ege güneşi 1 sayı

12
Egenin zamana çapul- cularu ‘EFELER’ İnsanlık tarihinde Habil ve Kabil ‘ den bu yana birileri daha fazla servet uğruna diğerlerine baskı ve şiddeti bir araç ola- rak kullandı. Bu sa- yede aslında herkesin olan toprak, su, hava gibi nimetler birilerinin elinde biri- kerek, onların zenginliği oldu. Toprak, su ve hava herkesin ortak malı olmalıydı. Sayfa 4’de ’Özelleştirme yağmadır, talandır, soygundur’ Muğla’daki termik santral ve kömür sahalarının özelleştirilmesine karşı Mi- las’tan Ankara’ya yürüyen yaklaşık 200 enerji ve maden işçisi, Meclis’e yürüdü. İş- çiler,“Özelleş- tirme yağmadır, talandır, soygun- dur” sloganları attı’’ Sayfa11’de Çiğli izmir'in çöplüğü değil! Çöp kaldırılıncaya kadar mücade- leye devam edeceğiz ‘Mahalleli saba- hın erken saatle- rinde yollara barikat kurup çöp arabalarının geçmesini engel- ledi.’ Sayfa 12’de Romona'dan Mine Bademciye Bizimkiler Çatışmaya tanık olan- lar, yüzündeki tebes- sümü tarihe not olarak düştüler. "İsmini arka- daşlarına, sevdasını dağlara bırakmanın" tebessümüydü, dudaklarına oturan. Yaşanılası bir dünya uğruna üç kadın düştü toprağa; biri Urla‘da, biri Fatsa‘da, biri Meksika‘da. Sayfa 6’da Çanakkale maden şirketlerinin tala- nına açılmış durumda. Maden şirketlerine karşı mücadelelerin sürdüğü Çanakkale’de bu defa Bayramiç ilçesine bağlı Kurşunlu kö- yünde Zafer madencilik doğa katliamı yapı- yor. Köylüler mücadele ediyor. Köylülerin elinde kurulacak olan Feldspat ocağının çev- reye, insana ve hemen bitişiğindeki antik kente zarar verebileceği yönünde bilirkişi ra- poru var. Raporda özellikle tepenin dik bir yamaç şeklinde olduğu ve bu alandaki ağaç- ların kesilmesiyle deprem, su baskını, toprak çökmesi gibi doğal afetlerde tepenin etekle- rindeki evlerin etkileneceği belirtilmiş du- rumda. Sayfa 2’de Bayramiç Köylüleri Maden Şirketine Direniyor TERMİK SANTRAL ÖZELLEŞTİRME- SİNE 'ŞİVELİ' TEPKİ Muğla'da Termik santrallerin özelleştiril- mesi kararının resmi gazetede yayınlanması üzerine sendikalar eylem başlattı. Özelleş- tirmeyi protesto eden işçilerin 'şiveli' basın açıklaması ise büyük ilgi gördü. Sayfa 4’de DEBA'dan 10 aylık ücretleri ve kıdem taz- minatlarını alamadıkları için 18 aydan bu yana direnen işçiler, eylem yaptı. Denizli'de 2009 yılında üretimini durduran DEBA'dan 10 aylık ücretleri ve kıdem taz- minatlarını alamadıkları için 18 aydan bu yana eylem yapan işçiler, son olarak banka şubesinde eylem yaptı. Borçları nedeniyle fabrikayı ve arazisini alan İş Bankası'nın Çınar ve Bayramyeri şubelerine giden 30 işçi, alacaklarının hesaplarına yatırılıp ya- tırılmadığını sordu. Sayfa 11’de Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) Bayramiç Kurşunlu Köylüleri- nin topraklarını korumak için başlattıkları direnişe destek açıklaması yaptı. Ülkenin dört bir yanında olduğu gibi Kur- şunlu Köylülerinin de yaşam alanla- rını korumak için mücadele ettiklerine dikkat çekilen açıkla- mada, tek bir dalın ya da bir köylünün gö- receği zarardan AKP iktidarının sorumlu olacağı uyarısında bulunuldu. Sayfa 9’da İzmir'in Foça ilçesine yapılacak olan termik santraline yönelik Foça Çevre ve Kül- tür Platformu 6 bin yeni dava açmak için ça- lışıyorlar. İzmir'in Aliağa İlçesi'ne bağlı Çakmaklı Köyü ile Foça İlçesi'nin Gencelli Mahallesi arasında yapılmak istenen iki ter- mik santral ve Kozbeyli ile Ilıpınar köyleri arasında yeni oluşturulan cüruf alanlarını is- temeyen Foçalılar, süren onca dava varken yenilerini açmaya hazırlanıyor. Kurdukları çadırda 6 bin imza toplayan Foça Çevre ve Kültür Platformu (FOÇEP) üyelerinin hedefi, imza sahiplerine ulaşarak 6 bin yeni dava açmak. Sayfa 11’de Dinar İlçesi'ndeki meyvesuyu fabri- kasından iddiaya göre Menderes Nehri'ne bı- rakılan kimyasal atık, nehrin geçtiği Denizli'nin Çivril İlçe- si'ne bağlı Gökgöl Kö- yü'nde çevre katliamına neden oldu. Gökgöl Kö- yü'nde camiden anons yapılarak köylülerden nehirden balık tutmamaları ve tüketmemeleri istendi. Sayfa 3’te DEBA İşçileri Bankada Eylem Yaptı Fabrikanın Atığı Balıkları Yok Etti Foça Termik Santraline 6 Bin Dava Açılacak Kurşunlu köylüleri hepimiz için direniyorlar! RANT AKTARIMI OLARAKKENTSEL BÖLÜŞÜM K üresel sermayenin dünyayı yeniden dizayn edip paylaştığı ve kendine yeni sömürü alanları yarattığı bu dönemde, onların yerli uşakları da '' kentsel dönüşüm '' adı altında yurttaşların barınma hakları üzerinde oyunlar oynuyorlar. Emek sömürü- sünün yeni bir boyutu olan kentsel dönüşüm ile yurttaş- ların barınma hakları elle- rinden alınarak sermayeye yeni rant alanları açılmak isteniyor. Bu yazımızda kentsel dönüşüm adı altında uygulanan projelerde sözde kamu yararı gözetilirken işin perde arkasında nasıl bir rant üretildiğini ve bu rantın nasıl bir sermaye ak- tarımına döndüğünü dilimiz döndüğünce anlatmaya, kentsel dönüşümün yaşan- dığı yerler üzerinden vatan- daşlar için nasıl bir yeniden yoksulluk ve yoksunluk oluşturulduğunu göstermeye ça- lışalım. Kent Orada Yaşayanlarındır ‘’Her şeyden önce kent yalnızca yapı yı- ğınlarıyla sınırlı, sakinlerine mal ve hizmet sağlamak için tasarlanmış bir organizasyon değildir. Kent yurttaşların gönüllü, etik bir- liğine, katılımına, ortak bir kentli kültürel ve topluluk bilincine dayanan bir araya gel- mişliğin ve yaşam alanlarının adıdır. ‘’ (Harvey,1999:96 Sosyal Haklar Sempoz- yumu ) Yukarıda yapılan kent tanımında en önemli unsurlar yurttaşların gönüllü birlikteliği ve katılımı vurguları ile kentin tarihi ve kültü- rüyle yaşayan bir organizma olarak göste- rilmiş olmasıdır. Şimdi burada yaşayan insanların tarihi, kültürü ile birlikte her şeyi yurttaşların katılımı olmadan kararlaştırıl- mış kentsel dönüşüm projeleri adı altında yok edilmek isteniyor. Bu yok edilecek ya- lanlar üzerine de sermaye sahiplerinin ihti- yaçlarına yönelik olarak ve onların talep- leri doğrultusunda uygulamaları hayata ge- çirilmek isteniyor. Kentsel Dönüşüm Sermayenin İhtiyacıdır Kentsel dönüşümün gerekliliği temel ola- rak iki yaklaşıma da- yandırılıyor. Bunlardan birincisi kentlerin bazı bölge- lerinin çöküntü alanı haline gelerek bozul- ması ve bu bölgeler- deki sağlıksız çevre ve yaşam şartlarının iyileştirilmesi gerek- liliğidir. Bu bölgeler, barındırdıkları yok- sullarla gecekondu insanlarıyla kentsel şiddetin merkezi ola- rak gösterilmekte ve kentsel dönüşümle gerçekleşecek ‘’ te- mizliğin “ bu şiddeti azaltacağı varsayıl- maktadır. Büyük şehirlerde sık sık yaşanan ve ekranlarda gördüğümüz gece kondu yı- kımlarına karşı sadece evlerini savunan bu insanlar sermayenin gözünde şiddetin, suçun sebebi ve kaynağı olarak gösterili- yor. Bu durum onların yoksullardan nasıl nefret ettiklerini açık olarak gösteriyor. Devamı Sayfa 8’de KENTSEL DÖNÜŞÜM YA DA

Upload: koray-gumus

Post on 13-Mar-2016

250 views

Category:

Documents


10 download

DESCRIPTION

Ege Güneşi Gazetesi Ege' nin kendi sorunlarını kültürünü ve tarihini anlatan aylık siyasi gazete.

TRANSCRIPT

Page 1: Ege güneşi 1 sayı

Egenin zamana çapul-cularu ‘EFELER’

İnsanlık tarihindeHabil ve Kabil ‘ denbu yana birileri dahafazla servet uğrunadiğerlerine baskı veşiddeti bir araç ola-rak kullandı. Bu sa-

yede aslında herkesin olan toprak, su,hava gibi nimetler birilerinin elinde biri-kerek, onların zenginliği oldu. Toprak, suve hava herkesin ortak malı olmalıydı.

Sayfa 4’de

’Özelleştirme yağmadır, talandır,soygundur’

Muğla’daki termik santral ve kömürsahalarının özelleştirilmesine karşı Mi-las’tan Ankara’ya yürüyen yaklaşık 200

enerji ve maden işçisi, Meclis’e yürüdü. İş-çiler,“Özelleş-

tirme yağmadır,talandır, soygun-dur” sloganları

attı’’

Sayfa11’de

Çiğli izmir'in çöplüğü değil!

Çöp kaldırılıncaya kadar mücade-leye devam edeceğiz

‘Mahalleli saba-hın erken saatle-rinde yollarabarikat kurupçöp arabalarınıngeçmesini engel-ledi.’

Sayfa 12’de

Romona'dan MineBademciye Bizimkiler

Çatışmaya tanık olan-lar, yüzündeki tebes-sümü tarihe not olarakdüştüler. "İsmini arka-daşlarına, sevdasını dağlara bırakmanın"tebessümüydü, dudaklarına oturan.

Yaşanılasıbir dünya uğruna üç kadın düştü toprağa;biri Urla‘da, biri Fatsa‘da, biriMeksika‘da.

Sayfa 6’da

Çanakkale maden şirketlerinin tala-nına açılmış durumda. Maden şirketlerinekarşı mücadelelerin sürdüğü Çanakkale’debu defa Bayramiç ilçesine bağlı Kurşunlu kö-yünde Zafer madencilik doğa katliamı yapı-yor. Köylüler mücadele ediyor. Köylülerinelinde kurulacak olan Feldspat ocağının çev-reye, insana ve hemen bitişiğindeki antikkente zarar verebileceği yönünde bilirkişi ra-poru var. Raporda özellikle tepenin dik biryamaç şeklinde olduğu ve bu alandaki ağaç-ların kesilmesiyle deprem, su baskını, toprakçökmesi gibi doğal afetlerde tepenin etekle-rindeki evlerin etkileneceği belirtilmiş du-rumda.

Sayfa 2’de

Bayramiç KöylüleriMaden Şirketine Direniyor

TERMİK SANTRAL ÖZELLEŞTİRME-SİNE 'ŞİVELİ' TEPKİ

Muğla'da Termik santrallerin özelleştiril-mesi kararının resmi gazetede yayınlanmasıüzerine sendikalar eylem başlattı. Özelleş-tirmeyi protesto eden işçilerin 'şiveli' basınaçıklaması ise büyük ilgi gördü.

Sayfa 4’de

DEBA'dan 10 aylık ücretleri ve kıdem taz-minatlarını alamadıkları için 18 aydan buyana direnen işçiler, eylem yaptı.Denizli'de 2009 yılında üretimini durduranDEBA'dan 10 aylık ücretleri ve kıdem taz-minatlarını alamadıkları için 18 aydan buyana eylem yapan işçiler, son olarak bankaşubesinde eylem yaptı. Borçları nedeniylefabrikayı ve arazisini alan İş Bankası'nınÇınar ve Bayramyeri şubelerine giden 30işçi, alacaklarının hesaplarına yatırılıp ya-tırılmadığını sordu.

Sayfa 11’de

Ege Çevre ve Kültür Platformu(EGEÇEP) Bayramiç Kurşunlu Köylüleri-nin topraklarını korumak için başlattıklarıdirenişe destek açıklaması yaptı. Ülkenin

dört bir yanındaolduğu gibi Kur-şunlu Köylülerininde yaşam alanla-rını korumak için

mücadele ettiklerine dikkat çekilen açıkla-mada, tek bir dalın ya da bir köylünün gö-receği zarardan AKP iktidarının sorumluolacağı uyarısında bulunuldu.

Sayfa 9’da

İzmir'in Foça ilçesine yapılacak olantermik santraline yönelik Foça Çevre ve Kül-tür Platformu 6 bin yeni dava açmak için ça-lışıyorlar. İzmir'in Aliağa İlçesi'ne bağlıÇakmaklı Köyü ile Foça İlçesi'nin GencelliMahallesi arasında yapılmak istenen iki ter-mik santral ve Kozbeyli ile Ilıpınar köyleriarasında yeni oluşturulan cüruf alanlarını is-temeyen Foçalılar, süren onca dava varkenyenilerini açmaya hazırlanıyor. Kurduklarıçadırda 6 bin imza toplayan Foça Çevre veKültür Platformu (FOÇEP) üyelerinin hedefi,imza sahiplerine ulaşarak 6 bin yeni davaaçmak.

Sayfa 11’de

Dinar İlçesi'ndeki meyvesuyu fabri-kasından iddiaya göre Menderes Nehri'ne bı-rakılan kimyasal atık, nehrin geçtiği

Denizli'ninÇivril İlçe-si'ne bağlıGökgöl Kö-yü'nde çevrekatliamınaneden oldu.Gökgöl Kö-

yü'nde camiden anons yapılarak köylülerdennehirden balık tutmamaları ve tüketmemeleriistendi.

Sayfa 3’te

DEBA İşçileri Bankada Eylem YaptıFabrikanın Atığı Balıkları Yok Etti Foça Termik Santraline 6 Bin Dava Açılacak Kurşunlu köylüleri hepimiz için direniyorlar!

RANT AKTARIMI OLARAK KENTSEL BÖLÜŞÜMKüresel sermayenin dünyayı yeniden

dizayn edip paylaştığı ve kendineyeni sömürü alanları yarattığı bu

dönemde, onların yerli uşakları da '' kentseldönüşüm '' adı altında yurttaşların barınmahakları üzerinde oyunlaroynuyorlar. Emek sömürü-sünün yeni bir boyutu olankentsel dönüşüm ile yurttaş-ların barınma hakları elle-rinden alınarak sermayeyeyeni rant alanları açılmakisteniyor. Bu yazımızdakentsel dönüşüm adı altındauygulanan projelerde sözdekamu yararı gözetilirkenişin perde arkasında nasılbir rant üretildiğini ve burantın nasıl bir sermaye ak-tarımına döndüğünü dilimizdöndüğünce anlatmaya,kentsel dönüşümün yaşan-dığı yerler üzerinden vatan-daşlar için nasıl bir yeniden yoksulluk veyoksunluk oluşturulduğunu göstermeye ça-lışalım.Kent Orada Yaşayanlarındır‘’Her şeyden önce kent yalnızca yapı yı-ğınlarıyla sınırlı, sakinlerine mal ve hizmetsağlamak için tasarlanmış bir organizasyondeğildir. Kent yurttaşların gönüllü, etik bir-liğine, katılımına, ortak bir kentli kültürel

ve topluluk bilincine dayanan bir araya gel-mişliğin ve yaşam alanlarının adıdır. ‘’(Harvey,1999:96 Sosyal Haklar Sempoz-yumu )Yukarıda yapılan kent tanımında en önemli

unsurlar yurttaşların gönüllü birlikteliği vekatılımı vurguları ile kentin tarihi ve kültü-rüyle yaşayan bir organizma olarak göste-rilmiş olmasıdır. Şimdi burada yaşayaninsanların tarihi, kültürü ile birlikte her şeyiyurttaşların katılımı olmadan kararlaştırıl-mış kentsel dönüşüm projeleri adı altındayok edilmek isteniyor. Bu yok edilecek ya-lanlar üzerine de sermaye sahiplerinin ihti-

yaçlarına yönelik olarak ve onların talep-leri doğrultusunda uygulamaları hayata ge-çirilmek isteniyor.Kentsel Dönüşüm Sermayenin İhtiyacıdırKentsel dönüşümün gerekliliği temel ola-

rak iki yaklaşıma da-y a n d ı r ı l ı y o r .Bunlardan birincisikentlerin bazı bölge-lerinin çöküntü alanıhaline gelerek bozul-ması ve bu bölgeler-deki sağlıksız çevreve yaşam şartlarınıniyileştirilmesi gerek-liliğidir. Bu bölgeler,barındırdıkları yok-sullarla gecekonduinsanlarıyla kentselşiddetin merkezi ola-rak gösterilmekte vekentsel dönüşümlegerçekleşecek ‘’ te-

mizliğin “ bu şiddeti azaltacağı varsayıl-maktadır. Büyük şehirlerde sık sık yaşananve ekranlarda gördüğümüz gece kondu yı-kımlarına karşı sadece evlerini savunan buinsanlar sermayenin gözünde şiddetin,suçun sebebi ve kaynağı olarak gösterili-yor. Bu durum onların yoksullardan nasılnefret ettiklerini açık olarak gösteriyor.

Devamı Sayfa 8’de

KENTSEL DÖNÜŞÜM YA DA

Page 2: Ege güneşi 1 sayı

Sayfa 2 Ege Güneşi

Çanakkale maden şir-ketlerinin talanına açılmış du-rumda. Maden şirketlerinekarşı mücadelelerin sürdüğüÇanakkale’de bu defa Bayra-miç ilçesine bağlı Kurşunluköyünde Zafer madencilikdoğa katliamı yapıyor. Köylü-ler mücadele ediyor. Köylüle-rin elinde kurulacak olanFeldspat ocağının çevreye, in-sana ve hemen bitişiğindekiantik kente zarar verebileceğiyönünde bilirkişi raporu var.Raporda özellikle tepenin dikbir yamaç şeklinde olduğu vebu alandaki ağaçların kesilme-siyle deprem, su baskını, top-rak çökmesi gibi doğalafetlerde tepenin eteklerindekievlerin etkileneceği belirtilmişdurumda. Bayramiç’e bağlıKurşunlu köyünün 100 metreyakınında bulunan tepedefeldspat madeni çıkartmak is-teyen şirketin köye zarar vere-ceğini ileri süren köylüler,çalışmaları engellemek istedi.Köy muhtarı Muharrem Gürel,köylerinin kıraç bir yerde ol-duğunu, daha önce köyün al-tından akan Kara Menderesçayının üzerine yapılan barajyüzünden verimli topraklarınınsu altında kaldığını belirterek,“Köyümüzün en verimli top-rakları Bayramiç barajının su-ları altında kaldı. Köy halkı

tarım yapılacak topraklarınınsu atında kalmasının ardındanhayvancılığa başladı. Köyü-müzün dibine kurulacak olanmaden ocağı yüzünden hay-vanlarımızı otlattığımız alanlar

da madenciler tarafından işgalediliyor. Biz o ormanlardankömürümüzü tutuşturacakodun kesmedik. Ama maden-ciler ne var ne yoksa kesecek-ler” dedi. ‘Can güvenliğimizyok’ Basına konuşan köy hal-kından Bülent Özüren, madensahasına ulaşım için yapılacakyol güzergahında 760 ağacın

kesileceğini söyleyerek “Kur-şunlu köyü sit alanı olarak ko-ruma altında. Ama bu alan sitalanı değilmiş. Köyümüzün100 metre yakınında bulunanbu tepede bulunan feldspat ma-

denini çıkaracak olan şirket,yol için 760 adet, maden sahasıiçin ise 3 bin ağacı kesecek.Elinde mahkeme kararı var. Bubölgedeki ağaçların kesilmesihalinde heyelan olacağı belir-tiliyor. Buna rağmen şirketağaç katliamına başladı” diyekonuştu. Yetkililerin bir anönce çalışmaları durdurmasını

isteyen köylüler, “Bu ormanlarda yok olursa biz ne olacağız?Yaşanabilecek heyelandabizim can güvenliğimizi kimsağlayacak? Biz geçimimizinasıl sağlayacağız?” diye

sordu. Köye gelen jandarmanezaretinde ormanlık alanageçen kesim işçileri ve iş ma-kineleri çalışmalara başladı.Çok sayıda ağaç işçiler tarafın-dan kesildi. Köylüler köyleri-nin madenci şirket tarafındanyağmalanmasına izin verme-yeceklerini söylüyor.

BAYRAMİÇ KÖYLÜLERİ: BİZ O ORMANLARDAN ODUNDAHİ KESMEDİK, MADEN ŞİRKETİ KATLİAM YAPIYOR

EGE’DE KYK EYLEMİEge Üniversitesin de "Kızlı Er-

kekli" Yurt Eylemi: "KYK Dü-zenlemeleri İptal Edilsin"İzmir

Ege Üniversitesi Kredi Yurtlar Kuru-munda kalan kız öğrencilerin yeni dü-zenlemelere tepki göstermek içinbaşlattığı eylem, üçüncü günde dedevam etti. 'Suat Kılıç bize kentkartbassana' diye slogan atan kızlara İncir-altı KYK'den gelen erkek öğrenciler dedestek verdi. Kampüs içinde bulunanKredi Yurtlar Kurumun da kalan kızöğrenciler, yaptıkları eyleme üçüncügünde de devam etti. Akşam saatle-rinde bir araya gelen kız öğrenciler,yurdun 111 TL olan aylık ücretin 170TL'ye, giriş saatlerinin de 23.00'den21.00'e alınmak istenmesine ve fiş kul-lanımında uygulanan kısıtlamalaratepki eylemlerine bir yenisini ekledi.Saat 20.00 sıralarında kurumun bahçe-sinde toplanan kız öğrencilere, başkabir yurda taşınan erkek öğrenciler dedestekte bulundu. Ellerinde büyük bir'diren yurt öğrencisi' pankartı ve 'Çi-kolata hakkımız söke söke alırız', 'Yurtdeğil sanki BBG', '12'den sonra

16.00'dan sonra açız (acil rt)' yazılı dö-vizler taşıdı. Kızlar "Yeriz içeriz sa-nane", "müşteri değil öğrenciyiz","haremlik selamlık istemeyiz", "Suatbize kentkart bassana' sloganları eşli-ğinde yürüdü. Yurdun bahçesinde turatan kız öğrenciler, ardından kurumungiriş kapısına gelerek basın açıklamasıyaptı. Yeni düzenlemelerin kendileriniolumsuz etkileyeceğini belirten öğren-ciler şu açıklamayı yaptı:"Yapılan yenifiş düzenlemesiyle asıl amaç öğrenci-nin cebinden alıp özel sermayenin ce-bini doldurmaktır. Koşulların bu kadariyileştirildiğini söyledikleri halde,yurtların hijyenden yoksun olması dabüyük sağlık sorunlarına sebep olmak-tadır." Açıklamanın ardından İnciral-tı'ndan destek için gelen erkeköğrencilerle kız öğrenciler bir forumyapmak istedi ve ana giriş kapsınınaçılmasını istedi. Yurt yönetimi bu is-teği olumsuz yanıtlarken kızlar çıkışkapısından dışarı çıkarak forumu ger-çekleştirdi. Mini bir tiyatro gösterimi-nin ardından yapılan forumda, eylemindevam etmesi yönünde karar alındı.

AĞAÇLARA 'SU İÇME' CEZASIAydın'da 60 okaliptüs ağacı, kökleriyle aşırı su çektiğigerekçesiyle kesildi.

Aydın'da ıslah çalışmaları devam eden Tabakhanederesi kenarındaki 60 okaliptüs ağacı, aşırı derecede su çek-tikleri gerekçesiyle Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından ke-sildi. DSİ Aydın Şube Müdürü Gürbüz Atilla Aydınoğlu,okaliptüs ağaçlarını kış aylarında Tabakhane deresinde suakışını engellemesi, yazın da suyu kökleriyle tutup dereyikurutması nedeniyle kestiklerini söyledi. Aydın Belediyesikent merkezinin ortasından geçen Tabakhane deresinin ıslahçalışmalarını tamamladı. Islah projesi kapsamında DSİ 211.Şube Müdürlüğü de derenin Büyük Menderes'e döküldüğüKalfaköy mevkisinde son etap ıslah çalışmalarına başladı.Çalışmalar sırasında derenin her iki kenarında bulunan oka-

liptüs ağaçlarının bir bölümü kesildi. 20 yıllık ağaçların ke-silmesi çevrede yaşayan bazı vatandaşların tepkisine nedenoldu. DSİ 211. Şube Müdürü Gürbüz Atilla Aydınoğlu, "Ta-bakhane deresinin nehirle buluştuğu noktadaki ağaçlarsuyun akışını engelliyordu. Tıkanmalar nedeniyle tarım ara-zileri sular altında kalıyor. Taşkınlar yüzünden çiftçiler zarargördü. DSİ Genel Müdürlüğü'nün bilgisi dahilinde ağaçlarıkestik" dedi.

Kendimize bir yol açmanın ve buyolu ortaklaştırmanın gerekli olduğunainandığımız, bu tartışmaları yaptığımızve bu yolu çizmeye çalıştığımız dö-nemde; Taksim Gezi Parkı'nda başlayanve ülkenin dört bir tarafında yankısınıbulan halkın öfkesi, yayını hızla çıkar-maya ve ortaklaşacak kitleleri bir an öncebu fikirlerle buluşturmaya götürdü. Hemyol arkadaşlarımızla yürüttüğümüz sınırlıtartışmalar hem de ülkemizde yaşanangelişmeler, oluşturulacak bir yol çizgi-sinde, halkın haklı davasında buluşmanınve bu haklı davayı büyütmenin araçları-nın bir an önce yaratılmasını zorunlu kı-lıyor. Gazetemiz bir yanıyla bu fikirleriözgürce tartışma platformu yaratmayı daamaçlıyor. Bu tartışmada güttüğümüzamaç yol arkadaşlarımıza da böylesi ku-caklayıcı ve birlikte harekete geçirici birhareket yaratma çağrısıdır. Fikirlerinin ar-kasında duracak ve o fikirleri hayata ge-çirme cüreti gösterecek bir duruşuyaratmalıyız. Bu sistemle herhangi bir so-runu olan her arkadaşımızı bu fikirleritartışmaya ve hayata geçirmeye çağırıyo-ruz. Önceden yolu çizilmiş, sadece veri-len görevleri yapacak birilerini bulmakdeğil amacımız. Her yol arkadaşı bizedaha geniş bir bakış açısı ve daha da ku-caklayıcı bir hareket yaratmanın yolunugösterecektir diye düşünüyoruz. Küreselsaldırı düzenine karşı kendi yerel dina-miklerinden beslenen, kökünü kendi ye-relinde bulan ve mücadelesini buradanyürüten bir tarz denenmelidir. Halkınkendi yaşam alanlarında örgütlenerekmücadele bilinci kazanabileceğine ve hal-kın öz örgütlülüğünün, öz gücünün busaldırganlara karşı daha güçlü cevap ola-cağına inanıyoruz.Yaşam alanlarını, di-lini, kimliğini vb. sorunları kendisokağımızdan başlayarak örgütleyip so-kağın gücünü harekete geçirebilirsek butalan ve saldırılara karşı daha net karşıduruşlar gösterilebilir. Çevreciler, taraf-tarlar, lgbt bireyler; dinsel, ulusal veinançsal gruplar, kadınlar, gençler, emek-çiler, işsizler, kentsel dönüşüm mağdurugecekondu insanları ve daha sayamadığı-mız tüm toplumsal kesim ve katmanlarınkendi güçlerine dayanarak oluşturulacakbir hareket küresel sermayeye ve onunyerli uşaklarına en güzel cevabı verecek-lerdir. Ya bu saldırılar karşısında ezilipyarını kaybedeceğiz ya da bir Kızılderiliata sözünde dendiği gibi "Biz bu dünyayıatalarımızdan miras değil çocuklarımız-dan ödünç aldık." diyerek insanca yaşa-mın mümkün olduğu cevabını hepberaber vereceğiz. Tarih bizi uysallıkla,sorumluluk arasında tercih yapmaya zor-luyor! Biz uysallığımızla insanlığın cel-ladı olmayı değil; eşit, özgür yarınlarıyaratma sorumluluğunu seçiyoruz.!

Ege Güneşi'ndenMerhaba,

Ege GüneşiAylık Siyasi Gazete

Ege Güneşi adına sahibi ve sorumlu yazıişleri müdürü: Halil Köfteci

Yönetim Yeri: İsmetinönü cad. No: 68Narlıdere İZMİR

e-posta: [email protected]:

egegunesigazetesi/facebook.comHesap Numarası: Türkiye İş Bankası

Gözde Özçiçek 3388 0150815

Page 3: Ege güneşi 1 sayı

Egeüniversitesinde TGB'li faşistler"Mustafa Kemal'in askerleriyiz"

sloganları atarak ellerinde çekiç, demir sopave satırlarla öğrencilere saldırdı. Faşistlerkadınlara sandalye ve masalarla da saldırır-ken, Berkay D. isimli bir öğrenci de başın-dan yaralandı. Özel güvenlik amiri iseöğrencileri çevik kuvvetle tehdit edip,TGB'lilerin ikinci saldırısına müdahale et-medi. TGB'lilerin arasındaki sivil polislerise dikkat çeken noktalararasındaydı.

Ege üniversite-sinde iki gündür devameden faşist saldırılar bugünkavgaya dönüştü.

Türkiye GençlikBirliği (TGB) üyesi faşist-lerin iki günden beri birçoksosyalist ve devrimci ku-rumların afişlerini yırtıpyerine 29 Ekim afişleri as-ması üzerine bazı öğrenci-ler tepki gösterdi. TGB'lifaşistler öğrencilerin de-mokratik tepkilerine karşı-lık, iki kadın öğrenciyidarp ederek bir öğrenciyibaşından yaraladı.

Kadın öğrencileritokatlayan ve ardındanmasa ve sandalyelerle ka-dınlara saldıran TGB'li faşistler "MustafaKemal'in askerleriyiz" sloganlarıattı.TGB'liler tarafından yapılan bu saladı-rıdan sonra arkadaşlarının darp edilmesinetepki gösteren diğer öğrenciler ise saldırı-nın yapıldığı Grand Cafe önünde toplandı.Özel Güvenlik görevlilerinin engelleme-siyle karşılaşan öğrenciler cafe mutfağındasaklanan TGB'lilerle konuşmak istedikle-rini bildirdi. Bu esnada yaşanan arbede es-nasında ÖGB üyeleri kadın öğrencileriyumrukladı.

Öğrenciler daha sonra geri çeki-lirken ellerinde demir sopa, çekiç, ve satırbulunan ve "Mustafa Kemal'in askerleriyiz"diye slogan atan yaklaşık otuz kişi öğrenci-lere saldırdı. Gençlik Muhalefeti'nin masa-sına ve çevredeki öğrencilere saldıranTGB'liler önlerine çıkan her şeye saldırdı.Öğrenciler, TGBlilerden cafelere ve fakül-telere sığınarak kurtardı.

Olay sonu TGBlilerin saldırıla-

rında darp edilen kadınlar, TGBli ve ÖGBsaldırılarında küfürler edilerek şiddet gör-düklerini ETHA'ya anlattı.

'İKİ GÜNDÜR AFİŞLERİMİZİ PAR-ÇALIYORLAR'Son iki gündür TGBlilerin afişlerini yırttık-larını aktaran Yenikapı Tiyatrosu emekçisiCeren Karlıdağ, "Günlerdir afişlerimize sal-dırılar yapıyorlar. Afişlerimize ve bannerla-

rımızı parçalayıp yerlerine 29 Ekimafişlerini yapıştırıyorlar. Biz tepki gösterdi-ğimizde bize saldırıyorlar. Biranda saldırı-nın ortasında bulduk kendimizi.Arkadaşlarımıza küfürler ederek beni sa-çımdan tutup yerlerde sürüklediler. Özelgüvenlikçiler de bize gelip sürekli 'Çevikgelecek' diye tehditler savurdu. Sonra diğerarkadaşlarımız geldi. Tepki gösterdik yaşa-nan saldırılara. ÖGB amiri sürekli gelip biz-leri çevik kuvvetle tehdit etti. Sonra biz geriçekildik çimlerde oturuyorduk. Bir anda elisopalı, satırlı çekiçliler bize saldırdılar. Ar-kadaşlarımız ve çevredekiler canlarını zorkurtardı" dedi.

CİNSİYETÇİ KÜFÜR VE TACİZTGBlilerin saldırdığı diğer kadın RukenBulut ise saldırı esnasında tanımadığı birkadının üzerine kapanarak hayatını kurtar-dığını anlattı. Bulut "İlk saldırı esnasında

bir erkek bir kadını boğazlıyordu. Biridebenim saçımı tutup yere yatırdı. İki erkekde bana sandalye ve masalarla vurmayabaşladı. Başımın arkasına ve vücudumunbirçok yerine darbe aldım sonra tanımadı-ğım bir kadın onları iterek üzerime kapandıhayatımı kurtardı. Sonra bize küfretmeyebaşladılar. Arkadaşımız Ceren'i seni s……diyerek tokatladılar. Bana ve diğer arkadaş-larımıza küfürler yağdırdılar" dedi.

ÖZEL GÜVENLİKÇİ BİR KADINIYUMRUKLADISaldırıya uğrayan arkadaşlarına destek içinGrand Cafe'nin önüne gittiğini aktaranPınar D. bir özel güvenlik görevlisinin ken-disini yumrukladığını söyledi. Kadın öğ-renci "Biz arkadaşlarımıza desteğe gittik.Özel güvenlikler orada saldırganları koru-yan güvenlik görevlileri ile tartıştık. Sonrabir özel güvenlik görevlisi beni yumrukla-maya başladı. Çenemden yaralandım. Özelgüvenlik saldırganları koruyor. Onları elle-rinde sopalarla satırlarla üzerimize gönde-riyor. Bu işbirlikleri ve saldırılarıhiçbirimizi korkutamayacak" şeklinde ko-nuştu.TGBlilerin saldırılarında başından yarala-nan Berkay isimli öğrenci ise hastaneyekaldırılarak tedaviye alındı. Başına 4 dikişatılan öğrencinin hayati tehlikesi bulunmu-yor.

Ege Üniversitesi'nde TGB ve ÖGB Kadınlara SaldırdıEge Güneşi Sayfa 3

FuhuşaSürüklenen 50Bin Çocuk Var!

Türkiye'de fuhuş sektöründe yer alan kadın-larla ilgili bir araştırma yapan Şefkat-Der,sokaklarda çalışan sayısının 100 bini aştı-

ğını, bunların 50 bininin ise çocuklar olduğunukaydetti.Türkiye'de "fuhuş sektörü" ile ilgili araştırmayapan Şefkat- Der, bu sektörde yer alanların du-rumuna ve genelevlere ilişkin hazırladığı raporunsonuçlarını açıkladı. Rapor verilerine göre, Tür-kiye'de 55 ilde bulunan resmi "genelevlerde" ça-lışan kadın sayısının 3 bin, genelev haricindeçalışanların sayısının ise 15 bin olduğu belirtildi."Kayıtsız olarak sokaklarda ve otellerde çalıştırı-lan seks işçilerinin sayısının ise 100 bini aştığı-nın" belirtildiği raporda, bu sayının yarısını yani50 bininin çocuklardan oluştuğu kaydedildi.

ALİAĞA HOROZGEDİĞİKÖYÜ HALKI YAŞAM

ALANLARINISAVUNUYOR,YAŞAMI

SAVUNUYORİZMİR’in Aliağa İlçesi’nde, bir enerji firması tarafın-dan termik santrale götürülecek yüksek gerilim hattı-nın Horozgediği Köyü’nün üstünden geçirilmekistenmesine karşı vatandaşlar yeni bir eylemyaptı.Basın açıklamasında vatandaşların kendi toprak-larında yaşlanmak istedikleri belirtilerek, "Kendi top-raklarımızda yaşama hakkımızı kimse elimizdenalamaz.

Buna kimsenin hakkı yoktur. Biz yüksek geri-lim hattının köyümüzün üzerinden geçmemesi için eli-mizden gelen bütün imkanları kullanacağız ve bunakararlıyız. Şu anda sesimizi duyan herkesin de destek-lerini bekliyoruz. Bölgemiz sanayi bölgesi. Zaten ye-terince yaşam alanımız yok oldu. Son zamanlardayeterince insan kanser olarak vefat etti. Biz yakınları-mızın ve kendimizin sonunun böyle olmasını istemi-yoruz. Bizler köyümüzde yaşamak istiyoruz. Fakatkanser, lösemi ya da kısırlık gibi hastalıklarla değil,sağlıklı bir şekilde yaşamak istiyoruz. Dünyaya sağlıklıbireyler getirmek istiyoruz. Köyümüze yüksek gerilimhattı çekerek bu hakkı elimizden alamazsınız" denildi.

TOPRAĞIMIZA, YAŞAMIMIZA SAHİP ÇIKA-CAĞIZ.BU TOPRAKLAR BİZİM.

Fabrikanın Atığı Balıkları Yok EttiDinar İlçesi'ndeki meyvesuyu fabrikasından iddiaya

göre Menderes Nehri'ne bırakılan kimyasal atık, nehrin geç-tiği Denizli'nin Çivril İlçesi'ne bağlı Gökgöl Köyü'nde çevrekatliamına neden oldu.Menderes nehrindeki bin-lerce balık ve buradan sukullanan Özpekler Alabalıkçiftliğindeki yaklaşık 2.5milyon alabalık telef oldu.Balık ölümlerini görenfirma sahibi Osman Özpek,durumu Denizli Çevre veŞehircilik Müdürlüğü,Gıda Tarım ve HavyancılıkMüdürlüğü ile jandarmayabildirdi. Jandarma ve yetki-liler, nehirde ve çiftlikte inceleme başlatıp, balıklarla sudanörnekler aldı. Bölgeye gelen Gıda Tarım ve Hayvancılık Mü-dürü Sezgin Kutlu, örneklerin incelenmesi için labaratuvara

gönderdiklerini, balık çiftliğinin dışında da nehirde balıkölümlerine rastladıklarını bildirdi.Ayrıca Kutlu, nehrin geç-tiği yerden balık avlanmaması ve tüketilmemesi konusunda

da uyarıda bulundu.Özpekler Ala-balık Çiftliği sahibi Osman Özpek,nehre bırakılan kimyasal atık nede-niyle çiftlikteki balıkların yüzde80'nin telef olduğu belirterek, "Çift-likteki ve Menderes Nehri'ndeki ba-lıkların telef olmasının nedeninin,Dinar İlçesi'ndeki fabrikaların atık-lar olduğunu sanıyoruz. 900 tonlukbalık üretim tesisimiz var. Bunlarıniçinde yavru balıklar da bulunuyor.Ürünlerimizi ihraç ediyoruz, telef-ler bize büyük bir darbe vurdu. Ko-

nuyla ilgili yetkili kurumlar inceleme başlattı" dedi. GökgölKöyü'nde camiden anons yapılarak köylülerden nehirdenbalık tutmamaları ve tüketmemeleri istendi.

Page 4: Ege güneşi 1 sayı

Sayfa 4 Ege Güneşi

EGE ‘NiN zAMANE ÇApULCULARIEGE ‘NiN zAMANE ÇApULCULARI “EFELER”İnsanlık tarihinde Habil ve Kabil ‘

den bu yana birileri daha fazla servet uğ-runa diğerlerine baskı ve şiddeti bir araçolarak kullandı. Bu sayede aslında herke-sin olan toprak, su, hava gibi nimetler bi-rilerinin elinde birikerek, onlarınzenginliği oldu. Diğerleri ise ancak bu zen-ginlikleri elinde tutanların izin verdiği öl-çüde, sadece yaşamasına yetecek kadaryani karın tokluğuna bu nimetlerden fay-dalanabildi. Oysa bu dünya ve nimetleriAdemler ve Havvalar için yaratılmıştı.Toprak, su ve hava herkesin ortak malı ol-malıydı.

Tarihin böylesine yaşandığı dö-nemlerde köylüler, göçebeler, yarı göçebe-ler gibi ağır biçimde ezilen ve şiddetemaruz kalan, yok sayılan bu toplumsal ke-simler içinden var olan haksızlıklara karşıhak ve adalet isteyen yiğitler çıkmıştır.Onlar toplumsal eşitsizliğe ve adaletsizliğekarşı direnişi ateşlemiş ve yoksulların ışığıolmuşlardır. Çoğunlukla toplumsal geçişdönemlerinde , yani eski üretim ilişkileri-nin çözülmeye, yeni üretim ilişkilerininegemen olmaya başladığı; değer yargıları-nın yozlaştırıldığı ve toplumsal bunalımınderinleştiği dönemlerde artan baskı ve şid-

det sonucu hak ve adaleti savunan EfelerEge Dağlarında başkaldırmıştır. Ezilen veaşağılanan, emeği yağmalanan ve geçimolanakları daralan yoksul köylüler Efelerinbozuk düzene karşı başlattığı, kendi öz-lemleri ile benzeşen eylemlerine dolaylıyada dolaysız destek vermiş onları sahip-lenmiştir. Çünkü bu topraklarda zulme baş-kaldıran Efeler, özgürlüğü, yiğitliği, karşıkoyuşu ve başkaldırıyı simgeler. Böyle ol-duğundan zorda ve darda kalan, tutunacakdal bulamayan yoksul köylüler için Efelersorunların çözüm yolu köylünün umu-duydu.

Efeler çeşitli sebeplerle dağlara çı-kıyordu. Ağır vergiler, baskılar insanlarıcanından bezdirip özgürlüğün simgesi dağ-lara yönlendiriyordu. Haksızlığa uğrayan-lar bu haksızlıkları giderecek ve adaletsağlayacak bir yönetim göremediklerindenbu haksızlıkları kendi yöntemleriyle çöz-mek için dağlara çıkıyor ya da dağa çıkıpEfe olanlara katılıyordu. Kısacası toplum-sal eşitsizlikler, emeğin değerini bulama-ması, geçim kaynaklarının kıtlığı gibi pekçok sebep insanları bu serüvene itmiştir.Efeler yaşadıkları dönemin büyük serü-vencileridir.

Saydığımız bu ve benzeri bozuklular so-nucu dağları mesken tutan Efeler temelolarak haksızlıkların giderilmesi talebindebulunurlar. Bu durumu yaratanlara karşımücadele verirler. Kendi anlayış ve gele-neklerine göre adalet dağıtır, yanlışları or-tadan kaldırırlar. Kendi özlemleriniEfelerin mücadelesinde bulan yoksul köy-lüler, bu mücadeleyi sahiplenmiş ve bugeleneği türkülerinde, ağıtlarında yaşat-mıştır.

zalimlere karşıdirenenler her zaman vardı

ve var olacaklar.Ege’ nin yürekli yiğitleri Börklüce Mus-tafalar, Torlak Kemaller den bugüne hakve adalet için direndiler.”Yarin yanağın-dan gayrı her şeyde ve her yerde hep be-raber” diyenler dün olduğu gibi bugün dezalimlere karşı direniyor. Bugünün çapul-cuları bu geleneği sahiplenecek ve gele-ceğe taşıyacaktır. Çakırcalı ‘ dan berikonaklar yakıp yıkan, zulmün bileğinibüken yiğitler Ege’ nin onurlu geçmişidir.Ege’ nin yiğit insanları bugün yaşanantüm haksızlıklara karşı bu geçmişi sahip-lenerek başkaldıracaktır.

TERMiK SANTRAL ÖzELLEŞTiRMESiNE 'ŞivELi' TEpKiMuğla'da Termik santrallerin özelleştirilmesi kararının resmi gazetede yayınlanması üzerinesendikalar eylem başlattı. Özelleştirmeyi protesto eden işçilerin 'şiveli' basın açıklaması isebüyük ilgi gördü.

Muğla''nın Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy TermikSantralleri, Elektrik Üretim A.Ş.'den (EÜAŞ)alınıp, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na bağ-

landı. Termik santrallerin 31 Aralık 2016 tarihine kadarözelleştirilmesine yönelik kararın resmi gazetede yayım-lanması üzerine santrallerde ve kömür işletmelerinde çalı-şan işçilerin örgütlü olduğu sendikalar eylem başlattı.Eylemde Muğla şiveli basın açıklaması yapıldı.

Güney Ege Linyitleri İşletmesi (GELİ) Müdürlü-ğü’nde çalışan kadın işçiler ile maden emekçilerinin eşle-rinden oluşan yaklaşık 200 kişi Yatağan ilçe merkezindekiMadenci Heykeli önünde toplanarak Muğla şivesiyle ha-zırladıkları basın açıklamasını okuyup, santrelleri sattır-mayacaklarını haykırdı. Grup, 'Yetti gari sattırmeycez','Sata sata usanmadıla', 'Dik dur erim, seninle beraberim','Gelceniz vaasa, görcenizde vaa', 'Yettiniz gari', 'Satcek-leemiş! Haa oldu gari' yazılı dövizler taşıdı. Grup, Yata-ğan-Milas Karayolunu kısa bir süre trafiğe kapatıp, oturmaeylemi yaptı.Sendika temsilcilerinin uyarısı üzerine, ka-dınlar yoldan çekilirken araç sürücüleri de kornalarla ey-leme destek verdi.

BÜYÜK İLGİ GÖRDÜGELİ’de maden işçisi olan Şenay Tuncay yöre şivesiyle grupadına yaptığı basın açıklamasında şöyle konuştu:"30 seneden beri tuttudula özelleşcek özelleşcek deye. Satı sataelde avuşda bişe galmadı. Satıp savırdılaa. Hindi de hepimizingursaanda ekmee olan kömür ocaannan santralı satıyolaa. Biz es-kiden kööleemizde kömürün tozunu hayvan yarılana saraadık eyi-leşdisin deye. Bileyomazdık ki evleemizi ısıtceni, şavk olupaydınletceni. Bu kömür ocaannan santral sayesinde yatıganın nö-fusu 3 bindi hindi oldu 20 bin. Ugudan zehrini yuttuk, tozunu yut-tuk, hasta olduk, aaçlamız gurudu, tarlılamızdan tokadlamızdanolduk. Kööleemiz galdırıldı. Gabirliklemizin bile yeri denişti.Eski anılamızı bıraktık bu gara elmas için. Tüm buna olurkenbilem santrallamızı gelinnik gız belledik kötülemedik. 'Kusur-laanı giderelim' deye ureştik. Hindi her bişeesi tamam oldu. Ev-

velki gibi zehir solumaz olduk. Gızannamızın kimisi işe girdi ki-misi iş umudunnan beklepduru. Biz devletimiz için unnca cefayagatlandık. Undan soona hindi de tuttuumuşla satcez depdurulaa.Satcesiniz de elektrik mi ucuzlecek sanki? Çocuklaamız iş saabımı olcek? Yatıganın nöfusu mu artcek? Evleemiz, taala tokadla-mız daha hazla mı para etcek? Havucun, ilananın, sarı böölceninfiyatı mı artcek? Yoksa bunnaa artık para ediyomaz mı olcek?Sattıgları zaman bollugdan yatıgan esnafının yüzü mü gülcek?Daha hazla şefte mi etceklee? Hem günah deemi unca milletinemeennen gurulan bu yerlere satmek, Niden satıpdurusunuz? Bu-benizin malı mı bunnaa. Hindi gıdan sattınız sattınız da memliketpek mi zengin oldu? Şimdi dosdooru deeveen baken. Bu yerleezararmı edibatı yoksa kar mı edibatı? Kar edibatırsan neyinize sı-kıldınız da satıpdurusunuz? Yettiniz Gari! Biz budugan eza çek-tikten sonaa bunarı satıyoz deyennere haggımızı helal ediyomez.Allah’a havale ediyoz. Yatıganlılarnan, Melaslılarlen, Moolalı-larnan hep beraber olcez, sattırmecez"

Yeryüzünü yaşanabilir ol-maktan çıkaran, kar uğrunahem doğayı hem de canlıhayatı hiçe sayanlar geridebıraktıklarıyla da ölüm saçı-yor. İZMİR’in Gaziemir İl-çesi’nde 1940 yılında 70dönümlük arazi içinde kuru-lan 70 yıl burada faaliyetgösterdikten sonra 2 yıl önceTorbalı İlçesi’ne taşınan kur-şun fabrikası alanında top-rağa gömülü radyasyonluatıklar çevreye zehir saçıyor.Zehiri kusan topraktanduman çıkıyor. Fabrika çev-resindeki evlerde yaşayan-larda nefes darlığı, öksürük,astım ve bronşit şikayetleriarttı. Çevre sakinleri, solu-dukları havanın tuz ruhu gibiboğazlarını yaktığını söy-ledi.Doğamıza, yaşamımızaher alanda sahip çıkmak içinbu duruma sessiz kalmaya-cağız.

Radyasyonlu AtıklarÇevreye Zehir Saçıyor

Page 5: Ege güneşi 1 sayı

Ege Güneşi Sayfa 5

Kemal BülbülGezi’nin enerjisi, ODTÜ’nün di-

namizmi, Kürt coğrafyasında barışı ye-şertmenin coşkusuyla bahar güneşitadında gülümseyen coşkulu gençler!Umudun bin bir rengine bezenmiş kadın-lar! Yaşamın amansız girdaplarından sıy-rılıp gelen “Eski tüfekler!”Gülümseyenler, coşkusunu tüm yalınlığıile dışa vuranlar, türkü söyleyenler, halayçekenler, sarılanlar... Hareketsiz, durağankimse yok. Umuda yolculuk var. Umutkatarının vagonları tıklım, tıklım!Türki-ye’nin bastırılıp, susturulan ötekileri,“Çapulcuları, teröristleri” bir araya gel-miş! “Mahir’in mirası” Deniz’in sevdası,İbrahim’in kavgası, Mazlum’un direnişi,Kemal Pir’in “Yaşamı uğruna ölecekkadar seven” erdemi birleşmiş, “Bu dahabaşlangıç, mücadeleye devam!”olmuş.Bizi önce kendimize, sonra birbi-rimize yabancılaştırıp ayrıştıranlar, “Li-beral demokrasiye karşı komünaldemokrasinin modası geçmiştir!” diye-cekler elbet. 20. yüzyılın başında toplumatekçi ulus devlet gömleğini giydirip yüz-yıl saltanat süren ırkçı zihniyet çatırda-maya başlayınca “Liberal demokrasi, ileridemokrasi, paket, açılım” çare olmuyorartık. Umudun adına “Müslümanları dış-layan, 68’lerde kalmış marjinal sol” di-yenler statükocu siyaset anlayışınıntükenmesinden endişe ediyorlar. Tekçiulus devlet, inkar, asimilasyon, ötekileş-tirme bu siyaset bezirganlarının yeganepolitikasıydı. İktidarını “Devletin kutsal-lığı” üzerine inşa eden ırkçı zihniyetin budurum karşısında “Endişelenmesi” do-ğaldır. Toplumun demokratik istemlerikarşısında, kazanılmış hakları “Paketle-yip, biz verdik!” diyen düzenbaz siyasetteşhir olmuştur. Türkiye, Kürdistan dev-rimci demokratik hareketinin 50 yıllık bi-rikimleri üzerinde tepinen, sisteminçürüyüp dökülen cilasına, devrimci de-mokratik hareketinin perspektifindendevşirdiği kazanımlarla nefes aldırmayaçalışanlar endişelene dursunlar “Bu dahabaşlangıç!” Başlangıçta kalmamak, üret-mek, paylaşmak, yol almak, kitleselleş-mek için, başlangıçta kalmamak ama her

an başlangıcın coşkulu dinamizmi ile ça-lışmak gerekir.Umut, varılmaz sanılanmenzillerde “Fakirin ekmeği” olan,anlam yitimine uğramış, sözlüklerin dipsayfalarında unutulmaya yüz tutmuş birsözcük değildir! Umarsızlık sarmalına sı-kışan çaresizlerin iç dünyasında “İnadınayaşattığı bir duygu” da değildir! Umutyaşamın kendisidir. Yaşam, umut edenlerile umudu karartmaya çalışanların müca-dele alanıdır. Umudunu kaybeden yaşamıda kaybetmiş, yenilmiştir.Yüzyıldır yeni-den yeniden ürettiği birbirinin türevi par-tilerle kendini yaşatan ulus devletzihniyeti için ötekilerin buluşması “Gayrıciddidir!” Tabir böyle ama sen hakikatebak! “Gayrı ciddi” diyerek küçümsedik-lerine bakmayın. “Hareketi kozmik oda-larda tahlil etme” girişimi çoktan başladı.“Ana akım medyanın” tv kanallarında si-yasetin, işportacıları, tellalları, seyyar sa-tıcıları, “Uzman, araştırmacı gazeteciler”çoktan tahlillere başladılar. Bu tahlillerinyüzde 90’nı sistem yürütücülerine akılvermek üzerinedir. Aklını, duygusunu,devşirme akılla edindiği bilgi kırıntılarınısistemin kör döngüsüne kurban edenlerstatükonun tekerine sokulan çomağı çı-karmaya çalışıyorlar.Türkiye’de herkesinkabul etmesi gereken bir gerçek var. Si-yaset yapma, siyasete katılma biçimi de-ğişiyor, değişmek zorunda! Değişimkendiliğinden olmuyor. Değiştiren, dön-üştüren, değişip, dönüşmek zorunda bıra-kan bir irade var. Bu irade sistemikuşatmış durumda. AKP’nin “Paketi, açı-lımı” bu iradenin yarattığı enerjiyi tü-ketme çabasıdır. “Demokrasi paketi” ilezaman kazanıp yüzyılın değişimini kö-reltmeye çalışan AKP, Türkiye siyasi ta-rihinin tüm birikimlerini ustacakullanıyor. “Demokrasi paketi” dahabüyük sarsıntıların sistemde yarattığı yı-kımı önlemek içindir.Umut yaşamdır,lakin toplumsal yaşam kendiliğinden birdurum değildir. Müdahil olmayı, rol al-mayı, katılmayı, üretmeyi, dönüştürmeyigerektiren bir zarureti vardır. öncesi biryana son 50 yıldır ödenen bedeller ya-şamı yeniden üretmek için yeterliydi!Neden olmadı? Çünkü ayrı noktalardaüretilen enerji çok değerli olsa da bir ba-şına yeterli olmadı. Geldiğimiz noktadaortaya çıkan gerçek toplumsal kesimle-rin, halkların, inanç gruplarının politik it-tifakıdır. Bu ittifak öylesine heyecanverici ki, 50 yıllık birikimi, deneyimi, di-renişi olan Ertuğrul Kürkçü gibi bir dev-rimcinin kalbini depreştirebiliyor!Ertuğrul Kürkçü’ye geçmiş olsun...HDP’nin umuda yolculuğu kutlu olsun.

UMUDA YOLCULUK!...

Aydın'ın Kuyucak İlçesi'nde, kendisinden 6 gün-dür haber alınamayan beden eğitimi öğretmeni bilekle-rini ve şah damarını keserek intihar etti. Daha önce deintihara teşebbüs eden öğretmenin, atanamadığı için bu-nalımda olduğu iddia edildi.Kuyucak İlçesi'nde yaşayan Alim Koç (33), KocaeliÜniversitesi Beden Eğitimi bölümünden 8 yıl öncemezun oldu. Atanamadığı için bunalıma giren Koç, 'dı-şarı çıkıyorum' diyerek 6 gündür önce evinden ayrıldı.Geri dönmemesi ve yakınlarının da telefonla kendisineulaşamaması üzerine durum, polis ve jandarma ekiple-rine bildirildi. Akut ekiplerininde destek verdiği arama-kurtarma çalışmaları sonuçsuz kaldı.

BİLEKLERİ VE ŞAH DAMARINDA YARAPortakal bahçesini sulamaya giden bir çiftçi, ağaçlar

arasında erkek cesedi gördü. Durum, polis ve sağlıkekiplerine bildirildi. İhbar üzerine bölgeye giden ekipler,öldüğü belirlenen kişinin kayıp olan Alim Koç olduğunutespit etti. Cesedin 6 günlük olduğu, her iki bileği ile şahdamarında yara bulunduğu belirtildi. Emekli öğretmenolan ailenin iki çocuğunun küçüğü Alim Koç'un ce-sedi, olay yerine gelen öğretmen ağabey Adem Koçtarafından da teşhis edildi. Yapılan incelemenin ardın-dan Koç'un cesedi otopsi için İzmir Adli Tıp Kuru-mu'na götürüldü. Oğlunun ölüm haberini alan veüzüntü yaşayan anne Nuray Koç ve felçli olan babaYaşar Koç, "8 yıldır atama bekliyordu psikolojisi bo-zuldu tedavi görüyordu" dedi.

GEÇEN YIL DA İNTİHARA TEŞEBBÜS ETTİCesedi bulunan Alim Koç'un mahalle arkadaşı Adnan

Gündüz, "Geçen yıl bileklerini kesip ilaç içmişti. 8 yıldıratama bekliyordu, psikolojisi bozulmuştu. Geçen yıl kur-tarmıştık, ama bu sefer bulamayalım diye buraya gelipintihar etmiş. En son çarşıdaki bir berberden jilet alıp ay-rılmış o zamandan beri de haber alamıyorduk" dedi.

ATAMASI YAPILMAYAN ÖĞRETMEN İNTİHAR ETTİ

İZMİRDE BİREYSEL SİLAHLANMAYA TEPKİEYLEMİ DÜZENLENDİ

İzmir'deki Cumhuriyet Meydanı'ndabiraraya gelen Bireysel Silahlanmaya TepkiPlatformu (BİSİTEP) bileşenleri silahlan-maya, maganda ve şiddet kültürüne karşıeylem düzenledi. Bu yıl 10.’su düzenleneneyleme, 2003 yılında maganda kurşunuylahayatını kaybeden Ali Stair Grimason'un,geçen yıl Karabağlar ilçesinde, nereden gel-diği belli olmayan bir kurşuna hedef olan 6yaşındaki Umut Ceylan'ın, yine geçen yılmaganda kurşunuyla ölen baterist RegaipVatansever'in aileleriyle müzisyen dostlarıkatıldı.Eylemde bir konuşma yapan SancarMaruflu, giderek tırmanan şiddetin, artan ci-

nayetlerin, kayıtdışı bireysel silahlanmanınve maganda kurşunuyla ölümlerin sayısın-daki artışın feci boyutlara ulaştığını ifadeederek, siyasileri göreve çağırdı. BİSİTEP'inkurucusu Av. Tuncer Eşsizhan ise toplumunbilinçlenmesinin önemine değinerek, çocuk-luktan başlayarak insanların şiddete eğilimlihale getirildiğini söyledi. Av. Eşsizhan,oyuncak silahların kırılıp yerine çocuklaramüzik aleti ve kitap verilmesi gerektiğiniifade etti. Ardından Atatürk anıtına, İzmirMüzisyenler Derneği üyelerinin rengarenkbalonlarla yaptığı uluslararası barış simgesikoyuldu.

19 Yaşındaki İşçi Fabrikada Yaşamını Yitirdiİzmir'in Tire İlçesi Gökçen Bel-

desi’nde salça fabrikasında çalışan 19 ya-şındaki Mesut Taşkın, temizlik içingirdiği kazanda yaşamını yitirdi. İlk be-lirlemelere göre, Taşkın’ın elektrik akı-mına kapılıp can verdiği bildirildi.Olay,Gökçen Beldesi’ndeki bir fabrikada dünakşam saatlerinde meydana geldi. Lise-den mezun olduktan sonra çalışmaya baş-ladığı fabrikada temizlemek için girdiğikazanda aniden yere yığılan Mesut Taş-kın’ı gören diğer işçiler, sağlık ekiplerinehaber verdi. Durumu kötüleşen Taşkın,sağlık ekipleri beklenmeden işçiler tara-fından Tire Devlet Hastanesi’ne götürül-mek istendi. Ancak genç işçi yoldayaşamını yitirdi.Hastanede yapılan ilk in-celemede, Taşkın’ın elektrik akımına ka-pılıp can verdiği bildirildi. Gencin ölümhaberini alan yakınları sinir krizi geçirdi.Mesut Taşkın’ın kesin ölüm nedeninin be-lirlenmesi için cesedi, otopsi yapılmaküzere İzmir Adli Tıp Kurumu Morgu’nakaldırıldı.

Page 6: Ege güneşi 1 sayı

Sayfa 6 Ege Güneşi

Komutan yardımcısı Marcos,1994‘ün Ocak ayında Meksika‘nın güney-deki Chiapas eyaletinde Zapatacı isyanıbaşlattığında, yanında yerlilere özgü işle-meli bluzuyla, kısa boylu bir kadın dikkatçekiyordu. Gözleri hariç bütün yüzü pembebir mendille kapalıydı. Yanında Vietnamsavaşından kalma kocaman bir tüfek bulu-nuyordu. Rivayet; tüfeğini hiç kullanma-dığı yönündeydi. Marcos, yerlilerin gerçekliderinin Ramona olduğunu söylerdi. Ra-mona‘nın İspanyolca bilmediğini, bu yüz-den kendisinin onlar adına konuştuğunubelirtirdi. Marcos, Zapatacıların sesi vegözleriydi ama 1994‘teki ilk isyanın örgüt-leyicisi, yürütücüsü Ramona‘ydı. 1994‘teki

ilk barış görüşmelerinede Zapatacıları temsilenkatılan oydu. Marcosgibi hiç çıkartmadığımaskesinde şirin bir püs-kül bulunuyordu. "KüçükSavaşçı"ya çıkmıştı adı.1996‘da böbrek rahatsız-lığı yaşayan Ramona‘yaböbrek nakli yapıldı. Ra-hatsızlığına rağmen,Yerli Halklar UlusalKongresi‘ne katılmaküzere Meksiko City‘yegitti. Kongrede çiçekyağmurlarıyla karşılandı.Yüzbin kişiye coşkulubir konuşma yaptı. Kala-balığın içindeki erkekler"Todos somos Marcos"(Hepimiz birer Mar-cos‘uz), diye bağırırken,

kadınlar buna "Todos somos Ramona" diyekarşılık veriyordu. 6 Ocak 2006‘da hayatagözlerini yumdu. Gerçek adı ve devrimcimücadeleden önceki kimliği hakkında hiç-bir bilgi verilmedi. O, Zapatacıların, Mek-sikalı yoksul kadınların Ramona‘sıydı.Önemli olan buydu.

FIRTINA GİBİ BİR KIZ GELİYOR‘Fırtına gibi gelen kız‘, 1962 yılındaİzmir‘in Alaçatı Kasabası‘nda doğan MineBademci‘ydi. Buca Eğitim Fakültesi‘ni ka-zanmış, ünü ondan önce okula ulaşmıştı.Okula fırtına gibi gelen Mine, yine fırtınahızıyla okuldan ayrılıp kendisini devrimci

mücadeleye adamıştı. Urla‘daki tütüncüleriyalnız bırakması mümkün değildi. Aileside tütünden sağlıyordu geçimini. Hal bilir,dert bilir, yol bilirdi. Dermanın kimde ol-duğunu anlatmak kalıyordu geriye. Bununiçin okulda değil, tütünde olmalıydı.Ken-disinden önce abisi düşmüştü toprağa.Mine o sıralarda 18 yaşındaydı. 12 EylülMine Bademci‘yi yoksul tütün işçilerininyanında yakaladı. Kentlerde, köylerde ba-rınmalarının mümkün olmadığına kararveren grubun arasındaydı Mine. Yaklaşıkbir ay kırlarda saklanan, yerleşik düzen al-maya çalışanlardan birisiydi Mine.15 Ekim1980‘de 20 kişilik arkadaş grubu bir bağevinde kuşatıldığında, aralarındaki tek ka-dındı Mine. Kuşatmayı çatışarak yarmayakarar verdiklerinde, ‘ilk ben çıkarım‘ di-yendi Mine. İlk O çıktı. Çıkar çıkmaz da,kuşatanların yüzlerce silahından yüzlercemermi aktı gencecik bedenine. Fırtına gi-biydi; vücudunda mermi isabet etmedik hiçbir nokta kalmayana kadar karşılık ver-meye, kuşatmayı yarmaya çalıştı. Çatış-maya tanık olanlar, yüzündeki tebessümütarihe not olarak düştüler. "İsmini arkadaş-larına, sevdasını dağlara bırakmanın" te-bessümüydü, dudaklarına oturan.Bir notta ben düşeyim:

Mine Bademci, 12 Eylülsonrasında öldürülen ilkkadın olarak tarihteki vekalbimizdeki yerini aldı.

Ayşe Makar da öldürüldüğünde 18 yaşın-daydı. 12 Eylül‘den sonra Fatsa‘da öldürü-len ilk kadın olarak geçti kayıtlara. Mine

15 Ekim‘de, Ayşe 15 Kasım‘da öldürüldü.Birbirlerini tanımıyorlardı. Ama birbirleri-nin kalp atışlarını duydukları kesindi.Fatsa‘da doğmuştu Ayşe. İlk ve ortaokuluFatsa‘da tamamlamış, Fatsa Lisesi‘ne baş-ladığında devrimci hareketle tanışmıştı. Oyıllarda Fatsa Lisesi faşist saldırıların he-defiydi. Faşistlerin Fatsa‘dan atılması içinbirilerinin ‘gözünü budaktan esirgeme-mesi‘ gerekiyordu. Lisede yakılan kıvılcımkısa sürede tüm Fatsa‘yı saracaktı. Ayşe,hem Fatsa Halkevi‘nde çeşitli görevler üst-leniyor hem de mahalle çalışmalarına katı-lıyordu. Fikri Sönmez‘in belediye başkanıseçildiği 14 Ekim 1979 seçimlerinde-Ayşe‘nin çalıştığı mahalleden TerziFikri‘ye yüzde 70 oy çıkmıştı. Ayşe dahalise 3 öğrencisiydi ama hem belediye et-kinliklerine hem de kırsal alandaki kadınçalışmalarına tüm zamanını ayırıyordu.12 Eylül Fatsa‘ya iki ay önce, Nokta Ope-rasyonu‘yla gelmişti. Devrimciler Fatsakent merkezinde barınamaz haldeydi. Bi-rilerinin ‘gözünü budaktan esirgememesi‘ve direnişi Fatsa dağlarına kaydırması ge-rekiyordu. Fatsa dağlarında yakılan kıvıl-cım, tüm Karadeniz‘i saracaktı. Ayşe‘gözünü budaktan esirgemeyenlerin‘ sa-fında dağa çıktı. 15 Kasım 1980‘de bir sı-ğınakta Kemal Özdemir ile birlikteöldürüldüğünde, Urla‘daki arkadaşınınkalp atışlarını artık hissetmediğinin farkın-daydı.Yaşanılası bir dünya uğruna üç kadın düştütoprağa; biri Urla‘da, biri Fatsa‘da, biriMeksika‘da.

ROMONA'DAN MiNE BADEMCiYE BiziMKiLERROMONA'DAN MiNE BADEMCiYE BiziMKiLER

Antalya'nın Manavgat ilçesine bağlıAhmetler köyünde yapımı planlanan HES içinköye getirilen iş makinelerine karşı direnenköylülerle taşeron firma çalışanları arasındakavga çıktı. HES firmasının özel güvenlik gö-revlileri ile firma çalışanlarının köylülerinüzerine ateş etmesi sonucu biri kadın üç köylüyaralandı. Köylülerin Manavgat'a götürülerekhastaneye kaldırıldığı öğrenildi.

HES FİRMASININ GÜVENLİK GÖREV-LİLERİ KÖYLÜLERE ATEŞ AÇTIDün gece iş makinelerinin HES'in inşa edile-ceği Ahmetler Kanyonu'na girmesi üzerinegünlerdir gergin olan köylüler tepki gösterdi.Yöredeki pek çok köyün ortak kullanımındaolan Ahmetler Kanyonu'nun sularını HES fir-masına vermek istemeyen Ahmetler köylüleri,şantiye kurmak için çalışmalara başlayan işmakinalarını engellemek istedi. Ancak HESfirmasının özel güvenlik görevlileri ile diğerçalışanları bugün öğle saatlerinde köylülerinüzerine ateş etti. Köylülerin de taşlarla karşı-lık verdiği olayda güvenlik görevlilerinin köy-lüere biber gazı sıktığı da öne sürüldü.Olaydayaralanan köylüleri hastanede manavgat bele-diye başkanı şükrü sözen de ziyaret etti.

KÖYLÜNÜN ÜZERİNE İŞ MAKİNASISÜRDÜLEROlayla ilgili sorularımızı yanıtlayan Ahmetlerköylülerinin sözcüsü Mustafa Koç, HES fir-ması çalışanlarının Köydeğirmeni mevkiindeköylülere silah çektiğini ve köylülerin üzerineiş makinası sürdüğünü belirterek Akseki veManavgat'tan gelen jandarmanın olaya müda-hale ettiğini kaydetti.

'BİZİ KANDIRDILAR, İŞ MAKİNALARIGECE ÇALIŞMAYA BAŞLADI'Köylülerin şirket çalışanlarından şikayetçi ol-duklarını dile getiren Koç, iş makinalarının ikigün önce kanyona getirildiğini ancak köylüle-rin engel olmak istediğini belirterek, "olay çık-maması için jandarma karakol komutanıköylülere köye dönmelerini iş makinelerininde çekileceğini söyledi. Ancak bizi kandırdı-lar. İş makinaları gece çalışmaya başladılar"dedi.

'KÖYLÜLER GÜVENLİKLERİNİNSAĞLANMASINI İSTİYOR'HES firmasının çalıştırdığı özel güvenlik gö-revlilerinin bazılarının kayıtdışı ve kimliksizolduğunu iddia eden Koç, "güvenlik görevlisidiye getirilen insanlarla konuştuk. Bizim ken-dileriyle bir sorunumuzun olmadığını, onlarakardeşçe yaklaştığımızı söyledik. Ancak onlarbize 'biz kimsenin kardeşi değiliz' diye karşı-lık verdiler. Bu insanların arasında hasta ruhluolduğu izlenimi uyandıran kişiler var. Köylü-ler güvenliklerinin sağlanmasını istiyor" diyekonuştu.

ANTALYA'DA KÖYLÜLERE HES KURŞUNU

Aydın'ın Kuşadası ilçesinde, 24 yaşın-daki trans kadın Dora Özer evinde bı-çaklanarak öldürüldü.Siyah Pembe Üçgen'den trans aktivistDemet Yanardağ ise yaz aylarında Ku-şadası'nda daha fazla trans kadının bu-lunduğunu, trans kadınların ya çarkaçıkarak ya da internet üzerinden müş-terilerini bulduklarını anlattı. Dora'nıncüzdanı ve telefonunun gasp edildiğiniaktaran Yanardağ, Dora'nın komşula-rıyla bir sorunu olmadığını; fakat yazaylarında nüfusu artan Kuşadası'nıntrans kadınlar için hiç güvenli olmadığını belirtti.

İstanbul LGBTT Derneği,"Dora İçin, Adalet İçin! Nefret Cina-yetlerine Dur De!" sloganıyla, İstan-bul‘da eylem çağrısı yaptı. Cuma saat19:30'da Galatasaray Lisesi'nden Tak-sim Tramvay Durağı'na yürüdü.Siyah Pembe Üçgen İzmir Derneği de12 Temmuz cuma günü saat 18:00'daİzmir Yakın Kitabevi önünde basınaçıklaması yaptı.

Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağ-lık ve İnsan Hakları Derneği de yaptığıyazılı açıklamada şu ifadelere yer

verdi:“Bize göre Dora cinayetinin asıl katil-leri, trans seks işçilerinin hak taleple-rini görmezden gelen ve en temelhakkımız olan yaşam hakkımıza kastedilmesine ses çıkarmayıp dolaylı yol-dan destek olan herkestir.Kırmızı Şemsiye olarak, artık transseks işçilerine reva görülen bu açık“kırım”ın son bulması için harekete ge-çilmesini talep ediyoruz. Her gün fi-ziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomikşiddete maruz kalıp, toplumun çeper-lerine itilen trans seks işçilerinin hak-larının korunmasını istiyoruz.

Trans ve seks işçisi cinayetleripolitiktir. Trans seks işçilerine yönelenşiddet, kadınlara, engellilere, HIV po-zitif bireylere, Kürtlere, Ermenilere,Alevilere, işçilere, emekçilere, sığın-macı/mültecilere, doğaya, hayvanlarayönelen şiddetin bir başka yüzüdür.Transfobik ve orospufobik ahlakınızbatsın!”Kuşadası'nda Nisan 2012'de de transkadın Nükhet Kızılkaya evinde öldü-rülmüştü.

Page 7: Ege güneşi 1 sayı

Bedenine Sahip ÇıkAydın'daki Cinsel Taciz Ve Tecavüz Olaylarına KarşıSavaş Açan Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Öğ-rencisi Bir Grup, Bedenine Sahip Çık' Sloganıyla Çe-şitli Etkinlikler Düzenleme Kararı AldıVeteriner Fakültesi 3'üncü sınıf Öğrencisi Zey-nep Çelik, amaçlarının halkı bilinçlendirerekcinsel saldırıları azaltmak olduğunu kaydetti.

ADÜ öğrencisi bir grup, kentte yaşa-nan cinsel saldırı ve tecavüz olaylarına karşı,'ADÜ Bedenine Sahip Çık' sloganıyla etkin-likler düzenlemek için çalışma başlattı. KitapKafe'de toplantı yapan öğrenciler adına konu-şan Zeynep Çelik, Aydın'da yaşayanları bilin-çlendirmek istediklerini belirtti. ÜniversiteliÇelik, "Amacımız, ADÜ'de okuyan ve Ay-dın'da yaşayanlar olarak, kadın, erkek, çocuk,hayvan bedenine sahip çıkmak. Yapacağımızetkinliklerle halkı bilinçlendirerek, cinsel sal-dırıları azaltmak" dedi. Aydın'da yaşanan tacizve tecavüz olaylarına karşı sessiz kalmayacak-larını dile getiren Çelik, "Etkinliklerimizde,cinsel saldırıya maruz kalanlara haklarını ha-tırlatacağız. Ayşe'nin başına bir şey geldiğindeAli ve Fatma olarak bağıracağız. Anayasal bazıboşluklara, Aydın'daki ensest ilişkilerin fazlalığına veSosyal Hizmetler Kurumu'ndaki güvenlik sıkıntılarınadikkat çekeceğiz. Bütün bunları ADÜ'de eğitim görenbir grup insan olarak başlatıyoruz. Kişisel olarak farklıyerlerde olsak da grup olarak hiç bir parti, bayrak vereklam içerisinde olmayacağız" diye konuştu.

SSOOKKAAKK TTİİYYAATTRROOSSUU İİLLEE BBAAŞŞLLAAYYAACCAAKKLLAARRÇelik, toplantıda aldıkları kararlara da değindi.

Zeynep Çelik, "10 kişilik bir tiyatro ekibimiz var. Heran her yerde sokak tiyatrosu ile karşınıza çıkabiliriz,hazırlıklı olun. Sosyal medyada örgütlenip sürekli aktifhaberleşme sağlayacağız. Bir internet radyosu ile çokkısa zaman içinde yayında olacağız. Yayın, hem eğ-

lence hem bilgilendirme içerecek. Üniversitemiz genç-leri dönüşümlü olarak program yapacak. 11-16 Kasımarasında Aydın'da yaklaşık 5 gün süren ve her günfarklı bir bölgede fotoğraf sergisi açacağız. Biz öğren-ciler olarak, tacize ve tecavüze karşı dik duracağız"dedi.

Ege Güneşi Sayfa 7Bakırçay'da Balık Neslini

Kuruttular

Bergama, Çandarlı ve Yenikentli çiftçiler, Bakırçay'dakidoğal yaşamın kirlilikle yok edilmesine tepki gösterdi.

Salça fabrikaları, mandıralar ve sanayi tesislerindenbırakılan atık sular, Çandarlı Körfezi'ne dökülen Bakırçay'dabinlerce balığın telef olmasına yol açtı. Balık katliamına tepkigösteren vatandaşlar, her yıl karşılaştıkları manzaranın, buyıl çok daha vahim bir hale geldiğini belirterek yetkilileriönlem almaya çağırdı.

Toplu balık ölümlerinin yoğunlaştığı Yenikent bel-desinin Belediye Başkanı Fikret Çam, "Köprünün altında,çevresinde, nehir üzerinde can çekişen veya ölmüş binlerceyayın, kefal ve sazan birikti. Her yıl toplu balık ölümleri olu-yor ama hiçbir dönemde bu kadar fazla olmamıştı.

Kirlilik yüzünden su dibinde oksijen kalmayınca ba-lıkların da yaşama şansı kalmadı" dedi.Rapor hazırlandıBer-gama Belediyesi'nin başvurusu üzerine nehirde daha öncearaştırma yapan Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi uz-manları tarafından hazırlanan raporda, ölümlere sudakiamonyum ve sülfit miktarının çok fazla artmasıyla suda çö-zünmüş oksijen miktarının sıfıra yaklaşmasının neden olduğubelirtilmişti. Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü ekip-lerinin yaptığı tahlillerde de suyun balıkların yaşamasınauygun olmadığı ifade edilmişti.

'Aliağa TersaneleriTuzlalaşıyor!'

İzmir Aliağa'da bulunan gemi söküm tesislerinde bir iş cina-yeti daha yaşandı. Daha 3 gün önce 22 yaşındaki Ersin Şahinkepçenin altında ezilerek hayatını kaybetmişken, bu kez debir geminin makine dairesinde patlama meydana geldi.DİSK'e bağlı Limter-İş sendikasının açıklamasına göre, sö-kümü yapılan bir balıkçı gemisinin makine dairesindekitankta menol kapağı açımı sırasında yaşanan patlama sonu-cunda, üç çocuğu olan 45 yaşındaki Nurettin Durgun yanarakve boğularak can verdi. Ağır yaralı olan ve yanıkları bulunan26 yaşındaki Erdi Arzuman ise, hastaneye kaldırıldı.Limter-İş sendikası açıklamasında, “Aliağa Gemi Söküm ter-sanelerinde gerekli İşçi Sağlığı İş güvenliği tedbirlerinin alın-madığı, tersane patronları üzerinde hükümet ve adlimakamlar tarafından gerekli yaptırım uygulanmadığı koşul-larda Aliağa Gemi Söküm’ün adım adım Tuzlalaşacağını ilanediyoruz” denildi. İş cinayetlerinin kader olmadığının altınıçizen sendika, açıklamasında AKP hükümetinin adeta pat-ronları cesaretlendirdiğini dile getirdi.Limter-İş ayrıca, tersane patronlarının cezalandırılması ta-leplerini de yineleyerek, iş cinayetlerinin birinci derecede so-rumlusu olan ve patronlar üzerinde hiçbir yaptırımuygulamayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nı da isti-faya çağırdı.

Fethiye Belediyesi, Kürtçe bayram kutlaması yap-tıktan sonra altına da ’anladınız mı?’diye sorarak faşiz-min en net sloganını kullanmaktan çekinmemiş: ’ tekbayrak, tek millet, tek din’ demiştir. Behçet başkan ve et-

rafındaki eskisolcu yardımcı-ları Hitler’in1933’deki busoruları kullan-maları Fethiye-liler tarafındantepkiyle karşı-landı. FethiyeDireniş İnsiya-tifi yayınladığıbildiriyle tepki-sini dile getirdi.

FFEETTHHİİYYEE BBEELLEEDDİİYYEESSİİNNİİNN BBAAYYRRAAMM MMEESSAAJJIINNAA DDİİRREENNİİŞŞ İİNNSSİİYYAATTİİFFİİNNİİNN CCEEVVAABBII

DEVLET VAN'A DEĞİL TAVANA BAKIYOR, DEVLET TAVANA DEĞİL VAN'A BAK !İzmir'de Antikapitalist Müslümanlar'ın Konak Meydanı’ndaki Vanlı depremzedeler

için sessiz oturma eyleminde İzmir Müzisyenler Derneği üyeleri olan AHURA MÜZİK TOP-LULUĞU Van halkının sesini duyurmak için erbanilerinin ritmiyle eyleme anlam kattı.

Page 8: Ege güneşi 1 sayı

Sayfa 8 Ege Güneşi

Küresel sermayenin dünyayı yeni-den dizayn edip paylaştığı ve kendine yenisömürü alanları yarattığı bu dönemde, on-ların yerli uşakları da '' kentsel dönüşüm ''adı altında yurttaşların barınma haklarıüzerinde oyunlar oynuyorlar. Emek sömü-rüsünün yeni bir boyutu olan kentsel dö-nüşüm ile yurttaşların barınma haklarıellerinden alınarak sermayeye yeni rantalanları açılmak isteniyor. Bu yazımızdakentsel dönüşüm adı altında uygulananprojelerde sözde kamu yararı gözetilirkenişin perde arkasında nasıl bir rant üretildi-ğini ve bu rantın nasıl bir sermaye aktarı-mına döndüğünü dilimiz döndüğünceanlatmaya, kentsel dönüşümün yaşandığıyerler üzerinden vatandaşlar için nasıl biryeniden yoksulluk ve yoksunluk oluşturul-duğunu göstermeye çalışalım.Kent Orada Yaşayanlarındır‘’Her şeyden önce kent yalnızca yapı yı-ğınlarıyla sınırlı, sakinlerine mal ve hiz-met sağlamak için tasarlanmış birorganizasyon değildir. Kent yurttaşlarıngönüllü, etik birliğine, katılımına, ortak birkentli kültürel ve topluluk bilincine daya-nan bir araya gelmişliğin ve yaşam alanla-rının adıdır. ‘’ (Harvey,1999:96 SosyalHaklar Sempozyumu )Yukarıda yapılan kent tanımında enönemli unsurlar yurttaşların gönüllü birlik-teliği ve katılımı vurguları ile kentin tarihive kültürüyle yaşayan bir organizma ola-rak gösterilmiş olmasıdır. Şimdi buradayaşayan insanların tarihi, kültürü ile bir-likte her şeyi yurttaşların katılımı olmadankararlaştırılmış kentsel dönüşüm projeleriadı altında yok edilmek isteniyor. Bu yokedilecek yalanlar üzerine de sermaye sa-hiplerinin ihtiyaçlarına yönelik olarak veonların talepleri doğrultusunda uygulama-ları hayata geçirilmek isteniyor.Kentsel Dönüşüm Sermayenin İhtiyacıdırKentsel dönüşümün gerekliliği temel ola-rak iki yaklaşıma dayandırılıyor. Bunlar-dan birincisi kentlerin bazı bölgelerininçöküntü alanı haline gelerek bozulması vebu bölgelerdeki sağlıksız çevre ve yaşamşartlarının iyileştirilmesi gerekliliğidir. Bubölgeler, barındırdıkları yoksullarla –gece-kondu insanlarıyla- kentsel şiddetin mer-kezi olarak gösterilmekte ve kentseldönüşümle gerçekleşecek ‘’ temizliğin “bu şiddeti azaltacağı varsayılmaktadır.Büyük şehirlerde sık sık yaşanan ve ekran-larda gördüğümüz gece kondu yıkımlarınakarşı sadece evlerini savunan bu insanlarsermayenin gözünde şiddetin, suçun se-bebi ve kaynağı olarak gösteriliyor. Budurum onların yoksullardan nasıl nefret et-tiklerini açık olarak gösteriyor. Yoksul

gece kondu insanlarını daha yaşanabilirbir çevre ve yaşam koşulları vaadi ile şeh-rin dışına yapılan konutlara taşıyan bu an-layış, yapmış olduğu “temizlikle” şehrisuçtan temizleme görüntüsü altında hembu alanlarda rant elde edecek hem de sı-nıfsal çatışmaları da azaltmayı hedefleye-cek bir düşünceyi taşıyor.Kentsel dönüşümün gerekliliği konusundaöne sürülen ikinci yaklaşımda ise, kentle-rin kapitalizmin sahnesi olmanın ötesindebaş aktörlerinden biri olarak görüp onu birbirikim aracı, bir sermaye aktarımı olarakgörmesi anlayışıdır. Bu, birinci yak-laşımda ifade etmeye çalıştığı-mız yoksulların elinden düşükfiyatlarla alınan yerlerin, yük-sek fiyatlarla piyasa aktörleri-nin hizmetine sunularakonların bu alanlardan büyükkarlar elde etmelerine olanaksağlanmasının ifadesidir.

Başta İstanbul olmak üzere Ankara, İzmirve diğer göç alarak kent yoksullarının bi-riktiği kentlerde kentsel dönüşüm sonuçla-rıyla açık bir biçimde görülmektedir.Buralarda kentin tarihi, kültürel dokusu ileyurttaşların barınma ve temel ihtiyaçlarıkonusundaki hakları dahil her şey serma-yenin azgınca büyümesi ve yeni rant alan-ları elde etmesi adına yok ediliyor.Kentsel Dönüşümde Kamu Gücünün RolüSon yıllarda kentsel dönüşüm denince ak-lımıza hemen TOKİ ve hükümete yakıninşaat firmaları geliyor. Kentsel dönüşümihalelerinde en çok gördüğümüz şey iha-

leye katılan firmala-rın neredeyse hepsi-nin hükümete yakınfirmalar olduğu ger-çeğidir. Çalık, İhlasgibi holdinglerin işti-rakleri olan bu firma-lar hemen hemen tümihaleleri almaktadır.Örneğin kamuoyundaçok bilinen bir örnekolan Tarlabaşı kentseldönüşüm projesiniGAP İnşaat almıştır.GAP İnşaat, ÇalıkHolding’in inşaat iş-lerini yürüten bir fir-madır. Burada Akp hükümeti dönemindehızla yükselen çalık holding ve Albayrak-lar ‘ ı görüyoruz.

İstanbul Tarlabaşı, İzmir Kadife-kale örnekleri ile anlatmaya çalıştığımızrantın büyüklüğü ve yoksullara sunulandiğer seçenek olan şehirlerden yalıtılmış-lığı şöyle açıklayalım. Örneğin büyüklüğü

40-100 metrekare arasında değişen bu bi-nalarda , konutu 60 metrekare olan birmülk sahibine firma tarafından 90 bin TLpara önerilmektedir. Eğer konut sahibi bupara yerine yapılacak konutlardan yarar-lanmak isterse takas edilecek konut 60metrekare varsayıldığında 180 bin TLborçlanmak zorunda kalacaktır. Mülk sa-hibi şayet borçlanmak istemezse, şehrindışına TOKİ tarafından yapılan konutlar-dan alması önerilmektedir. Görüldüğügibi bu her şekilde konut sahibiyoksullar için yoksulluk ve yok-sunluktur. Ya firmaya borçlanıp gerikalan yaşamlarını bu borcu ödeyerek geçi-recekler ya da şehirden yalıtılmış bir yerdederme çatma TOKİ konutlarına oturacak-lar. Peki Tarlabaşı ve Kadifekale gibi ör-neklerini saydığımız kentsel dönüşümuygulamaları neden bir kamu kuruluşu ta-rafından gerçekleştiriliyor? Bu saydığımızuygulamalara bakarak TOKİ ‘ nin varlığıve işlevinin ne anlama geldiği daha iyi an-laşılır. Orta ve orta üstü gelire sahip birkimse bu yerlerden konut almayı aklındangeçirmediği için buralarda kamu müdaha-lesini yani TOKİ’ ni görüyoruz. Bu yer-lerde hem kamu arsalarının varlığı hem de

daha üst planlamalarla rantın artacağı belliolduğundan bu planlamaların yapılması,süreçlerin koordinasyonu ve asıl olarak daoluşacak rantın ele geçirilerek yandaş fir-malara aktarılması ancak kamu gücününkullanılması ile mümkün olmaktadır.TOKİ’ nin rantın sahibi haline gelmesi vebunu nasıl kullandığı da Akp iktidarınınneden TOKİ’ ne bu kadar önem verdiği veneden bir çok yasal düzenlemeyle TOKİ’ni güçlendirdiğini açıklamaya yeter. TOKİbu rantı yandaş sermayeye aktarmak içinAkp iktidarı eli ile kullanılan kamu gücü-dür.Kentsel Dönüşüm Yoksullara Sürgün Po-litikasıdırMevcut iktidar eliyle hızlandırılan kentseldönüşüm kent yoksulları için uygulananbir sürgün politikasıdır. He sürgün gibikentsel dönüşüm de beraberinde yoksullukve yoksunluk doğuruyor. Kentsel dönü-şüm büyük bir yaldızlı yalandır. Konutgüçlendirme, depreme dayanıklı hale ge-tirme, yaşam alanlarını iyileştirme gibi zır-valar aldatmaca ve göz boyamadanibarettir. Kent merkezlerine yakın veyakent merkezlerinde yapılan bu evlerin ço-ğunun zemini zaten depreme dayanıklıdır.Demek ki asıl yapılmak istenen bir şehriinsanları, yarattığı kültürü yok edip yenibaştan inşaa ederek zenginler için caziphale getirmek ve onlara yeni rant alanlarıyaratmaktır.sözü edilen bu uygulamalarlakent yoksulları için barınma sorunu dahada derinleşmekte, borçlanarak kentin dı-şında yapılmış kalitesiz TOKİ konutlarınayerleşmek zorunda kalmakta, iş olanağı,ulaşım kısıtlı olduğundan buralarda da ba-rınamamaktadır. EVİNİ SAVUNMAK YAŞAMI SAVUNMAKTIR

Bugün alın terimiz ve emeğimizleyarattığımız her şeye azgınca saldıran,talan eden ve buradan kendine yeni rantalanları yaratan bu küresel uşaklara karşıevimizden başlayarak sokaklarımızı, ma-hallelerimizi, tarihimizi, kültürümüzü yaniortak, gönüllü ve birlikte yaşam irademizisavunmanın yolu kentsel dönüşüme karşıbirlikte mücadele etmekten geçiyor. Ege‘nin cesur ve yürekli insanları konaklarakarşı her zaman yoksulların yanında ol-muştur. Bu Egelinin tarihi ve geleneğidir.Ege’nin demokrat duyarlı , yüreği insan vedoğa sevgisiyle çarpan tüm halkımızı buyağma düzenine karşı birlikte mücadeleetmeye çağırıyoruz. Çakırcalı Efe bizeuzaklardan sesleniyor:‘’ Bize de derler Çakıcı, yar fidan boylum,yıkarız Konakları. ‘’

KENTSEL DÖNÜŞÜM YA DA

RANT AKTARIMI OLARAK KENTSEL BÖLÜŞÜM

Page 9: Ege güneşi 1 sayı

Ege Güneşi Sayfa 9

Kozak Yaylası’nda Direniş VarFıstık çamlarıyla ünlü Bergama Kozak Yaylası’nda yeni altın madeni çalış-

maları köylüleri isyan ettirdi. Geçtiğimiz yıllarda yaylanın ormanlık alanlarında ya-pılan altın madeni çalışmalarının köylülerin meralarına da kaydırılması üzerineÇamavlu köylüleri ayağa kalktı.Başlıca geçim kaynağı hayvancılık olan ve mera sayesinde hayvancılık yaparak ge-çimini sağlayan köylüler, meralarını kaybetmemek için direniş başlattı.

Karaot Köyü Torbalı’ya bağlı küçükbir köy. Bu sene 3 sü düzenlenenKaraot Tohum Takas Şenliğine ça-

lışma hayatından kaynaklı yapamadığımızziyaretini bayram vesilesi ile yakaladığımıztatil gününde yapıyoruz. Torbalı’da UtkumDuran ve iki güzel çocuğu karşılıyor bizi .Torbalı’dan Karaot’a doğru yola çıkıyo-ruz.Arkamızda binaları,arabaları,üstümüzeyürüyen kalabalığı bırakıyoruz yavaşyavaş.Yavaş yavaş toprağa,ağaca,havaya ka-vuşuyoruz.Karaot köyünün girişinde narlarladolu mezarlık karşılıyor bizi.Merakla soru-yoruz ‘’Neden toplanmıyor narlar’’diye.İna-nışa göre mezarlıktaki narlar unutkanlıkyapıyor. Bu yüzden kimse koparmıyor mezar-lıkta yetişen narları.

Köy meydanına vardığımızda sıkışıkbinalar iç içe geçmiş şehir mekanlarının ye-rine yan yana duran birbirine yaslanan köykahvesini,bakkalı ,muhtarlığı görüyoruz.Ka-raot Tohum Takas deneği meydanın girişindehoş geldiniz der gibi duruyor.Araçtan iniyo-ruz.Yanımızda Utkum’un olmasından da ilerigelen bir tanıdıklık duygusu var.Herkesle se-lamlaşıp bayramlaşıyoruz.Utkum’un biraz işi var. Bizde yanımıza reh-berimiz olmayı kabul eden Mahir’i alıp köyüdolaşmaya çıkıyoruz.Mahir bizi köyün orma-nına götürecek.Düşüyoruz Mahir’in peşine.Köyün içinden yürüyoruz.Her bahçe de narağacı var.Bir ağaçtan nar koparıp tadına bakı-yoruz.Bereketin simgesi mi yoksa bir aradalı-ğın simgesi mi diye düşünüyorum nartanelerini elime doldururken.Köyün ormanının kıyısına geliyoruz, ama

daha fazla ilerlemiyoruz. Mahir ormandankorktuğunu söylüyor bize. Dönüyoruz. Köyündiğer ucuna gitmek için. Mahir bizi başka birsokaktan götürüyor.Sokaklarda çocuklar may-tap patlatıyor.Bense kız kaçıran atlı oyuncağıhatırlıyorum.İçimizde bir çocuk mu var ger-çekten yoksa çocukluğa duyulan bir özlem mibilinmez köyün çocuklarıyla oynamaya başlı-yoruz.Her çocuğun elinde maytap var.Her ta-raftan pat pat diye sesler yükseliyor.Bizdemaytap patlatmaya başlıyoruz…Ve tabiî ki top.Utkum’un işi bitip geldiğinde biz köyün ço-cuklarıyla takım kurup maç yapmaya başla-mışız.Ben çocukları bırakıp Utkum’un peşine takılı-yorum..Bayramlaşmamız gereken çok insanvar. Girdiğimiz her evde kadınlar karşılıyorbizi. Kısacık ziyaretlerimizde tek konumuzvar. Tohum takas şenliği. Kadınlarşenliğin tüm aşamasında aktif olarakvarlar.Şenliğin nasıl geçtiğine dairdeğerlendirmeler yapıyorlar.Ve hepsibu sene yapılan şenliğin daha fazlainsana ulaştığındanbahsediyor.Hangi kanallara gazete-lere çıktıklarını anlatıyorlar.Yaptık-ları çalışmanın geri dönüşündenmemnunlar.Ev ziyaretlerimizi bitirip derneğegeçiyoruz. Dernek de Cevdet Babakarşılıyor bizi. İçtiği şeftali likörün-

den bize de ikram ediyor.Bir taraftan da bizeTürkiye’deki ilk Tohum takas derneğini nasılkurduklarını anlatıyor.2005 yılında 7 kişi baş-ladıkları çalışmada kısa sürede çoğalıyor-lar.Çoğalmaları o kadar kolay olmuyoryaklaşık 500 köy geziyorlar.İnsanlara ne yap-mak istediklerini anlatıyorlar ısrarla.Gittikleriköylerde kaybolmak üzere olan 50 çeşit to-huma ulaşıyorlar.Bir taraftan bu çalışmayı ya-parken bir taraftan da tohumu insanlarla nasılbuluşturacakları üzerine çalışma yapıyorlar.Buçalışma esnasında Hindistan’da ve Yunanis-tan’da yıllardır yapılan tohum takas etkinlik-lerini öğreniyorlar.Ve Türkiye’de bir ilkgerçekleştiriyorlar 2010 yılında Karaot TohumTakas şenliklerinin ilkini yapıyorlar.Şenlik ilekaybolmaya yüz tutmuş tohumlar ücretsiz eldeğiştiriyor.Düzenlenen seminerlerde GenetikYapısı Değiştirilmiş ürünler(GDO),yanlışgübre kullanımı ve organik tarım üzerine bilgialışverişi yapılıyor.’’Her şeyi imece usülü yap-tık,herkes işin bir ucundan tutu’’ diyor Cevdet

Baba.Biraz kırgın Cevdet Baba bu sene3.sü yapılan Karaot Tohum Takas Şenli-ğinin Torbalı Belediyesi tarafından ya-pılmış gibi basındayansıtılmasına.Ekliyor sonra ‘bu dernekbizim kimseye vermeyiz.’’Dönme vakti. Dönüş yolunda tohumüzerine konuşuyoruz Utkum’la.Tohu-mun evrensel bir değer olduğunu ve in-sana ait olduğunu söylüyor.Tohumunkorunması için depolanması değil top-rağa düşmesi gerekiyor.Bir yerde sakla-dığınız bir tohumu 10 sene sonra

kullandığınızda o tohum aradaki iklim koşul-larına göre kendini dönüştüremediği için ya-şayamaz.Bu yüzden tohum evrensel veinsanlığa ait bir değerdir.İnsanın emeği ilehayat bulur.Tohumu koruyarak ve yaşam alan-larını çoğaltarak İnsanlığa ait değerlere sahipçıkmaya çalıştıklarını anlatıyor Karaot TohumTakas derneği ile.Utkum ve iki güzel çocuğundan ayrılıyoruz.Koşarak otobüse yetişiyoruz. Yavaş yavaş sıy-rıldığımız kente hızla geri dönüyoruz. Ka-famda Son cümle kalıyor tohum insanlığa ait.Evet tohum insanlığa ait ve kapitalizm onu daalmak istiyor elimizden. Kendisine sermayeolsun istiyor 1000 yıllardır insanlığın yarattığıve insanlığı yaratan tohumu ele geçirmek isti-yor. Genetiğini değiştiriyor kendisine Pazarolsun diye. Karaot köyü bir küçük köy.Kapi-talizme Pazar olmamak için direniyor.

Ethem Sarısülük’ün katili polisAhmet Şahbaz davanın ikinciduruşmasına gelmedi. Ethem’in avukatları mahkeme-nin katilin kaçmasına seyircikaldığını söyledi. Adalet bekle-yen ve mahkemenin tutuklamatalebini reddetmesine tepkigösteren kitleye polis saldırdı.

19 kişi gözaltına alındı, biri ağır onlarca kişi yaralandı. TİYATRO BU CELSEDE DE SÜRDÜ: “KATİL SAKLANIYOR, SAVCIUYUKLUYOR, MAHKEME AKLIYOR !”

ETHEM SARISÜLÜK DAVASI: “KATİL KORUNDU, KATİLİN ARKADAŞLARI SALDIRDI !”

KARAOT KÖYÜ KARAOT KÖYÜ

KURŞUNLU KÖYLÜLERi HEpiMiz iÇiN DiRENiYORLAR! Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGE-

ÇEP) Bayramiç Kurşunlu Köylülerinintopraklarını korumak için başlattıkları

direnişe destek açıklaması yaptı. Ülkenin dörtbir yanında olduğu gibi Kurşunlu Köylülerininde yaşam alanlarını korumak için mücadele et-tiklerine dikkat çekilen açıklamada, tek birdalın ya da bir köylünün göreceği zarardanAKP iktidarının sorumlu olacağı uyarısındabulunuldu.Gezi Parkından ODTÜ ormanlarına kadar ül-kemizde sermayenin saldırılarının her yerde ol-duğunun dile getirildiği yazılı açıklamada,yeryüzü cenneti olan Kazdağlarının onlarca ye-rinde altın, kurşun, bakır, molibden gibi vahşimadencilik çalışmaları hızla devam etiğine dik-kat çekildi. Kurşunlu köylülerinin yaşam alanlarını veantik Skepsis kentini korumak için çareyi alana

kurdukları çadırlada açlık grevine başlamaktabulduklarını belirten EGEÇEP, eyleme katılanköylülerin sayısının her geçen gün arttığı dilegetirildi. EGEÇEP açıklamasında şöyle denildi; “Bay-ramiç Kurşunlu Köylülerinin, bedenlerini aç-lığa yatırarak sürdürdükleri direniş, halkıntopraklarını, geleceklerini koruma kararlılığı-nın bir sonucudur. Bu ülkenin insanları PeriSuyu’nda, Artvin'de, Yuvarlakçay'da, Gezi Par-kı’nda, ODTÜ’de, Çaldağı’nda, Kozak'da ya-şamlarına, doğalarına, sahip çıkacaklarınıgösterdiler. Yaşamlarını onurlu şekilde savu-nanlar, tüm anti demokratik baskıcı uygulama-lara karşı seslerini yükseltenler bu ülkeningeleceğidir. Tek bir köylünün, tek bir dalın bilegöreceği zarardan AKP hükümeti sorumludur.Kurşunlu Köylüsünün direnişi hepimizin dire-nişidir”.

Page 10: Ege güneşi 1 sayı

Sayfa 10 Ege Güneşi

‘‘DDüünnyyaayyaa bbiirr ddaahhaa ggeelliirrsseemm,, nnee kkaaddaarr ttaannkk,, ttüüffeekk vvee ssiillaahh vvaarrssaa hheeppssiinnii eerriittiipp ssaazz,, ccüümmbbüüşş vvee zzuurrnnaa yyaappaaccaağğıımm’’’’AArraamm TTiiggrraann

izMiR MÜziSYENLER DERNEğiSadece eleştirmek için değil değiştirmek

için varız! diyen, karanlıktan şikayet etmek yerinebir ışık olmayı yeğleyen, müziğin evrensel dili vebirleştirici özelliği ile hayatı daha güzel daha ya-şanılır kılma çabasında olan İzmir müzisyenlerininkurduğu İMD(İzmir Müzisyenleri Derneği) İz-mir’de 80 sonrası mesleki ve sosyal bir örgütlenmeolarak taşıdığı misyon ve ilkeleri ile bir ilk. Der-neğin kuruluşunu ilkelerine ve misyonlarını göste-recek şekilde İzmir Termik Santral istemiyorkonserinde ilan ettiler. İMD kurulduğu an itiba-rıyla İzmir’insokaklarında,gecekondularında,alanlarında yeraldı..Müzisyenlerin yaşamla kopan bağlarını yeni-den kurdular.İMD İzmir’in yoksul müzisyenleri sa-hiplenerek,öldürülen müzisyen arkadaşlarınındavasını takip ederek,durumu iyi olmayan yetenekliçocuklara enstrüman temin edip ücretsiz kurslarvererek hayatın her anına dokundular.İMD’de gö-nüllük temelinde çalışmalarını yürüten müzisyen-ler Neşet Ertaş'ı kaldığı hastanenin bahçesindeverdikleri konserle Neşat Ertaş’a hediyelerini sun-dular. Sanatçıların hayatta iken değerinin bilinmesiiçin bir çağrı yaptılar. Gezi Direnişinde ise günboyu yaptıkları müzikle alana gelen herkesi müzi-ğin birleştirici yönüyle ortaklaştırdılar.1 EylülBarış Gününde barış zinciri oluşturdukları yer iseReyhanlıydı. Yaptıkları her eylem ile her geçen gündaha fazla takdir toplayan İMD’nin müzik emek-çileri yaşamaya dokunmaya devam ediyorlar. İMDyaşam içindeki duruşuyla Türkiye’de topluma da-yatılan müzik ve müzisyen algısının dışında birmüzik ve müzisyen duruşunu gösterdi.

Ege güneşi; İMD yi neden kurma ihtiyacı duydu-nuz?İMD: İMD yi müzisyenlik sanatının ve mesleğininsaygınlığını yeniden kazanmak, yaşamdan besle-nen hayatla barışık çağına karşı duyarlı paylaşmayıve dayanışmayı merkeze alan sanatını en niteliklihalde icra etmeyi kendine görev edinen müzisyenkişiliğini oluşturmak müziğin evrensel dili ve bir-leştirici özelliği ile toplumsal barışa katkı sunmakinsanlar arasında sevgi temelli bir ortak zemin ya-ratmak ve müzisyenlerin çalışma koşullarındankaynaklanan sorunları çözmek, sendikal hakları ka-zanmak, sigorta iş ve can güvenliği ücretlerin iyi-leştirilmesi gibi sosyal hakları kazanmak üzerekurduk. Bir başka hedefimizde herkes için ulaşıla-bilir nitelikli bir sanat anlayışıyla toplumun yoksulve yoksun kesimlerine sanatımızı ve müziği ulaş-tırmaktı.Bu hedefimiz bizi sokağa götürdü.Sokaklayeniden temas etmek yaşamla yeniden bağ kurmakgerekiyordu.Ege Güneşi:İMD nin sokakla buluşmasında nasılgeri dönüşler aldınız?

İMD:sanat yaşamdan beslenir yaşamı besler. ancakgelinen süreçte yaşamdan tamamen soyutlanmışyalıtılmış bir sanatın giderek niteliksizleşmesi vedeğersizleşmesi toplumun estetik algısının ve be-ğeni düzeyinin düşmesi gibi olumsuz sonuçlarlakarşılaştık. Bunda sanatçıların ve özelde biz mü-zisyenlerin payı büyük. Yaşam karşısındaki duyar-sızlığımız yüzünden mesela beslendiğimiz birkaynak kalmadı. türkülerimizi şarkılarımızı özel vedeğerli kılacak bir tema kalmadı. Buna bir nihayetvermek için sanatçıların bilim insanlarının aydın-ların yazarların edebiyatçıların ve kendisine yaşamıyeniden üretme konusunda misyon biçen herkesinyeniden sokağa yaşamın merkezine akması reelgerçekliği tanıması gerekiyor. Ve insanlığın karşı-laştığı sorunlar çelişkiler yoksulluklar yoksunluklaryada sevinçler acılar yaşamlarını bütünleyen herşeye dair fikir sahibi olmaları gerekiyor ki kendi-lerine bir şey katabilsinler. Sokaktan beslenmeyenve sokağı beslemeyen her şey kendi içinde güdük-leşmeye tükenmeye değersizleşmeye mahkum-dur.Biz elimizden geldiğince yaşamın aktığı heralanda var olmaya sanatımızın gücünü toplumlabuluşturmaya çalıştık. Hayatı güzel kılma çabamızaynı zamanda sanatın ve müziğin aslında ekmekkadar su kadar temel bir ihtiyaç olduğunu insanlarayeniden gösterdi. Huzurevlerinde, engelli merkez-lerinde, hayvan hakları eylemlerinde, sendikayaüye olduğu için işten çıkarılan yada haklarını arar-

ken mağdur edilen işçi ve emekçilerin yanındasokak çocukları ile, evsizler yurdunda, ıslahevle-rinde, yoksul mahallelerde kadınlarla çocuklarla in-sanlarla müziğimizi buluşturduk. Her temas bizi dedönüştürdü, yaşama ne kadar yabancı olduğumuzugördük. MS hastaları ile ortak etkinlik yaptığı-mızda onların dünyasını mücadelelerini tanıdık.Kanser hastası çocuklarla etkinlik yaptığımızda on-ların ailelerinin verdiği çabaya tanık olduk. Emek-lerini savunan insanlarla buluştuğumuzda yaşananeşitsizliklerin adaletsizliklerin farkına vardık. tu-tuklu öğrencilerin yargılandığı mahkeme önlerindemüzik yaptık, termik santrallere karşı HES’lerekarşı konserler düzenledik, doğayı ve yaşamı sa-vunmak adına ne kadar sorumluluğumuz olduğunuve müzisyenlerin bu etkinliklere katılmasıyla olu-şan umudun, sevincin, direnme gücünün farkınavardık. Karaburun halkının İzmir yürüyüşünde,Reyhanlı'da yaşanan bombalı saldırıya karşı 1Eylül Dünya Barış Günü'nde barıştan, sevgiden,eşitlikten, adaletten, emekten, haklıdan yana tavıralarak aslında çok önemli bir boşluğu doldurduğu-muzu ve insanların verdikleri mücadelelerde bizimvarlığımızla ne kadar da şevklendiğini gördük.

Ege Güneşi: peki müzisyenlerin(sanatçıların)so-kaktan bu kadar kopmasına sebep neydi sanatçı-nın beslendiği damar değil miydi sokak?

İMD: İnsanlar arasına örülen duvarlar, geçimderdi, devletin her türden sosyal olaya sert müda-halesi, yarattığı korku toplumu, eğitim sistemininürettiği bireyci, bencil, sorumsuz, soru sormayan,itaatkar, sistemin ihtiyaçlarına göre şekillenen vebilgiden, merak duygusundan yoksun nesiller gel-diğimiz bu noktanın en temel nedeni. 12 Eylül ön-cesinde ülkemizde tiyatro salonu olmayan sinema

salonu olmayan ilçe yokmuş. Her yerde derneklervarmış. Folklor çalışmaları, müzik etkinlikleri,sanat eğitimleri, kütüphaneler, okuma odaları. VeAnadolu yaşam kültürünün temeli olan İMECEusulü yardımlaşma ve dayanışma. Sistemin yoketmek için en çok çabaladığı şeyler bunlardı. 12Eylül darbesi bir yandan üniversitelerde BİLİM iyok ederken, gerçek bilim insanlarını 1402 kanu-nuyla okullardan atarken, toplumun tüm kesimle-rini işkenceden geçirip gözaltı ve tutuklama terörüile sindirirken, sendikaları, partileri, dernekleri, ga-zeteleri, sanat kurumlarını, ve aklınıza gelen nevarsa hepsini yasaklarken, kitapları yakarken as-lında itaatkar ve dişine göre bir toplum yaratmakistedi.Bundan müzik de nasibini aldı. Müzisyenle-rin 12 Eylül öncesinde TÜMİS adında bir sendikasıbile vardı.(Türkiye Müzik İşçileri Sendikası) 12Eylül tüm toplumsal dinamikleri yok etti. Bilinç-siz, gerici, ırkçı, birisine korku ile bakan, ayrışmış,bölünmüş bir toplum yarattı. İnsanlar arasındakigüven, dayanışma, paylaşım gibi en temel argü-manları yok etti. Kolaycı ve tüketim odaklı bir top-lum yarattı. Ve POPÜLER KÜLTÜR dediğimizaslında emperyalizmin kültürel alanda yayılmacılı-ğının ürünü olan bir kültürle bizi tanıştırdı. Artıkinsani değerlerden soyutlanmış, yaşama dair so-rumluluk almayan, yalnızca kendisi için yaşayanbir insan tipi oluşturmak isteniyordu. 12 eylül ön-cesinde radyolarda ülkemiz ve dünya müziğindenşarkıları dinleyen öğrenen söyleyen sinemayagiden tiyatroya giden, kitap gazete dergi okuyan,bir müzik enstrümanı öğrenmeye çalışan, kentin-

deki konserlere giden bunları KIZLI ERKEKLİyapan ve bir toplumsal özgürlük ve emek mücade-lesinin içinde gerçekleştiren toplum artık evine ka-panmış, geçim derdine düşmüş ve sisteminyarattığı korku çağının içinde hapsolmuştu. Yaşa-nan toplumsal gelişmeler bir askeri darbe ile 20 yılgeriye götürülerek tasfiye edilmişti. Yeniden örü-len ve biçimlenen toplumsal yapı içerisinde müzikde payına düşeni aldı. Ve sanatçılar bilim insanlarıyazarlar sendikacılar aydınlar en ufak bir muhalifduruşlarından ötürü bile çok ağır biçimde cezalan-dırıldılar.Müzik yaşamda yarattığı etki, derinlik, güzellik,görkemi ve gücüyle var olduğu sokaklardan çeki-lerek salonlara, barlara, lüks köşklere ve televiz-yona hapsoldu. Ve buralarda sadece belli elitlerinulaşabildiği bir tüketim malzemesi meze haline ge-tirildi.Sigortası, sosyal güvencesi, iş güvencesi ol-mayan düşük ücretlerle çalışmak zorunda kalanmüzisyenler ise geçim derdine düşerek kendilerinedayatılan bu koşullara teslim olmak zorunda kaldı-lar. Ya onlardan beklenilenleri yapacaklar yadaişsiz kalacaklardı.

Ege Güneşi: İki sanatçı tavrı gelişti 12 eylüldensonra bir tarafta Neşet Ertaş,Ahmet Kaya diğer ta-rafta ise Serdar Ortaç,Ebru Gündeş…

İMD: Evet bir tarafta Ruhi Su'nun önünü açtığıçağdaş halk ozanlığı ve Yeni Türkü adı verilen birtür olarak özgün müzik ortaya çıktı. Çok sesliliğedayalı, batı müziği enstrümanlarını da içeren ar-monik olarak zenginleşmiş bir tür. Ülkemiz müzi-ğinde yeni bir açılım idi bu. 1980 lerin ortalarındanitibaren bu tarz Grup Yorum, Zülfü Livaneli,Rahmi Saltuk, Sadık Gürbüz, Yeni Türkü, ÇağdaşTürkü, Ahmet Kaya. Saydığım müzisyenler ve

müzik grupları, dünya müziği ile ülkemiz müziğiniharmanlarken yine toplumsal eşitsizliğe ve sorun-lara dikkat çeken şarkılar yaptılar. Bir duruş ortayakoydular. Ve tabiî ki baskı ile yıldırma politikası ilekarşılaştılar. Konserleri yasaklandı, albümleri ya-saklandı, soruşturmalar, tutuklanmalara rağmen ha-yatla bağlarını koparmayan sokakta olmaya devameden sanatçılar yaşamın her alanında söz söylediler.Ruhi Su ülkemiz müziğinin mihenk taşıdır. Gerekmüziğe kattığı değer gerekse insani ve toplumsalduyarlılığı ile yeni bir kapı aralamıştır. ki Ruhi Suüstadımız da emekten, insandan, barıştan yana du-ruşunun yani gerçek bir sanatçı olmanın bedelinicezaevinde tedavi edilebileceği fakat darbecilerintedavisine izin vermemesinden ötürü hastalıktanölerek ödemiştir.Yine yakın tarihimizde Müziğeve yaşama kattığı yeni bir soluk ile ülkemizdehemen hemen her kesimin sevgisini kazanan her-kesin duygularını, yaşanmışlıklarını ifade eden şar-kıların sahibi Ahmet Kaya’nın yaşadıkları bunlaraacı bir örnektir. Ülkesini bu kadar seven bir sanatçıbu ülkeyi terk etmek zorunda bırakılmıştır yaratılankorku toplumu yüzünden.Ama şunu da görmeklazım yıllar geçse de Halk gerçek sanatçıyı unut-muyor.En son Serdar Ortaç’ın Manisa’da verdiğikonserde halkın tepkisi onu sahneden indirmiş-tir.Halk Ahmet Kaya’ya kendi sanatçısına yapılanhaksızlığı unutmamıştır.

Ege Güneşi: Gezi direnişinde müziğin mizahın veyaratıcılığın nasıl birleştirici bir rolü olduğunu gör-dük .Sizler de alandaydınız.Gezi size neler kattı?

İMD: Gezi Direnişi bizim için çok özel bir dene-yim idi. Biz ilk günden beri toplumun tüm kesim-lerini bir araya getirebilecek zorlu bir çabaiçerisinde idik. Derneğimiz bünyesinde farklı gö-rüşler farklı yaşam tarzları farklı inançlar birbirinesaygı duyarak kendilerini var ettiler. Demokratikbir ortam oluşturduk. Zaten çok büyük fedakarlık-larla hiçbir karşılık beklemeden yaşamın her ala-nında varlık gösteren İMD üyeleri Gezi direnişiboyunca tanıştığı ve saflarına kattığı müzisyenlerleyine aynı özveri ve sorumluluk duygusuyla varlıkgösterdi. Ve biz GEZİ direnişindeki mizahi ruhu daçoktan yakalamıştık. O nedenle sürece adapte ol-mamız zor olmadı. Biz aynı İMD çatısı altında yap-tığımız gibi Gezi sürecinde de farklı kesimleri biraraya getirmeye kaynaştırmaya, birbirini tanımaya,ezber ve önyargılarını yıkarak yeni bir bilinç geliş-tirmeye çabaladık. Bunda oldukça başarılı olduk.Öyle ki İzmir'de İZMİR MÜZİSYENLERDERNEĞİ bir fenomen oldu. Gezi Direnişi sü-recinde alandaki varlığımız toplumun tüm kesim-leri tarafından ilgiyle ve hayranlıkla izlendi. Birayrıntı vermek istiyorum. Biz 31 Mayıs günü yanidirenişin başladığı gün, Alsancak Çocuk ve Genç-lik Eğitim Merkezi'ni ziyaret ettik. Oradaki sokakçocukları ve madde bağımlısı çocuklarla müzikyaptık, oyunlar oynadık, sohbet ettik. Direniş ala-nına oradan geldik. Alanda her defasında şunavurgu yaptık. Tamam tepkimizi gösteriyoruz de-mokratik hakkımızı kullanıyoruz, şikayetlerimizvar. Ancak yaşama dair özlemleri, duyarlılıkları, iti-razları olan insanlar, başka bir dünya özleyen in-sanlar, sahip oldukları bilgiyi, deneyimleri, bilincine oranda sistem tarafından yoksun ve yoksul bı-rakılmış kesimlerle paylaşıyorlar? İnsanların bi-lime, müziğe, şiire, edebiyata, kültürel sanatsalçalışmalara, bilinçlenmeye, sevgiye ve paylaşmayaihtiyacı var. Cehaletle terbiye edilen ve biat kültürüile yoğrulan bir toplum gerçeği karşısında insanlarılüks köşklerinden, kendi içlerine kapandıkları ha-yatlarından çıkmaya, yaşamla buluşmaya, hayatadeğer ve anlam katmaya ve kendi yaşamlarındakiyabancılaşma ve yalnızlaşmaya bir son vermeyedavet ettik.Bu davetimiz kabul gördü ki herkesinsevdiği, saygı duyduğu, arkasından yürürken ya-nımda yürüyenlerle kucaklaştığı dans ettiği aynısloganları attığı bir ortam yarattık. Misyonumuzuaştık onlarca kavgayı çatışmayı engelledik. Müzi-ğimizle müdahale ettik gerginliklere. İzmir inhemen hemen her mahallesinde ilçesinde bölge-sinde müzik yaptık. 40 gün boyunca yeri geldigünde 18 saat aralıksız çaldık. Yemedik içmedikuyumadık yeri geldi. Ama asla yorulmadık. Bu ta-rihi anlarda eylem alanlarını diri tutmak insanlarıalanda durmaya direnmeye ikna etmek ve süreci enverimli şekilde kendilerine değer katarak geçirme-leri için elimizden geleni yaptık

Ege Güneşi:Gezi Direniş’ten sizler aynı zamandafarklı bir proje ile çıktınız.Bize bu projenizi birazanlata bilir misiniz?

İMD: Gezi Direnişi'nin bizim açımızdan en büyükkazanımı İZMİR ÇOCUK ATÖLYESİ'dir.Gezi di-renişi sürecinde farklı sanat dallarından insanlarİMD ile ortak hareket etti. Mahallelerde forumlardabirlikte etkinlikler düzenledik. Konserler düzenle-dik, resim yaptık çocuklarla, yerleri tebeşirlerle bo-yadık, oyunlar oynadık, drama çalışmaları yaptık.Ve sonra İzmir Çocuk Atölyesi'ni kurduk. Yoksulmahallelerde, okullarda, engelli merkezlerinde, ıs-lahevlerinde çocuklarla kültür-sanat ve bilim çalış-maları yapmayı hedefliyoruz. Şimdi Behçet UzÇocuk ve Araştırma Hastanesi ve Ege ÜniversitesiÇocuk Onkolojisi bölümünde genişleyen gönüllükadromuzla çalışmalara başladık.Bunu önemsiyoruz. Çocuklarımızın bizlere, bizle-rin çocuklarımıza ihtiyacı var. Kuşaklar arasındaköprü kurarak, yaşamını güzelleştirerek hayataumutla bakabilen, anlamlı ve dolu dolu yaşayanmutlu, özgür, soru soran çocuklara ihtiyacı var ül-kemizin. Ve bunun yolunun kültürü, bilimi, sanatıçocuklarımıza ulaştırmak olduğu gerçeğini çok netgördük. Bu bizim için en önemli olay.

Page 11: Ege güneşi 1 sayı

Ege Güneşi Sayfa 11

FOÇA TERMİK SANTRALİNE 6 BİN DAVA AÇILACAKİzmir'in Foça ilçesine yapılacak

olan termik santraline yönelik Foça Çevreve Kültür Platformu 6 bin yeni dava açmakiçin çalışıyorlar

İzmir'in Aliağa İlçesi'ne bağlı ÇakmaklıKöyü ile Foça İlçesi'nin Gencelli Mahal-lesi arasında yapılmak istenen iki termiksantral ve Kozbeyli ile Ilıpınar köyleri ara-sında yeni oluşturulan cüruf alanlarını is-temeyen Foçalılar, süren onca dava varkenyenilerini açmaya hazırlanıyor. Kurduklarıçadırda 6 bin imza toplayan Foça Çevre veKültür Platformu (FOÇEP) üyelerinin he-defi, imza sahiplerine ulaşarak 6 bin yenidava açmak.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın yaptığıimar planı değişikliğinin Kozbeyli ile Ilı-pınar köyleri arasına cüruf dökülmesineizin vermesi üzerine askıya çıkan imarplanı değişikliklerine itiraz eden FOÇEPüyeleri imza toplamak için çadır kurdu.

Aliağa Nemrut Sanayi Bölge-

si'ndeki demir Çelik işletme-lerinin yıllardır biriktirdiğimilyonlarca ton cürufun Koz-beyli-Ilıpınar arasındaki vadi-lere döküleceğini söyleyenFOÇEP Dönem Sözcüsü Ner-min Korkmaz, "Cüruflarınkaldırıldığı alanlara termiksantral kurulacak, çıkacakküller de itiraz ettiğimiz buyerde depolanacak. Bölgedeyaşayan yurttaşlar olarak as-kıya çıkarılan plana süresiiçinde itiraz ederek, binlerceimza topladık. İmzaları Çevreve Şehircilik Bakanlığı'na ile-tilmek üzere Foça Belediye-si'ne teslim ettik. İtirazlarımızın dikkatealınmayacağını biliyoruz hedefimiz 6 binimza sahibine ulaşarak 6 bin dava açmak.Biz bu davayı açtığımızda herkes arka-mızda ne kadar büyük bir gücün olduğunugörecek" dedi. FOÇEP Yürütme Kurulu üyesi Bahadır

Doğütürk ise yörede kullanılan suyun cürufdökülmesine izin verilen bu alandan sağ-landığını, yeraltı kaynaklarına karışacakağır metallerin zeytin alanlarına ve tarımsalüretime ciddi zarar vereceğini dile getire-rek, "Bu bölge artık bir demirci dükkanınıbile kaldıramayacak durumdayken iki tane

termik santral kurulmasına izin vermekbölgeyi öldürmekten başka bir şey değil.Burada oluşan kirliliğin Menemen Ovası'nıgeçerek İzmir'e kadar ulaştığı yıllar öncekanıtlanmışken bu kararları vermek cina-yet" diye konuştu.

DEBA İŞÇİLERİ BANKADA EYLEM YAPTIDEBA'dan 10 aylık ücretleri ve kıdem tazminatlarını alamadıkları için 18aydan bu yana direnen işçiler, eylem yaptı.

Denizli'de 2009 yılında üretiminidurduran DEBA'dan 10 aylık ücretleri vekıdem tazminatlarını alamadıkları için 18aydan bu yana eylem yapan işçiler, son ola-rak banka şubesinde eylem yaptı. Borçlarınedeniyle fabrikayı ve arazisini alan İş Ban-kası'nın Çınar ve Bay-ramyeri şubelerinegiden 30 işçi, alacakla-rının hesaplarına yatı-rılıp yatırılmadığınısordu.Kıdem tazminatları ve10 aylık maaşlarınıalmak için 18 aydanbu yana her haftaeylem yapan DenizliBasma Sanayi A.Ş.(DEBA) işçileri bugünde İş Bankası'nın Bay-ramyeri ve Çınar şube-lerine giderekalacaklarının hesaplarına yatıp yatmadığınısorgulattı. DEBA mağduru 30 işçi bankayetkililerinden kıdem tazminatları ve maaş-larının hesaplarına yatıp yatmadığının sor-gulanmasını istedi. Banka yetkilileri işçilerehesaplarına para yatırılmadığını, sorununkendilerini aştığını ifade etti.

Bankada, işçiler adına konuşan 22yıllık DEBA işçisi Abdullah Tekin, 2009 yı-lında üretimi durduran fabrikanın 2005 yı-lında İş Bankası tarafından alındığınıbelirtip, "Fabrikayı İş Bankası aldıysa, sa-hibi Esat Sivri'nin her gün fabrikada ne işi

var? İş Bankası bizlere neden bir açıklamayapmıyor? İş Bankası burayı kaç parayasatın aldı ve şimdi bu iş yerini kime satacak.Haklarımızın ödenmesini istiyoruz ve mü-cadelemizi sürdüreceğiz" dedi. İşçiler açık-lamanın ardından bankadan ayrıldı.

Muğla’daki termik santral vekömür sahalarının özelleştirilmesinekarşı Milas’tan Ankara’ya yürüyenyaklaşık 200 enerji ve maden işçisi,Meclis’e yürüdü. İşçiler,“Özelleştirmeyağmadır, talandır, soygundur”dedi.İşçiler, “Sat bakalım, sat bakalım,Yatağan’ı sat bakalım, direnişi gör, sı-kıysa sat bakalım”, “Yatağan işçisi di-renişin simgesi” sloganlarıyla Meclisönüne yürüdü. Burada işçiler adına birbasın açıklaması yapan TürkiyeMaden İşçileri Sendikası (Maden-İş)Genel Başkanı Nurettin Akçul, Mi-las’tan yola çıkan yaklaşık 200 enerjive maden işçisinin yol boyunca Yata-ğan, Muğla, Aydın, İzmir, Uşak ve Af-yon’a uğradığını ve halktan yoğundestek gördüğünü belirtti.şçilerin“Yıllardır cefasını çektiğimiz bu işlet-

meler özelleştirilirse, bu özelleştirmebize işsizlik, yoksulluk getirecek; so-luduğumuz zehirle, yitirdiğimiz sağlı-ğımızla baş başa kalacağız”dediklerini aktaran Akçul, özelleştir-melerin durdurulmasını talep etti.Yata-ğan Termik Santralı’nda çalışanDinçer Yıldız, “Direnişimizi ve sesi-mizi daha fazla duyurmak için hertürlü engellemelere rağmen Ankara’yakadar geldik” diye konuştu. Özelleştir-menin ne olduğunu daha önce gördük-lerini ifade eden Yıldız, şunlarısöyledi: “İlçemizde bulunan Süt Sana-yii’ni ve Yem Sanayii’ni sattılar, bugün onlardan eser kalmadı; camlarıkırık, çöplük içinde mezbelelik oldu,devletin kamu kurumu yok olup gitti.Direnirsek kazanacağımızı biliyoruz.

’ÖZELLEŞTİRME YAĞMADIR,TALANDIR, SOYGUNDUR’

TORBALI'DA AĞAÇ KATLİAMINA İSYANOrman İşletme Müdürlüğü ekipleri-nin, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nintalebi üzerine Ayrancılar’da 300

ağacı kesmesi halkı ayaklandırdı.

Mezarlıkları yenileme ve çevre düzenle-meleri kapsamında Torbalı'da çalışmayapan İzmir Büyükşehir Belediyesi, Ay-rancılar'daki 100 dönümlük bir alanda 300asırlık ağacı Orman İşletme Müdürlüğü'nekestirdi. Her biri 100 yaşını aşkın ağaçların kesil-mesi vatandaşların büyük tepkisine nedenoldu. Duruma isyan eden vatandaşlar, böl-geye akın ederek kesimlerin durmasınısağladı.

Page 12: Ege güneşi 1 sayı

İzmir yaklaşık 4 milyon insa-nın yaşadığı Türkiye’nin 3. büyükşehri. Bu büyük şehrin ürettiği çöplerHarmandalı semtindeki çöp alanınaboşaltılıyor. Harmandalı çöplüğübundan tam 21 yıl önce kuruldu,2003’ten beri kullanım süresi bitmişolmasına rağmen çöpler buradakikatı atık depolama alanına dökül-meye devam ediyor. 21 yıl önce yer-leşim alanı dışında kalan çöplükkentin büyümesi ile yaklaşık 150 binkişinin yaşadığı Harmandalı, Evka-5,Egekent, Ulukent, Egekent-2 ve İz-kent semtlerinin tam ortasında kaldı.Kentin büyümesi ile çöp sorunu dabüyüyor.Günlük 4000 ton çöp üretenkentin çöpünü taşıyamıyor artık Har-mandalı çöplüğü.

Çöp sorununu konuşmak içinHarmandalı Çöplüğü Kaldırılsın Platfor-mundan Selçuk Koçak ile buluşuyoruz.

Ege Güneşi: Platform nasıl kuruldu.Nasıl bir araya geldiniz?

Selçuk Koçak: Gezi ile başladık aslında.

Ege Güneşi: Nasıl bir anda mı karar ver-diniz platformun kurulmasına?

Selçuk Koçak: Gezi direnişi sırasında vesonrasında ülkenin her tarafında yaygınbiçimde yapılan halk forumlarını bizlerde mahallemizde yapmaya başladık. Buforumlarda yaşadığımız semtin sorunla-rını konuştuk. En çok hayatımızı etkile-yen çöplüktü tabiî ki ve ilk gündemhalini aldı. Üzerine bir de bizim için kla-sikleşmiş olan çöp yangınlarından biridaha çıkınca tekrar bir şeyler yapmalıfikri yoğunlaştı. Mahallede yıllardırçöpün kaldırılması için onlarca eylem ya-pılmışlığı var aslında. Neden sonuç alı-namadı diye konuştuğumuzda, kamuoyuve toplumsal baskı yaratmada bir sürek-liliğin olmamasını gördük. Bu nedenle

yapılan forumlarda bir platform kurulduve her yerde bu sorunu gündem yapmayayönelik çalışmalar başladı. 3 Ağustos gü-nünde yaptığımız eylemde Çanakkaleyolu üzerinde çöp kaldırılmadan eylem-lerimizi durdurmayacağımıza dair birbasın açıklaması yaptık.

Ege Güneşi: Peki sizi bu eylemliliklereiten ne tam olarak? Çöp sizin için nasılbir sorun?

Selçuk Koçak: Bir kere HarmandalıÇöplüğü hazırlanan raporlardan da görü-leceği üzere artık İzmir’in çöpünü taşı-yamıyor. Sürekli yangın çıkıyor çöplükteve her an patlama tehlikesi var.

Ege Güneşi: Ümraniye çöplüğü de pat-lamıştı. Gaz sıkışması nedeniyle; pekiyetkililer bu tehlikeyi görmüyorlar mı?

Selçuk Koçak: Görüyorlar ve geçiştire-rek de görmeye devam ediyorlar. Böylebüyük bir sorunu çözmemelerinin bilime,anayasaya sığan bir yanı yok. Halkınyaşam hakkını tehlikeye sokuyorlar. Pat-lama tehlikesi olan bir çöp var, kokusun-dan uyuyamıyoruz geceleri. Mahalleniniçinden geçen derelerden çöp suyu akı-yor, çöp kamyonları mahallenin içindençöp suyu akıtarak geçiyor, çöplüktenkaynaklı bölgede sinek sayısı oldukçafazla ve hastalık yayıyorlar.

Ege Güneşi: Çalışmalarınızdan birazbahseder misiniz?

Selçuk Koçak: Şöyle anlatayım 17 Ağus-tos’da 24 saat sürecek şekilde sadeceçöp kamyonlarının geçişini engellemekiçin yol kapama eylemi karar verdik. Bueylemle ilgili broşür ve bildiri bastırdık.Bu konuda mahalle esnafı ve mahallelimaddi anlamda kaynak sağladı.Mahalle-nin gençleri ağırlıklı olarak özel sektördeçalışıyorlar; bu nedenle ancak akşamlarıiş çıkışlarında ve hafta sonları mahallesakinlerini bilgilendirmek için kapı kapıgezebildik. Pazar günü kurulan pazarı-mızda yine bilgilendirme çalışması veeyleme çağrı yapıldı. Pazarda bulunan

tüm tezgahlara çöpünkaldırılmasıyla ilgilisloganların yazılarınyer aldığı kartonlarkoyduk. 17 Ağustos sabah09:00’ da başlayacağı-mız eyleme sabahınerken saatlerinde başla-mak zorunda kaldık.Çünkü İzmir Büyükşe-hir Belediyesinin ey-lemden kaynaklı çöplerierken toplamak için or-ganize olduğu haberigeldi. Mahalleli sabahınerken saatlerinde yol-lara barikat kurup çöp

arabalarının geçmesini engelledi. Günboyu süren bu eylemimiz gecenin ilerle-yen saatlerinde çevik kuvvet polisinin ve2 TOMA nın müdahalesi başlamak üze-reyken son buldu. Eylem bittikten sonragece 2’ye kadar süren bir forum yapıldıve bu forumdan da eylemlerimize devamkararı çıktı.

Ege Güneşi: Çöpün Ya-manlar Dağına taşına-cağı gündem de siz bukonuda ne düşünüyor-sunuz?

Selçuk Koçak: Yaşamalanların çöp tesisi ku-rulmasına tabiî ki karşı-yız. Sadece YamanlarDağı değil her hangi biryere çöplüğün bu şe-kilde yani vahşi depo-lama denilen yöntemedevam edilerek taşın-masına da karşıyız. Ku-rulacak çöp tesisleriningünümüz koşullarına uygun olmasını is-tiyoruz. Avrupa’da çoğu ülkede modernçöp tesislerinin örnekleri var. Geri dönü-şüm yapılıyor, çöpten enerji üretiliyor.Benzer bir tesis Ankara’da da var. İzmir‘in yaşanabilir bir kent olması için çöptesisinin bu nitelikte olması gerekli.Yoksa çöpü alıp buradan başka bir yeretaşımanız sorunu çözmüyor.

Ege Güneşi: Hikaye-niz Gezi ile başladı-ğına göre internetlearanız iyi.

Selçuk Koçak: Doğalolarak, şöyle anlata-yım: Aziz Kocaoğluseçimlerin de yaklaş-masıyla twitter üze-rinden belirliaralıklarla halk buluş-ması yapmaya baş-ladı. Biz bunuöğrendiğimizde netüzerinden örgütleniptwitter dan Aziz Kocaoğlu’ nu sıkıştırdık.Orada da yıllardır yaptığı gibi çöplüğünkaldırılacağına dair söylemlerde bu-lundu. Yaşayıp göreceğiz ama onlarıneline bırakmayacağız hayatımıza kasteden bu büyük sorunu. Her yerde dillen-direceğiz ve takipçisi olacağız söyledik-lerinin ve yaptıklarının.

Ege Güneşi: Bir belgesel projeniz varçöp ile ilgili. Biraz o projeden bahsedebilir misin?

Selçuk Koçak: Çöp Belgeseli fikri as-lında yerel medyada yürütülen çöp tar-tışması üzerine çıktı. AKP işte görünCHP’ nin rezilliğini diyerek siyasi rantpeşine düşmüş durumda. Aslında Çevreve Şehircilik Bakanlığı konuya müdahil

olabilir. Bir taraftan böyle bir müdaha-lede bulunmayıp bir taraftan da sanki işiniçinde kendileri yokmuş, bu sadece CHP’nin sorumluluğundaymış gibi davranı-yorlar. Elbette sorunun birinci muhatabıyerel yönetimdir. Yerel yönetim de yaniCHP’ li yetkililer tutturmuşlar biz yer

gösteriyoruz ama bakanlık ÇED raporuvermiyor diye. E o zaman buyurun gelingösterin gönderdiğiniz yazıları, bu so-runu çözmeye çalışıyorsanız siz de gelinhalkın yanında durun dediğimizde bir ba-kıyorsunuz ortada kimse yok. Zaten yıl-lardır konuyla ilgili halka sözler veripsorunu da çözmeyip geçiştirmişler. Birde üzerine bu tavır gelince anlıyorsunuzki bu mücadele her iki tarafa karşı da ve-riliyor aslında. İşte biz de hem bu du-rumu hem de nasıl bir rezaletyaşadığımız göstermek için bir belgeselçekmeye karar verdik. Bu siyasi anlayış-tan beklenmez ya belki asıl sorununkendi siyasi rantları değil, halkın sağlığıve yaşama hakkı olduğunu anlarlar. Birde üzerlerinde bir kamuoyu baskısı oluş-malı tabi, bunun için biraz da belgesel.

Ege Güneşi: Son olarak bundan sonra neyapmayı düşünüyorsunuz?

Selçuk Koçak: Çöp kaldırılıncaya kadarmücadeleye devam edeceğiz. Bu aradamahallede bir dernekleşme çalışmamız

var. İMD(İzmir Müzisyenleri Derneği)ve İzmir Kültür Sanat Atölyesi ile ortakçalışmalarımız olacak. Sağolsunlar daya-nışmayı hiç eksik etmediler, tüm forum-larımıza geldiler. Mahalledekiöğrencilere ders verilecek, film göste-rimleri, paneller yapılacak ilerleyen dö-nemlerde. Dernek için yer bulundu,hukuksal başvuruların ardından çalışma-lar hızlanacak. Mahallelinin sorunlarınıkonuşacağı, tartışacağı, sohbet edeceğibir yaşam alanı kurmak amacımız.

Ege Güneşi: Bize zaman ayırdığınız içinçok teşekkür ederim.

ÇiğLi izMiR'iN ÇÖpLÜğÜ DEğiL! ÇÖpTEN HAYAT iSTEMiYORUz!