I
II. INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON INTEGRITY OF TRADITION AND KNOWLEDGE
IN SOCIAL SCIENCE
İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi
11-12 Temmuz 2019
July 11-12 2019
İstanbul
Editörler Prof. Dr. Mehmet BULUT, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Aydın KUDAT, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
الثاني الدولي المؤتمر الاجتماعية لومالع في والتجربة المعرفي للتكامل
II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLERDE GELENEK
VE BİLGİ BÜTÜNLÜĞÜ SEMPOZYUMU BİLDİRİ KİTABI
Prof. Dr. Fuat Sezgin’in Aziz Hatırasına
190
EMEVİLER DÖNEMİNİN ŞİDDET MERKEZLİ OKUNMASININ TARİHSEL
TEMELLERİ
Mehmet ÇAKIRTAŞ1
ÖZET
Emeviler Dönemi, geleneğimizde daha çok olumsuzluklarla birlikte anılmıştır. Özellike
Kerbela hadisesi, doksan yıllık Emevi tarihini adeta esir almıştır. Kerbala’da Hz.
Peygmaber’in torunu Hz. Hüseyin’in şehit edilmiş olması, bu algının ana sebeplerinden biridir.
Emevi Tarihine yönelik bu yaklaşım doğrusu Kerbela olayının Müslümanları tarih boyunca
kapanmayan bir yara ile karşı karşıya bırakmasıyla izah edilebilir. Halbuki Emevi tarihinde İkinci
Halife Yezid zamanında gerçekleşen bu hadise, tarihi olarak Emeviler Döneminin sadece bir
parçasını teşkil etmektedir. Oysa bu dönemde İslam Tarihinin sonraki dönemlerine çok olumlu etkiler
yapan çok kıymetli gelişmeler de olmuştur. Özellikle Ömer b. Abdülaziz dönemi bu yönüyle temayüz
etmiştir.
Emeviler Dönemi, genelde siyasi olarak çalkantılı dönemlere sahne olmuştur. Bu döneme odaklanan
tarih yazıcılığı ve tarih okumaları, dönemi tamamen bu hadiseler ışığında anlamaya çalışmış ve bir
yönüyle yerel bakış açısının handikaplarını tarih okumalarına mahkum etmiştir.
Bu bildiride Muaviye b. Ebû Süyfan döneminden başlayarak Emeviler döneminin tarihimize olumlu
katkıları bütüncül bir yaklaşımla ele alınmaya çalışılacaktır. Bu yaklaşım asla bu dönemin acılarını
gölgelemek gibi bir hedefe sahip değildir.
Anahtar Kelimeler: Emeviler, Şiddet, İsyan, Hariciler, Şiiler
1 Dr.
191
GİRİŞ
Hz. Osman Döneminin ikinci yarısından itibaren siyasi olarak sarsılmaya başlayan İslam toplumu,
yaklaşık on yıl boyunca derin bir krize girmiştir. Hz. Ali’nin şehadeti sonrası rekabet zemininin
kaybolması ve Hz. Hasan’ın liderlik talebinden feragati ile Muaviye b. Ebi Süfyan iktidara gelmiş
böylece İslam dünyasında nispeten bir sükunet hasıl olmuştur. Birlik yılı adı verilen bu süreç
Muaviye’den sonra kriz döneminden beslenen reflekslerle Emevî tarihi boyunca istikrarını
koruyamamıştır. Bunda hiç şüphesiz Emevî iktidarının siyasi ve ekonomik hatalarının da payı vardır.
Emevîler denildiğinde gerek tarihçilerin gerekse toplumsal algının tahayyülünde olumsuz bir imaj
olduğu bir vakıadır. İslam tarihinin en büyük krizine ev sahipliği yapan Emevîlerin bu hadiselerin
gölgesinde kaldığı söylenebilir. Özellikle Hz. Peygamber’in torunu Hz. Hüseyin’in şehid edilmesi,
sadece bu hadisenin sorumlularını değil bütün bir dönemi mahkûm edecek kadar büyük bir cürmün
ortaya çıkmasına neden olmuştur. Akabinde gelişen ve devam eden olaylar, bu algıyı pekiştirmekten
öteye gitmemiştir.
Emevîler döneminin olumsuz bir şiddet imajı ile anılmasının tarihi köklerini araştırmak, bunları
tespit etmek aynı zamanda diğer hadiselerden tefrikini de mümkün kılacak, böylece bu dönemin
tarihe ve topluma sirayet eden olumlu yönlerini de görmemizi mümkün kılacaktır.
EMEVİLERİN ŞİDDETLE ANILMASININ NEDENLERİ
Emevî Devletinin, Sıffın sonrası gelişen Hakem olayı ve bu olayda ortaya konan kurnazlık akabinde
Hz. Ali’nin şehid edilmesiyle oluşan rekabetsiz ortamda iktidara gelmesi, onların meşruiyetini
sorgulanır hale getirmiştir.2 Her ne kadar birlik yılı şeklinde kaynaklara yansıyan bir değerlendirme
mevcut ise de siyaseten birliğin bu dönem boyunca tam olarak sağlanabildiğini söylemek istisna
yıllar hariç olmak üzere mümkün değildir. Takip eden yıllar boyunca siyasi erki temsil edenlerin bu
meşruiyeti daha da sorgulayacak icraatlara imza atmaları ve bu icraatlara karşı konan refleksler,
Emevî Döneminin bir bütün halinde olumsuz bir şiddet hareketleri dönemi olarak anılmasına neden
olmuştur. Şüphesiz bu konunun detaylarına inildiğinde muhtelif nedenlerle karşılaşmak mümkündür.
Bu nedenleri, siyasi, sosyal ve dini olarak tasnif etmek mümkündür.
1. Siyasi Nedenler
2 Ali Hatalmış, Emevî Halifelerinden Kaynaklı Ayrışmalara Karşı Ömer b. Abdülaziz’in İslam Toplumunu Yeniden İnşa
Çabası, Mukaddime, 2017, 8(2), 135-154.
192
Emevî Devletinin siyaseten meşru bir tarihsel arka plana sahip olamadan kurulmuş olması daha
başlangıçta bir muhalefet atmosferine maruz kalmasına neden olmuştu. Bunun sonucu olarak Emevî
tarihi boyunca önemli bir sorun olarak şiddet nitelikli isyanlardan kurtulmak mümkün olmamıştır.
Emevilere yönelik siyasi muhalefetin şiddete varan nitelikte ortaya çıkmasında iki önemli kanat
belirgin olmuştur. Bunlardan biri Hariciler diğeri ise Ali Taraftarlarıdır. Harici isyanları bağlamında
Kufe, Basra ve Musul-Cezire hattı merkez olmuştur. Kufe’de altı isyan meydana gelmiştir. Basra’da
ise onun üzerinde isyan olmuştur. Musul ve Cezire hattında ise yedi isyan meydana gelmiştir. Ali
taraftarlarınca gerçekleştirilen isyanlara gelince; bunlar iki kategoride incelenebilir. Birinci
kategoride Ali taraftarları etkin iken diğerinde Ali soyundan gelenlerin bizzat içinde olduğu
faaliyetler söz konusudur. Taraftar mahiyetindeki isyanlar dört tanedir. Bunlar içinde Tevvabün ve
Muhtar es-Sakafi hareketleri doğurduğu etki bakımından meşhur olmuştur. Ali soyundan gelenlerin
isyanı ise üç tanedir.3
Emeviler dönemi boyunca tezahür eden Harici ve Ali Taraftarlarının isyan gerekçeleri, siyaseten
hilafet vazifesinin Emevilerin elinde bulunmasının meşru zeminine dair tereddütlerden ve bu
tereddütlere olan muhalefetten beslenmekteydi. Bu durum özellikle Hz. Ali’ye muhabbet besleyen
ekollerin mensuplarınca tesis edilen yapıların da algısına sirayet etmiş ve bütünüyle bir Emevi tarihi
şiddetle özdeşleşmiştir.
Siyasi nedenler muvacehesinde değerlendirilmesi gereken bir başka husus ise bu uygulamalara
kaynaklık eden zihniyetle alakalıdır. Kabile zemininde bir siyaset anlayışı şüphesiz ki İslam öncesi
cahiliye kültüründen besleniyordu. Hilafetin Kureyşiliği, Hz. Osman’ın kanının talebi, hutbelerden
Hz. Ali aleyhine lanet okutulması bu bağlamda zikredilebilecek hususlardır. Bu tarz usullere karşı
gelenler ise sert bir şekilde cezalandırılıyorlardı. Hucr b. Adiy’in öldürülmesi böyle bir zemine
sahipti. Meşruiyet çabası içindeki Emeviler’in Allah’ın halifesi kavramını kullanmaları da bu
manada şayanı dikkattir.
Emeviler döneminin şiddetle ve olumsuz yönleriyle anılmasında kimi halifelerin özel hayatlarında
İslam’la bağdaşmayacak tavırlar içinde olmalarının payı büyüktür. Özellikle Yezid b. Muaviye bu
yönüyle dikkat çekmiştir. İslam toplumları nezdinde hiçbir zaman da itibar sahibi olamamıştır. Yine
Abdülmelik dönemi Mekke saldırısı, Yezid b. Abdülmelik dönemi kimi hadesileri bu hususa
kaynaklık etmiştir.
2. Sosyo-Ekonomik Nedenler
3 Krş. Mehmet Çakırtaş, Emeviler Dönemi Şiddet Hareketleri, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara 2007.
193
Sosyo-ekonomik olgular, Emeviler dönemi açısından önemli bir toplumsal ve siyasal değişim ayağı
konumundadır. Müslüman toplumun dışa açılması, dış dünyayı tanıması beraberinde seküler bir
gelişimin söz konusu olduğunu düşünmemize neden olacak tespitleri barındırmaktadır. Bizans ve
İran kültürlerinin İslam toplumunun yaşam ve hayat algısını değiştirip şekillenmesinde etkili
olduğunu söylemek bir dereceye kadar mümkündür. Doğaldır ki bu durum karşılıklı bir etkileşim
meydana getiriyordu. Bu durum hayata dair beklentilerin yükselmesine ve kanaatsizliğe neden
oluyordu. Kabile otoritesinden devlet otoritesine geçiş, göçebelikten yerleşik hayata evriliş geniş
ölçüde uyumsuzluk, güvensizlik oluşturabiliyordu. İlk ayaklanmalar ile bu durum arasında bir ilişki
kurmak mümkündür. Bu gelişmelerde göç unsurunu unutmamak gerekiyor. Asabiyet olgusu da buna
bağlı olarak mikro durumdan makro seviyeye geçiş yapıyordu.
Sosyal hayattaki krizi tırmandıran hususlardan biri de ekonomik olgulardı. Vergilerin artırılması,4
muhaliflerin maaşlarına yönelik kısıtlamalar bu meyanda zikredilmelidir. Hz. Ali taraftarlarının bu
anlamda tahsisatlarının kısıtlandığı bilinmektedir. 5 Bütün bunlara ek olarak iktidar yanlısı olan ve
yönetim ailesinden olan kişilerin mal varlıklarında gözle görülür ölçüde artışların olması özellikle
Medinelileri rahatsız etmeye başlamıştı.6 Bu ekonomik yaklaşımlar üretimin azalmasına ve enflasyonun
yükselmesine neden olmuştu. Piyasada fiyatlar artmış, insanlar geçimlerini sağlamakta zorluk çekmeye
başlamışlar, haklarını alamamışlar ve ellerindeki malları iktidar ailesi mensuplarına satmak zorunda
kalmışlardı. Bunun yanında savâfî (sahipsiz arazi)’den sorumlu olan İbn Mina’nın toprak gelirlerini
toplamak için gittiği Belharis b. Hazrec kabilesi mensupları, Kureyş ve Ensarla birlik olarak ödeme
yapmayı redetmişler,7 vali de bunu zor kullanarak tahsil etmek istemiş, fakat bir sonuç alamamıştı.
Nihayet bazı isyanların gelişmesinde ekonomik unsurların tetikleyici rol oynadığı görülmektedir.
Haricîlerden Şebib’in isyanının nedenlerinden biri de aynı şekilde bazı ekonomik uygulamalardan
duydukları rahatsızlık olmuştur. Bunu, Haccac’ın üzerlerine gönderdiği komutan Mutarrif b. Muğire ile
yaptığı konuşmalardan anlamak mümkündür. Mutarrif, insanları neye çağırdıklarını ve niçin
ayaklandıklarını sorduğunda; “Bizler Allah'ın Kitabı'na ve Rasûlü'nün sünnetine davet ediyoruz. Bizi
bunlardan intikam almaya iten şey, onların gelen ganimet gelirlerini kendilerine ayırmaları, Allah'ın
suçlar için koymuş olduğu cezaları uygulamamaları ve zorbalıkla davranmalarıdır”8diye cevap
vermişlerdir.
4 Aycan, Saltanata Giden Yolda Muâviye b. Ebi Süfyan, 170. 5 Aycan, “Emevî İktidarının Devamında Sakif Kabilesinin Rolü”, 127-128; Bozkurt, Nebi, “Hucr b. Adi”, DİA, XVIII,
s.277. 6 Yakubî, II, 164 7 Yakubî, II, 164 8 Taberî, V, 107; İbnu’l-Esîr, III, 125
194
3. Dini Nedenler
Emevîlerin, genel olarak şiddet ve olumsuz bir imajla anılmasında dini olguların da payının
olduğunu düşünmek gerekir. Bunun zihinlerdeki meşruiyet algısıyla alakalı olduğunu söylemek
mümkündür.9 Tahkim hadisesiyle gelişen olayların Hz. Ali’nin şehadetiyle sonlanması, Hz. Ali ve
etrafında olanları ayrıca genel olarak İslam toplumunu derinden sarsmıştır. Dolayısıyla gerek iktidara
yönelik eleştiriler gerekse isyanlar manevi olarak bu meşruiyetin sağlanamamış olduğundan destek
almış olma durumları yüksek bir ihtimaldir. Muaviye iktidara geldiğinde bunun toplumda bir
hoşnutsuzluk yarattığının farkındaydı. Bir konuşmasında bunu açık bir şekilde ifade etmişti. "Allah'a
yemin ederim ki, yönetimi elime aldığım zaman, iktidara geçmiş olmamdan hiç hoşlanmadınız. Bunu
bilmiyor değildim. Hatta bu hususta kalplerinizdeki kuruntuları da biliyorum. Fakat ben bu makamı
kılıcının kuvveti ile elde ettim. Devlet işlerini belki istediğiniz gibi yürütemem. Siz de yapabildiğim
kadarıyla yetininiz"10
Emevîler döneminin meşruiyetine halel getiren hususlardan biri de halifelerin toplum nezdinde
benimsenmeyen özel ve genel yaşantılarıydı. Dönem açısından henüz tecrübe edilmemiş refah ve
yüksek zenginlik tezahürü hayat tarzı, bir rahatsızlık meydana getirmek için yetiyordu. Muaviye’nin
artık korumalarla gezmesi, Bizans ve Sasani geleneklerinde olduğu gibi saraylarda ikamet etmeye
başlamaları toplum tarafından yadsınmıştır. Bunlar toplumda ileri geri konuşmalara neden olmuştur.
Zahidane geleneğin geçirdiği değişim kolay kabullenilmemiştir.11 Bundan dolayı çeşitli grupların,
Emevîlere karşı gösterdikleri muhalefet, çoğunlukla dini bir mücadele olarak gösterilmeye çalışılmıştır.
Bu mücadelede, Yezid b. Muâviye, Yezid b. Abdulmelik ve Velid b. Yezid’in gayr-ı ahlaki hareket
tarzları üzerinde özellikle durulmakta, Yezid b. Muâviye döneminde Medine’ye gösterilen saygısızlık,
Mekke’nin Abdulmelik orduları tarafından işgali ve Kâbe’nin yakılması onların dini duyarlılıktan uzak
olduklarına bağlanmaktadır. Emevî halifeleri bunların dışında, camilerde minberi halktan ayırmak için
maksureler ve mahfiller yapmış olmakla, Cuma hutbesini Hz. Peygamber ve ilk halifeler tarafından
tesbit edilen uygulamanın aksine, cemaat dağılır korkusuyla namazdan önceye almakla
suçlanmışlardır.12
İbnu’l-Esîr’in Ömer b. Sübeyne’den aktardığına göre, Yezid b. Muâviye halife olmadan önce hacca
9 lbn Abdirabbih, eJ.lkdü'l-Ferid, Kahire 1953, 293-297. 10 lbn Kesir, Bidadye, Vlll, 132. 11 Fazlurrahman, İslam, çev. Mehmed Dağ- Mehmet Aydın, Ankara 2004, s. 144. Emevî halifelerinin halk tarafından
tasvip edilmeyen yaşantıları ile ilgili bkz. İrfan Aycan, “İslam Toplumunda Eğlence Sektörünün Ortaya Çıkışı” AÜİFD,
XXXVIII, s.155-193 12 Vloten, Gerlof Van, Emevîler Devrinde Arab Hâkimiyeti, Şia ve Mesih Akideleri Üzerine Araştırmalar, çev. M.Said
Hatiboğlu, Ankara 1986, s.46
195
giderken uğradığı Medine’de içki sofrasına oturmuştur.13 Diğer kaynaklarımızda da onun devamlı
olarak içki içtiği belirtilmekte,14 hatta bu yüzden lakabının “Yezid el-Humûr” olduğunu söylemektedir.15
İbn Haldun, Hz. Hüseyin’in Kerbela’da katledilişi ile Yezid’in yaşantısı arasında ilişki kurarak şunları
söylemektedir; “Yezid’in fasıklığı herkes tarafından anlaşılıp ortaya çıkınca, Kûfe’deki Ehl-i Beyt
taraftarları Hz. Hüseyin’e haber göndererek Kûfe’ye gelmesini, (Yezid’e karşı) onu destekleyeceklerini
söylediler. Hz. Hüseyin de fasıklığından dolayı Yezid’e isyan edilmesi gerektiğine inanıyordu. Kişisel
ehliyeti ve toplumsal gücü ile buna güç yetirebileceğini zannetti. Kişisel ehliyeti konusundaki zannı
doğruydu fakat toplumsal gücü konusunda hata etmişti.”16 Bu ve benzeri örnekleri çoğaltmak
mümkündür.,
OLUMLU YÖNLERİYLE EMEVÎLER
İslam tarihinin en zorlu dönemlerinden biri Emeviler dönemidir. Özellikle İslam toplumunun
yaşadığı derin travmalardan sonra kurulmuş olması, zenginleşmeyle birlikte yerel kontrolden çıkan
bir toplum yapısının gelişmesi beraberinde bu döneme dair kapsamlı eleştirilerin gelişmesine neden
olmuştur.
Şüphesiz ki yaklaşık doksan yıllık Emevî tarihi sadece eleştirel yönlerinden ibaret değildi. İslam
tarihinin bu döneminin tarihe iz bırakacak derecede olumlu boyutları vardır. Hatta kimi tarihçiler
Emeviler dönemine dair bilgi kaynaklarımızın Abbasiler döneminde telif edilmesine bağlı olarak bir
karalama kampanyasından bahsederler ki bu hususta dikkatli olmak gerekmektedir.17
Emevilerin İslam toplumuna faydalarını üç ana başlık altında müzakere etmek mümkündür.
Fetihler
Bu dönemde İslam toplumu içinde sükunet kısmen sağlandıktan sonra, fetih hareketlerine yeniden
başlanması söz konusu olmuştur. Bu fetihler üç ayrı cepheye yöneliyordu. Suriye orduları Bizans
hâkimiyetindeki Anadolu ve Ermenistan, Irak orduları Horasan, Mâverâünnehir ve Sind, Mısır
orduları da Kuzey Afrika topraklarında savaştılar. Bu fetihler neticesinde özellikle Kuzey Afrikanın
fethi tamamlanmış oldu. Ardından Endülüs coğrafyası İslam topraklarına katıldı. Bu fetihlerin
13 İbnu’l-Esîr, II, 603 14 Belâzurî, Ensâb, V, 299; Mes’ûdî, III, 81 15 Hitti, I, 358 16 İbn Haldun, Mukaddime, I, 302 17 İrfan Aycan, “Cahız ve Emevî Dönemine Mutezili bir Yaklaşım”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c.35
s. 286.
196
devlete kattığı siyasi ve ekonomik güç, özelde Emevîleri genelde ise İslam’ı geniş bir coğrafyada söz
sahibi kılmıştır.18
Kurumsallaşma
Emeviler dönemi şüphesiz ki devlet kurumlarının oluşumu bakımından önemli basamaklardan birini
teşkil etmektedir. Özellikle bu süreç Muaviye ile başlamıştır. Devlet merkezinin teşkilatlandırılması,
protokol kurallarının geliştirilmesi ve güvenlik ve istihbarat sistemlerinin kurulması bu dönemde
başlamıştır. Haciblik sistemi bu yönüyle dile getirilmiştir. Yine berid sistemi hem istihbarat hem de
muhaberat açısından güçlendirilmiş ve yeni formlar kazandırılmış şekliyle Muaviye döneminde
geliştirilmiştir.19
Emeviler’in ikinci kurucusu olarak anılan Abdülmelik b. Mervan döneminde ise haraç divanlarının
Arapçaya tercüme edilmesi, para bastırılması gibi yenilikler İslam Toplumuna girmiştir. Fetihlerle
birlikte eş zamanlı olarak mimari kültür zenginleşmiş ve imar faaliyetleri artmıştır. Velid b.
Abdülmelik zamanı özellikle imar faaliyetleri bakımından temayüz etmiş ve Emeviler döneminin
altın çağı olarak tarihe geçmiştir.
Emeviler döneminde, devlet teşkilatından idari ve siyasi teşkilatlar zenginleştirildi. Askeri bir divan
kurularak iş ve işlemler daha sistematik hale getirilmiştir. Bu muvacehede adli teşkilatında yeni
formunu aldığı ifade edilebilir.
İlmi faaliyetler
Emeviler dönemindeki ilmi faaliyetler, İslam Tarihi açısından adeta bir inşa dönemi niteliğindedir.
Gerek müspet ilimler gerekse dini ilimler bu muvacehede değerlendirilebilir. Bunun merkezinde ise
tercüme faaliyetleri bulunmaktadır.20 Bilinenin aksine tercüme faaliyetleri Abbasiler döneminde değil
Emeviler döneminde başlamıştır. Hatta bu faaliyetler devletin kurucusu Muaviye b. Ebi Süfyan
zamanında başlamıştır.21 "Emeviler döneminin ilk yıllarından itibaren müslümanlar tıp ve kimya gibi
ilimlere ilgi duymuşlardır. Bir yandan devlet adamlarının yabancı ilim adamlarını saraya daveti,
diğer yandan müslümanların bu ilimleri öğrenme merakı ve gayr-ı müslim ilim adamlarının bu ilim
dallarına dair yazmış oldukları Süryanice, Yunanca hatta Kıptice eserleri Arapçaya çevirmeleriyle
18 Adnan Demircan, İslam Tarihi 1, Bilay Yayınları, İstanbul 2018, s. 202. 19 Demircan, s. 216. 20 İrfan Aycan, Emeviler Dönemi Kültür Hayatında Bazı Beşeri İlimlerin Tarihsel Gelişimi, Dini Araştırmalar, Ocak-
Nisan 2000, C. 2, s. 6. 21 Aycan, Emeviler Dönemi Kültür Hayatında Beşeri İlimler, s 216.
197
İslam dünyasında giderek hızlanacak olan bir bilimsel faaliyeti başlatmıştı"22 Halid b. Yezid buna
öncülük eden Emevî hanedan üyesidir. Halid, alternatif veliaht üye durumunda idi. Mervan b. Hakem
oğlu Abdülmelik’i tayin ettiği için bu hakkını kullanamamıştır. Bu dönemde müspet ilimler
anlamında ilgi duyulan ilim, Tıp ve Kimya idi. Özellikle fetihler dönemin tıp merkezlerinin ele
geçmesi İslam dünyasında bu alana olan ilgiyi de artırmıştır. Emevîler döneminde sarayda genelde
Cündişapur tıp merkezinde yetişen tabiplere yer verilmiştir. Muaviye'nin doktoru Ebu'l- Hakem, İbn
Asal, Haccac'ın doktoru Teyazuk ve Abdülmelik b. Ebcer bunlardandır. Emevîler döneminde
Cündişapur, yeni başlayan tercüme hareketinin merkezi olmuştur.23 Emeviler zamanında Mervan b.
el- Hakem'in emriyle Masercis, Alıron'un Kunnaş adlı eserini Arapçaya çevirmişti. Bu eserin tıp
sahasında Arapçaya tercüme edilen ilk eser olduğu söylenir. Bu eser otuz makaleden oluşur,
Masercis, bu esere iki makale daha ilave etmiştir.24
Muaviye pek çok sahada olduğu gibi tıp alanında da eserler yazılmasını istemiş, bunun üzerine İbn
Asal (46/666) Müfret ve Mürekkep İlaçlar ve Kuvvetleri isimli bir çalışma yapmış, bu çalışmasına
Yunancadan ve Süryaniceden pek çok eseri kaynak göstermiştir. Hatta Muaviye ondan bu eserlerden
birkaçını Arapçaya tercüme etmesini istemiştir.25 Irak valisi Haccac'ın doktoru Teyazuk'un da
Yunanca'dan tercümeleri vardır. Bu doktor, döneminde geliştirdiği Humma tedavi yöntemiyle şöhret
bulmuştur.26 Yine daha önceki sayfalarda belirtiğimiz gibi Mervan b. el-Hakem, Basralı Yahudi bir
tabib olan Masercis'ten tıp alanındaki eserlerden tercüme yapmasını istemiş, o da Yunanca'dan
tercüme yapmıştır.27 Muaviye'nin Kufe valisi Ziyad b. Ebihi'nin parmağı kangren olduğu zaman,
şehirdeki tabipler toplanmış ve cerrahi müdahaleye karar vermişlerdi. Bu da o esnada cerrahi
müdahalede bulunabilecek tabiplerin varlığına ve bu tıbbi tedavi yönteminin bilindiğine bir
işarettir.28
Emevî halifesi Velid b. Abdülmelik zamanında ilk hastane kurulmuştur. Bu konudaki en geniş bilgiyi
Makrizi verir ve onun bu hastaneye maaşlı doktorlar tayin ettiğini, cüzzam hastalarının ortalıkta
dolaşmamaları için onların hastanede toplanmasını emretmiş, bu hastalara ve amalara devlet
tarafından erzak tayini yapılmıştır.29 Yine bu dönemde bazı doktorların zehir ve dozları üzerinde
22 Bayraktar, Mehmet, İslam Felsefesine Giriş (T.D.V. Yay. Ankara, 1998. 23 S. Hüseyin Nasr, İslam ve İlim (Tre. İlham Kutluer, İstanbul, 1989), s.176. 24 Aycan, Emeviler Dönemi Kültür Hayatında Beşeri İlimler, 214. 25 Fazıl Halil İbrahim, 50. 26 İbn Ebi Usaybia, s.12. 27 İbn Nedim, Fihrist, s.88. 28 Belazuri (297/892), E•ısabü'l-Eşraf (thk. İhsan Abbas, Beyrut, 1979),IV,227. 29 Makrızi, Hıtat (1-11, Beyrut, ?), II, 405; Aycan, Emeviler Dönemi Kültür Hayatında Beşeri İlimler, 218.
198
uzmanlıklarının olduğundan bahsedilmiştir.30 Bu dönem müspet ilimlerdeki durumu ortaya koyan
İrfan Aycan şu yorumu yapmaktadır: “Netice olarak Emeviler dönemi müslümanların beşeri
ilimlerde bir hazırlık ve alt yapı oluşturma dönemidir. Fetihler sonucu ele geçen topraklardaki kurum
ve kuruluşlara zarar verilmediği gibi onların çalışmaları teşvik edilmiş, hatta alanlarında uzman olan
pek çok kişi devlet başkanından ve saraydan çok yakın ilgi ve alaka görmüştür. Ayrıca bu ilmi
çabaların yaygınlaşması yolunda çeşitli adımlar atılmıştır”
Emeviler dönemin dini ilimler açısından da önemli adımların atıldığı bir dönemdir. Kısacası
Emeviler döneminde Tefsir, Hadis, Fıkıh, Tarih, Arap Dili, Edebiyat, Kelam gibi dini ve edebi
ilimlerin yanında bazı müsbet bilimlerin de temeli atılmıştır. Gerçekten Emeviler döneminde bu
bilimlerin temeli atılmamış olsaydı ve bu malzeme birikimi bulunmasaydı, Abbasiler döneminde son
derece parlak ve hızlı gelişmelerle yoğun tasnif faaliyetinin gerçekleşmesi mümkün olmayabilirdi.31
Emeviler döneminde dini ilimler daha çok mevali dediğimiz Arap olmayanlar arasında yayılmıştır.
Bunun sebebi, Arapların daha çok idare ve askeri konulara odaklanmalarıdır. Camiler dini ilimlerin
tedrisinde önemli mekanlar olarak ön plana çıkmıştır. Bu dönem çalışmalarında Kur’an, Hadis, Tarih,
Hukuk ve Kelam gibi dallar ön plana çıkmıştır.
SONUÇ
Emeviler dönemi, İslam tarihinin en önemli dönemlerinden birini teşkil etmektedir. Bu dönem
genellikle ana hatlarıyla olumsuz yönleriyle hatırlanmıştır. Zira kuruluşundaki maşeri vicdanlarda
karşılık bulamamasının doğurduğu meşruiyet sorununa ek olarak İslam dünyasının en büyük krizi
diyebileceğimiz Hz. Hüseyin bu dönemde şehit olmuştur. Yine Medine’ye yönelik Harre vakası
olarak bilenen saldırı bu dönemin kayıtlarında yer almıştır. Müslümanların, on beş asır içerisinde
hazmedemediği bu büyük krizlerin gölgesinde bir tarih algısı Emeviler dönemini esir almıştır.
Bununla birlikte, Emeviler döneminin, bütün krizlerine rağmen önemli tarihi, kültürel ve ilmi
gelişmelerin yaşandığı da bir dönem olduğu dile getirilmelidir.
Emeviler dönemi, siyasi, sosyal ve dini nedenlerle daha çok olumsuz hikayeleriyle anılmıştır. Bu
hadiseler Emevî tarihinin başarılarını da gölgelemiştir. Şüphesiz ki eleştirel hususlar asla
küçümsenemeyecek cesamette ve vahamettedir. Ancak belirli bir tarihi sadece şiddet merkezli
algılama eğilimi yeni dönem tarihçilik anlayışının sosyal ve kültürel tarih, ilmi tarih gibi hususları
30 İbn Ebi Usaybia, s.171-172; Aycan, 219. 31 Aycan İrfan, Sarıçam İbrahim, Emeviler, s.125; İrfan Aycan, Bıneviler Dönemi Kültür Hayatında Dini İliınierin
Tarihsel Gelişimi, Dini Araştırmalar, Eylül-Aralık 1999, C. 2, sayı. 5, s.341.
199
ihmal etme kusurunu ortaya çıkarmıştır.
Emeviler dönemi başarılarıyla da anılmaya değer hadiselere de de şahitlik etmiştir. İslam fetihleri
geniş bir coğrafyada Müslümanları hâkim konuma taşımıştır. Akdeniz hâkimiyeti pekişmiştir. İber
yarım adası Endülüs’ün fethi gerçekleşmiştir. Fetihler Müslümanların ekonomik ve siyasi
gelişimlerine olumlu katkılar sağlamıştır.
Emeviler döneminin bir başka zikre değer özelliği ilmi gelişmelerin temelinin atıldığı bir dönem
olmasıdır. Bilinenin aksine tercüme faaliyetleri bu dönemde başlamıştır. Temel İslami ilimlere dair
temeller bu dönemde atılmıştır. Kur’an, Hadis, Fıkıh, Tarih gibi alanlarda ilk çalışmalar yapılmıştır.
Şüphesiz ki bu döneme damgasını vuran halife Ömer b. Abdülaziz faktörü de zikredilmelidir. Ömer
b. Abdülaziz örneği, maneviyata önem veren, adaleti tekrar tesis etmeye çalışan bir kişi olarak bu
dönemin aydınlatılması için en önemli figür durumundadır.
200
KAYNAKLAR
Aycan İrfan, Sarıçam İbrahim, Emeviler, TDV Yayınları, Ankara 2014.
Aycan, İrfan, “Emevî İktidarının Devamında Sakif Kabilesinin Rolü”, Ankara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, 1997, cilt: XXXVI, s. 119-141.
Aycan, İrfan, “İslam Toplumunda Eğlence Sektörünün Ortaya Çıkışı” AÜİFD, XXXVIII, s.155-193
Aycan, İrfan, Saltanata Giden Yolda Muâviye b. Ebi Süfyan, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2014.
Bayraktar, Mehmet, İslam Felsefesine Giriş T.D.V. Yay. Ankara, 1998.
Belazûrî, Ebi’l-Abbas Ahmed b.Yahya b. Cabir, Ensâbü’l-Eşraf, Süheyl Zekkar-Riyad Ziriklî,
Mektebetü’l-Buhûs ve’d-Dirasat, Beyrut 1996.
Bozkurt, Nebi, “Hucr b. Adi”, DİA, XVIII, s.277.
Çakırtaş, Mehmet, Emeviler Dönemi Şiddet Hareketleri, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara 2007.
Demircan, Adnan, İslam Tarihi 1, Bilay Yayınları, İstanbul 2018.
Fazlurrahman, İslam, çev. Mehmed Dağ- Mehmet Aydın, Ankara 2004.
Hatalmış, Ali, Emevî Halifelerinden Kaynaklı Ayrışmalara Karşı Ömer b. Abdülaziz’in İslam
Toplumunu Yeniden İnşa Çabası, Mukaddime, 2017, 8(2), 135-154.
İbn Abdi Rabbih, Ahmed b. Muhammed, Ikdu’l-Ferîd, thk. Ahmed Emin, Kahire 1946.
İbn Haldun, Abdurrahman, (1332/1406), Mukaddime, Trk. Trc. Zakir Kadiri Ugan, MEB Yay. İst.
1991.
İbn Kesîr, Ebû’l-Fida İsmail b. Ömer b. Kesir el-Kureşî, öl: 774, el-Bidaye ve’n-Nihaye, thk.
Abdullah Abdülmuhsin et-Türkî, Beyrut 1997.
İbnü’l-Esîr, Ebû’l-Hasan İzzettin Ali b. Ebi’l-Kerem Muhammed eş-Şeyban el-Cezerî (Ö: 630 H.) el-
Kâmil fi’t-târîh, thk. Ömer Abdüsselam Tedmüri, Daru ihyai’t-türasi’l-Arabî, Beyrut 1997/1417.
İrfan Aycan, “Cahız ve Emevî Dönemine Mutezili bir Yaklaşım”, Ankara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, c.35 s. 286.
201
İrfan Aycan, Emeviler Dönemi Kültür Hayatında Bazı Beşeri İlimlerin Tarihsel Gelişimi, Dinî
Araştırmalar, 2000, cilt: II, sayı: 6, s. 213-222.
İrfan Aycan, Emeviler Dönemi Kültür Hayatında Bazı Beşeri İlimlerin Tarihsel Gelişimi, Dini
Araştırmalar, Ocak-Nisan 2000, C. 2, s. 6.
S. Hüseyin Nasr, İslam ve İlim, Trc. İlham Kutluer, İstanbul, 1989.
Taberî, Ebû Ca‘fer Muhammed b. Cerîr b. Yezîd el-Âmülî et-Taberî el-Bağdâdî, Tarihu’l-Ümem ve’l-
Mülûk, Beyrut: Daru’l-fikr, 1987.
Vloten, Gerlof Van, Emevîler Devrinde Arab Hâkimiyeti, Şia ve Mesih Akideleri Üzerine
Araştırmalar, çev. M.Said Hatiboğlu, Ankara 1986, s.46
Yakubî, Ahmed b.Ebi Yakup b.Cafer b. Vehb b. Vazıh el-Katibî el-Abbasî, Tarihu’l-Ya’kûbî, 2.bs.
Beyrut: Daru sadır, 1995.