Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi, Sayı: 3, 2014, Sayfa: 9-21.Xelqara Uyğur Tetqiqati Jornali, San: 3, 2014, Sehipe: 9-21.International Journal of Uyghur Studies, Volume: 3, 2014, Page: 9-21.
9
HOCA CAHAN ARŞÎ VE DİVANINDAN BİR MESNEVİSİTuncay BÜLBÜL*
ÖZETAnadolu coğrafyasına uzak bir bölgede bulunan Doğu Türkistan toprakları, tarih
boyunca Türk kültürünün ve edebiyatının şekillendiği ve geliştiği önemli merkezlerden biriolmuştur. Uygur Türklerinin yaşadığı bu coğrafyada gerek “halk edebiyatı” gerekse “klasikTürk edebiyatı” alanında birçok şair yetişmiş ve bu şairler sayısız eser kaleme almışlardır. Bubölgede yetişmiş klasik Türk edebiyatı şairlerinden biri de Hoca Cahan Arşî’dir. 17. yüzyıldayaşamış olan Arşî, dönemin İslam kültür merkezlerinden olan Buhara ve Semerkand gibiönemli şehirlerde ve çeşitli edebî meclislerde bulunmuş, Arapça ve Farsçayı iyi derecedeöğrenmiştir. Müderris olması sebebiyle de tasavvufla yakinen ilgilenmiş, bu konudaki düşünceve bilgisini şiirlerinde işlemiştir.
Bu çalışmada, ilk olarak 17. yüzyılda yaşamış bir Uygur Türkü olan Hoca CahanArşî’nin hayatı, sanatı ve eserleri hakkında ana hatlarıyla bilgi verildikten sonra onunDîvânında yer alan 76 beyitlik mesnevisi üzerinde durulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Uygur Türkleri, Doğu Türkistan, Klasik Türk Edebiyatı, HocaCahan Arşî, Mesnevi.
HOCA CAHAN ARŞİ AND A MASNAVI FROM HIS DEWAN
ABSTRACTEast Turkestan lands, far away from Anatolian geography, has been an important centre
where Turkish culture and literature taken form and developed throughout the history. In thisgeography where Uighur Turks live, not only in the field of "folk-literature" but also in thefield of" Classical Turkish Literature "many poets grew up and wrote numerous master piecesthere. One of those Classical Turkish Literature poets is Arşi. Arşi, who lived in the 17thcentury, visited cities like Buhara and Semerkand which were Islamic Culture Centres of thatperiod, attended various literary councils, and learned fluent Arabic and Persian. As he was amudarris, he was closely interested in Sufism, and his thoughts and knowledge on this subjectwere treated in the poems.
In this study, firstly the life, arts and works of Hoca Cahan Arşi, who was an UygurTurk lived in the 17th century, will be outlined, and then a 76 - couplet Masnavi from hisdewan will be dwelled on.
Keywords: Uighur Turks, East Turkestan, Classical Turkish Literature, Hoca CahanArşi, Masnavi.
* Doç. Dr., Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Nevşehir-TÜRKİYE, E-posta: [email protected].
TUNCAY BÜLBÜL
10
Türklerin İslâm dinini kabul etmeleri sadece din değişikliği bağlamında kalmamış, bu yenidinle birlikte hayatın her şubesinde yeni bir medeniyet algısı oluşmuştur. Bir toplumda gerçekleşenen küçük değişikliklerden doğrudan etkilenen edebiyatta da bu yeni medeniyet algısının etkileriköklü olarak kendini göstermiş, Arap ve Fars edebiyatı kaynaklı olmak üzere klasik Türk edebiyatıortaya çıkmıştır.
Klasik Türk edebiyatının yayılım sahası Orta Asya’dan başlayıp Balkanlara uzanan Türkgöçleri vasıtasıyla geniş bir coğrafyayı etkilemiştir. Çok geniş bir coğrafyaya yayılmakla birlikteklasik Türk edebiyatının iki büyük kolu dikkati çekmektedir. Bunlardan ilki Anadolu sahası Türkedebiyatıdır ki özellikle Osmanlı Devleti’nin güçlü bir devlet yapısıyla ortaya çıkmasından sonrabüyük gelişme kaydetmiştir. 16. yüzyıl Anadolu sahası klasik Türk edebiyatı için altın çağlarınbaşlangıcı olmuş, art arda yetişen güçlü şairler elinde kendine has özellikler kazanmıştır.
Diğer taraftan, 15. yüzyılda Çağatay sahasında bir edebî yazı dili oluşmuş ve Ali ŞirNevâî’yle birlikte bu saha büyük bir inkişaf sürecine girmiştir. Ali Şir Nevâî bu sahada eser vermişhemen hemen tüm şairleri etkilemiştir. Çağatay sahası Türk edebiyatı da coğrafî bakımdan oldukçageniş bir alanı etkisine almıştır. Çağatay sahası Türk edebiyatının etki alanına giren coğrafyalardanbirisi de Uygur Türklerinin yaşadığı coğrafyadır. Bu coğrafyada pek çok edip ve şair yetişmiş, buşairlerin ortaya koyduğu eserler vasıtasıyla Çağatay Türkçesi edebî dil olarak ciddi bir gelişimsürecine sahne olmuştur. 20. yüzyıl başlarına kadar devam eden Çağatay edebî yazı dili budönemden sonra yerini Özbek Türkçesi, Yeni Uygur Türkçesi gibi edebî yazı dillerine bırakmıştır.18. Yüzyılda yaşayıp Çağatay edebî yazı diliyle eserler vermiş olan Uygur Türklerinden birisi deArşî mahlasını kullanan Hoca Cahan’dır.
1. Hoca Cahan ArşîArşî 1685 yılında Danyal Hoca’nın büyük oğlu olarak Kokant’ta dünyaya geldi.
Şairliğinin yanında dinî-siyasî bir kişiliğe sahip olmasından dolayı oldukça çalkantılı ve hareketlibir yaşam sürdü.
Kalmuklar, Uygur bölgesine hâkim olduktan sonra bölgeyi yöneten hocaları, aileleri ilebirlikte rehin olarak 1716 yılında başkentleri İli’ye götürmüşlerdir. Hocalar, 3 yıl esaret altındayaşadıktan sonra, Kalmuklara karşı beliren Çin ve Rus tehdidi dolayısıyla tekrar bölgelerinegönderilmişlerdir. Ancak Danyal Hoca’nın büyük oğlu olan Arşî, babasının muhtemel bir isyanakalkışma endişesine karşılık İli’de rehin olarak kalmaya devam etmiştir. 1735 yılında babasınınölümüne kadar 14 yıl tutsak yaşayan Arşî, babasının ölümünden sonra Yarkent’e idareci olarakgönderilmiştir. 1756 yılında tüm ailesiyle birlikte Aktağlı Burhaneddin Hoca tarafından katledilenekadar Yarkent’i adaletle yönetmeye çalışmış, çeşitli imar faaliyetlerinde bulunmuştur1.
Yarkent’in sahip olduğu bilim ve kültür atmosferini iyi değerlendiren Arşî, burada Arapçave Farsçayı iyi derecede öğrenmiş, Buhara ve Semerkand gibi devrin kültür merkezlerinde bulunanedebî meclislerde bulunmuştur. Hoca Cahan Arşî, Yarkent’i yönettiği sırada buradaki bilimselgelişmenin önünü açmaya çalışmış ve Ak Medrese adında bir medrese kurulmasını sağlamıştır.Hâmûş Ahun Yarkendî, Muhammed Sıddık Zelilî, Hoca Sıddık Futuhî, Mir Abiddin Ahundî gibidevrin âlim ve şairlerini etrafında toplayan Arşî, bölgenin bir kültür merkezi olmasına çalışmıştır.Arşî, etrafına topladığı bu âlim ve şairleri, eser üretmeleri için teşvik etmiştir. Bu teşvik ve telkinlersonucunda Hâmûş Ahun Yarkendî tarafından Firdevsî’nin Şehnamesi mensur olarak Uygur
1 Mehemmet Tursun Bahavidin, Divan-ı Arşî, Şincan Halk Neşriyati, Ürümçi 1995, s. 1-6; Uyğur Edebiyat Tarihi, 2.Cilt, Milletler Neşriyatı, Pekin 2006, s. 629; Ğeyretcan Osman, Uyğur Kilassik Edebiyati Kiskiçe Tarihi, 2. Cilt,Ürümçi 1996, s. 380; Tuncay Bülbül, “Uygur Türklerinin Yaşadığı Coğrafyada Klasik Türk Edebiyatı Geleneği veHoca Cahan Arşî”, 11. Uluslararası Türk Dünyası Sosyal Bilimler Kongresi Bildiri Kitabı, 10-16 Haziran 2013,Kırgızistan 2013, s. 768.
Hoca Cahan Arşî ve Divanından Bir Mesnevisi
11
Türkçesine tercüme edilmiştir. Diğer taraftan Siyer-i Şerif isimli başka bir hacimli eser de budönemde Uygur Türkçesine kazandırılmış eserlerdendir2.
2. DivanıHoca Cahan Arşî’nin, edebî faaliyetlerine ne zaman ve nerede başladığı, kaç tane eser
verdiği belli değildir. Onun sadece Arşî mahlasıyla kaleme aldığı bir divan elde bulunmaktadır.
Divan 11 satırda 61 varaktır. 12,5x21 cm’dir. Divanın sonunda Hoca Cahan’ın oğlu HocaSıddık Fütuhî’nin gazelleri yer almaktadır. Yazmanın istinsah tarihi belli değildir. Ancak eserin,günümüz Uygur harfleriyle metnini hazırlayan Mehemmet Tursun Bahavidin bu yazmanın en eskinüsha olduğu kanısındadır. Araştırmacı, yaptığı inceleme sonucunda diğer üç nüshanın bunüshadan çoğaltıldığı izlenimini edindiğini belirtmektedir.
Divanın bu el yazma nüshasında Arşî’nin 90 gazeli yer almaktadır. Ayrıca divan 8 rubai, 1saki-name, 6 muhammes, 2 müsemmen, 3 muhabbet-name ve 1 müstezat içermektedir. Divanabakılarak Arşî’nin gerek aruz ve gerekse şiir tekniği açısından oldukça başarılı bir şair olduğusöylenebilir.
Arşî’nin şiirleri mazmunlarının derinliği, tefekkür ve hayal gücü, lirik hassasiyeti ve akıcıdili ile zengin bir yapıya sahiptir. Realist bir şair olan Arşî’nin vatanperver ve idealist karakteri,çalkantılı hayatına dair olaylar şiirlerine de yansımıştır.
3. MesneviArşî’nin divanında bir adet 76 beyitlik bir mesnevi bulunmaktadır. Mesnevi içerik olarak
çoğunlukla aşktan, sevgiliden, aşkın verdiği ıztıraplardan bahsetmektedir. Aslında şiir, konubakımında gazele benzemektedir.
Bu çalışmaya konu edilen mesnevi metni Mehemmet Tursun Bahavidin’in 1995 yılındaUrumçi’de Şincan Halk Neşriyatı’ndan yayımladığı Divan-ı Arşî adlı eserden alınmıştır. Divan-ıArşî yeni Uygur harfleriyle neşredilmiştir. Eserin sonunda Şincan Otonom Bölge Müzesi’ndebulunan el yazması metnin tıpkıbasımı bulunmaktadır. Çalışmaya konu edilen mesnevi metni butıpkıbasım esas alınarak hazırlanmış, yeni Uygur harfleriyle basılan kısımdan ise kontrolüyapılmıştır. Mesnevi metni bu neşrin 143-151 (yeni Uygur harfli şekli) ve 287-294 (tıpkıbasımı)sayfaları arasında bulunmaktadır. Ayrıca mesnevinin çeviri yazısı yapıldıktan sonra TürkiyeTürkçesine aktarımı da her beyit sonunda verilmiştir. Tıpkıbasımda olmayıp yeni Uygur harflikısımda olan ifadeler köşeli parantez içinde gösterilmiştir.
1 Ey şūħ-ı sitem-ger-i perįzād
Her dem ķılurem besį sini yād
Ey peri sıfatlı, sitemkâr sevgili, seni her an defalarca anarım.
2 Yādıñda besį ħarāb oldum
ǾIşķıñ otıda kebāb boldum
Seni hatırladıkça harap oluyorum. Aşkının ateşinde yanıp tutuşuyorum.
2 Mehemmet Tursun Bahavidin, age, s. 1-6; Uyğur Edebiyat Tarihi, s. 629; Ğeyretcan Osman, age, s. 380; TuncayBülbül, age, s. 768.
TUNCAY BÜLBÜL
12
3 ǾIşķ içre gehį zār nā-tevān men
Ferhād ile çünki tev-emān men
Ben aşk içinde zaman zaman inleyen bîçâreyim. Çünkü ben Ferhat ile ikizim.
4 Ey cümle śanemler şāhı sinsin
Maĥbūblanıñ penāhı sinsin
Ey, cümle güzellerin padişahı sensin; bütün sevgililerin sığınağı sensin.
5 Ĥüsnüñdin irür cihānda yüz şūr
Şermende bihişt-ārā barı ĥūr
Güzelliğinden bütün âleme velvele erişir. Cenneti süsleyen bütün hûrîler (senin güzelliğininyanında) utanırlar.
6 Sin ay perįler aħteriñdur
Rıżvān ile ĥūr çākeriñdur
Sen aysın, periler ise senin yıldızındır. Rıdvan ile hûrîler kölendir.
7 “Ve’ş-şemsi” yüzüñ fesānesidur
“Ve’l-leyli” saçıñ nişānesidur
“Ve’ş-şemsi” ayeti senin yüzünün efsanesidir. “Ve’l-leyli” ayeti saçının nişanesidir (Burada ŞemsSuresi’nin birinci ve dördüncü ayetlerinden iktibas yapılmıştır. Birinci ayette güneşin aydınlığıüzerine yemin edilirken dördüncü ayette ise gecenin karanlığı üzerine yemin edilmektedir. Şairburada, bir anlamda, sevgilinin, güneşe benzettiği yüzü üzerine ve geceye benzettiği saçı üzerineyemin etmektedir).
8 Zülfüñdin irür köñülde yüz bend
Cān dāġı irür köñülge peyvend
Senin saçlarından gönle yüz düğüm vurulur. Candaki dağ gönle (imdat için) yetişir.
9 Ger iyler iseñ anı perįşān
Tartar bu köñül hücūmı her yan
Eğer, sen onu perįşān eylersen (saçlarını dağıtırsan), bu gönül her tarafa hücum eder.
10 Müjgānıñ itip köñülni pāre
Ķaşıñda daġı hem ikki pāre
Kirpiklerin gönlü parça parça eder; kaşın dahi (beni) iki parça kılar.
Hoca Cahan Arşî ve Divanından Bir Mesnevisi
13
11 Ol bir uruban köñülge yüz nįş
Bu bir boluban daġı cefā-kįş
O, bir kez vurunca, gönlüme yüz iğne vurulmuş gibi olur; bu, bir kez dahi olsa (bana) cefa verir.
12 Közüñ közüme çü şuǾle sızdı
Közüm köyüben Fıraŧ aķızdı
Gözün gözüme (değince) ateş düştü. Gözüm yanınca Fırat nehri coştu.
13 Tar aġzıñ eylesem tevehhüm
Özüm körerem cihān-ārā güm
Senin dar ağzını düşünsem kendimi cihanda kaybederim.
14 LaǾliñ ki açıldı sözge çün gül
ǾĀrį çü nevādın öldi bülbül
Dudakların konuşmak için açıldığında gül utancından, bülbül ise şakımaktan öldü.
15 Yādımġa kirer nefesleriñ gāh
Tartar ma firaķdın [yüz] tümen āh
Nefeslerin zaman zaman aklıma düşer. (Gönül) ayrılığın getirdiği yüz bin âha dayanabilir mi?
16 Ķaddiñdu miŝāl-i serv-i āzād
Gül-desteǿi yā nihāl-i şimşād
Senin boyun başıboş servi, gül-deste ya da şimşâd fidanı gibidir.
17 Nāzük biliñ er ħayāl ķılġum
Cān riştesiġa miŝāl ķılġum
Eğer nazik belini hayal edersem (onu) can ipliğine benzetirim.
18 Ķılsañ meger ey ħırām cānım
Meyl itküsi çıķķalı revānım
Ey (sevgili), sen bana doğru salınarak gelsen, senin bu meylinin etkisiyle canım çıkacak gibi olur.
19 Pençeñni körer isem be-nāgāh
Ķılġumdu ħayāl-i zātu’llāh
Senin pençeni ansızın görürsem, bu, Allah’ın zatının hayali olmaz mı?
TUNCAY BÜLBÜL
14
20 ǾUryān ķılġan putuñnı her şām
Farż iyledim anı nuķre-i ħām
Her akşam güzelliğini üryan ettiğinde onu işlenmemiş ham gümüş farz ederim.
21 Keydiñ neçe kün libās-ı gülgūn
Andın biri közler oldı pür-ħūn
Gül renkli elbise giydiğin günden beri gözlerim kanla doldu.
22 Sindek yine yoķdur nāzenįnį
Ħorşįd-liķā vü meh-cebįnį
Senin gibi nazlı, güneş yüzlü ve ay alınlı yoktur.
23 Ħoş işve-nümā vü dil-rübāsin
Ammā nedinki bį-vefāsin
Hoş işvelisin ve gönül alansın ama ne yapalım ki vefasızsın!
24 Vaślıñ ŧamaǾıda zārdur men
Ser-keşte-i bį-ķarārdur men
Sana kavuşma arzusuyla inliyorum. (Bu yolda) ben kararsız bir serkeşim.
25 ǾIşķıñ bile gerçi müttehem men
Vaślıñdın hemįşe bį-behem men
Gerçi ben aşkın ile suçluyum, vuslatından daima yoksunum.
26 Maĥrūm-ı cemāl neççe ķılġuñ
Nevmįd-i viśāl neççe ķılġuñ
Cemalinden ne zamana kadar mahrum bırakacaksın? Kavuşma ümidini ne zaman vereceksin?
27 Ġayrıñ köñül içre yoķ durur vāh
Belkim yādıñda bulsa va’llāh
Gönlümde senden başka kimse yoktur. Eğer senin hatrında başkası varsa eyvâh!
Hoca Cahan Arşî ve Divanından Bir Mesnevisi
15
28 Ger dirse diseñ ki bį-nevā men
Zülfüñ girihiġa mübtelā men
Eğer sen çaresizim dersen, ben saçlarının düğümüne mübtelayım.
29 Her çend tiliñda mübtelāsin
Köñlüñde raķįbġa āşnāsin
Sen her ne kadar dilinle mütelayım desen de gönlünde rakiple birliktesin.
30 Bu sözdin iterme köksüme çāk
Örterme cānımnı miŝl-i ħāşāk
Bu sözle göğsümü parçalama! Canımı çer-çöpe döndürme!
31 Munça nige iylediñ dil-fikār
Yoķtur yine sin kebi sitemkār
Niçin bu kadar gönül yaraladın? Yine senin gibi sitemkar yoktur.
32 Kimge aytay bu mācerānı
Köñlümdaġı dāġ ile yaranı
Bu macerayı, gönlümdeki dağları ve yaraları kime diyeyim?
33 Yā Rab nige munça zār ķıldıñ
ǾIşķ içre zebūn-ı ħār ķıldıñ
Ya Rab! Beni aşk içinde böyle çaresiz bir şekilde neden bu kadar inletiyorsun?
34 Her neççe bolup yürür isem zār
Hālimni bilmeydur ol sitemkār
Ben ne kadar inlesem de o sitemkâr halimi bilmez.
35 Her [çend] işitmesem melāmet
Cānımġa yiter tümen ĥalāvet
Her ne kadar azar işitmesem de bu bana lezzet gibi gelir.
TUNCAY BÜLBÜL
16
36 Derd ile firāķdur siriştim
Mihr ile vefādu ser-neviştim
Benim tabiatımda derd ve ayrılık vardır. Sevgi ve vefa ise alın yazımdır.
37 Hecr ile ħarāb firķatiñdin
Maħmūr-ı şarāb-ı şefķatiñdin
Senden ayrı olduğum için harabım. Şefkat şarabının mahmuruyum.
38 ǾArşį’ni unutma gāh yād it
Vaślıñ meyi birle belki şād it
Arşî’yi unutma, bazen (onu) yad et. Vuslat şarabı ile onu mutlu et.
39 Ol nevǾ içip bulay anı mest
Aldımda toķuz felek bolup pest
Öyle içelim ki onu sarhoş bulalım. Dokuz feleği nezdimizde alçak kılalım.
40 Andaġ unutay ikki cihānnı
Ni ikki cihānnı belki cānnı
İki cihanı öyle unutalım, ne iki cihanı belki canımızı unutalım.
41 Yüz cān irür er niŝār bolsun
Mühümi laǾl-i yār bolsun
(Uğruna) yüzlerce can saçılsın. (Bunlardan) daha önemlisi sevgilinin dudakları olsun.
****
42 İnşā ķıluram fesāne-i Ǿışķ
Ol nevǾ diben nişāne-i Ǿışķ
Aşk efsanesini yazıyorum. Bu şekilde söylediklerim aşkın nişânesidir.
43 ǾĀlemġa tilimdin ot saçılsun
ǾĀlem ili köñliñe yaķılsun
Bütün âleme dilimden ateş saçılsın. Bütün âlem şehirleri senin gönlüne yakılsın, yıkılsın.
Hoca Cahan Arşî ve Divanından Bir Mesnevisi
17
44 Elķāb kilip ezelden hem Ǿışķ
İl źikri bolup ebedden hem Ǿışķ
Aşk bana ezelden lakap olmuştur. Aşk ebedden bana yurt olmuştur.
45 ǾAynıdur anıñ çü Ǿaynı eflāk
Örter barı Ǿālem ehlini pāk
(Aşk kelimesinin) ayn’ı feleklerin gözüdür. Bütün âlem ehlini tamamen kaplar (görür).
46 Şįnı nikim erre-i cefādur
Üç noķŧası anıñ üç belādur
(Aşk kelimesinin) şįn’ı sanki cefa testeresidir. Onun üç noktası üç beladır.
47 Ķāfı keliban çü kūh-ı enbūh
Enbūh ne maǾnį kūh-ı endūh
(Aşk kelimesinin) kâf’ı ise sanki kalabalık bir dağdır. Kalabalık ne demek sanki dert dağıdır.
48 Üstideki iki noķŧa iki zāġ
Yoķ zāġ köñüllerge iki dāġ
(Aşk kelimesindeki kaf harfinin) üstündeki iki nokta iki kargadır. Hayır karga değil onlar gönüllereiki dâğdır.
49 Āvāzesi pür bolup cihānġa
Vaśfı daġı sıġmayın beyānġa
Sesi bütün cihanı doldurur. Vasfı dahi hiç bir söze sığmaz.
50 Derd içre köñül ħarāb andın
Cānnıñ daġı ıżŧırābı andın
Gönül onun elinden dertlidir. Canın dahi ıztırabı ondandır.
51 Andın irür ehl-i dil fiġānı
Belkim barı mihri ķozġalanı
Gönül ehlinin feryadı, belki bütün sevgi isyanı ondandır
52 ǾIşķ ehliġa derd-i āh andın
MaǾşūķġa Ǿizz ü cāh andın
Aşk ehlinin bütün âh derdi ondandır. Sevgilinin bütün izzeti ondandır.
TUNCAY BÜLBÜL
18
53 Birini iylep Ǿazįz ü ħurrem
Birini aña zār nā-tevān hem
Birini aziz ve şen eyler. Birini zayıf bir feryatkeş eyler.
54 Bir kimsege birni Ǿāşıķ eylep
ǾIşķ içre atını sādıķ eylep
Bir kimseyi bir kimseye âşık eder. Onun adını aşk içinde sâdık eyler.
55 Birni yasap āfet-i zamān hem
Birige naśįb itip fiġān hem
Birini zamanın âfeti yapar, birine feryat nasip eder.
56 Birde körünüp büt-i perį-veş
Zāhir yine birde bir belā-keş
Birinde peri gibi güzel görünür. Birinde bir belâkeş ortaya çıkar.
57 Her ikige şįve Ǿışķ-bāzį
Nāzį vü eger biri niyāzį
Her ikisinde işve bir aşk oyunudur. Birisinde naz vardır, birisinde niyaz.
58 ŞemǾ içre gehį açıldurup gül
Pervāneni köydürüp çü bülbül
Bazen mum içinde bir gül açar, bülbül pervane gibi yanar.
59 ǾIşķ otıġa birni köydürüp pāk
MaǾşūķını eyleban ŧarab-nāk
Birini (âşığı) aşk ateşinde yakarken sevgiliyi bahtiyar eyler.
60 Bülbülġa naśįb itip hem efġān
Gül baġrını hem ķılur imiş ķan
Bülbüle feryat nasip eder, gül bağrını ise kan eder.
61 Āşıķġa heme vefā ķılup ħūy
MaǾşūķını eyleban cefā-cūy
Âşığa vefa, ma’şûka cefa vermek huydur.
Hoca Cahan Arşî ve Divanından Bir Mesnevisi
19
62 Geh ĥirķat u geh muĥarrıķ irmiş
Geh hāriķ u gāh muĥarrıķ irmiş
Bazen yanma (yanmanın kendisi), bazen çok yakıcı imiş. Bazen yakan, bazen çok yakan imiş.
63 Yüzüñde gāhį cilve eylep
Közler kebi gāhį şįve eylep
Bazen yüzünde cilve belirir. Bazen gözler gibi işveler yapar.
64 Ķaş śūretide bolup nümāyān
İl köñlin iter besi hirāsān
Kaşları yüzünde belirdiğinde herkesin gönlünü korkutur.
65 Geh leb boluban gehį tebessüm
Andaķ ħıred ehlini ķılur güm
Kimi zaman dudaklarında tebessüm belirdiğinde akıl ehlinin akılını alır.
66 Geh ķāmet olup ħırām eyler
ǾĮş ehlige besi ĥarām eyler
Bazen endamı salındığında eğlence ehline (eğlenceyi) haram eder.
67 Saç sünbüliġa gehį sipip ūd
Örletkeli il nihādıdın dūd
Bazen saçının sünbülüne ud ağacı takarak herkesin tabiatını duman gibi yükseltir.
68 Ħaŧ üzre bolup gehį semen-sāy
Mātemlik iterge Ǿışķ ilin, vāy
Bazen hat üzerinde yaseminler olur. Eyvâh! Bu aşk ilini mateme büründürür.
69 Kirpik nedinki belki bolup nįş
İl köñlini her dem etkeli rįş
Buna nasıl kirpik diyelim, bu belki bir iğnedir. Herkesin gönlünü her dem delik deşik eder.
70 Maķśad hemedin cefā aşurmaķ
Her nevǾi ķılup belā aşurmaķ
Maksat hepsinden cefa aşırmaktır. Her şeyi yapıp bela aşırmaktır.
TUNCAY BÜLBÜL
20
71 ǾIşķ [ehli] barını ġāret etkey
Ġāret ilige işāret etkey
Aşk ehli herşeyi yağmalayacak. Yağma ülkesine işaret edecek.
72 El-ķıśśa, bolup maña füsūn-sāz
Her dem meni eyledi nevā-sāz
Velhasıl beni büyüleyip her daim beni söyleyici etti.
73 Özlükdin emes idi bu rāhım
ǾIşķ aldı velįkin iħtiyārım
Bu yol aslında benim yolum değildi. Ama benim irademi aşk elimden aldı.
74 Śaldı meni bu ġam içre nā-çār
Ġam ħayli ara ķılıp nümūdār
Beni bu dert içinde çaresiz kıldı. Gam atı beni âşikâr etti.
75 Ġam kim didi, ol siniñ ġamıñdur
Sin kim yoķ iseñ bu ġam nedindur
Gam, o (sevgili) senin gamındır dedi. Sen yoksan bu gam nedendir?
76 Bu vechidin iyledim neçe Ǿarż
Boldı maña Ǿarż itme kim farż
Bu şekilde (halimi) arz ettim. (Çünkü) arz etmek bana farz oldu.
Hoca Cahan Arşî ve Divanından Bir Mesnevisi
21
KAYNAKLAR BAHAVİDİN Mehemmet Tursun, Divan-ı Arşî, Şincan Halk Neşriyati, Şincan 1995.
BÜLBÜL Tuncay, “Uygur Türklerinin Yaşadığı Coğrafyada Klasik Türk EdebiyatıGeleneği ve Hoca Cahan Arşî”, 11. Uluslararası Türk Dünyası Sosyal BilimlerKongresi Bildiri Kitabı, 10-16 Haziran 2013, Kırgızistan 2013, s. 767-772.
ERASLAN Kemal, Mevlânâ Sekkâkî Divanı, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1999.
GENÇ Reşat, Karahanlı Devlet Teşkilatı, Ankara 1995.
KARAAĞAÇ Günay, Lutfî Divanı (Giriş-Metin-Dizin-Tıpkıbasım), Türk Dil KurumuYayınları, Ankara 1997.
NECİPOVİÇ NECİP Emir, Yeni Uygur Türkçesi Sözlüğü, (Çev: İklil Kurban), Türk DilKurumu Yayınları, Ankara 1995.
OSMAN Ğeyretcan, Uyğur Kilassik Edebiyati Kiskiçe Tarihi, 2. Cilt, Ürümçi 1996.
TUĞ Kadir, Doğu Türkistan’da Hocalar Dönemi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bişkek 2004.
Uyğur Edebiyat Tarihi, 2. Cilt, Milletler Neşriyati, Pekin 2006.
Uyğurların Kedimki Edebiyatı, 2. Cilt, Şincan Maarif Neşriyati, Ürümçi 1996.