1. ÜNİTE BİR KAHRAMAN DOĞUYOR
Avrupa’da Yaşanan Değişim Fransız İhtilali (1789): 18. Yüzyılda Fransa’nın toplumsal yapısı üç temel
sınıfa ayrılmıştı: Geniş topraklara ve ayrıcalıklara sahip asiller sınıfı, Kilise ve din adamlarından oluşan ruhban sınıfı, Burjuva ve köylülerden oluşan halk sınıfı. Yaşanan ekonomik, toplumsal ve siyasal sorunlar
sonucu çıkan olaylar, 14 Temmuz 1789’da halkın Bastille (Bastil) Hapishanesi’ne saldırıp siyasal mahkûmları serbest bırakması ile ihtilale dönüştü.
İhtilalle birlikte hürriyet eşitlik, adalet ve milliyetçilik gibi fikirler dünyaya yayıldı.
Özellikle milliyetçilik fikri çok uluslu imparatorlukları olumsuz etkiledi. (Osmanlı ve Avusturya Macaristan İmp.)
Milliyetçilik fikri her millete bir devlet anlayışını temel alıyordu.
Osmanlı devleti çok uluslu bir yapıya sahipti. Bu nedenle milliyetçilik fikrinden olumsuz etilendi.
Milliyetçilik fikrinden etkilenen azınlıklar Avrupalı devletlerin de kışkırtmasıyla isyan etmeye başladılar. Bu isyanlar sonucunda Balkanlarda huzur bozuldu.
Fransız İhtilali
Sanayi İnkılabı ve Sömürgecilik: Makineler sayesinde üretim hızla arttı. Artan
üretimle birlikte ham madde ve pazar ihtiyacı da arttı. Böylece sömürgecilik doğdu ve kısa sürede gelişti.
Avrupalı devletlerarasında başlayan sömürge yarışı 1. Dünya Savaşı’na zemin hazırladı.
Osmanlı Devleti Sanayi İnkılabı’nı takip edemediği için ekonomisi çökme noktasına geldi. Avrupalı devletlerden borç para almaya başladı.
Avrupalı devletler ise Osmanlı ülkesini ham madde kaynağı ve mallarını satacakları Pazar olarak görmeye başladılar.
Sanayi Devrimi
Osmanlı Devleti’nde Yeniden YapılanmaOsmanlı aydınları, azınlık isyanlarını ve Batılı devletlerin iç işlerimize müdahale etmelerini engellemek için çeşitli çalışmalar başlattılar. Bu çalışmalardan bazıları şunlardır:
Tanzimat Fermanı (1839) Boğazlar ve Mısır sorununda Avrupa devletlerinin
desteğini almak ve azınlıklara ayrıcalık verme baskılarına son vermek amacıyla padişah Abdülmecit zamanında oluşturulmuştur.
Tanzimat Fermanı ilk kez padişahın üzerinde bir kanun gücü olduğunu göstermiştir. Bu yüzden hukuk devleti olma yolunda önemli bir adımdır.
Demokratikleşme yolunda ilk önemli adım atıldı ve ilk kez hukukun üstünlüğü kabul edildi.
Tanzimat Dönemi padişahlarından Abdülmecit’in portresi
Islahat Fermanı (1856) Kırım Savaşı’nın sonunda 1856’da Paris’te toplanan
barış konferansına sunulmuştur. Amaç Osmanlı Devleti üzerindeki baskıları azaltmak
konferanstan olumlu sonuçlar almak için kabul edilmiş.
Ancak istenen sonuç elde edilememiştir.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 1
Hatta bedelli askerlik gibi konularda Gayrımüslimlerin Müslümanlardan daha ayrıcalıklı hale gelmesine yol açmıştır.Uyarı: Tanzimat Fermanı ve 1856 yılında ilan edilen Islahat Fermanı ile Osmanlı yönetimindeki Müslüman halk ile Gayrımüslimler arasında tam bir eşitlik sağlanmaya çalışılmıştır.
Meşrutiyet (1876) Avrupa’da eğitim görmüş, oradaki gelişmeleri takip
eden Genç Osmanlılar adı verilen aydın grubun baskısı sonucunda gerçekleştirilmiştir.
Bu sırada Kanuni Esasi adı verilen ilk anayasa yayımlanmıştır
Mebusan Meclisi açıldı. Halk kısıtlı da olsa ilk kez seçme ve seçilme hakkını kullandı.
1908 yılında ikinci kez ilan edilen meşrutiyet ile padişahın yetkileri kısıtlanarak meclisin yetkileri artırıldı.Uyarı: Padişah II. Abdülhamit, 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı sırasında Gayrımüslim vekillerin işleri yavaşlatmaya yönelik tutumu gerekçe göstererek meclisi kapatmış ve ülkeyi tek başına idare etmiştir.Uyarı: 1876 Kanuni Esasi’nin ilanı ile Osmanlı Devleti’nde mutlakıyetten meşrutiyet rejimine geçilmiştir.
Osmanlı Devleti’nin Son Dönemlerinde Siyasi ve Sosyal Hayatı Etkileyen Başlıca Fikir Akımlar
Ümmetçilik (İslamcılık- Panislamizm)Fransız İhtilali’nin etkisi ile Balkanlarda ortaya çıkan ayrılıkçı fikirler Osmanlı aydınları arasında yeni anlayışlara neden oldu. Bu kişiler İslamcılık, Batıcılık, Türkçülük ve Osmanlıcılık gibi fikir akımlarına yöneldiler.
Bu görüştekiler, bütün Müslümanların halifenin etrafında birleşmesiyle devletin kurtarılabileceğini savundular.
Bu düşünce özellikle II. Abdülhamit döneminde devlet politikası olarak uygulanmıştır.Uyarı: 1. Dünya Savaşı’nda Arap liderlerinin İngilizlerle işbirliği yapması sonucunda ümmetçilik düşüncesinin imparatorluğu ayakta tutmak için yeterli olmayacağı anlaşılmıştır.
Türkçülük Bu düşüncenin sahipleri Türk milliyetçiğinin devlet
yönetiminde daha etkin bir şekilde uygulanmasını savundular.
Dünyadaki bütün Türklerin bir yönetim altında toplanmasını ve Türkleri milli bir duygu ile bilinçlendirmeyi amaçlayan düşünce akımıdır.
1. Balkan Savaşı sonrasında Osmanlı devlet yönetiminde etkili hale gelmiştir.
Bu düşüncenin savunucuları öncelikle Rus hâkimiyeti altında Türkler olmuştur.
Yusuf Akçura, İsmail Gaspıralı, Ziya Gökalp, Enver Paşa bu düşüncenin önemli savunucularıdır.Uyarı: Türkçülük akımı içerisindeki bütün Türklerin birleştirilmesi düşüncesi de “ Turancılık” olarak isimlendirilir. Ancak Sarıkamış Harekatı’nın başarısız olması Turancılık düşüncesinin gerçekleştirilmesini engellemiştir.
Osmanlıcılık Osmanlı sınırları içerisinde yaşayan herkesi, hiçbir
ayrım yapmadan Osmanlı vatandaşı olarak kabul eden düşünce akımıdır.
Tanzimat Fermanı ve Islahat Fermanı’nın yayımlanması Osmanlıcılık akımını destekleyen adımlardır.
Milliyetçilik isyanlarının devam etmesi nedeniyle Osmanlıcılık akımı da geçerliliğini yitirmiştir.
Batıcılık Devletin kurtuluşunu Batılı olmakta gören düşünce
akımıdır. Çağın fikir ve ihtiyaçlarına uygun medeni bir millet
ve devlet haline gelinmelidir. Batıcılık fikri, Tanzimat döneminde yoğunlaşsa da
Lale Devri’nden itibaren etkili olduğu söylenebilir. En önemli temsilcileri Tevfik Fikret, Abdullah
Cevdet, Celal Nuri’dir.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 2
Uyarı: Bu akımların ortak amacı, devleti içinde bulunduğu kötü durumdan kurtarmak olsa da hiçbiri Osmanlı Devleti’ni dağılmaktan kurtaramamıştır.
Mustafa Kemal’in Ailesi ve Çocukluğu Mustafa, Zübeyde Hanım ve Ali Rıza Efendi’nin oğlu
olarak 1881 yılında Selanik’te dünyaya geldi. Hem anne hem baba tarafından soyu, Balkanların
Türkleştirilmesi amacıyla Anadolu’dan iskan edilen Türkmenlerden gelmektedir.
Zübeyde Hanım gelenek ve göreneklerine bağlı, Ali Rıza Efendi ise yeniliklere daha açık bir insandı. Bu durum Mustafa Kemal’in hem yeniliklere açık olan hem de gelenek ve görenekleri iyi bilerek yetişmesini sağladı.
Aile hayatına ve kadının toplumdaki yerine önem veren Mustafa Kemal, Latife Hanımla evlenirken o zamanki geleneklerin aksine nikah törenine birlikte katılmış ve yurt gezilerine çıkarken eşini de yanında götürmüştür.
Mustafa Kemal’in kişiliğinin oluşmasında ailesinin yanı sıra doğduğu Selanik şehrinin de önemli bir rolü vardır.
Selanik Şehrinin Bazı Özellikleri: Dünyanın farklı yerleriyle liman ve demir yolu
bağlantısı vardır. ( Coğrafi ve ulaşım özelliği) Çok uluslu bir yapıya sahiptir. ( Sosyal özelliği)
Bu durum Mustafa Kemal’in farklı yaşam tarzlarına bakış açısı kazanmasını ve farklılıklara saygı göstermesini sağlamıştır.
Canlı bir ticaret merkezidir. (İktisadi-ekonomik özelliği)
Çok sayıda gazete ve derginin basıldığı yerdir. (Kültürel özelliği)
Mustafa Kemal’in Selanik’te dünyaya geldiği ev
Mustafa Kemal’in Öğrenim HayatıMustafa Kemal’in öğrenim gördüğü dönemde ülkede eğitim ve öğretim birliği yoktu. Eğitim ve öğreti sistemi farklı fikir ve anlayışa sahip insanlar yetiştirecek yapıdaydı.
Mustafa Kemal’in Öğrenim Gördüğü Okullar
Mahalle Mektebi Mustafa Kemal’in öğrenim hayatına başladığı
okuldur. Annesinin isteği ile kaydolmuştur. Geleneksel eğitim yöntemleri uygulayan bir
okuldur. Burada kısa bir süre eğitim almıştır.
Şemsi Efendi Mektebi Modern eğitim yöntemleri uygulayan bir okuldur. Babasının isteği ile kaydolmuştur. Mustafa Kemal bu okulda okurken babasını
kaybetmiştir.
Selanik Mülkiye Rüştiyesi Sivil ortaokuldur. Mustafa Kemal bu okulda kısa bir
süre öğrenim görmüştür. Askerliğe ilgi duyduğu için bu okuldan ayrılmıştır.
Selanik Askeri Rüştiyesi Mustafa Kemal, annesinden izinsiz olarak bu
okulun sınavlarına girdi ve başarılı oldu. Mustafa Kemal’in askerliğe ilk adımını attığı
okuldur. Bu okulda iken matematik öğretmeni ona “Kemal”
adını vermiştir.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 3
Uyarı: Mustafa Kemal’in kendi iradesi ile Askeri Rüştiye sınavlarına girip başarılı olması karar alma ve uygulama yeteneğine sahip olduğunu kanıtlar.
Manastır Askeri İdadisi (lisesi) Mustafa Kemal’in lise öğrenimine başladığı
okuldur. Bu okulda edebiyat, tarih ve hitabete ilgi duymuştur.
Yaz tatillerinde Fransızca öğrendi. Mustafa Kemal burada Fransız yazarları okuyarak
eşitlik, adalet, demokrasi, insan hakları gibi fikirleri öğrenmiştir.
Türk yazarları okuyarak Türk milliyetçiliği fikirlerini öğrenmiştir.
Ülke sorunlarının rahatça tartışıldığı Manastır ortamı Mustafa Kemal’e ülke sorunlarını daha yakında öğrenme fırsatı kazandırmış.
Tarih öğretmeni Kolağası Mehmet Tevfik Bey sayesinde Türk tarihine büyük ilgi duymaya başlamıştı.
Bu okulda iken Türk- Yunan Savaşı’na katılmak için okuldan kaçması vatanseverliğinin göstergesidir.
Manastır Askeri İdadisinin günümüzdeki görünümü
İstanbul Harp Okulu Mustafa Kemal’in arkadaşlarıyla birlikte ülke
meseleleri hakkında el yazısıyla dergi çıkarmaya başladıkları okuldur.
Gazete çıkarılmasına öncülük etmesi onun liderlik ve örgütleyicilik (teşkilatçılık) özelliğini kanıtlar.
Bu okuldan 1902 yılında teğmen rütbesi ile mezun olmuştur.
İstanbul Harp Akademisi Mustafa Kemal bu okuldan “Kurmay yüzbaşı”
rütbesiyle mezun olmuş ve ilk görev yeri olan Şam’a atanmıştır.Uyarı: Selanik Askeri Rüştiyesindeki Fransızca öğretmeni olan Yüzbaşı Nakiyüddin, Mustafa Kemal’e Fransızcanın ilk bilgilerini öğretmekle
yetinmeyip ülkenin ve toplumun geleceği hakkında ilk düşünceleri de aşılamıştır.Uyarı: Mustafa Kemal, Manastır Askeri İdadisi yıllarında arkadaşı Naci Bey’den etkilenerek şiire, öğretmeni Mehmet Tevfik Bey sayesinde tarihe daha fazla yönelmiştir. Ayrıca Namık Kemal, Tevfik Fikret, Mehmet Emin Yurdakul gibi yazarların eserlerini okuması onun milliyetçilik fikirleri üzerinde etkili olmuştur.
1887 1894İlkokul(Selanik) Ortaokul(Selanik)Mahalle MektebiŞemsi Efendi ilkokulu
Mülkiye rüştiyesi (Sivil)Askeri Rüştiyesi
1896 1899Lise (Manastır) Üniversite (İstanbul)Askeri İdadisi Harp Okulu
1902 1902Yüksek Lisans Harp Akademisi
Mustafa Kemal’in Fikir Hayatı Gençlik döneminde Mustafa Kemal’in fikir
hayatı üzerinde; Yaşadığı şehirler Türk ve yabancı yazarlar Okuduğu kitaplar Fransız İhtilali 1897 yılında başlayan Türk- Yunan Savaşı Fikir akımları oldukça etkili olmuştur.
Yaşadığı şehirler
Selanik Doğduğu ve büyüdüğü kenttir. Burada farklı yaşam tarzlarına bakış açısı
kazanmıştır. İşlek bir limanı ve Avrupa ile demir yolu bağlantısı
bulunan Selanik, Osmanlı ülkesinin her bakımdan en gelişmiş şehirlerinden biriydi.
Ekonomik ve kültürel canlılığın hakim olduğu Selanik’te Türkler, Yunanlılar, Bulgarlar gibi çeşitli dinlerden ve milletlerden insanlar bir arada yaşıyordu.
Aynı zamanda bir ordu merkezi olan Selanik, devletin geleceğinden kaygı duyan aydınların toplanıp gazete çıkardığı, cemiyetler kurduğu ve tartışmalar yaptığı siyasi bir merkezdi.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 4
Mustafa Kemal’in askerlik mesleğine gönül vermesinde de önemli bir rol oynadı.
Mustafa Kemal ülkenin geleceği ile ilgili düşüncelerini gerçekleştirmek amacıyla Selanik’te kurulmuş olan İttihat ve Terakki Cemiyetine katıldı.
19. yüzyılda Selanik’ten bir görünüş
Manastır İdadiyi (lise) okuduğu kenttir. Burada tarih ve edebiyat sevgisi artmış, milli
duyguları gelişmiştir. Mustafa Kemal, “Minnet borcum vardır, bana yeni
bir ufuk açtı” dediği tarih Öğretmeni Yüzbaşı Mehmet Tevfik Bey’i Manastır Askeri İdadisinde okurken tanıdı.
Vatan şairi Namık Kemal’in, Türkçülük akımının öncülerinden Mehmet emin Yurdakul’un şiirlerini ve Aydınlanma Çağı düşünürlerinin eserlerini Manastır’daki öğrencilik yıllarında okudu.
Mustafa Kemal bu sayede dünyadaki gelişmeleri gerçek anlamda ilk kez fark etmeye başladı.
1897 Osmanlı- Yunan Savaşı’na katılmak için burada okurken okuldan kaçtı. (Vatan sevgisi)
İstanbul Öğrenim amaçlı geldiği bu şehirde siyasi faaliyetleri
yakından takip etmesi devlet yönetimi ilgili düşüncelerinin belirmesini sağlamıştır.
İstanbul’un batıya açılan yüzü olan Beyoğlu’nda, sahibi Fransız olan bir pansiyona yerleşti. Burada Fransa’dan getirttiği kitap, gazete ve dergileri okuyarak dünyayı tanıma imkânına kavuştu.
Bu yolla edindiği bilgileri ve düşüncelerini yaymak amacıyla da arkadaşlarıyla birlikte el yazısı bir gazete çıkardı.
Burada Harp Okulu öğrencilerinin kendi aralarında düzenledikleri tartışmalara ve hitabet yarışmalarına da katıldı. Düşüncelerini cesaretle ifade ediyor ve engin bilgisiyle arkadaşlarının saygısını kazanıyordu.
Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemal, İstanbul (1905)
Sofya Ataşemiliter olarak görev yaptığı kenttir. Burada dış politika tecrübesi kazanmıştır. Sofya’da bir Avrupa başkentinin sosyal hayatını
gözlemleme ve Bulgarcasını geliştirme imkânı buldu.
Bulgaristan’da Türklerin oturduğu yerleri dolaştı, bu geziler sırasında Türklerin sanayi ve ticaret alanında gösterdikleri başarılardan, eğitimime verdikleri önemden ve özellikle Türk kadınlarının toplumsal hayata katılmalarından etkilendi.
Türk temsilcilerinin de görev yaptığı Bulgar parlamentosunu ziyaret ederek görüşmeleri ve oylamaları dikkatle izledi. Bu durum Mustafa Kemal’deki demokrasi bilincinin gelişmesine katkı sağladı.Uyarı: Mustafa Kemal’in Sofya Ataşemiliterliği görevine daha sonra Belgrad, Bükreş ve Atina ateşelikleri de eklenmiştir.Uyarı: I. Dünya Savaşı başladığında Mustafa Kemal, Sofya’da askeri ateşelik görevine devam ediyordu. Telgraflarla Harbiye Nazırı Enver Paşa’dan savaşta aktif yer alabilecek bir görev istemiştir.
Mustafa Kemal’i etkileyen Türk ve yabancı yazarlar;
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 5
Türk: Mehmet Emin Yurdakul, Ziya Gökalp, Namık Kemal, Tevfik Fikret
Yabancı: Montesquieu, J. J. Rousseau, George Washington, Abraham Lincoln, Descartes
Mustafa Kemal’in Askerlik Hayatı Şam Günleri (1905) Mustafa Kemal öğrenimini tamamladıktan sonra ilk
görev yeri olarak Şam’daki 5. Orduya atandı. Mustafa Kemal, burada ülkenin içinde bulunduğu
sorunlara çözüm üretmek için yakın arkadaşları ile gizlice Vatana ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurdu.Uyarı: Mustafa Kemal’in bu cemiyetin kurulmasına öncülük etmesi onun vatanseverlik, teşkilatçılık ve liderlik özelliklerini kanıtlar.
Selanik’e Dönüş (1909) Mustafa Kemal, Şam’da bir süre görev yaptıktan
sonra merkezi Manastır’da bulunan 3. Ordu Karargâhının Selanik biriminde görevlendirildi.
Mustafa Kemal, Selanik’te İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne üye olmuş ancak daha sonra ordunun siyasetten arındırılması gerektiğini düşünerek bu cemiyetten ayrılmıştır.
31 Mart Olayı (1909) Mustafa Kemal meşrutiyete karşı çıkan 31 Mart
Ayaklanması’nı bastıran Hareket Ordusunun Kurmay başkanlığını yaptı.
Bu orduya “Hareket Ordusu” adını Mustafa Kemal vermiştir.
Üstlendiği bu görev Mustafa Kemal’in yenilikleri ve rejimi koruduğunu gösterir.Uyar: 31 Mart Ayaklanması, Türk tarihinde mevcut rejime karşı çıkan ilk isyandır.
Hareket Ordusu Komutanları (1909)
Picardi Manevraları (1910)
Mustafa Kemal, Fransa’da gerçekleştirilen Picardi Manevralarına Osmanlı ordusunu temsilen katılmış.
Bilgisiyle yabancı subayların dikkatini çekmiştir. Mustafa Kemal burada “Uçaklar savaşlarda çok
önemli rol oynayacaktır.” Demiştir. Bu öngörüsündeki haklılığı dört yıl sonra I. Dünya
Savaşı’nda anlaşılmıştır. Bu durum onun İleri Görüşlülüğünü yansıtır.
Trablusgarp Savaşı (1911-1912) Sömürge arayışı içindeki İtalya, 1911 yılında
Osmanlı toprağı olan Trablusgarp’a saldırdı. Osmanlı Devleti, Trablusgarp’a ordu veya donanma
gönderecek durumda değildi. Savaş başlayınca bölgeye, içinde Mustafa Kemal’in de bulunduğu bir grup genç ve gönüllü Osmanlı subay gönderildi.
Mustafa Kemal, Trablusgarp’ta yerli halkı İtalyanlara karşı teşkilatlandırıp direnişe geçerek Derne, Tobruk ve Bingazi’de ilk askeri başarısını kazandı.
Bu başarılı mücadeleye rağmen balkan Savaşlarının başlaması üzerine Osmanlı Devleti İtalya ile Uşi Antlaşması’nı imzalayarak bölgeden çekilmiştir.Uyarı: Mustafa Kemal’in Trablusgarp’a gönüllü olarak gitmesi vatanseverliğini; orada yerli halkı İtalyanlara karşı birleştirmesi ise liderlik, teşkilatçılık ve örgütleyicilik özelliklerini kanıtlar.Uyarı: Mustafa Kemal, Trablusgarp’a Gazeteci Şerif adını kullanarak gitmiştir.
Kurmay Binbaşı Mustafa Kemal Derne’de (1912)
Balkan Savaşları (1912- 1913) Mustafa Kemal Balkan devletlerinin Osmanlı
Devleti’ne saldırması ile başlayan I. Balkan Savaşı’nda Gelibolu Yarımadası’nda, II. Balkan Savaşı’nda ise Edirne’nin Bulgarlardan geri alınmasında görev aldı.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 6
Uyarı: Mustafa Kemal’in Balkan Savaşları sırsında Gelibolu Yarımadası’nda görev alması onun Çanakkale Savaşlarında başarılı olmasında etkili olmuştur.
Sofya Ataşemiliterliği (1913) Mustafa Kemal Bulgaristan’ın başkenti olan
Sofya’ya ataşemiliter olarak atandı. Bu şehirde Avrupa devletlerinin temsilcileriyle
görüşmüş, bölgede yaşayan Türklerin sorunlarıyla yakından ilgilenmiştir.
Bu görev Mustafa Kemal’in dış politika tecrübesi kazanmasına katkı sağlamıştır. Ayrıca Türklerin sorunları ile ilgilenmesi onun millet sevgisine ve görev bilincine sahip olduğunu gösterir.
Mustafa Kemal’in Kişilik Özellikleri
Vatanseverliği: Vatan savunmasını her şeyden önemli ve her şeyden üstün gören Atatürk’ün İstiklal Savaşı’nın kazanılmasında vatan sevgisi ve Türk milletine olan güveni önemli bir yer tutar.
İdealistliği: Atatürk’ün en büyük ideali, Türk Milletinin en medeni ve refah seviyesi yüksek bir millet olarak varlığını yükseltmekti.
Hakikati Arama Gücü:Olaylara bir bilim adamı gözüyle bakarak hakikati bulmaya çalışırdı.
Sabır ve Disiplin Anlayışı:Atatürk önemli düşünceler karşısında önce düşünür, inceler, araştırır ve tartışırdı. Sonra kesin kararını verirdi. Verdiği kararın uygulanma zamanını ise sabırla beklerdi.
İleri Görüşlülüğü:Atatürk olayların gidişini değerlendirerek sonucunu tespit ederdi. Çanakkale Muharebeleri sırasında, düşman donanmasının nerden çıkarma yapabileceğini önceden sezerek gerekli tedbirleri alması savaşın sonucunu değiştirmiştir.
Açık Sözlülüğü:“Ben düşündüklerimi, daima halkın huzurunda söylemliyim. Yanlışım varsa halk beni tekzip eder”. Diyerek açık sözlü bir lider olduğunu göstermiştir.
Mantıklılığı:“Bizim akıl, mantık ve zekâ ile hareket etmek en belirgin özelliğimizdir”. Diyerek ülke sorunlarında
akılcı bir bakış açısıyla hareket edildiğini göstermiştir.
Çok Cepheliliği (Çok Yönlülük)Türk inkılabının hem hazırlayıcısı hem de uygulayıcısı olmuştur. Böylece hem düşünen hem de eserler veren Atatürk çok yönlü bir lider olduğunu göstermiştir.
Eğitimciliği:“Eğitimcidir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir toplum olarak yaşatır; ya da bir milleti esaret ve sefalete terk eder.” Diyerek eğitime verdiği önemi ortaya koymuştur.
Yöneticiliği:“Büyük kararlar vermek kâfi değildir. Bu kararları cesaret ve kesinlikle tatbik etmek lazımdır.” Diyerek iyi bir yönetimin önemini ortaya koymuştur.
Kararlılığı:Mustafa Kemal’in boğaza demirlemiş düşman gemilerine “Geldikleri gibi giderler.” Demesi.
Teşkilatçılık (Örgütleyicilik):İnsanları bir amaç doğrultusunda örgütlemedir. Mustafa Kemal’in Trablusgarp’ta yerli halkı İtalyanlara karşı bir araya getirmesidir.
İnkılapçılık (Yenilikçi):Yenilik yapmak, yenilik taraftarı olmak demektir. Mustafa Kemal’in ülkenin geleceği için köklü değişiklikler yapması.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 7
ÜNİTE İLE İLGİLİ EKSTRA NOTLAR ÜNİTE İLE İLGİLİ EKSTRA NOTLAR
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 8
2. ÜNİTEMİLLİ UYANIŞ VEBAĞIMSIZLIK YOLUNDA ATILAN ADIMLAR Dünya Savaşı Öncesi Genel Durum
Birinci Dünya Savaşı başladığı sırada Avrupa (1914)
Genel Nedenler Fransız İhtilali sonrasında milliyetçilik akımının
yayılması Sanayi İnkılabı’nı gerçekleştiren ülkelerin ham
madde ve pazar arayışına yönelmesi Devletler arası rekabet, bloklaşma ve silahlanma
yarışının hızlanması
Özel Nedenler İngiltere ve Almanya arasında; ekonomik rekabetin
artması Fransa ile Almanya arasında; Alsa- Loren
sorununun olması Rusya ile Avusturya- Macaristan İmparatorluğu
arasında; Panslavizm- Pangermenizm rekabetinin yaşanması
Rusya’nın sıcak denizlere inme isteği
Savaşın Görünürdeki Nedeni Sırplı bir öğrenci olan Gavrilo Princip’in Avusturya-
Macaristan veliahdını öldürmesi, Bu durum karşısında Avusturya- Macaristan,
Sırbistan’a savaş ilan etti. Bu olay 1. Dünya Savaşı’nı başlatan kıvılcım oldu.Uyarı: Savaşın en önemli gerekçesinin sömürgecilik, ham madde ve pazar arayışı olması, daha çok ekonomik çıkarlar yüzünden çıktığının kanıtıdır.Uyarı: 1. Dünya Savaşı’na 1914- 1918 yılları arasında birçok devlet doğrudan ya da dolaylı olarak katılmıştır. Bu nedenle bu savaşa dünya savaşı denilmiştir.
Savaşa Katılan Devletlerin Osmanlı’ya Yönelik Amaçlarıİngiltere: 19. Yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğü koruma politikasından vazgeçmiştir. Arapları ayaklandırarak devletin parçalanmasını hızlandırmıştır.Fransa: Osmanlı Devleti sınırları içerisinde yaşayan gayrımüslimleri kullanarak Osmanlı Devleti üzerindeki siyasi baskısını artırmış, Osmanlı toprakları üzerinde hak iddia etmiştir.Rusya: Osmanlı Devleti’nde yaşayan Ortodoksları isyana teşvik etmiştir. Boğazları alarak sıcak denizlere inmeyi ve merkezi İstanbul olan bir Slav İmparatorluğu kurmayı hedeflemiştir.Almanya: Balkan devletlerini ve Osmanlı Devleti’ni kullanarak Orta Doğu’da etkinlik kurmayı amaçlamıştır. Yatırımlar yaparak Osmanlı Devleti üzerinde ekonomik nüfuza sahip olmak istemiştir. Avusturya- Macaristan: Osmanlı Devleti’ni tamamen Avrupa’dan çıkarmayı, Balkanlardan kendi hâkimiyetini kurmayı ve Ege Denizi’ne ulaşmayı hedeflemiştir.İtalya: Osmanlı’nın Kuzey Afrika’daki son toprak parçası olan Trablusgarp’ı ele geçirmiştir. Büyük devletlerin yardımıyla Osmanlı Devleti’nden daha fazla toprak koparmayı amaçlamıştır.ABD: Osmanlı Devleti’nde kurduğu okul, hastane, ve matbaa gibi kurumlar aracılığıyla kısa sürede siyasi ve ekonomik nüfuz kurmayı amaçlamıştır.
Savaş Öncesi BloklarÜçlü İtilaf Devletleri Üçlü İttifak Devletleri
İngiltere Almanya
Fransa İtalya
Rusya Avusturya- Macaristan
Savaş Sırasındaki Bloklarİtilaf Devletleri
İngiltere Fransa
Rusya İtalya (yer değiştirdi)ABD (Sonradan savaşa girdi)
Romanya
Japonya SırbistanBrezilya Yunanistan
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 9
İttifak Devletleri
Almanya
Avusturya- Macaristan
Osmanlı devleti (Sonradan savaşa girdi)
Bulgaristan (Sonradan savaşa girdi)
Uyarı: İtalya savaş başlamadan önce İttifak Devletleri grubunda iken kendisine Osmanlı topraklarından Batı Anadolu ve Akdeniz Bölgesi’nin bir bölümünün teklif edilmesi üzerine İtilaf Devletleri grubuna geçmiştir.Uyarı: Alman denizaltılarının ABD ticaret gemilerini batırması üzerine ABD, İtilaf Devletlerinin yanında savaşa girmiştir.
Savaşın Başlaması ve Gelişimi 28 Haziran 1914’te Avusturya- Macaristan
İmparatorluğu veliahdı Saraybosna’da bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürüldü. Avusturya- Macaristan’ın bu durumdan Sırbistan’ı sorumlu tutarak Sırbistan’a savaş açması ile 1. Dünya Savaşı başladı.
Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti Osmanlı Devleti, İtilaf Devletleri safında yer almak
istiyordu. Fakat İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti’nin topraklarını paylaşma niyetinde oldukları için bu teklifleri reddettiler.
Osmanlı Devleti bu durum karşısında siyasi yalnızlıktan kurtulmak için Almanya’ya yakınlaşmıştır.
Birinci Dünya Savaşı’ndan bir görüntü
Savaş başladığı sırada Osmanlı Devleti ne yaptı?
Tarafsızlığını ilan etti. Boğazları bütün gemilere kapattı. Kapitülasyonları tek taraflı olarak kaldırdığını ilan
etti. Genel seferberlik ilan etti.
Almanya, Osmanlı Devleti’ni neden yanına çekmek istedi?
Osmanlı Devleti’nin jeopolitik konumundan, asker potansiyelinden ve Müslümanlar üzerindeki (Halifelik) birleştirici gücünden yararlanmak istiyordu.
Yeni cephelerin açılmasını sağlayarak üzerindeki baskıyı hafifletmek istiyordu.
Osmanlı Devleti’nin yer altı ve yer üstü kaynaklarından faydalanmak.
Osmanlı Devleti, neden Almanya’nın yanında savaşa girdi?
Siyasi yalnızlıktan kurtulmak. Ülke yönetiminde etkili olan İttihat ve Terakki
Fırkası (Parti) yöneticilerinin savaşı Almanya’nın kazanacağına inanması.
Son dönemlerde kaybedilen toprakların geri alınmak istenmesi.
Kapitülasyonları kaldırmak. Almanya’nın yardımıyla orduyu ve ekonomiyi
güçlendirmek. Kafkaslar ve Orta Asya’daki Rus hâkimiyetinin
kırılmak istenmesi. İngiltere ve Fransa’nın Rusya ile işbirliği içinde
olduğu için, Osmanlı Devleti’nin ittifak teklifini daha önce geri çevirmesi.
Osmanlı Devleti Savaşa Nasıl Girdi İtilaf devletlerinden kaçan Goben ve Breslaw adlı
iki Alman gemisinin Osmanlı Devleti’ne sığınıp Osmanlı Devleti’nin bayraklarını çektikten sonra Karadeniz’e açılarak Rusya’nın Sivastopal ve Odesa limanlarını bombalaması sonucunda Osmanlı Devleti savaşa girdi.Uyarı: İngiltere 1. Dünya Savaşı başladığı sırada ücreti ödenmesine rağmen iki savaş gemisinin Osmanlı Devleti’ne satışını durdurdu.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 10
Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’nda savaştığı cepheler
Osmanlı Devleti’nin Savaştığı CephelerSavunma Taarruz Yardım
Çanakkale Kanal (Süveyş) Galiçya
Irak- Basra Kafkas Romanya
Hicaz- Yemen Makedonya
Suriye-Filistin-Sina
Uyarı: Osmanlı Devleti bu cephelerden sadece Çanakkale Cephesi’nde başarılı olmuştur.Uyarı: Saldırı cepheleri K harfi ile başlar Yardım cephelerinin son heceleri YA ile biter. Geriye kalan tüm cepheler ise Osmanlı Devleti’nin savunma yaptığı cephelerdir.
Kafkas Cephesi Açılma Nedenleri
Sarıkamış Harekâtı’na katılan bir grup Osmanlı askeri (1914)
Osmanlı Devleti’nin; Rusya’yı Doğu Anadolu’dan atmak Bakü petrollerinin kontrolünü sağlamak Orta Asya’daki Türklerle birleşerek Turancılığı
(Pantürkizm) gerçekleştirmek.
Savaşın Gelişimi Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’nda savaştığı
ilk cephedir. Enver Paşa’nın girişimi ile Sarıkamış Harekâtı
düzenlendi. Ancak kış mevsiminde yapılan harekât; hava
koşulları, teçhizat eksikliği gibi nedenlerden dolayı başarısız olmuştur.
Sarıkamış Harekatı’nın başarısız olmasının bir nedeni de bölgedeki Ermenilerin bir kısmının Ruslarla iş birliği yapmasıdır.
Karşı saldırıya geçen Rus orduları Erzurum, Muş, Erzincan, Bitlis ve Trabzon’u işgal etmiştir.
1916 yılında 16. Kolordu Komutanı olarak bu cephede görevlendirilen Mustafa Kemal, Muş ve Bitlis’i Ruslardan geri almayı başarmıştır.
Savaşın Sonuçları Rusya’da Bolşevik İhtilali çıkınca Ruslar, Brest
Litowsk Antlaşması’nı imzalayarak işgal ettikleri topraklardan geri çekildiler.
Uyarı: Birinci Dünya Savaşı’nda Rusya’nın kışkırtmalarıyla Ermeniler, Osmanlı yönetimine karşı ayaklanmışlardır. Bunun üzerine Osmanlı ordusunun ve bölge halkının güvenliğini sağlamak amacıyla 27 Mayıs 1915 tarihinde “Tehcir Kanunu” çıkarıldı.Bu kanunla bazı Ermenilerin Osmanlı Devleti’nin güvenli bölgeleri olan Suriye ve Irak’ın kuzey vilayetlerine göç ettirilmesine karar verildi.Ancak alınan önlemlere rağmen göç yolunda salgın hastalıklar ve yapılan saldırılar nedeniyle birçok Ermeni hayatını kaybetmiştir. Bu saldırıları düzenleyenlerden tespit edilebilenler Osmanlı mahkemelerinde ağır cezalara çarptırılmıştır.
Çanakkale Cephesi Açılma Nedenleri
İtilaf Devletleri’nin; Rusya’ya yardım götürmek Boğazları ve İstanbul’u ele geçirmek
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 11
Osmanlı’yı savaş dışına iterek savaşı kısa sürede bitirmek istemeleri.
Henüz savaşa girmeyen Balkan devletlerini İtilaf grubuna çekme düşüncesi.
Çanakkale Cephesi’nde Osmanlı askeri birliği hücuma kalkerken
Savaşın Gelişimi Savaş kara ve deniz muharebeleri olarak iki safhada
gerçekleşmiştir. İtilaf Devletleri 18 Mart 1915 tarihinde yapılan deniz savaşında Türk topçusunun ve Nusret mayın gemisi personelinin özverili çalışması ile yenilgiye uğradılar. Daha sonra ise Gelibolu’ya çıkarma yaparak kara harekâtı başlattılar. Ancak Arıburnu, Conkbayırı ve Anafartalar’da 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal karşısında başarısız oldular.
Savaşın Sonuçları Müttefiklerinden yardım alamayan Rusya’da
Bolşevik İhtilali çıktı ve Rusya savaştan çekildi. Bulgaristan, İttifak Devletlerinin yanında savaşa
girdi. Böylece Osmanlı Devleti ile Almanya arasında kara bağlantısı sağlanmış oldu.
1. Dünya Savaşı’nın süresi uzadı Bu cephede yaklaşık 250.000 askerimiz şehit
olmuştur. 15 yaşına gelmiş çocuklar bile bu dönemde askere
alınmış ve birçok lise bu dönem öğrenciler askerde şehit olduğu için mezun verememiştir.
Çanakkale Cephesi ve Mustafa Kemal Mustafa Kemal’in bu cephede başarılı olmasında
Balkan Savaşları sırasında Gelibolu’da görev alması etkili oldu.
Bu cephede kazandığı başarılarından dolayı “Albaylık” rütbesine yükselmiştir.
Düşmanın çıkarma yapacağı yerleri tahmin etmeyi onun ileri görüşlülüğünü kanıtlar.
Çanakkale Savaşlarında Anafartalar Kahramanı olarak tanınması Milli Mücadele’nin liderliğini üstlenmesinde önemli rol oynamıştır.
Uyarı: Çanakkale Deniz Savaşlarında, Seyit Onbaşı ve Nusret Mayın Gemisi’nin katkıları da savaşın kazanılmasında etkili olmuştur.
Osmanlı Devleti’nde Cepheye giden 15’li çocuklar
Kanal (Süveyş) Cephesi Açılma Nedeni
Osmanlı Devleti’nin; Almanların isteği üzerine İngiltere’nin Hindistan’a
giden sömürge yolunu kesmek. Mısır’ı İngilizlerden geri alarak Doğu Akdeniz’de
artırmak istemesidir.
Savaşın Gelişimi Cemal Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu, Süveyş
Kanalı’na iki defa saldırı düzenledi. Fakat bu iki harekâttan da lojistik destek eksikliğinden dolayı olumlu bir sonuç alınamadı. Türk kuvvetleri geri çekilmek zorunda kaldı.
Savaşın sonucu Taarruzun başarısız olmasının ardından karşı
saldırıya geçen İngilizler Filistin’i ele geçirerek Suriye sınırına kadar ilerlemişlerdir.
Hicaz- Yemen Cephesi Osmanlı Devleti, bu cephede kutsal yerleri ( Mekke
ve Medine) korumak için İngilizlerle ve onlarla işbirliği Araplarla savaşmak zorunda kaldı.
Fahrettin Paşa’nın büyük mücadelesine rağmen Mekke valisi Şerif Hüseyin’in isyan etmesi Osmanlı ordusunun yenilmesine neden oldu.
Savaşın sonunda Osmanlı Devleti, Hicaz (Mekke ve Medine) ve Yemen topraklarını kaybetti.Uyarı: Birinci Dünya Savaşı’nda Arapların İngilizlerle iş birliği yapması halifelik kurumunun ve ümmetçilik akımının etkisini yitirdiğini kanıtlamaktadır.
Irak Basra Cephesi’nin Açılma Nedenleri İngiltere’nin Orta Doğu petrollerini ele geçirmek
Rusya’ya Kafkaslardan yardım götürmek ve
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 12
Osmanlı Devleti’nin İran üzerinden sömürgelerine yapabileceği bir saldırıyı önlemek istemesi.
Savaşın Gelişimi ve Sonuçları Basra’ya çıkarma yapan İngiliz ordularının kuzeye
doğru hareketiyle Irak Cephesi açılmıştır. Halil Paşa komutasındaki Osmanlı Kuvvetleri,
Selman-ı Pakt Zaferi’ni müteakiben Kutü’l Amare ‘de kuşattığı İngiliz tümenini General Townshend’ı (Tavzınd) komuta kademesi ile birlikte esir almıştır.
Ancak takviye kuvvetlerle yeniden saldırıya geçen İngilizler Bağdat ve Kerkük’ü alarak başarılı oldular.
Suriye- Filistin Cephesi Kanal Cephesi’ndeki yenilgi üzerine kuzeye
ilerlemek isteyen İngilizlerle savaşıldı. Arap kabilelerinin de yardımıyla İngilizler Suriye’yi ele geçirdi.
Mustafa Kemal 7. Ordu Komutanı olarak atandığı bu cephede emrindeki orduları kuzeye çekerek Anadolu’nun savunulmasına öncelik vermiştir.
Galiçya- Romanya- Makedonya Cepheleri Topraklarımız dışında açılan bu cephelere
müttefiklerimize yardım etmek amacıyla asker gönderdik.
Osmanlı Devleti, Galiçya ve Romanya cephelerinde Romanya’ya karşı Almanya ve Avusturya’nın yanında savaştı.
Makedonya Cephesi’nde ise Bulgarlara yardımda bulundu.
UNUTMA Mustafa Kemal, 1. Dünya Savaşı’nda sırasıyla
Çanakkale, Kafkas ve Suriye cephelerinde görev almıştır.
Çanakkale Görevi 19. Tümen komutanı. Arıburnu, Conkbayırı ve Anafartalar’da düşman
güçlerine karşı savaştı. Kafkas Cephesi Görevi 16. Kolordu Komutanı Gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra Ruslara karşı bir
harekât düzenleyerek Muş ve Bitlis’i geri aldı. Suriye Cephesi Görevi 7. Ordu Komutanı Halep’in kuzeyinde bir savunma hattı kurarak
İngilizlerin Anadolu’ya ulaşmasına engel oldu. ABD’nin Savaşa Girmesi
Alman denizaltıları ticari amaçlı mal satan ABD ticaret gemilerini batırınca ABD, İtilaf Devletleri’nin yanında savaşa girdi.
ABD Başkanı Wilson, savaşa girme koşulu olarak bazı ilkeler sundu ve bu ilkeler İtilaf Devletleri tarafından kabul edildi. Bu ilkelere “Wilson İlkeleri” denir.
Bu ilkeler yenilen devletlerin savaştan çekilmesini hızlandırdı.
Wilson İlkeleri (8 Ocak 1918) Bütün barış antlaşmaları açık olacak, bu
anlaşmalardan başka milletlerarası gizli antlaşmalar yapılmayacak. (ABD, İtilaf Devletleri’nin kendisinden gizli işler yapmasını engellemek istiyor.)
Savaş sonunda yenen devletler, yenilen devletlerden savaş tazminatı ve toprak almayacaktır. (Amaç, İngiltere’nin daha fazla güçlenmesini önlemektir. Ayrıca savaşın süresini kısaltan maddedir.)
Dünya barışını korumak amacıyla bir cemiyet kurulmalıdır. (Cemiyet-i Akvam, diğer adıyla Milletler Cemiyeti kurulacaktır.)
Türkler nüfusunun çok olduğu bölgede kendi devletini kuracaktır.
Azınlıklara kendi geleceklerini belirleme hakkı [Self Determinasyon] (Bu maddeye dayanarak Ermeniler ve Rumlar ayaklanmış ve toprak talebinde bulunmuştur.)
Boğazlar bütün devletlere açılarak dünya ticareti önündeki engeller kaldırılacaktır.
Sömürgecilik bütün etkileriyle kaldırılacaktır.
1. Dünya Savaşı’nın Sonuçları İtilaf devletleri savaşı kazandı. Savaştan en karlı çıkan devletler İngiltere, Japonya
ve ABD oldu. İmparatorluklar parçalandı (Osmanlı Devleti,
Avusturya- Macaristan, Rus Çarlığı ve Alman imp) milli devletler kurulmaya baladı.
Kurulan yeni devletler; Çekoslovakya, Yugoslavya, Macaristan, Finlandiya, Litvanya gibi)
Yeni rejimler ortaya çıktı. (Rusya’da komünizm, İtalya’da Faşizm, Almanya’da Nazizm)
Tank, uçak denizaltı gibi silahların kullanılmaya başlanması ile yerleşim yerleri de savaş alanı haline geldi. Bu durum Sivil Savunma Teşkilatlarının kurulmasını zorunlu hale getirmiştir.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 13
Dünya haritası yeniden çizildi. Dünya barışını ve güvenliğini korumak amacıyla
Milletler Cemiyeti kuruldu. Sömürgeciliğin yerini manda ve himaye denilen
yeni bir anlayış aldı.
Mondros Ateşkes Antlaşması 30.10. 1918Antlaşmayı Osmanlı Devleti adına Bahriye Nazırı Rauf (Orbay) Bey, Lİmni Adası’nın Mondros Limanı’nda İngilizlerle imzalamıştır.
Antlaşmanın Bazı Maddeleri ve Yorumlanması
Çanakkale ve İstanbul Boğazları açılacak istihkâmlar, İtilaf Devletleri tarafından işgal edilecek.
Yorum: Karadeniz’e geçişi sağlamak, Anadolu ve Rumeli bağlantısını kesmek, İstanbul’un işgalini kolaylaştırmak.
Sınırların korunması ve ülke içinde güvenliğin sağlanması için gereken birlikler dışında Osmanlı ordusu derhal terhis edilecek.Yorum: Osmanlı topraklarını savunmasız bırakarak yapacakları işgalleri kolaylaştırmak.İtilaf Devletleri güvenliklerini tehlikeye düşürecek bir durumun ortaya çıkması halinde Osmanlı Devleti’nin herhangi bir stratejik noktasını işgal hakkına sahip olacaklardır. (7. Madde)Yorum: Osmanlı topraklarını parçalamak ve işgal etmek için İtilaf Devletlerince hukuki zemin hazırlanmıştır.
Osmanlı demiryollarında, İtilaf devletleri serbestçe yararlanabilecek ve Osmanlı ticaret gemileri müttefiklerin hizmetinde bulundurulacaktır. Toros tünelleri, İtilaf Devletleri tarafından işgal olunacaktır.Yorum: işgallerin rahat bir şekilde yaygınlaştırılması amaçlanmıştır.
Hükümet haberleşmesi dışındaki telsiz, telgraf ve kabloların kontrolü İtilaf Devletlerine geçecektir.Yorum: işgallere Karşı direnişin örgütlenmesini engellenmesi amaçlanmıştır.
Altı vilayette adı verilen yerlerde (Erzurum, Van, Elazığ, Diyarbakır, Sivas, Bitlis) bir karışıklık çıkarsa, İtilaf Devletleri bu vilayetlerin herhangi bir kısmının işgali hakkına sahip bulunacaklardır.Yorum: Doğu Anadolu’da kurulması hedeflenen Ermeni Devleti’ne ortam oluşturulması amaçlanmıştır.
Antlaşmanın Önemi ve Uygulanışı Mondros Ateşkesi ile Osmanlı Devleti fiilen sona
ermiştir. Mondros ateşkesten ziyade bir barış antlaşması
niteliği taşımıştır. Mondros ile birlikte Osmanlı topraklarında ilk işgal
edilen yer zengin petrol yatağına sahip olan Musul’dur.
Mondros’la başlayan işgaller Kurtuluş Savaşı’nın başlamasına neden olmuştur.
İtilaf Devletleri Mondros’un şartlarını hemen uygulamaya başlamışlardır. 7. Maddeye dayanarak ülkenin büyük bölümünü işgal etmişlerdir.
İngilizler: Musul, Antep, Urfa ve Maraş’ı işgal edip; Samsun, Merzifon, Çanakkale, Kars, Ardahan ve Batum’a da asker çıkardılar. Daha sonra ise Antep, Urfa ve Maraş’ı Fransızlara bıraktılar.
Fransızlar: Adana ve Mersin’i işgal ettiler İtalyanlar: Antalya, Konya, Muğla, Kuşadası,
Fethiye, Marmaris ve Alanya’yı işgal ettiler.Uyarı: İtilaf Devletleri boğazları geçerek 13 Kasım 1918’de İstanbul’a asker çıkardılar.Bu gelişmeler karşısında Ahmet İzzet Paşa hükümeti istifa etti. Yerine gelen Tevfik Paşa iki ay görev yaptıktan sonra bu kez Damat Ferit Paşa hükümeti kuruldu.
Paris Barış Konferansı ve İzmir’in İşgali
Paris Barış Konferansı (18 Ocak 1918) Birinci Dünya Savaşı’nı bitirecek antlaşmaları tespit
etmek amacıyla toplanan bu konferansta görüşülen başlıca konular şunlardır.
Avrupa’nın sınırlarını yeniden belirlemek. Sömürge alanlarını ve Osmanlı topraklarını yeniden
paylaşmak. Diğer mağlup İttifak Devletleri’nin barış
antlaşmalarını hazırlamak. Wilson İlkeleri’nde öngörüldüğü gibi dünya barışını
sürekli kılmak adına Milletler Cemiyeti’nin kurulmasına karar verilmiştir.
Özellikle İngiltere ve Fransa sömürgeciliğe devam etmek ve Wilson İlkeleri’ne ters düşmemek için “Manda ve Himaye” sistemini ortaya attılar.
Gizli antlaşmalarla İtalya’ya verilen Batı Anadolu toprakları, konferansta Yunanistan’a verildi.
Konferansta Osmanlı Devleti’nin topraklarının paylaşımı konusunda anlaşmazlık çıkınca Osmanlı
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 14
ile barış antlaşmasının (Sevr) imzalanması sonraya bırakıldı.
İzmir’in İşgali (15Mayıs 1919) Paris Barış Konferansı’ndan sonra Yunanlar, İzmir’i
işgal için hazırlıklara başladılar. 15 Mayıs 1915’te İngiliz, Fransız, ABD destekli Yunan savaş gemileri İzmir Limanı’na çıkarma yaptılar. Amiral Calthorpe, Mondros‘un 7.maddesi gereğince İzmir’deki Rumları koruma bahanesiyle İzmir’in işgal edileceğini ve Osmanlı Hükümeti’nin bundan haberinin olduğunu bildirdi.
Osmanlı Hükümeti işgale karşı konulmaması konusunda İzmir valisini uyarmıştı.
Osmanlı Hükümeti’nin bu tutumu üzerine; İzmir halkı Reddi İlhak Cemiyeti (Katılmayı
Reddetme) aracılığıyla işgalleri protesto etti. İşgali kabullenemeyen gazeteci Hasan Tahsin
Yunanlara ilk kurşunu sıktı ve orada şehit edildi. Tüm bunlar fayda sağlamayınca halk kendi imkânı
ile Kuvayı millîye denilen silahlı direniş gruplarını kurdu.
İşgaller Karşısında Osmanlı Hükümeti’nin Tutumu:
İşgallere karşı sessiz, teslimiyetçi ve uzlaşmacı bir politika takip etti.
İşgaller karşısında direnmenin imkânsız olduğun, İtilaf Devletlerinin isteklerine boyun eğmek gerektiğini savunmuştur.
Tamamen yok olmaktansa küçük bir toprak üzerinde büyük devletlerin himayesinde de olsa devletin varlığını devam ettirmesini savunmuştur.
İşgaller Karşısında Mustafa Kemalin Tutumu Anlaşmanın ateşkesten çok ülkeyi işgallere açık
hale getiren bir belge olduğunu belirtmiştir. Vatanın kurtarılması için devlet yöneticileriyle
İstanbul’da toplantılar düzenleyerek işgallere karşı alınacak tedbirleri belirtmiştir.
İstanbul’da çözüm bulamayınca halkı bilinçlendirmek, milli birlik ve beraberliği sağlayarak kurtuluşu sağlamak için Anadolu’ya giderek çeşitli alışmalar yapmıştır.
İşgaller Karşısında Halkın Tutumu Mondros’tan sonra işgallere karşı Türk halkı ilk
olarak bölgesel direniş cemiyetlerini kurdu.
Müdafaa-i Hukuk cemiyetleri olarak adlandırılan bu örgütler, çeşitli miting ve protestolar düzenleyerek halkın örgütlenmesini sağladılar.
İşgallerin artması üzerine Türk halkı Kuvayı millîye adı verilen adlı direniş örgütlerini kurarak kendi bölgelerini korumaya çalışmışlardır.
Uyarı: azınlıklar ise işgalci güçlerle iş birliği yaparak vatanımızın bölünmesi için savaşmışlardır.
Kuvay-ı Milliye Hareketi Mondros ateşkes Anlaşması’nın imzalanmasından
sonra, İtilaf Devletlerinin Anadolu’yu işgale başlaması karşısında Osmanlı Devleti’nin tepkisiz kalması üzerine; Türk milletinin bağımsız yaşama ve vatanı kurtarma duygusuyla ortaya çıkan bölgesel silahlı direniş hareketine “Kuvay-ı Milliye Hareketi” denir.
Kuvay-ı Milliye’nin Önemi Vatanın tamamını değil, kuruldukları bölgeleri
savunmak amacıyla mücadele etmişlerdir. Anadolu’daki işgalleri yavaşlatmışlardır. TBMM’ye karşı çıkan ayaklanmaların
bastırılmasında etkili olmuşlardır. Düzenli ordu kuruluncaya kadar TBMM’ye zaman
kazandırmışlardır. Türk halkının düşmana karşı mücadele azmini
güçlendirmişlerdir.
Kuvay-ı Milliye’nin Oluşum Süreci1) Mondros Ateşkes Anlaşması’nın imzalanması.2) Anadolu’nun yer yer işgale uğraması.3) İstanbul Hükümeti’nin işgallere karşı sessiz kalması.4) Bölgesel direniş cemiyetlerinin kurulması. Milli Varlığa Düşman Cemiyetler
Mondros Ateşkes Antlaşması’nı izleyen günlerde galip devletlerin işgallerinden cesaret alan Rumlar ve Ermeniler gibi azınlık grupları kendi devletlerini kurmak amacıyla Türklere karşı saldırılara geçtiler.
Mavri Mira (Kara Talih) Yunan Hükümeti için çalışıyordu. Amacı Bizans İmparatorluğu’nu yeniden kurmaktı. Bu amaç doğrultusunda Trakya, İstanbul ve Batı
Anadolu’yu Yunanistan’a katmayı hedefliyordu. İngilizlerden destek almışlar Mavri Mira dışında Etniki Eterya, Rum Göçmen
Komisyonu, Rum İzci Kuruluşları ve Yunan Kızılhaçı
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 15
da Bizans’ı yeniden kurmak için faaliyetlerde bulunmuşlardır.
Etniki Eterya ve Pontus Cemiyetleri Karadeniz’de Samsun, Trabzon merkezli bir Pontus
Rum Devleti kurmayı amaçlıyorlardı. Bu iki cemiyet üyesi yerli Rumlar, silahlanarak
eşkıyalık yapmış ve Yunan ordularını desteklemişler.
Hınçak ve Taşnak Komitaları Amaçları Anadolu’nun doğusu ve güneyinde
Ermeni Devleti kurmaktı.
Makabi ve alyans İsarilit Cemiyetleri Yahudilerin ekonomik çıkarlarını korumak, okullar
açıp Yahudi aydınlar yetiştirmek amaçlarını taşıyorlardı. Bu iki cemiyet dışında, Filistin topraklarında bir Yahudi devleti kurmayı amaçlayan “Osmanlı Göçmen Kumpanyası” kurulmuştur.
Bu cemiyetin Anadolu’dan toprak talebi olmamıştır o günkü şartlarda.
Megali İdea (Büyük Yunanistan):Bizans İmparatorluğu’nu yeniden canlandırma düşüncesidir. Bu düşünce bütün Ege adaları ile Ege Bölgesi’ni, Doğu Karadeniz kıyılarını, İstanbul’u ve Trakya’yı Yunanistan’a bağlamayı hedefler.
Türk ve Müslümanların Kurduğu Zararlı Cemiyetler
Kürt Teal-i Cemiyeti 1919 Mayıs’ında Seyyid Abdülkadir tarafından
kuruldu. Wilson İlkeleri’ne dayanarak Doğu ve Güneydoğu
Anadolu’da bir Kürt devleti kurmak istiyorlardı.
Hürriyet ve İtilaf Fırkası 1911’de İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne karşı
kuruldu. Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra Anadolu’daki Milli Mücadele Hareketi’ne karşı muhalif bir tutum sergiledi.
İngiltere yanlısı bir politika izlemiştir.
Wilson İlkeleri Cemiyeti Halide Edip Hanım gibi bazı aydınların üye olduğu
bu cemiyet, Osmanlı Devleti’nin ABD himayesi
(mandası) altına girerse kurtulabileceğini ve kalkınacağını savunuyordu. Sivas Kongresi’nde Mustafa Kemal tarafından ikna edilmişler ve Milli Mücadele’de yerlerini almışlardır.
İslam Teal-i Cemiyeti İstanbul’daki bazı medrese hocaları tarafından
kurulmuştur. Osmanlı Devleti’nin dini esaslara bağlı kalınarak ve
hilafetin güçlendirilerek kurtarılabileceğini savunuyordu.
Milli Mücadele’ye karşı çıkmıştır. Özellikle Konya Ayaklanması’nın çıkmasında etkili
olmuştur.
Sulh ve Selamet-i Osmaniye Fırkası Anadolu’da gelişen Milli Mücadele’ye karşı çıkarak
ülkenin Padişah ve Halife’nin emirlerine uymakla kurtarılacağını savunuyordu.
İngiliz Muhipleri( Dostları) Cemiyeti İngiltere tarafından Anadolu’daki çıkarlarına hizmet
etmek amacıyla Türklere kurdurulmuştur. Cemiyet Osmanlı yönetimi ile yakın ilişki içerisinde
olmuştur. İngiliz mandasının tek kurtuluş yolu olduğunu
savunuyordu. Kurucuları arasında Damat Ferit Paşa da yer
almıştır. Milli Mücadele’ye karşı çıkmıştır.
Uyarı: Türk ve Müslümanların kurduğu zararlı cemiyetler, Milli Mücadele’ye karşıydılar. Birçoğu Milli Mücadele’ye ve TBMM’ye karşı Anadolu’da ayaklanmalar çıkarılmasında etkili oldu.
Yararlı CemiyetlerZararlı cemiyetlerin etkinliklerine ve Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan sonra gerçekleşen işgallere tepki gösteren Türk halkı da birtakım cemiyetler kurdu. Bu cemiyetlerin bazıları şunlardır:
Anadolu ve Rumeli Kadınları Müdafaa-i Vatan cemiyeti
Sivas’ta kuruldu Mustafa Kemal’in desteği ile.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 16
Memleketin bağımsızlık ve bütünlüğünü savunmak, bütün Anadolu’nun birliği için çalışmak amacıyla mitingler düzenledi.
İtilaf Devletleri temsilcilerine protesto telgrafları gönderdi.
İzmir Müdafaa-i Hukuk-ı Osmaniye Cemiyeti İzmir’de Yunanlıların değil de Türklerin çoğunlukta
olduğunu dünya kamuoyuna basın yayın yoluyla duyurmaya çalıştı.
Batı Anadolu’daki silahlı direniş hareketlerine, silah ve cephane desteği sağladı.
İzmir’in işgalinden sonra Reddiilhak adını almış ve silahlı direniş başlatmıştır.
Milli Mücadele’ye en büyük katkısı batı Anadolu’da Yunan ilerleyişini yavaşlatmışlardır.
Bu direniş düzenli ordunun kurulmasına da zaman kazandırmıştır.
Balıkesir ve Alaşehir kongrelerinin toplanmasını sağlamıştır.
Trakya Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Edirne’de kurulmuştur. Basın yayın yoluyla Doğu Trakya’nın Yunanlılara
verilmesine ve Mavri Mira Cemiyetinin zararlı çalışmalarına engel olmak istedi.
Gerekirse bir Türk devleti kurulabileceğini savunmuş
Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti (Vilayeti Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti)
Erzurum Kongresi’nin toplanmasına öncülük etti. Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti kurulmasına
engel olmaya çalıştı. Bu amaçla bölgeden kesinlikle göç edilmemesi
kararını aldı Çıkardıkları Fransızca “Le Pays (Vatan)” ve Türkçe
“Hadisat” gazeteleri ile doğu illerinin Türk yurdunun ayrılmaz bir parçası olduğunu savundu.
Erzurum’da çıkarılan “Albayrak” gazetesi de cemiyetin ve Milli Mücadele’nin önde gelen yayın organı oldu.
Dini, iktisadi ve kültürel faaliyetlere önem vermiştir.
Milli Kongre cemiyeti Dr. Esat Paşa (Işık) tarafından İstanbul’da
kurulmuştur.
Bu cemiyet, Türkler hakkında dünyada yapılan olumsuz propagandaya basın yayın yoluyla karşı koymaya çalıştı.
Bütün cemiyetleri tek çatı altında toplamaya çalışmış.
Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milli Cemiyeti Karadeniz kıyılarında hak iddia eden Pontusçu
Rumlar ile Ermenilere karşı mücadele amacıyla kuruldu.
Kilikyalılar Cemiyeti Adana ve çevresini, Fransız ve Ermeni işgallerine
karşı korumak amacıyla kuruldu.
Yararlı (Milli) Cemiyetlerin Ortak Özellikleri İşgallere karşı koymak ve Anadolu halkının
çıkarlarını korumak amacıyla kurulmuşlardır. Hem işgalcilerle hem de azınlıklarla mücadele
etmişlerdir. Ülkenin tamamı olmasa bile kendi bölgelerinin
kurtuluşu için çalışma yapmışlar. Protesto telgrafları ve mitingler yoluyla ulusal
bilincin gelişmesini sağlamışlardır.Uyarı: Milli Cemiyetler Sivas Kongresi’nde “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adı altında birleştirilmiştir.“Eğer Mondros Mütarekesi’ni takip eden aylarda, bir uçaktan Anadolu’ya bakarsanız yer yer yanan ateşler görülecektir. Bunlar ışıldayan çoban ateşleridir. Bu ateşleri birleştirecek bir alev lazımdır. İşte onu Mustafa Kemal’in meşalesi temin etti.” Fevzi Çakmak
Mustafa Kemal’in Milli Mücadele Dönemi’nde çalışmaları
Milli Bilincin Uyandırılması1) Mustafa Kemal’in Samsun’a Çıkışı (19.05. 1919)
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 17
Birinci Dünya Savaşı’nda en son Suriye Cephesi’nde görev yapan Mustafa ateşkesin ardından 13 Kasım 1918’de İstanbul’a geldi. Aynı gün İtilaf Devletleri donanması da İstanbul Boğazı’na demirlemişti. Bu manzarayı gören Mustafa Kemal Yaveri Cevat Abbas Güler’e “Geldikleri gibi giderler !” diyerek mücadeleye azmi kararlılığı ortaya koymuştur.Mustafa Kemal, İstanbul’da kurtarmanın yollarını aradı. Bu amaçla başta padişah olmak üzere devrin siyasetçileri ve yakın arkadaşlarıyla görüşmeler yaptı. Ayrıca Mustafa Kemal, görüşlerini daha etkili biçimde duyurabilmek için yakın arkadaşı Fethi (Okyar) Bey ile birlikte “Minber” adında bir gazete çıkarmıştır.Türklerin, Pontus Rum çetelerinin saldırılardan korunmak için önlem alması İtilaf Devletlerini rahatsız etmişti. Osmanlı Devleti’nden bu karışıklıkları önlemesini istemişler; aksi halde bölgeyi işgal edeceklerini bildirmişlerdi. Bu durum karşısında Osmanlı hükümeti, Mustafa Kemal’i Karadeniz’deki Türk halkının elindeki silahları toplamak ve bölgedeki güvenliği sağlamak için 9. Ordu Müfettişi olarak görevlendirildi. Mustafa Kemal’e çok geniş tutulmuş, görev bölgesindeki askeri ve sivil makamlara emretmeye yetkisi verilmiştir.9. Ordu Müfettişliğinin Görevleri: Görev bölgesinde iç asayişi sağlamak, halkın elindeki silah ve cephaneleri toplamak, Türk ordularının terhis işlerini tamamlamak ve işgallere karşı kurulan direniş örgütlerini ortadan kaldırmaktır.Mustafa Kemal’in Anadolu’ya geçmesinin asıl amacı ise Milli Mücadele’yi başlatmaktı. Ayrıca milli egemenliğe dayalı kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak idi. Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs 1919’da Samsun’a gelişiyle birlikte birlikte milli mücadele fiilen başlamıştır.
2) Havza Genelgesi (28 Mayıs 1919)Samsun’dan Havza’ya geçen Mustafa Kemal, burada Kurtuluş Savaşı’nın ilk genelgesini yayımlamıştır.
Havza Genelgesi Kararları ve Yorumları
Mitingler düzenlenerek işgaller protesto edilmeli. (Amaç, mili bilinci uyandırmaktır.)
Gösterilerde düzen korunmalı ve Hristiyan halka saldırı ve düşmanlık yapılmamalı. (Amaç Mondros’un 7. Maddesinin uygulanmasını önlemektir.)
Büyük devletlerin temsilcilerine ve Osmanlı Hükümeti’ne protesto ve uyarı telgrafları çekilmelidir.
Havza Genelgesinin Sonuçları Her yerde mitingler düzenlendi. Bu mitinglerin en önemlisi İstanbul Sultan Ahmet
Meydanı’nda yapıldı. Milli bilinç uyandırılarak işgallere karşı koyma
düşüncesi yayıldı.
3) Amasya Genelgesi (22 Haziran 1919)Havza Genelgesi’nin yayımlanmasından sonra Osmanlı Hükümeti Mustafa Kemal’i İstanbul’a çağırmıştır. Mustafa kemal bu çağrıya uymayarak Amasya’ya geçmiştir.Burada tüm ulusa hitap eden önemli bir genelge yayımladı. Ali Fuat Paşa, Rauf Bey ve refet Bey’in genelgenin hazırlanmasında büyük katkıları olmuştur. Ayrıca Erzurum’da bulunan 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa ile Konya’da bulunan Cemal Paşa’nın da görüş ve onayları alınmıştır.Uyarı: Bu sayede ulusal mücadeleye katılımın artırılması amaçlanmıştır ve kişisellikten çıkarılarak ordu ve halk desteği sağlanmıştır.
Amasya Genelgesi Kararları ve Yorumları Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı
tehlikededir. (Yorum: Kurtuluş Savaşı’nın gerekçesi) İstanbul Hükümeti görev ve sorumluluğunu yerine
getirmemektedir. Bu milletimizi yokmuş gibi göstermektedir. (Yorum: Kurtuluş Savaşı’nın gerekçesi)
Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararlılığı kurtaracaktır. (Yorum: Kurtuluş Savaşı’nın Yöntemi)
Milletin sesini tüm dünyaya duyurabilecek her türlü etki ve denetimden uzak milli bir kurul oluşturulması şarttır. (Yorum: Temsil Heyeti’nin kurulması fikri ilk kez vurgulanmıştır.)
Anadolu’nun her bakımdan en güvenli yeri olan Sivas’ta hemen milli bir kongre toplanmalıdır.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 18
Sivas Kongresi delegelerini müdafaa-i hukuk cemiyetleri ve belediyeler seçmelidir.
Her ihtimale karşı bu mesele bir sır olarak tutulmalı ve temsilciler, gereken yerlere kimliklerini gizleyerek gelmelidir.
Amasya Genelgesinin Önemi ve sonuçları Milli Mücadele’nin gerekçesi, amacı ve yöntemi
açıklanmıştır. Milli egemenlik kavramından ilk kez söz edilmiştir. Yeni Türk devletinin kurulması yolunda ilk adım
atılmıştır. Kurtuluş Savaşı’nın amacı, gerekçesi ve yöntemi ilk
kez belirtilmiştir. Genelge Türk halkına bir çağrıdır ve ihtilal
beyannamesi niteliği taşımaktadır. M. Kemal İstanbul’a yazdığı mektuplarda “Atık
İstanbul Anadolu’ya hâkim değil tabi olmak zorundadır” demiştir.
Bu genelge Mustafa Kemal’in İstanbul Hükümeti tarafından görevinden alınmasına neden olmuştur. Mustafa Kemal de buna karşılık olarak 8 Temmuz’da hem müfettişlik görevinden hem de askerlik mesleğinden istifa etmiştir.
4.) Erzurum Kongresi (23 Temmuz- 7 Ağustos 1919)
Mustafa Kemal, Erzurum Kongresi delegeleriyle (1919)
Kongrenin Toplanma Amacı Doğu Anadolu’daki Ermeni tehlikesine karşı önlem
almak. Bölgedeki Türk halkının her yönüyle güvenliğini
sağlamak. Kongre Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
tarafından düzenlendi. Kongreye Mondros’un 24. Maddesinde adı geçen 6
ilden ve Trabzon’dan delege çağrılmıştır. Toplantının ilk günü olan 23 Temmuz 1919’da M.
Kemal Paşa, Erzurum Kongresi başkanlığına seçilmiştir.
Kazım Karabekir Paşa, Mustafa Kemal’e “Emrinizdeyim Komutanım!” hitabı ile karşılanması Mustafa Kemal’in başkan olmasını kolaylaştırmıştır.
Kongrenin Niteliği Erzurum Kongresi toplanma şekli ve amacı
bakımından bölgesel, aldığı kararlar yönüyle ulusal bir kongredir.
Erzurum Kongresi’nin Kararları ve Yorumları Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür,
parçalanamaz. (Yorum: İşgallere karşı çıkılarak ilk kez milli sınırlardan bahsedilmiştir.)
Osmanlı Hükümeti vatanı koruyamaz ve istiklali sağlayamazsa geçici bir hükümet kurulacaktır. Bu hükümet milli kongre tarafından seçilecektir. (Yorum: Yeni bir devlet kurulabileceğinin işaretleri verilmiştir.)
Kuvay-ı Milliye’yi etkin, milli iradeyi hâkim kılmak esastır. (Yorum: Milli egemenliğin koşulsuz olarak gerçekleştirileceği vurgulanmıştır.
Manda ve himaye kabul edilemez. (Yorum: Bir devletin güdümüne girilmesine karşı çıkılmış, tam bağımsızlık vurgulanmıştır.)
Hristiyan azınlıklara siyasi hâkimiyet ve sosyal dengemizi bozacak imtiyazlar [ayrıcalık] verilemez. (Yorum: Kapitülasyonlara karşı çıkılmış.)
Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet hep birlikte haklarını sonuna kadar savunacaktır. (Yorum: Topyekûn mücadele fikri benimsenmiştir.)
Millet Meclisinin hemen toplanmasını ve hükümet işlerinin meclis denetiminde yürütülmesini sağlamak için çalışılacaktır. (Kongre dağılmadan önce Mustafa Kemal’in başkanlığında 9 üyeden oluşan bir “Temsil Heyeti” seçmiştir.)
Doğudaki cemiyetler birleştirildi.
Erzurum Kongresi’nin Önemi ve Sonuçları: Bölgesel bir kongredir ancak aldığı kararlar
bakımından ulusaldır. Milli sınırlardan ilk kez söz edilmiştir. Milli egemenliğin koşulsuz olarak
gerçekleştirilmesine karar verilmiştir. Yeni Türk Devleti’nin kurulması kararı alınmıştır. Sivas Kongresi’ne zemin hazırlanmıştır. Manda ve himaye ilk kez bu kongrede
reddedilmiştir. 9 kişiden oluşan ve doğu illerini kapsayan bir Temsil
Heyeti oluşturulmuştur.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 19
Temsil Heyeti Sivas Kongresi’nde tüm ülke adına yetkilendirilmiştir. Yürütme yetkisi olan Temsil Heyeti, TBMM’nin açılması ile sona ermiştir.
Temsil Heyeti TBMM’nin ilk çekirdeğini oluşturmuştur.Uyarı: Temsil Heyeti ihtiyacı ilk kez Amasya Genelgesi’nde dile getirilmiştir. Erzurum Kongresi’nde kurulmuş Sivas Kongresi’nde de tüm yurdu temsil eder hale gelmiştir.
5.) Sivas Kongresi (4-11 Eylül1919) Kongrenin Toplanma Amacı ve Şekli Sivas Kongresi toplanma şekli ve alınan kararlar
bakımından ulusal ilk ve tek kongredir. İstanbul Hükümeti tarafından Elazığ valiliğine atanan Ali Galip Bey Sivas Kongresi’nin toplanmasını engellemek ve Mustafa Kemal’i tutuklamak amacıyla harekete geçmiştir. Ancak zamanında alınan tedbirlerle bu tehlike önlenmiştir. İstanbul Hükümeti ile İtilaf Devletleri’nin bütün engellemelerine rağmen Mustafa Kemal, oyların büyük çoğunluğunu alarak kongre başkanı seçilmiştir.
M. Kemal, Sivas Kongresi delegeleriyle (1919)
Sivas Kongresi’nin Kararları ve Yorumları Erzurum Kongresi’nde alınan kararlar küçük
değişikliklerle kabul edilmiştir. (Yorum: Erzurum Kongresi kararlarının ulusal olduğunun kanıtıdır.)
Manda ve himaye kesin olarak reddedilmiştir. (Yorum: Tam bağımsızlık ilkesi benimsenmiştir. Temsil Heyeti’nin üye sayısı artırılarak (13kişi) tüm ülkeyi temsil eder hale getirilmiştir. (Yorum: Temsil Heyeti ulusallaşmıştır.)
Anadolu ve Trakya’daki tüm cemiyetler “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adı altında birleştirilmiştir. (Yorum: Milli Mücadele’nin tek merkezden yönetilmesi amaçlanmıştır.
Mebusan Meclisi’nin toplanması için çalışmaların devam ettirilmesi kararlaştırılmıştır. (Yorum: Milli iradenin kılınmasına çalışılmıştır.)
İrade-i Milliye adında bir gazete çıkarılmasına karar verilmiştir.
Sivas Kongresi’nin Önemi ve Sonuçları: Milli (Ulusal) bir kongredir. Mustafa Kemal Paşa Milli Mücadele’nin lideri
olmuştur. Sivas Kongresi kararları kendisinden sonraki
gelişmelere de ışık tutmuştur. Kongreye Diyarbakır, Mardin ve Elazığ temsilcileri
engellemelerden dolayı katılamamıştır. Temsil heyeti yürütme yetkisini kullanarak Ali Fuat
Paşa’yı (Cebesoy) Batı Cephesi Kuvay-ı Milliye komutanlığına atamıştır.Uyarı: Temsil Heyeti’nin baskısı ile Damat Ferit hükümetinin istifa etmesi ve yerine Ali Rıza Paşa hükümetinin kurulması İstanbul Hükümeti’ne karşı Milli Mücadele yanlıların ilk siyasi başarısıdır.
6.) Amasya Görüşmeleri (20-22 Ekim 1919)Yeni kurulan Ali Rıza Paşa Hükümeti, Anadolu’daki Temsil Heyeti yetkilileriyle görüşmek üzere Bahriye Nazırı Salih Paşa’yı Amasya’ya göndermiştir. Görüşmelerde Temsil Heyeti’ni Mustafa Kemal Paşa temsil etmiştir. Bu görüşmelerde Temsil Heyeti’nin amacı Sivas Kongresi’nde alınan kararları İstanbul Hükümeti’ne kabul ettirmektir. Görüşmelerden sonra her iki taraf da belli esaslar üzerinde anlaşarak protokol yapmışlardır.
Amasya Protokolü Kararları Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
İstanbul Hükümeti tarafından tanınacak. Türk vatanının bütünlüğü ve bağımsızlığı
korunacak. Müslüman olmayan azınlıklara devletin siyasi
egemenliği ve sosyal dengesini bozacak imtiyazlar verilmeyecek.
İstanbul Hükümeti, Sivas Kongresi kararlarını tanıyacak.
İstanbul Hükümeti’nin İtilaf Devletleri ile yapacağı barış görüşmelerine Temsil Heyeti’nin de uygun gördüğü temsilciler gönderilecek.
Seçimler yapılacak, Mebusan Meclisi toplanacak.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 20
İstanbul’da İtilaf Devletleri tehlikesi bulunduğundan Mebusan Meclisi İstanbul dışında daha güvenli bir yerde toplanacak.Amasya Görüşmelerinin Önemi Sonuçları
Amasya Görüşmeleri ile İstanbul Hükümeti ilk kez Temsil Heyeti’nin varlığını hukuken tanımıştır.
Halkın Milli Mücadele’ye duyduğu güven ve katılımı artmıştır.
Mebusan Meclisi’nin toplanması sağlandı. İstanbul Hükümeti görüşmelerde alınan
kararlardan yalnızca “Seçimler yapılacak, Mebusan Meclisi toplanacak.” Kararını kabul etmiştir.
Tüm ülkede genel seçimler yapıldı. İtilaf Devletleri seçimi saltanat yanlılarının
kazanacağını düşünerek seçimlere karışmadılar. Müdafaa-i Hukukçular seçimleri büyük bir
çoğunlukla kazandı. Mustafa Kemal Erzurum’dan milletvekili seçildi.
7.) Temsil Heyeti’nin Ankara’ya Gelişi (27 Aralık 1919)
Mustafa Kemal’in güvenli olmayacağı uyarısına rağmen Mebusan Meclisi’nin İstanbul’da açılması kararlaştırıldı.
Mustafa Kemal, Sivas’ta Temsil Heyeti üyeleri ve komutanlarla toplantılar yaptı. Yapılan görüşmelerin sonunda Ankara’nın Milli Mücadele’nin merkezi olması kararlaştırıldı.
Mustafa Kemal ve Temsil Heyeti, Mebusan Meclisi’nin çalışmalarını daha yakından izlemek için 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelmiştir.
8.) Ankara’nın Milli Mücadele’nin Merkezi Seçilmesinin Nedenleri
Batı Cephesi’ne yakın olması. Ulaşım ve haberleşme imkânlarının gelişmiş olması. Güvenli bir bölgede bulunması ve işgal edilmemiş
olması. Meclisin çalışmalarını yakından takip edilmek
istenmesi. Ankara halkının Milli Mücadele yanlısı olması etkili
olmuştur.
9.) Milli Mücadele Basını Temsil Heyeti burada “Hâkimiyet-i Milliye” adıyla
gazete çıkarmaya başlamıştır. Cumhuriyet’in ilanından sonra gazete “Ulu” adını alarak yayın hayatına devam etti.
Halide Edip ve Yunus Nadi’nin girişimleri ve Mustafa Kemal’in desteği ile 6 Nisan 1920’de “Anadolu Ajansı” kuruldu.
Yunus Nadi, İstanbul’da çıkardığı “Yenigün” gazetesini Ankara’da çıkarmaya başladı.
Ulusal ve yerel organlarıyla basın, milli birliğin sağlanmasında ve ulusal mücadelenin başarıya ulaşmasında önemli bir yere sahip olmuştur.
10.) Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin Toplanması (12 Ocak 1920)
Son Osmanlı Mebusan Meclisi 12 Ocak 1920’de İtilaf Devletleri’nin kontrolündeki İstanbul’da toplandı. Mustafa Kemal, güvenlik nedeniyle bu meclise katılamadı. Ama birçok milletvekili ile Ankara’da görüşerek onlardan, kendisinin hazırladığı Misakımilli belgesini mecliste kabul etmelerini istedi. Bu kararlar şunlardır:
Mustafa Kemal’i meclis Başkanlığına seçmek. Mecliste Müdafaa-i Hukuk Grubunu kurmak. Vatanın bütünlüğü ile ilgili kararlar almak.
Uyarı: son Osmanlı Mebusan Meclisi 12 Ocak 1920’de toplandı Mustafa Kemal Meclis Başkanlığına seçilemedi. Müdafaa-i Hukuk grubu kurulamadı ancak yerine Felah-ı Vatan grubu kuruldu. Vatanın bütünlüğü ile ilgili kararlar ise 28 Ocak 1920 günü Misakımilli adıyla kabul edildi.
11.) Misakımilli Kararları ve Yorumları (28 Ocak 1920)
30 Ekim 1918 günü Mondros Ateşkesi’nin imzalandığı gün işgal altına girmemiş Türk ve Müslümanların çoğunlukta olduğu yerler bir bütündür parçalanamaz. (Yorum: Vatanın sınırlarını çizerek bütünlüğünü sağlamak amaçlanmıştır.)
Arap memleketlerinin durumu, halkın serbestçe verecekleri oya göre belirlenmelidir.
Kendi istekleri ile ana vatana katılmış olan [Elviye-i Selase] Kars, Ardahan, Batum ve Batı Trakya’nın durumunun tespitinde halk oylamasına başvurulmalıdır. (Yorum: 2 ve 3. Kararlar milli iradeye uygun barışçı bir yaklaşım sergilenmiştir.)
Azınlıkların hakları, komşu ülkelerdeki Müslümanların da aynı haklardan yararlanmaları şartıyla kabul edilecek ve sağlanacaktır. (Yorum: İç işlerimize karışılması önlenmek istenmiştir. Ülkeler arası eşitlik [denklik] ilkesi benimsenmiştir.
Milli ve ekonomik gelişmemizi sağlamak amacıyla siyasi, adli ve mali gelişmemizi engelleyen bütün
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 21
kapitülasyonlar kaldırılacaktır. (Yorum: Tam bağımsızlık için kapitülasyonların kaldırılması istenmiştir.)
İstanbul ve Marmara Denizi’nin güvenliği sağlanırsa Boğazlar uluslararası ticaret gemilerine açık tutulabilir.Uyarı: Milletvekillerinin çoğu saltanata bağlı olduğu için toplantıda ulusal egemenlikle ilgili kararlar alınamamıştır.
Şifreleme Yöntemi İle Misakımilli Kararları Misakımilli Kararlarının hangi konuları içerdiğini
unutmamak için aşağıdaki şifreyi kullanabiliriz. Misakımilli “KABSAR”ı kapsar. Kapitülasyonlar Azınlıklar Boğazlar Sınırlar Araplar Referandum (Halk oylaması)
Misak-ı Milli’nin Önemi ve Sonuçları Misakımilli ile yeni Türk devletinin milli ve
bölünmez sınırları çizilmiştir. Misakımilli ile Türk halkının en temel hakları
istenmiştir. Türk milletinin kabul edebileceği barış şartları
belirlenmiştir. Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan kararlar
Mebusan Meclisi tarafından kabul edilerek hukuki hale gelmiştir.
Milli Mücadele’nin ilkeleri ve siyasi programı belirlenmiştir.
İstanbul’un Resmen İşgali (16 Mart 1920) İtilaf Devletleri hükümete ve meclise baskı yaparak
Misakımilli’nin değiştirilmesini istediler. İstekleri kabul edilmeyince Ali Rıza Paşa Hükümeti’ni istifa ettirdiler.
Daha sonra 16 Mat 1920’de İstanbul’u resmen işgal ederek Mebusan Meclisi’ni dağıttılar.
Birçok milletvekilini tutuklayarak Malta’ya sürgün ettiler. (Yorum: İtilaf Devletleri’nin milli iradeye saygı duymadığını göstermektedir.
İstanbul’un İşgalinin Sonuçları Mustafa Kemal durumu protesto ederek işgale
karşı bazı tedbirler aldı.
Mustafa Kemal’in haklılığı ve ileri görüşlülüğü bir kez daha kanıtlandı.
Halkın milli iradeye olan inancı daha da arttı. Mebusan Meclisi’nin kapatılması, I. TBMM’nin
açılmasına zemin hazırladı. Temsil Heyeti başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın 19
Mart 1920’de bir bildiri yayımlayarak Ankara’da yeni bir meclisin açılacağını ilan etti.
12.) Büyük Millet Meclisi’nin Açılması
(23 Nisan 1920) Meclis- Mebusa’nın dağıtılmasından sonra
İstanbul’dan kurtulmayı başarabilen milletvekilleri Ankara’ya geldiler.
Yeniden yapılan seçimlerde de Mustafa Kemal Ankara’dan milletvekili seçildi.
Bütün hazırlıklar tamamlandıktan sonra 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi en yaşlı vekil Şerif Bey başkanlığında açıldı.
Mustafa Kemal ise seçimle Büyük Millet Meclisi’n ilk başkanı olarak seçilmiştir.
Mustafa Kemal 24 Nisan 1920’de hükümetin kurulması ile ilgili meclise önerge sundu. BMM önergeyi kabul ederek şu önemli kararları almıştır.
I. TBMM’ de Alınan Kararlar ve Yorumlar1. Hükümet kurmak gereklidir. (Yorum: Büyük Millet
Meclisi kurucu bir meclis olduğunu ortaya koymuştur.)
2. TBMM’nin üzerinde hiçbir güç yoktur. (Yorum: İstanbul Hükümeti ve Padişah yok sayılmıştır.)
3. Geçici bir hükümet başkanı atamak veya padişah vekili tanımak uygun değildir. (Yorum: Yeni devletin varlığı ortaya konmuştur.)
4. Yasama ve yürütme yetkileri TBMM’ye aittir. (Yorum: Güçler birliği ilkesi benimsenmiştir. Amaç hızlı karar almaktır.)
5. TBMM başkanı bu heyetin de başkanıdır. (Yorum: Meclis Hükümeti sistemi uygulanmıştır.)
6. Padişah ve Halife’nin geleceği, baskı ve işgal bittikten sonra BMM tarafından belirlenecektir. (Yorum: Cumhuriyet’e giden yol açılmıştır.)Uyarı: Sivas Kongresi’nde seçilip tüm yurdu temsil eden Temsil Heyeti’nin TBMM açılınca 23 Nisan 1920 tarihinde hukuksal işlevi sona ermiştir.
Kararların Önemi ve Sonuçları Yeni Türk devleti fiilen kurulmuştur ancak ortam
uygun olmadığı için adı konulmamıştır.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 22
Milli egemenlik ilkesi gerçekleşti. Ulusal güçler tek bir çatı altında toplanmıştır. BMM vatanın ve milletin geleceği için kararlar
almıştır. Temsil Heyeti’nin görevi sona erdi.
I. TBMM’nin Nitelikleri Ulusal, demokratik, olağanüstü ve kurucu bir
meclistir. Meclis Hükümeti sistemi benimsenmiştir. TBMM’nin temel amacı Misakımilli’yi
gerçekleştirmektir. Partileşme yoktur, gruplaşma vardır.
Uyarı: Milli egemenliğe dayalı yeni Türk parlamentosunun adı da “Büyük Millet Meclisi” olarak konulmuştu. Bu ad herkesçe benimsendi. Daha sonra M. Kemal’in tüm konuşmalarında yer aldığı şekliyle ve ilk kez 8 Şubat 1921 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesinde de yazılı olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi” (TBMM) adı kalıcılık kazandı.
13.)Büyük Millet Meclisi’ne Karşı Çıkan Ayaklanmalar
Doğrudan İstanbul Hükümeti Tarafından Çıkarılan Ayaklanmalar
Anzavur Ayaklanması: Ahmet Anzavur tarafından çıkarlan bu ayaklanma Balıkesir ve çevresindeki milli kuvvetleri yok etmeyi amaçlamıştır. Bu ayaklanma Ali Fuat Paşa’ya bağlı Kuvayımilliye ve Çerkez Ethem’e bağlı Kuvay-ı Seyyare tarafından bastırılmıştır.
Kuva-yı İnzibatiye (Halifelik Ordusu): İstanbul Hükümeti tarafından kurulan bu ordu, İngilizler tarafından da desteklenmiştir. Adapazarı ve çevresindeki milli kuvvetler tarafından bastırılmıştır. Ayaklanmanın bastırılması sırasında gerçeği gören Kuvay-ı İnzibatiye askerleri milli kuvvetlere katılmıştır.
İstanbul Hükümeti İle İşgal Güçlerinin Birlikte Çıkardığı Ayaklanmalar
Bolu, Düzce, Hendek, Adapazarı ayaklanmaları Yozgat, Yenihan, Boğazlıyan ayaklanmaları Afyon ayaklanmaları (Çopur Musa) Konya ayaklanmaları (Delibaş Mehmet) Milli Aşireti ayaklanmaları (Urfa) Koçgiri, Cemil Çeto ve Ali Batı ayaklanmaları
Bu ayaklanmaların ortak amacı Anadolu’da karışıklık çıkararak halkı ikiye bölmek, Kuvay-ı Milliye’yi de etkisiz hale getirmek ve böylece TBMM’yi ortadan kaldırmaktır.
Azınlıklar Tarafından Çıkarılan Ayaklanmalar Doğu Anadolu’da Ermeni ayaklanmaları Doğu Karadeniz’de Pontus Rum ayaklanmaları Doğu Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan’a
bağlamaya yönelik ayaklanmalar
Kuvay-ı Milliye Yanlısı Olup Sonradan Ayaklananlar
Çerkez Ethem Ayaklanması Demirci Mehmet Efe Ayaklanması Bu Kuvay-ı Miliye liderleri düzenli ordunun
kurulmasına karşı çıkarak merkezi otorite altına girmek istememişlerdir. Bu ayaklanmalar 1. İnönü Savaşı’nda, ilk kez denenen düzenli ordunun galip gelmesiyle, kesin olarak son bulmuştur.
14.) Büyük Millet Meclisi’nin Ayaklanmalara Karşı Aldığı Önlemler
29 Nisan 1920’de Hıyanet-i Vataniye Kanunu (Vatana İhanet Kanunu) çıkarıldı. (Yasama gücü)
Vatan hainlerini cezalandırmak için İstiklal Mahkemeleri kuruldu. (Eylül 1920 Yargı gücü)
İstanbul ile tüm resmi haberleşmeler kesildi. Ankara müftüsü Rıfat Börekçi’ye Milli Mücadele’yi
destekleyen bir fetva yayımlatıldı. Halkı doğru bilinçlendirmek için Anadolu Ajansı
kuruldu. Ayrıca bu dönemde askerlikten kaçmaları önlemek
için Firariler Kanunu çıkarıldı.
Hıyanet-i Vataniye Kanunu’n Bazı MaddeleriA. Büyük Millet Meclisi’ne karşı düşünce ve
uygulamalarıyla veya yazdıkları yazılarla muhalefet ve bozgunculuk edenler, vatan haini sayılırlar.
B. Olağanüstü ve aceleyi gerektiren durumlarda zanlıların yakalandığı yerdeki ceza mahkemesi de yargılama yapmaya ve karar vermeye yetkilidir.
C. İsyanlara katılmayanlar hakkında kasten suçlamalarda bulunanlar, iddia ettikleri suçun cezası ile cezalandırılır.
15.) UYGULANMAYAN BİR ANTLAŞMA SEVR
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 23
(10 AĞUSTOS 1920) İtilaf Devletleri Osmanlı Devleti ile yapılacak barış
antlaşmasının şartlarını belirlemek üzere San Remo’da bir konferans düzenlediler. Konferansta bir barış taslağı hazırlandı görüşmeye gelen Osmanlı Devleti temsilcisi Tevfik Paşa taslağı reddetti. Bunun üzerine İtilaf Devletleri’nin desteğiyle Yunanlılar Doğu Trakya’yı işgal ederek Bursa- Uşak çizgisine ilerlediler. İstanbul’da toplanan Damat Ferit başkanlığındaki Saltanat Şurası oy çokluğuyla barış taslağını imzalamayı kabul etti.
Sevr Antlaşması’na göre Osmanlı Devleti Toprakları işgal durumu
Sevr Antlaşması’nın Bazı Maddeleri1. İstanbul ve çevresi ile Anadolu’nun bir bölümü
Osmanlı Devleti’nde kalacak, azınlık hakları gözetilmez ise İstanbul Türklerin elinden alınacak.
2. Boğazlar bütün devletlerin gemilerine açık olacak, uluslararası bir komisyon tarafından yönetilecek, bu komisyonda Türk üye bulunmayacak.
3. Osmanlı ordusu, jandarma gücü dâhil 50.700 kişi ile sınırlı olacak. Osmanlı kara kuvveti, gönüllü olarak askere yazılanlardan oluşacak.
4. Azınlıklara genişletilmiş haklar verilecek 5. Kapitülasyonlardan tüm devletler yararlanacak6. Osmanlı Devleti kaynaklarını korumak ve artırmak
için bir mali komisyon kurulacak bu komisyon Osmanlı bütçesini kontrol edecek.
7. Antalya, Konya, İç Batı Anadolu ve On İki Ada İtalya’ya bırakılacak.
8. Ege Bölgesi, Doğu Trakya ve diğer Ege adaları Yunanistan’a verilecek.
9. Güneydoğu Anadolu, Suriye ve Lübnan’da Fransızlar manda himaye yönetimi kuracak.
10. Irak ve Ürdün başta olmak üzere Arap topraklarında İngilizler manda ve himaye yönetimi kuracak.
11. Suriye, Irak ve Türkiye arasındaki bölgede bir Kürt devleti kurulacak.
12. Türkiye, Ermenistan’ı özgür ve bağımsız bir devlet olarak tanıyacak, bu devletin sınırlarını ABD Başkanı Wilson çizecek.
13. Osmanlı Hükümeti geçerli neden olmaksızın hiçbir ulusun bilginlerini kazı yapmaktan yoksun bırakamayacak.Uyarı: Kanun-i Esasi’ye göre uluslararası bir antlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için Meclis-i Mebusan tarafından onaylanması şarttır. Mebusan Meclisi’nin kapalı olması ve antlaşmayı onaylayamaması Sevr Antlaşması’nın hukuken geçersiz olduğunu gösterir.
Sevr Antlaşması’nın Önemi ve Sonuçları BMM, Sevr’i kabul eden, imzalayan ve
onaylayanları vatan haini saymıştır. Sevr kâğıt üzerinde kalmış ve hiçbir zaman
uygulanmamış bir antlaşmadır. Sevr’in bu ağır şartları Türk milletinin mücadele
azminin artmasını sağlamıştır. Mustafa Kemal; bağımsızlık, ülke bütünlüğü ve
egemen devlet anlayışına aykırı olması nedeniyle Sevr Antlaşması’na şiddetle karşı çıkmıştır.
Milli Egemenlik ve Milli Bağımsızlık Arasındaki Fark
Milli Egemenlik: Halkın kendi kendisini yönetmesi ve yöneticilerini seçmesidir.
Milli Bağımsızlık: Bir milletin ya da devletin başka ülkelerin kontrolü ve işgali altında olmamasıdır.
Bir ülkede halk yönetime katılamadığı ve yöneticilerini seçemediği için milli egemenlik yoktur. Ancak devlet başka devlete bağlı olmadığı ve kendi kararlarını uygulayabildiği için milli bağımsızlık vardır.
Aynı Anlamda Kullanılabilecek Bazı Kavramlar
A. Milli Egemenlik= Milli iradeB. Ekonomik= Mali= İktisadiC. Kapitülasyon= Ayrıcalık= İmtiyazD. Ulusal= MilliE. Topyekûn= Toplu olarak= Hep birlikteF. Bağımsız= Özgür= Güdümlü olmayanG. Diplomasi= Dış politika= Uluslararası politika
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 24
H. Osmanlı Hükümeti= İstanbul Hükümeti
ÜNİTE İLE İLGİLİ EKSTRA NOTLAR
ÜNİTE İLE İLGİLİ EKSTRA NOTLAR 3. ÜNİTE MİLLİ BİR DESTAN
YA İSTİKLAL YA ÖLÜM!
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 25
Kurtuluş Savaşı’nda Cepheler
Kurtuluş Savaşı’nın Başlamasıİtilaf Devletleri, Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra Anadolu topraklarını yer yer işgal etmeye başlamışlardır. İşgaller karşısında İstanbul Hükümeti’nin sessiz kalması üzerine Anadolu halkı vatanı koruma ve bağımsız yaşama arzusu ile Kurtuluş Savaşı’nı başlatmıştır.
Kurtuluş Savaşı’ndaki CephelerimizKurtuluş Savaşı aşağıdaki tabloda gösterilen tabloda üç cephede yürütülmüştür.Doğu cephesi Güney
CephesiBatı Cephesi
Ermenilerle savaşıldı.
Fransızlar ve Ermenilerle savaşıldı.
Yunanlılarla savaşıldı.
Osmanlı’dan kalma Kazım Karabekir komutasındaki 15. Kolordu savaştı.
Kuvay-ı Milliye birlikleri savaştı.
Önce Kuvay-ı Milliye sonra kolordu savaştı.
Gümrü Antlaşması ile kapandı.
Ankara Antlaşması ile kapandı.
Mudanya Ateşkes Anlaşması ile kapandı.
DOĞU VE GÜNEY DÜŞMANA DİRENİYOR1. Doğu Cephesi Bu cephede Doğu Anadolu toprakları üzerinde hak
iddia eden ve bu isteklerini Sevr Antlaşması’na koyduran Ermenilerle savaşılmıştır.
Kazım Karabekir Paşa (1882- 1948)
15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Ermeni tehlikesine karşı ordusunu dağıtmamıştır. TBMM kurulduktan sonra da bu ordu TBMM’ye bağlanmıştır.
Ermenilerle yapılan savaşı Türk ordusu kazanmıştır. Savaş sonunda Ermeniler barış istemek zorunda
kaldı, bunun sonucunda da Gümrü Barış Antlaşması imzalandı.
Uyarı: TBMM’nin uluslararası alanda ilk askeri başarısı Ermenileri yenmesidir.
Gümrü Barış Antlaşması (3 Aralık 1920) Ermeniler Sevr’i reddederek Misakımilli’yi
tanıdırlar. Kars, Iğdır, Oltu ve çevresi TBMM’ye bırakılmıştır. Önemi ve Sonuçları Ermeniler Doğu Anadolu’daki isteklerinden
vazgeçtiler. Ermeniler TBMM’yi resmen tanımışlardır. Doğu cephesindeki birlikler diğer cephelere
kaydırılarak cepheler arası güç birliği sağlanmıştır.Uyarı: TBMM’yi resmi bir anlaşmada ilk tanıyan ve Sevr Antlaşması’nı ilk reddeden millet Ermenilerdir.Uyarı: Sovyet Rusya, Ermenistan’ı işgal ettiği için Gümrü Antlaşması yürürlüğe girmemiştir.Uyarı: ABD asıllı General James Harbord (Ceyms Habırt) başkanlığında bir heyetin hazırladığı “General Harbord Raporu” ile Ermenilerin Doğu Anadolu’da çoğunlukta olmadıkları ve iddia edildiği gibi haksızlığa uğramadıkları belgelenmiştir.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 26
2. Güney Cephesi
Sütçü İmam (1871- 1922)
Şahin Bey (1877- 1920)
Ali Saip Bey (1885- 1939)
Mondros Ateşkesi’nden sonra İngilizler Maraş, Urfa Antep ve Musul’u; Fransızlar ise Adana ve Mersin’i işgal etmişlerdi. İngiltere 15 Eylül 1915’te Fransa ile anlaşarak Maraş, Urfa ve Antep’i Fransa’ya bırakmıştır.
Fransızlar Ermenilerle iş birliği yaparak Maraş, Urfa ve Antep’i işgal ettiler.
Yöre halkı Fransızlara karşı savunmaya geçmiş ve sonuçta Şubat 1920’de Maraş, Nisan 1920’de Urfa işgalden kurtulmuştur. Ancak Şahin Bey’in destansı direnişine rağmen Antep kurtarılamamıştır.
Antep 10 ay 9 gün süren kuşatma sırasında 6.317 şehit verdiler.
Antep’e TBMM tarafından 6 Şubat 1921’de “Gazi” unvanı verildi.
Milli Mücadele’nin ilk kurşunu Hatay Dörtyol’da Fransızlara karşı atılmıştır.
Adana ve çevresinde ise Kuvay-ı Milliyeciler Fransızlara karşı çok iyi savunma yapmışlardır.
Sakarya Zaferi’nden sonra Fransa, TBMM ile 20 Ekim 1921’de Ankara Antlaşması’nı imzalayarak bölgeyi terk etmiştir.
Böylece Güney Cephesi de resmen kapanmış ve Hatay dışındaki Anadolu toprakları kurtarılmıştır.Uyarı: Güney Cephesi’ndeki en önemli yerel kahramanlar ve Kuvay-ı Milliye liderleri aşağıdaki tabloda belirtilmiştir.
Maraş Urfa Antep Adana
Maraş’ta Franszılara karşı ilk direnişi Sütçü İmam’ın attığı kurşun başlattı.
Urfa halkı Ali Saip Bey öncülüğünde Fransızlara karşı mücadele etti.
Antep halkı Şahin Bey öncülüğünde Fransızlarla mücadele etti.
Adana halkı Karaisalı Müftüsü Mehmet Hoca öncülüğünde mücadele etti.
Uyarı: Güney Cephesi’nin diğer cephelerden ayıran en önemli fark bu cephede düzenli ordunun katkısı olmadan Kuvay-ı Milliyeciler tarafından bölgenin kurtarılmış olmasıdır.Uyarı: Milli Mücadele’deki başarılarından dolayı TBMM tarafından Maraş’a “Kahraman”, Urfa’ya “Şanlı” ve Antep’e “Gazi” unvanları verilmiştir.Uyarı: TBMM ile Ankara Antlaşması imzalayan Fransa, TBMM’yi resmen tanıyan ilk İtilaf Devleti olmuştur.Uyarı: Güney Cephesi’nde bölge halkının bütün imkânsızlıklara rağmen düşmana karşı destansı bir direniş sergilemesinin temelinde vatanseverlik, bağımsızlık ve özgürlük duyguları yatmaktadır.
3. Batı Cephesi’nde Türk Halkının Mücadelesi ve Düzenli Ordunun Başarıları
4. Düzenli Ordunun Kurulması Mondros Ateşkesi’nden sonra birçok yerde ordular
dağıtılmış halk kendi imkanları kurduğu Kuvay-ı Milliye ile bulunduğu yeri korumaya çalışıyordu. Kuvay-ı Milliye’nin zamanla bazı yanlışlıkları olmuştur.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 27
Halktan zorla toplanması. Kuvay-ı Milliyeciler arasında birlik olmaması gibi. Yunan işgalini önleyememeleri. Ülke genelini savunmamalar. İnsanları kendi kurallarına göre cezalandırmaları. Emir komuta zincirine göre hareket etmemeleri. Ali Fuat Paşa Yunanlarla yapmış olduğu Gediz
Muharebeleri’nde yenilgiye uğramıştır. Bu olay düzenli orduya geçişi hızlandırmıştır. Ali Fuat Paşa görevden alınarak yerine İsmet Paşa getirilmiştir. (kasım 1920)
1920’nin sonlarına doğru TBMM düzenli orduya geçmiştir. Batı Cephesi çok geniş bir alan kapsadığı için iki kısma ayrılmıştır.
Kuzeyde kalan birlikler: Komutanlığa Albay İsmet Bey atanmıştır.
Güneyde kalan birlikler: Komutanlığa Albay Refet Bey atanmıştır.
Kuzeydeki ve güneydeki birlikler II. İnönü Savaşı’ndan sonra birleştirilmiştir.
TBMM’nin düzenli orduya geçiş aşamasında aldığı tedbirler
Asker kaçaklarını önlemek için “Firariler Hakkında Kanun” çıkarıldı.
Ülkede iç güvenliği sağlamak için seyyar jandarma birlikleri kuruldu.
Ordunun subay ihtiyacını karşılamak için Ankara’da Subay Mektebi kuruldu.
Düzenli orduya katılmak istemeyen Kuvay-ı Milliyecilerin üzerine askeri birlikler sevk edildi.
5. Birinci İnönü Savaşı (6-10 Ocak 1921)Yunanların amaçları; Sevr’i TBMM’ye kabul ettirmek. Kütahya ve Eskişehir’i ele geçirerek Ankara’ya
ulaşıp Milli Mücadele’ye son vermek. Müttefiklerine gerçek gücünü göstererek daha fazla
yardım almak. Çerkez Ethem ayaklanmasından faydalanmak. Yunanlar Türk ordusunun yeni kurulmuş olmasını
da fırsat bilerek saldırıya geçtiler. Albay İsmet Bey komutasındaki Türk ordusu
İnönü’de Yunanları yenerek Yunan taarruzunu püskürttü.
Birinci İnönü Savaşı’nı gösteren kroki
Savaşın Önemi ve Sonuçları TBMM’nin kurduğu düzenli ordunun Batı
Cephesi’ndeki ilk askeri başarısıdır. Birinci İnönü zaferinden sonra Büyük Millet
Meclisi’nin otoritesi biraz daha güçlendi. Ayrıca Türk milletinin düzenli orduya güveni ve
desteği kurtuluşa olan inancı arttı. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu kabul edildi. (Anayasa)
[ulusal] İstiklal Marşı kabul edildi. [Ulusal] Sovyetler Birliği ile Moskova Anlaşması imzalandı.
[Uluslararası] TBMM Londra Konferansı’na davet edildi.
[Uluslararası] Afganistan ile dostluk antlaşması imzalandı.
[Uluslararası]
Bu savaşta kazandığı başarıdan dolayı Albay İsmet Bey’in rütbesi generalliğe yükseltildi.
Çerkez Ethem’in çıkardığı İsyan da bastırıldı ve kuvvetlerinin bir bölümü düzenli orduya katıldı.
Kuvay-ı Milliye’nin yerini tamamen düzenli ordu almış ve düzenli orduya katılım artmış.
İtilaf Devletleri Sevr’i yeniden gözden geçirmek üzere Londra Konferansı’nı düzenlemişlerdir.Uyarı: Bu savaşın sonuçları TALİM olarak kodlanabilir.
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (Anayasa) [20 Ocak 1921]
Milli Mücadele devam ederken TBMM, yeni Türk Devleti’nin ilk anayasası olan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nu kabul etti.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 28
Önemli Maddeleri Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Yasama ve yürütme yetkileri TBMM’ye aittir. Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi’nce yönetilir. Meclis başkanı hükümetin de başkanıdır. 1. TBMM savaş zamanında kurulduğu için
demokratik olmayan güçler birliği ilkesini uygulamak zorunda kalmıştır. Bunun nedeni savaş zamanında hızlı karar alabilmektir.
Afganistan İle Dostluk Antlaşması (1 Mart 1921)Müslüman bir ülke olan Afganistan, tarihi ve kültürel nedenlerle Türkiye’ye yakın ilişkiler kurmaya başlamıştı. İki ülke arasındaki bu yakınlaşma Mustafa Kemal ile Afgan Kıralı Amanullah Han arasında kurulan dostluk ile daha da arttı.
1 Mart 1921 tarihinde TBMM ile Afganistan arasında imzalanan Dostluk Antlaşması ile ilişkiler en üst seviyeye ulaştı.
Taraflardan biri saldırıya uğrarsa diğer taraf bunu kendisine yapılmış sayacak ve saldırgana karşı bütün imkânlarıyla mücadele edecekti.
Meclis Afganistan’a öğretmen göndermesi eğitim ve kültürel. (En 5 yıl kalacak şekilde)
Subay göndermesi askeri. (En az 5 yıl kalacak şekilde.)
Antlaşma imzalaması ve karşılıklı olarak bağımsızlıkların tanınması diplomatik (Siyasi) açıdan iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirmiştir.Uyarı: Afganistan TBMM’yi tanıyan ilk Müslüman devlet olmuştur.
Londra Konferansı (23 Şubat- 12 Mart 1921)İtilaf Devletleri, TBMM Hükümeti’ni İstanbul Hükümeti aracılığıyla dolaylı yoldan davet etmişti. Çünkü TBMM’yi resmen tanımak istemiyorlardı. Ancak Mustafa Kemal Paşa, Türk milletinin gerçek temsilcisinin TBMM olduğunu söyleyerek İtilaf Devletleri’nin TBMM’yi doğrudan davet etmesi gerektiğini belirtti.Ayrıca İtilaf Devletleri, Londra Konferansı’na hem Osmanlı Hükümeti’ni hem de TBMM Hükümeti’ni birlikte çağırmıştır. İtilaf Devletleri, bu yolla iki hükümet arasında çıkacak anlaşmazlıklardan yararlanmak istemişlerdir. Ancak İstanbul Hükümeti adına katılan Tevfik Paşa’nın “Ben, sözü Türk milletinin gerçek temsilcisi olan TBMM delegesi Bekir Sami Bey’e bırakıyorum.” demesi
üzerine İtilaf devletleri amaçlarına ulaşamamışlardır.
Konferansta İtilaf Devletleri’nin Amaçları Yunan ordusuna toparlanması için zaman
kazandırmak. Sevr Antlaşması’nı küçük değişikliklerle TBMM’ye
kabul ettirmek. Türk tarafının savaş yanlısı olduğu şeklinde dünya
kamuoyunu yanıltmak.
Konferansta TBMM Hükümeti’nin Amaçları Türk milletinin haklı davasını Misakımilli’yi dünya
kamuoyuna duyurmak. Türk milletinin yasal temsilcisinin TBMM olduğunu
göstermek. “Türkler barışa yanaşmıyor.” Tezini ortadan
kaldırmak.İtilaf Devletleri’nin TBMM Hükümeti’ne vatanın bütünlüğü ve bağımsızlık ilkelerine aykırı teklifler sunmaları üzerine konferans bir sonuç alınmadan dağılmıştır.Uyarı: TBMM’nin konferansa çağrılması İtilaf Devletleri’nin siyasi varlığını kabul ettiğinin kanıtıdır.
İstiklal Marşı’nın kabulü (12 Mart 1921)
Mehmet Akif Ersoy (1873- 1936)
Milli duyguların artırılması, halka ve cephede savaşan orduya moral verilmesi gibi amaçlarla Mehmet Akif Ersoy’un yazdığı İstiklal Marşı, TBMM’de ulusal marş olarak kabul edilmiştir.
Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılan İstiklal Marşı dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey tarafından okunan şiir daha ilk mısrasında büyük bir alkış tufanı ile karşılandı.Uyarı: İstiklal Marşı’n kabul edilmesi bağımsızlığın gerçekleşeceğine olan inancın güçlendiğini gösterir.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 29
Moskova Antlaşması (16 Mart 1921)Sovyetler Birliği, Batılı devletlerin Anadolu’ya girmesini güney sınırlarının güvenliği bakımından tehlikeli buluyordu. TBMM Hükümeti ile Sovyetler Birliği ortak tehlikeler nedeniyle birbirlerine yakınlaştılar.
Moskova Antlaşması’nın Maddeleri Sovyet Rusya TBMM’yi ve Misak-ı Milli’yi tanıdı. Batum Gürcistan’a bırakıldı. Kars, Ardahan ve
Artvin Türkiye’ye, Batum Gürcistan’a, Nahcıvan Azerbaycan’a bırakıldı. Böylece bugünkü sınırımız büyük ölçüde çizilmiş oldu.
Osmanlı ile Çarlık Rusya’sı arasında yapılan bütün antlaşmalar geçersiz sayıldı.
Sovyet Rusya kapitülasyonların kaldırılmasını kabul etti.
İki taraftan birinin tanımadığı uluslararası bir antlaşmayı diğeri de tanımama kararı aldı.
Sovyet Rusya TBMM’ye mali ve askeri yardımda bulunma kararı aldı.
Antlaşmanın Önemi Sovyet Rusya TBMM’nin varlığını resmen tanıyan
ilk Avrupalı büyük devlettir. Batum Misak-ı Milli’den verilen ilk tavizdir. TBMM ve Sovyet Rusya dış politikada birlikte
hareket etme kararı almıştır. Kapitülasyonların kaldırıldığını ilk kez Sovyet Rusya
kabul etmiştir. TBMM dış politikadaki yalnızlıktan büyük ölçüde
kurtulmuştur.Uyarı: Moskova Antlaşması ile TBMM Hükümeti, ilk kez bir devletle eşit koşullarda antlaşma imzalamıştır. Yine ilk kez büyük bir devlet Misakımilli’yi tanıdı. Ancak Batum’un Gürcistan’a bırakılmasıyla Misak-ı Milli’den ilk taviz(Ödün) verildi.
6. İkinci İnönü Savaşı (23 Mart- 1 Nisan)Yunanların Amaçları;
Birinci İnönü Savaşı’nın intikamını almak. İtilaf Devletleri’nin güvenini kaybetmemek. Sevr’i TBMM’ye zorla kabul ettirmek. Ankara’yı alıp TBMM’yi ortadan kaldırmak. Milli Mücadele hareketini sona erdirmek
istemeleri.
Yunanlar tarafından düzenlenen saldırı İsmet Paşa komutasındaki kahraman Türk ordusu tarafından durduruldu. Yunanlar geri çekilmek zorunda kaldı.
İkinci İnönü Savaşı’nı gösteren kroki
Savaşın Önemi ve Sonuçları Halkın TBMM ve düzenli orduya olan güveni arttı. İtilaf Devletleri’nin Yunanlara olan güvenleri
sarsıldı. İtalyanlar Anadolu’yu terk etmeye başladılar. Fransızlar TBMM görüşme ve anlaşma yapmak için
Ankara’ya temsilci göndermiştir. Batı Cephesi kuzey ve güneydeki birlikleri
birleştirilerek, komutanlığına İsmet Paşa getirilmiştir.
Önemli:TBMM Başkanı Mustafa Kemal, İsmet Paşa’ya “Siz orada yalnız düşmanı değil, ulusun makûs (kötü) talihini de yendiniz. Bütün vatan, bugün en ücra köşelerine kadar zaferinizi kutluyor.” telgrafı ile tebrik etmiştir.
7. Kütahya- Eskişehir Savaşları (10-24 Temmuz 1921)
Yunanların Amaçları; İnönü Savaşları’nın intikamını almak. Yeniden İtilaf Devletleri’nin güvenini kazanmak. Sevr’i TBMM’ye zorla kabul ettirmek. Ankara’yı alıp TBMM’yi ortadan kaldırmak. Milli Mücadele hareketini sona erdirmek
istemeleri. İsmet Paşa komutasındaki ordumuz Yunan saldırısı
karşısında çok zor durumda kaldı. Mustafa Kemal Paşa, ordularımızın daha fazla kayıp vermesine engel olmak için Sakarya Irmağı’nın doğusuna çekilme emrini verdi.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 30
Türk Ordusunun Başarısız Olmasının Nedenleri
Ordunun henüz kuruluş aşamasında olması. Yunan ordusunun sayı ve mühimmat bakımından
Türk askerinden üstün olması.
Savaşın Önemi ve Sonuçları Afyon, Kütahya ve Eskişehir Yunanlıların eline geçti. TBMM olan güven geçici de olsa sarsıldı. TBMM’nin Kayseri’ye taşınması gündeme geldi. İtalya ve Fransa Anadolu’dan çekilmeyi erteledi. 5 Ağustos 1921’de Mustafa Kemal Paşa’ya üç ay
süreyle Başkomutanlık yetkisi verildi.Uyarı: Erzurum Kongresi Öncesinde 8 Temmuz 1919 günü askerlik görevinden istifa eden Mustafa Kemal Paşa meclisin verdiği bu yetkiyle askerlik mesleğine geri döndü.Uyarı: Başkomutanlık Yasası ile TBMM’ye ait yasama, yürütme ve yargı yetkileri Mustafa Kemal’e verilmiştir. Bu yasa ile karar alıp uygulama sürecinin hızlandırılması amaçlanmıştır.
8. Maarif (Eğitim) Kongresi (15-21 Temmuz 1921)Maarif Vekâleti (Eğitim Bakanlığı) Kütahya-Eskişehir Savaşları devam ederken 15 Temmuz 1921’de Ankara’da Darül Muallimin Mektebinin (Erkek Öğretmen Okulu) konferans salonunda Maarif (Eğitim) Kongresi’ni topladı.Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi (Tanrıöver) Bey’in öncülüğünde toplanan kongreye yurdun her tarafından iki yüz elli kadar erkek ve kadın öğretmen katıldı.Mustafa Kemal, kongreye savaşın en zorlu günlerinde cepheden gelerek katılmış ve çok önemli bir açılış konuşması yapmıştır.Kongrede ele alınan başlıca sorunlar; Halk Mektepleri Projesi, İlköğretim ve ortaöğretim programlarında çalışma hayatına yönelik derslere yer verilmesi olmuştur.Hamdullah Suphi Bey: Savaşın yoğunlaşacağı anlaşılan bir sırada böyle geniş bir toplantı size ayak bağı olabilir. Uygun görürseniz erteleyelim.Mustafa Kemal Paşa: Hayır, hayır ertelemeyin… Cahillikle, ilkellikle savaş, düşmanla savaştan daha az önemli değildir. Toplantıya katılacağım ve konuşacağım.Uyarı: Yukarıda Mustafa Kemal’in verdiği cevap eğitime verdiği önemi gösterir.
Maarif Kongresi İle;
Yeni Türk devletinin eğitim politikası belirlenmiştir. Milli ve çağdaş eğitimin temelleri atılmıştır. Mustafa Kemal eğitim alanındaki çalışmalarını
Kurtuluş Savaşı’ndan sonra da devam ettirdi. O, yeni Türk harflerini halka öğretmek için büyük gayretler gösterdi. Millet Mekteplerinin açılmasını sağlayarak “Başöğretmen” unvanı aldı.
9. Tekâlif-i Milliye Emirleri (7-8 Ağustos 1921)Mustafa Kemal Paşa, Kütahya- Eskişehir Savaşları’nın ardından Başkomutanlık Yasası’nın kendisine verdiği yetkiyle ordunun ihtiyaçlarını karşılamak için Tekâlif-i Milliye Emirleri’ni yayımladı.
Milli Mücadele için silah ve cephane hazırlayan Anadolu kadınları
Tekâlif-i Milliye Emirleri’ne Göre Her ilçede bir Tekâlif-i Milliye Komisyonu
kurulacak. Yurtta her ev; birer kat çamaşır, birer çift çorap ve
çarık hazırlayıp verecek. Yurtta eldeki buğday, saman, un, arpa, fasulye
benzeri stokların yüzde kırkına bedeli sonra ödenmek üzere el konulacak.
Halk, elinde kalan taşıma araçlarıyla ayda bir defa yüz km mesafeye ordu malzemesi taşıyacak.
Halkın elinde bulunan orduya elverişli bütün silah ve cephane üç gün içinde teslim edilecek.
Demirci, dökümcü, marangoz vesaire ustalar ordu emrinde çalıştırılacak.
Benzin, yağ, vazelin, telefon makinesi, kamyon lastiği vesaire stoklarının yüzde kırkına el konulacak.
Ordunun giyecek ve yiyeceği için yararlı olan bütün sahipsiz mallara el konulacak.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 31
Kurtuluş Savaşı’nda Tekâlif-i Milliye Emirleri’nin uygulanmasını gösteren tablo
Buna Göre; Tekâlif-i Milliye Emirleri ile ordunun silah, cephane,
yiyecek, içecek, kıyafet ve ulaşıma aracı gibi ihtiyaçları karşılanmak istenmiştir.
Halkımız tüm yoksulluğuna rağmen Tekâlif-i Milliye Emirleri’ne gönülden uyarak orduyu desteklemiştir.
Bu durum Türk milletinin milli birlik ve beraberlik, yardımlaşma, dayanışma, özveri ve fedakârlık anlayışlarına sahip olduğunu kanıtlar.
10. Sakarya Meydan Savaşı (23 Ağustos- 13 Eylül)
Sakarya Meydan Savaşı’nı gösteren kroki
Yunanların Amaçları; Kütahya- Eskişehir Savaşları sonrası geri çekilen
Türk kuvvetlerine saldırarak onları dağıtmak ve Ankara’yı ele geçirip amaçlarına ulaşmak istemeleri etkili olmuştur.
M. Kemal, Sakarya Meydan Savaşı’nı takip ederken (1921)
Başkomutan Mustafa Kemal komutasındaki Türk ordusu; Yunan kuvvetlerini geri püskürtmüş ve savaşı kazanmıştır. Savaşın kazanılmasında Mustafa Kemal’in “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk edilemez.” Emri oldukça etkili olmuştur.Uyarı: Mustafa Kemal Paşa’nın savaşın kazanılmasında etkili olan bu emri onun askeri dehasını, liderliğini ve kararlılığını bir kez daha ortaya koymuştur.
Savaşın Önemi ve Sonuçları II. Viyana Kuşatmasından beri devam eden Türk
ordusunun geri çekilişi son bulmuştur. TBMM, Mustafa Kemal Paşa’ya “Gazilik” unvanı ile
“Mareşallik” rütbesini vermiştir. İtilaf Devletleri arasındaki anlaşmazlıklar su yüzüne
çıkmış ve blok parçalanmıştır. İtilaf Devletleri’nin önerdiği ateşkes ve barış
teklifleri TBMM tarafından reddedilmiştir. Kafkas Cumhuriyetleri (Azerbaycan, Ermenistan,
Gürcistan) adına Sovyet Rusya ile 13 Ekim 1921’de Kars Antlaşması imzalanmıştır.
Ukrayna ile dostluk anlaşması imzalandı. İtalya Anadolu’yu tamamen boşaltmıştır. Halkın TBMM’ye ve düzenli orduya olan güveni
tekrar arttı. Türkler taarruza Yunanlar savunmaya geçmiştir. 1922 Mart ayında yeni bir Londra Konferansı
toplanmış TBMM adına görüşmelerde bulunan Fethi Bey (Okyar), TBMM’ye sunduğu raporda şu değerlendirmeyi yapmıştır: “Ulusal amaçlarımızın elde edilmesi, ancak askeri hareketlerle kabil olabilecektir. Başka incelemeye, başka yoruma gerek yoktur.”Uyarı: bu savaşta yedisi tümen komutanı olmak üzere 350 subay şehit düşmüş, 800 subay yaralanmıştır. Bu nedenle Sakarya Savaşı “Subay Savaşı” olarak da adlandırılır.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 32
Rakamlarla Sakarya SavaşıTürk Ordusu
Er Tüfek Top96.326 54.572 196Makineli Tüfek Kamyon Uçak825 240 2
Yunan OrdusuEr Tüfek Top
120.000 57.000 386Makineli Tüfek Kamyon Uçak
2.768 600 18
Kars Antlaşması (13 Ekim 1921)Sovyet Rusya aracılığıyla Kafkas devletleri (Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan) ile TBMM arasında imzalanmıştır.
Kars Antlaşması’nın Önemi ve Sonuçları Ardahan’ın tamamı Türkiye’ye verildi. Misak-ı Milli sınırları içerisinde olan Batum’un
Gürcistan’da kalacağı kesinleşti. Taraflar birbirlerine zorla kabul ettirilmek istenen
antlaşmaları benimsemeyecekler. Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan Türkiye’nin
tanımadığı bir barış antlaşmasını tanımayacaktı. Boğazların ticarete açılması, İstanbul’un
güvenliğinin sağlanması her iki tarafça benimsenecekti.
Daha önce belirlenen doğu sınırımız kesinlik kazanmıştır.
Böylelikle bir kısım askeri kuvvet Batı Cephesi’ne kaydırılmıştır.
Doğu sınırımızı belirlemek amacıyla sırasıyla Gümrü, Moskova ve Kars Anlaşmaları imzalanmıştır.
Gazi Mustafa Kemal kodlaması ipucudur.
Ankara Antlaşması (20 Ekim 1921)Fransa ile TBMM arasında imzalanmıştır. Bu antlaşmaya göre Fransızlar, işgal ettikleri Türk şehirlerinden Hatay hariç geri çekilecekti.Uyarı: Hatay’ın sınırlarımız dışında kalması Misak-ı Milli’den verilen ikinci taviz olmuştur.
Ankara Antlaşması’nın Önemi ve Sonuçları Fransa, TBMM’yi resmen tanıyan ilk İtilaf Devleti
olmuştur. Fransa, Çukurova ve Güneydoğu Anadolu’da işgal
ettiği yerlerden çekilmeyi kabul etti. Hatay, Fransa yönetimindeki Suriye’ye bırakıldı. Türkçenin resmi dil olması ve Türk kültürünün
gelişimine yardımcı olunması şartıyla Hatay’da özel bir yönetim kuruldu.
Fransa, Suriye’den çekilmesi durumunda Hatay halkının kendi geleceğini halk oylaması ile belirleyebileceğini kabul etti.
Güney Cephesi kapanmış, bu bölgedeki kaynaklar Batı Cephesi’ne kaydırılmıştır.Uyarı: Sakarya Meydan Savaşı’ndan sonra Fransa ile Ankara Antlaşması ve Kafkas ülkeleriyle Kars Antlaşması’nın imzalanması askeri başarının siyasi başarıyı beraberinde getirdiğinin kanıtıdır.
11. Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi (26 Ağustos- 18 Eylül)
Başkomutanlık Meydan Savaşı’nı gösteren kroki
Türk Ordusunun Amacı;TBMM Hükümeti Sakarya Zaferi’nden sonra Büyük Taarruz için yaklaşık bir yıl beklemiştir. Büyük Taarruz için bir yıl beklenmesinde; ordunun eksiklerinin giderilmek ve orduya taarruz için eğitim verilmek istenmesi etkili olmuştur.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 33
Mustafa Kemal Kocatepe’de (1922)
Savaş İçin Yapılan Hazırlıklar Asker sayısı artırılan orduya taarruz eğitimi verildi. Ordunun yiyecek, giyecek ve silah ihtiyacı için
yardımlar toplandı. İtalya, Fransa ve Rusya’dan silah ve cephane satın
alındı. TBMM 20 Temmuz 1922’de Mustafa Kemal’in
Başkomutanlık yetkisini sınırsız uzatmıştır. Mustafa Kemal Paşa 6 Ağustos 1922’de Akşehir’de
komutanlarla son bir toplantı yaparak taarruz hazırlıklarını gözden geçirmiş ve taarruz için hazır olunmasını istemiştir.
26 Ağustos sabahı Kocatepe’de başkomutanın emriyle büyük taarruz başlamıştır.
Mustafa kemal Paşa’nın bizzat cephede yönettiği Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde Yunanlar ağır bir yenilgiye uğramışlardır.
Türk taarruzu; Başkomutan Mustafa Kemal’in “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” emri doğrultusunda 9 Eylül’de İzmir’in 18 Eylül’de de Batı Anadolu’nun tamamının kurtarılması ile sonuçlanmıştır.
Savaşın Önemi ve Sonuçları Kurtuluş Savaşı’nın askeri safhası başarıyla
tamamlanmış, diplomasi dönemi başlamıştır. İtilaf Devletleri, TBMM’ye ateşkes teklifinde
bulunmuş ve Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalanmıştır.
Batı Anadolu Yunan işgalinden kurtarılmıştır.
Rakamlarla Büyük TaarruzTürk Ordusu
Asker Sayısı
Tüfek Makineli Tüfek
Hafif Makineli
Tüfek
Kılıç Top
186.900 98.596 839 2.025 5.236 323
Yunan OrdusuAsker Sayısı
Tüfek Makineli
tüfek
Hafif Makin
eli Tüfek
Kılıç Top
195.000
130.000
1.002 3.152 3.000
344
12. Mudanya Ateşkes Anlaşması (11 Ekim 1922)
Büyük Taarruz’ la Batı Anadolu’nun kurtarılmasından sonra, İtilaf Devletleri’nden ateşkes teklifi gelmiştir. Bursa’nın Mudanya ilçesinde düzenlenen konferansta yapılan görüşmeler sonucunda Mudanya Ateşkes Anlaşması imzalanmıştır.
Türkiye adına Mudanya Mütarekesi’ni imzalayan İsmet Paşa, Fransız, İngiliz ve İtalyan delegeleri ile (1922)
Görüşmeye Katılan TaraflarAteşkes görüşmelerine İngiltere, TBMM, Fransa ve İtalya katılmıştır. TBMM’yi ise İsmet Paşa temsil etmiştir. Yunanistan ise temsilciler göndermiş fakat görüşmelere katılmayıp daha sonra ateşkes anlaşmasını onaylamıştır.
Mudanya Ateşkes Anlaşması’nın Maddeleri Türk ordusu ile Yunan ordusu arasındaki çatışmalar
sona erecek. Yunanistan Doğu Trakya’yı (Edirne, Kırklareli ve
Tekirdağ’ı 15 gün içerisinde boşaltacaktır. Otuz gün içerisinde ise bölge Türk ordusuna bırakılacaktır.
İstanbul ve Boğazlar TBMM Hükümeti’ne bırakılacaktır.
İtilaf Devletleri askerleri barış yapılıncaya kadar İstanbul’da kalacaktır.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 34
Türk ordusu barış yapılıncaya kadar Çanakkale’den ayrılmayacaktır.
Meriç Nehri, Türkiye ile Yunanistan arasında sınır olacaktır.
Ateşkes 14-15 Ekim’de yürürlüğe girecektir.
Mudanya Ateşkes Anlaşması’nın Önemi ve Sonuçları
Muharebeler dönemi sona ermiş artık diplomasi ve barış dönemi başlamıştır.
Mudanya Ateşkesi, Başkomutanlık Meydan Muharebesi zaferini tamamlayan siyasi bir zaferdir.
Doğu Trakya savaş yapılmadan kurtarılmıştır. Türk siyasi zaferi İngiltere’de hükümet değişikliğine
neden olmuştur. Lozan Barış Konferansı’na zemin hazırlamıştır. Kurtuluş Savaşı fiilen sona ermiştir. Mudanya Ateşkes Anlaşması, Türk Bağımsızlık
Savaşı’nın zaferle sonuçlandığını gösteren diplomatik bir belgedir.
Sevr Antlaşmasının geçersizliği kanıtlanmış. Mudanya’daki müzakerelerde gösterdiği başarıdan
dolayı İsmet Paşa Lozan Barış Konferansı’na gitmiştir.
13. BAĞIMSIZLIĞIN TEMİNATI LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI (24 TEMMUZ 1923)
Lozan’a Giden Türk Heyeti (1923)
Kalıcı bir barışın sağlanması için yapılacak görüşmeler İsviçre’nin Lozan kentinde başladı. Görüşmelere İtilaf Devletleri tarafından TBMM Hükümeti ve İstanbul Hükümeti davet edildi. Amaç ikilik çıkarıp milli birliği bozmaktı. Bunun üzerine TBMM kararı ile saltanat kaldırıldı. (1 Kasım 1922)TBMM adına İsmet Paşa başkanlığında, Dr. Rıza Bey (Nur) ve Hasan Bey’den oluşan üç kişilik bir heyet ve bu heyete yardımcı olacak bir danışmanlar kurulu ile katıldı. Mustafa Kemal bu heyetten “Türk Devleti’nin bağımsızlığının tanınması, Ermenilere
toprak verilmemesi ve Kapitülasyonların kaldırılması” konularında kesinlikle taviz verilmemesini istemiştir. Konferansa ayrıca SSCB, Bulgaristan, Ukrayna ve Gürcistan Boğazlarla ilgili görüşmelere katılmak üzere konferansa çağrıldı. Gözlemci olan ABD’nin yanı sıra Belçika ve Portekiz de konferansta hazır bulundu.Konferans 20 Kasım 1922’de başladı. İtilaf Devletleri’nin uzlaşmaz tutumu konferansın kesintiye uğramasına neden oldu4 Şubat 1923’te. Görüşmeler yeni bir savaş istenmediğinden dolayı (23 Nisan 1923) tekrar başlamış ve sonunda Lozan Barış Antlaşması imzalanmıştır. ( 24 Temmuz 1923)Antlaşma 23 Ağustos 1923’te de TBMM’de onaylandı. 6 Ekim 1923’te İtilaf Devletleri’ne ait son askerler de halkın sevinç gösterileri arasında İstanbul’dan ayrıldı.
Lozan Barış Antlaşması’nın Bazı Maddeleria. Türkiye ile Yunanistan arasında Meriç Nehri sınır
olacaktır. Yunanistan, savaş tazminatı olarak Karaağaç’ı Türkiye’ye verecektir.
b. Boğazlar, başkanı Türk olan uluslararası bir komisyon tarafından yönetilecektir.
c. Azınlıklar Tüm azınlıklar Türk vatandaşı kabul edilecektir.
d. Doğu Trakya’daki Türklerle Anadolu’daki Rumlar karşılıklı yer değiştirecektir. (Mübadele)
e. Kapitülasyonlar kesin olarak kaldırılacaktır.f. Genel Borçlar İdaresi (Duyunu Umumiye) kaldırıldı.
Osmanlı’dan kalan borçlar Osmanlı Devleti’nden ayrılan diğer devletlerle bölüşüldü. Türkiye’ye düşen kısmın kâğıt para üzerinden taksitle ödenmesine karar verildi.
g. Rum Patrikhanesi’nin İstanbul’da kalmasına izin verildi. Patrikhane’nin siyasi yetkilerine ve evrensel (bütün Ortodoksların Liderliği) statüsüne son verildi.
h. Yabancı okullar Türk yasalarına tabi olacaklar ve genel kültür dersleri Türk öğretmenler tarafından Türkçe okutulacaktır.
i. Adalar Çanakkale’nin güvenliği için Bozcaada ve Gökçeada Türkiye’ye verilecektir. Ege Adaları Yunanistan’da, Rodos ve On iki Ada, İtalya’da Kıbrıs ise İngiltere’de kalacaktı. Yunanistan Ege adalarında asker bulunduramayacaktı.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 35
j. Suriye Sınırı Fransa ile imzalanan Ankara Antlaşması aynen kabul edildi. İskenderun ve Hatay sınırlarımız dışında kaldı.
k. Irak Sınırı Musul üzerine anlaşma olmadı bu konu ileride İngilizlerle görüşülecekti. İkili görüşmelerden sonuç alınamazsa sorun Milletler Cemiyeti’ne götürülecekti.
İsmet Paşa Lozan Barış Antlaşması’nı imzalarken (1923)
İsmet Paşa Lozan Antlaşması’nı imzalarken Lozan Barış Antlaşması’nın Önemi Yeni Türk Devleti’nin varlığı ve bağımsızlığı
uluslararası alanda tanınmıştır. Sömürge altındaki devletler için umut ışığı
olmuştur. Sevr barış Antlaşması uluslararası alanda geçersiz
kılınmış ve İtilaf Devletleri Misak-ı Milli’yi kabul etmişlerdir.
Kapitülasyonlar ve azınlıklar Misak-ı Milli’ye uygun çözülmüştür.
Hatay, Boğazlar ve Ege Adaları konularında TBMM’nin talepleri büyük oranda gerçekleştirilememiştir.
Üzerinde uzlaşma sağlanamayan tek konu “Irak Sınır (Musul Meselesi)” olmuştur.
I. Dünya Savaşı’ndan sonra imzalanan ve hala yürürlükte olan tek antlaşmadır.
14. MİLLİ MÜCADELE’NİN SANATA VE EDEBİYATA YANSIMALARI
Nutuk
Edebiyata YansımalarıMilli Mücadele Dönemi’nin siyasi, sosyal ve kültürel olayları dönemin yazar ve ressamlarına ilham kaynağı olmuştur. Onlar ortaya koydukları sanat ve edebiyat ürünlerinde Türk milletinin bağımsızlık ve vatan sevgisi uğruna sergiledikleri fedakârlıkları işlemişlerdir. Milli Mücadele’yi anlatan roman, hikâye, şiir ve anıların kaleme alınması siyasi, sosyal ve kültürel olayların edebiyat ürünlerine yansımalarına kanıt olarak gösterilebilir. Örneğin;Atatürk: NutukHalide Edip Adıvar: Ateşten Gömlek, Türk’ün Ateşle İmtihanı, ayrıca savaşa katıldı onbaşı ve çavuş gibi rütbeler de aldı.Yakup Kadri Karaosmanoğlu: Yaban, Ankara, Sodom ve Gomore, Milli savaş Hikâyeleri.Tarık Buğra: Küçük AğaFalih Rıfkı Atay: Çankaya
Kurtuluş Savaşı Dönemi’nde yazılan eserler
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 36
Bunların dışında Milli Mücadele’yi anlatan bazı eserler ise şunlardır:
Kurtuluş Savaşı’nı anlatan eserler
Kemal Tahir: Esir Şehrin İnsanları, Yorgun Savaşçı, Yol AyrımıTurgut Özakman: Şu Çılgın TürklerErol Toy: Toprak AcıkıncaSamim Kocagöz: Kalpaklılar, Doludizgin.Aka Gündüz: Dikmen YıldızıMithat Cemal Kuntay: Üç İstanbulŞevket Süreyya Aydemir: Tek AdamAyla Kutlu: Bir Göçmen Kuştu OAtilla İlhan: Gazi Paşa
Sanata YansımalarıMilli Mücadele’yi anlatan resim, rölyef (kabartma)ve heykellerin yapılması siyasi, sosyal ve kültürel olayların sanat ürünlerine yansımalarına kanıt olarak gösterilebilir. Örneğin; Halil Dikmen: İstiklal Harbi’nde Cephane Taşıyan Köylü Kadınları.
İbrahim Çallı: Zeybekler Kurtuluş Savaşı’ndaHikmet Onat:İlhan Koman:Hüseyin Özkan:Ali Çelebi:Nusret Suman:Zühtü Müridoğlu:
İlk Belgesel Film:Fuat Uzkınay’ın İstiklal (1922) ve Zafer Yolları (1923)
Filmler:Ateşten Gömlek (1923)Ankara Postası (1928)Bir Millet Uyanıyor (1932)İstiklal Madalyası (1948)Kalpaklılar (1959)Dağ Başını Duman Almış (1964)Son Osmanlı Yandım Ali (2006)Dersimiz Atatürk (2009)Veda (2010)Taş Mektep (2013)
Dizi Filmler:Küçük Ağa (1983)Kurtuluş (1994)Esir Şehrin İnsanları (2003)
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 37
ÜNİTE İLE İLGİLİ EKSTRA NOTLAR ÜNİTE İLE İLGİLİ EKSTRA NOTLAR
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 38
4. ÜNİTE ATATÜRKÇÜLÜK VE
ÇAĞDAŞLAŞAN TÜRKİYE ÇAĞDAŞ TÜRKİYE’NİN TEMELİ ATATÜRK
İLKELERİ Atatürkçülük: Mustafa Kemal’in akıl ve bilimin
öncülüğünde devletin ve toplumun çağdaşlaşması amacı ile siyasi, ekonomik, toplumsal alanlardaki düşüncelerine Atatürkçülük denir.
Atatürkçülüğün Amaçları (Hedefleri) Milli kültürümüzü akıl ve bilimin rehberliğinde
çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkarmak. Çağın ihtiyaçlarına uygun kurumlar kurarak
toplumu sosyal, siyasal, ekonomik ve bilimsel alanda en ileri toplum seviyesine getirmek.
Türk milletinin tam bağımsız bir şekilde yaşamasını sağlamak.
Milli egemenliği tam olarak gerçekleştirmek. Milli birlik ve beraberliği sağlayarak sürdürmek. Demokratik ve laik bir yaşam biçimi sürdürmek.
Atatürkçülüğün Nitelikleri (Özellikleri) Temeli Türk Tarihi ve kültürüdür. Bilimsel gelişmelere ve yeniliklere açıktır. Kişi hak ve hürriyetlerine saygılıdır. Türk milletinin ihtiyaçlarından ve tarihi
gerçeklerinden doğmuştur. Statükocu (sürer durumcu) ve dogmatik değildir. Akıl ve bilimi esas alır. Evrenseldir. Bağımsızlığa önem veriri. Gericiliğe karşıdır.
Atatürkçülük= Atatürk İlkeleri+ İnkılaplarAtatürkçülük, Atatürk İlkeleri’nden oluşan bir düşünce sistemidir. Atatürkçülüğü oluşturan ilkeler şunlardır.
Cumhuriyetçilik Milliyetçilik Halkçılık Devletçilik Laiklik İnkılapçılık
İnkılapların kaynağı ise Atatürk İlkeleri’dir.
Atatürk İlkeleri Cumhuriyetçilik
Halkın kendisini yönetecek kişileri kendisinin seçmesini esas alan bir düşünce sistemidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Cumhuriyetçilik İlkesi, Atatürk İlkelerinin Temelini Oluşturur. Bu İlke:
Egemenliğin kaynağı halktır. Kişi, sınıf ve zümre ayrımı gözetmez. Bu nedenle halkçıdır.
Din ayrımı gözetmez, akıl ve bilime dayalıdır. Bu nedenle laiklik ilkesi ile iç içedir.
Her alanda değişme ve gelişme ilkesine dayandığı için inkılapçıdır.
Ekonomik güce göre ayrım gözetmez. Sosyal devlet ve fırsat eşitliğini esas alan devletçilik ilkesi ile bağlantılıdır.
Irk ayrımı yapmaz. Bu nedenle milliyetçilik ilkesi ile uyumludur.
Cumhuriyetçilik İlkesi Doğrultusunda Yaşanan Temel Gelişmeler TBMM’nin açılması. 1921 Anayasası’nın (Teşkilat-ı Esasiye
Kanunu) kabulü. Saltanatın kaldırılması. Cumhuriyet’in ilanı. Halifeliğin kaldırılması. Şeriye ve Evkaf Vekâleti’nin
kaldırılması. Erkan-ı harbiye Vekâleti’nin
kaldırılması. 1924 Anayasası’nın kabulü. Çok partili hayata geçiş denemeleri. Kadınlara seçme ve seçme hakkının
verilmesi.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 39
Milliyetçilik Dili, dini, ırkı ne olursa olsun “Ben Türk’üm” diyen herkes Türk’tür. Milli birlik ve beraberliğimizin güvencesi olan bu kaynaştırıcı anlayış Anayasa’mızın 66. Maddesinde “Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” Hükmü ile ifade edilmiştir.Atatürk Milliyetçiliğinde Milli Birlik ve Beraberliği Sağlayan ve Güçlendiren Temel Unsurlar:
Misak-ı Milli Milli eğitim Milli kültür Dil, tarih, kültür ve ülkü birliği Türklük bilinci Manevi değerler Ulusal bağımsızlık Ulusal bilinç Ekonomik bağımsızlık Milli birlik ve beraberlik
Milliyetçilik İlkesi Doğrultusunda Yaşanan Temel Gelişmeler:
Yararlı cemiyetlerin kurulması Kuvay-ı Milliye’nin oluşması Mandacılığın reddedilmesi İstiklal Marşı’nın kabul edilmesi Türk Kurtuluş Savaşı’nın
gerçekleşmesi İzmir İktisat Kongresi’nin
düzenlenmesi Kapitülasyonların kaldırılması Kabotaj Kanunu’nun çıkarılması Harf İnkılabının yapılması Millet Mekteplerinin açılması Türk Tarih Kurumu’nun
kurulması Türk Dil Kurumu’nun kurulması
Halkçılık Halkçılık, devletin halk yararına bir siyaset izlemesi ve kanun önünde tüm vatandaşların eşit haklara sahip olması, kimseye ayrıcalık tanınmamasıdır.
M. Kemal vatandaşlarla sohbet ederken
Halkçılık İlkesi Doğrultusunda Yaşanan Temel Gelişmeler Aşar vergisinin kaldırılması Türk Medeni Kanunu’nun kabulü Eğitim ve sağlık hizmetlerinin
yaygınlaştırılması Millet Mekteplerinin açılması Tevhid-i Tedrisat Kanunu Toprak Reformu Kadınlara verilen tüm haklar Soyadı Kanunu’nun kabul edilmesi Unvan ve lakapların kaldırılması Cumhuriyetçilik ilkesi
doğrultusunda yaşanan gelişmeler (TBMM’nin açılması, Saltanatın kaldırılması, Cumhuriyet’in ilanı) de halkçılık ilkesi ile uygunluk gösterir.
Devletçilik Devletçilik, özel girişimcinin desteklenmesi yanında, halkın yararına olan ancak özel girişimcinin ilgilenmediği veya başarılı olamadığı alanlarda devlet yatırımlarının devreye girmesidir.
Atatürk Nazilli Basma Fabrikasında (1937)
Devletçilik İlkesi Doğrultusunda Yaşanan Temel Gelişmeler: Teşvik-i Sanayi Kanunu Fabrikaların kurulması Maden tetkik Arama Enstitüsü’nün
kurulması Sağlık, eğitim, güvenlik kuruluşlarının
yaygınlaştırılması 1. Beş Yıllık Sanayi Planı’nın
hazırlanması Kültür ve sanat faaliyetlerinin
desteklenmesi Yabancı işletmelerin satın alınması Atatürk Orman Çiftliği’nin kurulması Aşevi, huzurevi ve çocuk barınma
yuvaları gibi sosyal hizmet kurumlarının açılması
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 40
Laiklik Laiklik, din işleri ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması; hukuk ve eğitim alanındaki düzenlemelerde akılcılık ve bilimselliğin temel alınması anlamına gelir. Aynı zamanda kişilere inanç ve ibadet özgürlüğünün tanınması ve bu özgürlüğün yasalarla devlet güvencesine alınmasıdır.
M. Kemal, Uşak’ta kendisini karşılayanlarla dua ederken (1923)
Laiklik İlkesi Doğrultusunda Yaşanan Temel Gelişmeler Saltanatın ve halifeliğin kaldırılması Tevhid-i Tedrisat Kanunu Şeriye ve Evkaf Vekaleti’nin
kaldırılması Medreselerin kapatılması Tekke, Türbe ve Zaviye’lerin
kapatılması Kılı-kıyafet, Şapka Kanunu Türk Medeni Kanunu Dini içerikli unvan ve lakapların
yasaklanması Anayasa’dan “Devletin dini İslam’dır”
maddesinin çıkarılması ve Laiklik ilkesinin anayasada yer alması
İnkılapçılıkİnkılapçılık, akıl ve bilimin yol göstericiliğinde sürekli değişmek ve gelişmektir. Çağın gerisinde kalmış, eskimiş kurum ve kuralları yıkmak, yerlerine milletin ilerlemesini, çağdaşlaşmasını sağlayacak yeni kurum ve kuralları koymaktır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk halkı selamlarken
İnkılapçılık İlkesi Doğrultusunda Yaşanan Temel Gelişmeler Atatürk döneminde gerçekleştirilen tüm
yenilik ve inkılaplar İnkılapçılık ilkesinin kapsamında yer almaktadır.
Bununla birlikte, özellikle Avrupa ile bütünleşmeyi sağlamak için gerçekleştirilen çalışmalar diğer ilkelerden çok İnkılapçılık ilkesi ile ilgilidir.
Uluslararası saat ve takvimin kabul edilmesi Uluslararası ölçü ve birimlerin kabul edilmesi Uluslararası rakamların kabul edilmesi Hafta tatilinin Pazar gününe alınması
SİYASİ ALANDA MEYDANA GELEN GELİŞMELER
Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)
Padişah Vahdettin’in Türkiye’den ayrılışı (1922)
Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından sonra saltanatın kaldırılması için uygun ortam doğdu. İtilaf Devletleri Türk tarafında ikilik oluşturmak amacıyla Lozan Barış Görüşmeleri ’ne TBMM Hükümeti yanında Osmanlı Hükümeti’ni de çağırmıştı. İşgal güçlerinin etkisi altında bulunan ve onlarla işbirliği yapan bir hükümetin barış görüşmelerinde milleti temsil etmesi doğru değildi. Bu düşünceler doğrultusunda TBMM’ye Mustafa Kemal’in de imzasının bulunduğu bir önerge verildi. Bu önerge ile saltanatın kaldırılması isteniyordu.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 41
TBMM aldığı kararla 1 Kasım 1922’de saltanatı halifelikten ayırarak kaldırdı.Uyarı: Ortam uygun olmadığı için Halifelik kaldırılmamıştır.
Saltanatın Kaldırılma Nedenleri Padişah ve Osmanlı Hükümeti’nin Milli
Mücadele’nin aleyhindeki çalışmalar. Saltanatın milli egemenlik anlayışına ters düşmesi. Ülke içindeki iki başlılığa son verilmek istenmesi.
Saltanatın Kaldırılmasının Sonuçları Milli egemenlik anlayışı güçlendi. İtilaf Devletleri’nin Lozan’da ikilik çıkarma planları
sonuçsuz kaldı. Lozan’da Türk milletini sadece TBMM temsil
etmiştir. Osmanlı Devleti resmen sona erdi. Osmanlı
Devleti’nin son padişahı Vahdettin (VI Mehmet) 17 aksım 1922’de ülkeyi terk etmek zorunda kalmış
Cumhuriyetin ilanı için önemli bir adım atıldı. Laik devlet sistemine geçişin ilk adımı atıldı.
Osmanlı Devleti’nin Sona Erme SüreciFiilen
İstanbul’un işgali ile olmuştur.
HukukenMudanya Ateşkes Antlaşması ile olmuştur.
ResmenSaltanatın kaldırılması ile olmuştur.
Ankara’nın Başkent Oluşu (13 Ekim 1923) İsmet Paşa ve arkadaşları tarafından TBMM’ye
sunulan teklifin kabul edilmesiyle Ankara, Türkiye’nin başkenti oldu.
Ankara’nın eski halinden bir görüntü
Ankara’nın bugünkü halinden bir görüntü
Ankara’nın Başkent Olmasının Nedenleri Atatürk’ün tarih kitaplarından şehri cumhuriyet
merkezi olarak öğrenmesi (Tarihsel özelliği) Güvenli ve savunmaya elverişli olması. (Askeri ö.) Anadolu’nun merkezinde yer alması ve ulaşım
yolları (demir, kara) üzerinde bulunması. (Coğrafi ö.)
TBMM’nin Ankara’da açılması ve Kurtuluş Savaşı’nın buradan yönetilmesi. (Siyasi ö.)
Ankara’nın başkent olmasında özellikle coğrafi ve stratejik durumu etkili olmuştur.Uyarı: Ankara Nazım İmar Planı için bir yarışma açılmış yarışmayı Alman Prof. Dr. Hermann Jansen kazanmıştır. Jansen’in hazırladığı imar planı 23 Temmuz 1932’de onaylanıp 1934’te uygulamaya konuldu. Jansen Planı, toplum öncelikli bir plandı. Ankara’daki konut sorununa ve işçilerin yerleşim alanlarının nasıl olacağına büyük önem vermişti. Hermann Jansen, Ankara dışında İzmit, Gaziantep, Mersin, Ceyhan- Tarsus ve Adana’da planlar oluşturmuştur.
İstanbul Neden Başkent Olarak kalmadı? İstanbul, konumu nedeniyle ve Lozan
Antlaşması’nın boğazlar ile ilgili maddesine göre güvenli değildi.
Cumhuriyet’in İlanı (29 Ekim 1923)Cumhuriyet, halk yönetimi demektir.
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 42
Cumhuriyet’in İlanının Nedenleri Milli egemenliğin tam olarak gerçekleştirilmek
istenmesi. Devlet başkanlığı ve rejim sorununun çözümlenmek
istemesi. Hükümet bunalımının (Sonbahar bunalımı) yaşanması.
Cumhuriyet’in İlanının Sonuçları Devletin adı ve rejimi belli oldu. Devlet başkanlığı sorunu çözüldü. Milli egemenlik ve demokrasi anlayışı güçlendi. Meclis Hükümeti sisteminden Kabine Sistemi’ne
geçildi.
Uyarı:Cumhuriyetin ilanından sonra ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, ilk başbakan İsmet İnönü ve ilk meclis başkanı Fethi Okyar oldu.
Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)İslam dünyasının lideri anlamında kullanılan halifelik, Osmanlı Devleti’ne Yavuz Sultan Selim zamanında 1517 yılında Mısır’ı fethiyle birlikte getirilmiştir.
Son Halife Abdülmecit Efendi (1868-1944)
Halifeliğin Kaldırılmasının Nedenleri Yönetimde “Laik bir devlet yapısı”nın oluşturulmak
istenmesi. Yönetimde iki başlılığın önlenmek istenmesi
(Cumhurbaşkanı ve Halife) Halifeliğin “Cumhuriyet Rejimi”, “Milli Devlet”,
“Ulusal Egemenlik” ile bağdaşmaması. Yapılacak olan inkılapların önünü açma isteği. Son Halife Abdülmecit Efendi’nin dış ülkelerin
(Özellikle de İngiltere’nin) desteği ve
kışkırtmalarıyla bir devlet adamı gibi hareket etmesi.
Eski rejimi isteyenlerin Halife Abdülmecit’in etrafında toplanması.
Halifeliğin Kaldırılmasının Sonuçları Laiklik devlet düzenine geçişin en önemli aşaması
gerçekleşmiştir. İnkılapların önündeki en büyük engel ortadan
kaldırılmıştır. Yönetimdeki iki başlılık önlenmiştir. Ümmet anlayışından “Milli Devlet” anlayışına
geçilmiştir. Ulusal egemenlik yolunda önemli bir adım
atılmıştır. Eski rejime dönüş yolu kapanmıştır. Osmanlı hanedanının tamamı yurt dışına
çıkarılmıştır.Uyarı: halifeliğin kaldırılması laiklik ve cumhuriyetçilik ilkeleri ile ilgilidir.
Şeriye ve Evkaf Vekâleti’nin Kaldırılması (3 Mart 1924) 3 Mart 1924 tarihinde Şeriye ve Evkaf Vekâleti kaldırıldı. Bu bakanlığın görevlerini yapmak üzere;Din konusunda halkı aydınlatmak ve dini işleri yürütmek amacıyla “Diyanet İşleri Başkanlığı” kuruldu. İlk Diyanet İşleri bakanı Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi’dir. Ayrıca bu kanunla Şeyhülislamlık makamı da kaldırılmıştır.Vakıf mallarını korumak, amacına göre yaşatmak ve işletmek üzere “Vakıflar Genel Müdürlüğü” kuruldu.Uyarı: Şeriye ve Evkaf Vekaleti’nin kaldırılması Laiklik ilkesi doğrultusunda yapılan bir yeniliktir.
Erkan-ı Harbiye Vekaleti’nin Kaldırılması (3 Mart 1924)3 Mart 1924 tarihinde askerlik mesleği ile siyaseti birbirinden ayırmak amacıyla Erkan-ı Harbiye Vekaleti kaldırılarak yerine Genel Kurmay Başkanlığı kurulmuştur.
Genel Kurmay Başkanlığı’nın Kuruluş Amaçları
Güvenlik sorunlarına karşı hazır olmak. İç ve dış tehdit ve risklere karşı ülkenin güvenliğini
sağlamak.Uyarı: 1 9 Aralık 1923 tarihinde çıkarılan bir
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 43
kanun ile ordu mensuplarının ancak istifa etmeleri ya da emekliye ayrılmaları durumunda vekil olarak seçilebilecekleri şartı getirilmiştir. Böylece ordu siyaset ayrımı kesin olarak sağlanmış ve demokratikleşme anlamında önemli bir adım daha atılmıştır.
1924 Anayasası’nın KabulüCumhuriyet’in ilanından sonra ülkenin içinde bulunduğu yeni duruma uygun olarak 1924 Anayasası kabul edildi. Bu anayasada yapılan bazı değişiklikler:
1928 yılında laiklik ilkesine uygun olarak “Devletin dini İslam’dır” maddesi anayasadan çıkarıldı.
1937 yılında Atatürk ilkeleri anayasaya girdi. 1924 Anayasası cumhuriyet tarihinin en uzun süre
yürürlükte kalan anayasasıdır. 1924 Anayasası’ndan sonra da ülkenin
gereksinimleri doğrultusunda yeni anayasalar hazırlanmıştır.
Bu anayasaların hepsinde de egemenliğin millete ait olduğu hükmü korunmuştur.
HUKUK ALANINDA MEYDANA GELEN GELİŞMELER
Hukuk: Devletin yönetimini, kişilerin birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallar bütünüdür.
Hukuki Düzenlemelerin GerekçeleriOsmanlı Devleti’nde farklı mahkemeler bulunduğu için ülkede hukuk birliği yoktu. Bu durum hukuk alanında karmaşaya neden olmakta ve cumhuriyet rejiminin milli hâkimiyet ve eşitlik esaslarıyla tezat oluşturmaktaydı.
M. Kemal, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde (1930)
Hukuk Alanında Meydana Gelen Gelişmeler 1921 ve 1924 Anayasaları kabul edildi. Anayasadan
“Devletin dini İslam’dır.” Maddesi çıkarıldı.
Medeni Kanun, Borçlar Kanunu ve Ceza Kanunu gibi kanunlar Avrupa ülkelerinden alındı.
Hukuk Alanında Yapılan İnkılapların Ortak Amacı
Türk toplumunun milli, çağdaş, tam bağımsız ve demokratik bir düzeye gelmek istemesi.
Yeni Türk Medeni Kanunu’nun hazırlanmasında Mecelle’nin;
İslam hukukuna dayanması ve İslam dininin kurallarını barındırması.
Laik bir medeni hukuk olmaması. Yeni Türk devletinin ihtiyaçlarını tam olarak
karşılayamaması. Sadece Müslüman kesime uygulandığı için
Patrikhane’nin hukuki yetkilerini devam ettirmesine yol açması özellikleri etkili olmuştur.
Türk Medeni Kanunu’nun Kabul Edilmesi (1926)17 Şubat 1926’da İsviçre Medeni Kanunu örnek alınarak Türk Medeni Kanunu kabul edilmiş, 4 Ekim 1926’da yürürlüğe girmiştir.
M. Kemal, manevi kızı Rukiye’nin nikâh töreninde (1930)
Yeni Türk Medeni Kanunu İle; Laik ve çağdaş bir hukuk sisteminin temelleri
atılmıştır. Türkiye’de hukuk birliği sağlanmıştır. Azınlıklar da kendi istekleriyle Medeni Kanuna tabi
olmuştur. Patrikhane’nin mahkeme kurma yetkisi sona
ermiştir. (Patrikhane’nin dünyevi yetkileri elinden alınmıştır.)
Evlilik devlet denetimine alınarak resmi nikah zorunlu hale getirilmiş, çok eşlilik yasaklanmış, boşanma hakkı kadına da verilmiştir.
Şahitlikte kadın ve erkek eşit konuma gelmiştir.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 44
Reşit yaştaki kişilere din seçme özgürlüğü getirilmiştir.
Aile birliği devlet güvencesi altına alınmıştır. Kadınlara “istediği mesleğe girebilme hakkı”
tanınmıştır. Mirasta kız ve erkek çocuklar arasında eşit paylaşım
sağlanmıştır. Anneye de çocuğun velayetini alma hakkı
tanınmıştır.Uyarı: Medeni Kanun’la kadın- erkek arasında toplumsal ve mali alanlarda eşitlik sağlanmıştır. Yönetim alanındaki eşitsizlik durumu daha sonra yapılacak olan inkılaplarda çözüme kavuşacaktır.
Bu kanunun dışında toplumun ihtiyaçlarına uygun olarak sosyal ve ticari alanlarda yeni kanunlar oluşturuldu. Bunlar;
1926 İtalya’dan Ceza Kanunu
1926 İsviçre’den Ticaret Kanunu
1926 İsviçre’den Borçlar Kanunu
1926 İsviçre’den Medeni Kanun1927 İsviçre’den Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu1929 Almanya’dan Ceza Muhakemeleri
Kanunu1929 Almanya’dan Deniz Ticareti Kanunu
1929 Fransa’dan İdare Hukuku
1932 İsviçre’den İcra İflas Kanunu
EĞİTİM VE KÜLTÜR ALANINDA YAPILAN İNKILAPLAR VE BU ALANLARDAKİ GELİŞMELER
Tevhid-i Tedrisat Kanunu (3 Mart 1924)Osmanlı Devleti’nde kurulma amacı ve uyguladığı program bakımından birbirinden çok farklı çok sayıda okul bulunuyordu.Eğitimdeki bu çok başlılık nedeniyle öğrenciler farklı dünya görüşlerine sahip kişiler olarak yetişiyorlardı.Bu olumsuzlukları aşmak amacıyla 3 Mart 1924 tarihinde Tevhid-i Tderisat Kanunu kabul edilerek eğitim sistemi yeniden yapılandırıldı.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu İle; Tüm okullar Milli Eğitim Bakanlığına bağlandı. Eğitim ve öğretimde birlik sağlandı.
Karma eğitime geçildi. Eğitim yaygınlaştırıldı. Nitelikli din adamı yetiştirmek için “imam” ve
“hatip” okulları açıldı. Ayrıca üniversitede “İlahiyat Fakültesi” kuruldu.
Milli ve çağdaş eğitim sisteminin temelleri atıldı. Bilimsellikten uzak olan medreseler kapatıldı. Düşünce ve duygu birliğini gerçekleştirmek
amaçlandı. İlköğretim zorunlu ve parasız oldu. (Sosyal devlet
anlayışı) Harf İnkılabı (1 Kasım 1928)
Türkler tarih boyunca Göktürk ve Uygur alfabeleri başta olmak üzere çeşitli alfabeler kullanmış, İslamiyet’in kabul edilmesinden sonra Arap alfabesini benimsemişlerdi. Arap harfleri ses bakımından Türkçeye uygun değildi sesli harflerin yetersizliği de okuma yazmayı oldukça zorlaştırıyordu.Oysa Mustafa Kemal, Türk dilinin kolayca okunup yazılmasını amaçlıyordu. 1928 yılında Mustafa Kemal alfabe çalışmalarını hızlandırdı.Bu amaçla kurulan Dil Encümeni 26 Haziran 1928’de ilk toplantısını yaptı.Daha sonra hazırlanan raporu inceleyen Mustafa Kemal, Türk dilinin okunup yazılmasını kolaylaştırmak için 1 Kasım 1928’de Latin kökenli yeni Türk harflerinin kabul edildiğini açıkladı.
Başöğretmen Mustafa Kemal (1929)
Millet Mektepleri (1 Ocak 1929)Latin harflerinin kabulünden sonra yeni harfleri öğretmek için 16- 45 yaşarasındaki kadın ve erkeklerin devam w-edebileceği Millet Mektepleri açıldı.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 45
Kırklareli- Elmacık Millet Mektebi (1929)
Harf İnkılabı ve Millet Mekteplerinin Topluma Katkısı
Okuryazar oranı arttı. Bilgi ve kültür düzeyi yükseldi. Eğitim yaygınlaştı. Milli dil ve kültürün gelişmesi sağlandı.
Uyarı: 24 Kasım 1928’de Millet Mekteplerinin açılmasıyla Atatürk’e “Başöğretmen” unvanı verildi.
Türk Tarih Kurumunun Kurulması (1931)Batılılar, Türkleri dünya medeniyetine katkısı olmayan, yeteneksiz bir millet olarak tanıtıyordu. Türklerin Avrupa’dan Asya’ya sürülmesi gererken bir barbarlar topluluğu olduğunu savunuyordu. Bütün bunlara karşılık; Atatürk’ün direktifi doğrultusunda Türk tarihini araştırmak, incelemek ve elde edilen bilgileri yaymak amacıyla 1931 yılında Türk Tarih Kurumu kurulmuştur.
Mustafa Kemal Türk Tarih Kurumu toplantısında
Türk Tarih Kurumunun Kurulma Amaçları Milli kültür ve milli kimlik oluşturmak. Türk ve Anadolu tarihini araştırmak. Türklerin sarı olduğu, her türlü gelişme ve
kabiliyetten uzak olduğu tezleri çürütmek. Türklerin dünya medeniyetine katkılarını ortaya
çıkarmak. Türklerin ırksal özelliklerini araştırmak. Ümmetçi ve hanedancı tarih anlayışı yerine milli
tarih anlayışını geçerli kılmak.
Türk Dil Kurumunun Kurulması (1932) Mustafa Kemal milli bir dil oluşturma yolundaki ilk
adımını 1926 yılında Dil Encümenini kurarak attı. 1932 yılında ise programını ve tüzüğünü bizzat kendisinin hazırladığı ve daha sonra Türk Dil Kurumu adını alacak olan Türk Dili Tetkik Cemiyetinin kurulmasını sağladı.
M. Kemal, Türk Dil Kurumu toplantısına başkanlık yaparken (1937)
Türk Dil Kurumunun Kurulma Amaçları Türkçeyi yabancı dillerin boyunduruğundan
kurtarmak. Aydın dili halk dili arasındaki farklılıkları giderme. Türkçenin zenginliğini ortaya çıkarma. Toplumsal anlaşma ve bütünleşmeyi sağlama. Türkçeyi bilim ve kültür dili düzeyine yükseltme. Atatürk’ün bizzat kendisi de “Geometri Kılavuzu”
adlı kitabı yazarak dilde yenileşme hareketine katkıda bulundu.
Türk dilinin tarihi köklerini araştırmak gibi düşünceler etkili olmuştur.
Uyarı: Atatürk Eylül 1938 tarihli vasiyetnamesinde Türkiye İş Bankası’ndaki hisselerinin yıllık gelirinin bir bölümünü kendi kurduğu Türk Dil ve Türk Tarih kurumlarına bırakmıştır.
Uyarı: Ayrıca Türkiye’de dil ve tarih gibi pek çok sosyal bilimin geliştirilmesi amacıyla 1935 yılında Ankara’da Dil ve Tarih- coğrafya Fakültesinin kurulmasını sağlamıştır.
Üniversite Reformu (1933)Mustafa Kemal, bilimsel gelişmeleri hızlandırmak için üniversiteler kurmak istiyordu. Atatürk’ün üniversitelerden beklentisi bilimsel çalışmaların yapılması, ulusal değerlere bağlı bilim insanlarının
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 46
yetiştirilmesi ve bu kurumların milletin yaşam seviyesini yükseltmesiydi.Bu amaçla hükümet, Türkiye’deki yükseköğretimi incelemesi için ve bir reform tasarısı hazırlaması için İsviçre’den Prof. Dr. Albert Malche’yi (Albert Malhe) davet etti.Malche, yaptığı incelemeler sonunda hazırladığı raporda,
Üniversitede bilimsel yayın yapılmadığını, Hem hocaların bilgi düzeylerinin hem de öğretim
yöntem ve tekniklerinin yetersiz olduğunu Ayrıca kütüphanelerin iyileştirilmesi, spor
tesislerinin, yurtların, yemekhanelerin yapılması ve sosyal ortamların geliştirilmesi konularına da yer verdi.Hazırlanan bu rapor doğrultusunda üniversite reformu gerçekleştirildi. Bu reform içerisinde Darülfünun kapatıldı ve onun yerine 1 Ağustos 1933’te İstanbul Üniversitesi kuruldu.
Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Ankara Hukuk Mektebi, Gazi Eğitim Enstitüsü, Yüksek Ziraat Enstitüsü, Siyasal Bilgiler Okulu, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi gibi Yükseköğretim kurumları açılmıştır.
İstanbul Üniversitesinin tarihi kapısı
Cumhuriyet Türkiye’sinde SanatÇağdaş bir devlet yaratma çabasına giren Mustafa Kemal’in teşvik ve destekleriyle güzel sanatlar ve spor alanında önemli gelişmeler yaşandı.
Heykel ve Resim Sanatı Türkiye’de ilk Atatürk heykeli Sarayburnu’nda
dikildi. Ankara Zafer Anıtı, Taksim Cumhuriyet Anıtı, Afyon
Zafer Anıtı gibi eserlerle ülkede heykel sanatı gelişmeye başladı.
Bu eserlerin birçoğunun yabancı sanatçılar tarafından yapılmış olması, Türk heykelciliğinin yeni başladığının kanıtıydı.
Cumhuriyet’ten önce yeterince gelişme gösteremeyen bir diğer sanat dalı resimdir.
1883’te öğretime başlayan Sanayii Nefise Mektebi (Güzel Sanatlar Okulu) resim sanatı açısından önemli bir gelişmeydi.
Cumhuriyet Dönemi’nde resim dersi ilk ve ortaöğretimde zorunlu dersler arasına alındı.
Daha sonra Sanayii Nefise Mektebi, Güzel Sanatlar Akademisine dönüştürüldü.
Müzik ve Sahne Sanatları Mustafa Kemal önderliğinde kültür hayatı yeniden
düzenlenirken 1924’te Ankara’da Musiki Muallim Mektebi (Müzik Öğretmen Okulu) açıldı.
Darülelhan adı verilen kurum yeniden düzenlenerek İstanbul Belediye Konservatuvarına dönüştürüldü.
II. Mahmut Dönemi’nde kurulan Mızıkai Hümayun Ankara’ya getirildi ve zamanla Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’na dönüştü.
1936’da Milli Musiki ve Temsil Akademisi açıldı. Akademi, 1940’ta Devlet Konservatuvarı adını aldı.
Mustafa Kemal sahne sanatlarına da ilgi gösterdi. Tiyatrocu Bedia Muvahhit sahneye çıkarak öncü
olmasını istemiş. Bu şekilde Türk kadınının toplum baskısı ve sahne
korkusunu aşmasında çok önemli bir katkı olmuştur.
Edebiyat Edebiyat, Cumhuriyet döneminde milli bir kimlik
kazanmaya başladı. Saray edebiyatı olan Divan Edebiyatı tarihe
karışarak yerine Türk halk edebiyatı ve yeni Türk edebiyatına bıraktı.
Atatürk ve Spor 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak bastığı o önemli
günü Türk gençliğine armağan eden Mustafa Kemal, her zaman gençliği düşünmüştür.
Beden Eğitimi okullarda ders olarak konmuş. 1924’te çıkarılan “Köy Yasası” ile atıcılık, cirit ve
güreş özendirilmiş. Yine 1930 yılında çıkarılan “Belediye Yasası” ile
belediyelere spor alanları, stadyumların yapılması ve işletilmesi ile ilgili bazı sorumluluklar getirdi.
Beden eğitimi öğretmeni yetiştirmek için Çapa Muallim Mektebinde kurs açıldı.
Türkiye İdman Cemiyeti kuruldu. Türkiye, Paris Olimpiyat Oyunlarına katıldı.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 47
Kıyafette Çağdaşlaşma Osmanlı Devleti’nde insanlar dinlerine, milletlerine,
mesleklerine, kentli ya da köylü oluşlarına göre giyinir ve başlık takardı.
Halkın tamamen çağdaş, her alanda ve görünüşüyle uygar bir toplum olmasını isteyen Mustafa Kemal, giyim kuşam konusunda da değişiklik yapılması gerektiğine inanıyordu.
1925 yılında TBMM’de Şapka Giyilmesi Hakkında Kanun kabul edildi.
Mustafa Kemal, Ankara’da Cumhuriyet Balosu’nda (1929)
Şapka ve kıyafet İnkılabının Sonuçları Kılık kıyafet konusundaki karmaşaya son verilerek
milli birlik ve beraberlik güçlendi. Çağdaşlaşma yolunda önemli bir adım atılarak
toplum hayatının modern bir görünüm kazanması sağlandı.
Şapka ve Kıyafet İnkılabı halkın milli kimlik kazanmasına ve çağdaşlaşmasına katkı sağladı.
Tekke, Zaviye ve Türbelerin kapatılması (30 Kasım 1925)Tekke: Tarikat denilen grupların toplandığı yere Tekke denir.Zaviye: Tekkelerden daha küçük olan toplantı yerlerine ise Zaviye denir.
Zamanla amacından sapan bu yapılar, halkın dini duygularının sömürüldüğü yerler haline geldi.
Zamanla bu yerlerin başında bulunan ve şeyh denilen kişilerin çıkarlarına hizmet eden, vergi vermekten ve askerlik yapmaktan kaçınan kişilerin toplandıkları yere dönüştü.
Bazı tekke ve zaviyeler yapılan inkılaplara karşı çıkarılan ayaklanmaların örgütlendiği merkezler haline gelmişti. Şeyh Sait İsyanı da bu örgütlenmelerin ürünüydü.
30 Kasım 1925’te TBMM tarafından çıkarılan bir kanunla;
Tekke, zaviye ve türbeler kapatıldı. Şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik,
çelebilik, babalık, emirlik, naiplik, halifelik, büyücülük, falcılık ve muskacılık gibi san, sıfat ve işler yasaklandı.
Tarikatları simgeleyen giysi ve törenler yasaklandı.
Sonuçları:Toplumun laikleşmesi ve çağdaşlaşması yolunda önemli bir adım atıldı.Halkın dini duygularının istismar edilmesinin önüne geçilmeye çalışıldı.Ayrıcalık belirten dini unvanların yasaklanmasıyla birlikte bireyler arasında eşitlik sağlandı.
Takvim, Saat ve Ölçü Birimlerinin Değişmesi Osmanlı toplumunda takvim olarak ayın dünya
etrafında dönüşünü esas alan ve bir yılın 354 gün olduğu Hicri Takvim kullanılıyordu.
Hicri Takvime göre vergi toplama zamanı her yıl yaklaşık 11 gün önceye taşınıyordu.
Bu nedenle Osmanlı Devleti’nde mali işlerde güneş yılını esas alan Rumi takvim kullanılıyordu.
İki takvimin birbirine çevrilmesinde hesaplama güçlükleri de yaratıyordu.
Osmanlı Devleti’nde ağırlık birimi olarak dirhem ve okka, uzunluk hesaplamalarında ise arşın gibi ölçü birimleri kullanılıyordu. Bu birimler belirsizdi ve bölgeden bölgeye değişiklik gösteriyordu.
II. Abdülhamit döneminde okkanın yanında kilogram; arşın ve endazenin yanında metrenin kullanılabileceği kararlaştırıldı.
Takvim, saat ve ölçü birimlerindeki bu çeşitlilik toplumsal yaşamda ve uluslararası ilişkilerde karışıklığa yol açıyordu.
Çıkarılan yasalar ile; 26 aralık1925’te iki ayrı kanunla uluslararası saat
sistemi ve miladi takvim kabul edildi. Bu kanunlar 1 Ocak 1926’da yürürlüğe girdi. 20 Mayıs 1928’de uluslararası rakamlara geçilmesi
kabul edildi. 26 Mart 1931’de uzunluk ölçüsü olarak metre,
ağırlık ölçüsü olarak kilogram kabul edildi. 1 Haziran 1935’te hafta sonu tatili, Cuma gününden
Pazar gününe alındı.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 48
Sonuçları: Çağdaşlaşma yolunda önemli bir adım atıldı. Ülkede kullanılan takvim ve ölçü sistemlerinde
birlik sağlandı. Çağdaş devletlerle uyum sağlandı. Böylece
uluslararası ticari ve resmi ilişkiler sağlandı.
Soyadı Kanunu’nun Kabulü (1934)Osmanlı Devleti’nde kişilerin soyadı yoktu. Kişiler aile düzeyinde kullanılan birtakım dinsel dinsel, sosyal, asalet kaynaklı unvan ve lakaplarla veya doğum yerleri ile birbirinden ayrılmaya çalışılıyordu.Bu yaklaşım nedeniyle kişiler birbirine karışıyor; asker alma, vergi toplama, tapu kayıtları, nüfus kayıt işlemleri ve diğer resmi işlerde karışıklık yaşanıyordu.Yaşanan sıkıntıları ortadan kaldırmak için TBMM tarafından 21 Haziran 1934’te kabul edilen Soyadı Kanunu ile vatandaşların; rütbe, memuriyet, aşiret, yabancı ırk ve millet isimleri içermeyen, gülünç ve ahlaka aykırı olmayan bir soyadı alması kabul edildi.
24 Kasım 1934’te Mustafa Kemal’e TBMM tarafından “Atatürk” soyadı verildi. Bu soyadının başka kimseler tarafından kullanılması yasaklandı.
Soyadı Kanunu ile toplumsal eşitlik, milli kimlik kazanma ve çağdaşlaşmayı amaçladığı için halkçılık, milliyetçilik ve inkılapçılık ilkeleriyle ilgilidir.
Atatürk’ün Soyadı Kanunu’ndan sonra düzenlenmiş nüfus hüviyet cüzdanı
Türk Kadınlarının Siyasal Haklarına Kavuşması29 Ekim 1923 Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte kadınların kamusal alana girmesini sağlayan yasal ve yapısal reformlar hızlandı.
1930 Belediye yasası ile kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanındı.
1930 Kadın ve çocukların korunmasına ilişkin ilk düzenleme Umumi Hıfzısıhha Kanunu ile yapıldı.
1930 doğum izni düzenlendi. 1933 kız çocuklarına mesleki eğitim vermek
amacıyla Kız Teknik Öğretim Müdürlüğü kuruldu. 1933 Köy Kanunu’nda değişiklik yapılarak kadınlara
köylerde muhtar olma ve ihtiyar meclisine seçilme hakları verildi.
1934 Anayasa değişikliği ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı.
Uyarı: Türkiye’de kadınların 1934’te elde ettikleri siyasal haklara Belçikalı ve Fransız kadınlar 1944’te, İtalyan kadınlar 1948’de, Yunanlı kadınlar 1952’de kavuşmuştur. Kadınların siyasi haklarını elde etmeleri Hindistan’da ve Japonya’da 1950, İsviçre’de 1971, Kuveyt’te ise ancak 2005 yılında mümkün olabilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi 5. Dönem seçimleri sonunda 17 kadın milletvekili ilk kez meclise girdi, ara seçimlerde bu sayı 18’e ulaştı.
1935 yılında da Uluslararası Kadınlar Birliği Kongresi İstanbul’da toplandı.
1936 İş Kanunu yürürlüğe girdi. Kadınların çalışma hayatına düzenleme getirildi.
1937 Kadınların yer altında ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması 1935 tarihli 45 sayılı ILO sözleşmesi ile yasaklandı.
UYARI: Kadınlara verilen siyasi hakları şu şekilde kodlanabilir.Belediye Muhtarlık Vekil (Millevekili) BMV
Uyarı: Kadın haklarındaki bu gelişim, cumhuriyetin ve Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk kadınının çağdaşlaşmasına verdiği önemi kanıtlamaktadır.
EKONOMİ ALANINDA MEYDANA GELEN GELİŞMELER
İzmir İktisat Kongresi (17 Şubat- 4 Mart 1923) Osmanlı Devleti Avrupa’da yaşanan bilimsel ve
ekonomik gelişmelere ayak uyduramamış, Sanayi Devrimi’ni gerçekleştirememişti.
1854’ten itibaren aldığı dış borçları da gerektiği gibi kullanamayan Osmanlı Devleti, zamanla bu borçların faizini dahi ödeyemez hale geldi.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 49
1881’de kurulan Duyun-u Umumiye’nin (Genel Borçlar İdaresi) aracılığı ile de Osmanlı vergi gelirlerinin toplanması ve maliyesi yabancıların denetimine girdi.
Bu gelişmeler doğrultusunda İktisat Kongresine ülkenin her yerinden işçi, çiftçi, tüccar ve sanayici 1.135 temsilci katılmıştır.
Kongrede Alınan Kararlar Ham maddesi yurt içinde yetişen veya
yetiştirilebilen sanayi dalları kurulması gerekmektedir.
El işçiliğinden ve küçük imalattan süratle fabrikaya ve büyük işletmeye geçilmelidir.
Yabancıların kurduğu tekellerden kaçınılmalıdır. Dış rekabete dayanabilmek için sanayinin toplu ve
bütün olarak kurulması gerekir. Demiryolu inşaat programına bağlanmalıdır. İş erbabına amele değil, işçi denmelidir. Sendika hakkı tanınmalıdır. Özel teşebbüslere kredi sağlayacak bir Devlet
Bankası kurulmalıdır. Özel sektör tarafından kurulamayan teşebbüsler
devletçe ele alınmalıdır.Kongrenin kapanış konuşmasını Kazım Karabekir Paşa yapmıştır.Kongrenin sonunda Misakı İktisadi (İktisat Andı) adıyla sonuç bildirgesi yayımlandı.
Misakı İktisadi Andı Türkiye, milli sınırları dâhilinde, lekesiz bir istiklal ile
dünyanın barışının gelişmesinin üyesidir. Türkiye halkı, sarf ettiği eşyayı mümkün mertebe
kendi yetiştirir. Türkiye halkı, ülkesinin altın hazinesi olduğu
farkındadır. Türkler irfan ve marifet aşığıdır. Türk ailesi çocuklarını bu ekonomik yemine göre
yetiştirir.
Uyarı: İzmir İktisat Kongresi’nde harf inkılabının yapılması gündeme gelmiş ancak kabul edilmemiştir. Buna rağmen kongrede “Okuma Bayramı” kabul edilmiştir.
Tarımda Modernleşme ve Atatürk Orman Çiftliği
Devleti ekonomik açıdan güçlendirmek ve halkın yaşam koşullarını iyileştirmek için tarımsal gelişime büyük önem verildi.1923 yılında düzenlenen İzmir İktisat Kongresi’nde tarımın geliştirilmesi amacıyla birtakım kararlar alındı.
Çiftçinin gelişimi için ziraat okullarının açılması. Makineli tarıma geçilmesi ve tarım makinelerinin
ülkemizde üretilmesi. Çiftçiden alınan aşar vergisinin kaldırılması. 1924 yılında Ziraat Bankası anonim şirkete
dönüştürülerek çiftçilere kredi kolaylığı sağlanmıştır.
Seferberlikten itibaren çiftçiden alınan hayvan ve tarım ürünlerinin bedellerinin ödenmesi.
Hayvancılığın geliştirilmesi ve hayvan hastalıklarına karşı önlem alınması.
Bu kararlar doğrultusunda; 1925 yılında Aşar Vergisi kaldırıldı. 1925 yılında yabancılardan Reji İdaresi (Tütün)
satın alınarak milli ekonomiye katkı sağlamıştır. 1925 yılında Eskişehir’de ilk tohum ve gübre ıslah
istasyonu açıldı. 1929 yılında Toprak Reformu yapılarak topraksız
köylüye toprak dağıtımı sağlanmıştır. 1932 yılında Zirai Donatım Kurumu açılarak
çiftçinin ihtiyaç duyduğu modern tarım aletleri tedarik edilmiş ve uygun koşullarda çiftçiye ulaştırılması sağlanmıştır.
1933 yılında Yüksek Ziraat Enstitüsü kurularak çağın şartlarına uygun araştırmalar ve modern ziraat eğitimi verilmeye başlanmıştır.
1936 yılında Tarım Kredi Kooperatifleri kurulması sağlanarak çiftçilerin kredi ihtiyacı karşılanmaya çalışılmıştır. İlk Kooperatif İçel’in (Mersin) Tekir Köyü’nde kurulmuştur.
Orta ve yükseköğretim düzeyinde ziraat okulları açıldı.
Örnek üretim merkezleri olan “Numune Çiftlikleri” kuruldu.
Çiftçilere destek için Tarım Kredi Kooperatifleri ve Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) açıldı. 1938
Tarımda makineleşmeyi desteklemek için “Pulluk Kanunu”, topraksız köylüye toprak sağlamak için “Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu” çıkarıldı.
Damızlık hayvan ithal edildi. Hayvan hastalıklarıyla mücadele edildi.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 50
Çay, pamuk, şeker gibi sanayi ham madde oluşturan ve değeri yüksek olan ürünler tanıtıldı ve bunların üretimi teşvik edildi.
Uyarı: Aşar vergisinin kaldırılması, halk yararına bir durum olduğu için halkçılık ilkesi ile ilgilidir.
Atatürk Orman ÇiftliğiAtatürk, çevreye ve doğaya önem veren bir devlet adamıydı. Ankara’nın başkent olması ile birlikte çorak toprakları ağaçlandırarak Atatürk Orman Çiftliği’ni kurdu.
Mustafa Kemal Gazi Orman Çiftliğinde (1929)
Bu çiftliğin kuruluş amaçları şunlardır; Arazideki bataklığı kurutup orman yetiştirmek, bu
şekilde Ankara’nın havasını değiştirmek. İklime uygun yeni tarım ürünlerini yetiştirip
çiftçilere göstererek üretimde çeşitliliği sağlamak. Verimli iyi cins hayvanları yetiştirip çoğaltarak
köylüye damızlık sağlamak. Ankara’nın ağaçlandırılması için fidan yetiştirmek. Makineli tarım konusunda öncülük etmek ve bu
konuda eğitim vermek. Ankara halkının eğlenmesi ve dinlenmesi için uygun
ortam sağlamak. Ziraat mezunlarına uygulamalı eğitim vererek onları
Ankara’da açılan Yüksek Ziraat Okulu’na hazırlamak
Sanayi ve Ticaret Alanında Yaşanan GelişmelerAtatürk döneminde sanayinin gelişmesi yönünde önemli çalışmalar yapıldı. Ayrıca ticaret işleri yabancıların ve azınlıkların ellerindeydi. Milli ekonomi ilkesi doğrultusunda Türk milleti en kısa zamanda ticari ilişkilerde etkin bir hale getirilmeliydi. Bu amaçla sanayi ve ticaret alanında yapılan çalışmalardan bazıları şunlardır;
Türkiye İş Bankası kuruldu. İşletmelere kredi sağlamak için. (1924)
Türkiye Taş Kömürü Kurumu kuruldu.
Yatırım yapacak girişimcileri desteklemek için Türkiye Sanayi Maden Bankası kuruldu. (1925)
Ticaret ve sanayi Odaları Kanunu kabul edildi. (1925)
Türk Teyyare Cemiyeti (Türk Hava Kurumu) kuruldu. (1925)
Emlak ve Eytam Bankası kuruldu. Vatandaşa ucuz konut kredisi vermek için. (1926)
Kayseri’de uçak fabrikası kuruldu. (1926) Alpullu ve Uşak Şeker Fabrikası açıldı. (1926) Teşvik-i Sanayi Kanunu çıkarıldı. (1927) Kırıkkale mermi fabrikası üretime başladı. (1928) Yerli sanayiyi korumak için gümrük vergileri
yükseltildi. (1929) Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası kuruldu. Gölcük tersanelerinde yapılan ilk Türk gemisi
denize indirildi. (1930) Sümerbank kuruldu. (1933) Maden Tetkik Arama Enstitüsü kuruldu. Madenleri
aramak için (1935) Etibank kuruldu. (1935) Türkiye’de ilk tank üretimi gerçekleşti. (1936) Kırıkkale’de barut fabrikası açıldı. (1939) Ankara’da ilk uçak motor imalat fabrikası açıldı.
(1945) 1. Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlandı.(1933)
Atatürk, Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası Açılışında (1937)
Uyarı: 1934- 1938 yılları arasını kapsayan bu plan çerçevesinde yapılması öngörülen fabrika sayısı 20 olarak belirlenmiş, bu iş için gereken kaynak ise 45 milyon lira olarak hesaplanmıştır.Bu kaynağın %49,9’u dokumacılığa, %26,9’u madenciliğe, %12,1’i kâğıt, %5,3’ü kimya, %4,6’sı ise seramik sanayine ayrılmıştır.%1,2’lik kaynak ise teknik öğrenim için yurt dışına gönderilecek öğrencilere tahsis edilmiştir.
Uyarı: II. Beş Yıllık Sanayi ve Kalkınma Planı ise II. Dünya Savaşı nedeniyle uygulanamamıştır.
Kabotaj Kanunu (1926)
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 51
Kabotaj Kanunu öncesinde ticaret daha çok gayrimüslimler tarafından yürütülüyordu. Ülkemizin çevresindeki denizler Türkler tarafından kullanılamıyordu. Buralar yabancılara bırakılmış, Türk denizciliği gerilemişti.
1 Temmuz 1926’da yürürlüğe giren Kabotaj Kanunu ile ülkemiz limanları arasında gemi işletme ve deniz taşımacılığı yapma hakkı Türk vatandaşlarına verildi.Uyarı: ülkemizde her yıl 1 Temmuz, ülkemizde Denizcilik ve Kabotaj Bayramı olarak kutlanmaktadır.
1929 Dünya Ekonomik Bunalımı (Kara Perşembe) ve Türkiye1929 Dünya Ekonomik Bunalımı, Türk ekonomisini olumsuz etkiledi. Bu ekonomik kriz, ürün fiyatlarının düşmesine, üretimin sekteye uğramasına yol açtı.Uyarı: 1929 Dünya Ekonomik Bunalımının Türk ekonomisini daha da kötüleştirmesi nedeniyle cumhuriyetin ilk yıllarında ekonomide devletçilik ilkesi benimsenmiştir.
Sağlık Alanında Yaşanan GelişmelerDevletin en önemli görevlerinden birisi de halkının sağlığını korumaktır. Yeni Türk Devleti’nde sağlık alanında çalışmalar ülkenin işgalden kurtarılmasını beklememiş; I. TBMM döneminden itibaren çalışmalar başlatılmıştır. Başlıca çalışmalar şunlardır;
1920 Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâleti (Sağlık ve Sosyal Yardımlaşma Bakanlığı) kurularak sağlık işleri devlet kontrolüne alınmıştır.
1920 Mazhar Osman Uzman tarafından İstanbul’da Hilalı Ahdar Derneği (Yeşilay) kurularak zararlı alışkanlıklarla mücadele etkin bir şekilde başlatılmıştır.
1921 Çocuk Esirgeme Kurumu (Himaye-i Etfal Cemiyeti) açılarak özellikle savaş nedeniyle ailesini kaybeden ya da bir şekilde ailesinden ayrılmak zorunda kalan çocuklar bakım altına alınmıştır. (Osmanlı Devleti döneminde temeli atılmıştı kurumun)
1877’den beri faaliyet gösteren Hilal-i Ahmer Cemiyeti 1923 yılında Kızılay adını almıştır. Atatürk’ün 1935 yılında Kızılay Cemiyeti adını verdiği bu kurum faaliyetlerini genellikle aşılama,
kan bağışı kabul etme ve yardım işlerine yoğunlaşmıştır.
Refik Saydam Hıfzıssıhha MüessesesiAdını sağlık bakanı Refik Saydam’dan alan bu müessese koruyucu hekimlik, tıbbi laboratuvar, gıda kontrolleri, çevre temizliği ve salgın hastalıklarla mücadele gibi alanlarda çalışmalar yapmıştır. Özellikle aşı ve serum üretmekle görevlendirilmiştir.
Verem SavaşıCumhuriyet’in ilk yıllarında Türkiye’nin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik şartlar sebebiyle verem yaygın bir hastalıktı. Bu hastalığın tedavisi amacıyla;
İzmir Veremle Mücadele Cemiyeti kuruldu. İstanbul’da Sanatoryum açıldı. İzmir’de ilk dispanser (sağlık evi ayakta tedavi)
açıldı. İstanbul’da Veremle Mücadele Cemiyeti kuruldu. Umumi Hıfzıssıhha Kanunu çıkarıldı.
Behçet Hastalığı Bu hastalık ilk kez 1937 yılında Türk Doktor Hulusi
Behçet tarafından tanımlanmıştır.
Hedefimiz Çağdaş Uygarlık Nutuk
M. Kemal TBMM’de Nutuk’u okurken (1927)
Gelecek nesillere Kurtuluş Savaşı’nı ve sonrasındaki gelişmeleri anlatmak için Mustafa Kemal tarafından ele alınmıştır.1919’da Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı ile başlayıp 1927’ye kadar gerçekleşen olayları anlatan ve tarihe kaynaklık eden bir eserdir. Büyük Nutuk, Söylev adlarıyla anılır.Nutuk yazılırken;
Kişisel yazışmalar, telgraflar Genelgeler, kongre tutanakları TBMM tutanakları
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 52
Dönemin gazeteleriNutuk’un belgelere dayanılarak yazılması, esere bilimsel ve güvenilir bir özellik kazandırmıştır.Nutuk, sömürgeciliğe karşı mücadele eden diğer milletlere ilham veren evrensel bir kaynak olmuş birçok yabancı dile çevrilmiştir.Mustafa Kemal Nutuk’u Cumhuriyet halk Fırkası ikinci büyük kurultayında 6 günde okumuştur.Atatürk, Nutuk’u Gençliğe Hitabe ile bitirmiştir.
Gençliğe HitabeAtatürk, Gençliğe Hitabesi’nde Türk gençliğine cumhuriyetin korunması ve sürekliliğin sağlanması görevini vermiştir. Türk gençliğinin bu görev ve sorumluluğu yerine getirebilmesi için bilgili, inançlı ve kültürlü olarak yetiştirilmesi gerekir.
Onuncu Yıl NutkuCumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin onuncu yıl kutlamalarında Ankara Hipodromu’nda halka seslendi.Onuncu Yıl Nutku olarak adlandırılan bu söylevde, Milli Mücadele yıllarından başlayarak kısa sürede bağımsızlığın kazanılması ve uygar milletler arasına girme yolunda alınan mesafeye vurgu yaptı.Kısa sürede elde edilen başarıların yeterli görülmemesi gerektiğini söyleyerek milletine uygar uluslar seviyesine çıkma hedefini göstermiştir.
Atatürk’ün Kişilik Özellikleri Çok Yönlülük:
Atatürk’ün farklı alanlarla ilgilenmesi ve bu alanlarda çalışmalar yapması.
Çağdaşlık:Atatürk’ün yenileşmeye ve gelişmeye önem vermesidir.
ATATÜRK İLKE VE İNKILAPLARINI OLUŞTURAN ESASLAR
Milli Tarih Bilinci:Milli tarih, birlik ve beraberliği güçlendirerek geleceğe güvenle bakılmasını sağlar.
Bağımsızlık ve Özgürlük:Özgür ve bağımsız olmayan bir devlet, dilediği gibi hareket edemez.
Milli Kültürün Geliştirilmesi:Milli kültürün çağın gereklerine göre gelişimini sürdürmesi ve dinamik bir yapıya sahip olması.
Milli Egemenlik:Atatürk, milli egemenlik ilkesine önem vermiştir. Yeni Türk devleti de milli egemenlik üzerine kurulmuştur.
Çağdaşlaşma İdeali:Atatürk, Türk milletinin çağdaşlaşmasını hayati dava olarak görmüş ve bunu vazgeçilmemesi gereken bir mücadele olarak kabul etmiştir.
Milli Birlik ve Beraberlik:Milli birlik ve beraberlik Türk halkının bir bütün olarak yaşamasını sağlar; hiçbir şekilde bölücülüğe, ayrımcılığa izin vermez.
Ülke Bütünlüğü:Atalarımızın canları pahasına koruduğu ülkemizin bölünmesine ve parçalanmasına asla izin vermemeliyiz.İlke ve inkılapları oluşturan temel esaslar arasında vatan ve millet sevgisi ile milli dil de yer alır.Atatürk ilke ve inkılaplarının somut hedefleri şunlardır:
Çok çalışmak ülke hedeflerini korumak. Ekonomik bağımsızlığı sağlamak ve korumak. Tarımın, ticaretin ve sanayinin gelişmesini
sağlamak. Vatandaşların yaşam seviyesini yükselterek insanca
yaşamalarını sağlamak. Pozitif bilimlere, güzel sanatlara ve spora önem
veren nitelikli nesiller yetiştirmek. Doğaya saygılı olmak ve doğadan ona zara
vermeden yararlanmak. Hem yurtta hem dünyada barışı sağlamak. Yüksek ve inkılapçı bir seviyede olmak. Türk bağımsızlığını ve Türk Cumhuriyeti’ni sonsuza
kadar korumak ve savunmak.Bunlar Mustafa Kemal’in “En büyük eserim” dediği Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını sonsuza dek sürdürmesine yöneliktir.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 53
ÜNİTE İLE İLGİLİ EKSTRA NOTLAR ÜNİTE İLE İLGİLİ EKSTRA NOTLAR
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 54
5. ÜNİTE DEMOKRATİKLEŞME ÇABALARI Çok Partili Yaşama Geçiş Denemeleri
TBMM’nin açılması, saltanatın kaldırılması ve cumhuriyetin ilanı demokrasi yolunda atılmış önemli adımlardı. Ancak demokrasinin tam anlamıyla işleyebilmesi için çok partili siyasal yaşama geçilmeliydi.
Çok Partili Yaşama Geçilmek İstenmesinin Nedenleri
Hükümetin denetlenmesini sağlamak. Milli egemenliği, cumhuriyet rejimini ve
demokrasiyi güçlendirmek. Farklı fikirlerin mecliste temsil edilmesini sağlamak.
Cumhuriyet Halk Fırkası (9 Eylül 1923) Yeni Türk devletinin ilk siyasi partisidir. Mustafa Kemal tarafından kurulmuştur. Ekonomide Devletçiliği savunmuştur. 1950 yılına kadar iktidarda kalmıştır. Günümüzde
de varlığını devam ettirmektedir.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (17 Kasım 1924)
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası Kurucuları
Türkiye’nin ilk muhalefet partisidir. Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele ve
Adnan Adıvar tarafından kurulmuştur. Ekonomide liberalizmi savunmuştur. Parti programında “partinin dinsel düşünce ve
inançlara saygılı olduğu” belirtildi. Bazı üyelerinin Şeyh Sait İsyanı ilgisi olduğu
gerekçesiyle parti hükümet tarafından 1925 yılında kapatılmıştır.
Serbest Cumhuriyet Fırkası (12 Ağustos 1930)
Serbest Cumhuriyet Fırkası Kurucu üyeleri
Türkiye’nin ikinci muhalefet partisidir. Mustafa Kemal’in önerisi üzerine Fethi Okyar
tarafından kurulmuştur. Ekonomide liberalizmi savunmuştur. Zamanla partiye eski rejim yanlıları girince Fethi
Okyar tarafından 1930 yılında kapatılmıştır.
Atatürk’ün çok istemesine rağmen çok partili yaşama geçiş denemeleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
Mustafa Kemal’e Suikast Girişimi (14 Haziran 1926)Cumhuriyet ve yenilik karşıtları Mustafa Kemal’i İzmir gezisi sırasında öldürmek için gizlice bir plan hazırladılar. Bu kişiler Mustafa Kemal’in ölümüyle onun yaptığı inkılapların da sona ereceğini düşünüyorlardı.Mustafa Kemal’in İzmir’e gelmekte bir gün gecikmesi üzerine suikast yapacak kişileri motoruyla Sakız Adası’na kaçıracak olan Giritli Şevki korku ve pişmanlık duyarak durumu ilgililere haber verdi.
Suikastçılar silahlarıyla birlikte yakalandı. İstiklal Mahkemesi’nde yargılanarak çeşitli cezalara
çarptırıldılar. Mustafa Kemal’e düzenlenen bu suikast girişimi,
Türk ulusu tarafından şiddetle protesto edildi. Ülkenin her yanında düzenlenen gösterilerle
kınandı. Mustafa Kemal bu olay sonrası şu sözü söylemiştir.
“Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 55
Türkiye Cumhuriyeti’ne Yönelik TehditlerCumhuriyet’in ilk yıllarında Türkiye Cumhuriyeti, laik ve demokratik özellikleri ile jeopolitik konumundan dolayı bazı tehditlerle karşı karşıya kalmıştır.Şeyh Sait İsyanı, Kubilay Olayı, Mustafa Kemal’e Suikast Girişimi ve İtalya’nın Akdeniz ve Ortadoğu’daki saldırgan politikaları bu tehditlere örnek olarak verilebilir.
Şeyh Sait İsyanı (1925) İsyanın Nedenleri: Cumhuriyet ve inkılapların ortadan kaldırılarak
saltanat ve hilafetin geri getirilmek istenmesi. İngilizlerin Musul’un Türkiye’nin eline geçmesine
engel olmak istemeleri.
İsyanın GelişimiDoğu illerinde İngilizlerin desteğiyle Şeyh Sait önderliğinde büyük bir isyan çıktı. Fethi Okyar Hükümeti isyan karşısında başarısız olunca istifa etti yerine 3 Mart 1925’te İsmet Paşa Hükümeti kurulmuştur.
İsyana karşı Alınan Önlemlerİsyanı bastırmak için Takrir-i Sükun Kanunu çıkarıldı bu kanunla bölgede sıkıyönetim ilan edildi.
İsyanın Sonuçları3 Cumhuriyete ve inkılaplara karşı çıkan ilk büyük
ayaklanma engellendi. Musul sorunu Türkiye’nin aleyhine, İngilizlerin de
lehine sonuçlandı. Bu durum içte yaşanan sorunun dış politikayı olumsuz etkilediğini gösterir.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası isyanda rol oynadığı gerekçesiyle kapatıldı.
Türkiye’nin çok partili rejime hazır olmadığı anlaşıldı.
Kubilay (Menemen) Olay (1930)Serbest Cumhuriyet Fırkasının kurulmasıyla eski rejime dönmek isteyen ve inkılaplara karşı olanlar bu partiye sızmaya başladı. Bunun üzerine Fethi Okyar, partiyi kendi isteğiyle feshetti.Serbest Cumhuriyet Fırkasının kendisini feshetmesinden sonra Derviş Mehmet ve arkadaşları İzmir’in Menemen ilçesine gelerek halkın dini duygularını kullanıp isyan çıkardılar.
İsyanı önlemek isteyen Öğretmen Asteğmen Kubilay, isyancılar tarafından şehit edildi. Bu üzücü olay üzerine hükümet duruma el koydu. Menemen’e askeri birlik sevk edildi.İsyancılar daha sonra askeri mahkemede yargılanıp cezalandırıldı. Bu olay yurtta büyük üzüntü yarattı.Yurdun pek çok yerinde olayı kınayan mitingler düzenlendi.Uyarı: Şeyh Sait İsyanı, İzmir Suikastı ve Kubilay Olayı ülkemizde henüz çok partili hayata geçiş için uygun bir ortam olmadığı ve inkılapların halka daha iyi anlatılması gerekliliğini ortaya koymuştur. Ayrıca rejimi yıkmaya yönelik olma özelliği taşımaktadır.
İtalya’nın Saldırgan Politikalarıİtalya’nın Doğu Akdeniz’deki tehlikesine karşı komşu ve dost ülkelerle iş birliği yapılarak sınırlarımız ve milli güvenliğimiz korunmaya çalışılmıştır.
Günümüzdeki TehlikelerBu tehlikelerden en önemlisi de 15 Temmuz 2016 yılında meydana gelen FETÖ terör örgütünün ülkemizi yıkmaya yönelik hain darbe girişimidir. Aziz milletimizin kahramanca direnişi bu hain darbe girişimini bertaraf etmiştir.Ayrıca yıllardır ülkemizin başına bela olan hain PKK terör örgütü ve son dönmelerde Suriye’nin kuzeyinde ortaya çıkan YPG terör örgütü yine ülkemiz ve milletimiz için tehdit unsuru olmaktadır.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 56
ÜNİTE İLE İLGİLİ NOTLAR ÜNİTE İLE İLGİLİ NOTLAR
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 57
6. ÜNİTE ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ
POLİTİKASI Atatürk Dönemi Türk Dış Politikasının Temel
İlkeleri ve Amaçları Dış Politika: Bir devletin amaçlarına ulaşmak için
uluslararası alanda izlediği yola dış politika denir.
Atatürk Dönemi Dış Politikasının Temel İlkeleri
Bağımsızlık: Tam bağımsızlıktan ödün verilmemesi. Kapitülasyonların kaldırılması gibi.
Akılcılık: Değişen şartları ve yararı dikkate almak. Uzun yıllar savaştığımız Rusya ile Milli Mücadele Döneminde birlikte hareket etme.
Mütekabiliyet: Devletlerarası eşitliğe önem verilmesi.
Gerçekçilik: Hayalci ve maceracı olmamak. Barışçılık: Barışın esas alınması. Hukuka Bağlılık: Dış siyasetimizde başka bir
devletin hukukuna saldırı yoktur. Milli Menfaatleri Esas Alma: Hatay’ın
anavatana katılması için çaba sarf edilmesi. Türk ve Dünya Kamuoyunu Dikkate Alma: II.
Dünya Savaşı tehlikesi karşısında boğazların durumunu gündeme getirilmesi.
Atatürk Dönemi Dış Politikasının AmaçlarıTam bağımsızlık, barışın korunması, Türkiye Cumhuriyeti’nin milli ve çağdaş bir devlet haline getirilmesi.Unutma: Lozan barış Antlaşması ile çözüme kavuşturulamayan konular da Atatürk Dönemi Türk dış politikasının temel hedeflerini oluşturmuştur.
Atatürk Dönemi Türk Dış Politikasında Yaşanan GelişmelerAtatürk Dönemi Türk dış politikasındaki temel esaslar; bağımsızlık, barışçılık, gerçekçilik ve akılcılıktır.Osmanlı Devleti’nde kalma birçok sorunu çözen Lozan Barış Antlaşması, Atatürk dönemi Türk dış politikasının ilkelerini belirleyen temel belge olmuştur.Cumhuriyet’in ilanından sonra Türkiye’nin dış politikasındaki başlıca amacı Lozan’da elde edilen
kazanımları korumak ve orada çözülemeyen sorunları çözüme kavuşturmaktır.
Yabancı Okullar Sorunu Ülkemizdeki yabancı okullar zararlı faaliyetleri
nedeniyle Lozan Barış Görüşmelerinde gündeme getirilmiş ve bu okulların Türk hukuk kurallarına uymak şartıyla eğitim çalışmalarını sürdürebilmeleri kararı alınmıştı.
Türkiye, daha sonra yayımladığı bir genelge ile bu okulların çalışma koşullarını milli menfaatlere uygun olarak yeniden düzenledi.
Bu genelgeye göre; Türk Dili ve Edebiyatı, Milli Tarih ve Milli Coğrafya
derslerinin Türk öğretmenler tarafından Türkçe okutulması.
Bu okulların Türk müfettişler tarafından denetlenmesi kararlaştırılmıştır.
Başta Fransa olmak üzere yabancı devletler bu duruma itiraz etse de Türkiye konunun iç işleriyle ilgili bir mesele olduğunu ilgili devletlere bildirerek genelgeye uymayan okulları kapatmıştır.
Musul Sorunu İngiltere, Lozan Barış Görüşmelerinde zengin petrol
kaynaklarına sahip olması nedeniyle Musul’u Türkiye’ye bırakmak istemedi.
Lozan’dan sonra iki devlet sorunu çözmek için 1924’te İstanbul’da toplandı ancak görüşmeler sonuçsuz kaldı. Türkiye halk oylaması istedi ancak İngiltere buna yanaşmadı.
Konu daha sonra Milletler Cemiyetine taşındı Türkiye’nin üye olmadığı cemiyet İngiltere lehine karar verdi.
Bu esnada Türkiye Musul için askeri hazırlık yaparken içerde Şeyh Sait İsyanı çıktı İngiltere alttan destek vermiştir bu isyana.
Bu isyanı bastırmada güçlük yaşayan Türkiye’nin Musul konusunda eli zayıflamıştır.
5 Haziran 1926’da iki ülke arasında imzalanan Ankara Antlaşması ile Musul’un İngiliz mandasındaki Irak’a ait olduğu kabul edildi.
Antlaşma ile Musul, Kerkük, Süleymaniye kentleri kaybedildi.
Bunun karşılığında Irak petrol gelirlerinin % 10’u 25 yıl süreyle Türkiye’ye ödenecekti.
Ancak Türkiye yaşanan ekonomik krizin etkisi ile 500 bin İngiliz Sterlini karşılığında bu hakkından vazgeçti.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 58
Uyarı: Musul’un kaybedilmesi Misak-ı Milli’ye aykırıdır. Batum ve Hatay gibi.
Dış Borçlar SorunuLozan Barış Antlaşması’na göre Osmanlı Devleti’nin borçları, Osmanlı topraklarında kurulan devletlerarasında paylaşılacaktı.Osmanlı Devleti’nden en çok alacaklı devlet olan Fransa ile görüşmeler, 1928 yılında yapılan ödeme planıyla sonuçlandı.Türkiye ilk ödemeyi zamanında yaptı. Ancak 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı, Türk ekonomisini olumsuz yönde etkiledi ve ödeme planında sorunlar yaşanmaya başladı.Fransa ile yeniden görüşmeler yapılarak borçlar yeniden taksitlendirildi ve borçların Türk Lirası üzerinden ödenmesi kararlaştırıldı.Türkiye son borç taksitini 1954 yılında ödeyerek ekonomik bir yükten kurtulmuştur.
Yunanistan İle Nüfus Mübadelesi (Değişimi) (1930)
Mübadiller Türkiye’ye gelmek için Gülcemal gemisine binerken (1924)
Lozan Barış Antlaşması’na göre Yunanistan’daki Türkler ile Türkiye’deki Rumlar yer değiştirecekti. Bozcaada ve Gökçeada’daki Rumlar ile Batı Trakya’daki Türkler bu değişimin dışında tutulacaktı.Türkiye bu amaçla Mübadele ve İskân Bakanlığı kurarak çalışmalara başladı. Ancak, Mondros
Ateşkes Anlaşması sonrasında İstanbul’a yerleşen Rumların yerleşik “Etabli” kalmasını istedi. Mübadele Komisyonu’nun çözemediği sorun, Milletler Cemiyeti’ne sevk edildi. Sorun orada da çözülemedi.Savaş ihtimali dahi gündeme getiren durum Yunan Başbakanı Venizelos’un 1930’da Türkiye’ye yaptığı ziyaret ilişkileri geliştirmesi sonucu iki ülke arasında “Ankara (Ahali) Antlaşması“ imzalanarak sorun çözüldü.Buna göre İstanbul’da yaşayan bütün Rumlar mübadele dışında tutuldu.Uyarı: Yunanistan ile dostane ilişkiler, 1954’te ortaya çıkan Kıbrıs Sorunu’na kadar devam etmiştir.
Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne Girmesi (18 Temmuz 1932)10 Ocak 1920’de devletlerarası sorunların barışçıl yollarla çözümü için kurulan Milletler Cemiyeti’ne üye olma konusunda Türkiye istekli değildi. Çünkü Cemiyet İngiltere ve Fransa’nın sömürgeci politikalarına hizmet ediyordu.Milletler Cemiyeti’ne SSCB ve ABD gibi iki büyük devletin üye olmaması İngiltere ve Fransa’nın işini kolaylaştırmıştır.Türkiye üye olmamakla beraber çeşitli konularda Cemiyetin yetkilerini kabul etti.1929 yılında savaşın ulusal politika aracı olarak kullanılmasını yasaklayan “Kellog- Briand Paktı”na katıldı.Almanya ve İtalya’nın saldırgan politikaları, Türkiye’nin önemini açıkça ortaya koyuyordu. İspanya’nın daveti özellikle Yunanistan’ın desteği ile Türkiye, Milletler Cemiyeti’ne davet edilmiş ve ardından 1932 yılında üye olarak kabul edilmiştir.Uyarı: Milletler Cemiyeti’nin, başvurma zorunluluğunu uygulamaktan ilk kez vazgeçip Türkiye’ye üyelik davetinde bulunması, kalıcıbir dünya barışının sağlanması için, Türkiye’nin desteğinin önemli olduğunu göstermektedir.
Bozkurt- Lotus Olayı2 Ağustos 1926 tarihinde Türk vapuru Bozkurt ile Lotus adındaki Fransız vapurunun Ege denizindeki Midilli açılarında çarpışarak batması ve 8 Türk vatandaşının hayatını kaybetmesi sonucu Bozkurt’un kaptanı ile beraber Fransız gemisinin nöbetçi kaptanı Demons’un İstanbul’da Türkiye tarafından tutuklanması ile başlayan uluslararası bir davadır.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 59
Bu davada Türkiye’yi Mahmut Esat savunmuş ve davayı Türkiye kazanmıştır. Uyarı: Türkiye’nin uluslararası alanda kazandığı ilk davadır.
Atatürk Dönemi’nde Milletler Cemiyeti’nde Görüşülen Konular Irak Sınırı (Musul) Nüfus Mübadelesi Bozkurt Lotus Olayı Boğazlar Sorunu Suriye Sınırı (Hatay)
Balkan Antantı (9 Şubat 1934)Almanya ve İtalya’nın yayılmacı politikaları, Bulgaristan’ın sınırlarını yeniden düzenleme eğilimleri Balkanlar’da barışı tehdit ediyordu. Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya (TaYYaR) bu tehditlere karşılık sınırlarını güvenceye almak için 9 Şubat 1934’te bir savunma antlaşması olan Balkan Antantı’nı imzaladı. Bu birlik, İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasından sonra antlaşmaya imza atan ülkelerin Alman işgaline uğramasından dolayı işlevsiz kaldı.
Monreux (Montrö) Boğazlar Sözleşmesi (1936)Lozan Barış Konferansı’nda boğazların yönetimi başkanının Türk olduğu uluslararası bir komisyona bırakıldı. Boğazların iki yakasında on beş kilometrelik alan silahsızlandırıldı. Bu durum Türkiye’nin egemenlik haklarını zedeliyordu.1930’larda Avrupa’da bir silahlanma yarışı başladı. Aynı dönemde Almanya, İtalya ve Japonya’nın yayılmacı politikaları ve işgalleri, Boğazlar açısından bir tehdit oluşturuyordu.Bu gelişmeler üzerine Türkiye üye devletlere bir nota vererek Boğazlar’ın durumunu yeniden düzenlemek için konferans teklif edildi.İsviçre’nin Monreux kentinde toplanan konferans, 20 Temmuz 1936’da Montreux Boğazlar Sözleşmesi’ni imzaladı. Sözleşmeye göre;
Boğazlar Komisyonu kalktı, komisyonun görev ve yetkileri Türkiye’ye verildi.
Türkiye’nin Boğazlar ’da istediği kadar asker bulundurması kabul edildi.
Herhangi bir savaş anında Türkiye tarafsız ise savaşan devletlerin gemileri boğazlardan geçemeyecek.
Barış zamanında sivil gemiler ve ticaret gemileri serbestçe geçebilecek.
Türkiye savaşa girerse veya kendisini savaş tehlikesi karşısında görürse Boğazları istediği gibi açıp kapatabilecek.
Sadabat Paktı (8 Temmuz 1937)İtalya’nın Habeşistan’ı işgal etmesi, Orta Doğu’ya yayılmacı bir siyaset izlemesi, Almanya’nın Orta Doğu’da etkinliğini artırma çabaları karşısında Türkiye bölgedeki ülkelere öncülük yaptı. 8 Temmuz 1937’de Tahran’daki Sadabat Sarayı’nda Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında Sadabat Paktı adı verilen bir dostluk antlaşması imzalandı.
Buna göre taraflar; Birbirlerinin iç işlerine karışmamayı Ortak sınırlarına saygı göstermeyi Taraf ülkelere saldırma amacını taşıyan girişimlere
katılmamayı taahhüt ederek dostluk ilişkilerini devam ettirmeyi kararlaştırdılar.
Sözleşmeyi imzalayan ülkeler; Türkiye, İngiltere, Fransa, SSCB, İtalya(2 yıl sonra),
Japonya, Yunanistan, Romanya, Portekiz, Bulgaristan ve Yugoslavya arasında imzalanmıştır.
Hatay’ın Türkiye’ye KatılmasıMondros Ateşkes Anlaşması’ndan sonra Hatay Fransızlar tarafından işgal edilmişti. Sakarya Savaşı sonrası Fransa ile imzalanan Ankara Antlaşmasına göre; Hatay Fransız mandası olan Suriye’ye bırakıldı.Lozan Antlaşması’nda Ankara Antlaşması’nın hükümleri aynen kabul edildi.
Atatürk ve Hatay SorunuAtatürk Hatay’ın topraklarımız dışında kalmasını içine hiç sindirememişti. Bu durumu, “Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde bırakılamaz.” Sözleriyle ifade etmiştir.Atatürk Hatay’ın bağımsızlığı ve Türkiye’ye katılması için büyük çaba sarf etmiştir. O hayatın son aylarında sağlığını bile hiçe sayarak tüm çabasını bu sorunun çözümüne ayırmıştır.
Hatay’ın Türkiye’ye Katılma Süreci; 1936 yılında Fransa Suriye’den çekilme kararı aldı. 1937 yılında Türkiye Hatay için Milletler
Cemiyeti’ne başvurdu. Cemiyet bölgeyi araştırması için “Sandler” i görevlendirdi.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 60
Sandler yayımladığı raporunda Hatay ve çevresinde çoğunluğu Türklerin oluşturduğunu onayladı.
1938 yılında Fransa ile yapılan antlaşma ile “Hatay Bağımsız Cumhuriyeti” kuruldu.
Hatay Cumhuriyeti Bayrağı
Bu devletin ilk ve son Cumhurbaşkanı “Tayfur Sökmen” olurken ilk Başbakan ise “Abdurrahman Melek” olmuştur.
1939 yılında Hatay Meclisi’nin aldığı kararla Hatay Türkiye’ye katıldı.Uyarı: Atatürk, Hatay’ın anavatana katılmasını görememiştir. Ancak bu neticenin alınmasında onun yaptığı çalışmalar ile bu uğurda gösterdiği özveri oldukça etkili olmuştur.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 61
7. ÜNİTE ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ VE
SONRASI Atatürk Son Yolculuğunda
İstanbul halkı Atası’nı uğurlarken (1938)
Atatürk’ün sağlığı, 1937 yılından itibaren bozulmaya başladı. Karaciğerindeki rahatsızlığın teşhis edilmesine rağmen o yoğun bir tempoyla devletin iç ve dışişleriyle yakından ilgilenmeye devam etti.Atatürk, doktorların kesin olarak dinlenmesi gerektiği önerilerine rağmen “Bu benim şahsi davam” dediği Hatay Sorunu’nu çözmek için 20 Mayıs 1938’de Mersin’e, 24 Mayıs 1938’de ise Adana’ya gitmiştir. Hastalığının giderek artması üzerine Dolmabahçe Sarayı’na dönmüştür.8 Kasım 1938’de rahatsızlığı iyice artan Mustafa Kemal Atatürk 10 Kasım 1938 günü sabah saat 09.05’te hayata gözlerini yumdu.Atatürk’ün naaşı önce geçici olarak 21 Kasım 1938’de Etnografya Müzesine götürülerek katafalka konulmuş.10 Kasım 1953’te ise Anıtkabir’e nakledilmiştir.
Atatürk’ün Vasiyetnamesi Nukut ve hisse senetleri, şimdiki gibi, İş Bankası
tarafından nemalandırılacaktır. Her seneki nemadan, bana nispetleri şerefi mahfuz
kaldıkça yaşadıkları müddetçe Makbule’ye ayda bin, Afet’e sekizyüz, Sabiha Gökçen’e altıyüz, ülkü’ye ikiyüz lira ve Rukiye ile Nebile’ye şimdiki yüzer lira verilecektir.
Makbule’nin yaşadığı müddetçe Çankaya’da oturduğu ev de emrinde kalacaktır.
İsmet İnönü’nün çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır.
Her sene nemadan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk tarih ve Dil Kurumlarına tahsis edilecektir. 5 Eylül 1938
Mustafa Kemal Atatürk
Uyarı: Anıtkabir’in yapımına Rasattepe’nin kamulaştırılmasıyla başlandı. Ardından da 1 Mart 1941’de uluslararası bir mimari proje yarışması açıldı. 49 eserin katıldığı bu yarışmayı Ordinaryüs Prof. Emin Onat ile Yüksek Mimar Doçent Orhan Arda’nın hazırladığı proje kazandı.
Yerel ve Yabancı Basında Atatürk’ün Ölümü
11 Kasım 1938’de Atatürk’ün ölümü ile ilgili çıkan bazı gazete haberleri
Atatürk’ün vefatından sonra yerel ve yabancı basında onu öven yazılar yazılması ve yabancı devlet başkanlarının Atatürk ile ilgili açıklamalar yapması onun evrensel değerlere sahip olduğunun kanıtıdır.
Yerel Basın Yabancı basın Kurtarıcısını ve en büyük
evladını kaybetti.
Türk milleti sen sağ ol.
Bütün memleket matem içinde.
Bu gibi dehalar ancak görünüşte ölürler.Çünkü gerçekte ulusların anlayışlarında derin ve silinmez izler bırakan eserleriyle daima yaşarlar.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 62
Uyarı: Atatürk’ün vefatından sonra İsmet İnönü ülkemizin ikinci cumhurbaşkanı seçilmiştir.
En Büyük EserAtatürk’ün Türk milletine bıraktığı serlere kurduğu Türkiye Cumhuriyeti, açtığı kurum ve kuruluşlar ile yazılı eserleri örnek verilebilir.
Kurduğu Türkiye CumhuriyetiAtatürk’ün en büyük eseri kendisinin de vurguladığı gibi kurduğu “Türkiye Cumhuriyeti’dir”
Açtığı Bazı Kurum ve KuruluşlarTBMM, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Ankara Hukuk Mektebi, Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi vb.
Bazı Yazılı Eserleri
Geometri Kılavuzu
Nutuk (Yazılı eserler içinde en önemlisidir.)Geometri (44 sayfa)Cumalı OrdugâhıVatandaş İçin Medeni BilgilerTaktik ve Tatbikat SeyahatiZabit ve Kumandan İle HasbihalArıburnu Muharebeleri RaporuAnafartalar Muhaberatına Ait TarihçeBölüğün Muharebe Eğitimi (Almnc. Çev.)Takımın Muharebe Eğitimi (Almnc. Çev.)Taktik Meselesinin Çözümü ve Emirlerin Yazılmasına İlişkin Öğütler
İkinci Dünya Savaşı (1939- 1945) Savaşın Nedenleri Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra imzalanan barış
antlaşmalarının devletlerarasında kalıcı barışı sağlayamaması.
Milletler Cemiyeti’nin uluslararası sorunların çözümünde yetersiz kalması.
Almanya, İtalya ve Japonya’nın yayılmacı politika izlemeleri.
Savaştaki BloklarMihver Devletler Müttefik Devletler AlmanyaİtalyaJaponya
İngiltereFransaSSCBABD
Savaşın Başlaması ve Gelişimi
Savaşın başladığına dair gazete haberi (2 Eylül 1939)
Almanya’nın Polonya topraklarına girmesiyle birlikte II. Dünya Savaşı başlamıştır. Türkiye coğrafi konumu nedeniyle hem Müttefik hem de Mihver Devletler tarafından kendi yanlarında savaşa sokulmak istendi ancak Türkiye bağımsız kalma politikasından ödün vermedi.
Toplama kampındaki Yahudiler
Savaşın başında başarılı olan Mihver Devletler, 1943 yılından itibaren başarısız olmaya başladı.1944’ün sonlarına gelindiğinde İtalya savaştan çekilmiş. Müttefiklerin savaşı kazanacağı belli olmuştu. Aynı yıl içerisinde Türkiye Müttefiklerle ilişkilerini canlandırmaya çalıştı. Almanya’ya yaptığı ihracatı durdurdu ve Alman gemilerinin Boğazlar’dan geçişini yasakladı. Türkiye San Francisco Konferansı’na kaztılmak ve Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın kurucu üyeleri arasında yer alabilmek için 23 Şubat 1945’te Almanya ve Japonya’ya savaş ilan etti. Bu ilan sadece sembolik bir hareketti. ABD’nin 6 ve 9 Ağustos 1945’te Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine atom bombası atması ile savaşın seyri değişmiş, Müttefik Devletler savaşı kazanmıştır.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 63
Hiroşima’ya atılan bomba: “Küçük Oğlan”
II. Dünya Savaşı’nın Sonuçları Savaş süresince yaklaşık 60 milyon insan hayatını
kaybetti. Savaşı demokrasi ile yönetilen Müttefik Devletleri’n
kazanması dünyada demokrasinin gelişimini hızlandırdı.
Uluslararası barışı ve güvenliği korumak amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) kuruldu.
Dünya siyaseti ABD ve SSCB önderliğinde iki ayrı gruba ayrıldı. Soğuk Savaş Dönemi başladı.
Almanya, Doğu ve Batı Almanya olarak ikiye ayrıldı. Atom bombasının kullanılması ile nükleer silahların
yıkıcı etkisi ilk kez ortaya çıktı. Almanya, İtalya ve Japonya’da totaliter rejimler
yıkıldı yerlerine demokratik yönetimler almaya başladı.
İkinci Dünya Savaşı’nın Türkiye’ye Etkileri İstanbul başta olmak üzere belli yerlerde gece
23.00’ten sonra sokağa çıkma yasağı uygulandı. Birçok şehirde gece saldırılarına karşı karartma
uygulandı. Bir milyona yakın erkek, savaşa girme ihtimaline
karşı askere alındı. Savaş nedeniyle haksız kazanç elde edenlerden
Varlık Vergisi alındı. İnsan sağlığını korumak adına tifo, kolera gibi
hastalıkları önlemek için tedbirler alındı. Basın yasasında değişiklikler yapılarak milli
duyguları incitecek radyo yayınları yasaklandı. İstanbul’da özel otomobillerle trafiğe çıkmak
yasaklandı. Boğazların güvenliğini sağlamak için Boğazlara
yakın olan çevre illerde sıkıyönetim ilan edildi. Gazetelerin sayfa sayıları sınırlandırıldı.
Milli Korunma Kanunu çıkarıldı. Ekmek yapımında sadece buğday kullanılacak ayrıca pasta ve benzeri unlu gıdaların yapımı da yasaklandı.
Ekmek karne ile dağıtıldı. Varlık Vergisi’ni ödemeyenler Erzurum Aşkale
İstasyonu’na çalışma kamplarına gönderildi.Nüfusun dinamik ve üretici kısmını oluşturan erkek nüfusun askere alınması tarım ve sanayide iş gücü kaybı anlamına geliyordu.Bu durum, tarım sanayi üretimini olumsuz etkiledi. Ayrıca, erkek nüfusun büyük oranda silah altında olması, evlilik ve doğum oranlarını azalttı; nüfus artış hızı düştü.
Bütçe Giderleri İçinde Savunma HarcamalarıYıllar Oran (%)1938 30.311939 43.321940 53.241941 55.441942 54.421943 52.521944 51.121945 40.881946 35.35(Yeşil, 2001:31)
Dış Ticaret Hacmi(Milyon TL)
Yıl İHARACAT İTHALAT1938 144,9 149,81939 127,3 118,21940 111,4 68,91941 123,8 74,8
Buğday üretimi 1939’da 4,2 milyon ton iken 1945’te 2,2 milyon tona düşmüştür.
(Yeşil, 2001:31)
Altın Fiyatları Değişim Tablosu1938 1.0771942 2.3411945 3.784
Bütçeden Milli Savunmaya Ayrılan Ödenek1938 30,311941 55,441945 40,88
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 64
Çeşitli Tüketim Malları Fiyat Değişim TablosuÜrün Adı 1938 1942Buğday 4,62 13,5Pirinç 20 40Sade yağ 55,5 95Urfa yağı 104 165Et (canlı) 18,6 31Pamuk 42 70Çimento 1.920 2.070
Türkiye’de Çok Partili Hayata GeçişII. Dünya Savaşı sonrasında bütün dünyada demokratik yönetimlerin önemi ve gereği daha iyi anlaşılmıştı.Türkiye’nin de temel hak ve özgürlükler konusunda ilerleme sağlaması ve çok partili siyasal hayatı benimsemesi gerekiyordu.
Türkiye’de Çok Partili Siyasi Hayata Geçişi Hızlandıran Gelişmeler
İkinci Dünya Savaşı’nı demokrasi ile yönetilen ülkelerin kazanması.
Türkiye’nin Birleşmiş Milletlere üye olması. Tek parti yönetimine yönelik hoşnutsuzluğun
artması. Basında çok partili hayata geçiş yanlısı haberlerin
çoğalması. Savaş koşulları nedeniyle savunma
harcamalarındaki artış, bazı temel ihtiyaç mallarının yokluğu ve hayat pahalılığı, özellikle dar gelirli vatandaşları olumsuz etkilemesi.
Milli Kalkınma Partisi (1945)
Nuri Demirağ Milli Kalkınma Partisi Kurucusu ve uçak fabrikası (19545)
Nuri Demirağ öncülüğünde çok partili hayata geçiş döneminin ilk siyasal partisi olan “Milli Kalkınma Partisi” 18 Temmuz 1945’te kurulmuştur. Böylece Cumhuriyet tarihinde yeni bir muhalefet partisi kurulmuş oldu.
Demokrat Parti (1946)
Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan isimli milletvekilleri daha fazla demokrasi talep eden ve tarihimize Dörtlü Takrir olarak geçen bir önerge verdi. Aynı milletvekilleri daha sonra Cumhuriyet Halk Partisi’nden ayrılarak 7 Ocak 1946’da Demokrat Parti’yi kurdu. 1946’da Demokrat Parti’den başka on üç parti daha kurulmuştur.1946’da yapılan Cumhuriyet tarihinin ilk çok partili, açık oy gizli sayımlı, seçimini Cumhuriyet Halk Partisi kazandı. Bu seçim tarihe “Şaibeli Seçim” olarak geçmiştir. 1950’de yapılan genel seçimleri ise Demokrat Parti kazanmıştır. TBMM’de farklı düşüncelerin temsil edilmesi sağlandı. Böylece demokrasinin en önemli unsurlarından biri olan çok partili hayat sağlıklı bir şekilde işlemeye başladı.1954 ve 1957 seçimlerini de kazanan Demokrat Parti, 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesine kadar kesintisiz 10 yıl boyunca ülkeyi yönetti.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 65
ÜNİTE İLE İLGİLİ NOTLAR ÜNİTE İLE İLGİLİ NOTLAR
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğ[email protected] Sayfa 66