçelerine bir katkı yapmamız gerekir diye düşünüyorum. Ve bu bağlamda tabii ki bu televizyonlar dünyanın her tarafına bir çok yerine bu yayınlar gidiyor arkadaşlar. Ve bu uyduya ödenen rakam bu kuruluşların faaliyetini sürdürmeleri açısından çok büyük bir engel teşkil etmektedir. Ben Sayın Başbakandan rica ediyorum ve istiyorum ki yine bu Turizm Tanıtım Fonu olur geçmiş Hükümetin yaptığı gibi veya başka bir kaynak olur bu kuruluşlarımızı bu özel radyo ve televizyonlarımızı desteklenmesi yönünde bir karar alması gerekir diye düşünüyorum.

Bir de şunu merak ediyorum, Bayrak Radyo Televizyon Kurumu bir kere ilk Meclis açıldığı zaman, bizim ilk milletvekili olduğumuz dönemlerde gündem dışı konuşmalarımızı yayınlıyordu ben hatırlıyorum. Ve şu anda zannedersem bu uygulamadan vazgeçtiler. Böyle bir uygulama yok. Bayrak Radyo Televizyon BRT 2 veriyor ama diğer haber saatlerinde de ayrıyeten vermiyor. Bence bu da tekrardan başlamalıdır. Tabii ki Bayrak Radyo Televizyon Kurumu başındaki arkadaşımız yeterince porotize olmuştur. Cumhurbaşkanlığı seçiminde şaibeli ve kabul edilebilir hareketlerde bulunmamıştır. Ara seçim yaşadık o ara seçimde de mahkemeye gittik başrollerde bir takım siyasi nüfusunu artırarak maalesef Bayrak Radyo Televizyon Kurumunu kendi çıkarları ve gene kendi siyasi partisinin menfaatleri için kullandı. Yani ben örneğin Yüksek Mahkemenin ara seçimde alacağı kararda mahkemeye girdiğimde Eroğlu’nun ailesinin yanında Bayrak Radyo Televizyon Kurumunun müdürü duruyordu. Bu kurul tarafsız olmalıdır arkadaşlar. Bu tarafsızlığı bozduğumuzda ülkedeki siyasi tercihlere de etki yapıyoruz. Ülkedeki halkımızın televizyon gören insanlarımızın siyasi tercihlerini de etkilemiş oluyoruz. Ve Bayrak Radyo Televizyon Kurumu gibi bir milli kuruluşun bir müdürlüğün başındaki kişinin hele çok tarafsız olması lazımdır ha siyasi tercihi olabilir, hepimizin siyasi tercihi vardır ama bunun kendi siyasi partisinin tercihi gibi BRT’yi kullanmasını da kabul edemem, etmiyorum etmeyeceğim de.

Yüksek Yayın Kurulu bir de merak ettiğim bir konu vardır burada onu da söylemek istiyorum. Bayrak Radyo Televizyon Kurumundaki bazı personel de Yüksek Yayın Kurulunda görevlidir zannedersem. Oraya atamadır, oraya görevlendirmedir bilmiyorum kendi personelin kadrosu orada yoktur, yeterince yok herhalde Bayrak Radyo Televizyon Kurumundan da oraya birtakım personel kaydırılmıştır. Ve böylelikle Yüksek Yayın Kurulunun da takibi herhalde Bayrak Radyo Televizyon Kurumu Müdürü tarafından da kontrol ediliyor. Ama ne yazık ki özellikle özel kuruluşlarımızı, radyo televizyonlarımızı korumamız gerekir çünkü bunların reklam gelirleri belli kısıtlı. Ve

675

maalesef yurt dışındaki firmalar da bu havuza bir katkı yapmıyor. Aslında esas sorun esas yapılması gereken bence yurt dışındaki firmaların özellikle Türkiye kökenli firmaların ki ithalatımızın alış verişimizin Yüzde 80’inini Türkiye ile yapıyoruz, o firmaların da burada reklamı çıktığı zaman birtakım telif hakkını, reklam parasını vermesi gerekir diye düşünüyorum. Buna yönelik çalışma ben göremedim. Bunu komitede de gelen basıncı yayın organ sahibi arkadaşlarımızla da tartıştığımızda bu sorunu dile getirmişlerdi ancak maalesef bu yönde herhangi bir çalışma, gelir getirici bir çalışma görmüyorum. Ancak Sayın Başbakanın, sizlerin, bakan arkadaşların özellikle bu yardım konusunda Turizm Tanıtım Fonu olur, başka bir fon olur bu konuda yardımlarınızı bekliyorum. Hepinize teşekkürler.

TURİZM, ÇEVRE VE KÜLTÜR BAKANI KEMAL DÜRÜST (Yerinden) – Mustafa Bey, en üst seviyede bu şeyinizi dile getireceğim.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Getirirseniz sevinirim Sayın Bakan arkadaşım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Emiroğluları.

Sayın milletvekilleri; Rapor ve görüşmeler tamamlanmıştır. Sayın vekiller; nisap vardır. Komitenin raporunda belirtildiği gibi Sayın Adnan Işıman Yasanın 7’nci maddesinde öngörülen nitelikleri taşımaktadır. Bu Rapor Genel Kurulumuzca benimsendiği takdirde söz konusu adayın üyeliği gerçekleşmiş olacaktır.

Şimdi bu Raporu oylarınıza sunuyorum. Komite Raporunu kabul edenler?... Etmeyenler?... Oybirliği ile kabul edilmiştir böylelikle aday seçilmiştir.

Sayın milletvekilleri; ikinci sırada Hukuk ve Siyasi İşler Komitesinin Yüksek Öğretim Planlama, Denetleme Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu yani YÖDAK’ın Üyelik Başvurularının Değerlendirilmesine ilişkin Raporu görüşülecektir.

Sayın Komite Başkanı, Raporunuzu okur musunuz lütfen.

676

HUKUK VE SİYASİ İŞLER KOMİTESİ BAŞKANI ŞERİFE ÜNVERDİ - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ CUMHURİYET MECLİSİ HUKUK VE SİYASİ İŞLER KOMİTESİNİN “YÜKSEKÖĞRETİM PLANLAMA, DENETLEME, AKREDİTASYON VE KOORDİNASYON KURULU (YÖDAK) ÜYELİK BAŞVURULARININ DEĞERLENDİRİLMESİNE” İLİŞKİN RAPORUDUR

Komitemiz, 29 Eylül 2010 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yükseköğretim Yasasının 8’inci maddesi uyarınca, Yükseköğretim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu (YÖDAK) üyelikleri için başvuru sahiplerinin, Yasanın 8’inci ve 9’uncu maddelerinde belirtilen genel ve özel nitelikleri taşıyıp taşımadıklarını değerlendirmiş ve çalışmalarını tamamlamıştır.

Komitemiz, YÖDAK üyeliği için başvuruda bulunan Sayın Prof. Dr. Ata Atun’un, Sayın Prof. Dr. Hüseyin Gökçekuş’un, Sayın Prof. Dr. Hasan Kömürcügil’in ve Sayın Prof. Dr. Necdet Osam’ın üyelik için gerekli nitelikleri taşıdıklarını kanıtlayan belgeleri değerlendirmiş ve aday olacak kişilerde aranan genel ve özel nitelikleri taşıdıklarına oybirliğiyle karar vermiştir.

Genel Kurulun bilgi ve değerlendirmesine sunulur.

677

Dt. Şerife ÜNVERDİ(Komite Başkanı)

Kadri FELLAHOĞLU(Başkan Vekili)

Dr. Salih İZBUL(Üye)

Ali Rıza USLUER(Üye)

Dt. Ünal ÜSTEL(Üye)

678

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ünverdi. Sayın milletvekilleri; rapor üzerinde konuşmak isteyen var mı? Başka söz isteyen var mı?

MEHMET ÇAĞLAR (Güzelyurt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim, Denetim ve Akreditasyon Kurumu yani YÖDAK’ın boşalan iki üyeliği için yapılacak olan seçimde gerçi dört aday değil iki aday var herhalde ikisi seçildi diye biliyorum ama ikisi çekildi diye. Şimdi burada özellikle 2004-2005 yılında son yaşadığımız Yükseköğretim Kurumu ile Türkiye’deki YÖK ile Kıbrıs’taki üniversitelerin yaşadığı sorunlarla özellikle büyük bir sıkıntı yaşadığımız bir dönemde Meclisimizde oluşan bir komisyonun Ankara’da kurmuş olduğu bir takım temaslardan sonra bu sorunlar aşılmış ancak o dönemde de Kıbrıs’ta Kuzey Kıbrıs’ta bir Yükseköğretim Kurumunun kurulmasının çok önemli bir noktaya geldiği bir dönemlerden geçmiştik ve ardından YÖDAK Yasası geçerek hayat buldu. Fakat özellikle son dönemlerde, son yıllarda Yükseköğretim Kurumu ile Türkiye’deki YÖK ile Kuzey Kıbrıs’taki YÖDAK Kurumları arasında olması gereken iki ülkenin Yükseköğretim Kurumu arasında ...

BAŞKAN – Dinleyelim lütfen.

MEHMET ÇAĞLAR (Devamla) – Evet, iki ülkenin Yükseköğretim Kurumu arasında kurulması gereken paralel ilişkilerin daha sağlıklı bir biçimde kurulması özellikle ülkemizin Yükseköğretim Kurumu olan YÖDAK’ın saygınlığının artması ve üniversitelerle olan iletişimlerinin daha sağlıklı bir biçimde yürütülmesi açısından oldukça önem arz etmektedir. Ancak son dönemlerde özellikle bunun, bu ilişkinin bu paraleller arasında sürmesi gereken ilişkinin yerine YÖDAK’ın aklanarak bir şekilde YÖK’le Eğitim Bakanlığı arasında bu ilişkilerin kurulmuş olması kendi ülkemizdeki Yükseköğretim Kurulunun saygınlığını giderek daha da azaltmakta ve bir taraftan Türkiye’deki ilgililerin YÖDAK’ı tanımamasını ama diğer bir taraftan da kendi üniversitelerimizin de YÖDAK’ı atlayarak Eğitim Bakanlığı ile işbirliğine gitmelerini çok sağlıklı gelişmeler olarak görmemekteyiz. Bütün bunlar çünkü ülkemizde özellikle son dönemlerde, son bir kaç yıldır giderek azalan da öğrenci sayısının arttırılabilmesi noktasında YÖDAK’ın hazırlamak durumunda olduğu, hazırlamış olduğu bir takım raporların gündeme gelmemesini ortaya çıkarmakta ve bu raporların hayat bulabilmesi açısından YÖDAK ile YÖK’ün paralel ilişkileri kurabilmeleri konusunda Hükümete ve başta da Eğitim Bakanlığına da büyük görevler düşmektedir diye düşünüyorum. Eğitim Bakanlığı, Türkiye’deki Eğitim Bakanlığı ile bu paralel ilişkileri kurmasında yarar vardır. Aksi halde kendi Yüksek Öğretim Kurumunu atlayarak, tanımayarak doğrudan YÖK ile iletişim kuran bir Eğitim Bakanlığı kendi ülkemizin YÖDAK’ının değerinin ve saygınlığının giderek düşmesine yol açmaktadır. Bunun altını çizmek istedim.

MİLLİ EĞİTİM, GENÇLİK VE SPOR BAKANI NAZIM ÇAVUŞOĞLU (Yerinden) – Hani, nerede oldu böyle bir şey?

MEHMET ÇAĞLAR (Devamla) - E özellikle son dönemlerde gördüğümüz Eğitim Bakanlığının YÖK ile doğrudan ilişkiler kurması ve YÖDAK’ın bu ilişkileri kurmamış olması bu bir eksikliktir diye söylüyorum Sayın Bakan.

679

NAZIM ÇAVUŞOĞLU (Yerinden) (Devamla) - Maalesef, maalesef. Yoktur öyle bir ilişki yok.

MEHMET ÇAĞLAR (Devamla) - İşte bu ilişkilerin olmamasının nedenlerinden biri de YÖDAK’ın saygınlığını arttırabilmek için önce kendimizin kendi kurumlarımıza saygınlık gösterip bu ilişkileri onların kurmasının önünü açmamız gerekmektedir. Dolayısıyla YÖDAK’ın bu iletişimi kurması noktasında Eğitim Bakanlığını da, Hükümete de büyük görevler düşmektedir.

Tabii ki ülkemizde üç tip üniversite oluştu son yıllarda. Bu üniversiteler bir tip üniversite, devlet vakıf üniversitesi diye adlandırdığımız üniversitelerdir. Ki bunlara iki örnek, biri Doğu Akdeniz Üniversitesidir, biri de vakıf üniversitesi olan Lefke Avrupa Üniversitesidir. Bir bu tipte üniversiteler var. İkinci tip üniversitelerimiz özel üniversitelerdir. Belli şahıslara, veyahut da belli şirketlere ait olan üniversitelerdir. Bu da ikinci tiptir. Ama bir üçüncü tip üniversitelere daha vardır artık ülkemizde. Bunlar da Türkiye Cumhuriyeti menşeli üniversitelerdir. Tabii ki ülkemizdeki yüksek öğretim sisteminden bahsedersek, ülkemizdeki yüksek öğretim sisteminin tümünün kendi yüksek öğretim denetleme akreditasyon kurumumuza bağlı olarak çalışması gerekmektir. Tabii YÖDAK’ın ilk Yasasının yapıldığı günlerde böylesi bir sorun yoktu ve doğrudan doğruya Yasa Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki vakıf ve özel üniversiteler ile ilgili kuruldu. Ama ardından özel Türkiye’den gelen üniversitelerin de ülkemizde konuşlanmış olması, kampus açmış olmaları YÖDAK’ın işlevselliğini bu üniversiteler üzerinde gerçekleyememiştir. Ve dolayısıyla kendi ülkemizde bir taraftan YÖDAK’a bağlı olarak çalışmasını beklediğimiz üniversiteler varken, bir diğer taraftan da YÖK’e bağlı olarak çalışan, doğrudan YÖK’e bağlı olarak çalışan üniversiteler var. Bu da başka bir anomali yaratmaktadır. İşte YÖDAK ile YÖK’ün paralel ilişkileri kurmaları ve Eğitim Bakanlığının da buna destek olması uygulamaları ile bu türden sorunları ortadan kaldırabilecek, bir takım adımlar atılmasının önünü açabilecektir. Bunun da altını çizmek istedim. Tabii YÖDAK’ın yapması gereken bu saygınlığın artması ölçüsünde ülkemizdeki üniversitelerin, hem üniversitelerin standartlarının, hem de üniversitelerdeki bölümlerin standartlarının belirlenmesinin de YÖDAK tarafından yapılması gerekmektedir. Ama işte bu YÖK ile olan, özellikle öğrencilerin büyük çoğunluğunun Türkiye’den gelmesi hasebi ile YÖK ile kurulan bu ilişkilerde YÖDAK’ın atlanmış olması bu saygınlığı azaltırken bu standartların da belirlenmesinin önünü tıkamaktadır ve maalesef beş yıldır bu standartların belirlenmesi noktasında YÖDAK bir şekilde güdülenememekte, motive edilememekte. Çünkü zaten ikinci planda kalmaktadır. Ve YÖDAK bırakın standartları belirlemeyi, ülkedeki üniversitelere giriş sistemini dahi belirleyebilecek bir noktadan giderek uzaklaştırılmakta ve bu Kürsüden ben defa eten söyledim yaptığımız konuşmalarda. Türkiye’de Yüksek Öğretim Sisteminde büyük değişimler yaşanıyor ve önümüzdeki günlerde, yıllarda bu değişimler maksimum düzeylere de çıkacaktır. Bunlardan bir, iki tanesini söyleyeyim tekrar. Önümüzdeki iki, üç yıl içinde Türkiye’deki üniversite sayısı 450’ye çıkacak. 450’ye çıkacak bütün çalışmalar bu noktadadır bu bir. İkincisi kendi öğrencilik yıllarımızdan beri var olan bu ÖSS sistemi ÖYS-ÖSS sistemleri bu önümüzdeki bir, iki yıl içerisinde bunlar da kalkacak. Bunun yerine bütün dünyanın birçok ülkesinin uyguladığı, girdiği IDCEC ve GCE sistemleri ile üniversitelere öğrenci alacak. Dolayısıyla bizlerin bu sistemlere alışık

680

bir ülke olan bizlerin bu sistemleri şimdiden uygulamamız gerekir iken bunları uygulamayıp hala daha bırakın üniversiteleri liselerimizde ve kolejlerimizde ÖSS sınıflarının teşvik edilmesi, bu sınıfların kolejlerde bile olmuş olması bunlar üstünde mutlaka dikkatle durulması gereken konulardır Sayın Bakan, eminim sizler de bunları dikkate alacaksınız. Çünkü bir kaç yıl sonra artık üniversite sınavı ile Türkiye’de bir yer kazanamayan birçok öğrenci burayı tercih ediyor maalesef kaliteden dolayı değil ama düşük puan sisteminden dolayı. Ama bu sınavlar da kalkacak ve üniversite sayısı da arttıktan sonra ülkemize gelecek olan öğrenci sayısında büyük düşüşler yaşanabilir eğer önlemler almazsak. Bu önlemler de nedir? Bu önlemler birincisi üniversitelerin standartlarını yükseltmektir ki bunu YÖDAK yapması gerekiyor, Eğitim Bakanlığı değil. YÖDAK’ın bunu üniversitelerle birlikte yapması gerekiyor. Eğitim Bakanlığının yapması gereken işler de var tabii ki. YÖDAK’ın hazırlamış olduğu raporlarla ve vermiş olduğu bir takım verilerden yola çıkarak özellikle ülkemizdeki sosyal yaşamın düzenlenmesi öğrenciler açısından, sosyal yaşamın düzenlenmesi konusunda Eğitim Bakanlığının gerek yerel yönetimlerle gerek hükümet kanalı ile bir takım adımlar atması gerekiyor. Geçtiğimiz günlerde bir, iki özel televizyonda izledim, ülkemizdeki özel televizyonlarda. Öğrencilerin en çok mağdur oldukları noktalar ulaşım, üniversiteden şehre ulaşım, öğrencilerin sosyal yaşam alanlarının yalnızca publardan veyahut da buna benzer yerlerden oluşması bu tip sosyal alanları YÖDAK’ın önerileri ile de o verilerle de hükümetin, Eğitim Bakanlığının yerine getirmesi gerekmektedir diye düşünüyorum. Tabii ki bu noktalarda ayrıca burslar konusunda da başarı bursları verilmesi konusunda da YÖDAK’ın daha işlevsel bir hale gelmesi için Eğitim Bakanlığının yasalar nezdinde destek olarak YÖDAK’ı güçlendirmesi gerekiyor. Ve YÖDAK’a YÖDAK konusunda yasanın bu anlamda ilerletilmesi ve çeşitliliğinin sağlanması, hayata geçirilmezse ve burslar işte yalnızca ülkemizde veya Türkiye’de okuyan öğrencilere verilme noktasında giderse bunun yerine çağdaş daha çağdaş olan eğitim kredilerinin gündeme gelmesi düşünülmeyecekse bu önümüzdeki dönemlerde öğrenci sayısı bir taraftan ülkemize gelen öğrenci sayısı azalırken öbür taraftan da kalitenin mezunların kalitesinin giderek düştüğü bir ortamın içerisinden geçmek durumunda kalacağız. Ve son söz olarak da ülkemizde açılan ve açılmaya çalışılan bir takım Türkiye Cumhuriyeti menşeli üniversitelerin burada açılmasının yerine artık bu geldiğimiz noktadan sonra çünkü koşullar çok değişmiştir üç sene, beş sene önceye göre. Bunların yerine ülkemiz üniversiteleri ile gerek Türkiye, gerekse başka ülkelerde olabilir üniversitelerin işbirliklerinin öne çıkarılması gerekmektedir. Yani buraya gelip de işte İstanbul Teknik Üniversitesinin, Çukurova’nın, Dokuz Eylül’ün veya başka üniversitelerin kampus açması yerine bu üniversitelerin kendi üniversitelerimizle işbirliklerine gitmeleri konusunda Eğitim Bakanlığı adımlar atmak durumundadır. Bu noktaların öne çıkarılması lazım. Aksi halde ülkemizde özellikle Bolonya sürecine dahil de olmayan üniversitelerimiz giderek Türkiye’den gelip buraya konuşlanan üniversitelerin sıkıntısını yaşayacaktır ve zaten öğrenci sıkıntısının yaşandığı bu yerde bu işbirlikleri yerine yeni üniversitelerin açılmasının gündeme gelmesi büyük sorunlar ile bizi karşı karşıya bırakabilecektir. Bu vesile ile iki YÖDAK üyesinin seçileceği olması vesilesi ile YÖDAK Yasasının her şeyden önce bizler tarafından dikkate alınması ve YÖDAK’ın bizim tarafımızdan saygınlığının kendisine teslim edilmesi gerekir ki YÖK’de YÖDAK’ı tanıyabilsin, YÖK’de başka kurumları atlayarak, YÖDAK’ı atlayarak Eğitim Bakanlığı ile sürdürdüğü ilişkileri sürdürmesin. Çünkü Eğitim Bakanlığının muadili Türkiye’de Eğitim Bakanlığıdır, YÖDAK’ın muadili ise

681

YÖK’tür. Bundan dolayı Eğitim Bakanlığının YÖDAK’a destek vermesini beklemekteyim. Teşekkür ederim, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çağlar. Buyurun Sayın Fellahoğlu.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Gazimağusa) (Yerinden) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Yazılmak istiyor musunuz?

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Yerinden) (Devamla) - Evet Sayın Başkan.

KADRİ FELLAHOĞLU (Lefkoşa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizdeki bütün sektörler gibi yüksek öğrenim sektörü de gerçekten zorda. Rakamlara ve gelişmelere baktığımız zaman bunu çok açık bir şekilde görmek mümkün. Biz tabii Yüksek Öğretim Planlama Akreditasyon ve Koordinasyon Kuruluna iki üye seçeceğiz bugün Meclisin sorumluluğunda olan iki üyeyi seçeceğiz. Dört üye başvurdu. Dördü de Komitemiz tarafından uygun görüldü, ikisi geri çekildi. İki tanesini yine burada bir seçim yaparak, belli bir oy oranı alınması gerekiyor. Onu yapacağız, biz görevimizi tabii Meclis olarak yapacağız. Ama hakikaten yüksek öğrenim sektörünün hali ne olacak? Ben Sayın Mehmet Çağlar gibi çok özüne dönük bilimsel bir konuşma, bilimsel verilere dayanan bir konuşma yapacak durumda değilim. Ben eğitim bilimleri uzmanı da değilim, eğitimci de değilim, Komite üyesiyim. Ama görüyorum ki Yüksek Öğrenimde ciddi sıkıntılar var, ciddi sorunlar var. Biz Komite, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, biz dediğim gibi Komiteye YÖDAK Başkanını davet ettik, YÖDAK üyesi bir arkadaşımızı da davet ettik Komite olarak, yüksek öğrenim sektörünün durumu hakkında, olası gelişmeler hakkında, YÖDAK’ın sıkıntılarını daha iyi anlayabilmek, öğrenebilmek ve daha sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek gerek Yüksek Öğretim Planlama ve Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu hakkında, üniversitelerimiz hakkında bilgiye sahip olmak için Komite olarak dediğim gibi YÖDAK Başkanını ve YÖDAK üyesi bir arkadaşımızı davet ettik, geldiler onlar da sağ olsunlar bizleri bilgilendirdiler. Ama bu bilgilendirmeler içerisinde biz şunu gördük, Türkiye’de son beş yıl içerisinde yüzde 100 artış oldu üniversitelerde. Beş yıl önce 80 olan üniversite...

MEHMET ÇAĞLAR (Güzelyurt) (Yerinden) – 87’den bugün 160’a çıktı.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - 160’a çıktı.

MİLLİ EĞİTİM, GENÇLİK VE SPOR BAKANI NAZIM ÇAVUŞOĞLU (Yerinden) – 162 oldu.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Bunların işte 104’ü bize verilen bilgiye göre devlet üniversitesi, 56 civarında da vakıf üniversitesi. Ve bizim ülkemize yüksek öğrenime gelen öğrencilerin oransal olarak Türkiye’den gelen öğrenciler yüzde 70’dir. Diğerli kendi ülkemizden ve üçüncü dünya ülkelerinden gelen öğrencilerdir. Bize aktarılan bilgiler ve önerilenler ışığında yüksek öğreniminin kalitesinin, eğitiminin kalitesinin arttırılması gerektiğini, YÖDAK’ın güçlendirilmesi gerektiğini, saygınlığının

682

arttırılması gerektiğini, uluslararası kuruluşların üniversitelerimizi değerlendirmesi ve onayının çok önemli olduğunu, bu konuda gerek ülke koşulları gerekse esas budur aslında bunun dayattığı bir sıkıntıdır. Yani uluslararası kuruluşların değerlendirilmesi ve onayı da çok da mümkün olmamıştır üniversitelerimizi ve bölümlerini. Ama giderek de görüyoruz ki bu anlatılanların ışığında yükseköğrenimde okuyan öğrenci sayısında da ciddi bir düşüş vardır. Bu bilgileri de biz tabii ki davet ettiğimiz konuklarımızdan aldık. 2008-2009 yılında yani Cumhuriyetçi Türk Partisinin hükümette olduğu yılın sonunda, öncesinde 2008-2009 yılında yükseköğrenimde 48 bin öğrenci okumaktaydı. Bu yeni hükümet döneminde 2009-2010 yılında 42 bine düştü. 2010-2011’i sorduk dediler kontenjanlar daha tam belli olmadı rakam veremiyoruz dediler.

MİLLİ EĞİTİM, GENÇLİK VE SPOR BAKANI NAZIM ÇAVUŞOĞLU (Yerinden) – Daha iyi ...

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Daha iyi olması Sayın Bakan inanın bizi sevindirir, bizi mutlu eder. Biz bu bakış açısı ile bakıyoruz. Sonuçta bu üniversiteler bizimdir, bizim ülkemizindir ve ülkemizin ekonomisine de ciddi anlamda katkıları olduğunu hepimiz biliyoruz. Yalnız ayrılan kontenjanlardan da çok az bir miktarda 14 bin civarda ayrılan kontenjandan ...

MEHMET ÇAĞLAR (Güzelyurt) (Yerinden) – 1067’si

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – 1067’si doldu bu da bizim açımızdan sıkıntı verici, üzüntü verici ama benim esas öğrenmek istediğim son olarak onu söyleyeyim de konuşmamı bitireyim. Yani hükümet olarak, Milli Eğitim Bakanlığı olarak bu gelişmelere dair bugüne kadar neler yapıldı? Ve bundan sonra yüksek öğrenim sektörünün daha iyi bir noktaya gelebilmesi için gerek kurumsal yapı olarak, uluslararası ilişkiler olarak, standart olarak, kalite olarak, öğrenci sayısı olarak ne yapmayı öngörüyor hükümet ve bakan arkadaşımız, bakanlık? Bunları da sizlerden duymak, dinlemek, işitmek istiyoruz. Teşekkür eder, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Fellahoğlu. Buyurun Sayın Emiroğluları.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Gazimağusa) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ismi olan, makamı olan, binası olan ancak bir fonksiyonu olmayan bir kuruluşun üyelerinin atamasını yapıyoruz. Açık ve net bu şekilde konuşacağım sizinle çünkü bir buçuk yıldır bu konuda dört, beş defa konuşma yaptık, ikazlarda bulunduk. Maalesef bu ülkede hiçbir şey değişmiyor. Yine sorayım, daha önce sorduklarımı yine tekrarlayayım belki bu defa cevap alırız. Sayın Bakan arkadaşım da burada onun burada olması da belki bir takım şeyleri aydınlatır. Bir kere İstanbul Teknik Üniversitesinin başlangıç tarihi ne zaman? Ne zaman kendisine verilen arazilerin üzerine inşaatlarını yapacak? Çukurova Üniversitesinin kendisine tahsis edilen yerlere ne yapacak? Aslında ben bunları hepsini YÖDAK’tan bilmek isterdim, duymak isterdim. YÖDAK’ın takibinde bir olgu var mıdır? Bilemem veya YÖDAK’tan bu üniversiteler bir izin alıyor mu? Almıyor mu? Onu da bilemem. Bu iki tane üniversitenin durumu ne aşamadadır? Bilmek isterim. Ve şunu da sormak isterim, bu ülkede yüksek öğrenim ile ilgili bir kurum oluşturduk. Bir takım

683

gençlerimiz yurt dışında tahsil yapıyor, bir takım gençlerimiz yurt dışından diplomaları alıp geliyor. Ve bu diplomaların denklikleri her halde hem Eğitim Bakanlığı hem YÖDAK tarafından mı denkleştiriliyor? Onu da Sayın Bakan arkadaşım bana izah ederse çok memnun olurum. Şu açıdan bunu da soruyorum, Mecliste soruduğum bir soru vardır, günü dolmadı daha, yazılı bir soru idi, cevabı gelecek herhalde tahmin ediyorum Sağlık Bakanlığından. Şimdi biliyorsunuz bu ülkede bu anlatacağım sadece bir noktadır ve sadece benimle ilgili bir noktadır. Bu ülkede tıp laboratuarları açılıyor ve bu laboratuarların Yasası da şu anda Mecliste Komitededir. Ve çok aheste bir konudur. Ancak ivedilik de almadı, bilmiyorum Komitede görüşülüp de Genel Kurula gelir mi gelmez mi bilemem. Ancak bu dönem içerisinde, bir buçuk yıllık süre içerisinde dört veya beş tane laboratuar açma izni verilmiştir. Ve bu izinleri verilen şahısların yaptığım araştırmada aldıkları diplomaların şu anda mevcut Tıp ve Laboratuar Yasasında gerekli olan denklikte değil. Ve ben bunu Sağlık Bakanlığına, Sağlık Bakanına, Sağlık Bakanlığı Müsteşarına sordum ve aldığım cevap hoş gelmedi bana. Bunun denkliğini örneğin şu anda ben merak ediyorum. Bu Yasaya göre o alınan diplomaların denkliğini Eğitim Bakanlığı mı araştıracak?

NAZIM ÇAVUŞOĞLU (Yerinden) (Devamla) - Ne dediniz, anlamadım.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Laboratuar açmak için, Laboratuar açma Yasamız vardır bizim. Bu Yasada der ki ya uzman olmak gerekir veyahut devlette yedi yıl çalışmak gerekir, yedi yıldan sonra sınava girip açmağa izin almak gerekir, veyahut da Laboratuar açma izni veren herhangi bir kurumdan, yurt dışındaki bir kurumdan izin almak der. Şimdi Türkiye’de YÖK, YÖK’ün verdiği diplomalar vardır, uzmanlık diplomaları. Bu uzmanlık diplomalarına sahip olmayan kimse istediği eğitimi alsın, laboratuar açamaz. Şu anda dört veya beş kişiye izin verildi. Yani şöyle izin verildi. Örneğin İstanbul Üniversitesi genetik bölümünden diploma alan şahıslar vardır. Veyahut fen fakültesi biyoloji bölümünden Bölüm Başkanın verdiği yazı ile laboratuar izni alan şahıslar vardır. Şimdi bunlar denk değildir. Bunların denkliğini ben Sağlık Bakanlığından istedim. Şimdi ben merak ediyorum, YÖDAK var ise YÖDAK mı buna karar verecek bu denkliğe, Eğitim Bakanlığı mı karar verecek, ben Sağlık Bakanlığını bu konuda uyardım. Yani sadece YÖDAK’ı buradaki üniversitelerin akreditasyonu veyahut diğer işlemlerinde düşünmemek lazımdı. Eğer YÖDAK bir kurum ise ve yüksek öğrenim ile ilgili bir çok konuda etkin hale getirilecekse ben Mehmet Bey’in söylediğine katılırım, Eğitim Bakanlığı ile YÖDAK’ın görevlerini ayırmak lazımdır. Ha şimdi bu bilgileri, benim sorduğum bu sorunun bilgilerini kim nereden alacak? Eğitim Bakanlığı YÖK’den mi alacak, yoksa Eğitim Bakanlığı YÖDAK’dan isteyip YÖDAK YÖK’ten mi alacak? Bir kere arkadaşlar bu ülkede YÖK kanalı ile, Eğitim Bakanlığı YÖK işbirliği ile tıp fakültesi açılmıştır. YÖDAK pas edilmiştir, ilgili kurumlar pas edilmiştir. Bu ülkede eczacılık fakültesi açılmıştır, bu ülkede diş hekimliği fakültesi açılmıştır. Bu ülkede olmayacak olan işler oluyor. Bu da maalesef ve maalesef belli üniversitelerdeki şahsi ilişkiler ve bunların denetlenememesinden dolayı olmaktadır. Bunların kontrolünü yapacak olan YÖDAK’tır. Bölüm açılırken kurallarını, nasıl bir eğitim vereceğini, nerede şeklini, yerini, öyle gidecek İskele Belediye Başkanı ve heyeti ve UBP İlçe Başkanı ve heyetleri ile beraber törenler yapıp da, işte Çukurova Üniversitesi de Tıp Fakültesi de açıyor İskele’ye demek…

684

NAZIM ÇAVUŞOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Demedi öyle bir şey.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Demek…

NAZIM ÇAVUŞOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Nerede söyledi?

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Demek doğru değildir.

NAZIM ÇAVUŞOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Nerede söyledi onu?

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - E şimdi siz Sayın Bakan, siz dediniz de sizin söylediğinizi söylemiyorum ama bu işler aslında oyuncak değil yahu yani. Tıp Fakültesi açılıyor deyip de gezip reklamını yapan şahıslar vardır o bölgede, yetkili şahıslar. Ve hala daha orada ne yapılacağı belli değil. YÖDAK’ın haberi var mıdır, kontrolü var mıdır bu üniversitelerin üzerinde? Onu da bilmiyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu yıl tabii Sayın Bakan haklı olarak geçen yıla göre birazcık da daha iyi konumda öğrenci geldiğini söylüyor. Doğrudur. Bu da nereden kaynaklanıyor? Yabancı öğrencilerin sayısında bir artış var. Yani Türkiye’den gelen öğrenci sayısında değil, yabancı üçüncü ülkelerden özellikle gelen öğrencilerin sayısında bir artış var. Ancak, ben şimdi şunu sormak isterim Sayın Bakana. Orta Doğu Teknik Üniversitesi kaç tane havuzdan öğrenci almaktadır? Kaç tane havuzdan öğrenci almaktadır? YÖK, normal ÖSS sınavından Türkiye’deki sınavdan da öğrenci almakta mıdır? YÖS’ten de mi öğrenci almaktadır? Artı bizim Kıbrıs üniversitelerinin gidip de pazar olarak gördükleri üçüncü dünya ülkelerinden de yabancı öğrenci mi almaktadır? Ben bunu çok merak ediyorum. Göreceksiniz ki arkadaşlar, bu üniversiteler Orta Doğu Teknik Üniversitesi olsun, Çukurova Üniversitesi olsun, üç havuzdan da öğrenci almaktadır. E bu haksızlıktır. Yani siz alacaksınız Orta Doğu Teknik Üniversitesini, DAÜ’nün ve Yakın Doğu’nun veya Lefke Üniversitesi’nin pazarlama yapacağı üçüncü dünya ülkelerinde ve Arap ülkelerindeki fuarda gidecek o da bizim üniversitelerimizin yanında stant açacak ve diyecek ki, ben de Orta Doğu Teknik Üniversitesi veya Çukurova Üniversitesi Kıbrıs Kampusu deyip oradan yabancı uyruklu öğrenci havuzuna el atacak. Böyle olduğu zaman ben inanıyorum ki bizim kendi öz ve öz üniversitelerimizin kökünü kazıyacağız. Hele de bir Mehmet Bey’in söylediği gibi, sınav kalkarsa ve her üniversite kendisi YÖS sınavı bu yıl bildiğim kadarıyla önümüzdeki yıl kalkacak, kalkarsa ve her üniversite kendi yabancı uyruklu öğrencisini almaya başlarsa, göreceksiniz ki üç tane o Nijerya’dan, İran’dan, Tunus’tan, Fas’tan, Libya’dan bu sene öğrenciler geldi ve gayet başarılı da bir çalışma yapıldı orada. Bunun da desteklenmesi lazımdır. Göreceksiniz ki o pazar da gidecektir. Çünkü neden? Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin vermiş olduğu diploma bugün dünyanın her yerinde geçerli, her yerinde kabul gören bir diploma. Ama bizim Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin veya diğer üniversitelerimizin diplomaları maalesef ve maalesef belli bölgelerde, belli ülkelerde geçmektedir. Onlar bizden daha avantajlı durumdadırlar, o açıdan bu pazarı iyi korumamız lazımdır ve bu üniversiteler burada yatırım yapacaklarsa da, işte bu YÖDAK kanalı ile denetlenmeleri gerekir diye düşünüyorum. Ama ben YÖDAK’ın böyle bir işlevi olmadığını yani bu dönemde değil geçmiş dönemde de, Tıp Fakültesi açılırken de, Eczacılık Fakültesi açılırken de geçmiş

685

dönemlerde YÖDAK’ın bu fonksiyonlarını yerine getiremediğini gözlemledik. O açıdan da bence YÖDAK’a sahip çıkmamız lazımdır. YÖDAK’ı bir devlet, devlet kurumu, devletin en hassas en önemli kurumu kadar değer vererek ona göre bakmamız gerekir diye düşünüyorum. Çünkü bizim üniversitelerimizin geleceği bu ülkenin ekonomisini, bu ülkenin kalkınmasını ve bu özellikle de gençlerimizin de bu ülkede istihdam edilmelerinin en büyük yeridir, en büyük yeridir ve en büyük olanaklarıdır. Bu yıl, iki yıl üç yıldır kriz var arkadaşlar, bugün Mağusa’ya gidin göreceksiniz, bugün Lefke’ye gidin göreceksiniz ki oraların ekonomileri tamamen öğrencinin gelişine bağlı hale gelmiştir. Onun için o yüzden YÖDAK’ın Üyeliğinin önemi de çok büyüktür. Ben burada Ata Bey’in adını da duydum ama geri çekti galiba şeyini.

MİLLİ EĞİTİM, GENÇLİK VE SPOR BAKANI NAZIM ÇAVUŞOĞLU (Yerinden) – Ata Atun.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Ata Atun Bey’in adını da duydum ama çekti.

HASAN TAÇOY (Lefkoşa) (Yerinden) – Geri çekti.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Burada o da yazıyor ama o geri çekti galiba.

HASAN TAÇOY (Yerinden) (Devamla) – Çekti.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – Ha, yani geri çekti?

HASAN TAÇOY (Yerinden) (Devamla) – Evet.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) – E, iyi bir iş yaptınız. Çünkü siyasi bir şeyi olan arkadaşları da çok fazla olarak koymaya bence şey yok. Çünkü bu kurumu ne kadar bağımsız tutarsanız kendisine o bağımsızlığını verirseniz ve denetim ve denetleme yetkisini de verirseniz o kadar bu kurum da başarılı olur ve bir şeyimi daha anlatacağım burada.

Geçen sene bütçe görüşmelerinde ne yazık ki YÖDAK’ın Bütçesi geldiği zaman arkadaşlar biz YÖDAK ile ilgili bilgi beklerken YÖDAK’ın geleceği, üniversitelerimizin geleceği ile ilgili bilgileri beklerken maalesef bütçede elektrik parasının ödenip ödenmemesi ile ilgili bir istek gelmişti o bütçe görüşmelerinde. Yani bu sene ben onu istemiyorum. Yani rica ediyorum YÖDAK Binasının elektrik parasını konuşmayalım bütçede. Bütçede YÖDAK’ı daha nasıl aktif hale getiririz, daha nasıl işlevsel hale getiririz onu konuşalım ve mevcut üniversitelerimizin durumuna yönelik tespitler yapalım o bütçe görüşmelerinde. Yok Sayın Başkan getirmiş faturayı öderdik, ödemezdik onun tartışmasını yaptık bütçede. Onu da yapmayalım ama YÖDAK ve üniversitelerimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin geleceği için çok önemlidir. O açıdan da denkliğini, YÖK ile denkliğini Sayın Bakan sağlamanız lazımdır. Ben size biraz önce bir örnek

686

verdim araştırın göresiniz Sağlık Bakanlığında bana cevap verecek kurum YÖDAK olmalıdır ama YÖDAK’ın olaydan haberi yoktur.

Hepinize teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Emiroğluları. Buyurun Sayın Bakan.

MİLLİ EĞİTİM, GENÇLİK VE SPOR BAKANI NAZIM ÇAVUŞOĞLU – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; evet şimdi YÖDAK’a seçilecek üyeler hasebiyle yapılan konuşmalardan aslında herkes ülkesinin geleceğine dair endişeleri ortaya koymuştur. Bu endişelerin nerede ise tümünü paylaşıyorum. Yalnız bu vesileyle bazı bilgiler aktarma fırsatı da buldum bunu konuşmak için de teşekkür ediyorum.

YÖDAK gerçekten Eğitim Adası Kıbrıs hedefi olduğuna göre veyahut da eğitimden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti çok ciddi bir fayda gördüğüne göre YÖDAK’ın tamamen kurumlaşmış olması gerekiyor. YÖDAK’ın Kuruluş Yasası daha önceki Hükümetler döneminde yapılmıştır ancak YÖDAK’ın işleyişi noktasındaki sıkıntılarda mutabıkız. YÖDAK gerçekten arzu ettiğimiz seviyede değil mi doğru cümle, yoksa arzu ettiğimiz kadar çalışılamıyor mu o ayrı bir tartışma konusu. Bunu burada tartışmak istemem. İlgililerle konuşabiliriz bunu. YÖDAK’ın gerçekten işini yapması bizim yükümüzü de hafifletir. Ancak bu noktada bazı böyle ilerlemeyen sıkıntılar vardır. Bunları gerçekten Kürsüden konuşmak istemiyorum ama YÖDAK’ı kurumlaştırmak ortak hedefimizdir. Çünkü eğer bu Ada eğitimden turizm gibi nemalanacaksa YÖDAK’ın kurumlaşması lazım. Burada eğitim kalitesinin artması pek tabii ki YÖDAK’ın görevidir ve işini objektif bir şekilde yapmaktan geçer. Bu da Üyelerin çalışmasından geçer. Başkanın çalışmasından geçer. Bu konuları daha ileriki bir zamanda belki bütçe döneminde daha gerçekçi bir şekilde konuşabiliriz. Bizim bu yıl ben aslında en fazla bu bilgileri sizlerle paylaşmak için konuşmak istedim. Geçen yıla göre öğrenci akışımız aslında iyi oldu. Bizim Türkiye’de Mehmet Hocamın ifade ettiği gibi Türkiye’nin 450 üniversite hedefine ulaşır mı, ulaşmaz mı bilmem ama uzaktan eğitim yapanlarla belki de ulaşır.

MEHMET ÇAĞLAR (Güzelyurt) (Yerinden) – Küçük okullarla.

NAZIM ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Küçük, küçük okullarla veyahut da küçük bir okul, uzaktan eğitim merkezi şeklinde ulaşabilir. Yalnız Türkiye’deki öğrenci sayısı aslında belli ve bizim artık üçüncü dünya ülkelerinde çok ciddi çalışmamız lazım. Biz Türkiye’den şu ana kadar aslında iyi bir akış sağladık, iyi akış sağlamak için de ancak standartlarımızı yükseltebilirsek ve yükseltirsek o akışı sağlayacağız. Ama gerçekten Arap ülkelerine de ciddi bir eğilim göstermemiz, ciddi bir tanıtım yapmamız gerekiyor. Bu anlamda üniversitelerimiz aslında uğraşıyor, biz de bu yıl bütçeye ciddi bir tanıtım için para ayırdık. Sanırım bu birkaç günün içerisinde de VYK Başkanları ile birlikte kendilerini toplayacağız ve bizim tabii Bakanlık olarak hedefimiz, Eğitim Adası Kıbrıs tanıtımı yapmak. Hangi üniversiteye öğrencinin gideceğini biz şekillendirmeyeceğiz, buna karışamayız bu adil olmaz. Şu anda üniversitelerimizden aldığım rakamlara göre, bir tek üniversitemiz hariç diğerlerinde tümünde öğrenci artışı vardır. Rakam vermem

687

gerekiyorsa daha netleşmemesine rağmen, daha tam net değil biliyorsunuz. Geçen yıl kayıt yapan toplam öğrenci sayısı yerli, Türkiye, üçüncü dünya ülkesi 6 bin 500 - 6 bin 600’dür. Şu anda arkadaşlarımızın bize aktardığı rakamlara göre 8 bin civarındayız, bundan da çok mutluyum onu paylaşmak istiyorum ama biz eğer 8 bin ise, tam rakamlar çıkınca bunu paylaşacağım. Biz gelecek yıl bunu nasıl 10 bin yapabiliriz diye çaba sarf edeceğiz. Gerek kendi bütçemize gerekse bütçelerimize yapılan katkılarda da çok ciddi talepler ortaya koyduk ve profesyonel reklamcılarla, profesyonel ajanslarla çalışmayı planlıyoruz çünkü başka türlü bunun olamayacağını görüyoruz. Arkadaşlarımızı geçen gün Malezya’ya gönderdik yine bu yükseköğrenimle ilgili, orada Arap ülkelerinde bu işin iş ticaretini yapan, dergi basıp para karşılığı reklamlar yapan şirketler var onlarla temas etmeye başladık. Zaman içerisinde bu geriye gidişi tersine çevirebilmek için bilmenizi isterim ki her türlü gayreti ortaya koymaya devam edeceğiz. Ve bu yıl iniş durduğu için de çok mutluyum, bunu da paylaşmak istiyorum.

Bunun yanında tabii şu anda buradan söylemediğimiz, basında hiçbir şekilde yer almamış çalışmalarımız da vardır. Örneğin bir üniversitemizle bazı yerlerden eğitime gelen, üçüncü ülkelerden eğitime gelen şeyler var memurlar var, bürokratlar var ve bunlar yüzlercedir ama bunları hiçbir şekilde ne buradan söyleyeceğim, ne de basında göreceksiniz. Hiçbir şekilde görmeyeceksiniz bunu. Uluslararası yine bazı yerlerin kalite enstitüleri geliyor buraya hatta bugün başka, Avrupa’dan gelenler vardır. Bu tarz çalışmalarımız da vardır bunu bilmenizi istiyorum.

İTÜ’nün başlangıç tarihi, İTÜ’nün başlangıç tarihini bekliyoruz şöyle bekliyoruz. En son Türkiye’ye yaptığımız ziyarette işte bu dönemlerde bir hareket yapacaklarını ortaya koydular ve sanırım yakın bir tarihte Türkiye’ye gittiğimizde artık son tarihi de sizlere söyleyebilme şansı bulacağız.

Çukurova Üniversitesi’nin, onlara tahsis ettiğimiz arazileri ne yapacak? Üniversite yapacak her şeyden önce. Yalnız Çukurova Üniversitesi’nin Mecliste, komitede Meclise aktarılması gerekiyor. Cemil Bey, Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Çukurova Rektörüne benim yanımda talimat verdi. Neredeyse tıkanıklık, neredeyse aşalım şeklinde konuşmalar oldu. Bunlar geçecek. Bu okulun hangi bölümleri açacağı noktasına gelince, yetkililerle yaptığımız görüşmelerde veyahut da Çukurova temsilcileri ile yaptığımız görüşmelerde hiçbir şekilde bölüm konuşulmadı. Yalnız üniversite o aşamaya geldiği zaman yapılacak olan araştırmalarda, ülkenin ihtiyacı ne ise veyahut da o dönemde hedef kitlelerin ihtiyacı ne ise o bölümlerin tercih edileceği şeklindedir yaklaşım, bu da ciddi bir araştırmanın sonunda ortaya çıkacak. O yüzden şimdi o bölüm, Tıp Fakültesi, ne bileyim Ziraat Fakültesi, İngilizce Bölümü gibi herhangi bir bölüm konuşulmamıştır. Çukurova’nın buraya gelişi prensiptedir, prensip gerçekleştirdikten sonra hangi bölümlere yöneleceği de o zaman ortaya çıkacaktır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan. Sayın milletvekilleri, Rapor üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi Raporu oylarınıza sunuyorum. Ancak oylamaya geçmeden önce bir açıklama yapmak istiyorum. Rapor Genel Kurulca kabul edildiği

688

takdirde Sayın Profesör Doktor Hüseyin Gökçekuş ve Sayın Profesör Doktor Hasan Kömürcügil’in adaylıkları kabul edilmiş olacak ve seçim bu iki aday arasında yapılacaktır. Raporda adı geçen Sayın Profesör Doktor Ata Atun ve Profesör Doktor Necdet Osam adaylıklarını geri çekmişlerdir. Komite Raporunu Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oybirliği ile kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri; şimdi YÖDAK’ın Üye Seçimine geçiyoruz. İçtüzüğün 163’üncü maddesi kuralları çerçevesinde yapılacak bu seçim için Başkanlığımızca iki adayın yer aldığı, adayların soyadı alfabe sırasına göre birleştirilerek düzenlenmiştir. Oy vermede yöntem şu olacaktır; her milletvekili soyadı alfabe sırasına göre adı okundukça Kapalı Oy verme yerine kendisine verilen oy pusulasındaki her aday için ayrı ayrı “Kabul”, “Ret” veya “Çekimser” karelerinden birisine “X” işaretli mühürü vurmak suretiyle oyunu kullanacaktır. Kullanılan oy Kapalı Oy verme yerinde mühürlü zarfa konup kapandıktan sonra Kürsü üzerindeki kapalı oy sandığına atılacaktır.

Sayın milletvekilleri; sayım işlemleri ise açık olarak yapılacak ve seçim sonucu tutanağa göre açıklanacaktır. Seçilebilmek için Genel Kurulda hazır bulunan ve oy kullananların yarıdan bir fazlasının oyunu alması gerekir. İlk oylamada hiçbir aday yeterli çoğunluğu sağlayamazsa oy verme işlemleri sonuç alınıncaya kadar tekrarlanacaktır. Şimdi oy verme işlemine geçiyoruz. Oylama Cetvelini okuyunuz lütfen.

KATİP –

Sonay Adem. Yok.

Arif Albayrak. Yok.

Ali Çetin Amcaoğlu.(Ali Çetin Amcaoğlu oyunu kullandı)

Hüseyin Angolemli. Yok.

Mustafa Arabacıoğlu. Yok.

Ejder Aslanbaba.(Ejder Aslanbaba oyunu kullandı)Mutlu Atasayan.(Mutlu Atasayan oyunu kullandı)

Sunat Atun.(Sunat Atun oyunu kullandı)

Turgay Avcı. Yok.

Hasan Bozer. Yok.

689

Mehmet Çağlar.(Mehmet Çağlar oyunu kullandı)

Mehmet Çakıcı. Yok.

Ahmet Çaluda.(Ahmet Çaluda oyunu kullandı)

Nazım Çavuşoğlu.(Nazım Çavuşoğlu oyunu kullandı)

Serdar Denktaş. Yok.

Kemal Dürüst.(Kemal Dürüst oyunu kullandı)

Fatma Ekenoğlu.(Fatma Ekenoğlu oyunu kullandı)

Mustafa Emiroğluları.(Mustafa Emiroğluları oyunu kullandı)

Tahsin Ertuğruloğlu. Yok.

Kadri Fellahoğlu.(Kadri Fellahoğlu oyunu kullandı)

Mustafa Gökmen. Yok.

Ertuğrul Hasipoğlu.(Ertuğrul Hasipoğlu oyunu kullandı)

Salih İzbul. Yok.

Ömer Soyer Kalyoncu.(Ömer Soyer Kalyoncu oyunu kullandı)

İlkay Kamil.(İlkay Kamil oyunu kullandı)

Ahmet Kaşif.(Ahmet Kaşif oyunu kullandı)

İrsen Küçük.(İrsen Küçük oyunu kullandı)

690

Özdil Nami. Yok.

Necdet Numan.(Necdet Numan oyunu kullandı)

Afet Özcafer.(Afet Özcafer oyunu kullandı)

Hüseyin Özgürgün.(Hüseyin Özgürgün oyunu kulalndı)

Hazma Ersan Saner.(Hazma Ersan Saner oyunu kullandı)

Önder Sennaroğlu. Yok.

Esat Ergün Serdaroğlu.(Esat Ergün Serdaroğlu oyunu kullandı)

Abbas Sınay. Yok.

Sibel Siber. Yok.

Ferdi Sabit Soyer.(Ferdi Sabit Soyer oyunu kullandı)

Hasan Taçoy.(Hasan Taçoy oyunu kullandı)

Mehmet Arif Tancer.(Mehmet Arif Tancer oyunu kullandı)

Ersin Tatar.(Ersin Tatar oyunu kullandı)

Türkay Tokel (Türkay Tokel oyunu kullandı)

Zorlu Töre(Zorlu Töre oyunu kullandı)

Teberrüken Uluçay(Teberrüken Uluçay oyunu kullandı)

Ali Rıza Usluer(Ali Rıza Usler oyunu kullandı)

691

Şerife Ünverdi(Şerife Ünverdi oyunu kullandı)

Ünal Üstel(Ünal Üstel oyunu kullandı)

Mustafa Yektaoğlu(Mustafa Yektaoğlu oyunu kullandı)

Özkan Yorgancıoğlu(Özkan Yorgancıoğlu oyunu kullandı)

Ahmet Zengin.(Ahmet Zengin oyunu kullandı)

Ahmet Eti.(Ahmet Eti oyunu kullandı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri; oy verme işlemi tamamlanmıştır. Şimdi tabii sandık açılacak ve katiplerce sayım ve döküm işlemleri yapılacak ve oy doğrultusu belirtilecek.

Buyurun.

(Sayım ve döküm işlemleri katipler ve gözlemciler huzurunda yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri; seçim sonucunu tutanağa göre açıklıyorum. Mevcut vekil sayısı 35. Kullanılan oy pusulası sayısı 35. İptal edilen oy 1 tane. Bir tane kalemle oy kullanıldı. 2 ret, 2 de geçersiz. Adayların aldıkları oyları söylüyorum. Prof. Dr. Hüseyin Gökçekuş 33 kabul oyu. Prof. Dr. Hasan Kömürcügil 31 kabul oyu. Her iki aday da geçerli oya ulaşmışlardır. Buna göre adaylardan Sayın Prof. Dr. Hüseyin Gökçekuş ve Sayın Prof. Dr. Hasan Kömürcügil yeterli oyu almış olduğundan YÖDAK üyesi olarak seçilmişlerdir. Teşekkür ederim.

FERDİ SABİT SOYER (Gazimağusa) (Yerinden) – Hayırlı, uğurlu olsun efendim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri; şimdi beşinci kısma, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılması kısmına geçiyoruz. Geçtiğimiz birleşimde CTP Grubu, TDP ve DP’ye bağlı bazı milletvekillerinin birlikte sunmuş oldukları Bakan ve İktidar Milletvekillerinin Meclis Çalışmalarına Karşı Gösterdikleri İlgisizlik İle İlgili Genel Görüşme Açılması Önergesinin ön görüşmesi tamamlanmıştı. Şimdi kaldığımız yerden devam ediyoruz.

692

Sayın milletvekilleri; şimdi önerge uyarınca Genel Görüşme açılıp açılmamasını oylarınıza sunuyorum. Genel Görüşme açılmasını kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile reddedilmiştir.

Sayın milletvekilleri; şimdi altıncı kısma, Görüşülecek Tasarı ve Öneriler ile Komitelerden Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz. Bu kısımda birinci sırada Mücahit Tazmin (Değişiklik) Yasa Tasarısı ve Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesinin Tasarıya ilişkin Raporu bulunmaktadır.

Sayın Komite Başkanı, Raporu okuyunuz lütfen.

693

EKONOMİ, MALİYE, BÜTÇE VE PLAN KOMİTESİ BAŞKANI MUTLU ATASAYAN – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ CUMHURİYET MECLİSİEKONOMİ, MALİYE, BÜTÇE VE PLAN KOMİTESİNİN“MÜCAHİT TAZMİN (DEĞİŞİKLİK) YASA TASARISI

(Y.T.NO:112/2/2010)”NA İLİŞKİN RAPORUDUR

Komitemiz, 27 Eylül 2010 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, Mücahit Tazmin (Değişiklik) Yasa Tasarısını, Ek’teki Sunuş Gerekçesi ile Maliye Bakanlığı yetkilisinin vermiş olduğu bilgiler ışığında görüşmüş ve çalışmalarını tamamlamıştır.

Kısa ismi düzenleyen Tasarının 1’inci maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Esas Yasanın 24’üncü maddesine değişiklik öngören Tasarının 2’nci maddesinde Komitemiz, Tasarının gerekçesi ve maddenin yanbaşlığının emeklilik maaşının vergiye tabi olacağı gerekçesiyle, maddenin içeriğini de maaşın vergiye tabi olacağı şekilde değiştirmiş ve maddeyi yapılan bu değişiklikle birlikte oyçokluğuyla kabul etmiştir.

Yürürlüğe girişi düzenleyen Tasarının 3’üncü maddesi aynen ve oyçokluğuyla

kabul edilmiştir.

Komitemiz, Tasarının tümünü oyçokluğuyla kabul etmiştir.

Komite Başkan Vekili Sayın Teberrüken Uluçay ve Komite Üyelerinden Sayın Ömer S. Kalyoncu Tasarının tek tek maddelerine ve tümüne ret oyu kullanmıştır.

Komitemiz, Tasarının sunulan Rapor ışığında görüşülerek kabulünü oyçokluğuyla Genel Kurula salık verir.

694

Ali Çetin AMCAOĞLU (Başkan)

Teberrüken ULUÇAY(Başkan Vekili)

Mutlu ATASAYAN Ömer S.KALYONCU (Üye) (Üye)

Afet ÖZCAFER(Üye)

695

- EK -

GEREKÇE

16/1980 Sayılı Mücahit Tazmin (Değişiklik) Yasa Tasarısında emekliye ayrılanlara almış oldukları emekli maaşlarına karşılık bugüne kadar uygulanmayan vergi kesintisinin ve vergi adaletinin sağlanması amacıyla yapılmıştır.

Yukarıdaki esaslar çerçevesinde hazırlanan ve ilişikteki Mücahit Tazmin (Değişiklik) Yasa Tasarısı ile söz konusu düzenlemelerin yasallaşmasını amaçlamaktadır.

MADDE GEREKÇELERİ

Madde 1- Tasarının kısa ismini düzenlemektedir.Madde 2- Esas Yasa’nın 24’ücnü maddesinin kaldırılması ve yerine yeni madde

konmak suretiyle 24’üncü madde yeniden düzenlenmiştir.Madde 3- Yasanın Yürürlüğe girişini ve uygulanmayı düzenlemektedir.

696

BAŞKAN – Teşekkürler. Sayın milletvekilleri Tasarının bütünü üzerinde söz isteyen var mı? Buyurun Sayın Teberrüken Bey. Başka söz isteyen var mı? Buyurun Sayın Uluçay.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Gazimağusa) – Teşekkürler Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde Mücahit Tazmin ve biraz sonra Vakıflar Dairesinin Emeklilikle İlgili (Değişiklik) Yasa Tasarısını görüşeceğiz. Bu saate kadar uzamasının nedeni belli. Biraz önce geçirmiş olduğumuz Kamu Çalışanlarının Maaş ve Ücretlerini Düzenleyen Tasarıyı görüştük uzun uzadıya. Bundan sonra görüşeceklerimizi de herhalde bir sonraki haftaya bırakacağız. Şimdi burada dikkatinizi çekmek istediğim iki konu var. Bir tanesi, emeklilerden maaş kesintisi uygulaması biliyorsunuz bu Anayasa Mahkemesine gitti. Ve bugünkü Anayasa Mahkemesinin görüşleri ışığında sabah yapılan değerlendirmelere de bakıldığında, bunun emeklilerin maaş kesintisine yapılan itirazın Anayasa Mahkemesinden geri dönme ihtimalini ortaya çıkarttı. Dolayısıyla bugün sabahki Tasarı da yaptığımız değerlendirme de, Anayasa Mahkemesi bir yandan ek mesai ödemeleriyle ilgili uygulamayı Anayasaya aykırı bulurken, diğer yandan yeni barem sisteminin istihdam edilen yeni çalışanların alacağı maaşların, içinde bulunanların alacağı maaşlarla farklılığını, farklı değerlendirmiş ve bunun Anayasaya aykırı olmadığını söylemiştir. Bu demektir ki emeklilerin maaşlarından yapılan kesintiyle ilgili yapılan itiraz da, Anayasa Mahkemesinden böyle bir durum değerlendirmesiyle Meclise gelebilir. Peki bu neyi getirir, neyi götürür? Şimdi biliyorsunuz sabahleyin gerçi sanıyorum Sayın Kadri Fellahoğlu’ydu, seçimlerden hemen önce emeklilere verilen sözlerle ilgili neler yapıldığını söylemişti. Neydi bu? Emeklilerin maaşlarından kesinlikle kesinti olmayacağını, Sayın Maliye Bakanı bunu Emekliler Cemiyeti Başkanı da açıklamıştır. Geçenlerde yine gazetede bir röportajı çıktıydı. Ve demiştir ki, “Sayın Maliye Bakanı bize söz verdi, yazılı taahhüt de verdi emeklilerin maaşlarından kesinti olmayacak.” Fakat daha sonra bu kesinti bu Cumhurbaşkanı seçimlerinden önceydi hatırlıyorsunuz, fakat daha sonra bu kesinti oldu, hayata geçti, şimdi de Mücahit Tazmin, mücahitlerle ilgili kısmı ve Vakıflar Örgütüyle ilgili kısmını yapıyoruz. Şimdi Anayasa Mahkemesine müracaat edildi ve bu konuda Cumhuriyetçi Türk Partisi olarak biz de müracaat ettik, emekliler de müracaat etti, sanıyorum TDP de müracaat etti ve Anayasa Mahkemesi bunu görüşecek.

Şimdi burada dikkatinizi çekmek istediğim bir diğer husus şuydu: Emekliler Cemiyeti Başkanının gazeteye verdiği röportajda hepinizin dikkatini çekmiştir. Bunu daha önce gene söylemiştim, şimdi tekrar etmek istiyorum. Emekliler Cemiyeti Başkanı diyor ki, “biz diyor önce gittik Sayın Başbakanla görüştük ve Sayın Başbakan bize dedi ki Sayın İrsen Küçük, bize dedi ki böyle bir ihtimal yoktur.” Onun üzerine kendi aralarında şunu konuşmuşlar. Demişler ki, “yahu işte Sayın Başbakan diyor ki böyle bir kesinti olmayacak. Daha kimlere gidelim? Tamamdır madem Başbakan söyledi, o zaman başka bir yere gitmeye gerek yok.” Bunun üzerine planlanmış randevuyla da TC Elçiliğine gidiyorlar. TC Elçiliğinde yapılan görüşmede, TC Elçiliği diyor ki emeklilere, “eli kulağındadır.” Neyin? “Emeklilerden maaş kesintisi.” Bunun üzerine tekrar panikliyorlar ve Sayın Maliye Bakanına gidiyorlar. Maliye Bakanı da kendilerine diyor ki, “hayır böyle bir şey yoktur. Talep vardır böyle bir düzenleme yapılsın diye...” Çünkü TC Elçiliğinden öğrendiler.

697

MALİYE BAKANI ERSİN TATAR (Yerinden) – Yalandır.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Yani bunu sanıyorum siz de okudunuz Sayın Bakan.

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – Yalan söyler.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Emekliler Cemiyeti Başkanının röportajı çıktı gazetelerde, herkes de okudu. Aynen sırasıyla söylüyorum, daha önce de söyledim. Yalandır demek bence kolaydır. Ama olayın gelişim şekline baktığınızda sizin de altına attığınız imza da mı yalandır? Peki, o yazılı taahhüdü nasıl verdiniz siz o zaman? Hade adamın söylediği yalan Emekliler Cemiyeti Başkanının. Peki o attığınız imza da yalan mı?

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Lefkoşa) – Islak imza değildi Sayın Vekilim.

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – O eski hükümet döneminde...

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – E, ondan bahsediyorum zaten.

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – Eroğlu Hükümeti zamanında yapıldı.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Tamam, ondan bahsediyorum. Yani geliyor ve size diyor ki, “siz bize taahhüt verdiniz” diyor. Siz imza attınız.

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) - O günün koşullarında oydu. Neyse yahu sen geldiğinde yap da göreyim seni.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Biz gelirsek öyle yapmayacağız zaten. Farklı yapacağız merak etmeyin.

AFET ÖZCAFER (Gazimağusa) (Yerinden) – Siz zaten yapmayasınız diye gittiniz.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Dolayısıyla yani bir laf vardır, söz uçar gider, yazılı olduğunda da yazılı kalır. Doğrudur Sayın Bakanın söylediği. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden hemen önce emeklilere yazılı taahhütte bulundu. Dedi ki, “sizin maaşlarınızdan kesinti yapmayacağım.” Neden? Çünkü 15 gün sonra seçim vardı. Seçim oldu bitti, bu bahsettiğim olay seçimden sonra gelişti.

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – Hükümet değişti.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Hükümet değişmedi.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) – Başkan değişmedi ama hükümet değişti...

698

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Yook, hükümet değişmedi. Maalesef bir tane bakan arkadaşımız değişti. O da ilk Hükümet Programı okunduğunda bu ülkeye yenilikler getireceğim diyen tek birimdi ama değişti. Bunu daha önce de söylediydim. Neyse...

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yani burada dikkatinizi çekmek istediğim husus, şimdi Sayın Bakan diyor ki “o eski hükümet dönemindeydi.” Eski hükümet dönemi arasında zaten gün farkı bile yok nerdeyse. Yeni hükümet döneminden bahsediyorum ben. Sayın İrsen Küçük’ün Başbakan olduğu zaman Emekliler Cemiyeti Başkanı gazetede röportajı çıktı ve adamlar diyor ki “biz Sayın İrsen Küçük’ü ziyaret ettik.” Sonra arkadaşları demiş ki kendisine, “yahu öyle bir şey yoktur, bizi hala daha nereye sürüklüyorsun? Bırak kalalım.” TC Elçiliği ile planmış ziyareti yaptıklarında öğreniyorlar ki böyle bir hazırlık var, eli kulağında geldi geliyor.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) – Emeklilerinde gerçeği mal sahibi söylesin.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Evet.

EKONOMİ VE ENERJİ BAKANI SUNAT ATUN (Yerinden) – Yeni bir şeyler de söylesin.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Dolayısıyla, yeni bir şeyleri siz söyleyeceksiniz, sizsiniz yöneten. Dolayısıyla tekrar bakana geliyorlar ve bakan da diyor ki, Sayın Bakan diyor ki, vallahi diyor böyle bir talep var ama biz bunu bu şekilde yapmayacağız. Peki nasıl yapacağız? İşte geldi yapıldı. Ne oldu? emeklilerin maaşlarından kesinti yapıldı. Peki şimdi ne konuşulur, şimdi ne konuşulur. Emeklilerin ikramiyelerinden kesildi. Yok öyle bir şey.

(Meclis Başkan Yardımcısı Mustafa Yektaoğlu Başkanlık Kürsüsünü Sayın Ahmet Eti’den devralır.)

MALİYE BAKANI ERSİN TATAR (Yerinden) – Söyleye söyleye onu da yaptıracaksınız.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Yok öyle bir şey.

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – Millet habire dışarı çıkar....

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Öyle bir şey yok. Tabii bak öyle bir şey yok, öyle bir şey yok. Sayın Bakan öyle bir şey yok değil mi?

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – Yoktur.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Yoktur.

699

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – Söyleye söyleye...

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Olacak mı? Yani şimdi öyle bir şey yok diyorsunuz ama insanlar şunu söylüyor. İnsanlar diyor ki, bize yazılı taahhüt verdiniz siz kesinti olmayacak diye. Bunda da sadece sözlü olarak söylüyorsunuz hayır öyle bir şey yoktur diye. Peki nasıl güvensin bu insanlar, nasıl inansın. Dolayısıyla eğri oturup doğru konuşmak lazım, yani güveni sağlayanda bizleriz, o istikrarlı ortamı sağlayan da bizleriz ama bu nasıl ölçülür. Konuşmalarımızla, verdiğimiz mesajlarla ve yaptığımız uygulamalarla ölçülür. Yoksa merak etmeyin halkım ben size her şeyi yapacağım demekle olmaz bu işler. Ya da ben refahı artıracağım demekle de olmaz bu işler. Şimdi Sayın Bakan geçen gün diyor ki, yıl sonuna kadar bütçe gelirlerinde müthiş artışlar olacak. E, o zaman bu artışlar olacak madem neden bu kadar tasarruf tasarruf diye diye insanları sokağa dökersiniz.

ERSİN TATAR (Yerinden) (Devamla) – E, batmış devlet be kardeş sende.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Ha, yani o zaman demek ki biri birimizi kandırmayalım, biri birimizi kandırmayalım.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) – İki sene var bu şarkıyı dinleriz vallahi.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Halkı da kandırmayın, kamuoyunuda yanıltıcı mesajlar vermeyin. Dolayısıyla bugün yapmayacağım dediğinizi yarın çıkarıp yaparsınız, ya da yarın yapmayacağım dediğinizi ansızın yaparsınız. E, tabii siyasette böyle olunca gittikçe değerini yitirir ve gerçekten insanların da saygısı ona göre olur. Dolayısıyla söylediklerimiz, yaptıklarımız ve uyguladıklarımız çok önemlidir.

Şimdi geçen gün 39 saati görüştük. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yani bunu o günde söyledim, tekrar söylüyorum. Bu kadar yıldır tek mesaiden bahseden sendikalar neden bir uzlaşı noktası aranmadı bu saat ayarlamasında hala daha hayret ederim, yani ya bu ülkede bir şeyleri biz önümüze koyup birilerinin koymasını beklemeden, birilerinin zorlamasını beklemeden, metazoriye getirmeden yapacağız ve diyeceğiz ki bunu biz yaptık, yada uzlaşabileceğimiz konularda bile uzlaşı aramadan, o konuda çalışma yapmadan e, biz yaparız olur.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – E, yaptık ama olmadı.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Yapılmadı Sayın Bakan, yapılmadı, maalesef yapılmadı.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Yaptık yahu. Biz gittik, sendikalara da gittik, sivil örgütlere de gittik ama bu Yasayı getirme nedenimizde ortada, yani şimdi...

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Ben size bir soru sorayım o zaman. 38 saat yapabilir miydiniz bunu?

700

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Yapamazdık..

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Yapamazdınız. Neden?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – E, çünkü senin tasarruf nedenin belli, 40 saat tasarruf edebilin, 38 ile bu tasarruf hedefi tutmaz.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – E, peki buradan 40 saat tasarruf öngörüyorsunuz.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Evet.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – 40 saat tasarruftan elde edeceğiniz miktarla ek mesai ödemelerinde 1 nokta 1’e çekmekten dolayı, mesaiden sonra belli dairelerde özellikle çalışmıyorsa çalışanlar orada doğacak olan ekonomik kaybı kıyasladığınızda ne çıkar karşınıza ya da ne çıkabilir?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Yaptık ama şunu söyleyeyim, yani uygulamaya geçtikten sonra bazı şeyler ortaya çıkacak.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Görülecek bu. Tamam güzel. Yani demek ki işte bizim eksikliklerimiz buradan kaynaklanıyor, yani bir takım uygulamaları öngörmeden bununla ilgili olası hazırlıkları yapmadan adım atıyoruz. Bırakın onu adımı da aslında zoraki atıyoruz. Tam da söylediğim odur. Halbuki biz kendi kendimize oturalım bir çalışma yapalım. Şimdi Sayın Maliye Bakanı diyor ki, yıl sonuna kadar gelirleri ben artıracağım. Güzel. Artıracaksın. Bununla ilgili çalışmayı yaptın? Yaptım. Peki bu bugün sabah getirttiğimiz kamu görevlilerine yeni başlayanların barem indirimi tasarısı gündemdeydi. Neden beş ay bekledi de bu hafta ansızın hızlı bir şekilde süratle ilerledi. Bunların cevabını veremiyoruz kamuoyuna. Ama biz aldık böyle bir tasarıyı hazırladık, elbette TC’nin de yardımını aldık tasarıyı hazırladık biz bunu uygun zamanlama ile geçireceğiz. Diyoruz ki işte bu zamanda bu olacak. Bu zamanda bu uygulama olacak 38 saat olamaz. Neden olamaz. Bu kırk saatin hesaplaması budur. Peki yarın bir nokta birden dolayı doğacak ekonomik kayıp, o zaman günü geldiğinde ihtiyaç hissedersek atıyorum bir nokta yirmi beşe çekebiliriz. Bunlar hep...

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Vardiyaya geçebiliriz.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) - Vardiya zaten özlenen sistemdir ama mümkün değil. Hani var mı öyle bir çalışma? Yok. Biz Komitede, Sayın Bakan, biz komitede gelen arkadaşlarla bunu konuştuk üstelik bir ay önce yine konuştuk bir ay sonra aynı şeyleri yine konuştuk. Bırakın siz vardiya sistemini tek mesaiye geçiş hazırlanacak 1 Kasım öngörüldü hiçbir hazırlık yok ortada. E, bir ay önce biz bu konuyu konuştuk Komitede, dedik ki, yahu bu konuda hazırlıklar yapılsın. Yapılacak. Bir ay sonra geçen hafta konuştuğumuzda arkadaşlara da sorduk yaptınız mı bir çalışma? Yok, yapmadık. Neden? Çünkü ansızın geldi gündeme. İşte bu ansızınlardan kurtulup...

701

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Ansızın gelmedi gündeme.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) - Pazartesi belli oldu.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Nisap sorunum vardı dedim onun için geciktik.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) - Pazartesi belli oldu. Yok, Sayın Bakan, Pazartesi belli oldu. Çünkü komitede de biliyorsunuz Ali Bey yurt dışındaydı dolayısıyla birebir içindeydim yani. Şuna geleceğim, yani bununla ilgili bir çalışma yapmadık yarın tek mesaiye geçildikten sonra belli dairelerde bir kaos yaşanabilir.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) - Onu da bir Aralık’a attılar ya.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) - Ha. İşte biz attık onu. Komitede arkadaşlarla dedik ki, 1 Kasım ısrarı var. E, olmaz. Yani 1 Kasım’da bu gömlek giyilmez. Mümkün değil. O zaman tamamen bir kaos doğacak. Dolayısıyla 1 Aralık’a attık onu. Atarken zorlandık. Neden? Şimdi bakın, elbette ben akşam üstü diğer yasada yaptığım konuşmada da söyledim. Bu ülkede gerçekten değerli insanlar vardır, bürokraside de vardır, üniversitelerde de vardır, bu insanlarla biz kendi projelerimizi hazırlayabiliriz ve bunu TC’deki makamlarla da oturur paylaşırız ona göre planımızı programımızı yaparız. Ama şöyle bir sıkıntımız var bizim. Komitede tasarıyı görüşüyoruz Bakanlıktan gelen arkadaşlarımız hemen bizi uyarıyorlar yahu bu konuda şöyle bir durum var, şu konuda böyle bir şey var. Şimdi bu durumlarda aslında tabii ki bürokratların bu sıkıntılarını anlıyorum ben ama bize yasamaya düşen görev, onların üstünde durarak daha geniş açılardan bakarak bu gibi sorunları çözmek. Çözerken de yani adım atarken de hiç tereddüt etmeden. Örneğin 1 Kasım olmaz. 1 Aralık olacak. Siz bunun için düzenleme yaptınız mı? Yetiştiremedik. Tamam. Şimdi geçirmiyorum o zaman. On beş gün müsaade. On beş gün sonra toplanıyor komite, getirin düzenlemenin ham şeklini bize de izah edin biz hemen bunu geçireceğiz 1 Aralık’ta hazırdır. Zaten sen düzenlemeyi yaptığında 1 Aralık’ta uygulamaya girebilin demektir. Bizde zaten böyle olmadığı için ne oluyor? Yasayı yaparız aferin pof pof hala daha yürürlüğe girişi yok. İki sene önce Rekabet Yasasını yaptık, Sayın Bakanla Türkay Bey’le beraber yaptık çok da uğraştık emek verdik bu işe, hala daha yürürlükte değil yasa. Yani yasa yürürlükte de fonksiyon yok. Neden? Sayın Ekonomi Bakanından bekliyoruz Rekabet Kurulunun bir an önce oluşmasını bekliyoruz. Hiç konuşmamız gereken konulara cevap verecek çünkü bu fonksiyon kazandığında hatta hükümet bile ilgilenmeyecek bu konuda. Rekabet Kurulu düzenleyecek yasasına göre bu işleri.

EKONOMİ VE ENERJİ BAKANI SUNAT ATUN (Yerinden) – 10 güne kadar hazırlanacak.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) - Dolayısıyla yani biz bunları yapabilmeliyiz aslında. Yoksa yani yahu bu Yasayı geçirmen lazım, son gün geldi, hafta başı bitmesi lazım, yani bu işlerden artık kurtulmamız lazım. Kurtulup önümüzü açmamız lazım. Eğer bunu yaparsak bu ülkede bir şeyleri gerçekten ülkeye kazandırmış

702

olabiliriz. Yani şimdi sabahtan beridir konuşuruz bir önceki tasarıyı. Önemli mi? Önemli. Genel Kuruldan geçti, Cumhurbaşkanlığına gitti, Anayasaya Mahkemesinden geri döndü bir maddesi ve şimdi işte bugün en nihayet geçti. Ben dikkat ettim sabahtan beri bir çok arkadaş bu konuda söz aldı, eleştiri getirdi, bazı noktaların altını çizdi. Sayın Ferdi Sabit Genel Başkanımız özellikle Yasa Tasarısı görüşülürken de bazı konuların altını çizdi. İleride gerçekten ciddi bir kaos olabilir ama bu ülkede artık alıştık. Bir yasa olur ondan sonra zıt değiştirme, zıt değişiklik, zıt bilmem ne sürekli tasarılar habire gelir gider Meclise.

Şimdi dikkat ettim de hükümet kanadından bu konuda hiçbir açıklama gelmedi, yani bu ülke insanının hakkı değil mi bu kadar çok tartışılan sendikaların eylemler yaptığı, mahkemelere düştüğü, hınca hınç karşı çıktığı bizim, bizlerin eleştirdiğimiz, sizlerinde bir yere kadar eleştirdiğiniz, belki de aceleye getirildi diye de eleştirdiğiniz bu Tasarı ile ilgili bir açıklama yapılmasını ben şahsen beklerdim, yani bu tasarı şunu öngörüyor. İşte baremlerde şöyle bir uygulama olacak, bundan sonra girenler bu olacak, içindekilerin tümü dışarıda kalacak, yani bu tasarının dışında kalacak. Bu sorulara cevap verilmesi gerekiyordu. Örneğin yargı bunun dışındadır. Neden dışındadır, falan içindedir. Neden içindedir? Yani doğrusu sabahtan beri hayretle izledim bunu, yani bu konuda bir açıklama bekliyordum. Çünkü çok tartışılan, çok konuşulan, eksileri ile çok konuşulan, çünkü eminim ben iktidar partisi de doğru yönünü görmemiştir bu Yasanın ama zorunlu olduğu için geçirmiştir ama bu konuda gerçekten kamuoyunun bir beklentisi vardır. Bilgilenmesi lazım, neyin ne olduğunu, neyin ne olmadığını ama bakıyorum sabahtan beri hiç bunlar olmadı. Peki o zaman halk bize nasıl güvenecek, yani bu Meclis bir şeylerle uğraşır, bir şeyler yapar ama ne yapar. Ben gerçekten merak ediyorum ve eminim hepimiz geziyoruz sağı, solu ve gittiğimiz yerlerden bize bu sesler, bu serzenişler geliyor. Çünkü biz bu ülkeyi hep beraber daha ileriye götürmek için yemin ettik. Dolayısıyla ne yaptığımızı, ne yapamadığımızı, neyi niçin yapmayı murat ettiğimizi bana göre halka açıklamak zorundayız. Farklı görüşlerimiz olabilir, ret oyumuz ya da oybirliği de olmayabilir ama önemli olan bir yasa geçecekse doğru uygulanması ve bunun için atılacak adımlar ama ben bakıyorum bugün sabahtan beridir yapılan bu eleştirilere hiç cevap verilmemiş ve inanın bugün televizyonların başına birçok insan oturdu ve bu konudaki yapılan eleştirilere cevap ne olacak diye merak ediyorlar. Olumlu veya olumsuz tabii, elbette bu konuda farklı düşünenler mutlaka olacak ama olumlu veya olumsuz halka şu bilginin verilmesi lazımdı. Bütün içinde olanları kapsamıyor, bundan sonra girecek olanları kapsıyor. Yargıyı dışında tutuyor bu nedenle, bu gerekçeyle. Ha, burada bir anomali çıkabilir mi? Çıkabilir. Çıkarsa ileride düzelteceğiz, düzeltiriz, yani insanları rahatlatmamız lazım, anlatmamız lazım neyin yapıldığını. Yoksa eğer birileri bizim için hazırlar, yollar bizde yaparız o zaman işte insanların buraya güveni azalır. Azalması demek, bu ülkenin kendini yavaş yavaş kemirmesi demektir. E, biz nasıl bu ülkeyi kalkındıracağız?

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) - Laf ile.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) - Dolayısıyla şimdi Emekliler Cemiyeti gazeteye verdiği mülakatı Sayın Bakan bir anda sildi. Sildi süpürdü. Yalan söyler ve o yalancıdır. Hep yalan söyler dedi. Bilmiyorum. Ama yani...

703

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) - Kim? Eski müsteşarları?

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) - Emekliler Cemiyetinin Başkanı. Bilmem.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) - Eski müsteşarlarıdır.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) - Dolayısıyla şunu söyleyeceğim. Yani eğer beğenmediğiniz bir şey varsa bir çırpıda dışarı atmak, reddetmek, ekarte etmek çok kolaydır. Beğenmiyorum, istemiyorum, yalandır doğru değildir yani bunlar kolay şeylerdir. Zor olan bunu ne için yaptığını halka anlatabilmektir. Ben bunu böyle yaptım doğrudur. Neden çıkıp söyleyemiyor Sayın Bakan? Yahu ben bunu yaptım seçimlerde işte Sayın Derviş Eroğlu Cumhurbaşkanlığını kazansın diye seçimlik yaptım. Yaptıysan yaptın. Neden bunu yani halka söylemeyesin? Haçane bir yani bu halkı kandıracaksın. Ha biri söyledi. E, o yalan söyler. Dolayısıyla bu insanlar inanın Mecliste yapılanlara bu yüzden güvenmiyor, bu yüzden itibar göstermiyor ve de göstermek istemiyor terimini kullanmak istemiyorum. Ama gerçekten ciddi bir güven sorunu vardır.

Şimdi ikramiyeler. Söyleye söyleye olur. E, söyleye söyleye olur değil, yaparsan olur yapmazsan olmaz. hepimiz beraber diyoruz ki hayır, yoktur öyle bir şey. İnsanlar da bize diyor ki, yahu emeklilerin maaşından da vergi kesintisi yoktur. E, doğru. Yoktur. Nasıl yoktur? E, bize Maliye Bakanı imzaladı ve imzalı verdi. Sözlü de değil.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) - Islak imzaydı.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Yerinden) (Devamla) - Ha şimdi da ne diyor Sayın Maliye Bakanı? O eski hükümetteydi diyor.

KADRİ FELLAHOĞLU (Yerinden) (Devamla) - Eroğlu Hükümeti.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) - Yani Eroğlu Hükümetinin taahhüdüymüş o. Sayın İrsen Bey gelince oraya İrsen Küçük, İrsen Küçük Sayın Eroğlu’nun taahhütlerini unuttu bir kenara attı ve bu başka hükümettir dedi, başka uygulama.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) – Ama sabahleyin Sayın Ferdi Sabit Soyer bir kumarhane gezisi okudu ve hükümetlerin devamlılık ilkesinden hareketle...

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) - Devam ettirdiler.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Devamla) - Ondan sonra buna buna dedi bu izni veriyorum dedi. Ne oldu şimdi hükümetlerin devamlılığı aynı partide olmasına rağmen parti söz konusu değil mi?

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) - Evet. Ve bir de şu var. Bakın.

704

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; acaba Sayın Bakan şunun da mı mesajını vermeye çalışıyor. Aralık ayında kurultay var. Peki yarın kurultayda farklı bir aday kazanırsa ve Başbakan değişir tabii doğal olarak hükümet de değişecek. Ha o zaman demek ki emeklilerin ikramiyelerinden da kesinti yapabilecek.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) (Devamla) - Yapılabilir evet. Bu madde konacak.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) - Hükümet değişti o farklıdır. Ama bunlar böyle olmaz işte. Dolayısıyla her konuda...

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) - Her karnı doyan bir Maliye Bakanı.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) - Maalesef. Her konuda kendimizi halka yaptıklarımızla yapacaklarımız ile mutlaka bilgilendirmeliyiz, mutlaka mesajı verirken ne olduğunu içeriğini anlatmaya çalışmalıyız. Daha sonra sonuçları çıkacak olsa bile çıktığı zaman değişecek olsa bile bunu bıkmadan usanmadan çekinmeden bu mesajları vermeliyiz. Onun için bu konularda eğer böyle bir uğraşımız olmazsa gerçekten bu konuda çok sıkıntı çekeceğiz, çok sıkıntı yaşayacağız. Uygulamalarda kaos da yaşanacak bunun için hazırlıklı olmalıyız. O diğer yasaları haftaya görüşürken onlarla ilgili önerilerimizi daha çok söyleyeceğim. Bu aşamada gecenin bu saatinde beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Teberrüken Uluçay.

Sayın milletvekilleri; Rapor ve Tasarının bütünü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Tasarının madde madde görüşülmesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.


705

KÂTİP –

MÜCAHİT TAZMİN (DEĞİŞİKLİK) YASA TASARISI


Kısa İsim16/1980 25/1981 22/1985 16/1996 24/2003 28/2005

1. Bu Yasa, Mücahit Tazmin (Değişiklik) Yasası olarak isimlendirilir ve aşağıda “Esas Yasa” olarak anılan Mücahit Tazmin Yasası ile birlikte okunur.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okuyunuz lütfen.

KÂTİP –

Esas Yasanın 24’üncü Maddesinin

2. Esas Yasa, 24’üncü maddesi kaldırılmak ve yerine aşağıdaki yeni 24’üncü madde konmak suretiyle değiştirilir:

Değiştirilmesi “Emeklilik Maaşının Vergiye Tabi Olması

24. Bir kişinin bu Yasa kurallarına göre hak kazandığı emeklilik maaşı, başka herhangi bir yasada aksine kural bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, gelir vergisine tabidir.”


3’üncü maddeyi okuyunuz lütfen.

KÂTİP –

Yürürlüğe Giriş 3. Bu Yasa, Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten başlayarak yürürlüğe girer ve bu (Değişiklik) Yasasının yürürlüğe girmesinden önce emekli olan veya emeklilik işlemlerini başlatanlara da uygulanır.


706

Sayın milletvekilleri; Tasarının madde madde görüşülmesi tamamlanmış, ikinci görüşmesi sona ermiştir. Tasarının üçüncü görüşmesi Kısa İsim okunmak ve bütünü oylanmak suretiyle yapılacaktır. Oylamada İçtüzüğün 155’nci maddesi gereğince açık oylama olacaktır.

Kısa İsmi okuyunuz lütfen.

KÂTİP –

Kısa İsim

1. Bu Yasa, Mücahit Tazmin (Değişiklik) Yasası olarak isimlendirilir ve aşağıda “Esas Yasa” olarak anılan Mücahit Tazmin Yasası ile birlikte okunur.

BAŞKAN – Açık oylama yapılacaktır. Tek tek okur musunuz lütfen.

707

KÂTİP –

MÜCAHİT TAZMİN (DEĞİŞİKLİK) YASA TASARISI İLE İLGİLİ AÇIK OYLAMA CETVELİ

KABUL EDENLER KABUL ETMEYENLER OYLAMAYA KATILMAYANLAR

Ali Çetin AMCAOĞLUEjder ASLANBABAMutlu ATASAYANSunat ATUNAhmet ÇALUDANazım ÇAVUŞOĞLUKemal DÜRÜSTAhmet ETİErtuğrul HASİPOĞLUİlkay KAMİLAhmet KAŞİFİrsen KÜÇÜKNecdet NUMANAfet ÖZCAFERHüseyin ÖZGÜRGÜNHamza Ersan SANEREsat Ergün SERDAROĞLUHasan TAÇOYErsin TATARTürkay TOKELZorlu TÖRE Ali Rıza USLUERŞerife ÜNVERDİÜnal ÜSTELAhmet ZENGİN

Mehmet ÇAĞLARMustafa EMİROĞLULARI Kadri FELLAHOĞLUÖmer Soyer KALYONCUFerdi Sabit SOYERTeberrüken ULUÇAYMustafa YEKTAOĞLUÖzkan YORGANCIOĞLU

Sonay ADEMArif ALBAYRAKHüseyin ANGOLEMLİMustafa ARABACIOĞLUTurgay AVCIHasan BOZERMehmet ÇAKICISerdar DENKTAŞFatma EKENOĞLUTahsin ERTUĞRULOĞLUMustafa GÖKMENSalih İZBULÖzdil NAMİÖnder SENNAROLUAbbas SINAYSibel SİBERMehmet Arif TANCER

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri; oylama sonucunu tutanağa göre açıklıyorum. 25 Kabul. 8 Ret. Katılmayan 17. Tasarı kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri; ikinci sırada Vakıflar ve Din İşleri Dairesi Memurları Emeklilik Yasa Tasarısı ile Ekonomi, Maliye Bütçe ve Plan Komitesinin Tasarıya ilişkin Raporu bulunmaktadır.

Sayın Komite Başkanı, Raporunuzu sunar mısınız lütfen.

708


KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ CUMHURİYET MECLİSİEKONOMİ, MALİYE, BÜTÇE VE PLAN KOMİTESİNİN

“VAKIFLAR VE DİN İŞLERİ DAİRESİ MEMURLARI EMEKLİLİK (DEĞİŞİKLİK) YASA TASARISI


Komitemiz, 27 Eylül ve 6 Ekim 2010 tarihlerinde yapmış olduğu toplantılarda, Vakıflar ve Din İşleri Dairesi Memurları Emeklilik (Değişiklik) Yasa Tasarısını, Ek’teki Sunuş Gerekçesi ile Vakıflar ve Din İşleri Dairesi yetkilisinin vermiş olduğu bilgiler ışığında görüşmüş ve çalışmalarını tamamlamıştır.

Kısa ismi düzenleyen Tasarının 1’inci maddesi yapılan teknik düzenlemeyle birlikte oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Esas Yasanın 34’üncü maddesine değişiklik öngören Tasarının 2’nci maddesinde Komitemiz, Tasarının gerekçesi ve maddenin yan başlığının emeklilik maaşının vergiye tabi olacağı gerekçesiyle, maddenin içeriğini de maaşın vergiye tabi olacağı şekilde değiştirmiş ve maddeyi yapılan bu değişiklikle birlikte oyçokluğuyla kabul etmiştir.

Yürürlüğe girişi düzenleyen Tasarının 3’üncü maddesi aynen ve oyçokluğuyla

kabul edilmiştir.




709

Ali Çetin AMCAOĞLU (Başkan)

Teberrüken ULUÇAY (Üye)

Mutlu ATASAYAN (Üye)

Ömer S. KALYONCU (Üye)

Afet ÖZCAFER (Üye)

710

- EK –GENEL GEREKÇE

56/1987 Sayılı Vakıflar ve Din İşleri Dairesi (Evkaf ve Müftülük Daireleri) Memurları Emeklilik (Değişiklik) Yasa Tasarısında emekliye ayrılanlara almış oldukları emekli maaşlarına karşılık bugüne kadar uygulanmayan vergi kesintisinin ve vergi adaletinin sağlanması amacıyla yapılmıştır.

Yukarıdaki esaslar çerçevesinde hazırlanan ve ilişikteki Vakıflar ve Dinişleri Dairesi (Evkaf ve Müftülük Daireleri) Memurları Emeklilik (Değişiklik) Yasa Tasarısı ile söz konusu düzenlemelerin yasalaşmasını amaçlamaktadır.

MADDE GEREKÇELERİ:

Madde 1 Tasarının Kısa İsmini düzenlemektedir.

Madde 2 Esas Yasanın 34’üncü maddesinin kaldırılması ve yerine yeni madde konmak suretiyle 34’üncü madde yeniden düzenlenmiştir.

Madde 3 Yasanın yürürlüğe girişini ve uygulamayı düzenlemektedir.

711

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri; Rapor ve Tasarının bütünü üzerinde söz isteyen?

Sayın Kadri Fellahoğlu, buyurun.

KADRİ FELLAHOĞLU (Lefkoşa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi ben Ulusal Birlik Partili milletvekili arkadaşları anlarım yani. Yani kısıldılar bu cenderenin içinde giderler de böyle sonradan kendilerine katılanları anlamakta zorluk çekerim hakikaten.

AHMET ÇALUDA (Güzelyurt) (Yerinden) – Bize ne soran? Onu kendilerine sor. Onlar da bizdeydi Kadri Bey. Herkes beni kullanır.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Yahu. Sonuçta bir partiden gittiler sizin partinizin dışında bir partiden aday oldular seçildiler ve geldiler size katıldılar güç verdiler hayırlısı olsun yani ona pek bir şey demem de mantığını anlayamıyorum bu işin. Ben demin eleştirilirken hükümet ve .....

AHMET ÇALUDA (Güzelyurt) (Yerinden) – Kıskandın galiba.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Allah da koymasın. Tövbe.

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayalım lütfen.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Sayın Teberrüken arkadaş eleştiri yaparken tasarı ile ilgili Sayın hükümet yetkilileri, Sayın Maliye Bakanının verdiği cevapları duyunca bir o kadar daha hayret ettim. Yani herkes yalan söyler ve işte enkaz bıraktınız. Yani, böyle bir yapının içerisinde gitmek kusura bakmayın ama bana çok da böyle akıllıca gelmedi.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Gazimağusa) (Yerinden) – Eski hükümet hangisidir ama?

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Bir de onu anlamadık yahu yani hakikaten biz yani bizi böyle kusura bakmayın yani böyle ahmak yerine konur gibi hissederim yahu kendimi.

ESAT ERGÜN SERDAROĞLU (Girne) (Yerinden) – Toparla...

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Toparlayacağız arkadaşlar, toparlayacağız da bunlar önemli meselelerdir acele etmeyin yani nedir aceleniz zaten yapacak iş yok bundan sonra gidip yatacaksınız. O yüzden bakanlığa makanlığa da gidemezsiniz onun için bırakın konuşalım. Şimdi bu gece Mücahit Emeklilerine ve Vakıflar ve Diş İşleri Dairesi emeklilerine de ilmiği geçiriyorsunuz, onları da hallediyorsunuz. Verdiğiniz onca söze rağmen yalnız ben az önce Teberrüken arkadaş da gündeme getirdi. Yazıdan

712

bahsetti ama ben o yazıyı doğrudan okuyacağım kimse kusura bakmasın biz kez daha. Biraz rahatsız olacaksınız ama olsun şimdi bu yazı bir resmi devlet evrağıdır. Yani herhangi bir kişinin yazdığı bir evrak değil. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Maliye Bakanlığı, Sayı MLB 000578610/925 Tarih 6 Nisan 2010 Emekli Dernekleri Eşgüdüm Komitesi Başkanlığı Lefkoşa diyor. Son günlerlerde belirli çevrelerin yerel basın kanalı ile bilinçli olarak yaymaya çalıştıkları emekli maaşlarından ve ikramiyesinden vergi alınacağı hususunun sizleri tedirgin ettiğini öğrenmiş bulunuyorum. Hükümetimizin böyle bir düşüncesi olmadığını kaçtı Ersin Bey...

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Hükümetimizin böyle bir düşüncesi olmadığını ve bu yönde herhangi bir açıklama ve çalışma yapmadığı hususunda bilgilerinizi saygılarımla rica ederim. Ersin Tatar Maliye Bakanı.

Şimdi bu tabii yani bu işi ben sadece Ersin Tatar’ın üstüne yıkmak istemem. Bu Ulusal Birlik Partisi hükümetinin ve yönetim anlayışının bir ürünüdür aslında. Ama ben Ersin Bey’in şu tavrından hakikaten rahatsızım ve doğru da bulmuyorum. O hükümet diyor gitti başka hükümet geldi. Yani Sayın Derviş Eroğlu yaptırdı gene bunu? Nasıl zihniyettir bu? Nasıl bir savunma psikolojisidir bu? Ayni parti, ayni hükümet. Sayın Eroğlu iyi güzel Cumhurbaşkanı oldu.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Yerinden) (Devamla) - Hesap tutmadı dedi Sayın Maliye Bakanı.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) – Daha dereyi geçmedilerdi.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) – Ha tarihi sorarsan 6 Nisan, 2010 yani seçimlerden hemen önce. Bu tamamen arkadaşlar yani kimse kusura bakmasın yani artık yani siyasette yalan söylemenin de bir karşılığı olmalı, bir suç olmalı bu artık yahu, olamaz yani böyle bir şey haçana bir insanlara yalan, yalan, yalan. Yani bu işe bir son verin söylediğiniz tersini ama çıkın da savunun da yaptıklarınızı en azından bunu yapın. Az önce barem, maaş, baremler ve ödeneklerle ilgili bir Yasa tasarısını onayladık buradan. Çıkıp içinizden bir Allah’ın kulu savunmadı yahu bunu. Yani hiç olmazsa attığınız adımın arkasında durun, onu da yapamıyorsunuz. Ee nasıl hükümetçiliktir bu?

Neyse biraz da ben bu Vakıflar ve Din İşleri Dairesi Başkanıdır, Müdürlüktür, onu çok hatırlayamadım, Sayın Suiçmez’in görevden alınışı ile ilgili de..

MEHMET ÇAĞLAR (Güzelyurt) (Yerinden) – Başkanı.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Başkanı, biraz söz etmek istiyorum. Orada da bir gariplik ve tuhaflık var. Onu da buradan sizi bir açıklama yapmaya davet ediyorum. Niçin bu insanımızı görevden aldınız? Suçu ne idi, kabahati ne idi, var mıydı, yok muydu? Aldınız görevden Sayın Yusuf Suiçmez’i ve bildiğimiz kadarı ile basından öğrendiğimiz kadar ile Türkiye’den birisi geldi, çift vatandaşmış. Yani bu ülkede vakıflar ve din idaresinde müdürlük yapacak hiçbir insanımız yoktur? Yani Sayın Yusuf Suiçmez...

713

MEHMET ARİF TANCER (Girne) (Yerinden) – Suiçmez de aynı idi. Suiçmez de çift vatandaş idi.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Sayın Yusuf Suiçmez bu ülkenin vatandaşıdır, yıllardan beri de bu ülkede yaşamaktadır. O sizin sonradan geçtiğiniz Partinin mensup olduğu Hükümetin getirdiği Din İşleri Dairesi Müdürü bu ülkede de ikamet etmiyor bildiğim kadarı ile.

MEHMET ARİF TANCER (Yerinden) (Devamla) - E olabilir, vatandaşımızdır o da.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Bu ülkede ikamet etmiyor.

MEHMET ARİF TANCER (Yerinden) (Devamla) - E olabilir.

KADRİ FELLAHOĞLU (Devamla) - Çıksın Hükümetten bir yetkili de Yusuf Suiçmez hangi nedenlerden dolayı görevden alınmıştır, ne yapmıştır? Hükümet kendisine bu tavrı neden almıştır, bu tavrı alacak, bunu hak edecek ne yapmıştır? Bunu bize lütfen çıkın ve açıklayın. Teşekkür eder, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkürler. Sayın Mustafa Emiroğluları buyurun.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Gazimağusa) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; vaktinizi de alıyorum ama bu konularda biz de bayağı, Sayın Başkan da Suiçmez konusu ile ilgili bir takım açıklamalarda bulundu, suçlamalarda oldu kendisine karşı. O açıdan bir fikir olarak verelim ama ben öncelikle emekliler konusunda...

İÇİŞLERİ VE YEREL YÖNETİMLER BAKANI İLKAY KAMİL (Yerinden) – Emekliler konusunda? Geriye döndük şimdi? Başka Yasaya geçtik şimdi. Sen ne aran orada?

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Emekliler konusunda...

BAŞKAN – Konuşmacıyı dinleyelim lütfen.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Yapmış olduğunuz kesinti, bu kesintilerde bir takım şikayetler var ve Perşembe günü şahıs bazında sizin bölgeniz ile de ilgili yapılan kesintilerin fazla olduğu konusunda ve hesaplamalarda yanlışlık olduğu konusunda iddialar vardır. Perşembe günü bununla ilgili ben isim de vererek bir takım şeyler isteyeceğim sizden, veriler isteyeceğim. Kanımca ve tahmin ediyorum ki bazı yanlışlıklar olmuştur.

MUTLU ATASAYAN (Güzelyurt) (Yerinden) – Bazı hatalar var.

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Efendim?

714

MUTLU ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Bazı hatalar var, onlar düzelecek.

(Meclis Başkan Vekili Sayın Mustafa Yektaoğlu Başkanlık Kürsüsünü Sayın Ünal Üstel’e devreder)

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Ha bazı hatalar var. E şimdi nasıl bazı hatalar var? Yani fark eden hatayı araştırılacak fark etmeyen bence Sayın Maliye Bakanı böyle şey olduğu zaman, analitik olduğu zaman olay toz keser neden ise. Ama geçmiş Hükümet de, e kendi neydi geçmiş Hükümette? Maliye Bakanı idi. E yani ben hayret ile izlerim kendisini, e diyor uymadı diyor, hesap uymadı. E yani biz işte arkadaşlar bunu anlamış değilim ben, e hesap uymadı diyor. Maliye Bakanı kesmek zorunda kaldık diyor emeklilerden. E imza verdin ama. Eğer söz varsa o sözün arkasında durursunuz diye düşünüyorum ben. Ben Vakıflar idaresinden bahsetmek isterim ve bunu da Sayın Başbakan tahmin eder ki ben bu konuyu söylediğimde üzerine gidecek, Dipkarpaz’da, tabii Dipkarpaz her şeyimiz, Dipkarpaz hepimizin bütün siyasi partilerin böyle özenle defalarca gidip orada incelemeler yaparız hep beraber heyetler, meyetler, bakanlar. Ama Dipkarpaz’da da yapmadığımız da yoktur. Dipkarpaz da bizim çöplüğümüzdür affedersiniz her haltı da yeriz orada. Her türlü yasa dışılığı da, her türlü atmayı da adam işe almayı da Dipkarpaz ve Karpaz bölgesinde de böyle sanki bizim antrenman yaptığımız yerdir Dipkarpaz. Değildir be arkadaşlar. Yani Dipkarpaz’daki vatandaşı o hale getirdiniz patlamaya hazır bir bomba ve son olarak bizim orada bir Belediye Meclis üyemiz var ismini de vereceğim buradan Hasan Ocak diye bir arkadaşımız vardır. Cumhuriyetçi Türk Partisi listesinden Belediye Meclis üyesi seçilmiştir yaptığımız ittifak sonucunda. Adamın orada pide salonu vardır karşısında da beş yıldır Vakıflardan kiralık olarak tuttuğu ne kadar diyeyim hadi olsun 30 metre kare bir şeyli üzeri lamarina ile örtülü bir yeri var, park yeri var. Orada Ulusal Birlik Partisi örgütünde veya Örgüt Başkanı bir aile var ismini vermeyeceğim aldılar adamın elinden o arkadaşa kiraladılar. Onun da yan tarafta benzini var arkası da olduğu gibi yine onun yani ihtiyacı da yok. yani bu Vakıflar İdaresini bir defa da idare edelim yahu adam gibi. Sayın Başbakan rica ederim bu konunun üzerine eğilin. Yani vatandaşı orada bir birine düşüreceğiz. Lefkoşa’da olmuş olsaydı acaba bu kadar rahatlıkla bunu yapabilecek miydik? O açıdan da o açıdan ben Vakıflar İdaresinin daha dikkatli yani parsellemeyelim Mağusa’nın içini birileri Mağusa’nın dışını birileri bir başka yeri başkaları geçmiş dönemde de yaşadık bunları ben gördüm. Yani Vakıflar malı şey değil ki yahu. Bu halka eşit şekilde verilecek olan ve birazcık da kullanımına bağlı, kullanım şartlarına da bağlı bir takım yerler bunlar ve biz bunlara hiç uymuyoruz. Haa Müftü konusunda ben üzüntülüyüm. Ben bu Meclise geldiğimde ikinci konuşmam din görevlileri ile ilgiliydi. Hatta benim konuşmamı arkadaşımın bir tanesi yanlış da aksettirerek beni o din görevlilerine karşı da bir hedef yapmaya çalıştı ama ne zaman ki gerçek ortaya çıktı görüldü ki bu yanlış. Ben öyle bir zihniyette de değilim ne de karşısındayım din görevlilerinin ama biz kendi artık kendi din görevlilerimizi bu mesleği icra edecek kişileri dinimizi bize öğretecek kişileri yetiştirmemiz gerekir diye düşünüyorum. Yani bir Müftü vardı ve ben muhalefette olmamıza rağmen gelip bizim de görüşlerimizi soran en azından bir takım bizden yasası ile ilgili Vakıflar İdaresinin Din İşlerinin Yasaları ile ilgili bizden talepleri olan aaa belki ufak tefek hataları olabilir bir şeyler yapmaya çalışan genç bir arkadaşımız vardı orada. Vurduk köküne kazmayı aldık kafasını bitirdik geleceğini de.

715

Belki o arkadaşın sayesinde bir takım açılımlar yapabilirdik. Kendi din görevlilerimizi yetiştirme açısından bir takım olanaklar sağlayabilirdik. Şimdi aldık onu görevden bir başka arkadaşımızı, bir başka kişiyi burada kalmayan, yaşamayan, belki bu ülkenin şu andaki yapısını bilmeyen bir kişiyi Din İşleri Dairesi Başkanlığına getirmeye çalışıyoruz atanması yapılmamış daha bilemiyorum ama değerli arkadaşlar camilerimiz var, imamı var, müezzini var, iki tane görevlisi var, cemaatı yok. Burada hata, burada hata önce bizlerdedir. Çünkü eğer o yaşayan topluluğa yönelik ve o yaşayan topluluğun karakterine yönelik din adamı, din görevlisi yetiştirmezsek bizim yapımıza göre din görevlisi yetiştirmezsek maalesef biz hep bu sıkıntıları çekeceğiz. Din görevlimiz var 45 gün görevine gitmeyen din görevlisi var. Camiye gitmeyen 45 gün din görevlisi var iki tane de maaş alıyor. Hem TC’den ödeniyor, hem buradan ödeniyor. Ve inkar etti bu arkadaş. Gittiğini savundu. Ancak şunu unuttu, görev yeri askerden geçilen bir yerdi, bir duyarlı vatandaşımız gitti ve geçişlerine baktı, askerden şeyi istedi, hangi günlerde geçti, hangi günlerde geçmedi ve ortaya çıktı ki 45 gün bu arkadaşımız camiye gitmedi ve iki tane de maaş alıyor ayda. Bunlar...

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) – Yani şimdi Maliye Bakanımız bu iki maaşı birleştirip vergi kesecek bu arkadaşımıza?

MUSTAFA EMİROĞLULARI (Devamla) - Bilmem ne yapacak. Geçmiş Hükümet herhalde yaptı. Bilmem geçmişe bağlarsa onu da veya, bilemem ama yani biz sadece Din İşleri Dairesi Başkanını görevden alarak değil, sistemini Vakıflar İdaresinin de Din İşleri Dairesinin de bunları sistemini oturup, adam gibi tartışıp ortaya koymamız gerekir diye düşünüyorum ki böyle sıkıntılar, böyle çarpıklıklar olmasın. Yani Mehmetçik’teki gibi olmasın, orada imam var. Bir imam daha iki tane Müezzin, yanında iki tane de temiz, sekiz kişi bir camiden olmaz arkadaşlar. Soruyoruz, “niye ikici imam oraya gitti?” E Belediye Başkanın ricası ile veya Belediye Başkanının isteği ile gitmiş ikinci imam. Tabii orada halk hemen tepki gösterdi, neticede bundan geri dönüldü. Ama sadece, sadece Din İşleri Başkanını görevden alarak, bir kişiyi görevden alarak bu sistemi düzeltemezsiniz. Bu sistemi bir bütün olarak ele almak lazımdır. Bugün camilerde bağış toplanır, para alınır bir takım işlemler için ve bir çok da suiistimale açık olaylar görüyorum ben. Bir çok suiistimale açık olaylar görüyorum. O açıdan bu müessesenin dikkatlice ele alınarak bizim yapımıza göre, Kıbrıs Türk’ünün yapısına göre tekrardan düzenlenmesi gerekir diye düşünüyorum. Çünkü eskiden köydeki imamların bir saygınlığı vardı. Köydeki imamlara en azından her gün camiye gitmeseydi de bu Kıbrıs Türk toplumu ama onların sayesinde en azından bayramdan bayrama veya belli günlerde camiye giderdi, bir saygınlığı vardı, bir şeyi vardı. Ben görüyorum ki geldiğimiz noktada bu saygınlığı yitirtiyoruz bu insanlara. O açıdan daha dikkatli ve özellikle ve bir de Vakıflar İdaresinin elindeki malları lütfen siyasi rant olarak düşünmeyelim. Siyasi çıkar için birinden alıp öbürüne bir başkasına vermeyelim. Bu defa insanları birbirine düşürürüz. Bu verdiğim örnekten de Sayın Başkanın bu konudaki düşüncesini anlayacağım. Lütfen ilgilenirseniz de memnun olurum. Çünkü bunları yapmazsak önlersek daha başka suiistimallere de açık olmayız. Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Mustafa Bey.

716

FERDİ SABİT SOYER (Gazimağusa) (Yerinden) – Sayın Başkan söz isterim.

BAŞKAN – Buyurun Ferdi Bey.

FERDİ SABİT SOYER (Gazimağusa) –Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii vakit oldukça geç oldu ama bu konu açıldığı için belirmek istediğim bir iki nokta olacak. Bir kere bu Yasayı şimdi oyluyoruz ve bu Yasa oylanacak ve Meclisten geçecek. Daha sonra Resmi Gazetede yayımlanacak, Cumhurbaşkanı imzalayacak, Resmi Gazetede yayımlanacak ve yürürlüğe girecek. Ama daha Yasa çıkmadan Vakıfta uygulama başladı emeklilere. Bu doğru bir şey değil. Bu yani temel prensiplere aykırıdır. Bu Yasa daha Mecliste şimdi görüşülür, şimdi oylanacak, bizim oyumuz rettir buna, oy çokluğu ile geçecek. Ama uygulama başlamıştır. Nasıl olur bu iş? Bu doğru değildir. Yani Demokratik Hukuk devletinin ilkeleri gerçekten ayaklar altına alınıyor. Bu kabul edilecek bir davranış biçimi değildir. Meclisin üstüne çıkamaz yürütme ve uygulama da. Bu gün geçiyor bu ama uygulama başlamıştır. Bu doğru bir şey değil. Bakanlık genelge yollamıştır ve Vakıflar uygulamayı başlatmıştır. Böyle ısmarlama iş olmaz. Bunu özellikle belirtmek istiyorum. Bunu vurguladıktan sonra...

MUTLU ATASAYAN (Güzelyurt) (Yerinden) – Gelir Vergisi içerisinde gelişmiştir.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Hayır ama özel Yasadır bu, bu özel yasadır.

MUTLU ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Ona atıfta bulunuldu özel yasası geçti.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Olamaz. Özel yasası geçmeden

uygulayamazsınız kendini bu mümkün değildir. Bu onun için bu Yasaya ihtiyaç yoktu o zaman. Niçin ihtiyaç duyuyoruz ki bu özel yasalara?

ALİ ÇETİN AMCAOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) – Anomali ....

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Olmaz, bunlar geçecek yasallaşacak ondan sonra yürürlüğe girecek arkadaşlar, bu doğru değildir. İkinci bir nokta bu Vakıflarla ilgili olarak gerçekten önemli bir manevi değerimizdir bizim Vakıflar çok önemli bir manevi değerdir. Ve Güney Kıbrıs’ta kilise en zengin kuruluştur. Geçen gün bir örnek verdim Lotus Turizm Şirketi ki bu tarafa da geçer otobüsleri kilisenindir. Ve kendi mal varlıklarını kilise en kapitalist müessesenin en liberal uygulamaları ile yaşama geçirmektedir ve büyük bir değer üretmektedir kilise. Peki Vakıf Evkaf mallarını nasıl kullanmaktadır? Beytambal mal gibi kullanmaktadır. Örneğin ben kabul edemem artık Vakıflar İdaresi çıkacak ihaleye ve çıktığı ihaleyi süresinin hitamında sonuçlandırmadan bu kez ikinci bir ihaleye çıkacak ve ikinci ihale de birinci ihalede olmayan koşullar koyacak ikinci ihaleye. Bu 2 bin dönümlük Kırklar Çiftliği ile ilgili uygulamadır. Kırklar Çiftliği ile ilgili uygulama yapıyor. İnsanlar gidip proje sunup teklif veriyor sonra bu teklifi veren insanlara Vakıflar İdaresi telefon ediyor 1000 dönümünü sana verelim, 1000

717

dönümünü filana verelim. Böyle iş olmaz, 20 bin TL de adam teminat yatıracak. 20 bin TL de teminat yatıracak adam ve ondan sonra bu ihale sonuçlanmadan ve açıklanmadan da kim teklif verdi? Nasıl teklif verdi? Bunu ben yarın yazılı soru olarak soracağım ve isteyeceğim. İlk ihaleye verilen teklifler nedir? Kimler vermiştir? Ve arkasından ikinci ihale niçin çıkmıştır? Ve ikinci ihale şartnamesinde niçin ilk şartnameden farklı kurallar getirilmiştir bu birinci noktadır. Bunu özellikle belirtmek istiyorum bu bir değil, iki değil, üç değil bu idarede yapılan pozisyon. Böyle bir keyfi uygulama yapılamaz. Evkafın ve Vakıfların malları iyice değerlendirilmek zorundadır ve önemli bir gelir elde etmek zorundadır Evkaf. Yani 5 bin Euro ayda Saray Oteli icar etmek gibi bir absurd nokta Vakıflar İdaresi açısından yaşanamaz, mümkün değildir. İkinci bir nokta özellikle bizde dini açıdan Vakıflar İdaresinin önemli bir görevi var bu doğru. Ve bunun kendi Teşkilat Yasalarının düzenlemelerinin bir kısım uygulamaların yapılması da gerekiyor. Şimdi burada Sayın Yusuf Suiçmez değerli bir din adamıdır, doğrudur. Ve farklı politik görüşü olmuş olsa bile bizden biz onu oraya Din İşleri Başkanı olarak atadık. Ve atarken onun bir dönem Ulusal Birlik Partisinden milletvekili adayı olmasını hiç dikkate almadık ve kendine göre bir kısım düzenlemeler yapmaya başladı. Çeşitli şekillerde spekülatif bir tartışma ile görevden alındı. Vakıflar İdaresinin yaptığı açıklama şık değildi, hiç şık değildi. Buna karşılık Yusuf Bey’in yaptığı açıklamalar kendini savunma açısından bu müesseseyi sıkıntıya sokan bir noktayı taşımaktadır ve doğru yapılmamıştır Yusuf Suiçmez’e dönük bu adım. Bu sonuçlandı şimdi gündeme bir başka din adamı geldi, daha doğrusu bir akademisyen, bunu da söylemek isterim. Bu akademisyenin kitaplarını okudum ben bu memlekette yetişmiş bir insandır o da bu Talip Bey. Bu memlekette yetişmiştir, 1974’ten sonra adamıza yerleşen bir ailenin evladıdır. Burada yetişmiştir ve eğitimini almıştır, Türkiye’de de akademik eğitimini yapmıştır. Ve Kuzey Kıbrıs’taki din ve diğer sosyal etkinlikleri incelemiştir, müthiş derecede incelemeleri ve kitapları vardır, bu kitaplarını ben okudum. Bizdeki dinsel açıdan ve diğer sosyal, kültürel açılardan yapıları çok güzel bilimsel esaslar doğrultusunda incelemiş bir insandır. Bir akademisyen olarak görüyorum ben kendisini. Şimdi sanki bu insanlar bir birinin karşıtıymış gibi bir takdim oluyor kamu oyunda bu da doğru değil. Haa temenni ederdim bu memlekette doğmuş, büyümüş bazen de espri yaptım aradık bir CTP’li imam bulalım dedim, atayalım bulamadık dedim Böyle de bir espri yaptım. Böyle bir nitelikli insanlarımız gelişsin. Ama bu noktada özellikle buradaki din adamlarının bir kısmının eğitime ihtiyacı vardır, bu bir gerçektir. Saygıya da ihtiyaç vardır, din adamlarının eğitime de ihtiyacı vardır. Ve bu Yusuf Bey’in başlattığı, diğer bu bahsettiğim söz konusu kişinin Talip Bey’in yaptığı incelemelerdeki tespitleri bu konudaki önemli eksikleri ve ihtiyaçları da tespit etmektedir. Onun için bunu organize etmek lazımdır. Ve burada aynı zamanda 74’den sonra farklılaşan yapı nedeni ile değişik inançlara sahip insanlarda vardır. Alevi bir de kitle vardır burada. Bu inkar edilmez bir gerçektir artık. Evet, Hanefi tarikatına, suni tarikatına büyük ölçüde bağlı bir toplumuz. Ama burada aynı zamanda Alevi bir cemaat de vardır. Aynı zamanda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Ortodoks dinine inanan Kıbrıslı Rumlar da vatandaşımızdır ve bu bölgede yaşamaktadırlar, Karpazda. Maronitler Katolik dinine mensuptur, yaşamaktadır. İngilizler vardır bu memlekette yaşayan, Anglosakson noktada onlara da Anglikan Kilisesine bağlıdır. Dolayısıyla bu konuda laik ve demokratik ve bütün dinlere eşit mesafede olan bir uygulamaya da ihtiyacı vardır modern anlamda bu memleketin. Yani Anglikan Kilisesine bağlı İngiliz’e bu memlekette yaşıyor ve 10 bine yakın daimi ikamet hakkı ile yerleşen İngiliz vardır. Onların dini ihtiyaçlarına da saygı

718

temelinde cevap vermemiz gerekir. Bu memlekette Maronitler vardır, Maronitlerin Katolik anlayışına saygılı bir yapı içerisinde olmamız lazımdır. Dolayısıyla Din İşleri Başkanlığı bu anlamda farklı dinlerin bu çerçevede demokratik işbirliğini de başarmak zorundadır Kuzey Kıbrıs’ta. Ve aynı zamanda Güney Kıbrıs’taki Kıbrıs Rum halkı ile de dinlerin ve medeniyetlerin diyalogunu kurabilecek bir girişimi sağlaması lazımdır. Bu bizim için oldukça önemli bir noktadır. Dolayısıyla bu konuları ciddi bir şekilde ele almak gerekiyor. Ama kimse kusura bakmasın bunu da söylemeden geçemeyeceğim. Yani Lefkoşa Terminal yerine büyük bir cami kurmak gibi bir düşünce de sağlıklı bir düşünce değildir. Kusura bakmayın, bunu net olarak söylemek istiyorum. Hiç sağlıklı bir düşünce değildir. Elbette Kıbrıslı Rumlardan kalan kiliseleri biz cami olarak kullanıyoruz köylerde. Mümkün mertebe bu yerlerde cami yapıp Kıbrıslı Rumların bu kiliselerinden çıkmak, onları restore etmek, tutmak bir saygı gereğidir. Ama bunu bir fetişizme döndürmek doğru bir şey değildir. bir fetişizme döndürmek doğru bir şey değildir. Bu konuda da bir dengeyi hükümet ağırlığı ile tutmak gerekmektedir bu memlekette. Ansızdan planlar, projeler Lefkoşa Terminal yerine şöyle bir şey kuracağız. Kimin haberi var? Kimsenin. Böyle bir pozisyon da doğru değil ve şık değildir. Bu ciddi bir kısım tartışmaları getirebilecek bir özelliktir. Bunun için bu konularda gerçekten bilimsel esaslarda düşünene, bu alandaki unsurları dikkate alan bir değerlendirmeyi yapmak lazımdır.

Son olarak şunu söylemek isterim, Yusuf Suiçmez’e de bir eleştiri yaptım. Yaptığım eleştiri şu idi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kutlu Doğum Haftası yapıldı. Siyaset karışamaz bu işe. Açık bir şekilde söyleyeyim. Mesela Mağusa’da Dörtyol Köyü’nde bir tören düzenlendi. Beni de davet ettiler. Normal olarak gideyim dedim. Bir gittim, baktım, cemaat toplanmış orada, caminin havlusunda oturuyor. Sayın o zamanın Başbakanı, Cumhurbaşkanı adayı ödül veriyor, bilmem ne yapıyor. Bu olamaz arkadaşlar. Yani siyaset dinsel bir özellikle bu çerçevede örtüşemez, mümkün değildir. ve ben girmedim o tören yerine, olamaz. Çünkü bana da verdirteceklerdi orada. Bu doğru değil. Hele Kutlu Doğum Haftası gibi haftalarda siyasi noktalarda bunu ele almak kesinlikle laiklık ilkesine de aykırı olduğu gibi, siyasetin din tarafından dinin siyaset tarafından, siyasetin dinsel açıdan istismarı demektir. Buna da büyük titizlik göstermesi lazımdır. Mesela hiç kabullenemedim ben, Doğancı’da minareden Ulusal Birlik Partisinin mitingine katılım çağrısının yapılmasını. Bundan sizin de rahatsızlık duymanız gerekiyor, sizin de rahatsızlık duymanız gerekiyor.

Ve ikincisi, bütün camiler elbette merkezi bir sisteme bağlanmıştır ve ezan böyle okunmaktadır. Ama Din İşleri Dairesini de uyarmak istiyorum. Sabah ezanlarını uyuyan çocukları dikkate alarak volume’u düşürtmek zorundadır. Olamaz bu. Yedi mahalle kalkar ayağa. Çocuğu var, hastası var, işe gidecek insan var. Bunun için bu volume’u tutturması gerekir. Bu bakımdan da bu oldukça önemlidir ve bunun dile getirilmesi gerekir. Ha şimdi bir de dinsizlik taksınlar bize ne isterse olsun. Bu olacak iş değildir. Olacak iş değildir bu, gümbür gümbür eder her taraf. Bu bakımdan bunun için de din adamlarının başka insanlara da bu çerçevede saygı noktasını, dinin hele İslam Dininin temelinde olan saygı noktasını gözetmeleri gerekmektedir. Bunun için de gerekli tertibatı almak gerekiyor ve uyarıları yapmak gerekiyor. Ha din adamlarımızın özlük hakları meselesi vardır, eğitim meselesi vardır, kuralları vardır, bunlar da doğru dürüst yaşama

719

geçirilmelidir ve bu sorunlar azaltılmaya çalışılmalıdır. Bunu söylemek istedim. Ve Sayın Suiçmez görevden alındı, doğru değil bu. Beğenmedim, bu uygulamayı tenkit ettim ama bir başka insan var o da bir akademisyen bir insandır, bunun da ismini şu veyahut bu şekilde karşıtlık temelinde ele alınmaması gerekir çünkü bu memlekette yetişmiş insandır o da ve bütün sülalesi de bu memlekettedir. Bütün sülalesi de bu memlekettedir ve bir hayli de kitabı ve eseri vardır Kuzey Kıbrıs’taki bu çerçevedeki faaliyetler hakkında. Bunu da vurgulamak istedim. Tabii bu siyasi idarenin ve otoritenin vereceği bir tercihtir, hiçbir zaman şu veyahut bu şekilde bir isim üstünde de durmak şık değildir. Ama sanki basında da görüyoruz, o ona karşı bu buna karşı gibi belli isimleri lanse etmek de doğru değildir. Doğru değildir, buna gerekli titizliği gösterilsin. Ama Başbakandan rica ediyorum, lütfen bu hoparlör işini, ayar işini gündeme getirin. Ben burada söyledim ve bunu yapmak lazımdır. Bunu yapmak lazımdır..

CUMHURİYET MECLİSİ BAŞKAN YARDIMCISI MUSTAFA YEKTAOĞLU (Yerinden) - Mahkeme kararı var Başkan.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Hele sabah ezanını…

MUSTAFA YEKTAOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Mahkeme kararı var bu konuda.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Daha saygılı bir şekilde düzenlenmesinde, bu volume’un olmasında fayda var. Şimdi bütün eğlence kulüplerine gider decibel ile ölçersiniz şeyi ne derler…

MUSTAFA YEKTAOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Ses şiddeti.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Ses şiddetini. E şimdi gezelim biz de bunları ölçelim? Olmaz bu. Onun için daha dikkatli, daha saygılı, daha hürmetli. Bir şeyi kabul ettirmek değil illa bir başkasına, bu çerçevede hareket etmekte fayda olduğu kanısındayım teşekkür ederim.

MUSTAFA YEKTOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Mahkeme kararı var bu konuda Başkan.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) - Efendim?

MUSTAFA YEKTAOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Bu konuda Mahkeme kararı var. Lefke’de Mahkemeye verildi.

FERDİ SABİT SOYER (Devamla) – Yani ben kendi bölgem açısından söylemek istemiyorum artık yani yedi mahalle kalkar uyarın, olamaz. İnsanların bir kısmı da tepki duyar, söver sayar. Çocuğu var bunun, hastası var bilmem nesi var. Daha dikkatli, tatlı tatlı.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Soyer.

720

Sayın Milletvekilleri; Rapor ve Tasarının bütünü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Tasarının madde madde geçilmesini oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.


KATİP –

VAKIFLAR VE DİN İŞLERİ DAİRESİ MEMURLARI EMEKLİLİK (DEĞİŞİKLİK) YASA TASARISI


Kısa İsim56/1987 62/1989 22/1990 87/1991 60/1992 47/1994 33/2000 27/2001 59/2007

1. Bu Yasa, Vakıflar ve Din İşleri Dairesi Memurları Emeklilik (Değişiklik) Yasası olarak isimlendirilir ve aşağıda “Esas Yasa” olarak anılan Vakıflar ve Din İşleri Dairesi Memurları Emeklilik Yasası ile birlikte okunur.


KATİP –

Esas Yasanın 3’üncü Maddesinin

2. Esas Yasa, 34’üncü maddesi kaldırılmak ve yerine aşağıdaki yeni 34’üncü madde konmak suretiyle değiştirilir:

Değiştirilmesi “Emeklilik Maaşının Vergiye Tabi Olması

34. Bir kişinin bu Yasa kurallarına göre hak kazandığı emeklilik maaşı, başka herhangi bir yasada aksine kural bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, gelir vergisine tabidir.”


KATİP -

Yürürlüğe 3. Bu Yasa, Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten başlayarak

721

Giriş yürürlüğe girer ve bu (Değişiklik) Yasasının yürürlüğe girmesinden önce emekli olan veya emeklilik işlemlerini başlatanlara da uygulanır.


Sayın milletvekilleri; Tasarının madde madde görüşülmesi tamamlanmış, ikinci görüşmesi sona ermiştir. Tasarının üçüncü görüşmesi ivediliği olmadığından sonraki Birleşimde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri üçüncü sırada Kamu Görevlileri (Değişiklik) Yasa Tasarısı ve Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesinin Tasarıya ilişkin Raporu bulunmaktadır. Sayın Komite Başkanı Raporunuzu sunar mısınız lütfen.

722



EKONOMİ, MALİYE, BÜTÇE VE PLAN KOMİTESİNİN“KAMU GÖREVLİLERİ (DEĞİŞİKLİK ) YASA TASARISI

(Y.T. NO:105/2/2010)”NA İLİŞKİN RAPORUDUR

Komitemiz, 15 Eylül ve 20 Ekim 2010 tarihlerinde yapmış olduğu toplantılarda, Kamu Görevlileri (Değişiklik) Yasa Tasarısını, Ek’teki Sunuş Gerekçesi ile Maliye Bakanlığı, Başsavcılık, Personel Dairesi ve Çalışma Dairesi yetkililerinin vermiş oldukları bilgiler ışığında görüşmüş ve çalışmalarını tamamlamıştır.

Tasarının kısa ismini düzenleyen 1’inci maddesi aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Ek çalışma ödeneğini düzenleyen Esas Yasanın 27’nci maddesine değişiklik öngören Tasarının 2’nci maddesi yapılan teknik düzenlemeyle birlikte oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Çalışma saatlerini düzenleyen Esas Yasanın 105’inci maddesine değişiklik öngören Tasarının 3’üncü maddesi yapılan teknik düzenlemelerle birlikte oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

“Kamu Görevlileri Yasasının 27’nci Maddesinde Düzenlenmiş Olan Ek Çalışma Ödeneği Hakkının Yeniden Düzenlenmesine İlişkin Yasanın” yürürlükten kaldırılmasını öngören Tasarının 4’üncü maddesi, yapılan teknik düzenlemeyle birlikte oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Yürürlüğe girişle ilgili kuralı düzenleyen Tasarının 5’inci maddesini Komitemiz yeniden kaleme almış ve Bakanlar Kurulunun çalışma günleri ile ilgili başlangıç ve bitiş saatlerini belirlemesine olanak sağlamak amacıyla, bu (Değişiklik) Yasasının 3’üncü maddesinin 1 Aralık 2010 tarihinde ve diğer maddelerinin ise Resmi Gazete’de yayımlanması ile yürürlüğe gireceği şeklinde değiştirmiştir. Madde yapılan bu değişiklik ve teknik düzenlemelerle birlikte oyçokluğuyla kabul edilmiştir.


Komite Başkan Vekili Sayın Teberrüken Uluçay ve Komite Üyelerinden Sayın Ömer S. Kalyoncu, Tasarının tek tek maddelerine ve tümüne ret oyu kullanmıştır.


723

Mutlu ATASAYAN(Başkan)


Ömer Soyer KALYONCU(Üye)

Afet ÖZCAFER(Üye)

Dr. Mehmet Arif TANCER(Üye)

724

-Ek-

KAMU GÖREVLİLERİ (DEĞİŞİKLİK) YASA TASARISI

GENEL GEREKÇE

Kamu Görevlileri Yasası’nın Ek çalışma Ödeneği hakkını düzenleyen 27’inci maddesinin Anayasa Mahkemesinin 25/2009 sayı ve 22 Nisan 2010 tarihli kararı da dikkate alınarak yeniden düzenlenmesine ve ek çalışma ödeneği oranlarının ise ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşulları da dikkate alınarak bir miktar aşağı çekilmesine; ayrıca yine Yasa’da yer alan ve Mayıs ayının ilk Pazartesi günü başlayıp Ekim ayının ilk Pazartesi günü bite yaz ayları çalışma saatleri ile ilgili düzenlemenin, kamudaki hizmetlerin daha etkin ve verimli bir şekilde yürütülebilmesi amacı ile tamamen kaldırılarak, haftalık çalışma saatlerinin 39 saat olmak kaydıyla tek mesai şeklinde yeniden düzenlenmesine gerek duyulmuştur.

Kamu Görevlileri (Değişiklik) Yasa Tasarısı beş maddeden oluşmaktadır.

MADDE GEREKÇELERİ

Madde 1. Yasa’nın Kısa İsmini düzenlemektedir.

Madde 2. Esas Yasa 27 maddesinde değişiklik yapılarak ayni statüde olan ve eşit süreli ek çalışma yapan kamu görevlilerinin eşit ücret almalarını sağlamak amaçlanmıştır.

Madde 3. Esas Yasa 105. maddesinde yaz ayları ve kış ayları çalışma saatleri kaldırılmak ve haftalık çalışma saatlerinin 39 saat olmak üzere tek mesai şeklinde düzenlenmiştir.

Madde 4. Esas Yasanın 27’nci maddesindeki kuralları düzenleyen 68/2009 Sayılı “Kamu Görevlileri Yasasının 27’nci Maddesinde Düzenlenmiş Olan Ek Çalışma Ödeneği Hakkının Yeniden Düzenlenmesine ilişkin Yasa”nın yürürlükten kaldırılması amaçlanmıştır.

Madde 5. Yasanın yürürlüğe giriş tarihini düzenlemiştir.

725

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Başkan. Sayın milletvekilleri; Rapor ve Tasarının bütünü üzerinde söz isteyen?... Sayın milletvekilleri; Rapor ve Tasarının bütünü üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI TÜRKAY TOKEL (Yerinden) – Yok söz isteyen var.

BAŞKAN – E, sordum kimse cevap vermedi. Buyurun Sayın Teberrüken Uluçay.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Gazimağusa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii biz bu görüştüğümüz Tasarıların haftaya kalacağını düşünüyorduk ama iktidar kararlı.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) – Halka verdikleri sözleri tutmadılar bize burada verdikleri sözleri mi tutacaklar Sayın vekilim.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – İktidar kararlı. İki saatte çok şey değişti. Yok iki tane yapıp gideceğiz, yok beş tane yapmayacağız. Şimdi bununla birlikte görüşmeye başladığımız beş...

FERDİ SABİT SOYER (Gazimağusa) (Yerinden) – Aybaşı parayı ödeyecekler başka türlü parayı vermezler kendilerine.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Bu beş Tasarı biz geçen hafta Komitede görüştük bunları ve bunların yürürlük tarihi 1 Aralık’tır. Dolayısıyla ha bu Pazartesi geçmiş ha diğer Pazartesi geçmiş fark etmez, onu size buradan da söyleyeyim. Dolayısıyla isterseniz bundan sonra geri kalanları haftaya bırakabilirsiniz. Şimdi…

İÇİŞLERİ VE YEREL YÖNETİMLER BAKANI İLKAY KAMİL (Yerinden) - Yok yok, devam edelim.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) - Devam edelim tamam, o zaman biz de devam edelim.

Şimdi Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bu Tasarıda öngördüğümüz esas iki değişiklik var. Bir tanesi ek mesailerin 1.5 hafta içi uygulaması 1.5’ten 1.1’e çekilmesi, hafta sonları için de 2 olan uygulamanın 1.5’e çekilmesidir. Bir diğer husus da haftalık çalışma saatinin toplam 39 saat olarak düzenlenmesi. Ve bildiğiniz gibi Meclis, Meclise gelen tasarı yani Yasama, haftalık toplam çalışma saatini düzenleyebilir, mesai saatlerini Bakanlar Kurulu düzenler. Dolayısıyla bizim komitede yaptığımız toplam saatle ilgili ayarlamaydı, bunun dışında mesai saatlerinin nasıl olacağına dair uygulamayı Bakanlar Kurulu yapacak. Dolayısıyla biz 39 saat üzerinden bu tasarı bize geldi. Şimdi bu iki konunun ayrıntılarına girmeden önce şunu söyleyeyim. Bu tasarılar bize bir ay önce komitenin gündemine tekrar geldi ve bir ay önce komitede yaptığımız görüşmede sendikaları da görüşlerini aldık, dinledik ve o gün komite sendikaların görüşlerini dinledikten sonra dedi ki, bu konuyu ileriki tarihe erteliyoruz komitede görüşülmesini.

726

Neden? Nedeni de şu. Sendikalarla bir uzlaşı noktası yakalanabilir anlayışı doğdu o gün. Hükümet de bu konuda belli ki böyle bir düşünce taşıyordu, komitede Ulusal Birlik Partisinden arkadaşlar dedi ki, bu konuyu ileri bir tarihe bırakalım bugün komiteden geçirmeyelim. Biz de bu konuda hemfikirdik ve sadece o toplantıda görüşleri aldık. Aradan bir ay geçti, bu hafta içinde ansızın bu konu komitenin gündemine geldi. Ve bildiğiniz gibi Sayın Ali Çetin Amcaoğlu yurt dışında olduğu için Bütçe Komitesini Ulusal Birlik Partisi Grubu üçüncü bir üyeyi atadı Sayın Mehmet Tancer’i ve bu komitede bu tasarıların görüşülmesini sağladı. Bunun nedeni, bu hafta bunların geçmek zorunda olduğuyla ilgili bir bilgi aldı komite ve mutlak surette Pazartesi’ye bu tasarıların Genel Kurulun gündemine gelmesi gerekliydi. Biz komiteye gittik, o gün doğal olarak bir de Başkanlık seçimi olacaktı, Başkan Sayın Mutlu Atasayan oldu. Dolayısıyla o gün sendikalar yine geldi görüş vermek için fakat sendikaların görüşlerini o gün dinleyemedik. Neden? Çünkü bu Başkanlık seçimi de olduğu için komite geç başladı doğal olarak, sendikalardan gelen temsilciler ve Sendika Başkanları da ayrıldılar ve dolayısıyla komitede onları dinlemedik. Ondan sonra biz oturduk komitede bu konuları konuştuk. Oraya gelen Bakanlıklardan temsilci arkadaşlar ve Personel Dairesinden, bu konuları konuştuk ve bazı saptamalarda bulunduk. Bir tanesi şu. Şimdi biz bir ay önce sendikaların görüşlerini aldığımızda dedik ki, bu konuda bir konsensüs sağlanabilir mi? Bu konuda herkes hemfikirdi. Zaten ileri tarihe ertelenmesinin nedeni de buydu, o gün karar alınmamıştı yani tasarı geçmemişti dolayısıyla görüşme ertelenmişti. Bir ay önce böyle bir konu oldu, böyle bir gündem oldu. Sendikaların da görüşleri alındı. Peki bir ay geçti aradan, bu bir ayda ne yapıldı acaba? Bir konsensüs arayışı yapıldı mı, bir uzlaşı noktası arandı mı, bu tasarılara bir değişiklik gelecek mi? Yani bir uzlaşı noktası yakaladıysanız, tasarıyı geldiği biçimi ile değil değişiklik önererek görüşeceksiniz veya öyle geçireceksiniz veya reddedilecek. Dolayısıyla bunlarla ilgili bir çalışma yapıldı mı? Artı bir ay önceki toplantıda tek mesaiye geçişi öngördüğü için Tasarı tabii ki sendikalar da bu konunun altını çizmişlerdi. Biz de şunun altını çizdik. Tek mesai eğer uzun bir süreç olursa özellikle öğleni de devirirse o zaman yemek arası ile ilgili veya olası dinlenme araları ile ilgili sorunlar yaşanabilir. Bunu da o gün dillendirmiştik komite toplantısında. Dolayısıyla geçen hafta yaptığımız toplantıda gelen arkadaşlara dedik ki bu konuda bir çalışma yaptınız mı? Çünkü bir ay önce konuştuğumuz zaman bu konularda çalışma yapılması gerekliliği üzerinde hemfikir olduk ve bu konuda çalışma yapılacağını da bize bizzat kendileri söylemişlerdi. Personel Dairesine sorduk bir çalışma yaptınız mı? Hayır yapmadık. Neden yapmadınız? Çünkü çok ani oldu. Nasıl oldu da ani oldu? Biz de bilmezdik bu hafta görüşüleceğini. Tamam. Peki ne yapılması lazım? Bu çalışmanın yapılması lazım. Bu çalışma yapılmadan bu yapmış olduğunuz düzenleme nasıl uygulamaya girecek? Muamma. O zaman bu düzenleme ne zaman yürürlüğe girecek? İlk geldiğinde 1 Ekim tarihliydi. Geçen hafta geldiğinde Tasarı 1 Kasım ve biz bunu 1 Aralık yaptık. Doğrusunu da yaptık diye düşünüyorum. Neden? Çünkü 1 Kasım’a yetişmezdi mümkün değildi. Ha, bırakın teknik olarak yetişememesini teknik olarak yetişse bile 1 Kasım’a uygulamak mümkün değil. Neden değil? Çünkü siz bunu uygulamaya koyacaksınız. Tek mesaiye geçişi başlatacaksınız ve tek mesaiye geçtikten sonra dairelerin nasıl çalışacağını, araların nasıl olacağını, yemek arası olmayacak çünkü. Yemek arası denilen saatte ön büroda kim hizmet verecek, arka odaya kim geçecek? Dolayısıyla o birimde birileri ara verdiği zaman çalışanlardan kim hizmet vermeye devam edecek? Mutlak suretle bunun düzenlemesinin yapılması gerekir. Elbette bunu

727

Meclis yapmayacak. Bunu Bakanlar Kurulu yapmayacak. Bunu ilgili dairelerin birim, amirleri yapacak doğru. Dolayısıyla nasıl ki toplam saati Meclis belirler, çalışma saatlerini Bakanlar Kurulu belirler ilgili dairelerde de birim amirleri kendi birimlerinin çalışma şekillerine göre o ara saatlerini belirleyecekler ve kimin ne saat arkaya geçeceğini veya ne saat önde hizmet veriyor pozisyonunda olacağını mutlak surette belirlemek zorunda kalacak. Dolayısıyla bu konuda bir çalışma yapılması lazım. Ama bunun için bazı öngörüler olması lazım. Ne? Mesela 10 dakikalık mı ara olacak, 15 dakikalık mı ara olacak? Yemek arası olacak mı, olmayacak mı? Dolayısıyla bunların hepsi muamma. Peki bu Tasarı geçecek. 1 Aralık’ta yürürlüğe girecek, uygulamaya geçecek, uygulama başlayacak. Dolayısıyla 1 Aralık’a kadar bütün bu konuştuklarımızın altyapısının hazırlanması gerekiyor. Yani bu konuda eğer ciddi bir şekilde hazırlık yapılmazsa gerçekten daireleri çok ciddi bir kaos beklemektedir. Neden? Çünkü zaten biz verimlilik konusunda birtakım çalışmalar yapmaya hazırlanıyoruz. Kamu reformu çalışmaları yapılıyor. Bu dairelerin çalışma düzenini daha iyi bir disiplin altında yürütmek için ortaya birtakım çabalar konuluyor. İşte bunların ilerleyebilmesi için bu altyapının oluşturulması ve 1 Aralık’ta uygulama başladığında bütün bunlara titizlikle uyularak uygulamanın hayata geçirilmesi gerekiyor. Şimdi bu konuda bir hazırlık yapılmadığı ortaya çıktı. O zaman dedik ki bunun 1 Aralık’ta yürürlüğe girmesi azlım. Hop olmaz. Niçin olmaz? Gelen direktif öyle değil. Şimdi bakın, bürokrat arkadaşlar bize diyor ki gelen direktif öyle değil.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Yok öyle bir şey. Esasında direktif değil de bizim açıklamalarımız oldu Kasım’da yürürlüğe girecek. Gelen bürokratlarımız…

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) - Haliyle onu savunurlar, tamam.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Ona dayanarak. Yoksa böyle illa ki Kasım, illa ki Aralık değil. Öyle bir şey yok. Hazırlık süremiz var.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Tamam, doğru. Olabilir. Ama sonuçta orada milletvekilleri diyor ki, hem Ulusal Birlik Partisi milletvekilleri hem CTP’nin milletvekilleri diyor ki, bunu 1 Kasım’da uygulama şansın yok. Teknik olarak da yok, bir hazırlığın olmadığı için de fiilen de yok. Ama 1 Kasım. E olmaz 1 Kasım. Ne ise.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Döndüler bizi aradılar. Tamam dedik…

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) - Bir istişare yapıldı, 1 Aralık tamam denildi.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) - Madem 1 Aralık’ta, gecenin bu vaktinde ne acele var şimdiden.

TEBERRÜKEN ULUÇAY – Evet, doğru. Şimdi ama 1 Aralık’a giderken gerçekten ciddi ciddi bunun altyapısının işleyebilecek şekilde hazırlıkların yapılması

728

lazım. Ha başlarsınız, mutlaka sonradan bir şeyler çıkar, doğru çıkabilir, her şeyi de önceden öngöremezsiniz ama o çıktığı zaman da anında müdahale edersiniz ve çözersiniz. Dolayısıyla bu hazırlıkları yapıp o gün geldiğinde, uygulama başladığında birbirine karışmayacak şekilde uygulamayı başlatmak lazım. Şimdi bunu konuştuk, bunu bu şekilde bağladık. Dedik ki Perşembe günleri mesai kaça kadar olacak? 18.00’e kadar. Şimdi bu noktada yine tüm arkadaşlar hemfikir oldu ki bu 18.00, 17.00’ye çekilsin. Neden 17.00’ye çekilsin? Şundan dolayı 17.00’ye çekilsin. Şimdi bakın, biz bunu, bunun gerekçesi nedir bu düzenlemenin? Temel gerekçesi aslında tasarruftur. Güzel. Fakat kış aylarında günler kısaldığı için, günler kısaldığında da saat 17.00’den 18.00’e kadar bir saatlik çalışma periyodunda daha yoğun bir elektrik tüketimi söz konusu olacağı için dairelerde, bir çırpıda şunu diyebilirsiniz ki, o gün öngördüğünüz tasarruftan daha fazla gider olacak. Dolayısıyla belki de toplam yıl itibarıyla hesapladığınızda, o 3-4 aylık bir saatler bize daha çok gider şeklinde dönecek. Dolayısıyla bu konuda Bakanlıklardan gelen arkadaşlar da, Çalışma Bakanlığından gelen arkadaş da Çalışma Dairesi Müdürü, o da uygun buldu ve dedi ki, bunu bu şekilde yapabiliriz. Tamam, güzel. Ama bunu yasaya biz koyamadık. Neden?

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – 17.00’yi.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) - E şimdi biz koymuyoruz zaten. Şimdi 39 saati, 39 saate kadar diye düşündü arkadaşlar.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – O günün şartlarına göre oynayacağız o 39’un içinde.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) - Evet. Ama bu olmuyor. Neden olmuyor? Çünkü Başsavcılık dedi ki net olmalı. Şimdi doğru mu? Doğru. Yani Yasama bir yasayı yapıyorsa net olmalı. 39’sa 39, 38’se 38. İşte 39’a kadar ya da 40’a kadar, 35’e kadar olmasın. Dolayısıyla bu olumlu eleştiriyi de alınca dedik 39. Orada netleştirdik. Şimdi burada aslında özellikle dört ay boyunca belki de, tam olarak hesaplamadım ama işte Kasım, Aralık, Ocak, Şubat. Böyle bakarsak dört ay. Bu süre, bu 18.00 uygulaması 17.00’ye çekilebilir ama bunu 17.00’ye çekerseniz bu size daha sonra bunu başka bir zamanda herhalde toplam saati bozmamak için farklı bir uygulama ihtiyacı doğuracak diye düşünüyorum. Yani beş ay 38 saat olarak uygularsanız bunu, başka bir dönemde de herhalde 40 saat uygulanması gerekecek belki başka bir dört ay örnek.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Aşırı karanlığa girecek aylarda bunu iki ay için uygulayabiliriz yani iki ay…

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) - İki ay…

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – İki ayı geriye çekmek suretiyle uygulayabiliriz.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) - İki ay yani aslında iki ay az olabilir. Üç ay belki uygun olabilir yani Kasım. Şimdi Ekim sonu saatler geri çekiliyor dolayısıyla

729

saatler geri çekildiğinde ansızın zaten bir karanlık ortama giriliyor. Kasım, Aralık desek Aralık 21’inde başlar şey günler uzamaya. 21 Aralık’ta günler uzamaya başlıyor yavaş yavaş. Dolayısıyla Ocak ayını da katarsak yine üç ay. Üç buna yeter.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Olabilir.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Üç ay yeter. Yani böyle bir uygulama olabilirse üç ay boyunca doğacak...

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – O eksersizi yaptık.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Evet doğacak olan gider kesinlikle tasarrufun altında olacak 17.00’e çekilirse.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Üç ay olursa tasarrufun altında üç kere dört 12. 39 saate göre 58 saat. 12’yi çıktığımızda 44’e falan düşer.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – 44’e düşer.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – 44,46’ya düşer. Yani orada oynama şansımız var.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Ama oradan işte elektrikten kurtaracağını düşünürsen o zaman herhalukarda tasarruf demektir.

EKONOMİ VE ENERJİ BAKANI SUNAT ATUN (Yerinden) – 15:00’e. 15:30’a kadar çalışmanın yaratacağı verimlilik kat kat fazladır yapacağı tasarruftan.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Evet. Dolayısıyla bu konuda böyle bir düzenleme yapılabilir.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – O görüşümüz ve eksersizlerimiz var.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Evet Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dolayısıyla gelen bürokrat arkadaşlardan da aldığımız görüşler doğrultusunda bu saat uygulamasının yapılabileceğini düşündük. Bu konuda Sayın Bakan da söyledi böyle bir düşünce var. Bu konuda bir çalışma yapılacak. Bu olumlu olur.

Şimdi bu noktada bende şu uyanıyor. Yani tek mesaiyi sendikalar savunurdu yıllardan beridir.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Anket yaptık yüzde 80.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Evet. Yani ben...

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Yüzde 90, 87.1.

730

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Üniversiteden, üniversite tahsilinden sonra bu ülkeye döndükten sonra Genç İşadamları Derneğinde çalışmaya başladım. O zamandan beridir de duyuyorum bunu. İşadamlarında da var bu görüş, sendikacılarda da var bu görüş herkes bu tek mesaiye geçişi öngörüyor. Şimdi burada asıl sıkıntı tek mesaiye geçişi öngörüyor bu sendikalar ve bir uzlaşı noktası yakalanabilirdi diye düşünüyorum ben.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Standardı 38 saat. hatta 37.5 saat. şimdi eğer 37.5 saat çalışacaksaydık biz niye bu değişikliğe gittik, niye yani?

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Olabilirdi Sayın Bakan. Şöyle olabilirdi bakın. Şimdi bir var ki asıl ideal olan odur bence. Yani Güney’de bir örnek var zaten bu uygulamayla ilgili.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Var doğru.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – 07:30’dan 14:00’e uygularsınız bu işi ama tabii ki altyapınızı ona göre oluşturursunuz. Okulları o saatlere ayarlarsınız bu daha geniş bir çalışma istiyor doğruya doğru ve bu çalışma çerçevesinde tek mesaiye geçişi 07:30-14:00 saatleri arasında uygularsınız yaz-kış. Yine bir gün öğleden sonraya kalmak kaydıyla ya Perşembe, ya Pazartesi ne ise. Burada net bir bütünlük sağlarsınız. Yani daha verimli olabilecek saatleri aslında çalışma yaşamına kazandırmış oluyorsunuz.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Tasarruftan sonra esas 2’nci hedefimiz de o olacak. Bu verimliliği yakalayabilmek. O tek mesai saatleri içerisinde insanların maksimum verebilecekleri verim ne ise onu alabilmektir. Yoksa aşırı sıcağın içerisinde çalıştırdığınız zaman insanları öyle bir şey yok kesinlikle.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Evet evet kesinlikle. Yani öğleden sonraya kaldığı sürece ne kadar fazla kalırsanız tek mesaiyi kalıbı içerisinde bir faydasını göremezsiniz bunun doğrudur. Yani verimlilik olarak göremezsiniz. Dolayısıyla mümkün olduğunca tek mesai uygulamasını daha verimli saatlere taşıyabilmek lazım ki mümkün olsa bunu 07:30-14.00 yapabilsek çok daha ideal olurdu ama şimdi bunu yapamazsınız.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Sabahleyin 07:30’da o çocuk götürme, öğrenci götürme...

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Şimdi bunu yapamazsınız zaten. Çünkü okullar 07:30’da başlamaz bizde. Güney’de öyledir ama Güney’de 07:30’da başlar okullar. Dolayısıyla aslında ideal olan bununla ilgili çalışmaları altyapının da oluşturulması ve ondan sonra böylesine bir uygulamanın hayata geçmesi ama tabii şimdi yıllardır bunu konuşuyoruz, bir adım atıldı bir tek mesaiye geçiş olacak ama ben şunu söylemek istiyorum. Şimdi bu 39 saate kilitlendik. Uygulama da başlayacak. Elbette uygulama aşamasında bazı sıkınlar da doğacak, onlar da giderilecek, giderilmesi için çalışmalar yapılacak ama bana göre bunu uygulama başladıktan sonra, belki şimdi tamamen ona focuslanmak lazım o kaos olmasın diye. Ama ondan sonraki süreçte de,

731

örneğin önümüzdeki yıl bu arkadaşlar, zaten bu konuda çok bilgilidirler. Çalışma Dairesi bu konuda gerçekten çok bilgili. Avrupa Birliği direktiflerini de takip ediyorlar ve ona göre uyarlamayı düşünüyorlar zaten bunu. Dolayısıyla daha ileriye dönük bir çalışma yapılabilir. Ve sistematik olarak, atıyorum işte beş yıl içerisinde yada üç yıl içerisinde şöyle bir tek mesai uygulamasını hedefleyebiliriz. Ona göre bir takım çalışmalar yapılabilir. Yani atıyorum, 07.30 – 14.00 ideal mi bizim için? İdeal. O zaman ona dönük bir çalışma yapılsın. Biz okulları kaç sene de 7.30’a çekebiliriz? Bir senede mi, iki senede mi, okullarda tam gün eğitime geçiş yapabilir miyiz? Yani onlar da mesela 15.00’e kadar olsun gibi, yani böyle çok yönlü bir çalışmanın yapılması gerekiyor diye düşünüyorum.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Pilot bölgelerden başlanabilir.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Evet.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Pilot okullardan başlanabilir.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Evet, kesinlikle...

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Yani zamanla, zamanla....

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Yani bu konuda bu çalışmaların öngörülmesi gerekiyor. Sayın Bakan siz de bu çalışmalara katılmanız lazım aslında.*

EKONOMİ VE ENERJİ BAKANI SUNAT ATUN (Yerinden) – Onun için ayrılmadan dinliyorum. Çok teşekkürler bu arada.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Ve dolayısıyla bu toplam çalışma saati konusunda haftalık 39 saat uygulaması konusunda, öyle bir noktaya getirildi ki bu iş, sendikalarla olası konsensüs fırsatlarını yitirdik.

Şimdi geldik ek mesai ödemelerine. Ek mesai ödenekleri bir buçuk ve iki olarak uygulanıyordu, 1.1’e ve 1.30’a çekildi. Şimdi benim görüşümü sorarsanız bu 1.25 olabilir.

SUNAT ATUN (Yerinden) (Devamla) – Sormadık.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Hafta içi için söylüyorum, neden? Eğer bir konsensüs noktası aranıyorsaydı sendikalarla, elbette sendikaların görüşü bir buçukla ikinin devam etmesiydi. Yani onların 1.25 gibi bir görüşü yoktu, ben bunu örnek olsun diye söylüyorum. Bir konsensüs arayışına girerdiniz ve belki bir konsensüs noktası olması itibarıyla hafta içini 1.25’e bağlayabilirdiniz, örnek olsun diye söylüyorum. Şimdi 1.1 uygulanabilir bir ödenek mi? Bana sorarsanız değil. Neden değil? Çünkü 1.1 uygulaması yarın tek mesaiye geçildiğinde, örneğin mesai 3.30’a kadar olacak, 3.30’dan sonra belli başlı dairelerde, örneğin Limanlar Dairesi gibi, örneğin Gümrük gibi, ek mesai ihtiyacının olan yerlerdir bunlar. Bu daireler de ondan sonraki periyotta, ek mesaiye

732

kalmak istemezse çalışan, oralarda ekonominin uğrayabileceği zarar bu tasarruflardan daha fazla olacaktır. Dolayısıyla 1.1’in öyle bir tehlikesi vardı. Yani siz....

BAYINDIRLIK VE ULAŞTIRMA BAKANI HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) – Vardiyaya geçeriz.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Tamam Sayın Bakan, siz yaptınız da biz yok dedik.

HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) (Devamla) – Hayır yani, sağ ol, istersen..

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Tamam yani onu söylemeye çalışıyorum zaten, haklısınız, doğru. Yani o gibi yerler de vardiyaya geçiş olduğu zaman böyle bir sıkıntı olmayacak zaten ortadan kalkacak, doğru. Ama bizim ülkemizin koşullarına baktığımızda, yani ben çok yakın bir zamanda böyle bir uygulamaya geçilebileceğini bu dairelerde öngöremiyorum. Elbette programlarda vardır yani vardiyaya geçiş öngörülüyor, düşünülüyor yani bu dairelerde. Olması da gerekir. Hükümet Programlarında da vardır bu ama biz bu ülkede maalesef bir türlü geçemedik bu işlere. Ha bu önümüzdeki dönemlerde ne zaman, ne kadarıyla, nasıl geçeriz onu da bilemem. Yani hem bir taraftan bütçe sıkıntısı yaşıyoruz gelirlerde, giderlerde işte mali tedbirlerdir, disiplindir, ondan, bundan kesmedir, vergilerdir, şunlardır, bunlardır, bir taraftan da vardiya sistemine geçişi öngördüğümüz süratte yapabilmek. Dolayısıyla bu konu bence görünür vaziyette değil şu an. Dolayısıyla eğer öyle olsa...

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI TÜRKAY TOKEL (Yerinden) – Vardiyaya geçebilmek için istihdam ister.

BAYINDIRLIK VE ULAŞTIRMA BAKANI HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) – Hayır 1.15 düzensiz mesai de yapılabilir. Yani yöntem bulunabilir Sayın Vekilim.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Tamam işte 1.1.

HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) (Devamla) – Hayır, 1.15’ten fazla verirseniz bu çalışanlara düzensiz mesai yaptırırsınız. O örneğin biri gelir saat 08.00’den 14.00’e, işte diğeri de gelir 12.00’den 18.00’e, 19.00’a kadar. Yani o şekilde de olabilir.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Tamam. Dolayısıyla yani ya düzensiz mesaiye dönük, yada vardiya sistemine dönük birtakım çalışmaları hayata geçiremezsek bu dairelerde uygulama sonucunda 1.1’den dolayı kayba uğrayacağımız ekonomik değer öngördüğümüz tasarruftan fazla olabilir. Açıktır ki örneğin bu uygulama 1 Aralık’ta başlarsa, önümüzdeki bir yıl sonra Aralık’ta bir yıllık bütçeyi konuşurken bu rakamları göreceğiz. Neyi göreceğiz? Bu belli dairelerde bu uygulamanın getirdiği negatif sonuçları ve ekonominin kaybını görebileceğiz. İşte 1.1 burada önem kazanırdı. Ha, 1.25 belki de daha makul bir uygulama olurdu. Ve 1.25’le 2 uygulaması 1.1 – 1.5 uygulamasından aradaki fark yani rakamsal bazda çok da büyük bir fark olacağını sanmıyorum. Ama

733

elbette bunun verilerine bakarak söylemek lazım. Çünkü önemli olan siz mesaiden sonra ne kadar ihtiyaç duyduğunuz ve ne kadar çalıştırdığınızdır. Dolayısıyla bu düzenlemeyle verimliliği de nispeten daha fazla yakalayacağınız için belki de 1.25-2 uygulaması bugün öngördüğümüzden bizi çok büyük bir farklı rakama ulaştırmazdı diye düşünüyorum. Bunu sadece öngörü olarak söylüyorum. Çünkü bu konuda tam hesap, kitap yapmış değilim. Fakat şunu da söyleyeyim. Yani şimdi iki neden olsun. Mesela 1 buçuk yaptık biz hafta sonlarını. İki neden olsun. Bana göre olsun. Niçin olsun? Çünkü, yani bir Pazar günü yada bir bayram günü siz ihtiyaç duyuyorsanız bir çalışana ve çalıştırıyorsanız, bana göre yani 1’e 2 çok değil. Ki elbette tasarruflu davranmak gerekir. İşte dünyada ekonomik sıkıntılar vardır. Bunu da düşünmek lazım. Doğru ama yani bir insanı eğer... Bayram çünkü özel bir şey. Yani 15.00’te mesai bitti, 15.30’da mesai bitti, 15.30’dan sonra yahu iki saat daha mesai yapman lazım, yada üç saat daha kalıp çalışması farklı bir şey, ama gerçekten bayram günü bir çalışanı çalıştırmak farklı bir şey. Ya da Pazar günü mesela daha farklı bir şey.

Dolayısıyla yani 1’e 1 buçuk yerine burada 1’e 2 uygulanabilirdi diye düşünüyorum. Gerçekten çalışan bunu hak ediyor. Özel sektörde bile bu konuda belli kurumsallaşmış örneklerinde vardır bu. Neden vardır? Çünkü gerçekten farklıdır. O yüzden yani 1.1 ile 1 buçuk uygulaması bu 1 Aralık’tan sonra bize iş verimliliği açısından getireceği kayıp daha çok olacaktır diye düşünüyorum. Ha, 1.25 2 olsa bir konsensüsle, o verimli kullanılması halinde o saatlerin, belki de rakamlar bazında bile yani bir balans sağlanabilirdi diye düşünürüm. Yani bunun üzerinde sanki sadece şöyle bir çalışma yapıldı; yahu bizim maliyemizde sıkıntı var. İşte, giderlerimiz belli yani ek mesai giderlerimiz çok, onun için ek mesai giderlerini aşağı çekelim. Nasıl çekelim? Uygulamada fazla saat çalıştırmayalım insanları. Öyle düşündük, bir başladık uygulamaya, tıkandık. Neden? Çünkü olmuyor. İş yürümüyor. Hade bu defa dedik ki, havuz yapalım. Havuz yaptık. E havuz da adaletli değil. Zaten adamlar bize söyledi sabahleyin Anayasa Mahkemesi, yani Mecliste şu yakıştırmayı raporda resmen söylediler, sabahleyin okudum, öğleden sonra diğer Tasarıda görüşürken. Büyük bir vicdansızlıktır diyor adamlar. Tamam, o havuz sisteminden de vazgeçtik, şimdi geldik ne oldu? Olmaz dedik. Yani bu gider lazım aşağı çekilsin. Çünkü uygulamada farklı uygulama çekmedi, yapamadık. Havuz sistemi olmadı yapamadık. Sabit rakam olmadı yapamadık. O zaman 1.1. Peki 1.1’de neyi sağlayacak bize? Matematiksel olarak baktığında, tamam. Ek mesai gideri ne kadar? 50 milyon. Bunu ne kadar aşağı çekebilirim? Ha 1 buçuk, 2, 1.1, 1.30 çarp böl çıkar eşittir çektim bunu 30 milyona. Kağıt üzerinde yazabilirsiniz bunu 30 milyon. Ama buradan düşündüğünüz 20 milyonluk tasarruf size 1.1 uygulamasından dolayı ekonomide ciddi sıkıntı yaratabilir. Ve bu da inanın bana daha büyük bir negatif değer yaratacaktır. Yani yıkımı daha çok olacaktır. Psikolojik yıkımdan bahsetmiyorum, rakamsal baz da olabilecek rakamdan, yıkımdan bahsediyorum. Ha şimdi işin bir de psikolojik boyutu var. O da nedir? E iştahı kalmazsa çalışanın nasıl ek mesaide verimli olacak? Yani saat 3.30’da mesai bitti adam diyecek ki “yahu bende gideyim kendi işimi yapayım, evime gideyim, dinleneyim, ailemle olayım. İki saat daha kaldığım da 1.1 için niçin çalışayım” diyecek. Ha 1.25 belki bir motivasyon kaynağı olabilir. Çünkü 1.1 de iyiden yani hiçbir şey demektir. Dolayısıyla bu çerçeveden baktığınız da, şimdi biz bu ve bundan sonrası Tasarılarda, ayrı ayrı ele aldığımız Tasarılarda her dairenin kendine ait Tasarılarında, Yasalarında şunu öngörüyoruz; ek

734

mesai ödeneklerini aşağı çekmeyi, toplam haftalık saati 39 saate bağlamayı düşündük. Şimdi, peki biz bunu bu şekilde ileriye dönük bazı projeksiyonları yapmadan “bunu yapacağız bu kadar mali disiplin adı altında tasarruf sağlayacağız” dedik ama başladı bu iş, geldi geldi uygulamada sıkıntılı hale geldi. Ne olacak? Bu defa diyeceğiz ki yahu biz bunu değiştirelim. Peki biz bunu o zaman niçin yapmadıydık? Yani bunun hesabını kitabını yaptı mıydık? Yok yapmadık. Kim yaptı? Birileri bizim için yaptı. Eğer biz kendimiz yapmazsak, birileri bizim için yapacak. Ve o zaman da uygulamada karşılaşacağımız sıkıntıları giderme şansımız da olmayacak. Ha günü geldiğinde gene işler yürümediği için değiştirmek zorunda da kalırsak, geleceğiz buralara diyeceğiz ya biz bunu yaptıydık ama olmadı, yürütemiyoruz bu işi. Niçin yürümüyor? E 1.1 olduğu için yürümüyor. E yahu doğrudur siz o zaman uyardıydınız ama yani işte biz de dedik ki yani mali açıdan bize de iyi bir tasarruf sağlasın. Doğru. Ama tutmadı. Onun için bunu değiştirmemiz lazım. Tıpkı şeyde olduğu gibi, havuz sisteminin bundan üç dört ay önce yürümeyeceğini Anayasa aykırı olduğunu eşitlik ilkesine söyledik buradan, ama anlatamadık derdimizi. Ne oldu? Anayasa Mahkemesi bize yakıştırmalarda bulundu. Bu dedi büyük bir vicdansızlıktır. Yani düşündüğünde olacak gibi değil. Yani biz burada bir şeyleri üretemiyor muyuz? Üretebiliyoruz. Tartışamıyor muyuz? Tartışabiliyoruz. E, peki yürütme bu konuda gerekli hazırlıkları yapmıyor mu? Yapmıyor olabilir ama yapabilir. Yapabilir. O güç bu ülkede vardır. O bilgi birikimi de vardır, o beyin de vardır. Diğer konuşmalarımda da söyledim. Bürokraside de gerçekten bu işi iyi yapabilecek, iyi organize edebilecek, iyi planlayabilecek arkadaşlarımız vardır, üniversitelerde de, akademisyenlerde de vardır. Tek yapacağımız iş, onlardan yararlanmak, ülkemizin geleceğiyle ilgili plan, projelerimizde onların görüşlerini alarak kurumlarımızı daha sağlıklı hale getirmek için, ülkemizi daha iyi yaşanabilir kılmak için projelerimizi hazırlayıp TC’li makamların önüne öyle gitmek. Nasıl ki Türkiye Cumhuriyeti IMF ile oturduğu zaman, IMF der ki kendisine, “sen bunu bunu yapman lazım.” O da der ki “tamam, ben bunu yapacağım ama bunu yapmayacağım. Bunu falan zamanda yapacağım.” Bir kavga dövüş, der ki “bu benim planımdır. Ben bunu bu şekilde yapacağım.” Ve o şekilde de uygular. O zaman biz de ekonomik ilişkilerimizde artık böylesine bir yaklaşım biçimini hayata geçirme zamanı gelmiştir. Yapacağız hazırlıklarımızı, çalışmalarımızı, gerek kurumlarımızla ilgili, gerekse sistemimizle ilgili ve gidip diyeceğiz ki TC makamlarına, “biz yaptık çalışmamızı, işte buradadır.” Onlar da alacak inceleyecek, diyecek ki “bu olmaz.” Biz de diyeceğiz ki “bu olmaz. Sizin söylediğiniz olmaz. Biz bunu yaparız, ama bunu bu tarihte yapmayız. Biz bunu yaparız, üç yıl sonra yaparız.” Neden? Çünkü üç yıllık bir geçiş dönemine ihtiyacı vardır, bu ülkenin sahip olduğu koşullar vardır. Tıpkı onların IMF’ye yaptığı gibi. Neden yapmayalım biz bunu? Yapabiliriz. Hazır bu konuda çalışma yapan insanlarımız da var. Dediğim gibi bürokraside de var, dairelerimizde de var. Biz bu konuda çalışma yapabiliriz. Yeter ki bunun iradesini ortaya koyalım. Ha, Meclisten de güç alalım. Ben zaten herhangi bir milletvekilin buna hayır diyeceğine de inanmıyorum. Herkes buna mutlak surette evet diyecektir. Yapalım bu çalışmayı. Bu dediğim şudur Sayın Bakan. Şimdi biz kendi ülkemizin koşullarına göre birtakım konularda, ekonomik konulardan bahsediyorum, kurumlarımızın durumunu gösteren, nasıl olması gerektiğini gösteren bir çalışmanın bizim bünyemizde yapılması gerektiğine inanıyorum. Bu çalışmayı yaparsınız, gidersiniz TC’li makamlara dersiniz ki, “biz bu çalışmamızı yaptık, bu şekilde öngörüyoruz. Yani biz bu geçişi yapacağız, ama üç yıl sonra yapacağız. Bu düzenlemeyi

735

bu yıldan yapacağız. Bu kurumu stratejik olarak elde tutacağız. Bu kurumun hizmet alanını özele açacağız, şunu şöyle yapacağız.” Geniş çaplı bir plan, proje hazırlarsınız. Bunu tabii mümkün olduğunca sivil toplum örgütleriyle de paylaşarak bir konsensüs noktası sağlayarak gidersiniz TC’li makamlara dersiniz ki aynen onların IMF’ye yaptığı gibi. “Biz böyle bir çalışma yaptık.” Alırlar incelerler, bakarlar, derler ki, “yok, bunu böyle yapın.” Biz de deriz ki “hayır, biz bunu böyle yapmayız. Böyle yaparsak bizim koşullarımıza göre uymaz, ters teper. Öngördüğümüz artılar gerçekleşmez, eksiye dönüşür.” Dolayısıyla bu konuda bir yol kat edebiliriz diye düşünüyorum. Ve bu Meclis de bu konuda üstüne düşeni yapar. Yeter ki biz bu konuda irade koyalım ortaya. Yani bakın sırada kurumlarımız var, konuşuluyor. Yani bunları konuşmak yerine tartışalım, belli noktalarda hemfikir olalım ve bunları masaya yatıralım. Ama kendi koşullarımıza göre yönlendirelim. Yoksa biz bunları yapmazsak işte hafta başı geçen Pazartesi Bütçe Komitesi lazım Çarşamba günü toplansın. Niçin toplansın?

AHMET ÇALUDA (Güzelyurt) (Yerinden) – Komitede konuşuldu zaten...

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Komitede konuştuklarımın üçte birini konuşuyorum. İsterseniz oradaki konuştuklarımı da söyleyim.

BAŞKAN – Toparlayalım Vekilim yavaş, yavaş.

BAYINDIRLIK VE ULAŞTIRMA BAKANI HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) – Hayır, toparlamazsa...

MUTLU ATASAYAN (Güzelyurt) (Yerinden) – Saat 1’e 20 var.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Bir şey değil.


ÖMER SOYER KALYONCU (Girne) (Yerinden) – Bak niçin yapamaz söyleyeyim sana.

Bu gece beş defa teklif ettiler bize, önce ara verelim, bitirelim. Sonra falan yasa da geçirilsin, sonra yahu sonuna kadar gidelim. Yani bir meseleyi enine boyuna konuşamayan, düşünemeyen insanlar nasıl ne konuşacaksın yahu.

AFET ÖZCAFER (Gazimağusa) (Yerinden) – Ömer Bey o taktiktir, taktik. Bak dağıttınız hepsiniz kaçtınız.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Evet Ergün Bey istediği için biraz daha devam edeceğim öyle dedi. Komite’de konuştuğum kadar konuşayım dedi.

AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Mal kararını buldu.

736

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Dolayısıyla, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii bu saatte konuşuyoruz, bizim sayemizde değil, sizin sayenizde.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Bizim rahatsızlığımız yok.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Yani siz devam ettirmeseydiniz Meclisi bu saate kadar, ısrar etmeseydiniz bizde bu saatte konuşmayacaktık.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) – Türkay Bey devam ettirseydi Teberrüken konuşmayacaktı.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Yani. Biz her türlü kolaylığı gösterdik bakın yerimden de söyledim, buraya çıktığımda da söyledim. Bu konuştuğumuz beş Yasa konuşacağımız, bunlar 1 Aralık’ta yürürlüğe girecek. Dolayısıyla ha bu hafta geçmiş, ha haftaya Pazartesi geçmiş, fark etmez. Çok açık ve net söylüyorum.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Onun hazırlığı vardır. Haftaya sigorta gelecek.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Hazırlıklar gene yapılabilir Sayın Bakan. Yani zaten komiteden geçtiği anda, yürürlük tarihi değişmeyecekseydi, bana o gün radyolarda sorduğunda ayni şeyi söyledim. 1 Aralık’sa bu, 1 Aralık’a göre hazırlanın ha. Öyleydi düşünceniz sizin ille de 1 Kasım’saydı, burada yapabilirdiniz tabii onu, Genel Kurul aşamasında yapılabilir onlar.

(Sayın Ünal Üstel Başkanlık Kürsüsünü Sayın Esat Ergün Serdaroğlu’na devreder)

Ya da atıyorum 1 Ocak’saydı misal olarak söylüyorum. Dolayısıyla hazırlık komiteden geçtiği anda yapılabilir. Kaldı ki, biz bir ay önce görüştüğümüz de bunu Meclis Komitesinde, o günden beri de yapılabilirdi yani. Ama maalesef yapılmadı, neden? Çünkü, yani belki de geçmezdik. Yani bu tek mesaiye bu dönem belki de geçmezdik gibi bir hava vardı sanki.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Değildi.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Vardı.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Değildi, değildi.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Hayır niyet vardı geçmeye. Niyet vardı.

TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Niyet açıktır.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Onu siz defalarca söylediniz. Ben zaten söylerim keşke Hükümette sizin gibi, sizin yaptığınız gibi yapsa. Yani bir şeyi

737

öngördüğünüzü halka paylaşmazsanız olmaz. Yaparsınız yapmazsınız, yaptıktan sonra sıkıntılar doğar, uygulama da elbette bunlar olacak. Ama paylaşacaksınız ki hem bir nabız tutasınız, hem bir göresiniz ortamı, hem de adım atacaksanız atasınız. Ha siz bunu üç ay önce söylemeseydiniz belki de bugün geçilmeyecekti. Onu rahatlıkla söyleyebilirim. Fakat işte şimdi bu 1.1, 1.5 rakamları belirlenirken sadece matematiksel olarak belirleniyor. Bence vahim tablo odur. Halbuki şimdi 39 saatin üzerinden bir çalışma yapıldı, hangi açıdan yapıldı? Bakanlar Kurulunun uhdesinde olan o çalışma saatleriyle ilgili yapıldı. Yani bir tek mesai öngörülsün. Kaçtan kaça daha verimli olabilir, işte öğlenden sonra ne kadar kalınırsa verim o kadar düşecek, bu da belli. Dolayısıyla ama bir yandan da işte okullar var, o konuştuğumuz daha geniş açıdan bakma, yani bu konuda doğrudur bir kafa yorma var. Zaten öyle olduğu için ve kısıtlar da olduğu için ideal adımı atamıyorsun. Ama bir taraftan da atmaya çalışıyorsun. Çünkü adım da atmazsan bazı işler de yürümez. Ama burada matematiksel olarak yapılan bu 1.1’ler, 1.5’ler meselesi bana göre ileride ters tepecek. Ters tepecek, bu uygulamaya geçtikten sonra, iki üç ay sonra, mesela bizim Mağusa’dan gelen Sayın Bakanlarımız, telefonlar susmayacak, “Liman çalışmıyor” diye. Saat 3.30’dan sonra. İşadamları, orada çalışanlar komisyoncular hepsi birden telefonlara sarılacak ve diyecekler ki be arkadaşlar, ne yaptınız yahu? Ne yaptık? Yahu biz bir düzenleme yaptık işte geleceğe dönük. Bakın matematiksel olarak da 1.1’e çektik. E, güzel yaptınız ama iş dönmüyor. Benim kaybettiğim parayı söyleyeyim mi sana diyecek adam. Yok söyleme diyeceğim. Neden? Çünkü adam sana söylerse o kaybettiği parayı, o zaman sen diyeceksin ki yahu biz tasarruf yaptığımızı zannettik ama maalesef demek ki ülke böyle bir kayba uğradı ekonomik açıdan.

Dolayısıyla bu konularda bu adımları atarken sadece matematiksel olarak bakıp atmamak gerekiyor. Onun için diyorum yani tartışma, tartışma yapılmalı. Yani biz bu Mecliste bu tartışma zeminini bir türlü zaten kuramadık. Tartışılması, konuşulması gereken konularda konuşup görüş alışverişinde bulunamıyoruz. Neden? Çünkü yönlendiremiyoruz birtakım bir şeyleri. Yani ya birileri yapıp getiriyor, ya biz artık son noktaya geldi, yahu bu böyle olmalıdır diyoruz. Halbuki olgunlaştırmak için bir tartışmaya öyle bir zemine ihtiyacı var bu ülkenin. Zaten bütün kesimler birbiriyle gergindir vaziyette. Dolayısıyla Meclis bu görevi yapmalı. Tabii bunda da en büyük görev yürütmeye düşer. Yani şimdi bu konuda Sayın Başbakan Avrupa Birliği Uyum Yasalarıyla ilgili bir titiz çalışma öngörüyorlar Ekonomi Bakanlığıyla beraber. Ve Avrupa Birliği uyum çerçevesinde hazırlanan o yasa tasarılarının mutlaka Bakanlar Kurulundan geçmesi gerekir. Bu konuda bizim ülkenin bu çalışmaları bir kenara itmemesi gerekiyor. Ne kurultaylar, ne seçimler, ne de bu mali açıdan yaşadığımız sıkıntılar. Ve bunlardan dolayı önümüze gelen tabi bu gibi uygulamalar bizi bundan alıkoymamalı. Örneğin Sayın İrsen Küçük ile aynı komitede çalıştık Sayın Başbakanla, Kamu İhale Yasası. Biliyorum, kendisi de bu konuda çok önem verdiği bir düzenlemedir. O zaman hep konuşurduk. Bu çok önemli bir hazırlık.

EKONOMİ VE ENERJİ BAKANI SUNAT ATUN (Yerinden) – Verdik Bakanlar Kuruluna yapsın.

738

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Biliyorum. Yani biliyorum, takip ediyorum. Onların içeriği ile ilgili zaten bir çalışma yapacağız bakalım nasıl bir katkı koyabiliriz diye. Yani bu Yasa örneğin çok önemli Kamu İhale Yasası. Bırakın Avrupa Birliğine uyumlu olma sürecini ama bu ülkede artık bu kıt kaynakların biraz daha verimli kullanılabilmesi için elle tutulur bir yasa. Yani artık işte en düşük teklifi verdi. Vermek zorunda değil. En iyi işi senin istediğin zamanda bitirecek olana verebilin. Çünkü bu ülkede bir ihaleye çıkıyorsun, en düşük verene vermek zorundasın. Neden? Ha, öyle bir zorunluluğun yoktur. Yazıyoruz da hepsinde, ama ya kamuoyu ne diyecek? Ya o olacak, ya bu olacak. Halbuki orada bir sürü kriterler var, referanslar aranıyor kullanılan malzemeye kadar. Önemli mi? Önemli. Yani biz zaten yaptığımız yatırımları zar zor kaynak yaratarak yapıyoruz, dolayısıyla bu yasalar çok önemli. Onun için Bakanlar Kurulundan bir an önce bunları geçirin Sayın Başbakan ve bu konuda çalışmalar hızlanmalı. Yani bir kamu reformu meselesi, bunu da biliyorum. Bu konuda üçlü kararnamelerle ilgili, yani bu çalışmaların bu ülkeye kazandırılması gerekiyor. Ha, bunlarla ilgili işte o zaman hani Maliye Bakanı sordu Sayın Ersin Tatar. İşte o zaman biz projelerimizi yapabileceğiz. O tip yasaları da hayata geçirdiğimizde, sadece Meclisten geçirmekle değil, hayata geçirdiğimizde, e tabii ki ben o zaman TC’li makamların önüne gideceğim diyeceğim ki benim ülkemdeki uygulama budur. Bu uygulama bu koşullara göre de benim planım ve projem budur, ben de senden bu şekilde bu projeye dayalı istiyorum bu yardımları diyeceğim ve yapacağım. O zaman zaten kimse itiraz etmeyecek göreceksiniz. Zaten Türkiye Cumhuriyeti bize yaptığı ekonomik yardımlarda bizden beklentisi mümkün olduğunca fazla verim elde ederek bunu ekonomiye daha pozitif bir şekilde kazandırmadır. E, o zaman ben bunu önerdiğimde kendine hayır diyecek. Demez ama alt yapını oluşturacaksın, yasalarını, yasal alt yapını, hedefini koyacaksın. E, Avrupa Birliği uyum programını da bir yandan başarı ile sürdürürsen sen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Türkiye Cumhuriyeti sana yok demez. Onun için bu konuda nasıl ki bu tasarılarda, bu çalışmaları titizlikle yapıyorsunuz ve sağ olasınız, yani böyle bir tablo uzun zaman görülmedi Mecliste. Muhalefet konuşur ve herkes dinliyor, yani o genel görüşme isteminin de anlamı kalmadı Sayın Başbakan. Demek ki böyle tasarılara ihtiyaç var. Demek ki böyle tasarıları da bulmuşken arada olumlu şeyleri de konuşmak gerekir, yani bu AB uyum paketi çok önemli. Onun için bir an önce bu konuda Avrupa Birliği Koordinasyon Merkezi zaten bu konuda titiz bir çalışma yürütüyor. Bakanlar Kurulundan geçsin bu tasarılar, gelsin Meclise konuşulsun, tartışılsın ve hayat bulsun.

EKONOMİ VE ENERJİ BAKANI SUNAT ATUN (Yerinden) – Yasaların yüzde 80’i Başsavcılıkta görüşüldü, üçte yeni yasa ekledik bunun yanına.

BAŞKAN – Evet, Sayın Konuşmacı toparlar mısın?

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Dolayısıyla Sayın Başkan, değerli milletvekilleri...

BAYINDIRLIK VE ULAŞTIRMA BAKANI HAMZA ERSAN SANER (Yerinden) – Sayın Başkan ikaz etti, bence artık Sayın Vekilim...

739

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Şimdi Ergün Bey, Sayın Başkanın koltuğuna oturmadan önce dediydi ki, komitedeki kadar konuş. Bende komitedeki kadar konuşacağım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri...

BAŞBAKAN İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) – Yani daha konuşacaksın?

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Yok toparlıyorum.

İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) (Devamla) – Tamam.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Tasarılar beş tane görüşeceğimiz bu konularla ilgili haftalık çalışma saati ve 1.1, 1.5 ek mesai ödenekleri ile ilgili. Uygulamada bunların sıkıntılarını göreceğiz ama en azından bundan sonraki süreçte tekrardan bu gibi metazori bu hafta, bugün falan gün bitmesi gereken tasarılarla bu Meclisi buluşturmamanızı buradan arzuluyorum, diliyorum. Bunlarla ilgili önceden hazırlık yapılması gerektiğinin altını çiziyorum. Devlet dairelerinde bu uygulamaya geçtikten sonra kaos yaşanmasın diye 1 Aralık’a kadar mutlak surette bu çalışmaların yapılması gerekiyor. Tek mesai uygulamasına geçtikten sonra devlet dairelerinde 1 Aralık’tan sonra christmas’tı, yılbaşıydı, bayram tatiliydi kimse birbirini tutamaz. Dört ucunu kaçırırız. O zaman çıkan kaos gerçekten halkı daha büyük oranda olumsuz bir şekilde etkiler. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Konuşmacı.



740

KÂTİP –

KAMU GÖREVLİLERİ (DEĞİŞİKLİK) YASA TASARISI


Kısa İsim7/1979 3/1982 12/1982 44/1982 42/1983 5/1984 29/1984 50/1984 2/1985 10/1986 13/1986 30/1986 31/1987

1. Bu Yasa, Kamu Görevlilileri (Değişiklik) Yasası olarak isimlendirilir ve aşağıda “Esas Yasa” olarak anılan Kamu Görevlileri Yasası ile birlikte okunur.

11/1988 33/1988 13/1989 34/1989 73/1989 8/1990 9/1990 42/1990 49/1990 11/1991 85/1991 11/1992 35/1992 3/1993 62/1993 10/1994 15/1994 53/1994 18/1995 12/1996 19/1996 32/1996 16/1997 24/1997

741

13/1998 40/1998 6/1999 48/1999 4/2000 15/2000 20/2001 43/2001 25/2002 60/2002 3/2003 43/2003 63/2003 69/2003 5/2004 35/2004 20/2005 32/2005 59/2005 10/2006 44/2006 72/2006 3/2007 57/2007 97/2007 11/2008 23/2008 34/2008 54/2008 82/2009


KÂTİP –

Esas Yasanın 27’nci Maddesinin

2. Esas Yasa, 27’nci maddesi kaldırılmak ve yerine aşağıdaki yeni 27’nci madde konmak suretiyle değiştirilir:

Değiştirilmesi “Ek Çalışma Ödeneği Hakkı

27. (1) Günlük çalışma saatleri dışında çalışmayı gerektirecek nitelikli olduğu Maliye İşleriyle Görevli Bakanlıkça saptanan hizmetlerde ve özel yasalarda belirtilen durumlarda, bu Yasaya bağlı kurumlarda çalışan kamu görevlilerine, aşağıdaki fıkralarda belirtilen esaslar çerçevesinde, ek çalışma ödeneği

742

verilir. (2) Ek çalışma ödeneği, normal çalışma ve idari

tatil günleri için 1.1 (bire bir nokta bir), hafta sonu tatilleri ile diğer resmi tatil günleri için 1.5 (bire bir nokta beş) olarak ödenir.

(3) Ek Çalışma ödeneğinin hesaplanmasında, çalışma saatleri açısından, bu Yasada öngörülen aylık çalışma süreleri esas alınır ve tatil günleri hesaplamada dikkate alınmaz. Bu hesaplamada ayrıca, kamu görevlisinin brüt aylığının ay içerisindeki çalışma saatlerine bölünmesiyle belirlenen saat başı birimi esas alınır ve yukarıda belirtilen 1.1 (bire bir nokta bir) ve 1.5 (bire bir nokta beş) kıstası bu ilkeler çerçevesinde uygulanır.

(4) Ek çalışma, ücret dışında herhangi bir yolla karşılanamaz ve en geç bir ay içinde ödenir.

(5) Üst kademe yöneticileri sınıfına giren kamu görevlilerine hiçbir şekilde ek çalışma ödeneği verilmez.

(6) Atanma koşullarında ek çalışma yapmaları öngörülen geçici personel ile sözleşmeli personele verilen ek çalışma ödeneğinin hesaplanmasında ise bu madde kuralları uygulanır.

(7) Kamu görevlileri Maliye İşleriyle Görevli Bakanlıktan onay almak kaydıyla aşağıdaki istisnai durumlar dışında aylık brüt maaşının % 25 (yüzde yirmi beş)’inden fazla ek çalışma ödeneğine hak kazanacak şekilde çalıştırılamaz. Elzem konularda Maliye İşleriyle Görevli Bakanlığın onayı ile bu oran %50 (yüzde elli)’ye çıkarılabilir.

Maliye İşleriyle Görevli Bakanlık bu madde kurallarındaki yetkisinin kullanılmasını kadro, oran ve süre bakımından sınırlarını çizerek kurum ve kuruluşların yöntemine devredebilir. Bu madde kuralları; kamu tüzel kişiliklerinde, kamu kuruluşlarında, yerel kuruluşlarda, en az % 10 (yüzde on) oranında Devlet ve kamu iştiraklerinde, kamu iştiraklerinde, kamu iktisadi teşebbüslerinde, döner sermayeli kurum ve kuruluşlarında, katma bütçeli kurum ve kuruluşlarda, Devletin yönetiminde veya denetiminde faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlarda, Vakıflar ve Vakıflar İdaresinde,

743

Merkez Bankasında, Kalkınma Bankasında veya belediye birliklerinde, bu Yasa kuralları çerçevesinde veya bu Yasa kuralları esas alınarak bağlı oldukları özel kurallar çerçevesinde görev yapan kişilerin, bu madde kapsamında bulunan herhangi bir göreve kimin tarafından ve hangi şekilde atandığına veya görevlendirildiğine bakılmaksızın, doğrudan doğruya veya gönderme yoluyla herhangi bir göreve atanması veya seçilmesi halinde, bu Yasa kuralları uyarınca veya kendi özel yasalarında veya Dairelerin Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) yasalarında aksine kural bulunup bulunmadığına bakılmaksızın o yasalar altında düzenleme yapılıncaya kadar tümüne uygulanır.

(8) Bu Yasa amaçları bakımından bu madde kurallarına bağlı olarak günlük sekiz saatlik ve haftalık çalışma saatlerinden fazla olmamak koşuluyla çalışan emniyet mensupları ek çalışma ödeneği almaya hak sahibidirler.”

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul Edenler?... Kabul Etmeyenler?... Çekimser?... oyçokluğu ile Kabul edilmiştir.

KATİP -

Esas Yasanın 105’inci

3. Esas Yasa, 105’inci maddesi kaldırılmak ve yerine aşağıdaki yeni 105’inci madde konmak suretiyle değiştirilir:

MaddesininDeğiştirilmesi “Çalışma

Saatleri105. (1) (A) Kamu görevlilerinin haftalık çalışma

süresi 39 saattir. Bu süreler Cumartesi ve Pazar günleri tatil olmak üzere düzenlenir. Ancak, vardiya veya rota usulüyle çalışan kamu görevlileri için Cumartesi ve Pazar günleri vardiya veya rota süresi içerisine düşmesi halinde tatil olarak düzenlenmez. Röntgen filmi çekiminde fiilen çalışan tabip ve teknik personelin günlük çalışma süreleri 5 saat olarak düzenlenir.

(B) Çalışma saatleri dışında çalışmaları öngörülen kamu görevlilerinin, çalışma saatleri dışında da çalışmaları esastır. Bu takdirde, ek

744

çalışma ödeneği ile ilgili 27’nci madde kuralları uygulanır.

(2) Çalışmanın başlama ve bitme saatleri ile ara dinlenme saatleri, Personel Dairesinin önerisi üzerine Bakanlar Kurulunca saptanır.

(3) Günün yirmi dört saatinde süreklilik gösteren kamu hizmetleri, hizmet teşkilatının kuruluş ve görev yasalarında veya tüzüklerinde gösterilir ve bu hizmetler vardiya usulü ile yürütülür. Bu hizmetlerde çalışan kamu görevlilerinin çalışma saatleri haftada 39 saat olmak üzere hizmet teşkilatının kuruluş ve görev yasalarında belirlenir.

(4) Düzensiz mesai usulü çalışma gerektiren kamu hizmetlerinde çalışma saatleri haftada 39 saat olmak üzere çalışmanın günü, başlama ve bitme saatleri ile ara dinlenme saatleri Personel Dairesinin önerisi üzerine Bakanlar Kurulunca saptanır.

(5) Yukarıdaki (3)’üncü fıkra kuralları saklı kalmak koşuluyla, sağlık servislerinde günün yirmidört saatinde süreklilik gösteren hizmetleri yerine getiren kamu görevlileri, normal mesai saatlerinde görev yapabilecekleri gibi, icapçı (on-call) çalışma usulüyle de görev yapabilirler. İcapçı (on-call) çalışma usulünün esas ve yöntemleri ile ödenecek ücretler, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak bir tüzükle düzenlenir. Ancak ödenecek ücretler, aylık maaşın %5’ini geçemez ve bu ödenekler emeklilik amaçları bakımından dikkate alınmaz. Ayrıca, icapçı (on-call) tahsisatı ile ek mesai ödeneği toplamı, barem karşılığı maaşı geçemez.

(6) Bu Yasada ve/veya bu Yasaya bağlı kurumların kuruluş yasalarında vardiya, rota veya düzensiz mesai usulüyle çalışması öngörülen kadroları tutan kamu görevlilerinin çalışma usul ve esasları, Başbakanlıkça hazırlanıp Bakanlar Kurulunca onaylanacak ve Resmi Gazete’de yayımlanacak bir tüzükle

745

düzenlenir.”


KÂTİP –

Yürürlükten Kaldırma68/2009

4. Bu (Değişiklik) Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak, Kamu Görevlileri Yasasının 27’nci Maddesinde Düzenlenmiş Olan Ek Çalışma Ödeneği Hakkının Yeniden Düzenlenmesine İlişkin Yasa yürürlükten kaldırılır.


KÂTİP –

Yürürlüğe Giriş

5. Bu (Değişiklik) Yasanın 3’üncü madde kuralları 1 Aralık 2010 tarihinden; diğer maddelerle ilgili kurallar ise Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten başlayarak yürürlüğe girer.


Sayın milletvekilleri; Tasarının madde madde görüşülmesi tamamlanmış, ikinci görüşmesi sona ermiştir. Tasarının üçüncü görüşmesi Kısa İsim okunmak ve bütünü oylanmak suretiyle yapılacaktır.


KÂTİP –

Kısa İsim 1. Bu Yasa, Kamu Görevlilileri (Değişiklik) Yasası olarak isimlendirilir ve aşağıda “Esas Yasa” olarak anılan Kamu Görevlileri Yasası ile birlikte okunur.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri; Tasarının bütününü oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri; dördüncü sırada Kamu Sağlık Çalışanları (Değişiklik No:2) Yasa Tasarısı ile Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesinin Tasarıya ilişkin raporu bulunmaktadır.


746



EKONOMİ, MALİYE, BÜTÇE VE PLAN KOMİTESİNİN“KAMU SAĞLIK ÇALIŞANLARI (DEĞİŞİKLİK NO:2) YASA TASARISI


Komitemiz, 20 Ekim 2010 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, Kamu Sağlık Çalışanları (Değişiklik No:2) Yasa Tasarısını, Ek’teki Sunuş Gerekçesi ile Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Başsavcılık, Personel Dairesi ve Çalışma Dairesi yetkililerinin vermiş oldukları bilgiler ışığında görüşmüş ve çalışmalarını tamamlamıştır.


Ek çalışma ödeneğini düzenleyen Esas Yasanın 25’inci maddesinin (2)’nci ve (3)’üncü fıkralarına değişiklik öngören Tasarının 2’nci maddesinde Komitemiz, sehven yazılmayan idari tatil sözdizisini (2)’nci fıkraya eklemiştir. Madde yapılan bu değişiklik ve teknik düzenlemelerle birlikte oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Çalışma saatlerini düzenleyen Esas Yasanın 102’nci maddesinin (1)’inci fıkrasının (A) bendine değişiklik öngören Tasarının 3’üncü maddesi, yapılan teknik düzenlemelerle birlikte oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Yürürlüğe girişle ilgili kuralı düzenleyen Tasarının 4’üncü maddesini Komitemiz yeniden kaleme almış ve Bakanlar Kurulunun çalışma günleri ile ilgili başlangıç ve bitiş saatlerini belirlemesine olanak sağlamak amacıyla bu (Değişiklik) Yasasının 3’üncü maddesinin 1 Aralık 2010 tarihinde ve diğer maddelerinin ise Resmi Gazete’de yayımlanması ile yürürlüğe gireceği şeklinde değiştirmiştir. Madde yapılan bu değişiklik ve teknik düzenlemelerle birlikte oyçokluğuyla kabul edilmiştir.




747



Ömer S. KALYONCU(Üye)

Afet ÖZCAFER(Üye)

Dr. Mehmet A. TANCER(Üye)

748

KAMU SAĞLIK ÇALIŞANLARI (DEĞİŞİKLİK) YASA TASARISI

GENEL GEREKÇE

Kamu Sağlık Çalışanları Yasasının Ek Çalışma ve Nöbet Ödeneği hakkını düzenleyen 25’inci maddesinde yer alan ek çalışma ödeneği oranlarının ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullarda dikkate alınarak bir miktar aşağıya çekilmesine, ayrıca yasada yer alan ve yaz aylarında haftalık 35 saat kış aylarında ise haftalık 40 saat olan çalışma saatleri ile ilgili düzenlemenin, kamudaki hizmetlerin daha etkin ve verimli bir şekilde yürütülebilmesi amacı ile tamamen kaldırılarak haftalık çalıma saatlerinin 39 saat olmak kaydıyla tek mesai şeklinde yeniden düzenlenmesine gerek duyulmuştur.

Kamu Sağlık Çalışanları (Değişiklik) Yasa Tasarısı dört maddeden oluşmaktadır.


Madde 1 Yasanın kısa ismini düzenlemektedir.

Madde 2 Esas Yasada 25’inci maddesinde değişiklik yapılarak ek çalışma ödeneği oranlarının ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullarda dikkate alınarak bir miktar aşağı çekilmesi amaçlanmıştır.

Madde 3 Esas Yasa 102’nci maddesinin (1)’inci fıkrasının (A) bendinde değişiklik yapılarak yaz ve kış ayları haftalık çalışma saatlerinin kaldırılarak haftalık çalışma saatlerinin 39 saat olarak tek mesai şeklinde düzenlenmesi amaçlanmıştır.

Madde 4 Yasanın yürürlüğe giriş tarihini düzenlemiştir.

749

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri; Rapor ve Tasarının bütünü üzerinde söz isteyen herhalde yoktur. Konuşmak isteyen var mı arkadaşlar?... Yoktur herhalde.

Sayın milletvekilleri; Rapor ve Tasarının bütünü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Tasarının madde madde görüşülmesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oybirliği ile kabul edilmiştir.

KATİP – KAMU SAĞLIK ÇALIŞANLARI

(DEĞİŞİKLİK NO:2) YASA TASARISI


Kısa İsim6/2009 75/2009 37/2010

1. Bu Yasa, Kamu Sağlık Çalışanları (Değişiklik No:2) Yasası olarak isimlendirilir ve aşağıda “Esas Yasa” olarak anılan Kamu Sağlık Çalışanları Yasası ile birlikte okunur.

ABBAS SINAY (Girne) (Yerinden) - Oyçokluğu ile Başkan.

BAŞKAN – E kaldırınız lütfen anladık yoruldunuz ama Sayın milletvekilleri; yoruldunuz ama elinizi, herhalde kaldırabilirsiniz.

ÖMER SOYER KALYONCU (Girne) (Yerinden) – Söyle bakalım kaç el kaldırdı?

BAŞKAN – Kaldırdılar, iki kişi kaldırdı örnek sizden hiç kalkmadı. Peki oyçokluğu ile kabul edilmiştir. Lütfen uyarın bizi.

ÖMER SOYER KALYONCU (Yerinden) (Devamla) - Burası karagözün perdesi değil Sayın Başkan.

BAŞKAN – Estağfurullah ama sordum ben, lütfen.

ABBAS SINAY (Yerinden) (Devamla) - Ama bakmadınız. Sayın Başkan

BAŞKAN – Baktım ben. Kabul eden, Etmeyiniz dedim baktım, olur mu öyle? Eğer uykunuz geldiyse lütfen belirtin. Öyledir bu işler. Madde madde okuyunuz lütfen.

750

KATİP –

KAMU SAĞLIK ÇALIŞANLARI (DEĞİŞİKLİK NO:2) YASA TASARISI


Kısa İsim6/2009 75/2009 37/2010



KATİP –

Esas Yasanın 25’inci Maddesinin

2. Esas Yasa, 25’inci maddesinin (2)’nci ve (3)’üncü fıkraları kaldırılmak ve yerlerine sırasıyla aşağıdaki yeni (2)’nci ve (3)’üncü fıkralar konmak suretiyle değiştirilir:

Değiştirilmesi“(2) Ek çalışma ve nöbet ödeneği, normal çalışma ve idari tatil

günleri için 1.1 (bire bir nokta bir), hafta sonu tatilleri ile diğer resmi tatil günlerinde 1.5 (bire bir nokta beş) olarak ödenir.

(3) Ek çalışma ve nöbet ödeneğinin hesaplanmasında, çalışma saatleri açısından, bu Yasada öngörülen aylık çalışma süreleri esas alınır ve tatil günleri hesaplamada dikkate alınmaz. Bu hesaplamada ayrıca, kamu sağlık çalışanının brüt aylığının ay içindeki çalışma saatlerine bölünmesiyle belirlenen saat başı birimi esas alınır ve yukarıda belirtilen 1.1 (bire bir nokta bir) ve 1.5 (bire bir nokta beş) kıstası bu ilkeler çerçevesinde uygulanır.”


KATİP –

Esas Yasanın 102’nci Maddesinin

3. Esas Yasa, 102’nci maddesinin (1)’inci fıkrasının (A) bendi kaldırılmak ve yerine aşağıdaki yeni (A) bendi konmak suretiyle değiştirilir:

Değiştirilmesi “(A) Tabiplik Hizmetleri Sınıfında çalışan kamu sağlık çalışanları dışındaki kamu sağlık çalışanlarının haftalık çalışma saatleri 39 saat olup, Cumartesi ve Pazar günleri hafta sonu tatili olmak üzere

751

düzenlenir.”

BAŞKAN – 3’ncü maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul Edenler?... Kabul Etmeyenler?... Çekimser?... oyçokluğu ile Kabul edilmiştir.

KATİP –

Yürürlüğe Giriş 4. Bu (Değişiklik) Yasanın 3’üncü madde kuralları 1 Aralık 2010 tarihinden; diğer madde kuralları ise Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten başlayarak yürürlüğe girer.


Sayın milletvekilleri; tasarının madde madde görüşülmesi tamamlanmış, ikinci görüşmesi sona ermiştir. Tasarının üçüncü görüşmesi Kısa İsim okunmak ve bütünü oylanmak sureti ile yapılacaktır. Kısa İsmi okuyunuz lütfen.

KATİP –

Kısa İsim6/2009 75/2009 37/2010


BAŞKAN – Sayın milletvekilleri; tasarının bütününü oylarınıza sunuyorum. Kabul Edenler?... Kabul Etmeyenler?... Çekimser?... oyçokluğu ile Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri; Beşinci sırada İş (Değişiklik) Yasa Tasarısı ile Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesinin Tasarıya ilişkin raporu bulunmaktadır. Sayın Komite Başkanı raporunuzu sunar mısınız lütfen.

752



EKONOMİ, MALİYE, BÜTÇE VE PLAN KOMİTESİNİN“İŞ (DEĞİŞİKLİK ) YASA TASARISI

(Y.T. NO:108/2/2010)”NA İLİŞKİN RAPORUDUR

Komitemiz, 20 Ekim 2010 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, İş (Değişiklik) Yasa Tasarısını, Ek’teki Sunuş Gerekçesi ile Maliye Bakanlığı, Başsavcılık, Personel Dairesi ve Çalışma Dairesi yetkililerinin vermiş oldukları bilgiler ışığında görüşmüş ve çalışmalarını tamamlamıştır.

Tasarının kısa ismini düzenleyen 1’inci maddesi, aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Fazla çalışma ücreti ile ilgili kuralları düzenleyen Esas Yasanın 27’nci maddesinin (3)’üncü fıkrasının (A) ve (B) bentlerine değişiklik öngören Tasarının 2’nci maddesi, yapılan teknik düzenlemelerle birlikte oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Yürürlüğe girişi düzenleyen Tasarının 3’üncü maddesi, aynen ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir.




753



Ömer S.KAYLYONCU(Üye)

Afet ÖZCAFER(Üye)

Dr.Mehmet TANCER(Üye)

754

EK –

İŞ (DEĞİŞİKLİK) YASA TASARISI

GEEL GEREKÇE

Değiştirilmiş şekliyle 22/1922 sayılı İş Yasası’nın 27’nci maddesi fazla çalışma koşulları ve fazla çalışma ücretini düzenlemektedir. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik koşullar dikkate alınarak ve kamu sektöründe atılacak adımlara paralel olarak çalışma hayatını düzenleyen mevzuatta yeknesaklık sağlamak amacıyla belirlenmiş olan fazla mesai ücretlerinde uygulanacak katsayıların bir miktar azaltılması düşünülmüş ve bu yönde yeniden düzenleme yapılarak ilgili madde değiştirilmiştir.

MADDE GEREKÇELERİ

Madde 1. Yasa’nın kısa ismini düzenlemektedir.

Madde 2. Esas Yasa’nın 35’inci maddesinin (3)’üncü fıkrasının (A) ve (B) bentlerinde belirlenen fazla mesai ücretlerinde uygulanacak katsayılar azaltılarak yeniden yazılmıştır.

Madde 3. Bu Yasa’nın yürürlüğe giriş tarihini düzenlemektedir.

755

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın milletvekilleri; Rapor ve Tasarının bütünü üzerinde söz isteyen var mı?... Yoktur.



KÂTİP –

İŞ (DEĞİŞİKLİK) YASA TASARISI


Kısa İsim22/1992 30/1993 25/2000 51/2002 15/2004

1. Bu Yasa, İş (Değişiklik) Yasası olarak isimlendirilir ve aşağıda “Esas Yasa” olarak anılan İş Yasası ile birlikte okunur.


KÂTİP –

Esas Yasanın 27’nciMaddesinin

2. Esas Yasa, 27’nci maddesinin (3)’üncü fıkrasının (A) ve (B) bentleri kaldırılmak ve yerlerine sırasıyla aşağıdaki yeni (A) ve (B) bentleri konmak suretiyle değiştirilir:

Değiştirilmesi“ (A) Her fazla saat çalışma için verilecek ücret, normal günlük

çalışma ücretinin saat başına düşen miktarın %10 yükseltilmesi suretiyle ödenir.

(B) Hafta tatili ve resmi tatil günlerinde her fazla saat çalışma için verilecek ücret, normal günlük çalışma ücretinin saat başına düşen miktarın %50 yükseltilmesi suretiyle ödenir.”


756

KÂTİP –

Yürürlüğe Giriş 3. Bu Yasa, Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten başlayarak yürürlüğe girer.


Sayın milletvekilleri; Tasarının madde madde görüşülmesi tamamlanmış, ikinci görüşmesi sona ermiştir. Tasarının üçüncü görüşmesi Kısa İsim okunmak ve bütünü oylanmak suretiyle yapılacaktır.


KÂTİP –

Kısa İsim 1. Bu Yasa, İş (Değişiklik) Yasası olarak isimlendirilir ve aşağıda “Esas Yasa” olarak anılan İş Yasası ile birlikte okunur.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri; Tasarının bütününü oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Kabul etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri; altıncı sırada Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) (Değişiklik) Yasa Tasarısı ile Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesinin Tasarıya ilişkin Raporu bulunmaktadır.


757



EKONOMİ, MALİYE, BÜTÇE VE PLAN KOMİTESİNİN“VAKIFLAR ÖRGÜTÜ VE DİN İŞLERİ DAİRESİ (KURULUŞ, GÖREV VE

ÇALIŞMA ESASLARI) (DEĞİŞİKLİK) YASA TASARISI (Y.T.NO:119/2/2010)”NA İLİŞKİN RAPORUDUR

Komitemiz, 20 ve 22 Ekim 2010 tarihlerinde yapmış olduğu toplantılarda, Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) (Değişiklik)Yasa Tasarısını, Ek’teki Sunuş Gerekçesi ile Maliye Bakanlığı, Başsavcılık, Personel Dairesi ve Çalışma Dairesi yetkililerinin vermiş oldukları bilgiler ışığında görüşmüş ve çalışmalarını tamamlamıştır.


Ek çalışma ödeneğini düzenleyen Esas Yasanın 53’üncü maddesinin (1)’inci ve (2)’nci fıkralarına değişiklik öngören Tasarının 2’nci maddesi yapılan teknik düzenlemelerle birlikte oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Çalışma saatlerini düzenleyen Esas Yasanın 131’inci maddesine değişiklik öngören Tasarının 3’üncü maddesi, yapılan teknik düzenlemelerle birlikte oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Yürürlüğe girişle ilgili kuralı düzenleyen Tasarının 4’üncü maddesini Komitemiz yeniden kaleme almış ve Bakanlar Kurulunun çalışma günleri ile ilgili başlangıç ve bitiş saatlerini belirlemesine olanak sağlamak amacıyla bu (Değişiklik) Yasasının 3’üncü maddesinin 1 Aralık 2010 tarihinde ve diğer maddelerinin ise Resmi Gazete’de yayımlanması ile yürürlüğe gireceği şeklinde değiştirmiştir. Madde yapılan bu değişiklik ve teknik düzenlemelerle birlikte oyçokluğuyla kabul edilmiştir.


Komite Başkan Vekili Sayın Teberrüken Uluçay, Tasarının tek tek maddelerine ret oyu kullanmış ancak son oylamaya katılmamıştır. Komite Üyelerinden Sayın Ömer S. Kalyoncu ise Tasarının tek tek maddelerine ve tümüne ret oyu kullanmıştır.

758


759


(Son oylamaya katılmadı.)Teberrüken ULUÇAY

(Başkan Vekili)

Ömer S. KALYONCU(Üye)

Afet ÖZCAFER(Üye)

Dr. Mehmet A. TANCER(Üye)

760

VAKIFLAR ÖRGÜTÜ VE DİN İŞLERİ DAİRESİ (KURULUŞ, GÖREV VE ÇALIŞMA ESASLARI) (DEĞİŞİKLİK) YASA TASARISI

GENEL GEREKÇE

Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi Yasasının Ek Çalışma Ödeneği hakkını düzenleyen 53’üncü maddesi yeniden düzenlenerek ek çalışma ödeneği oranlarının ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullar da dikkate alınarak bir miktar aşağıya çekilmesine, Yasada yer alan yaz ayları ve kış ayları mesaisi tamamen kaldırılarak haftalık çalışma saatlerinin 39 saat olmak kaydıyla tek mesai şeklinde yeniden düzenlenmesine gerek duyulmuştur.

Bu nedenle ekte sunulan Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) (Değişiklik) Yasa Tasarısı hazırlanmıştır.

Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) (Değişiklik) Yasa Tasarısı dört maddeden oluşmaktadır.


Madde 1 Yasanın kısa ismini düzenlemektedir.

Madde 2 Esas Yasada 53’üncü maddesinde değişiklik yapılarak ek mesai oranları bir miktar aşağı çekilmesi amaçlanmıştır.

Madde 3 Esas Yasa 131’nci maddesinde yer alan yaz ayları ve kış ayları çalışma saatleri kaldırılmak ve haftalık çalışma saatlerinin 39 saat olmak üzere tek mesai şeklinde düzenlenmiştir.

Madde 4 Yasanın yürürlüğe giriş tarihini düzenlemektedir.

761

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri; Rapor ve Tasarının bütün üzerinde söz isteyen var mı?... Yoktur.


Tasarıyı madde madde okuyunuz lütfen.

KATİP –

VAKIFLAR ÖRGÜTÜ VE DİN İŞLERİ DAİRESİ (KURULUŞ, GÖREV VE ÇALIŞMA ESASLARI) (DEĞİŞİKLİK) YASA TASARISI


Kısa İsim 73/1991 51/1992 32/1993 27/1998 47/1998 25/1999 48/2000 26/2001 29/2002 30/2003 78/2009

1. Bu Yasa, Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) (Değişiklik) Yasası olarak isimlendirilir ve aşağıda “Esas Yasa” olarak anılan Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) Yasası ile birlikte okunur.


KATİP –

Esas Yasanın 53’üncü Maddesinin Değiştirilmesi

2. Esas Yasa, 53’üncü maddesinin (1) ve (2)’nci fıkraları kaldırılmak ve yerlerine sırasıyla aşağıdaki yeni (1)’inci ve (2)’nci fıkralar konmak suretiyle değiştirilir:

“(1) Ek çalışma ödeneği, normal çalışma günleri için 1.1 (bire bir nokta bir) hafta sonu tatilleri ile diğer resmi tatil günleri için 1.5 (bire bir nokta beş) olarak ödenir.

(2) Ek çalışma ödeneğinin hesaplanmasında, çalışma saatleri açısından, bu Yasada öngörülen aylık çalışma süreleri esas

762

alınır ve tatil günleri hesaplamada dikkate alınmaz. Bu hesaplamada ayrıca, memurun brüt aylığının ay içerisindeki çalışma saatlerine bölünmesiyle belirlenen saat başı birimi esas alınır ve yukarıda belirtilen 1.1 (bire bir nokta bir) ve 1.5 (bire bir nokta beş) kıstası bu ilkeler çerçevesinde uygulanır.”


KATİP –

Esas Yasanın 131’inciMaddesinin

3. Esas Yasa, 131’inci maddesi kaldırılmak ve yerine aşağıdaki yeni 131’inci madde konmak suretiyle değiştirilir:

Değiştirilmesi “Çalışma 131. Saatleri

(1) (A) Memurların haftalık çalışma süresi 39 (otuz dokuz) saattir. Bu süreler, Cumartesi ve Pazar günleri tatil olmak üzere düzenlenir. Ancak, vardiya veya rotasyon usulüyle çalışan memurlar için Cumartesi ve Pazar günleri vardiya veya rota süresi içerisine düşmesi halinde tatil olarak düzenlenmez.

(B) Çalışma saatleri dışında çalışmaları öngörülen memurların, çalışma saatleri dışında da çalışmaları esastır. Bu takdirde, ek çalışma ödeneği ile ilgili 53’üncü maddesi kuralları uygulanır.

(2) Çalışmanın başlama ve bitme saatleri ile ara dinlenme saatleri Bakanlar Kurulunun kamu görevlileri için saptayacağı saatlerin aynıdır.

(3) Düzensiz mesai usulü çalışma gerektiren hizmetlerde çalışma saatleri haftada 39 (otuz dokuz) saat olmak üzere, çalışma günü başlama ve bitme saatleri ile ara dinlenme saatleri Genel Müdürün önerisi üzerine Yönetim Kurulunca saptanır.”


KATİP –

Yürürlüğe Giriş 4. Bu (Değişiklik) Yasanın 3’üncü madde kuralları 1 Aralık 2010

763

tarihinden; diğer madde kuralları ise Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten başlayarak yürürlüğe girer.


Sayın milletvekilleri; tasarının madde madde görüşülmesi tamamlanmış ikinci görüşmesi sona ermiştir. Tasarının üçüncü görüşmesi ivediliği olmadığından sonraki birleşimde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri; yedinci sırada Sivil Savunma Teşkilatı Personel (Değişiklik) Yasa Tasarısı Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesinin Tasarıya İlişkin Raporu bulunmaktadır. Sayın Komite Başkanı raporunuzu sunar mısınız lütfen.

764



EKONOMİ, MALİYE, BÜTÇE VE PLAN KOMİTESİNİN“SİVİL SAVUNMA TEŞKİLATI PERSONEL (DEĞİŞİKLİK) YASA TASARISI


Komitemiz, 20 ve 22 Ekim 2010 tarihlerinde yapmış olduğu toplantılarda, Sivil Savunma Teşkilatı Personel (Değişiklik)Yasa Tasarısını, Ek’teki Sunuş Gerekçesi ile Maliye Bakanlığı, Başsavcılık, Personel Dairesi ve Çalışma Dairesi yetkililerinin vermiş oldukları bilgiler ışığında görüşmüş ve çalışmalarını tamamlamıştır.


Çalışma saatlerini düzenleyen Esas Yasanın 99’uncu maddesine değişiklik öngören Tasarının 3’üncü maddesi, yapılan teknik düzenlemelerle birlikte oyçokluğuyla kabul edilmiştir.

Yürürlüğe girişle ilgili kuralı düzenleyen Tasarının 3’üncü maddesini Komitemiz yeniden kaleme almış ve Bakanlar Kurulunun çalışma günleri ile ilgili başlangıç ve bitiş saatlerini belirlemesine olanak sağlamak amacıyla bu (Değişiklik) Yasasının 1 Aralık 2010 tarihinde yürürlüğe gireceği şeklinde değiştirmiştir. Madde yapılan bu değişiklik ve teknik düzenlemelerle birlikte oyçokluğuyla kabul edilmiştir.


Komite Başkan Vekili Sayın Teberrüken Uluçay, Tasarının tek tek maddelerine ret oyu kullanmış ancak son oylamaya katılmamıştır. Komite Üyelerinden Sayın Ömer S. Kalyoncu ise Tasarının tek tek maddelerine ve tümüne ret oyu kullanmıştır.


765


(Son Oylamaya Katılmadı)Teberrüken ULUÇAY

(Başkan Vekili)

Ömer S.KAYLYONCU(Üye)

Afet ÖZCAFER(Üye)

Dr.Mehmet TANCER(Üye)

766

-EK –

SİVİL SAVUNMA TEŞKİLATI PERSONEL (DEĞİŞİKLİK) YASA TASARISI

GENEL GEREKÇE

Sivil Savunma Teşkilatı Personel Yasası’nda yer alan haftalık çalışma süresi, yaz aylarında otuz beş, kış aylarında kırk saat’la ilgili düzenlemenin, 7/1979 sayılı Kamu Görevlileri Yasasına paralellik sağlamak ve hizmetlerin daha etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesi amacıyla yaz ve kış ayları mesaisi tamamen kaldırılarak haftalık çalışma saatlerinin 39 saat olmak kaydıyla tek mesai şeklinde yeniden düzenlenmesine gerek duyulmuştur.

Sivil Savunma Teşkilatı Personel (Değişiklik) Yasa Tasarısı iç maddeden oluşmaktadır.

MADDE GEREKÇELERİ

Madde 1. Yasanın kısa ismini düzenlemektedir.

Madde 2. Esas Yasa 99’uncu maddesinde yer alan yaz ayları ve kış ayları çalışma saatleri kaldırılmak ve haftalık çalışma saatlerinin 39 saat olmak üzere tek mesai şeklinde düzenlenmiştir.

Madde 3. Yasa’nın yürürlüğe giriş tarihini düzenlemektedir.

767


Sayın milletvekilleri; Raporun ve Tasarının bütünü üzerinde söz isteyen var mı? Buyurun Sayın Teberrüken Bey.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Gazimağusa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her ne kadar da diğer sabah görüştüğümüz barem düzenlemesi Yasa Tasarısında bize ısrarlara bilgi vermemişsiniz. Ama biz bu konuşulan Tasarı ile ilgili bilgi vermek zorundayız. Sanırım ilginizi çekecektir. Şu ana kadar yaptığımız tasarılarda ek mesai ödeneğini 1.1 ve 1.5 olarak düzenledik. Ama şu an konuştuğumuz Sivil Savunmada bu düzenleme 1.1 ve 1.5 olarak yer almamaktadır. Bilemiyorum, tabii bu Genel Kurulun ne kadar dikkatini çekecektir. Ya da ne yaptığımızı biliyor muyuz? İşin açıkçası! Şimdi Tasarının 2’nci maddesinden esas Yasanın 99’uncu maddesinin değiştirilmesi maddesinde 99-1(a) 39 saati ön görür. (b)’de çalışma saatleri dışında çalışmaları ön görülen Sivil Savunma görevlilerinin çalışma saatleri dışında da çalışmaları esastır. Bu takdirde ek çalışma ödeneğini ile ilgili bu Yasanın 33’üncü madde kuralları uygulanır. Bakıyoruz, 33’üncü madde nedir? 33’üncü madde ek çalışma ödeneği hakkını düzenler, 33(1) Bakanlar Kurulunca saptanan günlük çalışma saatleri dışında ivedilikle tamamlanması gereken görevlerde çalıştırılan Sivil Savunma görevlilerine 99’uncu madde kuralları saklı kalmak koşulu ile aşağıdaki fıkralarda belirtilen kurallar çerçevesinde ek çalışma ödeneği verilir. (2) ek çalışma ödeneği normal çalışma günler için bire bir buçuk, hafta sonu tatilleri ile diğer resmi tatil günleri için bire iki olarak ödenir. Evet, yani bu kadar tasarrufu ön gördüğümüz bu beş tasarıda ek mesai ödeneğini bire bir nokta bir, bire bir nokta beş diye düzenledik, çünkü öyle öngörü vardı. Ama Sivil Savunma Teşkilatı için yapılan düzenlemede 33’üncü maddeye atıfta bulunuyor, 33’üncü maddeye de baktığınızda düzenleme aynen orada o şekilde kalıyor.

ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Lefkoşa) (Yerinden) – Biz gücümüzün yettiğini döveriz.

TEBERRÜKEN ULUÇAY (Devamla) - Şimdi Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada üstünde durmak istediğim nokta şu, şimdi Sivil Savunma Teşkilatı ile ilgili yapılan bu düzenlemede biz bunu Komitede konuştuk. Komitede de arkadaşlar ile hem fikir olduk ki bu düzenleme yapılacak. Ancak şunu saptadık, Komiteye bilgi vermeye gelen görevlilerden bir arkadaş orada dedi ki siyasi irade böyle istedi. Yani hatta bu konuyu bu şekilde konuştuğumuzda Sayın Mehmet Tancer de bunun doğru olmadığını söyledi ama Personel Dairesi Müdürü geldi Sayın Mehmet Tancer’e bir şey söyledi. Sayın Mehmet Tancer de dedi tamam. Ben dedi geri çektim itirazımı. Arkasından diğer arkadaş dedi ki siyasi irade böyle istedi. Şimdi Sivil Savunma Teşkilatında zaten burada yazılan bir nokta beş, bire bir nokta beş, bire iki uygulaması yapılmıyor. Kendi içerisinden onlar vardiya sistemi ile bu işleri yürüttükleri için Bu yasalarında böyle bir madde, 1’e 1.5, 1’e 2 dahi olsa fark etmiyor. 1’e 1.1, 1’e 1.5 dahi olsa gene fark etmiyor. Ama maalesef bunu komitede arkadaşlarla birlikte biz saptıyoruz. 33’üncü maddenin ne olduğuna baktığımızda da karşımıza bu tablo çıkıyor. Doğal olarak biz de diyoruz ki, acaba unutuldu mu? Orada oluşan hava, hayır unutulmadı. Bilakis Sivil Savunmaya müdahale etmek istenmediği için siyasi irade öyle tecelli etti. Karşılaştığımız tablo bu

768

orada. Ha sonra bunu Sivil Savunma Teşkilatından da öğreniyoruz ki yazsa da fark etmez yazmasa da fark etmez. Bu değişikliği yapsanız da fark etmez, yapmasanız da fark etmez. Ama bu değişikliğin mutlaka yapılması gerekir. Neden? Çünkü diğerlerinin yasalarında 1.1, 1’e 1.1, 1’e 1.5 yazıyorken bunu 1’e 1.5, 1’e 2 olarak tutmak anlamsız olur. Dolayısıyla Sivil Savunma Teşkilatı ile ilgili bu tasarıda, lazım Bakanlar Kurulu süratle bunu hazırlasın, gelsin, bu tasarı da Genel Kuruldan geçsin, bu 33’üncü madde bu şekilde düzenlensin. Yoksa bu şekli ile okunduğu zaman ve ileride de bakıldığı zaman, demek ki buralarda yanlış bir uygulama var yada uygulama yok yada başka başka soru işaretleri gündeme gelecektir. Dolayısıyla bu Genel Kurulun bilgisine getirilmeliydi diye düşünüyorum, esas söz almamın nedeni de bu. Yani beş tane yasayı koyduk arka arkaya, bizim Genel Başkanımız Sayın Ferdi Sabit Soyer’in dediği gibi otomatik pilota bağlandı, takır takır gidiyor. Sayın Başkan da eller kalksın diyor ama ellerin niçin kalktığını bilmek gerekiyor. Bu yaptığınız beş tasarının içinde bu sonuncusunda, ek mesai ödeneklerinde düzenleme 1.1 ile 1.5 değil. Doğruydu, uygulanmazdı ayrı bir konu. Değişse fark etmez değişmese fark etmez ama bu konuda bunun bir an önce Bakanlar Kurulundan geçip Genel Kuruldan değişmesi gerekiyor. Aksi taktirde orada oluşan hava bize bu sonucu daha sıkıntılı bir şekilde geri döndürebilir. Neyi? Siyasi irade böyle tecelli etti. Halbuki Sivil Savunma Teşkilatında vardiya sistemi uygulanıyor ve orada ek mesai ödenekleri yerine çalışanlara dönük ödüllendirme sistemi gibi bir sistem kullanılıyor ve vardiya sistemi ile birlikte. O zaman da bu tasarıda böylesine bir değişikliğin öngörülmesi gerekliydi ama bunu apar topar, böyle 2-3 gün içerisinde düşünenler unutuyor, sonra da hali ile siyasi irade böyle tecelli ettiriliyor. O zaman da insan şu soruyu soruyor. Neden biz kendi kendimize bu tasarıların değişikliğini yapmayalım. Neden biz kendi kendimize bu ihtiyaçlarımızı saptamayalım ve ona göre düzenlemelerimizi yapmayalım.

Teşekkür eder, saygılar sunarım.


Buyurun Sayın Mutlu.

MUTLU ATASAYAN (Güzelyurt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Teberrüken kardeşimiz bu Sivil Savunma ile ilgili yasal düzenleme hakkında geniş detaylı bilgiler verdi. Doğrudur. Sivil Savunma ile ilgili bu yasal düzenlemede mesai, ek mesailerin eskisi gibi kaldığı gerçektir, doğrudur. Biz bunu Komitede görüşürken bunun farkına vardık. Bu Komiteye bu gelirken bir hata sonucu böyle gelmiştir. Bu değişikliği biz orada yapamazdık. Çünkü 33’üncü madde bizim önümüzde değildi. Dolayısıyla teknik olarak bunu değiştirmek mümkün değildi. Ancak mesai saatlerinin 39 saate çekilmesi bu Yasada olduğu için bu Yasanın diğerleri ile birlikte geçmesi gerekiyor. Onu biz geçirdik. Yalnız bu ek mesai ile ilgili düzenleme diğer yasalar ile yeknesaklık sağlaması bakımdan, zaten Teberrüken arkadaşımda söyledi, Sivil Savunma şu anda ek mesai ödemiyor. Ödememesine rağmen diğer yasalar ile uyum içerisinde olması için bu yasal düzenlemede yapılmaktadır ve Bakanlar Kurulundan, ilk Bakanlar Kurulundan geçip, Meclise gelip o da aynı şekilde diğer yasalarla birlikte aynı şekilde geçecektir. Bunun bilgisini vermek istedim. Teşekkür ederim.

769

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Vekilim.,

BAŞBAKAN İRSEN KÜÇÜK (Yerinden) – Sayın Başkan, ad okunarak yoklama yapılmasını öneririm.

BAŞKAN – Evet, yoklama yapalım lütfen.

(Ad okunarak yoklama yapılır)

BAŞKAN – Evet, nisabımız vardır.

Sayın milletvekilleri; Rapor ve Tasarının bütünü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Tasarının madde madde görüşülmesine geçilmesini maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.


KATİP –

SİVİL SAVUNMA TEŞKİLATI PERSONEL (DEĞİŞİKLİK)YASA TASARISI


770

Kısa İsim 2/1980 5/1982 15/1982 11/1984 40/1984 34/1986 53/1987 35/1988 40/1988 51/1990 30/1992 49/1994 12/2001 28/2001 44/2002 16/2004 16/2005 77/2009

1. Bu Yasa, Sivil Savunma Teşkilatı Personel (Değişiklik) Yasası olarak isimlendirilir ve aşağıda “Esas Yasa” olarak anılan Sivil Savunma Teşkilatı Personel Yasası ile birlikte okunur.

BAŞKAN – 1’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

KATİP –

Esas Yasanın 99’uncu Maddesinin

2. Esas Yasa, 99’uncu maddesi kaldırılmak ve yerine aşağıdaki yeni 99’uncu madde konmak suretiyle değiştirilir:

Değiştirilmesi “99.

(1) (a) Sivil savunma görevlilerinin haftalık çalışma süresi 39 (otuz dokuz) saattir. Bu süreler, Cumartesi ve Pazar günleri tatil olmak üzere düzenlenir. Ancak, vardiya veya rota usulüyle çalışan sivil savunma görevlileri için Cumartesi ve Pazar günleri vardiya veya rota süresi içerisine düşmesi halinde tatil olarak düzenlenmez.

(b) Çalışma saatleri dışında çalışmaları öngörülen sivil savunma görevlilerinin, çalışma saatleri dışında da çalışmaları esastır. Bu takdirde, ek çalışma ödeneği ile ilgili bu Yasanın 33’üncü madde kuralları uygulanır.

(2) Çalışmanın başlama ve bitme saatleri ile ara dinlenme saatleri Bakanlar Kurulunca saptanır.

(3) Günün yirmi dört saatinde süreklilik gösteren sivil savunma hizmetleri, bu Yasada gösterilir ve bu hizmetler vardiya usulü ile yürütülür. Bu hizmetlerde çalışan sivil

771

savunma görevlilerinin çalışma saatlari haftada 39 (otuz dokuz) saat olmak üzere düzenlenir.

(4) Tatbikat, alarm ve olağanüstü durumlarda sivil savunma görevlilerinin tümü veya gerekli görülenleri yirmi dört saat esasına göre görev yapar. Bu durumlarda sivil savunma görevlilerine ek çalışma ödeneği verilmez.”

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

KATİP –

Yürürlüğe Giriş

3. Bu Yasa, 1 Aralık 2010 tarihten başlayarak yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler?... Etmeyenler?... Çekimser?... Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

Sayın Milletvekilleri; Tasarının madde madde görüşülmesi tamamlanmış, ikinci görüşmesi sona ermiştir. Tasarının üçüncü görüşmesi ivediliği olmadığından sonraki Birleşimde yapılacaktır.

Sayın Milletvekilleri; Gündem gereği görüşmeler tamamlanmıştır. Gelecek Birleşim, 28 Ekim 2010 Perşembe günü saat 10.00’da yapılacaktır. Gündem sizlere dağıtılmıştır. Birleşimi burada kapatıyorum, hepinize teşekkür ederim.

(Kapanış Saati: 01.36)

772

DÖNEM : VII YIL : 3

CUMHURİYET MECLİSİGÜNDEMİ

9’uncu Birleşim25 Ekim 2010, Pazartesi

Saat: 10:00

GÜNDEM:

I. BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI.

II. ÖZEL GÜNDEMDE YER ALACAK İŞLER:

(1) Anayasanın 146’ncı Maddesinin (3)’üncü Fıkrası Uyarınca Cumhurbaşkanınca Yeniden Görüşülmek Üzere Geri Gönderilen Kamu Çalışanlarının Aylık (Maaş-Ücret) ve Diğer Ödeneklerinin Düzenlenmesi Yasası (Y.T.No:19/1/2009) ve İdari ve Sosyal İşler Komitesinin Yasaya ilişkin Raporu.

III. SEÇİMLER VE OYLAMASI YAPILACAK İŞLER:

(1) Hukuk ve Siyasi İşler Komitesinin, Boşalan Yayın Yüksek Kurulu Üyeliği İçin Önerilen Adayın Değerlendirilmesine İlişkin Raporu.

(2) Hukuk ve Siyasi İşler Komitesinin, Yükseköğretim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu (YÖDAK) Üyelik Başvurularının Değerlendirilmesine İlişkin Raporu.

IV. SORULAR.

V. GENEL GÖRÜŞME VE MECLİS ARAŞTIRMASI YAPILMASI:

(1) CTP Grubuna, TDP ve DP’ye bağlı bazı Milletvekillerinin birlikte sunmuş oldukları, Bakan ve İktidar Milletvekillerinin Meclis Çalışmalarına Karşı Gösterdikleri İlgisizlik İle İlgili Genel Görüşme Açılması Önergesinin (G.G.Ö.No:3/3/2010) Öngörüşmesi.

VI. GÖRÜŞÜLECEK TASARI VE ÖNERİLER İLE KOMİTELERDEN GELEN DİĞER İŞLER:

(1) Mücahit Tazmin (Değişiklik) Yasa Tasarısı (Y.T.No:112/2/2010) ve Ekonomi,

Maliye, Bütçe ve Plan Komitesinin Tasarıya ilişkin Raporu.

(2) Vakıflar ve Din İşleri Dairesi Memurları Emeklilik (Değişiklik) Yasa Tasarısı (Y.T.No:113/2/2010) ve Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesinin Tasarıya ilişkin Raporu.

773

(3) Kamu Görevlileri (Değişiklik) Yasa Tasarısı (Y.T.No:105/2/2010) ve Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesinin Tasarıya ilişkin Raporu.

(4) Kamu Sağlık Çalışanları (Değişiklik No:2) Yasa Tasarısı (Y.T.No:106/2/2010) ve Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesinin Tasarıya ilişkin Raporu.

(5) İş (Değişiklik) Yasa Tasarısı (Y.T.No:108/2/2010) ve Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesinin Tasarıya ilişkin Raporu.

(6) Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) (Değişiklik) Yasa Tasarısı (Y.T.No:119/2/2010) ve Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesinin Tasarıya ilişkin Raporu.

(7) Sivil Savunma Teşkilatı Personel (Değişiklik) Yasa Tasarısı (Y.T.No:120/2/2010) ve Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesinin Tasarıya ilişkin Raporu.

774

dönem 7 yıl 3 birleşim 9evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/shared... · web view2....

Documents