Download - İlmi Araştırma Dergisi'nin Mayıs 2011
�LM� ARAŞTIRMA -Mayıs 2011-
YYayın Türü: Yaygın / Araştırma Yayıncılık adına imtiyaz sahibi: Bedri Edis Yılmaz,
Adres: Kayışdağı Mah. Değirmen Sok. No: 3 Ataşehir - �stanbul
Sorumlu Yazı �şleri Müdürü: Fatih Hikmet Müftüoğlu,
Adres: Kayışdağı Mah. Değirmen Sok. No: 3 Ataşehir - �stanbul
Yönetim Adresi: Araştırma Yayıncılık, Kayışdağı Mah. Değirmen Sok. No: 3
Ataşehir - �stanbul Tel: 0 216 660 00 59 Fax: 0 216 660 16 85 Abonelik Tel: 0216 4444441 Matbaa: Seçil Ofset, 100 Yıl Mahallesi MAS-S�T
Matbaacılar Sitesi, 4. Cadde No: 77 Bağcılar-�stanbul
Tel: (0 212) 629 06 15 Baskı Yeri ve Tarihi: �stanbul, 27.04.2011
KAPAK KONUSU
Allah Barışı SeverBarış En Güzel,
Hz. Mehdi (a.s.)’ınŞahsında Tecelli Edecektir
Gün cel
Bir Ayet
Bir Açıklama
İnsanın Kendine
Konduramadığı
Bir Tavır Bozukluğu:
Gaddarlık
Kısa Kısa...
“Muhalefet Ruhu”ndan
Sakınmanın Önemi:
Uyumlu Olmak, Güzel
Bir Mümin Alameti ve
Önemli Bir Sevgi
Vesilesidir
Mümin Güzel
Ahlakından Dolayı,
Dualarında Kendisi İçin
İstediği Her Şeyi,
Kardeşleri İçin de İster
2
29
30
36
52
60
4
Her An Herşeyi
Yapan Allah’tır
Şeytan, İnsanın En Tehlikeli
Düşmanıdır. Ancak Şeytanı
Etkisiz Hale Getirmek de
Mümin İçin Çok Kolaydır.
46 KURAN AHLAKI
40
14
Allah’ın Sizin İçinYarattığı SürprizGüzellikleri FarkEdebiliyor musunuz?
Kıyamet Alametlerinden
“Güneş’in Batıdan Doğuşu” Yaklaşıyor!
20
İlmi Araştırma, Mayıs 20112
Moğolistan’ın iç kesimlerinde araştırmacılar şimdiyedek kayıtlara geçen en büyük örümcek fosilini buldular.
“Golden orb weaver” cinsi dişi örümcek bundan 165milyon yıl önce yaşamış. Günümüzde de hala yaşayan buörümcek türü ördüğü devasa, altın renkte ağlarla tanını-yor. Fosilin vücudunun çok büyük olmadığı ancak bacak-larıyla beraber 15 cm uzunluğa ulaştığı belirtiliyor.
Hala dünyanın farklı tropik ve yarı tropik kısımlarındayaşayan Nephila türü örümceklerin türdeşi olan örümceğeNephila jurassica adını veren araştırmacılar, elde ettikleribulguları Biology Letters dergisine anlattılar.
Volkanik kül içinde tüm detaylarıyla mükemmel korun-muş halde bulunan fosil araştırmacıları oldukça heyecan-landırdı. Bundan önce Nephila türüne ait bulunan en eskifosil 35 milyon yaşındaydı.
www.ntvmsnbc.com
İsviçre’deki Paul-Scherrer Enstitüsü (PSI)bilim insanları ABD’li ve İngiliz araştırmacı-larla birlikte, görme yetisinintemel yapısını çözdüler.
Görme yetisi son derecekompleks bir süreçtir. Gözedüşen ışık, çok sayıda kimya-sal reaksiyonlarla beyne ile-tildikten sonra bilince ulaşır.Bu sürecin en başında göz-deki asıl ışık sensörü olan ro-dopsin proteini yer alır.Rodopsin molekülleri, ağ tabakada, kötü ışıkkoşullarında görmeden sorumlu olan çubuk-
larda bulunur. Rodopsinin üzerine ışık düştü-ğünde, biçimi, üzerine başka bir molekül ya-
pışacak şekilde değişir. Bukenetlenme görme süreçle-rini harekete geçirmektedir.
Üzerine ışık düşmeyenrodopsinin neye benzediğiuzun bir süredir biliniyordu.Ancak değişen ve etkinleşenmolekül üzerine yıllardanbu yana sürekli çalışmalaryapılmaktadır. Bu durum,
rodopsinin bir an önce ışığa duyarlı haline geridönmesi gerektiğinden normalde son derece
En büyük örümcek fosili bulundu
Görme Yetisinin Temel Yapısı Çözüldü
Moğolistan'da bulunan örümcek fosilitam 165 milyon yaşında
www.ilmiarastirma.net 3
kısa sürelidir. PSI’de Jörg Standfuss ve arkadaş-ları, çalışmalarında rodopsini, etkin biçimidaha uzun süre kalıcı olacakşekilde değiştirdiler. Bu bilgisayesinde görme sürecininmoleküler zeminde tam olarakne şekilde gerçekleştiği açıkla-nabiliyor.
Bu bilgiler şimdi, yaygıngöz hastalığı olan Retinitis Pig-mentosa’yı ayrıntılı bir şekildeincelemek için kullanılıyor. Bu ağ tabaka bo-zukluğunda rodopsin genelde değişmiştir.
Bilim adamları, şimdi bu değişimi ayrıntılıbir şekilde inceleyerek bunu önleyebilecek çö-
zümler bulmaya çalışmakta-dırlar. Rodopsinin yapısı,insanda bulunan 800’ü aşkınbenzer molekülün anlaşıl-masına da yardımcı olabile-cektir. Bu moleküllerin çoğuışığa tepki göstermek yerinekoku alma gibi uyarımlarınalgılanmasından veya hor-
monların çalıştırılmasından sorumludur.
www.durushaber.com
www.biyomimetik.net
En tehlikeli beyin kanseri türlerinden 'gli-oblastoma'ya yol açan 3 gen tanımlandı.
ABD’deki Ulusal Kanser Enstitüsü (NCI)ile Ulusal Sağlık Enstitüleri’nin (NIH) finanseettiği Kanser Genom Atlası (TCGA) ProjesiAraştırma Ağı bünyesindeki bilim adamları,beyine hızla yayılan glioblastoma (GBM) tü-mörünün 3 genini tanımlamayı başardı.NIH’ten yapılan açıklamaya göre, dahaönce sinir tümörü neurofibromatosise yolaçtığı bilinen NF1, göğüs kanseri ile bağlan-tılı olduğu sanılan ERBB2 ve pek çok kanseritetiklediği düşünülen PIK3R1 genlerininbeyin kanserine neden olduklarıbelirlendi. 601 farklı genin ince-lendiği araştırma, 206 kanserhastasının TCGA’ya bağışladık-
ları DNA’lar üzerinde yapıldı. Aynı sıralardaABD’deki Johns Hopkins Üniversitesi’nde deyürütülen paralel bir araştırmada, 22 GBMtümöründe aynı sonuçlara ulaşıldı.
TCGA’daki bilim adamları, araştırma so-nuçlarının, kanser tedavilerinin geliştirilme-sine ve her genin ayrı ayrı incelenmesinekatkıda bulunacağını bildirdiler. NCI direk-törü John E. Niederhuber, analizleri saye-sinde artık kanser hakkındaki daha karmaşıksorulara hayat kurtaran cevaplar verebile-ceklerini kaydetti. Erişkinlerde en sık rastla-nan kanser türlerinden GBM'ye yakalanan
bir insan, eğer tedaviyehemen başlamazsa en fazla3 ay hayatta kalabiliyor.
www.aktifhaber.com
Beyin Kanserine Sebep Olan 3 Gen Bulundu
İlmi Araştırma, Mayıs 2011
Yüce Allah, Kuran-ı Kerim’deİslam ahlakını yeryüzüne hakim
kılacağını İslam’ın hakim ol-masıyla dünyaya barış, adalet ve
sevginin geleceğini bildirmiştir.Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de
hadislerinde, bu büyük olayınahir zamanda gerçekleşeceğini
müjdelemiştir. Bu kutlu dönemdedünyanın her yerinde etnik ve
siyasi sorunlar, iç savaşlar, çatış-malar, derin anlaşmazlıklar ve
ihtilaflar son bulacaktır.Hadislerde ve İslam alimlerinin
sözlerinde bildirildiğine göreİslam ahlakının dünyaya hakimolmasına ve barışa vesile olacak
mübarek kişi ise, Hz. Mehdi(a.s.)’dır. Hz. Mehdi (a.s.)’ın
ortaya çıkışıyla, Allah’ın izniyle,yeryüzündeki tüm zulüm ve haksı-
zlıklar sona erecek; dünyayaadalet, barış, sevgi, huzur ve
güven hakim olacaktır.
İlmi Araştırma, Mayıs 20114
“Allah barış yurduna çağırır ve kimi di-lerse dosdoğru yola yöneltip-iletir.”(Yunus Suresi, 25) ayetiyle Yüce Allah,mümin kullarına barışçı olmayı emret-mekte ve insanları doğruya, gerçeğe, gü-zele götüren en parlak ışığın İslamolacağını müjdemektedir. Ancak 19. yüz-yılın başlarından itibaren adaleti, merha-meti, hoşgörüyü emreden Kuran ahlakınınyerine, bir takım çarpık felsefe ve ideolo-jiler toplumlara benimsetilmeye başlan-mıştır. Materyalist kökenli ideolojilerin,insanların nefislerindeki bencillik, dünyahırsı, sorumsuzluk, başkaldırı, isyankarlıkgibi zaafları körüklemesiyle, toplumlarınbozulma süreci başlamıştır. Bu sapkınakımların yoğun telkin ve propagandalarısonucunda dünyada kargaşa ve bölünme-ler yaşanmıştır.
Nitekim geride bıraktığımız 20. yüzyıl“Savaşlar Yüzyılı” olarak anılmaktadır.İçinde bulunduğumuz 21. yüzyıl da yinesavaşlar ve terör olayları ile başlamıştır vehalen de bunlar dünyanın dört bir ya-nında devam etmektedir. Günümüzdehiçbir ülke terör saldırılarından yana gü-vende değildir. Avrupa’dan Amerika’ya,Asya’dan Afrika’ya kadar dünyanın dörtbir yanında terörist bombalamalar, kun-daklamalar, uçak kaçırmalar, rehin alma-lar, iç çatışmalar, masum ve sivil insanlarıhedef alan terörist saldırıların yanısıragünlük hayatta karşılaşılan bireysel şiddetolayları da büyük bir hızla devam etmek-tedir. Bugün ABD’den Angola, Uganda,
Nijerya gibi Afrika ülkelerine; İngiltere, İs-panya, Fransa gibi Avrupa ülkelerindenSri Lanka, Tayland, Japonya gibi Asya ül-kelerine; Ortadoğu ülkelerinden LatinAmerika’ya kadar birçok ülkede terör veiç savaşlar binlerce insanın canını yak-makta ve çok büyük maddi kayıplaraneden olmaktadır. İnsanlar şiddet olaylarıve saldırılara evlerinde otururken, bir si-nemada film izlerken, bir alışveriş merke-zinde dolaşırken, otobüste yolculukederken ya da işyerlerinde çalışırken hiçbeklemedikleri bir anda maruz kalmakta-dırlar. Şiddetin evlerine kadar girmiş ol-ması, doğal olarak insanlarda büyük birtedirginlik, korku ve endişeli bir bekleyişoluşturmaktadır. İnsanlar kalabalık ortam-lara girmekten, toplu taşıma araçlarınıkullanmaktan çekinmekte, günlük hayat-larını yaşayamaz hale gelmektedirler. Kı-sacası terörizm, savaşlar ve çatışmalartüm dünyaya büyük yıkım getirmekte, in-sanların hayatları üzerinde çok olumsuzetkiler oluşturmaktadır. Peygamberimiz(s.a.v.), hadislerinde ahir zamanda yaşa-nacak bu ortamı şöyle tarif etmektedir:
“... Sonunda da BELALAR, FİTNELERVE HOŞLANMAYACAĞINIZ BİRÇOKKÖTÜ İŞLER İSABET EDECEKTİR. Arkaarkaya öyle fitneler gelir ki, sonragelen gittikçe daha büyük olduğu içinönce geleni ince ve hafif bırakır.”(İmam Şa’rani, Ölüm-Kıyamet-Ahiret veAhirzaman Alametleri, s. 394-395, no.733)
www.altincag.com
İlmi Araştırma, Mayıs 2011www.ilmiarastirma.net 5
• Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu kutlu dönemi nasıltarif etmektedir?
• Sayın Adnan Oktar dünyaya barış ve adaletin hakim olacağınınasıl anlatmaktadır?
Ancak yine Peygamberimiz (s.a.v.)’in müjdele-rine göre, bu korku ve şiddet dolu karanlık dönemin
ardından Yüce Allah Hz. Mehdi (a.s.) vesilesiyle tüm in-sanlığı büyük bir kurtuluşa ulaştıracaktır. Yeryüzündeki tüm
fitneler, savaşlar, katliamlar, terör, şiddet ve anarşi eylemleri sonbulacak; yerini aydınlık, barış ve huzur dolu bir döneme bırakacaktır.
Hadislerde Hz. Mehdi (a.s.)’ın “fitneleri önleyeceği” şöyle bildirilmek-tedir:
“FİTNELERİ ÖNLEMENİN KENDİSİNE ZOR GELMEYECEĞİ VE ÖLDÜRMENİNDE ONU VAZGEÇİREMEYECEĞİ EHLİ BEYTİME MENSUP BİRİSİ SAHİP OLMA-DAN GÜNLER VE GECELER BİTMEYECEKTİR.” (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Meh-diyy-il Ahir Zaman, s. 12)
“TOZLU, DUMANLI KARANLIK BİR FİTNE GÖRÜLECEK, BUNU DİĞERLERİTAKİB EDECEK, TA Kİ EHLİ BEYTİMDEN KENDİSİNE MEHDİ DENİLEN BİR ZATÇIKINCAYA KADAR. Şayet ona yetişirsen, ona tabi ol ve hidayete erenlerden ol.”(Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 26)
Hz. Mehdi (a.s.) Çatışmaları veAnlaşmazlıkları Sona ErdirecektirYüce Allah’ın “Ey iman edenler, hepiniz topluca “barış ve güvenliğe
(Silm’e, İslam’a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, sizeapaçık bir düşmandır.” (Bakara Suresi, 208) ayetinde haber verdiği gibiKuran ahlakının tüm dünyaya hakim olması sonucunda insanlar ara-sındaki kin, husumet, düşmanlık gibi duygular son bulacak, tüm yer-yüzüne barış ve huzur hakim olacaktır. Hz. Mehdi (a.s.)’ın vesilesiyle,önceden aralarında husumet olan halklar arasında çok büyük bir kar-deşlik yaşanacak, tüm sorunlar sevgi ve güzel ahlak ile çözüme ka-vuşturulacaktır. Peygamberimiz (s.a.v.) Hz. Mehdi (a.s.)’ın bu önemliözelliğini hadislerinde şöyle haber vermektedir:
“Kap su ile dolduğu gibi yeryüzü barışla dolacaktır. HİÇBİR KİMSEARASINDA BİR DÜŞMANLIK KALMAYACAKTIR. VE BÜTÜNDÜŞMANLIKLAR, BOĞUŞMALAR, HASETLEŞMELER MUHAK-KAK KAYBOLUP GİDECEKTİR.” (Sahih-i Müslim, 1/136)
“SAVAŞ (ERBABI) DA AĞIRLIKLARINI (SİLAH VE MALZE-MELERİNİ) BIRAKACAK.” (Sünen-i İbn Mace, 10/334)
“HARP (ERBABİ) AĞIRLIKLARINI (YANİ SİLAH VE SAİ-REYİ) BIRAKIR.” (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve AhirZaman Alametleri, 496)
İlmi Araştırma, Mayıs 20116
www.Kurandamehdiyet.com
İlmi Araştırma, Mayıs 2011www.ilmiarastirma.net 7
“DÜŞMANLIK VE KİNİ DE KALDIRACAK-TIR. Zehirli olan her hayvanın zehri de sökülüp alı-nacaktır. Hatta küçük oğlan çocuğu, elini yılanınağzına sokacak da yılan ona zarar vermeyecektir. Kurt,koyun-keçi sürüsü içinde sürünün köpeği gibi olacaktır.”(Sünen-i İbni Mace, Kitabü-l fiten Tercemesi ve Şerhi- KahramanNeşriyat, cilt 10, Mütercim: Haydar Hatipoğlu, Bab 33, sf. 331-335)
“ONUN ZAMANINDA KURTLA KOYUN BİRARADA OYNAYACAK, YI-LANLAR ÇOCUKLARA ZARAR VERMEYECEKTİR. İnsan bir avuç tohum atacak,700 avuç hasat edecektir.” (El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar,sf. 43)
Sayın Adnan Oktar 27 Eylül 2010 tarihli Adıyaman AsuTV röportajında Hz. Mehdi (a.s.) zamanında silahlarıneritilip silahın kalmayacağını şöyle açıklamıştır:ADNAN OKTAR: Bunu Peygamber (s.a.v.) söylüyor. Peygamberimiz (s.a.v.) vahiyile söylüyor. Bunlar, ne diyor bu kancılar? “Biz Allah’tan da daha iyi biliyoruz.
Allah’ın Peygamberi (s.a.v.)’nden iyi biliyoruz, Hz. Mehdi (a.s.)’dan da iyi bili-yoruz” diyorlar haşa. “Kostantiniye feth olunur” diyor. Orada da yine tekbir-
lerle, Allah anılarak, inşaAllah. Çok fazla hadis var; İstanbul’un kanakıtılmadan, Allah anılarak alınacağına dair Peygamberimiz (s.a.v.)’in had-isleri meşhur. Şimdi bak, yobaz takımı bunu bir iyice anlayacak. Yani bukan işinden, irin işinden bir vazgeçecekler. Bu konuda onları zannedi-yorum ikna edeceğiz, inşaAllah. Bakın şimdi yeniden tekrar ediyorum.“O Hz. Mehdi (a.s.) insanlığı sever. O insanlığın dostudur, o öldürmeyekarşıdır. Öldürme yok. O ayırımcılığa karşıdır.” Kürt, Laz, Çerkez, Alevi,Sünni, Vahhabi; ayırımcılık yok, “ayırımcılığa karşıdır.” “O yoksulluğakarşı çıkacak.” Herkes zengin oluyor, fakir yok. Çünkü silahlanmaya ay-rılan parayı fakirlere dağıtıyor. Silah yapımı yok. Mesela koskoca obüstopları, tanklar çelik yığını. Dünyanın yüz yıllık çelik ihtiyacını karşıla-yacak durumda şu an, silahlardaki demir. Bir kere demir zibil gibi olacak.Zaten Zülkarneyn Kıssası’nda ondan dikkat çekilmiştir. Demirin sel gibiakıtılacağı Kuran’da geçer, sel gibi akıtılacağı. Sel gibi demir akıtılacak.
Bütün o tanklar, toplar hepsi eritilecek. Dolayısı ile silah kalmıyor.Silah kalmayınca kan nasıl aksın? Hz. İsa (a.s.) için ne diyor
Peygamberimiz (s.a.v.)? “Bütün silahları yok edecek” diyor.Hz. İsa (a.s.) için. Hz. Mehdi (a.s.) için ne diyor?
“Bütün silahları yok edecek” diyor. Silahniye yok edilir? Kan akmaması
için, değil mi? Kancılar
ne diyor? “Biz kan istiyoruz” diyorlar,vampirler, kancı vampirler. Kan, irin yok.Cehennemde bulacaklar, var onlara, Ce-hennemde irin var. Onun içinde yüzecek-ler meraklılarsa. Madem öyle irinmeraklısı, kan meraklıları değil mi? Allahdiyor ayette, Kuran’da var. Böyle irin de-nizinde, irin gölünde yüzecekler. O arzu-ları orada tam tatmin olmuş oluyor,Allah’ın dediğini haşa beğenmiyorlarsa
eğer, tevbe edip vazgeçmezlerse, in-şaAllah...
Hz. Mehdi (a.s.)Dünyaya Huzur
ve GüvenGetirecektir
Hadislerin işaretlerinegöre Hz. Mehdi (a.s.)’ınmanevi liderliğindedünyaya barış ve esen-
lik gelecektir. Dünyadananarşinin, terörün, kargaşa-
nın, düşmanlığın, şiddetin tü-müyle kalkması sonucundainsanlar cennet benzeri bir or-tama kavuşacaklardır. Her türlü
adil sistem oluşturulduğu ve tüm insanlarAllah korkusunu öğrendiği ve bunun şuu-runa vardığı için hırsızlık, sahtekarlık, do-landırıcılık gibi toplumsal sorunlaryaşanmayacaktır. Cinayetler, saldırılar,taciz, iftira ve hakaret içeren eylemler vetoplum huzurunu bozacak her türlü tavırbozuklukları ve suistimaller ortadan kal-kacaktır. Kavgalar, bağırtılar, tartışmalar,uyuşturucu almış insanların veya dengesizinsanların saldırma ihtimali son bulacak,insanlar bu tür eylemlerden kaynaklanantüm endişe ve korkularından kurtulacak-lardır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hz.Mehdi (a.s.) vesilesiyle dünyaya hakimolacak huzur ve güven ortamını şöyle an-latmaktadır:
“DAHA ÖNCE ZULÜMLE DOLU OLANDÜNYAYI, ADALETLE DOLDURUR.ADALETİ O DENLİ OLUR Kİ, UYKUDAOLAN BİR KİMSE DAHİ UYANDIRIL-MAZ VE BİR DAMLA KAN BİLE AKITIL-MAZ. Dünya, adeta Asr-ı Saadet devrinegeri döner.” (Nuaym b. Hammad, K.Fiten vr. 77b; Suyuti, c. II, sf. 77; El Kav-lu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-ilMuntazar, sf. 29)
İlmi Araştırma, Mayıs 20118
“Allah barış yurduna çağırır ve kimi dilerse dosdoğru yola
yöneltip-iletir. Güzellik yapanlara daha güzeli ve fazlası
vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı sarar, ne bir zillet,
işte onlar cennetin halkıdırlar;
orada süresiz kalacaklardır.”
(Yunus Suresi, 25-26)
www.Mehdiyet.com
İlmi Araştırma, Mayıs 2011www.ilmiarastirma.net 9
Sayın Adnan Oktar 24Ocak 2011 tarihliKahramanmaraş Aksu TVröportajında, Allah’tansavaş istenmeyeceğiniAllah’tan barış isteneceğini,bu duanın dünyaya huzurve güvenlik vereceğinişöyle anlatmıştır:ADNAN OKTAR: Allah savaşı beğen-
mez; Allah barışı beğenir. Allah sevgiyi,güzelliği beğenir, kardeşliği beğenir Allah,dostluğu beğenir. Savaş Allah vermesin,adam hiçbir şekilde laf söz dinlemez, sal-dırır; çar naçar kalırsın. Nefsi müdafaa.Zaten Allah seni orada başarılı kılar, ye-nersin o zaman. Mutlaka yenersin. İsterseatom bombası kullansın, isterse bilmemne yapsın. Her ne yaparsa yapsın yenersinmazlumsan. Ama durduk yere millete sal-dırmak, insanlara saldırmak Müslümanınyapacağı bir şey değildir. Fitne çıkartıp,olay çıkartıp, kavga çıkartmak, savaş çı-kartmak; bunlar densiz hareketlerdir. Bun-ları istemek de densizliktir. İran’la biz niyesavaşalım kardeşim? Bilakis ittifak edece-ğiz ve ediyoruz. Mehdi (a.s.) aşığıdıronlar. Yunanistan; Osmanlı dönemindeevlatlarımızdı onlar bizim. Yine bizimyed-i emanımız olacaklardır.
Dolayısıyla ucuz kahramanlıkyapıp böyle Müslümanlararasında itibar kazanmakisteyenlere kardeşleri-miz itibar etmesin-ler. Dostluk, sevgi,
merhamet, affedicilik, şefkat; Allah bun-ları beğenir. Cennette savaş yok, cennettekan yok, cennette kavga yok. Biz dünyayıcennet gibi yapacağız inşaAllah. Kanla,irinle Müslümanın işi olmaz. Allah’tansavaş istenmez. Allah’tan barış istenir.
Hz. Mehdi (a.s.) Sevgive Kardeşliğin HakimOlmasına VesileOlacaktır“Allah bizimle insanları nasıl şirkadavetinden kurtararak, onlarınkalplerine ülfet ve muhabbet yer-leştirmiş ve din kardeşi yap-mışsa, HZ. MEHDİ (A.S.) İLEFİTNE ADAVETİNDEN KUR-TARACAK VE KARDEŞ YA-PACAKTIR.”(Taberani’den, Heysemi,c. Vıı, sf. 317; Nuaym b.Hammad, vr 52b;Kitab-Ül Burhan FiAlamet-İl Mehdiyy-İlAhir Zaman, sf. 20)
İlmi Araştırma, Mayıs 201110
“Benim evladımdan Muhammed b. Abdul-lah (Mehdi) ile Cenab-ı Hak sünnetleri ihyaeder. Onun adalet ve bereketi ile müminle-rin kalpleri ferahlar. ACEM VE ARAP MİL-LETLERİ ARASINDA ÜLFET VE MUHABBETYERLEŞİR.” (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-İlMehdiyy-İl Ahir Zaman, sf. 66)
Sayın Adnan Oktar 31 Mart2011 tarihli A9 TV veSamsun Aks TV röportajındabarışın önemine şöyle dikkatçekmiştir:ADNAN OKTAR: Barış önemli. Bakın, Tev-
rat’ta da barış anlatılır; “Ne iyi, ne güzeldirbirlik içinde kardeşçe yaşamak.” Mezmur-lar’da 133/1. “Bütün kralları Süleyman yöne-tiyordu. Her tarafta barış vardı.” Bakın;“bütün krallıkları Süleyman yönetiyordu.” Birtek kendi ülkesini değil, diğer ülkelerin siya-setine de hakim olmuş. Bir İslam Birliği oluş-muş, İttihad-ı İslam oluşmuş o dönemde.“Bütün krallıkları Süleyman yönetiyordu.”Hz. Mehdi (a.s.)’ın da yapacağı budur. Bütünyönetimler manen ona bağlı olacaktır. “Hertarafta barış vardı” Peygamberimiz (s.a.v.),Hz. Mehdi (a.s.)’ı Hz. Süleyman (a.s.)’a ben-zetiyor. Hadiste Hz. Süleyman (a.s.) gibi ol-duğunu söylüyor. Burada da 1. Krallar 4.Bölüm, 24’te de; Hz. Süleyman (a.s.)’ın bütünkrallıkları yönettiği, her tarafta da barış ol-
duğu söyleniyor. “Kötülük tasarlayanların yü-reği hileci; barışı öğütleyenin yüreği ise sevin-çlidir.” Kötülük tasarlayan insanın yüreğirahat olmaz. Sürekli tedirgindir. Konuşmadadengesizlik, üslubunda tutarsızlıklar olur,anormallikler olur. Hilecidir, yani hileci ol-duğu hissedilir; insanlar sevemez, anlarlaronu. “Barışı öğütleyenin yüreği ise sevinçli-dir.” Bak, “barışı öğütleyenin yüreği sevinçli,”çünkü içi rahat, kan istemiyor, kavga istemi-yor. Kavga, kan isteyenler; onların tipi biledeğişik olur, eşkali bozuk olur onların, üslu-bundan falan hissedilir. Kadın olsun, erkekolsun kan isteyenler daha maf-yamsı, daha çirkinbir ruh halindeve yüz ifade-sinde olurlar.Ama bu dün-yada çoky a y g ı n d ı r ;kanı, kavgayıisteyenler çokçok fazladır.Barışı isteyençok az insanvardır. Barış enkolayıdır amaçok az insan ba-rışı ister. İnsanlarhep kavgayı ister-ler, büyük bölümü
öyledir. Mesela biz anlatıyoruz, “Olur mu yatabii ki barışı isteyenler çok olur” diyorlar,öyle bir şey olmuyor. Kavgayı ve savaşı iste-yen çoktur dünyada. “Barışı öğütleyenin yü-reği ise sevinçlidir.” Çünkü vicdanı rahat.Vicdanı rahat olduğu için kalbinde bir sıkıntıolmuyor. Ruhu gevşemiş. İnsancıl olduğunubiliyor, insanlara kötülük yapmayacağını bi-liyor. Kafasından bir kötülük tasarlamadığıiçin beyni kirlenmemiş ve vicdanı ona baskıyapmıyor, vicdan azabı çekmiyor.
Hz. Mehdi (a.s.)’ınSevgisi ve Şefkati TümDünyayı Kaplayacak,
Herkes OndanMemnun Olacaktır
Hz. Mehdi (a.s.) sevgi veşefkat insanıdır. Allah’ınHz. Mehdi (a.s.)’ın ru-hunda yarattığı yoğunsevgi ve şefkatin, dünyanın
her köşesine etki edeceği veçok hayırlı bir dönem ola-cağı hadislerde şu şekilde
ifade edilmektedir:
“İmam-ı zaman (Hz.Mehdi (a.s.))’ın bere-ketiyle İNSANLARINKALPLERİ KARŞI-
LIKLI SEVGİ VE BİRLİKLE DOLACAK-TIR.” (Bihar-ul Envar, cilt 53, sayfa 187;Mikyaal al-makaarem, cilt 1, sayfa 52)
“(Hz. Mehdi (a.s.) zamanında) SEVGİ VEŞEFKAT DÜNYANIN KÖŞE BUCAK HERYERİNE HAKİM OLACAKTIR.” (İkbal’ul-a’mal sayfa 507; Bihar-ul Envar, cilt 21,sayfa 312)
“Böylece YER VE GÖK SAKİNLERİONDAN (HZ. MEHDİ (AS)) RAZI OL-DUKLARI GİBİ, HAVADAKİ KUŞLAR,ORMANDAKİ YIRTICI HAYVANLAR, DE-NİZDEKİ BALIKLAR BİLE MEMNUNLUKDUYACAKLARDIR. Ümmeti Muham-med’den (s.a.v.) memnun olmadık hiçkimse kalmayacaktır. Hatta, ‘ihtiyacı olanyok mu?’ diye tellal bağırtacak; ‘İhtiyacı-mız yoktur’ cevabı verilecektir.” (MedineliAllame Muhammed b. Resul el-Hüseyniel-Berzenci, Pamuk Yayıncılık, İstanbul,2002, s. 163)
Yüce Allah, Kuran ahlakına uyan Müslü-manlara cennet hayatlarında sunulacak olangüzellikleri ayetlerinde ayrıntılı olarak tarif et-miştir. Altından ırmaklar akan güzel mekan-lar, pınarlar, durmaksızın akan kaynaklar,konaklar, köşkler, kıyafetler, yiyecekler, içe-cekler, mücevherler, güzel ahlaklarına karşı-lık sonsuz hayatta onlara verilecektir. CennetMüslümanların her zaman kavuşmayı istedik-leri sonsuz yaşamdır:
www.mehdikanakitmaz.com
11İlmi Araştırma, Mayıs 2011www.ilmiarastirma.net
İlmi Araştırma, Mayıs 201112
“Siz ve eşleriniz cennete girin; ‘sevinçiçinde ağırlanacaksınız. Onların etra-fında altın tepsiler ve testilerle dolaşı-lır; orada nefislerin arzu ettiği vegözlerin lezzet (zevk) aldığı herşey var.Ve siz orada süresiz kalacaksınız. İşte,yaptıklarınız dolayısıyla mirasçı kılın-dığınız cennet budur. Orda sizin içinbirçok meyveler vardır; onlardan yiye-ceksiniz.” (Zuhruf Suresi, 70-73)
İşte Hz. Mehdi (a.s.) tüm Müslümanlaraböyle güzel bir hayatın dünyada hazırla-nıp sunulmasında vesile olan değerli birzattır. Hz. Mehdi (a.s.)’ın manevi liderli-ğinde oluşturulan ortam Peygamber Efen-dimiz (s.a.v.)’in müjdelediği gibi cennetindünyadaki bir müjdesi, Allah’ın mümin-lere bir lütfudur. Bolluğuyla, bereketiyle,insanlara sağlayacağı her türlü konforuyla,huzur ve barış dolu ortamıyla her Müslü-manın ulaşmak isteyeceği bu dönem,iman eden insanlar için dünya hayatındaçok üstün bir mükafattır. Bu güzel dö-nemle müjdelenmek de kuşkusuz tümMüslümanlar için çok büyük bir şereftir.
Sayın Adnan Oktar 9 Mart2011 Tarihli TV Kayseri veSamsun Aks TVröportajında Hz. Mehdi(a.s.)’ın asıl görevininsevgi, şefkat ve merhametolduğunu şöyle anlatmıştır:
ADNAN OKTAR: Bediüzzaman;“Hz. Mehdi (a.s.) siyasete karışmaz”diyor. Hz. Mehdi (a.s.)’ın asıl görevisevgi, şefkat ve merhamettir, ama sevgisiyasette etki eder. Nasıl etki eder? Dü-rüst siyaseti getirir, akılcı siyaseti getirir,merhametli siyaseti getirir. Mahkemeyeetkisi olur. Dürüstleşir mahkemeler.Daha mükemmel, daha iyi olur. Dahasevgi dolu olur. Ticarete etkisi olur. Tica-rete dürüstlük gelir, ticaret daha candanolur. Bu anlamdadır siyaset. Yoksa rejim-leri değiştirmek, sistemleri değiştirmek,Hz. Mehdi (a.s.)’ın öyle bir görevi yok.Hz. Mehdi (a.s.)’ın görevi, güzel ahlakı,sevgiyi vermektir; şefkati, merhameti öğ-retmektir. Mesela acımasızlık varsa birsiyasetçide, o acımasızlık gider, sevgihakim olur kalbine, merhametle bakar.Mesela eğer bir siyasetçi çıkar peşin-deyse, Allah’tan korkup çıkar peşindeolmaz. Güzel ahlaklı olacağı için, bütünimkanlarını halka haşreder. Bu anlamdasiyasete etkisi olur Hz. Mehdi (a.s.)’ın,doğrudan siyasetin içinde olmaz. Rejim-leri değiştirmek, siyasete girmek, böylebir sorunu yok Hz. Mehdi (a.s.)’ın.Çünkü dinde sorgulama yoktur, insanlaristedikleri inanç içerisinde olurlar, inşa-Allah.
www.risaleinurdamehdi.com
İlmi Araştırma, Mayıs 2011www.ilmiarastirma.net 13
Hz. Mehdi (a.s.) Zamanında Farklı Dinler ArasındaBarış ve Adalet Olacaktır
İslam dini, insanları dini inançlarını seç-
mede özgür bırakırken, diğer dinlere saygılı
olmayı emreder. Bir insan Kuran’da batıl ola-
rak tarif edilen bir inanca sahip olsa dahi,
Kuran ahlakını yaşayan insanlar arasında
huzur ve barış içinde yaşayabilir. Kendi
inançlarına göre ibadetlerini özgürce yerine
getirebilir. Hiç kimse bir diğerini kendi dini-
nin ibadetlerini yerine getirmekten alıkoya-
maz. Ya da bir insanı istediği şekilde ibadet
etmeye zorlayamaz. Bu İslam ahlakına aykı-
rıdır ve Allah’ın razı olmadığı bir davranış
biçimidir. İslam tarihini incelediğimizde Pey-
gamberimiz (s.a.v.)’in döneminde de herke-
sin özgürce ibadet edebildiği, inançlarının
gereklerini yerine getirebildiği bir toplum
modelinin hakim olduğu görülmektedir. Ku-
ran’da Ehl-i Kitap’ın ibadet yerleri olan ma-
nastır, kilise ve havraların da Allah’ın
koruduğu ibadet mekanları olduğu haber ve-
rilmektedir:
““... Eğer Allah’ın, insanların kimini ki-
miyle defetmesi olmasaydı, manastırlar,
kiliseler, havralar ve içinde Allah’ın
isminin çokça anıldığı mescid-
ler, muhakkak yıkılır gi-
derdi. Allah Kendi
(dini)ne yardım edenlere
kesin olarak yardım
eder. Şüphesiz Allah,
güçlü olandır, aziz olan-
dır.” (Hac Suresi, 40)
Peygamberimiz (s.a.v.)’inhayatında bu ahlakın pekçok örneğine rastlanmakta-dır. Peygamberimiz (s.a.v.),kendisiyle görüşmeye gelen
Hristiyanların kendi mescidinde ibadet etme-lerini söylemiş ve bu iş için mescidi onlarınkullanımına bırakmıştır. (Ali Bulaç, ÇağdaşKavramlar ve Düzenler, İz Yayıncılık, 16.Baskı, İstanbul, 1998, s. 241) Peygamberimiz(s.a.v.)’den sonraki halifeler devrinde de buadaletli anlayış korunmuştur. Şam fethedil-diği zaman, camiye çevrilen bir kilise ikiyebölünmüş, bir yarısında Hristiyanlar, öbüryarısında Müslümanlar ibadetetmişlerdir. (Ali Bulaç, Çağdaş Kavramlar veDüzenler, İz Yayıncılık, 16. Baskı, İstanbul,1998, s. 241)
Hadislerde tüm halkların barış ve huzuriçerisinde yaşadıkları Asr-ı Saadet dönemigibi, Hz. Mehdi (a.s.) döneminde de aynıadalet anlayışının hakim olacağı bildirilmek-tedir. Bu bilgilere göre Müslümanlar ile Hris-tiyan alemi arasında karşılıklı hoşgörüyedayalı bir kardeşlik, şefkat ve merhamet an-layışı oluşacaktır. Hristiyanların ve Yahudi-lerin tüm ibadethaneleri, havralar, kiliselerve vakıfları koruma altına alınacak, kiliseaçmak isteyenlere, dini inançları doğrultu-
sunda talepte bulunanlara, ibadetle-rini yerine getirmek isteyenlere
imkan tanınacaktır. Tüm Hris-tiyanların ve Yahudilerinkendileri için kutsal sayılantopraklarında barış, huzurve güvenlik içinde yaşama-ları sağlanacak, her türlüsorun sevgi, saygı ve adaletanlayışıyla kolaylıkla halle-dilebilecek, tüm halklarbirbirleriyle uyum ve dost-luk içerisinde yaşamlarınısürdürebileceklerdir.
Dünyanın dört bir yanı saymakla
bitirilemeyecek güzelliklerle
doludur. Ancak birçok insan bu
güzelliklerin farkında bile değildir.
Kendi dertlerine, sıkıntılarına
gömülmüş, bunların ağırlığından
etraflarında olup biten sevinç duyulacak,
keyif alınacak olayları,
güzellikleri göremeyecek
hale gelmişlerdir.
İlmi Araştırma, Mayıs 201114
Bazı insanlar
neden dünyadaki
güzelliklerin
farkına
varamazlar?
Dünyadaki güzel-
liklerin kimler
farkına varıp
bundan büyük
lezzet alırlar?
Dünyadaki güzel-
liklerden lezzet
almak için ne
yapmak gerekir?
Pek çok insana sorulacakolunsa, ‘dünya hayatı’ hakkındasöyleyecekleri sözlerin aşağı yukarı aynıolduğu görülür. Genelde çoğu kimse, ha-yatı belirli bir monotonluk içerisinde tas-vir eder. Yaşamın, rutin gelişmelerden veklasik beklentilerden ibaret olduğunusöyler. Nitekim kendi yaşamlarına bakışaçıları da, aynı bu anlattıkları gibidir. Ya-şadıkları eksikliklere de, güzelliklere dealışkanlık gözüyle bakar; iyi ya da kötüolsun, hemen herşeye hızla uyum sağlar-lar. Hayatlarına giren güzellikler, yenilik-ler ya da iyilikler karşısındakiheyecanlarını adetayitirmiş gibidirler.Tüm bunları, haya-tın doğal akışı içeri-sinde, zaten olmasıgereken, sıradangelişmeler olaraknitelendirirler. Bunedenle de, bunlar-daki olağanüstülük-leri ve sıradışıgüzellikleri farkedemezler. Allah,kendileri için yaratı-lan onlarca güzel-liğe, iyiliğe, neşe vesevinç verici olaya,ülfet ve gafletlebakan ve bunlardanetkilenmeyen kim-selerin ahirette degüzellikten bir zevkalamayacağını bunedenle onlara bugüzellikleri ahirette nimet olarak verme-yeceğini bildirmiştir.
Allah bu kimselerin durumunu birayette şöyle haber vermiştir:
“İnkar edenler ateşesunulacakları gün,
(onlara şöyle denir:) “Sizdünya hayatınızda bütün‘güzellikleriniz ve zevklerinizitüketip-yok ettiniz, onlarlayaşayıp-zevk sürdünüz. İşteyeryüzünde haksız yere büyük-lenmeniz (istikbarınız) ve fasık-lıkta bulunmanızdan dolayı,bugün alçaltıcı bir azap ilecezalandırılacaksınız.””(Ahkaf Suresi, 20)
Dünya, eksikliklerinyanı sıra, saymakla bi-tirilemeyecek kadar
çok nimetle doludur. İman gözüyle ba-kanlar için dünya hayatının maddi vemanevi zevkleri bitmek tükenmek bil-mez; her şartta, her ortamda yüzlerce gü-zellik görülebilir ve tüm bunlardan derinbir haz alınabilir.
www.Kurandasukur.com
İlmi Araştırma, Mayıs 2011www.ilmiarastirma.net 15
Dünya hayatı pek çok eksik-
likle, insanlar da pek çok aciz-
likle birlikte yaratılmıştır. Ama
bu eksiklikler ve acizliklere
karşı koymanın yolu “yaşam
kavgası vermek” değildir.
Allah insanlara çözümü
Kuran ile bildirmiştir. Çözüm
sadece iman etmektedir.
Allah, “Erkek olsun, kadın
olsun, bir mümin olarak kim
salih bir amelde bulunursa,
hiç şüphesiz Biz onu güzel bir
hayatla yaşatırız ve onların
karşılığını, yaptıklarının en
güzeliyle muhakkak veririz.”
(Nahl Suresi, 97) ayetiyle
“iman eden insanlar için”
dünyada “güzel bir hayat”
olduğunu bildirmektedir.
Müminlerin dünya hayatına bakış açı-ları, olaylara adeta bir uyku perdesininardından bakan bu insanlarınkinden ta-mamen farklıdır. İman edenler için‘dünya hayatı, her saniyesi birbirindendetaylı sürprizlerle, iyiliklerle, güzellikle,hayır ve hikmetlerle dolu bir yaşamdır.Allah’ın sonsuz güzel ahlakının ve eşsizüstünlükteki sıfatlarının tecellilerinin ha-yatın her yanını sarmış olması, müminle-rin, her anlarını derin bir heyecan vecoşku içerisinde yaşamalarına neden
olur. Her an, Allah’ın kendileri için ya-rattığı bir başka güzelliği fark etmenin,Allah’ın rahmetinin tecellilerini görme-nin neşesini ve sevincini tadarlar.
Sonsuz güç ve kudret sahibi olan
Rabbimiz, iman edenlere olan sevgi
ve merhametinin bir göstergesi
olarak onları dünya hayatında çeşitli
nimetlerle yararlandırmaktadır. Bu,
insanın tüm hayatı için geçerlidir.
Böyle bir insan için sabah kalk-
tığında nefes almak çok büyük bir
nimettir ve sevinç vesilesidir. Çünkü
Allah ona, rızasını kazanacağı bir
gün daha nasip etmiş, bir fırsat
daha vermiştir. Yürüyebilmesi,
konuşabilmesi, gülebilmesi, hareket
edebilmesi bu kişi için bir mutluluk
kaynağıdır. Dilediği takdirde Allah’ın
tüm gücünü, hareket kabiliyetini
elinden alabileceğinin şuurundadır.
Bu kişi tüm bunlara sahip olmanın
bir nimet olduğunu bilir,
bu nedenle de hayattan
çok büyük
bir zevk alır.
İlmi Araştırma, Mayıs 201116
Dünyadaki Güzelliklerden Müminler Büyük Bir Lezzet Alır
■ Allah’ın Yakınlığını Hissetmek Mü-minler İçin Büyük Bir Dünya Nimetidir:Allah her an, insan için, ancak akılla,imanla ve vicdanla fark edilebilecek bir-birinden güzel ve detaylı sürpriz güzel-likler yaratır. Ancak iman gözüyle bakankimselerin görebileceği bu olaylar ile,Allah kullarına sıcak ve yakın takibinihissettirir. Bu yakınlığı hissetmek, müminiçin çok büyük bir haz ve büyük bir lü-tuftur. Bazen insanın aklından geçenküçük, günlük ve sıradan gibi görünen birolayın gerçekleşmesi; bazen dua ile iste-diği bir güzelliği, hiç tahmin edemeye-ceği şekilde karşısında bulması; bazengüzel tevafuklarla karşılaşması, insan içinçok büyük bir nimet, tefekkür ve Allah’ayakınlaşma vesileleridir.
■ Allah’ın Özel Tevafuklar ve Güzel-likler Yarattığını Bilmek MüminlereBüyük Bir Zevk Verir: Allah Kuran ile, in-sanlar üzerindeki sonsuz rahmetini; imanedenlerin mutlak dostu ve yardımcısı ol-duğunu ve samimi duaya kesin olarakkarşılık vereceğini kullarına bildirmiştir.Dolayısıyla inanan bir kimse, zaten ha-yatı boyunca Allah’ın kendisi için yarat-tığı rahmet tecellilerinin daimi olarakşuurundadır. Sıkıntı ya da zorluklarla bilekarşılaşsa, tüm bunların kendisi için özelyaratılan güzellikler olduğunu bilir.Ancak Allah, bu konuda bu kadar kesinve sağlam bir inanca sahip olan bir kim-senin dahi ülfetini kıracak, onu hayretedüşürecek ve şahit olduğu olağanüstü ya-
ratılış karşısında büyük bir iman coşku-suna kapılmasını sağlayacak özel teva-fuklar, güzellikler ve detaylar yaratır.Mümin, bu olay-ların her bi-rinde, Allah’ınsonsuz rahmeti-nin, sonsuz sevgi-sinin, kullarınaolan yakınlığınınve sıcak bağlan-tısının tecellile-rini görmeninverdiği derinheyecan vehazları tadar.Tüm ruhu vebedeni, Allahaşkı, Allah sev-gisi ve tutkusuile kaplanır.Yüce Allah’ınsonsuz kudretini,Rabbimiz’in her-şeye Kadir, sonsuzseven ve sonsuz mer-hametli olduğunun te-cellilerini gördükçe, Allah’a olan yakinidaha da artar.
Fakat müminin böyle bir iman coşkusuyaşaması için, illaki çok büyük olaylaraşahit olmasına ya da çok benzersiz ni-metlerle karşılaşmasına gerek yoktur.Bazen çok sıradan, ama çok arzulananbir şeyin, tam akıldan geçtiği anda kişinin
www.dunyahayati.com
İlmi Araştırma, Mayıs 2011www.ilmiarastirma.net 17
“Size vermekte olduğu nimetlerinden ötürü
Allah’ı sevin, beni de Allah beni sevdiği için seviniz.”
(Tirmizi; Huccetü’l İslam İmam Gazali, İhya’u Ulum’id-din, 4. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle,
Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s.594)
karşısına çıkması; bazen merak ettiği birkonunun cevabının, tam o anda kendi-sine duyurulması ya da bir an için canı-nın çektiği bir yiyeceğin dahi hiçumulmadık şekilde kendisine ikram edil-mesi gibi, küçük ve önemsiz görünenolaylar da gerçekleşebilir. Olayların ken-disi belki ehemmiyetsizdir; ancak yaratı-lan bu tevafukların mümin için taşıdığımana çok büyüktür. Tüm bunlar, Allah’ınsonsuz hakimiyetinin, sonsuz şefkatinin,her an kullarıyla birlikte olan, herşeyigören, herşeyi bilen ve duyan olduğununbirer tecellisidir. Ve bu detayların her biriAllah’ın, Kendisi’ni çok büyük bir aşk vetutkuyla seven kullarına olan yakınlığınıonlara hissettirmek için yarattığı sürprizgüzelliklerdir. Ve işte bu büyük ger-çeğe şahit olmak da, müminleriçin çok derin heyecan oluştu-ran ve Allah’a yakınlığı artıranvesilelerdir. Bir ayette Rabbi-miz’in kullarına olan yakınlığışöyle bildirilmiştir:
“Kullarım Beni sana so-
racak olursa,
muhakkak ki Ben (on-
lara) pek yakınım.
Bana dua ettiği
zaman dua edenin
duasına cevap
veririm. Öyleyse,
onlar da Benim
çağrıma cevap
versinler ve Bana
iman etsinler. Umu-
lur ki irşad (doğru
yolu bulmuş)
olurlar.” (Bakara
Suresi, 186)
İlmi Araştırma, Mayıs 201118
“(Yer) Üzerindeki her şey yok
olucudur;
Celal ve ikram sahibi olan
Rabbinin yüzü (kendisi)
baki kalacaktır.
Şu halde Rabbinizin hangi
nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
Göklerde ve yerde olan ne
varsa O’ndan ister.
O, her gün bir iştedir.
Şu halde Rabbinizin hangi
nimetlerini
yalanlayabilirsiniz?”
(Rahman Suresi, 26-30)
İnsanların gerçek mutluluğu elde ede-bilmelerinin tek yolu Allah’a iman et-mektir. Bu gerçek Kuran’da “... Haberinizolsun; kalpler yalnızca Allah’ın zikriylemutmain olur.” (Rad Suresi, 28) ayetiylehaber verilmektedir. Yaşanılan mutsuz-luktan ve bıkkınlıktan, ancak, Allah’ınrahmeti ve kulları üzerindeki nimeti kav-randığı ve iman ahlakı yaşandığı takdirdekurtulunabilir. Dünya hayatından ancakbu şekilde gerçek anlamda zevk alınabi-lir, ancak bu şekilde güzelliklerin değeritam olarak kavranabilir.
Allah’ın “... Bu dünyada güzel davra-nışlarda bulunanlara güzellik vardır...”(Nahl Suresi, 30) ve “... Allah, dünya veahiret sevabının güzelliğini onlaraverdi...” (Al-i İmran Suresi, 148) ayetle-riyle hatırlattığı gibi, Allah güzel bir ha-yatı ancak iman edenlere yaşatır. İnkaredenler için ise, Allah’ın bir ayette “Kimde Benim zikrimden yüz çevirirse, artıkonun için sıkıntılı bir geçim vardır...”(Taha Suresi, 124) hükmüyle belirttiğigibi, mutlaka “sıkıntılı bir hayat şekli”vardır. Bu insanlar, iman dışında hiçbirşekilde bu sıkıntılı yaşamdan kurtulamaz,hiçbir yolla gerçek mutluluğu elde ede-mezler. Maddi anlamda çok büyük im-kanlara sahip olsalar bile, bunların tadınagereği gibi varamaz, bu nimetlerin sevin-cini tam olarak yaşayamazlar.
Zira güzelliklerin bir insana zevk vere-bilmesi için, kişinin bu güzellikleri takdiredebilecek bir anlayışa sahip olması ge-rekir. Örneğin bir karanfilin yaprakların-daki kusursuz dizilimi, kokusunu,dokusundaki yumuşaklığı fark edebilmesi
daha önemlisi bu benzersiz güzelliğinbüyük bir nimet olarak var edildiğini an-laması gerekir. Bunu gerçek manasıylaanlayabilecek olan kişilerde sadece iman sahiple-ridir. Çünkü Allah’aiman eden kimseler,dünyadaki her deta-yın Rabbimiz’inbüyük bir lütfuolduğunun bi-lincindedirler.
“Nimet olarak size ulaşan ne varsa,Allah’tandır…” (Nahl Suresi, 53) ayetininbir tecellisi olarak müminler çevrelerinisaran nimetlerin Allah’tan olduğunun far-kındadırlar ve her güzellikte Allah’ın son-suz yaratış gücünü düşünürler. Bu,Allah’ın izniyle onların Allah’a olan sev-gilerini ve bağlılıklarını artırır.
www.duaetmek.imanisiteler.com
İlmi Araştırma, Mayıs 2011www.ilmiarastirma.net 19
Nimetlerden Zevk AlabilmeninTek Yolu İmandır
T arih boyunca pek çok insan, dağla-rın heybetli yapısını, yıldızların veGüneş’in büyüklüğünü kendi batıl
anlayışına göre yorumlamış; evrenin son-suza kadar var olacağını, asla yok olma-yacağını zannetmiştir. Bu batıl inanış,(Allah’ı tenzih ederiz) çok tanrılı ve mad-deci Yunan felsefelerinin, batıl Sümer ve
Mısır dinlerinin temelini oluşturmuştur.
Bu batıl inanca sahip insanların büyükbir yanılgı içinde oldukları bizlereKuran’da haber verilir: Milyarlarca yıldırişleyen bu kusursuz düzen, herşeyi yara-tan Rabbimiz’in eseridir, O’nun emriyleve O’nun belirlediği bir zamanda yinegörkemli bir şekilde son bulacaktır. 20.
İlmi Araştırma, Mayıs 201120
yüzyıldaki bilimsel gelişmeler de asırlaröncesinden Kuran’da bildirilen bu gerçeğiteyit etmekte, evrenin bir başlangıcı oldu-ğunu ortaya koymaktadır. Tüm insanlar vecanlılar gibi evrenin de bir ölümü vardır.
Güneş’in Batıdan DoğuşuEn Büyük KıyametAlametlerindendirPeygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadis-
lerinde haber verdiği kıyamet alametlerin-den biri “Güneş’in Batıdan Doğuşu”dur.Hadislerde bu alamet gerçekleşmeden kı-yametin kopmayacağı bildirilmektedir:
“Kıyamet on alamet görülmedikçe kop-maz: Duman, Deccal, Dabbetü’l arz,GÜNEŞ’İN BATIDAN DOĞMASI, Hz.İsa (a.s.)’ın yeryüzüne inmesi...” (Ru-dani, Büyük Hadis Külliyatı, 5. cilt, s.362)
“(Şu) altı şey gelmeden önce (ibadetsayılan iyi) amelleri işlemeye aceleediniz; GÜNEŞ’İN BATI TARAFIN-DAN DOĞMASI, Duhan, Dabbetü’lArz, Deccal...” (Sünen-i İbni Mace,cilt 10, s. 295)
Kuran ayetlerinde de “kıyametinkopma alametlerine” işaret eden çeşitliayetler bulunmaktadır. Bu ayetlerden biriEnam Suresi’ndedir:
“Onlar, kendilerine meleklerin gelme-sini mi, ya da Rabbinin gelmesini miveya RABBİNİN BAZI İŞARETLERİ-NİN GELMESİNİ mi bekliyorlar?RABBİNİN İŞARETLERİNDENBAZILARININ GELECEĞİ GÜN,daha önce iman etmemişseveya imanıyla bir hayır ka-zanmamışsa hiç kimseyeimanı yarar sağlamaz. Deki: “Bekleyin, Biz de şüp-hesiz beklemekteyiz.”(Enam Suresi, 158)
Büyük İslam alimiAhmed b. Hanbel yu-karıdaki ayette geçen“RABBİNİN BAZI İŞARET-LERİ” ifadesi hakkında Peygam-berimiz (s.a.v.)’in “Güneş’in batıdandoğuşudur” buyurduğunu rivayet et-mektedir. Bu ayetle tüm insanlar, Rabbi-miz’in kıyametin yaklaştığını gösterenişaretleri gelmeden önce iman etmeyeçağırılmaktadırlar. Peygamber Efendimiz(s.a.v.)’in bu ayetle ilgili hadislerindenbazıları şu şekildedir:
“GÜNEŞ BATIDAN DOĞUNCAYAKADAR KIYAMET KOPMAZ.
www.kiyametalametleri.com
İlmi Araştırma, Mayıs 2011www.ilmiarastirma.net 21
GÜNEŞ BATI-DAN DOĞDUĞU
ZAMAN, İNSANLA-RIN HEPSİ ONU GÖRÜR-
LER DE TOPTAN HEPSİ İMANEDERLER.
İşte bu, ‘…Rabbinin ayetlerinden birigeldiği gün, daha evvelden iman etmişveya imanından bir hayır kazanmış olma-yan hiçbir kimseye (o günkü) imanı aslafayda vermez…’ (En’am:158) olduğu za-mandır. Muhakkak ki, kıyamet şüphesizkopacaktır...”. (Sahih-i Buhari, cil t 14, s.6426)
“GÜNEŞ BATTIĞI YERDEN DOĞMA-DIKÇA KIYAMET KOPMAYACAKTIR. İn-sanlar onu gördükleri zaman yeryüzündebulunanlar iman ederler.” (Sünen-i İbniMace, cilt 9, s. 4362)
Büyük İslam müfessirleri de ittifakla buayeti yukarıdaki şekilde yorumlamakta, “Gü-neş’in Batıdan Doğuşu” na işaret olarak tefsiretmektedirler. Kıyamet Suresi’nde geçen“Güneş’le Ay biraraya getirildiği zaman….”
(Kıyamet Suresi, 9) ayeti de aynı şekilde“Güneş’in batıdan doğuşuna” bir delil olaraktefsir edilmektedir.
Bu Büyük AlametNasıl Gerçekleşecek?Güneş’in batıdan doğuşunun ne şekilde
gerçekleşeceği hakkında birçok İslam alimiönemli açıklamalarda bulunmuştur. Bediüz-zaman Said Nursi, Peygamber Efendimiz(s.a.v.)’in haber verdiği bu büyük alametinne şekilde gerçekleşeceğini bir sözündeşöyle haber verir:
“Güneş’in mağribden tulûu (batıdan doğ-ması) ise, bedahet derecesinde (İspata ih-tiyaç duymayacak kadar aşikar) biralamet-i kıyamettir. Ve bedaheti için,aklın ihtiyarı ile bağlı olan tevbe kapısınıkapayan bir hadise-i semaviye (gökyüzüolayı) olduğundan tefsiri ve manası zâhir-dir, tevile ihtiyacı yoktur.” (Şualar, Be-şinci Şua, Yirminci Mesele, s. 520)
Bu alamet, Bediüzzaman’ın da belirttiğigibi tüm insanların şahit olacakları, ayrıca
22
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Güneş Batıdan DoğduktanSonra İmtihanın Biteceğini ve İman Edenlerin İmanınınFayda Sağlamayacağını Bildirmiştir:
HHz. Ebu Hureyre (Radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu-
yurdular ki:
“GÜNEŞ, BATTIĞI YERDEN DOĞMADIKÇA KIYAMET KOPMAZ. BATIDAN DO-
ĞUNCA, İNSANLAR GÖRÜR VE HEPSİ DE İMAN EDER. ANCAK, DAHA ÖNCE
İNANMAMIŞ VEYA İMANIN SEVKİYLE HAYIR KAZANAMAMIŞ OLAN HİÇ
KİMSEYE BU İMAN FAYDA SAĞLAMAZ.” [Buharî, Rikak 39, İstiska 27, Zekât
9; Müslim, İman 248, (157); Ebu Davud, Melahim 12, (4312).] [Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/324.]
Güneş batıdan doğacak, insanlar topluca îmân edecek, ANCAK DAHA
ÖNCE ÎMÂN ETMEMİŞ OLANLARIN ÎMÂNLARI KENDİLERİNE BİR
YARAR SAĞLAMAYACAKTIR.” (Tecrid-i Sarih Tercümesi, XII 307;
Müslim, Fiten, 118)
İlmi Araştırma, Mayıs 2011
bir de-lile ya daaçıklamaya ih-tiyaç duymadananlayacakları çokolağanüstü bir şekildegerçekleşecektir. İnsanlardünya üzerindeki canlı vecansız tüm varlıkları etkileye-cek bu büyük gök olayına ve kıya-metin yakınlığına bizzat tanıklıkedeceklerdir. Bediüzzaman Said Nursiaynı sözünün devamında bu büyükalametin ne şekilde gerçekleşebileceğihakkında bazı bilgiler vermektedir:(Doğrusunu Allah bilir.)
Allahu a’lem, o tulûun sebeb-i zâhirîsi:Küre-i Arz kafasının aklı hükmündeolan Kur’an onun başından çıkmasıylazemin divane olup, izn-i İlahî ile başınıbaşka seyyareye çarpmasıyla hareke-tinden geri dönüp, garbdan şarka olanseyahatını, irade-i Rabbanî ile şarktangarba tebdil etmekle Güneş garbdantulûa başlar. Evet arzı şems ile, ferşiarş ile kuvvetli bağlayan hablul-lah-il metin olan Kur’an’ınkuvve-i cazibesi kopsa;küre-i arzın ipi çözülür,
www.kiyametgunu.com
www.ilmiarastirma.net İlmi Araştırma, Mayıs 2011 23
başıboş serseri olup aksiyle ve intizamsızhareketinden Güneş garbdan çıkar. Hemmüsademe neticesinde emr-i İlahi ile kıya-met kopar diye bir te’vili vardır. (5. Şua20. mesele)
(Türkçeleştirilmiş şekli) “Allah bilir, (Gü-neş’in batıdan doğuşunun görünen sebebi):Yerkürenin başının aklı hükmünde olan Ku-ran’ın, onun başından çıkmasıyla yerin aklınıyitirip, Allah’ın izni ile başını başka bir yıldızaçarpması, bunun sonucunda da hareketindengeri dönüp, batıdan doğuya doğru olan dö-nüşünü, Allah’ın izniyle doğudan batıyadoğru değiştirmesi ile Güneş’in Batıdan doğ-maya başlamasıdır. Evet, Dünya’yı Güneş’e,
yeryüzünü gökyüzüne bağlayan Allah’ıngüçlü ipi olan Kuran’ın çekim gücü ko-
parsa, yerkürenin ipi çözülür, başıboşbir serseri olup ters ve düzensiz ha-
reketinden dolayı Güneş batıdandoğar. Ve bu çarpışma neticesindeAllah’ın izni ile kıyamet kopar.”
Bediüzzaman Said Nursi, bu alametin yerküreye bir yıldızın ya da bir göktaşının çarp-masıyla gerçekleşeceğini Risalelerinde haberverir. Allah’ın izni ile gerçekleşecek bu çar-pışmanın ardından yeryüzünün dönüş yönüdeğişecek ve Dünya batıdan doğuya doğrudönerken, doğudan batıya doğru dönmeyebaşlayacaktır. Bu da Güneş’in doğudan değil,batıdan doğmasıyla sonuçlanacak ve böylecePeygamberimiz (s.a.v.)’in haber verdiği büyükkıyamet alametlerinden biri daha gerçekleşe-cektir. Bediüzzaman Said Nursi bu büyükolayın ardından kıyametin kopacağını haberverir. (Doğrusunu Allah bilir.)
Bediüzzaman’ın Peygamberimiz (s.a.v.)’in
İlmi Araştırma, Mayıs 201124
www.yasananahirzaman.com
İlmi Araştırma, Mayıs 2011www.ilmiarastirma.net 25
hadisini tefsir ederken bildirdiği bu “çarpmave sarsıntıyı”, Rabbimiz Kuran ayetlerindebizlere haber vermiştir. Naziat Suresi’nde şuşekilde bildirilmektedir:
“O sarsıntının sarsacağı gün, arkasındanonu diğer bir sarsıntı izleyecek.” (NaziatSuresi, 6-7)
Ayette iki büyük sarsıntıdan bahsedilmek-tedir. Bu sarsıntılardan birincisi Dünyamızabir diğer yıldızın ya da göktaşının çarpması ilegerçekleşecek olan büyük sarsıntı olabilir.(Doğrusunu Allah bilir.) İlk çarpışma milyon-larca yıldır kusursuz bir düzen içinde devameden Dünyamızın dönüşünü durduracaktır.
Bu duruş Dün-ya’nın düzenini alt
üst edecektir. Gece vegündüz duracak, Dün-ya’nın bir tarafı günlerce ka-ranlık içinde kalırken, diğertarafında gündüz hiç bitmeyecek-tir. İnsanlar bu değişiklik nedeniyleçok büyük bir şaşkınlık yaşayacak, büyükbir korku, dehşet ve panik hali dünyayı kap-layacaktır. Yer kabuğu hareketlenecek, dün-yanın dört bir yanını depremler saracaktır.Şiddetli volkanik patlamalar, mağmanın yer-yüzüne doğru hareket etmesi, dehşet ve panikhalini daha da artıracaktır.
Ancak Rabbimiz ilk sarsıntıyı ikinci bir sar-sıntının izleyeceğini bildirmektedir. Bu ayetleilk çarpışmanın ardından ikinci bir çarpışma-nın yaşanacağına işaret ediliyor olabilir. (Doğ-rusunu Allah bilir.) Yaşanan dehşet, ikinciçarpışma ile daha da şiddetlenecektir. Bu çar-pışma ile Dünyamız ters yönde dönmeye baş-layacaktır.
Milyonlarca yıldır batıdan doğuya doğru,kusursuz bir şekilde, bir saniye bile şaşırma-dan akıp giden Dünya, doğudan batıya doğrudönmeye başlayacak, bunun neticesinde deGüneş doğudan değil, batıdan doğmaya baş-layacaktır. Ancak hem çarpışmalar, hem dedönüş yönündeki değişiklik tüm dünyanın dü-zenini ve canlıların hayatlarına devam etme-lerine imkan sağlayan ekolojik sistemi altüstedecektir. İnsanlardaki dehşet hali daha da ar-tacak, tüm canlıların ve Dünyamızın yokoluşsüreci başlayacaktır. Naziat Suresi’nin deva-mında Rabbimiz insanların bu sarsıntıların ar-dından nasıl bir ruh halinde olacaklarını şuşekilde haber vermektedir:
“O gün yürekler (dehşetiçinde) hoplayacak. Gözlerzillet içinde düşecek.”(Naziat Suresi, 6-9)
“Güneş’inBatıdan
Doğuşunun”Ardından
YaşanacaklarBu iki büyük çarpışma tüm yeryüzü-
nün ekolojik sistemini değiştirecek, in-sanlar, hayvanlar ve diğer tüm varlıklar art
arda çok büyük felaketlerle karşılaşacaklar-dır. Yaşanacak bu olaylar Kuran’da şöyle bil-dirilmiştir:
✓ Şiddetli Sarsıntılar BirbiriniTakip EdecekÇarpışmalar ve Dünya’nın yönünün değiş-
mesi yer kabuğunu hareketlendirecek vedünyanın dört bir yanında şiddetli depremlergerçekleşecektir. Nitekim Peygamber Efendi-miz (s.a.v.) de şiddetli depremleri kıyametinalametlerinden biri olarak saymaktadır.
Kuşkusuz insanlar, kıyamet saatine dairherşey gibi, meydana gelecek ve kaçış im-kanı olmayacak bu sarsıntılar için de Ku-ran’da şöyle uyarılmışlardır:
“Ey insanlar, Rabbinizden korkup-sakının,çünkü kıyamet saatinin sarsıntısı büyükbir şeydir.” (Hac Suresi, 1)
✓ Yanardağ PatlamalarıDünyayı SaracakÇarpışmaların etkisiyle oluşan depremleri
yanardağ patlamaları takip edecek, çarpışma-ların şiddetiyle yerkabuğunda kırılmalar mey-dana gelecek ve mağma yeryüzünün heryerinden fışkıracaktır. Zelzele Suresi’ndeRabbimiz şu şekilde buyurmaktadır:
“Yer, ağırlıklarını dışa atıp-çıkardığı veinsan: “Buna ne oluyor?” dediği zaman; Ogün (yer), haberlerini anlatacaktır. Çünküsenin Rabbin, ona vahyetmiştir.” (ZelzeleSuresi, 2-5)
İlmi Araştırma, Mayıs 201126
✓ Gökyüzünün DurumuUçsuz bucaksız evrenin her noktasını kap-
layan gezegenler, yıldızlar ve gök cisimleriAllah’ın tek bir emri ile yaratılmış, O’nun kud-retiyle muazzam bir dengeyle korunmuştur.Allah, var olan herşey için olduğu gibi gökyü-zündeki bu muazzam alem için de görülme-miş bir son hazırlamıştır. Gökyüzündeyaşananlar ayetlerde şöyle haber verilir: • İki büyük çarpışmanın ardın-
dan gökyüzünde de olağanüstüdeğişiklikler yaşanacak,insanların üzerine gökyüzündenfelaketler yağacaktır.“O gün gök, sarsılıp çalkalanır.” (Tur Su-resi, 9)
“Gök yarılıp-çatlamıştır; artık o gün,
www.beklenenmehdiveisa.com
İlmi Araştırma, Mayıs 2011www.ilmiarastirma.net 27
İlmi Araştırma, Mayıs 201128
BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİ, GÜNEŞ’İN BATIDAN DOĞMASIYLABİRLİKTE TEVBE KAPISININ KAPANDIĞINI ANLATIYOR
İİman ve teklif (sorumluluk), ihtiyar dairesinde bir imtihan, bir tecrübe, bir müsabaka (ya-
rışma) olduğundan, perdeli ve derin ve tedkik (inceleme) ve tecrübeye muhtaç olan nazari
mes’eleleri elbette bedihi (açık) olmaz. Ve herkes ister istemez tasdik edecek derecede za-
ruri olmaz. Ta ki Ebu Bekirler alâ-yı illiyyine (yücelerin en yücesine) çıksınlar ve Ebu Cehiller
esfel-i safîline (aşağıların en aşağısına) düşsünler. İhtiyar kalmazsa teklif (sorumluluk) ola-
maz. Ve bu sır ve hikmet içindir ki, mu’cizeler seyrek ve nadir verilir. Hem dar-ı teklifte
(dünyada) gözle görünecek olan alamet-i kıyamet (kıyamet alametleri) ve eşrat-ı saat (kı-
yametin şartları), bir kısım müteşabihat-ı Kur’aniye gibi kapalı ve te’villi oluyor. YALNIZ,
GÜNEŞ’İN MAĞRİPTEN (BATIDAN) ÇIKMASI BEDAHET DERECESİNDE (İSPATA İHTİYAÇ
DUYULMAYACAK ŞEKİLDE AÇIK) HERKESİ TASDİKA (İNANMAYA) MECBUR ETTİĞİN-
DEN, TEVBE KAPISI KAPANIR, DAHA TEVBE VE ÎMAN MAKBUL OLMAZ. (Beşinci Şua)
‘sarkmış-za’fa uğra-mıştır.” (Hakka Suresi,
16)
“Gökyüzünün erimiş maden gibiolacağı gün;” (Mearic Suresi, 8)
• Atmosfer o gün eriyecekve akkor haline gelerekyanmaya başlayacaktır.
“Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş ola-rak kıpkırmızı bir gül gibi olduğuzaman.” (Rahman Suresi, 37)
✓ Denizler YanmayaBaşlayacaktır
Dünya’nın dörtte üçünü kaplayan enbüyük su kütlesi olan denizlerin bir
anda kaynamaya başlaması gerçektende insanın gözünde çok zor canlanabi-lecek bir manzaradır. O gün yeryüzün-
deki bütün denizler alevler içindekalacak, önüne geçilemeyecek bir ateş
ve alev topluluğu insanlara yönelecektir.Yüce Allah şu şekilde buyurmaktadır:
“Denizler, tutuşturulduğu zaman.”(Tekvir Suresi, 6)
Allah, büyük bir düzen içinde yarattığıyaşamı, vakti geldiğinde tüm düzeniylebirlikte sona erdirecektir. Bu son gün, in-
karcılar için oldukça zorlu, ürkütücübir gün olacaktır.
Bu nedenle inanmayarak ola-cakları beklemek yerine, varlı-ğından şüphe duymadankıyamet gününe iman etmek,insanı kendisi için çok dahaolumlu ve kazançlı bir sonucagötürecektir.
Allah ayetinde dağların göründüklerigibi sabit olmadıklarını, sürekli hareket ha-linde bulunduklarını bildirmiştir. Dağlarınbu hareketi, üzerinde bulundukları yer ka-buğunun hareketinden kaynaklanır. Yerkabuğu kendisinden daha yoğun olanmanto tabakası üzerinde adeta yüzer gibihareket eder. Bu durum, Kuran'ın indiril-diği dönemde gözlemlenemeyecek bir bil-gidir ve Allah ayette geçen “dağlarıgörürsün de, donmuş sanırsın” ifadesiyleinsanların bu konuyu ne şekilde değerlen-direceklerini önceden bildirmiştir. Ancakbunun ardından bir gerçeği açıklamış vedağların bulutların sürüklendikleri gibi sü-rüklendiklerini haber vermiştir. Şüphesizbu, Kuran’ın büyük bir mucizesidir. VeKuran'ın Allah'ın sözü olduğunun çokönemli bir delilidir.
Evrendeki eşsiz düzende ve hassas den-gede karşımıza çıkan tek gerçek, Allah'ın
kusursuz yaratışıdır. Dağlar da ayette bil-dirildiği gibi Allah'ın 'sapasağlam ve yerliyerinde' yaratmasıyla hareket etmektedir.Ayrıca dağlar Rabbimiz'in ayetinde bildir-diği gibi "sapasağlam" yaratılmıştır. Ayetinde devamında Allah’ın ‘Sani’ sıfatı bildiril-mektedir. Allah’ın sanatı yarattığı her şeyeson derece estetik bir görünüm, kusursuz-luk, ince ve benzersiz bir sanat, uyum vedizayn olarak yansır. Kainatın her köşe-sinde, canlı ve cansız tüm varlıklardaAllah’ın sonsuz sanatını gözlemek müm-kündür. İnsan, dünya üzerinde kafasını çe-virdiği her yerde Allah’ın kusursuzsanatının örnekleriyle karşılaşabilir.
Ayetin sonunda Allah’ın ‘Habir’; herşeyin iç yüzünden, gizli taraflarından ha-berdar olduğu bildirilmektedir. Allah kul-larının yaptığı her şeyden haberdardır.Hiçbir şey Allah'tan gizli kalmaz.
İlmi Araştırma, Mayıs 2011www.ilmiarastirma.net 29
www.Kurandancevaplar.com
G addarlık, din ahlakına göre yaşamayan toplumlarda çok yaygın olan bir tavırbozukluğudur. Bu gibi insanlar çocukluk yıllarından itibaren hep ‘bencil ol-
maya, öncelikle hep kendi menfaatlerini koruyup kollamaya’ teşvik edilirler.‘Hayatın bazı gerçekleri’ olduğuna, bu yüzden de hayatta kalmak için acımasız ve
merhametsiz olmak gerektiğine inandırılırlar.
Bunun sonucunda da bazı insanlar, farkında olmadan gaddarlığınfelsefesini içten içe yoğun olarak yaşamaya başlarlar. Kendilerine so-
rulsa, elbette hiçbir zaman için, ‘ne gaddar olduklarını kabul ederler’,‘ne de bir başkasının gaddar bir tavır göstermesini onaylarlar’. Ama ki-şiliklerine derinden etki eden bu yanlış bakış açısının etkileri, hayatları
boyunca gösterdikleri tavırların çoğunda kendini belli eder.
Çoğu insan, ‘gaddar’ denildiğinde, illaki ‘çok acımasız, insanlara zul-metmeye eğilimli, kendisinden başka kimseyi düşünme-
yen ve umursamayan, kastenkötülük yapmaktan ve
zarar vermektenzevk alan bir
İlmi Araştırma, Mayıs 201130
‘Gaddar’ denildiğinde pek çok insan bu özelliği
kendinden çok uzak görür.
Ama ‘gaddarlık’, günlük hayatta, insanın kendine
kondurmadığı pek çok tavırda ortaya çıkar.
Günlük hayatta karşımıza çıkan bu tavır bozuklukları
nelerdir?
Gaddarlığın sebebi nedir?
İnsan bu tavır bozukluğundan nasıl kurtulur?
www.peygamberimiz.com
İlmi Araştırma, Mayıs 2011www.ilmiarastirma.net 31
insan modeli’ hayal eder. Bu yüzden dekendilerine, “Sen çok gaddarsın” gibi biryakıştırma yapılacak olunsa, şiddetli tepkiverir ve hemen bu eleştiriyi reddederler.
Oysaki eğer insan kendisine yapılan buyakıştırma üzerinde biraz daha derin dü-şünecek olursa, kişiliğinin belirli yönle-rinde ve tavırlarının bazılarındagaddarlığın felsefesine dair izler bulabile-cektir.
Nefis Kötü AhlakÖzelliklerine EğilimliOlarak Yaratılmıştır
Allah, “... Nefisler ise ‘kıskançlığa vebencil tutkulara’ hazır (elverişli) kılınmış-tır. Eğer iyilik yapar ve sakınırsanız, şüp-hesiz, Allah, yaptıklarınızdan haberiolandır.” (Nisa Suresi, 128) ayetiyle nefsinkıskançlığa yatkın olarak yaratıldığını bil-dirmiştir. Nefis bencildir. Çıkarcıdır. Ençok kendini sevmek ister. Çıkarlarını ko-ruma konusunda çok kararlıdır. Ve nefis,hayatının sonuna kadar, hiç ara vermedenve pes etmeden insanı bu kötülüklere teş-vik etmek için çaba harcar. Dolayısıylainsan, nefsindeki bu olumsuz istekleriancak vicdan kullanarakdizginleyebilir. Amabunun için öncenefsindeki eksiklik-leri iyi tespit edebil-meli ve tüm bunlarınnerelerde ve nasıl or-
taya çıktığını iyi analiz edebilmelidir. Vebunu yapabilmek için de, nefsini eğitmeyi,bu kötü alışkanlıklardan kurtulmayı ger-çekten istemelidir.
Çünkü eğer insan nefsine yönelik böylebir eğitime zaten istekli değilse, bu du-rumda sadece kendini aldatacak ve rahat-latacak tedbirler alacaktır. Hasta olduğuyönleri tam teşhis ederek kabul etmektenkaçındığı takdirde ise, bunları tedavi et-mesi hiç mümkün olmayacaktır.
Bu nedenle insanın gaddarlık konu-sunda da, daha en baştan ‘kendine kon-durmama’ gibi bir yaklaşımdan kaçınmasıgerekir. Tam tersine, kendisini eğitmeye;‘bu özelliğin kendisinde kesin olarak varolduğunu’ kabul ederek başlamalıdır.
Bunun ardından yapılması gereken,‘gaddarlığın tanımının iyi yapılması’dır. El-bette toplumda ‘gaddarlığın en üst boyu-tunda yaşayan insanlar’ vardır. ‘Hiçgözünü kırpmadan cinayet işleyen, toplukatliamlar yapan, insanların malını mül-künü çalmakta sakınca görmeyen, yaşlı-lara, çocuklara eziyet etmekten, onları horgörmekten kaçınmayan ve bunlar gibi dahapek çok anormal tavrı gösteren insanlar’,gerçekten gaddar bir ruha sahiptirler.
İman eden bir insanın bu derecegözü dönmüş, ruhu kararmış, vic-
danı körelmiş bir insan olmasıelbetteki hiçbir şekilde söz ko-
nusu değildir. Müminin en önemliözelliklerinden biri, Allah’tan içi tit-
reyerek korkmasıdır. Mümin, YüceAllah’ın beğenmeyeceği
bir tavrı bile bile göstermekten titizliklesakınır, Allah’a sığınır ve mutlaka kendi-sini eğitmek için elinden geleni yapar.
Müminlerin SakınmalarıGereken ‘Gaddarlık’Alametleri Nelerdir?
“Sonra iman edenlerden, sabrı birbir-lerine tavsiye edenlerden, merhameti bir-birlerine tavsiye edenlerden olmak.”(Beled Suresi, 17) ayetinde hatırlatıldığıgibi müminler hiçbir zaman gaddarlığıbütün hayatlarına hakim olan bir ahlakbozukluğu olarak yaşamazlar. Ancak mü-minler de istemeden hata yapabilir; unu-tabilir, yanılabilir, boş bulunaraknefislerine uyabilirler. Ya da daha önceüzerinde düşünmedikleri, nefislerinin oaçığını fark etmedikleri için henüz kendi-lerini eğitmedikleri kusurları olabilir. İştemüminlerde ortaya çıkabilecek ‘gaddar-lık’ örnekleri ancak bu sınırlar içerisindeolabilir.
‘Gaddar’ kelimesi, elbetteki çok genişanlamlı bir ahlak bozukluğunu ifade et-mektedir. Ancak şunu da belirtmek gere-kiyor ki müminler söz konusu olduğunda,eğer bu kelime kullanılıyorsa, elbettekibu, kelimenin tüm anlamı kastedilerekkullanılmamaktadır. Gaddarlığın sadecebelirli tavırlara yansıyan ve belirli bir
bakış açısına etki eden kısmı kastedilmek-tedir. Söz konusu kelimenin tercih edil-mesi, konunun anlaşılabilmesi, tefekkürdeinsanın ufkunu açabilmesi içindir. İnsanınülfetini kırabilmek; aynı tavır bozuklukla-rını, başka bir kelimenin altında değerlen-direrek yeni anlayışlar elde edebilmesi
içindir. Yoksa kuşkusuz ki mümin, -ne kadar kusuru olursa
İlmi Araştırma, Mayıs 201132
Allah insanları fıtraten sevgiye uygun olarak yaratmıştır. İnsanlar genelanlamda sevmekten, sevilmekten, ilgiden hoşnut olurlar. Ancak gaddarbir ruh haline sahip olan kişiler kendilerini bu nimetten mahrum bırakırlar.İlk başta çevrelerindeki insanlara birtakım mesajlar vermek içingösterdikleri protesto tavırları, bu insanları sevmekten ve sevilmektenuzak kimseler haline getirir. Şeytanın gösterdiği yola uymak adına,farkında olmadan kendilerine çok zor bir hayat yaşatır ve kendilerini tümgüzelliklerden bilerek ve isteyerek mahrum ederler.
olsun- dünyanın en güzel ahlaklı insanı-dır. Ve elbetteki din ahlakından uzak ya-şayan toplumların anladığı ‘gaddarlık’anlayışından da alabildiğine uzaktır.
Bir müminde görülebilecek ve genişanlamıyla ifade edildiğinde ‘gaddarlık’olarak adlandırılabilecek tavırlar, mümi-nin 24 saatini kaplayan davranışlar de-ğildir. Hata olarak ortaya çıkan,
ama Allah’tan daha çok korkup sakını-lırsa, daha çok vicdan kullanılırsa, hementemizlenip ortadan kaldırılabilecek tavır-lardır. Örneğin;
Kimi zaman ihtiyaç içerisindeki birinsanla ilgilenmemek,
İyi niyetle yapılan bir ikrama güzelkarşılık vermemek,
Güzel bir övgüyü aynı şekilde onoreeden bir üslupla cevaplandırmamak,
Yardım isteyen birine karşı kayıtsızkalmak,
Alıngan olmak,
Kendi ihtiyaçlarını ön planda tut-mak,
Bir insana ya da bir güzelliğe özel-likle iltifat etmekten kaçınmak,
Şefkat duyulacak bir yerde ilgisizkalmak,
Birini affetmemekte kararlı davran-mak;
gibi tavırlar mümin bir kişinin gaddarbir ahlaka yatkın olduğunu gösterenalametlerdir.
İnsanlarda Yaygın OlanDiğer Gaddarlık Türü,‘Kadın Gaddarlığı’dır
Cahiliye toplumlarında kadınların çoğubirbirlerine rekabet, haset, çekişme ve önegeçme gözüyle baktıkları için, bu şeytaniyarış içerisinde birbirlerine karşı gaddar
tavırlar göstermekten kaçınmazlar. Buürkütücü sistem içindeki rekabette on-ları öne geçirecek olan unsurlar nelerise, bu konularda acımasız bir karar-lılıkla karşı tarafı ezecek ve hatta göz-
den düşürüp tamamen yollarınaçıkmalarını engelleyecek tavırlara başvu-rurlar. İşte bunların her biri ‘gaddarlık’tır.
Birbirleriyle dost olsalar dahi, üstün gel-meleri gerektiğinde bu yöntemlere baş-vurmaktan çekinmezler. Bir arkadaşlarıçok güzel bir kıyafet giydiğinde, güzel birsaç modeli yaptığında ya da güzel bir eşyaaldığında, kasıtlı olarak bunu görmezdengelebilirler. Hiç iltifat etmeyebilir ya dakasten karşı tarafa o konuda şüphe vere-cek, tedirgin edecek, olumsuz kanaate ka-pılmasına neden olacak tarzda örtülü
www.hazretimuhammed.org
İlmi Araştırma, Mayıs 2011www.ilmiarastirma.net 33
övgülerde bulunabilirler. Hatta bazen kasten, ger-çeklerin tam tersi yönünde de bilgi verebilirler. Örne-ğin çok yakışan bir şey için “hiç yakışmadı”, hiçyakışmayan bir şey için de yine kasten “Çok yakıştı” diye-rek, bu kimseyi yanlış yönlendirirler. Kötü olan bir şeyi dü-zeltmesindense, onun çok iyi olduğuna inanmalarınısağlarlar. Gıyaplarında konuşurken, onu insanlara sevdirecek, be-ğendirecek sözler yerine; kendilerini ön plana çıkarıp o kişi hakkındasinsice olumsuz fikirler oluşmasına neden olacak bir üslup kullanırlar.Birlikte bir yere gidecekleri zaman, rekabet ettikleri ya da haset ettikleribir dostlarının gecikmesinden içten içe memnuniyet duyarlar. Hattabazen bu gecikmenin oluşması için, o kişiye özellikle yanlış bilgi ver-mekten de çekinmezler. İşte bunlar ve benzeri tavırlar da ‘gaddarlık’tır.
İnsanın Gaddar Yönlerinden Kurtulması,Allah Korkusunu Artırması ve NefsiniTemizlemesi ile Mümkündür
Gaddarlık aslında, insanın hiç tahmin etmediği ve üzerinde düşün-mediği tavırlarda da ortaya çıkar. Bu bir ruh halidir. Dolayısıyla in-sanın ruhundaki gaddar yönleri temizlemesi, sadece tek tek, “acababu hangi gün, nerede, nasıl bir konuşmayla ortaya çıktı” gibi ana-lizler yapmasıyla mümkün olmaz. Temelde ruhundan bu davranışbozukluğunu tamamen temizlemesi gerekir. O zaman tek tek ta-vırlar üzerinde tespitler yapmasına gerek kalmaz.
Kişi burada, gerçek ve samimi Allah korkusunun nasıl olmasıgerektiği üzerinde düşünmelidir. İnsanlar belki sinsilikle ve us-taca ayarlanarak yapılmış hamleleri ve oyunları fark etmeye-bilirler. Bunlar, zahiren kişinin menfaatlerini besleyecekşekilde sonuçlar da vermiş olabilir. Ama tüm bunların içyüzünü Allah bilmektedir. Kişinin hangi sözü hangi ni-yetle söylediğini, hangi kişiye karşı nasıl bir gaddar ruhhali içerisinde olduğunu Allah bilmektedir. Dışarı-dan insanların belki şefkat, merhamet gibi değer-
İlmi Araştırma, Mayıs 201134
lendirdiği tavırların altında eğer bir sinsilikgizliyse, Allah bunları tüm açıklığıyla görmek-
tedir.
Dolayısıyla her konuda olduğu gibi, gaddarlıktankurtulmanın yolu da, ‘Allah korkusu’dur. Allah’tan
korkan insan, yanlış bir tavırdan sakınmak için, bunuAllah’ın bilmesini yeterli görür. Allah’a karşı suç ola-
cağını bildiği bir şeyi, asla uygulayamaz. Yanlış bir şey yap-maktan çok korkar. Küçük menfaatler uğruna Allah’ınsevgisinden mahrum kalmayı göze alamaz. Nefsi kendisini birkötülüğe doğru teşvik ediyorsa, mümin Allah korkusundan do-layı, hemen bunun tam tersini yapar. Örneğin nefsi güzel birtavrı övmek istemiyorsa, mümin Allah’tan korktuğu için, tümvicdanını ve iradesini kullanarak bu kişiye olabilecek en güzel,en abartılı en fazla iltifatı yapar ki, nefsinin bu kötülüğünü ye-nebilsin.
Müminin bu eğitimi alması; nefsini gaddar yönlerindenarındırması son derece önemlidir. Çünkü güzel ahlak detay-larda gizlidir. Gerçek Kuran ahlakı, insanın ancak Allah kor-kusuyla bu detayları kavrayıp vicdanlı hareket etmesiyleyaşanabilir. Bu ahlakı alan ve yaşayan bir insanın mutluolmak ya da üstün gelmek gibi sonuçlar için asla, din ahla-kına göre yaşamayan insanların yaptıkları entrikalara baş-vurmasına gerek yoktur. Eğer Allah bir insanın kalbinde safiyiliği ve temizliği görürse, Allah ona dünyada herşeyinen güzelini, en iyisini ve en hoşnut olacağı hayatı yaşatır.
Rabbimiz bu gerçeği Kuran’da şöyle bildirmiştir:
“Erkek olsun, kadın olsun, bir mü’min
olarak kim salih bir amelde bulunursa,
hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla
yaşatırız ve onların karşılığını,
yaptıklarının en güzeliyle muhakkak
veririz.” (Nahl Suresi, 97)
İlmi Araştırma, Mayıs 2011www.ilmiarastirma.net 35
www.Kuranbilgisi.com
İlmi Araştırma, Mayıs 201136
İslam Karşıtlığı,Avrupa İçin Büyük Tehlike
Resmi ziyaret için Ankara'ya gelecek olan Finlan-diya Cumhurbaşkanı Tarja Halonen, İslam karşıtlığı ve
yabancı düşmanlığının Avrupa için büyük bir tehlikeolduğunu söyledi. Halonen, "Başkalarının kültür-lerine ve dinlerine saygı duymayan insanlar tehli-
keli olabilirler." uyarısında bulundu. Bu konudaçözümün hoşgörü, karşılıklı saygı ve işbirliği ol-duğunu vurgulayan Fin Cumhurbaşkanı, Türki-
ye'nin bu konuda oynadığı rolü övdü.
www.zaman.com.tr
Bediüzzaman Said Nursi’ninVecizeleri Bilboardlarda
Mersin İlim ve Kültür Vakfından alınan bilgilere göre Bediüzzaman SaidNursî’nin vefatının 51. yıldönümü nedeniyle hayata geçirilen bu projenin geçen
yıl da yapıldığı hatırlatılarak “Bu yıl kapsamı biraz daha genişletildi ve 130bilboardda bir hafta süre ile bu güzel vecizeler Mersinlilerin yararına sunul-
muştur” denildi.
EKMEKSİZ YAŞARIM,HÜRRİYETSİZ YAŞAYAMAM
Bediüzzaman Said Nursi’nin yazmış olduğu Risâle-i Nur eserle-rinde geçen ve bilboardlarda yer alan vecizelerden bazıları şun-
lar:
- ‘Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam’,
- ‘Kadınlar şefkat kahramanlarıdır’,
- ‘Nefsini ıslah etmeyen başkalarını ıslah edemez’,
- ‘Dünyevi dost ve rütbeler kabir kapısına kadardır’,
- ‘Kabrin arkası için çalışınız, hakiki saadet orada-dır’,
- ‘Gayr-i meşru muhabbetin neticesi merhametsizazab çekmektir’,
- ‘Acaba sırf dünya için mi yaratılmışsın ki, bütünvaktini ona sarfediyorsun’,
- ‘İnsanları canlandıran emeldir, öldüren yeistir’.
www.yeniasya.com.tr
www.guncelhaber.org
İlmi Araştırma, Mayıs 2011www.ilmiarastirma.net 37
Almanya’dan Obama’yaRisale-i Nur hediyesi
Almanya’daki Müslüman temsilcileri Obama’nınözel danışmanı Rashad Hussain’e Obama’ya ulaş-tırmak üzere Risale-i Nur hediye ettiler.
ABD başkanı Barack Obama’nın özel danışmanıve ABD’nin İslam Konferansı Teşkilatı Özel Tem-silcisi Rashad Hussain, Almanya’nın Osnabrück şehrindeMüslüman temsilcileriyle bir araya geldi.Beyaz Saray’da ika-met eden Hussain, ABD’nin Hamburg Başkonsolosluğu Eko-nomi ve Siyaset Ataşesi Karen Bel ve beraberindeki heyetlebirlikte Almanya´daki Müslümanlar ve cemaatler hakkında bilgialdı. Almanya genelinde yapılan faaliyetler ve Avrupa’da İslam hak-kındaki görüşlerle ilgili bilgi alan Hussain, Türkiye’yi ve Türkleri çoksevdiğini belirttikten sonra, Obama’dan getirdiği mesajları iletti.
Hussain, Obama’nın ABD–İslam ilişkisini düzeltmek istediğini söyledi.Geçmişte hatalar yapıldığını, fakat Obama hükümetinin Müslümanlara veİslam’a sıcak baktığını belirtti. Bu anlamda Obama´nın özellikle kullandığıkavramlara dahi dikkat ettiğini söyleyen Hussain, “terörist“ kelimesinin bilinçliolarak kullanılmadığını söyledi. Bu kelimenin Müslümanları kırdığını ve bunedenle Obama’nın bu kelimeyi kullanmadığını ilave etti. Hussain’in Ameri-kan halkının İslam’a düşman olmadığını, belli medya patronlarının İslam’ı bi-lerek kötü gösterme çabasında olduğunu söyledi.
www.turkislamhaber.wordpress.com
Müslüman nüfus 2.2 milyara ulaşacak
En son yapılan araştırmaya göre 20 yıl sonra Müslümanlar dünyanın yüzde26,4’ünü oluşturacak.
Yeni bir küresel araştırma Müslüman nüfusunun senelik olarakbüyüyeceğini ortaya koyarken, Müslüman artışının Batı’da birdemografik değişime neden olacağı endişelerinin yersiz oldu-ğunu gösterdi.
Pew Araştırma Merkezi Din ve Toplum Ha-yatı Bölümü’nde yapılan araştırmaya göre,önümüzdeki 20 yıl içerisinde Müslüman nü-fusun yüzde 35 artması bekleniyor.
“Küresel Müslüman Nüfusun Geleceği”başlıklı araştırma, 2010’daki 1,6 milyar Müs-lüman nüfusunun 2030’da 2,2 milyar ulaşaca-ğını ortaya koydu. Araştırmada Müslüman
İlmi Araştırma, Mayıs 201138
nüfus senelik yüzde 1,5 artarken, gayrimüslim nüfusyüzde 0,7 artışta kaldı.
Araştırmada “Eğer hâlihazırdaki eğilim devamederse, 2030’da 8,3 milyarlık dünya nüfusunun
yüzde 26,4’ünü Müslümanlar oluşturacak” denildi. Buoran 6,9 milyarlık günümüz dünyasında yüzde 23,4.
Sonuçlar, 2010’da yüzde 6 orana sahip Avrupa’dakiMüslüman oranının 2030’da yüzde 8’e çıkacağı bek-
lentisini ortaya koydu.
Fransa ve Belçika’da Müslümanlar önümüzdeki 20sene içerisinde nüfusun yüzde 10’una ulaşacak. İngil-
tere’nin Müslüman azınlığı ise yüzde 8 büyüyecek.
Birleşik Devletler’deki bugünkü 2,6 milyonlukMüslüman nüfusun yirmi yıl sonra 6,2 milyona ulaşa-
cağı tahmin ediliyor.
Bununla beraber, Müslüman çoğunluğun yaşadığıülkelerde, Müslüman kadınların eğitimi ve hayat kali-
tesinin artması bekleniyor.
www.timeturk.com/tr
Said Nursi Uluslararası Ufuğa Sahip Bir Alim
JAPONYA’NIN Ankara Büyükelçiliği Müsteşarı Keisuke Yamanaka,Bediüzzaman Said Nursi’nin zamanının ötesinde bir ilim adamı oldu-
ğunu belirterek, “O geleceği görmekteydi. Bunun yanısıra SaidNursî, uluslararası ufuğu olan bir alimdir. İlme son derece önem
vermektedir” dedi.
www.yeniasya.com.tr
Şükür, her şeyin Allah’tan geldiğinibilen bir insanın Allah’a olan sevgisini, te-şekkürünü gösteren bir ibadettir. Güniçinde Yaratıcımız olan Rabbimiz’eşükretmemiz için çok fazla sebep vardır.
✴ Uyuduğunuz uykunuzdan sizi uyandı-rıp, tekrar can veren Allah’tır.
✴ Sabah uyandığınızda nefes alabileceği-niz bir hava var eden Allah’tır.
✴ Uyandığınızda görmenizi sağlayan,ışığa sebep olan güneşi yaratan Allah’tır.
✴ Aciz bir şekilde kalktığınızda temizlen-menizi sağlayan suyu, sabunu, diş ma-cununu yaratan Allah’tır.
✴ Güne güçlü bir enerji ile başlamanızayarayacak temiz ve faydalı besinleri ya-ratan, bunları bedeninize faydalı halegetiren Allah’tır.
✴ İşinize kısa zamanda varmanızı sağla-yan araba, otobüs, taksi, vapur gibi va-sıtaları yaratan Allah’tır.
✴ Geçiminizi sağlayacak işinizi yaratanAllah’tır.
✴ Rızkınızı veren, para kazanmanızı di-leyen Allah’tır.
✴ Yemek ihtiyacı hissettiğinizde çeşitçeşit yiyeceklerin olduğu marketleri,lezzetli yemekleri, restoranları emrinizeveren Allah’tır.
✴ Gün içinde size faydalı olan her türlüolayı yaratan ve kontrol eden Allah’tır.
Çok daha fazla detaylandırabileceğinizbu örnekleri, kısacası her anınızı bilen,gören, kollayan, haberdar olan, size tümihtiyaçlarınızı ulaştıran Rabbimiz olanAllah’tır. Yaşadığımız her an şükretmekiçin bir vesiledir.
“Yaratan, hiç yaratmayan gibi midir?Artık öğüt alıp-düşünmez misiniz?
Eğer Allah’ın nimetini saymayakalkışacak olursanız, onu birgenelleme yaparak bile saya-mazsınız. Gerçekten Allah,
bağışlayandır, esirgeyendir.”(Nahl Suresi, 16-17)
www.Allahayakinolmak.com
İlmi Araştırma, Mayıs 2011www.ilmiarastirma.net 39
❋ Belirli bir saatte biriyle buluşacak-sınızdır ama vaktinde gelmez.
❋ Çok başarılı bir çalışma yaparsı-nız ama karşınızdaki kişi bunu gereğigibi takdir edemez.
❋ Çok emek vererek karşınızdaki ki-şiye bir güzellik sunarsınız, o kişi bunuhiç fark etmez.
❋ İyi niyetle bir söz söylersiniz, amakarşınızdaki bunu yanlış anlar.
❋ Saatlerce bir yeri temizleyip çokmükemmel hale getirirsiniz, birisi gelipdüşüncesizce kirletir.
❋ Uykunuz vardır, ama biri düşün-cesizce gürültü yapar.
❋ Çok acil bir durumda birindenyardım istersiniz, o kişi sizi unutur.
❋ Önemli bir şey emanet edersiniz,karşınızdaki bunu kaybeder.
❋ Yıllarca üniversite sınavına hazır-lanırsınız, son gün o saatte hastalanıp sı-nava giremezsiniz.
❋ Yepyeni bir kıyafet alır giyersiniz,ani bir hatayla biri üzerinize bir şeydöker.
❋ Alışverişe çıkıp kaliteli bir mal-zeme alırsınız, eve geldiğinizde kandırıl-dığınızı anlarsınız.
❋ Çantanıza yüklü bir para koyarsı-nız, biri gelip cüzdanınızı çalar.
❋ Trafiğe çıkarsınız, acemi bir sü-rücü gelip size çarpar.
❋ Ya da aceleniz vardır ama trafiksıkışıklığından dolayı saatlerce gideceği-niz yere ulaşamazsınız.
❋ Bir yakınınız ani olarak hastalanır,ama ambulans saatlerce gelemediği içinkurtulamayıp vefat eder.
İlmi Araştırma, Mayıs 201140
İnsanın kendine daima sorması gereken bir soruvardır: Her an her şeyi yapanın Allah olduğunu
sürekli olarak düşünüyor muyum?
❋ Bir konuda tedavi olmak için has-taneye yatarsınız, bir ihmalkarlık sebe-biyle başka bir mikrop kapıp yeni birhastalığa daha yakalanırsınız.
Tüm bu yaşadıklarınızın her biri dola-yısıyla mağdur olduğunuzu düşünürsü-nüz. Ve tüm bunların suçlusunun dakarşınızdaki kişi olduğunu zannedersiniz.Kızgınlığa kapılır ve bu duygularınızı on-lara yöneltirsiniz.
Bu tür durumlarda pek çok insan yayüzlerine karşı ya da arkalarından, bu ki-şilere kızıp söylenip dururlar. Sanki o kişio hatayı ya da düşüncesizliği yapmamışolsaydı, herşeyin onun tam istediği gibigerçekleşeceğini zannederler.
Oysa bu o kadar büyük bir yanılgıdır ki,insan bu gerçeği kavrasa, hayata tümbakış açısı baştan sona bambaşka bir halalacaktır. Yüce Allah bir Kuran ayetindeyerden göğe her şeyi düzenleyenin Zatıolduğunu şöyle haber verir:
“Allah O’dur ki, gökleri dayanak ol-maksızın yükseltti; onları görmektesi-niz. Sonra arşa istiva etti ve Güneş ile
Ay’a boyun eğdirdi, her biri adı ko-nulmuş bir süreye kadar akıp
gitmektedirler. Her işi evi-rip düzenler, ayetleri
birer birer açıklar.
Umulur ki, Rabbinize kavuşacağı-nıza kesin bilgiyle inanırsınız.”(Ra’d Suresi, 2)
Dünyada Allah’tanBaşka, Tek BirToz ZerresiniDahi HareketEttirebilecekGüç YokturDünyada olup biten
herşey, yalnızca Allah is-tediği için gerçekleşmekte-dir. Eğer bir insanın hayatıboyunca yaşadıklarını birvideo kaset gibi düşünürsek;nasıl ki bu videoyu herseyrettiğinizde mutlakaaynı görüntülerle karşıla-şırsanız, insan hayatınında bundan en küçük birfarkı yoktur. Nasıl ki bu filmyüzlerce sene saklansa, yüz-lerce sene sonra tekrar videoyatakılıp seyredilse her zaman aynıfilmle karşılaşılacaktır; işteinsanın ömrü boyuncayaşayacakları da,bunun gibi, asla de-ğişmez bir bütündür.
Eğer bir insanın
www.kadernedir.com
www.ilmiarastirma.net İlmi Araştırma, Mayıs 2011 41
gideceği yere geçkalması gerekiyorsa,
mutlaka geç kalacaktır.Bunun sebebi trafik olabilir,
hastalık olabilir, unutkanlıkolabilir. Ama sonuç asla değiş-
mez. Aynı şekilde ölüm vaktigelen bir insanın ölümünü hiçbir
şey engelleyemez; ambulans geci-kebilir, trafik kazası olabilir, dokto-run ihmalkarlığı olabilir. Ama busonuç kesin olarak gerçekleşecek-tir.
Bu yüzden insanın gün içeri-sinde karşılaştığı olaylara karşıbakış açısı çok farklı olmalıdır.Örneğin eğer cüzdanı çalını-yorsa, demek ki o insanın o pa-
raya sahip olmaması gerekiyordur. VeAllah bunun için bir sebep yarat-
mıştır. Eğer üniversite sınavına gi-remiyorsa, demek ki Allah o yıl
için, o kişinin üniversiteyegirmemesini, başka bir
şeyle meşgul olmasını dile-miştir. Eğer karşı taraf gecik-
tiği için, sözleşilen buluşmagerçekleşemiyorsa, bu, Allah bu buluşma-nın olmamasını dilediği içindir. Allah di-lemedikçe kimse gecikemez, kimseunutamaz, kimse ihmalkar olamaz, kimsebir şeyi yanlış anlayamaz, kimse verilenemaneti kaybedemez, kimse trafiği sıkış-tıramaz, kimse kötü araba kullanamaz...Bu konuda bilinmesi gereken tek bir ger-çek vardır: “İnsanın yaşadığı herşeyi ya-ratan Allah’tır”. Ve “Allah, olmasıgereken için, mutlaka bir sebep yarat-maktadır.” Ancak bu sebep kendi ken-dine oluşmaz. Kimsenin, Allah dilemedenbunu yapabilecek gücü yoktur. RabbimizKuran’da bu gerçeği şöyle bildirmiştir:
“Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.Gerçekten Allah, bilendir, hüküm vehikmet sahibidir.” (İnsan Suresi, 30)
“Alemlerin Rabbi olan Allah dileme-dikçe siz dileyemezsiniz.” (Tekvir Su-resi, 29)
İlmi Araştırma, Mayıs 201142
“Onları siz öldürmediniz, ama onlarıAllah öldürdü; attığın zaman sen atma-dın, ama Allah attı. Mü’minleri Kendin-den güzel bir imtihanla imtihan etmekiçin (yaptı.) Şüphesiz Allah, işitendir,bilendir.” (Enfal Suresi, 17)
Yaşanan OlaylarınTümü Dünya HayatınınBir İmtihan YeriOlmasından KaynaklanırAllah insanları denemek için, kişinin
hoşlanacağı veya hoşlanmayacağı belirliolaylar yaratmakta ve bunlar karşısındanasıl bir ahlak gösterdiğini sınamaktadır.Ve Allah tüm yarattığı olaylarda bizim hiçbilmediğimiz sırlar, hikmetler, nimetler veçeşitli denemeler gizlemektedir. Örneğinbir başkasının düşüncesizliği nedeniylebir yere gidemeyen bir insan belki de busebeple çok büyük tehlikelerden korun-muş olur. Yolda kendisine çarpacak biraraba, karşısına çıkacak kötü bir insan,yolda başına gelecek bir saldırı ya da hır-sızlık, kirli bir yerden kapacağı bir mikropbelki de bu vesileyle engellenmektedir.
İşte bu sebeple insan, olayların ardındapek çok sırlar ve hikmetler gizli olduğunubilerek, her an Allah’a tam bir güven veteslimiyet içerisinde yaşamalıdır. Başınaher ne gelirse gelsin, iyi ya da kötü, nimetya da eksiklik hepsinde Allah’a şükreden,Allah’ın en hayırlısını yarattığını bilen birahlak içinde olmalıdır. Yüce Allah birayette bu gerçeği şöyle bildirir:
“...Biz sizi şerle de hayırla da deneye-rek imtihan ediyoruz ve siz Bize dön-dürüleceksiniz. “ (Enbiya Suresi, 35)
Bu nedenle insan gün içinde karşılaştığıolayların hiçbirisinin insanlardan kay-naklandığını düşünmemelidir. Hepsiniyaratanın yalnızca Allah olduğunuunutmamalıdır. Kendisine iyilik yapanda kötülük yapan da, zarar veren de, le-hinde hareket eden de, yalnızca Allahona emrettiği için o şekilde davranmak-tadır. Dolayısıyla bir insanın, yaşadık-larından dolayı insanlara kızmasının,söylenmesinin, küsmesinin, darılması-nın bir anlamı yoktur. Mümin nimetlekarşılaştığında da, sıkıntıyla karşılaştı-ğında da, bunların yalnızca Allah’tanolduğunu bilmelidir. Elbettebir kişi, kötü insan-
www.Allahinsonsuzgucu.com
İlmi Araştırma, Mayıs 2011www.ilmiarastirma.net 43
Kainatta; insanın kendi
yaratılışından kıyametin
meydana geliş aşamalarına,
göklerin yaratılmasından
denizlerin ve dağların varlığına
kadar her olayda bir ihtişam ve
sınırsız bir güç vardır. Ve bu
güç yalnızca üstün akıl sahibi
olan Allah’a aittir. Allah insan-
lara Kitaplar indirmiştir ve
Peygamberler göndermiştir.
Kendisini hem yarattığı can-
lılarda sergilediği benzersiz
sanatıyla ve ilmiyle, hem de Ki-
tapları ve Peygamberleri vası-
tasıyla bize tanıtmaktadır.
İnsana düşen ise Allah’ın
yüceliğini, büyüklüğünü gereği
gibi takdir edebilmek için ola-
bildiğince derin düşünmektir.
lara yönelik tedbirler alacak, iyi insan-lara yönelik güzel duygular besleyecek-tir. Ama hayatının her saniyesindeyaşadığı her olayı yaratının Allah oldu-ğunu hiçbir zaman unutmamalıdır. Bugerçeği bilen Müslümanların ahlakı ise
Kuran’da şöyle bildirilmiştir:
“De ki: “Allah’ın bizim için yazdıklarıdışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabetetmez. O bizim Mevlamızdır. Ve mü-minler yalnızca Allah’a tevekkül etme-lidirler.”” (Tevbe Suresi, 51)
İlmi Araştırma, Mayıs 201144
Evrendeki mucizevi dengeler, dünyadaki düzen, kusursuz canlılar,
tek bir hücre, bir atomun içinde saklı olan evrendeki en büyük güç;
tümü Allah’ın muhteşem yaratmasıdır. Ancak Allah, tüm bunları
yaratıp kendi haline bırakmamıştır. O, canlı- cansız yarattığı her şeyi
her an denetiminde tutar, her şeyi an an yaratır. Yarattığı her şeyi,
aklımıza uygun olması için bir sebeple yaratır ve yaratılan şeye insan-
ları vesile eder. Yüce Allah, Tek olan, Zatında, sıfatlarında, işlerinde,
isimlerinde, hükümlerinde, asla ortağı veya benzeri, dengi bulun-
mayan, yoktan var edendir. Yüce Allah bu gerçeği bir Kuran
ayetinde şöyle haber verir:
“...Sizi de, yapmakta olduklarınızı da Allah yaratmıştır.”
(Saffat Suresi, 96)
AADNAN OKTAR: Ben hurafe anlatacak
biri miyim? Net, açık gerçek. Renkli pırıl
pırıl bir dünya, simsiyah karanlık beynin
içinde yaratılıyorsa, bunun açıklaması
nedir? Yani zeka olarak en geri adama
söylesen “ne anlıyorsun bundan” desen,
ne der? Bak simsiyah karanlık, kafatasının
içi simsiyahtır. Kemikten bir kutu. Kemik
bir kutu. Onun içindeki şu hayata bak, şu
canlılığına bak. Şu ışığın mükemmelli-
ğine, renklerin mükemmelliğine, görüntü
derinliğinin mükemmelliğine bak. “Nedir
bu?” diyorsun. “Bırak şimdi onu, hadi dis-
koya gidelim biz” diyor. Diskoya da bey-
ninin içinde gidiyorsun, haberin yok
senin. Allah sana yaratıyor. Sen niyet
edersin, Allah da sana yaratır. Mesela
diskoyu, Allah en ince detaylarına kadar
disko müziğini, oradaki bas seslerini
falan hepsini Allah yaratır. O dışarıda sa-
dece bir dalgadır. Dalga nedir? Sessiz,
çıt yok. Şu an mesela televizyon dalgaları
var burada, dolu. Radyo dalgaları var.
Duyuyor muyuz herhangi birini? Duymu-
yoruz. Çünkü alıcısı yok şu an. Alıcısı ol-
madığı için duymuyoruz ama alıcısı oldu
mu duyuyor. Bunları düşünmek istemiyor-
lar, yani derin düşünmek istemiyorlar.
Gaflet içinde yaşamak istiyorlar. Buna
işte gaflet deniliyor. Yani gafil olma. Dec-
caliyet de insanları gaflete çekip sistemi
devam ettirmek istiyor. Yani şeytanın yön-
temi bu. Onun için bir hipnoz uyguluyor
insanlara.
www.Allahayakinolmak.com
www.ilmiarastirma.net İlmi Araştırma, Mayıs 2011 45
Sayın Adnan Oktar 10 Ekim 2010 tarihli Samsun AKSve Kayseri TV röportajında her şeyi yaratanın Yüce
Allah olduğunu şöyle anlatmıştır:
• Şeytan niçin insan için tehlikeli bir düşmandır?
• Mümin şeytanı etkisiz hale getirmek için nasıl birtedbir almalıdır?
• Şeytanın müminler üzerindeki etkisi nedenzayıftır?
“Gerçek şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse
siz de onu düşman edinin. O, kendi grubunu, ancak
çılgınca yanan ateşin halkından olmaya çağırır.”
(Fatır Suresi, 6)
B ir insana, “Bir yerlerde sana çok büyük düşmanlık besleyen biri var. Sana,olabilecek en büyük zararı verebilmek için yapmayacağı şey yok. Hertürlü, hile, yalan, oyun ve sahtekarlıkta usta biri. Ve sana istediği zararı
verene kadar da peşini bırakmayacak” dense, tepkisi nasıl olur? Sadece, “Tamam”deyip konuyla ilgilenmemesi ve o düşmanına karşı hiçbir tedbir almadan hayatına
İlmi Araştırma, Mayıs 201146
www.birayetbiraciklama.com
İlmi Araştırma, Mayıs 2011www.ilmiarastirma.net 47
devam etmesi söz konusu olur mu? Elbet-teki bu sorunun yanıtı, “Hayır”dır. Herinsan, böyle bir düşmandan haberdar olurolmaz, bu konuya büyük bir dikkat verir.Düşmanından gelecek muhtemel zararıönleyecek tedbirleri almadan ve tehlikeyietkisiz hale getirmeden, bu konuyu hiçbirşekilde aklından çıkarmaz. Ancak insanın,kendisine büyük düşmanlık besleyen in-sanlardan çok daha tehlikeli bir düşmanıdaha vardır. Bu düşman, ‘şeytan’dır.
Yüce Allah Kuran’daŞeytanın İnsanınApaçık DüşmanıOlduğunu BildirmiştirŞeytan insanın, dünyadaki gelmiş geç-
miş en büyük ve en kararlı düşmanıdır. İn-sanlardan oluşan yüzlerce düşmanla dahi
kıyaslanamayacak kadar tehlikeli bir var-lıktır. Öyleyse insanın, herhangi bir düş-manına karşı dahi tedbir alırken, şeytanındüşmanlığına karşı ilgisiz ve umursuz birtavır içerisinde olması elbetteki çok büyükbir hata olacaktır.
Şeytan siz bu yazıyı okurken de sizigözlüyor ve planlar yapıyor. Çünkü şeyta-nın insan için hedeflediği bir ‘son’ vardır.Bu son, kişinin ‘sonsuz cehenneme girme-si’dir. İşte şeytanın, bu sonucu elde edenekadar insanın peşini bırakması mümkündeğildir. Bu, Allah’ın Kuran’da bildirdiğikesin bir adetullahtır:
“Ey insanlar, yeryüzünde olan şeylerihelal ve temiz olarak yiyin ve şeytanınadımlarını izlemeyin. Gerçekte o, siziniçin apaçık bir düşmandır.” (Bakara Su-resi, 168)
Şeytan zafer kazanması için insanlarınkendisine tapınmasını veya çok uç sap-kınlıklar yapmalarını veya mutlakaAllah’ı inkar etmelerini istemez. Onun tekisteği insanları Allah’ın bildirdiği din ah-lakından ve Kuran’dan uzak tutmak, halisolarak Allah’a ibadet etmelerini engelle-mek, bunun sonucunda sonsuz azap çek-melerini sağlamaktır. Bunun için kimizaman dindarlık maskesi altında, Allah’ınadını kullanarak insanları gerçek din ah-lakından uzaklaştırıp, saptırır. Bu da in-sanları kendisiyle beraber cehennemçukurunun içine çekmek için yeterlidir.Hangi vesileyle olursa olsun, onu takipedenlerin sonu konusunda Yüce Allahtüm kullarını Kuran’da şöyle uyarır:
“Ona yazılmıştır: “Kim onu veli edi-nirse, şüphesiz o (şeytan) onu şaşırtıp-saptırır ve onu çılgın ateşin azabınayöneltir.”” (Hac Suresi, 4)
Yüce Allah Kuran’da,Şeytanın EtkisindenKurtulmanın YollarınıBildirmiştirİnsanın Allah’ın bu emrine uyarak,
Allah rızası için, şeytanı etkisiz hale getir-meyi kendisi için öncelikli bir hedef ha-line getirmesi gerekir. Şeytan, insan içinbüyük bir düşmandır. Ancak Allah, insa-nın şeytanın şerrinden kurtulmasını daçok kolay kılmıştır. Bunun için Kuran’dainsana yol gösterecek birçok sır bildiril-miştir. Bu sırlardan bir kısmı şöyledir:
Şeytan Allah’ın izni olmadıkça hiçbirşey yapmaya güç yetiremeyen aciz birvarlıktır. (Mücadele Suresi, 10)
Şeytanın hilesi çok zayıftır. (Nisa Su-resi, 76)
İlmi Araştırma, Mayıs 201148
“Dedi ki: “Rabbim, benikışkırttığın şeye karşılık,
andolsun, ben de yeryüzündeonlara, (sana başkaldırmayı
ve dünya tutkularını)süsleyip-çekici göstereceğim ve
onların tümünü mutlakakışkırtıp-saptıracağım.
Ancak onlardan muhlis olankulların müstesna.”
(Hicr Suresi, 39–40)
Şeytanın etkisi ancak, ‘Allah’a ortakkoşanlar’ ile ‘şeytanı veli edinenler’ üze-rindedir. (Nahl Suresi, 100)
Şeytanın insanlar üzerinde zorlayıcıbir gücü yoktur. (İbrahim Suresi, 22) (SebeSuresi, 20-21)
Şeytanın, iman edenler ve Allah’a te-vekkül edenler üzerinde hiçbir zorlayıcıgücü yoktur. (Nahl Suresi, 99)
Samimiyetle Allah’a ve Kuran’a sığın-mak, şeytanın vesveselerini etkisiz halegetirir. (Araf Suresi, 200-201) (Fussilet Su-resi, 36)
İnsanın, sadece Allah’ın Kuran’da bil-dirdiği bu sırları bilmesi dahi, Allah’ın iz-niyle en büyük düşmanı olan şeytanı hızlave kesin olarak etkisiz hale getirmesi içinyeterlidir.
İnsan eğer Allah’tan başka bir güçolmadığını; şeytanın da, insanların dagüçsüz olduğunu unutmadan yaşarsa,Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmazsa, şey-tan ona her nereden yaklaşırsa yaklaş-sın hiçbir sonuç alamayacak, kişiyehiçbir zarar veremeyecektir.
İnsan eğer, -her ne şart altındaolursa olsun- Allah’a tevekkülde kararlıolursa; Allah’ın herşeyi bir kader üze-rine, hayır ve hikmetlerle yarattığını veinsanların ancak Allah’ın kaderdedilediği şekilde hareket edebildik-lerini unutmazsa, şeytan onahiçbir şekilde etki edemeye-cektir.
İnsan eğer, şeytandan birvesvese geldiğinde, Allah’a sı-ğınır ve Kuran ayetleriyle düşü-nürse, Allah’ın izniyle ovesvese ortadan kalkacak veşeytan o kişiye hiçbir şekildeetki edemeyecektir.
İnsan eğer, şeytanın hiçbirgücü olmayan, yalnızca YüceAllah’ın emrini yerine getiren,çok aciz bir varlık olduğunuunutmazsa, şeytanı müstakilbir güç olarak görmezse veAllah’ın bildirdiği din ahlakınauygun yaşarsa, şeytan o kişiyekarşı tüm gücünü kaybedecek-tir.
İnsan eğer, şeytanın hilelidüzenlerini, ters-yüz ettiği ger-çekleri, söylediği yalanları, oy-nadığı oyunları, verdiğivesveseleri Kuran ayetleriyle de-ğerlendirirse, bunların tamamınınçok çürük ve zayıf tuzaklar oldu-ğunu hemen görecek ve şeytanona yine hiçbir şekilde etki edeme-yecektir.
İlmi Araştırma, Mayıs 2011www.ilmiarastirma.net 49
www.Allahahizmet.com
İşte insan şeytana karşı bu imani şuur ile hereketettiğinde, Allah’ın izniyle, hayatının sonuna kadar, şey-
tanın aleyhteki çabaları sonuçsuz kalacaktır.
Şeytanın Hilesinin Zayıf Olması veZorlayıcı Bir Gücünün Bulunmaması,Allah’ın Kulları İçin Yarattığı Bir RahmettirMümin bir insanın karşısında negatif bir güç olarak şeytan
vardır. Ancak şeytanın zayıf ve güçsüz olması, müminlerin dinahlakını yaşama konusunda güçlük yaşamayacaklarının bir gös-tergesidir. İnsanın şeytana olan bakış açısı, asla bu gerçeklerindışında bir mantık içermemelidir. Mümin asla şeytanı güçlügörmemeli, onu etkisiz hale getirmeyi zor sanmamalıdır.Allah’ın şeytanı, ancak inkar edenler için bir saptırıcı olarak ya-rattığını; ‘Allah’ı seven, Allah’ın beğendiği ahlakı yaşayan ger-çek müminler üzerinde ise Yüce Allah’tan bir rahmet olarakşeytanın hiçbir gücü olmadığını’ asla unutmamalıdır. Kuran’dabu gerçek şöyle bildirilmiştir:
“Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenlerüzerinde onun (şeytanın) hiçbir zorlayıcı-gücü yoktur. Onunzorlayıcı-gücü ancak onu veli edinenlerle, onunla O’na(Allah’a) ortak koşanlar üzerindedir.” (Nahl Suresi, 99–100)
İlmi Araştırma, Mayıs 201150
Hz. Adem (a.s.)’dan beri insanın dünya üzerindekien büyük düşmanı şeytandır. Şeytan, Hz. Adem(a.s.) yaratıldığında Allah’a itaat etmemiş ve tüminsanları Allah’ın yolundan saptırmaya ahdetmiştir.Yüce Allah, Kuran’da şeytanın insanları doğru yol-dan ayırmak için türlü yollar denediğini, onlara tu-zaklar kurduğunu, dünya hayatını süslü ve çekicigöstermeye çalıştığını bildirir. Bunların yanında,Allah’ın şeytan hakkında bildirdiği bir başka bilgiise, onun hilesinin zayıf olduğudur. Ayette şöylebuyrulmaktadır:
“İman edenler Allah yolunda savaşırlar (mücadeleederler); inkar edenler ise tağut yolunda sava-
şırlar. Öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın(mücadele edin). Hiç şüphesiz, şeytanın hi-
leli-düzeni pek zayıftır.” (Nisa Suresi, 76)
Vesveselerle Vakit KaybettirmekŞeytanın Büyük Bir Tuzağıdır
Allah’ın Kuran’da bildirdiği önemli bir sır, insanın ken-
disine gelen vesveseden nasıl kurtulacağıdır. Bu, Allah’tan
korkan ve cenneti umut eden müminler için çok önemli bir ko-
nudur. Çünkü vesvese şeytanın insanları Allah’ın yolundan
uzaklaştırmak, onları boş ve amaçsız işlerle uğraştırarak vakit-
lerini almak amacıyla fısıldadığı yanıltıcı sözlerdir. Şeytan bu
yolla insanlara, hüzün, korku ve sıkıntı vermeye, onların arala-
rını açmaya, Allah, kitap, din hakkında kuşkuya düşmelerine
çalışır. Hak olmayan konularda insanları uzun ve olmadık ku-
runtulara kaptırır. Kuran’da şeytanın vesvese verme özelliğini
anlatan ayetlerden bazıları şöyledir:
““(Şeytan) Onlara vaadler ediyor, onları en olmadık kuruntu-
lara düşürüyor. Oysa şeytan, onlara bir aldanıştan başka bir
şey va’detmez.” (Nisa Suresi, 120)
Onları -ne olursa olsun- şaşırtıp-saptıracağım, en olmadık ku-
runtulara düşüreceğim ve onlara kesin olarak davarların kulak-
larını kesmelerini emredeceğim ve Allah’ın yarattıklarını
değiştirmelerini emredeceğim.” Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı
dost (veli) edinirse, kuşkusuz o, apaçık bir hüsrana uğramıştır.
(Nisa Suresi, 119)
Şeytanın fısıldadığı kuruntular her ne olursa olsun, müminler
Allah’ın gösterdiği yola uyduklarında, şeytan onlara etki etme-
yecektir. Allah, şeytana karşı müminlere şunu hatırlatır:
“Eğer sana şeytandan yana bir kışkırtma (vesvese veya iğva)
gelirse, hemen Allah’a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir.
(Allah’tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce)
iyice düşünürler (Allah’ı zikredip-anarlar), sonra hemen bakar-
sın ki görüp bilmişlerdir.” (Araf Suresi, 200–201)
Ayetlerde görüldüğü gibi, müminler şeytandan gelen vesve-
selere karşı çok dikkatlidirler. Uzun uzun oturup ondan gelen
vesveseleri düşünerek vakit kaybetmez, söz konusu vesveselerle
Allah’ın razı olmayacağı, bir mümine yakışmayacak sıkıntılı,
hüzünlü, korkulu bir ruh haline girmezler. Bir sıkıntı, Kuran ah-
lakına uygun olmayan bir düşünce hissettiklerinde hemen dü-
şünürler. Bunun Allah’ın hoşnut olmayacağı şeytandan gelen
bir vesvese olduğunu anlarlar. Hemen Allah’ı ve Kuran
ayetlerini düşünerek şeytanın fısıldamalarından kurtulur-
lar.
İlmi Araştırma, Mayıs 2011www.ilmiarastirma.net 51
www.guzelelestiriler.com
Bazı insanlar toplumda diğerlerine kıyasla daha çok
sevilir ve arkadaş ortamlarında vakit geçirirken daha
çok tercih edilirler. Bunun önemli sebeplerinden biri,
bu kimselerin muhalefet ruhundan sakınarak uyumlu
bir ahlak göstermeleridir.
İnsanı muhalefet ruhuna iten sebep nedir?
Muhalefet ruhundan kurtulmak ve Allah’ınbeğendiği uyumlu karaktere sahip olmak içinne yapmak gerekir?
Muhalafet ruhu insananasıl zarar verir?
İlmi Araştırma, Mayıs 201152
www.Kuranahlaki.com
İlmi Araştırma, Mayıs 2011www.ilmiarastirma.net 53
H emen herkes hayatı boyuncauyumsuz insanlara sıklıkla rast-lamıştır. Bu kimseler çevrele-
rinde olup biten, etraflarında konuşulanhemen her konuda, neredeyse amaçsızdenilebilecek bir ‘muhalefet ruhu’ içinde-dirler. Asıl istedikleri doğruyu bulmak,yanlış bir şeyi düzeltmek, isabetsiz bir şeyyapılmasına engel olmak ya da daha iyibir alternatifi uygulamak değildir. Hiçbirsebebi olmaksızın; mantıklı ya da mantık-sız, her şeyde bir ‘karşı fikir’ geliştirmeeğilimi içerisindedirler.
Muhalefet RuhununKaynağı Şeytandırİnsanları ‘muhalefet ruhu’na iten ve sü-
rekli ‘aksilik modu’nda yaşamalarını teş-vik eden ‘şeytan’dan başkası değildir.Şeytan kişinin vicdanlı, akılcı, tevekküllü,şükredici, hoşgörülü, Allah’ın yarattıkla-rından razı olan, çevresine karşı güzelahlak gösteren bir insan olmasını istemez.Kendisi gibi isyankar, nankör, tevekkül-süz, şükredici olmayan, uyum sağlayama-yan, başkalarına tabi olamayan, alttan alıptevazu gösteremeyen bir kimse olmasınıister.
Şeytanın etkisi altına giren kişiler de,işte hemen her yerde ve her konuda buözellikleriyle dikkat çekerler. Örneğin birtopluluk içerisinde herkes ortak bir şeyyapmaya karar verdiğinde, böyle bir kişibuna katılmak istemez. Herkes eğlenirkeno bir kenarda oturur. Güzel bir espri ya-pıldığında herkes gülerken, bu kişi gül-mez. Bir sohbet olduğunda, o sessizkalmayı tercih eder. Herkes dışarı çıkmakistediğinde, o evde oturmak ister. Herkesuyumak istediğinde, o oturup bir şeyleryapmak ister. Bir şeyi beğenip beğenme-diği sorulduğunda, mutlaka bir kusurbulur. Bir konuda bir fikir vermesi istendi-ğinde “aklıma bir şey gelmiyor” gibi karşıtarafı hoşnut etmeyecek bir cevap verir.Bir sorun çözülmeye çalışıldığında, mut-laka zorlaştırıcı bir tavır gösterir. Çokküçük fedakarlıklarla halledilebilecek birkonu olduğunda, buna asla yanaşmaz;bunun yerine başkasının fedakarlık yap-masını ister. Yardım istendiğinde bir ba-haneyle mutlaka reddeder. Etrafında birçok güzellik varken, olumsuz tek bir yönüdile getirip durur. Her şeyden şikayeteder. Kendisine bir hediye alındığında yada hoşuna gideceği düşünülerek bir iyilikyapıldığında, gerektiği şekilde nezaketgösterip teşekkür etmek yerine, kendisinesunulan şeyde bir kusur bulup onu dilegetirir. Bir şey ikram edildiğinde canı iste-mese bile nezaket gösterip almak yerine,“canım istemiyor” gibi kaba bir üslupla
karşı tarafı reddeder. Kuran’dabu kişilerin sahip olduğu muhalifkarakterin şeytandan kaynaklandığışöyle haber verilir:
“Gerçekten bunlar (bu şeytanlar), onlarıyoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin ger-çekten hidayette olduklarını sanırlar.” (Zuhruf Suresi,37)
İşte böyle bir kişi, bu ve buna benzer tavır ve üslupların topla-mında “uyumsuz” bir insan haline gelir. Hep aksilik çıkaran, muhalefeteden, zorlaştıran, bahane bulan, olumsuzlukları dile getiren, sürekli söylenen, hiç-bir şeyden memnun olmayan, kanaat getirmesini bilmeyen bir insan modeli oluşur.
İlmi Araştırma, Mayıs 201154
Muhalif düşüncelerin ve bunların ortaya çıkardığı tavırların hiçbiriKuran ahlakına uygun değildir. Bu nedenle şeytan bu ruh haliniimanları zayıf olan veya kalbinde hastalık olan insanlara yaşatmayaçalışır. Şeytanın bu çağrılarına kulak asanlar ise bunun en büyükzararını yine kendileri görürler. Allah’ın rızasına ve Kuran’a uygunbir ahlak gösterilmediği sürece, sıkıntı vehuzursuzluk bu kişilerin hayatından eksikolmaz. Onlar böylesine bir zorluk vegerilim içindeyken, karşılarındakiinsanların hiçbir şeyden habersiz, rahat vehuzurlu olmaları ise bu kişilerin geriliminidayanılmaz boyutlara ulaştırır. Kimi zamanbu nedenle çevrelerindeki insanlara karşıgizliden bir öfkeye kapılırlar ve buöfkelerini muhalefet ederek yansıtırlar.
İnsan fıtratı, kolaylaştıran, rahat-latan, kendinden fedakarlık etmesi
gerekse de, bunu karşı tarafa hisset-tirmeden yapan, makul olan herşeyeuyum gösteren insanlarla rahat edecek şe-kilde yaratılmıştır. Böyle bir insan gerçek-ten gerekli bulduğu noktalarda, aklın vevicdanın gerektirdiği şekilde muhalefetetse de, bu karşı tarafı hiç rahatsız etmez.Çünkü akılcı, mantıklı ve vicdanlı bir mu-halefet, karşı tarafın hoşnutsuzluk duya-cağı değil, aksine faydalanacağı birmüdahaledir. Çünkü yanlış bir şey yapa-cakken doğru olanı tespit etmiş olmak, okişinin de menfaatinedir.
Uyumlu insanlara da toplumda pek çokinsan aşinadır. Diğer insan ka-
rakterlerine göre dahanadir rastlanan bu in-
sanlar, çevrelerin-
deki herkes tarafından çok sevilirler. Birigüzel bir söz söylediğinde hemen onu ta-mamlayıcı bir karşılık verirler. Kendilerinebir iltifat edildiğinde onlar da hemen dahagüzeliyle bir iltifatta bulunurlar. Bir espriyapıldığında, hoşlarına gitse de gitmesede ya da yeteri kadar güldürücü olsa daolmasa da hemen karşı tarafı onore edenbir söz söylerler. Karşı taraf makul bir tek-lifte bulunduğunda, kendi canları çok is-temese de hemen o kişinin tercihindenyana tavır sergilerler. Yanlarındaki insan-lar ciddi bir işle meşgul oluyorsa, dikkatdağıtmayacak şekilde davranırlar. Eğerneşeli eğlenceli bir ortam varsa, bu seferde canlı, konuşkan, aktif bir tavra geçer-ler. Birkaç kişi birlikte yemek yiyeceğizaman, hemen karşı tarafın sevdiği ve is-tediği yemekten yana tercihte bulunurlar.Kendileri dinlenmek isterken, karşı taraf
geniş çaplı ve yardım gerekti-ren bir işe girişecek olursa,kendi durumlarını hiç his-settirmeden hemen gidipyardıma koyulurlar.
www.muminlerintemizligi.com
İlmi Araştırma, Mayıs 2011www.ilmiarastirma.net 55
Uyumlu Olmak, Önemli Bir Sevgi Vesilesidir
İlmi Araştırma, Mayıs 201156
Böyle insanların olduğu yerlerde tar-tışma ortamı hemen hemen hiç olmaz.Çünkü bu kişiler kendileri yatıştırıcı ol-dukları gibi, muhalefet ruhuyla hareketedenleri de yatıştıracak bir etki gösterirler.Kuran’da müminlerin bu uyumlu ve yu-muşak karakterleri şöyle bildirilir:
“Güzel bir söz ve bağışlama, peşindeneziyet gelen bir sadakadan daha hayır-lıdır. Allah hiç bir şeye ihtiyacı olma-yandır, yumuşak davranandır.” (BakaraSuresi, 263)
Allah Korkusu UyumluOlmayı Sabit Bir KarakterÖzelliği Haline GetirirDin ahlakının yaşanmadığı toplumlarda
da bazen kimi insanlar, çeşitli amaçlarlauyumlu bir karakter gösterebilirler. Kimizaman arkadaş edinmek, kimi zamankarşı tarafa kendilerini sevdirebilmek,kimi zaman da menfaat elde edebilmek
gibi düşüncelerle çevrelerindeki insanlarakarşı çok candan ve uyumlu bir tavır ser-gilerler. Ancak elbetteki bu çok kısa süreli,geçici ve aldatıcı bir kişiliktir.
Bir insanın Allah korkusundan dolayıçevresindeki insanlara karşı uyumlu, ya-tıştırıcı, pozitif, tamamlayıcı, rahatlatıcı,sevecen bir karakter göstermesi ise çokgüzel bir mümin alameti ve çok önemlibir sevgi sebebidir. O kişinin vicdanının,aklının, Allah korkusunun, imanının, ira-desinin, samimiyetinin, sevgisinin ve sağ-lam kişiliğinin bir göstergesidir. Ve bugeçici değil, sabit bir karakter özelliğidir.
Müminin bu konudaki samimiyetiise, ‘asla vicdanen yanlış olduğuna inan-dığı bir konuda çevresine uyum gösterme-mesiyle’ anlaşılır. Doğru olmayan birtavra, güzel olmayan bir söze, alaycı birespriye, yanlış bir karara, haram bir fiile,Allah’ın hoşnut olmayacağı bir tavır ya dasöze, güzel olmayan bir ahlaka, nezaket-siz, hoşgörüsüz, merhametsiz, saygıdanyoksun bir tavra asla uyum göstermez.Kendisi uyum göstermediği gibi, bu ahlakısergileyen kimseye de, hiç çekinmedenen güzel sözle mutlaka bunun doğrusunugösterir.
Bu nedenle iman eden her insanın, buönemli karakter özelliği üzerinde düşü-nüp gün boyunca “Müslümanlara karşıgüzel ahlakta nasıl daha uyumlu tavır-
lar sergileyebilirim?” , “nasıl daha candanve pozitif olabilirim?”, “Allah’ın ve Müs-lümanların sevgisini nasıl daha fazla ka-zanabilirim?” diye aklını yorması gerekir.Böyle düşünerek vicdanını zorlayan birinsan, gün boyunca karşısına bu ahlakıgösterebileceği yüzlerce detay çıkacağınıgörecektir. Tüm bunlarda olabilecek engüzel tavrı seçip uygulamak, Allah’ın rı-zasına da en uygun olan tavır olacaktır.
Unutulmamalıdır ki insan, eğer nefsin
istek ve tutkularına göre değil de vicdanınıkullanarak hareket ederse Allah’ın beğen-diği sıfatları üstünde taşımaya başlar.Allah sonsuz merhametlidir; dolayısıylaO’na teslim olan bir mümin de merhametsahibidir. Allah sonsuz akıl sahibidir;O’na kulluk eden bir mümin de üstün birakla sahip olur. İnsan Allah’a ne kadar ya-kınlaşır, O’na ne kadar teslim olursa, Rab-bimiz’in izniyle “yaratılmışların enhayırlısı” (Beyyine Suresi, 7) olur.
www.muminlerinmutlulugu.com
İlmi Araştırma, Mayıs 2011www.ilmiarastirma.net 57
Bir insanın rahat, neşeli, huzurlu ve uyumlu olabilmesi, ancak Allah’akendisini teslim etmesiyle ve yalnızca O’na yönelmesiyle mümkündür.Allah’ın razı olacağı umulan tavır insanın muhalefet ruhunun getirdiğiolumsuzluğa karşı koymasıdır. Allah Kuran’da gerçekten iman edenleriçin korku ve üzüntü olmadığını haber vermiştir:
“... Bundan sonra size Benden bir hidayet geldiğinde,kim Benim hidayetime uyarsa, onlara korkuyoktur ve onlar mahzun olmayacaklar-dır.”” (Bakara Suresi, 38)
Muhalefet ruhuna sahip kimselerin şey-
tanın etkisiyle yaşadıkları ruh haline ve
bundan dolayı çektikleri sıkıntıya bakıldı-
ğında, çevrelerindeki insanlara mesajlar
verebilmek için büründükleri bu karakterin
kendilerine nasıl bir tahribatla geri dön-
düğü çok açık bir şekilde görülebilecektir.
Saatler, günler, aylar boyunca bu kim-
selerin akıllarını meşgul eden ve bir türlü
kurtulamadıkları olumsuz düşünceleri
şöyle örneklendirebiliriz:
❖ Vicdan azabı çektiği olayları kendi
kendine tekrarlamak, etrafında kötü insan-
lar olduğunu iddia etmek,
❖ Vicdanına hiçbir şekilde teslim ol-
mamaya kararlı olmak.
❖ Çevresindekileri tedirgin etmek, ki-
birli olmakta inat etmek.
❖ Her zaman en kötü ihtimalin ger-
çek olduğunu düşünmek.
❖ Sevilmemek için elin-
den geleni yapmak ve
sonra da ‘niçin sevil-
miyorum’ diye şaşır-
mak, hüzünlenmek.
❖ Herşeye olum-
suz bakmak ve herşeye
karşı çıkmak sonra da
mutlu olacak hiçbir şey ol-
madığını düşünmek.
❖ Her gittiği yere sı-
kıntısını ve vesveselerini de
götürmek ve başkala-
rından sıkılmak.
❖ Terslemeyi huy edinmek.
❖ Ahlakını çirkinleştirmek için elinden
geleni yapmak, sonra buna üzülmek.
Bunlar şeytanın, telkin ettiği olumsuz
bakış açısıyla insanlara kurduğu tuzaklar-
dan yalnızca çok az bir kısmıdır. Şeyta-
nın etkisine girerek muhalif bir bakış
açısıyla hareket eden bir kişi, neredeyse
kendi kendisinin düşmanı olur. Herşeyin
sonsuz merhamet sahibi olan Allah’ın
kontrolünde olduğunu unuttuğundan
daimi bir korku ve karmaşa içinde yaşar.
Bu sıkıntılı ruh hali nedeniyle içine kapa-
nır; yalnızlığı tercih eder.
Böyle bir durumda en güçlü bedenin
bile gerginlikten çöküntüye geçmesi kaçı-
nılmazdır. İnsanların ve olayların
Allah’tan bağımsız olduğunu düşündük-
leri için, hayırları ve güzellikleri göreme-
yen, tamamıyla olumsuz bir bakış açısına
sahip olan bu kişileri, bir noktadan sonra
artık hiçbir şey ilgilendirmez. Herşeye ka-
ramsar bir gözle bakarlar. Her ne kadar
kendilerine itiraf edemeseler de mutlu-
luğa, sevgiye inanmazlar. İçinde bulun-
dukları durumu düşündükçe sıkıntıları
daha da artar. Oysa bu ruh halinden kur-
tulmanın yolu Kuran ahlakını yaşayıp,
Allah’a tevekkül etmektir. Çünkü en iyi
olaylar bile kendisini Allah’a teslim etme-
yen, muhalefet eden ve kendisini mutsuz
hisseden bir insanı memnun edemez.
Allah Kuran’da bu kimselerin ruh halini
““Rabbimiz, mutsuzluğumuz bize karşı
üstün geldi…” (Müminun Suresi, 106)
ayetiyle haber vermektedir.
İlmi Araştırma, Mayıs 201158
Muhalefet Ruhuna Sahip Olan Bir Kişi Yalnızca Kendisine Zarar Verir
İlmi Araştırma, Mayıs 201160
Müminlerin kendileri içindua ettikleri gibi mümin
kardeşleri için de duaetmeleri neden önemlidir?
Müminler kardeşleri içinnasıl dua ederler?
D in ahlakından uzak yaşayan top-lumlarda insanlar her şeyin eniyisinin kendilerinde olmasını is-
terler. Zaman zaman yakın arkadaşlar ola-rak tanınan kişilerin, hatta akrabalarınarasında bile kıskançlıktan, hasetten kay-naklanan çekişmelerin yaşandığına ve in-sanların kendilerine rakip olarakgörebilecekleri herkese zarar vermeye ça-
lıştığına şahit oluruz. Oysa Kuran’da tarifedilen mümin ahlakı haset ve kıskançlık-tan uzak olan daima kardeşinin nefsini veisteklerini kendisinden daha çok düşünenbir ahlaktır. Bu nedenle müminler, kendi-leri için Allah’tan istediklerinin aynısınımümin kardeşleri için de isterler.
Müminler Allah’tanDünyada ve Ahiretteİyilik İsterlerMümin, dualarında Allah’ın en sevdiği,
en razı olduğu kulu olabilmek için Allah’adua eder. Gelmiş geçmiş tüm insanlar ara-
sında Allah’ın en yakın dostu olabilmeyi;Allah’ı, bir insanın sevebileceği en fazlasevgiyle sevebilmeyi ister. Tüm insanlararasında, Allah’ı en hakkıyla takdir edip yü-celtebilen kulu olmak ister. Allah Katındaen makbul olan tavırlarda bulunmak,Allah’ın en seveceği ahlaka sahip olmakister. Allah’a en çok şükreden, Allah’ın ni-metlerini en çok takdir edebilen kuluolmak ister. Allah’ın ahlakıyla en fazla ah-laklanmış ve Allah’ın isimlerinin en çok te-celli ettiği kişi olmak ister. Kuran ayetlerinien iyi anlayabilen ve en iyi uygulayabilenkimse olmak ister. Allah’ın Kuran’da bildir-diği emir ve yasaklarını en kusursuz ve entitiz şekilde yerine getiren kişi olmayı ister.Allah’ın bildirdiği din ahlakını en güzel, enetkili, en samimi şekilde tebliğ eden kişiolmak ister. Malıyla canıyla Allah yolundaolabilecek en fazla çabayı harcayabilme-nin kendisine nasip olmasını ister. Allah’ın,kendisini ruhen ve bedenen dünyanın ensağlıklı, en güçlü, en dayanıklı insanı kıl-masını ve böylece Allah’a, gücünün yetti-ğinin en fazlasıyla hizmet edebilmek ister.Yaptığı işleri olabilecek en ihlaslı şekildeyapabilmek için dua eder. Allah’a tüm ru-huyla ve bedeniyle olabilecek en derin tes-
limiyetle teslim olabilmeyi ister. Allah’ınyarattığı eksikliklere karşı en şükredici, entevekküllü, en sabırlı, en güzel ahlakı gös-teren kişi olarak karşılık verebilmek içindua eder. Allah’tan olabilecek en derinsaygıyla korkup sakınan kişi olabilmekister. En zor anlarda bile Allah’tan en ümit-var olan, Allah’a en çok güvenen, Allah’ınyardımından asla şüpheye düşmeyen, enemin kişi olabilmeyi ister. Şirkten en çoksakınan, Allah’tan başka varlıklara aslatamah etmeyen, Allah’tan başka bir İlah ol-madığını en derin şekilde kavrayan insanolmak ister. Güzel ahlakta en öne geçen;insanlara karşı en sevgi dolu, en saygılı, enşefkatli ve merhametli, en hoşgörülü, en af-fedici, en bağışlayıcı, en fedakar, en özve-rili, en ikramkar, en kalender, en kanaatkar,en sabırlı, en anlayışlı, en yardımsever, engüvenilir, en neşe, mutluluk, huzur ve ra-hatlık veren, en güzel konuşan, en güzelöğüt veren, en teslimiyetle öğüt alan, engüzel söz dinleyen kişi olmak ister. Dünya-daki tüm Müslümanların en sevdiği, ensaygı duyduğu, en güvendiği, en çok ya-nında olmak istedikleri, sohbetinden ençok hoşlandıkları, sözlerine en çok itimatettikleri, dünyada ahirette sonsuz kadar bir-likte olmayı en çok arzuladıkları insanolmak ister. Ahirette ise Allah’ın en yüksekderecelerle derecelendirdiği en güzel kar-şılığı almak ister. Allah’ın en razı olduğukulu olmayı, Allah’a en yakın kılınanlardanolarak Allah’ın en büyük nimetleriyle,en güzel cennetleriyle mükâfat-landırılmayı ister.
www.gercekler.net
İlmi Araştırma, Mayıs 2011www.ilmiarastirma.net 61
İlmi Araştırma, Mayıs 201162
Müminler hem dünya hayatındaki güzellikleri, hem de ahirettekinimetleri diğer müminlerle birlikte yaşarlar. Dünyada nimetler kı-sıtlı olduğundan kimi zaman bir müminin bunları kardeşleriylepaylaşması, bazen de kendi nefsinden fedakarlık yaparakkardeşine ikram etmesi gerekebilir. Nitekim Kuran’damümin vasıfları tanıtılırken bu özelliğe de ayrıca dik-kat çekilir. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır:
“... Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsabile (kardeşlerini) öz nefislerine tercihederler. Kim nefsinin ‘cimri ve benciltutkularından’ korunmuşsa, işte onlar, felah(kurtuluş) bulanlardır.” (Haşr Suresi, 9)
Müminler Arasındaki Tesanüt,Dualarına da YansırMüminler Allah’tan istedikleri güzelliklerin her bi-
rinde “olabilecek en yüksek dereceyi” elde edebilmek is-terler. Ancak Kuran ahlakından öğrendikleri sevgi anlayışıve ihlasları gereği, tüm bu nimet ve güzellikleri, yine “enfazlasıyla” kardeşleri için de isterler. Nasıl ki kendileriAllah’a en yakın kişi; Allah’ın en sevdiği kul olmak istiyor-larsa, mümin kardeşlerinin de Allah’ın en sevdiği; Allah’a ya-kınlıkta en ileri geçmiş kimseler olmalarını isterler. Bu yüzdende dualarında Allah’a, “ben” diye değil, “biz” diyerek dua eder-ler. “Tüm bu nimetleri bana ver Allah’ım” değil, “tüm bunlarıbize ver Allah’ım” diye dua ederler. Bir mümin kendilerine güzelbir dua temennisinde bulunduklarında da, verdikleri karşılık yinebu üslupla olur. Örneğin kendilerine “Allah iyi günler versin” de-nildiğinde, böyle bir müminin cevabı, “Allah hepimize iyi günlerversin” şeklinde olur. Aynı şekilde “Allah razı olsun” denildiğinde,“Allah hepimizden razı olsun” diyerek karşılık verirler. Kuran’damüminlerin bu dualarına şöyle bir örnek verilmiştir:
“Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kay-dırma ve Katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz, bağışı ençok olan Sensin Sen. Rabbimiz, kendisinde şüphe olmayanbir günde insanları gerçekten Sen toplayacaksın. Doğ-rusu Allah, va’dinden cayıp-dönmez.” (Al-i İmranSuresi, 8-9)
İmanda en önde olmak, takva sahiple-rine en örnek olmak isteyen, Allah’ı en
çok seven insanın göstermesi gereken bir ahlaktır. Dolayısıyladuada gösterilen bu ahlak şekli, o kişinin imanının, Allah sevgisi-nin, Allah korkusunun, ihlasının ve derinliğinin çok önemli bir ala-metidir.
www.cehennemazabi.com
İlmi Araştırma, Mayıs 2011www.ilmiarastirma.net 63
Kuran’da müminlerin diğer müminleri de kapsa-yan dualarına pek çok örnek vardır. Bunlardan
bazıları şöyledir:
““Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Sen’den
yardım dileriz.
Bizi doğru yola ilet;
Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna
Gazaba uğrayanların ve sapmışlarınkine değil.” (Fa-
tiha Suresi, 4-7)
“Onlardan öylesi de vardır ki: “Rabbimiz, bize dün-
yada da iyilik ver, ahirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin
azabından koru” der.” (Bakara Suresi, 201)
“Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalpleri-
mizi kaydırma ve Katından bize bir rahmet bağışla. Şüp-
hesiz, bağışı en çok olan Sen’sin Sen.” (Al-i İmran Suresi,
8)
“Onlar: “Rabbimiz şüphesiz biz
iman ettik, artık bizim günahlarımızı
bağışla ve bizi ateşin azabından
koru” diyenler; sabredenler, doğru olan-
lar, gönülden boyun eğenler, infak eden-
ler ve ‘seher vakitlerinde’ bağışlanma
dileyenlerdir.” (Ali- İmran Suresi, 16-17)
“Onlar, ayakta iken, otururken, yan ya-
tarken Allah’ı zikrederler ve göklerin
ve yerin yaratılışı konusunda düşü-
nürler. (Ve derler ki:) “Rabbi-
miz, Sen bunu boşuna
yaratmadın. Sen pek yü-
cesin, bizi ateşin aza-
bından koru.”” (Al-i
İmran Suresi,
191)
Dua müminin hayatının tümüne hakimolan ve inancının gücünden kaynaklananbir hayat şeklidir. Bu ruh, kişinin çevresin-deki her konuya karşı vicdani bir duyarlı-lık içerisinde olmasını gerektirir. İmaneden bir insan, içindeki derin Allah sevgisive güçlü Allah korkusu ile dünya hayatın-daki tüm menfaatlerin gelip geçici oldu-ğunu ve bir gün mutlaka Yüce Allah’ınhuzuruna varıp hesap vereceğini unut-maz. Dünya hayatında Allah’ın rızası,rahmeti ve cenneti yerine, nefsini ve çı-karlarını korumayı hedefleyen insanlarınahirette sonsuz bir azapla buluşacakları
gerçeği daima aklındadır. Bu nedenledualarında, Rabbimiz’in hem kendisinihem de mümin kardeşlerini dünyada daahirettte de iyilik ve güzellikle mükafat-landırmasını ister. Sevgi dolu ve başkala-rını da düşünen bu güzel ahlakı nedeniylehem Allah’ın rızasını hem de ahiret güzel-liklerini umar. Bu davranışlarda bulunan-lar, Kuran’da şöyle müjdelenmektedir:
“Güzellik yapanlara daha güzeli vefazlası vardır. Onların yüzlerini ne birkarartı sarar, ne bir zillet, işte onlarcennetin halkıdırlar; orada süresiz ka-lacaklardır.” (Yunus Suresi, 26)
İlmi Araştırma, Mayıs 201164
Müminlerin Dualarının Diğer Müminleri de KapsamasıAllah Rızası İçindir
Kuran’da müminlerin, dualarında Allah’a hitap ederken çoğunlukla “ben”değil, “biz” dedikleri görülür. Dua eden bir mümin, Allah’tan istediği
herşeyi sadece kendisi için değil, tüm müminler için istemekte-dir. Elbetteki insan kişisel olarak da Allah’a dua eder. Her
türlü nimete ulaşabilmek için, hatalarının düzelmesiiçin, kıyamet günü hor ve aşağılık kılınmamak için,
cehennem azabından kurtulmak için Allah’tanyardım isteyebilir. Ama bunun yanında birçok
konuda da kendisi için istediklerini diğermüminler için de istemesi, Kuran’da örnekolarak gösterilen bir vasıftır. Bu konuda yol
gösterici olan bir ayet şöyledir:
“... Rabbimiz, unuttuklarımızdan veyayanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu
tutma. Rabbimiz, bize, bizden önce-kilere yüklediğin gibi ağır yük yük-
leme. Rabbimiz, kendisine güçyetiremeyeceğimiz şeyi bize ta-
şıtma. Bizi affet. Bizi bağışla.Bizi esirge, Sen bizim mev-lamızsın. Kâfirler toplulu-
ğuna karşı bize yardımet.” (Bakara Suresi, 286)