dogu-batı broşür 2011 e

60
“düşünce teşekkür eder” DOĞU BATI YAYINLARI DOĞU BATI DERGİSİ 2011

Upload: gokhansss

Post on 01-Jul-2015

442 views

Category:

Documents


1 download

TRANSCRIPT

Page 1: Dogu-Batı Broşür 2011 E

“ d ü ş ü n c e t e ş e k k ü r e d e r ”

DOĞU BATI YAYINLARI DOĞU BATI DERGİSİ 2011

Page 2: Dogu-Batı Broşür 2011 E

2

Page 3: Dogu-Batı Broşür 2011 E

3

Ne geçmişe aitti tam, ne gelecekten vareste. Hem geleceğe heveskârdı hem geçmişe müptelâ. O’na göre ‘geçmişi ve geleceği görmeye yarayan bir rasat kulesiydi hâl’. Ve hâlin içinden uzaklara bakışlar atan, huzursuzca sağına soluna dönen bir adamdı. ‘Şiiri hayatına sindirmiş ince ve zarif ruhlu rüya adamlarının ön safında’ydı. O’nun edebiyatımızdaki büyüsü, eskiyle yeni arasında hem yaratıcı hem yok edici gerilimi, bir rüya diliyle anlatabilmiş olmasında yatar.

Bu çalışma Tanpınar’ın, eski-yeni, gelenek, kimlik, zaman, müzik, ölüm, hayat, medeniyet, kültür gibi konulardaki düşüncelerini daha önce hiç yapılmamış genişlikte karşılaştırmalı okumalar yoluyla ele alıyor. Mehmet Aydın, Tanpınar düşüncesinin kılcal damarlarında, bir halkın dünyadaki varlığına ve ne’liğine ilişkin korkunç girdaplara sahip kimlik sorunlarını deşiyor.

Mehmet Aydın, hem doğudan hem batıdan sayısız düşünür ve yazarın söyledikleriyle Tanpınar düşüncesinin yol haritasını önümü-ze seriyor.

Malraux, Heidegger, Burke, Tocqueville, Valéry, Paz, Hegel, Said, Patočka, Husserl, Unamuno, Habermas, Dostoyevski, Elias, Bergson, Proust, Weber, Comte, Sâdık Hidâyet, Beşir Fuat, Yahya Kemal, Kemal Tahir, Oğuz Atay ve Orhan Pamuk’la Tanpınar’a bakmak…

Doğu ve batı bizi aynı anda iki millet haline getirmişti. Tanpınar, bu fikri hep taşıdı içinde. Bir birey olarak kendisinin de, içinde yaşadığı toplumun da zamana yayılan iç sıkıntısında bu olguyu görüyordu. Kapaktaki fraklı fotoğrafı, işte bu iki milletin Tanpınar şahsında objektiflere düşmüş görüntüsüdür. Eski zevklerin adamı yeni arayış-lar içinde umutlu ve mağrurdur. Omuzlarının düşük olmadığı ender fotoğraflarından biridir bu.

Maziye tutkuludur Tanpınar, ama belki ondan da çok geleceğe…

"Kayıp Zamanın İzinde" AHMET HAMDİ TANPINARMehmet Aydın

Page 4: Dogu-Batı Broşür 2011 E

4

“İbn Haldun bir ilim şehridir ki, ilimler ve âlimler coğrafyasında bil-meyeni yoktur.” Fakat bu şehrin koordinatları hususunda rivâyetler çoktur. Öyle ki her kim eline bir hokka alıp mürekkebe batırsa ve İbn Haldun’u yazsa, o dakika, bu âbide âlim, Kaf Dağı’nın ardına düşer. Artık ara ki bulasın, ne o âlimi, ne İbn Haldun’u…

Oysaki; gerçeğin kapılarını gerçeğin içinden açmak… İbn Haldun’un İlm-ül Ümrân ile yaptığı tam olarak budur… Çarpıtmalar, hatalı aklîleştirmeler ve kendine yontmalarla, ideolojik konumların kendinden geçiriciliğiyle bu berrak ilim şehrini sislere boğmak, bilginler katında ne bühtân, ne fecâattir…

Türlü mistifikasyonlarla, oryantalistik kurnazlıklarla ilmin olağan şüphelileri haline gelen kimi bilginler, İbn Haldun’u arayan kaarileri mantıksal boşluklar bataklığında boğarlar.

Çünkü teorinin kendi iç ilişkileri üzerine yapılan hatalı değerlendirmeler İbn Haldun üzerine her türlü dışsal algıyı da sakat-lar. Ve onun sağlıklı olarak algılanmasını engeller.

Elinizdeki kitap işte nâkıs bilginlerin yoldan çıkaran bu kılavuz-luklarına bir cevap, bir kıyas, bir nispettir. İşbu eser, sis ve toz bulutu içindeki bir ilim şehrine kendi öz berraklığını verme cehdidir. Günümüz sosyal bilimlerine ışık tutabilecek doğurganlığı ve sağlam

kurucu metoduyla bereketli İbn Haldun mülkünün kılavuz kitabıdır. Hem bu ilim şehrine giden yolları hem de yoldan çıkaran patikaları çekincesiz ortaya koyar.

Eserin müellifi, Ümit Hassan, ömrünü İbn Haldun’un kavramlarını anlamaya ve bunların halkımızın kadim zamanlarındaki tezâhür biçimleri ile kimliğimizin oluşumundaki işlevselliklerini anlatmaya çalışarak doldurmuştur dersek, hata etmiş sayılmayız.. .Ve ‘İbn Haldun bir ilim şehriyse Ümit Hassan onun anahtarıdır’ kaziyyesine varırız buradan.

“Biraz umutsuz bir gayret ama, Mukaddime bilmeden İbn Haldun yorumlamaya kalkışanların, henüz ilk istasyona varmadan ikrâm edilen limonatayı âfiyetle içip uyutularak soyulacak olan ‘okuma-yan-bilmeyen’lerin, ikinci istasyondan önce uyandırılmaya çalışıl-ması görevini ihmâl etmemek üzere” yazıyor metinlerini müellif.

İbn Haldun, bir yeni bilimin kurucusudur ve sağlam metodolojisiyle çağların üstünde bir etkinliğe mâliktir. Eserinin bütünsel inceleme-leri onun emsalsiz çabalarını ve baş döndüren ustalığını ortaya koyar. O’nun kurduğu devâsa sistem ve Ümrân İlmi üzerine, eksik araştırmaların gedik kapatıcısı ve ilmin baş belası genellemelerden uzak, bütüncül bir okumaya dâvet bu kitap…

İBN HALDUN Metodu ve Siyaset TeorisiÜmit Hassan

Page 5: Dogu-Batı Broşür 2011 E

5

Fransız Aydınlanma felsefesi, çoğu zaman, hiçbir yetkeye bağlı kalmaksızın akıl sayesinde yeni bir dünya görüşünü temsil etmekle övünür. Günümüze kadar ulaşan bu övgüsünde haklıdır elbet. Ancak, Aydınlanma Yüzyılı (Le siècle des Lumières) salt akıl, bilim ve mantıkla açıklanabilecek, tek bir yolu takip eden tekdüze bir sistem değildir. O, aklı kutsayan birinin kanıksanmış övgüsün-den çok daha fazla ironi ve çeşitlilik barındırır içinde. Herşeyden önce bu hareket kendiliğinden ortaya çıkmamış, tarihteki birçok etkileşimden nasibini almıştır. Keşifler çağının, bilimsel, kültürel ve entelektüel hareketlerin, birbirini tashih eden filozofların, hattâ akla yabancı, doğanın derin paradokslarına dikkat çeken Rousseau gibi düşünürlerin buluştuğu bir güzergâh olarak da düşünülebilir Fransız Aydınlanma Felsefesi…

Bu hareketin hangi koşullar altında ortaya çıktığı incelenmeye değer. Aydınlanma düşünürleri, Ortaçağ ve Rönesans’taki bilimsel ve felsefî mirasın bilincindeydiler. Bilim ve özellikle mekanikteki gelişmelerin sıkı birer takipçileriydiler. Onları ayrıcalıklı kılan, dev-raldıkları bilgi birikimini muazzam noktalara taşıyabilme cesaretini gösterebilmiş olmalarıdır. Her türlü otoriteye karşı üstlendikleri mücadelede, doğa yasalarının insan ve toplum hayatındaki etkisini ve nesnel koşulların belirleyiciliğini ispat edebilmişlerdir.

Fransız Aydınlanması, İngiliz ve Alman aydınlanma düşünce gelenekleri kadar belki “derin” değildi, ancak insanı bizzat yaşamın hedefi haline getirerek ve bireyden talep ettiği özgüveni en uç nok-tasına götürerek “aydınlanma”nın en büyük payesini kazanmıştır.

Özellikle, salonlarda ve seçkin çevrelerde başlayan bu hareket, yepyeni bir uyanışın habercisi olan Ansiklopedi aracılığıyla halka yayılmış ve geniş kitleler tarafından benimsenmiştir.

Alman düşünür Oskar Ewald, kaleme aldığı bu eserinde Aydınlanmanın kaynaklarını, Montesquieu, Voltiare, Diderot, D’Alembert, La Mettrie, Helvétius ve Rousseau gibi önde gelen düşünürlerin eserlerini inceleyerek genel yönleriyle okuyucuya tanıtmaktadır.

FRANSIZ AYDINLANMA FELSEFESİOskar Ewald

Page 6: Dogu-Batı Broşür 2011 E

6

DÖRT ADALI Hobbes-Locke-Berkeley-Hume Solmaz Zelyüt

‘Kılıçsız akit boş sözden ibarettir’. Bu sözün sahibi Thomas Hobbes’un, felsefesinin temeline kılıç kadar keskin bir gerçekliği oturtmuştur. Astronomide Kopernik’in, fizikte Galile’nin yaptığı devrimin benzerini siyaset felsefesinde yapabilmesinin hikmeti de işte bu atılganlığı. Skolastiğin kördüğümünlerine naturalizm ve empirizmle bileylenmiş keskin felsefesiyle aniden inmiştir Hobbes. Hiç beklenmedik bir anda…

John Locke’sa kılıç sanatlarında usta değildir çünkü o aklı kullanma zanaatinde yetkinleşmiştir. Tüm uğraşı aklın doğasını sorgulamak ve yaşamı akılla düzenlemek üzerinedir. Aydınlanmanın başlangıç filozofu olarak gördüğü hürmet bundandır. Ve zamanı geldiğinde Fransız ve Amerikan devrimlerinin ateşi de John Locke’un kıvılcım-larıyla tutuşacaktır…

Locke’un kıvılcımlarından nasiplenen George Berkeley, bilgi teo-risinin maddeci bariyerleri üzerinden atlayan İrlandalı bir rahiptir. Filozofların bin dereden su getiren spekülasyonlarına bir set çeker Berkeley ve şunu sorar: Hakikat tüm insanlığın feryadıysa, onu birkaç kişinin oyuncağı haline getirmek de neyin nesi? O’da deney-cidir selefi Locke gibi ancak onun deneyciliğine kilise vitraylarının renkli ışıkları düşer.

İskoçya’da ‘Aziz David’ olarak anılan David Hume ise Berkeley’i tak-dir etmesine rağmen tanrısal vitrayların üzerine şüphecilik sıvasını çekmeye niyetlenmiştir. Deneyciliğin zirvesidir ama şüpheciliğiyle handiyse deneyciliği bile tarumar edeceği zannedilir. Neyse ki bil-ginler bundan kurtulur lakin Hume’un bilgi teorisini üzerine sorduğu sorular, filozoflara yepyeni mesailerin kapılarını açar.

İki İngiliz, bir İrlandalı ve bir İskoç. Britanya’nın bireyi yücelten dört büyük filozofu…

Solmaz Zelyut Hünler, İngiliz felsefe çığırının dört önemli ismini ele alıyor Dört Adalı’da… Ve onların baş döndürücü arayışlarını siyaset ve bilhassa bilgi teorisi özelinde yoğunlaşarak anlatıyor.

Aynı ethos’un içinden doğan dört felsefenin hikâyesi Dört Adalı…

Page 7: Dogu-Batı Broşür 2011 E

7

MARX VE HEGEL ÜZERİNE ÇALIŞMALARJean Hyppolite

Çeviren: Doğan Barış Kılınç, 233 sf. 15 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-58-3

Jean Wahl ve Alexandre Kojéve ile birlikte, Fransa’da Hegel’in felsefesinin yayılmasını ve uzun denebilecek bir süre boyunca düşünce dünyasına hükmetmesini sağlamış olan 20. yüzyılın önemli düşünürlerinden biridir Jean Hyppolite. Onu bu derece önemli kılan, Hegel’in Fenomenoloji’sini 1946 yılında Fransızcaya çevirmiş olmasının yanısıra, Hegel çalışmaları açısından halen vazgeçilmez bir nitelik taşıyan 1947 yılında yayımladığı Genése et structure de la Phénoménologie de I’esprit de Hegel başlıklı çalışmasıdır.

Başyapıtı olan Kapital’de kendisini açıkça Hegel’in öğrencisi olarak ilân eden ve düşünceleriyle neredeyse yüz elli yıldır dünyayı hem düşünsel anlamda hem de pratik anlamda son derece etkilemiş bir düşünür olan Marx’ın eserlerinin kaynakları, felsefeyle ilişkisi halen önemli bir tartışma konusudur. Bu türden tartışmaların gelip dayandığı asıl nokta da Hegel’in felsefesidir, Marx’ın Hegel’le olan ilişkisidir. Jean Hyppolite, Marx ve Hegel Üzerine Çalışmalar’da (1955), Hegel’in felsefesindeki Marksizme kaynaklık etmiş olabilecek öğeleri, Marx’ın olgunluk dönemi eserlerinin ardında yatan felsefi varsayımları, Marx’ın Hegel eleştirisinin içerimlerini ve bu eleştirilerde haklı olup olmadığını ve ayrıca hem Hegel’in hem de Marx’ın düşüncesinin varoluşçu felsefe içinde değerlendirilebilecek yönlerini tartışmaya açıyor. Hyppolite’in eseri, bu anlamda, Herbert Marcuse’nin Us ve Devrim’i (1941) ve Georg Lukacs’ın Genç Hegel’inin (1948) yanında Marx ve Hegel ilişkisine dair üçüncü büyük ana kaynak olarak görülebilir. “Hegel’in Fenomenoloji’sini okumuş olmadan Kapital’i okumak kaçınılmaz bir şekilde bir dizi yanlış yoruma götürecektir.” Hyppolite’in, Marx’ın Hegel’le olan ilişkisine dair söyledikleri halen üzerinde düşünülmeye değer ve Marx ve Hegel Üzerine Çalışmalar bu anlamda hem Hegel’in hem de Marx’ın düşüncelerini kavramak açısından önemli bir başvuru kaynağı sunuyor.

HEIDEGGER

Editörler: Özgür Aktok & Metin Bal, 423 sf. 25 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-55-2Düşünceyi mesken tutmuş bir filozofun patikalarından derlenmiş bu önemli metinler, Heidegger’in bizleri çağırışına uygun düşecek şekilde, bu sefer ilk defa Türkçede yankı bulmaktadır.Bir isimden fazlası yoktu aslında ortada; ama bu isim Almanya’yı baştan başa adeta gizemli bir kral hakkında söylenti gibi dolaşmaktaydı...Bu yüzyılın tinsel çehresini belirlemeye yardım eden, var olduğundan haklı nedenlerle kuşku duyacağımız şey bir “Heidegger’in düşüncesi yoluyla esen rüzgâr tıpkı binlerce yıl öncesinden Platon’un eserlerinden bize doğru savrulan rüzgâr gibi bu yüzyıla ait değildir. Çok eski çağlardan gelmektedir ve geride bıraktığı, kendi tamamına ermiş bir şeydir. Tüm kendini tamamlamış şeyler gibi, o da o eski çağlara geri döner. Hannah ArendtVarlık ve Zaman epistemik ve soyut aklı ön plana çıkartarak insanları “akılcı hayvanlar” olarak ortaya koymaz. Insanları “dünyada-varlık”, yani dünyanın zengin dokusuyla iş gören varlıklar olarak ele alır. Bu dünya öncelikli olarak el-verir, kullanıma hazır nitelikleriyle insanların karşısına çıkar. Bu meşguliyet, insanın dünyaya olan bağının temelinden desteklendiği bir “kaygılanım” ya da “kaygılı olma” biçimi tarafından yönlendirilir. Fred R. DallymayrHeidegger sanatın özünün şiirleştirme süreci olduğunu ileri sürer. Onun anlatmak istediği şey, sanatın doğasının halihazırda biçimlendirilmiş bir şeyi dönüştürmeye ya da zaten varlıkta bulunan bir şeyi kopyalamaya dayanmadığıdır. Sanat yapıtında bulunan doğruluk olayının özü, onun açık bir yere açıklığını vermesidir…Şair, miras aldığı ve kullandığı dile öylesine bağlıdır ki, onun şiirsel sanat yapıtının dili, sadece aynı dili kullananlara ulaşabilir. Hans-Georg GadamerYoksul bir çağda şairler “uçup gitmiş tanrıların izlerinin şarkısını” duyarlar ve “yakın ölümlülerin, dönüm noktasına giden ... yol”un izini sürerler. Elbette, Heidegger’in geç düşüncesinde gösterdiği gibi tüm bunlar unutulmuş varlık sorunuyla ilgilidir. Annemarie Gethmann-Siefert

Jean Wahl ve Alexandre Kojève ile birlikte, Fransa'da Hegel'in

felsefesinin yayılmasını ve uzun denebilecek bir süre boyunca

düşünce dünyasına hükmetmesini sağlamış olan 20. yüzyılın

önemli düşünürlerinden biridir Jean Hyppolite. Onu bu derece

önemli kılan, Hegel'in Fenomenoloji'sini 1946 yılında

Fransızcaya çevirmiş olmasının yanısıra, Hegel çalışmaları

açısından halen vazgeçilmez bir nitelik taşıyan 1947 yılında

yayımladığı Genèse et structure de la Phénoménologie de l'esprit de

Hegel başlıklı çalışmasıdır.

Başyapıtı olan Kapital'de kendisini açıkça Hegel'in öğrencisi

olarak ilân eden ve düşünceleriyle neredeyse yüz elli yıldır

dünyayı hem düşünsel anlamda hem de pratik anlamda son

derece etkilemiş bir düşünür olan Marx'ın eserlerinin

kaynakları, felsefeyle ilişkisi halen önemli bir tartışma

konusudur. Bu türden tartışmaların gelip dayandığı asıl nokta

da Hegel'in felsefesidir, Marx'ın Hegel'le olan ilişkisidir.

Jean Hyppolite, Marx ve Hegel Üzerine Çalışmalar'da (1955),

Hegel'in felsefesindeki Marksizme kaynaklık etmiş olabilecek

öğeleri, Marx'ın olgunluk dönemi eserlerinin ardında yatan

felsefi varsayımları, Marx'ın Hegel eleştirisinin içerimlerini ve

bu eleştirilerde haklı olup olmadığını ve ayrıca hem Hegel'in

hem de Marx'ın düşüncesinin varoluşçu felsefe içinde

değerlendirilebilecek yönlerini tartışmaya açıyor. Hyppolite'in

eseri, bu anlamda, Herbert Marcuse'nin Us ve Devrim'i (1941) ve

Georg Lukacs'ın Genç Hegel'inin (1948) yanında Marx ve Hegel

ilişkisine dair üçüncü büyük ana kaynak olarak görülebilir.

“Hegel'in Fenomenoloji'sini okumuş olmadan Kapital'i okumak

kaçınılmaz bir şekilde bir dizi yanlış yoruma götürecektir.”

Hyppolite'in, Marx'ın Hegel'le olan ilişkisine dair söyledikleri

halen üzerinde düşünülmeye değer ve Marx ve Hegel Üzerine

Çalışmalar bu anlamda hem Hegel'in hem de Marx'ın

düşüncelerini kavramak açısından önemli bir başvuru kaynağı

sunuyor.

JEA

N H

YPPO

LITE

Marx

ve H

eg

el Ü

zerin

e Ç

alışm

ala

r

Jean Hyppolite

Çeviren: Doğan Barış Kılınç

Marx ve Hegel

Üzerine Çalışmalar

9 789758 717583

Heidegger

Heidegger

Derleyenler: Özgür Aktok & Metin Bal

Derleyenler: Ö

ZGÜ

R A

KTO

K &

METİN

BA

L

Düşünceyi mesken tutmuş bir filozofun patikalarından

derlenmiş bu önemli metinler, Heidegger'in bizleri çağırışına

uygun düşecek şekilde, bu sefer ilk defa Türkçede yankı

bulmaktadır.

Bir isimden fazlası yoktu aslında ortada; ama bu isim Almanya'yı

baştan başa adeta gizemli bir kral hakkındaki söylenti gibi

dolaşmaktaydı…Bu yüzyılın tinsel çehresini belirlemeye yardım eden,

var olduğundan haklı nedenlerle kuşku duyacağımız şey bir

“Heidegger felsefesi” değil, “Heidegger'in düşünüşü”dür…

Heidegger'in düşüncesi yoluyla esen rüzgâr tıpkı binlerce yıl

öncesinden Platon'un eserlerinden bize doğru savrulan rüzgar gibi bu

yüzyıla ait değildir. Çok eski çağlardan gelmektedir ve geride bıraktığı,

kendi tamamına ermiş bir şeydir. Tüm kendi tamamına ermiş şeyler

gibi, o da o eski çağlara geri döner. Hannah Arendt

Varlık ve Zaman epistemik ve soyut aklı ön plana çıkartmaz ve

insanları “akılcı hayvanlar” olarak ortaya koymaz. İnsanları

“dünyada-varlık”, yani dünyanın zengin dokusuyla iş gören varlıklar

olarak ele alır. Bu dünya öncelikli olarak el-verir, kullanıma hazır

nitelikleriyle insanların karşısına çıkar. Bu meşguliyet, insanın

dünyaya olan bağının temelinden desteklendiği bir “kaygılanım” ya da

“kaygılı olma” biçimi tarafından yönlendirilir. Fred R. Dallymar

Heidegger sanatın özünün şiirleştirme süreci olduğunu ileri sürer.

Onun anlatmak istediği şey, sanatın doğasının halihazırda

biçimlendirilmiş bir şeyi dönüştürmeye ya da zaten varlıkta bulunan

bir şeyi kopyalamaya dayanmadığıdır. Sanat yapıtında bulunan

doğruluk olayının özü, “onun açık bir yeri açmasıdır…Şair, miras

aldığı ve kullandığı dile öylesine bağlıdır ki, onun şiirsel sanat

yapıtının dili, sadece aynı dili kullananlara ulaşabilir.

Hans-Georg Gadamer

Yoksul bir çağda şairler “uçup gitmiş tanrıların izlerinin şarkısını”

duyarlar ve “yakın ölümlülerin, dönüm noktasına giden ... yol”un izini

sürerler (HW, 250). Elbette, Heidegger'in geç düşüncesinde gösterdiği

gibi tüm bunlar unutulmuş varlık sorunuyla ilgilidir.

Annemarie Gethmann-Siefert

FELSEFE

Page 8: Dogu-Batı Broşür 2011 E

8

'Ne Kendi Kimseye Benzer Ne Kimse Kendisine'

“20 Mayıs 2005'te hayata gözlerini yuman Paul Ricœur batı

felsefesinin 20. yüzyıldaki en verimli temsilcilerinden biri

olarak öne çıkmaktadır. Eserleriyle ölümsüzleşen düşünürün

beka kubbesindeki yankısı, adını filozoflar kitâbesinin mahsûs

mahallinde silinmez bir satıra oymayı zorunlu kılar.

Ricœur'ün kaleme aldığı pek geniş hacimli felsefî tefekkür

külliyâtı içerisinde gözkamaştırıcılığıyla dikkat çeken en alımlı

eserlerden biri de Başkası olarak Kendisi başlığını taşıyan bu

kitabdır. Daha ilk adımda zihni alabildiğine kamaştıran başlık

düşünmeyi çarpıcı ve vaadkâr bir serüvene atılmaya davet

eder. Ne var ki bu davet kitabın zengin içeriğini bir çırpıda

özetleyivermeyi imkânsızlaştırır da. Davete icâbet düşünme

çırağının usta düşünür rehberliğinde yürütülecek mâcerâlı

yolculuğa herbir güzergâhta adım adım eşlik etmesini

gerektirir. 'Kendi' kavramı etrafında analitik felsefeden anlatı

theorisine, dil felsefesinden eylem felsefesine, kişisel özdeşlik

/ kimlik hermeneutiğinden ahlâk metafiziğine, kendilik-

başkalık dialektiğinden özne felsefelerinin ufku ötesine işâret

eden mümkün bir ontolojiye uzanan bu zahmetli yolalışta

sadık ve azimkâr yoldaşlığı terk etmeden sürdüren çıraklığın

tek ödülü, insan ömrünün bütünü itibârıyla atılan ve atılacak

herbir adımda 'kendine tanıklık' görüsüyle, daha has

söylendikte 'başkası olarak kendisine tanıklık' gücüyle

donanmaktır. Tıpkı fiziksel organların gelişim gücünün

bedeni erginliğine eriştirdiği gibi, zihni en açmazlı sapaklarda

sınayarak düşünmeyi rüşdüne vardıran yegâne kaynak bu

güçtür belki de, kimbilir? Değil mi ki, kelimelere dilden dile

kıymet bahşeden dille söylendikte, 'Ne Kendi Kimseye Benzer

Ne Kimse Kendisine'?”

Başkası olarak K

endisiP

AU

L RIC

OEU

R

Başkası olarak

Kendisi

PAUL RICOEUR

Çeviri: Hakkı Hünler

BAŞKASI OLARAK KENDİSİ Paul Ricoeur

Çeviren: Hakkı Hünler, 570 sf. 28 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-53-8

‘Ne Kendi Kimseye Benzer Ne Kimse Kendisine’

“20 Mayıs 2005’te hayata gözlerini yuman Paul Ricoeur batı felsefesinin 20. yüzyıldaki en verimli temsilcilerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Eserleriyle ölümsüzleşen düşünürün beka kubbesindeki yankısı, adını filozoflar kitâbesinin mahsûs mahallinde silinmez bir satıra oymayı zorunlu kılar. Ricoeur’ün kaleme aldığı pek geniş hacimli felsefî tefekkür külliyâtı içerisinde gözkamaştırıcılığıyla dikkat çeken en alımlı eserlerden biri de Başkası Olarak Kendisi başlığı taşıyan bu kitabdır. Daha ilk adımda zihni alabildiğine kamaştıran başlık düşünmeyi çarpıcı ve vaadkâr bir serüvene atılmaya davet eder. Ne var ki bu davet kitabın zengin içeriğini bir çırpıda özetleyivermeyi imkânsızlaştırır da. Davete icâbet düşünme çırağının usta düşünür rehberliğinde yürütülecek mâcerâlı yolculuğa herbir güzergâhta adım adım eşlik etmesini gerektirir. ‘Kendi’ kavramı etrafında analitik felsefeden anlatı theorisine, dil felsefesinden eylem felsefesine, kişisel özdeşlik / kimlik hermeneutiğinden ahlâk metafiziğine, kendilik başkalık dialektiğinden özne felsefelerinin ufku ötesine işâret eden mümkün bir ontolojiye uzanan bu zahmetli yolalışta sadık ve azimkâr yoldaşlığı terk etmeden sürdüren çıraklığın tek ödülü, insan ömrünün bütünü itibârıyla atılan ve atılacak herbir adımda ‘kendine tanıklık’ görüşüyle, daha has söylendikte ‘başkası olarak kendisine tanıklık’ gücüyle donanmaktadır. Tıpkı fiziksel organların gelişim gücünün bedeni erginliğe eriştirdiği gibi, zihni en açmazlı sapaklarda sınayarak düşünmeyi rüşdüne vardıran yegâne kaynak bu güçtür belki de, kimbilir? Değil mi ki, kelimelere dilden dile kıymet bahşeden dille söylendikte, ‘Ne Kendi Kimseye Benzer Ne Kimse Kendisine’?”

GILLES DELEUZEClaire Colebrook

2. baskı, Çeviren: Cem Soydemir, 215 sf. 13,50 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-48-4

“Deleuze?... Birçok bakımdan bu, Gilles Deleuze’ün kendisinin de sormuş olabileceği bir soru. Deleuze, hiçbir şeyi olduğu gibi kabul etmezdi ve hayatın gücünün ama yalnızca insan hayatı değil, her türlü hayatın gücünün sorunlar geliştirme gücü olduğunda ısrar ederdi...”

Claire Colebrook son derece akıcı bir üslupla kaleme aldığı bu çalışmasında, Deleuze yorumcularının çoğunlukla yaptığı gibi Deleuze’ü kronolojik olarak ele almıyor. Yapıtlarını bir bir irdelemek yerine, Deleuze, ün özgün terminolojisi ve kavramları üzerinde duruyor. Deleuze, çalışma hayatı boyunca aynı kavramları farklı bağlamlarda tekrar tekrar geliştirmiş bir felsefeci. Colebrook da, Deleuzecü bir yaklaşım benimseyerek, işe baştan başlıyor ve doğrudan doğruya kavramlar üzerinde yoğunlaşıyor. Deleuze’ün karmaşık ontolojik projesi ve terminolojisine açıklık getirmeye çalışıyor ve bunda da başarılı oluyor.

Colebrook, Deleuze’ün felsefeci olarak ne önerdiğini anlamak istiyorsak, öncelikle felsefenin sanat ve bilimle niçin ilişkili olduğunu anlamamız gerektiğini söylüyor bize, çünkü Deleuze önemli felsefi fikirlerini bilim ve sanattan yararlanarak geliştirmiş bir felsefeci. Edebiyat, sanat, psikanaliz, felsefe, genetik bilimi, film, toplumsal teori vb. alanlarda düşüncenin labirentinde geziniyor. Gündelik hayattan örnekler alıp sonuçlar çıkarmak yerine, uç boyutta düşünmeyi talep ediyor bizden. Yeni düşünce ve yazma üslupları yaratıyor. Hayatı dönüştürmeye yönelik yeni düşünce tarzlarında ısrar ediyor.

CLA

IRE C

OLEB

RO

OK

Gilles D

eleuze

“Deleuze?... Birçok bakımdan bu, Gilles Deleuze'ün kendisinin de

sormuş olabileceği bir soru. Deleuze, hiçbir şeyi olduğu gibi kabul

etmezdi ve hayatın gücünün ama yalnızca insan hayatı değil, her türlü

hayatın gücünün sorunlar geliştirme gücü olduğunda ısrar ederdi…”

Claire Colebrook son derece akıcı bir üslupla kaleme aldığı bu

çalışmasında, Deleuze yorumcularının çoğunlukla yaptığı gibi

Deleuze'ü kronolojik olarak ele almıyor. Yapıtlarını bir bir

irdelemek yerine, Deleuze'ün özgün terminolojisi ve kavramları

üzerinde duruyor. Deleuze, çalışma hayatı boyunca aynı

kavramları farklı bağlamlarda tekrar tekrar geliştirmiş bir felsefeci.

Colebrook da, Deleuzecü bir yaklaşım benimseyerek, işe baştan

başlıyor ve doğrudan doğruya kavramlar üzerinde yoğunlaşıyor.

Deleuze'ün karmaşık ontolojik projesi ve terminolojisine açıklık

getirmeye çalışıyor ve bunda da başarılı oluyor.

Colebrook, Deleuze'ün felsefeci olarak ne önerdiğini anlamak

istiyorsak, öncelikle felsefenin sanat ve bilimle niçin ilişkili

olduğunu anlamamız gerektiğini söylüyor bize, çünkü Deleuze en

önemli felsefi fikirlerini bilim ve sanattan yararlanarak geliştirmiş

bir felsefeci. Edebiyat, sanat, psikanaliz, felsefe, genetik bilimi,

film, toplumsal teori vb. alanlarda düşüncenin labirentinde

geziniyor. Gündelik hayattan örnekler alıp sonuçlar çıkarmak

yerine, uç boyutta düşünmeyi talep ediyor bizden. Yeni düşünce ve

yazma üslupları yaratıyor. Hayatı dönüştürmeye yönelik yeni

düşünce tarzlarında ısrar ediyor.

Gilles DeleuzeÇeviren: Cem Soydemir

CLAIRE COLEBROOK

GokHan
Underline
GokHan
Underline
Page 9: Dogu-Batı Broşür 2011 E

9

ÖLÜMCÜL HASTALIK UMUTSUZLUKSøren Kierkegaard

4. Baskı, Çeviren M. Mukadder Yakupoğlu, 144 sf. 11 TL, Felsefe, ISBN: 975-8717-06-4

“Ve kum saati, dünyanın kum saati boşaldı ve yüzyılın tüm gürültüleri sustu; çılgın ve kısır çabamız bitti, yakınlarına gelince, sonsuzlukta olduğu gibi –erkeğin veya kadının, zenginin veya yoksulun, kölenin veya efendinin, mutlunun veya mutsuzun olduğu gibi– herşey sessizlik içindedir; başın ister tacın parıltısını taşısın ister basit insanların arasında kaybolsun, ister yalnızca günlerin sıkıntılarına ve alınterlerine sahip ol, ister dünya durduğu sürece ünün yüceltilsin, ister isimsiz ve unutulmuş olarak sayısız kalabalıkların içinde kaybol, ister seni kaplayan bu görkem tüm insansal betimlemeleri aşsın, ister insanlar, ne olursan ol seni yargıların en acısı, en alçaltıcısı ile vursunlar, sonsuzluk milyonlarca benzerinden her biri için olduğu gibi senin için de tek bir konuda bilgiyle donanacaktır: Yaşamının umutsuz olup olmadığı ve umutsuzsa bunu bilip bilmediğin veya bu umutsuzluğu bir korku gizi gibi, suçlu bir aşkın meyvesi gibi içine sokup sokmadığından veya umutsuz olarak ve diğerlerine nefret duyarak öfkeye kapılıp kapılmadığın konusunda. Ve eğer yaşamın yalnızca umutsuzluğu taşıyorsa gerisinin hiçbir önemi yoktur! İster zaferler isterse yenilgiler söz konusu olsun, senin için herşey kaybedilmiştir, sonsuzluk seni artık hiç içine almaz, seni hiç tanımamıştır veya daha da kötüsü seni tanırken seni kendi ben’ine, umutsuzluğun ben’ine çiviler!” Søren Kierkegaard, Ölümcül Hastalık Umutsuzluk

YENİ BİLİMGiambattista Vico

Çeviren: Sema Önal, 527 sf. 30 TL, Felsefe, ISBN 978-975-8717-29-3

İtalyan filozof, hukukçu, filolog, tarihçi ve retorik ustası Giambattista Vico, Yeni Bilim adlı eseriyle geniş bir okur kesiminin, filozofların, entelektüellerin ve şairlerin doğrudan ilham kaynağı olmuştur. Romantik tarihçi Jules Michelet, birçokları gibi “Vico’dan doğdum” demiştir. Ernst Cassirer, Vico’yu mitin ve mitolojinin gerçek kâşifi ilân etmiştir. James Joyce, başkalarında bulamadığı hayal dünyasını Vico’da bulur. Alman filozof Wilhelm Dilthey için Yeni Bilim, modern düşüncenin en büyük başarılarından biridir. İktisatçı Joseph Schumpeter, Vico’yu “sosyal bilimler alanındaki en büyük düşünürlerden biri” olarak kaydeder. Alman romantikleri, Goethe, Herder ve Hamann Yeni Bilim’i okumuşlardır. Coleridge, Vico’nun fikirlerini yayan ilk İngilizdir. Marx, Vico’yu das Kapital’de tartışmış, Yeats, Vico ile yakından ilgilenmiştir. Sorokin, Vico’yu zikretmiş; Hegel’den Trotsky’ye kadar birçok isim Vico’yu selâmlamıştır.

Batı’da modern tarih felsefesinin tahtına ilk Giambattista Vico çıkar. O, kültür felsefesi ve mitoloji felsefesinin kurucusu sayılır. Tüm yaşamını büyük bir tutkuyla adadığı bu yapıtı dil, şiir, estetik, kanun, eğitim, politika, metafizik, toplum, kültür konularında ana güzergâh, yeni bir çıkış noktası sayılmıştır. O’nun fikirleri pragmatizm, tarihsicilik,varoluşçuluk ve yapısalcılık gibi birçok hareketi öncelemiştir.

Vico, bu eserinde Tanrı’nın yarattığı tabiatın yanında insanın kendi yarattığı dünya olan toplum ve kültür dünyasının nasıl bir yöntemle incelenmesi gerektiği üzerine düşünmüştür. Döngüselci tarih anlayışı, tarihin bir edimler dizisi olarak karşımıza çıkması, her tarihsel durumun kendi biricik iç yapısında ve bu iç yapı aracılığıyla anlaşılması, tarihsel yaşamın mitolojik, filolojik, hukuksal ve dinsel yönden kavranması gerektiği ve buna benzer birçok değerli düşünce onun bize mirasıdır. Günümüzde Vico sadece felsefe, tarih ya da sosyolojide değil, sosyal bilimlerin tüm alanlarında en temel nokta lara ulaşıncaya dek derin ve bir daha silinemeyecek büyük izler bı rakmıştır.

ISBN 978-975-8717-29-3

Page 10: Dogu-Batı Broşür 2011 E

10

LUDWIG WITTGENSTEIN Erken Döneminde Dilin Sınırları ve FelsefeAli Utku

296 sf. 16 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-46-0

Her büyük filozofun felsefeye yeni bir yön verdiği söylenebilirse, felsefe tarihinde bunu iki kere gerçekleştiren yalnızca Wittgenstein’dır. İlki, dünyanın karşısına “Büyük Ayna”yı (Dil’i) koyabilmek için “aynı”nın teminatı durumundaki kapsamlı bir öğretiyle mantığın ideal düzleminde çalışan erken eseri Tractatus Logico-Philosophicus’la ve ikincisi, dili bir “oyun” mantığı içinde kurabilmek için “fark”ın mantığını sorgulayan geç eseri Felsefi İncelemeler’le özdeşleştirilen, kopmaları ve süreklilikleri birlikte barındıran iki ayrı girişimle “iki kere felsefe”. Yakın dönem düşüncesini karakterize eden dil dolayımlı felsefi yönelimlere önemli bir ivme kazandıran bu çifte müdahalenin sunduğu yeni olanaklar, hâlâ çok canlı bir tartışma odağı oluşturuyor.

Elinizdeki çalışmada, Tractatus Logico-Philosophicus (ve onun önhazırlıklarını içeren Notebooks 1914-1916 ile Prototractatus) çevriminde yer alan bir dizi soruna, erken Wittgenstein’ın felsefenin artı ve eksi hanelerine yaptığı eklentiyi değerlendirmek amacıyla yaklaşılıyor. Wittgenstein’ın erken dönem felsefesini belirleyen “resim teorisi”nin talepleri ve sonuçları açısından, felsefenin geleneksel anlamından koparılışı ve atfedilen yeni anlam ve görevlerle yeniden tanımlanışı, teorik yapıyı belirleyen argümantasyon ve yapısal/mantıksal çözümlemeler bağlamında sorunlaştırılıyor.

Ali U

tku

Ludwig W

ittgenstein

Her büyük filozofun felsefeye yeni bir yön verdiği söylenebilirse,

felsefe tarihinde bunu iki kere gerçekleştiren yalnızca

Wittgenstein'dır. İlki, dünyanın karşısına “Büyük Ayna”yı (Dil'i)

koyabilmek için “aynı”nın teminatı durumundaki kapsamlı bir

öğretiyle mantığın ideal düzleminde çalışan erken eseri Tractatus

Logico-Philosophicus'la ve ikincisi, dili bir “oyun” mantığı içinde

kurabilmek için “fark”ın mantığını sorgulayan geç eseri Felsefi

İncelemeler'le özdeşleştirilen, kopmaları ve süreklilikleri birlikte

barındıran iki ayrı girişimle “iki kere felsefe”. Yakın dönem

düşüncesini karakterize eden dil dolayımlı felsefi yönelimlere

önemli bir ivme kazandıran bu çifte müdahalenin sunduğu yeni

olanaklar, hâlâ çok canlı bir tartışma odağı oluşturuyor.

Elinizdeki çalışmada, Tractatus Logico-Philosophicus (ve onun

önhazırlıklarını içeren Notebooks 1914-1916 ile Prototractatus)

çevriminde yer alan bir dizi soruna, erken Wittgenstein'ın

felsefenin artı ve eksi hanelerine yaptığı eklentiyi değerlendirmek

amacıyla yaklaşılıyor. Wittgenstein'ın erken dönem felsefesini

belirleyen “resim teorisi”nin talepleri ve sonuçları açısından,

felsefenin geleneksel anlamından koparılışı ve atfedilen yeni

anlam ve görevlerle yeniden tanımlanışı, teorik yapıyı belirleyen

argümantasyon ve yapısal/mantıksal çözümlemeler bağlamında

sorunlaştırılıyor.

Ludwig WittgensteinAli Utku

Erken Döneminde Dilin Sınırları ve Felsefe

WITTGENSTEIN VE DİLİN SINIRLARIPierre Hadot

2. Baskı, Çeviren: Murat Erşen, 117 sf. 9 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-9717-47-7

Büyük antik felsefe uzmanı Pierre Hadot, bu küçük ama derin kitapta Wittgenstein ile ilgili birbiri içine geçen üç felsefi hikâye sunmaktadır okuyucuya: İlkin, Wittgenstein felsefesinin neredeyse hiç bilinmediği bir dönemde, onun dile getirdiği yepyeni bir anlayışın bir filozofun düşünce güzergâhında oynadığı belirleyici rol ve bu keşfin yarattığı açılımlar. İkinci olarak, gerek dünya felsefe tarihi içindeki yeri, gerekse yüzyılımızın düşünce ikliminde yarattığı etkisi tartışılmaz derecede önemli olan bu büyük filozofun devrimci boyutu…Nihayet ve belki de en önemlisi, Wittgenstein’ın birbirinden farklı olan ama birbirini tamamlayan iki ayrı dönemindeki tezlerinin son derece özetleyici ve anlaşılır bir izahı.

Tractatus logico Philosphicus’a hasredilen ilk iki metin, Wittgenstien’ın dile getirdiği “Dil içinde ifade edilen, dil ile ifade edilemez” formülünden hareketle, söze sığmayan üzerine bir düşünüm geliştirir. Wittgenstein’ın ikinci dönem düşüncesini temsil eden Felsefi Soruşturmalar’ı konu alan son iki makale ise, bu metinde açık ifadesini bulan devrimci dil teorisinin dil ve düşünce anlayışımızda yarattığı büyük etkiler üzerine odaklanır: dil oyunları mefhumu ve yaşam biçimi anlayışı Hadot’yu felsefî söylemin doğası üzerine düşünmeye götürür. İşlevi nesneleri göstermek ve düşüncelere tercüman olmak olan bir dil yoktur, ama başka şeyler arasında, dinleyici üzerinde bir etki yaratmaya yönelik dil oyunları vardır… Felsefi dil belli bir etkinlik perspektifi içinde “ruhsal bir talim” olarak anlaşılmalıdır.

Daha önemlisi, felsefi söylem belli bir yaşam tarzının seçiminden bağımsız salt teorik bir etkinlik değildir. Aksine söz ve eylem, felsefi söylem ve filozofça yaşam, birbirinden ayrılmaz tamamlayıcı bir bütündür. Ve felsefe hayretle başlar: “Dünyanın nasıl olduğu değildir gizemli olan, olmasıdır.”…Wittgenstein’ın analitik-pozitivist düşüncesinin ötesinde mistik olana dair getirdiği açılıma kulak vermek isteyenler için…

Wittgenstein ve Dilin SınırlarıPierre Hadot

Büyük antik felsefe uzmanı Pierre Hadot, bu küçük ama derin kitapta

Wittgenstein ile ilgili birbiri içine geçen üç felsefi hikâye sunmaktadır

okuyucuya: İlkin, Wittgenstein felsefesinin neredeyse hiç bilinmediği bir

dönemde, onun dile getirdiği yepyeni bir anlayışın bir filozofun düşünce

güzergâhında oynadığı belirleyici rol ve bu keşfin yarattığı açılımlar.

İkinci olarak, gerek dünya felsefe tarihi içindeki yeri, gerekse

yüzyılımızın düşünce ikliminde yarattığı etkisi tartışılmaz derecede

önemli olan bu büyük filozofun devrimci boyutu… Nihayet ve belki de

en önemlisi, Wittgenstein'ın birbirinden farklı olan ama birbirini

tamamlayan iki ayrı dönemindeki tezlerinin son derece özetleyici ve

anlaşılır bir izahı.

Tractatus Logico Philosphicus'a hasredilen ilk iki metin, Wittgenstien'ın

dile getirdiği “Dil içinde ifade edilen, dil ile ifade edilemez”

formülünden hareketle, söze sığmayan üzerine bir düşünüm geliştirir.

Wittgenstein'ın ikinci dönem düşüncesini temsil eden Felsefi

Soruşturmalar'ı konu alan son iki makale ise, bu metinde açık ifadesini

bulan devrimci dil teorisinin dil ve düşünce anlayışımızda yarattığı büyük

etkiler üzerine odaklanır: dil oyunları mefhumu ve yaşam biçimi anlayışı

Hadot'yu felsefî söylemin doğası üzerine düşünmeye götürür. İşlevi

nesneleri göstermek ve düşüncelere tercüman olmak olan bir dil yoktur,

ama başka şeyler arasında, dinleyici üzerinde bir etki yaratmaya yönelik

dil oyunları vardır… Felsefi dil belli bir etkinlik perspektifi içinde

“ruhsal bir talim” olarak anlaşılmalıdır.

Daha önemlisi, felsefi söylem belli bir yaşam tarzının seçiminden

bağımsız salt teorik bir etkinlik değildir. Aksine söz ve eylem, felsefi

söylem ve filozofça yaşam, birbirinden ayrılmaz tamamlayıcı bir

bütündür. Ve felsefe hayretle başlar: “Dünyanın nasıl olduğu değildir

gizemli olan, olmasıdır.”…Wittgenstein'ın analitik-pozitivist

düşüncesinin ötesinde mistik olana dair getirdiği açılıma kulak vermek

isteyenler için…

Çeviren: Murat Erşen

Pierre H

adot

Wittg

enste

in ve

Dilin

Sın

ırları

Page 11: Dogu-Batı Broşür 2011 E

11

FELSEFENİN TEMEL DİSİPLİNLERİHeinz Heimsoeth

4. Baskı, Çeviren: Takiyettin Mengüşoğlu, Felsefe, 124 sf. 8.50 TL, ISBN 978-975-8717-32-3

Yaşam süreçleri yaptığımız felsefe ölçüsünde anlam kazanır, bu süreci basitleştirmek veya onu çıkabileceği en yüksek noktadan kavrayabilmek tamamen vermiş olduğumuz karara bağlıdır. Felsefeyi tercih etmekle sahte görüntülerin egemenliğini bir nebze olsun sekteye uğratmış oluruz. Yüzeyde sürüp giden bütün telaşların ötesinde sadece varlıkların özü bilinmeye ve tanınmaya değerdir. Sıradan bir yaşam için varlıkların özüne inmek gerekli olmayabilir ama varlıkların özü için de sıradan bir yaşam yaşanmaya değer değildir. Felsefe, saf ve bütünlüklü olanın çağrısıdır. Bunun dışında, bağlamından kopartılmış, varlığını unutmuş tüm şeyler için Sokrates “dünyada gereksinmediğim ne çok şey var!” hatırlatmasını yapmaktadır.

Felsefe yapmak, yalnızca felsefe tarihi ve düşünürlerin yaşam ve görüşlerini okumaktan geçmiyor. Bunlardan da öte felsefe, düşünmenin imkânını yakalamak ya da ünlü biçimiyle söyleyecek olursak ‘hakikat sevgisine’ ulaşmak demektir. Felsefe yapmak, felsefenin kendine özgü kullandığı dil ile konuşmak demektir. Uzun bir geleneği olan ve kendi içinde göndermeleri olan bu dile erişildiği takdirde İlk Çağ düşünürlerinin sormuş olduğu soruları bugün biz de sorabiliriz: “İnsan nedir?” “Hakikat Nedir? “Kendi varlığımın sırrına nasıl inebilirim?”

Büyük soruları kendimize sorma cesaretini göstermeden önce tıpkı bir felsefe öğrencisinin yaptığı gibi klasik düşünürlere, Platon, Aristoteles, Hume, Spinoza, Kant, Hegel ve Descartes’a ve bu düşünürlerin en önemli takipçilerine daha çok vakit ayırmalıdır. İdeal bir felsefe eğitimi için, Mantık sayesinde düşünmenin ilkeleri, Metafizik sayesinde evrenle kurulan bütünlüklü ilişki, Ontoloji sayesinde varlığın temel yapısı ve diğer Disiplinler keşfedilmelidir.

Bu küçük kitapta, derin bilgisini özlü anlatımıyla birleştiren Heinz Heimsoeth, sistematik bir biçimde felsefeye dair en temel disiplinleri aktarmaktadır.

Felsefenin Temel D

isiplinleri

Hein

z Heim

soeth

Yaþam süreçleri yaptýðýmýz felsefe ölçüsünde anlam kazanýr,

bu süreci basitleþtirmek veya onu çýkabileceði en yüksek

noktadan kavrayabilmek tamamen vermiþ olduðumuz

karara baðlýdýr. Felsefeyi tercih etmekle sahte görüntülerin

egemenliðini bir nebze olsun sekteye uðratmýþ oluruz.

Yüzeyde sürüp giden bütün telaþlarýn ötesinde sadece

varlýklarýn özü bilinmeye ve tanýnmaya deðerdir. Sýradan bir

yaþam için varlýklarýn özüne inmek gerekli olmayabilir ama

varlýklarýn özü için de sýradan bir yaþam yaþanmaya deðer

deðildir. Felsefe, saf ve bütünlüklü olanýn çaðrýsýdýr. Bunun

dýþýnda, baðlamýndan kopartýlmýþ, varlýðýný unutmuþ tüm

þeyler için Sokrates “dünyada gereksinmediðim ne çok þey

var!” hatýrlatmasýný yapmaktadýr.

Felsefe yapmak, yalnýzca felsefe tarihi ve düþünürlerin yaþam

ve görüþlerini okumaktan geçmiyor. Bunlardan da öte

felsefe, düþünmenin imkânýný yakalamak ya da ünlü

biçimiyle söyleyecek olursak 'hakikat sevgisine' ulaþmak

demektir. Felsefe yapmak, felsefenin kendine özgü

kullandýðý dil ile konuþmak demektir. Uzun bir geleneði olan

ve kendi içinde göndermeleri olan bu dile eriþildiði takdirde

Ýlk Çað düþünürlerinin sormuþ olduðu sorularý bugün biz de

sorabiliriz: “Ýnsan nedir?” “Hakikat Nedir? “Kendi varlýðýmýn

sýrrýna nasýl inebilirim?”

Büyük sorularý kendimize sorma cesaretini göstermeden

önce týpký bir felsefe öðrencisinin yaptýðý gibi klasik

düþünürlere, Platon, Aristoteles, Hume, Spinoza, Kant,

Hegel ve Descartes'a ve bu düþünürlerin en önemli

takipçilerine daha çok vakit ayýrmalýdýr. Ýdeal bir felsefe

eðitimi için, Mantýk sayesinde düþünmenin ilkeleri,

Metafizik sayesinde evrenle kurulan bütünlüklü iliþki,

Ontoloji sayesinde varlýðýn temel yapýsý ve diðer Disiplinler

keþfedilmelidir.

Bu küçük kitapta, derin bilgisini özlü anlatýmýyla birleþtiren

Heinz Heimsoeth, sistematik bir biçimde felsefeye dair en

temel disiplinleri aktarmaktadýr.

Felsefenin

Temel Disiplinleri

Heinz Heimsoeth

Çeviren: Takiyettin Mengüþoðlu

KANT’IN FELSEFESİHeinz Heimsoeth

4. Baskı, Çeviren: Takiyettin Mengüşoğlu, 189 sf. 11 TL, Felsefe, ISBN 978-975-8717-31-6

Königsbergli filozofun düşünceleri, şüphe yok ki bir dehanın tüm parıltısına kavuşmuştur. Güçsüz bir bedenden yükselen ateş, insanın ve evrenin sırrına dâhil edilme isteğini, doğaya karşı aynı ölçülerde, aynı mutlak kesinlikte karşılık verebilme iradesini göstermiştir. Kant’ın büyüsü günümüze kadar hiç eksilmemiştir. “Üzerimdeki yıldızlı gök ve içimdeki ahlâk yasası” yeryüzünde var olduğu müddetçe de bu büyü yaşamaya devam edecektir.

Akıl, ahlâk, metafizik, değer, bilgi, inanç ve yargılarımız konusunda hiçbir düşünür, Kant kadar eleştirel ve kuşatıcı olmamıştır. Kant, insan doğasının kuruluşunu tüm nesnelliğiyle ele alır. Öncelikli olarak o, kendinden önceki felsefi gelenekleri kendi merkezinde toplamayı başarabilmiştir. Kant, tüm duyumcu, emprisist, metafizik cepheleri gözden geçirmiş, tran sen­den tal idealizmin imkânlarını araştırmıştır. Etik ve estetik değerler konusunda, “yüce”ye dair bilgimizi ortaya koymuştur. Aklın bilinebilir sınırlarını göstermiş, ahlâk metafiziğinin ilkelerini saptamştır. Yani, “Ne bilebiliriz?” sorusuna, aklın bundan daha az önemli olmayan başka bir sorusunu ilâve etmiştir: “Ne yapmalıyız?” Nihayetinde, teorik akıl ile pratik aklı temel bir sorun olarak günyüzüne çıkarabilmiştir.

Kant’ın felsefesi insanın içinde bir ‘özne’ olarak yer aldığı kusursuz bir matematiğe benzer. Doğanın özgürlüğü ile insanın ödev ahlâkı, iniş ve çıkışlarıyla birlikte, bu müziğin notalarını oluşturur. Akıl ve duygu, iyi ve kötü gibi bütün karşıtlıklar bu denklemin her iki tarafında yer alır ve Kantçı felsefede mükemmel çözüme kavuşurlar.

Bu kitapta, Kantçı düşüncenin en önemli yorumcularından kabul edilen Heinz Heimsoeth, Kant felsefesinin özüne dair çetrefil meseleleri, sade bir üslup, berrak bir anlatım ve büyük bir ustalıkla çözümlemektedir.

Kant'ýn Felsefesi

Hein

z Heim

soeth

Königsbergli filozofun düþünceleri, þüphe yok ki bir dehanýn

tüm parýltýsýna kavuþmuþtur. Güçsüz bir bedenden yükselen

ateþ, insanýn ve evrenin sýrrýna dahil edilme isteðini, doðaya

karþý ayný ölçülerde, ayný mutlak kesinlikte karþýlýk verebilme

iradesini göstermiþtir. Kant'ýn büyüsü þimdiye kadar hiç

eksilmemiþtir. “Üzerimdeki yýldýzlý gök ve içimdeki ahlâk

yasasý” yeryüzünde var olduðu müddetçe de bu büyü

yaþamaya devam edecektir.

Akýl, ahlâk, metafizik, deðer, bilgi, inanç ve yargýlarýmýz

konusunda hiçbir düþünür, Kant kadar eleþtirel ve kuþatýcý

olmamýþtýr. Kant, insan doðasýnýn kuruluþunu tüm

nesnelliðiyle ele alýr. Öncelikli olarak o, kendinden önceki

felsefi gelenekleri kendi merkezinde toplamayý

baþarabilmiþtir. Kant, tüm duyumcu, emprisist, metafizik

cepheleri gözden geçirmiþ, transendental idealizmin

imkânlarýný araþtýrmýþtýr. Etik ve estetik deðerler konusunda,

“yüce”ye dair bilgimizi ortaya koymuþtur. Aklýn bilinebilir

sýnýrlarýný göstermiþ, ahlâk metafiziðinin ilkelerini

saptamþtýr. Yani, “Ne bilebiliriz?” sorusuna, aklýn bundan

daha az önemli olmayan baþka bir sorusunu ilâve etmiþtir:

“Ne yapmalýyýz?” Nihayetinde, teorik akýl ile pratik aklý temel

bir sorun olarak günyüzüne çýkarabilmiþtir.

Kant'ýn felsefesi insanýn içinde bir 'özne' olarak yer aldýðý

kusursuz bir matematiðe benzer. Doðanýn özgürlüðü ile

insanýn ödev ahlâký, iniþ ve çýkýþlarýyla birlikte, bu müziðin

notalarýný oluþturur. Akýl ve duygu, iyi ve kötü gibi bütün

karþýtlýklar bu denklemin her iki tarafýnda yer alýr ve Kantçý

felsefede mükemmel çözüme kavuþurlar.

Bu kitapta, Kantçý düþüncenin en önemli yorumcularýndan

kabul edilen Heinz Heimsoeth, Kant felsefesinin özüne dair

çetrefil meseleleri, sade bir üslup, berrak bir anlatým ve

büyük bir ustalýkla çözümlemektedir.

Kant'ýn FelsefesiHeinz Heimsoeth

Çeviren: Takiyettin Mengüþoðlu

Page 12: Dogu-Batı Broşür 2011 E

12

TARİH FELSEFESİ Seçme MetinlerHerder-Kant-Fichte-Schelling-Hegel-Schopenhauer

Haz: Doğan Özlem-Güçlü Ateşoğlu, Felsefe, 237 sf. 13 TL, ISBN 975871722-7

Tarih ve felsefe terimleri, yüzyıllardır birbirleriyle ilişkisi olmayan alanları nitelemek için kullanılagelmiş olan terimlerdir. Antikçağ’da insanın doğa üzerine düşünerek kendi bilgisini kazanma süreci, Ortaçağ’da yerini tanrıya bırakmış; bu çağı izleyen dönemde ise, her türden yerellik ve tarihsellikten uzak soyut akıl kavramsallaştırması, düşünce tarihinde o çağın genel paradigması haline gelmiştir. Evrene ve kendine ilişkin bilgi elde etme çabasında insanı yeterince tatmin etmeyen bu üç dolayımın, özellikle 18. yüzyıldan başlayarak yerini tarihe terk ettiği; dahası her birinin, kendi tikel anlamlarını ancak ve sadece tarih sayesinde ve tarihte kazandığı fikri, felsefeyi yeni bir yörüngenin eksenine çekmiştir. ‘Geçmişin şimdideki sürekli etkililiği’ anlamında bir tarihsellik bilincinin gelişmesiyle birlikte tüm 19. yüzyıl, bir tarih yüzyılı olmuş; tarih ile felsefenin bir arada ele alınması, özel anlamda felsefenin, genelde ise düşüncenin yönteminin ne olacağı sorusu üzerine yeni kavrayışların şekillenmesine önayak olmuştur. Günümüzde sosyal bilimler üzerine düşünmenin olanağı, bu sürecin bilinmesini ve özümsenmesini gerektirmektedir.

Tarih Felsefesi kitabı, bu alanda bir giriş kitabı olmanın ötesinde, ‘sonuçlarından hiçbir zaman öğrenilemeyecek bir etkinlik’ olan felsefenin içine dolayımsız bir şekilde nüfuz edebilmeyi ve yüzyıllarca ilişkileri sorunlu addedilmiş tarih ile felsefenin farklı kesişim noktalarındaki belli başlı problemleri göstermeyi amaç ediniyor.

TARİH TASARIMIR. G. Collingwood

4. Baskı, Çeviren: Kurtuluş Dinçer, 432 sf. 17,50 TL, Felsefe, ISBN 978-975-8717-30-9

Bu kitap tarih felsefesi üzerine bir denemedir. ‘Tarih felsefesi’ terimini, on sekizinci yüzyılda, onunla eleştirel ya da bilimsel ta rih ten, tarihçinin eski kitaplarda bulduğu öyküleri yinelemek yeri ne, kendi kafasında kendi kendine kurduğu bir tarihsel düşün me tipinden başka bir şey kastetmeyen Voltaire buldu. Aynı adı He gel ile on dokuzuncu yüzyıl sonundaki başka düşünürler de kul landı; ama ona çok farklı bir anlam verdiler ve tarih felsefesini evrensel tarih ya da dünya tarihi anlamına gelen bir şey ola rak gördüler. Terimin üçüncü bir kullanımı çeşitli on doku zun cu yüzyıl pozitivistlerinde bulunur; onlar için tarih felsefesi, anlatılması tarihin işi olan olayların akışını yöneten genel yasa la rın keşfiydi.

Tarih Tasarımı’nda modern tarih tasarımının Herodotos’tan yirminci yüz yıla dek nasıl geliştiğine dair tarihsel bir betimleme sunulmaktadır. İlk bölümde Collingwood, tarihin yapısı, konusu ve yöntemine ilişkin Yunan-Roma tarih yazımından çeşitli örnekler sunmaktadır. Diğer bölümlerde ise Descartes, Herder, Kant, Schiller, Hegel, Marx, Toynbee, Rickert, Simmel, Dilthey, Croce, Spengler ve Bergson’un tarihin doğasına ilişkin yaklaşımları aralarındaki ilişki gözetilerek bütünlüklü olarak tartışılmaktadır.

Tarih ve felsefe terimleribirbirleri

'erek

'

;en dönemde ise, her türden yerellik

ve tarihsellikten uzak

o

-

, öz

yerini tarihe

;

tarih ile felsefenin bir arada

sorusu

bu sürecin bilinmesini ve özümsenmesini

gerektirmektedir.

'

emeyecek bir

etkinlik'

göstermeyi amaç ediniyor.

, yüzyıllardır yle ilişkisi

olmayan alanları nitelemek için kullanılagelmiş olan

terimlerdir. Antikçağ da insanın doğa üzerine düşün

kendi bilgisini kazanma süreci, Ortaçağ da yerini tanrıya

bırakmış bu çağı izleysoyut akıl kavramsallaştırması,

düşünce tarihinde çağın genel paradigması haline gelmiş

tir. Evrene ve kendine ilişkin bilgi elde etme çabasında

insanı yeterince tatmin etmeyen bu üç dolayımın ellikle

18. yüzyıldan başlayarakterk ettiği; dahası her

birinin, kendi tikel anlamlarını ancak ve sadece tarih

sayesinde ve tarihte kazandığı fikri, felsefeyi yeni bir

yörüngenin eksenine çekmiştir. 'Geçmişin şimdideki

sürekli etkililiği' anlamında bir tarihsellik bilincinin

gelişmesiyle birlikte tüm 19. yüzyıl, bir tarih yüzyılı olmuş

ele alınması, özel anlamda

felsefenin, genelde ise düşüncenin yönteminin ne olacağı

üzerine yeni kavrayışların şekillenmesine önayak

olmuştur. Günümüzde sosyal bilimler üzerine düşünmenin

olanağı,

kitabı, bu alanda bir giriş kitabı olmanın

ötesinde, sonuçlarından hiçbir zaman öğrenil

olan felsefenin içine dolayımsız bir şekilde nüfuz

edebilmeyi ve yüzyıllarca ilişkileri sorunlu addedilmiş tarih

ile felsefenin farklı kesişim noktalarındaki belli başlı

problemleri

Tarih Felsefesi

Tarih

Felsefesi

Seçme

Metin

lerTarih Felsefesi

Seçme Metinler

Haz: Doğan Özlem

Güçlü Ateşoğlu

Herder Kant Fichte Schelling Hegel Schopenhauer

- - - - -

F E L S E F E

Page 13: Dogu-Batı Broşür 2011 E

13

AHLÂKIN VE DİNİN İKİ KAYNAĞIHenri Bergson

Çeviren: M. Mukadder Yakupoğlu, 280 sf. 16 TL, Felsefe, ISBN: 975-8717-07-3

Ünlü Fransız felsefeci Henri Bergson’un düşünce tarihinde özgün bir yeri vardır. Bergson’a göre, gerçekten varolan şey madde, cansız varlık değildir; gerçeklik süredir ve bunu yalnızca sezgi kavrayabilir. Zaman bir birikimdir. Gelecek hiçbir zaman geçmişin benzeri olamaz, zira her adımda yeni bir tecrübe ortaya çıkar. O, bilinçli bir varlık için var olmanın değişmek olduğunu kabul eder, zira değişmek olgunlaşmak demektir; olgunlaşmak ise, sonsuzca kendi kendini yaratmak demektir. Bu, yalnızca bilinçli insan varlığı için değil, fakat bütün gerçeklik için böyledir. Bergson gelişmeyi, ancak süre olarak anladığımız takdirde her şeyi berraklığa kavuşturabileceğimizi söyler.

Bergson’un Ahlâkın ve Dinin İki Kaynağı’nda temel yaklaşımı durağan ile devingen arasında kurduğu temel karşıtlıktır. Bu karşıtlıklardan birinin kökleri zihindedir ve bilime, onun durağan, mekanik ülkülerine ulaşır, diğeri sezgiye dayalıdır, varlığını felsefecilerin, sanatçıların ve büyük mistiklerin yaratıcı atılımında bulur:

“Azizlerin niçin taklitleri vardır ve iyiliğin büyük insanları neden arkalarından yığınları sürüklemişlerdir? Hiçbir şey istemiyorlar ve buna rağmen elde ediyorlar. Çağırmak zorunda değillerdir; yalnızca varolurlar; varoluşları bir çağrıdır. Çünkü bu başka ahlâkın özelliği tam da budur. Doğal ödev baskı veya zorlamayken, tam ve mükemmel ahlâkta bir çağrı vardır.”

“Ruh, onu sürükleyen akımla derinden sarsılmış olarak, türün ve bireyin birbirlerini dairesel olarak koşullandırmasını isteyen yasadan bir an için kurtularak, kendi üzerinde dönmekten vazgeçer. Sanki onu çağıran bir sesi dinliyormuş gibi durur. Daha sonra kendini ileriye doğru bırakır. Onu hareket ettiren gücü doğrudan algılayamaz ama simgesel bir görmeyle onun tanımlanamaz varlığını hisseder veya keşfeder. Sonra büyük bir neşe, içinde eridiği bir esrime hâli veya kendinden geçiş hâli gelir...”

ALMAN İDEALİZMİ: FICHTEHaz: Eyüp Ali Kılıçaslan & Güçlü Ateşoğlu

548 sf. 27 TL, Felsefe, ISBN: 975-8717-16-2

Johann Gottlieb Fichte, Kant sonrası Alman felsefesinin en önemli filozoflarından biridir. Kant’ın Eleştirel Felsefesi’ni bütünlüklü ve sistematik bir idealist metafiziğe dönüştürme yönündeki çabasıyla tanınır. Alman İdealizminin başlatıcısı olarak Schelling ve Hegel üzerindeki etkisi görünür olmakla beraber, Marx’tan Sartre’a kadar birçok filozof, düşünür ve siyaset adamını kendi yörüngesine çekmeyi başarmıştır.

Hegel ve Marx’ın diyalektik yöntemi, modern felsefeye diyalektik düşünme yöntemini getiren Fichte’nin onlara mirasıdır. “Kişi, eylemlerinin bir toplamıdır” sözü, Sartre’dan önce ilk defa Fichte’nin kullandığı bir sözdür. “Öteki, beni özgürlüğe ve sorumluluğa davet eder” sözlerindeki etik düşünce, 20. yüzyılın en önemli düşünürlerinden Levinas’ı yaklaşık olarak iki yüzyıl öncesiyle buluşturur.

Ülkemizde Alman İdealizmi’nin doğru dürüst bilinmemesi ve öğretil(e)memesi, Locke, Hume ve Kant’tan çabucak ve dolaysızca XX. yüzyılın düşünürlerine ve düşüncelerine geçilmesi, felsefe tarihini gerçek anlamda bilmenin önüne büyük engeller çıkartmaktadır. Bu sebeple, Alman İdealizmi üçlemesinin ilk kitabı olarak düşünülen Fichte, işte böyle önemli bir açığı kapatma amacını taşımaktadır. Filozofun en önemli eserlerinden yapılan çeviriler kadar, filozofun düşünceleri üzerine yapılmış yorumları da içermekte ve bu hâliyle, “şu anda dilimizde filozof hakkındaki ilk ve tek kapsamlı kaynak olma özelliğine ve onuruna sahiptir.”

Ünlü Frans›z filozof Henri Bergson’un düflünce tarihinde özgün bir

yeri vard›r. Bergson’a göre, gerçekten varolan fley madde, cans›z

varl›k de¤ildir; gerçeklik süredir ve bunu yaln›zca sezgi

kavrayabilir. Zaman bir birikimdir. Gelecek hiçbir zaman geçmiflin ayn›s›

olamaz, zira her ad›mda yeni bir tecrübe ortaya ç›kar. Bergson, bilinçli bir

varl›k için varolman›n de¤iflmek oldu¤unu kabul eder, çünkü de¤iflmek

olgunlaflmak demektir; olgunlaflmak ise, sonsuzca kendi kendini yaratmak

demektir. Bu, yaln›zca bilinçli insan varl›¤› için de¤il, fakat bütün gerçeklik

için böyledir. Bergson geliflmeyi, ancak süre olarak anlad›¤›m›z takdirde

her fleyi berrakl›¤a kavuflturabilece¤imizi söyler.

Bergson’un Ahlâk›n ve Dinin ‹ki Kayna¤›’nda temel yaklafl›m› dura¤an

ile devingen aras›nda kurdu¤u temel karfl›tl›kt›r. Bu karfl›tl›klardan birinin

kökleri zihindedir ve bilime, onun dura¤an, mekanik ülkülerine ulafl›r,

di¤eri sezgiye dayal›d›r; varl›¤›n› filozoflar›n, sanatç›lar›n ve büyük

mistiklerin yarat›c› at›l›m›nda bulur:

“Azizlerin niçin taklitleri vard›r ve iyili¤in büyük insanlar› neden

arkalar›ndan y›¤›nlar› sürüklemifllerdir? Hiçbir fley istemiyorlar ve buna

ra¤men elde ediyorlar. Ça¤›rmak zorunda de¤illerdir; yaln›zca varolurlar;

varolufllar› bir ça¤r›d›r. Çünkü bu baflka ahlâk›n özelli¤i tam da budur.

Do¤al ödev bask› veya zorlamayken, tam ve mükemmel ahlâkta bir ça¤r›

vard›r.”

“Ruh, onu sürükleyen ak›mla derinden sars›lm›fl olarak, türün ve

bireyin birbirlerini dairesel olarak koflulland›rmas›n› isteyen yasadan bir

an için kurtularak, kendi üzerinde dönmekten vazgeçer. Sanki onu ça¤›ran

bir sesi dinliyormufl gibi durur. Daha sonra kendini ileriye do¤ru b›rak›r.

Onu hareket ettiren gücü do¤rudan alg›layamaz ama simgesel bir görmeyle

onun tan›mlanamaz varl›¤›n› hisseder veya keflfeder. Sonra büyük bir nefle

içinde eridi¤i bir esrime hâli veya kendinden geçifl hâli gelir...”

HENRI BERGSON Ahlâkın ve Dinin İki KaynağıDO⁄UBATI

HENRI BERGSON

Ahlâkın ve Dinin İki KaynağıÇeviri: M. Mukadder Yakupo¤lu

DO⁄UBATI

3 T

ASA

RIM

AN

KARA

0

312

466

28

09

3 T

ASA

RIM

AN

KARA

0

312

466

28

09

ISBN 975-8717-07-3

Page 14: Dogu-Batı Broşür 2011 E

14

AYDINLARIN İHANETİJulien Benda

2. Baskı, Çeviren: Cem Soydemir, Felsefe, 187 sf. 11 TL, ISBN: 975-8717-20-0

Batı’da Aydınlar hakkında ilk kapsamlı eleştiri XX. yüzyılın başlarında Julien Benda’dan gelir. Benda’ya göre, aydınların hakikat duygusu artık zayıflamıştır. Onlar, şimdilerde siyasi ihtirasların güdümündedirler. İktidarın muhalif görünen sözcüleridir. Esasen kendi gruplarının çıkarlarını kollamak adına da sonsuz bir kin ve nefret duyarlar.

“Benda’nın tanımına göre gerçek aydınlar kazığa bağlanıp yakılma, sürgüne gönderilme, çarmıha gerilme riskine girmek durumundadırlar. Bu yüzden de sayıları çok olamaz, gelişimleri belli bir rutine bağlı olamaz... Benda’nın tasarladığı biçimiyle gerçek aydın imgesinin hâlâ çekici ve güçlü bir imge olduğuna benim şüphem yok.”

Edward W. Said, Entelektüel

“Benda’nın anlattığı entelektüeller alelâde insanlar ya da sıradan oku muşlar gibi maddi kazançla ilgilenmezler. Şahsi çıkar peşinde koşmak, ikbal ve mevki gayreti içinde olmak onların işi değildir. Onlar siyasal iktidarın yakını olmak için el etek öpmezler. Güçlünün uydusu değil, zayıfın savunucusudurlar. Zengin sofralarından yemlenmek için şakla banlık yaparak kralın soytarısı rolüne soyunmazlar ... Siyasal iktidarın kusur larını, otoriteyi kötüye kullanmasını kınarlar ve bunu topluma haykırırlar. Onlar, iktidarın hizmetlisi değildir. ...Onlar satılık değildir, kalemlerini de ödünç vermezler. İşte, bu kabilden özelliklerle bezediği entelektüellerin dönemin siyasi gelişmeleri karşısında ilkesiz davranışlarının yarattığı infialle Benda sözünü esirge memiş ve ‘aydın ihanetinden’ söz edebilmiştir.”

Nur Vergin, Doğu Batı Entelektüeller-III

KÜLTÜR BİLİMLERİ VE KÜLTÜR FELSEFESİDoğan Özlem

5. Baskı, 269 sf. 15 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-43-9

Bu kitapta, yazarın pozitivist gelenekte “sosyal bilimler”, hermeneutik geleneğinde “tin bilimleri” ve Yeni Kantçı gelenekte kültür bilimleri” adlarıyla anılan bilimlerin felsefi açıdan temellendirilmesi konusundaki çabaları betimleyen ve tartışan yazıları ile kültür felsefesine ilişkin yazılar yer alıyor.

“Kültür Bilimleri” ve “Kültür Felsefesi” başlıklı iki bölümden oluşan kitapta ele alınan problematiğin anlaşılmasında ve irdelenmesinde katkıları olacağı düşüncesiyle W. Dilthey’ın “Tin Bilimlerine Giriş” adlı yazısı ile E. Cassirer’in “Kültür Felsefesinde Doğalcı ve İnsancı Temellendirme” adlı yazısının çevirilerine de yer verildi.

Kitapta, insanın hem kültürü yapan, hem kültürce yapılan bir varlık olduğundan hareketle, kültür bilimlerinin (tin bilimleri, sosyal bilimler) ve kültür felsefesinin doğa bilimleri ve doğa felsefesine göre önceliği vurgulanıyor, kültüre yaklaşımda doğalcılığın ve doğa bilimci tutumun tarihsel ve hermeneutik açıdan eleştirisi yapılıyor.

Kültür B

ilimleri ve K

ültür Felsefesi

DO

ĞA

N Ö

ZLEM

Bu kitapta, yazarın pozitivist gelenekte “sosyal bilimler”,

hermeneutik geleneğinde “tin bilimleri” ve Yeni Kantçı gelenekte

kültür bilimleri” adlarıyla anılan bilimlerin felsefi açıdan

temellendirilmesi konusundaki çabaları betimleyen ve tartışan

yazıları ile kültür felsefesine ilişkin yazılar yer alıyor.

“Kültür Bilimleri” ve “Kültür Felsefesi” başlıklı iki bölümden oluşan

kitapta ele alınan problematiğin anlaşılmasında ve irdelenmesinde

katkıları olacağı düşüncesiyle W. Dilthey'ın “Tin Bilimlerine Giriş”

adlı yazısı ile E. Cassirer'in “Kültür Felsefesinde Doğalcı ve İnsancı

Temellendirme” adlı yazısının çevirilerine de yer verildi.

Kitapta, insanın hem kültürü yapan, hem kültürce yapılan bir varlık

olduğundan hareketle, kültür bilimlerinin (tin bilimleri, sosyal

bilimler) ve kültür felsefesinin doğa bilimleri ve doğa felsefesine

göre önceliği vurgulanıyor, kültüre yaklaşımda doğalcılığın ve doğa

bilimci tutumun tarihsel ve hermeneutik açıdan eleştirisi yapılıyor.

Doğan Özlem

Kültür Bilimleri ve

Kültür Felsefesi

Page 15: Dogu-Batı Broşür 2011 E

15

FELSEFE VE DOĞA BİLİMLERİDoğan Özlem 2. Baskı, 264 sf. 14 tl, Felsefe, ISBN 978-975-8717-39-2

Felsefe tarihçileri, çoğunlukla, Yeni Çağ felsefesinin ve Yeni Çağ biliminin başlangıçlarını 17. yüzyıla götürürler. Gerçekten de modern doğa bilimlerinin doğuşu ve gelişimi, Yeni Çağ felsefesinin doğuşu ve gelişimiyle koşutluk gösterir. Ancak bu çift yönlü gelişim, birbirinden tamamen ayrı doğrultularda olmamış, tam tersine bu doğrultuların kesiştiği, iç içe geçtikleri, hattâ çakıştıkları noktalar, ayrıldıkları noktalardan daha fazla olmuştur. Öyle ki, Yeni Çağ felsefesi tarihi, felsefe ile bilimler arasındaki karşılıklı etkileşimin sayısız örnekleriyle doludur. Ayrıca felsefe, doğa bilimleri üzerine düşünmeyi, bir doğa bilimi eleştirisi geliştirmeyi, daha 17. yüzyıldan başlayarak hiç de ihmal etmemiştir. Öyle ki, doğa bilimleri, dayandıkları ilkeler ve uyguladıkları yöntemler açısından, daha bu dönemde bir felsefi refleksiyonun ve sorgulamanın konusu kılınmışlardır. Hume’un doğa bilimini var kılan temel ilkelerden biri olan nedensellik ilkesi üzerine 18. yüzyılın ilk yarısında geliştirdiği köktenci eleştiriden sonra, aynı yüzyılın ikinci yarısında Kant, günümüzde yeniden güncelleşen ve bu kitabın ilerideki bölümlerinde üzerinde durulacak olan bir bilim eleştirisi ortaya koymuştur. Ancak Hume’dan ve Kant’tan sonra, bilim üzerine bu refleksiyon ve sorgulama, geçen yüzyılın sonlarına ve hattâ 20. yüzyılın başlarına kadar, kesik, süreksiz, bölük pörçük ve etkisiz kalmıştır. Bunda, doğa bilimlerinin sonuçlarının endüstriyel ve teknolojik uygulamalarla toplum yaşamına getirdiği katkıların büyük rolü olmuş, özellikle Aydınlanma felsefesinin en tipik göstergesi olan ilerlemeci dünya görüşü, en büyük desteğini ve tanıtını bilimde (doğa biliminde) bulmak istemiştir. Böylesine itibarlı bir konuma sahip olan bilim karşısında, bazı filozofların bir bilim eleştirisi geliştirmek konusunda bilinçli veya bilinçsiz bir otosansür uyguladıkları bile tahmin edilebilir. Bilime duyulan güven öyle bir dereceye varmıştır ki, bilim karşısında felsefenin gereksizliğini ve yararsızlığını ileri sürenlere, hattâ felsefeye ölüm ilânları çıkartanlara rastlanmıştır.

Bu tartışma çerçevesinde kitapta, felsefe ve doğa bilimlerinin temel karakteristikleri yorumlanmakta, her iki alanın ortaya çıkış şekilleri, birbiriyle ilişkisi ve barındırdığı yöntemsel sorunlar, klasik düşünsel akımların yeniden gözden geçirilmesi suretiyle okuyucuya sunulmaktadır.

FRANSIZ AYDINLANMA FELSEFESİOskar Ewald

Çeviren: Gürsel Aytaç Felsefe, 192 sf. 13.50 TL, ISBN 978-975-8717-60-6

Bu kitapta, yazarın pozitivist gelenekte “sosyal bilimler”, hermeneutik geleneğinde “tin bilimleri” ve Yeni Kantçı gelenekte kültür bilimleri” adlarıyla anılan bilimlerin felsefi açıdan temellendirilmesi konusundaki çabaları betimleyen ve tartışan yazıları ile kültür felsefesine ilişkin yazılar yer alıyor.

“Kültür Bilimleri” ve “Kültür Felsefesi” başlıklı iki bölümden oluşan kitapta ele alınan problematiğin anlaşılmasında ve irdelenmesinde katkıları olacağı düşüncesiyle W. Dilthey’ın “Tin Bilimlerine Giriş” adlı yazısı ile E. Cassirer’in “Kültür Felsefesinde Doğalcı ve İnsancı Temellendirme” adlı yazısının çevirilerine de yer verildi.

Kitapta, insanın hem kültürü yapan, hem kültürce yapılan bir varlık olduğundan hareketle, kültür bilimlerinin (tin bilimleri, sosyal bilimler) ve kültür felsefesinin doğa bilimleri ve doğa felsefesine göre önceliği vurgulanıyor, kültüre yaklaşımda doğalcılığın ve doğa bilimci tutumun tarihsel ve hermeneutik açıdan eleştirisi yapılıyor.

Fransız Aydınlanma felsefesi, çoğu zaman, hiçbir yetkeye bağlı

kalmaksızın akıl sayesinde yeni bir dünya görüşünü temsil

etmekle övünür. Günümüze kadar ulaşan bu övgüsünde haklıdır

elbet. Ancak, Aydınlanma Yüzyılı (Le siècle des Lumières) salt akıl,

bilim ve mantıkla açıklanabilecek, tek bir yolu takip eden tekdüze

bir sistem değildir. O, aklı kutsayan birinin kanıksanmış övgü-

sünden çok daha fazla ironi ve çeşitlilik barındırır içinde.

Herşeyden önce bu hareket kendiliğinden ortaya çıkmamış, tarih-

teki birçok etkileşimden nasibini almıştır. Keşifler çağının, bilim-

sel, kültürel ve entelektüel hareketlerin, birbirini tashih eden filo-

zofların, hattâ akla yabancı, doğanın derin paradokslarına dikkat

çeken Rousseau gibi düşünürlerin buluştuğu bir güzergâh olarak

da düşünülebilir Fransız Aydınlanma Felsefesi…

Bu hareketin hangi koşullar altında ortaya çıktığı incelenmeye

değer. Aydınlanma düşünürleri, Ortaçağ ve Rönesans'taki bilim-

sel ve felsefî mirasın bilincindeydiler. Bilim ve özellikle mekanik-

teki gelişmelerin sıkı birer takipçileriydiler. Onları ayrıcalıklı

kılan, devraldıkları bilgi birikimini muazzam noktalara taşıya-

bilme cesaretini gösterebilmiş olmalarıdır. Her türlü otoriteye

karşı üstlendikleri mücadelede, doğa yasalarının insan ve toplum

hayatındaki etkisini ve nesnel koşulların belirleyiciliğini ispat

edebilmişlerdir.

Fransız Aydınlanması, İngiliz ve Alman aydınlanma düşünce

gelenekleri kadar belki “derin” değildi, ancak insanı bizzat yaşa-

mın hedefi haline getirerek ve bireyden talep ettiği özgüveni en uç

noktasına götürerek “aydınlanma”nın en büyük payesini kazan-

mıştır.

Özellikle, salonlarda ve seçkin çevrelerde başlayan bu hareket,

yepyeni bir uyanışın habercisi olan Ansiklopedi aracılığıyla halka

yayılmış ve geniş kitleler tarafından benimsenmiştir.

Alman düşünür Oskar Ewald, kaleme aldığı bu eserinde

Aydınlanmanın kaynaklarını, Montesquieu, Voltiare, Diderot,

D'Alembert, La Mettrie, Helvétius ve Rousseau gibi önde gelen

düşünürlerin eserlerini inceleyerek genel yönleriyle okuyucuya

tanıtmaktadır.

OSK

AR E

WA

LDFra

nsız

Ayd

ınla

nm

a F

else

fesi

Fransız Aydınlanma

Felsefesi

OSKAR EWALD

Çeviri: Gürsel Aytaç

9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 6 0 6

ISBN 978-975-8717-60-6

Page 16: Dogu-Batı Broşür 2011 E

16

ORYANTALİZM: Tartışma Metinleri Editör: Aytaç Yıldız, 530 sf. 28,50 TL, Sosyoloji, ISBN 978-975-8717-27-9

Edward Said’in Oryantalizm adlı kitabının yayımlanışının ardından Batı’daki entelektüel çevreler tuhaf bir gürültüyle uyandılar. Yabancısı oldukları bir sesti bu… Kendi üniversitelerinde yetişmiş, klasik kültüre hâkim, edebiyat ve filoloji uzmanı olan Edward Said, Doğu ve Batı ilişkilerinde yeni tezler gündeme getiriyor, –kuşkusuz kendine özgü, muhalif entelektüel bir tat katarak– Batılı bilincin yansıdığı aynayı kamuoyuna sunuyordu.

İlk bakışta bu cesur çıkış küçümsense de, Said katı ve geleneksel bir sahayı yerinden oynatabilmeyi başardı. Artık oryantalizm, klasik dil çalışmalarına vurgu yapan bir “disiplin” olmaktan çok, her geçen gün kendi içinde dönüşerek, bir söylem, hükmetme geleneğinin bir parçası olarak literatürde yer etmeye başladı. Bu alanın armağan ettiği yeni cümlelerle söyleyecek olursak, Batı’nın ötekine bakışı “oryantalist bir perspektifte” dile getiriliyordu. Orta Doğu’daki sıcak gelişmelerin arka planında oryantalizmin iki yüz yıllık sorusu gündeme gelmekteydi.

Said, zor olanı denemiş, Batı’nın Doğu’ya bakışındaki terimleri tersine çevirmişti. Sömürgeciliğin “keşif kolları” sadece ekonomik ve politik bir bakışla değerlendirilmiyor, edebî metinler üzerinden hareketle çarpık kareler teorik bir çerçevede işaretleniyordu. Doğu’nun nasıl keşfedildiği sorusu ise can alıcı önemdeydi. 18. yüzyıldan itibaren Batı, derin istek ve arzularıyla Doğu’yu keşfe çıkarken pek de masum sayılmayacak bu keşif çabası, beraberinde birçok şeyi de götürmüştü. Chateaubriand, Lamartine, Nerval ve Flaubert’in yazılarında hayalî bir doğu coğrafyası yaratılırken veya Oryantalist ressamların tablolarında egzotik ve dişil kompozisyonlar kullanılırken, aslında sıradan Batılı bireyin zihninde klişelerle yüklü bir Doğu imgesi inşa edilmekteydi.

Bu kitapta da gösterildiği üzere, ilerleyen yıllarda alanın seçkin isimleri bu “tartışma”ya doğrudan katıldı. Oryantalizm, antropolojiden Balkan tarih çalışmalarına kadar birçok farklı alana verimli bir şekilde hızla yayıldı. Yeni okumalar ışığında yeni oryantalizmler masaya yatırıldı. Kuşkusuz, Türkçede bu yazıların gündeme gelmesi Said’in değerli çabasını, “güzel” ve “sıcak” anısını korumaya hizmet edecektir.

BURJUVAWerner Sombart

2. Baskı, Çeviren: Oğuz Adanır, 363 sf. 24,50 TL, Sosyoloji, ISBN 978-975-8717-37-8

Sombart’ın bu klasik çalışması burjuvazi üzerine kaleme alınmış bir şaheser sayılmalıdır ve tarih sahnesinde burjuvazinin yarattığı büyüyü anlayabilmek için Sombart’ın eserine tekrar tekrar dönmek gerekir.

Burjuvazi… XIV. yüzyıl Floransa doğumlu... “La sollicitudine e cura delle cose, cioe la masserizia”... (İyi bir ev sahibi ekonomik yaşantısını akla uygun bir hale getirir)... Toplumu ataletten kurtaracak yeni bir güç ortaya çıkıyor. Dünyayı bir ‘tasarım’ olarak görüp onu kendi idealleri için yeniden var eden, daima projeler üreten, dinamik ve maceraperest bir sınıf… Geçmişte hiçbir ‘dönüşüm’ ideali burjuvazinin yarattığı bu doğal ve taze güce erişemiyor.

Kime gerçek bir ‘burjuva’ denir? Nasıl bir tiptir burjuva? Hangi karakter özelliklerini sergiler? Her şeyden önce doğuştan bir burjuvanın salt para kazanma ve servet edinme tutkusuyla yola koyulmadığı çok açıktır. Düzen ve disiplin, yaratıcılık ruhu, alışkanlık ve deneyimlerin zenginliği, ruh ve zekâ arasında sağlanan mükemmel denge burjuva erdemleri arasında sayılıyor. O, ibadet eder gibi huşu ile çalışıyor. Zamanı idare eden sihirli gücü yakalıyor. Modern devirlerin rasyonalitesine gelmeden önce, gündelik hayatın bu sınıf sayesinde nasıl yavaş yavaş değiştiğini, ölçü, zaman, hız, hesap vb. unsurların başlangıçtaki bu değişimini adım adım izlemek gerek.

Kitap boyunca yazar birçok tezin yanında o ünlü tezini ayrıntılarıyla işlemektedir: Tinsel ve ruhsal öğelerin ekonomik yaşama olan etkisi... Sombart’ta burjuvazi bir ‘Zihniyet’ olarak vardır ve modern dünyanın derin kökleri bu Zihniyet’e kadar uzanmaktadır.

Sombart, yapıtını şöyle takdim etmektedir: “Zeki bir adam bir gün iyi bir kitabın tek bir tümceyle özetlenebileceğini söylemişti. Eğer bu doğruysa benim kitabım iyi kitaplar kategorisine sokulamaz, tek tümcede ısrar edildiği takdirde şöyle bir şey söylememizde umarım bir sakınca yoktur: Kapitalist zihniyet sorununun doğası ve kökenleri olağanüstü bir şekilde karışık olup, bugüne kadar sanılandan ve sandığımdan çok daha karmaşık bir şeydir.”

OR

YAN

TALÝZM

Editör: Aytaç Yýldýz

Edward Said'in Oryantalizm adlý kitabýnýn yayýmlanýþýnýn ardýndan Batý'daki

entelektüel çevreler tuhaf bir gürültüyle uyandýlar. Yabancýsý olduklarý bir

sesti bu… Kendi üniversitelerinde yetiþmiþ, klasik kültüre hâkim, edebiyat ve

filoloji uzmaný olan Edward Said, Doðu ve Batý iliþkilerinde yeni tezler

gündeme getiriyor, –kuþkusuz kendine özgü, muhalif entelüktüel bir tat

katarak– Batýlý bilincin yansýdýðý aynayý kamuoyuna sunuyordu.

Ýlk bakýþta bu cesur çýkýþ küçümsense de, Said katý ve geleneksel bir sahayý

yerinden oynatabilmeyi baþardý. Artýk oryantalizm, klasik dil çalýþmalarýna

vurgu yapan bir "disiplin" olmaktan çok, her geçen gün kendi içinde

dönüþerek, bir söylem, hükmetme geleneðinin bir parçasý olarak literatürde

yer etmeye baþladý. Bu alanýn armaðan ettiði yeni cümlelerle söyleyecek

olursak, Batý'nýn ötekine bakýþý "oryantalist bir perspektifte" dile

getiriliyordu. Orta Doðu'daki sýcak geliþmelerin arka planýnda oryantalizmin

iki yüz yýllýk sorusu gündeme gelmekteydi.

Said, zor olaný denemiþ, Batý'nýn Doðu'ya bakýþýndaki terimleri tersine

çevirmiþti. Sömürgeciliðin “keþif kollarý” sadece ekonomik ve politik bir

bakýþla deðerlendirilmiyor, edebî metinler üzerinden hareketle çarpýk kareler

teorik bir çerçevede iþaretleniyordu. Doðu'nun nasýl keþfedildiði sorusu ise

can alýcý önemdeydi. 18. yüzyýldan itibaren Batý, derin istek ve arzularýyla

Doðu'yu keþfe çýkarken pek de masum sayýlmayacak bu keþif çabasý,

beraberinde birçok þeyi de götürmüþtü. Chateaubriand, Lamartine, Nerval ve

Flaubert'in yazýlarýnda hayalî bir Doðu coðrafyasý yaratýlýrken veya

Oryantalist ressamlarýn tablolarýnda egzotik ve diþil kompozisyonlar

kullanýlýrken, aslýnda sýradan Batýlý bireyin zihninde kliþelerle yüklü bir Doðu

imgesi inþa edilmekteydi.

Bu kitapta da gösterildiði üzere, ilerleyen yýllarda alanýn seçkin isimleri bu

"tartýþma"ya doðrudan katýldý. Oryantalizm, antropolojiden Balkan tarih

çalýþmalarýna kadar birçok farklý alana verimli bir þekilde hýzla yayýldý. Yeni

okumalar ýþýðýnda yeni oryantalizmler masaya yatýrýldý. Kuþkusuz, Türkçede

bu yazýlarýn gündeme gelmesi Said'in deðerli çabasýný, "güzel" ve "sýcak"

anýsýný korumaya hizmet edecektir.

ORYANTALÝZMTartýþma Metinleri

Tartýþma M

etinleri

SOSYOLOJİ

Page 17: Dogu-Batı Broşür 2011 E

17

TARİHSEL SOSYOLOJİElisabeth Özdalga Söyleşiler: Şerif Mardin, Mehmet Genç, Çağlar Keyder, Ali Yaşar Sarıbay, Fethi Açıkel, Oktay Özel, Ferdan Ergut...

2. Baskı, 227 sf. 16,50 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-49-1Philip Abrams, Tarihsel Sosyoloji’yi şu şekilde tanımlar: “Tarihsel sosyoloji, geçmiş ile bugün arasındaki ilişkiye evrimsel gelişim şemaları giydirmeye çalışma meselesi değildir. Yalnızca bugüne bir tarihsel arka plan tanıtma meselesi de değildir. Bir yandan kişisel faaliyetler, diğer yandansa toplumsal örgütlenme arasında, zaman içinde bilinçli bir biçimde inşa edilmiş olan ilişkiyi anlamaya dönük bir çabadır. Tarihsel sosyoloji, sürekliliğe sahip olan bu inşa sürecini toplumsal çözümlemenin odak noktası haline getirir. Bu süreç pek çok farklı bağlamda; kişisel biyografiler ve kariyerler, uygarlıkların yükseliş ve çöküşleri, devrim ya da seçim gibi belirli olayların ortaya çıkışı ya da işçi sınıfı oluşumu ya da refah devletinin yaratılması gibi belirli gelişmeler bağlamında ele alınabilir”.

Elisabeth Özdalga’nın yorumu ise şöyledir: “Tarihsel sosyoloji, tarih ile sosyoloji arasında ortak bir girişimi temsil eder. Birlikte kullanıldıklarında bu iki disiplinin kayda değer bir sinerji yarattığı fikrine dayanır. Bir araya geldiklerinde, bu iki disiplin, toplamlarından daha fazla bir şey ifade eder.”

Bir atölye çalışması olarak Elisabeth Özdalga’nın öncülüğünde hazırlanan bu kitap, Tarihsel Sosyoloji alanında şimdiye kadar yayımlanan az sayıdaki çalışmalardan biridir. Kitapta konuyla ilgili olarak sosyolog ve tarihçiler ile yapılan söyleşiler bulunmaktadır. Söyleşiler, özellikle Türkiye’nin yakın tarihine bakışında Tarihsel Sosyoloji gibi taze ve yeni bir disiplinin kendi özgün dilini nasıl oluşturabileceğini ve ondan nasıl faydalanabileceğini göstermesi bakımından önemli bir belge niteliği taşımaktadır.

Özdalga, Tarihsel Sosyoloji ile ilgili uzun giriş yazısında, bu alandaki birikimini ve derinliğini yansıtarak okura genel bir çerçeve sunmaktadır. Tarihsel Sosyoloji hangi koşullar altında doğmuştur? Bir ustalık ve tasavvur olarak tarihsel sosyoloji disiplinini nasıl düşünebiliriz? Yeni bilgilerin ışığında nasıl bir yol takip edilmeli ve hangi kaynaklara başvurulmalıdır? Özdalga, sadece Batı’daki değil, doğu toplumlarındaki farklı sosyolojik tecrübelere de dikkati çekmektedir. Ayrıca kitapta Philip Abrams, Norbert Elias, C. Wright Mills, Marshal Hodgson, Immanuel Wallerstein Evans-Pritchard ve Peter Burke gibi ustaların bu alandaki katkılarına yer verilmektedir.

MİLLİYETÇİLİK KURAMLARI: Eleştirel Bir BakışUmut Özkırımlı

3. Baskı, 312 sf. 16,50 TL, Sosyoloji, ISBN 978-975-8717-36-1

Milliyetçilik ile ilgili uluslararası alanda yapılan tartışmaların dikkate aldığı ve dipnot düştüğü bu kitap, daha şimdiden kendi sahasında ciddi bir açılım sağlamış durumda.

Umut Özkırımlı, çoktandır tıkanmış olan bir tartışmanın ötesine geçmeyi başarıyor. Lehte veya aleyhte bir kavram tekeli yaratmaksızın, öncelikli olarak bu sahanın karmaşık dilini ayrıntılı ve sistematik bir şekilde çözümlüyor. Şimdiye kadar milliyetçilik ile ilgili birikmiş zengin literatürü klasik ve modern yaklaşımlarıyla birlikte okuyucuya sunuyor. Bu alanın doğum tarihini önceleyen romantik düşünürlerin yanında Hobsbawm, Kedourie, Smith, Gellner gibi çağdaş belli başlı kuramcıların görüşlerine yer veriyor. Bugün, dünyadaki birçok bölgenin yüz yüze olduğu etnisite ve kimlik ile ilgili sorunlar bu literatürün sınırlarına dahil. Tarihin hız kazandığı ve haritaların yer değiştirdiği devirler içinde çok ayrı milliyetçilik örneklerine rastlamak mümkün. Halkın, seçkin sınıfların, entelektüellerin ve ideolojilerin yarattıkları birbirinden farklı milliyetçililikler var. Dönemler arasında milliyetçiliğin nasıl değiştiğini gözlemlemek, en az bu kavramı tanımlamak kadar önemli. Milliyetçilik, kimi zaman ulusların doğuşunda muazzam kaynaştırıcı bir rol üstleniyor, kimi zaman da tehlikeli bir ideolojiye dönüşüyor. Gücü ve zayıflığı, masumiyeti ve saldırganlığı daima iç içe geçiyor.

Özkırımlı, bu erken çalışmasıyla karşılaştırmalı bir araştırmanın nasıl yapılacağına dair son derece yetkin bir örnek sunuyor.

Page 18: Dogu-Batı Broşür 2011 E

18

MODERNLEŞMES. N. Eisenstadt

2. Baskı Çeviren: Ufuk Coşkun, 251 sf. 14,50 TL, Sosyoloji, ISBN 978-75-8717-28-6

Modernleşme tarihte daha önce eşi görülmemiş bir değişim sürecini ifade eder. Bu, yarattığı yenilikler, sunduğu imkânlar kadar, doğal olarak oldukça sancılı ve gerilimli de bir süreçtir.

Batı’dan başlayarak tüm dünyaya yayılan modernleşmenin temel özelliği, her şeyden önce insan eliyle kurulmuş siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel tüm yapıların değişime uğraması olmuştur. Yakın dönemdeki her devlet, her toplum, her birey bu olguyla yüzleşmek zorunda kalmıştır. Her birinin bu meydan okuma karşısında aldıkları tutum, kendi geleneksel alışkanlıklarını ve pratiklerini takip etse de genellikle kararsız ve belirsiz olmuştur.

Milli kimliklerini, değer ve inanışları ile sembollerini şekillendirmeye çalışan Batılı olmayan ülkelerin, bu meydan okuma karşısında, modern Batı’nın sömürgeci ve tehditkâr politikalarının etkisiyle, daha zor ve sarsıcı bir süreçten geçtikleri söylenebilir.

Bu süreçte yaşanan büyük toplumsal hareketlilikle birlikte, siyasi iktidarların, bürokrasinin, iş dünyasının, işçi örgütlerinin, üniversite gençliğinin ve dinî grupların modernleşme karşısındaki tutumlarını ve aralarındaki mücadeleleri gözlemlemek ve incelemek, sosyal bilimlerin, özellikle de siyaset sosyolojisinin en ilgi çekici konusu.

Bu alanda değerli çalışmalar yapan, aralarında E. Gellner, E. Shils gibi tanınmış isimlerin olduğu bir ekolün temsilcisi olan S. N. Eisenstadt, bu kitapla özellikle, E. Shils’ın ortaya atmış olduğu, ülkemizde de sıkça kullanılan, “merkez-çevre” gibi kavramsallaştırmalarının yardımıyla modernleşme olgusunun anlaşılmasına önemli katkılarda bulunmaktadır.

ESKİ DÜNYAYA YENİ BİR BAKIŞ Oğuz Adanır 726 sf. 35,50 tl, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-54-5

Geçmişin devasa gölgesinden bakıldığında, her toplum kendi benzersiz yolculuğuna çıkmıştır. Bu yolculuk içinde farklı ilişki türleri, zihinsel ve estetik kalıplar, inanç ve yaşam tarzları kendine ait olan renk ve peyzajları üretmişlerdir.“Zihin yapısına ilişmeden, hiçbir toplumda hiçbir yenilik beklenemez.” Başka bir ifadeyle, bir toplumu kavramanın en iyi yolu onun zihin yapısını ayrıntılı biçimde çözümlemekten geçer. Türkiye’de modernleşme adına yaşama geçirilen değişiklikler, biçimsel kalıpların dışına çıkamamıştır. İnşa edilen yapı ve kurumlarla, Türkiye’ye çağ atlatmak mümkün olmamıştır. Geçmiş ile bugün arasında tutarlı bir ilişki kuramamak, Türk modernleşmesinin en zayıf halkalarından birini oluşturur. Bu bakımdan, hem sağ, hem de sol ideoloji merkezleri, tarihin dinamiklerini bölük pörçük açıklamayı tercih etmişler, ancak dünyaya bakarken ait olduğumuz ve ayak bastığımız yerden nasıl bir bütünsel bakış geliştirilebilineceği üzerine pek kafa yormamışlardır.Bu yönleriyle Eski Dünyaya Yeni Bir Bakış’ta, potlaç kuramından hareketle Osmanlı ve Cumhuriyet’e dair yeni bir kuram geliştirilir. Simülasyon evreninden Osmanlı ve Cumhuriyet’e nasıl bakabiliriz? Bu evrende sık sık nükseden hastalıkların kökü nerededir ve kültürel kodlar nasıl bir anlama sahiptir? Batı burjuvazisinin aksine, bu toplumdaki para ve kazanç tutkusunun ürettiği herhangi bir değer olmuş mudur? Eski Dünyada, Yüce Padişah ile Sevgili kulu arasındaki bağlar, bugüne gelindiğinde hangi ilişki türlerine evrilmiştir? Burada, alan el-veren el ilişkisi nasıl bir rol üstlenmiştir? Bu tür sorulara alışılmışın dışında yanıtlar üretebilmek için entelektüelin düşünceleriyle toplumu kuşatıp sarması, tarih, din, antropoloji, sanat, edebiyat, kültür, ekonomi, siyaset alanlarındaki geniş ufuklara yolculuk etmesi gerekir. Entelektüelin elinde bir anahtar olmalıdır ki, birbiriyle bağlantılı kapıları ardınca açabilsin…Kendine ait, bir kuram ve model üzerinden hareket etmelidir ki, söylediği doğrular uçup gitmek yerine birbiri üzerine eklemlensin ve kalıcı olabilsin. Her eski eser, yeni bir bakış açısının konusu olmalıdır. Böylelikle her klasik yapıt, yeni yorumlara izin verdiği müddetçe daha da klasikleşecektir. Kitap, son yıllarda benzerine az rastlanan topluma bütüncül ve makro ölçülerde bakabilen entelektüel bir birikim ve heyecanın örneğidir. Geliştirilen model içinde birçok önemli eser yeniden okunur. Birçok yerde Avrupa ile Osmanlı örnekleriyle karşılaştırılır. Yazar, Mauss, Berkes, Ülgener, Baudrillard, Bloch, Braudel gibi isimlerle başka bir sentezin imkânını araştırmaya koyulur, eski dünyaya yepyeni bir pencere açar.

Geçmişin devasa gölgesinden bakıldığında, her toplum kendi

benzersiz yolculuğuna çıkmıştır. Bu yolculuk içinde farklı ilişki türleri,

zihinsel ve estetik kalıplar, inanç ve yaşam tarzları kendine ait olan

renk ve peyzajları üretmişlerdir.

“Zihin yapısına ilişmeden, hiçbir toplumda hiçbir önemli yenilik

beklenemez.” Başka bir ifadeyle, bir toplumu kavramanın en iyi yolu

onun zihin yapısını ayrıntılı biçimde çözümlemekten geçer.

Türkiye'de modernleşme adına yaşama geçirilen değişiklikler ise,

biçimsel kalıpların dışına çıkamamıştır. İnşa edilen yapı ve kurum-

larla, Türkiye'ye çağ atlatmak mümkün olmamıştır. Geçmiş ile bugün

arasında tutarlı bir ilişki kuramamak, Türk modernleşmesinin en

zayıf halkalarından birini oluşturur. Bu bakımdan, hem sağ, hem de

sol ideoloji merkezleri, tarihin dinamiklerini bölük pörçük açıklamayı

tercih etmişler, ancak dünyaya bakarken ait olduğumuz ve ayak

bastığımız yerden nasıl bir bütünsel bakış geliştirilebilineceği üzerine

pek kafa yormamışlardır.

Bu yönleriyle Eski Dünyaya Yeni Bir Bakış'ta, potlaç kuramından

hareketle Osmanlı ve Cumhuriyet'e dair yeni bir kuram geliştirilir.

Simülasyon evreninden Osmanlı ve Cumhuriyet'e nasıl bakabiliriz?

Bu evrende sık sık nükseden hastalıkların kökü nerededir ve kültürel

kodlar nasıl bir anlama sahiptir? Batı burjuvazisinin aksine, bu

toplumdaki para ve kazanç tutkusunun ürettiği herhangi bir değer

olmuş mudur? Eski Dünyada, Yüce Padişah ile Sevgili kulu arasındaki

bağlar, bugüne gelindiğinde hangi ilişki türlerine evrilmiştir? Burada,

alan el- veren el ilişkisi nasıl bir rol üstlenmiştir?

Bu tür sorulara alışılmışın dışında yanıtlar üretebilmek için

entelektüelin düşünceleriyle toplumu kuşatıp sarması, tarih, din,

antropoloji, sanat, edebiyat, kültür, ekonomi, siyaset alanlarındaki

geniş ufuklara yolculuk etmesi gerekir. Entelektüelin elinde bir

anahtar olmalıdır ki, birbiriyle bağlantılı kapıları ardınca

açabilsin…Kendine ait, bir kuram ve model üzerinden hareket

etmelidir ki, söylediği doğrular uçup gitmek yerine birbiri üzerine

eklemlensin ve kalıcı olabilsin. Böylelikle her klasik yapıt, yeni

yorumlara izin verdiği müddetçe daha da klasikleşecektir.

Kitap, son yıllarda benzerine az rastlanan topluma bütüncül ve makro

ölçülerde bakabilen entelektüel bir birikim ve heyecanın örneğidir.

Geliştirilen model içinde birçok önemli eser yeniden okunur. Birçok

yerde Avrupa ile Osmanlı örnekleriyle karşılaştırılır. Yazar, Mauss,

Berkes, Ülgener, Baudrillard, Bloch, Braudel gibi isimlerle başka bir

sentezin imkânını araştırmaya koyulur, eski dünyaya yepyeni bir

pencere açar.

Eski Dünyaya Yeni Bir Bakış

Baudrillard, Berkes, Mauss ve Ülgener

Üzerinden Kuramsal Bir Deneme

Oğuz Adanır

Eski Dünyaya Yeni B

ir Bakış

UZ A

DA

NIR

Page 19: Dogu-Batı Broşür 2011 E

19

ŞERİF MARDİN OKUMALARIEditör: Taşkın Takış, 315 sf. 23 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-8717-41-5

Şerif Mardin… Sosyolog, tarihçi, entelektüel…Bağımsız ve aykırı bir kişilik…Herhangi bir grup ve çevreyle kolayca örtüşmeyen söylemlerin sahibi. Yıllar içinde, çevresindeki hiçbir yörüngenin cazibesine kapılmadığından kendine ait bir dil ve okunmaya değer derinlikli bir dünya inşa ediyor.

Şerif Mardin’in çalışmalarına baktığımızda öncelikle teorik bir çerçe ve nin nasıl kurulacağını ve sonra toplumla ilgili metodolojik bir birikim ha linde genişleyen soruların nasıl sorulacağını tespit ediyo ruz. Mardin’in sis temli eleştirileri sıkı bir metodoloji üzerinden git mektedir. Hem eleş tirel olabilmek, hem bir metodolojiye sâdık kal mak ve buradan da özgün bir “söylem” üretebilmek kuşkusuz sosyal bilimler için ideal çer çeve sa yıl malı dır. Şerif Mardin’in değişik dö nemlerde yazdığı kitapların, bir ara ya getiril diğinde bir bütünlük arz etmesi bu sebepledir. Onun me todolo-jisinde Mer kez-Çevre ilişkileri, İdeolojiler, Din Sosyolojisi, Yeni Osman lılar ve Jön Türkler, Türk Modernleşmesi, Kültür ve Kimlik so runları, Türk Edebiyatı vb. ko nular köşe başlarını tutmaktadır. Mardin, kendi epis temolojik öncül lerini kullanarak tüm bu başlıkları tutarlı bir argü manlar zinciri ha line ge tirebilmiştir. “Harita” metaforu Mardin’in önem li metafor larından biridir ve Türkiye’de kişilerin dünyayı kendi kalıp larına göre nasıl algıladıklarını göster mesi bakımından son derece faydalıdır. Mardin, içinde bulunduğu muz zihniyet dünyaları nın “haritası”nı çıkarır. Keskin hatlarla çizili olmayan bir “toplum hari tası”dır bu. Kendine özgü bir “bilişsel stil”dir. Burada gerçekler, oldukla rı gibi görünmezler, çünkü top lum kendi iç dünyasında görünenlerden ol dukça farklı bir tablo çizer. İdeolojinin klasik tanımına göndermede bu lunacak olur sak, toplum sal ger çeklikler görünenleri gizler ama etkisi çok daha derinlere uza nır. İdeolojik ve kültürel farklılıklar da bu harita üze rinde işaretlen miştir. Tepkiler, is yanlar, içe kapanmalar ve köklü bir kopuşu tec rübe eden kişi ve grupların boşlukları tamamen bu harita üze rinde yer alır. Bu bağlamda Mardin, “boşluk” düşüncesine ver diği önemle, mevcut sosyal bilimci tipinden ayrılır. Şerif Mardin’in zengin bir işçilik ve ustalıkla ördüğü yapıtları her bakımdan okunmaya ve yorumlanmaya değerdir.

ORTA DOĞU’DA KÜLTÜREL GEÇİŞLERŞerif Mardin

Çeviren: Birgül Koçak, 308 sf. 23 TL, Sosyoloji, ISBN 978-975-8717-33-0

Batı’nın okuduğu bir Doğu olduğu gibi, Doğu’nun da kendisini ‘içeriden’ okuduğu ve tanımladığı başka bir ‘Doğu’ var. Birinci yöntemin uluslararası alanda gösterdiği tek yönlü başarıya karşılık ikinci okuma tarzı aynı şansı elde edememiştir. Bugün dünyanın Orta Doğu hakkında sahip olduğu imaj, pek de yabancısı olmadığımız, genel bir bakış açısının ürünüdür. Gazetelerin dış haberler servisi Orta Doğu ile ilgili olayları, kısıtlı bir çerçeveden sunmakla yetinir, düşünce sayfalarında yer alan tespitler ise yalnızca dünyanın değişen güç dengeleri karşısında verilen tepkileri ölçmekle sınırlıdır. Entelektüellerin ise bu coğrafyaya duyduğu ilgi, neredeyse televizyondan yansıyan tanıdık karelerle eşdeğerdir.

Oysa ki, Orta Doğu’da zaman, başka dillere kolayca çevrilemeyecek kendine özgü bir akış ve ritme sahiptir. Bu zaman dilimi içinde, gündelik ilişkiler ve sosyal hayat, genelgeçer siyasi analizlerin ötesinde çok daha derin bir yerlerde kuruludur. Orta Doğu halklarına dair bir kültürel okuma yapıldığında, geniş bir etkileşim ağı içinde yaşam tarzlarının, bütün toplumsal hayata yayılan farklılık ve sentezlerin nasıl meydana geldiği açıklığa kavuşacaktır. Değişen dünya karşısında Orta Doğu kendine ait modernleşme dinamiklerini üretmiştir. Bu topraklarda yaşayan entelektüeller derin kırılmalardan geçerek ilginç sayılabilecek düşünsel kaynaklardan beslenmişler ve modern dünya karşısındaki tepkilerini farklı şekillerde ifade etmişlerdir. Orta Doğu’daki fikrî ve dinî akımların doğuşu ve birbirleriyle etkileşimleri, köklü uyanış tecrübeleri ve radikal reform hareketleri, hukuk, adalet vb. kavramların gündeme gelişi, anayasa çalışmalarının doğuşu ve popüler kültür öğelerinin kullanımı gibi daha birçok konu kültürel araştırmaların zenginliği ve geleceği bakımından incelenmeye değerdir.

Öncü sosyologlardan Şerif Mardin’in editörlüğünü üstlendiği bu çalışma, önemli bir açığı kapatmaktadır. Şimdiye kadar pek ilgi duyulmayan bir coğrafyanın düşünsel haritasını yakından tanımak kuşkusuz Türk entelijansiyası için yeni bir soluk sayılacaktır.

Page 20: Dogu-Batı Broşür 2011 E

20

FRANKFURT OKULUEditör: H. Emre Bağçe

3. Baskı, 528 sf. 28,50 TL, Felsefe, ISBN: 975-8717-15-4

Frankfurt Okulu, Batı düşünce tarihinin en bunalımlı yıllarında bir kırılma ânına rastlar. Bir grup entelektüel, kapitalizm ve faşizm için alternatif sayılabilecek dünya görüşlerini “Frankfurt Okulu” çatısı altında bir araya toplamışlardı. Adorno, Horkheimer, Benjamin, Marcuse, Fromm –müteakiben Habermas– ve bu çevrenin diğer mensupları, geçmişin katı ve geleceğin umutsuz göründüğü bir zaman dilimi arasında sıkışmışlardı. Ama yine de Batı düşüncesini yeniden yorumlayabilecek kayda değer yapıtları onlar ortaya koymuştu. Aydınlanmanın Diyalektiği, Negatif Diyalektik, Pasajlar, Tek Boyutlu İnsan, Us ve Devrim, Minima Moralia gibi yapıtlar Frankfurt Okulu’nun “opus magnum”larıdır.

Frankfurt Okulu üyeleri bir yandan “Kapitalizmi konuşmuyorsanız faşizm konusunda da sessiz kalmalısınız” derken, diğer yandan dogmatik pozitivizme, bilimciliğe ve ortodoks Marxizme karşı çıkıyorlardı. Bu karşı çıkışın altında ise Batı düşünce geleneğince mütemadiyen tahrip edilmiş “özne”nin güçlü isyanı vardı.

Frankfurt Okulu düşünürleri, Marx, Hegel ve Weber okumalarından estetik ve sanatsal görüşlere, ideoloji tariflerinden, popüler kültür ve medya eleştirilerine kadar birçok alanda etkili olabilmiş en verimli, en gözde ve aynı zamanda trajedi sesinin doruklara tırmandığı okullardan biridir.

Alanının en seçkin isimleri tarafından oluşan bu kitap Frankfurt Okulu’na nüfuz eden en kapsamlı, derinlikli makaleleri bir araya getiriyor.

3

SEÇKİNLERİN YÜKSELİŞİ VE DÜŞÜŞÜVilfredo Pareto

2. Baskı, Çeviren: Merve Zeynep Doğan, 104 sf. 8 TL, Sosyoloji, ISBN: 9758717-14-6

Machiavelli’den bu yana, siyasetin doğası zayıflarla güçlülerin mücadelesi biçiminde tasvir edilmiştir. Bu sefer bir başka ünlü İtalyan iktisatçı ve sosyolog Vilfredo Pareto, XX. yüzyılın başındaki bu mücadeleyi anlatıyor. Pareto’ya göre insanlık tarihi, seçkinlerin durmadan devam eden yer de ğiştirme tarihidir: Biri yükselirken diğeri alçalır. Kısa aralıklar dışında insanlar her zaman bir seçkin azınlık tarafından yönetilmişlerdir. Pareto seçkin (elite) kelimesini (İt. aristrocrazia) en güçlü, en enerjik ve kötülük kadar iyiliğe de yeteneği olan anlamında kullanır.

“Seçkinlerin Yükselişi ve Düşüşü” konulu, yüzyılın sonundaki bu uzun deneme, ekonometriden sosyolojiye dev bir adım atar. Bu kitap Pareto’nun siyaset sosyolojisinin önsözü olarak da okunabilir. Pareto ileride bu düşünceler sayesinde büyük ün sağlamıştır.

Seçkinlerin iktidara gelinceye kadar kullandıkları yöntemler birbirini anımsatır. Tüm seçkinler benzer davranış kalıplarını sergilerler. Ve tarih birçok kez tanıklık etmiştir ki, başta zayıf ve yoksulların yanında yer alan seçkin gruplar, zafere ulaştıklarında artık başa dönme şansını ebediyyen kaybetmişlerdir. I SBN 9758717 - 14 - 6

Seçkinlerin Yükselişi ve DüşüşüKuramsal Bir Sosyoloji Uygulamas

Vilfredo Pareto

Çeviren: Merve Zeynep Doğan

VILFREDO PARETO SEÇKİNLERİN YÜKSELİŞİ VE DÜŞÜŞÜ

DO

ĞU

BATI

DOĞUBATI

Machiavelli’den bu yana, siyasetin doğası

zayıflarla güçlülerin mücadelesi biçiminde

tasvir edilmiştir. Bu sefer bir başka ünlü

İtalyan iktisatçı ve sosyolog Vilfredo Pareto, XX. yüzyılın

başındaki bu mücadeleyi anlatıyor. Pareto’ya göre

insanlık tarihi, seçkinlerin durmadan devam eden yer

de ğiştirme tarihidir: Biri yükselirken diğeri alçalır. Kısa

aralıklar dışında insanlar her zaman bir seçkin azınlık

tarafından yönetilmişlerdir. Pareto seçkin (elite) kelimesini

(İt. aristrocrazia) en güçlü, en enerjik ve kötülük kadar

iyiliğe de yeteneği olan anlamında kullanır.

“Seçkinlerin Yükselişi ve Düşüşü” konulu, yüzyılın

sonundaki bu uzun deneme, ekonometriden sosyolojiye

dev bir adım atar. Bu kitap Pareto’nun siyaset

sosyolojisinin önsözü olarak da okunabilir. Pareto ileride

bu düşünceler sayesinde büyük ün sağlamıştır.

Seçkinlerin iktidara gelinceye kadar kullandıkları

yöntemler birbirini anımsatır. Tüm seçkinler benzer

davranış kalıplarını sergilerler. Ve tarih birçok kez

tanıklık etmiştir ki, başta zayıf ve yoksulların yanında

yer alan seçkin gruplar, zafere ulaştıklarında artık başa

dönme şansını ebediyyen kaybetmişlerdir.

Page 21: Dogu-Batı Broşür 2011 E

21

ŞEYTANA SATILAN RUHJean Baudrillard

Çeviren: Oğuz Adanır, 215 sf. 15,50 TL, Sosyoloji, ISBN: 975-8717-13-8

Yüzünü her zaman ustalıkla maskeleyebilmiş Şeytan, modern uygarlıkta yine kendine yakışan kusursuz kıyafeti seçiyor.

Şeytanın bu sefer bizlere hazırladığı tuzak, çektiği son numara, gerçekle kurduğumuz hayalî ilişkiler ağında aranmalıdır. Sadece bir dakikalığına coşkuyla kendimizden geçiyoruz, fakat ardından benliğimizi kötülüğün mutsuzluk sarmalına dolayan “gerçekler” yığını, tepetaklak edilmiş bir dünyayı gözler önüne seriyor. İnsan benliği dünya adlı dev ekrana yansıyan zavallı görüntüsünü izlemekten mutsuz! Bu görüntüler arasında kendi ölümünün peşinde koşan modern sanat, sinema, fotoğraf, bilgi, iletişim, internet ve her türlü politik cambazlık şeytanın kazdığı çukuru daha da derinleştiriyor. Şeytan, her şeyi verirmiş gibi yaptığı sırada aslında her şeyi alıp götürüyor. Bu oyunda kimse özgür değildir, herkes akıldışı bir performansla aynı anda hem köle hem de efendidir. İnsanı gönüllü bir köle olarak seyretmek şeytanı mutlu kılıyor. Efendilik mücadelesinde bir an olsun taviz vermeyen Şeytan, en çok bu oyunu seviyor…

Baudrillard, bu kitabında şeytanın avukatlığını üstleniyor. En azından bu tehlikeli mesleğe soyunacak kadar cesur ve kaleyi içten yıkacak kadar sarsıcı… Baudrillard’ın son kitabını okurken vahşi bir kültürsüzleşme ortamında muhalif bir zekânın nasıl ayakta durduğunu görüyoruz.

Son yıllarda düşünce dünyamızın zenginliği için şevkle çalışan Oğuz Adanır’ın katkısıyla…

Yüzünü her zaman ustal›kla maskeleyebilmifl fieytan, modern

uygarl›kta yine kendine yak›flan kusursuz k›yafeti seçiyor.

fieytan›n bu sefer bizlere haz›rlad›¤› tuzak, çekti¤i son numa-

ra, gerçekle kurdu¤umuz hayalî iliflkiler a¤›nda aranmal›d›r.

Sadece bir dakikal›¤›na coflkuyla kendimizden geçiyoruz, fa-

kat ard›ndan benli¤imizi kötülü¤ün mutsuzluk sarmal›na do-

layan “gerçekler” y›¤›n›, tepetaklak edilmifl bir dünyay› göz-

ler önüne seriyor. ‹nsan benli¤i dünya adl› dev ekrana yan-

s›yan zavall› görüntüsünü izlemekten mutsuz! Bu görüntüler

aras›nda kendi ölümünün peflinde koflan modern sanat, si-

nema, foto¤raf, bilgi, iletiflim, internet ve her türlü politik

cambazl›k, fleytan›n kazd›¤› çukuru daha da derinlefltiriyor.

fieytan, her fleyi verirmifl gibi yapt›¤› s›rada asl›nda her fleyi

al›p götürüyor. Bu oyunda kimse özgür de¤ildir, herkes ak›l-

d›fl› bir performansla ayn› anda hem köle hem de efendidir.

‹nsan› gönüllü bir köle olarak seyretmek fleytan› mutlu k›l›-

yor. Efendilik mücadelesinde bir an olsun taviz vermeyen

fieytan, en çok bu oyunu seviyor…

Baudrillard, bu kitab›nda fleytan›n avukatl›¤›n› üstleniyor.

En az›ndan bu tehlikeli mesle¤e soyunacak kadar cesur ve

kaleyi içten y›kacak kadar sars›c›… Baudrillard’›n son kitab›-

n› okurken vahfli bir kültürsüzleflme ortam›nda muhalif bir

zekân›n nas›l ayakta durdu¤unu görüyoruz.

Son y›llarda düflünce dünyam›z›n zenginli¤i için flevkle çal›-

flan O¤uz Adan›r’›n katk›s›yla…

JEAN BAUDRILLARDfiEYTANA SATILAN

RUHYA

DAKÖTÜLÜ⁄ÜN

EGEMENL‹⁄‹

DO⁄UBATI

JEAN BAUDRILLARD

fiEYTANA SATILAN RUHYA DA KÖTÜLÜ⁄ÜN EGEMENL‹⁄‹

Çeviri: O¤uz Adan›r

DO⁄UBATI

3 T

ASA

RIM

AN

KARA

0

312

466

28

09

3 T

ASA

RIM

AN

KARA

0

312

466

28

09

ISBN 975-8717-13-8

SEYTANA SATILAN... son

27/9/05 17:21 Page

1

SİMÜLAKRLAR VE SİMÜLASYONJean Baudrillard

5. Baskı, Çeviren: Oğuz Adanır, 232 sf. 15,50 TL, Sosyoloji, ISBN: 78717-01-4

XX. yüzyılın en önemli kuramlarından biri Jean Baudrillar’ın “Simülasyon” kuramıdır. Simülakrlar ve Simülasyon kitabında iletişim, sinema, medya, reklam, bilimkurgu alanlarında “gerçek” ve “hakikat” düzeneklerinin birbirleriyle nasıl yer değiştirdiği çarpıcı bir dille anlatılmaktadır. Baudrillard, radikal ve ayrıksı düşünceleriyle Batı toplumunun bugünkü düşünsel krizini derinlemesine çözümlemektedir. Bunu yaparken postmodern bir söyleme başvurmamaktadır. Adanır’ın tanımlamasıyla söylersek “Baudrillard postmodern bir düşünür değildir!” Çünkü bu kitaptaki düşünceler belirli bir sistem etrafında yürümekte, simülasyon evrenin “dünya görüşü”nü dile getirmektedir. Soru: Ne pahasına olursa olsun Batı’nın moralini bozmayı sürdürecek misiniz?

Baudrillard: “Batı tarihinin temel yapı taşı moral bozukluğudur.” Bunu ben uydurmadım. “Yeni duygusal düzen” yani kurbanlardan oluşan duyarsızlık, pişmanlık üzerine oturmuş olan toplum, sanayi devrimi ve kolonizasyon gibi sonuçlara yol açmış XIX. yüzyıla ait anlam bunalımının bir uzantısıdır ve bizim uzun XIX. yüzyılımız boyunca da sürüp gitmiştir. Soru: Batı’yı terk mi edelim?

Baudrillard: Batı dünyasının dışında kalan dünyalara da bakmak zorundasınız...5

Page 22: Dogu-Batı Broşür 2011 E

22

WEBER’İN METODOLOJİSİFritz Ringer

2. Baskı, Çeviren: Mehmet Küçük, 239 sf. 14 TL, Sosyoloji, ISBN: 975-8717-03-0

Tarihsel ve kültürel çözümlemelerin, ideolojilerin ve disiplinlerin her türlü teşvik ve kışkırtısıyla karşı karşıya bırakıldığı bir zamanda, yirminci yüzyılın parlak sosyal kuramcısı ve en yaratıcı düşünsel güçlerinden birisi olan Max Weber’in çalışmaları özellikle dikkate değerdir. Fritz Ringer, bu önemli araştırmada, Weber’in metodolojik yazılarını, onun zamanında gerçekleştirilmiş canlı Alman düşünsel tartışmalar bağlamında yorumlayarak, Weber’in çalışmalarına yeni bir yaklaşım getirmektedir.

Teknik kuramları özgül örneklere dayandıran Ringer, sosyal bilimlerdeki bütün Weber öğrencileri için temel bir kitap yazmıştır. Baştan sona yeniden yapılandırıldığında, Max Weber’in metodolojik konumu gerçekte, sosyal bilimlerinde kendi çağdaş felsefemizin en verimli yönlerini öngörmüştür. Weber’in yorumsal anlayış ve nedensel açıklama için getirdiği uzlaşmayı Ringer’in kavramlaştırması, bu uzlaşmanın hem Weber’in zamanındaki hem de bizim zamanımızdaki düşünsel yaşam ve kültürle ne kadar ilgili olduğunu göstermektedir.

Son yıllarda Weber üzerine yazılmış en kayda değer çalışmalardan biri...

SESSİZ YIĞINLARIN GÖLGESİNDEJean Baudrillard

3. Baskı, Çeviren: Oğuz Adanır, 85 sf. 8 TL, Sosyoloji, ISBN: 975-8717-02-2

“Sessiz çoğunluğun ya da kitlelerin düşsel bir gönderen olması, onun var olmadığı anlamına gelmez. Bunun anlamı sessiz çoğunluğun artık temsil edilemeyecek bir durumda bulunmasıdır. Kitleler artık bir gönderen olmaktan çıkmışlardır. Çünkü artık temsil edilememektedirler. Ses vermeyen bu kitleler sondajlar aracılığıyla sık sık yoklanmaktadırlar. Düşünceleri yansıtılma-maktadır. Yalnızca ne düşündükleri konusunda testler yapılmak-tadır. Referandum (kitle iletişim araçları da sonsuz bir soru/yanıt referandumudurlar) politik gönderenin yerini almıştır. Oysa sondajlar, testler, referandum ve kitle iletişim araçları temsil edici bir sisteme ait tertibatlar değil, simülatif bir sisteme ait olan tertibatlardır. Artık amaçlanan şey bir gönderen değil, bir modeldir.”

Jean Baudrillard bu metinde yukarıdaki bakış açısından yola çıkmakta ve bu anlamda için için kaynama özelliğine sahip olan kitleler, modern topluma ait çarpıcı bir fenomene dönüşmektedir.

Page 23: Dogu-Batı Broşür 2011 E

23

FEODAL TOPLUMMarc Bloch

Çeviren: Mehmet Ali Kılıçbay, 653 sf. 32 TL, Tarih, ISBN: 975-8717-12-X

XX. yüzyıl tarihçiliğini dönüşüme uğratan büyük tarihçi Marc Bloch, kendi alanında çığır açıcı bir birikimi bu kitabıyla gözler önüne seriyor.

Feodal Toplum, Ortaçağ üzerine yazılmış yapıtların en ünlüsüdür ve entelektüel tarih çevrelerini uzun yıllar derinden etkilemiştir. Nasıl ki Hıristiyanlık ve Rönesans kültürü anlaşılmadan Avrupa tarihi anlaşılmazsa, Feodalite de aynı oluşumun en önemli üçüncü sacayağıdır ve bu üçgeni tamamlamadan bu üçgeni kavramak mümkün değildir. Eğer ‘feodal’ kelimesi bir kavramsallaştırmaya gitmişse bunda Marc Bloch’un doğrudan payı vardır. Ve tarihçiler Feodal’in ne mânaya geldiğini ilk önce Marc Bloch’tan öğrenmişlerdir.

Feodal Toplum’da Avrupa tarihini şekillendiren temel olaylar ve kurumlar yansıtılmaktadır. Ortaçağın dilini ve kültürünü en iyi şekilde kavramış bir tarihçi olan Marc Bloch, kullandığı yüzlerce materyalden disiplinlerarası bir yöntemle olağanüstü bir sentez çıkarabilme başarısını göstermiştir. Bu sentez Avrupa’nın kendi özgün sentezidir. Büyük göç dalgaları, barbar istilaları, imparatorlukların yükselişi ve parçalanışı, krallıklar, vassal-senyör ilişkileri, toprak ve fiefler, soylu sınıflar, şövalyeler, edebiyat, din, hukuk, ticaret ve kültür hayatı birbirinden kopuk öğeler olarak değil, geniş konu yelpazesi içerisinden, nedenleri ve sonuçlarıyla birlikte okuyucuya sunulmaktadır.

MARC BLOCH

Feodal ToplumDO⁄UBATI

MARC BLOCH

DO⁄UBATI

FeodalToplum

Çeviren: Mehmet Ali K›l›çbayXX. yüzy›l tarihçili¤ini dönüflüme u¤ratan büyük tarihçi

Marc Bloch, kendi alan›nda 盤›r aç›c› bir birikimi bu kita-

b›yla gözler önüne seriyor.

Feodal Toplum, Ortaça¤ üzerine yaz›lm›fl yap›tlar›n en ünlüsü-

dür ve entelektüel tarih çevrelerini uzun y›llar derinden etkile-

mifltir. Nas›l ki, H›ristiyanl›k ve Rönesans kültürü anlafl›lmadan

Avrupa tarihi anlafl›lamazsa, Feodalite de ayn› oluflumun en

önemli üçüncü sacaya¤›d›r ve bu üçgeni tamamlamadan da bu

geçmifli kavramak mümkün de¤ildir. E¤er ‘feodal’ kelimesi bir

kavramsallaflt›rmaya gitmiflse bunda Marc Bloch’un do¤rudan

pay› vard›r. Ve tarihçiler Feodal’in ne mânaya geldi¤ini ilk ön-

ce Marc Bloch’tan ö¤renmifllerdir.

Feodal Toplum’da Avrupa tarihini flekillendiren temel olaylar ve

kurumlar yans›t›lmaktad›r. Ortaça¤›n dilini ve kültürünü en iyi

flekilde kavram›fl bir tarihçi olan Marc Bloch, kulland›¤› yüzler-

ce materyalden disiplinleraras› bir yöntemle ola¤anüstü bir sen-

tez ç›karabilme baflar›s›n› göstermifltir. Bu sentez Avrupa’n›n

kendi özgün sentezidir. Büyük göç dalgalar›, barbar istilalar›,

imparatorluklar›n yükselifli ve parçalan›fl›, krall›klar, vassal-sen-

yör iliflkileri, toprak ve fiefler, soylu s›n›flar, flövalyeler, edebi-

yat, din, hukuk, ticaret ve kültür hayat› birbirinden kopuk öge-

ler olarak de¤il, genifl konu yelpazesi içerisinden, nedenleri ve

sonuçlar›yla birlikte okuyucuya sunulmaktad›r.

ISBN 975-8717-12-X

Feodal Toplum 7/11/05

11:11 Page 1

ANNALES OKULUPeter Burke

3. Baskı, Çeviren: Mehmet Küçük, 215 sf. 13 TL, Tarih, ISBN: 975-8717-00-6

Bugün Türkiye’de tarih gündemde. Bugün tarih çaresizlikten, reçetesizlikten ötürü gündemde. Hedefi önceden tayin edilmiş bir demir yolunda çuh çuh giden teleoloji treni raydan çıkmasa; ilerici vagonlar geriye, gerici vagonlar ileriye savrulmasa; sağcı ve muhafazakâr kompartımanların bazı sakinleri Batı’yla temas etmenin korkulacak bir yanı olmadığını ilân etmese; solcu kompartımanların sakinleri “halk iradesi”, “hukuk devleti”, “düşünce ve vicdan özgürlüğü” gibi emperyalist, globalist virüsler (!) treni kaplamasın diye kaza mahallinde bir demir perde yükseltmek için yırtınmasa; birinci mevkideki yolcuların bavullarındaki kirli çamaşırlar etrafa saçılmasa tarih gündemde olmazdı, tarih sorun olmazdı. Ama oldu, maatteessüf!

Tarih Batı’da sorun olmuştu. Büyük adamların, patriyarkların, milli şeflerin, devlet işleri anlamında siyasî ve askerî olayların geçit resmi yaptığı bir tarihte Batı’da da isyan edilmişti. İsyan, semptomatik bir şekilde, bizim buradan yekpare bir bütün olarak algıladığımız Avrupa’nın yırtıldığı coğrafya parçalarının birinde, muhataralı Alsace-Loraine bölgesindeki Strasbourg’da boy göstermiş ve hareketi, bir okulu, bir grubu doğurmuştu: Annales. Kolaycı tarif ve tanımlara heterojenliğiyle, kayganlığıyla, hareketliliğiyle direnen bu tarihçilik hareketi hakkında bugüne kadar Türkçe’de bütünsel bir analiz bulunmuyordu. Şimdi bulunmaktadır, maatteessüf!

“Bu kitapla, yabancı dil bilmeyen Türk okuru belki de ilk defa Annales hareketi konusunda bütünsel bir yaklaşımla karşılaşmış olacaktır. Muhtemelen de bu vesileyle Türk aydınının kendisinin de pek iyi oynayamadığı, özelliklerini pek bilmediği oyuncağı elinden alınmış olacaktır... Bu kitabın çevrilmesi suretiyle Annales hareketinin tarihinin bilinmesi, temel metinlerinin anlaşılması ve kendi tarihçiliğimizin gerçekçi şekilde değerlendirilmesi sağlanacaktır.”

...Merhaba!

3

PETER BURKE

PETE

R B

UR

KE

Bugün Türkiye'de tarih gündemde. Bugün tarih çaresizlikten,

reçetesizlikten ötürü gündemde. Hedefi önceden tayin edilmiş bir

demir yolunda çuh çuh giden teleoloji treni raydan çıkmasa; ilerici

vagonlar geriye, gerici vagonlar ileriye savrulmasa; sağcı ve

muhafazakâr kompartımanların bazı sakinleri Batı'yla temas

etmenin korkulacak bir yanı olmadığını ilân etmese; solcu

kompartımanların sakinleri “halk iradesi”, “hukuk devleti”,

“düşünce ve vicdan özgürlüğü” gibi emperyalist, globalist virüsler

(!) treni kaplamasın diye kaza mahallinde bir demir perde

yükseltmek için yırtınmasa; birinci mevkideki yolcuların

bavullarındaki kirli çamaşırlar etrafa saçılmasa tarih gündemde

olmazdı, tarih sorun olmazdı. Ama oldu, maatteessüf!

Tarih Batı'da sorun olmuştu. Büyük adamların, patriyarkların,

milli şeflerin, devlet işleri anlamında siyasî ve askerî olayların geçit

resmi yaptığı bir tarihte Batı'da da isyan edilmişti. İsyan,

semptomatik bir şekilde, bizim buradan yekpare bir bütün olarak

algıladığımız Avrupa'nın yırtıldığı coğrafya parçalarının birinde,

muhataralı Alsace-Loraine bölgesindeki Strasbourg'da boy

göstermiş ve hareketi, bir okulu, bir grubu doğurmuştu: Annales.

Kolaycı tarif ve tanımlara heterojenliğiyle, kayganlığıyla,

hareketliliğiyle direnen bu tarihçilik hareketi hakkında bugüne

kadar Türkçe'de bütünsel bir analiz bulunmuyordu. Şimdi

bulunmaktadır, maatteessüf!

“Bu kitapla, yabancı dil bilmeyen Türk okuru belki de ilk defa

Annales hareketi konusunda bütünsel bir yaklaşımla karşılaşmış

olacaktır. Muhtemelen de bu vesileyle Türk aydınının kendisinin

de pek iyi oynayamadığı, özelliklerini pek bilmediği oyuncağı

elinden alınmış olacaktır... Bu kitabın çevrilmesi suretiyle Annales

hareketinin tarihinin bilinmesi, temel metinlerinin anlaşılması ve

kendi tarihçiliğimizin gerçekçi şekilde değerlendirilmesi

sağlanacaktır.”

...Merhaba!

TARİH

Page 24: Dogu-Batı Broşür 2011 E

24

DOĞU BATI Makaleler-2Halil İnalcık 2. Baskı, 420 sf. 24 tl, Tarih, ISBN 978-975-8717-42-2

Nasıl ki Fernand Braudel ismi Akdeniz ile Marc Bloch ismi feodalizmle özdeşleşmişse benzer bir özellik aynı ritimde Halil İnalcık için geçerlidir. Bugün İnalcık ekolünü hesaba katmaksızın klasik Osmanlı dönemine ilişkin bir araştırma yapmak neredeyse imkânsızdır. Köprülü ile başlayan, Barkan’da belirli bir yönteme kavuşan modern tarihçilik anlayışı İnalcık’ta zirvesine ulaşır. Türkiye’de genelgeçer “tarih” algısı düşünüldüğünde bu ekolün en kayda değer başarısı, geçmişi romantik ve ideolojik fantezilerden arındırmış olmasıdır. Bu sayede tarihçilik yön değiştirmiş, kişileri tarihe yaklaştırmaktan ziyade tarihten uzaklaştıran ve bize göre zamanın gevezeliğini yapmaktan öteye geçemeyen popüler tarihçilik söylemleri ciddi bir kırılmaya uğramıştır.

İnalcık, Osmanlı sosyal-ekonomik yapısını, onu belirleyen belli başlı kurum ve kanunları, tahrir sistemini, mirî arazi rejimini köylü ekonomisi vb sosyal ekonomik sorunları açıklayan çift-hâne teorisiyle kendi alanında bir çığır açmıştır. Tarih çalışmalarının geleceği düşünüldüğünde bu ekolün daha şimdiden kalıcı izlere dönüştüğü söylenebilir. Balkan tarihçilerinin, Osmanlı’nın Rumeli ve Balkanlarda aşama aşama nasıl bir yerleşim politikası güttüğünü İnalcık kaynaklarından öğrenmesi bu coğrafyadaki zamanın gün ışığına çıkarılması açısından büyük öneme sahiptir.

İnalcık, toplumların ekonomik ve sosyal tarihlerinin ‘uzun süre’ içerisinde bir arada değerlendirilmesi gerektiği konusunda Annales Okulu’nun güçlü bir temsilcisidir. O, orijinal kaynakları incelemeden, gerekli araç ve bilgilere sahip olmaksızın Osmanlı tarihinin büyük problemlerini bir takım sosyolojik genellemelerle çözümlenemeyeceğini belirtir. Ona göre bu disiplin, zamansız ve mekânsız genellemeler yapmak değil, zaman ve mekân içinde olayları ve gelişmeleri incelemektir. Tarihçinin ödevi, bir değer hükmü vermeden, belli bir toplumda ve dö nemde davranışların ve kurumların neden o biçimde olduğunu anlamak ve açıklamaktır.

Makaleler 2’de ilk defa İnalcık’ın Annales ekolü ile olan bu yakın bağı gösterilmiş, modern tarihçilik ile ilgili dikkate değer gözlemlerine yer verilmiştir. Ayrıca Osmanlı’da Çift-hane sistemi, Fetih Yöntemleri, Köle Emeği, Kul Sistemi gibi birbirinden son derece önemli makaleler bir araya getirilmiştir.

asıl ki Fernand Braudel ismi Akdeniz ile Marc Bloch ismi feodalizmle

Nözdeşleşmişse benzer bir özellik aynı ritimde Halil İnalcık için geçerlidir.

Bugün İnalcık ekolünü hesaba katmaksızın klasik Osmanlı dönemine ilişkin bir

araştırma yapmak neredeyse imkânsızdır. Köprülü ile başlayan, Barkan'da

belirli bir yönteme kavuşan modern tarihçilik anlayışı İnalcık'ta zirvesine

ulaşır. Türkiye'de genelgeçer “tarih” algısı düşünüldüğünde bu ekolün en kayda

değer başarısı, geçmişi romantik ve ideolojik fantezilerden arındırmış

olmasıdır. Bu sayede tarihçilik yön değiştirmiş, kişileri tarihe yaklaştırmaktan

ziyade tarihten uzaklaştıran ve bize göre zamanın gevezeliğini yapmaktan

öteye geçemeyen popüler tarihçilik söylemleri ciddi bir sekteye uğramıştır.

İnalcık, Osmanlı sosyal-ekonomik yapısını, onu belirleyen belli başlı kurum ve

kanunları, tahrir sistemini, mirî arazi rejimini köylü ekonomisi vb sosyal

ekonomik sorunları açıklayan çift-hâne teorisiyle kendi alanında bir çığır

açmıştır. Tarih çalışmalarının geleceği düşünüldüğünde bu ekolün daha

şimdiden kalıcı izlere dönüştüğü söylenebilir. Balkan tarihçilerinin,

Osmanlı'nın Rumeli ve Balkanlarda aşama aşama nasıl bir yerleşim politikası

güttüğünü İnalcık kaynaklarından öğrenmesi bu coğrafyadaki zamanın gün

ışığına çıkarılması açısından büyük öneme sahiptir.

İnalcık, toplumların ekonomik ve sosyal tarihlerinin 'uzun süre' içerisinde bir

arada değerlendirilmesi gerektiği konusunda Annales Okulu'nun güçlü bir

temsilcisidir. O, orijinal kaynakları incelemeden, gerekli araç ve bilgilere

sahip olmaksızın Osmanlı tarihinin büyük problemlerini bir takım

sosyolojik genellemelerle çözümlenemeyeceğini belirtir. Ona göre bu

disiplin, zamansız ve mekânsız genellemeler yapmak değil, zaman ve

mekân içinde olayları ve gelişmeleri incelemektir. Tarihçinin ödevi, bir

değer hükmü vermeden, belli bir toplumda ve dönemde davranışların ve

kurumların neden o biçimde olduğunu anlamak ve açıklamaktır.

Makaleler 2'de ilk defa İnalcık'ın Annales ekolü ile olan bu yakın bağı

gösterilmiş, modern tarihçilik ile ilgili dikkate değer gözlemlerine yer

verilmiştir. Ayrıca Osmanlı'da Çift-hane sistemi, Fetih Yöntemleri, Köle

Emeği, Kul Sistemi gibi birbirinden son derece önemli makaleler bir araya

getirilmiştir.

DOĞU BATI Makaleler-1Halil İnalcık

5. Baskı, 414 sf. 24 TL, Tarih, ISBN: 975-8717-09-X

XX. yüzyıl sona ererken, Cambridge Uluslararası Biyografi Merkezi Halil İnalcık’ı 2000 bilim adamı arasında göstermiştir.

Bugün dünya üniversitelerinde Halil İnalcık okunuyor ve okutuluyor. Onu dar anlamda bir “tarihçi” olarak düşünmek elbette yetersiz kalır, bizzat tarih disiplinine şekil vermiş, kendi metodolojisini ve bilgi birikimini tarihçilik mesleğine kazandırmış bir kişi olarak o, bilim çevrelerinin üzerinde uzlaştığı nadide bir isimdir. İnalcık ekolüne mensup yüzlerce öğrenci sadece birincil kaynakları kullanma, belge ve arşivleri inceleme yönünde değil, modern anlamda tarihe sosyo-ekonomik birçok cepheden bakabilme becerisini ondan öğrenmiştir. Yeni kuşak tarihçiler, Akdeniz, Osmanlı ve Balkan tarihi üzerindeki birçok yanlışın tashih edilmesini ona borçludur. Kitap, sayısız makale ve ansiklopedi maddeleri, sosyal bilimciler için göz kamaştırıcı bir hazine hüviyetindedir.

Doğu Batı dergisine yazdığı makalelerin toplandığı bu kitap, onun hâlâ genç bir öğrenci gibi nasıl çalıştığının ve ürettiğinin hayranlık verici bir numunesidir.

* * *“Halil İnalcık, bu sahanın en seçkin uygulayıcılarından biri...Dünya bilimine katkıları su götürmez. Çabalarının hedefi haline gelmiş konu üzerinde bize sadece tefekkür etmek düşer.”

Immanuel Wallerstein

5

Page 25: Dogu-Batı Broşür 2011 E

25

ESKİ TÜRK TOPLUMU ÜZERİNE İNCELEMELERÜmit Hassan 3. Baskı, 328 sf. 22 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-50-7

Şamanlık inanç sistemi, kökeni ve temel özellikleriyle, tek tek kandaş topluluklar bakımından ve hayat tarzı olarak kandaş toplum bakımından arkaik bir asla dayanır; dünya gelişimi bakımından tarihöncesi’ne aittir; yeryüzünde hiçbir uygarlığın (medeniyet) mevcut olmadığı dönemin ürünüdür ve societas’la bütünleşir. Hattâ, şamanlığın oluşum serüveni, takvimsel zaman bakımından, uygarlığın doğuşundan (Mezopotamya-Sümer) en az 20.000 ilâ 25.000 yıl öncesinde başlar.

Orta Asya şamanlığı, bütün ilkel toplulukların inançlarıyla aynı temellere dayanan; uyguladığı “teknik”ler itibariyle Kuzey Amerika, Güney Amerika, Avustralya ve dünyanın bütün yörelerine yayılmış ilkel-kandaş topluluklardaki pratiklerle örtüşen; özel olarak coğrafya üretici gücü doğrultusunda oluşmuş bulunan; avcılığın geçim tarzıyla köklenmiş; gelişimi itibariyle avcılığın manevî mirasını devralmış olan Asya göçebeliğinin ayrılmaz bir tamamlayıcısı olmuş; kandaşlığın toplu eylemini simgeleştirerek bir Tarih gücü hâline getirmiş temel inanç sistemidir.

Eski Türk Toplumu Üzerine İncelemeler, Türkçede bu alanda üretilmiş az sayıdaki telif çalışmalardan biridir. Yapıt boyunca, Orta Asya ve eski Türk toplumunun gelişim-değişim dinamikleri çok canlı biçimde ele alınırken, antropoloji ve siyaset biliminin zengin örneklerine de tanıklık edilmektedir.

Anahan (anaerkil) örgütlenmenin esasları, şamanlığın toplum yapısındaki yeri ve bugüne uzanan etkileri, Türklerde inanç, eylem ve davranış biçimlerinin kökenleri, Türk toplumu hakkında kanıksanmış kimi tezlerin çürütülmesi ve bazı yeni tezlerin değerlendirilmesi “han/hakan” terim-kavram’ının gerisinde yatan toplumsal gerçekliğin zaman içindeki değişimi, kitapta işlenen bazı konular arasındadır.

Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülü’nü almış bulunan eser, özellikle, “devlet” konusu ile ilgili olarak, çeşitli tarih-dışı eğilimleri sergilemesi ve eleştirmesiyle de dikkat çekicidir.

Şamanlık inanç sistemi, kökeni ve temel özellikleriyle, tek tek kandaş

topluluklar bakımından ve hayat tarzı olarak kandaş toplum

bakımından arkaik bir asla dayanır; dünya gelişimi bakımından

tarihöncesi'ne aittir; yeryüzünde hiçbir uygarlığın (medeniyet) mevcut

olmadığı dönemin ürünüdür ve societas'la bütünleşir. Hattâ,

şamanlığın oluşum serüveni, takvimsel zaman bakımından, uygarlığın

doğuşundan (Mezopotamya-Sümer) en az 20.000 ilâ 25.000 yıl

öncesinde başlar.

Orta Asya şamanlığı, bütün ilkel toplulukların inançlarıyla aynı

temellere dayanan; uyguladığı “teknik”ler itibariyle Kuzey Amerika,

Güney Amerika, Avustralya ve dünyanın bütün yörelerine yayılmış

ilkel-kandaş topluluklardaki pratiklerle örtüşen; özel olarak coğrafya

üretici gücü doğrultusunda oluşmuş bulunan; avcılığın geçim tarzıyla

köklenmiş; gelişimi itibariyle avcılığın manevî mirasını devralmış olan

Asya göçebeliğinin ayrılmaz bir tamamlayıcısı olmuş; kandaşlığın toplu

eylemini simgeleştirerek bir Tarih gücü hâline getirmiş temel inanç

sistemidir.

Eski Türk Toplumu Üzerine İncelemeler, Türkçede bu alanda üretilmiş

az sayıdaki telif çalışmalardan biridir. Yapıt boyunca, Orta Asya ve eski

Türk toplumunun gelişim-değişim dinamikleri çok canlı biçimde ele

alınırken, antropoloji ve siyaset biliminin zengin örneklerine de

tanıklık edilmektedir.

Anahan (anaerkil) örgütlenmenin esasları, şamanlığın toplum

yapısındaki yeri ve bugüne uzanan etkileri, Türklerde inanç, eylem ve

davranış biçimlerinin kökenleri, Türk toplumu hakkında kanıksanmış

kimi tezlerin çürütülmesi ve bazı yeni tezlerin değerlendirilmesi

“han/hakan” terim-kavram'ının gerisinde yatan toplumsal gerçekliğin

zaman içindeki değişimi, kitapta işlenen bazı konular arasındadır.

Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülü'nü almış bulunan eser, özellikle,

“devlet” konusu ile ilgili olarak, çeşitli tarih-dışı eğilimleri sergilemesi

ve eleştirmesiyle de dikkat çekicidir.

ÜMİT HASSAN

Eski Türk Toplumu

Üzerine İncelemeler

Eski Türk Toplumu Ü

zerine İncelemeler

ÜM

İT HA

SS

AN

3

HALİL İNALCIK ARMAĞANI-ITarih Araştırmaları 470 sf. 30 TL, Tarih, ISBN:978-975-8717-52-1

Köprülü ve Barkan zamanın büyük âlimiydiler, Halil İnalcık tüm zamanların büyük âlimi… Bernard Lewisİnsan olarak…Çok cömert, bilge ve çok içten bir insandır. Zamanının çoğunu hiç sakınmadan başkalarına verir, gençlere yardım etmek için her türlü fedakârlığı yapar. Elizabeth ZachariadouOnu izlemek çok hoştur; ermiş gibidir, bütün bilginliğine rağmen öğrencileriyledir, muazzam bir hafızası ve bilgisi vardır. Öyle bir entelektüel yaklaşımı vardır ki, etrafında olan biten her şeyi dikkate alır; Akdeniz üzerinde çalışanların, ekonomi tarihçilerinin vb. çalışmalarını kıyaslar; değişimleri öğrenmek onun için adeta elzemdir, ideolojik birisi değildir ve entelektüelliği hepimizden farklıdır Madeleine ZilfiHalil İnalcık, bu sahanın en seçkin uygulayıcılarından biri…Dünya bilimine katkıları su götürmez. Çabalarının hedefi haline gelmiş konu üzerinde bize sadece tefekkür etmek düşer. Immanuel Wallersteinİnalcık bizim alanda çok merkezî bir konumdadır. Bir yanda bilgisinin zaman içindeki genişliğine, öte yandan tarihin çeşitli alt dallarındaki bilgisine hayranım; onun sahip olduğu konuma benim anladığım kadarıyla bizim alanda başka kimse sahip olmamıştır. Suraiya FaroqhiBalkanlar’daki hocalar gerçekten onun yazdıklarına çok saygı gösteriyor…Çok iyi bir hocadır, öğrencilere rehberlik eder…Osmanlı tarihini çalışanlara kendini adar adeta, onlara çok değer verir, çok umut besler. Halil İnalcık’ı tarihçi kimliği ve insani kimliği diye ayırmazsınız, bence onun yaşamı Osmanlı tarihi. Mariya KiprosvskaHarvard’da onuruna düzenlenen sempozyumda söylenen şu söz bence de çok doğ-rudur: “Onun çalışmalarını çıkarır ve bir kenara koyarsanız Osmanlı tarihinde hiçbir şey kalmaz.” Osmanlı tarihine katkısı yerine konamaz bence. Osmanlıları zannediyorum ki daha geniş bir yere yerleştirmeyi, dünya tarihi içinde çok önemli bir yere konumlandırmayı başardı. Mark L. SteinO bize talebesi olarak bakıyor, biz de ona hoca olarak bakmaktan başka şey düşünemeyiz. Bilgisi açısından zaten bizim aramızda hocanın lakabı; Şeyh-ül müverrihin… İlber Ortaylı

ISBN 978-975-8717-52-1

Halil İnalcık, bu sahanın en

seçkin uygulayıcılarından

biri…Dünya bilimine katkıları su

götürmez. Çabalarının hedefi

haline gelmiş konu üzerinde bize

sadece tefekkür etmek düşer.

Immanuel Wallerstein

Köprülü ve Barkan zamanın

büyük âlimiydiler, Halil İnalcık

tüm zamanların büyük âlimi…

Bernard Lewis

İnsan olarak…Çok cömert, bilge

ve çok içten bir insandır.

Zamanının çoğunu hiç

sakınmadan başkalarına verir,

gençlere yardım etmek için her

türlü fedakârlığı yapar.

Elizabeth Zachariadou

Onu izlemek çok hoştur; ermiş

gibidir, bütün bilginliğine rağmen

öğrencileriyledir, muazzam bir

hafızası ve bilgisi vardır. Öyle bir

entelektüel yaklaşımı vardır ki,

etrafında olan biten her şeyi

dikkate alır; Akdeniz üzerinde

çalışanların, ekonomi

tarihçilerinin vb. çalışmalarını

kıyaslar; değişimleri öğrenmek

onun için adeta elzemdir, ideolojik

birisi değildir ve entelektüelliği

hepimizden farklıdır

Madeleine Zilfi

İnalcık bizim alanda çok merkezî

bir konumdadır. Bir yanda

bilgisinin zaman içindeki

genişliğine, öte yandan tarihin

çeşitli alt dallarındaki bilgisine

hayranım; onun sahip olduğu

konuma benim anladığım

kadarıyla bizim alanda başka

kimse sahip olmamıştır.

Suraiya Faroqhi

Balkanlar'daki hocalar gerçekten

onun yazdıklarına çok saygı

gösteriyor…Çok iyi bir hocadır,

öğrencilere rehberlik

eder…Osmanlı tarihini

çalışanlara kendini adar adeta,

onlara çok değer verir, çok umut

besler. Halil İnalcık'ı tarihçi

kimliği ve insani kimliği diye

ayırmazsınız, bence onun yaşamı

Osmanlı tarihi.

Mariya Kiprosvska

Harvard'da onuruna düzenlenen

sempozyumda söylenen şu söz

bence de çok doğrudur: “Onun

çalışmalarını çıkarır ve bir kenara

koyarsanız Osmanlı tarihinde

hiçbir şey kalmaz.” Osmanlı

tarihine katkısı yerine konamaz

bence. Osmanlıları zannediyorum

ki daha geniş bir yere

yerleştirmeyi, dünya tarihi içinde

çok önemli bir yere

konumlandırmayı başardı.

Mark L. Stein

O bize talebesi olarak bakıyor, biz

de ona hoca olarak bakmaktan

başka şey düşünemeyiz. Bilgisi

açısından zaten bizim aramızda

hocanın lakabı; Şeyh-ül

müverrihin…

İlber Ortaylı

Page 26: Dogu-Batı Broşür 2011 E

26

ABD TARİHİAllan Nevins-Henry Steele Commager

3. Baskı, Çeviren: Halil İnalcık, 456 sf. 24 TL, Tarih, ISBN: 975-8717-11-1

ABD tarihi son iki yüzyılda dünya tarihine damgasını vurmuştur. Kıtanın gerçek sahibi Kızılderililer’in yerinden edilişinden itibaren dünya hâkimiyetine uzanan bir imparatorluğun ilginç hikâyesi... Yankeeler... Kızılderililer... Zenciler... Köleler... İşçiler... Yalnızca güç ve başarı peşinde koşan fırsat avcıları... Başta Britanya’dan olmak üzere dünyanın her tarafından gelip bu bakir topraklara yerleşen göçmenler... Bir yandan demokrasinin, liberal değerlerin görkemli yükselişi, diğer yandan dev sermayelerin gölgesi altında kapitalizmin vahşi ve acımasız yüzü...

Dünyadaki uygarlıkların binlerce yıldan bu yana ürettiği bilgiyi ve teknolojiyi sanki başka bir gezegene ayak basan dünyalılar gibi büyük bir açgözlülük, ihtiras ve şiddetle bu topraklarda uygulamaya koyuldular. Ve “Amerikan gülü, bütün görkemi ve güzel kokusuyla ancak etrafında büyüyen ilk tomurcukların feda edilmesiyle yetiştirilebilir”di.

Bu göçmenler, çoğunlukla kendi ülkelerinden dışlanmış, hor görülmüş, sürülmüş ya da ezilmiş kişilerdi. Yepyeni bir hayat macerasına atılmak için burada zorlu bir mücadeleye giriştiler. Dünyadaki uygarlığı miras aldılar fakat bunu bir kültüre dönüştüremediler. Bu durum belki de bu ülkenin kuruluşunda ve sonrasında oluşan koşulların doğal bir sonucuydu.

İşte bir roman tadında okuyacağınız bu kitabın, arşiv çalışmalarının önemini her fırsatta vurgulayan Halil İnalcık tarafından çevrilmiş olması da kültür-uygarlık problematiği bakımından ayrıca anlamlıdır.

NEVINS • COMM

AGERABD TAR‹H‹

ALLAN NEVINS • HENRY STEELE COMMAGER

DO⁄UBATI

ABD tarihi son iki yüzy›lda dünya tarihine damgas›n›

vurmufltur. K›tan›n gerçek sahibi K›z›lderililer’in yerinden

ediliflinden itibaren dünya hâkimiyetine uzanan bir

imparatorlu¤un ilginç hikâyesi...Yankeeler... K›z›lderililer...

Zenciler... Köleler... ‹flçiler... Yaln›zca güç ve baflar› peflinde

koflan f›rsat avc›lar›...Baflta Britanya’dan olmak üzere dünyan›n

her taraf›ndan gelip bu bakir topraklara yerleflen göçmenler...Bir

yandan demokrasinin, liberal de¤erlerin görkemli yükselifli,

di¤er yandan dev sermayelerin gölgesi alt›nda kapitalizmin

vahfli ve ac›mas›z yüzü...

Dünyadaki uygarl›klar›n binlerce y›ldan bu yana üretti¤i

bilgiyi ve teknolojiyi sanki baflka bir gezegene ayak basan

dünyal›lar gibi büyük bir açgözlülük, ihtiras ve fliddetle bu

topraklarda uygulamaya koyuldular. Ve “Amerikan gülü, bütün

görkemi ve güzel kokusuyla ancak etraf›nda büyüyen ilk

tomurcuklar›n feda edilmesiyle yetifltirilebilir”di.

Bu göçmenler, ço¤unlukla kendi ülkelerinden d›fllanm›fl, hor

görülmüfl, sürülmüfl ya da ezilmifl kiflilerdi. Yepyeni bir hayat

maceras›na at›lmak için burada zorlu bir mücadeleye girifltiler.

Dünyadaki uygarl›¤› miras ald›lar fakat bunu bir kültüre

dönüfltüremediler. Bu durum belki de bu ülkenin kuruluflunda

ve sonras›nda oluflan koflullar›n do¤al bir sonucuydu.

‹flte bir roman tad›nda okuyaca¤›n›z bu kitab›n, arfliv

çal›flmalar›n›n önemini her f›rsatta vurgulayan de¤erli tarihçimiz

Halil ‹nalc›k taraf›ndan çevrilmifl olmas› da kültür-uygarl›k

problemati¤i bak›m›ndan ayr›ca anlaml›d›r.

ISBN 975-8717-11-1

DO⁄UBATI

Çeviri: Halil ‹nalc›k

ABD Kapak Bas 01/04/2

005 11:47 Page 1

OSMANLI ŞEHİRLERİ VE KIRSAL HAYATISuraiya Faroqhi

2. Baskı, Çeviren: Emine Sonnur Özcan, 211 sf. 13,50 TL, Tarih, ISBN: 975-8717-19-7

Son yıllarda yapılan Osmanlı çalışmaları belli bir düzeye ulaşmış olsa da sosyo-ekonomik tarih incelemelerinin, Osmanlı tarihçiliğinin zayıf halkalarından birini oluşturmaya devam ettiği söylenebilir.

Geçmişin kaybolmaya yüz tutmuş haritası içinde saklı kalan, keşfedilmesi zor ayrıntıları gün yüzüne çıkarmak, önemli bir ustalığı gerektirmektedir. Suraiya Faroqhi, bütüncül bir tarih resmini algılamamıza yardımcı olacak makaleleri ile titiz bir çalışma örneği sunmaktadır.

Faroqhi, tahrir defterleri, şeriyye sicilleri, mühimme defterleri gibi birincil kaynaklar ile önemli Osmanlı tarihçilerinin eserleri ışığında –özellikle on beş ve on altıncı yüzyıllardaki– Osmanlı şehirlerini ve kırsal toplumunu inceliyor.

Osmanlı Şehirleri ve Kırsal Hayatı’nda hemen herkes, kendi yöresel tarihi bağlamında da ilginç ipuçları bulabilecektir.

Page 27: Dogu-Batı Broşür 2011 E

27

ORADA SAAT KAÇ?Serge Gruzinski

Çeviren: Özcan Doğan, 220 sf. 15 TL, Tarih, ISBN: 978-975-8717-56-9

Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan biri Amerika’nın keşfi konusunda ne düşünüyordu? Peki Yeni Dünya’da yaşayan biri Osmanlı hakkında ne düşünüyordu?

Orada Saat Kaç?, XVI. yüzyılda uzak coğrafyalarda, farklı tarihsel ve toplumsal yapılar içerisinde yaşayan fakat aynı dünyayı paylaştıklarının farkında olan iki insanın, Meksikolu Heinrich Martin ve İstanbullu isimsiz bir yazarın birbirlerini anlama çabalarını anlatmaya çalışan bir kitap. Serge Gruzinski, başka dünyalara ve başka insanlara karşı duyulan merak duygusundan hareketle, bu iki yazarın ötekiyi tanıma çabalarına odaklanıyor. Orada Saat Kaç? Sorusu ötekiye yönelik bu arayışın en somut ifadesi olarak karşımıza çıkıyor. Gruzinski’nin çalışması, bu sorunun o dönemdeki insanlar için ne anlama geldiğini ve ne şekilde tezahür ettiğini anlamamıza yardımcı oluyor. Coğrafyadan tarih bilimine, astronomiden astrolojiye kadar geniş bir çerçevede sayısız kitabın ve elyazmalarının elden ele gezdiği, gezginlerin başka dünyalara dair meceralarını anlattığı bir ortamda dünyayı keşfetme duygusunun yarattığı heyecanı hayal etmek zor olmasa gerek.

Bu kitapta, birbirlerinin varlığından habersiz bir şekilde birbirlerinin yaşadığı dünyaları tanımak isteyen iki meraklı insanın kimi zaman bilimsel gerçeklere, kimi zaman söylencelere, astrolojik tahminlere ve kehânetlere dayanan bilgiler üzerinden, yaşadıkları dünyayı tanıma ve anlama yönündeki arayışlarına tanık olacaksınız. Ve XVI. yüzyılda olduğu gibi, iletişim araçlarının böylesine geliştiği günümüzde de bilme arzusunun ne denli güçlü olduğunu göreceksiniz bir kez daha.

AVRUPA EĞİTİM TARİHİKemal Aytaç

303 sf. 16 TL, Tarih-Eğitim ISBN: 978-975-8717-45-3…Baldıran hazırlanırken, Sokrates flütle yeni bir ezgi öğreniyormuş.’ Ne işine yarayacak?’ diye sormuşlar. Sokrates, ‘Ölmeden önce bu ezgiyi öğrenmeye’ demiş…Avrupa Eğitim Tarihi, eğitim alanında etkili olmuş birçok düşünür ve akımı özetleyen bir kitaptır. Burada, ayrıntılara inilmeden fakat eğitim tarihiyle ilgili olarak genel ve bütünlüklü bir fikir sunulmaktadır. Herşeyden önce eğitimin tek bir boyutunun olmadığı birbirini besleyen birçok aşamadan geçerek günümüze kadar nasıl geldiği tezi başarılı bir şekilde işlenmektedir. Antikler, eğitimi beden ve ruhun kusursuz bir uyumu olarak görürlerdi. Plutarch’a göre iyi yetenekler, ciddi olarak işlenmezse, bozulur; tıpkı işlenmeyen bir tarlanın bozkırlaşması gibi… 17. yüzyılda Fénelon, eğitime erken yaşlarda başlanmasının önemi üzerinde durur. Yüksek yetenekli çocukları, psikolojik yönden doğru alışkanlıklar yoluyla erken yaşta sabırlı, dengeli, neşeli ve sakin tutumlu yapmak mümkündür. Eğer bu yapılmazsa, çocuklar bütün hayat boyunca kaprisli ve huysuz olurlar. Montaigne, geleneksel ukala öğretmen tipi ile öğretim sistemini eleştirir. İnsan okul için değil, yaşam için öğrenmelidir der. Ona göre İnsanın ahlâken iyi olması, bilgili olmasından daha önemlidir. İnsan Latince ve Yunanca öğrenmek yerine, bilge olmaya çalışmalıdır.Bilgileri halka yaymayı amaç edinmiş Aydınlanma, pratik yönden topluma yararlı, akla uygun bilgileri esas almakta ve buna uygun düşen yeni bir eğitim ideali tespit etmek istemektedir. Fransız Devriminin zorunlu gördüğü bu eğitim, zümresel bir eğitim değil, genel insan eğitimidir. Buna göre, herkes, mensup olduğu sosyal ve ekonomik menşeye bakılmadan, eğitim ve öğretimde eşit haklara sahip kılınmış olmalıdır. Karşıt bir görüş olarak ise Rousseau, mevcut kültür gibi geleneksel eğitimi de hiç beğenmemektedir. Mevcut eğitimin yetiştirdiği medenî insan (l’homme civil), kendi içerisinde son derece sarsılmış ve bozulmuş bir tiptir.

Belki de en iyi tanımı Erasmus getirmiştir. Erasmus’a göre eğitim ve öğretim yoluyla ulaşılan asalet, doğuştan getirilen ve bayraklarla süslenen asaletten daha üstündür.

Kem

al Aytaç

Avru

pa E

ğitim

Tarih

i

Avrupa Eğitim

Tarihi

Kemal Aytaç

Genel Bir Bakış

…Baldıran hazırlanırken, Sokrates flütle yeni bir ezgi öğreniyormuş.

'Ne işine yarayacak?' diye sormuşlar. Sokrates, 'Ölmeden önce bu

ezgiyi öğrenmeye' demiş…

Avrupa Eğitim Tarihi, eğitim alanında etkili olmuş birçok düşünür ve

akımı özetleyen bir kitaptır. Burada, ayrıntılara inilmeden fakat eğitim

tarihiyle ilgili olarak genel ve bütünlüklü bir fikir sunulmaktadır.

Herşeyden önce eğitimin tek bir boyutunun olmadığı birbirini

besleyen birçok aşamadan geçerek günümüze kadar nasıl geldiği tezi

özetlenmektedir.

Antikler, eğitimi beden ve ruhun kusursuz bir uyumu olarak görürlerdi.

Plutarch'a göre iyi yetenekler, ciddi olarak işlenmezse, bozulur; tıpkı

işlenmeyen bir tarlanın bozkırlaşması gibi… 17. yüzyılda Fénelon,

eğitime erken yaşlarda başlanmasının önemi üzerinde durur. Yüksek

yetenekli çocukları, psikolojik yönden doğru alışkanlıklar yoluyla erken

yaşta sabırlı, dengeli, neşeli ve sakin tutumlu yapmak mümkündür.

Eğer bu yapılmazsa, çocuklar bütün hayat boyunca kaprisli ve huysuz

olurlar. Montaigne, geleneksel ukala öğretmen tipi ile öğretim

sistemini eleştirir. İnsan okul için değil, yaşam için öğrenmelidir der.

Ona göre İnsanın ahlâken iyi olması, bilgili olmasından daha

önemlidir. İnsan Latince ve Yunanca öğrenmek yerine, bilge olmaya

çalışmalıdır.

Bilgileri halka yaymayı amaç edinmiş Aydınlanma, pratik yönden

topluma yararlı, akla uygun bilgileri esas almakta ve buna uygun

düşen yeni bir eğitim ideali tespit etmek istemektedir. Fransız

Devriminin zorunlu gördüğü bu eğitim, zümresel bir eğitim değil,

genel insan eğitimidir. Buna göre, herkes, mensup olduğu sosyal ve

ekonomik menşeye bakılmadan, eğitim ve öğretimde eşit haklara

sahip kılınmış olmalıdır. Karşıt bir görüş olarak ise Rousseau, mevcut

kültür gibi geleneksel eğitimi de hiç beğenmemektedir. Mevcut

eğitimin yetiştirdiği medenî insan (l'homme civil), kendi içerisinde son

derece sarsılmış ve bozulmuş bir tiptir.

Belki de en iyi tanımı Erasmus getirmiştir. Erasmus'a göre eğitim ve

öğretim yoluyla ulaşılan asalet, doğuştan getirilen ve bayraklarla

süslenen asaletten daha üstündür.

Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan biri Amerika'nın

keşfi konusunda ne düşünüyordu? Peki Yeni Dünya'da

yaşayan biri Osmanlı hakkında ne düşünüyordu?

Orada Saat Kaç?, XVI. yüzyılda uzak coğrafyalarda, farklı tarihsel

ve toplumsal yapılar içerisinde yaşayan fakat aynı dünyayı

paylaştıklarının farkında olan iki insanın, Meksikolu Heinrich

Martin ve İstanbullu isimsiz bir yazarın birbirlerini anlama

çabalarını anlamaya çalışan bir kitap. Serge Gruzinski, başka

dünyalara ve başka insanlara karşı duyulan merak duygusundan

hareketle, bu iki yazarın ötekiyi tanıma çabalarına odaklanıyor.

Orada Saat Kaç? sorusu ötekiye yönelik bu arayışın en somut

ifadesi olarak karşımıza çıkıyor. Gruzinski'nin çalışması, bu

sorunun o dönemdeki insanlar için ne anlama geldiğini ve ne

şekilde tezahür ettiğini anlamamıza yardımcı oluyor.

Coğrafyadan tarih bilimine, astronomiden astrolojiye kadar geniş

bir çerçevede sayısız kitabın ve elyazmalarının elden ele gezdiği,

gezginlerin başka dünyalara dair maceralarını anlattığı bir

ortamda dünyayı keşfetme duygusunun yarattığı heyecanı hayal

etmek zor olmasa gerek.

Bu kitapta, birbirlerinin varlığından habersiz bir şekilde

birbirlerinin yaşadığı dünyaları tanımak isteyen iki meraklı

insanın kimi zaman bilimsel gerçeklere, kimi zaman söylencelere,

astrolojik tahminlere ve kehânetlere dayanan bilgiler üzerinden,

yaşadıkları dünyayı tanıma ve anlama yönündeki arayışlarına

tanık olacaksınız. Ve XVI. yüzyılda olduğu gibi, iletişim

araçlarının böylesine geliştiği günümüzde de bilme arzusunun ne

denli güçlü olduğunu göreceksiniz bir kez daha.

SER

GE G

RU

ZINS

KI

Ora

da S

aat K

aç?

Orada Saat Kaç?SERGE GRUZINSKI

Çeviri: Özcan Doğan

Page 28: Dogu-Batı Broşür 2011 E

28

İLKEL İNSANDA RUH ANLAYIŞILucien-Lévy Bruhl

Çeviren: Oğuz Adanır, 357 sf. 21,50 TL, ISBN 975871718-9

Birçok araştırmacı, antropolog ve etnologun beş kıtada birbirlerinden on binlerce kilometre uzakta yaşayan insanlarla ilgili çalış maları Lucien Lévy-Bruhl için doğrudan ilham kaynağıdır. Lévy-Bruhl, kendi sahasındaki muazzam birikimi bu kitapta bir araya getirirken antropoloji dünyasının temel keşiflerine de öncülük eder.

Lévy-Bruhl’ün çalışmalarıyla M. Mauss, B. Malinowsky, G. Frazer, Louis Dumont, Lévy-Strauss gibi antroplogların metinlerine bakıldığında insanlığın muazzam teknolo jik, demokratik, bilimsel vb. gelişmelerine karşın, birçok açıdan, ilkel toplumun zihinsel evreniyle benzerlikler olduğu görülmektedir. Asıl uzmanlık alanı felsefe olan ve ilkel toplumların zihinsel/düşünsel yapısı konusunda en önemli metinlerden birkaç tanesini yazmış olan Lévy-Bruhl, bu kita bında ilkel toplumlarda ruh kavramının var olup olmadığını tartışıyor. İlkel insanın nasıl düşünüp nasıl yaşadığını yüzlerce ayrıntının arasından çıkarıyor.

*

“Şimdi çalışmamızın en zor kısmına geliyoruz. Kurum ve tö reler çözümlemesi, ilkel insanların çevrelerindeki birey, nesne ve özellikle de sosyal grupla olan ilişkilerini kafalarında nasıl canlandırdıklarını belli bir ölçüde belirlememizi sağlamıştı. Ancak tek başına ele alındığında, bireyin, onların gözünde hangi tinsel ve maddi unsurlardan oluştuğunu, nasıl yaşadığını ve öldüğünü söyleyebilmek için sanki çok daha zor soruların yanıtlanması gerekiyor. Bunun nedenleriyse çok açık. Her şey den önce ilkel toplumlarda, pek çok konuda olduğu gibi, spe külatif bir merak, yalnızca öğrenme amaçlı bir bilgi açlığıyla karşılaşılmamaktadır. Bilme gereksinimi, olabilecek en alt dü zeydedir. Bu insan, her soruya kalıplaşmış bir yanıt veren ilkel zihniyetin gizemli açıklamalarıyla yetinmeyi bilmektedir.”

SOSYOLOJİ VE ANTROPOLOJİMarcel Mauss

3. Baskı, Çeviren: Özcan Doğan, 606 sf. 34 TL, Antropoloji, ISBN: 975-8717-10-3

Marcel Mauss’un insan bilimlerine büyük katkı sağlayan klasik çalışması, ilk defa ve kapsamlı biçimde Türkçe’de. Sosyoloji ve Antropoloji, insanla ilgilenen herkesin her zaman başvurabileceği önemli bir kaynak.

Mauss, mitoloji, dilbilim, etnografya, psikoloji, din, hukuk ve ekonomi alanlarında olağanüstü bilgi birikimiyle yazısız toplumların dünyasına yolculuk yapmaktadır. Büyünün, dinin, bu ikisi arasındaki ilişkilerin ve bunun toplumların organizasyonunda oynadığı rolün analizine yer verilen bu kitapta, ilkel denilen toplumlar ile uygar toplumlar arasındaki derin tarihsel bağlantılar ortaya konulmaktadır. Özel anlamda bireylerin, genel anlamda toplulukların doğayla ve birbirleriyle olan ilişkileri, mücadeleleri, toplumsallaşma araç ve yöntemleri (örneğin potlaçlar, değiş-tokuş ve hediyeler) ve bunun nasıl bir uygarlık süreci hâline dönüştüğü anlatılmaktadır. İnsanın kendini, doğayı, ölümü, Tanrı’yı ve içinde yaşadığı topluluğu açıklama, yorumlama, anlamlandırma ve diğer taraftan hayatta kalma çabası olarak tanımlayabileceğimiz uygarlık süreci, bu kitapta, büyü, din, tabu ve mana türünden olguların bir sentezi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Claude Lévi-Strauss’un uzun bir önsözüyle başlayan bu kitap, antropoloji ve sosyoloji öğrenimi için olmazsa olmaz bir yere sahiptir ve bu konuda büyük bir boşluğu doldurmaktadır.

MARCEL MAUSS

DO⁄UBATI

Sosyoloji veAntropolojiClaude Lévi-Strauss'un Önsözü ile

Çeviri: Özcan Do¤an

Marcel Mauss’un insan bilimlerine büyük katk› sa¤layan kla-

sik çal›flmas›, ilk defa ve kapsaml› biçimde Türkçe’de.

Sosyoloji ve Antropoloji, insanla ilgilenen herkesin her zaman bafl-

vurabilece¤i önemli bir kaynak.

Mauss, mitoloji, dilbilim, etnografya, psikoloji, din, hukuk ve

ekonomi alanlar›nda ola¤anüstü bilgi birikimiyle yaz›s›z toplum-

lar›n dünyas›nda yolculu¤a ç›kmaktad›r. Büyünün, dinin, bu iki-

si aras›ndaki iliflkilerin ve bunun toplumlar›n organizasyonunda

oynad›¤› rolün analizine yer verilen kitapta, ilkel denilen toplum-

lar ile uygar toplumlar aras›ndaki derin tarihsel ba¤lant›lar ortaya

konulmaktad›r. Özel anlamda bireylerin, genel anlamda topluluk-

lar›n do¤ayla ve birbirleriyle olan iliflkileri, mücadeleleri, toplum-

sallaflma araç ve yöntemleri (örne¤in potlaçlar, de¤ifl-tokufl ve he-

diyeler) ve bunun nas›l bir uygarl›k süreci hâline dönüfltü¤ü an-

lat›lmaktad›r. ‹nsan›n kendini, do¤ay›, ölümü, Tanr›’y› ve içinde

yaflad›¤› toplulu¤u aç›klama, yorumlama, anlamland›rma ve di¤er

taraftan hayatta kalma çabas› olarak tan›mlayabilece¤imiz uygar-

l›k süreci, bu kitapta, büyü, din, tabu ve mana türünden olgular›n

bir sentezi olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r.

***

Claude Lévi-Strauss’un kapsaml› önsözüyle bafllayan çal›flma,

antropoloji ve sosyoloji ö¤renimi için olmazsa olmaz bir yere

sahiptir ve bu konuda büyük bir bofllu¤u doldurmaktad›r.

ISBN 975-8717-10-3

MARCEL M

AUSSSosyoloji ve Antropoloji

DO⁄UBATI

Antroloji Kapak Bas 2

9/03/2005 14:56 Page

1

ANTROPOLOJİ

Page 29: Dogu-Batı Broşür 2011 E

2929

İLKEL TOPLUMLARDA MİSTİK DENEYİM VE SİMGELERLucien-Lévy Bruhl

Çeviren: Oğuz Adanır, 252 sf. 17,50 TL, Antropoloji, ISBN 975-8717-26-Xİlkel lerdeki simgeler ve mistik deneyimi onların zihin sel yapıla rından yola çıkarak açıklamaya çalışıyorum. Burada so rulan soru şudur: Bu simgeler ve bu deneyime özgü belli başlı özellikler hangi leridir ve bu sorunun yanıtını ilkellerin zihinsel yönlendirilmesi ve zihinsel farklı lıkları doğrul-tusunda mı aramak gerekmektedir?...Pek çok karışıklığa yol açmış olan “ilkeller” ve “mis tik” (gizemli) gibi iki terimi burada da kullanmayı sürdürüyorum. Bir kez daha bu ko nu daki anlam karmaşasından kaçmaya çalışa-cağım. Sözcüğün yazı lı anla mında “ilkeller” olarak adlandırılan insanlar, bize tarihin o ilk başındaki insanlardan çok daha yakın olup, günümüz dünyasında bizim en eski atalarımıza tekabül edenlerdir. Bu, gelişmeci varsayıma dayalı bir yakla şım olup, bunun olgu lar aracılığıyla kanıtlanması ol dukç a zor dur. “İlkeller” sözcüğünü kullanmayı sürdürmemin ne de ni, ge nellikle herkesin kullan dığı bir terimi kullandığımı göste re bil mektir. Eskiden “vahşiler” olarak adlandırılan, bizden ne daha çok ne de daha az ilkel olan, töreleri ve kurumları bizimkilerden farklı olan, biz den daha aşağı ya da geri kalmış olarak nitelendirilen top lumlara atfedilen bir sözcüktür....“Mistik” (gizemli) sözcüğüne gelince daha Giriş bölümünden iti baren bu sözcüğün hangi anlama geldiği kolaylıkla anlaşılmak tadır. Zi hinsel İşlevler başlıklı çalışmamda, bu sözcük ilkel zih niyetin en önemli özelli ğini belirlememi sağlamıştır. Bu sözcüğü biraz da çeki nerek kullanmış ve yol açabileceği yanlış anlamaları önlemeye çalış mış tım. “Daha iyisini bulamadığım için bu terimi kullanacağım” de miştim. Bizim toplumları mızda oldukça farklı bir şey olan dinî misti sizmi çağrıştırmak gibi bir niyetim yok. Burada “mistik” sözcüğünü güç lere, etkilere, duygular ta rafından algıla namayan ancak yine de ger çek olan eylemlere olan inanç anla mında kullanıyorum. Lucien Lévy-Bruhl

İBN HALDUN Metodu ve Siyaset TeorisiÜmit Hassan 350 sf. 25 TL, ISBN 978-975-8717-59-0

“İbn Haldun bir ilim şehridir ki, ilimler ve âlimler coğrafyasında bilmeyeni yoktur.” Fakat bu şehrin koordinatları hususunda rivâyetler çoktur. Öyle ki her kim eline bir hokka alıp mürekkebe batırsa ve İbn Haldun’u yazsa, o dakika, bu âbide âlim, Kaf Dağı’nın ardına düşer. Artık ara ki bulasın, ne o âlimi, ne İbn Haldun’u…Oysaki; gerçeğin kapılarını gerçeğin içinden açmak… İbn Haldun’un İlm-ül Ümrân ile yaptığı tam olarak budur… Çarpıtmalar, hatalı aklîleştirmeler ve kendine yontmalarla, ideolojik konumların kendinden geçiriciliğiyle bu berrak ilim şehrini sislere boğmak, bilginler katında ne bühtân, ne fecâattir…Türlü mistifikasyonlarla, oryantalistik kurnazlıklarla ilmin olağan şüphelileri haline gelen kimi bilginler, İbn Haldun’u arayan kaarileri mantıksal boşluklar bataklığında boğarlar.Çünkü teorinin kendi iç ilişkileri üzerine yapılan hatalı değerlendirmeler İbn Haldun üzerine her türlü dışsal algıyı da sakatlar. Ve onun sağlıklı olarak algılanmasını engeller.Elinizdeki kitap işte nâkıs bilginlerin yoldan çıkaran bu kılavuzluklarına bir cevap, bir kıyas, bir nispettir. İşbu eser, sis ve toz bulutu içindeki bir ilim şehrine kendi öz berraklığını verme cehdidir. Günümüz sosyal bilimlerine ışık tutabilecek doğurganlığı ve sağlam kurucu metoduyla bereketli İbn Haldun mülkünün kılavuz kitabıdır. Hem bu ilim şehrine giden yolları hem de yoldan çıkaran patikaları çekincesiz ortaya koyar. Eserin müellifi, Ümit Hassan, ömrünü İbn Haldun’un kavramlarını anlamaya ve bunların halkımızın kadim zamanlarındaki tezâhür biçimleri ile kimliğimizin oluşumundaki işlevselliklerini anlatmaya çalışarak doldurmuştur dersek, hata etmiş sayılmayız.. .Ve ‘İbn Haldun bir ilim şehriyse Ümit Hassan onun anahtarıdır’ kaziyyesine varırız buradan.“Biraz umutsuz bir gayret ama, Mukaddime bilmeden İbn Haldun yorumlamaya kalkışanların, henüz ilk istasyona varmadan ikrâm edilen limonatayı âfiyetle içip uyutularak soyulacak olan ‘okumayan-bilmeyen’lerin, ikinci istasyondan önce uyandırılmaya çalışılması görevini ihmâl etmemek üzere” yazıyor metinlerini müellif. İbn Haldun, bir yeni bilimin kurucusudur ve sağlam metodolojisiyle çağların üstünde bir etkinliğe mâliktir. Eserinin bütünsel incelemeleri onun emsalsiz çabalarını ve baş döndüren ustalığını ortaya koyar. O’nun kurduğu devâsa sistem ve Ümrân İlmi üzerine, eksik araştırmaların gedik kapatıcısı ve ilmin baş belası genellemelerden uzak, bütüncül bir okumaya dâvet bu kitap…

İbn HaldunMetodu ve Siyaset Teorisi

ÜMİT HASSAN

İbn

Hald

un

ÜM

İT H

ASSA

N

ISBN 978-975-8717-59-0

9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 5 9 0

“İbn Haldun bir ilim şehridir ki, ilimler ve âlimler coğrafyasında

bilmeyeni yoktur.” Fakat bu şehrin koordinatları hususunda rivâyetler

çoktur. Öyle ki her kim eline bir hokka alıp mürekkebe batırsa ve İbn

Haldun'u yazsa, o dakika, bu âbide âlim, Kaf Dağı'nın ardına düşer. Artık

ara ki bulasın, ne o âlimi, ne İbn Haldun'u…

Oysaki; gerçeğin kapılarını gerçeğin içinden açmak… İbn Haldun'un İlm-

ül Ümrân ile yaptığı tam olarak budur… Çarpıtmalar, hatalı

aklîleştirmeler ve kendine yontmalarla, ideolojik konumların kendinden

geçiriciliğiyle bu berrak ilim şehrini sislere boğmak, bilginler katında ne

bühtân, ne fecâattir…

Türlü mistifikasyonlarla, oryantalistik kurnazlıklarla ilmin olağan

şüpheli-leri haline gelen kimi bilginler, İbn Haldun'u arayan kaarileri

mantıksal boşluklar bataklığında boğarlar.

Çünkü teorinin kendi iç ilişkileri üzerine yapılan hatalı değerlendirmeler

İbn Haldun üzerine her türlü dışsal algıyı da sakatlar. Ve onun sağlıklı

olarak algılanmasını engeller.

Elinizdeki kitap işte nâkıs bilginlerin yoldan çıkaran bu kılavuzluklarına

bir cevap, bir kıyas, bir nispettir. İşbu eser, sis ve toz bulutu içindeki bir

ilim şehrine kendi öz berraklığını verme cehdidir. Günümüz sosyal

bilimlerine ışık tutabilecek doğurganlığı ve sağlam kurucu metoduyla

bereketli İbn Haldun mülkünün kılavuz kitabıdır. Hem bu ilim şehrine

giden yolları hem de yoldan çıkaran patikaları çekincesiz ortaya koyar.

Eserin müellifi, Ümit Hassan, ömrünü İbn Haldun'un kavramlarını anla-

maya ve bunların halkımızın kadim zamanlarındaki tezâhür biçimleri ile

kimliğimizin oluşumundaki işlevselliklerini anlatmaya çalışarak doldur-

muştur dersek, hata etmiş sayılmayız.. .Ve 'İbn Haldun bir ilim şehriyse

Ümit Hassan onun anahtarıdır' kaziyyesine varırız buradan.

“Biraz umutsuz bir gayret ama, Mukaddime bilmeden İbn Haldun

yorumlamaya kalkışanların, henüz ilk istasyona varmadan ikrâm edilen

limonatayı âfiyetle içip uyutularak soyulacak olan 'okumayan-bilmeyen'lerin,

ikinci istasyondan önce uyandırılmaya çalışılması görevini ihmâl etmemek

üzere” yazıyor metinlerini müellif.

İbn Haldun, bir yeni bilimin kurucusudur ve sağlam metodolojisiyle

çağla-rın üstünde bir etkinliğe mâliktir. Eserinin bütünsel incelemeleri

onun emsalsiz çabalarını ve baş döndüren ustalığını ortaya koyar. O'nun

kurduğu devâsa sistem ve Ümrân İlmi üzerine, eksik araştırmaların gedik

kapatıcısı ve ilmin baş belası genellemelerden uzak, bütüncül bir

okumaya dâvet bu kitap…

SİYASET BİLİMİ

Page 30: Dogu-Batı Broşür 2011 E

30

TÜRKİYE SÖZLÜĞÜMetin Heper

Çeviren: Zeynep Mertoğlu, 662 sf. 28 TL, Siyaset Bilimi, ISBN 975-8717-24-3

Türkiye Sözlüğü’nde, siyasal ve toplumsal hayatımızın temel bilgilerine yer verilmiştir. Bu bilgileri doğrudan aktarabilmek için belli bir sıra ve yöntem takip edilmiştir. Türkiye ile ilgili genel bir giriş bölümünün ardından Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerini kapsayan bir kronoloji hazırlanmıştır. Sözlük bölümünde, Türkiye tarihinin dönüm noktaları merkeze alınarak siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel yaşam tasvir edilmiştir. Bu bölümdeki maddelerde, özellikle partiler ve politikacılar, kurum ve kuruluşlar, önemli olaylar ve antlaşmalar, düşünce ve sanat adamları üzerinde durulmuş ve okuyucuya Türkiye’nin çağdaşlaşma serüveni ve yaşanan uzun soluklu dönüşüm hakkında genel bir fikir verilmesi amaçlanmıştır. Ekler bölümündeyse bazı istatistiksel veriler, seçim sonuçları, sosyo-ekonomik göstergeler bulunmaktadır. Ayrıca, kitabın sonuna özellikle araştırmacıların ve genel olarak bu konuda bıilgilerini derinleştirmek isteyecek okuyucuların istifade edebileceği ayrıntılı bir kaynakça ilave edilmiştir.

TÜRKİYE’DE DEVLET GELENEĞİMetin Heper

3. Baskı, Çeviren: Nalan Soyarık, 280 sf. 16,50 TL, Siyaset Bilimi, ISBN: 975-8717-21-9

Uluslararası bilim camiasında tanınmış siyaset bilimcilerimizden Metin Heper, Türkiye’de Devlet Geleneği adlı kitabıyla son derece önemli bir çalışmaya imza atıyor. Özgün baskısı İngiltere’de yayımlanmış olan bu kitapta aşkın devlet geleneğinin Türk siyasal hayatını ne şekilde etkilediği incelenmektedir. Heper, Türkiye’nin siyasal hayatının irdelenmesinde yaygın olarak kullanılan “merkez-çevre” yaklaşımını tamamlayıcı bir bakış açısı sunmaktadır.

“Heper, basit bir şekilde olayları anlatmakta ziyade o olayları, Türklerin Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyetindeki siyasal denemelerinden esinlenerek oluşturduğu kuramsal analiz ile ilişkilendirerek sunmaktadır.”

William Hale, Asian Affairs, 1986

“Bu kitap, hem Türkiye’deki politikacılar hem de bu ülke hakkında dışarıdan ahkâm kesenler için mecburi okuma olmalıdır”.

Bernard Burrows, International Affairs, 1986;

“Heper’in irdelemeleri öğretici…. Heper, yeni sonuçlara varılabilmesini sağlayan bir kuramsal çerçeve açısından Türkiye’nin siyasal hayatını inceliyor”.

Walter Weiker, Middle East Studies Association of North America Bulletin, 1987;

“Heper, burada orijinal bir tez ile bilim aleminin karşısına çıkıyor ve ... Türkiye’nin siyasal hayatı ile ilgili bazı basmakalıp görüşleri sorguluyor”.

Brian W. Beeley, BRISMES Bulletin, 1988.

Page 31: Dogu-Batı Broşür 2011 E

31

SANATFrance Farago

Çeviren: Özcan Doğan, 294 sf. 15 TL, Sanat, ISBN 975-8717-25-1

France Farago’nun çalışması antik dönemden günümüze, Platon’dan Tarkovski’ye kadar sanatın kısa bir öyküsünü sunmaktadır. Bu yapıt, 20. yüzyılda modernitenin soykütüğünden hareketle sanattaki benzersiz dönüşümü anlama çabası gütmektedir.

Antikite, Avrupa’ya ilham veren ve geleneksel araçları temin eden bir devir olarak tasvir edilmiştir. Yazar, perspektifi ve seyirciyi dikkate alan insan-merkezli sanattan tekil bakış açısının kaybolduğu tanrı-merkezli sanata geçişi yönlendiren mantığa ışık tutar: Bu, Doğu Roma İmparatorluğu’ndan Ortaçağ’ın sonlarına dek sürmüş olan bir dönemdir ve bizim yüzyılımız antik perspektifin ve Rönesans’ı oluşturan çağların mirasçısıdır. Plotin’in temaşa düşüncesi ise bu geçişlerin temel felsefesini oluşturur.

Sanattaki modernite, görüntünün reddedilmesinden ve taklidinden doğmuştur. Yüksek ontolojik bir gerçekliğe gönderme yapan soyut sanatın büyük ressamları (Kandinsky, Mondrian, Malevitch), biçimden kuralsızlığa, figüratiften soyuta, objektif olandan objektif olmayana geçişi ustalıkla işlemişlerdir. Artık onların sanatı gerçek olanı temsil etmekten ziyade varoluşun hissedilebileceği bir bakış açısıdır.

Güzeli reddeden, hoşnut etme kaygısından uzak ve kalıcılık derdi olmayan çağdaş sanat, modern dönemin sona erişini tescil eder. İnsanı çıplak gerçeklikle yüz yüze bırakır.

SANAT

Page 32: Dogu-Batı Broşür 2011 E

32

SAINTE-BEUVE’E KARŞIMarcel Proust

Çeviren: Roza Hakmen, 227 sf. 14 TL, Edebiyat, ISBN: 975-8717-10

Mucizevi geçmiş zamanın, edebî şölenlerin ve kibar çevrelerin parlak anlatıcısı olan Marcel Proust, bir üslup olarak hassasiyet noktalarını en uç noktalarına taşır. Yazı ve dile ait akla hayale sığmayan oyunlar, sonu gelmeyen tasvirler, baş döndürücü kişilikler ve keskin zekâlar, Proust’un kendi özel dilinde bambaşka bir âleme bürünür. Proust, uzun ve zor cümleleriyle zamanın ve eşyanın büyüleyici ilişkisini kelimelere yansıtırken, her halükârda duyular dünyasında adeta Platonik güzellikle kabaran bir heykeltıraş olduğunu gösterir.

Proust, Sainte- Beuve’e Karşı’da gündelik yaşamından kesitler sunmanın ötesinde, bir insanın çevresiyle kurabileceği olağanüstü ilişkiyi de gözler önüne serer. Proust, Sainte-Beuve etrafında Balzac, Baudelaire, Gérard de Nerval okumaları yapıyor. Bu kitaptaki denemeler aynı zamanda onun sanata ve romana bakışını yansıtan önemli taslaklardır.

Kayıp Zamanın İzinde’yi Proust’a yaraşacak mükemmeliyet algısı içerisinde Türkçe’ye kazandıran Roza Hakmen, çevirinin sanatlar içerisinde nasıl bir sanata dönüşebileceğini de ispatlıyor.

ŞAİR VE PATRONHalil İnalcık

3. Baskı, 90 sf. 8 TL, Edebiyat, ISBN: 975-8717-04-9

Şâir ve Patron, Türkiye’nin tarih alanındaki saygıdeğer temsilcisi Halil İnalcık tarafından kaleme alınmıştır. Bu küçük ama edebiyat için çığır açıcı risâlede İnalcık, Osmanlı divan şâirlerini ve şiirlerini, sanat ve iktidar ilişkisini sosyolojik bir yaklaşımla ele almakta, ana kaynakları kullanarak patronajın bu sanat tarzı üzerindeki belirleyici etkisini analiz etmektedir.

Osmanlı İmparatorluğu’ndaki sanat ve iktidar ilişkisini Max Weber’in “patrimonyal devlet yapısı” tanımlamasından yola çıkarak inceleyen İnalcık, patrimonyal bir yapıya sahip toplumlarda bilim adamı ve sanatçının üretimini “mutlak egemen bir hükümdar”ın belirlediğini şu sözlerle vurguluyor: “Genelde, bilim adamı ve sanatçı, belli bir toplumda egemen sosyal ilişkiler ve belli bir kültür çerçevesinde sanatını ifade eder. Osmanlı toplumu gibi patrimonyal türde bir toplumda, başka deyimle, sosyal onur, statü ve mertebelerin mutlak egemen bir hükümdar tarafından belirlendiği bir toplumda bu gerçek daha da belirgindir”.

EDEBİYAT

Page 33: Dogu-Batı Broşür 2011 E

33

GOETHE DER Kİ... J. Wolfgang von Goethe

5. baskı, Çeviren ve Derleyen: Gürsel Aytaç, 469 sf. 18 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-57-6

“Goethe der ki...”... Çok yönlü ve evrensel bir sanatçı düşünüldüğünde akla ilk gelebilecek isim ‘Goethe’ olmalıdır. Ve belki de bu yüzden, onun uyarı ve öğütlerine dikkatle kulak kabartmalıdır.

Kendi hayatının mimarı olabilmek, Goethe’nin üzerinde durduğu temel uğraşılardan biriydi. Kültürlü bir Alman burjuvası için Goethe adı, kişinin “kendini inşa” çabasıyla neredeyse özdeşleştirilmiştir. Goethe, ele aldığı hangi konu olursa olsun doğaya bir tanrı gözüyle bakmayı denemiştir. Bu tanrısal bakışın neticesi olarak, insanın hangi dünyada yaşadığı böylesine kapsamlı bir şekilde deneyimlenmiştir. Goethe’de hiçbir şey rastlantı değildir ve her varlık aklı, duyguları, hedefleri ölçüsünde bir amaca hizmet eder. Doğanın dilini yakından tanımayı öğrenemezsek eğer, varlıkların özünü hiçbir zaman anlayamayacak, giriştiğimiz her çaba, kurduğumuz her ilişki bizi derin hayâl kırıklıklarına sürükleyecektir.

Goethe, bir anlamıyla yaşam ustasıdır. Hayatı bir yapıt gibi görebilmek, başka bir deyişle eserlerini yaratırken ortaya koyduğu çabayı hayatını biçimlerken de göstermek, aynı eleştirel gözle ikisine bakmak, Goethe’ye özgü evrensel birkarakterdir. Bu yönüyle onun yaşamı ve edebî kişiliğinden alınabilecek birçok ders ve öğütler var.

Bu kitapta Weimar’lı bilgenin yapıtlarından seçilen sözler bir araya getirildi. Goethe’nin alfabetik sırayla sunulan konu başlıkları altındaki düşüncelerini okurken, aynı zamanda bir hayatın birbirine zıt farklı uçlarının tek zirvede, görkemli bir şekilde nasıl bir araya gelebildiğine tanıklık edilecektir.

“Goethe der ki…”… Çok yönlü ve evrensel bir sanatçı

düşünüldüğünde akla gelebilecek ilk isim 'Goethe' olmalıdır.

Ve belki de bu yüzden, onun uyarı ve öğütlerine dikkatle kulak

kabartmalıdır.

Kendi hayatının mimarı olabilmek, Goethe'nin üzerinde

durduğu temel uğraşılardan biriydi. Kültürlü bir Alman

burjuvası için Goethe adı, kişinin “kendini inşa” çabasıyla

neredeyse özdeşleştirilmiştir. Goethe, ele aldığı hangi konu

olursa olsun doğaya bir tanrı gözüyle bakmayı denemiştir. Bu

tanrısal bakışın neticesi olarak, insanın hangi dünyada

yaşadığı böylesine kapsamlı bir şekilde deneyimlenmiştir.

Goethe'de hiçbir şey rastlantı değildir ve her varlık aklı,

duyguları, hedefleri ölçüsünde bir amaca hizmet eder.

Doğanın dilini yakından tanımayı öğrenemezsek eğer,

varlıkların özünü hiçbir zaman anlayamayacak, giriştiğimiz

her çaba, kurduğumuz her ilişki bizi derin hayâl kırıklıklarına

sürükleyecektir.

Goethe, bir anlamıyla yaşam ustasıdır. Hayatı bir yapıt gibi

görebilmek, başka bir deyişle eserlerini yaratırken ortaya

koyduğu çabayı hayatını biçimlerken de göstermek, aynı

eleştirel gözle ikisine bakmak, Goethe'ye özgü evrensel bir

karakterdir. Bu yönüyle onun yaşamı ve edebî kişiliğinden

alınabilecek birçok ders ve öğütler var.

Bu kitapta Weimar'lı bilgenin yapıtlarından seçilen sözler bir

araya getirildi. Goethe'nin alfabetik sırayla sunulan konu

başlıkları altındaki düşüncelerini okurken, aynı zamanda bir

hayatın birbirine zıt farklı uçlarının tek zirvede, görkemli bir

şekilde nasıl bir araya gelebildiğine tanıklık edilecektir.

J. WO

LFGA

NG

VO

N G

OETH

EG

oeth

e D

er K

i...

Goethe Der ki...J. Wolfgang von Goethe

Çeviri ve Derleme: Gürsel Aytaç

9 789758 717576

ALMAN ROMANTİZMİRicarda Huch

Çeviren: Gürsel Aytaç, 520 sf. 33 TL, Edebiyat, ISBN: 975-8717-08-1

Dünya edebiyatının kurucu mimarlarını düşündüğümüzde kuşkusuz en büyük payelerden birini Alman romantiklerine vermeliyiz.

Novalis, Kleist, Hölderlin, Hoffmann, Grimm ve Schelegel Kardeşler, Brentano...bir grup genç sanatçı ve idealist topluluk kültür tarihinde kalıcı izler bırakmıştır. Kitabın yazarı ve aynı zamanda Yeni Romantizmin bir temsilcisi sayılan Ricarda Huch, bu çevrenin ve dönemin ruhunu bütün ayrıntılarıyla yansıtır. Huch, romantik şair, yazar ve düşünürlerin hayat hikâyelerini, aşklarını ve değerlerini anlatır. Romantizmden kaynağını alan ya da Romantizmle beslenen bilimsel disiplinleri mesela psikolojiyi, tarihi, Germanistiği, halk bilimini mercek altına alır. Ricarda Huch, Romantizmin tarihini verdiği yüzlerce zengin örnekte gözler önüne serer.

***

“Bu kitap tam zamanında, âdeta sihirli bir anahtar gibi elime geçti. Onunla, sayamayacağım kadar çok yer altı mekânının kapısını açıyorum."

Hugo von Hofmannstahl

Thomas Mann’ın da saygıyla selamladığı bu çalışmayı Alman edebiyatı konusunda yetkin bir isim olan Prof. Gürsel Aytaç’ın titiz çevirisiyle sunuyoruz.

RICARDA HUCHAlm

an Romantizm

iDO⁄UBATI

RICARDA HUCH

DO⁄UBATI

Alman RomantizmiÇeviri: Gürsel Aytaç

Dünya edebiyat›n›n kurucu mimarlar›n› düflündü¤ümüz-

de kuflkusuz en büyük payelerden birini Alman roman-

tiklerine vermeliyiz.

Novalis, Kleist, Hölderlin, Hoffmann, Grimm ve Schlegel

Kardefller, Brentano...bir grup genç sanatç› ve idealist toplu-

luk kültür tarihinde kal›c› izler b›rakm›fllard›r.

Kitab›n yazar› ve ayn› zamanda Yeni Romantizmin bir

temsilcisi say›lan Ricarda Huch, bu çevrenin ve dönemin ru-

hunu bütün ayr›nt›lar›yla yans›t›r. Huch, romantik flair, ya-

zar ve düflünürlerin hayat hikâyelerini, aflklar›n› ve de¤erle-

rini anlat›r. Romantizmden kayna¤›n› alan ya da Roman-

tizmle beslenen bilimsel disiplinleri mesela psikolojiyi, mi-

tolojiyi, tarihi, Germanisti¤i, halk bilimini mercek alt›na

al›r. Ricarda Huch, Romantizmin tarihini verdi¤i yüzlerce

zengin örnekte gözler önüne serer.

✳ ✳ ✳

“Bu kitap tam zaman›nda, âdeta sihirli bir anahtar gibi eli-

me geçti. Onunla, sayamayaca¤›m kadar çok yer alt› mekâ-

n›n›n kap›s›n› aç›yorum”Hugo von Hofmannsthal

✳ ✳ ✳

Thomas Mann’›n da sayg›yla selamlad›¤› bu çal›flmay› Al-

man edebiyat› konusunda yetkin bir isim olan Prof. Gürsel

Aytaç’›n titiz çevirisiyle sunuyoruz.

ISBN 975-8717-08-1

Alman Romantizmi 27/1

2/2004 19:43 Page 1

Page 34: Dogu-Batı Broşür 2011 E

34

SCHILLER Hazırlayan: Gürsel Aytaç, 285 sf, 14 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-38-5

Schiller, felsefi döneminde, yeni ulaştığı aşkın görüş açısından, sanatın konumunu insan bilincinin içsel bağlantısında belirleme problemini çözmüştür. Duyusal bilinçten ahlâki bilince ilerleyişte işaret etmek istediği nokta, zorunlu olarak sanatın ortaya çıktığı noktadır. Aşkın felsefe, insan varlığının aşkın birliğine dayalı senteze varmış yeteneğinde Kant’ın çeşitli eleştirilerinin birlik noktasını bulduktan sonra, artık yalnız Schiller’in değil, Schelling’in, Hegel’in ve ötekilerin de ortak problemi insan bilincinin büyük başarılarının içsel ilişkisini keşfetmektir.

Wilhelm Dilthey

Schiller’in kendine özgü büyüklüğünden söz etmeye bir kez başlandı mı, sonunu getirmek hiç kolay değildir; bu, Goethe’nin daha bilge tabiat sultanlığının bile sunmadığı bir büyüklük: Soylu, uçarı, ateşli yükseltici, evren sarhoşu ve hümanist kültür eğiticisi…

Thomas Mann

Biz eğer Schiller’i bizim çağımızın da çağdaşı olarak korumak istiyorsak, eserlerindeki tarihsel sürecin hayırsızlığı hakkında gerçekçi bir bilinci kanıtlayan unsurları öne çıkarmak zorundayız, sonra ise onu, modernleşme sürecinin olumsuz sonuçlarını sıralayan ve edebiyatın eleştirel bir konseptine alan bir çözümleyici olarak yorumlamalıyız. Schiller, bu açıdan bakıldığında asla Alman İdealizminin bir ‘saray şairi’ değildir, tersine bir uzlaşma estetiğinin çaresizliğinden haberdar olan ve modern dünyanın çelişkilerine göğüs germeye çalışan özeleştirici bir modernizmin öncüsüdür.

Theodor W. Adorno

Schiller, Alman edebiyatının sayılı klasiklerinden olduğu gibi Alman edebiyat tarihinde Klasisizm akımının Goethe’nin yanında temsilcisi. Onu Türk edebiyat dünyası kabataslak, en azından bir isim, bir aydınlanma, bir özgürlük savaşçısı olarak tanır. Daha yakından tanıyanlar içinse Schiller öncelikle bir şair, bir tiyatro yazarıdır. Onu daha da yakından tanımak isteyenler, düşünce dünyasını yansıtan felsefi yazılarına girmek zorundadır. İşte bu görüşle “Schiller” kitabını hazırlarken ağırlığı onun düşünce yazılarına vermek istedim.

Gürsel Aytaç

AHMET HAMDİ TANPINARMehmet Aydın

263 sf. 16,50 TL ISBN: 978-975-8717-61-3

Ne geçmişe aitti tam, ne gelecekten vareste. Hem geleceğe heveskârdı hem geçmişe müptelâ. O’na göre ‘geçmişi ve geleceği görmeye yarayan bir rasat kulesiydi hâl’. Ve hâlin içinden uzaklara bakışlar atan, huzursuzca sağına soluna dönen bir adamdı.

‘Şiiri hayatına sindirmiş ince ve zarif ruhlu rüya adamlarının ön safında’ydı. O’nun edebiyatımızdaki büyüsü, eskiyle yeni arasında hem yaratıcı hem yok edici gerilimi, bir rüya diliyle anlatabilmiş olmasında yatar.

Bu çalışma Tanpınar’ın, eski-yeni, gelenek, kimlik, zaman, müzik, ölüm, hayat, medeniyet, kültür gibi konulardaki düşüncelerini daha önce hiç yapılmamış genişlikte karşılaştırmalı okumalar yoluyla ele alıyor. Mehmet Aydın, Tanpınar düşüncesinin kılcal damarlarında, bir halkın dünyadaki varlığına ve ne’liğine ilişkin korkunç girdaplara sahip kimlik sorunlarını deşiyor.

Mehmet Aydın, hem doğudan hem batıdan sayısız düşünür ve yazarın söyledikleriyle Tanpınar düşüncesinin yol haritasını önümüze seriyor.

Malraux, Heidegger, Burke, Tocqueville, Valéry, Paz, Hegel, Said, Patočka, Husserl, Unamuno, Habermas, Dostoyevski, Elias, Bergson, Proust, Weber, Comte, Sâdık Hidâyet, Beşir Fuat, Yahya Kemal, Kemal Tahir, Oğuz Atay ve Orhan Pamuk’la Tanpınar’a bakmak…

Doğu ve batı bizi aynı anda iki millet haline getirmişti. Tanpınar, bu fikri hep taşıdı içinde. Bir birey olarak kendisinin de, içinde yaşadığı toplumun da zamana yayılan iç sıkıntısında bu olguyu görüyordu. Kapaktaki fraklı fotoğrafı, işte bu iki milletin Tanpınar şahsında objektiflere düşmüş görüntüsüdür. Eski zevklerin adamı yeni arayışlar içinde umutlu ve mağrurdur. Omuzlarının düşük olmadığı ender fotoğraflarından biridir bu.

Maziye tutkuludur Tanpınar, ama belki ondan da çok geleceğe…

Schiller

Gürsel A

ytaç

SchillerHazırlayan ve Çeviren:

Gürsel AytaçSchiller, felsefi döneminde, yeni ulaştığı aşkın görüş açısından,

sanatın konumunu insan bilincinin içsel bağlantısında belirleme

problemini çözmüştür. Duyusal bilinçten ahlâki bilince ilerleyişte

işaret etmek istediği nokta, zorunlu olarak sanatın ortaya çıktığı

noktadır. Aşkın felsefe, insan varlığının aşkın birliğine dayalı senteze

varmış yeteneğinde Kant'ın çeşitli eleştirilerinin birlik noktasını

bulduktan sonra, artık yalnız Schiller'in değil, Schelling'in, Hegel'in

ve ötekilerin de ortak problemi insan bilincinin büyük başarılarının

içsel ilişkisini keşfetmektir. Wilhelm Dilthey

Schiller'in kendine özgü büyüklüğünden söz etmeye bir kez başlandı

mı, sonunu getirmek hiç kolay değildir; bu, Goethe'nin daha bilge

tabiat sultanlığının bile sunmadığı bir büyüklük: Soylu, uçarı, ateşli

yükseltici, evren sarhoşu ve hümanist kültür eğiticisi… Thomas Mann

Biz eğer Schiller'i bizim çağımızın da çağdaşı olarak korumak

istiyorsak, eserlerindeki tarihsel sürecin hayırsızlığı hakkında

gerçekçi bir bilinci kanıtlayan unsurları öne çıkarmak zorundayız,

sonra ise onu, modernleşme sürecinin olumsuz sonuçlarını sıralayan

ve edebiyatın eleştirel bir konseptine alan bir çözümleyici olarak

yorumlamalıyız. Schiller, bu açıdan bakıldığında asla Alman

İdealizminin bir 'saray şairi' değildir, tersine bir uzlaşma estetiğinin

çaresizliğinden haberdar olan ve modern dünyanın çelişkilerine

göğüs germeye çalışan özeleştirici bir modernizmin öncüsüdür.

Theodor W. Adorno

Schiller, Alman edebiyatının sayılı klasiklerinden olduğu gibi Alman

edebiyat tarihinde Klasisizm akımının Goethe'nin yanında temsilcisi.

Onu Türk edebiyat dünyası kabataslak, en azından bir isim, bir

aydınlanma, bir özgürlük savaşçısı olarak tanır. Daha yakından

tanıyanlar içinse Schiller öncelikle bir şair, bir tiyatro yazarıdır. Onu

daha da yakından tanımak isteyenler, düşünce dünyasını yansıtan

felsefi yazılarına girmek zorundadır. İşte bu görüşle “Schiller”

kitabını hazırlarken ağırlığı onun düşünce yazılarına vermek istedim.

Gürsel Aytaç

Ne geçmişe aitti tam, ne gelecekten vareste. Hem geleceğe

heveskârdı hem geçmişe müptelâ. O'na göre 'geçmişi ve geleceği

görmeye yarayan bir rasat kulesiydi hâl'. Ve hâlin içinden

uzaklara bakışlar atan, huzursuzca sağına soluna dönen bir

adamdı.

'Şiiri hayatına sindirmiş ince ve zarif ruhlu rüya adamlarının ön

safında'ydı. O'nun edebiyatımızdaki büyüsü, eskiyle yeni ara-

sında hem yaratıcı hem yok edici gerilimi, bir rüya diliyle

anlatabilmiş olmasında yatar.

Bu çalışma Tanpınar'ın, eski-yeni, gelenek, kimlik, zaman,

müzik, ölüm, hayat, medeniyet, kültür gibi konulardaki düşün-

celerini daha önce hiç yapılmamış genişlikte karşılaştırmalı oku-

malar yoluyla ele alıyor. Mehmet Aydın, Tanpınar düşün-

cesinin kılcal damarlarında, bir halkın dünyadaki varlığına ve

ne'liğine ilişkin korkunç girdaplara sahip kimlik sorunlarını

deşiyor.

Mehmet Aydın, hem doğudan hem batıdan sayısız düşünür ve

yazarın söyledikleriyle Tanpınar düşüncesinin yol haritasını

önümüze seriyor.

Malraux, Heidegger, Burke, Tocqueville, Valéry, Paz, Hegel,

Said, Patočka, Husserl, Unamuno, Habermas, Dostoyevski,

Elias, Bergson, Proust, Weber, Comte, Sâdık Hidâyet, Beşir

Fuat, Yahya Kemal, Kemal Tahir, Oğuz Atay ve Orhan Pamuk'la

Tanpınar'a bakmak…

Doğu ve batı bizi aynı anda iki millet haline getirmişti. Tanpınar,

bu fikri hep taşıdı içinde. Bir birey olarak kendisinin de, içinde

yaşadığı toplumun da zamana yayılan iç sıkıntısında bu olguyu

görüyordu. Kapaktaki fraklı fotoğrafı, işte bu iki milletin Tan-

pınar şahsında objektiflere düşmüş görüntüsüdür. Eski zevklerin

adamı yeni arayışlar içinde umutlu ve mağrurdur. Omuzlarının

düşük olmadığı ender fotoğraflarından biridir bu.

Maziye tutkuludur Tanpınar, ama belki ondan da çok geleceğe…

MEH

MET A

YD

INA

hm

et H

am

di Ta

np

ınar

Ahmet

Hamdi

Tanpınar

MEHMET AYDIN

"Kayıp Zamanın İzinde"

9 789758 717613

Page 35: Dogu-Batı Broşür 2011 E

35

3 T

ASA

RIM

AN

KARA

0

312

466

28

09

3 T

ASA

RIM

AN

KARA

0

312

466

28

09

Do¤u ne? Bat› ne?

DO⁄U BATIDO⁄U BATI

DO⁄UBATI

DO⁄UBA

TI

2

DÜfiÜNCE DERG‹S‹ | YIL:1 | SAYI:2 | fiUBAT, MART, N‹SAN 1998 | ISSN: 1303-7242

DO⁄U ve BATI

Halil ‹nalc›kTürkiye ve Avrupa:

Dün Bugün

Baykan SezerDo¤u-Bat› Ayr›m›

Etyen Mahçupyan

Do¤u ve Bat›: Bir Zihniyet Gerilimi

Mehmet Ali K›l›çbay

Fakir Akraban›n Talihi

Nilüfer Göle Bat›-D›fl› Modernlik

Üzerine Bir ‹lk Ders

Hasan Bülent Kahraman &

E. Fuat Keyman

Kemalizm,Oryantalizm ve

Modernite

Mustafa Arma¤an

Hayâlî Do¤u’dan

Hayâlî Bat›’ya

Alev Alatl› “Do¤u-Bat›” ‹çi Bofl Bir Tasnif

Yasin Ceylan Yirminci Yüzy›l›n

Son Çeyre¤inde

Müslümanlar›n

H›ristiyan Dünyas›

Karfl›s›ndaki Tav›rlar›

BATILILAfiMA

Hilmi Yavuz Bat›l›laflma De¤il,

Oryantalistleflme

Mümtaz’er Türköne

Bat›l›laflt›ramad›klar›m›z

DO⁄U BATI ve SANAT

Ahmet Kâmil Gören

Do¤u’da ve Bat›’da

‹nsan› Betimlemenin

K›sa Bir Öyküsü

Turgut Cansever

Do¤u ve Bat›

Kültürel ‹liflkiler

Tarihine Bir Bak›fl

DO⁄U BATI ve S‹NEMA

Nezih Erdo¤an

Yeflilçam’da Beden ve

Mekân›n Eklemlenmesi

Üzerine Notlar

Sad›k Yals›zuçanlar

Do¤u Bat› Aras›nda

Sinema

DO⁄U BATI ve

PORTRELER

Ahmet ‹nam

Polanyi Eti¤ine Düflülmüfl

Birkaç Dipnot

Ümit Meriç Yazan

Bir Avrasya Düflünürü:

Cemil Meriç

KENZ

Patr›c›a Spr›ngborg

‹bn Haldun ve

Yönetimlerin Döngüsü

Her›bert Adam

Yahudi Düflmanl›¤› ve

Zenci Karfl›t› Irkç›l›k

DO

⁄U

NE?

BA

TI N

E?

DO⁄UBA

TI

2

DO

⁄U

NE?

BA

TI N

E?DO⁄UBATI

4.. Bask›

Devlet İlber Ortaylı Devlet’e Nasıl Bakmalı? Mehmet Ali Kılıçbay Devletin Yeniden Yapılanması Etyen Mahçupyan Devlet, Liberalizm ve Kapitalizm Hüseyin Hatemi “Devlet” Ne Demek Oluyor? Coşkun Can Aktan Devlet Niçin Yeniden Yapılandırılmalı? Mümtaz’er Türköne “Derin Devlet”

Devlete Karşı Toplum Kadir Cangızbay Sosyalizm Ölebilir mi? Durmuş Hocaoğlu Düşük Şiddetli Devrim Mehmet Altan II. Cumhuriyet Manifestosunun Tartışmalarına Giriş

Yaşama Alanı Ahmet İnam Yaşama Tektoniği Üstüne Düşünceler Fehmi Baykan Fikir Hürriyetinin Sınırlanmasının Lüzumu Üzerine Nuray Mert Lâiklik Tartışması ve İslâmcılık Yasin Ceylan İrtica Konusuna Felsefî Bir Yaklaşım Ahmet Çiğdem Bilimlerin Krizinin Bir İşareti Olarak “Pratik Felsefe”nin Sonu

Kenz Mihail Bakunin Almanya’da Hegelcilik, Anarşizmin Temeli, Devletçilik ve Marksizm Mestrius Plutark Marcus Antonius Julius Caesar Gallia Savaşları

Doğu ve Batı Halil İnalcık Türkiye ve Avrupa: Dün Bugün Baykan Sezer Doğu- Batı Ayrımı Etyen Mahçupyan Doğu ve Batı: Bir Zihniyet Gerilimi Mehmet Ali Kılıçbay Fakir Akrabanın Talihi Nilüfer Göle Batı-Dışı Modernlik Üzerine Bir İlk Ders Hasan BülentKahraman Kemalizm, Oryantalizm ve Modernite Mustafa Armağan Hayali Doğu’dan Hayali Batı’ya Alev Alatlı “Doğu-Batı” İçi Boş Bir Tasnif Yasin Ceylan Yirminci Yüzyılın Son Çeyreğinde Müslümanların Hıristiyan Dünyası Karşısındaki Tavırları

Batılılaşma Hilmi Yavuz Batılılaşma Değil, Oryantalistleşme Mümtaz’er Türköne Batılılaştıramadıklarımız

Doğu Batı ve Sanat Ahmet Kâmil Gören Doğu’da ve Batı’da İnsanı Betimlemenin Kısa Bir Öyküsü

Turgut Cansever Doğu ve Batı Kültürel İlişkiler Tarihine Bir Bakış

Doğu Batı ve SinemaNezih Erdoğan Yeşilçam’da Beden ve Mekânın Eklemlenmesi Üzerine Notlar Sadık Yalsızuçanlar Doğu Batı Arasında Sinema

Doğu Batı ve Portreler Ahmet İnam Polanyi Etiğine Düşülmüş Birkaç Dipnot Ümit Meriç Yazan Bir Avrasya Düşünürü: Cemil Meriç

Kenz Patricia Springborg İbn Haldun ve Yönetimlerin Döngüsü Heribert Adam Yahudi Düşmanlığı ve Zenci Karşıtı Irkçılık: Nazi Almanyası ve Ayrımcı Güney Afrika

Gericilik Nuray Mert Gericilik Mehmet Ali Kılıçbay Bir “Tarih Okuma Tarzı” Olarak Gericilik Ömer Laçiner Geçersizleşen Ama Yenilenmesi Gereken Bir Koordinat Ahmet İnam Yobaz Yaratan Dünyayı Anlamaya Doğru...Selçuk Akşin Somel “Gericilik”, “İlericilik” ve Aydınlar Mehmet S. Aydın “İrtica”ya İlişkin Bazı Düşünceler İlhami Güler Gericiliğin Gerçek ve Enstrümantal Tabiatı Üzerine Mehmet Bayraktar “Gericilik” İçi Boş Bir Sözcük

(Bir) Devrim / Muhafazakârlık / Demokrasi Halil İnalcık Büyük Bir Devrim: Hilâfetin Kaldırılması ve Lâikleşme Süleyman Seyfi Öğün Türk Muhafazakârlığının Açık İkilemleri Üzerine Ahmet Arslan İslâm, Demokrasi ve Türkiye

Kayran Efkan Bahri Eskin Metafizik ve Gericiliğin Metafiziği Yasin Ceylan İnanç, Bilim ve Felsefe Üçlemine Yeni Bir Yaklaşım

Yaşama Alanı Berrak Burçak II. Abdülhamit Devrinde İslâm ve Batılılaşma Karşısında Kadının Konumu Feryal Tansuğ II. Meşrutiyet Döneminde İslâmcılık ve Şeyhülislâm Musa Kâzım Efendi

Kenz Paul Edward Gottfried Antagonizma Olarak Politika Heikki Saari R. G. Collingwood’un Mutlak Ön-Kabuller Öğretisi

1.Sayı: Devlet

2.Sayı: Doğu Ne Batı Ne?

3.Sayı: Gericilik Nedir?

DERGİLER

Page 36: Dogu-Batı Broşür 2011 E

36

KaygıDoğan Özlem Kaygı ve Tarihsellik Ömer Naci Soykan Varoluş Yolunun Ana Kavşağında: Korku ve Kaygı Kierkegaard ve Hiedegger’de Bir Araştırma Cem Deveci “İsmi İnsan, Kendisi Kaygı Olsun”: Hiedegger’de Kaygının Varlıkbilimsel Değeri Ahmet İnam Kaygı Gülü Açarken Yasin Ceylan Evrenin Belirsizliği Karşısında İnsanın Çaresizliği: Temel Kaygı Seçil Deren Angst ve Ölümlülük Efkan Bahri Eskin Evrenin Endişede Kurulması Mehmet Ali Kılıçbay Uygarlığın Ödülü Olarak Kaygı E. Fuat Keyman Ahlâki Benliğe Geri Dönüş: Globalleşme Etik ve Siyaset İlişkisi

KaygılıkCahit Irmak Dasein İçin Kaygılık

Kaygı(sız)lıkAslı Çırakman Bernard Mandeville: Kaygısız Birey ve Modernitenin Çıkmaz Sokakları

Kaygı ve PsikolojiErol Göka Hümanistik Psikoloji Açısından Kaygı Sorunsalı ve Kendini Gerçekleştirme Kavramı İhsan Dağ Psikolojinin Işığında Kaygı Çağay Dürü Kaygı ve Depresyon: Psikopatolojik Bir Bakış

Tarihçinin GözlemiHalil İnalcık Türkiye Cumhuriyeti ve Osmanlı

Kamusal Alan Etyen Mahçupyan Osmanlı’dan Günümüze Parçalı Kamusal Alan ve Siyaset Süleyman Seyfi Öğün Kamusal Hayatın Kültürel Kökleri Üzerine: Sennett, Habermas, Abdülaziz Efendi E. Fuat Keyman Kamusal Alan ve “Cumhuriyetçi Liberalizm”: Türkiye’de Demokrasi Sorunu Ömer Çaha İdeolojik Kamusalın Sivil Kamusala Dönüşümü Ferda Keskin Kamusal Alan ve Yalın Yaşam Cem Deveci Siyasetin Sınırı Olarak Kamusallık: Arendt’in Kant’tan Çıkarsadıkları Efkan Bahri Eskin Kamusal Değişimin Psikopatolojisi Mümtaz’er Türköne Cumhuriyet’in Kamusal Alanı

Sivil Toplum & Vatandaşlık Mahmut Mutman Sivil Toplum Tartışması Ahmet İçduygu Globalleşme, Anayasallık ve Türkiye’de Vatandaşlık Tartışması Halime Karakaş Sivil İtaatsizlik Ne Kadar İtaatsiz?

MekânAhmet İnam Hânemizdeki Sır Kerem Ünüvar Osmanlı’da Bir Kamusal Mekân: Kahvehaneler

KadınHatice Nur Erkızan Aristoteles’te Akılsallığın Kavranımı ve Kadın Songül Demir Kamusal Alanın Belirlenmesinde Ben ve Ötekinin Yeri

KenzJean Pierre Vernat Kent Devlette Birey

6. Sayı: Kaygı

5. Sayı: Kamusal Alan

Etik Harun Tepe Bir Felsefe Dalı Olarak Etik Erdal Cengiz Törebilimde Değer ve Ölçüt Sorunu Şafak Ural Epistemolojik Açıdan Değerler ve Ahlâk Ali Yaşar Sarıbay Politik Teori, Modernite ve Etik Efkan Bahri Eskin Göğün Buharlaşması: Ethica Arslan Topakkaya Kant’ın ‘Ahlâk(iliğ)in Metafiziği’ Adlı Yapıtında Etiğin Temellendirilmesi Yasin Ceylan Din ve Ahlâk Oktay Taftalı Yalanın Fenomenolojisi Mehmet Ali Kılıçbay Economica’nın Dublörü Ethica Ahmet İnam Hâlsiz Kalmış Bir Ahlâkın Cehenneminde: Ahlâkı Hak Saklasın Bir Yârim Var İçinde Fikret Başkaya Bilim, Üniversite ve Etik Üzerine

Kenz Talip Karakaya Martin Heidegger Düşüncesinde Ölüm Arnold I. Davidson Arkeoloji, Genealoji ve Etik Thomas Nagel Aristoteles’in Eudaimonia Üzerine Düşünceleri Jacques Derrida ile… Kusura Bakmayın Ama Hiçbir Zaman Tam Olarak Öyle Söylemedim!

Cedel Durmuş Hocaoğlu Descartes Felsefesinde Bir Problem Alanı Olarak Ahlâk Şahin Yenişehirlioğlu Ahlâk Üstüne

4. Sayı: Etik

Page 37: Dogu-Batı Broşür 2011 E

37

Söylem Üstüne SöylemTülin Akşin Söylem Üstüne Söylem’lere Dair Ferda Keskin Söylem, Arkeoloji ve İktidar Cem Deveci Foucault’nun İktidar Kavramsallaştırmasında Siyasal Boyutun Ayrıştırılmazlığı Orhan Tekelioğlu Moderniteye Sıkışan Özgürlük: Foucault’nun “Kendilik Teknolojileri”ne Bir Bakış E. Fuat Keyman Toplumbilimlerinde Yorumbilgisel Yaklaşım ve Modernite/Sekülerleşme Söylemini Anlamak Mukadder Yakupoğlu Özne ve Söylem Efkan Bahri Eskin Söylemin Aşılması Olarak ‘Ge-Rede’ Ali Utku Söylenemeyeni Söylemek: Tractatus’ta Paradoksal Yapı Yücel Dursun Habermas’ın Söylem Etiki’ne Bakışı Oğuz Adanır Baudrillard Postmodern Bir Düşünür Değildir!

Türkiye Üstüne SöylemHasan Bülent Kahraman Türkiye’de Kültürel Söylem Kurguları: Kopuştan Eklemlenmeye ve Geleneksizliğin Geleneği

SeyirAhmet İnam Söylem Kafesinde Muhabbet Denen Kuş Etyen Mahçupyan Ölüm Döşeğindeki Entellekt

KenzEdward W. Said Michel Foucault 1926-1984 Gilles Deleuze İçkinlik: “Bir Yaşam...” Jean François Lyotard Yönerge

9. Sayı: Söylem Üstüne Söylem

Türk Toplumu ve Gelişme TeorisiHayriye Erbaş Gelişme Yazını ve Geleceği Nur Betül Çelik Söylem Kuramları, Hegemonya Kavramı ve Kemalizm Etyen Mahçupyan Osmanlı Dünyasının Zihnî Temelleri Üzerine Simten Coşar Türk Modernleşmesi: ‘Aklileşme’, ‘Patoloji’, Tıkanma Mustafa Armağan Alternatif Modernliğe ve Modernliğimize Dair Mehmet Ali Kılıçbay Türk Modernleş(eme)mesi Türk Post-Modernleşmesi Mehmet Akif Ersoy Alevî Kimliğinin Gelişimine ve Alevî Sünnî İlişkisine Psikanalitik Bakış Kubilay Aysevener Türkiye Cumhuriyetinin Felsefi Temelleri

PesendîdeSüleyman Seyfi Öğün Türk Musikisinde Modernleşme Süreçlerinin ya da “Aşk Olmayınca Meşk Olmaz” diye Yazan Bir İktisatçının Düşündürdükleri

ModerniteVeli Urhan Modernizm, Postmodernizm ve Personalizm Luciano Pellicani Modernite ve Totaliteryanizm

KenzYirmi Sekiz Çelebi Mehmet Efendi Paris Seyâhatnâmesi

8. Sayı: Türk Toplumu ve Gelişme Teorisi

Tarihçinin GözlemiHalil İnalcık Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu Problemi Halil İnalcık Osmanlı Tarihi Üzerinde Kamuoyunu İlgilendiren Bazı Sorular

Akademi ve İktidarNur Vergin Bilim Camiası ve Tanınma İsteği Hüsamettin Arslan Bilim, Bilimsel Bilgi ve İktidar Halil Nalçaoğlu Türkiye’nin Yeni Üniversite Düzeni: Kriz ve Kalite Etyen Mahçupyan Kemalizm, Pozitivizm ve İktidar Ayşe İnal Derslikleri Kamusal Tartışmanın Oluştuğu Bir Mekân Olarak Yeniden Düşünmek

Akademisyene HicviyeAhmet İnam Akademisyen mi? Ak-Adam-İsyan mı?

Aydınlanma, Sosyal Bilimler ve ModerniteHasan Bülent Kahraman Modernite, Sosyal Bilimler ve Bir Disiplinlerarasılık Olanağı Olarak Görsellik Mehmet Okyayuz Ernst Bloch’un Gözüyle Alman Aydınlanması Ayşe Kadıoğlu Sosyal Bilimsel Sancılar

7. Sayı: Akademi ve İktidar

Page 38: Dogu-Batı Broşür 2011 E

38

AkademidekilerHalil İnalcık Ziya Gökalp: Yüzyıla Damgasını Vuran Düşünür Coşkun Çakır “Devletin Tarihinden Toplumun Tarihine” Yeni Bir Tarih Paradigması ve Ömer Lütfi Barkan Necati Öner Profesör Nusret Hızır Kurtuluş Kayalı Niyazi Berkes ya da İyimserlikten Kötümserliğe Sürüklenmesine Karşın Düşünsel Tercihinde Israrlı Bir Entelektüelin Portresi Taşkın Takış Değerler Levhasının Tersine Çevrilişi: Hilmi Ziya Ülken Ersin Kalaycıoğlu Tarık Zafer Tunaya: Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Siyasal Kurumlar ve Çağdaşlaşma Özer Ergenç Halil İnalcık Neden “Büyük”? Erol Özvar Mehmet Genç: Belgeden Modele Uzanan Bir Portre Dursun Ayan Sabri F. Ülgener’in Türk Düşünce Kültüründeki Yeri

Bülent Arı & Selim Aslantaş Türkiye’de Modern Tarihçiliğin Öncüsü Fuad Köprülü Yılmaz Özakpınar Türkiye’de Bir Mümtaz Turhan Yaşadı Tülay Bozkurt Şimşek Muzaffer Şerif Başoğlu

12. Sayı: Türk Düşünce Serüveni: Akademidekiler

ÂraftakilerHasan Bülent Kahraman Yitirilmemiş Zamanın Ardında: Ahmet Hamdi Tanpınar ve Muhafazakâr Modernliğin Estetik Düzlemi Kurtuluş Kayalı Kemal Tahir Gibi Yerli Bir Entelektüeli Doğru Anlamanın Yolu Düşünsel Konumunun Farklılığını Kavramaktan Geçer Nuray Mert İdris Küçükömer ve “Düzenin Yabancılaşması” Aylin Özman Yeni Sol, Hümanizma ve Mehmet Ali Aybar Düşüncesi: Ortodoks Marksizme Bir Başkaldırı Ali Osman Gündoğan Nurettin Topçu Beşir Ayvazoğlu Doğu-Batı Açmazında Peyami Safa Mustafa Armağan Cemil Meriç’i Anlamak İçin Bir Ön Deneme Efkan Bahri Eskin Sosyalist Olamayacak Kadar Postmodern, Postmodern Olamayacak Kadar Geleneksel, İslâmcı Olamayacak Kadar Dünyevi. Dünyevi Olamayacak Kadar Dürüst: Oğuz Atay Ahmet Turan Alkan Halefi Olmayan Bir İlim Adamı: Erol Güngör

Ahmet İnam Hasan Âli Yücel’in Gönül Evreninde Geziler Sadık Göksu Sonradan Görenlerin Anlayamadığı, “Önceden Gören” Dev: Dr. Hikmet Kıvılcımlı

11. Sayı: Türk Düşünce Serüveni: Âraftakiler

Binyılın MuhasebesiAlev Alatlı “İkinci Aydınlanma Çağı” Etyen Mahçupyan Modern Bireyin ve Bölünmüş Aklın Binyılı Ahmet İnam Binyıllık Hüzün: İnsanın Düşünme Serüveni Üstüne Bir Yorum E. Fuat Keyman Modernite Sorunsalı ve 21. Yüzyıla Girerken Türkiye Halil İnalcık İkinci Bin’de Türkler İlhan Tekeli & Selim İlkin Küreselleşme Ulus-Devlet Etkileşimi Bağlamında AB-Türkiye İlişkilerinin Yorumlanması Hayriye Erbaş Küçük Sevimli Dünya: Küreselleşme ve Bazı Yanılgılar Yasin Ceylan Yeni Yüzyılda Müslüman Olmak Mehmet Okyayuz Postmodernizm: Modernitenin Öteki Yüzü Erdal Cengiz İki Bin Beş Yüz Yıllık Düş: Hümanizm Oktay Taftalı Zaman, Tarih ve Varoluş İlişkisi Üzerine Mukadder Yakupoğlu Binlerce Yıllık Serüvenin Boşluğundan Duyulan Hoşnutsuzluk

KenzJean Baudrillard Binyılın Sonu ya da Gerisayım

Nostalji (Ortaçağ Aydınlığı)Arthur Koestler Uyurgezerler

10. Sayı: Binyılın Muhasebesi

Page 39: Dogu-Batı Broşür 2011 E

39

Popüler KültürErol Mutlu Popüler Kültürü Eleştirmek Gülriz Büken Amerikan Popüler Kültürünün Türkiye’de Yayılışına Karşı Tepkisel Düşünceler Edibe Sözen Popüler Kültür Retoriği: Sahiplik İçinde Yokluk, Rağbette Olma ve Sağduyu Bilgisi İrfan Erdoğan Popüler Kültürde Gasp ve Popülerin Gayri Meşruluğu

Popüler Kültür AraştırmalarıAslı Yazıcı Yakın Sınırda Yapılan Bir Çeviri Girişimi: Popüler Kültür Nezih Erdoğan Üç Seyirci: Popüler Eğlence Biçimlerinin Alımlanması Üzerine Notlar Nuran Erol Kültürel Bir Kimlik Olarak Delikanlılığın Yükselişi Alev Çınar Cartel’in Rap’i, Melezlik ve Milliyetçiliğin Sarsılan Sınırları Serpil Aygün Cengiz Kimlik İnşasında Kâğıt Kentlerin Kâğıt Mezarlıkları Betül Karagöz Hiçlik İçinde Yokluğu Aramak Popüler Olabilir mi? Sabri Büyükdüvenci Modern ve Postmodern ‘Aşk’ İkilemi Süheyla Kırca Medya Ürünlerinin

Küresel Yayılımı, Yerelleştirilmesi: Ulusaşırı Kimliklerin Yaratılması

KenzDouglas Kellner Popüler Kültür ve Postmodern Kimliklerin İnşası Raymond Williams Teknoloji ve Toplum

15. Sayı: Popüler Kültür

Bir Kıta: AvrupaHasan Bülent Kahraman Avrupa: Türk Modernleşmesinin Xanadu’su: Türk Modernleşmesi Kurucu İradesinde Yeni Bir Bakış Denemesi Aslı Çırakman Avrupa Fikrinden Avrupa Merkezciliğe Betül Çotuksöken Avrupa: Öznenin Doğum Yeri Recep Boztemur Avrupa’nın Uzun Ondokuzuncu Yüzyılı Serdar Taşçı İktidar ve Söylem: Kapitalizm ve Avrupa Murat Belge Ortaçağ Ali Akay Ortaçağ’dan Çıkarken Kadın ve Yeni Çağ Dante’si Mehmet Ali Kılıçbay Tarihsizliğin Marjından Marjinalleştiren Tarih Alanına: Avrupa’nın Kendini ve Dünyayı İnşa Etmesi Oğuz Adanır Occidentalisme! Ahmet Ulvi Türkbağ Doğu’nun Akşamından Batı’nın Şafağına: Modern Avrupa’yı Yaratan Anlayışın Doğuşu Vehbi Hacıkadiroğlu Toplumlar Arasındaki Ayrımlar Üzerine

Osmanlı –Avrupa: Bir TarihçeHalil İnalcık Avrupa Devletler Sistemi, Fransa ve Osmanlı: Avrupa’da “Geleneksel Dostumuz” Fransa Tarihine Ait Bir Olay

Bir Rüya: Avrupa BirliğiKürşat Ertuğrul AB ve Avrupalılık Ali L. Karaosmanoğlu Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği Açısından Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri Ömer Naci Soykan Deus Sive Logica: Wittgenstein’ın Tanrı Anlayışı Üstüne Ali Utku Yazı Oyunundaki Ölü Adam Yazarın Ölümü ve Foucaultcu Retorik Immanuel Kant Bütün Felsefî Teodise Denemelerinin Başarısızlığı Üzerine

Türkiye – Avrupa: Bir İkilemDilek Barlas Akdeniz’de Hasmane Dostlar: İki Dünya Savaşı Arasında Türkiye ve İtalya Hüner Tuncer 19. Yüzyılda Osmanlı-Avrupa İlişkileri

14. Sayı: Avrupa

Hukuk ve Adalet ÜstüneDoğan Özlem Hukuk Devletini Sosyal Devlet İçinde Düşünmek Mithat Sancar Şiddet, Şiddet Tekeli ve Demokratik Hukuk Devleti Mustafa Erdoğan “Hikmet-i Hükümet”ten Hukuk Devletine Yol Var mı? Ahmet İnsel Kimlikler ve Devletin Hukuku Zühtü Arslan Devletin Hukuku, Hukuk Devleti ve Özgürlük Sarkacı Ömer Çaha İdeoloji İle Hukuk Arasında Devlet

Hukukun ÜstünlüğüKadir Cangızbay Bir Kavram Olarak ‘İnsan Hakkı’ E. Fuat Keyman Devlet Bekası-Hukukun Üstünlüğü Karşıtlığı: Türkiye’de Devlet Sorunu ve Demokratikleşme Olasılığı Etyen Mahçupyan Hukukun Üstünlüğü ve Entelektüel

Hukukun SeyriHalil İnalcık Türk Tarihinde Türe ve Yasa Geleneği

Adalet ÜstüneElif Çırakman Levinas’ta Öteki ve Adalet: Eleştirel Bir Not Ahmet Ulvi Türkbağ Postmodernite ve Hukuk İdealleri: Adalet, Hukuk Devleti Hayriye Erbaş Küreselleşme ve Ulus-Devletin ‘Aşınımı’ Sürecinde Toplumsal Eşitlik/Adalet Hayrettin Ökçesiz Hukuk ve Adalet Üstüne Duygular Mehmet Küçük Gerilik Bilincinin Doğuşu Olarak Osmanlı-Türk Modernleştirilmesi

13. Sayı: Hukuk ve Adalet Üstüne

Page 40: Dogu-Batı Broşür 2011 E

40

KüreselleşmeUğur Kömeçoğlu Küreselleşme, Modernleşme ve Modernlik E. Fuat Keyman Kapitalizm-Oryantalizm Ekseninde Küreselleşmeyi Anlamak: 11 Eylül, Modernite ve Kalkınma Sorunsalı

Küreselleşme ve Kültür Hatice Nur Erkızan Küreselleşmenin Tarihsel ve Düşünsel Temelleri Üzerine Halil İnalcık Kültür Etkileşimi, Küreselleşme Nurgün Oktik Globalleşme ve Yüksek Öğrenim Mehmet Ali Kılıçbay

Kültür Çoğunluğu Sona Ererken Yasin Ceylan Global Etik Nalan Yetim Küresel Üretim Yapılanmasına Kültürel Yanıtlar: Ulusal-Yerel?

Küreselleşme ve EkonomiHaluk Tözüm Küreselleşme: Gerçek mi? Seçenek mi?

Hayri Kozanoğlu Küreselleşme ve Uluslarüstü Sermaye Sınıfı Hayriye Erbaş Küresel Kriz ve Marjinalleşme Sürecinde Göç ve Göçmenler Cem Somel Azgelişmişlik Perspektifinden Küreselleşme Durmuş Özdemir Küreselleşme, Ekonomik Büyüme ve Çokuluslu Şirketler

Küreselleşme ve Türk EkonomisiZeynep Bilge Yıldırım Türk Lirası Öldü mü? Sübidey Togan Avrupa Entegrasyonu ve Türkiye AB İlişkileri

Ali Kantur Küreselleşme ve Türkiye’de Kriz

Küreselleşme ve HukukAhmet Ulvi Türkbağ Pasta Tarifleri Üzerine Bir İnceleme: Küreselleşme ve Adalet

Küreselleşme ve MedyaGüliz Uluç Medya Yapılarının Küreselleşmesi

18. Sayı: Küreselleşme

TarihHalil İnalcık Osmanlı Para ve Ekonomi Tarihine Toplu Bir Bakış Şevket Pamuk Bağımlılık ve Büyüme: Küreselleşme Çağında Osmanlı Ekonomisi Bülent Arı Osmanlı Maliyesinin İflası ve 1854 İstikrazı Canay Şahin Yeni Bir Çalışma Işığında Osmanlı’da Dış Borçlanma ve Mali İflas Üzerine S. Akşin Somel Osmanlı Son Döneminde Eğitim Yatırımları ve Vergilendirme Meselesi Orhan Güvenen Türkiye Ekonomisi ve Zaman Dinamiğinde Sosyal Sermaye Eksikliği

EkonomiFeridun Yılmaz İktisatta “Politik”in Doğası Bhikhu Parekh Üstün İnsanlar: Mill’den Rawls’a Liberalizmin Dar Görüşlülüğü Nurgün Oktik Immanuael Wallerstein; Tarihsel Kapitalizmin Analizi ve Dünya Sistemi John Friedmann Yoksulluğu Yeniden Düşünmek: Yetkilendirme ve Yurttaşlık Hakları Selim Somçağ Küreselleşmenin Ekonomik Anlamı

Ekonomi, Türkiye ve KrizMerih Celasun Gelişen Ekonomilerin Dış Kaynak Kullanımı, Finansal Krizler ve Türkiye Örneği, 2001 Faruk Selçuk “Alacakaranlık Kuşağı” Erinç Yeldan Türkiye Ekonomisi’nde 2000-2001 Krizinin Yapısal Kaynakları Üzerine Süleyman

Demirel Cumhuriyet ve Türkiye Kalkınması Emre Alper Finansal Küreselleşme, Demokrasi Açığı ve Yükselen Piyasalarda Yaşanan Sürekli Krizler: Sermaye Hareketlerinin Liberalleşmesi Sonrasında Türkiye Deneyimi Serdar Sayan Demografik Gelişmeler ve Türkiye Ekonomisi Işın Çelebi Güvensizlik Ortamı-Bekleyişler Kriz ve Çözüm Merih Celasun Ekonomide Uzun Dönemli Büyüme Enflasyon Süreci ve IMF Destekli Program

17. Sayı: Ekonomi

Geç Aydınlanmanın Erken AydınlarıE. Fuat Keyman Şerif Mardin, Toplumsal Kuram ve Türk Modernitesini Anlamak Ayşe Azman Tarihselciliğe Karşı Ampirizm ve Mübeccel B. Kıray Ferhat Kentel Murat Belge; Özne ve Aydın Aylin Özman & Simten Coşar Siyasal Tahayyülde Devletin Belirleyiciliği Metin Heper Çalışmaları Üzerine Bir İnceleme Bülent Arı “Dairenin Dışındakiler”i Araştıran Tarihçi: Ahmet Yaşar Ocak Süleyman Seyfi Öğün Türk Tarihçiliğinin Şehirli Yüzü: İlber Ortaylı Mustafa Günay Doğan Özlem’in Felsefe ve Bilim Anlayışı Betül Karagöz Küreselleşen Türkiye’de Evrensel Değer: İsmail Tunalı Sezgin Kızılçelik Batı Düşün Kalıplarının Dışında, “Takım Anlayışı”ndan Hareket Edenlerin Karşısında Bir Yerli, Yerli Olduğu Kadar Evrensel Bir Sosyolog: Baykan Sezer Ahmet İçduygu Türk Modernleşmesi İçinde Bir “Rönesans”

İnsanı ve(ya) “Tecessüskâr” Bir Bilim İnsanı: Nermin Abadan-Unat H. Bayram Kaçmazoğlu Bir Halk Adamı Olarak Aydının Portresi: İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu Dursun Ayan Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı

KenzHalil İnalcık Bilimler Akademisi Tarihte ve Türkiye’de

16. Sayı: Türk Düşünce Serüveni: Geç Aydınlanmanın Erken Aydınları

Page 41: Dogu-Batı Broşür 2011 E

41

Oryantalizm ve 11 EylülE. Fuat Keyman Globalleşme, Oryantalizm ve Öteki Sorunu: 11 Eylül Sonrası Dünya ve Adalet Uğur Kömeçoğlu Oryantalizm, Belirsizlik, Tahayyül, 11 Eylül Seyla Benhabib Kutsal Olmayan Savaşlar

Seyla Benhabib ile Söyleşi Zühtü Arslan 11 Eylül’ün ‘Öteki’ Yüzü: Leviathan’ın Dönüşü

Medeniyetler ÇatışmasıRichard L. Rubestein Yirmi Birinci Yüzyılda Din

Oryantalizm ve Edward Said – IIMahmut Mutman Şarkiyatçılık: Kuramsal Bir Not Nilgün Tutal Edward Said’in Oryantalizmi Nasıl Okunuyor? Ali Kemal Yıldırım Edward Said’in Şarkiyatçılık Düşüncesine Eleştirel Bir Bakış

PortreCelal Türel Ralph Waldo Emerson’un Oryantalizmi

KenzDavid Ray Papke Joseph Conrad’ın “Karanlığın Yüreği”: Edebi Bir Emperyalizm Eleştirisi

Doğu’danC. Madeline Zilfi Bir Müderrisin Günlüğü: Osmanlı Biyografi Çalışmaları için Yeni Bir Kaynak

Batı’danAslı Yazıcı Yakın Batı Düşüncesinde Koleksiyon Zamanı

Sayı 20/II: Oryantalizm - II

Oryantalizmin TemelleriHalil İnalcık Hermenötik, Oryantalizm, Türkoloji Mustafa Soykut Tarihi Perspektiften İtalyan Şarkiyatçıları ve Türkologları İsmail Hakkı Kadı Hollanda Şarkiyat Araştırmaları Şerif Mardin Oryantalizmin Hasıraltı Ettikleri Oliver Konty Üçgenin Tabanını Yok Sayan Pythagoras: Oryantalizm ve Ataerkillik Üzerine

Oryantalizm ve MarksizmRecep Boztemur Marx, Doğu Sorunu ve Oryantalizm

Oryantalizm ve KemalizmHasan Bülent Kahraman İçselleştirilmiş, Açık ve Gizli Oryantalizm ve Kemalizm

Oryantalizm ve Edward SaidAslı Çırakman Oryantalizmin Varsayımsal Temelleri: Fikri Sabit İmgelem ve Düşünce Tarihi Ahmet Ulvi Türkbağ Şark’a Dair: Milâdın 24. yılında Şarkiyatçılık B. Babür Tuna Şarkiyatçılığı Anlamak Edward Said’in “Şarkiyatçılık”ı Üzerine Notlar

KenzMehmet İpşirli “Her Medeniyetin Bir Ansiklopedisi Vardır”

Sayı: 20/I: Oryantalizm - I

“Kusursuz Cinayet”Jean Baudrillard İllüzyon, Yitirilen İllüzyon ve Estetik

Modernizm & PostmodernizmNesrin Kale Modernizmden Postmodernist Söylemlere Doğru Zygmunt Bauman Modernite, Postmodernite ve Etik

YapısalcılıkAli Akay Yapısalcılık-Sonrasına Yeniden Bir Bakış

HermeneutikMustafa Günay Düşünce ve Kültür Tarihinde Hermeneutik Gelenek

Ütopya & HeterotopyaKrishan Kumar Sosyalizmin Sonu mu? Ütopyanın Sonu mu? Tarihin Sonu mu? Halil Nalçaoğlu Heterotopya, Koloni ve Öteki Mekânlar: Michel Foucault’nun Kısa Bir Metni Üzerine Düşünceler

DilbilimRecep Alpyağıl Dil Oyunlarından Dilin Yapıbozumuna

FeminizmDilek İmançer Feminizm ve Yeni Yönelimler

Siyasal Toplumsal DönüşümBehçet Güleryüz Devlet ya da Disiplin Vehbi Bayhan Risk Toplumu Terry Eagleton Beş Çeşit Aynılık ve Farklılık

KenzCelal Türer Whitehead’ın Yapısalcı Postmodernizmi Aziz Fevzi Zambak Wittgenstein Felsefesi Felsefeye ve Sosyal Bilimlere Nasıl Yeni Açılımlar Getirebilir? Kurtuluş Kayalı Türk İş’li Sosyolog Kardeşim...

19. Sayı: Yeni Düşünce Hareketleri

3 T

ASA

RIM

AN

KARA

0

312

466

28

09

3 T

ASA

RIM

AN

KARA

0

312

466

28

09

DO⁄U BATI

DO⁄UBATI

DÜfiÜNCE DERG‹S‹ | YIL:6 | SAYI:19 | MAYIS, HAZ‹RAN, TEMMUZ-2002 | ISSN: 1303-7242

KUSURSUZ C‹NAYET

Jean Baudr›llard

‹llüzyon, Yitirilen

‹llüzyon ve Estetik

MODERN‹ZM &

POSTMODERN‹ZM

Nesrin KaleModernizmden

Postmodernist

Söylemlere Do¤ru

Zygmunt Bauman

Modernite,

Postmodernite ve Etik

YAPISALCILIK

Ali Akay Yap›salc›l›k-Sonras›na

Yeniden Bir Bak›fl

HERMENEUT‹K

Mustafa Günay

Düflünce ve

Kültür Tarihinde

Hermeneutik Gelenek

ÜTOPYA &

HETEROTOPYA

Kr›shan Kumar

Sosyalizmin Sonu mu?

Ütopyan›n Sonu mu?

Tarihin Sonu mu?

Halil Nalçao¤lu

Heterotopya, Koloni ve

Öteki Mekânlar:

M›chel Foucault’nun

K›sa Bir Metni Üzerine

Düflünceler

D‹LB‹L‹M

Recep Alpya¤›l

Dil Oyunlar›ndan Dilin

Yap›bozumuna: Derr›da’y›

W›ttgenste›n’a Ek-lemek

ya da W›ttgenste›n’dan

Hareketle Derr›da’n›n

‹z-ini Sürmek

FEM‹N‹ZM

Dilek ‹mançer

Feminizm ve

Yeni Yönelimler

S‹YASAL-TOPLUMSAL

DÖNÜfiÜM

Behçet Güleryüz

Devlet ya da Disiplin

Vehbi Bayhan

Risk Toplumu

Terry EagletonBefl Çeflit Ayn›l›k ve Farkl›l›k

KENZCelal TürerWhitehead’in Yap›salc›

Postmodernizmi

Aziz Fevzi Zambak

W›ttgenste›n Felsefesi

Felsefeye ve Sosyal

Bilimlere Nas›l Yeni

Aç›l›mlar Getirebilir?

Kurtulufl Kayal›

Türk-‹fl’li Sosyolog

Kardeflim...

DO⁄UBATI

19

YE

N‹D

ÜfiÜ

NC

EH

AR

EK

ET

LER

‹DO⁄UBATI

Dünya Neyi Tart›fl›yor?-2

Yeni DüflünceHareketleri

2.Bask›

Page 42: Dogu-Batı Broşür 2011 E

42

Tarihsel Arka PlanArus Yumul Âraf’ta Kalanlar Oğuz Adanır Kültür ile ZihniyetKamusal AlanUğur Kömeçoğlu Örtünme Pratiği ve Toplumsal Cinsiyete İlişkin Mekânsal Bir Etnografi Hatice Kurtuluş Mekânda Billurlaşan Kentsel KimliklerSiyaset BilimiSimten Coşar & Aylin Özman Siyaset, Demokrasi ve Kimlik-Fark-Tanıma Politikaları E. Fuat Keyman

Türkiye’de “Lâiklik Sorunu”nu Düşünmek: Modernite, Sekülerleşme, Demokratikleşme Turgay Uzun

Ulus, Milliyetçilik ve Kimlik Üzerine Bir Değerlendirme Mehmet Ali Kılıçbay Kimlikler OkyanusuAvrupa ve Avrupa BirliğiNilgün Tutal Doğu ve Amerika Arasında Avrupa Ali L. Karaosmanoğlu Transatlantik Çatlağı: Değişen Kimlikler Hüsamettin İnaç Avrupa Birliği Entegrasyonu Sürecinde Türkiye’nin Kimlik Problemleri

HukukAhmet Ulvi Türkbağ Kimlik, Hukuk ve Adalet Sorunu

AkademiBelkıs Ayhan Tarhan İki Câmi Arasında Beynamaz: ‘Türk’ Akademisyeni Örneğinden Yola Çıkararak ‘Kimlik’ Hakkında Notlar

MedyaDilek İmançer Çağdaş Kimliğin Yapılanma Süreci ve Televizyon

SanatPınar Bingöl Varlığını Yaratarak İfade Eden İnsan: “Sanatçı”

… Ve SinemaBülent Diken & Caersten B. Laustsen & Türkay Nefes Postmodern Şiddet–Network Toplumunda Dövüş Kulübü

23. Sayı: Kimlikler

FragmanlarZeynep Sayın Fragmanlar IEdebiyatAhmet İnam Ebediyâtını Yitirmiş Edebiyat

Osmanlı ve Cumhuriyet EdebiyatıMehmet Kalpaklı Osmanlı Şiirine Genel Bir Bakış Denemesi M. Orhan Okay Modernleşme ve Türk Modernleşmesinin İlk Dönemlerinde İnanç Krizlerinin Edebiyata Yansıması Orhan Tekelioğlu Edebiyatta Tekil Bir Ulusal Kanonun Oluşmasının İmkânsızlığı Üzerine Notlar Kurtuluş Kayalı Siyaset Kıskacından Biçimcilik Kıskacına Tarihsel ve Sosyolojik Damarını Kaybetme Tehlikesi Sınırlarında Gezinen Türk Edebiyatı Kürşad Ertuğrul Türkiye Modernleşmesinde Toplumsal ve Bireysel Özerklik Sorunu: Oğuz Atay ve Orhan Pamuk’la Birlikte Düşünmek M. Asım Karaömerlioğlu Erken Dönem Türk Edebiyatında Köylüler Aslı Yazıcı Yakın Otobiyografi

VitrindekilerMukadder Yakupoğlu Entelektüel Edebiyatın İflası: Enis Batur ve Acı Bilgi Zeliha Etöz & Nuran Erol Işık Doğu ve

Batı’nın Dayanılmaz Hafifliği: Ahmet Altan’ın ‘Kılıç Yarası Gibi’ ve ‘İsyan Günlerinde Aşk’ Adlı Romanlarının Anlam DünyasıSahne ArkasıPaul Ricoeur Edebî Eleştiri ve Felsefî Hermeneutiğin Bir Problemi Olarak ‘Yazmak’ Ertuğrul R. Turan Kolektif Şizofreni: Zamanın İki Yüzü

OkumalarÖzgür Taburoğlu Baştan Çıkaran Nakış Cinleri: Lâle Devri’nin Göz Boyayan Renkleri ve Nakışları Metin Yeğeneoğlu & Simten Coşar Gerçek/Tahayyül- Siyaset/ Edebiyat: Tuhaf Olmayan İkilinin Yazınsal Örnekleri” Yücel Dursun Bir S. Beckett Okuması: Adlandıralamayan’ın Adı ya da Kendiliğin (Self) DramıOkuma ParçasıFerma Lekesizalın Sınır Durumlar, Yaşamlar ve Kimlikler: Doğunun Limanları

22. Sayı: Edebiyat Üstüne

Geç Klasik Dönem Zühtü Arslan Rousseau’nun Hayaletleri: Yeni Devlet Eski Söylem Cemal Bâli Akal Hukuka Karşı Haklar Hasan Bülent Kahraman Post Fenomenolojik Devlet Tasavvuru Hegelci ve Arendçi Kısıtlamalar ve Yeni Bir Sivil Toplum İnşa Olanağı Ahmet Ulvi Türkbağ Bir Demokrasi Klasiği: Alexis De Tocqueville’de Demokrasi Kültürünün Temel Kurumları Olarak Yerel Yönetimler Ertuğ Tombuş Demokratik Meşruiyet İlkesi Olarak Hukuk Devleti

BugünEtyen Mahçupyan Demokrasinin Alacakaranlık Kuşağı Simten Coşar Türkiye Bağlamında Yeni Siyaset: Yeni Bir Siyasal Etiğe Doğru

Türkiye’de Devlet ve SiyasetÇiler Dursun Türkiye’de Askerî Darbelerin Simgesel

Ekonomisi Nur Bilge Criss Türkiye Cumhuriyeti’nin Dış Politikaları Metin Heper Demokrasimizin Sorunları A. Raşit Kaya Siyasetsiz Seçimler Üzerine Tartışma Ögeleri

Devlet ve MilliyetçilikAli Osman Gündoğan Devlet ve Milliyetçilik

Devlet ve ÖzgürlüklerNiyazi Öktem Din-İnanç Özgürlüğü ve Site

Devlet ve FeminizmNurgün Oktik & Füsun Kökalan Feminizmden Kadın Çalışmalarına Devletin Fonksiyonu

Devlet ve GüvenMert Gökırmak Küresel Kriz ve Politikada Güven

21. Sayı: Yeni Devlet / Yeni Siyaset

Page 43: Dogu-Batı Broşür 2011 E

43

TarihHalil İnalcık Otman Baba ve Fâtih Sultan Mehmed EdebiyatMuhammet Nur Doğan Dîvan Şiirinde Aşk Ahmet Atillâ Şentürk Osmanlı Şiirinde “Aşk”a Dair

Ahmet İnam Andelîb-i Gûyânın Yolculuğu Olarak Aşk Laurent Mignon Işk ve Aşkın Buluştuğu ve Ayrıştığı Yer: Nizâr Kabbâni ve Cemal Süreya’nın Şiirinde Sevgili ve MesajAcem AğırsemâîŞeyh GâlibDoğu MasalıAli Duymaz İncil ile Furkan Arasında Bir Aşkın Hikâyesi: Kerem ile Aslı Gülşen Çulhaoğlu Şeyhî’nin Hüsrev ü Şîrîn Mesnevisi’ndeki Aşk İlişkileriKadınAnneamarie Schimmel Sûfîlikte Dişil Unsurlar

Yedi Askıİmriülkays

İranUğur Kömeçoğlu Gençlik, Gündelik Yaşam, Beden-Mekân Siyaseti ve İran

Eski Mısır’danTarlalarda Buluştuğumuz Sevgiliye Hoş Türküler

TiyatroS. Dilek Yalçın Çelik Lâle Devri: Bir Lâle Muamması, Masal Diyarı Şiir Gibi Bir Aşk ...

ResimEmine Önel “Tasavvufî Aşk Şehidi” Hallac-ı Mansur ve Akyavaş’ın Resmindeki Yansıması

KenzMustafa Kara Sinan Paşa ve Aşk Süleyman Derin Mevlâna Celâleddin Rumi’nin Sevgi Anlayışı

26. Sayı: Aşk ve Doğu

Gelenek ve Türk ModernleşmesiHalis Çetin Gelenek ve Değişim Arasında Kriz: Türk Modernleşmesi Ekmeleddin İhsanoğlu Modern Türkiye ve Osmanlı Mirası Çiler Dursun Türk İslâm Sentezi İdeolojisi ve Öznesi Funda Gençoğlu Onbaşı “Geleneksel” ve “Modern”: Sınırlar ve Geçirgenlikler Üzerine…

Gelenek Nedir?Edward Shils Gelenek

Gelenek ve KültürNecdet Subaşı Kültürel Mirasın Çeşitliliği ve Seçicilik Sorunu

Gelenek ve Muhafazakârlık Bengül Güngörmez Muhafazakârlığın Sosyolog Havarisi: Robert Nisbet

Gelenek ve DinMehmet Vural Gelenek ve Dinlerin Aşkın Birliği

Gelenek ve Rusya ÖrneğiÖmer Göksel İşyar Gelenekçi Rus Klâsik Avrasyacı Düşüncesinin Gelişimi ve Temel İlkeleri

NietzscheIan Almond Nietzsche’nin İslâm ile Barışı: Düşmanımın Düşmanı Dostumdur

Ali Utku Deleuze’ün Nietzsche’si “Seyyar Savaş Makinesini Yeniden Örgütlemek”

SinemaAslı Daldal Gerçekçi Geleneğin İzinde: Kracauer, “Basit Anlatı” ve Nuri Bilge Ceylan Sineması

25. Sayı: Modernliğin Gölgesinde: Gelenek

Savaş ve BarışCemal Bâli Akal Masumlar Öldürülemez-Masumlar Öldürülebilir Nur Bilge Criss Barışı Olmayan Savaş Halil İnalcık Osmanlı’nın Avrupa ile Barışıklığı: Kapitülasyonlar ve Ticaret Erhan Büyükakıncı Uluslararası İlişkilerdeki Savaş İncelemelerinde ‘Tarih’in Metodolojik Araç Olarak Kullanımına Bir Bakış Emre Bağce Küresel Savaşların Eşiğinde Kant ve Hegel’i Yeniden Okumak Mustafa Kibaroğlu Kitle İmha Silahlarının Yayılması Sorunu ve Türkiye Mehmet Ali Kılıçbay Savaş ve Ekonomi Ali L. Karaosmanoğlu Kendi Kaderini Tayin, Ülke Bütünlüğü, Uluslararası İstikrar ve Demokrasi

Savaş ve BatıErtuğrul R. Turan Batı Metafiziği ve Savaş

Savaş ve DoğuFaruk Bozgöz & Rüstem Erkan Kabîle-Aşîret Asabiyet ve Savaş

Savaş ve KadınMetin Yeğeneoğlu & Simten Coşar Savaş ve Patriarka: Savaş ve Barışı Yeniden Düşünmek

Savaş ve MedyaBelkıs Ayhan Tarhan Görmek, Gözlemek, Savaş ve Teknoloji Dilruba Çatalbaş Savaşı Aktarmak ve Anlamlandırmak: Gazeteciliğin Profesyonel Değerleri ve Yaygın Medyanın Tutumu

ÇevreGülgün Tuna Uluslararası Örgütler ve Çevre

TürkiyeÇınar Özen Global Siyasal Sistem ve Türkiye Üzerine Bir Değerlendirme Orhan Güvenen Türkiye 1 Ocak 1981’de Avrupa Ekonomik Topluluğu’na Üye Olabilir miydi?

24. Sayı: Savaş ve Barış

Page 44: Dogu-Batı Broşür 2011 E

44

TakdimSüleyman Seyfi Öğün Türk Püritanizmine Dair Notlar

İdeoloji ve Sosyal BilimlerEtyen Mahçupyan Modernizmin Yabancılaşması Türkiye’de Sosyal Bilimlerin Tıkanması Üzerine Bazı Düşünceler Kurtuluş Kayalı “Memleketi Tanımak”

Resmî İdeolojiAhmet Yaşar Ocak “Osmanlı Resmî (Yahut İmparatorluk) İdeolojisi” Meselesi Halil İnalcık Atatürk ve Atatürkçülük

Atölye: Siyaset Bilimi Çalışmaları-IIFuat Keyman Sosyal Demokrasi ve Türkiye Oğuz Adanır Ulusal Burjuvazi ve Lâik Ahlâk

Biz Siz OnlarMesut Yeğen Yahudi-Kürtler ya da Türklüğün Yeni Hudutları Necati Polat Yeni Anti-semitizm: Efendi Üzerine Notlar

Cinsiyet PolitikalarıSerpil Sancar Otoriter Türk Modernleşmesinin Cinsiyet Rejimi

“Zihniyet, Aydınlar Ve İzm’ler”Rüstem Erkan-Faruk Bozgöz Aydınlar, Toplumsal Sınıflar ve İdeoloji V. Ertan Yılmaz Düşünce Hayatının İki Zıt Figürü: Entelektüeller ve İdeologlar Berrin Koyuncu Lorasdağı-Hilâl Onur Avrupa Merkezcilik Üzerinden Uygarlık Kavramına İki Farklı Bakış: Norbert Elias ve Cemil Meriç

29. Sayı: Dün Bugün Yarın İdeolojiler - 2

İdeoloji ya Da İdeolojilerin SonuAli Akay Moderniteyi Yeniden Ele Almak: İdeolojisizleşme Kürşad Ertuğrul Sosyal Teoride İdeolojik Kapanımları Kırma Arayışları ve Doğu/Batı Ayrımı Zühtü Arslan İdeoloji, Türk Militarizmi ve Post-Militarist Açılımlar Ayhan Kaya İdeolojiden İdolojiye Yolculuk: Düşüncebilimden Kimlikbilime Davut Ateş Kuram, Eylem ve İnanç Ekseninde Siyasal İdeolojilerin Geleceği

İdeolojinin Sınırlarında…Hasan Bülent Kahraman Leviathan Liberalizm Sularında Görüldü C. Fred Alford Totalitenin Karşıtı: Levinas ve Frankfurt Okulu Fermâ Lekesizalın Habermas’ın İdeoloji Eleştirisi ve Postyapısalcı Cyborg’a İlişkin Bir Soruşturma Güney Çeğin & Alim Arlı “İdeoloji” Gerçeğinin Aşınması ve Pierre Bourdieu’nün Kuramsal Seçenekleri Çiler Dursun Hegel’de Kendilik Bilinci ve Öteki İçindeki Yolculuk

Atölye: Siyaset Bilimi Çalışmalarıİlhan Tekeli Tek ve Çok Kademeli Demokrasi Kuramlarının Ontolojik Kabulleri Üzerine Murat Somer Demokratlığın Politik Ekonomisi: İnanılır Demokrasi, Düzenleyici Devlet ve AB’li Küreselleşme Hikmet Kırık Âdil Siyasî Düzen Kurgusu ve Liberal Kamusal Alan

28. Sayı: Dün Bugün Yarın: İdeolojiler-1

Batı: Mutsuz Aşklar ÜlkesiM. Mukadder Yakupoğlu Batı Düşüncesinin Temel İkilemi Olarak Aşk ve Cinsellik Hasan Ünal Nalbantoğlu “Kant Burada da Hizmetinizdedir, Fräulein.” Maria von Herbert-Immanuel Kant Yazışması Hannah Arendt & Martin Heidegger Yusuf Eradam Aşkın Sözü Kördür: Batı’nın Aşk Pazarı ve Paradigmaları Üzerine Bir Deneme

“Aşk” Yok, “Ayartma” VarJean Baudrillard Tutkunun Kötülük Meleği

Batı’nın Aşk Sembolleri: Don Juan Ve Casanova Robert Laffont Don Juan Mitosu Stefan Zweig Casanova / Homo Eroticus

MüzikSenail Özkan Opus Metaphysicum: Tristan ve Isolde

EdebiyatGürsel Aytaç Alman Edebiyatında Aşk İhsan Yılmaz Bayraktarlı Hölderlin ve Aşkın Mutlaklığı Rümeysa Çavuş Shakespeare’de Aşkın Farklı Kimlikleri Zuhâl Yılmaz XII.-XVIII. Yüzyıllar Arasında İtalyan Edebiyatında ve Leopardi’de Aşk Charles Baudelaire Balkon Louis Aragon Elsa’nın Gözleri

Psikanaliz Nilgün Tutal Kristeva’da Aşk Fermâ Lekesizalın William Faulkner’da Aşk, Arzu ve Yitik Mutluluk: Lacan’cı Bir Analiz

ToplumBelkıs Ayhan Tarhan & Funda Bekâr Batı Dolayımıyla Aşk Temsilleri: Romantik ve Seyirlik Aşk Hikâyeleri Oktay Taftalı Kötümser Aşk ve Batı

27. Sayı: Aşk ve Batı

Page 45: Dogu-Batı Broşür 2011 E

45

Eski DünyaMeldan Tanrısal Kolomb’dan Wovoka’ya Kızılderililer Gülriz Büken Yerli ve Yerli Olmayan Evrenlerde Amerikan Kızılderilileri’nin “Yaşayakalış”ı: Sanat Yoluyla Kendi Kaderini Belirleme, Tanınma ve Güçlenme

Bülent Arı Avrupalılar Kozlarını Amerika Kıtası’nda Paylaştı

Amerika ve Kimlik KriziC. Akça Ataç & Bahar Gürsel Amerikan Apokaliptik’inin Dünü Bugünü Fermâ Lekesizalın Amerika’nın Kuruluş Mitleri: Pastoral Cennet, Umutlar, Yeni Başlangıçlar Ayşe Lahur Kırtunç Kim Bu Amerikalı, Bu Yeni Adam? Oğuz Adanır İki Amerika: Gerçek ve Sanal

Amerikan Tarz-I SiyasetLawrence B. Goodheart Joseph McCarthy’nin Günümüz Amerikasına Kalmış Olan Uğursuz Mirası Ali L.

Karaosmanoğlu Hiroşima’ya Giden Yol Füsun Türkmen ABD’nin Dış Politikası: Devamlılık ve Değişim Selçuk Çolakoğlu Asya-Pasifik’te Amerika: ABD’nin “Batı”ya Açılma Macerası

Yeni Dünya’ya GöçNazım İrem Eritme Potasından Eriyen Pota’ya: XXI. yüz-yılın Eşiğinde Amerika Işıl Acehan Eski Dünya’dan Yeni Dünya’ya: Anadolu’dan ABD’ye İlk Müslüman Türk Göçü Üzerine

EdebiyatNur Gürani Arslan Bir Zamanlar Türk Edebiyatında Amerika

SanatMatthew J. Iannucci Post-Modern Anti-Kahraman Taxi Driver’da Kapitalizm ve Kahramanlık Travis Bickle Üzerine Suzan Bakır Stieglitz’in Fotoğraflarındaki Yüce (!) Amerika Orhan Kandemir Afrikalılar Cazı veya Blues’u İcat Etmek için Gelmediler Yeni Dünya’ya

32. Sayı: Bir Zamanlar Amerika

3 T

ASA

RIM

AN

KARA

0

312

466

28

09

Bir Zamanlar

AMER‹KA

DO⁄U BATI

DO⁄UBATI

DÜfiÜNCE DERG‹S‹ | YIL:8 | SAYI:32 | MAYIS, HAZ‹RAN, TEMMUZ-2005 | ISSN: 1303-7242

ESK‹ DÜNYA

Meldan Tanr›salKolomb’dan Wovoka’ya

K›z›lderililer

Gülriz Büken Yerli ve Yerli Olmayan

Evrenlerde Amerikan

K›z›lderilileri’nin

“Yaflaya Kal›fl”›:

Sanat Yoluyla Kendi

Kaderini Belirleme,

Tan›nma ve Güçlenme

Bülent Ar›Avrupal›lar Kozlar›n›

Amerika K›tas›’nda

Paylaflt›

AMER‹KA VE

K‹ML‹K KR‹Z‹

C. Akça Ataç & Bahar GürselAmerikan Apokaliptik’inin

Dünü Bugünü

Fermâ Lekesizal›n

Amerika’n›n Kurulufl Mitleri:

Pastoral Cennet, Umutlar,

Yeni Bafllangݍlar

Ayfle Lahur K›rtunç

Kim Bu Amerikal›,

Bu Yeni Adam?

O¤uz Adan›r‹ki Amerika: Gerçek ve Sanal

AMER‹KAN

TARZ-I S‹YASET

Lawrence B. Goodheart

Joseph McCarthy’nin

Günümüz Amerikas›na

Kalm›fl Olan U¤ursuz Miras›

Ali L. Karaosmano¤lu

Hiroflima’ya Giden Yol

Füsun TürkmenABD’nin D›fl Politikas›:

Devaml›l›k ve De¤iflim

Selçuk Çolako¤lu

Asya-Pasifik’te Amerika:

ABD’nin“Bat›”ya

Aç›lma Maceras›

YEN‹ DÜNYA’YA GÖÇ

Naz›m ‹rem Eritme Potas›ndan

Eriyen Pota’ya: XXI.

Yüzy›l›n Efli¤inde Amerika

Ifl›l AcehanEski Dünya’dan Yeni

Dünya’ya: Anadolu’dan

ABD’ye ‹lk Müslüman

Türk Göçü Üzerine

EDEB‹YAT

Nur Gürani Arslan

Bir Zamanlar Türk

Edebiyat›nda Amerika

SANAT

Matthew J. Iannucc›

Post-Modern Anti-Kahraman:

Taxi Dr›ver’da

Kapitalizm veKahramanl›k

Suzan Bak›rSt›egl›tz’inFoto¤raflar›ndaki

Yüce (!) Amerika

Orhan Kandemir

Afrikal›lar Caz› veya

Blues’u ‹cat Etmek için

Gelmediler Yeni Dünya’ya

DO⁄UBA

TI

32

B‹R

ZA

MA

NLA

R A

MER

‹KA

DO⁄UBATI

32. SAYI KAPAK bas 11

/5/05 16:22 Page 1

Takdim IHalil İnalcık Helenizm, Megali İdea ve Türkiye

Takdim IIŞerif Mardin Operasyonel Kodlarda Süreklilik, Kırılma ve Yeniden İnşa: Dün ve Bugün Türk İslâmî İstisnacılığı

Takdim IIIM. Şükrü Hanioğlu II. Meşrutiyet Dönemi ‘Garbcılığı’nın Kavramsallaştırılmasındaki Üç Temel Sorun Üzerine Not

Avrupa’yı Yeniden Düşünmek Halil İnalcık Tarihte Avrupa Birliği ve Türkiye Meyda Yeğenoğlu Avrupa Kimliği’nin İdeolojik Arkaplanı

İslâmYasin Ceylan İslâm ve Diğer Her Şey

RöportajMurat Belge ile Dün Bugün Yarın

“Dilde, Fikirde, İşde Birlik”Hakan Kırımlı İsmail Bey Gaspıralı, Türklük ve İslâm

ArkaplanCevat Özyurt Milletleşme Sürecinde Ziya Gökalp’in Medeniyet Arayışı H. Emre Bağce İbni Haldun’un İdeoloji Kuramı: Karşılaştırmalı Bir Çözümleme Mustafa Oral 1933 Üniversite Reformu ve Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi

Sol PortrelerGökhan Karsan “Eski Tüfek” Bir Sosyalistte Milliyetçilik Sosyalizm İkilemi: MDD ve Mihri Belli Ergün

Yıldırım Bir Sol Milliyetçi İdeoloji Modeli: Kadro Dergisi

Okuma ParçasıNejdet Gök-Mehmet Kutlu Hilâl ve Ay-Yıldız Motifi Sembol ve İdeolojik Kullanım Sefa Kaplan Barzani Ailesi, Akademik Ahlâk ve Kürt Yahudiler

31. Sayı: Dün Bugün Yarın İdeolojiler-4

3 T

ASA

RIM

AN

KARA

0

312

466

28

09

3 T

ASA

RIM

AN

KARA

0

312

466

28

09

Dün Bugün Yar›n

‹DEOLOJ‹LER 4

DO⁄U BATI

DO⁄UBATI

DÜfiÜNCE DERG‹S‹ | YIL:8 | SAYI:31 | fiUBAT, MART, N‹SAN-2005 | ISSN: 1303-7242

TAKD‹M I

Halil ‹nalc›k

Helenizm, Megali ‹dea ve

Türkiye

TAKD‹M II

fierif Mardin

Operasyonel Kodlarda

Süreklilik, K›r›lma ve

Yeniden ‹nfla:

Dün ve Bugün Türk

‹slâmî ‹stisnac›l›¤›

TAKD‹M III

M. fiükrü Hanio¤lu

II. Meflrutiyet Dönemi

‘Garbc›l›¤›’n›n

Kavramsallaflt›r›lmas›ndaki

Üç Temel Sorun Üzerine Not

AVRUPA’YI

YEN‹DEN DÜfiÜNMEK

Halil ‹nalc›kTarihte Avrupa Birli¤i ve

Türkiye

Meyda Ye¤eno¤lu

Avrupa Kimli¤i’nin

‹deolojik Arkaplan›

‹SLÂMYasin Ceylan‹slâm ve Di¤er Her fiey

RÖPORTAJ

Murat Belge ile

Dün Bugün Yar›n

“D‹LDE, F‹K‹RDE,

‹fiDE B‹RL‹K”

Hakan K›r›ml› ‹smail Bey Gasp›ral›,

Türklük ve ‹slâm

ARKA PLAN

Cevat ÖzyurtMilletleflme Sürecinde

Ziya Gökalp’in Medeniyet

Aray›fl›

H. Emre Ba¤ce

‹bni Haldun’un ‹deoloji

Kuram›: Karfl›laflt›rmal›

Bir Çözümleme

Mustafa Oral

1933 Üniversite Reformu

ve Dil ve Tarih-Co¤rafya

Fakültesi

SOL PORTRELER

Gökhan Karsan

Eski Tüfek Bir Sosyalistte

Milliyetçilik Sosyalizm

‹kilemi MDD ve

Mihri Belli

Ergün Y›ld›r›m

Bir Sol Milliyetçi

‹deoloji Modeli:

Kadro Dergisi

OKUMA PARÇASI

Nejdet GökMehmet Kutlu

Hilal ve Ay-Y›ld›z Motifi

Sembol ve ‹deolojik

Kullan›m

DO⁄UBA

TI

31

‹DEO

LOJ‹LER

4DO⁄UBATI

TakdimArus Yumul Kafka’nın Kehânetleri, Arendt’in Tanıklıkları

Osmanlı-CumhuriyetKemal Karpat Türkiye’de Bugün İdeoloji Durumu

Yök SorunuAyşegül Ergül-Simten Coşar Siyaset-İdeoloji-Eğitim: YÖK Tartışmalarının Resmî Sınırları Üzerine

Söylem, İdeoloji ve Kadın Nilgün Tutal İdeolojinin Konumlanma Alanı: Kristeva ve Adlandırılamayanla Yüzleşme

AvrupaDerya Gürses Avrupa’nın Karanlık Yüzü

Asya Dinleri ve İdeolojiMustafa Soykut Dinler Tarihi Perspektifinden Hindistan Kökenli Dinler ve İdeolojik Çatışmalar

Kitle Kültürü Ve İdeolojiDennis K. Mumby İdeoloji ve Anlamın Toplumsal İnşası: Bir İletişim Bakış Açısı Rıza Sam Kitle İletişiminin Tüketim İdeolojisi ya da Üretilen Tiryakiliğin Büyüsü

Atölye: İdeoloji Çalışmaları Mehmet Fevzi Bilgin Siyasal Teoloji: Carl Schmitt ve Siyasal Kavram Analizi Nezahat Altuntaş Yıldızı Sönmeyen Bir İdeoloji: Milliyetçilik Mehmet Okyayuz (Klâsik) Faşizmin Kavramsallaştırılması Üzerine Bir Deneme Fikret Başkaya Doğu/Batı Çatışması Değil, Kapitalist/Emperyalist Saldırı İhsan Kamalak Üçüncü Yol ve Demokrasi Mehmet Ali Kılıçbay Total İdeoloji, Totaliter Siyaset: İslâmcı İdeoloji Friedrich A. Hayek Entelektüeller ve Sosyalizm Orhan Güvenen Karar Süreçleri ve İdeolojiler Oktay Taftalı Düşüncenin Mutsuz Biçimi: İdeoloji

30 . Sayı: Dün Bugün Yarın İdeolojiler-3

3 T

ASA

RIM

AN

KARA

0

312

466

28

09

3 T

ASA

RIM

AN

KARA

0

312

466

28

09

Dün Bugün Yar›n

‹DEOLOJ‹LER 3

DO⁄U BATI

DO⁄UBATI

DÜfiÜNCE DERG‹S‹ | YIL:8 | SAYI:30 | KASIM, ARALIK, OCAK-2004/05 | ISSN: 1303-7242

TAKD‹MArus YumulKafka’n›n Kehânetleri,

Arendt’in Tan›kl›klar›

OSMANLI-CUMHUR‹YET

Kemal KarpatTürkiye’de Bugün

‹deoloji Durumu

YÖK SORUNU

Ayflegül Ergül-Simten Coflar

Siyaset-‹deoloji-E¤itim:

YÖK Tart›flmalar›n›n

Resmî S›n›rlar› Üzerine

SÖYLEM, ‹DEOLOJ‹ VE KADIN

Nilgün Tutal

‹deolojinin Konumlanma

Alan›: Kr›steva ve

Adland›r›lamayanla

Yüzleflme

AVRUPA

Derya GürsesAvrupa’n›n Karanl›k Yüzü

ASYA D‹NLER‹ VE

‹DEOLOJ‹

Mustafa Soykut

Dinler TarihiPerspektifinden Hindistan

Kökenli Dinler ve

‹deolojik Çat›flmalar

K‹TLE KÜLTÜRÜ VE

‹DEOLOJ‹

Denn›s K. Mumby

‹deoloji ve Anlam›n

Toplumsal ‹nflas›:

Bir ‹letiflim Bak›fl Aç›s›

R›za SamKitle ‹letifliminin Tüketim

‹deolojisi ya da Üretilen

Tiryakili¤in Büyüsü

ATÖLYE:

‹DEOLOJ‹ ÇALIfiMALARI

Mehmet Fevzi Bilgin

Siyasal Teoloji:

Carl Schm›tt ve

Siyasal Kavram Analizi

Nezahat Altuntafl

Y›ld›z› Sönmeyen

Bir ‹deoloji: Milliyetçilik

Mehmet Okyayuz

(Klâsik) Faflizmin

Kavramsallaflt›r›lmas›

Üzerine Bir Deneme

Fikret BaflkayaDo¤u/Bat› Çat›flmas› De¤il,

Kapitalist/Emperyalist

Sald›r›

‹hsan KamalakÜçüncü Yol ve Demokrasi

Mehmet Ali K›l›çbay

Total ‹deoloji,

Totaliter Siyaset:

‹slâmc› ‹deoloji

Fr›edr›ch A. Hayek

Entelektüeller ve

Sosyalizm

Orhan Güvenen

Karar Süreçleri ve

‹deolojiler

Oktay Taftal›

Düflüncenin Mutsuz Biçimi:

‹deoloji

DO⁄UBATI

30

‹DE

OLO

J‹LER

3DO⁄UBATI

Page 46: Dogu-Batı Broşür 2011 E

46

ORTAÇA⁄

AYDINLI⁄I

DO⁄U BATI

DO⁄UBATI

DÜfiÜNCE DERG‹S‹ | YIL:8 | SAYI:33 | A⁄USTOS, EYLÜL, EK‹M-2005 | ISSN: 1303-7242

TAKD‹M I

Halil ‹nalc›k

Helenizm, Megali ‹dea ve

Türkiye

TAKD‹M II

fierif Mardin

Operasyonel Kodlarda

Süreklilik, K›r›lma ve

Yeniden ‹nfla:

Dün ve Bugün Türk

‹slâmî ‹stisnac›l›¤›

TAKD‹M III

M. fiükrü Hanio¤lu

II. Meflrutiyet Dönemi

‘Garbc›l›¤›’n›n

Kavramsallaflt›r›lmas›ndaki

Üç Temel Sorun Üzerine Not

AVRUPA’YI

YEN‹DEN DÜfiÜNMEK

Halil ‹nalc›kTarihte Avrupa Birli¤i ve

Türkiye

Meyda Ye¤eno¤lu

Avrupa Kimli¤i’nin

‹deolojik Arkaplan›

‹SLÂMYasin Ceylan‹slâm ve Di¤er Her fiey

RÖPORTAJ

Murat Belge ile

Dün Bugün Yar›n

“D‹LDE, F‹K‹RDE,

‹fiDE B‹RL‹K”

Hakan K›r›ml› ‹smail Bey Gasp›ral›,

Türklük ve ‹slâm

ARKA PLAN

Cevat ÖzyurtMilletleflme Sürecinde

Ziya Gökalp’in Medeniyet

Aray›fl›

H. Emre Ba¤ce

‹bni Haldun’un ‹deoloji

Kuram›: Karfl›laflt›rmal›

Bir Çözümleme

Mustafa Oral

1933 Üniversite Reformu

ve Dil ve Tarih-Co¤rafya

Fakültesi

SOL PORTRELER

Gökhan Karsan

Eski Tüfek Bir Sosyalistte

Milliyetçilik Sosyalizm

‹kilemi MDD ve

Mihri Belli

Ergün Y›ld›r›m

Bir Sol Milliyetçi

‹deoloji Modeli:

Kadro Dergisi

OKUMA PARÇASI

Nejdet GökMehmet Kutlu

Hilal ve Ay-Y›ld›z Motifi

Sembol ve ‹deolojik

Kullan›m

ISSN 1303-72420-0

9 7 7 13 0 3 7 2 42 0 7

DO⁄UBATI

33

OR

TA

ÇA

⁄ A

YD

INLI⁄

IDO⁄UBATI

DOĞUBATI

DO

ĞU

BATI

AK

DEN

İZ

34

DO

ĞU

BATI

DOĞU BATIDÜŞÜNCE DERGİSİ | YIL:9 | SAYI:34 | KASIM, ARALIK, OCAK 2005-06 | ISSN: 1303-7242

AKDENİZ

AKDENİZ’DE

TARİH VE ZAMAN

Turhan Kaçar

Romalılar ve

Kuzey Komşuları

Mehmet Bulut

Merkez, Akdeniz’den

Atlantik’e Kayarken

Avrupalılar ve

Osmanlılar

Mehmet Ali Kılıçbay

Bir Akdeniz Ütopyası

Emıle Témıme

Akdeniz Vizyonunu

Yeniden Ele Almak

Otuzlu Yılların Ütopyası mı?

Abdullah Ekinci

Türkiye Selçukluları’nın

Akdeniz Politikası

AKDENİZ KORSANLARI

Hüseyin Kayhan

Osmanlı Öncesi Akdeniz ve

Çevresinde Türk Korsanları

Uğur Altuğ

Osmanlı İmparatorluğu’nun

Akdeniz Siyasetinde

Korsanların Rolü

SEYİR

Mustafa Pultar

İlk Türkçe Denizcilik Sözlükleri

KENZNiyazi Öktem

Fransız Laikliğinin

100. Yıldönümü ve Türkiye

AKDENİZ VE KİMLİK

Özlem Hemiş Öztürk

Akdeniz’de Kültürel Belleğin

Fragmanları ve Kültürel

Belleğin Taşıyıcıları:

Çocuklar, Deliler,

Entelektüeller

"MARE NOSTRUM":

BİZİM DENİZ

Halil İnalcık

Akdeniz ve Türkler

İdris Bostan

Kanuni, Barbaros ve

Akdeniz’de Değişen

Güç Dengeleri

BİR AKDENİZLİ:

FERNAND BRAUDEL

Merve İrem Yapıcı

Bir Akdeniz Tarihçisi:

“Fernand Braudel”

ZEUS İLE HERA:

AKDENİZ’DE

İLK YOLCULUK

Turhan Yörükân

Zeus’un Aşklarıyla

Akdeniz’de Kurulmak İstenen

Sosyo-Kültürel ve Politik

İlişki Ağı

AKDENİZ’DE MEKÂN

Emel Altan Ege

Venedik: Akdeniz’de

Doğu ile Batı’nın

Buluşma Noktası

Bedia Demiriş

İskenderiye:

Antik Çağ Akdeniz’inde

Bir Kültür Kenti

Ali Efdal Özkul

Doğu Akdeniz’in Anahtarı

Kıbrıs Adası

DOGUBATI | 34. SAYI AKDENIZ.indd 1

12/6/05 6:38:14 PM

EntelektüelEtyen Mahçupyan Hangi Entelektüel? Metin Gönen Felsefe, Politika ve Aydın İkilemi

Osmanlı Berrak Burçak 19. Yüzyıl Osmanlı Entelektüeli ve Bilimcilik Kemal H. Karpat Aydınlar ve Kimlik: Tarihsel Bir Bakış

EdebiyatZeynep Uysal Bir Toplum Projesinin Peşinde Halide Edip Adıvar Ahmet Oktay Attilâ İlhan: İmkânsızı Zorlamak

BatıZeynep Direk Bir Entelektüel Olarak Jean Paul Sartre Emre Zeybekoğlu Distinguo Ergo Sum – Carl Schmitt

Arka PlanOktay Taftalı Batı Medeniyetinin Mutsuz Çocuğu Entelektüel Hilal Onur İnce Batılı Muhafazakâr Düşüncede Entelektüellerin Yeri ve İşlevleri Derya Gürses Tarbuck On Sekizinci Yüzyıl Britanyası Entelektüelleri: Tanımlar, Platformlar

Aydınlanmadan PostmodernizmeNazım İrem Radikalleştirilmiş Aydınlanma Projesi Kıyısında Entelektüeller ve Jürgen Habermas Ali Esgin

Batı Sosyolojisinin Gündemindeki Entelektüel İlgiler ve Anthony Giddens

35. Sayı: Entelektüeller-I

Zeus ile Hera: Akdeniz’de İlk YolculukTurhan Yörükân Zeus’un Aşklarıyla Akdeniz’de Kurulmak İstenen Sosyo-Kültürel ve Politik İlişki AğıAkdeniz’de MekânEmel Altan Ege Venedik: Akdeniz’de Doğu ile Batı’nın Buluşma Noktası Bedia Demiriş İskenderiye: Antik Çağ Akdeniz’inde Bir Kültür Kenti Ali Efdal Özkul Doğu Akdeniz’in Anahtarı Kıbrıs AdasıAkdeniz ve KimlikÖzlem Hemiş Öztürk Akdeniz’de Kültürel Belleğin Fragmanları ve Kültürel Belleğin Taşıyıcıları: Çocuklar, Deliler, EntelektüellerMare Nostrum: “Bizim Deniz” Halil İnalcık Akdeniz ve Türkler İdris Bostan Kanuni, Barbaros ve Akdeniz’de Değişen Güç Dengeleri

Bir Akdenizli: Fernand BraudelMerve İrem Yapıcı Bir Akdeniz Tarihçisi: “Fernand Braudel”

Akdeniz’de Tarih ve ZamanTurhan Kaçar Eskiçağ Akdeniz Dünyasında Siyasal Birliğin Sonu: Romalılar ve Kuzey Komşuları Mehmet Bulut Merkez, Akdeniz’den Atlantik’e Kayarken Avrupalılar ve Osmanlılar Mehmet Ali Kılıçbay Bir Akdeniz Ütopyası Emile Témime Akdeniz Vizyonunu Yeniden Ele Almak Otuzlu Yılların Ütopyası mı? Abdullah Ekinci Türkiye Selçukluları’nın Akdeniz Politikası ve Doğu Akdeniz’de Hâkimiyetin TesisiAkdeniz KorsanlarıHüseyin Kayhan Osmanlı Öncesi Akdeniz ve Çevresinde Türk Korsanları Uğur Altuğ Osmanlı İmparatorluğu’nun Akdeniz Siyasetinde Korsanların RolüSeyir Mustafa Pultar İlk Türkçe Denizcilik SözlükleriKenzNiyazi Öktem Fransız Laikliğinin 100. Yıldönümü ve Türkiye

34. Sayı: Akdeniz

Ortaçağ AydınlığıZeki Özcan Ortaçağ’da Birey ve Bireyleşme Jacques Le Goff Ortaçağ’da Batı Avrupa Mehmet Ali Kılıçbay Ortaçağ’ın ‘Orta Malı’ Olmadığına Dair Burçin Erol Ortaçağ Avrupası ve Üniversiteler Turhan Kaçar Ortaçağ’ın Dinsel Fermantasyonu A. Kadir Çüçen Kötülük Problemi Nazım İrem Karanlık/Aydınlık Anlatısı Olarak Ortaçağ ve Eski/Yeni Tarih Yazımı

“Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü”Bekir Karlığa Doğu-Batı Düşüncelerinde On Üçüncü Yüzyıl Dönüşümü

SöyleşiBetül Çotuksöken ile Ortaçağ Üstüne

MüzikAhmet Soysal Ortaçağ’da Batı Avrupa Müziği

“Ortaçağ Yok, Ortaçağlar Var”Ebru Yener Ortaçağ’ın Aydınlık Yüzü: Endülüs Hüseyin Can Erkin Japonya Ortaçağı’nda Zen Işığı

İncelemeRichard Dietrich Digenēs Akritēs Destanı’nda Bizans-Müslüman İlişkileri

Hukuk/SiyasetAydın Albayrak & Cem Deveci Ortaçağ Sonunda Evrensel Hukuk Arayışı ve İnsan Hakları: Vitoria’nın Siyaset Kuramı

Tarih DersleriSencer Divitçioğlu Saruhanlı Beyliği’nin Kıpçak Kökenli Olma İhtimali (XI-XIV. Yüzyıllar) Hüseyin Kayhan Haçlılar Karşısında Selçuklular

33. Sayı: Ortaçağ Aydınlığı

Page 47: Dogu-Batı Broşür 2011 E

47

KimlikReyda Ergün &Cemal Bâli Akal Kimlik Bedenin Hapishanesidir

EtnisiteŞener Aktürk Etnik Kategori ve Milliyetçilik: Tek-etnili, Çok-et nili ve Gayri-etnik Rejimler

Milliyetçilik Mehmet Karakaş Türkçülük ve Türk Milliyetçiliği G. Gürkan Öztan Türk Milliyetçiliğinde Taşra Fetişizmi ve Toplumsal Cinsiyet İlker Aytürk Türk Dil Milliyetçiliğinde Batı Meselesi Alaattin Oğuz Rusya Türklerinin Türk Milliyetçiliğiyle İlişkileri Yılmaz Çolak 1990’lı Yıllar Türkiye’sinde Yeni-Osmanlıcılık ve Kültürel Çoğulculuk Tartışmaları Zana Çitak Fransa’da Laiklik ve Milliyetçilik: 1905 Kilise-Devlet Ayrılığı Yasası Recep Boztemur Tarihsel

Açıdan Millet ve Milliyetçilik: Ulus-Devletin Kapitalist Üretim Tarzıyla Birlikte Gelişimi Ergün Yıldırım Küreselleşen Dünyada Milliyetçilik

Milli BurjuvaziNalan Yetim & Ayşe Azman Türk Burjuvazisinde “Milli”lik Sorunu ve Kültürel Miras

Kültürel ÇalışmalarNuran Erol Işık Milliyetçilik, Popüler Kültür ve “Kurtlar Vadisi”

38. Sayı: Milliyetçilik-I

Nur Vergin Entelektüel Olmak ya da Olmamanın Sosyolojik Belirlemeleri Üzerine Bir Deneme Ali AkayTürk Aydını ve Tarihle Barışmak

Atay & Meriç & TanpınarBerrin Koyuncu Lorasdağı & Hilal Onur İnce Marjinallikten Non-Konformizme –Oğuz Atay Eserlerinde Entelektüel Dücane Cündioğlu Bir Mâbed Bekçisi: Cemil Meriç Berkiz Berksoy Bir Entelektüel Olarak Tanpınar

NostaljiKemal Özmen Malraux’nun Enver Paşa’sı ya da Doğu’da Entelektüellik Sorunsalı M. Asım Karaömerlioğlu

Rusya, Almanya ve Türkiye’de Büyük Bir Kozmopolit Entelektüel ve Eylemci: Helphand-Parvus

Soruşturma & Söyleşi Dokuz Soruda Türk Aydını

Koray Tütüncü & Ertürk Demirel Agnes Heller ile ‘Bir Ahlâk Kuramı’ Adlı Üçlemesi Üzerine Söyleşi

KenzAliye Kovanlıkaya Batı Düşüncesinde İki Entelekt Reyhan Atasü Topçuoğlu Foucault ve Entelektüeller

37. Sayı: Entelektüeller-III

EntelektüellerMahmut Mutman Yeni Kültür ve Aydınlar Zeki Özcan Sosyo-Kültürel Fenomen Olarak Entelektüeller

Oktay Özel Tarih, Tarihçi ve Entelektüel Kamusallık Bağlamında Türkiye’den Güncel Değinmeler

Bernard Lewis’e Karşı Edward SaidCansu Özge Özmen Hassasiyetler Çatışması

Arendt & Althusser & RawlsG. Gürkan Öztan “Politik Olan”a İtibarını İade Etme Teşebbüsü: Hannah Arendt Üzerine Özge Yalçın

Althusser’de Aydın Sorunu ve İdeoloji Aysel Doğan Rawls’un Liberalizmi ve Kozmopolitanizm

Ülgener’e DairAhmed Güner Sayar İktisâdî Liberalizm Karşısında Sabri F. Ülgener Ayşe Azman & Nalan Yetim

Bir Entelektüelin Yüz Çizgileri: Sabri F. Ülgener

KenzNecdet Subaşı “Normal Bilim” ve Hakikat Rejim(ler)i Murat Erşen Entelektüel Laik mi Olmalıdır?

SinemaMetin Gönen Faure, Godard ve Entelektüel Sinema

36. Sayı: Entelektüeller-II

Page 48: Dogu-Batı Broşür 2011 E

48

TakdimErtuğrul R. Turan Küskün Tanrılar, Uykusuz Ozanlar, İsimsiz Acılar

Babİlker Aytürk Eyüp: Soğuğa Açılan Kapı

Hermes & HeraklitosCaner Işık Eski Dünyanın Kadim Bilgesi Hermes John Burnet Efesli Heraklitos

Antik Dünya BilgeliğiSema Önal Hikmet (Bilgelik) Üstüne Bedia Demiriş Antik Çağda Dil ve Gramer Erman Gören

Antik Çağ Destan Geleneğinde Ruh ve Öte Dünya Turhan Kaçar Pax Romana’nın Gölgesinde İkinci Sofistler Dönemi

ve Bir Sofistin Kaleminden Roma İmparatorluğu Oktay Taftalı Sofist Bilgeliğin “Empirist” Dayanakları Üzerine C. Akça Ataç Britanya için İmparatorluk Dersleri: Sparta ve Atina

MitolojiTurhan Yörükân Aphrodite’nin Yunan ve Roma Mitolojisine Dâhil Edilmesiyle Oluşan “Syncretic” Bütünleşme

Doğu John Tait Mısır’ın Bilgeliği: Klasik Görüşler N. K. Devaraja Öz ve Özgürlük: Vedēntik ve Fenomenolojik Görüşler Kemal Bakır Konfüçyüs, Bilgelik ve Eğitim

KenzHaşim Koç XVII. Yüzyılın Ortasında Osmanlı Coğrafyası’ndan Antik Dönemlere Bir Bakış: Kâtip Çelebi’nin Eserlerinden Seçmeler

40. Sayı: Antik Dünya Bilgeliği

Milliyetçilik ÖrnekleriHüseyin Kalaycı Batılı Demokrasilerde Ayrılıkçı Milliyetçilik: Quebec Milliyetçiliği Liah Greenfeld

Alman Milliyetçiliğinin Doğuşu Recep Boztemur Irak Milliyetçiliği: Toplumsal Bütünleşmede Ordunun Rolü ve Devletin Meşruluk Temelleri Selim Aslantaş Sırp İsyanları (1804-1815): Milli Bağımsızlık Hareketi mi Burjuva Devrimi mi Köylü Ayaklanması mı? Faruk Bozgöz Arap Milliyetçiliği

İki Klasik: Vico ve FichteSema Önal Akkaş Vico ve Milliyetçilik Güçlü Ateşoğlu Fichte ve Alman Milliyetçiliği

Millet ve MilliyetçilikNazım İrem Aydınlanma ve Sınırlılık Siyaseti Olarak Ulus Devlet Modernliği Max Weber Millet

Lerna K. Yanık Millet, Milliyet ve Milliyetçilik: Soğuk

Savaş’ın Sonunda Türk Dış Politikasından Bir Kesit

Sinema ve MilliyetçilikAtilla Güney Resmî Milliyetçilikten Popüler Milliyetçiliğe Geçiş: 1960 Sonrası Türk Sineması Üzerine Siyasal Bir Deneme

KenzHasan Bülent Kahraman Demokrasiyi Demokrasiyle Aşmak ya da İktidarsız Bir Demokrasinin Olasılıkları: Tocquevilleci Demokrasi, Toplumsal İktidar ve Sivil Toplum Kaygıları Ali Utku Ziya Gökalp’in Felsefe Dersleri: “Kayıp Eser”in 85 Yıl Sonra Yayımlanışı Vesilesiyle Taşkın Takış Sosyal Bilimlerin “Öteki” Kutbu: Şerif Mardin ve Entelektüel Bir Harita

39. Sayı: Milliyetçilik-II

Takdim: Doğu Batı’danOtto Pöggeler Doğu-Batı Diyaloğu: Heidegger ve Lao-Tzu

Hay Bin Yakzan-Robınson CrusoeHalis Çetin Çatışma ve Diyalog Tartışmaları Arasında İki İnsan, İki Medeniyet (Hay Bin Yakzan/Doğu-Robinson Crusoe/Batı)

Huntington Samuel P. Huntington Sağlam Milliyetçilik Samuel P. Huntington Medeniyetler Çatışması mı?

Huntington’a CevapEdward W. Said Cehaletin Çatışması

“Medeniyetler Çatışması”Bayram Soy Birinci Dünya Savaşı’ndan İkinci Irak Savaşı’na Orta Doğu: Medeniyetler Çatışması mı, Çıkar

Mücadelesi mi? Şener Aktürk Braudel’den Elias’a ve Huntington’a “Medeniyet” Kavramının KullanımlarıAtalay Gündüz Medeniyetler Çatışması ve Türk Batılılaşmasının İmkânsızlığı Dilek İmançer Medeniyetler Çatışması ve Hollywood Bihter Çarhoğlu Medeniyetler Çatışması ve Batı Medyasında İslâm Söylemi: Almanya Örneği

KimlikE. Fuat Keyman Kültürel Kimlik Olgusunu Yeniden-Düşünmek

Türk DüşüncesiHilmi Ozan Özavcı Prens Sabahaddin’in Fikrî Kaynakları: Le Play ve Toplum Bilim

KenzAli Utku Vico’nun Yeni Bilim’i: Tarihsel Bilimleri Yeniden Düşünmek

41. Sayı: “Medeniyetler Çatışması”

40

DÜŞÜNCE DERGİSİ l ll

l

YIL:10 SAYI:40 ŞUBAT, MART, NİSAN 2007 ISSN: 1303-7242

ANTİK DÜNYA

BİLGELİĞİ

AN

TİK

NY

AB

İLG

EL

İĞİ

TAKD M

BAB

HERMES &

HERAKLITOS

ANT K DÜNYA

B LGEL

M TOLOJ

DO U

KENZİ

İİ İĞİ

İ İ

Ğ

ERTU RUL R. TURAN

LKER AYTÜRK

CANER I IK

JOHN BURNET

SEMA ÖNAL

BED A DEM R

ERMAN GÖREN

TURHAN KAÇAR

OKTAY TAFTAL

C. AKÇA ATAÇ

TURHAN YÖRÜKÂN

JOHN TA T

N. K. DEVARAJA

KEMAL BAK R

HA M KOÇĞ

İ

İ İ İ

I

I

I

İKüskün Tanr

Ozanlar,

Eyüp: So

Eski Dünyan

Bilgesi Hermes

Efesli Heraklitos

Hikmet (Bilgelik) Üstüne

Antik Ça

Antik Ça

Ruh ve Öte Dünya

'n

İkinci Sofistler Dönemi ve

Bir Sofistin Kaleminden

Roma paratorlu

Sofist Bilgeliaklar

Britanya için

Sparta ve Atina

Aphrodite'nin Yunan ve

Roma Mitolojisine Dahil

Edilmesiyle Oluc” Bütünle

Mer

Öz ve Özgürlük:

Ved ntik ve

Fenomenolojik Görü

Konfüçyüs, Bilgelik ve

E

XVII. YüzyCo

p Çelebi'nin

Eserlerinden Seçmeler

ılar, Uykusuz

İsimsiz Acılar

ğuğa Açılan Kapı

ın Kadim

ğda Dil ve

Gramer

ğ Destan

Geleneğinde

ın

Gölgesinde

İm ğu

ğin

“Empirist” Dayan ı

Üzerine

İmparatorluk Dersleri:

şan

“Syncreti şme

ısır'ın Bilgeliği:

Klasik Görüşl

şler

ğitim

ılın Ortasında

Osmanlı ğrafyası'ndan

Antik Dönemlere

Bir Bakış:

Kâti

Ş

Ş

Ş

Pax Romana

ā

Page 49: Dogu-Batı Broşür 2011 E

49

Etnisite & Ulus-Devlet TartışmalarıErol Kurubaş Etnik Sorunlar: Ulus-Devlet ve Etnik Gruplar Arasındaki Varoluşsal İlişki Şener AktürkTürkiye Siyasetinde Etnik Hareketler: 1920-2007 Semra Somersan Babil Kulesi’nde Etnilerden Ulus-DevletlereHüseyin Kalaycı Etnisite ve Ulus Karşılaştırması Davut Ateş Etnisiteden Ulusa, Ulustan Etnisiteye (?): Kültürel Siyasî ve İktisadî Çerçeveler Sibel Yardımcı & Şükrü Aslan 1930’ların Biyopolitik Paradigması: Dil, Etnisite, İskân ve Ulusun İnşası

İsrailİlker Aytürk “Yahudi Kimdir?” Tartışmasının Işığında İsrail’de Din ve Etnik Kimlik

İrlanda Gülden Hatipoğlu İrlanda: Edebiyat Politikaları ve Kimlik Retoriği

Azerbaycan-ErmenistanAyça Ergun Güney Kafkasya’da Etnik Kimlik ve Çatışma: Azerbaycan ve Ermenistan Ulusal Kimliklerinde Karabağ Sorunu

Etnisite Ve ŞiddetRogers Brubaker & Davıd D. Laitin Etnik ve Milliyetçi Şiddet

Bahar Gürsel Yargıç Lynch’in Mirası: Amerikan Tarihinde Kolektif Şiddet

ÖtekilerFırat Mollaer Görünmez Ötekiler Çingeneler Örneği ve Ötekiliğin Dayanılmaz Hâli

44. Sayı: Etnisite

Ebu Garip’ten SonraPınar Uyaroğlu Yıldız Ebu Garip İşkence Fotoğrafları: Şiddetin Politik İkonografisi

Orta ÇağT. Tolga Gümüş Orta Çağ Avrupa’sında Şiddet: Toplumsal Değişim ve Şiddetin Yeniden Yapılanışı

ŞiddetGülbanu Altunok Şiddetin Eleştirisi Olarak İktidar: Arendt ve Foucault Tahir Karakaş Nietzsche’nin ŞiddetiMetin Bal Rousseau ve Şiddetin Kaynağı Olarak Eşitsizlik Kemal Bakır Anarşizm, Bilim ve Şiddet: “Mihail Bakunin” Armağan Öztürk Bir Haklı Savaş Tartışması: Şiddet Meşru Olabilir mi? Özge Erşen Psikanalitik Bir Deneme Şiddet: Öteki’nin Yıkımı G. Gürkan Öztan Şiddetin Modern Meşruiyet Zemini: “Ulusun İntikamı”Aliye Mavili Aktaş Aile İçi Şiddet

Medya Süreyya Çakır Medya ve Şiddet

Sinema Orhun Yakın Nedensiz Şiddet

İntiharNurgün Oktik Bireysel Bir Şiddet Olarak İntiharın Sosyolojik Açılımı

Terör Ahmet Kavlak Terör ve Meşru Terör

DisiplinJohn O’Neill Disiplin Toplumu: Weber’den Foucault’ya

43. Sayı: Şiddet

Amerika Üzerine Kültürel İncelemelerGülriz Büken Quetzalquatl Soyunun Yaşayakalışı: Atzlán’dan Frontera’ya Mejicanolardan Meksika Kökenli Amerikalılara Ayşe Lahur Kırtunç Çengelde Sallanan Amerikan Rüyası Meldan Tanrısal Beyaz Adamın Gelişi ile Kızılderili Kadınların Değişen Yaşam Biçimleri Bahar Gürsel Kenar Mahalleden Beyazperdeye: “Yeni Göç” Dalgası ve Amerika’daki İtalyan Göçmenler İsmail Öğretir Bir Azınlık-Oluş Yazımı Olarak Afrikalı-Amerikan Edebiyatı: Deleuze-Guattarici Bir Yaklaşım Orhun Yakın Death Wish: Hollywood Usulü Suç ve Ceza Timothy M. Roberts Türk Bakış Açısından Amerikan Tarihi

Amerika: Bir İmparatorluk DeneyimiC. Akça Ataç Bağımsızlık Savaşçılığından Dünya Hükümdarlığına: Amerikan İmparatorluk Anlayışının Tarihsel Gelişimi Nasuh Uslu ABD’nin Temel Tehdit Kaynağını

Kurutma ve Hegemonya Kurma Adına Orta Doğu’ya Yönelmesi Ayhan Akman Eşitlik Çağında Demokrasilerin Özgürlük Sorunsalı: Bireycilik, Din ve Siyaset Üzerine Tocquevilleci Bir Tartışma Ezra Pound Amerika

Amerika-OsmanlıCansu Özge Özmen Genç Cumhuriyet’in Akdeniz Savaşları, Osmanlı İmparatorluğu’yla Yapılan 1830 Dostluk ve Ticaret Antlaşması; ya da 19. Yüzyıl Amerikan-Osmanlı İlişkilerinin Amerikan Yazınına Etkisi ve Seyahatnâmeler Burcu Bostanoğlu Amerika ve Osmanlı’nın Akdeniz’de Başlayan Seyir Defteri

Kenz Reyda Ergün & Cemal Bâli Akal Bilgenin Siyaseti, Siyasetçinin Yalnızlığı

42. Sayı: Bir Zamanlar Amerika-II

Page 50: Dogu-Batı Broşür 2011 E

50

Cumhuriyetçilik Turhan Kaçar Gesta Reipublicae Romanae: Klasik Roma’da Cumhuriyet’in Kısa Tarihi Fuat Keyman Neo-Roma ve Neo-Atina Cumhuriyetçiliği: Cumhuriyetçilik, Demokratikleşme ve Türkiye Toktamış Ateş Cumhuriyet Nuran Erol Işık “Ortak Bağ”ın Tesisi İçin Eleştirel Cumhuriyet Nuri Bilgin Yönlendirici Bir Fikir Olarak Cumhuriyet

Tartışma Nuray Mert Cumhuriyet Tarihini Yeniden Okumak Etyen Mahçupyan Günümüzün Modern Muhafazakârlığı: Cumhuriyetçilik Kadir Cangızbay “Bizim Cumhuriyet” Oğuz Adanır Osmanlı Toplumunda Bir Simülasyon Evrenin Varlığından Söz Edilebilir mi? (Türkiye Cumhuriyeti Kaçınılmaz Tarihsel ve Toplumsal Bir Sonuçtur) Ümit Kardaş Ordu-Siyaset-Yargı İlişkisi

Cumhuriyetçilik ve Küreselleşme Hüseyin Aydoğdu Küreselleşen Dünyada “Cumhuriyet(çilik)” Sorunsalı: Kimlik ve Vatandaşlık Sorunu

Kenz Hüseyin Kalaycı Kendi Kaderini Tayin Kimlerin Hakkı?

47. Sayı: Cumhuriyetçilik

Odile Moreau Jön Türkler ve Emperyalizme Karşı Direnen Gizli Örgütler Kemal Karpat İttihad ve Terakki Cemiyeti 31 Mart 1909 Ayırım Noktası ve Cumhuriyet’e Mirası Altay Cengizer Tüm Zamanlar İçin Kayrılan Elem: Eski Avrupa Sona Ererken İmparatorluk İçin Direnen Jön Türkler Fatih Ünal II. Meşrutiyet, Ulusçuluk ve Kürt Ayrılıkçı Hareketi Mehmet Özden Hürriyet Çağında Milliyetçilik Mehmet Okur Tanzimat’tan II. Meşrutiyete Cemiyetler: İllegal Yapıdan Legal Yapıya Geçiş Baran Hocaoğlu II. Meşrutiyet’in İlânı Sırasında İki Tarz-ı Siyaset: Merkeziyetçiler ile Âdem-i Merkeziyetçiler Mücadelesi Bayram Soy 1908 Jön Türk Devrimi’ne İngiltere’nin Yaklaşımı Nevin Ateş Şûrâ-yı Ümmet Gazetesi’nin Selanik Nüsha-i Fevkalâdesi Işığında 31 Mart Hadisesi’ne Bir Bakış Ülkü Gürsoy II. Meşrutiyet Dönemi Dergileri Üzerine Bir Değerlendirme Adem Kara Meşrutiyetin Oluşumunda Aydınların Etkisi

Adem Efe II. Meşrutiyet Dönemi (1908-1925) İslâmcıları ve Çağdaşlaşma Görüşleri Süleyman Güngör 1908 Devrimi ve Mekteb-i Mülkiye

46. Sayı: II. Meşrutiyet 100. Yıl. /Cilt 2/

TakdimHalil İnalcık II. Meşrutiyet

Osmanlı KimliğiA. Teyfur Erdoğdu Osmanlılığın Evrimi Hakkında Bir Deneme: Bir Grup (Üst Düzey Yönetici) Kimliğinden Millet Yaratma Projesine

II. MeşrutiyetAhmet Kuyaş II. Meşrutiyet, Türk Devrimi Tarihi ve Bugünkü Türkiye Nevzat Artuç II. Meşrutiyet’in İlânı H. Aliyar Demirci 1908 Parlamentosunda Meşrutiyetin Değerleri ve İlkeleri Cenk Reyhan Jön Türk Hareketi Türk Devrim Süreci Üzerine Karşılaştırmalı Bir Çözümleme Necmettin Doğan Türk Demokrasi Tarihini Anlamanın Bir Aracı Olarak Meşrutiyet Mustafa Gündüz II Meşrutiyet İdeolojilerinde Sosyoloji ve Geleceğin Toplum Tasavvuru

EdebiyatBirgül Koçak & Aytül Tamer II. Meşrutiyet Döneminde İki Milliyetçi Kadın: Halide Edib ve Müfide Ferid

EğitimKemal Bakır II. Meşrutiyet Döneminde Milli Seçkincilik ve Eğitim: Emrullah Efendi Tuba Ağacı Nazariyesi

TiyatroEnver Töre II. Meşrutiyet Dönemi Türk Tiyatrosu

45. Sayı: II. Meşrutiyet 100. Yıl. /Cilt 1/

Page 51: Dogu-Batı Broşür 2011 E

51

GirişBülent İplikçioğlu Antik Roma ve Mirası

KuruluşPelin Aytaman İplikçioğlu Roma’nın Kuruluş Efsaneleri

Roma: Savaş Ya Da BarışBurak Çınar Roma Ordusunun Savaşlardaki Üstünlüğü Çağatay Akşit Tanrılarla Barış İçinde Yaşamak

FelsefeKemal Bakır Roma’da Felsefe, Stoa Ahlâkı, Kölelik ve İmparatorluk: Epiktetos ve Marcus Aurelius Metin Bal

Roma’da Yeni Platonculuğun Kurucusu Plotinus ve Öğretisi

Hukuk & EkonomiHavva Karagöz Stoisyen Düşüncenin Roma Hukukuna Etkisi ve Doğal Hukuk Anlayışı Fatih Türe Roma İmparatorluğu’nda Annona Kurumu

Edebiyat & BilimQuintus Cicero’dan Consul Adayı Marcus Cicero’a Mektup Gürsel Aytaç Alman Edebiyatında Antik Roma

Alp Ejder Kantoğlu Roma’nın Unutulan Yıldızı Marcus Manilius

TartışmaTurhan Kaçar Roma’dan Sonra Akdeniz Dünyası ve ‘Pirenne Tezi’ Mustafa Kömürcüoğlu Yeniden Roma: Machiavelli Düşüncesinde Roma Siyasi Tarihi

KenzHasan Bülent Kahraman Anayasacılıktan Demokrasiye

50. Sayı: Romalılar-II

HukukNadi Günal Roma Hukukunun Temel Kriterleri, Kavram ve Kuramları Belgin Erdoğmuş Roma Hukuku

DinErkan İznik Pagan Bir İmparatorluğun Hıristiyan İmparatorluğa Dönüşümü: Geç Antikçağ’da Roma İmparatorluğu Turhan Kaçar Eskiçağ Hıristiyanlığı’nda Yol Ayrımı: Kadıköy Konsili ve Mirası

EdebiyatBedia Demiriş Roma Edebiyatı: Başlangıcı, Sınırları, Özellikleri Gül Özaktürk Tarihin Akışını Değiştiren Söylevler: Orationes Philippicae Ü. Fafo Telatar Roma Edebiyatında Pastoral Şiir

MimariSuna Güven Roma Mimarlığını Anlamaya Çalışmak

Tarih Mehmet Ali Kaya Anadolu’da Roma Egemenliği (İÖ 205-25) Mustafa H. Sayar Geç Antik Devir

Ekonomi Oğuz Tekin Roma Devletinde Para ve Ekonomi

RomanizasyonFiliz Dönmez-Öztürk Likya Örneğinde Romalılaştırma ve Romalılaşma Pınar Özlem-Aytaçlar Küçük Asya’nın ‘Romanizasyon’u

49. Sayı: Romalılar-I

Giriş Aslı Yazıcı Yakın & Rahşan Balamir Bektaş Liberalizmle Muhafazakârlık Arasında Hipnoz: Kişisel Gelişim Fantezisi

Kişinin Kendisiyle Savaşı Ertuğrul Turan Agon: Kökendeki Savaşın Öyküsü Tolga İnsel Canın Gerilimi ve Düşman Yabancı Politeia’da Kişinin Savaşımı Tahir Karakaş Üstinsanın “İyi İnsan”la Savaşı ve Nietzsche’de Kişinin Kendi

Kendisini Aşma Deneyimi Sadık Erol Er E. M. Cioran’da Şiddetin Ontolojik Kökeni Mukadder Yakupoğlu

İnsanın Kendi Doğasıyla Savaşı Derya Gürses Tarbuck On Sekizinci Yüzyıl Felsefesi ve Depresyon

Ahmet İnam Kendimize Doğru Bir Yürüyüş Tarzı Olarak Özgelik Caner Işık Anadolu Erenlerinde ‘Gerçek’ Olmak İçin ‘Gerçeklik’ Ekrem Demirli Sufilerin Tanrı Anlayışı Hakkında

Bir Değerlendirme Fuat Aydın ‘Karma’ ve ‘Samsara’ Döngüsünde İnsan Nihan Mortaş Bedenle Mücadeleye Dönüşen Bir Yaşlanma Pratiği

KenzHaluk Sunat ‘Kişinin Kendi ile Savaşımı’ ve ‘Yaratma Sorunsalı’ Bağlamında ‘Marksist Estetik’ Eleştirisi

48. Sayı: Kişinin Kendisiyle Savaşı

DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:11 l SAYI:50 l AĞUSTOS, EYLÜL, EKİM 2009 l ISSN: 1303-7242

50

Rom

alılar II

ROMALILAR

IIGİRİŞ

FELSEFEEDEBİYAT & BİLİM MUSTAFA

KÖMÜRCÜOĞLU

KEMAL BAKIR

BÜLENT

Quintus Cıcero'dan Yeniden Roma:

Roma'da Felsefe,

İPLİKÇİOĞLU

Consul Adayı Marcus Machiavelli

Stoa Ahlâkı, Kölelik ve

Antik Roma ve Mirası

Cicero'a Mektup Düşüncesinde Roma

İmparatorluk: Siyasi Tarihi

GÜRSEL AYTAÇ

Epiktetos ve Alman Edebiyatında

Marcus Aurelius

KURULUŞ

Antik Roma

METİN BAL

KENZ

PELİN AYTAMAN ALP EJDER

Roma'da Yeni

ERÇELİK

HASAN BÜLENT

KANTOĞLU

Platonculuğun Kurucusu

Roma'nın Kuruluş

KAHRAMAN

Roma'nın Unutulan

Plotinus ve Öğretisi

Efsaneleri

Anayasacılıktan

Yıldızı Marcus Manilius Demokrasiye

HUKUK & EKONOMİ

ROMA: SAVAŞ YA DA HAVVA KARAGÖZ TARTIŞMA

BARIŞ Stoisyen Düşüncenin TURHAN KAÇAR

Roma Hukukuna Etkisi

BURAK ÇINAR Roma'dan Sonra

ve Doğal Hukuk Anlayışı

Roma Ordusunun Akdeniz Dünyası ve

Savaşlardaki Üstünlüğü FATİH TÜRE 'Pirenne Tezi'

Roma

ÇAĞATAY AŞKİT İmparatorluğu'nda

Tanrılarla Barış İçinde Annona Kurumu

Yaşamak

Page 52: Dogu-Batı Broşür 2011 E

52

Askeri Zihniyetin KökenleriHalil İnalcık Osmanlı Tarihinde Devlet ve Asker

Bir “Rüya” GeleneğiAslı Niyazioğlu Halveti Sünbüli Şeyhlerinin Rüyaları ve Osmanlı Biyografi Yazıcılığı

“Devlet-iAliyye”Yusuf Oğuzoğlu Osmanlı’da Devlet Felsefesi: Yönetilenler’e Yaklaşım ve Bu Siyasetin Kaynakları

“Merkez-Çevre” İlişkileriYasemin Beyazıt Osmanlı’da Kaza Sınırlarını Belirleyen Temel Etkenler

EğitimBenjamin C. Fortna Osmanlı İmparatorluğu’nun Sonunda Eğitim ve Biyografi Mustafa Gündüz

Son Dönem Osmanlı Eğitiminde Disiplin ve Cezalandırma

AhîlikMehmet Topal & Kamil Çolak Osmanlı Devleti’nde Ahîlik ve Ahî Zâviyeleri

BalkanlarDritan Egro Osmanlı İmparatorluğu’ndan Arnavutluk Devleti’ne

İktisat & TicaretSinan Marufoğlu Osmanlı Taşra Eyaletlerinde Para ve Finansman Sorunları Necmettin Aygün XVIII. Yüzyılda Trabzon Merkezli Karadeniz Ticaretinde Balkanlar ile İlişkiler

TartışmaM. Akif Kireçci Gerçekle Hayâl Arasında: Batı Medeniyeti Tarihinde Osmanlı İmparatorluğu

53. Sayı: Osmanlılar-III

GirişHalil İnalcık Osmanlıların Trakya’ya Yerleşmesi

Avrupa ve OsmanlıÖzlem Kumrular Avrupa’nın İnşasında Osmanlı Etkisi

EdebiyatNuran Tezcan Sebeb-i Teliflere Göre Mesnevî Edebiyatının Tarihsel Dönüşümü

ToplumOğuz Adanır Osmanlı Toplumunda Bâtıl İnançlar, Talih ve ‘Kader’

Bir Annales Okulu Pratiği:Osmanlı’da Gündelik Yaşam Ve EkonomiSeven Ağır Osmanlı’da İaşecilik ve Fiyat Politikaları Onur Yıldırım Osmanlı İaşeciliği ve Esnaf Nadir ÖzbekAbdülhamid Rejimi, Vergi Tahsildarlığı ve Siyaset, 1876-1908

TurizmAhmet Yüksel Zamansız Bir Teşebbüs: I. Dünya Savaşı Yıllarında Osmanlı İmparatorluğu’nda Turizm

DenizcilikEda Özel 16. Yüzyılda Osmanlı Devleti ve Osmanlı Korsanları

KimlikFazıl Gökçek Tanzimat Dönemi Türk Romanında Osmanlı Kimliği

İttihat Ve TerakkiPınar Kaya Milli Burjuvaziden Ulus Devlete: İttihat ve Terakki Dönemi

52. Sayı: Osmanlılar-II

GirişHalil İnalcık Osmanlı Tarihinde Dönemler Tuncer Baykara Osmanlıların Selçuklu ve İlhanlı Kültür Kökenleri Üzerine

YöntemMetin Kunt Osmanlı Tarihçiliğinin Çerçevesi: “Türk-İran Modeli”

TartışmaNecmettin Alkan Osmanlı Modernleşmesi ve Klasik Yeniçeri İsyanlarının Modern Siyasî Darbelere Dönüşmesi

Osmanlı Üretim TarzıSencer Divitçioğlu Asya Üretim Tarzı Merceğinden Osmanlı Üretim Tarzı

İdareHaldun Eroğlu Osmanlı Şehzadeleri ve Devlet Yönetimi

Din, Toplum Ve Kamusal AlanSonnur Özcan Osmanlı Atmeydanı Kamusal Bir Meydan mıydı? Şener Aktürk Osmanlı Toplumunda Dinî Çeşitlilik: Farklı Olan Neydi? Yahya Araz XVI. Yüzyılda Osmanlı Toplumunda Kişiler ve Cemaatler Arası İlişkilerin “Dil, Söylem ve Sembol”leri

BalkanlarAydın Babuna Osmanlı Döneminde Bosna ve Boşnaklar

TanzimatYonca Köksal Tanzimat ve Tarih Yazımı

Askerî YenilikBurak Çınar Osmanlı İmparatorluğu’nda Ateşli Silahların Yükselişi

KenzHüseyin Gündoğdu Kâtip Çelebi’nin Toplum ve Siyaset Düşüncesi

51. Sayı: Osmanlılar-I

DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:13 l SAYI:53 l MAYIS, HAZİRAN, TEMMUZ 2010 l ISSN: 1303-7242

53

Osmanlılar

III

Osm

anlılar III

ASKERÎ ZİHNİYETİN “MERKEZ-ÇEVRE” AHÎLİKNECMETTİN AYGÜN

KÖKENLERİİLİŞKİLERİ

MEHMET TOPAL & XVIII. Yüzyılda Trabzon

HALİL İNALCIK YASEMİN BEYAZIT KAMİL ÇOLAK Merkezli Karadeniz

Ticaretinde Balkanlar ile

Osman Tarihinde Osmanlı'da Kaza Osmanlı Devleti'nde İlişkiler

Devlet ve AskerSınırlarını Belirleyen Ahîlik ve Ahî Zâviyeleri

Temel Etkenler

BİR “RÜYA” GELENEĞİ BALKANLAR

TARTIŞMA

EĞİTİM

ASLI NİYAZİOĞLU

DRİTAN EGRO M. AKİF KİREÇCİ

BENJAMİN C. FORTNA

Halveti Sünbüli

Osmanlı Gerçekle Hayâl Arasında:

Şeyhlerinin Rüyaları ve

İmparatorluğu'ndan Batı Medeniyeti

Osmanlı

Osmanlı Biyografi

Arnavutluk Devleti'ne Tarihinde Osmanlı

İmparatorluğu'nun

Yazıcılığı

İmparatorluğu

Sonunda Eğitim ve

BiyografiİKTİSAT &TİCARET

“DEVLET-İ ALİYYE”

SİNAN MARUFOĞLU

YUSUF OĞUZOĞLU MUSTAFA GÜNDÜZ Osmanlı Taşra

Osmanlı'da Devlet Son Dönem Osmanlı Eyaletlerinde Para ve

Felsefesi: Yönetilenler'e Eğitiminde Disiplin ve Finansman Sorunları

Yaklaşım ve Bu Siyasetin Cezalandırma

Kaynakları

DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:13 l SAYI:52 l ŞUBAT, MART, NİSAN 2010 l ISSN: 1303-7242

52

OsmanlılarII

Osm

anlılar II

GİRİŞTOPLUM

NADİR ÖZBEK KİMLİK

HALİL İNALCIK OĞUZ ADANIR Abdülhamid Rejimi, FAZIL GÖKÇEK

Osmanlıların Trakya'ya Osmanlı Toplumunda

Tanzimat Dönemi Türk

Vergi Tahsildarlığı ve

Yerleşmesi Bâtıl İnançlar, Talih ve

Romanında Osmanlı

Siyaset, 1876-1908

'Kader'

Kimliği

AVRUPA VE OSMANLI

TURİZM

ÖZLEM KUMRULAR

İTTİHAT VE TERAKKİ

BİR ANNALES OKULU AHMET YÜKSEL

Avrupa'nın İnşasında PRATİĞİ:

PINAR KAYA

Zamansız Bir Teşebbüs:

OSMANLI'DA

Milli Burjuvaziden Ulus

Osmanlı Etkisi

“I. Dünya Savaşı

GÜNDELİK YAŞAM VE Devlete: İttihat ve

Yıllarında Osmanlı

EKONOMİ

EDEBİYAT

Terakki Dönemi

İmparatorluğu'nda

SEVEN AĞIR

NURAN TEZCAN

Turizm

Osmanlı'da İaşecilik ve

Sebeb-i Teliflere Göre Fiyat Politikaları

Mesnevi Edebiyatının

DENİZCİLİK

Tarihsel Dönüşümü

EDA ÖZEL

ONUR YILDIRIM 16. yüzyılda Osmanlı

Osmanlı İaşeciliği ve Devleti ve Osmanlı

EsnafKorsanları

DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:12 l SAYI:51 l KASIM, ARALIK, OCAK 2009-10 l ISSN: 1303-7242

51

OsmanlılarI

Osm

anlılar I

GİRİŞOSMANLI ÜRETİM

ASKERÎ YENİLİK

TARZI

KENZ

İDARE

YÖNTEMBALKANLAR

DİN, TOPLUM VE

KAMUSAL ALAN

TARTIŞMA

TANZİMAT

ŞENER AKTÜRK

Osmanlı Toplumunda

HALİL İNALCIK

BURAK ÇINAR

Dinî Çeşitlilik: Farklı

Osmanlı Tarihinde SENCER

Osmanlı

Olan Neydi?

DönemlerDİVİTÇİOĞLU

İmparatorluğu'nda Ateşli

Asya Üretim Tarzı YAHYA ARAZSilahların Yükselişi

TUNCER BAYKARA Merceğinden Osmanlı XVI. yüzyılda Osmanlı

Osmanlıların Selçuklu ve Üretim TarzıToplumunda Kişiler ve

İlhanlı Kültür Kökenleri Cemaatler Arası HÜSEYİN GÜNDOĞDU

Üzerine

İlişkilerin “Dil, Söylem ve Kâtip Çelebi'nin Toplum

Sembol”lerive Siyaset Düşüncesi

HALDUN EROĞLU

Osmanlı Şehzadeleri ve

METİN KUNT Devlet Yönetimi

Osmanlı Tarihçiliğinin AYDIN BABUNA

Çerçevesi: “Türk-İran Osmanlı Döneminde

Modeli”

Bosna ve Boşnaklar

SONNUR ÖZCAN

Osmanlı Atmeydanı

NECMETTİN ALKAN

YONCA KÖKSAL

Kamusal Bir Meydan

Osmanlı Modernleşmesi Tanzimat ve Tarih

mıydı?

ve Klasik Yeniçeri

Yazımı

İsyanlarının Modern

Siyasî Darbelere

Dönüşmesi

Page 53: Dogu-Batı Broşür 2011 E

53

54. Sayı: Osmanlılar-IV

GirişHalil İnalcık Osmanlı Padişahı

SanatLale Uluç On Altıncı Yüzyılda Osmanlı-Safevî Kültürel İlişkileri Çerçevesinde Nakkaşhânenin Önemi

DinBedri Gencer Osmanlı İslâm Yorumu

Tartışma: “Popüler Osmanlı”Ahmet Özcan Popüler Tarihçilik ve Osmanlı Tarihine İlgisi Üzerine Bazı Tespitler

Osmanlı ve VatandaşlıkNalan Soyarık Şentürk Vatandaşlığın İmparatorluk Kökleri: Osmanlı’ya Bakmak

İsmet Parlak Osmanlı’nın Tebaasından Cumhuriyet’in Yurttaşına Giden Yol

EğitimŞerife Yorulmaz Osmanlı İmparatorluğu’nda Ruhsatsız Okullaşma: 19.Yüzyılda Açılan Gayrimüslim ve Yabancı Okullar Üzerine Bir Değerlendirme

Amerika’nın Osmanlı SeyâhatiCansu Özge Özmen Pushkin Osmanlı İmparatorluğu, Orta Doğu ve Kuzey Afrika Üzerine 19. Yüzyılda Yayımlanan Amerikan Seyâhatnameleri

Jön TürklerİLYAS SÖĞÜTLÜ Jön Türk Düşüncesinde Modernlik ve Modernleşme

KENZCEM ORHAN Avrupa-Merkezcilik Çıkmazını Aşmak: Tim Jacoby’nın Sosyal İktidar ve Türk Devleti Çalışması Üzerine Bir İnceleme

DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:13 l SAYI:54 l AĞUSTOS, EYLÜL, EKİM 2010 l ISSN: 1303-7242

54

Osmanlılar

IV

Osm

anlılar IV

GİRİŞTARTIŞMA: “POPÜLER EĞİTİM

JÖN TÜRKLER

OSMANLI”

HALİL İNALCIK

ŞERİFE YORULMAZ İLYAS SÖĞÜTLÜ

Osmanlı PadişahıAHMET ÖZCAN Osmanlı

Jön Türk Düşüncesinde

Popüler Tarihçilik ve İmparatorluğu'nda Modernlik ve

Osmanlı Tarihine İlgisi Ruhsatsız Okullaşma: Modernleşme

SANAT Üzerine Bazı Tespitler 19.Yüzyılda Açılan

LALE ULUÇ Gayrimüslim ve Yabancı KENZ

On Altıncı Yüzyılda Okullar Üzerine Bir

OSMANLI VE

Osmanlı-Safevî Kültürel

CEM ORHAN

Değerlendirme

VATANDAŞLIK

İlişkileri Çerçevesinde

Avrupa-Merkezcilik

NALAN SOYARIK

Nakkaşhânenin Önemi

Çıkmazını Aşmak: Tim

ŞENTÜRK AMERİKA'NIN Jacoby'nın Sosyal İktidar

Vatandaşlığın OSMANLI SEYÂHATİ ve Türk Devleti Çalışması

DİN İmparatorluk Kökleri: CANSU ÖZGE ÖZMEN Üzerine Bir İnceleme

BEDRİ GENCER Osmanlı'ya Bakmak PUSHKIN Osmanlı

Osmanlı İslâm Yorumuİmparatorluğu, Orta

Doğu ve Kuzey Afrika

İSMET PARLAK Üzerine 19. Yüzyılda

Osmanlı'nın Tebaasından Yayımlanan Amerikan

Cumhuriyet'in Yurttaşına Seyâhatnameleri

Giden Yol

Page 54: Dogu-Batı Broşür 2011 E

54

55. sayı: KARL MARX

56. sayı: PSİKANALİZ DERSLERİ

57. sayı: YENİ ÜÇ TARZ-I SİYASET-I TÜRK LİBERALİZMİNİN ELEŞTİRİSİ

58. sayı: YENİ ÜÇ TARZI SİYASET-II TÜRK MUHAFAZAKÂRLIĞININ ELEŞTİRİSİ

59. sayı: YENİ ÜÇ TARZI SİYASET-III TÜRK SOSYALİZMİNİN ELEŞTİRİSİ

GELECEK SAYILAR

Page 55: Dogu-Batı Broşür 2011 E

55SIK SORULANLAR

Derginize nasıl yazı gönderebilirim?Makalelerinizi [email protected] adresine gönderebilirsiniz. Yayın kurulunun değerlendirmesinin ardından yazınızın yayımlanıp yayımlanamayacağına dair bilgi sizlere iletilecektir. Yazılarınız, gelecek sayılarda yayınlayacağımız dosyaların içeriğiyle örtüşmelidir.

Tüm sayıları nasıl edinebilirim?Bugüne kadar yayımlanmış tüm sayıları 740 tl. (62 x 12 ay taksit) ödeme şekliyle ya da peşin 555 tl ödeyerek edinebilirsiniz. Tüm sayıları alan okurlarımız ücretsiz 1 yıl abonelik fırsatından yararlanabileceklerdir. Dergileriniz adresinize kargo ile teslim edilmektedir (Kargo masrafları kurumumuza aittir). Ödemelerinizi Posta çeki (Doğu Batı Yayınları: 1910710) ya da İş Bankası (Doğu Batı Yayınları: 4218 428 61 55) hesap numaralarına yapabilirsiniz. Tüm sayılar için “tüm sayı isteğinde” bulunmanız yeterlidir. İstekte bulunduktan sonra her türlü bilgi için telefonla size ulaşılacaktır.

Abonelik koşullarını nasıl öğrenebilirim?Doğu Batı dergisinin 1 yıllık abonelik bedeli (5 Sayı için) 67.50 tl’dir. Abonelik için abonelik formunu doldurmanız yeterlidir. Aboneliğin teyidi için telefonla sizlere bilgi verilecektir.

Almak istediğim bazı sayılar var. Taksit geçerli mi?6 sayı için iki taksit, 12 sayıya kadar 3 taksit, 12 sayıdan sonra 5 taksit uygulanmakta-dır. Bu işlem için dergi istek formunu doldurmanız yeterlidir.

Gelecek sayıların konularından nasıl haberdar olabilirim?Sitemizdeki “Gelecek Sayı ” bölümünden, gelecek sayıların konularını öğrenebilirsiniz. Son yazı gönderme tarihi ve daha ayrıntılı bilgi için [email protected]’dan bilgi alabilirsiniz.

Derginizde nasıl çalışabilirim?Başvuru için insan kaynakları formunu doldurmanız gerekmektedir.

Ödemeyi hangi hesap numaralarına yapabilirim?İş Bankası: Doğu Batı Yayınları, Yenişehir Şubesi 4218 428 6155 Posta Çeki: Doğu Batı Yayınları, 1910 710

Afişlerinizi nasıl temin edebilirim?Doğu Batı dergisinin afişlerini web sayfamızın afiş istek formundan ya da Doğu Batı yayınları Selanik Cad. 23/8 Kızılay-Ankara adresinden temin edebilirsiniz.

Page 56: Dogu-Batı Broşür 2011 E

56 KİTAP FİYAT LİSTESİMarx ve Hegel Üzerine Çalışmalar Jean Hyppolite ....................................................................................................... 15,00TlHeidegger Editör: Özgür Aktok & Metin Bal ................................................................................................................ 25,00TL Başkası Olarak Kendisi Paul Ricoeur..........................................................................................................................28,00 TLGilles Deleuze Claire Colebrook .................................................................................................................................13,50 TLÖlümcül Hastalık Umutsuzluk Søren Kierkegaard .......................................................................................................11,00 TL Yeni Bilim Giambattista Vico ..................................................................................................................................... 30,00TLWittgenstein ve Dilin Sınırları Pierre Hadot .................................................................................................................. 9,00TL Ludwig Wittgenstein Erken Döneminde Dilin Sınırları ve Felsefe Ali Utku .................................................................. 16,00TLKant’ın Felsefesi Heinz Heimsoeth .............................................................................................................................. 11,00TLFelsefenin Temel Disiplinleri Heinz Heimsoeth ............................................................................................................. 8,50TL Tarih Tasarımı R. G. Collingwood ................................................................................................................................ 17,50TL Tarih Felsefesi Haz. Doğan Özlem - G. Ateşoğlu ....................................................................................................... 13,00TL Alman İdealizmi –Fichte Haz. E. Kılıçarslan - G. Ateşoğlu ........................................................................................ 27,00TL Ahlâkın ve Dinin İki Kaynağı Henri Bergson .............................................................................................................. 16,00TLAydınların İhaneti Julien Benda ................................................................................................................................. 11,00TLKültür Bilimleri ve Kültür Felsefesi Doğan Özlem .................................................................................................... 15,00TLFelsefe ve Doğa Bilimleri Doğan Özlem ..................................................................................................................... 14,00TLFransız Aydınlanma Felsefesi Oskar Ewald ............................................................................................................... 13,50TLDört Adalı Solmaz Zelyüt ............................................................................................................................................. 9.00 TL

Burjuva Werner Sombart .............................................................................................................................................. 24,50TL Oryantalizm: Tartışma Metinleri Editör: Aytaç Yıldız ................................................................................................. 28,50TL Milliyetçilik Kuramları: Eleştirel Bir Bakış Umut Özkırımlı ............................................................................................ 16,50TL Tarihsel Sosyoloji ……. Elisabeth Özdalga ............................................................................................................... 16,50TL Eski Dünyaya Yeni Bir Bakış ……Oğuz Adanır ........................................................................................................... 35,50TLModernleşme: Başkaldırı ve Değişim ….S. N. Eisenstadt .......................................................................................... 14,50TL Orta Doğuda Kültürel Geçişler… Editör: Şerif Mardin ................................................................................................. 23,00TLŞerif Mardin Okumaları Editör: Taşkın Takış ................................................................................................................ 23,00TL Seçkinlerin Yükselişi ve Düşüşü Vilfredo Pareto ........................................................................................................... 8,00TL Franfurt Okulu …..Editör H. Emre Bağce .................................................................................................................... 28,50TLSimülakrlar ve Simülasyon ……Jean Baudrillard ....................................................................................................... 15,50TL Şeytana Satılan Ruh ya da Kötülüğün Egemenliği …..Jean Baudrillard ...................................................................... 15,50TL Sessiz Yığınların Gölgesinde Jean Baudrillard .............................................................................................................. 8,00TL Weber’in Metodolojisi Fritz Ringer ............................................................................................................................... 14,00TLTarih Felsefesinin Problemleri Georg Simmel ............................................................................................................ 9,00TL

Annales Okulu Peter Burke ......................................................................................................................................... 13,00TL Feodal Toplum ….Marc Bloch ..................................................................................................................................... 32,00TLDoğu Batı Makaleler – I ….Halil İnalcık ...................................................................................................................... 24,00TL Doğu Batı Makaleler – II ….Halil İnalcık ..................................................................................................................... 24,00TL Halil İnalcık Armağanı-I- Tarih Araştırmalar .............................................................................................................. 30,00TLEski Türk Toplumu Üzerine İncelemeler …..Ümit Hassan ........................................................................................... 22,00TLOsmanlı Kırsal Hayatı ….Suraiya Faroqhi ................................................................................................................... 13,50TL ABD Tarihi ….Allan Nevins-Henry Steele Commager .................................................................................................. 24,00TL Orada Saat Kaç? ….Serge Gruzinski ........................................................................................................................... 15,00TL Avrupa Eğitim Tarihi …..Kemal Aytaç .......................................................................................................................... 16,00TL

İbn Haldun Metodu ve Siyaset Teorisi Ümit Hassan ................................................................................................... 25,00TL Türkiye’de Devlet Geleneği Metin Heper ..................................................................................................................... 16,50TLTürkiye Sözlüğü Siyaset, Toplum ve Kültür Metin Heper ............................................................................................. 28,00TL

Sosyoloji ve Antropoloji Marcel Mauss ....................................................................................................................... 34,00TL İlkel İnsanda Ruh Anlayışı Lucien Lévy-Bruhl ............................................................................................................... 21,50TL İlkel Toplumlarda Mistik Deneyim ve Simgeler Lucien Lévy-Bruhl ............................................................................... 17,50TL

“Kayıp Zamanın İzinde” Ahmet Hamdi Tanpınar Mehmet Aydın .................................................................................. 16,50TLŞair ve Patron Halil İnalcık ............................................................................................................................................. 8,00TL Saint -Beuve’e Karşı Marcel Proust ............................................................................................................................ 14,00TL Alman Romantizmi Ricarda Huch ................................................................................................................................. 33,00TLGoethe Der Ki … J. Wolfgang Von Goethe .................................................................................................................. 18,00TLSchiller Hazırlayan: Gürsel Aytaç ................................................................................................................................ 14,00TL

Sanat France Farago ..................................................................................................................................................15.00 TL

FELSEFE

SOSYOLOJİ

TARİH

SİYASET BİLİMİ

ANTROPOLOJİ

EDEBİYAT

SANAT

Page 57: Dogu-Batı Broşür 2011 E

57DERGİ FİYAT LİSTESİ1. Devlet .......................................................................................................................................................................13.50 TL2. Doğu Ne? Batı Ne? ...................................................................................................................................................13.50 TL3. “Gericilik” Nedir? ......................................................................................................................................................13.50 TL4. Etik ...........................................................................................................................................................................13.50 TL5. Kamusal Alan ............................................................................................................................................................13.50 TL6. Kaygı ........................................................................................................................................................................13.50 TL7. Akademi ve İktidar ....................................................................................................................................................13.50 TL8. Türk Toplumu ve Gelişme Teorisi ...............................................................................................................................13.50 TL9. Söylem Üstüne Söylem .............................................................................................................................................13.50 TL10. Binyılın Muhasebesi ................................................................................................................................................13.50 TL11. Âraftakiler ...............................................................................................................................................................13.50 TL12. Akademidekiler........................................................................................................................................................13.50 TL13. Hukuk ve Adalet Üstüne ..........................................................................................................................................13.50 TL14. Avrupa ....................................................................................................................................................................13.50 TL15. Popüler Kültür .........................................................................................................................................................13.50 TL16. Geç Aydınlanmanın Erken Aydınları .........................................................................................................................13.50 TL17. Ekonomi .................................................................................................................................................................13.50 TL18. Küreselleşme ..........................................................................................................................................................13.50 TL19. Yeni Düşünce Hareketleri .........................................................................................................................................13.50 TL20. Oryantalizm I ve II ...................................................................................................................................................13.50 TL21. Yeni Devlet Yeni Siyaset...........................................................................................................................................13.50 TL22. Edebiyat Üstüne ......................................................................................................................................................13.50 TL23. Kimlikler..................................................................................................................................................................13.50 TL24. Savaş ve Barış ........................................................................................................................................................13.50 TL25. Gelenek ..................................................................................................................................................................13.50 TL26. Aşk ve Doğu ...........................................................................................................................................................13.50 TL27. Aşk ve Batı .............................................................................................................................................................13.50 TL28. Dün Bugün Yarın: İdeolojiler -I .................................................................................................................................13.50 TL29. Dün Bugün Yarın: İdeolojiler - II ...............................................................................................................................13.50 TL30. Dün Bugün Yarın: İdeolojiler – III ..............................................................................................................................13.50 TL31. Dün Bugün Yarın: İdeolojiler – IV .............................................................................................................................13.50 TL32. Bir Zamanlar Amerika –I ..........................................................................................................................................13.50 TL33. Ortaçağ Aydınlığı.....................................................................................................................................................13.50 TL34. Akdeniz ...................................................................................................................................................................13.50 TL35. Entelektüeller - I ......................................................................................................................................................13.50 TL36. Entelektüeller - II .....................................................................................................................................................13.50 TL37. Entelektüeller - III ....................................................................................................................................................13.50 TL38. Milliyetçilik - I..........................................................................................................................................................13.50 TL39. Milliyetçilik - II .........................................................................................................................................................13.50 TL40. Antik Dünya Bilgeliği ...............................................................................................................................................13.50 TL41. “Medeniyetler Çatışması” ........................................................................................................................................13.50 TL42. Bir Zamanlar Amerika – II ........................................................................................................................................13.50 TL43. Şiddet .....................................................................................................................................................................13.50 TL44. Etnisite....................................................................................................................................................................13.50 TL45. II. Meşrutiyet “100. Yıl” -I .......................................................................................................................................13.50 TL46. II. Meşrutiyet “100. Yıl” -II .......................................................................................................................................13.50 TL47. Cumhuriyetçilik .......................................................................................................................................................13.50 TL48. Kişinin Kendisiyle Savaşı .........................................................................................................................................13.50 TL49. Romalılar - I ............................................................................................................................................................13.50 TL50. Romalılar - II ...........................................................................................................................................................13.50 TL51. Osmanlılar - I ..........................................................................................................................................................13.50 TL52. Osmanlılar - IIV .......................................................................................................................................................13.50 TL53. Osmanlılar - III ........................................................................................................................................................13.50 TL

Page 58: Dogu-Batı Broşür 2011 E

Doğu Batı Yayınları adına sahibi veGenel Yayın Yönetmeni: Taşkın TakışSorumlu Yazı İşleri Müdürü: Erhan AlpsuyuHalkla İlişkiler: Harun Ak

Yayın KuruluHalil İnalcık, E. Fuat Keyman, Mehmet Ali Kılıçbay, Etyen Mahçupyan, Şerif Mardin, Süleyman Seyfi Öğün Doğan Özlem, Ali Yaşar Sarıbay

Danışma KuruluCemal Bâli Akal, Tülin Bumin, Ufuk Coşkun, Nezih Erdoğan,Cem Deveci, Ahmet İnam, Hasan Bülent Kahraman,Yusuf Kaplan, Kurtuluş Kayalı, Nuray Mert,İlber Ortaylı, Ömer Naci Soykan, İlhan Tekeli, Mirze Mehmet Zorbay

Doğu Batı hakemli bir dergidir.

Reklam kabul edilmez.

Doğu Batı Yayınları Selanik Cad. 23/8 Kızılay/ANKARATel: 425 68 64 / 425 68 65Faks: 0 (312) 425 68 64e-mail:[email protected]

Page 59: Dogu-Batı Broşür 2011 E

59

Page 60: Dogu-Batı Broşür 2011 E

60

Doğu Batı Yayınları

Selanik Cad. 23/8 Kızılay/ANKARA

Tel: 0(312) 425 68 64 / 425 68 65 Fax: 0(312) 425 68 65

e-mail: [email protected]

www.dogubati.com