epleptk nÖbet geÇren - sa likli Çocu u olan ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3328/4184.pdft.c....
TRANSCRIPT
T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ PSİKOLOJİ (UYGULAMALI PSİKOLOJİ) ANABİLİM DALI
EPİLEPTİK NÖBET GEÇİREN - SAĞLIKLI
ÇOCUĞU OLAN ANNELERİN
TÜKENMİŞLİK DÜZEYLERİNİN FARKLI
DEĞİŞKENLER AÇISINDAN
İNCELENMESİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
SEVİL AKMAN
ANKARA-2006
T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ PSİKOLOJİ (UYGULAMALI PSİKOLOJİ) ANABİLİM DALI
EPİLEPTİK NÖBET GEÇİREN - SAĞLIKLI
ÇOCUĞU OLAN ANNELERİN
TÜKENMİŞLİK DÜZEYLERİNİN FARKLI
DEĞİŞKENLER AÇISINDAN
İNCELENMESİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
SEVİL AKMAN
TEZ DANIŞMANI
DOÇ.DR. NİLHAN SEZGİN
ANKARA-2006
T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ PSİKOLOJİ (UYGULAMALI PSİKOLOJİ) ANABİLİM DALI
EPİLEPTİK NÖBET GEÇİREN - SAĞLIKLI
ÇOCUĞU OLAN ANNELERİN TÜKENMİŞLİK
DÜZEYLERİNİN FARKLI DEĞİŞKENLER
AÇISINDAN İNCELENMESİ
Yüksek Lisans Tezi
Tez Danışmanı: Doç.Dr. Nilhan SEZGİN
Tez Jürisi Üyeleri Adı ve Soyadı İmzası
Doç.Dr. Nilhan SEZGİN ………………………………..
Prof.Dr. Melda AKÇAKIN
………………………………..
Doç.Dr. Gülsen ERDEN
…………………………………
Tez Sınav Tarihi: 12.12.2006
TEŞEKKÜR
Bu araştırma 6-12 yaş arasında en az 2 yıldır epileptik nöbet geçiren
çocukların annelerinin tükenmişlik düzeylerinin incelenmesi amacıyla yapılmıştır.
Bu çalışmada tükenmişlik ile ilgili alan yazınına katkı sağlamak amaçlanmıştır.
Bu araştırmanın tamamlanması aşamasında birçok kişinin desteği oldu.
Öncelikle çalışmamda bana yol gösteren, benimle bilgisini ve emeğini paylaşan,
gerek lisans gerekse yüksek lisans eğitimim boyunca kendisinden çok şey
öğrendiğim hocam Doç.Dr. Nilhan SEZGİN’e teşekkür etmek istiyorum.
Dört yıllık lisans eğitimim ve ardından gelen yüksek lisans eğitimimde bana
çok şey öğreten ve tez süresince de zaman zaman desteklerini aldığım Prof.Dr. Selim
HOVARDAOĞLU’na ve Doç.Dr. Gülsen ERDEN’e yardımlarından dolayı çok
teşekkür ederim. Ayrıca, tez jüri üyeliğimi kabul eden ve tez süresince yine zaman
zaman destek aldığım Prof.Dr. Melda AKÇAKIN’a teşekkür ederim.
Daha sonra ölçeklerin doldurulması aşamasında katkılarından dolayı ilk
başta katılımcı annelere ve çocuklarına, GATA-Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği
bölüm başkanı Prof.Dr. Erdal GÖKÇAY, Pediatrik Nöroloji Bilim Dalı Başkanı
Prof.Dr. Rıdvan AKIN’a, Uzm.Psk. Asuman ULUĞ’a, GATA-Çocuk Ruh Sağlığı
Kliniği bölüm başkanı Doç.Dr. Tümer TÜRKBAY’a, Gazi Hastanesi Pediatrik
Nöroloji Bilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Ayşe SERDAROĞLU’na, Sibel AKBAŞ’a,
Mehmet YILMAZ’a ve Psk. Zehra ÇAKIR’a, GÜLSAV, Şölen ve DUYUM Özel
Eğitim Kurumlarına teşekkür ederim.
Ayrıca Uzm.Psk. Selcen DEMİRKAN’a da teşekkür ederim. Özellik tez
çalışması sürecinde yaşadığım sıkıntılarda hep yanımda oldu. Ayrıca gerek veri
toplama aşamasında gerekse analizlerde de yardımını hiç esirgemedi.
Son olarak, AİLEME çok teşekkür ederim. Onların hep arkamda olduğunu
bilmek bana güç verdi.
Özel teşekkürü hak eden bir kişi var. Ablam Makbule (Akman)
ALTINDAŞ’a, tahminimden de uzun süren yüksek lisans eğitimim boyunca maddi
ve manevi yardımlarından dolayı çok teşekkür ederim.
Sevgi ve saygılarımla
Sevil AKMAN
i
İÇİNDEKİLER
Sayfa No
İÇİNDEKİLER ……………………………………………………..... i
EKLER ……………………………………………………………….. viii
TABLOLAR ….……………………………………………………….. ix
ŞEKİLLER ………………………………….………………………… xv
BÖLÜM I – GİRİŞ
I. EPİLEPSİ…………………………………...……………………… 2
I.1.1. Kısmi (Parsiyel Nöbetler) ……………...………………........... 5
I.1.1.1. Basit kısmi parsiyel nöbetler …………………………… 6
I.1.1.2. Kompleks kısmi parsiyel nöbetler ……...……………… 6
I.1.2. Genel (Jeneralize) Nöbetler ………………………………….. 7
I.1.2.1. Absans nöbetler ………………………………………… 7
I.1.2.2. Myoklonik nöbetler ….…………………………………. 7
I.1.2.3. Klonik nöbetler ………………………………………... 8
I.1.2.4. Tonik nöbetler …………………………………………. 8
I.1.2.5. Tonik-Klonik nöbetler ………………………………… 8
I.1.2.6. Atonik nöbetler ………………………………………... 8
I.1.3. Epilepsinin Nedenleri ………………………………………... 9
I.1.4. Nöbetleri Tetikleyen Durumlar ……………………………… 10
I.1.5. Hastalığın Seyri/Gidişatı…………………………………….. 11
I.2. TÜKENMİŞLİK ………………………………………………… 13
I.2.1. Tükenmişlik Kavramı ve Tarihçesi …………………………… 13
I.2.2. Tükenmişliğin Boyutları……………………………………… 14
ii
Sayfa No
I.2.3. Çalışma Yaşamında Tükenmişliğin Belirtileri ……………….. 16
I.2.4. Çalışma Yaşamında Tükenmişliğin Nedenleri ………………. 17
I.2.5. Tükenmişliğin Evreleri ……………………………………….. 18
I.2.6. Tükenmişlik ve Demografik Değişkenler …………………….. 19
I.2.7. Bakımverenlerde Tükenmişlik ……………………………….. 20
I.2.8. Bakımverenlerde Tükenmişliğin Belirtileri ………………….. 21
1.2.9. Bakımverenlerde Tükenmişliğin Ele Alındığı Bazı Yayınların
Gözden Geçirilmesi …………………………………………...23
I.3. STRES ..…………………………………………………………… 25
I.3.1. Stres Kavramı ve Tarihçesi …………………………………… 25
I.3.2. İyi Strese (Eustress) Karşı Kötü Stres (Distress) …………....... 30
I.3.3. Stres ve Tükenmişlik Arasındaki İlişki ……………………….. 31
I.3.4. Kronik Hastalıklarda Yaşanan Stres ile İlgili Bazı Yayınların
Gözden Geçirilmesi …………………………………………...34
I.4. SOSYAL DESTEK ……………………………………………….. 37
I.4.1. Sosyal Destek Kavramı……………………………………….. 37
I.4.2. Sosyal Desteğin Çeşitleri …………………………………....... 38
I.4.3. Algılanan Desteğe Karşın Objektif Destek …………………… 38
I.4.4. Sosyal Destek Üzerinde Kişisel Özellikler, Cinsiyet ve
Kültürel Değişkenlerin Etkisi …………………………………38
I.4.5. Sosyal Destek ve Tükenmişlik İlişkisini Araştıran Bazı
Yayınların Gözden Geçirilmesi ……………………………… 40
I.5. YALNIZLIK ……………………………………………………… 42
iii
Sayfa No
I.5.1. Yalnızlık Kavramı…………………………………………….. 42
I.5.2. Sosyal Destekle Yalnızlık Arasındaki İlişki ve Konuyla İlgili
Bazı Yayınların Gözden Geçirilmesi ………………………… 45
I.6. ANNE-BABA TUTUMLARI ……………………………………. 47
I.6.1. Ana-Baba Tutumlarının Sınıflandırılması……………………. 47
I.6.2. Kronik Hastalık ve Ana-Baba Tutumları……………………... 51
I.6.2. Kronik Hastalıklar Ana-Baba Tutumları ile İlgili Bazı
Yayınların Gözden Geçirilmesi ……………………………… 52
I.7. EPİLEPTİK ÇOCUKLARDA SOSYAL UYUM BECERİSİ…… 55
I.7.1. Sağlıklı Çocukta Psikolojik Gelişim ………………………….. 55
I.7.2. Epileptik Çocuklarda Risk Faktörleri ve Konuyla İlgili Bazı
Yayınların Gözden Geçirilmesi ……………………………… 57
I. 8. ARAŞTIRMANIN PROBLEMİ…………………………………. 64
I.8.1. Araştırmanın Amacı …………………………………………. 65
I.8.2. Araştırmanın Önemi ………………………………………….. 67
BÖLÜM II – YÖNTEM
II.1. ÖRNEKLEM …………………………………………………….. 68
II.2. İŞLEM …………………………………………………………… 71
II.3. VERİ TOPLAMA ARAÇLARI …………………………………. 71
II.3.1. Kişisel Bilgi Formu ………………………………………….. 72
II.3.2. Wechsler Çocuklar için Zeka Ölçeği (WISC-R) …………….. 72
II.3.3. Maslach Tükenmişlik Ölçeği ………………………………… 74
II.3.3.1. Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin Yapılanması………… 74
iv
Sayfa No
II.3.3.2. Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin Türkçe Geçerlik-
Güvenirlik Çalışması………………………………….75
II.3.4. Stres Belirtileri Ölçeği ……………………………………….. 78
II.3.5. Sosyal Destek Ölçeği (Social Provisions Scale) …………….. 79
II.3.5.1. Sosyal Destek (Provisions) Ölçeğinin Orijinal
Formunun Geçerlik-Güvenirlik Çalışması……………79
II.3.5.2. Sosyal Destek (Provisions) Ölçeğinin Türkçe Geçerlik-
Güvenirlik Çalışması……………………………………80
II.3.6. UCLA-Yalnızlık Ölçeği ……………………………………... 81
II.3.6.1. UCLA-Yalnızlık Ölçeğinin Türkçe Geçerlik-Güvenirlik
Çalışması……………………………………………….. 82
II.3.7. PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği ……………………… 83
II.3.7.1. PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeğinin Türkçe
Geçerlik-Güvenirlik Çalışması……………………….83
II.3.8. SUBO-Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri Ölçeği ………….. 85
BÖLÜM III – BULGULAR
III.1. Ölçeklerin Alt Boyutlarının Ortalama ve Standart Kayma
Puanları………………………………………………………… 98
III.2. Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin Epileptik Nöbet Geçiren Çocuk
Annelerinde Geçerlik Çalışması……………………………….. 100
III.3. Ölçeklerin Alt Boyutlarının Birbirleriyle Olan Korelasyonları .... 103
v
Sayfa No
III.4. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin Maslach
Tükenmişlik Ölçeği, Stres Belirtileri Ölçeği, Sosyal Destek
(Provisions) Ölçeği, UCLA-Yalnızlık Ölçeği, PARI-Çocuk
Yetiştirme Tutum Ölçeği ve SUBO-Çocuklar için Sosyal Uyum
Beceri Ölçeği Faktörlerinden Aldıkları Puanların Varyans
Analizi Sonuçları……………………………………………….
106
III.4.1. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin
Maslach Tükenmişlik Ölçeğinden (MBI) Aldıkları
Puanların Tek Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi
Sonuçları………………………………………………..
106
III.4.2. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin
PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeğinden Aldıkları
Puanların Tek Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi
Sonuçları……………………………………………...
108
III.4.3. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin
Stres Belirtileri Ölçeğinden Aldıkları Puanların Tek
Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi Sonuçları…………..
112
III.4.4. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin
UCLA-Yalnızlık Ölçeğinden Aldıkları Puanların Tek
Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi Sonucu ……………
114
vi
Sayfa No
III.4.5. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin
Sosyal Destek (Provisions) Ölçeğinden Aldıkları
Puanların Tek Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi
Sonuçları……………......................................................
115
III.4.6. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocukların SUBO-
Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri Ölçeğinden Aldıkları
Puanların Tek Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi
Sonuçları………………………………………………..
119
III.5. Regresyon Analizi Sonuçları………………………………….. 125
III.5.1. Epileptik Nöbet Geçiren Çocuk Annelerinde Duygusal
Tükenmişliğin Yordanması……………………………..125
III.5.2. Sağlıklı Çocuk Annelerinde Duygusal Tükenmişliğin
Yordanması…………………………………………….. 126
BÖLÜM IV-TARTIŞMA VE YORUM
IV.1. Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin Epileptik Nöbet Geçiren Çocuk
Annelerinde Geçerlik Çalışmasının Tartışılması……………….129
IV.2. Ölçeklerin Alt Boyutlarının Birbirleriyle Olan Korelasyonlarının
Tartışılması……………………………………………………..
130
vii
Sayfa No
IV.3. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin Maslach
Tükenmişlik Ölçeği, Stres Belirtileri Ölçeği, Sosyal Destek
(Provisions) Ölçeği, UCLA-Yalnızlık Ölçeği, PARI-Çocuk
Yetiştirme Tutum Ölçeği ve SUBO-Çocuklar için Sosyal Uyum
Beceri Ölçeği Faktörlerinden Aldıkları Puanların Tek Yönlü
Varyans (ANOVA) Analizi Sonuçlarının Tartışılması…………
135
IV.4. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin Maslach
Tükenmişlik Ölçeği ile Saptanan Duygusal Tükenmişlik
Puanlarını Yordamada; Stres Belirtileri, Sosyal Destek
(Provisions) Ölçeği, U.C.L.A. Yalnızlık Ölçeği, PARI-Çocuk
Yetiştirme Tutum Ölçeği ve SUBO-Çocuklar için Sosyal Uyum
Beceri Ölçeği Alt Boyutlarının Katkısının Tartışılması………..
139
BÖLÜM V – SONUÇ VE ÖNERİLER …………………………….. 144
ÖZET …………………………………………………………………. 150
SUMMARY …………………………………………………………... 153
KAYNAKÇA ………………………………………………………… 155
viii
EKLER
EK-1. Kişisel Bilgi Formu
EK-2. Maslach Tükenmişlik Ölçeği
EK-3. PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği
EK-4. Sosyal Destek (Provisions) Ölçeği
EK-5. Stres Belirtileri Ölçeği
EK-6. UCLA-Yalnızlık Ölçeği
EK-7. SUBO-Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri Ölçeği
ix
TABLOLAR
Sayfa No
Tablo I.1. Doğumdan 18 yaşa kadar önemli gelişimsel görevler,
hastalıktan kaynaklı yaşanan mücadeleler ……………….. 57
Tablo II.1. Sağlıklı ve Epilepsi Grubundaki Çocukların Cinsiyete
göre Dağılımı…………………………………………….. 68
Tablo II.2. Sağlıklı ve Epilepsi Grubundaki Anne-Babaların Eğitim
Durumları………………………………………………… 69
Tablo II.3. WI SC-R alt ölçekleri …………………………………….. 73
Tablo II.4. SUBO maddeleri ve madde toplam test korelasyonları…. 87
Tablo III.1. Ölçeklerin Alt Boyutlarının Ortalama, Standart Kayma Puanları…………………………………………………...
97
Tablo III.2. Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin Maddelerinin Faktör
Dağılımı ve Faktör Yükleri ………………………………. 100
Tablo III.3. Ölçek Alt Boyutlarının Birbirleriyle olan Korelasyonları .. 103
Tablo III.4. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin
MBI Duygusal Tükenmişlik Faktörü Puanlarının
Tek Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi Sonucu ………….
106
Tablo III.5. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin
MBI Kişisel Başarı Faktörü Puanlarının Tek Yönlü
Varyans (ANOVA) Analizi Sonucu ……………………...
106
Tablo III.6. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin
PARI-Çocuk Yetiştirme Ölçeği Alt Boyutlarından Aşırı
Annelik Faktörü Puanlarının Tek Yönlü Varyans
(ANOVA) Analizi Sonucu ………………………………..
108
x
Sayfa No
Tablo III.7. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin
PARI-Çocuk Yetiştirme Ölçeği Alt Boyutlarından
Demokratik Tutum ve Eşitlik Tanıma Faktörü Puanlarının
Tek Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi Sonucu ………….
108
Tablo III.8. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin
PARI-Çocuk Yetiştirme Ölçeği Alt Boyutlarından Ev
Kadınlığı Rolünü Reddetme Faktörü Puanlarının
Tek Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi Sonucu ………….
109
Tablo III.9. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin
PARI-Çocuk Yetiştirme Ölçeği Alt Boyutlarından
Geçimsizlik Faktörü Puanlarının Tek Yönlü Varyans
(ANOVA) Analizi Sonucu ………………………………..
109
Tablo III.10. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin
PARI-Çocuk Yetiştirme Ölçeği Alt Boyutlarından Genel
Baskı Faktörü Puanlarının Tek Yönlü Varyans (ANOVA)
Analizi Sonucu ……………………………………………
110
Tablo III.11. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin
Stres Belirtileri Ölçeği Toplam Puanının Tek Yönlü
Varyans (ANOVA) Sonucu ………………………………
111
Tablo III.12. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin
Stres Belirtileri Ölçeği Alt Boyutlarından Bilişsel-
Duyuşsal Faktörü Puanlarının Tek Yönlü Varyans
(ANOVA) Sonucu ………………………………………...
112
Tablo III.13. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin
Stres Belirtileri Ölçeği Alt Boyutlarından Fizyolojik
Belirti Faktörü Puanlarının Tek Yönlü Varyans (ANOVA)
Sonucu …………………………………………………….
112
xi
Sayfa No
Tablo III.14. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin
Stres Belirtileri Ölçeği Alt Boyutlarından Ağrı-Yakınma
Faktörü Puanlarının Tek Yönlü Varyans (ANOVA)
Sonucu …………………………………………………….
113
Tablo III.15. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin
UCLA-Yalnızlık Ölçeğinden Aldıkları Puanların Tek
Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi Sonucu …………….
114
Tablo III.16. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin
Sosyal Destek (Provisions) Ölçeği Alt Boyutlarından
Güvenilir Aile Faktörü Puanlarının Tek Yönlü Varyans
(ANOVA) Analizi Sonucu ……………………………...
115
Tablo III.17. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin
Sosyal Destek (Provisions) Ölçeği Alt Boyutlarından
Bağlanma Faktörü Puanlarının Tek Yönlü Varyans
(ANOVA) Analizi Sonucu ……………………………...
115
Tablo III.18. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin
Sosyal Destek (Provisions) Ölçeği Alt Boyutlarından
Rehberlik Faktörü Puanlarının Tek Yönlü Varyans
(ANOVA) Analizi Sonucu ……………………………..
116
xii
Sayfa No
Tablo III.19. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin
Sosyal Destek (Provisions) Ölçeği Alt Boyutlarından
Beslenme Faktörü Puanlarının Tek Yönlü Varyans
(ANOVA) Analizi Sonucu ……………………………...
116
Tablo III.20. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin
Sosyal Destek (Provisions) Ölçeği Alt Boyutlarından
Sosyal Kaynaşma-Bütünleşme Faktörü Puanlarının Tek
Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi Sonucu …………….
117
Tablo III.21. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin
Sosyal Destek (Provisions) Ölçeği Alt Boyutlarından
Dünyanın Güvenirliği Faktörü Puanlarının Tek Yönlü
Varyans (ANOVA) Analizi Sonucu ……………………
117
Tablo III.22. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocukların SUBO-
Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri Ölçeği Alt
Boyutlarından Dürtüsellik Faktörü Puanlarının Tek
Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi Sonucu …………….
118
Tablo III.23. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocukların SUBO-
Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri Ölçeği Alt
Boyutlarından Engellenme Eşiği Faktörü Puanlarının
Tek Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi Sonucu ………..
119
xiii
Sayfa No
Tablo III.24. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocukların SUBO-
Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri Ölçeği Alt
Boyutlarından Dikkat ve Hareketlilik Faktörü Tek
Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi Sonucu …………….
120
Tablo III.25. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocukların SUBO-
Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri Ölçeği Alt
Boyutlarından Sosyal İlişki Faktörü Puanlarının Tek
Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi Sonucu …………….
120
Tablo III.26. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocukların SUBO-
Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri Ölçeği Alt
Boyutlarından Duygudurum Faktörü Tek Yönlü
Varyans (ANOVA) Analizi Sonucu ……………………
121
Tablo III.27. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocukların SUBO-
Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri Ölçeği Alt
Boyutlarından Onay İhtiyacı Faktörü Puanlarının Tek
Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi Sonucu …………….
122
Tablo III.28. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocukların SUBO-
Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri Ölçeği Alt
Boyutlarından İçe Dönüklük Faktörü Puanlarının Tek
Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi Sonucu …………….
123
xiv
Sayfa No
Tablo III.29. Epileptik Nöbet Geçiren Çocuk Annelerinde Duygusal
Tükenmişliğin Yordanması (Değişkenler denkleme giriş
sırasına göre verilmiştir) ………………………………..
124
Tablo III.30. Sağlıklı Çocuk Annelerinde Duygusal Tükenmişliğin
Yordanması (Değişkenler denkleme giriş sırasına göre
verilmiştir) ………………………………………………
125
xv
ŞEKİLLER
Sayfa No
Şekil 1. Uygun (Optimal) Stres Düzeyi ………………………………... 30
Şekil 2. Tükenmişlikle Stres Arasındaki İlişki …………………………. 33
1
Çocukların süregen hastalık tanısı alması aileler için oldukça travmatik bir
durumdur. Bu travmatik durumla baş edebilmek aileleri zorlayabilmekte ve başlı
başına bir stres kaynağı olmaktadır. süregen hastalık nedeniyle yaşanan uzun
dönemli stres ana-babalarda tükenmeyle son bulabilmektedir. Epilepsi çocukluk
döneminde görülen süregen rahatsızlıklar içinde önemli bir yer tutar. Bu çalışmada
çocukluk döneminde oldukça sık rastlanan epilepsi nedeniyle bakımveren kişilerin
(yani annelerin) yaşayabilecekleri tükenmişlik sendromunun incelenmesi
amaçlanmıştır. Bu bağlamda stresin, sosyal desteğin, yalnızlığın, ana-baba
tutumlarının ve çocukların sosyal uyum becerilerinin annelerin tükenmişlik düzeyleri
üzerindeki etkisi araştırılacaktır. Araştırmanın ayrıntıları verilmeden önce, konunun
daha rahat anlaşılabilmesi için, yukarda bahsedilen değişkenlerin “Giriş” bölümünde
kısaca tanıtılması ve konuyla ilgili bazı yayınlardan bahsedildikten sonra araştırma
bulgularına yer verilmesi planlanmıştır.
2
BÖLÜM I
GİRİŞ
I.1.EPİLEPSİ
İnsanın en önemli organı olan beyin, hem düşünme organı hem de bellektir.
Dış dünyadan gelen bilgileri birleştirip çevredeki olayların algılanmasına yardım
eder. İnsan beyninde yaklaşık 100.000.000 (yüz milyon) sinir hücresi yani nöron
vardır ve her bir sinir hücresi de diğer sinir hücreleriyle temas halindedir (Hopkins ve
Appleton, 1996).
Tıbbi yayınlara bakıldığında epilepsinin tanımı şu şekilde yapılmaktadır:
Epilepsi; değişik sebeplerle oluşan, beynin bir bölümünü ya da tamamını
etkileyen, iki veya daha fazla sayıda tekrarlayan nöbetlerle ortaya çıkan, beyinde
aşırı uyarılabilir hale gelmiş sinir hücresi (nöron) topluluğunun, tekrarlayıcı
özellikteki anormal boşalımlarına bağlı ani ve geçici motor, duyusal, sinirsel ve
psikolojik bir bozukluk ile sonuçlanan geçici bir rahatsızlıktır.
Konvülsiyon (nöbet) ise; beyin fonksiyonlarının paroksismal (aniden
ortaya çıkan bir spazm ya da nöbet gibi semptomlar) bozukluğu sonucu bilinçte
bozulma ya da kayıp, anormal motor aktivite, duyu bozuklukları ya da otonomik
işlev bozukluğu (disfonksiyon) olarak tanımlanabilir (Bagley ve Jables, 1971;
Gastaut ve Broughton, 1972; O’leary ve Goldring, 1976).
3
Epilepsi kelimesi Yunanca’da epilepsia’dan gelmektedir. Epilepsia = nöbet
(seizure) anlamındadır. Dünya çapında 30.000.000 epilepsi hastası olduğu tahmin
edilmektedir (O’leary ve Goldring, 1976).
Yalaz (1994), epilepsinin, süregen seyirli, değişik nedenlerle ortaya çıkan,
tüm yaş gruplarında yaygın olarak görülen, çocuk nörolojisinin en önemli hastalık
grubunu oluşturduğunu belirtir.
Çok eski çağlardan beri bilinen bir hastalık olan epilepsiye
Mezopotamyalılar da aşinadırlar. Bir Akkad kitabesinde MÖ 2000’inde içindeki kötü
ruhun çıkarıldığı bir insan anlatılmaktadır. Hipokrat’ın konuyla ilgili yazılarına MÖ.
400’den itibaren rastlanmaktadırr. Yunanlılar ise epilepsinin sıklıkla hayatın erken
zamanlarında görüldüğünü, 20 yaşından sonra ilk defa görülmesinin normal
olmadığını ve bozukluğun doğuştan olabileceğini bilmekteydiler. Hipokrat bazı
yazılarında bozukluğun kalıtsal olduğunu ve çeşitli faktörlerce hızlandığını
belirtmiştir. 1. yy’da Romalı fizikçi Scribonius, torpil balığının elektriğini epilepsi,
başağrısı ve gut tedavisi için tavsiye etmiştir (O’leary ve Goldring, 1976).
Epileptik Nöbetler; Epilepsi, nöbetlerin klinik tipine ve sebeplerine göre
sınıflandırılmaktadır. Uluslararası Epilepsiyle Savaş Birliği (ILAE), epileptik
nöbetleri nöbet tipine göre, kısmi (parsiyel), genel (jeneralize) ve sınıflandırılamayan
nöbet olarak 3 ana başlıkta ele almaktadır (ILAE, 1981; akt., Oğuz, 2000). Nöbetler
sebeplerine göre ise, idiyopatik ve semptomatik olarak sınıflandırılmaktadır.
Tekrarlayan nöbetlere ilişkin olarak organik veya biyokimyasal bir bozukluğun
saptanmadığı durumda epilepsiler, “idiyopatik”, neden olarak organik veya
biyokimyasal bir bozukluğun saptanabildiği durumlarda ise “semptomatik” epilepsi
4
olarak adlandırılır (Robert ve Haslam, 1997). Epilepsilerin %40-50’sini oluşturan
idiyopatik (primer) genel (jeneralize) epilepsiler 3-11 yaş arasındaki çocuklardaki
epilepsilerin %25-30’unu oluşturur. Semptomatik genel (jeneralize) epilepsiler ise 3-
11 yaş arasındaki çocuklarda görülen epilepsilerin %8-10’unu oluşturur (Hopkins ve
Appleton, 1996).
Nöbet tiplerinin uluslararası sınıflaması uluslararası epilepsi ile savaş birliği
terminoloji ve sınıflandırma komisyonunun (ILAE), 1981’de yaptığı sınıflandırma ve
açıklamaları aşağıda yer almaktadır (akt., Oğuz, 2000).
1. Kısmi/Fokal (Parsiyel) Nöbetler
1.1. Basit Kısmi (Parsiyel) Nöbetler
1.1.1. motor bulgu ile oluşan nöbetler
1.1.2. somatosensoriyel veya özel duyusal bulgularla birlikte olan
nöbetler
1.1.3. otonomik bulgularla birlikte olan nöbetler
1.1.4. psişik bulgularla birlikte görülen nöbetler
1.2. Kompleks Kısmi (Parsiyel) Nöbetler
1.2.1. Basit Kısmi (Parsiyel) başlangıçlı bilinç kaybı ile giden nöbetler
1.2.2. Başlangıçta bilinç kaybı ile giden nöbetler
1.3. Kısmi (Parsiyel) Nöbetlerin İkincil (Sekonder) Genel (Jeneralize)
Tonik-klonik tipe dönüştüğü nöbetler
5
1.3.1. Basit kısmi (parsiyel) nöbetlerin genel (jeneralize) tipe
dönüştüğü nöbetler
1.3.2. Kompleks kısmi (parsiyel) nöbetlerin genel (jeneralize) tipe
dönüştüğü nöbetler
1.3.3. Basit kısmi (parsiyel) nöbetlerin kompleks kısmi (parsiyel)
nöbetlere dönüştüğü genel (jeneralize) olduğu nöbetler
2. Genel (Jeneralize) Nöbetler
2.1. Absans ve atipik Absans nöbetleri
2.2. Myoklonik Nöbetler
2.3. Klonik Nöbetler
2.4. Tonik Nöbetler
2.5. Tonik-Klonik Nöbetler
2.6. Atonik Nöbetler
3. Sınıflandırılamayan Epileptik Nöbetler
I.1.1. Kısmi (Parsiyel) Nöbetler
Kısmi (parsiyel) nöbetler beynin bir yarım küresinde kısmı olarak başlar.
Bilinç kaybı olup olmamasına göre basit ve kompleks kısmi (parsiyel) epilepsi olarak
ikiye ayrılır. Her iki tip de ikincil genel (jeneralize) epilepsilere dönüşebilir. Kısmi
(parsiyel) nöbetlerin kaynaklandığı anatomik bölgeye göre; temporal, frontal,
pariyetal ve oksipital lop epilepsilerin klinik ve EEG özelliklerini gösterirler.
Örneğin, oksipital bölgeden kaynaklanan kısmi (parsiyel) nöbetler göz hareketlerinde
6
değişiklik, temporal bölgeden kaynaklanan kısmi (parsiyel) nöbetler ise ağız, yanak,
dil ve yutak kaslarında harekete neden olur (Turanlı, 1994; Ünal, 2004).
I.1.1.1. Basit Kısmi (Parsiyel) Nöbetler
ILAE sınıflandırmasına göre belirtiler 4 şekilde görülür.
a. Motor belirtiler
b. Somatosensoriyal veya özel duyusal bulgular
c. Otonomik bulgular
d. Psişik bulgular
Basit kısmi (parsiyel) nöbetler bilinç kaybı olmaksızın duyusal, motor
otonomik veya psişik belirtiler gösterir. Gözlerin, başın ve tüm vücudun bir tarafa
yavaş dönmesi şeklinde oluşan tonik nöbetler, en sık izlenen basit kısmi (parsiyel)
nöbet tipidir. Basit kısmi (parsiyel) nöbetler çocukluk çağı epilepsilerinin %10’unu
oluşturur (Turanlı, 1994; Ünal, 2004).
I.1.1.2. Kompleks Kısmi (Parsiyel) Nöbetler
Bilinç kaybı ile birlikte olan tüm kısmi (parsiyel) nöbetler kompleks olarak
adlandırılırlar. Çocukluk çağı epilepsilerinin %20-40’ını oluştururlar. Kompleks
kısmi (parsiyel) epilepsilerinin çoğu orta (medial) temporal loptan kaynaklıdır.
Bununla birlikte nöbetler frontal lobun limbik kısmından, lateral temporal ve
temporal dışı non-limbik bölgelerden kaynaklanıp temporal limbik yapılara yayılma
ile ortaya çıkabilir. Ancak %70-85’i temporal lop kaynaklıdır. Temporal lop kaynaklı
kompleks kısmi (parsiyel) epilepsilerinin %70-80’inde aura bildirilmiştir (Aura;
duygusal bir his olup nöbetin başlayacağının göstergesidir. Hastalar böylece nöbetin
7
başlayacağını bilirler). Temporal lop dışından kaynaklanan kompleks kısmi
(parsiyel) epilepsiler atipik olarak isimlendirilir. Kompleks kısmi (parsiyel)
epilepsiler %20-60 arasında remisyona girer ve tekrarlama riski oldukça fazladır
(Turanlı, 1994).
Temporal lobun ön kısmındaki boşalma kişinin garip, gerçek dışı genellikle
hoş olmayan kokuları algılamasına neden olabilir. Benzer halüsinasyonlar tat almada
da yaşanabilir. Eğer nöbet temporal lobun farklı bir alanında başlarsa, karışık görsel
halüsinasyonlar meydana gelebilir. Bazen temporal lobta meydana gelen nöbetler
kompleks otomatik davranışla sonuçlanır –bunlara da psikomotor nöbet denir.
Örneğin, kişi parmağını masaya ritmik olarak vurabilir veya soyunabilir. Az
karmaşık, ama daha yaygın olan, emme, yutma veya çiğme hareketleridir. Kişi
ataktan sonra bu olayları hatırlamayacaktır (Gastaut ve Broughton, 1972).
I.1.2. Genel (Jeneralize) Nöbetler
I.1.2.1. Absans Nöbetler: Bilincin 5-20 saniye süreyle kesintiye
uğramasıdır. Ani başlar. Hastanın o anda devam etmekte olan aktivitesi kesintiye
uğrar, boş bakış görülür. Sonra yeniden yapmakta olduğu işe devam eder. Vücudun
pozisyonu korunduğu için düşme görülmez (Renda, 1994; Neyzi ve Ertuğrul, 2002).
I.1.2.2. Myoklonik Nöbetler: Kas gruplarının kısa süreli kasılma ve
gevşemesidir. Genel (jeneralize) olabileceği gibi belirli kas grubunda da olabilir.
Daha çok uykuya dalma ve uykudan uyanma sırasında ortaya çıkar. Nöbet sırasında
çığlık atma, yüz buruşturma, göz hareketleri gözlenir (Renda, 1994; Neyzi ve
Ertuğrul, 2002).
8
1.1.2.3. Klonik Nöbetler: Bedenin yarısında, bir veya iki ekstremitede
(kollar ve bacaklar) ya da ekstremitenin ve birkaç kas grubunda bölgesel yineleyici
sıçramalar oluşur (Renda, 1994; Neyzi ve Ertuğrul, 2002).
I.1.2.4. Tonik Nöbetler: Ekstremiteleri veya tüm vücudu gerilmiş bir
biçimde sabitleştiren sert/katı güçlü kas kasılması ile ortaya çıkar. Nöbet sırasında
gözler yukarı kayar. Solunum kaslarının kasılması nedeniyle morarma görülür
(Renda, 1994; Neyzi ve Ertuğrul, 2002).
I.1.2.5. Tonik-Klonik Nöbetler: İlk (primer) genel (jeneralize) tonik klonik
bir nöbet ani başlar. Nöbet başladığı zaman hasta çocuk çığlık atarak birden bire yere
düşer. Yere düştükten sonra bir süre başı geride kalır, solunum kısa süre bozulur. Baş
ve gözler yukarı kayar, dudaklar morarır. Ağızda bol miktarda salya birikir. Bu
dönem 10-20 saniye sürer. Daha sonra solunum yeniden başlar. Kaslarda sık
tekrarlayan kasılma ve gevşemeler oluşur. Ağızdaki salya dışarı atılır. İdrar ve
dışkısını altına kaçırır. Kasılmalar ve gevşemeler giderek seyrekleşir. Bu dönem ise
40-90 saniye sürer. Hasta daha sonra derin bir uykuya dalabilir ya da huzursuzluk
olur. Bu devre bazen saatlerce sürebilir. Hasta kendine geldiği zaman bitkinlik ve
başağrısı görülebilir (Renda, 1994; Neyzi ve Ertuğrul, 2002).
I.1.2.6. Atonik Nöbetler: Aniden kas tonusunda azalma ile gelişir. Başın
düşmesi, çenenin sarkması olabileceği gibi yere düşme şeklinde yaygın olarak
görülebilir. Bilinç kaybı yoktur veya çok kısa süreli olabilir (Renda, 1994; Neyzi ve
Ertuğrul, 2002).
9
I.1.3. Epilepsinin Nedenleri
Epilepsi farklı yaşlarda farklı nedenlerden kaynaklanabilmektedir.
Kalıtım: Yaklaşık 40 yıl önceye kadar doktorlar epilepsinin nedeni olarak
kalıtımın önemli bir faktör olduğuna inanmışlardır. Bu inanış halk arasında hala
güçlüdür. Genetik faktörler epilepside bir rol oynamaktadır; ancak bütünü
açıklayamamaktadır (Hopkins ve Appleton, 1996). Epileptik nöbet geçiren kişilerin
ailelerinde epilepsinin görülme sıklığı ailede epilepsi olmayan gruba göre daha fazla
olsa da epilepside genetiğin rolü çok açık değildir (Bagley ve Gables, 1976).
Bugünkü tıp, nöbetlerin bir kişide olurken diğerinde neden olmadığına
ilişkin tatmin edici bir cevap verememektedir.
Çocuğun anne ya da babasından geçecek, nöbet geçirmesine neden olan,
anormal bir genle çocukta nöbet görülmesi mümkündür; ancak, örneğin gen
çiftlerinden birinde böyle bir anormallik varsa diğer gen bu anormalliği bastırabilir
ve nöbetin ortaya çıkmasını engelleyebilir. Ayrıca o anormal genden kaynaklı olarak
nöbet ortaya çıksa bile sonuç çocukluk döneminde çok az sayıda absans nöbetle de
sonlanabilir (Hopkins ve Appleton, 1996).
Tümörler: Tümörler epilepsiye neden olabilir. Bu durum çocuktan çok
yetişkinde daha fazla görülür (Hopkins ve Appleton, 1996; Oğuz, 2000).
Bulaşıcı Hastalıklar: Bakteriyel menenjitler yenidoğandan yaşlılığa kadar
herhangi bir yaşta beyne hasar verebilir. Eğer zamanında tedavi edilirse beyin
hasarları önlenebilir. Ancak tedavi gecikirse kortikal (kortekse ait) hücrelerdeki hasar
10
daha sonraki yıllarda nöbete neden olabilir (Hopkins ve Appleton, 1996; Oğuz,
2000).
Kazanılmış Metabolik Hastalıklar: Ciddi hipoglisemiler nöbetlerle
sonuçlanabilir. Bu durumda yenidoğanlarda görülebilir özellikle de prematürelerde
veya diabetik annesi olan yenidoğan bebeklerde görülebilir.
Daha sonraki dönemde diğer kazanılmış metabolik hastalıklar da nöbetlere
neden olabilir. Süregen böbrek yetmezliği en yaygın nedenlerden bir tanesidir; ama,
dializ ve başarılı bir böbrek nakli bu durumdan kaynaklı nöbetlerin sıklığını azaltır
(Hopkins ve Appleton, 1996; Oğuz, 2000).
I.1.4. Nöbetleri Tetikleyen Durumlar:
1. Uyku ve Uykusuzluk: Uykusuzluk alternatif serebral elektrik
aktivasyonuna neden olur ve bu da nöbetleri tetikleyen başka bir faktördür.
2. Alkol
3. Menstrüasyon
4. Stres ve Üzüntü: Okulda veya işte çok çalışma, evdeki mutsuzluk vb.
nöbet sayısındaki artışla genellikle ilişkilidir. Bu durum bir kısır döngüye neden
olabilir; stres ve üzüntü nöbetleri tetikler ki bu nöbetler de daha fazla anksiyeteye
neden olur bu durum da nöbet sayısını daha da arttırır.
5. Duygudurum: Duygusal değişikliklerin nöbetlere neden olup olmadığına
karar vermek mümkün değildir.
11
6. Diğer Hastalıklar: Zatüre epilepsiye neden olabilir.
7. İlaçlar: Bazı kimyasal bileşimler nöbetlere neden olur. Örneğin,
antidepresanlar, antibiyotikler, kemoterapi ilaçları. Ayrıca, amfetamin ve kokain gibi
bazı maddeler de nöbetleri tetikleyebilmektedir (Sander ve Hart, 1999).
8. Diğer Tetikleyiciler-Refleks Epilepsi: Televizyon, ışık vb. kaynaklı
olarak ortaya çıkan epilepsiler mümkündür (Hopkins ve Appleton, 1996).
I.1.5. Hastalığın Seyri / Gidişatı
Çocuklarda epilepsinin seyrini etkileyen çeşitli faktörler vardır. Bu
faktörlerin en önemlileri; yaş, epilepsi türü ve etiyolojisidir.
Hastalığın kötü seyrinin nedenleri; epilepsinin başlangıç yaşının 2-3 yaş
ve öncesi olması, myoklonik veya atonik nöbet tarzı, kontrol edilemeyen nöbetler,
nöbetlerin kontro lü için birden fazla antiepileptik ilaç kullanımı, beyin felci (serebral
palsy) gibi fiziksel özür veya diğer nörolojik problemlerle ilişki, nedenin
tanımlanmış olması (beynin anormal gelişimi, menenjit gibi) epilepsinin tedavisini
güçleştirmekte ve çocuğun bütün yaşamı boyunca antiepileptik ilaç kullanmasına
neden olabilmektedir.
Hastalığın iyi seyrinin nedenleri; epilepsinin başlangıç yaşının 5 yaşından
sonra 13 yaşından önce olması, absans nöbet veya tonik-klonik nöbet tarzı, sadece
bir antiepileptik ilaç kullanımıyla nöbetin kontrol altına alınması, diğer nörolojik
problemlerin olmaması, tanımlanmış bir nedenin olmaması ve epilepsiyle ilgili iyi bir
aile öyküsünün olması epilepsinin tedavisinde olumlu cevap alınmasını
sağlamaktadır.
12
Sonuç olarak, çocukların yaklaşık %30-40’ı yetişkin olmadan önce
epilepsiden kurtulacaktır. Yani antiepileptik ilaçlar kesilebilir. Tipik absans nöbeti
olan çocukların %70’inden fazlasında 2-3 yıl arası nöbetsiz geçen dönemlerin
ardından ilaç kullanımına son verilmektedir. (Hopkins ve Appleton, 1996).
13
I.2.TÜKENMİŞLİK
I.2.1. Tükenmişlik Kavramı ve Tarihçesi
Tükenmişlik, son yıllarda araştırmacıların dikkatini çeken bir konudur.
Yayınlara bakıldığında araştırmaların daha çok öğretmenlik, doktorluk, hemşirelik
gibi mesleklerde çalışanlar üzerinde yapıldığı görülmektedir; çünkü, tükenmişliğin
daha çok insanlarla birebir ilişki içinde yürütülen mesleklerde görülen bir olgu
olduğuna inanılmaktadır (Ergin, 1993). Tükenmişlik kavramı ilk kez Freudenberger
(1974 ve 1975) tarafından ortaya atılmış ve daha sonra Maslach ve Jackson (1981)
tarafından tanımlanmıştır (Çam, 1993).
Maslach ve Jackson’a (1981) göre tükenmişlik, duygusal tükenme ve
duyarsızlaşma sendromudur. Tükenmişliğin en temel kavramı duygusal tükenmedir
(emotional exhaustion). Duygusal kaynaklar tükendiğinde, çalışanlar psikolojik
açıdan kendilerini daha fazla işe veremeyeceklerini hissederler.
Maslach ve Jackson dışında da bazı araştırmacılar çeşitli tükenmişlik
tanımlarında bulunmuşlardır. Örneğin;
Maslach ve Leiter’a (1997) göre, tükenmişlik ruhun erozyonudur. Erozyon
kelimesinden de anlaşılacağı gibi, tükenmişlik kişinin ihtiyaçları ve işin talepleri
arasındaki uygunsuzluğun artması sırasındaki aşamalı bir kaybediş sürecidir.
Tükenmişlik başladığında varolan enerji tükenmeye, işe olan bağlılık
alaycılığa/eleştiriye ve yeterlilik de yetersizliğe dönüşür.
Storlie’e (1979) göre, tükenmişlik, değişimi olanaksız görünen durumların
insan ruhuna çizdiklerinin birikimi ile oluşan bir durumdur. Bu bir “mesleki
14
tükenme”dir. Normal günlük olaylar karşısında sürekli bir ümitsizlik ve olumsuzluk
söz konusudur ve enerjinin tükenişi görülür (akt. Çam, 1993).
Bir diğer görüşe göre, tükenmişlik bir stres denklemidir. İlerleyici bir stres
sürecidir (Mc Carty, 1985; Wilson, 1979; akt. Çam, 1993).
Ergin’e (1992) göre, bireylerin işleri gereği karşılaştıkları insanlara karşı
duyarsızlaşmaları, duygusal yönden kendilerini tükenmiş hissetmeleri ve kişisel
başarı ve yeterlik duygularının azalması şeklinde ortaya çıkan tükenmişlik daha çok
insanlarla yüzyüze ilişki gerektiren mesleklerde görülen bir olgudur.
Yukarıda bazı araştırmacıların da tükenmişlik kavramına ilişkin tanımlarına
bakıldığında hepsinde şu ortak noktalar görülmektedir. Tükenmede enerji kaybı, işe
olan ilginin kaybı, duyarsızlaşma gibi olumsuz durum ve duygulardan
bahsedilmektedir. Aynı zamanda tükenme aniden ortaya çıkmamaktadır; aşamalı bir
süreç söz konusudur.
I.2.2. Tükenmişliği Boyutları
Tükenmişliğin 3 boyutu vardır. Bunlar; duygusal tükenme, duyarsızlaşma,
kişisel başarı ve yeterlik duygularının azalmasıdır.
Duygusal tükenme; kişinin yaptığı iş nedeniyle kişiye aşırı yüklenilmesi
tüketilmiş olma duygusudur. İnsanlar kendilerini aşırı yorgun hissettiklerinde, hem
duygusal hem de fiziksel olarak aşırı zorlanmış hissederler.
15
Duyarsızlaşma; kişinin bakım ve hizmet verdiklerine karşı, duygudan
yoksun biçimde tutum ve davranışlar sergilemesidir. Bu durum da kişinin işe ve
işteki insanlara karşı soğuk ve mesafeli bir tutum içine girmesine neden olur.
Kişisel başarı; sorunun başarı ile üstesinden gelme ve kendini yeterli bulma
olarak ifade edilir. Tükenmişlik sendromu yaşayan kişide kişisel başarı eksikliği
görülür (Maslach ve Leiter, 1997; Çam, 1993; Ergin, 1993; Devrimci ve Haran,
2000).
Tükenmişliğin özünde “duygusal tükenme” boyutunun bulunduğu,
duyarsızlaşma ve kişisel başarı eksikliğinin tükenmişliğe eşlik eden değişkenler
olduğu ileri sürülmektedir (Koeske ve Koeske, 1989; akt. Çokluk, 1999).
Tükenmişliğin yukarda belirtilen 3 boyutu arasındaki nedensel ilişkiye
yönelik olarak çeşitli modeller öne sürülmektedir. Bu modeller içinde en iyi bilineni
Leiter ve Maslach’ın (1988) modelidir. Bu modele göre, tükenmişlik süregen iş stresi
nedeniyle meydana gelmektedir. Yani kişinin karşılayamayacağı iş talepleri
(niteliksel veya niceliksel) kişisel stres tepkisi olarak duygusal tükenmeyi
tetiklemektedir (akt. Taris, Blane, Schaufeli ve Schreurs, 2005).
Tükenmişliğin gelişiminde Leiter ve Maslach’ın modeline alternatif görüş
ise Golembiewski ve arkadaşlarından gelmektedir. Golembiewski ve arkadaşları
(1986) tükenmişliği, süregen ve ani olarak ikiye ayırmaktadırlar. Ani tükenmişlik
kişisel travma nedeniyle tetiklenebilirken (örn; sevilen birinin kaybı gibi) süregen
tükenmişlik işteki faktörlerden kaynaklanmaktadır. Bu durumda ilk önce
tükenmişliğin duyarsızlaşma boyutu gerçekleşir, zamanla kişisel başarı duygusunda
azalma olur. Duygusal tükenme ise artan duyarsızlaşma ve azalmış kişisel başarı
16
duygusuna bağlı olarak ortaya çıkar (akt. Taris, Blane, Schaufeli ve Schreurs, 2005).
Leiter ve Maslach’ın tanımlamasında tükenmişliğin başlangıcında duygusal
tükenmeden bahsedilirken, Golembiewski ve arkadaşlarının tanımlamasında
duygusal tükenme tükenmişliğin son aşamasında görülür.
I.2.3. Çalışma Yaşamında Tükenmişliğin Belirtileri
Tükenmişlik bireyin sağlığını, yeteneklerini ve kişisel hayat tarzını olumsuz
yönde etkiler. İşteki performansta ciddi bir bozulmaya neden olabilir. Kişisel işlev
yönünden, tükenmişlik baş ağrısı, bağırsak hastalıkları, yüksek tansiyon, kas
gerginliği ve süregen yorgunluk gibi fiziksel problemlere neden olabilir. Ayrıca
tükenmişlik, anksiyete, depresyon ve uyku bozuklukları şeklinde zihinsel
rahatsızlıklara neden olabilir. Stresle başa çıkmaya çalışmak için, bazı insanlar alkol
ve ilaç kullanımını arttırırlar. Eğer birey tükenmişliğini eve taşırsa, kişinin
tükenmişliği ve olumsuz duyguları aile ve arkadaş ilişkilerini de olumsuz yönde
etkilemeye başlar (Maslach ve Jackson, 1981; Maslach ve Leiter, 1997; Ergin, 1993;
Uslu ve Kerimoğlu, 1999; Devrimci ve Haran, 2000).
Tükenmişliğin olumsuz yanının bir sonucu olarak, insanlar daha fazla stres
yaşamaya başladıkça ve özel yaşantılarında yeterli destek alamadıkça işteki
problemlerle başa çıkamaz, uğraşamaz hale gelirler. Tükenmeye başlayan insanlar
hem psikolojik hem de fiziksel olarak muhtemelen kendilerini işlerinden geri
çekerler. İşlerinde daha az zaman ve enerji harcarlar, sadece zorunlu olarak yapılması
gereken şeyleri yaparlar ve sık sık izin alırlar. Bunların yanında, işlerini iyi
yapamazlar. Yüksek kaliteli iş, zaman, çaba ve yaratıcılık gerektirir ve tükenmiş
17
insan artık bunları yapmaya istekli değildir. Üretilen işin kalitesindeki ve
miktarındaki düşme tükenmişliğin mesleki alt çizgisidir (Maslach ve Leiter, 1997).
I.2.4. Çalışma Yaşamında Tükenmişliğin Nedenleri
1. Aşırı iş yükü: İş yükü kişinin neyi ne kadar yaptığıyla ilgilidir. İş
yerindeki yaygın krizler 3 şekilde iş yükünü etkiler:
a. iş daha şiddetlidir/yoğundur (intense)
b. iş daha fazla zaman gerektirir (uzayan iş günleri (workweek) yorucudur).
c. iş daha karmaşıktır.
Aşırı iş yükü tükenmeyi doğurur.
2. Kontrol eksikliği: İnsanların, işleri üzerinde kontrolleri olmadığında
tükenme başlar. Konu ile ilgili kararları verme fırsatları olmaksızın, insanlar işin
yapılması için gerekmeyen şeyleri yaparak vakitlerini boşa harcayabilirler. Bir
şeyleri yapabildiklerini hissedemezlerse ilgilerini kaybederler.
3. Yetersiz ödül: İnsanlar işlerinin onlara para ödülü, prestij ve güvenlik
getireceğini beklerler. Maddi ve manevi ödüllerin kaybı iş için gerekli motivasyonu
azaltır.
4. İş ortamındaki ilişkilerin zayıflaması: İnsanlar arasındaki çatışmalar, daha
az karşılıklı destek ve saygı, artan bir izolasyon/yalıtılmışlık duygusuna oldukça
açıktır. İzolasyonla birlikte çalışanlar arasındaki kişisel ilişkiler bozulmaya, ekip
çalışması zayıflamaya ve birlikte değil de ayrı ayrı çalışılmaya başlanır. Bu da
tükenmişliğe doğru ilerlemeye neden olur.
18
5. İş ortamının adil olmaması: Güven, açıklık ve saygı unsurları varsa
çalışma yaşamı adil olarak algılanır. Aksine, bunların yokluğu doğrudan
tükenmişliğe katkıda bulunur.
6. Çatışan değerler: İşle kişisel değerlerin çatışması da tükenmişliğe neden
olan bir diğer nedendir (Maslach ve Leiter, 1997; Devrimci ve Haran, 2000).
Tükenmişliğin bireysel nedenleri ise şu şekilde özetlenebilir: Süregen ruh
hastaları ile çalışmak, süregen ilerleyici ve ölümcül hastalığı olan kişilerle çalışma,
mesleki gelişimin ve eğitimin yetersiz kalması, yeterli sosyal desteğe sahip olmamak,
hobiler vb. dinlendirici aktivitelerin bulunmaması, mizah duygusuna sahip olmayan,
her şeyi çok ciddiye alan kontrolcü bir yapıya sahip olmak, başarısızlığa karşı
toleransın düşük olması, engellenme eşiği düşük bir insan olmaktır (Sayıl, Berksun,
Palabıyıkoğlu, Özgüven, Soykan, Haran, 2000).
I.2.5.Tükenmişliğin Evreleri
Edelwich ve Brodsky (1980) tükenmeyi dört evre ile tanımlamışlardır:
1. Evre: Coşku Evresi (enthusiasm): Kişi tüm durumlarda en ideal biçimde
davranmaya çalışmakta, her zaman başarılı olmayı beklemektedir
2. Evre: Durağanlaşma Evresi (stagnation): Kişi coşku evresindeki
enerjisini, çalışma ve insanlara yardım etme arzusunu yitirmeye başlamıştır.
3. Evre: Engellenme Evresi (frustration): İnsanları, sistemi ve olumsuz
çalışma koşullarını değiştirmenin ne kadar zor olduğunu anlar; yoğun bir
engellenmişlik duygusu yaşar. Bu evredeki kişi eğer kendini ifade edebilir,
19
sorunların çözümü için adım atabilir ve sorumluluk alabilirse tükenmişliğin son
evresine ilerlemekten kurtulabilir.
4. Evre: Umursamazlık Evresi (apathy): Bu evrede artık kişi engellenmişlik
ve öfke duygularını yitirir, yaptığı iş ile olan duygusal bağını kaybeder. İş yaşamı
kişi için bir doyum ve kendini gerçekleştirme alanı olmaktan çok uzak, kişiye ancak
sıkıntı ve mutsuzluk veren bir alan olacaktır (akt., Uslu ve Kerimoğlu, 1999;
Devrimci ve Haran, 2000; Kaçmaz, 2005).
I.2.6. Tükenmişlik ve Demografik Değişkenler
Cinsiyet ile tükenmişliğin ilişkili bulunduğu çalışmalarda genel olarak
kadınların duygusal tükenme, erkeklerin ise duyarsızlaşma boyutunda daha fazla
tükenmişlik yaşadıklarından söz edilmektedir (Çokluk, 1999; Ahola, Honkonen,
Iseometsä, Kalimo, Nykyri, Koeskinen, Aroma ve Lönnqvist, 2006).
Ergin (1992) Ankara’daki 14 hastane ve sağlık merkezinde çalışan 297
hemşire ve 255 doktorun tükenmişlik düzeylerine ilişkin olarak yaptığı çalışmasında
cinsiyetin duygusal tükenme açısından önemli bir değişken olduğunu saptamıştır.
Buna göre kadınlar erkeklerden daha fazla duygusal tükenme yaşamaktadırlar.
Duyarsızlaşma yönünden cinsiyetler arasında bir fark olmamasına karşın kişisel
başarı boyutu açısından erkeklerin başarı duygusunun kadınlardan fazla olduğu
görülmüştür.
Yaşın tükenmişlik ile ilişkili olduğu ve yaşı daha genç olanların daha
yüksek duygusal tükenme ve duyarsızlaşma yaşama eğiliminde oldukları ve genel
olarak yaş ile tükenmişlik arasında ters yönde bir ilişki olduğu yönünde yaygın bir
20
görüş vardır (Çokluk, 1999; Devrimci ve Haran, 2000). Yaş ile tükenmişlik
arasındaki ters yöndeki ilişkiye yönelik olarak Ahola ve arkadaşları (2006) şöyle bir
açıklama getirmektedirler. Tükenmişliğin gelişimi zaman alır. Özellikle
tükenme/yorgunluk (exhausion) zamana karşı dirençlidir. Bu da tükenmişliğin neden
yaşla birlikte arttığını anlatabilir.
I.2.7. BAKIMVERENLERDE TÜKENMİŞLİK
Birçok çocuk çocukluk dönemi boyunca çok fazla özel sağlık sorunu
yaşamaz. Bununla birlikte, bazı çocuklar erken çocukluk döneminde güçlükler
yaşayabilir ve yardıma ihtiyaç duyarlar. Bir çocuğun ebeveyni olmak beraberinde
bakım vermeyi de getirmesine karşın çocuğun olası uzun dönemli bağımlığı ve
işlevlerinde sınırlılıklar yaşaması bu rolün tamamen ebeveynin görevi haline
gelmesine neden olur. Ebeveynler için en önemli sorunlardan bir tanesi çocuğun
süregen sağlık problemlerini etkili bir şekilde yönetmek ve günlük yaşam
ihtiyaçlarını karşılamaktır. Sonuç olarak evde çocuğun bakım görevi bakımverenler
için zor hale gelebilir. Süregen hastalıklı çocuğa bakımverme ebeveynlerin hem
fiziksel sağlığına hem de psikolojik iyilik haline zarar verebilir (Raina, O’Donnell,
Rosenbaum, Brehaut, Walter, Russell, Swinton, Zhu ve Wood, 2005).
Evde aile üyelerinden birine bakımverme strese, tükenmeye neden olabilir.
Son yapılan araştırmalara göre artmış tükenmişlik durumu bakımveren kişinin hem
fiziksel hem de psikolojik sağlık durumunu etkiler. Son zamanlarda yapılan
çalışmalar çocukluk dönemi süregen hastalıklarının aile yaşamı üzerinde farklı
etkileri olduğunu ortaya koymuştur. Birçok araştırmacıya göre anneler birinci
21
derecede bakımveren kişiler oldukları için hem psikolojik hem de sosyal olarak daha
fazla tükenmektedirler (Chumbler, Grimm, Cody, Beck, 2003).
Kasuya, Baile-Polgar ve Takeuchi’nin (2000) aktardığına göre,
bakımverenlerin büyük bölümü bakımvermelerinin bir sonucu olarak aşırı yorgunluk,
hayal kırıklığı ve stresi yaşamakta, bakımvermenin evliliklerinde zorlanmaya neden
olduğuna inanmakta ve bakımvermenin bir sonucu olarak umutsuzluk
hissetmektedirler.
I.2.8. Bakımverenlerde Tükenmişliğin Belirtileri
Bakımverenlerin yaşadıkları tükenmişlik şu şekilde özetlenebilir:
Klinik belirtiler: Sindirim güçlüğü, baş ağrısı ve iştahta değişiklik gibi
somatik/bedensel yakınmalardaki artış genellikle bakımverenin yüküne eşlik eder.
Diğer genel belirtiler; yorgunluk, kilo kaybı ve kilo alımı, sosyal izolasyon ya da içe
çekilme, konsantrasyonda güçlük ve görünümde dağınıklık veya düzensizliktir.
Psikolojik ve duygusal belirtiler ve tükenmişliğin belirtileri ise, sinirlilik (irritablity),
uykusuzluk, sosyal izolasyon, alaycılığın çok fazla kullanımı ve alkol veya diğer
madde kullanımının artmasıdır.
Artmış stres ve kaygı: Tükenmişliğin en önemli belirtileri stres ve anksiyete
düzeyinin artmasıdır. Bakımverenler özel stresörleri (stres yapıcı olaylar) veya
genelleşmiş anksiyete duygusunu ifade edebilirler.
Döngüsel düşünme: Bakımverenin problem çözme örüntüsü genellikle
döngüseldir. Örneğin, şöyle bir düşünce tarzı olabilir; “Bir danışmana başvuramam;
çünkü, bir işim yok. Bir işim olamaz; çünkü, evden ayrılamam. Ve danışman da bana
22
yardımcı olamaz.” Bakımverenler bastırıldıklarında, genellikle kendi bakış
açılarında tuzağa düşmeye başlarlar ve değişik konuları birbirinden ayıramazlar.
Sosyal izolasyon: Bakımveren genellikle aile ilişkilerinden, arkadaş
ilişkilerinden ve katıldıkları diğer aktivitelerden özveride bulunurlar ve bu da varolan
sosyal desteğin zayıflamasına ve izolasyona neden olur.
Depresyon ve diğer duygusal belirtiler: Hayal kırıklığı veya stresle ilgili
duygularını ifade etmeyen bakımverenlerde, depresyon başlangıcı tükenmişliğin
işareti olabilir. Böyle bakımverenler uyku alışkanlıklarında, iştahlarında ve
enerjilerinde değişiklik fark ederler.
Aynı zamanda bakımverenler güç kaybından da bahsedebilirler; kontrol
duygularını kaybettiklerini hissederler. Suçluluk duyguları da aynı zamanda genel
olarak görülür. Ayrıca, üzüntü, acı da genellikle bu duygulara eşlik eder.
Diyet ve beslenme: Beslenmedeki değişiklikler tansiyona neden olabilir. Bu
değişiklikler daha fazla strese ve izolasyona neden olabilir (Kasuya, Baile-Polgar ve
Takeuchi, 2000).
Kültürel beklentiler ve cinsiyet rollerinin kazanılma sürecinde bakımverme
sorumluluğu sıklıkla erkeklere değil kadınlara yüklenmektedir. Bu bağlamda süregen
rahatsızlığı olan çocukların bakımı da bu beklentiler çerçevesinde annelere
düşmektedir. Yayınlara bakıldığında epileptik çocuğu olan annelerin tükenmişliği ve
tükenmişliğe etki edebilecek faktörler hakkında yazın bulunmamaktadır.
23
1.2.9. Bakımverenlerde Tükenmişliğin Ele Alındığı Bazı Yayınların
Gözden Geçirilmesi
Bakımverenlerle ilgili olarak yurtiçi ve yurtdışında son yıllara yapılan
tükenmişlik araştırmaları şu şekilde özetlenebilir:
Duygun ve Sezgin’in (2003) zihinsel engelli ve sağlıklı çocuk annelerinin
tükenmişlik düzeylerinin ele alındığı çalışmasına 118 zihinsel engelli çocuk annesi
ve 121 sağlıklı çocuk annesi katılmıştır. Duygusal tükenmişlik açısından iki grup
arasında fark olduğu ve zihinsel engelli çocuk annelerinin sağlıklı çocuk annelerine
göre daha fazla düzeyde tükenmişlik yaşadıkları, ancak kişisel başarı açısından iki
grup arasında anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür.
Chumbler, Grimm, Cody ve Beck’in (2003) yaptıkları araştırma cinsiyet ve
akrabalık (eş, çocuk, daha uzak akraba) durumlarında bakımverenin tükenmişliği
açısından farklılık olup olmadığına yöneliktir. Araştırmaya 70 yaş üzerinde bellek
hasarlı akrabalarına bakım veren 305 kişi katılmıştır. Araştırma sonucunda
bakımverenlerin tükenmişlik düzeylerinde cinsiyet açısından bir farklılık
bulunmazken akrabalığın derecesi açısından farklılık bulunmuştur. Çocukların daha
uzak akrabalara oranla daha fazla tükenmişlik yaşadıkları, eş ve çocuklar arasında
tükenmişlik açısından farklılık olmadığı saptanmıştır. Çalışmada kız çocuklarının
daha uzak akrabalarla karşılaştırıldığında daha fazla tükenmişlik puanı aldıkları
belirlenmiştir.
Jenkins ve Elliott (2004) akıl sağlığı kliniklerinde çalışan hemşireler
üzerinde yaptıkları çalışmada stres-tükenmişlik arasındaki ilişkiyi ve sosyal desteğin
tükenmişlik ve stres-tükenmişlik ilişkisi üzerindeki etkisini incelemişlerdir.
24
Araştırmaya 11 farklı hastanenin akıl sağlığı kliniğinde çalışan 93 hemşire
katılmıştır. Araştırma sonucunda birçok farklı stresörün tükenmişliğin alt boyutları
olan duygusal tükenme ve duyarsızlaşmayla olumlu ilişkisinin olduğu ve çalışma
arkadaşlarından gelen sosyal destekle duygusal tükenme arasında da olumsuz bir
ilişki olduğu belirlenmiştir.
Toyry, Kalimo, Aarimaa, Juntunen, Seuril, Rasanen’in (2004) yaptıkları bir
başka çalışmada ise doktorların yaşadıkları stres ve tükenmişlikte cinsiyetin rolü
incelenmiştir. Araştırmaya 3313 Finlandiyalı doktor katılmıştır. Araştırma
sonucunda, erkek ve kadın doktorların stres düzeyleri arasında fark olmadığı
görülmüştür. Ancak, doktorların çocuklarıyla ilgili sorunlarına iş ile sorunları da
eklendiğinde kadınların stres düzeyinin erkeklere oranla daha arttığı görülmüştür.
Çocuklu veya çocuksuz kadın doktorlar erkek doktorlara göre daha fazla duygusal
tükenmeyi yaşarken, erkek doktorlar tükenmişliğin bileşenlerinden olan
duyarsızlaşmayı daha fazla yaşamaktadırlar. Cinsiyet ayrımı gözetmeksizin her iki
grupta çocukları olan doktorlar, daha az duyarsızlaşma ve azalmış kişisel başarı
yaşadıkları, çocukların duygusal tükenmeyi etkilemediği görülmüştür.
Bekker, Croon ve Bressers’ın (2005) tükenmişlik ve hastalık nedeniyle izin
alma, iş tutumları, çocuk bakımındaki zorunluluklar, iş özellikleri ve cinsiyet
arasındaki ilişkiyi inceledikleri çalışmalarına 404 kadın ve erkek hemşire katılmıştır.
Araştırma öncesinde kadın hemşirelerin erkek hemşirelere oranla daha fazla
duygusal tükenme belirtecekleri ve hastalık nedeniyle izin alma oranlarının da daha
fazla olacağı beklenmiş ancak, araştırma sonucunda kadınların hastalık nedeniyle
izin alma oranlarının erkeklere oranla yüksek olmadığı ve cinsiyetler arasında
25
duygusal tükenme yönünden beklenen sonuçların elde edilmediği görülmüştür. Her
iki cinsiyet için de, duygusal tükenmeyle hastalık nedeniyle izin alma arasında
anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Araştırma sonucunda aşırı iş yükünün de duygusal
tükenmeyi ve dolayısıyla da hastalık nedeniyle izin almayı belirlediği sonucuna
ulaşılmıştır.
Yukarıda yer alan araştırma sonuçlarına bakıldığında, bakımverenlerin
bakımverme sürecinde tükenmişlik yaşayabileceği görülmektedir. Ancak özellikle
konuyla ilgili olarak yurtiçi yayınlar araştırılırken pek fazla çalışmaya
rastlanılmamıştır.
26
I.3.STRES
I.3.1. Stres Kavramı ve Tarihçesi
Stres kavramı insanlık tarihi kadar eskidir. Ancak bu kadar eski olmasına
karşın stresin net bir tanımını yapmakta yazarlar çoğu zaman zorlanmışlardır. Hatta
her insanın kendine özgü bir stres kavramı vardır diyerek, kavramın ne kadar
değişken olduğunu ifade edenler de olmuştur (Rice, 1999).
Stres kavramından bahsederken öncelikle stres yaratan etkenler anlamına
gelen stresörün ne anlama geldiğini açıklamak gerekir. Holmes ve Rahe (1967)
stresörleri uyum yapma çabası gerektiren, yaşamda değişikliğe yol açan çeşitli
olaylar olarak tanımlamışlardır (akt. Kasl, Cooper, 1995). Kısaca stres yapıcı olaylar,
strese neden olan olaylar stresör olarak adlandırılır.
Yayınlara bakıldığında stres terimini ilk kez kullanan kişinin 17. yüzyılda
stresi, elastiki nesne ve ona uygulanan dış güç arasındaki ilişki olarak açıklayan
fizikçi Robert Hook olduğu görülmektedir. Thomas Young isimli bir başka fizikçi ise
Hooke’dan yüzyıl kadar sonra, 18. yüzyılda stresi, maddenin kendi içinde olan bir
güç ya da direnç olarak tanımlamıştır. Madde, kendi üzerinde uygulanan dış güce
kendi direnci oranında bir tepki gösterir. Elastik kütle, bir stres tepkisi sayesinde
eğilip bükülerek bu dış gücü dengelemeye, ona uyum göstermeye çalışır. Ancak,
eğer dış güç elastik kütlenin kendi içindeki dirençten daha büyükse böyle bir
dengeleme mümkün olmaz ve madde niceliksel bir değişime uğrar. Dıştan gelen
gücün aşırı büyüklüğü durumunda ise niteliksel değişimler olabilir. Bu tanımlamadan
sonra stres kavramı fizikle sınırlı kalmamış biyoloji, fizyoloji, endokronoloji, tıp,
antropoloji, sosyoloji ve psikoloji gibi alanlara yayılmıştır (Şahin, 1998a).
27
Robert Hooke ve Thomas Young’dan sonra biyolog Walter Canon, stres
kavramını canlı organizmalar bağlamında açıklamıştır. Canon’a göre stres, canlının
doğal içsel dengesinin dışsal/çevresel uyaranlarca bozulması sonucunda oluşur.
Cannon bu süreci denge (homeostasis) ve “savaş kaç tepkisi” kavramlarıyla
açıklamaktadır.
Cannon stresi bir “acil durum tepkisi” olarak tanımlamıştır. Cannon’a göre
stres, organizmanın, kendi yaşamını ve çevreye uyumunu (yani dengeyi, yani
homeostasisi) tehdit eden bir unsura (uyarıcıya) gösterdiği ve varoluşsal değeri olan
bir “savaş ya da kaç” tepkisidir (Şahin, 1998a). Bir tehlikeyle karşılaşan canlı, başa
çıkamayacağına inandığı bu durumdan uzaklaşmaya çalışır, yani kaçar ya da
başaçıkabileceğine inandığı tehlikeyle savaşır.
Endokronoloji uzmanı Hans Selye, Cannon’un yukarda belirtilen
düşünceleri temelinde laboratuar çalışmaları yapmış ve çalışmalarının sonunda Genel
Uyum Sendromu (1925) fikrini ortaya atmıştır. Genel Uyum Sendromu hakkındaki
bilgi Stres-Tükenmişlik Arasındaki İlişki başlığı altında ele alınacağından bu
bölümde Hans Selye’nin stres kavramı üzerinde durulacaktır.
Genel olarak stres, bedene zarar verme düşüncesi veya anksiyete, hayal
kırıklığı, yorgunluk gibi hoş olmayan zihinsel süreçleri çağrıştırır. Bu açıdan
bakıldığında stresin sadece bedenimize zarar veren bir durum olduğu
vurgulanmaktadır (Allen, 1984). Oysa, Selye yaptığı çalışmalar sonunda, stresin
doğasını açıklamada farklı bir tanımlama yaparak stresin kişinin çevreye uyum
yapma sürecinde yaşadığı fizyolojik bir tepki olduğunu vurgulamıştır. İçsel ve dışsal
koşulların değişimine uyum için bedenin çalışması veya güç harcaması, fizyolojik
28
tepkilere neden olur. (akt. Allen, 1984) Bu nedenle, Selye (1946) en genel anlamda
kabul edilen stres tanımlamasında stresi, bedenin olaylara karşı verdiği özgül
olmayan (nonspecific) tepki olarak değerlendirmiştir (akt., Allen).
Selye’nin bu tanımlamasında streste bilişsel süreçler gözardı edilerek
fizyolojik süreçlere önem verilmektedir. Stres sadece, değişen durumlara bedenin
gösterdiği fizyolojik bir tepki, fizyolojik bir durum olarak ele alınmaktadır; üzüntü,
kaygı, depresyon veya hayal kırıklığı değildir. Bu tanıma göre bir takım zihinsel
koşullar tetikleyici olabilir ama bunların kendisi stres değildir. (akt. Allen, 1984).
Selye’nin tanımında önemli bir başka bileşen ise özgül olmama
(nonspecific) özelliğidir. Strese neden olan etmenler çok çeşitli olsa da verilen
bedensel tepki hep aynıdır (akt. Allen, 1984). Örneğin, üniversite sınavına girecek bir
öğrencinin sınav tarihi yaklaştıkça yaşadıklarıyla; epileptik çocuğu olan annenin
çocuğunun epilepsi nöbeti sırasında yaşadıkları çok benzerdir. Her ikisinin de
yaşadıkları bu deneyime stres denir ve her ikisi de benzer fizyolojik tepkilerde
bulunurlar. Stres aynı anda özgül olmayan sonuçlar yaratır; sadece bedenin bir yerini
değil bütün sistemi etkiler. Diğer bir deyişle, stres sadece kalbi, karaciğeri vb.
etkilemez, bedenin bütününü etkiler. Stres hemen hemen her türlü değişim tarafından
tetiklenebilen, fizyolojik bir örüntüdür ve insanın bütün biyolojik işlevlerini
etkileyebilir. (Allen, 1984).
Wolff (1953) ise stresi, rahatsız eden tehdit içerikli bir dışsal uyarıcıya karşı
bedenin gösterdiği tepkiler olarak tanımlamaktadır (akt. Kasl, Cooper, 1995).
Canlı Sistemler Yaklaşımına (1990) göre ise stres, sisteme giren ve
sistemden çıkan madde, enerji ya da bilginin yetersizliği, aşırılığı ya da uyuşmazlığı
29
durumunda, dengenin bozulması ve bu yeni duruma uyum yapılması sürecidir.
Yoksunluk ya da aşırılık nedeniyle stres durumuna yol açan maddelere besinler,
vitaminler, su örnek olarak verilebilir. Vücudun ihtiyaçlarını karşılayacak olan
enerjinin azlığı ya da çokluğu, duyusal uyarılmanın azlığı ya da çokluğu, sosyal
etkileşimin azlığı ya da çokluğu, strese yol açabilir. Yukarda belirtilen bilginin
yeterliği, bilginin azlığı ya da çokluğu değil, gelen bilginin daha önceki bilgiyle
uyuşmamasına bağlı olarak stresin yaşanmasıdır. Örneğin, çalışan bir kadın, çalıştığı
kurumda ayrımcılık yapılmadığı bilgisine sahipken, ayrımcılık yapıldığına dair bir
durumu görmesi onda strese neden olacaktır; çünkü, bu yeni duruma ait bilgi eski
bilgilerle çelişmektedir. Uyuşmazlıkların strese yol açmasına örnek olarak ise,
vücudun yabancı maddelere gösterdiği tepkiler verilebilir. Örneğin, kişinin gözüne
toz kaçtığında hemen gözünü kırpıştırıp o maddeyi gözünden atmaya çalışır (Şahin,
1998a).
Yukarıda verilen stres tanımlarının ortak özelliklerine bakıldığında şu
sonuçlar ortaya çıkmaktadır:
Stres, kişi ve çevrenin etkileşimi sonucunda oluşur. Streste, bir tehlike söz
konusudur ve bu tehlikenin önemi kişi tarafından algılanmalıdır. Stres, organizmanın
sadece bir bölümünü değil, tümünü etkiler. Son olarak stres, kontrol edilebilir bir
tepki değildir. Bu süreç tamamen kişinin iradesi dışında meydana gelir.
Stres, kısaca hayati bir tehdite gösterilen tepkidir ve bu temel tehditle başa
çıkmada algılanan yetersizlik olarak tanımlanabilir (Holden, 1998). Gerilim,
zorlanma, rahatsızlık/sıkıntı, kaygı, engellenme, çatışma gibi kavramlar sıklıkla
stresle karışmakta ve insanlar bu gibi durumları da stresle açıklamaktadırlar.
30
Gerilim; stres durumunun, sistem üzerindeki etkisidir. Gerilim sayesinde
sistem, stres durumunda olduğunun bilgisini alır ve dengeye dönme sürecine girer.
Zorlanma; dengeye dönme süreci için sistemin ödediği bedel veya harcadığı enerji
miktarıdır. Sıkıntı stresli durumda yaşanır ve aynı zamanda gerginlik, sinirlilik, kaygı
ve üzüntü gibi terimlerle de tanımlanan bir süreçtir. Sıkıntı durumları genellikle stres
belirtilerini içerir (Okutan, 2002). Stres tepkisi, ortaya çıkan nötr bir enerjidir.
Değişen bir duruma karşı direnmek ya da varolan tepkiyi değiştirmek için bu enerji
kullanılır. Ancak varolan stres durumu devamlı hale geldiğinde anksiyete, depresyon,
öfke vb. yaşanmaya başlanır. Diğer deyişle anksiyete, depresyon, somatizasyon vb.
psikopatolojik durumlar aslında süregen stresin bir tür yaşanma biçimidir (Şahin,
2003, Ankara Üniversitesi, Uygulamalı Psikoloji Yüksek Lisans ders notları).
I.3.2. İyi Strese (eustress) karşı Kötü Stres (distress)
Aslında belli bir miktardaki stres yaşamak ve büyümek için gereklidir.
Ancak, günlük yaşamda stres daha çok (kötü) stres olarak görülmektedir. Stres
bedenin aşınması olarak tanımlanırsa bu olumsuz strestir. İyi stres konunun diğer
boyutudur. Olumlu stres büyüme ve ayakta kalmak için gereklidir (Allen, 1984).
Belli düzeydeki stres, bireyin performansı ve
yeterliliğinde artışa neden olurken stresin çok az veya
aşırı derecede fazla olması durumunda bireyin
performansı ve yeterliliğinde düşme / azalma olduğu
bilinmektedir
Örneğin, epileptik bir çocuğun annesinin hem çocuğuna
bakmak hem de günlük rutin işlerini yerine
getirebilmek için belli miktarda yaşayacağı stres,
annenin performansını artırırken yandaki grafikte bu
düzeyin altına ve üstüne gidildikçe stres annenin
performansını olumsuz yönde etkileyecektir. (Allen,
1984; Şahin, 1998b).
STRES
PERFORNS
Veya BÜYÜME
İyi Kötü Stres Stres
Şekil 1. Uygun (Optimal) Stres Düzeyi
Performansın en iyi olduğu düzey
31
I.3.3. Stres ve Tükenmişlik Arasındaki İlişki
Hans Selye tarafından geliştirilen Genel Uyum Sendromu kuramına göre,
alıştığı çevre koşulları değiştiğinde, organizma bu duruma uyum yapmaya çalışır.
Uyum ise belli miktarda bir güç/enerji gerektirir. Selye’nin hipotezine göre, uyum
(adaptasyon) mekanizmasının çalışması ve bunun için de enerji/güç sarfedilmesi,
bedeni zorlar ve zamanla bedenin aşınmasına neden olur (Allen, 1984).
Genel Uyum Sendromunun 3 aşaması vardır.
1. Alarm tepkisi
2. Direnç dönemi
3. Tükenme dönemi
1. Alarm tepkisi: Bu aşama Walter Cannon’un ifade ettiği “savaş veya kaç
tepkisine” benzer ve stres sürecinin başlangıcıdır. Alarm tepkisi aşamasında beden
değişen duruma tepki gösterir. (Allen, 1984; Tömek, 1996; Şahin, 1998a; Anıl,
1999).
Stresin bu ilk aşamasında direnç, normal zamanlara oranla daha düşüktür,
yani kişi gafil avlanmaktadır. Direncin daha düşük olduğu bu kısa sürede, otonom
sinir sistemi devreye girer. Bu nedenle mide-bağırsak sistemi rahatsızlıkları, artmış
kan basıncı görülebilir. Daha sonra beden savunma kaynaklarını devreye sokmaya
başlar ve kendini korumaya yönelik ayarlamalar yapar. Parasempatik sistemin
devreye girmesi yeterli olursa beden normal aktivitesine geri döner (Rice, 1999).
32
2. Direnç dönemi: Kendini korumaya yönelik savunucu tepkilerde başarılı
olunamamışsa, organizma sürekli olarak parasempatik sistemle dengeyi koruyorsa ve
stres durumu ortadan kalkmamışsa yani organizma sürekli stres durumundaysa beden
aktivitesi ve direnç artmaya başlar ve bu artış bir süre devam eder. Beden bu savaşı
kazanmak için çok fazla kaynak harcayabilir ve bu da zamanla dirençte düşüşe neden
olur. Direnç devam ettikçe bedenin savunması zayıflar. Sonunda da alerjiler, yüksek
tansiyon, şeker hastalığı, ülserler, arteroskleroz vb. ciddi fiziksel belirtiler görülebilir.
Bu fiziksel belirtiler de direnci azaltır (Rice, 1999).
3. Tükenme dönemi: Stres yaratan etkenler şiddetli ve devamlı ise beden
enerji rezervlerini tüketir. Sonunda direnç kırılır. Alarm öncesi döneme göre beden
işlevleri iyice düşer. Ciddi rahatsızlıklar ve hatta ölüm görülebilir (Rice, 1999).
33
Selye’nin “Genel Uyum Sendromu” kuramı, stres alanında bugün hala
önemini korumaktadır. Çünkü, bu kuram hem uzun dönemli stres yaratıcılara
(stresörlere) verilen tepkileri kapsamakta hem de stres-hastalık ilişkisinde fizyolojik
bir mekanizmanın olduğunu varsaymaktadır. Selye, üçüncü aşamanın, yani
tükenmenin, hastalığın temelinde yatan fizyolojik zarardan sorumlu olduğuna
inanmaktadır. Gerçekten de uzun süreli ve tekrarlayan stresin, kardiyovasküler
hastalıklar, yüksek tansiyon, bağışıklıkla ilgili yetersizlikler gibi hastalıklarda rolü
vardır (Taylor, 1986).
McManus, Qinder ve Gordon (2002) yaptıkları çalışmada, tükenmişlik ve
stres arasındaki nedensel ilişkiyi netleştirmeyi amaçlamışlardır. Örneklemini 331
İngiliz doktorun oluşturduğu 3 yıllık boylamsal araştırmada, stres ve tükenmişliğin 3
Stresör:Ani bir tehlike ya da ani bir mutluluk olabilir
1.Alarm:Beden strese ilk olarak dirençte azalma ile cevap verir.
Homeostasis:Beden sistemleri varolan durumu değiştirerek ya da duruma verilen tepkiyi değiştirerek sabit ve tutarlı (dengeli) durumu korumaya çalışır.
3.Tükenme:Devam eden stres yaratan etkenler bedenin kaynaklarını tüketir. Böylece eskiye göre düşük işlev söz konusudur.
Hastalık, ölüm:Bedenin kaynakları sınırlıdırve eklenen stresörler sonucu beden yapısı ve işleyişinde bozulmalar oluşur.
Yeni bir dengeye dönüş
2.Direnç: Stres yaratan etken (stresör) devam ederse ve durum değiştirilmez ya da duruma gösterilen tepki değiştirilmezse, beden strese dayanmak için harekete geçer.
Şekil 2. Tükenmişlikle stres arasındaki ilişki
34
bileşeni (duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve düşük kişisel başarı)
değerlendirilmiştir. Araştırma sonucunda duygusal tükenme ve stres arasında
karşılıklı nedensel ilişki olduğu saptanmıştır: Yüksek düzeyde duygusal tükenme
strese neden olmakta ve yüksek düzeyde stres de duygusal tükenmeye neden
olmaktadır. Araştırmada, duyarsızlaşmanın stres düzeyini azalttığını buna karşın
algılanan düşük kişisel başarının ise stres düzeyini arttırdığı saptanmıştır.
Tükenmişlik ile stres arasındaki ilişkisinin araştırıldığı bir başka çalışmaya
252 hemşire katılmıştır. Araştırma sonucunda stres ve tükenmişlik arasında ilişki
olduğu saptanmıştır. Ayrıca tükenmişlik ile kişisel başarı arasında ters yönde bir
ilişki olduğu, kişisel başarı azalırken tükenmişliğin arttığı bulunmuştur. Bununla
birlikte aynı araştırmada yaş, medeni durum, vardiyalı çalışma, hizmet yılı, hobi gibi
değişkenlerle tükenmişlik arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (Kennedy,
2005).
I.3.4. Süregen Hastalıklarda Yaşanan Stres ile İlgili Bazı Yayınların
Gözden Geçirilmesi
Spaulding ve Morgan (1986) yaptıkları araştırmada zeka problemi olmayan
omurilik hastalıklı (spina bifida) çocukları (n=19) cinsiyet ve yaşlar eşitlenerek
sağlıklı çocuklarla (n=19) karşılaştırmışlardır. Araştırmada gruplar arasında ebeveyn
tutumları, ebeveynin hastalığa uyumu, çocuğun kendilik algısı ve stres düzeyleri
karşılaştırılmış ve gruplar arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Omurilik
hastalığı olan çocukların anne ve babalarının algıladıkları stres ve çocuğun fiziksel
rahatsızlığının aile yaşamına etkisi ve kişisel zorlanma açısından anlamlı bir farklılık
saptanmamıştır (akt. Tohmpson ve Gustafson, 1996).
35
Mattson (1991) yaptığı çalışmada 117 kişilik epilepsi nöbeti geçiren hasta
grubunda nöbetlerin yanı sıra tekrarlayan diğer mekanizmaların neler olabileceğini
belirlemeyi amaçlamıştır. Sonuçta kaygı/üzüntü, hayal kırıklığı, öfke, anıların
canlanmasının da nöbetlerin kötüleşmesiyle ilişkili olduğu saptanmıştır (akt.Lai ve
Trimble, 1997).
Doğan (2001) işitme engelli çocuğa sahip olan ve olmayan anneler ve
babaları arasında stres belirtileri, stresle başetme tarzları, depresyon belirtileri, kaygı
belirtileri ve algılanan sosyal destek açısından grup ve cinsiyete göre fark olup
olmadığını araştırmıştır. Araştırma sonucunda, işitme engelli çocuğu olan
ebeveynlerin stres, depresyon ve kaygı yönünden daha yoğun belirtiler geliştirdikleri
ve sosyal desteğe daha çok başvurdukları bulunmuştur. Ayrıca annelerin stres,
depresyon ve kaygı düzeylerinin de babalardan daha yüksek olduğu saptanmıştır
Duygun ve Sezgin’in (2003) 118 zihinsel engelli ve 120 sağlıklı çocuk
annelerinde tükenmişlik düzeyleri, stres belirtileri, stresle başaçıkma tarzları ve
algılanan sosyal destek açısından fark olup olmadığını araştırdıkları çalışmada, bu iki
grup arasında stres belirtileri açısından fark olmadığı saptanmıştır.
Uğuz, Toros, İnanç ve Çolakkadıoğlu’nun (2004) yaptıkları çalışmaya
yaşları 3 ila 22 arasında değişen 29 zihinsel engelli 26 otistik bozukluk ve 25 serebral
palsi (beyin felci) tanısı almış çocuklar ve anneleri ile herhangi bir zihinsel ya da
bedensel engeli olmayan 89 çocuk anneleri katılmıştır. Araştırma sonucunda
bedensel veya zihinsel engelli çocuğa sahip annelerin sağlıklı çocuk annelerine göre
depresyon, anksiyete ve stres düzeylerinin daha yüksek olduğu bulunmuştur.
36
Bilal ve Dağ’ın (2005) yaptığı araştırmaya eğitilebilir düzeyde zihinsel
engelli olan 83 çocuk annesi ve fiziksel ya da zihinsel yetersizliği olmayan 91 çocuk
annesi katılmıştır. Araştırmanın amacı iki grup arasında stres belirtileri ile stresle
başa çıkma tarzları ve kontrol odağı inançları (iç ya da dış kontrol odağı inancına
sahip olma) arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Araştırmanın sonucunda, engelli çocuğa
sahip annelerin sağlıklı çocuğa sahip annelere göre istatistiki olarak anlamlı düzeyde
bilişsel-duyuşsal stres belirtilerini daha fazla yaşadıkları buna karşın stresle başa
çıkma tarzları ve kontrol odağı açısından ise istatistiki olarak anlamlı bir farklılık
olmadığı saptanmıştır.
Yukarıda yer alan araştırma sonuçlarına bakıldığında, bakımveren kişilerin
bakımverme sürecinde yaşabileceği stres konusunda araştırmalarda çelişkili bulgular
elde edildiği görülmektedir.
37
I.4. SOSYAL DESTEK
I.4.1. Sosyal Destek Kavramı
İnsanlar “sosyal hayvanlardır”. Karşılıklı bağımlılıkları (interdependence)
insancıllıklarının en önemli yanıdır. İnsan yavrusu bakım olmadan hayatını devam
ettiremez. Aynı zamanda yetişkinler de sosyal sistem içindeki üyeler arasında
kendine bir yer edinebilmek için diğerlerine bağımlıdırlar. Bireyler genellikle
birbirleriyle örtüşen birden fazla gruba üyedirler; geniş ve çekirdek aile, arkadaş
ağları, profesyoneller, sosyal ve dini gruplar gibi. Ait olunan her sistemin (aile, iş,
arkadaş) bireyden bazı talepleri vardır. Aynı zamanda her sistem bazı ödüller ve
yararlar da sağlar. Bu ödüllerin en önemlilerinden biri ise sosyal destektir (Pines,
Ben-Ari, Utasi ve Larson, 2002).
Sosyal destek, genel olarak bireye çevresindeki insanlar tarafından yapılan
yardımdır (Çakır ve Palabıyıkoğlu, 1997).
Thoits’e (1986) göre, sosyal destek birincil olarak “baş etmeye
yardımcı”dır. Özellikle Thoits streste sosyal desteğin rolünü vurgulamaktadır.
Örneğin, insanlar durumun kendisini değiştirecek birisinden yardım aldığında
(örneğin, çok çalışması gereken ebeveynlerin bebeklerinin bakımında yardım alması
gibi), destek sağlayan kişi stresli duruma seçenekler sunduğunda (örneğin, daha az
stresli bakış açısıyla durumu farklı gösterecek bir arkadaştan yardım almak gibi)
ve/veya bireyin stres yaratan etkene (stresör) gösterdiği duygusal tepkiyi
değiştirdiğinde stresli durumun zararlı etkisinin de ortadan kalktığını öne sürmektedir
(akt., Zimet, Dahlem, Zimet ve Farley, 1988). Çakır ve Palabıyıkoğlu’nun (1997) da
belirttiği gibi, sosyal destek, kişinin içinde bulunduğu stresli durumu, strese
38
yüklediği anlamı ve duygusal tepkisini değiştirmesine katkıda bulunmak suretiyle
bireyi zorlayıcı olayın olumsuz etkilerinden korumaktadır. Çevre tarafından sağlanan
yardım ister somut, araçsal, ister duygusal, kendilik değerini arttırıcı olsun her ikisi
de stresli olay/durumun bireyin üzerindeki zararlı etkilerini hafifletici işlev
görmektedir.
I.4.2. Sosyal Desteğin Çeşitleri
Sosyal desteğin 4 çeşidi vardır: Duygusal destek, bilgi sağlayıcı destek,
araçsal-maddi destek ve eşlik etme desteğidir.
Başkalarıyla kurulan ilişkiler sevgi, şefkat, ilgi, kabullenme, yakınlık
duygularını açma ve değer verilme gibi kaynaklar sağladığı için bireyin kendisini iyi
hissetmesine katkıda bulunabilir; bu tür yardım duygusal destektir. Başkalarının
bireyin yaşamını kolaylaştırıcı nitelikte öğütler verme, önerilerde bulunma, kişisel
geribildirim verme ve bilgilendirme gibi günlük güçlüklere yönelik verdiği destek
için bilgi sağlayıcı destek terimi kullanılmaktadır. Araçsal destek ya da maddi destek
gibi terimlerle ifade edilen sosyal destek türü ise, hizmet verme, malzeme temin
etme, parasal yardımda bulunma gibi somut, maddesel yardımları içerir. Sosyal
desteğin bir diğer türü olan eşlik etme desteği sosyal etkinliklere birlikte katılma
anlamındadır (Beresford, 1994; Ünal, 1998; Şahin, 1999; Prag, 2003).
I.4.3. Algılanan Desteğe Karşın Objektik Destek
Yapılan araştırmalar sosyal desteğin niceliğinden çok niteliğinin ve varolan
sosyal destekten çok kişi tarafından algılanan sosyal desteğin daha önemli olduğunu
göstermektedir. Bu nedenle sosyal ağın genişliği (size) ve yoğunluğuna (density)
39
göre sosyal desteği ölçmek yerine algılanan sosyal destek kaynaklarını
değerlendirmek (assess) önemlidir (Beresford, 1994).
Bazı araştırmacılar sosyal desteğin niceliği ile depresyon, anksiyete gibi
psikolojik durumlar arasında ters bir ilişki olduğunu belirtirler. Bununla birlikte,
birçok araştırmacı algılanan sosyal desteğin objektif olarak ölçülen sosyal desteğe
göre psikolojik durumu daha iyi tahmin ettiğini saptamıştır. Sarason ve
arkadaşlarının (1983) da ifade ettiği gibi, sosyal destek sisteminin büyüklüğü ve
sistemden alınan destekten memnuniyet, sosyal desteğin iki farklı boyutudur ve
bunlar stresle baş etmede birbirlerinden bağımsız olarak önemlidir (akt., Zimet,
Dahlem, Zimet ve Farley, 1988).
I.4.4. Sosyal Destek Üzerinde Kişisel Özellikler, Cinsiyet ve Kültürel
Değişkenlerin Etkisi
Kişisel Özellikler:
Kontrol odağı ve diğerlerinden yardım arayışına yönelik inançlar, sosyal
desteğe ulaşmada iki önemli kavramdır. Araştırmalarda dış kontrol odaklı kişilerin
kontrol odağı içten olanlara göre stresli yaşam olaylarından daha çok etkilendikleri
saptanmıştır (Eckenrode, 1983).
Wheaton’a (1980) göre, kontrol odağının kişinin dışında olması, stresli
yaşam olaylarıyla karşılaşıldığında bununla baş etmeye yönelik çabayı
engellemektedir (akt., Eckenrode, 1983). Eckenrode (1983), dış odaklı kişilerin
yardım arama davranışı için uğraşmıyor olabileceklerine değinir.
40
Cinsiyet:
Başkalarından yardım arayışında cinsiyetin rolüne bakıldığında, kadınların
erkeklere oranla daha fazla sosyal destek aldıklarını gösteren yayınlara
rastlanmaktadır.
Zimet ve arkadaşları (1988) yaptıkları çalışmada, kadınların erkeklere
oranla arkadaşlarından daha fazla sosyal destek aldıklarını saptamışlardır.
Shumaker ve Hill (1991) de yaptıkları araştırmada, kadınların erkeklere
kıyasla başkalarından destek arayışına daha çok yöneldiklerini ortaya koymuşlardır.
Ayrıca araştırmacılar araştırmaya katılan kadınların daha çok duygusal destek,
erkeklerin ise daha çok bilgisel ve araçsal destek aldıklarını saptamışlardır (akt.,
Şahin, 1999).
Kültürel farklar:
Pines, Ben-Ari, Utasi ve Larson (2002) bireyci kültürlerde insanların kendi
başlarına bağımsız olmaları beklendiğinden sosyal desteğin çok az olduğunu, buna
karşın, toplulukçu kültürlerde karşılıklı ve birbirine bağımlı desteğin beklendiğini
belirtmektedirler.
I.4.5. Sosyal Destek ve Tükenmişlik İlişkisini Araştıran Bazı Yayınların
Gözden Geçirilmesi
Bu çalışma bağlamında, hastaların bakımıyla uğraşan aile üyelerinin
kendilerinin de sosyal desteğe gereksinimleri vardır. Yakın bir arkadaşın, aile
üyesinin ya da eşin başına gelen stresli bir olay aynı zamanda yakın aile üyelerinin
41
üzerinde de olumsuz etki yaratmakta ve bu durum onların sosyal desteğe gereksinim
duymalarına yol açmaktadır; ancak, bu gereksinim çoğu zaman karşılanamamaktadır
(Şahin, 1999). Weiss’in belirttiği gibi, ihtiyaçlar karşılanmazsa kişi stres yaşar (Prag,
2003). Uzun süreli yaşanan stres de tükenmişlikle son bulmaktadır.
Wade, Cooley ve Savicki’nin (1986) yaptıkları çalışmada amirler ve
akranlardan gelen sosyal desteğin tükenmişlik düzeyi ile ilişkili olduğu, destekleyici
ilişkileri olduğunu söyleyen çalışanların tükenmişlik düzeylerinin çok düşük olduğu
saptanmıştır.
Florian ve Krulik’e (1991) göre, süregen hastalığı olan çocukların anneleri
algıladıkları sosyal desteği yetersiz bulduklarında bakım vermeyle ilgili daha fazla
tükenmişlik ifade etmektedirler.
Maslanka’nın (1996) gönüllü 265 Aids hastası ile yaptığı araştırmada ise
personel desteğinin stresi azaltmada ve dolayısıyla tükenmişliği azaltmada çok
önemli bir rol oynadığı belirlenmiştir.
Torun (1998), İstanbul ve çevresinde görev yapan 71’i öğretmen 57’si satış
elemanı, 41’i trafik polisi ve 41’i laborant olan 4 meslek grubundan toplam 210
katılımcının yer aldığı araştırmasında; aile yapısının algılanan kalitesi ve sosyal
destek kaynaklarının algılanan doyuruculuğu ile örgütsel stres yapıcılara gösterilen
bir tepki niteliği taşıyan tükenmişliğin ilişkisini araştırmıştır. Araştırma bulgularına
göre, ailede uyum arttıkça ve sosyal destek kaynaklarından yararlanma imkanı
çoğaldıkça stresin olumsuz sonuçlarından biri olan tükenmişlik azalmaktadır. Öte
yandan, aile ortamında bireyin olumlu bulduğu özelliklerin artması, çeşitli sosyal
ihtiyaçların ailenin yardımıyla karşılanması sonucunu da beraberinde getirmektedir.
42
Ellis ve arkadaşlarının (2000) belirttiğine göre ise, birçok aile çalışması
epilepsi hakkında bilgi ve tavsiye ihtiyacının önemini göstermiştir. Bilgi; teşhis,
günlük bakım ve durumla baş etmede önemli bir rol oynayabilir; ama, birçok aileye
ilk tanı hakkında çok az tavsiye önerilmekte ve kendileri bilgiyi araştırmak zorunda
kalmaktadırlar.
Pines ve arkadaşlarının (2002) yaptıkları çalışmada da varolan sosyal
destekle tükenmişlik arasında olumsuz yönde yüksek oranda ilişki olduğunu
saptamışlardır.
Thompson, Kirk ve Brown’ın (2005) 421 kadın polisle yaptığı çalışmada
amirlerden işe yönelik olarak gelen desteğin duygusal tükenmede stresörlerin rolünü
azalttığını saptamışlardır.
Marin ve Garcia-Ramirez’in (2005), 210 hemşire ile yaptıkları çalışmada
duygusal tükenmişlikte 3 farklı sosyal desteğin (akraba olarak aile, içerden birisi
olarak çalışma arkadaşı ve dışardan birisi olarak amirler) rolünü incelemişler ve bu
üç kaynaktan alınan sosyal desteğin de tükenmişliği azalttığını saptamışlardır.
Özetle; yukarıda yer alan çalışmalara bakıldığında, sosyal destek ile
tükenmişlik arasında ters yönde, istatistiki olarak anlamlı bir ilişkinin olduğu
görülmektedir. Araştırma sonuçlarında, kişinin çevreden aldığı sosyal destek arttıkça
tükenmişlik düzeyinin azalabileceği saptanmıştır.
43
I.5. YALNIZLIK
I.5.1. Yalnızlık Kavramı
Peplau ve Perlman (1984) yalnızlığı; kişinin varolan sosyal ilişkisi ile
arzuladığı sosyal ilişkisi arasındaki farklılık sonucunda oluşan, hoş olmayan
psikolojik durum olarak tanımlamaktadırlar (akt., Demir, 1989). Yalnızlık sosyal
ilişki eksikliği anlamındadır (Murphy ve Kupshik, 1992). Başka bir deyişle, kalabalık
içinde tek başına olma duygusunun ortaya çıkarttığı bir duygudur (Moustakas,
1961).
Yalnızlığın tek bir tanımı yoktur. İnsanlar birçok farklı yalnızlık türünü
yaşabilirler.
Özodaşık (2001) 6 farklı yalnızlık türünden bahseder:
1. Fiziksel yalnızlık (tek başına oluş)
2. Yabancılaşma
3. Kınama
4. Asimilasyon
5. Kendi tercihiyle gerçekleşen (yaşanan) yalnızlık
6. Gerçek yalnızlık
Bir insanın tek başına yaşama biçimi fiziksel yalnızlığı ifade eder. İnsanın
içinde yaşadığı topluma yabancılaşması biçiminde yaşanan yalnızlık türü ise
yabancılaşmadır. Kınama ise, içinde yaşadığı toplumdan birçok yönüyle ayrılan
kimselerin, bu farklılıklarından dolayı toplum tarafından dışlanarak, yalnızlığa
itilmesi durumudur. Toplum veya bireylerin, farklı bir kültür ortamından zorlanarak,
44
baskı altına alınarak farklı bir yaşama sürecine itilmesine ise asimilasyon denir.
Kendi tercihi ile gerçekleşen (yaşanan) yalnızlık ise, insanın çevresiyle ilişkilerini en
aza indirmesidir. Buraya kadar açıklanan yalnızlık biçimleri bireyin çevresi ile
ilişkilerinin en aza indiği, bozulduğu, koptuğu fiziksel bir yalnızlıktır (alone). İnsanın
kendisini anlaşılmamış ve kimsesiz hissettiği durumlar ise gerçek yalnızlıktır ve bu
durumda kişi kendisini yalnız hisseder (lonely).
Beck ve Young (1978) ise, yalnızlığı 3’e ayırmışlardır: Süregen yalnızlık;
bir yılı aşkın süreyle devam eden sosyal yetersizlik, eksikliktir. Durumsal yalnızlık;
genellikle bir ilişkinin bitimi nedeniyle olan yalnızlıktır. Kısa süreli yalnızlık;
dönemsel olarak yaşanır, hafif sosyal yetersizliktir (akt., Murphy ve Kupshik, 1992).
Bu sınıflanmaların yanı sıra yalnızlığın yaşanmasında kişisel bakış açıları ve
toplum kuralları da yalnızlığı etkilemektedir. Eğer toplum kuralları, yalnızlığı
olumsuz olarak değerlendiriyorsa ve kişinin hiç arkadaşı yoksa o zaman kişi
kendisini yalnız olarak etiketleyecektir (Murphy ve Kupshik, 1992).
Modern yaşam insanlara yalnızlık duygusunu getirmiştir. Günümüz insanı,
ister kısa süreli isterse uzun süreli olsun yaşamının en az bir döneminde yalnızlığı
yaşayabilmektedir. Süregen hastalığı olan çocukların annelerinin de yalnızlık
duygusunu yaşayabileceği düşünülmektedir.
I.5.2. Sosyal Destekle Yalnızlık Arasındaki İlişki ve Konuyla İlgili Bazı
Yayınların Gözden Geçirilmesi
Yalnızlık duygusu hüzün, kaygı, sıkıntı, değersizlik ve marjinal hissetme
gibi olumsuz tanımlarla ifade edilir. Sosyal destek ve yalnızlık terimlerinin birbirine
45
karşıtlığı yalnızlığın tanımı ile ilgilidir. Peplau ve Perlman (1979) yalnızlık
duygusunun, etkileşim sağlayan sosyal çevrede iletişim eksikliğinin algılanmasıyla
eş anlamlı olduğunu ifade ederler. Yalnızlık sosyal destek eksikliğinde ortaya çıkan
bir duygudur (akt., Murphy ve Kupshik, 1992).
Florian ve Krulik’in (1991) yaptıkları araştırmaya 90 süregen hastalığı olan
çocuğun annesi ve 92 sağlıklı çocuk annesi olmak üzere toplam 182 anne katılmıştır.
Denek grubunun ölçütleri; a. 6-10 yaş arasındaki çocukların anneleri, b. Çalışmadan
önce 6 aylık bir hastalık geçmişinin olması, c. Tıbbi tedavi alan veya takip edilen
çocuklar, d. İlk görüşmeden sonra çocuğun hastaneden çıkmış olması.
90 süregen hastalığı olan çocuğun 33’ü kanser ve cystic fibrosis gibi yaşamı
tehdit eden hastalığı olan, 57’si –diabet ve epilepsi gibi- yaşamı tehdit etmeyen
hastalığı olan çocuktur. Sağlıklı, süregen hastalığı olan ve yaşamı tehdit eden
hastalığı olan çocukların annelerinin oluşturduğu 3 grup yalnızlık ve sosyal destek
açısından karşılaştırılmıştır. Yaşamı tehdit eden hastalığı olan çocukların anneleri,
diğer 2 gruba göre daha geniş sosyal destek ağına sahip olduklarını belirtirken, diğer
2 grupta yer alan anneler arasında algılanan sosyal destek açısından fark
saptanmamıştır. Ayrıca, yaşamı tehdit eden hastalığı olan çocukların anneleri en
geniş sosyal ağa sahip olduklarını bildirseler de sağlıklı çocuk annelerine göre
kendilerini daha yalnız hissettikleri saptanmıştır.
Kazak ve Wilcox’un (1984) yaptıkları çalışmada, omurilik hasarlı (spina
bifida) ve sağlıklı çocukların ebeveynlerinin algıladıkları sosyal desteği
karşılaştırmışlardır. Araştırma bulgularına göre, hasta çocukların ailelerinin sosyal
46
ağları sağlıklı çocukların ailelerine göre daha küçük, daha yoğun ve çok boyutlu
olma eğilimindedir.
Tükenmişlikle yalnızlık arasındaki ilişkiyi doğrudan gösteren çalışmalara
yayınlarda çok rastlanmamaktadır. Çalışmalar genellikle yalnızlığın sosyal destek
üzerindeki etkisine odaklanmaktadır. Dolayısıyla yalnızlık tükenmişlik arasındaki
ilişki, yalnızlığın sosyal destek üzerindeki etkisinden elde edilen sonuçlar ve sosyal
desteğin tükenmişlik üzerindeki etkisine bakılarak dolaylı yoldan yorumlanabilir.
Yalnızlıkla tükenmişlik arasındaki ilişki hakkında yorum yapılan az
sayıdaki çalışmalardan birisi olan Ergin’in (1993) çalışmasında, 14 hastane ve sağlık
merkezinde çalışan 297 hemşire ve 255 doktorun tükenmişlik düzeyine bakılmıştır.
Araştırma bulguları, iş doyumu düşüklüğünün ve yalnız kalma isteğinin duygusal
tükenmişliği yordayan iki önemli değişken olduğunu göstermektedir. Duygusal
tükenme arttıkça bireylerde insanlardan uzaklaşma isteği de artmaktadır.
47
I.6. ANNE-BABA TUTUMLARI
Aile sistemi, karşılıklı etkileşimlerin, çeşitli ve karmaşık davranış
örüntülerinin olduğu bir bütündür. Minuchin’e göre normal aile tanımı her şeyin
yolunda gittiği, hiçbir sorununun yaşanmadığı, her üyenin mutlu olduğu aile tanımı
ile sınırlanamaz. Aslında böyle bir tanım bir hayaldir. Tersine normal ailede de
gelişim evrelerinde ve durumsal krizlerde yaşanan zorluklar, problemler, kaygı ve
bunlarla devamlı bir mücadele söz konusudur. Diğer bir ifade ile bir bireyi normal
yapan özellik problemin olmaması değil, işlevsel aile yapısının olmasıdır (akt.,
Fışıloğlu, 1996).
Çocuğun ruhsal gelişiminde içinde yaşadığı aile çok önemli yer tutar.
Ebeveynler, öğretmenler ve diğer insanların davranış tutumları çocuğun zihinsel,
duygusal ve sosyal ihtiyaçlarını etkiler (Crow, Crow, 1962).
Her anne-baba bilerek ya da bilmeyerek, çocuklarına karşı değişik tutumlar
sergileyebilir. Bazı çocuklar daha çok sevilebilir, bazılarına baskı yapılabilir, bazıları
istenmedik çocuk olarak kabul edilebilir veya bazılarına daha çok hoşgörü
gösterilebilir. Bütün bu tutumlar, çocuğun hem kişiliğinin, hem de sosyal gelişiminin
değişik biçimler kazanmasına neden olmaktadır. (Yavuzer, 1979).
I.6.1. Ana-Baba Tutumlarının Sınıflandırılması
Yayınlarda anne-babaların çocuklara yönelik tutumlarının sınıflanmasında 3
farklı görüş dikkat çekmektedir:
48
1. Baumrind’in anne-baba tutumlarının sınıflaması
2. Bayley ve Schaefer’in anne-baba tutumlarının sınıflaması
3. Patolojik ana-baba tutumları
1. Baumrind’in Anne-Baba Tutumlarının Sınıflaması:
Baumrind anne-baba tutumlarıyla ilgili olarak 4 boyut belirlemiştir. Bunlar;
ebeveyn kontrolü, ebeveyn-çocuk iletişiminde açıklık, olgunluk beklentisi ve
bakım/destek boyutlarıdır. Ebeveyn kontrolü boyutu, ebeveynler tarafından konulan
kurallara çocukların ne oranda uymak zorunda olduklarını gösterir. Ebeveyn-çocuk
iletişiminde açıklık boyutu, ebeveynlerin verilecek kararda çocuklarının fikirlerine ve
düşüncelerine ne kadar saygı gösterdiklerini, bu konuda çocuklarını ne derece teşvik
ettiklerini ve çocuklarının davranışlarına sınırlar getiriyorlarsa bunun nedenlerini ne
oranda açıkladıklarını gösterir. Olgunluk beklentisi boyutu, ebeveynlerin çocuklarının
zihinsel, sosyal ve duygusal alanda başarılı olmaları için ne derece teşvik ettiklerini
gösterir. Bakım-destek boyutu, ebeveynlerin çocuklarına bakarken ve onlarla ilişki
kurarken ne derece yakın, sevecen ve sıcak davrandıklarını gösterir. Bu dört boyutun
kombinasyonlarına bağlı olarak Baumrind üç temel anne-babalık stili ileri sürmüştür
(akt., Yılmaz, 1999). Baumrind’e göre ebeveynlerin çoğu, çocuklarıyla olan
iletişimlerinde bu davranışlardan birini daha başat olarak benimser ve uygularlar.
Baumrind (1980) anne-baba tutumlarını üç başlık altında incelemektedir;
a. İzin verici anne-baba tutumu (Permissive): Serbestlik tanıyan ebeveynler,
çocuklarının tüm istek ve davranışları karşısında kabul edicidirler. Çocuğa sınırlı
sayıda sorumluluk verirler. Çocuğun davranışını düzeltmek için uğraşmak yerine
49
çocuğun kendi hareketlerini kendisinin düzenleyerek aklını ve becerisini
kullanmasını isterler.
b. Otoriter anne-baba tutumu (Authoritarian): Otoriter olan ebeveynler,
çocuğun davranışlarını kontrol altına alırken çocuklarına verdikleri sorumlulukları
sık sık hatırlatırlar. Çocuğa söz hakkı vermezler ve çocuktan kendilerine itaat
etmesini beklerler.
c. Açıklayıcı/otoriter anne-baba tutumu (Authoritative): Bu tutumu
benimseyen ebeveynler çocuğu davranışları konusunda yönlendirirler. Çocuk, anne-
baba kontrolü altındadır; fakat, davranışlarından dolayı baskı altında değildir. Bu stil
çoğu zaman “demokratik” diyebileceğimiz çocuk yetiştirme tarzını ifade eder (Sümer
ve Güngör, 1999; Şahin, 2000; Yılmaz, 2003).
2. Bayley ve Schaefer’in Anne-Baba Tutumlarının Sınıflaması:
Bayley ve Schaefer anne-baba davranışlarını iki boyutta incelemişlerdir;
a. Red-Kabul Boyutu: Kabul etme boyutunda ebeveynler, çocuk merkezli,
çocuğun zihinsel, bedensel, duygusal sosyal gelişimlerini dikkate alırlar. Red boyutu
ise; kabul boyutunun tam tersi tutumları kapsamaktadır.
b. Özerklik-Denetim Boyutu: Denetim boyutunda ebeveynler, çocuğun
bedensel, zihinsel, sosyal ve duygusal gelişimiyle ilgili davranışlarına sınırlamalar
koyarlar ve çocuğa fazla söz hakkı vermezler. Özerklik boyutu ise denetim
boyutunun tam tersi tutumları kapsamaktadır (Şahin, 2000).
50
3. Patolojik Anne-Baba Tutumları:.
Başka bir bakış açısı da Baumrind ve Bayley ve Schaefer’den farklı olarak
patolojik ebeveyn tutumlarından bahsetmektedir. Buna göre 4 farklı patolojik
ebeveyn tutumu şu şekilde özetlenebilir:
a. Aşırı koruyucu tutum: Levy (1943) ebeveynlerin aşırı baskısı kadar, aşırı
koruyuculuklarının da çocuklarda çeşitli duygusal bozukluklara yol açtığını
belirtmektedir. Bu tarz tutumlar çocuğun özerklik kazanmasına fırsat tanımaz (akt.,
Ekşi, 1990).
b. Aşırı denetleyici, baskılı tutum: Katı, çok baskılı disiplin bazen çocuğun
pasif, ürkek, hemen boyun eğen ve meraksız ya da saldırgan kişilik gelişimine neden
olur (Bronfenbrenner, 1970; akt. Ekşi, 1990).
c. Aşırı otoriter tutum: Otoriter tutumlar, çocuklarla tartışmadan,
anlaşmadan bir anlamda pazarlık etmeden, onların isteklerini hiçbir şekilde kabul
etmeksizin, anne babalar tarafından kararlaştırılan kural ve emirlerin çok sıkı
uygulanmasıdır (Rutter, 1985; akt., Ekşi, 1990).
Sürekli otoriter davranan ebeveynler, çocuklarının kendilerine saygısının
azalmasına, içlerine kapanmalarına neden olabilirler.
d. Aşırı hoşgörülü tutum: Aşırı hoşgörülü tutumlar çocuğun isteklerini
hiçbir denetim ve sınırlama getirmeksizin daima kabul etmedir. Araştırmalara göre
bu tutumun sürekliliği de çocuğun gereğinde duygu, istek ve dürtülerini
denetleyebilme yeteneğinin gelişimini olumsuz etkiler; vurucu kırıcı, saldırgan
davranışlarının artmasına yol açar (Bettelheim, 1987; akt., Ekşi, 1990).
51
Evlerinde yakın bir ilgiyle demokrasinin birleştiğini gören çocuklar, en
etkin, özgür ve arkadaşlarıyla ilişkilerinde en başarılı çocuklar olmaktadırlar. Bu tarz
bir yaklaşım, çocuğun psikolojik gelişiminin en iyi olduğu yaklaşımdır. Buna
karşılık, daha sert denetim altında tutulan çocuklar ise boyun eğmeme ve saldırganlık
gibi yollarla kendilerini kabul ettirmek istemekte ve kendi iç dünyalarını
açıklamakta zorlanmaktadırlar (Yavuzer, 1979).
I.6.2. Süregen Hastalık ve Ana-Baba Tutumları
Anne-babaların tutumlarını etkileyen etmenlerden biri çocuğun
özellikleridir. Örneğin, süregen hastalığı olan çocukların anneleri, çocuklarına karşı
koruyucu tutum sergileyebilmektedir. Aşırı koruyucu tutum ise çocukların
psikososyal gelişimini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. (Wade, Cooley ve
Savicki, 1986; Şahin, 2000).
Çocukluk dönemi epilepsisi, “mükemmel bir çocuğun kaybı”, “çocuğun
diğer çocuklardan farklı olacağına yönelik inanç” gibi nedenlerle ailelerde birçok
soruna neden olabilir. Bu gibi inançlar ebeveynlerin kendilerini savunmasız
hissetmelerine, öfke, kızgınlık ve mutsuzluk gibi duygularının açığa çıkmasına neden
olabilmektedir (Ellis, Upton ve Thompson, 2000).
Çocuklarda süregen hastalıklar, özellikle de nörolojik rahatsızlıklar aileler
için bir stres kaynağıdır (Pal, 2003). Araştırmalara göre epilepsi, bütün aile üyeleri
için stres, psikiyatrik bozukluklar, evlilik problemleri, düşük benlik saygısı ve sosyal
aktivitelerin kısıtlanması gibi psikososyal güçlüklere neden olabilir. Ebeveynlerde
duygusal stres düzeyi böyle durumlarda yükselebilmektedir (Ellis, Upton ve
Thompson, 2000).
52
Ailelerin çocuklarındaki epileptik nöbetlere alışmaları güçtür; çünkü,
nöbetlerin tahmin edilememesi ve bazen de korkutucu bir deneyim olması, durumu
güçleştirmektedir. Böyle durumlarda ailelerin genellikle çocuklarının sağlığı ve
kapasitesi hakkında olumsuz algıları vardır. Hindistan’da yapılan bir çalışmada,
kırsal alanda yaşayan ailelerin genellikle epileptik çocuklarına yönelik olumsuz
duygular belirttiği, kişisel olarak ise depresif belirtiler gösterdikleri saptanmıştır (Pal,
2003).
I.6.3. Süregen Hastalıklarda Ana-Baba Tutumları ile İlgili Bazı
Yayınların Gözden Geçirilmesi
Çalışmaların çoğu çocukluk veya ergenlik dönemindeki epilepsiyle ilgilidir;
ancak, bu grupların epilepsinin yanısıra birçok güçlüğü daha vardır; çünkü, bu
dönem aynı zamanda duygusal, fiziksel ve bilişsel gelişim dönemidir. Çocuklar
gelişim dönemlerindeki ödevlerle/isteklerle baş etmek zorundadır. Bu da ailede
zorlanmaya ve strese neden olur (Ellis, Upton ve Thompson, 2000).
Austin, McBride ve Davis’in (1984) 27 ebeveynin katıldığı çalışmalarında
çocuğun hastalıkla baş etmesinde anne tutumu ve ebeveyn uyumu arasında bir ilişki
bulmuşlardır. Araştırmacılar olumsuz ebeveyn tutumlarının, epilepsiye bağlı sosyal
etiketlemeye neden olduğu, bu durumun da çocuk için güçlük doğurabileceği
yorumunda bulunmuşlardır.
Bazı çalışmalarda, süregen hastalığı olan çocukların ebeveynlerinin,
çocuklarına karşı aşırı koruyucu davranmaları veya çok fazla sınır koymaları
durumunda çocuklarının hastalığa uyumlarının da kötü olduğu saptanmıştır.
Örneğin, Carlton-Ford ve arkadaşları (1997) 73 çocuk üzerinde yaptıkları
53
araştırmalarında ebeveynlerini aşırı kontrol edici olarak algılayan çocukların daha
fazla depresif duygudurum içinde olduklarını ve bu tür çocukların daha fazla
davranım problemlerinin olduğunu saptamışlardır. Araştırmacılar bu durumu,
hastalığın tahmin edilemezliğine bir tepki olarak ebeveynlerin aşırı baskıcı tutum
geliştirmeleri şeklinde yorumlamışlardır. Çocuk için aşırı korumanın etkisi çok
kapsamlı olabilir. Örneğin, çocuk duygusal olarak immatür (bebeksi), aileye aşırı
bağımlı, sosyal yetenekler konusunda eksik, akran ilişkileri kurmada pasif hale
gelebilir. Ekşi (1990) de ebeveynlerin aşırı koruyuculuğunun, çocukta ilerde
duygusal problemlere ve depresyona yatkınlık yarattığını ifade etmiştir. Sevgi azlığı,
çocuğun kendine saygı duygusunun gelişimini bozar; aşırı sınırlama ise, çocuğun
bağımsız ve toplumsal yeterlilik duygularını engeller. Bütün bunlar ise sonuçta
kişinin yaşamda karşılaştığı streslerle başa çıkabilmesini ve uyumunu zedeler.
Karaca (2001) 20 yeni tanı almış, 33 eski tanılı (1 yıldan uzun) toplam 53
epilepsi hastalığı olan çocuk annesi ve 49 sağlıklı çocuk annesi ile yaptığı
araştırmada iki grubun çok yetiştirme tutumlarını karşılaştırmıştır. Araştırma
sonucunda, yeni tanı alan grupta daha belirgin olmak üzere her iki epileptik grubun
PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeğinin aşırı kontrolcü annelik boyutu puanları
kontrol grubundan istatistiki olarak anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu
saptanmıştır. Karaca özellikle yeni tanı alanlarda aşırı kontrolcü annelik boyutunun
yüksek çıkmasının, yeni tanı alan çocukların annelerinde hastalıkla ilgili
endişelerinin daha fazla olması ile ilişkili olabileceğini belirtmektedir. Ayrıca
araştırmacı anne-babanın aşırı kollayıcı, baskılı ve disiplinli tutumunun, çocuğun
utangaç, immatür (bebeksi) ve sosyal olarak yetersiz olmasına neden olabileceğini,
karar verebilme ve kişilerarası becerilerini geliştirmesine engel olabileceğini de
54
belirtmektedir. Son olarak Karaca, eski tanı alan çocuklarda ailelerinin aşırı kollayıcı
tutumu yanında baskı ve disiplin uygulaması, çocuğun davranış problemlerinin
artmasıyla birlikte otonomi ve güven duygusunu kazanamaması, kendi başına karar
verememesi, sosyal ilişkilerini geliştirememesinde de rol oynayabileceğini ifade
etmektedir.
Williams, Steel, Sharp, DelosReyes, Phillips, Bates, Lange ve Griebel
(2003) yaptıkları çalışmada epileptik çocukların yaşam kalitesi ile ebeveynlerde
görülen anksiyete arasındaki ilişkiyi araştırmışlardır. Araştırmaya en az 1 yıldır
epilepsi tedavisi gören 6-16 yaş arasındaki 200 çocuğun ebeveyni katılmıştır.
Araştırmanın sonucunda epilepsiyle ilgili ebeveynin inançlarının ve tutumlarının,
hem çocuğun hem de ailenin uyumunu ve yaşam kalitesini etkileyebildiği
saptanmıştır. Anksiyete düzeyi yüksek olan ve nöbetleri kontrol edilemeyen ve
beraberinde başka bir fiziksel ya da psikolojik sorunu olan çocukların ebeveynlerinin
yaşam kalitesinin de düştüğü bulunmuştur.
Yukarıda çalışmalara bakıldığında, süregen hastalık tanısı konulan
çocukların annelerinin çocuklarına yönelik olarak daha çok baskıcı ve koruyucu
tutumlar sergiledikleri görülmektedir. Araştırmaların sonucunda, annelerin baskıcı ve
koruyucu tutumlar sergilemelerinin sonucunda hem çocukta hem de annede çeşitli
psikolojik sıkıntıların da ortaya çıkabileceği saptanmıştır.
55
I.7. EPİLEPTİK ÇOCUKLARDA SOSYAL UYUM BECERİSİ
I.7.1. Sağlıklı Çocukta Psikolojik Gelişim
Her çocuğun farklı gelişim basamaklarında yapması gereken ödevleri ve
yaşaması gereken krizleri vardır. Aşağıda çocukların gelişim dönemlerinde baş
etmeleri gereken ödevler anlatılmaktadır. Her çocuğun yaşaması gereken bu
basamaklarda çocukta fiziksel ya da psikolojik bir sorun olursa bu gelişim
basamakları da sağlıklı bir şekilde atlatılamayacağından çocukta çeşitli psikolojik
sorunların çıkması kaçınılmaz olacaktır.
Bebeklik
Gander ve Gardiner’a (1998) göre, doğumdan 18 aya kadar, bebeklerin iki
temel alanda görevleri vardır: (1) çevrelerini keşfetme ve (2) bakım verenlerine
bağlanma. Bu dönemde yaşanacak fiziksel hastalıklar ya bu görevlerden birinin ya da
her ikisinin birden yerine getirilmesini engeller (Streisand ve Tercyak, 2004).
Okul öncesi
Gander ve Gardiner (1998) bebeklerle benzer olarak, yeni yürümeye
başlayan çocuklar ya da okul öncesi çocuklar (18 ay-5 yaş), büyük oranda
ebeveynlerine ya da bakım verenlerine bağımlı olduklarını belirtmektedirler.
Bu dönemde çocuklar “büyüsel (magical) düşünce”yi kullandıklarından
hastalıklarının veya acılı tıbbi tedavinin nedenlerinin kendilerinden kaynaklandığına
inanabilirler (Streisand ve Tercyak, 2004)..
56
Kendilik kontrolünün (self-control) gelişimi okul öncesi çocuklar için
önemlidir. Ancak çocuklar kendi seçimlerini yapmada engellendiklerinde veya
ebeveynleri davranışlarına uygun sınırları koymada yetersiz olduğunda kendilik
kontrolü hastalıktan etkilenebilir. Okul öncesi çocuklar hastalığın ardından daha iyi
hissetmeye başladıklarında ve tekrar eski gücüne ve hareketliliğine kavuştuğunda,
ebeveynler çocuklarına hiç olmadıkları kadar izin verici olabilirler. Tıbbi koşullar ne
olursa olsun, kendilik kontrolü çocukların olumsuz davranışları sınırlanmadıkça ve
düzeltilmedikçe öğrenilemez (Gander ve Gardiner 1998; Streisand ve Tercyak,
2004).
Okul çağı
Okul çağı çocukları için (6-11 yaş arası) gelişimsel görevlerini başarmak
akranlarla etkileşimden büyük ölçüde etkilenir. Hastalıktan dolayı rutinin bozulması
çocukların sosyal etkileşim fırsatlarını sınırlayabilir veya akranlarından farklı
hissetmelerine neden olabilir. Bu durum da kişisel gelişimi engelleyebilir. Çocukların
hastalıktan dolayı düzensiz okula gitmeleri de başarı fırsatlarını sınırlar ve
gelecekteki başarılarını da azaltabilir (Gander ve Gardiner 1998; Streisand ve
Tercyak, 2004).
Ergenlik
Bu dönemde kimlik oluşumu, beden imajıyla ilgili konularla savaşma ve
bağımsızlık kazanma gibi birçok mücadeleler gerçekleşir. Bu görevler özellikle
hastalığı olan ergen için uğraştırıcı olabilir. Örneğin, birçok hastalığın tedavisi
(örneğin kanser gibi) ergenlerin görünüşlerini değiştirebilir. Ergenler için, fiziksel
görünüşteki olumsuz değişim, örneğin, saçların dökülmesi gibi, yıkıcı olabilir.
57
Dolayısıyla, süregen hastalığı olan ergenler sağlıklı akranlarına oranla duygusal ve
davranışsal problemler açısından daha fazla risk altındadırlar. Bağımsızlık kazanma
görevi de ebeveyn-ergen ilişkisinde çeşitli zorluklara neden olur (Gander ve Gardiner
1998; Streisand ve Tercyak, 2004).
Tablo I.1. Doğumdan 18 yaşa kadar önemli gelişimsel görevler, hastalıktan kaynaklı
yaşanan mücadeleler (Streisand ve Tercyak, 2004).
DÖNEMLER GÖREVLER MÜCADELELER Bebeklik (0-18 ay arası) Fiziksel büyüme, birincil
bakım verene bağlanma, öğrenme yoluyla fiziksel araştırma
Fiziksel hareketlerde kısıtlılık, bakım verenden ayrılma
1-3 yaş arası (yeni yürüme)
Dil, koordinasyon, otonomi, neden-sonuç ilişkisini fark etme
Seçimlerde sınırlama, tedavinin, acınınnedenlerini anlamada güçlük
Okul öncesi ve okul çağı (3-11 yaş arası)
Ahlaki farkındalıkyetenek ve uzmanlık, sosyal mukayese
Akran ilişkilerinde fırsatların sınırlılığı, okulun yokluğu
Ergenlik (12-18 yaş arası) Soyut düşünme, aileden bağımsızlık kazanma, kimlik gelişimi
Fiziksel görünümde değişiklik, tıbbi tedavi nedeniyle aileye bağımlılığın artması
I.7.2. Epileptik Çocuklarda Risk Faktörleri ve Konuyla İlgili Bazı
Yayınların Gözden Geçirilmesi
Epilepsi, çocukların davranışsal ve bilişsel işlevlerini etkileyen süregen bir
bozukluktur. Çocuklukta geçirilen epilepsinin psikolojik etkileri üzerine yapılan
çalışmalar, duygusal ve davranışsal problemler ve çocukluk epilepsisinin arasında bir
ilişki olduğunu göstermektedir.
58
Epileptik çocuklarda görülen psikolojik sorunlar şu şekilde özetlenebilir:
Hiperaktivite, dikkat bozuklukları, sosyal içe çekilme, davranım problemleri
ve saldırganlık, epileptik çocuklarda sıklıkla görülen davranım problemleridir.
Ayrıca duygudurum ve öğrenme problemleri de görülebilir (Lendt, Helmstaedt,
Kuczaty, Schramm ve Elger, 2000; Editorial, 2003; Dunn ve ark., 2003; Hernandez
ve ark., 2003).
Epileptik çocuklarda bilişsel olarak, özellikle dikkat ve bellek güçlükleri
görülmektedir. İster bilgiyi kodlamadaki sıkıntıdan isterse de bilgiyi bütünleştirmede
ve geri getirmedeki sıkıntıdan kaynaklansın, epileptik çocuklarda bellek güçlükleri
vardır. Kompleks kısmi (parsiyel) nöbetleri olan ve özellikle de temporal lob ve
hipocampusun etkilenmesine neden olan nöbetler geçiren çocukların bellek
güçlüklerinin daha fazla olduğu öngörülmektedir. Sol temporal lob epilepsisi olan
çocukların sözel bellek görevlerine yönelik performansta azalma, sağ temporal lob
epilepsisi olan çocuklarda ise görsel bellek işlevlerinde azalma görülmektedir
(Williams, 2003). Son olarak Dunn ve arkadaşları (2003), nöbet başlangıç yaşının
bilişsel problemlerle ilişkili olduğunu saptarken davranım problemleriyle ilişkili
olmadığını saptamışlardır.
Epileptik hastalarda psikiyatrik bozuklukların görülmesinin nedeni tek bir
faktöre dayandırılamaz. Hem nörobiyolojik hem de psikososyal faktörler bu durumda
rol oynarlar. Potansiyel nörobiyolojik faktörler; nöbetin başlangıç yaşı, sıklığı,
şiddeti ve nöbet biçimi ve ilaç kullanımı ve sayısıdır. Ayrıca, nöbetin beyinde
odaklandığı bölge psikiyatrik bozukluğa yatkınlığı etkileyebilir. Temporal ve frontal
lop kökenli nöbetler, psikiyatrik bozukluğa yatkınlığı etkiler. Potansiyel psikososyal
59
faktörler ise; hastalıkla ilgili etiketlenme, geçmiş yıllarda stresli yaşam olaylarının
sayısı, epilepsiye uyumun kötü olması, maddi stres, mesleki problemler, kontrol
odağının kişinin dışında olması, epilepsinin erken başlamasıdır. Ayrıca aile içi
problemleri çok sık olması da risk faktörüdür. (Ryan, Speechley, Levin ve Stewart;
2003; Pellocak, 2004).
Kontrol algısının psikososyal problemlerde önemli bir rolü olduğu görülür.
Epileptik insanlar için “kontrol kaybı” duygusu, nöbet korkusu, sosyal izolasyon,
etiketlenme, duygusal güçlüklerin en önemli nedenleridir. Epileptik nöbetleri kontrol
edilen insanların çok az psikososyal problem belirttikleri görülmüştür (O’Donoghue,
Duncan ve Sander, 1998).
Pal’a (2003) göre toplumsal önyargının etkisi hem ev içinde hem de dışında,
epileptik çocuklar için sosyal fırsatları ciddi bir şekilde sınırlamaktadır. Bu
sınırlamalardan ilk zarar gören de eğitim alanıdır. Ayrıca ebeveynlerin epileptik
çocuklarının yeteneklerine ve potansiyellerine yönelik beklentileri daha düşüktür,
ayrıca çocuklarının aktivitelerini kısıtlamaları gerektiğini düşünmekte ve aşırı
korumaları gerektiğini hissetmektedirler.
Epileptik çocuklarda davranım bozukluklarıyla ilgili yapılan araştırmalar
ise şu şekilde özetlenebilir:
Lendt ve arkadaşlarının (2000) yaptığı çalışmada, 28 fokal epileptik nöbet
geçiren çocuğun ebeveyni Çocuklar için Davranış Değerlendirme Ölçeğini (CBCL)
ameliyattan önce ve ameliyattan 3 hafta sonra doldurmuşlardır. Hastalığı olmayan 28
çocuğun ebeveynine de kontrol grubu olarak CBCL uygulanmıştır. Sonuçta, epileptik
nöbet geçiren çocukların %39’u davranış problemlerinde kontrol grubuna göre
60
istatistiki olarak anlamlı puanlar almışlar, dahası epileptik nöbet geçiren çocukların
%11’inin davranım problemlerinde sınır ranjında olduğu bulunmuştur. Epileptik
çocuklarda ameliyattan sonra dikkat ve davranış problemlerinde düzelme olduğu da
saptanmıştır. Bununla birlikte, kontrol grubunda davranış problemlerinde değişme
bulunmamıştır.
Karaca’nın (2001) çalışmasına 20 yeni ve 33 eski epilepsi tanılı (1 yıldan
uzun) ve 49 sağlıklı çocuk katılmıştır. CBCL’nin somatizasyon, sosyal, düşünce ve
dikkat sorunları, anksiyete-depresyon, suça yönelme ve saldırgan davranış
boyutlarında gerek eski tanılı gerekse yeni tanı alan epileptik çocukların sağlıklı
çocuklara göre bu alanlarda daha fazla sorun yaşadıkları bulunmuştur. Eski tanılı
epileptik çocukların bilişsel işlevlerinde sağlıklı çocuklara göre anlamlı düzeyde
bozulma bulunmasına karşın, yeni tanı hastalarda benzer sonuç elde edilmemiştir.
Riva ve arkadaşlarının (2002), 52 epileptik nöbet geçiren çocukla
yürüttükleri araştırmada nöbetlerin sıklığı ile dikkat güçlükleri ve dürtüsel tepkileri
kontrol etme arasında ilişki saptanmıştır. Nöbet sıklığı ile dikkat dağınıklığı arasında
doğrudan bir ilişki vardır. Araştırmacılara göre bunun nedeni, epileptik aktivitenin
frontal işlevlerin gelişimini olumsuz etkilemesinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca
antiepileptik ilaçların kullanılması da dikkati etkilemektedir.
Oğuz, Kurul ve Dirik (2002), 9-18 yaş arasında 35 epileptik hasta (ortalama
yaş 12.9) ve 35 sağlıklı çocukla yaptıkları çalışmada epilepsi ile anksiyete ve
depresyon puanları arasındaki ilişkiyi araştırmışlardır. Hem epilepsi grubu hem de
sağlıklı grup ergenliğin anksiyete ve depresyon üzerindeki etkisini görebilmek
amacıyla 9-11 ve 12-18 yaş grubu olarak 2’ye ayrılmıştır. Sürekli anksiyete puanı
61
ortalaması sağlıklı gruba göre 9-11 yaş arasındaki epileptik grupta anlamlı derecede
yüksek bulunmuştur. Durumluluk anksiyete puanı ve depresyon puanı ortalaması
sağlıklı grupla karşılaştırıldığın ise 12-18 yaş arasındaki epileptik çocuklarda anlamlı
derecede yüksek bulunmuştur. Araştırma sonucunda, epilepsiyle ilişkili faktörler
arasında, epilepsi süresi, nöbet sıklığı ve çoklu ilaç kullanımı, anksiyete ve
depresyon seviyesini arttıran nedenler olarak belirlenirken, nöbetin başlangıç yaşı,
nöbet biçimi ve EEG sonuçları anksiyete ve depresyonla ilişkisiz bulunmuştur.
Ayrıca araştırmada, anksiyete ve depresyon belirtilerinin epileptik çocuklar arasında
ve özellikle de ergenlik döneminde yaygın olduğu da saptanmıştır.
Hernandez ve arkadaşlarının (2003) yaptıkları araştırmaya 16 frontal lob, 8
temporal lop epilepsisi tanısı almış ve 8 genel (jenaralize) absans nöbet geçiren
çocuk katılmıştır. Araştırma sonucunda, frontal lop epilepsili çocukların dikkat,
dürtüsellik ve çalışma belleği alanlarında, temporal lop epilepsili ve genel
(jeneralize) absans epilepsi nöbetleri geçiren çocuklara oranla daha fazla bozulma
olduğu saptanmıştır. Bu alt grubun okul problemleri geliştirme açısından da diğer 2
gruba göre daha fazla risk altında olduğu bulunmuştur. Aynı zamanda frontal lob
epilepsili çocukların algısal organizasyon yetenekleri daha zayıf olduğu evde ve
okulda frontal lop işlev bozukluğuyla ilişkilendirilebilecek uygunsuz davranım
problemlerinin daha yaygın olduğu saptanmıştır. Araştırmacılar bu tarz gelişimsel
gecikmelerin çocuğun öğrenmesini geciktirmede risk faktörü olduğunu, dikkat ve
çalışma belleğindeki bozuklukların yaşı büyük frontal lop epilepsili çocuklarda,
diğer iki epileptik gruba göre, daha sık görülen bir problem olduğunu
belirtmektedirler.
62
Becker, Fennell ve Carney (2003) uyku bozukluklarını araştırdıkları
çalışmada 14 epileptik çocuk ile uyku apnesi olan 14 çocuğa pediatrik uyku ölçeği
uygulanmıştır. Sonuçlar epileptik çocukların %50’den fazlasında davranış
problemlerinin olduğunu göstermiştir. İki grup arasında horlama, aşırı gündüz
uykusu ve rahatsız uyku açısından fark saptanmıştır. Araştırma sonucunda epileptik
çocukların davranışsal problemlerinin altında yatan nedenlerden birinin de uyku
bozukluğu olduğu saptanmıştır.
Dunn, Harezlak ve Ambrosius’un (2003) araştırmasına 175 çocuk
katılmıştır (90 erkek, 85 kız, yaş ranjı 9-14 arasıdır (ortalama yaş 10 yaş 10 aydır).
Araştırmaya katılan çocuklar Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite (DEHB) yönünden
incelenmiştir. Araştırmaya katılan çocukların en az 6 aylık epilepsi öyküleri
bulunmaktadır. Sonuçta, 175 çocuktan 20’sinin DSM-IV DEHB’nin karmaşık tanı
kriterleri; 42’sinin dikkatsizlik tipi ve 4’ünün de hiperaktivite-dürtüsellik tipi tanısı
için gereken ölçütlere sahip oldukları görülmüştür. Cinsiyetin, nöbet biçiminin ve
nöbetin odaklandığı yerin ise DEHB’nin yordayıcıları olmadığı saptanmıştır.
Raina, O’Donnell, Rosenbaum, Brehaut, Walter, Russell, Swinton, Zhu ve
Wood’un (2005) 468 beyin felçli (serebral palsy) çocuk annesiyle yaptıkları
çalışmada beyin felçli çocukların annelerinin iyilik hallerini etkileyen faktörler
araştırılmıştır. Araştırma sonucunda şu sonuçlar elde edilmiştir: Bakımverenlerin
iyilik halinin en önemli belirleyicisi çocuğun davranışı, bakımverme talepleri ve aile
işlevidir. Davranım problemleri ne kadar çoksa bakımverenin hem psikolojik hem de
fiziksel sağlık sorununun da o kadar çok olduğu saptanmıştır. Bakımverme
63
konusunda talep azsa bakımverenin daha iyi fiziksel ve psikolojik sağlık durumu
bulunmuştur.
Yukarıda özetlenen araştırmalar epileptik çocuklarda çeşitli psikososyal
sorunların olduğunu desteklemektedir. Bu sorunlar aile üyelerini ve özellik çocuğun
bakımından birinci derecede sorumlu olan anneler için stres kaynağı olmaktadır.
Uzun süreli yaşanan bu stres ise tükenmişliğe neden olabilmektedir.
64
I.8. ARAŞTIRMANIN PROBLEMİ
Genel olarak bakıldığında, özellikle Türk toplumunda çocuğun bakım
sorumluluğu annenin üzerindedir. Diğer eşin çocuğun bakımına yeterince
katılamadığı durumda, anne, çocuğun bakımındaki yoğun çaba ve sorumlulukları
nedeniyle yorgunluk ve çaresizlik yaşayabilir. Çocuğun bakımın gereksinimlerinin
yanı sıra çocukta varolan süregen bir hastalık annenin daha fazla olumsuz duygu
yaşamasına neden olabilmektedir. Süregen hastalığı olan çocukların annelerinde
görülen diğer bir duygu da çocuk için ayırdıkları zaman ve enerjinin yanı sıra çocuğu
kaybetmeyle ve çocuğun geleceğiyle ilgili korku yaşamalarıdır. Bunlara ek olarak,
çocuğun süregen hastalığı ve bakım gereksinimi, annenin sosyal yaşamını önemli
ölçüde kısıtlayabilmektedir (Kobya, 1997).
Çocuğun süregen bir rahatsızlık tanısı almış olması gelişim basamaklarında
ilerlemesini askıya alabileceği ve ebeveynlerin de bu nedenle kaygıya kapılmasına
neden olabileceği düşünülmektedir. Bu dönemde, gerek anneden gerekse çocuktan
kaynaklı bir takım sıkıntılar yaşanabileceği düşünülmektedir. Örneğin, çocuğun
bakımının büyük ölçüde üstlenmesi nedeniyle anne, stres yaşadığında, çocuğuna
bakımverme zamanın büyük bölümünü alabileceği için sosyal çevresi kısıtlanabilir.
Bakımveren annenin çocuğunun fiziksel rahatsızlığı nedeniyle fazla koruyucu
tutumlar sergilemesi mümkündür. Ayrıca fiziksel rahatsızlık nedeniyle çocukta da
çeşitli psikolojik sıkıntılar ortaya çıkabilir. Bütün bunların da süregen hastalığı olan
çocuğun annesinin duygusal ve davranışsal tepkiler göstermesine neden olması söz
konusudur.
65
Ülkemizde, gerek süregen hastalığı bulunan çocuk annelerinin gerekse
sağlıklı çocuk annelerinin çocuklarının bakımıyla ilgili sorumluluğu üstlenmiş
olmaları nedeniyle yaşadıkları stres sonucunda ortaya çıkan tükenmişliğin, yetersiz
sosyal destek ve beraberinde getirdiği yalnızlık, çocuk yetiştirmeye yönelik tutumları
ve çocuktaki sosyal uyum becerilerine bağlantılı olduğu düşünülmektedir.
Gerek yurtdışı gerekse yurtiçi yayınlara bakıldığında bakımveren kişilerin
tükenmişlik yaşabileceklerini gösteren yayınlara rastlanmaktadır (Duygun ve Sezgin,
2003; Chumbler ve ark., 2003; Bekker ve ark., 2005 gibi). Ancak, epileptik çocuk
annelerinin hastalık sürecinde yaşabilecekleri tükenmişlik üzerine yapılan bir
çalışmaya yayınlarda rastlanmamıştır.
Bu çalışma ile epileptik çocuk annelerinin yaşabilecekleri tükenmişlik
düzeyinin araştırılması hedeflemektedir. Bu nedenle bu çalışmanın problemi; ilgili
araştırma sonuçları ışığında, epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinde
stres belirtilerinin, sosyal desteğin, yalnızlığın, ana-baba tutumlarının ve çocuğun
sosyal uyum becerilerinin tükenmişlik düzeyiyle olan bağlantısını incelemektir.
I.8.1. Araştırmanın Amacı
Bu araştırmada şu sorulara yanıt aranmıştır:
a. Epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinin Maslach
Tükenmişlik Ölçeği ile belirlenen tükenmişlik örüntüleri ile Maslach Tükenmişlik
Ölçeğinin orijinal formu arasında var fark mıdır?
b. Epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk anneleri arasında tükenmişlik
düzeyleri açısından fark bulunmakta mıdır?
66
c. Epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk anneleri arasında stres belirtileri,
açısından fark bulunmakta mıdır?
d. Epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk anneleri arasında sosyal destek
düzeyleri açısından fark bulunmakta mıdır?
e. Epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk anneleri arasında yalnızlık
düzeyi açısından fark bulunmakta mıdır?
f. Epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk anneleri arasında anne-baba
tutumları açısından fark bulunmakta mıdır?
g. Epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuklar arasında çocukların sosyal
uyum becerileri açısından fark bulunmakta mıdır?
h. Epileptik nöbet geçiren çocuk annelerinin yaşadıkları tükenmişliğin en
iyi yordayıcısı ya da yordayıcıları hangi değişkenlerdir?
ı. Sağlıklı çocuk annelerinin yaşadıkları tükenmişliğin en iyi yordayıcısı ya
da yordayıcıları hangi değişkenlerdir?
Ayrıca, bu çalışma kapsamında 6-12 yaş arasındaki çocukların sosyal uyum
becerilerinin değerlendirilmesinde kullanılmak amacıyla araştırmacı ve danışmanı
tarafından Çocuklar için Sosyal Uyum ve Beceri Ölçeği (SUBO) geliştirilerek
geçerlik çalışmasının yapılması da amaçlanmıştır.
Bu amaçlar doğrultusunda, toplanan verilere faktör analizi, korelasyon
(bivariate) analizi, tek yönlü varyans (ANOVA) analizi ve son olarak regresyon
analizi uygulanmıştır.
67
I.8.2. Araştırmanın Önemi
Bu çalışmayla birlikte Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin (MBI) epileptik
nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinde geçerliği araştırılmıştır. Ayrıca yine bu
çalışma kapsamında Çocuklar için Sosyal Uyum ve Beceri Ölçeğinin bu gruplar için
geçerlik çalışması yapılmış ve böylece çocukların sosyal uyum becerilerini
değerlendirilebilecek bir ölçek kazandırılmıştır.
Daha önce de belirtildiği gibi, epileptik çocuk annelerinin ve sağlıklı çocuk
annelerinin stres belirtileri, sosyal destek ağları, yalnızlık düzeyleri, ebeveyn
tutumları ve çocukların sosyal uyum becerilerini incelemeye yönelik olarak gerek
ülkemizde gerekse yurtdışı yayınlarına rastlanmamıştır. Bu yönüyle araştırmanın bu
alandaki boşluğu kapatabileceği düşünülmektedir. Ayrıca araştırma sonucunda elde
edilen epileptik nöbet geçiren çocuk annelerinin yaşadıkları güçlükler daha ayrıntılı
olarak anlaşılması mümkün olacaktır.
68
BÖLÜM II
YÖNTEM
Bu bölümde; ilgili araştırmanın örneklemi, kullanılan ölçme araçları,
araştırmanın uygulanışı ve araştırma sonucunda elde edilen verilerin
çözümlenmesine ilişkin bilgiler verilmektedir.
II.1. ÖRNEKLEM
Araştırmanın örneklem grubu, en az 2 yıldır hafif veya ağır düzeyde
epileptik nöbet geçiren, 6-12 yaş arasındaki çocukların annelerini ve 6-12 yaş
arasındaki sağlıklı çocukların annelerini kapsamaktadır. Araştırma grubu Gülhane
Askeri Tıp Akademisi ve Gazi Hastanesi Pediatrik Nörolojiye Polikliniklerine
başvuran, epilepsi tanısı almış 75 çocuğun annesinden oluşmaktadır. Kontrol grubu
ise Ankara’daki 2 okula devam eden herhangi bir fiziksel ya da psikolojik sağlık
sorunu nedeniyle hastanelere başvurmamış 6-12 yaş arasındaki 75 “normal” çocuğun
annesinden oluşmaktadır. Aşağıda araştırmaya katılan katılımcılarla ilgili bazı
demografik bilgiler sunulmuştur.
Tablo II.1. Sağlıklı ve Epilepsi Grubundaki Çocukların Cinsiyete göre Dağılımı
Sağlıklı Grup Epilepsi Grubu TOPLAM Cinsiyet
n % n % n %
Kız 38 50.7 35 46.7 73 48.7
Erkek 37 49.3 40 53.3 77 51.3
69
Tablo II.1.’de görüldüğü gibi sağlıklı grubun (n=75) %50.7’sini (n=38) kız
çocuk, %49.3’ünü (n=37) ise erkek çocuk anneleri; epilepsi grubunun ise (n=75)
%46.7’sini (n=35) kız çocuk, %53.3’ünü (n=40) ise erkek çocuk anneleri
oluşturmaktadır. Genel olarak cinsiyet dağılımına bakıldığında ise (n=150),
araştırmaya %48.7 (n=73) kız çocuk, %51.3 (n=77) erkek çocuk anneleri katılmıştır.
Sağlıklı grupta araştırmaya katılan annelerin yaş ortalaması 33yaş1ay
(n=74), babaların yaş ortalaması 36yaş8ay (n=71), çocukların yaş ortalaması ise
8yaş1ay’dır (n=75). Epilepsi grubunda araştırmaya katılan annelerin yaş ortalaması
ise 33yaş11ay (n=75), babaların yaş ortalaması 37yaş7ay (n=73), çocukların yaş
ortalaması ise 8yaş11ay’dır (n=75).
Tablo II.2. Sağlıklı ve Epilepsi Grubundaki Anne-Babaların Eğitim Durumları
Eğiti
mY
ok
Oku
r-ya
zar
İlko
kul
Ort
aoku
l
Lise
Üni
vers
iten % n % n % n % n % n %
Sağlıklı
Grup - - 1 1.3 36 48.0 6 8.0 18 24.0 13 17.3Anne
Eğitim Epilepsi
Grubu - - 1 1.3 13 17.3 14 18.7 30 40.0 17 22.7
Sağlıklı
Grup - - 1 1.3 13 17.3 14 18.7 30 40.0 17 22.7Baba
Eğitim Epilepsi
Grubu - - 1 1.3 13 17.3 14 18.7 30 40.0 17 22.7
70
Araştırmaya katılan her iki gruptaki ebeveynlerin eğitim durumlarına
bakıldığında okur-yazar olmayan ebeveynin olmadığı görülmektedir. Epilepsi ve
sağlıklı gruplar eğitim durumları açısından karşılaştırıldığında ise üniversite mezunu
anne ve baba oranının epilepsi grubunda daha fazla olduğu görülmektedir.
Araştırmaya katılan sağlıklı grup annelerinden bir tanesi eğitim durumunu
belirtmemiştir.
Örneklemdeki annelerin mesleki durumlarına bakıldığında; her iki grupta da
annelerin çoğunluğunun ev hanımı olduğu (epileptik çocuk anneleri %70.7 (n=53);
sağlıklı çocuk anneleri %73.3 (n=55)); memurların ikinci sırada (epileptik çocuk
anneleri %17.3 (n=13); sağlıklı çocuk anneleri %24.0 (n=18)); işçi olarak
çalışanların üçüncü sırada (epileptik çocuk anneleri %4 (n=3); sağlıklı çocuk anneleri
%1.3 (n=1)); serbest meslek çalışanlarının dördüncü sırada (epileptik çocuk anneleri
%4 (n=3); sağlıklı çocuk anneleri %1.3 (n=1)) ve emeklilerin ise son sırada
(epileptik çocuk anneleri %4 (n=3)) yer aldığı görülmektedir.
Örneklemdeki babaların mesleki durumlarına bakıldığında ise; epileptik
gruptaki babaların çoğunlukla memurlardan (n=59, %78.9), sağlıklı gruptaki
babaların çoğunluğunun ise serbest meslek çalışanlarından (n=32, %42.7) oluştuğu
görülmektedir. Epileptik grupta sırasıyla mesleklerin dağılımı ise şu şekildedir:
İkinci sırada serbest meslek çalışanlarının (n=10, %13.3), üçüncü sırada işçi olarak
çalışanların (n=3; %4) ve son sırada ise emeklilerin (n=3, %4) yer aldığı
görülmektedir. Sağlıklı grupta ise sırasıyla mesleklerin dağılımı şu şekildedir: İkinci
sırada memurların (n=20, %26.7), üçüncü sırada işçi olarak çalışanların (n=16,
%21.3), dördüncü sırada işsizlerin (n=4; %5.3) ve son sırada ise emeklilerin (n=2,
71
%2.7) yer aldığı görülmektedir. Son olarak ise sağlıklı grupta bir katılımcının
babanın mesleğini belirtmediği görülmüştür.
Epileptik nöbet geçiren çocukların nöbet tiplerine bakıldığında; epileptik
gruptaki çocukların büyük bölümünün genel (jeneralize) nöbet geçirdikleri (n=59,
%78.7) görülmektedir. Epileptik çocukların %16.0’ı (n=12) kısmi (partial) nöbet
geçirirken; %5.3’ü (n=4) sınıflandırılamayan nöbet geçirmektedir.
Araştırmaya katılan epileptik nöbet geçiren çocukların tanı yılı; 2 ila 9 yıl
arasında değişmektedir.
Son olarak epileptik nöbet geçiren çocukların %85.3’ünün (n=64) nöbetleri
kontrol altındayken %14.7’sinin (n=11) ise nöbetleri kontrol altında değildir.
II.2. İŞLEM
Tez kapsamında konuyla ilgili olarak; Kişisel Bilgi Formu, Maslach
Tükenmişlik Ölçeği (MBI), Stres Belirtileri Ölçeği, Sosyal Destek (Provisions)
Ölçeği-T, UCLA-Yalnızlık Ölçeği , PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği ve
SUBO-Çocukların Sosyal Uyum Beceri Ölçeğinden oluşan bir test bataryası
uygulanmıştır. Ayrıca epileptik grupta yer alan annelerin çocuklarına da Wechsler
Çocuklar için Zeka Ölçeği (WISC-R) uygulanarak bu gruptaki annnelerin
çocuklarının da normal zeka düzeyinde olmasına dikkat edilmiş ve böylece epileptik
çocukların zeka düzeyinin araştırma sonuçlarını yanlı olarak etkilemesinin önüne
geçilmesi hedeflenmiştir.
72
II.3.VERİ TOPLAMA ARAÇLARI
Epileptik çocukların zeka bölümleri WISC-R Zeka Testi uygulanarak
belirlenmiştir. Çalışmada epileptik ve sağlıklı çocuk annelerine çeşitli demografik
bilgilerin yer aldığı Kişisel Bilgi formu, epileptik ve sağlıklı çocuk annelerinin
tükenmişlik düzeylerini ölçmeye yönelik Maslach Tükenmişlik ölçeği; stres
belirtilerini ölçmek için Stres Belirtileri Ölçeği; Sosyal desteği ölçmek üzere Sosyal
Destek (Provisions) Ölçeği-T; Yalnızlık düzeylerini ölçmek için UCLA Yalnızlık
Ölçeği, Ebeveynlerin çocuklarla ilgili tutumlarını belirleyebilmek için PARI-Çocuk
Yetiştirme Tutum Ölçeği ve son olarak çocukların sosyal uyum becerilerini
ölçebilmek için de bu tez kapsamında oluşturulan SUBO-Sosyal Uyum Beceri
Ölçeği uygulanmıştır. Uygulamada ölçeklerin veriliş sıralaması ile ilgili olarak
ortaya çıkabilecek olan olumsuz etkiyi azaltmak amacıyla ölçeklerin sıralaması
değiştirilecek annelere verilmiştir. Epileptik çocukların annelerine Gülhane Askeri
Tıp Akademisi ve Gazi Hastanesi Pediatrik Nöroloji kliniklerinden ulaşılmıştır.
Sağlıklı çocuk annelerine ise Ankara’da bulunan 2 okuldan ulaşılmıştır.
II.3.1. KİŞİSEL BİLGİ FORMU
Epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinin demografik
özelliklerini belirlemek üzere araştırmacı tarafından araştırmanın amaçlarına uygun
olarak bir bilgi formu hazırlanmıştır (Bkz. Ek-1)
II.3.2. WECHSLER ÇOCUKLAR İÇİN ZEKA ÖLÇEĞİ (WISC-R)
Wechsler Çocuklar için Zeka Ölçeği 1949 yılında David Wechsler
tarafından geliştirilmiş, 25 yıl süren araştırma ve değerlendirmeler doğrultusunda
73
yine D. Wechsler tarafından 1974 yılında yeniden gözden geçirilmiştir. Ölçek Sözel
ve Performans olmak üzere 2 bölümden oluşmaktadır ve her bölüm de 6 adet alt
ölçek yer almaktadır (Tablo II.4’de 12 alt ölçeğin isimlerine yer verilmiştir). Orijinal
ölçeğin alt ölçek maddeleri, uygulama kuralları ve puan verme ilkelerinde
değişiklikler yapılarak, 6.5-16.5 yaşları arasında 2200 kişilik bir örneklem grubu
üzerinde WISC-R standardizasyon çalışması yapılmıştır. WISC-R Zeka testi hem
araştırmalarda hem de zeka ölçümlerinde en sık kullanılan araçlardan birisidir
(Savaşır ve Şahin, 1995).
Tablo II.3.WI SC-R alt ölçekleri (Savaşır ve Şahin, 1995).
Sözel Bölüm Performans Bölümü
1. Genel Bilgi 2. Resim Tamamlama
3. Benzerlikler 4. Resim Düzenleme
5. Aritmetik 6. Küplerle Desen
7. Sözcük Dağarcığı 8. Parça Birleştirme
9. Yargılama 10.Şifre
11. Sayı Dizisi 12. Labirentler
WISC-R Zeka Testi Sözel, Performans ve Toplam Zeka Bölümü olmak
üzere toplam üç zeka puanı vermektedir.
WISC-R’ın Türkiye standardizasyon çalışmasında, WISC-R’ın güvenirlik
katsayıları “iki yarım (split-half reliability)” yöntemiyle elde edilmiştir. Güvenirlik
katsayıları her yaş grubu ve alt test için Wechsler’in Amerika standardizasyonuyla
uyumlu, hatta daha yüksek olduğu bulunmuştur. WISC-R’ın güvenirlik katsayılarının
74
sözel bölüm için .98, performans bölümü için .96 ve toplam puan için .98’dir
(Savaşır ve Şahin, 1995).
Savaşır ve Şahin’in (1995) aktardığına göre Amerikan standardizasyonunda
örneklemin bütünündeki alt-testler arasındaki korelasyonlar .21 ile .69 arasında
değişirken, Türk standardizasyonundaki bu değerler .51 ile .86 arasında
değişmektedir. Yani Türk standardizasyonunda, alt testler arasındaki korelasyonlar,
her bir alt test için Amerikan standardizasyonunda verilen değerlerden daha yüksek
olduğu görülmüştür (Savaşır ve Şahin, 1995).
II.3.3. MASLACH TÜKENMİŞLİK ÖLÇEĞİ
II.3.3.1.Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin Yapılanması
Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin (MBI) 47 maddeden oluşan orjinal ilk
formu 605 kişilik bir örneklem grubuna uygulanmıştır (%56’sı erkek, %44’ü kadın).
Örneklem grubu birçok alandan çalışanlardan oluşmuştur; polis, öğretmen, hemşire,
sosyal çalışmacı, psikiyatrist, psikolog, doktor, avukat, vekil, fizikçi ve büro müdürü.
İstatistiksel analiz sonucunda 10 faktör ortaya çıkmıştır. Madde sayısı da 47’den 25’e
düşürülmüştür. Elde kalan 25 maddenin faktör örüntüsünü doğrulamak için 420
kişiden oluşan yeni bir örneklem grubu oluşturulmuştur (%69’u kadın, %31’i erkek).
Örneklem grubunda yine hemşire, öğretmen, sosyal çalışmacı, avukat, akıl sağlığı
çalışanları, büro müdürleri, stajerler gibi çeşitli alanlarda çalışanlar katılmıştır.
(Maslach ve Jackson, 1981).
Ardından her iki çalışmanın örneklem grupları birleştirilmiş ve istatistiksel
analiz yapılmıştır. Yapılan analiz sonucunda 3 faktör ortaya çıkmıştır. Buna göre 25
75
maddenin 9’u duygusal tükenme, 5’i duyarsızlaşma, 8 madde de kişisel başarı ile
ilişkilidir. Hem duygusal tükenme hem de duyarsızlaşma maddelerinin yüksek
ortalama puanları vardır . (Maslach ve Jackson, 1981).
Alt ölçekler için iç tutarlılık güvenirlik katsayıları; Duygusal tükenme için
.90; Duyarsızlaşma için .79 ve kişisel başarı için .71 olarak bulunmuştur (Maslach ve
Jackson, 1981).
Test-tekrar test güvenirliği alt ölçekler için duygusal tükenme için 0.82;
duyarsızlaşma için .60 ve kişisel başarı için .80’dir (Maslach ve Jackson, 1981).
II.3.3.2. Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin Türkçe Geçerlik ve Güvenirlik
Çalışması
Ergin (1993) tarafından Türkçe’ye çevirilen Maslach Tükenmişlik
Ölçeğinin, doktor, hemşire, öğretmen, avukat, polis ve memurlardan oluşan 6 farklı
meslek grubundan 235 kişilik bir grup içinde ön uygulaması yapılmış, bu gruptan
elde edilen verilerin analizi sonucunda ölçekte bazı değişikliklere gidilmiştir. Özgün
ölçekte 7 basamaklı olan cevap seçeneklerinin, hiçbir zaman, çok nadir, bazen, çoğu
zaman, her zaman şeklinde beşli dereceleme olarak düzenlenmesine karar verilmiştir.
Maslach Tükenmişlik Ölçeğinden (MBI) toplam puan ve alt ölçek puanları
elde edilmektedir. Alt ölçek puanları her madde için, 0: hiçbir zaman, 4: her zaman
olarak değerlendirilerek elde edilmekte, duygusal tükenme ve duyarsızlaşma alt
ölçeklerinden alınan yüksek, kişisel başarı alt ölçeğinden alınan düşük puanlar,
tükenmişlik olarak kabul edilmektedir. Bunun yanı sıra, duygusal tükenme ve
duyarsızlaşma alt ölçeklerindeki maddeler olduğu gibi kişisel başarı alt ölçeğindeki
76
maddeler ise ters puanlanarak (0: her zaman, 4: hiçbir zaman) toplam puan elde
edilebilmektedir (Ergin, 1993).
Maddelerin alt ölçeklere göre dağılımına bakıldığında; Duygusal Tükenme
boyutu; 1, 2, 3, 6, 8, 13, 14, 16, 20. Duyarsızlaşma boyutu; 5, 10, 11, 15, 22. Kişisel
Başarı boyutu; 4, 7, 9, 12, 17, 18, 19, 21’dir.
Çam’ın (1993) yaptığı çalışmada Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin
güvenirliği Kuder-richardson 20 formülüne göre ve yarıya bölme tekniğine göre
güvenirlik katsayıları hesaplanarak bakılmıştır. Kuder-richardson 20 formülüne göre
güvenirlik katsayıları: Duygusal Tükenme alt ölçeği için, 0.89, Duyarsızlaşma alt
ölçeği için, 0.71, Kişisel başarı alt ölçeği için, 0.72 (Çam, 1993).
Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin alt ölçeklerinin yarıya bölme tekniği ile
saptanan korelasyon katsayılarının Spearman-Brown düzeltmesi yapıldıktan sonra
elde edilen güvenirlik katsayıları: Duygusal tükenme için, 0.84, Duyarsızlaşma için,
0.78, Kişisel başarı için, 0.72’dir (Çam, 1993).
Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin geçerliği için birlikte geçerlik ayırdeci
geçerlik tekniği kullanılmıştır. Bu amaçla, hemşirelerin kendi değerlendirmeleri ile
arkadaşlarının değerlendirmeleri arasındaki fark incelenmiş olup, istatistiki bir fark
bulunmamıştır (Çam, 1993).
Ergin’in (1993) yaptığı çalışmada Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin
güvenirliği iki yöntemle incelenmiştir. Bunlardan ilki, ölçeğin her üç alt boyutu için
iç tutarlılığın hesaplanmasıdır. Toplam 552 doktor ve hemşireden oluşan denek
grubundan elde edilen verilerin söz konusu üç alt boyuta ilişkin Cronbach Alpha
77
katsayıları şu şekildedir: Duygusal tükenme 0.83; Duyarsızlaşma 0.65; Kişisel başarı
0.72. Ölçeğin güvenirliği bir de test tekrar-test yöntemiyle incelenmiştir. Bunun için
ilk uygulamadan 2-4 hafta sonra 99 deneğe ulaşılmıştır. Ölçeğin alt boyutlarına
ilişkin test tekrar test güvenirlik katsayıları şu şekildedir: Duygusal tükenme 0.83;
Duyarsızlaşma 0.72; kişisel başarı 0.67’dir.
Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin yapı geçerliği faktör yapısının incelenmesi
yoluyla ele alınmıştır. Çalışmanın sonucunda Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin
Türkçe uyarlamasının, özgün İngilizce ölçek ile tamamen tutarlı olduğunu ortaya
konulmuştur (Ergin, 1993)
Duygun ve Sezgin (2003) ise zihinsel engelli çocuk annelerinden oluşan bir
örneklem üzerinde yaptığı çalışmada, Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin Türkçe
formunun 2 faktör içerdiğini saptamışlardır. Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin zihinsel
engelli ve sağlıklı çocuk annelerinden oluşan örneklem için saptanan 2 faktör,
duygusal tükenmişlik ve kişisel başarı faktörleridir. Bu örneklemde duyarsızlaşma alt
boyutundaki maddeler ise duygusal tükenmişlik faktörü içinde yeralmaktadır. Özgün
formdaki kişisel başarı alt boyutunda yer alan maddelerin tümü, ölçeğin Türkçe
formunda, yer alırken, duygusal tükenmişlik ve duyarsızlaşma alt ölçeklerinin
birleşiminden oluşan diğer faktör duygusal tükenmişlik olarak adlandırılmıştır.
Duygusal tükenmişlik olarak adlandırılan birinci faktör 13 maddeden
(1,2,3,5,6,8,10,11,13,14,16,20,22); kişisel başarı olarak adlandırılan ikinci faktör ise
8 maddeden (4,7,9,12,17,18,19,21) oluşmaktadır (Duygun ve Sezgin, 2003).
78
II.3.4. STRES BELİRTİLERİ ÖLÇEĞİ
Zihinsel engelli ve sağlıklı çocuk annelerinin stres belirtilerini
değerlendirmek amacıyla DasGupta (1992; akt. Hovardaoğlu, 1997) tarafından stres
durumundaki belirtileri saptamak amacıyla geliştirilen belirti listesinin Türkçe formu
kullanılmıştır.
DasGupta (1992) tarafından stres durumlarındaki belirtileri saptamak
amacıyla geliştirilen belirti listesinin Türkçe formu Hovardaoğlu (1997) tarafından
Türkçe’ye uyarlanmıştır. Belirti listesindeki 38 madde önce İngilizce bilen beş
uzmana verilerek ayrı ayrı çeviri yapmaları sağlanmış, daha sonra bu çevirilerden
oluşan ortak liste yine aynı uzmanlara İngilizcesiyle birlikte verilerek çeviri
uygunluğunu değerlendirmeleri istenmiştir. Bu aşamadan sonra oluşturulan liste, üç
kişiden oluşan ve İngilizce bilen başka bir uzman grubuna verilerek, İngilizceye
çevirmeleri istenmiştir. Bu çeviriler ile özgün metnin karşılaştırılmasına dayanarak
listenin kullanılabilir olduğuna karar verilmiştir.
Stres belirtileri ölçeği, stres belirtilerinin değerlendirildiği 4’lü likert tipi bir
ölçek olup, 38 maddeden oluşmaktadır. Listeden elde edilebilecek en düşük puan 38,
en yüksek puan da 152’dir. Puanların artması, belirtilerin sıklığında artış anlamına
gelmektedir (Hovardaoğlu, 1997).
Stres belirtileri ölçeğinin Türkçe’ye uyarlanma çalışması üniversite
öğrencileri ile çalışan kişilerden oluşan toplam 253 denek üzerinde Hovardaoğlu
(1997) tarafından yapılmıştır. Ölçeğin faktör yapısı incelendiğinde, stres belirtilerinin
bilişsel-duyuşsal, fizyolojik ve ağrı-yakınma faktörleri olmak üzere toplam 3
79
faktörden oluştuğu görülmüştür. Stres belirtileri ölçeğinin iki yarım test güvenirliği,
bütün faktörler için, 62-.73 arasında değişmektedir.
Duygun ve Sezgin (2003), zihinsel engelli ve sağlıklı çocuk anneleriyle
yaptığı çalışmada stres belirtileri açısından bu iki grup arasında fark olmadığını
saptamışlardır.
II.3.5. SOSYAL DESTEK ÖLÇEĞİ (SOCIAL PROVISIONS SCALE)
Sosyal Provisions Ölçeği Weiss’in tipolojisine dayanır. Ölçek 4’lü likert
tipinde 24 maddeden oluşur. Ölçek 6 alt ölçekten oluşur: Bağlanma (attachment-A),
sosyal kaynaşma-bütünleşme (social integration-S), rehber (guidance-G), dünyanın
güvenirliği (reassurence of worth-ROW), güvenilir aile-akraba (reliable alliance-
RA), beslenme için fırsat (oppurtinity for nurturance-OFN). (Işıklı, 1998)
2,3,6,9,10,14,15,18,19,21,22,24 ölçeğin ters maddeleridir.
II.3.5.1. Sosyal Destek (Provisions) Ölçeğinin Orijinal Formunun
Geçerlik-Güvenirlik Çalışması
Cutrona ve Russell (1987) 1183 öğrenci, 303 öğretmen ve 306 askeri
hemşireden oluşan 1792 kişiden oluşan örneklem grubuyla güvenirlik çalışmasını
yapmıştır. Alfa katsayısı .65-.76 arasındadır. Ölçeğin güvenirlik katsayısı .92’dir.
test-tekrar test güvenirliği 6 haftalık dönemde .55’in üstündedir.
Sosyal Destek (Provisions) Ölçeğinin ayırdedici geçerliği için (discriminat
validity) Cutrona ve Russell 242 üniversite öğrencisinden oluşan bir örneklem
grubuyla çalışma yapmıştır. Geçerlik çalışmasında algılanan sosyal destek,
depresyon ve nevrotizm, sosyal istenirliğin farklı ölçeklerle ölçülmesi amaçlanmıştır.
80
Sonuçta; sosyal desteği ölçen diğer ölçeklerle Sosyal Destek (Provisios) Ölçeğinin
korelasyonu .35 ila .45 arasında bulunurken diğer değişkenleri ölçen ölçeklerle
korelasyon -.27 ila -.28 arasında bulunmuştur (Cutrona ve Russell, 1987).
II.3.5.2. Sosyal Desek (Provisions) Ölçeğinin Türkçe Geçerlik-
Güvenirlik Çalışması
Türkçeye geçerlik güvenirlik çalışması Işıklı (1998) tarafından ODTÜ’de
okuyan 280 üniversite öğrencisiyle yapılmıştır.
Çalışmada ilk olarak ölçeğin Türkçeye çevrilmesi aşamasında İngilizceyi iyi
derecede bilen 4 kişiden yardım alınmıştır. Ölçeğin çevrilmesinden sonra 280
üniversite öğrencisinden oluşan (114 kadın, 166 erkek) örneklem grubuyla araştırma
yürütülmüştür. Sosyal Destek (Provisions) Ölçeği-T’nin yapı geçerliği için
deneklerin Sosyal Destek (Provision) Ölçeğinin yanı sıra depresyon ve anksiyete
ölçekleri de doldurmaları istenmiştir (Işıklı, 1998).
Sosyal Destek (Provisions) Ölçeğinin Türkçe formunda doğrulayıcı faktör
analizi (confirmatory factor analysis) sonucunda orijinal formunda olduğu gibi 6
faktör saptanmıştır (Işıklı, 1998).
Alt ölçekler için Cronbach-Alpha güvenirliği .54 ila .74 arasında
bulunmuştur. Tüm ölçek için ise .90 olarak bulunmuştur (Işıklı, 1998).
81
II.3.6. UCLA-YALNIZLIK ÖLÇEĞİ
Russell, Peplau ve Ferguson (1978) UCLA (University of California, Los
Angeles) Yalnızlık Ölçeği’ni geliştirmişlerdir. Bu ölçek Russell, Peplau ve Cutrona
(1980) tarafından tekrar gözden geçirilmiş ve ölçeğin maddelerinin yarısı olumlu,
yarısı olumsuz yönde olacak şekilde tekrar düzenlenmiştir (akt. Demir, 1989).
Bireyin genel yalnızlık derecesini belirlemek amacıyla geliştirilen UCLA
yalnızlık ölçeği 10’u düz, 10’u ters yönde kodlanmış 20 maddeden oluşmaktadır. Bu
ölçeğin her bir maddesinde sosyal ilişkilerle ilgili duygu veya düşünce belirten bir
durum sunulmakta ve bireylerden bu durumu ne sıklıkta yaşadıklarını dörtlü (likert
tipi) ölçek üzerinde belirtmeleri istenmektedir. Olumlu yöndeki ifadeleri içeren
maddeler hiç yaşamam: 4, nadiren yaşarım: 3, bazen yaşarım:2, sık sık yaşarım:1
şeklinde olumsuz yöndeki ifadeleri içeren maddeler hiç yaşamam;1, nadiren yaşarım:
2, bazen yaşarım:3, sık sık yaşarım:4 şeklinde puanlanmaktadır. Kuramsal olarak her
bir madde için puanlama 1 ile 4 arasında değiştiği için ölçekten alınabilecek en
yüksek puan 80, en düşük puan 20’dir. Puan arttıkça, yalnızlık düzeyi artmaktadır.
Yüksek puan yalnızlığın daha yoğun yaşandığının göstergesi olarak kabul
edilmektedir (Demir, 1989).
Ölçeğin orijinal geçerlik çalışmasında Beck Depresyon Envanteri ile
korelasyonu anlamlı (r=.67) bulunmuştur. Ölçeğin güvenirliği de incelenmiş, ölçeğin
iç turtarlılık katsayısı α =.94 olarak saptanmıştır. Ölçek ile elde edilen puanların
kararlığını incelemek amacıyla iki ay ara ile yapılan uygulamalardan elde edilen
sonuçlar da ölçeğin test-tekrar test güvenirliğinin anlamlı (r =.73) düzeyde olduğunu
göstermiştir (Russell ve ark., 1978; akt. Demir, 1989).
82
II.3.6.1. UCLA-Yalnızlık Ölçeğinin Türkçe Geçerlik-Güvenirlik
Çalışması
Ölçek akademik olarak İngilizce eğitim görmüş 5 kişiye çevriltilmiştir.
Daha sonra da çeviri İngilizce okutmanlık yapan bir uzman tarafından İngilizce’ye
çevriltilmiştir. İngilizce çeviri orijinal ölçekle karşılaştırılmış ve benzerliklerine göre
her maddeyi en iyi temsil edecek çeviriye yer verilmiştir.
Ölçeğin Türkçe geçerlik-güvenirlik çalışması için yapılan araştırmanın
örneklemi depresyon tanısı almış 36 hasta (19’u kadın, 17’si erkek) ve herhangi bir
rahatsızlığı olmayan 36 normal denekten (18’i kadın, 18’i erkek) oluşmaktadır.
Araştırmada, UCLA yalnızlık ölçeği, Beck Depresyon Envanteri ve Çok Yönlü
Depresyon Envanterinin sosyal içedönüklük alt ölçeği veri toplama araçları olarak
kullanılmıştır. Araştırma sonucunda, ölçeğin iç tutarlığı Cronbach alfa katsayısı
hesaplanarak saptanmıştır. Elde edilen katsayı α=.96’dır. Test tekrar test güvenirliği
için Pearson momentler çarpımı korelasyon katsayısı .94 olarak bulunmuştur (Demir,
1989).
Geçerliğe ilişkin bulgular, ölçeğin Beck Depresyon Envanteri ve Çok Yönlü
Depresyon Envanterinin alt ölçeği olan sosyal içedönüklük puanları ile ölçek
puanları korelasyonun istatistiki olarak anlamlı ve yüksek olduğu saptanmıştır
(sırasıyla; r=.77, p<0.001; r=.82, p<0.001 r=.82, p<0.001). Bu bulgular ölçeğin
benzer ölçek geçerliğini desteklemektedir (Demir, 1989).
83
II.3.7. PARI-ÇOCUK YETİŞTİRME TUTUM ÖLÇEĞİ
PARI (Parent Attitude Research Instrument), her biri 5’er maddelik 23 alt
ölçekten oluşan 115 maddelik bir ölçektir, Schaefer ve Bell tarafından geliştirilmiştir.
II.3.7.1. PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeğinin Türkçe Geçerlik-
Güvenirlik Çalışması
LeCompte, LeCompte ve Özer, (1978) tarafından Türkçe uyarlaması
yapılan PARI’nin ön çalışmasında araştırmacılar ilk olarak ölçeği Türkçeye
çevirmişlerdir. Daha sonra bağımsız hakemler tarafından ölçeği tekrar İngilizceye
çevirtip anlam kaybının önüne geçmeyi amaçlamışlardır. 10 kişilik bir “anne” grubu
üzerinde denenen ölçekte yer alan maddelerin anlaşılmayan kısımları düzeltilmiş ve
daha sonra 34 kişilik bir kız öğrenci grubuna 3 hafta arayla iki kez uygulanmıştır. 23
alt ölçeğin test-tekrar test korelasyonu için hesaplanan Spearman korelasyon
katsayısı ranjları, .58 ile .88 arasındadır. Bu analizden sonra araştırmacılar, düşük
korelasyon katsayısı gösteren alt ölçeklerin esas ölçekten çıkarılması yerine, daha
büyük bir örneklem grubuna uygulayarak madde analizi yapmışlardır (LeCompte,
LeCompte ve Özer, 1978).
Ölçekdeki maddeler soru şeklinde değil, olumlu veya olumsuz ifadelerden
oluşmuştur. Maddeler dört basamaklı bir değerlendirme sistemi içinde “çok uygun
buluyorum” (4)’dan “hiç uygun bulmuyorum” (1)’a uzanan seçenekler olarak
işaretlenip puanlanmaktadır.
84
Faktör analizi sonucu Aşırı annelik, Demokratik tutum ve eşitlik tanıma, Ev
kadınlığı rolünü reddetmek, Geçimsizlik olarak adlandırılan 4 faktör ile Genel bir
baskı örüntüsü içeren Artık boyut saptanmıştır.
1. Aşırı annelik: Bu boyuta yüklenen alt ölçekler, aşırı kontrol,
müdahalecilik; çocuktan bağımlı, faal ve çalışkan olmasını isteme; annenin son
derece fedakar olması ve çocuğun da bunu anlaması gereğine inanma, gibi konuları
kapsamakta ve varyansın %37’sini açıklamaktadır. 16 maddeden oluşmaktadır.
Boyutun madde numaraları şunlardır: 1, 3, 4, 7, 11, 12, 14, 26, 27, 28, 32, 34, 36, 46,
51, 57.
2. Demokratik tutum ve eşitlik tanıma: Çocuğa eşit haklar tanımak,
fikirlerini açıkça belirtmesini desteklemek; onunla arkadaşlık etmek ve birçok şeyi
paylaşmak gibi konuları kapsamakta, ve varyansın %10’unu açıklamaktadır. 9
madden oluşan bu boyutun madde numaraları şunlardır: 2, 13, 18, 22, 29, 37, 44, 45,
59.
3. Ev kadınlığı rolünü reddetmek: Kadının kendi annelik ya da
başkalarına bağımlılığını desteklemek; sinirlilik, çocuklarla bir arada uzun süre
kalmaktan hoşlanmamak ve yeni doğan bebeğin bakımından ürkmek gibi konuları
kapsamakta ve varyansın %7’sini açıklamaktadır. 13 maddeden madden oluşan bu
boyutun madde numaraları şunlardır: 6, 9, 16, 17, 21, 23, 31, 38, 41, 42, 49, 52, 55.
4. Geçimsizlik: Eşler arasındaki geçimsizliğin çocuk yetiştirmedeki rolü;
kocanın düşüncesizliği, anneye yardımcı olmayışı gibi konuları kapsamaktadır ve
varyansın %5’ini açıklamaktadır. 6 madden oluşan bu boyutun maddeleri 8, 19, 33,
40, 48, 54 numaralı maddelerdir.
85
Artık boyut-Genel bir baskı örüntüsü: Daha çok olumsuz bir çocuk
yetiştirme tutumuna işaret eden, cinsel davranışı bastırma, saldırganlığı bastırma, sıkı
disipline inanma, çocuğu zorlama, anne-babanın mutlak hakimiyetine inanma gibi alt
ölçeklerden oluşmuştur. (LeCompte, LeCompte ve Özer, 1978).
Ölçekte, her faktör boyutuna göre puanlar toplanır. Sonuçta her olgu için tek
bir puan değil, beş ayrı boyutu değerlendiren beş ayrı puan elde edilmiş olur (Küçük,
1987).
LeCompte, LeCompte ve Özer’in (1978) yaptığı araştırmada üç farklı
Sosyo-ekonomik düzeyden (SED) gelen annelerin bu ölçekte gösterdikleri tutumlar
şu şekilde özetlenmektedir: alt SED’de aşırı kontrolü desteklemek, baskıyı
desteklemek, çocuğu ile arkadaşlığı desteklememek; üst SED’de ev kadınlığı rolünü
benimsememek, baskı ve kontrolü benimsememek, evlilikte geçimsizliğin çocuk
yetiştirmeyi etkilediği fikrini desteklemek; orta SED’de ise hep bu iki grubun
tutumları arasında ortada bir yolu muhafaza etmek şeklinde olduğunu ortaya
koymuşlardır.
II.3.8. SUBO-ÇOCUKLAR İÇİN SOSYAL UYUM BECERİ ÖLÇEĞİ
Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri Ölçeği geliştirilirken çocukların sosyal
uyum ve becerilerini ölçen değişik ölçekler taranmıştır. Tarama sonucunda aşağıdaki
5 ölçekten 45 madde, uyarlanarak ölçeğe dahil edilmiş, diğer 71 madde ise
araştırmacı ve danışmanı tarafından geliştirilmiştir. Çocuklar için Sosyal Uyum ve
Beceri Ölçeği geliştirilirken yararlanılan ölçeklerin isimleri şunlardır; 1. Social skills
training with children and adolescents (Spence, 1979a); 2. Social skills training with
children and adolescents. Staff Questionnare: Social behaviour at school (children
86
age 5-10 years) (Spence, 1979b); 3. Öğrenci Davranışları Derecelendirme Ölçeği
(Merteoğlu, 1987); 4. AAMD Uyumsal Davranış Skalası (Epir, 1976); 5. Children’s
Behavior Questionnaire (Vandell, 1995).
Geliştirilen ölçeğin ilk formunda Sue Spence (1979a) tarafından geliştirilen
“Social skills training with children and Adolescents” ölçeğinin 1. (SUBO’nun 21.
maddesi), 2. (SUBO’nun 28. maddesi) ve 3. (SUBO’nun 43. maddesi)
maddelerinden yararlanılmıştır. Sue Spence’in ölçeğindeki maddeler çocuklar
tarafından doldurulmaktadır.
Sue Spence (1979b) tarafından geliştirilen “Social skills training with
children and adolescents. Staff Questionnare: Social behaviour at school (children
age 5-10 years)” ölçeğinin 6. (SUBO’nun 31. maddesi), 20. (SUBO’nun 47.
maddesi), 21. (SUBO’nun 23. maddesi), 24. (SUBO’nun 16. maddesi), 27.
(SUBO’nun 56. maddesi) ve 39. (SUBO’nun 46. maddesi) maddelerinden
yararlanılmıştır. Sue Spence’in bu ölçeğindeki maddeler ise çocuğun öğretmeni ve
bakıcısı tarafından doldurulmaktadır.
Öğrenci Davranışları Derecelendirme Ölçeği’nden (Merteoğlu, 1987);
İşbirliği altölçeğinden, 1., (SUBO’nun 8. maddesi) ve 7. (SUBO’nun 10. maddesi)
maddelerden; Çalışma altölçeğinden, 4. (SUBO’nun 1. maddesi), 10. (SUBO’nun 2.
maddesi) ve 19. (SUBO’nun 4. maddesi) maddelerden yararlanılmıştır.
AAMD Uyumsal Davranış Skalasının (Epir, 1976), “yıkıcı davranışları veya
huysuzluk nöbetleri vardır” (SUBO’nun 36.,37.,38. maddeleri), “başkalarına karşı
düşüncesizdir” (SUBO’nun 26. maddesi), “hiddet bildiren sözler sarfeder”
(SUBO’nun 93.,94. maddeleri), “nizamları ve alışılagelmiş hareketleri tanımaz”
87
(SUBO’nun 46., 47. maddeleri), “emirlere, isteklere ve yönergelere uymaz”
(SUBO’nun 7.,9., maddeleri), “işlere veya yerlere gecikir” (SUBO’nun 101.,102.
maddeleri), “kaçma ve kaçmaya teşebbüs” (SUBO’nun 100.,1003. maddeleri),
“topluluklara aykırı davranışlar” (SUBO’nun 69. maddesi), “başkalarının eşyalarını
izinsiz alır” (SUBO’nun 49.,50.,51. maddeleri), “yalan ve hile” (SUBO’nun
52.,53.,54. maddeleri), “diğer duygusal dengesizlik belirtileri vardır” (SUBO’nun
63.,64.,65.,66.,83.,84. maddeleri), “başlarının yanında uygunsuz davranışları vardır”
(SUBO’nun 95. maddesi) boyutlarından yararlanılmıştır.
Vandell (1995) tarafından geliştirilen “Children’s Behavior Questionnaire”
ölçeğinin 1. (SUBO’nun 15. maddesi), 7. (SUBO’nun 41. maddesi), 11. (SUBO’nun
22. maddesi), 14. (SUBO’nun 33. maddesi), 20. (SUBO’nun 20. maddesi), 32.
(SUBO’nun 62. maddesi), 35. (SUBO’nun 3. maddesi), 40. (SUBO’nun 6. maddesi)
ve 41. (SUBO’nun 39. maddesi) maddelerinden yararlanılmıştır.
Yukarıda belirtilen ölçeklerden yararlanarak toplam 116 maddelik Çocuklar
için Sosyal Uyum ve Beceri Ölçeği oluşturulmuştur. Ölçeğin derlemesi çalışmasına
350 normal çocuk ve 150 çocuk ruh sağlığı polikliniklerinden tanı almış çocuğun
annesi katılmıştır. SUBO’nun yapı geçerliği madde-toplam test korelasyonları
yoluyla madde ayırt edicilik gücünün kestirilmesi ve faktör analizi yöntemleri ile test
edilmiş ve bu sonuçlar aşağıda verilmiştir.
88
Tablo II.4. SUBO maddeleri ve madde toplam test korelasyonları
Maddeler Madde
Toplam Test Korelasyonları
1. Ödevlerine kendiliğinden başlamaz. .20 2. Dikkatini devamlı olarak iş veya ödevi üzerinde toplayamaz. .36 3. Dikkati çok çabuk dağılır. .35 4. Odasını temiz ve düzenli tutamaz. .30 5. Görev verildiğinde onu unutur (ekmek almayı unutmak, ev
ödevlerini almayı unutmak vb.) .27
6. Başladığı birşeyi bırakmakta zorlanır. .16 7. Verilen emirleri duymamazlıktan gelir. .42 8. Başkaları konuşurken onları dinlemez. .32 9. İstenilenin tam tersini yapar. .39 10. Gereksiz yere iddialaşır. .41 11. Hatasını kabul etmez. .44 12. Hatası için özür dilemez. .28 13. Küçük bir hata yapsa bile kolayca rahatsız olur. .12 14. Konuşurken ses tonu çok yüksektir. .29 15. Konuşurken ses tonu çok alçaktır. .14 16. Uygun olmayan zamanlarda konuşur. .34 17. Kendi kendine konuşur. .33 18. Çok konuşur. .25 19. Konuşurken gereksiz gülmesi/homurdanması olur. .38 20. Arkadaşlarının söylediklerinden çabuk kırılır/alınır. .20 21. Aşırı ilgilenildiği zaman utanır. .23 22. Yeni tanıdığı insanlarla ilişkiye girmekte zorlanır. .29 23. Konuşurken göz teması kuramaz (karşısındakinin gözüne
bakamaz). .34
24. Yüz ifadesi, mimikleri, jestleri duruma uygun değildir (üzüntülü durumda güler vb.) .22
25. Başkalarının konuşmasını keser. .50 26. Başkalarına karşı düşüncesiz davranışları vardır (yüksek sesle
tv. izlemek vb.). .47
27. Arkadaş ilişkilerinde tercih edilmez/az arkadaşı vardır. .36 28. Yeni arkadaşlar edinmede güçlük çeker. .35 29. Diğer çocuklarla alay eder. .34 30. Gereksiz yere arkadaşlarına sataşır. .46 31. Gereksiz yere arkadaşlarıyla kavga eder. .45 32. Arkadaşları kendisine takıldığında/sataştığında kolaylıkla
öfkelenip saldırganlaşır. .41
33. Yapmak istediği bir şey engellendiğinde sinirlenir/hırçınlaşır. .45 34. Haklı olduğunda kendi hakkını koruyamaz ve kendini
savunamaz. .29
35. Alay edildiğinde kolaylıkla kızar. .29 36. Engellendiği zaman ağlar ve çığlık atar. .39
89
Maddeler Madde
Toplam Test Korelasyonları
37. Engellendiği zaman kapıları çarpar, cisimleri atar, ayağınıyere vurur. .44
38. Engellendiği zaman kendini yere atar. .33 39. Önüne geçilirse geriler. .15 40. Önüne geçilirse üzülür. -.15 41. İstediğini yaptıramayınca öfke nöbetlerine tutulur. -.32 42. Konuşurken bir cümleyi veya kelimeyi tekrarlar. .40 43. Konuşma sırasında kekeler. .17 44. Konuşması anlaşılmaz. .32 45. Konuşmasında bozukluk vardır (harfleri muntazam
söyleyemez). .26
46. Kurallara uymayı reddeder. .47 47. Oyunda sırasının gelmesini beklemeden oyuna katılır. .37 48. Kuyrukta/sırada beklemez. .35 49. Başkalarının eşyalarını izinsiz alır. .27
50. Başkalarına ait olan şeyleri cepten, cüzdandan vb. yerlerden alır. .27
51. Başkalarına ait olan şeyleri kilitleri açarak veya kırarak alır. .14 52. Gerçekleri kendi çıkarına göre değiştirir. .44 53. Oyunlarda, sınavlarda hile yapar. .24 54. Olaylar hakkında yalan söyler. .41 55. Sürekli tekrarlayan davranışları vardır (parmaklarıyla tempo
tutma, ayak sallama, oturduğu yerde ileri-geri sallanma vb.).. .34
56. Garip duruş veya davranışları vardır (başını eğik tutma, parmak ucunda yürüme, parmak emme vb.) .17
57. Sürekli ellerini yıkama, toz bulaştıysa diye elbiselerini silkeleme, açık kaldı mı diye kapıları kontrol etme gibi aşırıtitizliği vardır.
.11
58. Oturacağı veya uyuyacağı yer konusunda aşırı hassastır. .22 59. Hasta olmadığı halde hastaymış gibi davranır. .34 60. Ağrı ve sızısı olduğunda aşırı endişelenir. .29 61. Bir yeri kanadığında aşırı tepki gösterir. .25 62. Sebepsiz yere duygusal durumu değişir. .36 63. Üzüldüğü zaman midesi bulanır veya kusar. .23 64. Günlük faaliyetlerinde ürkektir. .34 65. Kendini öldürmekten söz eder. .25 66. Kendini öldürmekle tehdit eder. .29 67. Hiçbir zaman yerinde oturmaz. .49 68. Odada devamlı koşar, atlar. .44 69. Devamlı kımıldar ve kıpırdar. .35 70. Düzeltildiği zaman konuşmaz. .33 71. Eleştirildiği zaman sinirlenir. .48 72. Eleştirildiği zaman üzülür. -.27
90
Maddeler Madde
Toplam Test Korelasyonları
73. Düzeltildiği zaman bağırıp ağlar. .34 74. Kendi yaptığı hatalar için başkalarını suçlar. .49 75. Anne, baba ve kardeşleri evden uzaktayken onlara birşey
olursa diye aşırı endişelenir; ya da geç kaldıklarındapencerede bekler.
.13
76. Arkadaşlarına, akrabalarına yatıya gitmek istemez. .20 77. Okula gitmekte zorlanır. .39 78. Eşyalarına zarar verir. .39 79. Eşyalarını kaybeder. .44 80. Arkadaşları kendisini sevsin diye eşyalarını onlara verir. .29 81. Tehlikeli olduğu söylenen işleri yapar (kibritle, kesici aletle
oynamak vb.) .34
82. Uyku düzeni bozuktur (aşırı ya da az uyur). .27 83. Kabuslardan, kötü rüyalardan şikayet eder. .25 84. Uykusunda bağırır. .26 85. Anne-babasının odasında uyur. .28 86. Aşırı yemek yer. .27 87. Az yemek yer. .14 88. Yemek seçer. .29 89. Birşeyle ilgilendiğinde yemek yemeği unutur. .32 90. Hayvanlara zarar verir. .27 91. Kendine zarar verecek davranışlardan kaçınmaz (örn, trafikte ışıklara dikkat etmeden karşıdan karşıya geçer). .41
92. Kötü söz kullanır/küfreder. .29 93. Fiziksel şiddet göstereceğini söyleyerek başkalarını tehdit
eder. .43
94. Açık-saçık konuşur. .16 95. Başkalarının yanında uygunsuz davranışları vardır (gereksiz
yere dokunmak, çok yaklaşarak konuşmak, masturbasyon yapma vb.)
.38
96. Tırnaklarını yer. .24 97. Dişlerini gıcırdatır. .23 98. Kendine fiziksel olarak zarar verecek davranışları vardır
(kendini ısırması, vurması, saçını çekmesi, ağrıyan yerine dokunması, cisimleri ağzına, burnuna sokması vb.)
.23
99. Televizyonda veya kitapta acıklı bir şey duyduğunda üzülür / üzüntüsünü belli eder. -.15
100. İzin almadan evden çıkıp gider. .37 101. İzin almadan sınıftan dışarıya çıkar. .28 102. Okuldan dönerken oyuna dalıp eve geç gelir. .19 103. Evden, okuldan kaçar. .19 104. Korkuları vardır. .25 105. Çok fazla övülme ister. .43 106. Başkalarına gösterilen ilgiyi kıskanır. .44
91
Maddeler Madde
Toplam Test Korelasyonları
107. Çok fazla destek ister. .45 108. İlgi çekmek için şımarık davranır. .47 109. “Kimse beni sevmiyor, herkes benimle dalga geçiyor” diye
yakınır. .40
110. Hastalığını bahane ederek kendine çıkar sağlar (okulda, evde, oyunda, yaramazlık yaptığında ceza almamak için hastalığını kullanır).
.31
111. Gece yatağını ıslatır. .21 112. Gündüz altına kaçırır. .18 113. Gece kaka kaçırır. .23 114. Gündüz kaka kaçırır. .24115. Kardeşlerini onlara zarar verecek kadar kıskanır. .45 116. Yorulduğunu bilmez. .43
Ebel (1965; akt. Erkuş, 2003), “pratik manidarlık” için .40 ve daha yukarısı
değerler maddelerin ayırt ediciliklerinin “çok iyi” olduğunu, .30-.40 arasında olan
değerlerin ise madde ayırt ediciliklerinin “iyi” olduğunu, .20-.30 arasındaki
değerlerin ise o maddelerin düzeltilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Bu nedenle
SUBO’nun 116 maddelik ilk formunda yer alan 56 madde, madde toplam
korelasyonu .30 değerinin altında olması nedeniyle ölçekten çıkarılmış ve ölçeğin 60
madelik son düzenlemesi oluşturulmuştur. Aşağıda ölçekten çıkarılan 56 madde yer
almaktadır
1. Ödevlerine kendiliğinden başlamaz.
5. Görev verildiğinde onu unutur (ekmek almayı unutmak, ev ödevlerini almayı
unutmak vb.)
6. Başladığı birşeyi bırakmakta zorlanır.
12. Hatası için özür dilemez.
13. Küçük bir hata yapsa bile kolayca rahatsız olur.
14. Konuşurken ses tonu çok yüksektir.
15. Konuşurken ses tonu çok alçaktır.
18. Çok konuşur.
92
20. Arkadaşlarının söylediklerinden çabuk kırılır/alınır.
21. Aşırı ilgilenildiği zaman utanır.
22. Yeni tanıdığı insanlarla ilişkiye girmekte zorlanır.
24. Yüz ifadesi, mimikleri, jestleri duruma uygun değildir (üzüntülü durumda güler
vb.)
34. Haklı olduğunda kendi hakkını koruyamaz ve kendini savunamaz.
35. Alay edildiğinde kolaylıkla kızar.
39. Önüne geçilirse geriler.
40. Önüne geçilirse üzülür.
43. Konuşma sırasında kekeler.
45. Konuşmasında bozukluk vardır (harfleri muntazam söyleyemez).
49. Başkalarının eşyalarını izinsiz alır.
50. Başkalarına ait olan şeyleri cepten, cüzdandan vb. yerlerden alır.
51. Başkalarına ait olan şeyleri kilitleri açarak veya kırarak alır.
53. Oyunlarda, sınavlarda hile yapar.
56. Garip duruş veya davranışları vardır (başını eğik tutma, parmak ucunda yürüme,
parmak emme vb.)
57. Sürekli ellerini yıkama, toz bulaştıysa diye elbiselerini silkeleme, açık kaldı mı
diye kapıları kontrol etme gibi aşırı titizliği vardır.
58. Oturacağı veya uyuyacağı yer konusunda aşırı hassastır.
60. Ağrı ve sızısı olduğunda aşırı endişelenir.
61. Bir yeri kanadığında aşırı tepki gösterir.
63. Üzüldüğü zaman midesi bulanır veya kusar.
65. Kendini öldürmekten söz eder.
66. Kendini öldürmekle tehdit eder.
72. Eleştirildiği zaman üzülür.
75. Anne, baba ve kardeşleri evden uzaktayken onlara birşey olursa diye aşırı
endişelenir; ya da geç kaldıklarında pencerede bekler.
76. Arkadaşlarına, akrabalarına yatıya gitmek istemez.
80. Arkadaşları kendisini sevsin diye eşyalarını onlara verir.
82. Uyku düzeni bozuktur (aşırı ya da az uyur).
83. Kabuslardan, kötü rüyalardan şikayet eder.
93
84. Uykusunda bağırır.
85. Anne-babasının odasında uyur.
86. Aşırı yemek yer.
87. Az yemek yer.
88. Yemek seçer.
90. Hayvanlara zarar verir.
92. Kötü söz kullanır/küfreder.
94. Açık-saçık konuşur.
96. Tırnaklarını yer.
97. Dişlerini gıcırdatır.
98. Kendine fiziksel olarak zarar verecek davranışları vardır (kendini ısırması,
vurması, saçını çekmesi, ağrıyan yerine dokunması, cisimleri ağzına, burnuna
sokması vb.)
99. Televizyonda veya kitapta acıklı bir şey duyduğunda üzülür / üzüntüsünü belli
eder.
101. İzin almadan sınıftan dışarıya çıkar.
102. Okuldan dönerken oyuna dalıp eve geç gelir.
103. Evden, okuldan kaçar.
104. Korkuları vardır.
111. Gece yatağını ıslatır.
112. Gündüz altına kaçırır.
113. Gece kaka kaçırır.
114. Gündüz kaka kaçırır.
Bu aşamadan sonra 60 maddelik SUBO’nun yeni formuna Temel Bileşenler
Analizi yöntemi uygulanmıştır. Yapılan çözümlemelerde ilk aşamada uygulanan
Temel Bileşenler Analizi yöntemi ile özdeğerleri 1.015’den yüksek olan 17 faktör
belirlenmiştir. Toplam varyansa olan katkıları%1.71 ile %18.96 arasında değişen 17
faktörün toplam varyansa olan ortak katkıları 60.35’dir. 60 maddelik bir ölçekte 17
faktörün uygun bir yapıyı yansıtma olasılığının düşük olduğu düşünülerek
özdeğerleri 1’den yüksek olan 7 faktör olasılığı gözlenmiştir. Bunun üzerine 7
94
faktörlü yapının uygun olduğuna karar verilerek çözümlemeler 7 faktör üzerinden
Temel Bileşenler Analizi ile ardından ortogonal varimax rotasyon yöntemi ile
tekrarlanmıştır. Bu çözümlemeler sonucunda 60 maddenin 7 faktöre .30’dan yüksek
faktör yükü ile yüklenebildiği saptanmıştır. Ancak SUBO’nun ilk formunda yer alan
89. madde (“Birşeyle ilgilendiğinde yemek yemeği unutur”) yapılan faktör analizi
sonucunda 6. faktörde yer aldığı görülmüştür; fakat, bu maddenin 6. faktörde yer
alan diğer 5 maddeyle anlam olarak uyuşmadığına karar verilip araştırmacılar
tarafından ölçeğin dışında tutularak ölçek diğer analizlerde 59 madde olarak
kullanılmıştır.
Aşağıda Temel Bileşenler Analizi ve ortogonal varimax yöntemi ile elde
edilmiş 7 faktörün adları, maddelerin faktörlere dağılımı ve faktör yükleri yer
almaktadır:
Faktörler,
1. Dürtüsellik
2. Engellenme Eşiği
3. Dikkat ve Hareketlilik (Karışık)
4. Sosyal İlişkiler
5. Duygudurum
6. Onay İhtiyacı
7. İçe dönüklük, olarak belirlenmiştir.
95
Dürtüsellik Boyutu (1. Faktör) (14 Madde) Faktör Yükleri
29. Diğer çocuklarla alay eder. .547
30. Gereksiz yere arkadaşlarına sataşır. .488
31. Gereksiz yere arkadaşlarıyla kavga eder. .533
47. Oyunda sırasının gelmesini beklemeden oyuna katılır. .607
48. Kuyrukta/sırada beklemez. .467
52. Gerçekleri kendi çıkarına göre değiştirir. .521
54. Olaylar hakkında yalan söyler. .567
59. Hasta olmadığı halde hastaymış gibi davranır. .384
74. Kendi yaptığı hatalar için başkalarını suçlar. .418
78. Eşyalarına zarar verir. .415
95. Başkalarının yanında uygunsuz davranışları vardır (gereksiz yere dokunmak, çok yaklaşarak konuşmak, mastürbasyon yapma vb.)
.389
100. İzin almadan sınıftan dışarıya çıkar. .568
110. Hastalığını bahane ederek kendine çıkar sağlar (okulda, evde, oyunda, yaramazlık yaptığında ceza almamak için hastalığını kullanır).
.551
115.Kardeşlerini onlara zarar verecek kadar kıskanır. .397
Özdeğeri: 4.838
Toplam Varyansa Katkısı (%) 8.199
Engellenme Eşiği Boyutu (2. Faktör) (8 Madde) Faktör Yükleri
26. Başkalarına karşı düşüncesiz davranışları vardır (yüksek sesle tv. izlemek vb.). .372
32. Arkadaşları kendisine takıldığında/sataştığında kolaylıkla öfkelenip saldırganlaşır. .561
33.Yapmak istediği bir şey engellendiğinde sinirlenir/hırçınlaşır. .674 36. Engellendiği zaman ağlar ve çığlık atar. .690 37. Engellendiği zaman kapıları çarpar, cisimleri atar, ayağını yere vurur. .650 38. Engellendiği zaman kendini yere atar. .385 41. İstediğini yaptıramayınca öfke nöbetlerine tutulur. -.508 93. Fiziksel şiddet göstereceğini söyleyerek başkalarını tehdit eder. 302 Özdeğeri: 3.648 Toplam Varyansa Katkısı (%) 6.184
96
Dikkat ve Hareketlilik (Karışık) Boyutu (3. Faktör) (10 Madde) Faktör Yükleri
3. Dikkati çok çabuk dağılır. .366 42. Konuşurken bir cümleyi veya kelimeyi tekrarlar. .369 55. Sürekli tekrarlayan davranışları vardır (parmaklarıyla tempo tutma, ayak
sallama, oturduğu yerde ileri-geri sallanma vb.). .440
67. Hiçbir zaman yerinde oturmaz. .655 68. Odada devamlı koşar, atlar. .650 69. Devamlı kımıldar ve kıpırdar. .589 79. Eşyalarını kaybeder. .377 81. Tehlikeli olduğu söylenen işleri yapar (kibritle, kesici aletle oynamak
vb.). .449
91. Kendine zarar verecek davranışlardan kaçınmaz (örn, trafikte ışıklara dikkat etmeden karşıdan karşıya geçer). .459
116. Yorulduğunu bilmez. .435 Özdeğeri: 3.572 Toplam Varyansa Katkısı (%) 6.054
Sosyal İlişki Boyutu (4. Faktör) (10 Madde) Faktör Yükleri
2. Dikkatini devamlı olarak iş veya ödevi üzerinde toplayamaz. .413 4. Odasını temiz ve düzenli tutamaz. .472 7. Verilen emirleri duymamazlıktan gelir. .586 8. Başkaları konuşurken onları dinlemez. .396 9. İstenilenin tam tersini yapar. .546 10. Gereksiz yere iddialaşır. .529 11. Hatasını kabul etmez. .529 16. Uygun olmayan zamanlarda konuşur. .407 25. Başkalarının konuşmasını keser. .468 46. Kurallara uymayı reddeder. .459 Özdeğeri: 3.462 Toplam Varyansa Katkısı (%) 5.868
Duygudurum Boyutu (5. Faktör) (7 Madde) Faktör Yükleri
19. Konuşurken gereksiz gülmesi/homurdanması olur. .476 23. Konuşurken göz teması kuramaz(karşısındakinin gözüne bakamaz). .477 27. Arkadaş ilişkilerinde tercih edilmez/az arkadaşı vardır. .601 28. Yeni arkadaşlar edinmede güçlük çeker. .679 44. Konuşması anlaşılmaz. .315 62. Sebepsiz yere duygusal durumu değişir. .514 77. Okula gitmekte zorlanır. .451 Özdeğeri: 3.053 Toplam Varyansa Katkısı (%) 5.175
97
Onay İhtiyacı Boyutu (6. Faktör) (5 Madde) Faktör Yükleri
105. Çok fazla övülme ister. .610 106. Başkalarına gösterilen ilgili kıskanır. .702 107. Çok fazla destek ister. .556 108. İlgi çekmek için şımarık davranır. .485 109. “Kimse beni sevmiyor, herkes benimle dalga geçiyor” diye yakınır. .378 Özdeğeri: 2.861 Toplam Varyansa Katkısı (%) 4.850
İçe Dönüklük Boyutu (7. Faktör) (5 Madde) Faktör Yükleri
17. Kendi kendine konuşur. .396 64. Günlük faaliyetlerinde ürkektir. .414 70. Düzeltildiği zaman konuşmaz. .525 71. Eleştirildiği zaman sinirlenir. .507 73. Düzeltildiği zaman bağırıp ağlar .553 Özdeğeri: 2.432 Toplam Varyansa Katkısı (%) 4.132
Analiz sonucunda varyansın %40.45’ünü açıklayan 7 faktör elde edilmiştir.
Dürtüsellik boyutu olan 1. faktör varyansın %8.19’unu; Engellenme Eşiği boyutu
olan 2. faktör varyansın %.6.18’ini; Dikkat ve Hareketlilik (Karışık) olan 3. faktör
varyansın %6.05’ini; Sosyal İlişkiler boyutu olan 4. faktör varyansın %5.86’sını;
Duygudurum boyutu olan 5. faktör varyansın %5.17’sini; Onay İhtiyacı olan 6.
faktör varyansın %4.85’ini; İçe Dönüklük boyutu olan 7. faktör ise varyansın
%4.13’ünü açıklamaktadır.
98
BÖLÜM III
BULGULAR
Bu bölümde, önce araştırmada kullanılan ölçeklerin alt boyutlarının
ortalama ve standart kayma puanları yer almaktadır. Daha sonra Maslach
Tükenmişlik Ölçeğinin epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinde
geçerliği saptamak üzere faktör analizi sonuçları verilmiştir. İzleyen bölümde,
ölçeklerin alt boyutlarının birbirleriyle olan ilişkileri (korelasyonları) yer almaktadır.
Dördüncü bölümde, epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinin Maslach
Tükenmişlik Ölçeğinin (MBI), PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği, Stres
Belirtileri Ölçeği, UCLA-Yalnızlık Ölçeği, Sosyal Destek (Provisions) Ölçeği ve
Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri Ölçeği (SUBO) faktörlerinden aldıkları puanların
varyans analizi sonuçları verilmiştir. Son bölüm ise, epileptik nöbet geçiren ve
sağlıklı çocuk annelerinin Maslach Tükenmişlik Ölçeği (MBI) ile saptanan duygusal
tükenmişlik puanlarını yordamada; PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği, Stres
Belirtileri Ölçeği, UCLA-Yalnızlık Ölçeği, Sosyal Destek (Provisions) Ölçeği ve
Çocuklar için Sosyal Uyum ve Beceri Ölçeği (SUBO) alt boyutlarının katkısı
(regresyon analizi) yer almıştır.
III.1. ÖLÇEKLERİN ALT BOYUTLARININ ORTALAMA VE STANDART
KAYMA PUANLARI
Araştırmada kullanılan Maslach Tükenmişlik Ölçeği (21 madde), Stres
Belirtileri Ölçeği (38 madde), Sosyal Destek (Provisions) Ölçeği (24 madde),
UCLA-Yalnızlık Ölçeği (20 madde), PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği (60
madde), SUBO-Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri Ölçeği (59 madde) epileptik
99
nöbet geçiren ve sağlık çocuk annelerine uygulanması sonucunda elde edilen
betimleyici bulgular Tablo III.1’de verilmektedir.
Tablo III.1. Araştırmada kullanılan 5 ölçeğin alt boyutlarının ortalama ve standart kayma puanları
Epilepsi Grubu Sağlıklı Grup Alt Ölçekler x s.s. x s.s.
Maslach Tükenmişlik Ölçeği
Duygusal Tükenme 25.15 8.52 24.08 6.59 Kişisel Başarı 11.05 5.03 9.67 2.71
Stres Belirtileri Ölçeği 58.45 12.20 56.28 10.62 Bilişsel-duyuşsal 23.69 5.90 22.79 5.41 Fizyolojik Belirti 14.44 2.66 14.07 2.41
Ağrı-yakınma 13.60 3.73 13.12 3.61 Sosyal Destek
(Provisions) ÖlçeğiGüvenilir Aile 10.09 1.30 9.98 1.48
Bağlanma 9.88 1.92 9.86 1.97 Rehberlik 10.64 1.21 10.77 3.74 Beslenme 9.09 1.55 9.18 1.69
Sosyal Kaynaşma-Bütünleşme
9.22 1.55 9.52 1.48
Dünyanın Güvenirliği 10.02 1.76 10.18 1.55 UCLA-Yalnızlık Ölçeği 48.69 6.50 48.24 7.08 PARI-Çocuk Yetiştirme
Tutum ÖlçeğiAşırı Annelik 44.88 9.60 46.74 10.08
Demokratik Tutum 25.33 3.25 25.38 3.64 Ev kadınlığı Rolünü
Reddetme 27.49 6.48 28.86 7.47
Geçimsizlik 3.41 4.07 14.33 4.69 Genel Baskı 28.64 7.29 31.84 8.11
SUBO-Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri
ÖlçeğiDürtüsellik 18.01 4.64 16.40 3.24
Engellenme Eşiği 14.58 3.01 13.88 2.99 Dikkat ve Hareketlilik 16.00 4.44 15.54 4.26
Sosyal İlişki 18.53 4.64 15.90 4.19 Duygudurum 9.98 2.54 9.42 2.16 Onay İhtiyacı 10.01 4.47 8.70 2.44 İçe Dönüklük 7.53 1.93 6.88 1.77
100
III.2. MASLACH TÜKENMİŞLİK ÖLÇEĞİNİN EPİLEPTİK NÖBET
GEÇİREN VE SAĞLIK ÇOCUK ANNELERİNDE GEÇERLİK ÇALIŞMASI
Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin epileptik nöbet geçiren çocuk anneleri
örneklemindeki yapı geçerliği çalışmasında Maslach Tükenmişlik Ölçeği, epileptik
nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk annelerine uygulanmıştır. Bu amaçla, 75 epileptik
nöbet geçiren çocuk ve 75 sağlıklı çocuk annesinden toplanan verilerin Temel
Bileşenler Analizi (Principal Component Analysis-PCA) yöntemi ile faktör yapısına
bakılmış, ölçeğin özgün ve Türkçe formunda yer alan 3 faktörlü yapının geçerli olup
olmadığı araştırılmıştır.
Maslach Tükenmişlik Ölçeği verilerine önce Temel Bileşenler Analizi
(PCA) uygulanmış daha sonra varimax rotasyon yöntemi kullanılmıştır.
Yapılan çözümlemelerde ilk aşamada uygulanan PCA yöntemi ile
özdeğerleri 1.015’den yüksek olan 6 faktör belirlenmiştir. Toplam varyansa olan
katkıları %5.32 ile %25.99 arasında değişen 6 faktörün toplam varyansa olan
katkıları %64.54’dür. 22 maddelik bir ölçekte 6 faktörün uygun bir yapıyı yansıtma
olasılığının düşük olduğu düşünülerek özdeğerleri 1’den yüksek olan 3 faktör
olasılığı gözlenmiştir. Daha sonra, Tabachnik ve Fidell’in (1983; akt. Duygun ve
Sezgin, 2003) önerdikleri yöntemler kullanılarak faktör yapısı incelenmiş ve
özdeğerleri 2’nin üzerinde olan iki faktörlü yapının uygun olduğuna karar verilerek
çözümlemeler 2 faktör üzerinden önce PCA ile sonra da ortogonal varimax rotasyon
yöntemi ile tekrarlanmıştır. Bu çözümlemeler sonucunda sadece 14. maddenin faktör
yükünün her iki faktörde de .30’un altında olduğu ve hiçbir faktöre yüklenemediği
saptanmıştır.
101
Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk
annelerinden oluşan örneklem için bulunan 2 faktöre bakıldığında, bu faktörlerin
duygusal tükenmişlik ve kişisel başarı faktörleri olduğu görülmüş, duyarsızlaşma alt
boyutundaki maddelerin 4’ünün (5., 10., 11., 22.) duygusal tükenmişlik faktörü altına
girdiği görülürken 1 maddenin de (15.) kişisel başarı faktörü altında girdiği
görülmüştür. Ölçeğin Türkçe formunda, özgün formun kişisel başarı alt boyutunda
yer alan 3 maddenin (17., 18. ve 19.) faktör 1’de (duygusal tükenmişlik) yer aldığı
görülmüştür. Böylece, duygusal tükenmişlik ve duyarsızlaşma alt ölçeklerinin
birleşiminden oluşan faktör duygusal tükenmişlik olarak diğer faktör ise kişisel
başarı olarak kalmıştır.
Tablo III.2. Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin Maddelerinin Faktör Dağılımı ve
Faktör Yükleri
Maddeler Faktör 1
(Duygusal Tükenmişlik)
Faktör 2 (Kişisel Başarı)
1. Çocuğumdan soğuduğumu hissediyorum .494
2. Gün sonunda kendimi ruhen tükenmişlik hissediyorum. .680
3. Sabah kalktığımda bir gün daha bu işikaldıramayacağımı hissediyorum. .662
4. Çocuğumun ne hissettiğini hemen anlarım. .527
5. Çocuğuma sanki insan değilmiş gibi davrandığımıfark ediyorum. .399
6. Bütün gün çocuğumla uğraşmak benim için gerçekten çok yıpratıcı. .652
7. Çocuğumun sorunlarına en uygun çözüm yollarınıbulurum.
.401
102
Maddeler Faktör 1
(Duygusal Tükenmişlik)
Faktör 2 (Kişisel Başarı)
8. Çocuğumun bakımına yönelik olarak yaptığımişlerden tükendiğimi hissediyorum. .635
9. Yaptığım şeylerle çocuğumun yaşamına katkıda bulunduğuma inanıyorum. .671
10. Çocuğumla birlikte olmaya başladığımdan beri insanlara karşı sertleştim. .569
11. Çocuğumun/çocuklarımın bakımının beni giderek katılaştırmasından korkuyorum. .644
12. Çok şeyler yapabilecek güçteyim. .686
13. Çocuğumun beni kısıtladığını hissediyorum. .575
14. Çocuğumun bakımı konusunda çok fazla çalıştığımı hissediyorum. (.271)
15. Çocuğuma ne olduğu umurumda değil. .582
16. Doğrudan doğruya çocuğumla ilgilenmek bende çok fazla stres yaratıyor. .745
17. Çocuğumla aramda rahat bir hava yaratırım. .679
18. Çocuğumla birlikte olduktan sonra kendimi canlanmış hissederim. .757
19. Çocuğumun bakımına yönelik olarak birçok kayda değer başarı elde ettim. .571
20. Yolun sonuna geldiğimi hissediyorum. .370
21. Çocuğumla ilgili duygusal sorunlara serinkanlılıkla yaklaşırım. .606
22. Çocuğumun, kendisinin bazı problemlerini sanki ben yaratmışım gibi davrandığımı hissediyorum .443
Özdeğeri: 5.717 2.719
Toplam Varyansa Katkıları: 25.985 12.360
103
Duygusal tükenmişlik olarak adlandırılan birinci faktör 15 maddeden
oluşmaktadır (1,2,3,5,6,8,10,11,13,16,17,18,19,20,22) ve özdeğeri 5.72; toplam
varyansa katkısı %25.99’dur. Kişisel başarı olarak adlandırılan ikinci faktör 6
maddeden oluşmaktadır (4,7,9,12,15,21) ve özdeğeri 2.72; toplam varyansa olan
katkısı %12.36’dır. Her iki faktörün toplam varyansa birlikte yaptıkları katkı ise
%37.45’dir.
III.3. ÖLÇEKLERİN ALT BOYUTLARININ BİRBİRLERİYLE OLAN
KORELASYONLARI
Araştırmada kullanılan; Maslach Tükenmişlik Ölçeği, Stres Belirtileri
Ölçeği, Sosyal Destek (Provisions) Ölçeği, UCLA-Yalnızlık Ölçeği, PARI-Çocuk
Yetiştirme Tutum Ölçeği ve SUBO-Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri Ölçeğinin alt
boyutlarının birbirleriyle olan korelasyonları Tablo III.3’de yer almaktadır.
104
105
Tablo III.3’de verilen sonuçlara bakıldığında; Maslach Tükenmişlik
Ölçeğinin alt boyutlarından olan duygusal tükenmişliğin, yine Maslach Tükenmişlik
Ölçeğinin bir alt boyutu olan kişisel başarı ile (r=.23) aynı yönde anlamlı bir ilişki
içinde olduğu; PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeğinin demokratik tutum ve eşitlik
tanıma (r=.36), ev kadınlığı rolünü reddetme (r=.23) ve genel baskı (r=.16) faktörleri
ile aynı yönde anlamlı bir ilişki içinde olduğu; UCLA-Yalnızlık Ölçeği (r=.54) ile
yine aynı yönde anlamlı bir ilişki içinde olduğu; Sosyal Destek (Provisions)
Ölçeğinin alt boyutlarından olan güvenilir aile (r=.24) faktörü ile aynı yönde anlamlı
bir ilişki içinde olduğu; SUBO-Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri Ölçeğinin alt
boyutlarından dürtüsel (r=.48), engellenme eşiği (r=.46); dikkat ve hareketlilik
(r=.50), sosyal ilişki (r=.21), duygudurum (r=.24) ve onay ihtiyacı (r=.26) faktörleri
ile aynı yönde anlamlı bir ilişki içinde olduğu; Stres Belirtileri Ölçeğinin alt
boyutlarından olan bilişsel-duyuşsal (r=.42), fizyolojik belirtiler (r=.23) ve ağrı-
yakınma (r=.31) faktörleri ile aynı yönde anlamlı ilişki içinde olduğu görülmektedir.
Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin alt boyutlarından olan kişisel başarı alt
faktörünün ise, UCLA-Yalnızlık Ölçeği (r=.22) ile aynı yönde anlamlı bir ilişki
içinde olduğu; SUBO-Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri Ölçeğinin alt boyutlarından
olan dürtüsellik (r=.16), engellenme eşiği (r=.20) faktörleri ile aynı yönde anlamlı bir
ilişki içinde olduğu; Stres Belirtileri Ölçeğinin alt boyutlarından olan fizyolojik
belirtiler (r=.17) faktörü ile de aynı yönde anlamlı bir ilişki içinde olduğu
görülmektedir.
106
III.4. EPİLEPTİK NÖBET GEÇİREN VE SAĞLIKLI ÇOCUK
ANNELERİNİN MASLACH TÜKENMİŞLİK ÖLÇEĞİ, PARI-ÇOCUK
YETİŞTİRME TUTUM ÖLÇEĞİ, STRES BELİRTİLERİ ÖLÇEĞİ, UCLA-
YALNIZK ÖLÇEĞİ, SOSYAL DESTEK (PROVISIONS) ÖLÇEĞİ VE SUBO-
ÇOCUKLAR İÇİN SOSYAL UYUM BECERİ ÖLÇEĞİ FAKÖRLERİNDEN
ALDIKLARI PUANLARIN TEK YÖNLÜ VARYANS (ANOVA) ANALİZİ VE
SONUÇLARI
Bu bölümde epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinin Maslach
Tükenmişlik Ölçeği, PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği, Stres Belirtileri Ölçeği,
UCLA-Yalnızlık Ölçeği, Sosyal Destek (Provisions) Ölçeği ve SUBO-Çocuklar için
Sosyal Uyum Beceri Ölçeği faktörlerinden aldıkları puanların tek yönlü varyans
analizi (ANOVA) sonuçları aşağıda verilmiştir.
III.4.1. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin Maslach
Tükenmişlik Ölçeğinden (MBI) Aldıkları Puanların Tek Yönlü Varyans
(ANOVA) Analizi Sonuçları
Bu bölümde epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinin Maslach
Tükenmişlik Ölçeğinin alt boyutları olan duygusal tükenmişlik ve kişisel başarı
faktörleri puanlarına uygulanan tek yönlü varyans analizi (ANOVA) sonuçları Tablo
III.4 ve III.5’de verilmiştir.
107
Tablo III.4. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin MBI
Duygusal Tükenmişlik Faktörü Puanlarının Tek Yönlü Varyans
(ANOVA) Analizi Sonucu
Kareler Toplamı
Serbestlik Derecesi
Ortalama Kare F
Gruplar Arası 42.66 1 42.67 .735 Hata 8586.91 148 58.02
Toplam 8629.57 149
Tablo III.4’de de görüldüğü üzere, Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin alt
boyutlarından duygusal tükenmişlik puanlarına uygulanan tek yönlü varyans
(ANOVA) analizi sonucu bu alt boyutta epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk
anneleri arasında anlamlı bir fark olmadığını göstermektedir.
Tablo III.5. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin MBI Kişisel
Başarı Faktörü Puanlarının Tek Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi
Sonucu
Kareler Toplamı
Serbestlik Derecesi
Ortalama Kare F
Gruplar Arası 72.11 1 72.11 4.413* Hata 2418.45 148 16.34
Toplam 2490.56 149 *p<.01
Tablo III.5’de de görüldüğü üzere, Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin alt
boyutlarından olan kişisel başarı faktörü puanlarına uygulanan tek yönlü varyans
(ANOVA) analizi sonucu bu alt boyutta epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk
anneleri arasında anlamlı bir farkın bulunduğu görülmektedir.
108
Epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinin kişisel başarı alt
faktöründen aldıkları puanların ortalama ve standart kayma puanlarına bakıldığında,
epileptik nöbet geçiren çocuk annelerinin kişisel başarı alt faktöründen aldıkları
puanların ortalamasının (x=11.05, s.s.=5.03) sağlıklı çocuk annelerinin kişisel başarı
alt faktöründen aldıkları puanların ortalamasından (x=9.67, s.s.=2.71 yüksek olduğu
görülmektedir.
Özetle; Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin duygusal tükenmişlik faktörü puan
ortalamaları açısından epileptik nöbet geçiren çocuk anneleriyle sağlıklı çocuk
anneleri arasında fark yokken; Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin kişisel başarı faktörü
puan ortalamaları açısından epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk anneleri
arasında farkın anlamlı olduğu görülmektedir.
III.4.2. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin PARI-Çocuk
Yetiştirme Tutum Ölçeğinden Aldıkları Puanların Tek Yönlü Varyans
(ANOVA) Analizi Sonuçları
Epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinin PARI-Çocuk
Yetiştirme Tutum Ölçeğinin alt boyutları olan aşırı annelik, demokratik tutum ve
eşitlik tanıma, ev kadınlığı rolünü reddetme, geçimsizlik ve genel baskı faktör
puanlarına uygulanan tek yönlü varyans (ANOVA) analizi sonuçları Tablo III.6,
III.7, III.8, III.9 ve III.10’da verilmiştir.
109
Tablo III.6. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin PARI-
Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği Alt Boyutlarından Aşırı Annelik
Faktörü Puanlarının Tek Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi
Sonucu
Kareler Toplamı
Serbestlik Derecesi
Ortalama Kare F
Gruplar Arası 130.67 1 130.67 .248 Hata 14350.11 148 96.96
Toplam 14480.77 149
Tablo III.6’da da görüldüğü üzere, PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum
Ölçeğinin alt boyutlarından olan aşırı annelik faktörü puanlarına uygulanan tek yönlü
varyans (ANOVA) analizi sonucu bu alt boyutta epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı
çocuk anneleri arasında anlamlı bir fark olmadığı görülmektedir.
Tablo III.7. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin PARI-
Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği Alt Boyutlarından Demokratik
Tutum ve Eşitlik Tanıma Faktörü Puanlarının Tek Yönlü
Varyans (ANOVA) Analizi Sonucu
Kareler Toplamı
Serbestlik Derecesi
Ortalama Kare F
Gruplar Arası .11 1 .11 .009 Hata 1764.45 148 11.92
Toplam 1764.56 149
Tablo III.7’de de görüldüğü üzere, PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum
Ölçeğinin alt boyutlarından olan demokratik tutum ve eşitlik tanıma faktörü
puanlarına uygulanan tek yönlü varyans (ANOVA) analizi sonucu bu alt boyutta
110
epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk anneleri arasında anlamlı bir fark olmadığı
görülmektedir.
Tablo III.8. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin PARI-
Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği Alt Boyutlarından Ev Kadınlığı
Rolünü Reddetme Faktörü Puanlarının Tek Yönlü Varyans
(ANOVA) Analizi Sonucu
Kareler Toplamı
Serbestlik Derecesi
Ortalama Kare F
Gruplar Arası 70.73 1 70.73 1.444 Hata 7249.41 148 48.98
Toplam 7320.14 149
Tablo III.8’de de görüldüğü üzere, PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum
Ölçeğinin alt boyutlarından olan ev kadınlığı rolünü reddetme faktörü puanlarına
uygulanan tek yönlü varyans (ANOVA) analizi sonucu bu alt boyutta epileptik nöbet
geçiren ve sağlıklı çocuk anneleri arasında anlamlı bir fark olmadığı görülmektedir.
Tablo III.9. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin PARI-
Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği Alt Boyutlarından Geçimsizlik
Faktörü Puanlarının Tek Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi
Sonucu
Kareler Toplamı
Serbestlik Derecesi
Ortalama Kare F
Gruplar Arası 31.74 1 31.74 1.643 Hata 2858.85 148 19.32
Toplam 2890.59 149
111
Tablo III.19’da da görüldüğü üzere, PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum
Ölçeğinin alt boyutlarından geçimsizlik faktörü puanlarına uygulanan tek yönlü
varyansa (ANOVA) analizi sonucu bu alt boyutta epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı
çocuk anneleri arasında anlamlı bir fark olduğu görülmektedir.
Tablo III.10. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin PARI-
Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği Alt Boyutlarından Genel Baskı
Faktörü Puanlarının Tek Yönlü Varyans(ANOVA) Analizi
Sonucu
Kareler Toplamı
Serbestlik Derecesi
Ortalama Kare F
Gruplar Arası 384.00 1 384.00 6.451* Hata 8809.36 148 59.52
Toplam 9193.36 149 * p<.01
Tablo III.10’da da görüldüğü üzere, epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı
çocuk annelerinin PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeğinin alt boyutlarından olan
genel baskı faktöründen aldıkları puanlara uygulanan tek yönlü varyans (ANOVA)
analizi sonucu, iki grubun genel baskı faktörü puanları arasında anlamlı bir farkın
bulunduğu görülmektedir.
Epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinin genel baskı alt
ölçeğinden aldıkları puanların ortalama ve standart kayma puanlarına bakıldığında,
epileptik nöbet geçiren çocuk annelerinin genel baskı alt ölçeğinden aldıkları puanlan
ortalamasının (x=28.64, s.s.=7.29) sağlıklı çocuk annelerinin genel baskı alt
112
ölçeğinden aldıkları puanların ortalamasından (x=31.84, s.s.=8.11) düşük olduğu
görülmektedir.
Özetle; PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği alt boyutları olan aşırı
annelik, demokratik tutum ve eşitlik tanıma, ev kadınlığı rolünü reddetme ve
geçimsizlik faktörlerinde epileptik nöbet geçiren çocuk anneleriyle sağlıklı çocuk
anneleri arasında fark yokken; genel baskı faktöründe epileptik nöbet geçiren çocuk
anneleriyle sağlıklı çocuk anneleri arasında fark olduğu görülmektedir.
III.4.3. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin Stres Belirtileri
Ölçeğinden Aldıkları Puanların Tek Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi
Sonuçları
Epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinin Stres Belirtileri
Ölçeğinin alt boyutları olan bilişsel-duyuşsal, fizyolojik belirti ve ağrı-yakınma
faktör puanları ve toplam puana uygulanan tek yönlü varyans (ANOVA) analizi
sonuçları Tablo III.11, III.12, III.13 ve III.14’de verilmiştir.
Tablo III.11. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin Stres
Belirtileri Ölçeği Toplam Puanının Tek Yönlü Varyans (ANOVA)
Analizi Sonucu
Kareler Toplamı
Serbestlik Derecesi
Ortalama Kare F
Gruplar Arası 177.13 1 177.13 1.355 Hata 19351.71 148 130.76
Toplam 19528.83 149
Tablo III.11’de de görüldüğü gibi Stres Belirtileri Ölçeğinden alınan toplam
puana uygulanan tek yönlü varyans (ANOVA) analizi sonucuna göre epileptik nöbet
113
geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinin Stres Belirtileri Ölçeği toplam puanları arasında
anlamlı bir farklılık olmadığı saptanmıştır.
Tablo III.12. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin Stres
Belirtileri Ölçeği Alt Boyutlarından Bilişsel-Duyuşsal Faktör
Puanlarının Tek Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi Sonucu
Kareler Toplamı
Serbestlik Derecesi
Ortalama Kare F
Gruplar Arası 30.83 1 30.83 .962 Hata 4742.53 148 32.04
Toplam 4773.36 149
Tablo III.12’de de görüldüğü gibi, Stres Belirtileri Ölçeğinin alt
boyutlarından olan bilişsel-duyuşsal faktör puanlarına uygulanan tek yönlü varyans
(ANOVA) analizi sonucu bu alt boyutta epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk
anneleri arasında anlamlı bir fark olmadığı görülmektedir.
Tablo III.13. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin Stres
Belirtileri Ölçeği Alt Boyutlarından Fizyolojik Belirti Faktörü
Puanlarının Tek Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi Sonucu
Kareler Toplamı
Serbestlik Derecesi
Ortalama Kare F
Gruplar Arası 5.23 1 5.23 .812 Hata 953.15 148 6.44
Toplam 958.37 149
Tablo III.13’de de görüldüğü gibi, Stres Belirtileri Ölçeğinin alt
boyutlarından olan fizyolojik belirti faktörü puanlarına uygulanan tek yönlü varyans
114
(ANOVA) analizi sonucu bu alt boyutta epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk
anneleri arasında anlamlı bir fark olmadığı görülmektedir.
Tablo III.14. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin Stres
Belirtileri Ölçeği Alt Boyutlarından Ağrı-Yakınma Faktörü
Puanlarının Tek Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi Sonucu
Kareler Toplamı
Serbestlik Derecesi
Ortalama Kare F
Gruplar Arası 8.64 1 8.64 .641 Hata 1995.92 148 13.49
Toplam 2004.56 149
Tablo III.14’de de görüldüğü gibi, Stres Belirtileri Ölçeğinin alt
boyutlarından olan ağrı-yakınma faktörü puanlarına uygulanan tek yönlü varyans
(ANOVA) analizi sonucu bu alt boyutta epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk
anneleri arasında anlamlı bir fark olmadığı görülmektedir.
Özetle; Stres Belirtileri Ölçeğinin Toplam Puanı ve alt boyutları olan
Bilişsel-Duyuşsal, Fizyolojik Belirti, Ağrı-Yakınma Faktörleri açısından iki grup
arasında fark yoktur.
III.4.4. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin UCLA-Yalnızlık
Ölçeğinden Aldıkları Puanların Tek Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi Sonucu
UCLA-Yalnızlık Ölçeğinden toplam puan alınması nedeniyle, örneklem
grubu tek yönlü varyans (ANOVA) analizi ile ölçek toplam puanı açısından
karşılaşrılmış ve epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinin UCLA-
Yalnızlık Ölçeği toplam puanları arasında anlamlı bir farklılık olmadığı saptanmıştır
(bkz. Tablo III.15).
115
Tablo III.15. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin UCLA-
Yalnızlık Ölçeğinden Aldıkları Puanların Tek Yönlü Varyans
(ANOVA) Analizi Sonucu
Kareler Toplamı
Serbestlik Derecesi
Ortalama Kare F
Gruplar Arası 7.71 1 7.71 .167 Hata 6847.63 148 46.27
Toplam 6853.33 149
Özetle; UCLA-Yalnızlık Ölçeğinin Toplam Puanı açısından epileptik nöbet
geçiren çocuk anneleriyle sağlıklı çocuk anneleri arasında fark olmadığı
görülmektedir.
III.4.5. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin Sosyal Destek
(Provisions) Ölçeğinden Aldıkları Puanların Tek Yönlü Varyans (ANOVA)
Analizi Sonuçları
Epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinin Sosyal Destek
(Provisions) Ölçeğinin alt boyutları olan güvenilir aile, bağlanma, rehberlik,
beslenme, sosyal kaynaşma-bütünleşme ve dünyanın güvenirliği faktör puanlarına
uygulanan tek yönlü varyans (ANOVA) analizi sonuçları Tablo III.16, III.17, III.18,
III.19, III.20 ve III.21’de verilmiştir.
116
Tablo III.16. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin Sosyal
Destek (Provisions) Ölçeği Alt Boyutlarından Güvenilir Aile
Faktörü Puanlarının Tek Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi
Sonucu
Kareler Toplamı
Serbestlik Derecesi
Ortalama Kare F
Gruplar Arası .43 1 .43 .218 Hata 289.33 148 1.96
Toplam 289.76 149
Tablo III.16’da da görüldüğü gibi, Sosyal Destek (Provisions) Ölçeğinin alt
boyutlarından olan güvenilir aile faktörü puanlarına uygulanan tek yönlü varyans
(ANOVA) analizi sonucu bu alt boyutta epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk
anneleri arasında anlamlı bir fark olmadığı görülmektedir.
Tablo III.17. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin Sosyal
Destek (Provisions) Ölçeği Alt Boyutlarından Bağlanma Faktörü
Puanlarının Tek Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi Sonucu
Kareler Toplamı
Serbestlik Derecesi
Ortalama Kare F
Gruplar Arası 6.67 1 6.67 .002 Hata 562.59 148 3.80
Toplam 563.58 149
Tablo III.17’de de görüldüğü gibi, Sosyal Destek (Provisions) Ölçeğinin alt
boyutlarından olan bağlanma faktörü puanlarına uygulanan tek yönlü varyans
(ANOVA) analizi sonucu bu alt boyutta epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk
anneleri arasında anlamlı bir fark olmadığı görülmektedir.
117
Tablo III.18. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin Sosyal
Destek (Provisions) Ölçeği Alt Boyutlarından Rehberlik Faktörü
Puanlarının Tek Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi Sonucu
Kareler Toplamı
Serbestlik Derecesi
Ortalama Kare F
Gruplar Arası .67 1 .67 .086 Hata 1146.43 148 7.75
Toplam 1147.09 149
Tablo III.18’de de görüldüğü üzere, Sosyal Destek (Provisions) Ölçeğinin
alt boyutlarından olan rehberlik faktörü puanlarına uygulanan tek yönlü varyans
(ANOVA) analizi sonucu bu alt boyutta epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk
anneleri arasında anlamlı bir fark olmadığı görülmektedir.
Tablo III.19. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin Sosyal
Destek (Provisions) Ölçeği Alt Boyutlarından Beslenme Faktörü
Puanlarının Tek Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi Sonucu
Kareler Toplamı
Serbestlik Derecesi
Ortalama Kare F
Gruplar Arası .33 1 .33 .123 Hata 391.73 148 2.65
Toplam 392.06 149
Tablo III.19’da da görüldüğü gibi, Sosyal Destek (Provisions) Ölçeğinin alt
boyutlarından olan beslenme faktörü puanlarına uygulanan tek yönlü varyans
(ANOVA) analizi sonucu bu alt boyutta epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk
anneleri arasında anlamlı bir fark olmadığı görülmektedir.
118
Tablo III.20. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin Sosyal
Destek (Provisions) Ölçeği Alt Boyutlarından Sosyal Kaynaşma-
Bütünleşme Faktörü Puanlarının Tek Yönlü Varyans (ANOVA)
Analizi Sonucu
Kareler Toplamı
Serbestlik Derecesi
Ortalama Kare F
Gruplar Arası 3.23 1 3.23 1.397 Hata 341.87 148 2.31
Toplam 345.09 149
Tablo III.20’de de görüldüğü gibi, Sosyal Destek (Provisions) Ölçeğinin alt
boyutlarından olan sosyal kaynaşma-bütünleşme faktörü puanlarına uygulanan tek
yönlü varyans (ANOVA) analizi sonucu bu alt boyutta epileptik nöbet geçiren ve
sağlıklı çocuk anneleri arasında anlamlı bir fark olmadığı görülmektedir.
Tablo III.21. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocuk Annelerinin Sosyal
Destek (Provisions) Ölçeği Alt Boyutlarından Dünyanın
Güvenirliği Faktörü Puanlarının Tek Yönlü Varyans (ANOVA)
Analizi Sonucu
Kareler Toplamı
Serbestlik Derecesi
Ortalama Kare F
Gruplar Arası .96 1 .96 .347 Hata 409.33 148 2.77
Toplam 410.29 149
Tablo III.21’de de görüldüğü gibi, Sosyal Destek (Provisions) Ölçeğinin alt
boyutlarından olan dünyanın güvenirliği faktörü puanlarına uygulanan tek yönlü
varyans (ANOVA) analizi sonucu bu alt boyutta epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı
çocuk anneleri arasında anlamlı bir fark olmadığı görülmektedir.
119
Özetle; Sosyal Destek (Provisions) Ölçeğinin alt boyutları olan Güvenilir
Aile, Bağlanma, Rehberlik, Beslenme, Sosyal Kaynaşma-Bütünleşme ve Dünyanın
Güvenirliği Faktörleri açısından epileptik nöbet geçiren çocuk anneleri ve sağlıklı
çocuk anneleri arasında fark olmadığı görülmektedir.
III.4.6. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocukların SUBO-Çocuklar için
Sosyal Uyum Beceri Ölçeğinden Aldıkları Puanların Tek Yönlü Varyans
(ANOVA) Analizi Sonuçları
Epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocukların SUBO-Çocuklar için Sosyal
Uyum Beceri Ölçeğinin alt boyutları olan dürtüsellik, engellenme eşiği, dikkat ve
hareketlilik, sosyal ilişki, duygudurum, onay ihtiyacı ve içe dönüklük faktör
puanlarına uygulanan tek yönlü varyans (ANOVA) analizi sonuçları Tablo III.22,
III.23, III.24, III.25, III.26, III.27 ve III.28’de verilmiştir.
Tablo III.22. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocukların SUBO-Çocuklar
için Sosyal Uyum Beceri Ölçeği Alt Boyutlarından Dürtüsellik
Faktörü Puanlarının Tek Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi
Sonucu
Kareler Toplamı
Serbestlik Derecesi
Ortalama Kare F
Gruplar Arası 97.61 1 97.61 6.082* Hata 2374.99 148 16.05
Toplam 2472.59 149 * p<.01
Tablo III.22’de de görüldüğü üzere, epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı
çocukların SUBO-Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri Ölçeğinin alt boyutlarından
120
olan dürtüsellik faktöründen aldıkları puanlara uygulanan tek yönlü varyans
(ANOVA) analizi sonucu, iki grubun dürtüsellik faktörü puanları arasında anlamlı
bir farkın bulunduğu görülmektedir.
Epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocukların dürtüsellik alt ölçeğinden
aldıkları puanların ortalama ve standart kayma puanlarına bakıldığında, epileptik
nöbet geçiren çocukların dürtüsellik alt ölçeğinden aldıkları puanların ortalamasının
(x=18.01, s.s.=4.64), sağlıklı çocukların dürtüsellik alt ölçeğinden aldıkları puanların
ortalamasından (x=16.40, s.s.=3.24) yüksek olduğu görülmektedir.
Tablo III.23. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocukların SUBO-Çocuklar
için Sosyal Uyum Beceri Ölçeği Alt Boyutlarından Engellenme
Eşiği Faktörü Puanlarının Tek Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi
Sonucu
Kareler Toplamı
Serbestlik Derecesi
Ortalama Kare F
Gruplar Arası 18.73 1 18.73 2.071 Hata 1338.11 148 9.04
Toplam 1335.83 149
Tablo III.23’de de görüldüğü üzere, epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı
çocukların SUBO-Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri Ölçeğinin alt boyutlarından
olan engellenme eşiği faktöründen aldıkları puanlara uygulanan tek yönlü varyans
(ANOVA) analizi sonucu bu alt boyutta epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuklar
arasında anlamlı bir fark olmadığı görülmektedir.
121
Tablo III.24. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocukların SUBO-Çocuklar
için Sosyal Uyum Beceri Ölçeği Alt Boyutlarından Dikkat ve
Hareketlilik Faktörü Tek Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi
Sonucu
Kareler Toplamı
Serbestlik Derecesi
Ortalama Kare F
Gruplar Arası 7.08 1 7.08 .406 Hata 2810.59 148 18.00
Toplam 2818.29 149
Tablo III.24’de de görüldüğü üzere, epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı
çocukların SUBO-Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri Ölçeğinin alt boyutlarından
olan dikkat ve hareketlilik faktöründen aldıkları puanlara uygulanan tek yönlü
varyans (ANOVA) analizi sonucu bu alt boyutta epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı
çocuklar arasında anlamlı bir fark olmadığı görülmektedir.
Tablo III.25. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocukların SUBO-Çocuklar
için Sosyal Uyum Beceri Ölçeği Alt Boyutlarından Sosyal İlişki
Faktörü Puanlarının Tek Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi
Sonucu
Kareler Toplamı
Serbestlik Derecesi
Ortalama Kare F
Gruplar Arası 258.73 1 258.73 13.208* Hata 2899.01 148 19.59
Toplam 3157.74 149 * p<.01
Tablo III.25’de de görüldüğü üzere, epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı
çocukların SUBO-Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri Ölçeğinin alt boyutlarından
122
olan sosyal ilişki faktöründen aldıkları puanlara uygulanan tek yönlü varyans
(ANOVA) analizi sonucu, iki grubun puanları arasında anlamlı bir farkın bulunduğu
görülmektedir.
Epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocukların sosyal ilişki alt ölçeğinden
aldıkları puanların ortalama ve standart kayma puanlarına bakıldığında, epileptik
nöbet geçiren çocukların sosyal ilişki alt ölçeğinden aldıkları puanların ortalamasının
(x=18.53, s.s.=4.64), sağlıklı çocukların sosyal ilişki alt ölçeğinden aldıkları
puanların ortalamasından (x=15.90, s.s.=4.19) yüksek olduğu görülmektedir.
Tablo III.26. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocukların SUBO-Çocuklar
için Sosyal Uyum Beceri Ölçeği Alt Boyutlarından Duygudurum
Faktörü Tek Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi Sonucu
Kareler Toplamı
Serbestlik Derecesi
Ortalama Kare F
Gruplar Arası 11.76 1 11.76 2.104 Hata 827.33 148 5.59
Toplam 833.09 149
Tablo III.26’da da görüldüğü üzere, epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı
çocukların SUBO-Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri Ölçeğinin alt boyutlarından
olan duygudurum faktöründen aldıkları puanlara uygulanan tek yönlü varyans
(ANOVA) analizi sonucu bu alt boyutta epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuklar
arasında anlamlı bir fark olmadığı görülmektedir.
123
Tablo III.27. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocukların SUBO-Çocuklar
için Sosyal Uyum Beceri Ölçeği Alt Boyutlarından Onay İhtiyacı
Faktörü Puanlarının Tek Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi
Sonucu
Kareler Toplamı
Serbestlik Derecesi
Ortalama Kare F
Gruplar Arası 64.03 1 64.03 4.934* Hata 1920.53 148 12.98
Toplam 1984.56 149 * p<.05
Tablo III.25’de de görüldüğü üzere, epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı
çocukların SUBO-Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri Ölçeğinin alt boyutlarından
olan onay ihtiyacı faktöründen aldıkları puanlara uygulanan tek yönlü varyans
(ANOVA) analizi sonucu, iki grubun puanları arasında anlamlı bir farkın bulunduğu
görülmektedir.
Epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocukların onay ihtiyacı alt ölçeğinden
aldıkları puanların ortalama ve standart kayma puanlarına bakıldığında, epileptik
nöbet geçiren çocukların onay ihtiyacı alt ölçeğinden aldıkları puanların
ortalamasının (x=10.01, s.s.=4.47), sağlıklı çocukların onay ihtiyacı alt ölçeğinden
aldıkları puanların ortalamasından (x=8.70, s.s.=2.44) yüksek olduğu görülmektedir.
124
Tablo III.28. Epileptik Nöbet Geçiren ve Sağlıklı Çocukların SUBO-Çocuklar
için Sosyal Uyum Beceri Ölçeği Alt Boyutlarından İçe Dönüklük
Faktörü Puanlarının Tek Yönlü Varyans (ANOVA) Analizi
Sonucu
Kareler Toplamı
Serbestlik Derecesi
Ortalama Kare F
Gruplar Arası 16.01 1 16.01 4.640* Hata 510.59 148 3.45
Toplam 526.59 149 * p<.05
Tablo III.28’de de görüldüğü üzere, epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı
çocukların SUBO-Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri Ölçeğinin alt boyutlarından
olan içe dönüklük faktöründen aldıkları puanlara uygulanan tek yönlü varyans
(ANOVA) analizi sonucu, iki grubun puanları arasında anlamlı bir farkın bulunduğu
görülmektedir.
Epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocukların içe dönüklük alt ölçeğinden
aldıkları puanların ortalama ve standart kayma puanlarına bakıldığında, epileptik
nöbet geçiren çocukların içe dönüklük alt ölçeğinden aldıkları puanların
ortalamasının (x=7.53 s.s.=1.93), sağlıklı çocukların içe dönüklük alt ölçeğinden
aldıkları puanların ortalamasından (x=6.88, s.s.=1.77) yüksek olduğu görülmektedir.
Özetle; SUBO-Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri Ölçeğinin alt boyutları
olan Dürtüsellik, Sosyal ilişki, Onay ihtiyacı ve İçe Dönüklük Faktörleri açısından
epileptik nöbet geçiren çocuklar ile sağlıklı çocuklar arasında farkın anlamlı olduğu
görülürken, Engellenme Eşiği, Dikkat ve Hareketlilik ve Duygudurum Faktörleri
125
açısından epileptik nöbet geçiren çocuklar ile sağlıklı çocuklar arasında farkın
anlamlı olmadığı görülmüştür.
III.5. REGRESYON ANALİZİ SONUÇLARI
Bu bölümde epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinin Maslach
Tükenmişlik Ölçeği (MBI) ile saptanan duygusal tükenmişliği yordamada; çocuğun
tanı yılı, nöbettipi, nöbet kontrolü, nöbet sıklığı, en son nöbet geçirme tarihi, ilaç
kullanımı (tek veya daha fazla ilaç kullanımı), ilaç değişimi, okul başarısı, okul
sorunu, akademik başarıda değişiklik, Sözel-Performans ve Toplam Zeka Bölümü
puanları ve araştırmada kullanılan ölçeklerin katkısı verilmektedir.
III.5.1. Epileptik Nöbet Geçiren Çocuk Annelerinde Duygusal Tükenmişliğin
Yordanması
Bu bölümde epileptik nöbet geçiren çocuk annelerinde duygusal
tükenmişliği yordamada; çocuğun tanı yılı, nöbettipi, nöbet kontrolü, nöbet sıklığı,
en son nöbet geçirme tarihi, ilaç kullanımı (tek veya daha fazla ilaç kullanımı), ilaç
değişimi, okul başarısı, okul sorunu, akademik başarıda değişiklik, Sözel-Performans
ve Toplam Zeka Bölümü puanları ve araştırmada kullanılan ölçeklerin katkısını
belirlemeye yönelik olarak yapılan Aşamalı Ayırımla Çoklu Regresyon Analizi
sonuçları yer almakta olup, sonuçlar Tablo III.29’da yer almaktadır.
126
Tablo III.29. Epileptik Nöbet Geçiren Çocuk Annelerinde Duygusal
Tükenmişliğin Yordanması (Değişkenler denkleme giriş
sırasına göre verilmiştir)
Değişken R2 R2
Değişimi B Beta Anlamlı FDeğişimi
Dürtüsellik .472 .472 1.261 .687 .000 Bilişsel-Duyuşsal
Faktör .605 .133 .544 .376 .000
Tablo III.29’da verilen sonuçlara göre, epileptik nöbet geçiren çocuk
annelerinde duygusal tükenmişliği yordamada; SUBO-Çocuklar için Sosyal Uyum
Beceri Ölçeğinin dürtüsellik boyutu regresyon denklemine ilk giren faktör
olmaktadır. Epileptik nöbet geçiren çocukların annelerinde duygusal tükenmişliği en
iyi yordayan ikinci ve son faktör ise Stres Belirtileri Ölçeğinin bilişsel-duyuşsal
faktörüdür. Bu iki faktörün toplam varyanstaki sorumluluk oranı %61 olup, bu da
anlamlı bir değerdir F(2;72)=55.1555 (p<.001).
III.5.2. Sağlıklı Çocuk Annelerin Duygusal Tükenmişliğin Yordanması
Bu bölümde sağlıklı çocuk annelerinde duygusal tükenmişliği yordamada
çocuğun okul başarısı, okul sorunu, akademik başarıda değişiklik ve araştırmada
kullanılan ölçeklerin katkısını belirlemeye yönelik olarak Aşamalı Ayırımla Çoklu
Regresyon Analizi sonuçlar yer almakta olup, sonuçlar Tablo III.30’da yer
almaktadır.
127
Tablo III.30. Sağlıklı Çocuk Annelerinde Duygusal Tükenmişliğin Yordanması
(Değişkenler denkleme giriş sırasına göre verilmiştir)
Değişken R2 R2
Değişimi B Beta Anlamlı FDeğişimi
Kişisel Başarı .223 .223 1.146 .472 .000 Sosyal İlişki .324 .102 .507 .323 .002
Bilişsel-Duyuşsal Faktör .376 .052 .281 .231 .017
Tablo III.30’da verilen sonuçlara göre, sağlıklı çocuk annelerinde duygusal
tükenmişliği yordamada Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin kişisel başarı boyutu
regresyon denklemine ilk giren faktör olmaktadır. Sağlıklı çocuk annelerinde
duygusal tükenmişliği en iyi yordayan ikinci faktör ise SUBO-Çocuklar için Sosyal
Uyum Beceri Ölçeğinin sosyal ilişki faktörüdür. Regresyon denklemine giren son
faktör ise, Stres Belirtileri Ölçeğinin bilişsel-duyuşsal boyutudur. Bu üç faktörün
toplam varyanstaki sorumluluk oranı %38 olup, bu da anlamlı değerdir
F(3;71)=14.284 (p<.05)
128
BÖLÜM IV
TARTIŞMA
Toplanan verilerin istatistiksel çözümlemelerine ait sonuçların tartışılması
dört bölümde sunulmaktadır. Birinci bölümde, Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin
(MBI) epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinde geçerlik çalışması
sonucunda elde edilen bulgular tartışılmaktadır. İkinci bölümde, epileptik nöbet
geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinde, Stres Belirtileri Ölçeği, UCLA-Yalnızlık
Ölçeği, PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği, Sosyal Destek (Provisions) Ölçeği,
Çocuklar için Sosyal Uyum ve Beceri Ölçeği (SUBO) alt boyutlarının Maslach
Tükenmişlik Ölçeğinin alt boyutlarıyla ilişkisine yönelik korelasyon bulgularının
tartışılması yer almaktadır. İzleyen bölümde, epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı
çocuk annelerinin Maslach Tükenmişlik Ölçeği, Stres Belirtileri Ölçeği, Sosyal
Destek (Provisions) Ölçeği, UCLA-Yalnızlık Ölçeği, PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum
Ölçeği, Çocuklar için Sosyal Uyum ve Beceri Ölçeği (SUBO) faktörlerinden
aldıkları puanların varyans (ANOVA) analizi sonuçlarının tartışılmasına yer
verilmiştir. Son bölümde ise, epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinin
Maslach Tükenmişlik Ölçeği ile saptanan duygusal tükenmişlik puanlarını yordama
Stres Belirtileri Ölçeği, Sosyal Destek (Provisions) Ölçeği, UCLA-Yalnızlık Ölçeği,
PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği ve SUBO-Çocuklar için Sosyal Uyum ve
Beceri Ölçeğinin alt boyutlarının katkısına ilişkin elde edilen sonuçların
tartışılmasına yer verilmiştir.
129
IV.1. MASLACH TÜKENMİŞLİK ÖLÇEĞİNİN EPİLEPTİK NÖBET
GEÇİREN VE SAĞLIKLI ÇOCUK ANNELERİNDE GEÇERLİK
ÇALIŞMASININ TARTIŞILMASI
Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin özgün formu için geçerli olan duygusal
tükenmişlik, duyarsızlaşma ve kişisel başarı alt ölçeklerinden oluşan 3 faktörün
epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinden oluşan örneklem için geçerli
olup olmadığını saptamak amacıyla Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin epileptik nöbet
geçiren ve sağlık çocuk annelerinden oluşan örnekleme uygulanması sonucunda elde
edilen bulgulara uygulanan faktör analizi sonuçları söz konusu örneklem için
duygusal tükenmişlik ve kişisel başarı faktörlerinin geçerli olduğunu göstermektedir.
Duygun ve Sezgin (2003) tarafından zihinsel engelli çocuk annelerinin
tükenmişliğini değerlendirmeye yönelik olarak Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin
geçerliğinin incelendiği çalışmada ve Pelsma, Roland, Tollefson ve Wigington
(1989) tarafından ebeveyn tükenmişliğini değerlendirmeye yönelik çalışmada da
benzer şekilde Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin 3 boyutundan 2’sinin özgün faktör
yapısıyla tutarlı olduğu bulunmuştur. Bu boyutlar, duygusal tükenmişlik ve kişisel
başarıdır. Duygun ve Sezgin’in (2003) araştırma bulgularıyla bu çalışmada elde
edilen araştırma bulguları karşılaştırıldığında; her iki çalışmada da 2 faktörün
(duygusal tükenme ve kişisel başarı) özdeğerlerinin ve varyansa katkılarının birbirine
çok yakın olduğu ve 4 madde dışındaki tüm maddelerin faktörlere dağılımının
zihinsel engelli ve epileptik çocuk annelerinde aynı olduğu görülmektedir. Her iki
grupta aynı faktöre yüklenmeyen 4 maddenin orjnal ölçekte 3. faktör olan
duyarsızlaşma faktörüne ait maddeler olduğu göz önüne alınırsa, eldeki bulgular,
Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin ebeveyn tükenmişliğini değerlendirmeye yönelik
130
olarak kullanılması durumunda iki faktörlü bir yapının geçerli olduğunu gösteren bu
araştırma bulgularını desteklemektedir.
Yapılan araştırma sonucunda elde edilen bulgular, duyarsızlaşma alt
ölçeğine verilen tepkiler açısından ebeveyn tükenmişliğinin mesleki tükenmişlikten
farklı olabileceğini göstermektedir. Ancak, kişisel başarı eksikliğinin ve duygusal
tükenmişliğin benzerliklerin olduğu görülmektedir. Tüm bulgular Maslach
Tükenmişlik Ölçeğinin, insana hizmet veren sektörlerde çalışan farklı gruplar
arasında durağan faktör yapısıyla güvenilir bir araç olduğunu, annelere yönelik
olarak düzenlenmiş şeklinin ebeveyn tükenmişliğini incelemeye yönelik
araştırmalarda potansiyel olarak kullanışlı bir araç olabileceğini göstermektedir.
IV.2. ÖLÇEKLERİN ALT BOYUTLARININ BİRBİRLERİYLE OLAN
KORELASYONLARININ TARTIŞILMASI
Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin alt boyutları olan duygusal tükenmişliğin
Stres Belirtileri Ölçeği, Sosyal Destek (Provisions) Ölçeği, UCLA-Yalnızlık Ölçeği,
PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği ve Çocuklar için Sosyal Uyum ve Beceri
Ölçeği (SUBO) ve alt boyutları arasındaki ilişkin korelasyon sonuçları, Maslach
Tükenmişlik Ölçeğinin alt boyutuyla diğer ölçek alt boyutlarıyla olan
korelasyonlarının anlamlı olduğunu göstermektedir.
Bulgular, Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin alt boyutlarından duygusal
tükenmişliğin, yine Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin bir alt boyutu olan kişisel başarı
faktörü ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Bu bulgu yayınlarda duygusal
tükenmişlikle kişisel başarının arasındaki ilişkinin ters yönde ve anlamlı olduğunu
gösteren araştırma bulgularıyla örtüşmemektedir (Wade Cooley ve Savick, 1986;
131
Green ve Walkey, 1988; Gold, Roth, Wright ve Michael, 1991; Çokluk, 1999;
Duygun ve Sezgin, 2003; Taris ve ark., 2005). Bu çalışmada duygusal tükenmişlikle
kişisel başarı arasında aynı yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Yani duygusal
tükenme arttıkça kişisel başarı duygusunun arttığı yönünde bir sonuç elde edilmiştir.
Bu durum annenin çocuğun bakım gereksinimlerini karşılayabilmeyi bir başarı
olarak yorumlayıp, ölçeğin kişisel başarı faktörüyle ilgili maddeleri daha olumlu
olarak cevaplandırmasına neden olduğu şeklinde yorumlanabilir. Son olarak,
bulgularda duygusal tükenmişlikle kişisel başarı arasındaki ilişkinin sayısal değerinin
düşük olduğu da dikkat çekmektedir.
Bulgular duygusal tükenmişliğin, Stres Belirtileri Ölçeğinin alt
boyutlarından olan bilişsel-duyuşsal, fizyolojik belirtiler ve ağrı-yakınma faktörü ile
aynı yönde anlamlı ilişki içinde olduğunu göstermektedir. Duygusal tükenmişlikle
stres belirtileri arasında ilişkinin olduğunu gösteren bu sonuç, stres ile tükenmişlik
arasında bir ilişkinin olduğunu ileri süren yayınları destekleyici bir bulgudur
(Cronin-Stubbs, Rooks, 1985; Matsson, 1991; Rice, 1999; Taris ve ark., 2001;
McManus, Qinder ve Gordon, 2002; Duygun ve Sezgin, 2003; Jenkins ve Elliott,
2004).
Bulgular duygusal tükenmişliğin, Sosyal Destek (Provisions) Ölçeğinin alt
boyutlarından olan güvenilir aile ile aynı yönde anlamlı ilişki içinde olduğunu
gösterirken ölçeğin diğer alt boyutları olan bağlanma, rehberlik, beslenme, sosyal
kaynaşma/bütünleşme ve dünyanın güvenirliği ile anlamlı bir ilişki içinde olmadığını
göstermektedir. Ancak, duygusal tükenmişlikle sosyal destek arasında ters yönde
ilişki olduğuna ilişkin yayınlar dikkat çekmektedir (Florian, Krulik, 1991; Maslanka,
132
1996; Torun, 1998; Çokluk, 1999; Pines ve ark., 2002; Duygun ve Sezgin, 2003;
Thompson ve ark., 2005; Marin ve Garcia-Ramirez, 2005). Bu bulgu, bakımveren
annelerin duygusal tükenmişliği arttıkça daha fazla sosyal destek arayışına
girebildikleri ve en yakınları olan ailelerinden daha fazla destek aldıkları şeklinde
yorumlanabilir. Ancak konunun daha iyi tartışılabilmesi için yeni araştırmaların
yapılmasına gereksinim olduğu düşünülmektedir
Bulgular duygusal tükenmişliğin, UCLA-Yalnızlık Ölçeğiyle arasında aynı
yönde anlamlı bir ilişki olduğunu göstermektedir. Başka bir deyişle, bu bulgu, kişi
duygusal tükenmişliği yaşarken aynı zamanda yalnızlığı da yaşabileceğini
düşündürmektedir. Tükenmişlikle yalnızlık arasında anlamlı yönde bir ilişkinin
olduğunu gösteren yayınlara rastlanmamıştır. Ancak yayınlara bakıldığında sosyal
destek ve yalnızlık arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalara rastlanmaktadır.
Örneğin; Arkar, Sarı ve Fidaner’in (2004) yaptıkları çalışmada algılanan sosyal
desteğin yalnızlıkla ters yönde bir ilişki içinde olduğu görülmüştür. Yani kişinin
algıladığı sosyal destek arttıkça hissettiği yalnızlık düzeyinde azalma olabileceği
görülmektedir. Araştırmalar, sosyal destek arttıkça tükenmişliğin azaldığını
göstermektedir. Yani her iki değişkenle de (tükenmişlik ve yalnızlık) sosyal destek
arasında anlamlı ilişki olduğu yayınlarda görülmektedir. Konunun daha ayrıntılı
olarak tartışılabilmesi için daha fazla araştırma yapılması gerektiği düşünülmektedir.
Duygusal tükenmişlik ile PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeğinin
demokratik tutum ve eşitlik tanıma, ev kadınlığı rolünü reddetme ve genel baskı
faktörleri arasında aynı yönde anlamlı ilişki içinde olduğu saptanmıştır. Bu bulgu,
çocuğa çeşitli konular hakkında haklar tanımakla, annelerin ev içi problemleriyle ve
133
annelerin çocuk yetiştirme konusunda baskıcı davranması ile tükenmişlik düzeyi
arasında ilişki olduğunu ve annelerinin ev içi problemleri arttıkça tükenmişlik
düzeylerinde de artma olabileceği şeklinde yorumlanabilir. Ancak, yapılacak yeni
araştırmalara da gereksinim vardır.
Bulgular bölümünde belirtildiği gibi, duygusal tükenmişliğin, Çocuklar için
Sosyal Uyum ve Beceri Ölçeğinin (SUBO) dürtüsellik, engellenme eşiği, dikkat ve
hareketlilik, sosyal ilişki, duygudurum ve içedönüklük faktörleri ile aynı yönde
anlamlı ilişkisi olduğu saptanırken; onay ihtiyacı faktörüyle ilişkili olmadığı
saptanmıştır. Bu bulgu, çocukların psikolojik sorunları ile annelerin tükenmişlik
düzeyleri arasında ilişki olduğunu ve çocukların hareketlilik, sosyal ilişki sorunları
gibi problemleri arttıkça annelerin tükenmişlik düzeylerinde de artma olabileceği
şeklinde yorumlanabilir.
Söz konusu araştırmadan elde edilen bulgular; Maslach Tükenmişlik
Ölçeğinin alt boyutlarından olan kişisel başarının UCLA-Yalnızlık Ölçeği, Çocuklar
için Sosyal Uyum ve Beceri Ölçeğinin alt boyutları olan dürtüsellik ve engellenme
eşiği ile ve son olarak da Stres Belirtileri Ölçeğinin alt boyutu olan fizyolojik
belirtilerle aynı yönde anlamlı ilişki içinde olduğu saptanmıştır.
Kişisel başarı ile yalnızlık arasında aynı yönde anlamlı bir ilişkinin olması,
kişisel başarı arttıkça yaşanılan yalnızlık duygusunun da artabileceği şeklinde
yorumlanabilir. Ayrıca çocuğun bakım ihtiyaçlarıyla meşgul olan anne, kendini dış
yaşamdan soyutlamaya ve vaktinin büyük bölümünü evde harcamaya başlayabilir.
Bu durum da annenin kendisini yalnız hissetmesine neden olabilir. Ancak yayınlar
incelendiğinde tükenmişlikle yalnızlık arasında anlamlı yönde bir ilişkinin olduğunu
134
gösteren yayınlara rastlanmamıştır. Bu nedenle de konuyla ilgili olarak araştırmaların
yapılması gerektiği düşünülmektedir.
Bulgular, kişisel başarı ile Çocukların Sosyal Uyum ve Beceri Ölçeğinin alt
boyutlarından dürtüsellik ve engellenme eşiği arasında aynı yönde anlamlı ilişki
olduğunu göstermektedir. Bu bulgu, çocukta dürtüsellik ve engellenme ile ilgili
sorunlar görüldükçe annenin kişisel başarı duygusunda artma olabileceği, annenin bu
sorunlarla başetmesinin kendisine yönelik algısını olumlu yönde etkileyip, kendisini
başarılı olarak algılamasına yol açabileceği şeklinde yorumlanabilir.
Kişisel başarı ile Stres Belirtileri Ölçeğinin fizyolojik belirtiler faktörü
arasında aynı yönde anlamlı bir ilişkinin olması, kişisel başarı arttıkça yaşanılan stres
belirtilerinde de artma olabileceği şeklinde yorumlanabilir. Ancak bu bilgi kişisel
başarı ve stres arasında ters yönde ilişki olduğunu gösteren yayınlarla çelişmektedir
(örn., Maslach ve Jackson, 1986; akt., Duygun ve Sezgin, 2003). Bu iki değişken
arasındaki ilişkinin incelenmesine yönelik araştırmaların yapılması gerektiği
düşünülmektedir.
135
IV.3. EPİLEPTİK NÖBET GEÇİREN VE SAĞLIKLI ÇOCUK
ANNELERİNİN MASLACH TÜKENMİŞLİK ÖLÇEĞİ, STRES
BELİRTİLERİ ÖLÇEĞİ, SOSYAL DESTEK (PROVİSİONS) ÖLÇEĞİ,
UCLA-YALNIZLIK ÖLÇEĞİ, PARI-ÇOCUK YETİŞTİRME TUTUM
ÖLÇEĞİ, ÇOCUKLAR İÇİN SOSYAL UYUM VE BECERİ ÖLÇEĞİ (SUBO)
FAKTÖRLERİNDEN ALDIKLARI PUANLARIN TEK YÖNLÜ VARYANS
(ANOVA) ANALİZİ SONUÇLARININ TARTIŞILMASI
Epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinin duygusal tükenmişlik
açısından karşılaştırılmasına yönelik sonuçlar, duygusal tükenmişlik açısından bir
fark bulunmazken, kişisel başarı açısından her iki grup arasında anlamlı bir fark
bulunduğunu göstermektedir.
Duygusal tükenmişlik açısından epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk
anneleri arasında istatistiki olarak anlamlı farkın çıkmaması; epileptik nöbet geçiren
çocukların zeka açısından sağlıklı çocuklardan farklı olmamalarına ve araştırmaya
katılan çocukların çok büyük bir bölümünün nöbetlerinin kontrol altında olmasına
bağlanabilir. Ayrıca araştırmaya katılan epileptik çocukların düzenli olarak doktor
kontrolünde olmaları ve nöbetlerin yanında ikincil psikolojik ya da fiziksel
hastalıklarının olmaması da tükenmişlik açısından iki grup arasında fark
olmamasının nedenleri olarak açıklanabilir. Son olarak araştırmaya katılan annelerin
büyük bölümü epilepsiyle ilgili bilgilerinin olduğunu ifade etmektedir. Epilepsi
hakkında bilgiye sahip olan anne hastalık sürecinde nelerle karşılaşacağını önceden
bileceğinden stresi daha az yaşayacak ve böylece de tükenmişliği de daha az
deneyimleyebilecektir.
136
Gerek yurtiçi gerekse yurtdışı yayınlara bakıldığında epileptik nöbet geçiren
çocuk annelerinde tükenmişliğin incelendiği yayınlara rastlanmamaktadır; ancak,
bakımverenlerle ilgili yapılan araştırmalarda örneğin; Duygun ve Sezgin’in (2003)
zihinsel engelli çocuk annelerinin sağlıklı çocuk anneleriyle karşılaştırdıkları
araştırmalarında duygusal tükenmişlik açısından iki grup arasında istatistiki olarak
anlamlı bir farkın olduğunu belirtmektedir. Araştırmacılar, böyle bir farkın zihinsel
engelli bir çocuğa sahip olmanın annelerin enerjilerini tüketebilmesine, kendilerine
ayıracak boş zamanlarının kalmamasına, doğal bir izolasyon yaşamalarına ve evde
sürekli iş gören kişiler haline gelmelerinden kaynaklabileceği yönünde bir açıklama
getirmişlerdir. Bunun yanı sıra bakımverenlerde tükenmişliğin araştırıldığı birçok
araştırmada da, karşılaştırıldıkları gruba göre bakımverenlerin tükenmişlik
düzeylerinin daha yüksek olduğu yönünde bulgular elde edilmiştir (Kasuya ve ark.,
2000; Duygun ve Sezgin, 2003; Chumbler ve ark., 2003; Jenkins ve Elliott, 2004,
Toyry ve ark., 2004, Bekker ve ark., 2005). İlerde yapılacak olan çalışmaların eldeki
çalışma sonuçları ile karşılaştırılmasının ebeveyn tükenmişliğine ilişkin önemli
bilgiler sağlayacağı düşünülmektedir.
Kişisel başarı açısından epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk anneleri
arasında farkın anlamlı çıkması ve epileptik nöbet geçiren çocuk annelerinin sağlıklı
çocuk annelerine göre algıladıkları kişisel başarı duygularının daha yüksek olması
sağlıklı çocuk annelerine göre eğitim düzeylerinin daha yüksek olmasına
bağlanabilir. Daha çok eğitim alan anne bu durumla ilgili olarak uygun başetme
mekanizmaları geliştirmiş olmaları ya da uygun sosyal desteğe ulaşmış olmaları
düşünülebilir. Ayrıca duygusal tükenmişlik açısından iki grup arasında istatistiki
olarak anlamlı fark saptanmamış olması epileptik çocukların çoğunda nöbetlerin
137
kontrol altında olması nedeniyle, epileptik çocuk annelerinin çocuklarında varolan
hastalık nedeniyle olumsuz olarak etkilenmediklerine ve annelerin hastalıkla baş
edebildikleri için kendilerini sağlıklı çocuk annelerinden daha başarılı olarak
algılıyor olabilmelerine bağlanabilir
Epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinin stres belirtileri,
yalnızlık, sosyal destek, çocuk yetiştirme tutumları ve çocukların sosyal uyum
becerileri açısından karşılaştırılması sonucunda elde edilen bulgular söz konusu
ölçekler açısından PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeğinin bir alt boyutu olan
genel baskı ve Çocuklar için Sosyal Uyum ve Beceri Ölçeğinin alt boyutları olan
dürtüsellik, sosyal ilişki, onay ihtiyacı ve içedönüklük dışında iki grup arasında
anlamlı bir farklılığın olmadığını göstermektedir. Bu durum, stres verici olaylarla
karşılaşıldığında ortaya çıkan stres belirtileri, stres verici durumla başaçıkmada
önemli bir unsur olan yeterli sosyal desteğe sahip olma açısından her iki grup
arasında bir farkın olmadığına işaret etmektedir. Ayrıca yeterli sosyal desteğin
kişinin kendisini yalnız hissetmesini engelleyebileceğini göstermektedir.
PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeğinin bir alt boyutu olan genel baskı
faktörü açısından epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk anneleri arasında saptanan
fark, sağlıklı çocuk annelerinin epileptik nöbet geçiren çocuk anneleriyle
karşılaştırıldığında çocuk yetiştirme tarzlarına yönelik olarak sağlıklı çocuk
annelerinin daha fazla baskıcı tutum izledikleri şeklinde yorumlanabilir. Yayınlara
bakıldığında çocukta süregen gidişli bir rahatsızlığın olduğu durumlarda annenin
çocuğa karşı baskıcı değil ancak, koruyucu tutum sergilediği yönünde araştırma
bulguları dikkat çekmektedir (Wade ve ark., 1986; Şahin, 2000; Karaca, 2001; Pal,
138
2003). Bu sonuç, epileptik çocuğa yönelik olarak ebeveynlerin “çocuğumuzu üzersek
ya da çocuğumuz üzülürse epileptik nöbetleri tekrar eder” şeklinde irrasyonel
düşüncelere sahip olabildikleri ve çocuklarına yönelik eğitim ve disiplini uygularken
sağlıklı çocuğa sahip ebeveynlere oranla kural koymada sıkıntı yaşayabildikleri
şeklinde yorumlanabilir.
Çocuklar için Sosyal Uyum ve Beceri Ölçeğinin (SUBO) alt boyutları olan
dürtüsellik, sosyal ilişki, onay ihtiyacı ve içedönüklük açısından epileptik nöbet
geçiren ve sağlıklı çocuklar arasında farkın olduğunu gösteren bu sonuç, epileptik
nöbet geçiren çocukların sağlıklı çocuklarla karşılaştırıldığında sosyal yaşama
yönelik uyum problemlerinin ve çeşitli psikolojik sıkıntılarının olduğu şeklinde
yorumlanabilir. Yayınlara bakıldığında da süregen seyirli rahatsızlıkları olan
çocukların çeşitli psikolojik sıkıntılarının olabileceğini belirten araştırma bulgularıyla
paralellik göstermektedir (Lendt ve ark., 2000; Karaca, 2001; Riva ve ark., 2002;
Bekker ve ark. 2003; Editorial, 2003; Dunn ve ark., 2003; Hernandz ve ark., 2003;
Oğuz ve ark., 2003).
Sonuç olarak; sağlıklı çocuk annelerinin epileptik nöbet geçiren çocuk
annelerine göre yetiştirme konusunda daha çok baskıcı bir tutum sergilemektedirler.
Ayrıca, epileptik nöbet geçiren çocukların da sosyal yaşama uyum sorunlarının
olması epilepsiden kaynaklı çeşitli problemler yaşayabileceklerini düşündürmektedir.
İleride yapılacak olan çalışmalarda bu konuların üzerinde durulması gerektiği
düşünülmektedir.
139
IV.4. EPİLEPTİK NÖBET GEÇİREN VE SAĞLIKLI ÇOCUK
ANNELERİNİN MASLACH TÜKENMİŞLİK ÖLÇEĞİ İLE SAPTANAN
DUYGUSAL TÜKENMİŞLİK PUANLARINI YORDAMADA; PARI-ÇOCUK
YETİŞTİRME TUTUM ÖLÇEĞİ, STRES BELİRTİLERİ, UCLA-
YALNIZLIK, SOSYAL DESTEK (PROVİSİONS) ÖLÇEĞİ VE ÇOCUKLAR
İÇİN SOSYAL UYUM VE BECERİ ÖLÇEĞİ ALT BOYUTLARININ
KATKISININ TARTIŞILMASI
Epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinde çocuk yetiştirme
tutumlarının, stres belirtilerinin, yalnızlık düzeyinin, sosyal desteğin ve çocukların
sosyal uyum becerilerinin tükenmişlik düzeyine olan etkisinin incelendiği
araştırmanın sonucunda; sağlıklı çocuk anneleriyle karşılaştırıldığında, epileptik
nöbet geçiren çocuk annelerinin duygusal tükenmişlik düzeylerinin daha fazla
olduğu; ancak, bu farkın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı saptanmıştır. Epileptik
nöbet geçiren çocuk annelerindeki duygusal tükenmişlik düzeyiyle bağlantılı
faktörlerin neler olduğuna bakıldığında bu faktörlerin; dürtüsellik (Çocuklar için
Sosyal Uyum Beceri Ölçeğinin alt boyutları), bilişsel duyuşsal faktör (Stres
Belirtileri Ölçeğinin alt boyutu) olduğu görülmektedir.
Epileptik nöbet geçiren çocuk annelerinde duygusal tükenmişliği en iyi
yordayan değişkenin Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri Ölçeğinin dürtüsellik alt
boyutu olduğu görülmektedir. Bu değişkenin duygusal tükenmişlikle olan bağlantısı
incelendiğinde; gereksiz yere arkadaşlarına sataşma, eşyalara zarar verme, uygunsuz
davranışlar gibi dürtüsellikle ilgili belirtileri gösteren epileptik çocukların anelerinin
duygusal tükenmişlik yaşama olasılıklarının, bu belirtileri göstermeyen epileptik
140
nöbet geçiren çocuk annelerine göre daha yüksek olduğu söylenebilir. Günlük
yaşama uyum sorunu yaşayan çocuk, annede stres yaratacaktır. Eğer anne bu stresle
baş edemezse uzun vadede tükenmişliği yaşamasının olası olabileceği
düşünülmektedir. Yayınlara bakıldığında çocuklarda sosyal uyum problemi yaşayan
annelerin ya da ebeveynlerin tükenmişliklerini inceleyen herhangi bir araştırmaya
rastlanmamıştır; ancak, süregen hastalığı bulunan çocukların çeşitli psikolojik
rahatsızlıkları olabileceğine dair araştırmalara sıkça rastlanmaktadır (Lendt ve ark.,
2000; Karaca, 2001; Riva ve ark., 2002, Oğuz ve ark., 203, Dunn ve ark., 2003).
Epileptik nöbet geçiren çocuk annelerinin duygusal tükenmişliğini ikinci ve
son sırada yordayan değişkenin Stres Belirtileri Ölçeğinin bilişsel-duyuşsal faktör alt
boyutu olduğu görülmektedir. Bu değişkenin duygusal tükenmişlikle olan
bağlantısına bakıldığında; sıkıntı veren düşünceler, kızgınlık/öfke duyguları gibi
bilişsel-duyuşsal faktörle ilgili belirtileri gösteren annelerin duygusal tükenmişlik
yaşama olasılıklarının, bu belirtileri göstermeyen epileptik nöbet geçiren çocuk
annelerine göre daha yüksek olduğu söylenebilir. Bu bulgu, stres belirtilerinin
tükenmişlikle ilişkili olduğunu ileri süren araştırma bulgularını da desteklemektedir
(Cronin-Stubbs, Rooks, 1985; Matsson, 1991; Rice, 1999; Taris ve ark., 2001;
McManus, Qinder ve Gordon, 2002; Duygun ve Sezgin, 2003; Jenkins ve Elliott,
2004).
Genel olarak, epileptik nöbet geçiren çocuk annelerin, çocukta dürtüselliğin
ve duygudurum problemlerinin olmasının ve bilişsel-duyuşsal faktörle ilgili stres
belirtileri göstermesinin annenin duygusal tükenmişliğe eğilimli hale gelmesine
neden olduğu söylenebilir.
141
Sağlıklı çocuk annelerinde duygusal tükenmişlikle en çok bağlantılı olan
faktörlerin ise; kişisel başarı (Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin altı boyutlarından),
sosyal ilişki (SUBO-Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri Ölçeğinin alt boyutlarından)
ve bilişsel-duyuşsal faktör (Stres Belirtileri Ölçeğinin alt boyutlarından) olduğu
görülmüştür.
Sağlıklı çocuk annelerinde duygusal tükenmişliği en iyi yordayan
değişkenin Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin kişisel başarı alt boyutu olduğu
görülmektedir. Araştırma bulguları incelendiğinde, sağlıklı çocuk annelerinin
epileptik çocuk annelerine göre kişisel başarı duygularının daha düşük olduğu
görülmektedir. Kişisel başarı düzeyinin düşük olduğunu algılayan annelerin
tükenmişlik yaşama olasılıklarının, kişisel başarı düzeyini yüksek olarak algılayan
sağlıklı çocuk annelerine göre daha yüksek olduğu söylenebilir. Bu bulgu, kişisel
başarının düşük düzeyde olmasının, kişinin kendisini ve yaptığı işi olumsuz yönde
değerlendirme eğiliminin, tükenmişlik eğilimini arttırdığı görüşünü destekleyen bir
bulgu olmaktadır (Maslach ve Jackson, 1986; akt., Duygun ve Sezgin, 2003).
Sağlıklı çocuk annelerinde duygusal tükenmişlikle bağlantılı ikinci değişken
ise Çocuklar için Sosyal Uyum ve Beceri Ölçeğinin alt boyutu olan sosyal ilişki
faktörüdür. Bu değişkenin duygusal tükenmişlikle olan bağlantısı incelendiğinde;
odasını düzenli tutamama, gereksiz yere iddialaşma, kurallara uymama gibi sosyal
ilişki problemleri gösteren sağlıklı çocukların annelerinin duygusal tükenmişlik
yaşama olasılıklarının, bu belirtileri göstermeyen sağlıklı çocuk annelerine göre daha
yüksek olduğu söylenebilir. Günlük yaşama uyum sorunu yaşayan çocuk, annede
stres yaratacaktır. Eğer anne bu stresle baş edemezse uzun vadede tükenmişliği
142
yaşamasının olası olabileceği düşünülmektedir. Yayınlara bakıldığında çocuklarıyla
sosyal uyum problemi yaşayan annelerin ya da ebeveynlerin tükenmişliklerini
inceleyen herhangi bir araştırmaya rastlanmamıştır. Bu nedenle konuyla ilgili
araştırmalar yapılması gerektiği düşünülmektedir.
Sağlıklı çocuk annelerinde duygusal tükenmişlikle bağlantılı olan üçüncü ve
son değişken ise Stres Belirtileri Ölçeğinin alt boyutu olan bilişsel-duyuşsal
faktördür. Bu değişkenin duygusal tükenmişlikle olan bağlantısı incelendiğinde,
sıkıntı veren düşünceler, sinirlilik veya korku gibi bilişsel-duyuşsal faktörle ilgili
belirtileri gösteren sağlıklı çocuk annelerinin duygusal tükenmişlik yaşama
olasılıklarının bu gibi belirtiler göstermeyen sağlıklı çocuk annelerine göre daha
yüksek olduğu söylenebilir. Yaşadıkları bu tükenmişliğin ise, gündelik yaşam
problemleri nedeniyle yaşadıkları stresi fiziksel sağlık problemleri şeklinde
yansıtıyor olabilecekleri düşünülmektedir. Bu bulgu stres belirtilerinin tükenmişlikle
ilişkili olduğunu ileri süren yayınları destekleyen bir bulgudur (Cronin-Stubbs,
Rooks, 1985; Matsson, 1991; Rice, 1999; Taris ve ark., 2001; McManus, Qinder ve
Gordon, 2002; Duygun ve Sezgin, 2003; Jenkins ve Elliott, 2004).
Epileptik nöbet geçiren çocuk ve sağlıklı çocuk annelerinde duygusal
tükenmişlikle bağlantılı olan alt ölçeklere bakıldığında her iki grubun da yaşadıkları
duygusal tükenmişlikle bağlantılı ortak bulunan faktörün bilişsel-duyuşsal faktör
olduğu görülmektedir. Bu durum, epileptik nöbet geçiren çocuk annelerinin
tükenmişlik açısından sağlıklı çocuk anneleriyle benzer yaşantılar yaşadıkları
şeklinde yorumlanabilir.
143
Epileptik nöbet geçiren çocuk annelerinde duygusal tükenmişlikle ilgili
faktörlerin sırasıyla; dürtüsellik ve bilişsel-duyuşsal faktör olduğunu; sağlıklı çocuk
annelerinde ise duygusal tükenmişlikle bağlantılı olan faktörlerin sırasıyla; kişisel
başarı (eksikliği), sosyal ilişki ve bilişsel-duyuşsal faktör olduğu görülmektedir.
Epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinde stres belirtileri, sosyal destek,
yalnızlık, çocuk yetiştirme tutumları ve çocukların sosyal uyum becerilerinin
tükenmişlik düzeyine olan etkisini araştırmaya yönelik çalışmaların olmaması
yapılan araştırma sonucunda elde edilen bulguların ilgili yayınlar çerçevesinde
tartışılmasını zorlaştırmaktadır. İleride yapılacak araştırmaların yayınlarda yer alan
bu boşluğu dolduracağı ve bu çalışmada elde edilen bulguların daha fazla
tartışılmasına imkan sağlayacağı düşünülmektedir.
Yapılan araştırma sonucunda elde edilen sonuçlar; Ankara ili içerisinde
ikamet eden, yaşları 6-12 arasında değişen sadece epileptik nöbeti olup başka
herhangi bir ek hastalığı olmayan, aynı zamanda en az 2 yıldır epilepsi tanısı
nedeniyle tedavi gören ve zeka bölümü açısından normal sınır içinde olan çocuk
annelerini ve yine herhangi bir özrü ya da süregen bir hastalığı bulunmayan, okul
başarısızlığı olmayan ve ilköğretime devam eden sağlıklı çocuk annelerini
kapsamaktadır. Ayrıca bu araştırmaya katılan epileptik çocuk annelerinin çok büyük
bir bölümü (n=70, %93), Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Pediatrik Nöroloji
kliniğine başvuranlardan oluşmaktadır. Bu grubun özelliklerine bakıldığında eğitim
düzeyleri ve yaşam kaliteleri açısından belli bir düzeyde oldukları görülmektedir.
Son olarak, araştırma katılan epileptik çocukların %85.3’ünün düzenli ilaç kullanımı
ve doktor kontrolüyle rahatsızlıkları kontrol altında olduğu da görülmektedir. Bu
sayılanlar da aynı zamanda yapılan araştırmanın sınırlılıkları olmaktadır.
144
BÖLÜM V
SONUÇ VE ÖNERİLER
Bu bölümde, daha önceki bölümde ayrıntılı bir biçime ele alınan bulgular ve
bu bulgular doğrultusunda yapılacak araştırmalara yön verici öneriler
özetlenmektedir.
Bulgular:
1. Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk
annelerinde geçerliği çalışması sonucunda, ölçeğin özgün ve Türkçe formunda yer
alan 3 faktörlü yapının yerine 2 faktörlü yapının geçerli olduğu saptanmıştır.
2. Epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinde Stres Belirtileri,
Sosyal Destek (Provisions) Ölçeği, UCLA-Yalnızlık Ölçeği, PARI-Çocuk Yetiştirme
Tutum Ölçeği ve Çocuklar için Sosyal Uyum ve Beceri Ölçeğinin (SUBO) alt
boyutlarının Maslach Tükenmişlik Ölçeği alt boyutlarıyla ilişkisine yönelik
korelasyon bulguları; Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin alt boyutlarından olan
duygusal tükenmişliğin, yine Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin bir alt boyutu olan
kişisel başarı ile aynı yönde anlamlı bir ilişki içinde olduğu; PARI-Anne-Baba
Tutum Ölçeğinin demokratik tutum ve eşitlik tanıma, ev kadınlığı rolünü reddetme
ve genel baskı faktörleri ile aynı yönde anlamlı bir ilişki içinde olduğu; UCLA-
Yalnızlık Ölçeği yine aynı yönde anlamlı bir ilişki içinde olduğu; Sosyal Destek
(Provisions) Ölçeğinin alt boyutlarından olan güvenilir aile faktörü ile aynı yönde
anlamlı bir ilişki içinde olduğu; Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri Ölçeğinin alt
boyutlarından dürtüsellik, engellenme eşiği, dikkat ve hareketlilik, sosyal ilişki,
145
duygudurum, onay ihtiyacı faktörleri ile aynı yönde anlamlı bir ilişki içinde olduğu;
Stres Belirtileri Ölçeğinin alt boyutlarından olan bilişsel-duyuşsal, fizyolojik
belirtiler ve ağrı-yakınma faktörleri ile aynı yönde anlamlı ilişki içinde olduğu
görülmektedir.
Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin alt boyutlarından olan duygusal
tükenmişliğin, PARI-Anne-Baba Tutum Ölçeğinin ev kadınlığı rolünü reddetme ve
geçimsizlik faktörü ile aynı yönde anlamlı bir ilişki içinde olduğu; UCLA-Yalnızlık
Ölçeği yine aynı yönde anlamlı bir ilişki içinde olduğu; Sosyal Destek (Provisions)
Ölçeğinin alt boyutlarından olan bağlanma faktörü ile aynı yönde anlamlı bir ilişki
içinde olduğu; Çocuklar için Sosyal Uyum Beceri Ölçeğinin alt boyutlarından
dürtüsellik, engellenme eşiği, dikkat ve hareketlilik, sosyal ilişki, duygudurum, içe
dönüklük faktörü ile aynı yönde anlamlı bir ilişki içinde olduğu; Stres Belirtileri
Ölçeğinin alt boyutlarından olan bilişsel-duyuşsal, fizyolojik belirtiler ve ağrı-
yakınma faktörü ile aynı yönde anlamlı ilişki içinde olduğu görülmektedir.
3. Epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinin Maslach
Tükenmişlik Ölçeği, Stres Belirtileri, Sosyal Destek (Provisions) Ölçeği, UCLA-
Yalnızlık Ölçeği, PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği ve Çocuklar için Sosyal
Uyum ve Beceri Ölçeği (SUBO) faktörlerinden aldıkları puanların tek yönlü varyans
(ANOVA) analizi sonuçlarına ilişkin bulgular incelendiğinde; duygusal tükenmişlik
açısından iki grup arasında anlamlı bir farklılık bulunmadığı görülmektedir.
Epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinin stres belirtileri, sosyal
destek, yalnızlık, çocuk yetiştirme tutumları ve çocukların sosyal uyum ve becerileri
açısından karşılaştırılması sonucunda elde edilen bulgular ise, Maslach Tükenmişlik
146
Ölçeğinin kişisel başarı boyutu, PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeğinin genel
baskı boyutu ve Çocuklar için Sosyal Uyum ve Beceri Ölçeğinin dürtüsellik, sosyal
ilişki, onay ihtiyacı ve içedönüklük alt boyutları açısından iki grup arasındaki fark
anlamlı bulunmuştur.
Kişisel başarı açısından; epileptik nöbet geçiren çocuk annelerinin kişisel
başarı alt faktöründen aldıkları puanların ortalamasının sağlıklı çocuk annelerinin
kişisel başarı alt faktöründen aldıkları puanların ortalamasından yüksek olduğu
görülmektedir.
Genel baskı boyutu açısından; epileptik nöbet geçiren çocuk annelerinin
genel baskı alt faktöründen aldıkları puanların ortalamasının sağlıklı çocuk
annelerinin genel baskı alt faktöründen aldıkları puanların ortalamasından daha
düşük olduğu görülmektedir.
Dürtüsellik, sosyal ilişki, onay ihtiyacı ve içedönüklük boyutları açısından;
epileptik nöbet geçiren çocukların bu alt faktörlerden aldıkları puanların
ortalamasının sağlıklı çocukların bu alt faktörlerden aldıkları puanların
ortalamasından daha yüksek olduğu görülmektedir.
4. Epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinin Maslach
Tükenmişlik Ölçeği ile saptanan duygusal tükenmişlik puanlarını yordamada;
annelerinin Maslach Tükenmişlik Ölçeği, Stres Belirtileri, Sosyal Destek
(Provisions) Ölçeği, UCLA-Yalnızlık Ölçeği, PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği
ve Çocuklar için Sosyal Uyum ve Beceri Ölçeği (SUBO) alt boyutlarının katkısına
ilişkin bulgular incelendiğinde; epileptik nöbet geçiren çocuk annelerinde duygusal
tükenmişlikle ilgili faktörlerin sırasıyla; dürtüsellik ve bilişsel-duyuşsal faktör olduğu
147
görülürken; sağlıklı çocuk annelerinde duygusal tükenmişlikle ilgili faktörlerin
sırasıyla; kişisel başarı, sosyal ilişki ve bilişsel-duyuşsal faktör olduğu görülmüştür.
Öneriler:
1. Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk
annelerinde geçerliği çalışması sonucunda, ölçeğin özgün ve Türkçe formunda yer
alan 3 faktörlü yapının yerine 2 faktörlü yapının geçerli olduğunun bulunması,
duyarsızlaşma alt ölçeğine verilen tepkiler açısından ebeveyn tükenmişliğinin
mesleki tükenmişlikten farklı olabileceğini göstermektedir. Buna karşın, duygusal
tükenmişliğin ve kişisel başarı eksikliğinin mesleki tükenmişlikle benzerliklerin
olduğu görülmektedir. Böylece, Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin, insana hizmet
veren sektörlerde çalışan farklı gruplar arasında güvenilir bir araç olduğunu, annelere
yönelik olarak düzenlenmiş şeklinin de ebeveyn tükenmişliğini ve ebeveyn rolünü
incelemeye yönelik araştırmalarda potansiyel olarak kullanışlı bir araç olabileceği
düşünülmektedir. Ancak, epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk annelerinde
Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin kullanımına ilişkin araştırmaların yapılması
gerektiği düşünülmektedir. Ayrıca daha farklı nitelikte özür gruplarında (örneğin,
organik sorunu olan ancak, zihinsel engelli olmayan, hem organik sorunu olan hem
de zihinsel engeli olan, işitme problemi ya da görme problemi olan ya da otistik
çocuk anneleri gibi) araştırmaların da yapılması gerektiği düşünülmekedir.
2. Bu araştırma sonucunda Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin alt boyutları
olan duygusal tükenmişlik ve kişisel başarı alt faktörlerinin birbirleriyle olan ilişki
açısından elde edilen bulgular yayınlarda elde edilen bulgularla örtüşmediği için
konuyla ilgili olarak araştırmaların yapılması önerilmektedir. Ayrıca Maslach
148
Tükenmişlik Ölçeği, Stres Belirtileri, Sosyal Destek (Provisions) Ölçeği, UCLA-
Yalnızlık Ölçeği, PARI-Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği ve Çocuklar için Sosyal
Uyum ve Beceri Ölçeğinin (SUBO) alt boyutları arasındaki ilişkileri incelemeye
yönelik olarak araştırmaların yapılması önerilmektedir.
3. Nöbetleri kontrol edilemeyen, sık nöbet geçiren epileptik nöbet geçiren
ve sağlıklı çocuk annelerinin tükenmişlik düzeyleri ile ilgili olası diğer faktörlerin
belirlenip belirlenen faktörler doğrultusunda araştırmaların yapılması gerektiği
düşünülmektedir. Böylece epileptik nöbet geçiren çocuk annelerine yapılacak
psikolojik yardım ve desteğin daha etkili olarak planlanması açısından önemli olduğu
düşünülmektedir.
4. Yapılan bu araştırmanın tekrarının daha geniş bir örneklem grubunda,
farklı gelişim dönemlerinde (okul öncesi ve ergenlik gibi) epileptik çocuğu olan ve
farklı eğitim düzeyindeki anneler üzerinde yapılmasının yararlı olacağı
düşünülmektedir.
5. Epileptik nöbet geçiren çocuğa sahip annelerle birlikte farklı süregen
rahatsızlığı olan çocuk anneleri, epilepsi tanısının yanında psikolojik bir rahatsızlık
nedeniyle tanı almış çocukların anneleri ya da daha ağır epileptik nöbet geçiren
çocukların anneleri üzerinde Maslach Tükenmişlik Ölçeği kullanılarak, çocukların
sahip olduğu engel/hastalık türü ve derecesine göre annelerin yaşadıkları tükenmişlik
düzeyinin farklılaşıp farklılaşmadığının incelenmesinin önemli olduğu
düşünülmektedir.
149
ÖZET
Bu araştırmanın temel amacı epileptik nöbet geçiren ve sağlıklı çocuk
anneleriden oluşan bir örneklemde Maslach Tükenmişlik Ölçeği (MBI) nin üç
faktörünün geçerliğini araştırmaktır. Araştırmada ayrıca, epileptik nöbet geçiren ve
sağlıklı çocuğa sahip iki anne grubu tükenmişlik düzeyleri, stres belirtileri, sosyal
destek, yalnızlık, anne-baba tutumları ve çocukların sosyal uyum becerileri
açısından karşılaştırılmıştır. Son olarak ise stres belirtileri, sosyal destek, yalnızlık,
anne-baba tutumları ve çocukların sosyal uyum becerilerinin epileptik nöbet geçiren
ve sağlıklı çocuk annelerinin tükenmişlik düzeyleri üzerindeki yordayıcı etkileri
araştırılmıştır. Araştırmanın örneklemini 75 epileptik nöbet geçiren çocuk annesi ve
75 sağlıklı çocuk annesi oluşturmaktadır.
Yukarıda özetlenen araştırmada ilk olarak çocukların sosyal uyum
becerileri ini değerlendirmek amacıyla annelerden alınan bilgilere dayanan SUBO -
Çocuklar için Sosyal Uyum Ölçeği geliştirilmiştir. Ölçek oluştururlurken ilk
aşamada 5 ölçek - Social Skills Trainingin with Children and Adolescents, Social
Skills Trainingin with Children and Adolescents-Staff Questionnare: Social
Behaviour at School (children ages 5-10 years), Öğrenci Davranışları
Derecelendirme Ölçeği, AAMD Uyumsal Davranış Skalası, Children’s Behavior
Questionnare - incelenmiş ve bu ölçeklerden seçilen 45 madde uyarlanarak
SUBO’nin ilk formuna dahil edilmiş ayrıca araştımacı ile danışmanı tarafından 71
yeni madde üretilerek 116 maddelik SUBO oluşturulmuştur. Bu formun 350
sağlıklı, 150 çocuk ruh sağlığı polikliniklerinden tanı almış çocuk annesine
150
uygulanmasından sonra yapılan madde-toplam test korelasyonu ve faktör analizi ile
SUBO’nin araştırmada kullanılan 59 madde ve 7 faktörlü son hali geliştirilmiştir.
Araştırmanın ikinci aşamasında temel amaca yönelik olarak epileptik nöbet
geçiren ve sağlıklı çocuğa sahip anne grupları ile yapılan geçerlik çalışması, bu
örneklemde Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin duygusal tükenmişlik ve kişisel başarı
olmak üzere iki faktörlü bir yapıya sahip olduğunu göstermiştir. Daha sonraki
aşamada ise her iki grubun tükenmişlik düzeyleri, stres belirtileri, sosyal destek,
yalnızlık, anne-baba tutumları ve çocukların sosyal uyum becerileri arasında fark
olup olmadığını saptamak amacıyla uygulanan tek yönlü varyans analizi (ANOVA)
bulguları, epileptik nöbet geçiren çocuğa sahip annelerin Maslach Tükenmişlik
Ölçeğinin kişisel başarı faktörü puanlarının sağlıklı çocuk annelerinden anlamlı
olarak daha yüksek olduğu; PARI’nin baskıcı tutum faktörü puanlarının sağlıklı
çocuk annelerinin puanlarından anlamlı olarak daha düşük olduğu; ayrıca, epileptik
nöbet geçiren çocukların SUBO’nin dürtüsellik, sosyal ilişki, onay ihtiyacı ve içe
dönüklük boyutlarında sağlıklı çocuklardan anlamlı olarak daha yüksek puan
aldıkları saptanmıştır.
Araştırmanın son adımında uygulanan aşamalı regresyon analizi
sonuçlarına göre, epileptik nöbet geçiren çocuk annelerinde duygusal tükenmişliği
en iyi yordayan faktörlerin sırasıyla; SUBO’nin dürtüsellik ve Stres Belirtileri
Ölçeğinin bilişsel-duyuşsal faktörleri olduğu saptanmıştır; bu iki faktör epileptik
nöbet geçiren çocuk anneleri grubundaki toplam varyansın %61’ini açıklamaktadır.
Aşamalı regresyon analizi sonuçları, sağlıklı çocuğa sahip anne grubunda ise
duygusal tükenmişliği en iyi yordayan faktörlerin sırasıyla; MTÖ’nin kişisel başarı,
151
SUBO’nin sosyal ilişki ve Stres Belirtileri Ölçeğinin bilişsel-duyuşsal faktörleri
olduğuna işaret etmiştir; bu beş faktör sağlıklı çocuk anneleri grubundaki toplam
varyansın %38’ini açıklamaktadır. Son olarak yukarıda özetlenen bulgular ilgili
yayınlar çerçevesinde tartışılmıştır.
152
ABSTRACT
The main aim of the present study was to explore three dimensions of the
Maslach Burnout Inventory (MBI) in a sample of mothers of children having
epileptic seizures and mothers of healthy children. Secondly both the burnout
levels, stress symptoms, social provisions, loneliness, parental attitudes of two
groups of mothers with children having epileptic seizures and healthy children; and
the social adaptation skills of the two groups of children were compared. As a last
step, the predictive level of the stress symptoms, social provisions, loneliness,
parental attitudes and the social adaptation skills of children on the burnout levels of
the two group of mothers were investigated. The sample consisted of 75 mothers of
children having epileptic seizures and 75 mothers of healthy children.
Inorder to accomplish the aims of the research, a new assessment tool for
Children’s social skills –SUBO was constructed. While constructing the new
assessment tool the researcher and her supervisor firstly examined 5 scales - Social
Skills Trainingin with Children and Adolescents, Social Skills Trainingin with
Children and Adolescents-Staff Questionnare: Social Behaviour at School (children
ages 5-10 years), Student’s Behavior Rating Scale, Adaptive Behavior Scale,
Children’s Behavior Questionnare –. 45 adapted items of these scales and 71 new
items developed by the researcher and her supervisor consisted the 116 items of the
first form of SUBO. This 116 item form was given to 350 mothers of healty and
150 of children who had been diagnosed as having various psychological problems
in child mental health polyclinics then the item-total correlations and factor
153
analyisis were computed thus, forming the 59 item 7 factor form of the SUBO was
constructed.
The validation of MBI in a sample of the mothers of sample of mothers of
children having epileptic seizures and healthy children yieled two factors as
emotional burnout and personal accomplishment. The results of one way ANOVAs
indicated that the MBI personal accomplishment scores of mothers with children
having epileptic seizures were significantly higher than the MBI personal
accomplishment scores of mothers of healthy children. PARI dominance scores of
mothers with children having epileptic seizures were significantly lower than the
PARI dominance scores of mothers of healthy children. On the other hand the
results of oneway ANOVAs indicated that the SUBO mean scores of impulsiveness,
social relationship problems, need for approval and introversion factors for children
having epileptic seizures were significantly higher than the healty children.
Hierarchical regression analysis revealed that the impulsiveness factor of
SUBO and the cognitive-affective factor of the Stress Self-Assessment Checklist,
were the best predictors of burnout in the mothers of the mentally handicapped
children; these two factors were explaning %61 of the total variance. Hierarchical
regression analysis also revealed that the, personal accomplishment factor of MBI,
social relations factor of SUBO and the cognitive-affective factor of the Stress Self-
Assessment Checklist were the best predictors of burnout in the mothers of the
healthy children; these three factors were explaning %38 of the total variance.
Lastly the results were discussed in the context of the related literature.
154
KAYNAKÇA
Ahola, K., Honkonen, T., Iseometsä, E., Kalimo, R. Nykyri, E., Koeskinen, S.,
Aroma, A. Lönnqvist, J. (2006). Burnout in the general population results
from the finnish health 2000 Study. Soc. Psychiatry Psychiatr Epidemiol,
41:11-17.
Allen, R.J. (1984). Human stress: Its nature and control. New York: MacMillan
Publishing Company.
Anıl, L. (1999). Askerlikte Ruhsal Bozukluk Belirtisi Gösteren ve Göstermeyen
Erlerin Sosyal Destekler ve Başaçıkma Yöntemleri Açısından
Karşılaştırılması. Ege Üniversitesi, yayınlanmamış yüksek lisans tezi.
Arkar H., Sarı, Ö., Fidaner, H. (2004). Relationships between quality of life,
perceived social support, social network, and loneliness in a Turkish sample.
Yeni Symposium, 42(1);20-27.
Austin, J.K., McBride, A.B., Davis, H.W. (1984) Parental Attitude and Adjustment
to Childhood Epilepsy. Nursing Research, 33( 2): 92-96.
Bagley, C., Gables, C. (1971). The Social Psychology of the Epileptic Child.
America: University of Miami Pres.
Becker, D.A., Fennell, E.B., Carney, P.R. (2003). Sleep disturbance in children with
epilepsy. Epilepsy and Behavior, 4: 651-58.
155
Bekker, M.H.J., Croon, M.A., Bressers, B. (2005) Childcare involvement, job
charateristics, gender and work attitudes as predictors of emotional
exhaustion and sickness absence. Work and Stres, 19(3): 221-237.
Beresford, B.A. (1994). Resources and Strategies: How Parents Cope with the Care
of a Disabled Child. J. Child Psychol. Psychiat., 35(1):171-209.
Bilal, E., Dağ, İ. (2005). Eğitilebilir zihinsel engelli olan ve olmayan çocukların
annelerinde stres, stresle başa çıkma ve kontrol odağının karşılaştırılması.
Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 12(2): 56-68.
Carlton-Ford, S., Miller, R., Nealeigh, N., Sanchez, N. (1997). The effect of
perceived stigma and psychological over-control on the behavioural problems
of children with epilepsy. Seizure, 6:383-391.
Chumbler, N.R., Grimm, J.W., Cody, M., Beck C. (2003). Gender, kinship and
caregiver burden: the case of community-dwelling memory impaired seniors.
International journal of geriatric psychiatry, 18: 722-732.
Cronin-Stubbs, D., Rooks, C.A. (1985). The stress, social support and burnout of
critical care nurses: The results of research. Heart and Lung, 14(1):31-39.
Crow, L.D., Crow, A. (1962): Child Development and Adjustment America: The
Macmillan Company.
Cutrona, C.E., Russell, D.W. (1987). The provisions of relationship and adaptation
to stress. Advances in Personel Relationship, 1: 37-67.
156
Çakır, Y., Palabıyıkloğlu, R. (1997). Gençlerde Sosyal Destek-Çok Boyutlu
Algılanan Sosyal Destek Ölçeğinin Güvenirlik ve Geçerlik Çalışması. Kriz
Dergisi, 5(1): 15-25.
Çam, O. (1993). Tükenmişlik Envanterinin Geçerlik ve Güvenirliğinin Araştırılması.
Rüveyda Bayrakçı, İhsan Dağ (Ed) 7. Ulusal Psikoloji Kongresi Bilimsel
Çalışmaları. (s. 155-160) Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları.
Çokluk, Ö. (1999). Zihinsel ve İşitme Engelliler Okullarında Görev Yapan Yönetici
Öğretmenlerde Tükenmişliğin Kestirilmesi. Ankara Üniversitesi,
yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Demir, A. (1989). U.C.L.A. Yalnızlık Ölçeğinin Geçerlik ve Güvenirliği. Psikoloji
Dergisi, 7(23): 14-18.
Devrimci, H.Ö., Haran, S., (2000). Tükenme. Kriz ve Krize Müdahale Sayıl, I.,
Berksun, O.E., Palabıyıkoğlu, R., Özgüven, H.,D:, Soykan, Ç., Haran, S. (Ed)
(s. 199-215) Ankara: Damla Matbaacılık.
Doğan, M. (2001). İşitme engelli çocuğa sahip ebeveynlerin çeşitli psikolojik
değişkenler açısından değerlendirilmesi. Ankara Üniversitesi, yayınlanmamış
yüksek lisans tezi.
Dunn, D.W., Harezlak, J., Ambrosius, W.T. (2003). ADHD and epilepsy in
childhood. Developmental Medicine and Child Neurology, 45: 50-54.
157
Duygun, T. Sezgin, N. (2003). Zihinsel engelli ve sağlıklı çocuk annelerinde stres
belirtileri, stresle başaçıkma tarzları ve algılanan sosyal desteğin tükenmişlik
düzeyine olan etkisi. Türk Psikoloji Dergisi, 18(52): 37-52.
Eckenrode, J. (1983). The Mobilization of Social Supports: Some Individual
Constraints. American Journal of Community Psychology, 11(5):509-528.
Editorial (2003). Clinical challenges for learning, behavior, and mood in children
with epilepsy. Epilepsy and Behavior, 4: 98-100.
Ekşi, A. (1990). Çocuk, Genç, Ana babalar. Ankara: Bilgi Yayınevi.
Ellis, N., Upton, D., Thompson, P. (2000). Epilepsy and the family: a review of
current literature. Seizure, (9): 22-30.
Epir, S. (1976). İlkokul çocukları için AAMD Uyumsal Davranış Skalası (1974
Revizyonu) Türkçe adaptasyonu El Kitabı. Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı
Talim Terbiye Dairesi.
Ergin, C. (1993). Doktor ve Hemşirelerde Tükenmişlik ve Maslach Tükenmişlik
Ölçeğinin Uyarlanması. Rüveyda Bayrakçı, İhsan Dağ (Ed). 7. Ulusal
Psikoloji Kongresi Bilimsel Çalışmaları. (s. 143-154). Ankara: Türk
Psikologlar Derneği Yayınları.
Erkuş, A. (2003) Psikometri Üzerine Yazılar. Ankara: Türk Psikologlar Derneği
Yayınları.
Fışıloğlu, H. (1996). Minuchin: Aile Yapısı-Altsistemler-Sınırlar. Aile Tedavileri (s.
29-35). Hürol Fışıloğlu, (Ed). Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi.
158
Florian, V., Krulik, T. (1991). Loneliness and Social Support of Mothers of
Chronically ill. Children. Social Science Medical, 32(11): 1291-1296.
Gander, M.J., Gardiner, H.W. (1998). Çocuk ve Ergen Gelişimi. (Çev. Dönmez, A.,
Çelen, N., Onur, B.) Ankara: İmge Kitapevi.
Gastaut, H., Broughton, R. (1972). Epileptic Seizure: Clinical and electrographic
features, diagnosis and treatment. Illinois: Charles C Thomas Publisher.
Gold, Y., Roth, R.A., Wright, B., Michael, W.B. (1991). The Relationship of Scores
on the Educators Survey, A Modified Version of the Maslach Burnout
Inventory, To Three Teaching-Related Variables For a Sample of 132
Beginning Teachers. Educational and Psychological Measurement, (51);
429-438.
Gren, D.E., Walkey, F.H. (1984). A confirmation of the three-factor structure of the
maslach burnout inventory. Educational and Psychological Measurement,
48:579-585.
Hernandez, M.T., Sauerwein, H.C., Jambaque I, Guise E., Lussier, F., Lortie, A.,
Dulac, O., Lassonde M. (2003). Attention, memory and behavioral
adjustment in children with frontal lobe epilepsy. Epilepsy and Behavior, 4:
52-536.
Holden, R. (1998). Stress Busters. London: Harper Collins Publishing.
Hopkins, A., Appleton, R. (1996). Epilepsy: The fact. New York: Oxford University
Pres.
159
Hovardaoğlu, S. (1997). Stres Belirtileri ile durumsal ve Sürekli Kaygının
Yordanması. Kriz Dergisi, 5(2): 127-134.
Işıklı, S (1998). A prospective study of life stres, social support and assertiveness
among Turkish university student. ODTÜ, yayınlanmamış yüksek lisans tezi.
Jenkins, R., Elliott, P. (2004). Sterssor, burnout and social support: nurses in acute
mental health settings. Journal of Advanced Nursing, 48(6): 622-631.
Kaçmaz, N. (2005). Tükenmişlik (burnout) sendromu. İstanbul Üniversitesi, Tıp
Fakültesi Dergisi, 68(1):29-32.
Karaca, D.T. (2001). Epilepsi Tanılı Çocuklarda, Davranışsal-Bilişsel Özellikler ve
Aile Tutumları. Dokuz Eylül Üniversitesi, yayınlanmamış uzmanlık tezi.
Kasl, S.V. ve Cooper, C.L. (1995) Research Methods in Stress and Health
Psychology. England: John Wiley&Sons, Ltd.
Kasuya, R.T., Polgar-Bailey, P., Takeuchi, R. (2000). Caregiver burden and burnout:
A guide for primary care physicians. Postgrad Med. 108(7):119-23.
Kazak, A.E., Wilcox, B.L. (1984). The structure and function of social support
network in families with handicapped children. American Journal of
Community Psychology, 12(6): 645-661.
Kennedy, B.R. (2005). Stress and burnout of nursing staff working with geriatric
clients in long-term care. Journal of Nursing Scholarship, 37(4): 381-382.
160
Kobya, H. (1997). 6-12 yaş epilepsili çocuğa sahip ailelerin hastalığa ilişkin bilgi,
uygulama ve yaşadıkları güçlüklerin belirlenmesi. Hacettepe Üniversitesi,
yayınlanmamış yüksek lisans tezi.
Küçük, Ş. (1987). The validity of the Turkish form of the PARI subscales II, III, IV.
Boğaziçi üniversitesi, yayınlanmamış doktora tezi.
Lai C.W., Trimble, M.R. (1997). Stress and Epilepsy. J. Epilepsy, 10:177-186.
LeCompte, G., LeCompte, A, Özer, S.A. (1978). Üç Sosyo-Ekonomik Düzeyde,
Ankaralı Annelerin Çocuk Yetiştirme Tutumları: Bir çek Uyarlaması. Türk
Psikoloji Dergisi, 1(1): 5-8.
Lendt, M., Helmstaedter, C., Kuczaty, S., Schramm, C., Elger, E. (2000).
Behavioural Disorders in children with epilepsy: early improvement after
surgery. J. Neurol Neurosurg Psychiatry, 69:739-744.
Marin, J.A., Garcia-Ramirez M. (2005). Social support and emotional exhaustion
among hospital nursing staff. European Journal of Psychiatry, 19(2): 96-106.
Maslach, C., Leiter, M.P. (1997). The Truth About Burnout-How Organizations
Cause Personal Stress and What to Do About It San Francisco: Jossey-Bass
Publisher.
Maslach, C., Jackson, S.E. (1981) The Measurement of experienced burnout. Journal
of Occupational Behaviour, (2); 99-113.
Maslanka, H. (1996). Burnout, Social Support and Aids Volunteers. AIDS Care,
8(2): 6-12.
161
McManus, I.C., Qinder, B.C., Gordon, D. (2002). The Causal Links Between Stress
and Burnout in a Longitudinal Study of UK Doctors. The Lancet, 359: 2089-
90.
Merteoğlu, M. (1987). Başarı düzeyleri, cinsiyetleri ve sosyo ekonomik
özellikleri farklı ilkokul öğrencilerinin bazı davranışlar yönünden
karşılaştırılması. Hacettep Üniversitesi, yayınlanmamış yüksek Lisans tezi.
Moustakas, C.E. (1961). Loneliness. England: A spectrum Book, Prentice-Hall, Inc.
Murphy, P.M., Kupshik, G.A. (1992). Loneliness, Stress and Well-Being: A helper’se
guide. New York: Routledge, Chapman and Hall, Inc.
Neyzi, O., Ertuğrul, T. (2002). Konvülsiyonlar. Pediatri. 2:1343-353.
O’Donoghue, M.F., Duncan, J.S., Sander, J.W.A.S. (1998). The subjective handicap
of epilepsy: a new approach to measuring treatment outcome. Brain, 121:
317-43.
Oğuz, A. (2000). Epilepsili Çocuklarda Kaygı ve Depresyon Skorları ile Epileptik
Değişkenler Arasındaki İlişki. Dokuz Eylül Üniversitesi, yayınlanmamış
uzmanlık tezi.
Oğuz, A., Kurul, S., Dirik, E., J. (2002). Relationsip of Epilepsy-Related Factors to
Anxiety and Depression Scores in Epileptic Children. Child Neurol, 17: 37-
40.
Okutan, M. (2002). Stres ve Stresle Başaçıkma Yöntemleri-Bir alan uygulaması-
Gazi Üniversitesi, yayınlanmamış yüksek lisans tezi.
162
O’leary, J.L., Goldring, S. (1976). Science and Epilepsy: Neuroscience Gains in
Epilepsy Research. New York: Raven Pres.
Özodaşık, M. (2001). Modern İnsanın Yalnızlığı. Ankara: Çizgi Kitabevi Yayınları.
Pal, D.K. (2003). Epilepsy control in the twenty-first century: hidden impact on
children and families. Child: Care, Health and Development, 29( 4): 233-
236.
Pellock, J.M. (2004). Defining the problem: psychiatric and behavioral comorbidity
in children and adolescents with epilepsy. Epilepsy and Behavior, 5: 3-9.
Pelsma, D.M., Roland, B., Tollefson, N. ve Wigington, H. (1989) Parent burnout:
Validation of Maslach Burnout Inventory with samples of mothers.
Measurement and Evaluation in Counseling and Development, 22: 81-87.
Pines, A.M., Ben-Ari, A., Utasi, A., Larson, D. (2002). A Cross-Cultural
Investigation of Social Support and Burnout. European Psychologist, 7(4):
256-264.
Prag, P.W. (2003). Stress, Burnout and Social Support: A review and call for
research. Air Medacial Journal, 22(4): 18-22.
Raina P., O’Donnell, M., Rosenbaum, P., Brehaut, J., Walter, S.D., Russell, D.,
Swinton, M., Zhu B., Wood (2005). The health and well-being of caregivers
of children with cerebral pasly. E. Pediatrics, 15(6): 626-636.
Renda, Y. (1994). Jeneralize Epilepsiler. Katkı Pediatri Dergisi, 6:464-475.
163
Rice, P.L. (1999). Stress and Health (3rd edition). New York: Brooks/Cole
Publishing Company.
Riva, D., Saletti, V., Nichelli, F., Bulgheroni, S.J. (2002). Neuropsychologic effects
of frontal lobe epilepsy in children. Child Neurol, 17: 661-667.
Robert, H.A., Halsam, M.D. (1997). Nonfebril Seizures. Pediatrics in Review, 18:39-
40.
Ryan, B.L., Speechley, K.N., Levin, S.D., Stewart, M. (2003). Parents’ and
physicians’ perceptions of childhood epilepsy. Seizure, 12: 359-368.
Sander, J.W. ve Hart, Y.M. (1999). Epilepsy Questions and Answers. Merit
Publishing INternational Hampshire/England.
Savaşır, I. ve Şahin, N. (1995). Wechsler Çocuklar için Zeka Ölçeği (WISC-R) El
Kitapçığı. Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları.
Sayıl, I., Haran, S., Ölmez, Ş., Devrimci-Özgüven, H. (1997). Ankara Üniversitesi
Hastanelerinde Çalışan Doktor ve Hemşirelerin Tükenmişlik Düzeyleri. Kriz
Dergisi, 2(2): 71-79.
Spence, S. (1979a). Social Skills Training with Children and Adolescents. Oxford:
NFER-NELSON Publishing Company Ltd.
Spence, S. (1979b). Social skills training with children and adolescents. Staff
Questionnare: Social behaviour at school (children age 5-10 years). Oxford:
NFER-NELSON Publishing Company Ltd.
164
Streisand, R., Tercyah, K.P. (2004). Parenting Chronically Ill Children. Hoghughi,
M., Lon, N.(Ed). Handbook of Parenting Theory and Research for Practice
London: Sage Publication.
Sümer, N., Güngör, D. (1999). Çocuk Yetiştirme Stillerinin Bağlanma Stilleri,
Benlik Değerlendirmeleri ve Yakın İlişkiler Üzerindeki Etkisi. Türk Psikoloji
Dergisi, 14 (44): 35-63.
Şahin, D. (1999). Sosyal Destek ve Sağlık. Ülgen Okyayuz (Ed). Sağlık Psikolojisi
Giriş (s. 79-107) Ankara: Psikologlar Derneği Yayınları.
Şahin, N.H. (1998a). Stres Nedir? Ne Değildir? Nesrin Hisli Şahin (Ed.) Stresle Başa
Çıkma: Olumlu bir yaklaşım’dan (3. basım) (s.1-17). Ankara: Türk
Psikologlar Derneği Yayınları.
Şahin, N.H. (1998b). Kendi “Olumlu Stres” Düzeyinizi Bulmak. Nesrin Hisli Şahin
(Ed.) Stresle Başa Çıkma: Olumlu bir yaklaşım’dan (3. basım) (s.19-21).
Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları.
Şahin, N.H. (2003). 2003 “Stres ve Yönetimi” Uygulamalı Psikoloji Yüksek Lisans
ders notları.
Şahin, S. (2000). Engelli Çocukları olan Annelerin Çocuklarına Karşı Tutumlarının,
Çocuklarının Yeterlik Alanları ve Sorun Davranışları Üzerine Etkisinin
İncelenmesi. Hacettepe Üniversitesi, yayınlanmamış doktora tezi.
165
Taris, T.W., Peeters M.C.W., Le Blane, P.M., Schaufeli, W.A., Schreurs, P.J.G.
(2001). From Inequity to Burnout: The Role of Job Stres. Journal of
Occupational Health Psychology, 6(4): 39-74.
Taris, T.W., Blanc, P.M., Schaufeli, W.B., Schreurs, P.J.G. (2005). Are there causal
relationships between the dimensions of the Maslach Burout Inventory? A
review and two longitudinal tests. Work and Stres, 19(3): 238-255.
Taylor, S.E. (1986). Health Psychology (6th edition). New York: McGraw-Hill, Inc.
Thompson, R.J., Gustafson, K.E. (1996). Psychological adjustment of parents and
siblings. http://www.apa.org/books.
Thompson, B.M., Kirk, A., Brown, D.F. (2005). Work based support, emotional
exhaustion, and spillover of work stres to the family environment: A study of
policewomen. Stres and health, 21(3): 199-207.
Torun, A. (1998). Tükenmişlik, Aile Yapısı ve Sosyal Destek İlişkileri Üzerine Bir
Çalışma. 9. Ulusal Psikoloji Kongresi Bilimsel Çalışmalar El Kitabı.Güler
Okman Fişek (Edt). (sy.307-315). Ankara: Türk Psikologlar Derneği
Yayınları.
Toyry, S., Kalimo, R., Aaimaa, M., Juntunen, J., Seuril, M., Rasanen, K. (2004).
Children and work-related stress among physicians. Stress and Health, 20(4):
213-221.
Tömek, S.İ. (1996). “Stress Audit Ölçeğinin” Ergenlerde Geçerlik ve Güvenirlik
Çalışması. Ege Üniversitesi, yayınlanmamış yüksek lisans tezi.
166
Turanlı, G. (1994). Parsiyel Epilepsiler. Katkı Pediatri Dergisi, 5:476-486.
Uğuz, Ş., Toros, F., İnanç, B.Y., Çolakkadıoğlu, O. (2004). Zihinsel ve/veya
bedensel engelli çocukların annelerinin anksiyete, depresyon ve stres
düzeylerinin belirlenmesi. Klinik Psikiyatri, 7:42-47.
Uslu, R., Kerimoğlu, E. (1999) Ölümcül Hastalık ve Tedavi Ekibi: Tükenmişlik
Sendromu. Aysel Ekşi (Ed). “Ben Hasta Değilim” Çocuk Sağlığı ve
Hastalıklarının Psikososyal Yönü. Ankara: Nobel Tıp Kitapevi.
Ünal., A.S. (2004). Epilepsili Çocuğu On Ailelerin Problem Çözme Becerileri.
GATA, yayınlanmamış doktora tezi.
Ünal, P. (1998). Bir İş Ortamında Algılanan Sosyal Desteğin İşlevlerine,
Kaynaklarına, Cinsiyet ve Mesleğe Göre İncelenişi. 9. Ulusal Psikoloji
Kongresi Bilimsel Çalışmalar El Kitabı. Güler Okman Fişek (Edt). (sy.315-
325). Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları.
Vandel, D. (1995). Children’s Behavior Questionnaire. The NICHD Study of Early
Child Care. http://secc.rti.org.
Yalaz, K. (1994). Çocukluk çağı nöbetlerine genel bakış. Katkı Pediatri Dergisi,
6:447-453.
Yavuzer, H. (1979). 6-12 yaş Çocuklarının Psiko-Sosyal Gelişmesi. Türk Psikoloji
Dergisi, 5: 24-27.
Yılmaz, B. (2003). Çocukta Normal Gelişim. Türk Psikoloji Bülteni, 9(30-31); 46-
56.
167
Yılmaz, B. (1999). Çocuk Yetiştirme Tutumları: Kuramsal Yaklaşımlar ve Görgül
Çalışmalar. Türk Psikoloji Yazıları,1(3): 99-118.
Wade D.C., Cooley E. Savicki V. (1986). A Longitudinal Study of Burnout. Children
and Youth Services Review, ( 8), 161-175.
Williams, J., Steel, C., Sharp, G.B., DelosReyes, E., Phillips, T., Bates, S., Lange, B.,
Griebel, M.L. (2003). Parental anxiety and quality of life in children with
epilepsy. Epilepsy and Behavior, 4; 483-486.
Williams, J. (2003). Learning and behavior in children with epilepsy. Epilepsy and
Behavior, 4: 107-111.
Zimet, G.D., Dahlem, N.W., Zimet, S.G., Farley, G.K. (1988). The Multidimensional
Scale of Perceived Social Support. Journal of Personality Assessment, 52(1)
30-41.
Bu soru paketinde size ve çevrenizdeki kişilerle ilişkilerinize yönelik
sorular bulunmaktadır. Lütfen, her soru grubundan önce verilen yönergeleri
çok dikkatli okuyunuz ve bu yönergeler temelinde değerlendirmelerinizi
yapınız. Her bir soru grubunun başındaki yönerge diğerlerinden farklıdır.
Sizin görüş ve değerlendirmeleriniz bu araştırma için çok büyük değer ve önem
taşımaktadır. Bu nedenle lütfen değerlendirmelerinizi sizi yansıtacak şekilde
yapınız. Vereceğiniz cevaplar yalnızca araştırma amacına yönelik olarak
kullanılacak ve kesinlikle gizli tutulacaktır. Soru paketinin herhangi bir yerine
isminizi yazmayınız. Katıldığınız için teşekkür ederiz.
KİŞİSEL BİLGİ FORMU (EK-1)
Çocuğun,
Adı-Soyadı :
Cinsiyeti :
Doğum Tarihi :
Adresi :
ANNE HAKKINDA
� Öz � Üvey � Ölü
Yaşı :
Eğitimi : � Yok � Okur-yazar � İlkokul � Ortaokul � Lise � Üniversite
Meslek : � Ev Hanımı � İşçi � Memur � Emekli � Serbest Meslek
Sağlık : � Sağlıklı
� Bedensel hastalık a. Nörolojik b. Diğer (belirtiniz)
� Ruhsal hastalık a. Var b. Yok
(Ruhsal hastalık varsa belirtiniz / Ne kadar zamandır tedavi görüyorsunuz ..............
.........................................................................................................................................
.......................................................................................................................................)
BABA HAKKINDA
� Öz � Üvey � Ölü
Yaşı :
Eğitimi : � Yok � Okur-yazar � İlkokul � Ortaokul � Lise � Üniversite
Meslek : � İşsiz � İşçi � Memur � Emekli � Serbest Meslek
Sağlık : � Sağlıklı
� Bedensel hastalık a. Nörolojik b. Diğer (belirtiniz)
� Ruhsal hastalık a. Var b. Yok
(Ruhsal hastalık varsa belirtiniz / Ne kadar zamandır tedavi görüyorsunuz ..............
.........................................................................................................................................
.......................................................................................................................................)
AİLE ÖZELLİKLERİ
1. Anne-baba arasında akrabalık � Var � Yok (Varsa belirtiniz
………………………………………………………………………………………...)
2. Ailede ruhsal hastalık � Var � Yok (Varsa belirtiniz
………………………………………………………………………………………...)
3. Ailede nörolojik hastalık � Var � Yok (Varsa belirtiniz
………………………………………………………………………………………...)
4. Aile tipi � Çekirdek � Geniş � Parçalanmış
5. Ailenin gelir durumu � 0-500 milyon
� 500 milyon-1 milyar
� 1 milyar ve üzeri
6. Toplam çocuk sayısı :
7. Çocuklarınızın yaşları :
8. Çocuklarınızın eğitim durumu :
9. Kaçıncı çocuk :
10. Çocuğunuzla sizden başka ilgilenen var mı? � Var � Yok (Varsa belirtiniz
………………………………………………………………………………………...)
11. Son 6 ay içerisinde aile ve yakın çevrenizde ölüm, boşanma, hastalık, kaza,
yangın gibi aile düzenini etkileyecek herhangi bir sorun oldu mu?
� Evet � Hayır
(Varsa Belirtiniz ……………………………………………………………………)
ÇOCUĞUN OKUL DURUMU
Sınıfı :
Okul başarısı : � Kötü � Orta � İyi � Zaman zaman iyi
Okul sorunu : � Yok � Arkadaş ilişkileri � Öğretmen ilişkileri � Ders
başarısı (Birden fazla seçeneği işaretleyebilirsiniz.)
Son zamanlarda akademik başarısında değişim oldu mu?
� Evet oldu (Olumlu yönde) � Evet oldu (Olumsuz yönde) � Hayır olmadı
Çocukta eşlik eden ruhsal hastalık � Var � Yok (Varsa belirtiniz
………………………………………………………………………………………...)
Psikiyatrik yardım: � Var a. Anne-baba rehberliği � Yok
b. Bireysel terapi
c. Grup terapisi
MBI-Ç (EK-2) Bu araştırmada, annelerin yaşamlarındaki sıkıntılar, stresler ve yorgunluklar
incelenmektedir. Bu amaçla hazırlanan elinizdeki ankette, bu konuları yansıtan ifadeler yer almaktadır. Sizden istenen, her bir ifadenin örneklediği durumu ne kadar sıklıkla yaşadığını uygun yanıt aralığına çarpı (X) işareti koyarak belirtmenizdir.
Hiç
birz
aman
Çok
Nad
ir
Baz
en
Çoğ
uZa
man
Her
Zam
an
1. Çocuğumdan soğuduğumu hissediyorum. 0 1 2 3 4
2. Gün sonunda kendimi ruhen tükenmişhissediyorum.
0 1 2 3 4
3. Sabah kalktığımda bir gün daha bu işikaldıramayacağımı hissediyorum.
0 1 2 3 4
4. Çocuğumun ne hissettiğini hemen anlarım. 0 1 2 3 4
5. Çocuğuma sanki insan değilmiş gibi davrandığımı fark ediyorum.
0 1 2 3 4
6. Bütün gün çocuğumla uğraşmak benim için gerçekten çok yıpratıcı.
0 1 2 3 4
7. Çocuğumun sorunlarına en uygun çözüm yollarını bulurum.
0 1 2 3 4
8. Çocuğumun bakımına yönelik olarak yaptığımişlerden tükendiğimi hissediyorum.
0 1 2 3 4
9. Yaptığım şeylerle çocuğumun yaşamına katkıdabulunduğuma inanıyorum.
0 1 2 3 4
10. Çocuğumla birlikte olmaya başladığımdan beri insanlara karşı sertleştim.
0 1 2 3 4
11. Çocuğumun/çocuklarımın bakımının beni giderek katılaştırmasından korkuyorum.
0 1 2 3 4
12. Çok şeyler yapabilecek güçteyim. 0 1 2 3 4
13. Çocuğumun beni kısıtladığını hissediyorum. 0 1 2 3 4
14. Çocuğumun bakımı konusunda çok fazla çalıştığımı hissediyorum.
0 1 2 3 4
15. Çocuğuma ne olduğu umurumda değil. 0 1 2 3 4
16. Doğrudan doğruya çocuğumla ilgilenmek bende çok fazla stres yaratıyor.
0 1 2 3 4
17. Çocuğumla aramda rahat bir hava yaratırım. 0 1 2 3 4
18. Çocuğumla birlikte olduktan sonra kendimi canlanmış hissederim.
0 1 2 3 4
Hiç
bir
zam
an
Çok
Nad
ir
Baz
en
Çoğ
uZa
man
Her
Zam
an
19. Çocuğumun bakımına yönelik olarak birçok kayda değer başarı elde ettim.
0 1 2 3 4
20. Yolun sonuna geldiğimi hissediyorum. 0 1 2 3 4
21. Çocuğumla ilgili duygusal sorunlara serinkanlılıkla yaklaşırım.
0 1 2 3 4
22. Çocuğumun, kendisinin bazı problemlerini sanki ben yaratmışım gibi davrandığınıhissediyorum.
0 1 2 3 4
PARI (EK-3) Aşağıda verilen ifadeleri okuyup, şu şekilde değerlendiriniz:
4 3 2 1
Çok uygun buluyorum
Oldukça uygun buluyorum
Biraz uygun buluyorum
Hiç uygun bulmuyorum
Görüşünüzü bu sayılardan birini daire içine alarak bildiriniz. Bu ifadelerde doğru veya yanlış yoktur, sadece kendi görüşünüzü işaretlemeniz gerekiyor. Araştırma için bütün soruların cevaplandırılması çok önemli bir noktadır. Onun için, bazı ifadeler birbirine benzer dahi olsa gene de cevaplandırmanızı rica ederim.
Çok
uygu
n
Old
ukça
uygu
n
Bir
azuy
gun
Hiç
uygu
n
1. Çocuk yorucu veya zor işlerden korunmalıdır. 4 3 2 1
2. Anne ve babalar, çocuklarını dertlerini anlatmaya teşvik ederler. Fakat bazen çocukların dertlerinin hiç açılmaması gerektiğini anlayamazlar.
4 3 2 1
3. Çocuk boşa geçen dakikaların bir daha hiç geri gelmeyeceğini ne kadar çabuk öğrenirse kendisi için o kadar iyi olur.
4 3 2 1
4. Bir anne çocuğunun düş kırıklığına uğramaması için elinden geleni yapmalıdır.
4 3 2 1
5. Çocuk ne kadar erken yürümeyi öğrenirse o kadar iyi terbiye edilebilir.
4 3 2 1
6. Çocuk yetiştirmek sinir bozucu, yıpratıcı bir iştir. 4 3 2 1
7. Çocuğun hayatta öğrenmesi gereken o kadar çok şey vardır ki, zamanını boşa geçirmesi affedilemez.
4 3 2 1
8. Babalar, biraz daha şefkatli olsalar, anneler çocuklarını daha iyi yönetebilirler.
4 3 2 1
9. Çocuk yetiştirmenin kötü taraflarından biri de anne ya da babanın istediğini yapabilmesi için yeter derecede özgür olmamasıdır.
4 3 2 1
10. Sıkı kurallarla yetiştirilen çocuklardan en iyi yetişkinler çıkar.
4 3 2 1
11. Bir anne çocuğunun mutluluğu için kendi mutluluğunu feda etmesini bilmelidir.
4 3 2 1
Çok
uygu
n
Old
ukça
uygu
n
Bir
azuy
gun
Hiç
uygu
n
12. Daima koşuşturan, hareketli bir çocuk büyük bir olasılıkla mutlu bir kişi olacaktır.
4 3 2 1
13. Büyükler çocukların şakalarına güler, onlara eğlendirici öyküler anlatırsa, evdeki düzen daha düzgün, daha akıcı olur.
4 3 2 1
14. Çocuğun en gizli düşüncelerini kesinlikle bilmek, bir annenin görevidir.
4 3 2 1
15. Anne babalar çocuklarına, sorgusuz sualsiz kendilerine sadık kalmalarını öğretmelidirler.
4 3 2 1
16. Bütün genç anneler, bebek bakımında beceriksiz olacaklarından korkarlar.
4 3 2 1
17. Eğer bütün gününü çocuklarla geçirmek zorunda kalırsa, hangi anne olursa olsun sonunda çocuklar sinirine dokunur.
4 3 2 1
18. Anne babalar her zaman çocuklarının kendilerine uymasını beklememeli, biraz da kendileri çocuklarınauymalıdır.
4 3 2 1
19. Eğer anneler dileklerinin kabul edileceğini bilselerdi, babaların daha anlayışlı olmalarınıdilerlerdi.
4 3 2 1
20. Bir çocuğa ne olursa olsun dövüşmekten kaçınması gerektiği öğretilmelidir.
4 3 2 1
21. Çocuklar bencil olduklarında, hep bir şeyler istediklerinde, annelerinin tepesinin atması çok normaldir.
4 3 2 1
22. Eğer çocuklar ailedeki kuralları uygun bulmuyorlarsa, bunu anne babalarına söylemeleri hoşkarşılanmalıdır.
4 3 2 1
23. Anneler çoğu zaman çocuklarına bir dakika daha dayanamayacakları duygusuna kapılırlar.
4 3 2 1
24. Çocuğu sıkı terbiye ederseniz sonra size teşekkür eder.
4 3 2 1
Çok
uygu
n
Old
ukça
uygu
n
Bir
azuy
gun
Hiç
uygu
n
25. Küçük bir çocuk, cinsiyet konusundan sakınmalıdır.
4 3 2 1
26. Bir annenin çocuğunun hayatı hakkında her şeyi bilmesi hakkıdır. Çünkü çocuğu onun bir parçasıdır.
4 3 2 1
27. Uyanık bir anne-baba çocuğunun tüm düşüncelerini öğrenmeye çalışmalıdır.
4 3 2 1
28. Çocuklar, anne babalarının kendileri için neler feda ettiklerini düşünmelidirler.
4 3 2 1
29. Eğer çocukların dertlerini söylemelerine izin verilirse büsbütün şikayetçi olurlar.
4 3 2 1
30. Sert terbiye, sağlam ve iyi karakter geliştirir. 4 3 2 1
31. Genç bir kadın henüz gençken yapmak istediği pek çok şey olduğu için, anne olunca kendisini tutuklanmış duygusuna kaptırır.
4 3 2 1
32. Anneler çocukları için hemen hemen bütün eğlencelerini feda ederler.
4 3 2 1
33. Babalar daha az bencil olsalar kendilerine düşen görevi yaparlardır.
4 3 2 1
34. İyi bir anne çocuğunu ufak tefek güçlüklerden korumalıdır.
4 3 2 1
35. Bir çocuğa anne ve babasını herkesten üstün görmesi öğretilmelidir.
4 3 2 1
36. Çocuk hiçbir zaman ailesinden sır saklamamalıdır. 4 3 2 1
37. Çocuklardan sık sık ödün vermelerini, anne babaya uymalarını istemek doğru değildir.
4 3 2 1
38. Çoğu anneler bebeklerine bakarken onu inciteceklerinden korkarlar.
4 3 2 1
39. Bir çocuğa başı derde girdiğinde dövüşme yerine büyüklere başvurması öğretilmelidir.
4 3 2 1
40. Anne baba arasındaki bazı konular hafif bir tartışma ile çözümlenemezler.
4 3 2 1
Çok
uygu
n
Old
ukça
uygu
n
Bir
azuy
gun
Hiç
uygu
n
41. Ev bakımında ve idaresinde en kötü şeylerden biri de, kişinin kendini evinde tutuklanmış gibi hissetmesidir.
4 3 2 1
42. Hiçbir kadından yeni doğmuş bir bebeğe tek başına bakması beklenmemelidir.
4 3 2 1
43. Oğlan ve kız çocuklarının birbirlerini soyunurken görmemeleri gerekir.
4 3 2 1
44. Çocukların sorunlarına eğilirseniz sizi oyalamak için birçok masal uydururlar.
4 3 2 1
45. Eğer anne babalar çocukları ile şakalaşıp beraber eğlenirlerse, çocuklar onların öğütlerini dinlemeye daha çok yönelirler.
4 3 2 1
46. Anneleri kendileri yüzünden zorluk çektiği için çocuklar, onlara karşı daha anlayışlı olmalıdırlar.
4 3 2 1
47. Bir çocuk eninde sonunda anne-babasınınkinden daha üstün akıla sahip olamayacağını öğrenir.
4 3 2 1
48. Eğer bir anne çocuklarını iyi yetiştirmiyorsa belki de bu, babanın evde kendine düşen görevi iyi yapmamasından ileri geliyordur.
4 3 2 1
49. Genç bir anne için ilk bebeğin bakımı sırasındayalnız kalmaktan daha kötü bir şey olamaz.
4 3 2 1
50. Bir çocuğun diğer bir çocuğa vurması hiçbir şekilde hoşgörüyle karşılanamaz.
4 3 2 1
51. Anne babalar çocuklarına hayatta ilerleyebilmeleri için hep bir şeyler yapmaları ve boşa zaman geçirmemeleri gerektiğini öğretmelidirler.
4 3 2 1
52. Akıllı bir kadın yeni bir bebeğin doğumundan önce ve sonra yalnız kalmamak için elinden geleni yapar.
4 3 2 1
53. Evde olup bitenleri sadece anne bildiği için ev hayatını onun planlaması lazımdır.
4 3 2 1
54. Kendi haklarına sahip olabilmesi için, bazen bir kadının kocasını terslemesi gerekir.
4 3 2 1
Çok
uygu
n
Old
ukça
uygu
n
Bir
azuy
gun
Hiç
uygu
n
55. Bütün zamının çocuklarıyla geçirmek bir kadınakanadı kopmuş kuş duygusunu verir.
4 3 2 1
56. Eğer anne kollarını sıvar, bütün yükü sırtına alırsa tüm aile rahat eder.
4 3 2 1
57. Anne-babalar çocuklarını kendi kendilerine oluşturdukları güveni sarsabilecek bütün güç işlerden sakınmalıdırlar.
4 3 2 1
58. Çocuklar aslında sıkı disiplin içinde mutlu olurlar. 4 3 2 1
59. Çocukların toplantılarıyla, kız-erkek arkadaşlarıyla ve eğlenceleriyle ilgilenen anne-babalar onların iyi yetişmelerini sağlarlar.
4 3 2 1
60. Anne babaya sadakat her şeyden önce gelir. 4 3 2 1
SDÖ (EK-4) Aşağıda, kişilerin diğer insanlarla ilişkilerine yönelik birtakım olumlu ve
olumsuz cümleler verilmiştir. Lütfen bu cümleleri dikkatlice okuyunuz. Daha sonra her cümlenin size ne kadar uygun olduğunu aşağıdaki ölçekten yararlanarak cümlelerin yanındaki uygun sayıyı çarpı (X) işareti koyarak belirleyiniz.
Hiç
katıl
mıy
orum
Katılmıy
orum
Katılı
yoru
m
Kes
inlik
leka
tılıy
orum
1. Gerçekten ihtiyacım olduğunda bana yardım edecek insanlar var.
1 2 3 4
2. Diğer insanlarla yakın ilişkilerim yokmuş gibi hissediyorum.
1 2 3 4
3. Stresli zamanlarda yol göstermesi için başvurabileceğim kimse yok.
1 2 3 4
4. Yardım için bana ihtiyaç duyan insanlar var. 1 2 3 4
5. Benimle aynı sosyal etkinliklerden hoşlanan insanlar var.
1 2 3 4
6. Başkaları beni yeterli biri olarak görmüyorlar. 1 2 3 4
7. Başka bir insanın iyiliği için kendimi sorumlu tutuyorum.
1 2 3 4
8. Kendimi, aynı tutum ve inançları paylaşan bir grubun parçası olarak hissediyorum.
1 2 3 4
9. Başka insanların benim yetenek ve becerilerime saygı duyduğunu düşünmüyorum.
1 2 3 4
10. Bir şeyler ters giderse kimse yardımıma gelmez. 1 2 3 4
11. Kendimi duygusal açıdan güvenli ve iyi hissetmemi sağlayacak yakın ilişkilerim var.
1 2 3 4
12. Yaşamımdaki önemli kararlar hakkındakonuşabileceğim biri var.
1 2 3 4
13. Benim yetenek ve becerilerimin dikkate alındığı ilişkilerim var.
1 2 3 4
14. İlgi ve meraklarımı paylaşacak hiç kimse yok. 1 2 3 4
15. Kendi iyiliği için bana ihtiyaç duyan kimse yok. 1 2 3 4
16. Sorumlarım olduğunda danışabileceğim güvenilir bir insan var.
1 2 3 4
Hiç
katıl
mıy
orum
Katılmıy
orum
Katılı
yoru
m
Kes
inlik
leka
tılıy
orum
17. En azından bir kişiyle güçlü duygusal bir bağımınolduğunu hissediyorum.
1 2 3 4
18. Gerçekten ihtiyacım olduğunda yardım için güvenebileceğim hiç kimse yok.
1 2 3 4
19. Sorunlar hakkında rahat konuşabildiğim hiç kimse yok.
1 2 3 4
20. Benim yetenek ve becerilerime hayranlık duyan insanlar var.
1 2 3 4
21. Başka bir insanla yakın bir ilişkimin olmamasınıneksikliğini hissediyorum.
1 2 3 4
22. Benim yaptığım şeyleri yapmaktan hoşlanan kimse yok.
1 2 3 4
23. Acil bir durumda güvenebileceğim insanlar var. 1 2 3 4
24. Artık kimsenin bana ihtiyacı yok. 1 2 3 4
SSC (EK-5) Son bir hafta içinde aşağıdaki belirtileri ne sıklıkla yaşadınız? Her bir ifadenin
örneklediği durumu ne kadar sıklıkla yaşadığınızı uygun yanıt aralığına çarpı (X) işareti koyarak belirtiniz.
Hiç
Ara
Sıra
Sık
Sık
Süre
kli
1. Şiddetli baş ağrısı
2. Uyku bozuklukları
3. Yorgunluk
4. Aşırı yeme
5. Kabızlık
6. Bel ağrıları
7. Alerjik reaksiyonlar
8. Sinirlilik veya korku
9. Kabuslar
10. Yüksek tansiyon
11. Deride döküntülü, şiddetli kaşıntı (kurdeşen)
12. Alkol/ilaç tüketimi
13. Fazla önemli olmayan enfeksiyonlar
14. Hazımsızlık
15. Hızlı soluma
16. Sıkıntı veren düşünceler
17. Deride kızarıklıklar
18. Adet kanamalarında düzensizlik
19. Bulantı ve kusma
20. İletişim kurma güçlüğü
21. Migren tipi ağrılar
22. Sabahları erken uyanma
23. İştah kaybı
24. İshal
25. Boyun ve sırt ağrıları
26. Astım nöbeti
Hiç
Ara
Sıra
Sık
Sık
Süre
kli
27. Şiddetli karın ağrısıyla birlikte ishal (kolit)
28. Depresyon/kendini kötü hissetme
29. Eklem ağrıları
30. Üşüme veya titreme
31. Önemsiz/zararsız birkaç kaza
32. Mide ağrısı
33. El ve ayaklarda üşüme hissi
34. Kalp çarpıntısı
35. Cinsel problemler
36. Kızgınlık/öfke duyguları
37. Dikkati toplamada güçlük
38. Ağlama
UCLA (EK-6) Aşağıda çeşitli duygu ve düşünceleri içeren ifadeler verilmektedir. Sizden
istenen her ifadede tanımlanan duygu veya düşünceyi ne sıklıkta hissettiğinizi ya da
düşündüğünüzü her ifade için bir tek rakamı daire içine alarak belirtmenizdir.
Ben bu durumu
HİÇyaşamam
Ben bu durumu
NADİREN yaşarım
Ben bu durumu BAZEN yaşarım
Ben bu durumu SIK SIK yaşarım
1. Kendimi çevremdeki insanlarla uyum içinde hissediyorum.
1 2 3 4
2. Arkadaşım yok. 1 2 3 4
3. Başvuracağım kimse yok. 1 2 3 4
4. Kendimi tek başınaymışım gibi hissetmiyorum. 1 2 3 4
5. Kendimi bir arkadaş grubunun bir parçasıolarak hissediyorum.
1 2 3 4
6. Çevremdeki insanlarla birçok ortak yönüm var. 1 2 3 4
7. Artık hiç kimseyle samimi değilim. 1 2 3 4
8. İlgilerim ve fikirlerim çevremdekilerce paylaşılmıyor.
1 2 3 4
9. Dışadönük bir insanım. 1 2 3 4
10. Kendimi yakın hissettiğim insanlar var. 1 2 3 4
11. Kendimi grup dışına itilmiş hissediyorum. 1 2 3 4
12. Sosyal ilişkilerim yüzeyseldir. 1 2 3 4
13. Hiç kimse beni gerçekten iyi tanımıyor. 1 2 3 4
14. Kendimi diğer insanlardan soyutlanmış hissediyorum.
1 2 3 4
15. İstediğim zaman arkadaş bulabilirim. 1 2 3 4
16. Beni gerçekten anlayan insanlar var. 1 2 3 4
17. Bu derece içime kapanmış olmaktan dolayımutsuzum.
1 2 3 4
18. Çevremde insanlar var ama benimle değiller. 1 2 3 4
19. Konuşabileceğim insanlar var. 1 2 3 4
20. Derdimi anlatabileceğim insanlar var. 1 2 3 4
SUBÖ (EK-7)
Aşağıda çocuklarda sık görülen bazı davranışlarla ilgili ifadelerin yer aldığı cümleler
vardır. Lütfen her cümleyi dikkatle okuyun ve bu ifadenin sizin çocuğunuza ne kadar uygun
olduğuna (“Çok uygun”, “Biraz uygun”, “Hiç uygun değil” gibi) karar verin. Daha sonra bu
ifade çocuğunuz için ne kadar uygun ise altındaki kutucuğa (X) işareti koyun.
Örneğin 1. madde olan “Ödevlerine kendiliğinden başlamaz” ifadesini yanıtlarken; çocuğunuz çoğunlukla siz uyarmadan derslerine başlıyorsa “hiç uygun değil”, bazen siz uyarmadan derslerine başlıyorsa “Biraz uygun”, her zaman birisi onu uyarmadan derslerine başlamıyorsa “çok uygun” kutucuğunun altına (X) işareti koyun. 3. madde olan “Dikkati çok çabuk dağılır” ifadesini yanıtlarken; çocuğunuzun dikkati çok çabuk dağılmıyorsa “hiç uygun değil”, bazen dikkati çok çabuk dağılıyorsa “biraz uygun”, dikkati çok çabuk dağılıyorsa “çok uygun” kutucuğunun altına (X) işareti koyunuz.
Hiç
uygu
ndeği
l
Bir
azuy
gun
Çok
uygu
n
1. Ödevlerine kendiliğinden başlamaz. 2. Dikkatini devamlı olarak iş veya ödevi üzerinde
toplayamaz. 3. Dikkati çok çabuk dağılır. 4. Odasını temiz ve düzenli tutamaz. 5. Görev verildiğinde onu unutur (ekmek almayı unutmak, ev
ödevlerini almayı unutmak vb.) 6. Başladığı bir şeyi bırakmakta zorlanır. 7. Verilen emirleri duymamazlıktan gelir. 8. Başkaları konuşurken onları dinlemez. 9. İstenilenin tam tersini yapar. 10. Gereksiz yere iddialaşır. 11. Hatasını kabul etmez. 12. Hatası için özür dilemez. 13. Küçük bir hata yapsa bile kolayca rahatsız olur. 14. Konuşurken ses tonu çok yüksektir. 15. Konuşurken ses tonu çok alçaktır. 16. Uygun olmayan zamanlarda konuşur. 17. Kendi kendine konuşur. 18. Çok konuşur. 19. Konuşurken gereksiz gülmesi/homurdanması olur. 20. Arkadaşlarının söylediklerinden çabuk kırılır/alınır. 21. Aşırı ilgilenildiği zaman utanır.
Hiç
uygu
ndeği
l
Bir
azuy
gun
Çok
uygu
n
22. Yeni tanıdığı insanlarla ilişkiye girmekte zorlanır. 23. Konuşurken göz teması kuramaz (karşısındakinin gözüne
bakamaz). 24. Yüz ifadesi, mimikleri, jestleri duruma uygun değildir
(üzüntülü durumda güler vb.) 25. Başkalarının konuşmasını keser. 26. Başkalarına karşı düşüncesiz davranışları vardır (yüksek
sesle tv. izlemek vb.). 27. Arkadaş ilişkilerinde tercih edilmez/az arkadaşı vardır. 28. Yeni arkadaşlar edinmede güçlük çeker. 29. Diğer çocuklarla alay eder. 30. Gereksiz yere arkadaşlarına sataşır. 31. Gereksiz yere arkadaşlarıyla kavga eder. 32. Arkadaşları kendisine takıldığında/sataştığında kolaylıkla
öfkelenip saldırganlaşır. 33. Yapmak istediği bir şey engellendiğinde
sinirlenir/hırçınlaşır. 34. Haklı olduğunda kendi hakkını koruyamaz ve kendini
savunamaz. 35. Alay edildiğinde kolaylıkla kızar. 36. Engellendiği zaman ağlar ve çığlık atar. 37. Engellendiği zaman kapıları çarpar, cisimleri atar, ayağını
yere vurur. 38. Engellendiği zaman kendini yere atar. 39. Önüne geçilirse geriler. 40. Önüne geçilirse üzülür. 41. İstediğini yaptıramayınca öfke nöbetlerine tutulur. 42. Konuşurken bir cümleyi veya kelimeyi tekrarlar. 43. Konuşma sırasında kekeler. 44. Konuşması anlaşılmaz. 45. Konuşmasında bozukluk vardır (harfleri muntazam
söyleyemez). 46. Kurallara uymayı reddeder. 47. Oyunda sırasının gelmesini beklemeden oyuna katılır. 48. Kuyrukta/sırada beklemez. 49. Başkalarının eşyalarını izinsiz alır.
Hiç
uygu
ndeği
l
Bir
azuy
gun
Çok
uygu
n
50. Başkalarına ait olan şeyleri cepten, cüzdandan vb. yerlerden alır.
51. Başkalarına ait olan şeyleri kilitleri açarak veya kırarak alır. 52. Gerçekleri kendi çıkarına göre değiştirir. 53. Oyunlarda, sınavlarda hile yapar. 54. Olaylar hakkında yalan söyler. 55. Sürekli tekrarlayan davranışları vardır (parmaklarıyla tempo
tutma, ayak sallama, oturduğu yerde ileri-geri sallanma vb.). 56. Garip duruş veya davranışları vardır (başını eğik tutma,
parmak ucunda yürüme, parmak emme vb.) 57. Sürekli ellerini yıkama, toz bulaştıysa diye elbiselerini
silkeleme, açık kaldı mı diye kapıları kontrol etme gibi aşırıtitizliği vardır.
58. Oturacağı veya uyuyacağı yer konusunda aşırı hassastır. 59. Hasta olmadığı halde hastaymış gibi davranır. 60. Ağrı ve sızısı olduğunda aşırı endişelenir. 61. Bir yeri kanadığında aşırı tepki gösterir. 62. Sebepsiz yere duygusal durumu değişir. 63. Üzüldüğü zaman midesi bulanır veya kusar. 64. Günlük faaliyetlerinde ürkektir. 65. Kendini öldürmekten söz eder. 66. Kendini öldürmekle tehdit eder. 67. Hiçbir zaman yerinde oturmaz. 68. Odada devamlı koşar, atlar. 69. Devamlı kımıldar ve kıpırdar. 70. Düzeltildiği zaman konuşmaz. 71. Eleştirildiği zaman sinirlenir. 72. Eleştirildiği zaman üzülür. 73. Düzeltildiği zaman bağırıp ağlar. 74. Kendi yaptığı hatalar için başkalarını suçlar. 75. Anne, baba ve kardeşleri evden uzaktayken onlara birşey
olursa diye aşırı endişelenir; ya da geç kaldıklarındapencerede bekler.
76. Arkadaşlarına, akrabalarına yatıya gitmek istemez. 77. Okula gitmekte zorlanır. 78. Eşyalarına zarar verir. 79. Eşyalarını kaybeder. 80. Arkadaşları kendisini sevsin diye eşyalarını onlara verir.
Hiç
uygu
ndeği
l
Bir
azuy
gun
Çok
uygu
n
81. Tehlikeli olduğu söylenen işleri yapar (kibritle, kesici aletle oynamak vb.)
82. Uyku düzeni bozuktur (aşırı ya da az uyur). 83. Kabuslardan, kötü rüyalardan şikayet eder. 84. Uykusunda bağırır. 85. Anne-babasının odasında uyur. 86. Aşırı yemek yer. 87. Az yemek yer. 88. Yemek seçer. 89. Birşeyle ilgilendiğinde yemek yemeği unutur. 90. Hayvanlara zarar verir. 91. Kendine zarar verecek davranışlardan kaçınmaz (örn,
trafikte ışıklara dikkat etmeden karşıdan karşıya geçer). 92. Kötü söz kullanır/küfreder. 93. Fiziksel şiddet göstereceğini söyleyerek başkalarını tehdit
eder. 94. Açık-saçık konuşur. 95. Başkalarının yanında uygunsuz davranışları vardır (gereksiz
yere dokunmak, çok yaklaşarak konuşmak, mastürbasyon yapma vb.)
96. Tırnaklarını yer. 97. Dişlerini gıcırdatır. 98. Kendine fiziksel olarak zarar verecek davranışları vardır
(kendini ısırması, vurması, saçını çekmesi, ağrıyan yerine dokunması, cisimleri ağzına, burnuna sokması vb.)
99. Televizyonda veya kitapta acıklı bir şey duyduğunda üzülür / üzüntüsünü belli eder.
100. İzin almadan evden çıkıp gider. 101. İzin almadan sınıftan dışarıya çıkar. 102. Okuldan dönerken oyuna dalıp eve geç gelir. 103. Evden, okuldan kaçar. 104. Korkuları vardır. 105. Çok fazla övülme ister. 106. Başkalarına gösterilen ilgiyi kıskanır. 107. Çok fazla destek ister. 108. İlgi çekmek için şımarık davranır. 109. “Kimse beni sevmiyor, herkes benimle dalga geçiyor”
diye yakınır.
Hiç
uygu
ndeği
l
Bir
azuy
gun
Çok
uygu
n
110. Hastalığını bahane ederek kendine çıkar sağlar (okulda, evde, oyunda, yaramazlık yaptığında ceza almamak için hastalığını kullanır).
111. Gece yatağını ıslatır. 112. Gündüz altına kaçırır. 113. Gece kaka kaçırır. 114. Gündüz kaka kaçırır. 115. Kardeşlerini onlara zarar verecek kadar kıskanır. 116. Yorulduğunu bilmez.