evrensel gazetesi arşivinden 32 - ttb.org.tr · pdf filedr. nur aksakal, dr. mustafa n....

50
turkish journal of occupational health and safety turkish medical association ISSN 1302 - 48 - 41 Piyasalaşan İşyeri Sağlık Hizmetleri Piyasalaşan İşyeri Sağlık Hizmetleri Endüstride Solunum Sistemi Hastalıkları Endüstride Solunum Sistemi Hastalıkları Silikozis ve Kot Kumlama Vahşeti Silikozis ve Kot Kumlama Vahşeti Esnekle K şme ve İş azalarında Artış Esnekle K şme ve İş azalarında Artış Sa Çalışanlarında Bel Ağrısı ğlık Sa Çalışanlarında Bel Ağrısı ğlık üç ayda bir yayımlanır Nisan-Mayıs-Haziran 2009 32 Evrensel Gazetesi Arşivinden

Upload: dinhthuan

Post on 04-Feb-2018

238 views

Category:

Documents


1 download

TRANSCRIPT

Page 1: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

t u r k i s h j o u r n a l o f

o c c u p a t i o n a l

h e a l t h a n d

s a f e t y

turkish medical association

ISSN 1302 - 48 - 41

Piyasalaşanİşyeri SağlıkHizmetleri

Piyasalaşanİşyeri SağlıkHizmetleri

EndüstrideSolunum SistemiHastalıkları

EndüstrideSolunum SistemiHastalıkları

Silikozis veKot KumlamaVahşeti

Silikozis veKot KumlamaVahşeti

EsnekleK

şme veİş azalarındaArtış

EsnekleK

şme veİş azalarındaArtış

SaÇalışanlarındaBel Ağrısı

ğlıkSaÇalışanlarındaBel Ağrısı

ğlık

üç ayda bir yayımlanır Nisan-Mayıs-Haziran 2009 32

Evrensel Gazetesi Arşivinden

Page 2: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

3

6

21

25

15

47HABERLER

28

32üç ayda bir yayımlanır Nisan-Mayıs- 2009

1 MAYIS DÖNÜŞÜM VE OLANAKLARMSG Yayın Kurulu

PROF. DR. SUDİ BÜLBÜL HOCAMÖzcan DEMİREL

SİLİKOZİSDr. İbrahim AKKURT

KOT KUMLAMA İŞÇİLERİNDE SİLİKOZ EPİDEMİSİDr. Metin AKGÜN

"LEYLEĞİN YUVADAN ATILMIŞ YAVRULARI":KOT KUMLAMA İŞÇİLERİ

Onur BAKIR

ENDÜSTRİDE SOLUNUM KORUNMASIDr. Arif MÜEZZİNOĞLU

38

BİR ÜNİVERSİTE HASTANESİNDE ÇALIŞAN HEMŞİRE SAĞLIK MEMURUve HASTABAKICILARDA BEL AĞRISI SIKLIĞI ve ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Dr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL,Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN

8TÜRKİYE’DE ÇALIŞMA SÜRELERİNİN UZAMASI VE ÖLÜMLÜ

İŞ KAZALARINDA ARTIŞNergis MÜTEVELLİOĞLU

EditörlerDr. Celal EMİROĞLU

Dr. Levent KOŞAR

Dr. Celal EMİROĞLUDr. Levent KOŞAR

Dr. Mustafa N. İLHANDr. Ö. Kaan KARADAĞDr. Sedat ABBASOĞLU

Prof. Dr. Alpaslan IŞIKLIProf. Dr. Çağatay GÜLER

Dr. Engin TONGUÇProf. Dr. Gazanfer AKSAKOĞLU

Prof. Dr. Güzin ÖZARMAĞANAv. Hacer EŞİTGEN

Dr. Haldun SİRERProf. Dr. İbrahim AKKURT

İsmail Hakkı KURTDoç. Dr. Meral TÜRK

Av. Murat ÖZVERİProf. Dr. Mustafa KURT

Kim. Müh. Mustafa TAŞYÜREKDr. Nazif YEŞİLLETEN

Psik. Dr. Nazlı Yaşar SPORDr. Necmettin ERKANProf. Dr. Nevin VURAL

Dr. Nihal COŞKUNProf. Dr. Remzi AYGÜN

Prof. Dr. Turhan AKBULUTProf. Dr. Yasemin BEYHAN

Yıldırım KOÇDr. Yıldız BİLGİN

Türk Tabipleri Birliği Mesleki Sağl k ve Güvenlik DergisiTürk Tabipleri Birliği Merkez Konsey i

Şehit Dan ş Tunal gil Sokak No: 2 Kat:4Demirtepe/ANKARA

0 312 231 31 79 (Pbx)

0 312 231 19 52 - 53

http://www.ttb.org.tr/isake-posta: [email protected]

Yeter CANBULAT - TTB

Remark ReklamKuleli Sok. 57/4

Gaziosmanpaşa/AnkaraTel: (0.312) 436 27 28

23.06.2009

Yerel Süreli (3 ay lık)

3.000 adet

Yayın Kurulu

Danışma Kurulu

Yazışma Adresi

Prof. Dr. Ahmet SALTIK

Türk Tabipleri Birliği Adına Sahibi ve Yazı İşleri MüdürüProf. Dr. Gençay Gürsoy

Telefon

Faks

Hazırlık ve Tasarım

Basımcının İletişim Bilgileri ve BasIm Yeri

BasIm Tarihi

Yayın Türü

Tiraj

Logo ve Kapak Hakkı TTB’ye Aittir.

Dergide Yayımlanan Yazıların Tüm SorumluluğuYazarlarına Aittir.

Page 3: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

Yaşanan ekonomik kriz emekçiler için işsizlik, yoksulluk ve sefalet getirirken, kapitalist sistemin geniş kitlelerin önündeteşhirini de sağladı. Kapitalizmin ve hükümetin savunulacak bir yanının kalmadığı, sınıfsal çelişkilerin giderek derinleştiğibu dönemde yeni bir kıpırdanış için umut ışıkları doğdu.

İnsan, en verimli olduğu dönemde, en kısa sürede ve en az ücretle çalıştırılmak isteniyor; iş de tüketiyor, işsizlik de…Emeğin ‘birim zamanının alınıp-satıldığı’ dönemde esnekleşmede sınır tanımayanlara karşı tarihe not düşüldü 1 Mayıs“Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü” adına... Mücadele ‘insanca çalışma hakkı’ için…

Sermaye cephesi hep daha fazlasını istiyor. İş Yasası’nın sağladığı ‘esneklik’ artık yetmiyor... Yaşananlar; işvereninüzerindeki mali külfet daha da azalsın, kıdem tazminatı yükü hafifletilsin, yeni ‘istihdam’ paketleri açılsın, “devlet daha azprim-vergi alsın” diye…

İşsizlik esnekleşmenin olmazsa olmazlarından! TÜİK Nisan ayında işsizlik oranını yüzde 15,5 olarak açıkladı. İşverenDergisi bu açıklamayı beklercesine, kendisini ‘istihdam’ günahlarından arındırarak, “bu oranın gerçekte yüzde 19” olduğunusöylerken “ayıbımız daha büyük” mü demek istedi, yoksa “işsizlik kalkınmamızı artırır” mı demeye getirdi!

Bu gelişmeleri değerlendirerek, MSG çalışma yaşamında işçi sağlığı ve iş güvenliğini yok sayan ‘daha esnek’ modellerekarşı mücadele eden emekten yana tutumunu sürdürecek, önümüzdeki dönemde de konunun can alıcı yanlarını gündemyapmaya devam edecek.

İşyeri sağlık ve güvenlik birimlerinde çalışacak disiplinler adına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ‘hizmette’ kusuretmeden her türlü hukuksal alt yapıyı hazırlıyor. Ancak, yasaların ve yönetmeliklerin pusulası hep aynı yönü gösteriyor.Emek sömürüsü…

Bu sayımızda yer verdiğimiz alanın tüm taraflarınca tartışılması gereken “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Taslağı” ve“İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimleri ile Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri Hakkında Yönetmelik Taslağı” işyerlerindedaha iyi hizmet değil piyasa paylaşımına işaret ediyor.

Meslek hastalığı tespiti yapıl(a)mayan, ya da kayıtlara geçmeyen, mesleki kanserlerin ise hiç konuşulmadığı bu ülkedemesleki sağlık sorunlarının her geçen gün bir başka vahşi boyutuyla karşılaşıyoruz. Çok hızlı gelişen, tedavisi olmayan,ölümle sonlanan bir meslek hastalığı olan ve yüzyılı aşkın zamandır bilinen silikozis ‘kot kumlama’ sektöründe ‘fark edildi’.

Meslek Hastalıkları Listesi’nde 10 yıllık ‘yükümlülük süresi’ sonunda silikozis gelişebileceği belirtilirken, gerçek yaşamtüm bilinenleri alt-üst etti. Araştırmalar ‘kot kumlama’ işinde yükümlülük süresinin 18 aya kadar indiğini gösterdi.

Resmi ağızlardan ‘gayri resmi’ “silikozis nedeniyle 20.000’den fazla kişi sağlığını kaybedecek, binlerce ölümbekleniyor…” söylemlerine karşılık, SSK istatistiklerinde; 2003-2007 arasında tüm işkollarında 1192 silikozis hastasınınkayda geçtiğini, ancak hiçbirisinin ölümle sonuçlanmamış (!) olduğunu görüyoruz. Bu yıllar arasında toplam 1917 meslekhastalığı görülmüş ve bu hastalıkların yüzde 62’si silikozis hastalığı.

Kapak fotoğrafındaki işçi Ruhat Yıldırak 15 yaşında kot kumlama işine başladı, 3 yıl çalıştı. Silikozis hastalığına yaka-landı ve 24 yaşında (Şubat 2009) yaşamını yitirdi...

Sağlık Bakanlığı ‘kot kumlama’ işini yasaklarken, ‘giysi ve kumaş dışı işlerde kum, silis tozu veya silika kristalleri içerenmaddeler kullanılarak yapılan püskürtme işlemlerini’ serbest bıraktı!

Silikozis sadece çalışma ortamında gelişir. Ancak yasa meslek hastalığı tanımını ‘sigortalı’ üzerinden yaptı. Bu tanımauygun olarak Çalışma Bakanlığı sadece “çalıştığı işyeri tespit edilen hastalara sosyal güvenlik hakkı” vaat ediyor. Politikaşudur; “kayıtdışını görme, meslek hastalığını görsen de tespit etme”.

Hastalanmalarına bakılmaksızın kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri sosyal güvenlik sisteminin görevidir. Yasa’dakoruyucu sağlık hizmetlerinden yararlanmak için “prim ödeme şartı aranmayacağı” belirtiliyor ve “katılım payıalınmayacak hizmetler” arasında koruyucu sağlık hizmetleri de sayılıyor.

Silikozis hastalığı sadece koruyucu hizmetlerle önlenebilir. Bu nedenle görevin ihmali sonucu gelişen mağduriyetlerinsorumluluğu devlete aittir. Meslek hastalığı durumunda işçinin tedavi giderleri ile kısa ve uzun vadeli mağduriyeti SGKtarafından karşılanır. İşçinin zarar görmesine neden olan çalışma koşullarını hazırlayan işverenin Çalışma Bakanlığıtarafından tespit edilip edilmemesi ayrı bir konudur.

Bu sayımızda mesleki solunum sistemi hastalıkları ve grupta en fazla görülen silikozis hastalığı, çalışma ilişkilerininesnekleştirmesinin iş kazalarına etkisi, sağlık çalışanlarında bel ağrısı konulu araştırmalara yer verdik.

Aramızdan ayrılışının birinci yılında Prof.Dr. Sudi Bülbül’e özel bir yer ayırmaya çalıştık.Dostlukla…

EDÝTÖRDEN

1Nisan-Mayıs-Haziran 2009

Page 4: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

1 MAYIS DÖNÜŞÜM VE OLANAKLARMSG Yayın Kurulu

1 Mayıs 2009’da da ciddi bir nicelik ve niteliğinbuluşma noktası olarak gözler yine İstanbul’açevrildi. Bunun oluşmasında 1977 1 Mayıs’ı veTaksim’de gerçekleştirilen diğer kutlamalarbelirleyici olmuş, geçtiğimiz 3 yıl ise bu algıyıpekiştirmiştir. Bu sene Taksim’de gerçekleştirilenkutlama ise emek hareketi açısından bir moralniteliği taşımış, bir talebin arkasında kararlı birduruşun kazanım ile sonuçlanabileceğini bir kezdaha göstermiştir. 1 Mayıs’ın tatil olmasını da bunaeklemek gerekir. Ancak teslim etmek gerekir ki,kutlamanın taşıması gereken nicelik ve nitelik, alantartışmalarının gölgesinde kalmıştır.

Bununla birlikte Türkiye genelindeki 1 Mayıskutlamalarına kriz damgasını vurmuş; gösterilerekatılım artmış, emekçiler krizin bedeliniödemeyeceklerini vurgulamışlardır.

Bugün gerek dünyanın gerekse ülkemiziniçinden geçtiği süreç, 1 Mayıs’ların geniş halkkitlelerine mal edilebilmesi için uygun bir zeminsunmaktadır. Ülkemizde, özellikle AKP eli ileyürütülen ve pek çoğu işçi sınıfının kazanılmışhaklarını bir bir geriye götüren düzenleme veuygulamalar, toplumun “sömürü”, “emek” ve “sınıf”gibi kavramlar ile açıklanabilme özelliğiniartırmaktadır. Esnek çalışma biçimleri, istisnaolmanın ötesinde giderek kural haline gelmekte;

2Nisan-Mayıs-Haziran 2009

işsizlik verileri, her geçen gün yeni rekorlarakoşmakta; yoksulluk, toplumun giderek farklıkatmanlarına çeşitli biçimlerle yayılan bir ortaksorun olmakta, istihdamın farklı türlerigüvencesizlikte eşitlenmektedir. Eğitim, sağlık vesosyal güvenlik para ile ilişkilendirilmekte vesermaye, vites büyüterek işçi sağlığı ve işgüvenliğine de el atarak bu hizmet alanını dataşeronlaştırmaktadır. İşçi sağlığı rekabet ve karhırsına kurban gitmektedir.

Emek gücünü satma olanağından dahi yoksunkesimler ise “yeni sağ” ideoloji ve güvencesizkoşulların etkisi altında her türlü öznelliğinmüdahalesine kapalı, manevi değerlerle örülü,edilgen yaşamlara hapsedilmektedir. Çalışankesimlere de sızmaya başlayan bu durumun birsonraki aşaması ise bizzat işçilerin sendikayı,bir güvencesizlik unsuru olarak değerlendirmesiolacaktır.

O halde bir moral kaynağı olan 20091 Mayıs’ından başlayarak emekten yana tümkesimlerin üzerine düşünmesi ve politikalarüretmesi gereken önemli noktalardan biri şudur:1 Mayıs’a işçi sınıfının bağımsız siyasetinindamgasını vuracağı, dönüştürücü ve örgütleyici birnitelik kazandırmak ve 1 Mayıs’ı gerçek sahipleri iledaha fazla buluşturmak!�

Page 5: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

3Nisan-Mayıs-Haziran 2009

İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ:YASA VE YÖNETMELİK

TASLAĞI Değerli meslektaşlarımız,Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın işçi-

memur sendikaları ile meslek örgütlerinin aleyhtegörüşlerine rağmen, yaklaşık 3 yıldır çalışmalarınısürdürdüğü ve onlarca değiştirilmiş taslak hazır-ladıktan sonra 2008 yılı sonuna kadar yürürlüğekoymaya çalıştığı “İş Sağlığı ve Güvenliği YasaTasarısı”nı, başta ekonomik kriz ve işverenleregetireceği olası maddi külfetler gibi nedenlerlehayata geçiremeyerek yerel seçimler sonrasınaertelemiştir. Fakat; Çalışma Bakanlığı temsilcileriartık gizleme gereğini bile duymadan, her ortam vefırsatta dile getirdikleri “piyasanın sıkıştırmalarınınartması ve piyasanın basıncı" gibi siyasi neden vetercihlerle, iktidarın uygulamakta olduğu SağlıktaDönüşüm Programı çerçevesinde ‘İşçi Sağlığı ve İşGüvenliği alanını da, sağlık sermayesinin yeni birrant kapısı haline getirmek için var güçleriyle çalış-malarını devam ettirmektedirler.

Bu amaçla 26 Mayıs 2008 tarihinde yürürlüğesokulan ve kamuoyunda “istihdam paketi” olarakbilinen ‘İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda DeğişiklikYapılması Hakkında Kanun’, işçi sağlığı ve işyerihekimliği ile eğitimlerinin piyasa açılması ‘politikhedef ve amaçları’ doğrultusunda bazı yasal düzen-lemeler yapmıştır. Yapılan bu düzenlemelerle başta4857 sayılı İş Kanunu’nun 81. maddesi ve ÇalışmaBakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim veAraştırma Merkezi’nin (ÇASGEM) teşkilat vegörevleriyle ilgili kanunlarda değişikliğe gidilerekamaçlanan hedefler doğrultusunda adımlaratılmıştır.

Yapılan yasal düzenlemeleri uygulamayageçirmek amacıyla İş Sağlığı ve Güvenliği GenelMüdürlüğü tarafından hazırlanan ve geçtiğimiz yılsonunda gündeme getirilen “İşyeri Sağlık veGüvenlik Birimleri ile İşyeri Ortak Sağlık veGüvenlik Birimleri Hakkında Yönetmelik” taslağıile çalışanların mesleki sağlık ve güvenliği piyasa

sunulmakta, iş sağlığı ve güvenliğinde çalışanpersonelin iş güvencesi ve mesleki bağımsızlığıortadan kaldırılarak özel iş sağlığı ve güvenliğifirmalarının önü açılmaktadır. Yönetmeliktaslağıyla bilimselliğe, uluslararası sözleşmelere,kanunlara ve yargı kararlarına aykırı olarak bir kezdaha deneme-yanılma, yap-boz düşüncesiyle bualan oldu bittiye getirilmeye çalışılmaktadır.Çıkarılmak istenen yeni taslağın en belirgin özelliğiişçi sağlığı ve iş güvenliği ile işyeri hekimliğihizmetlerinin, çalışanların üretim alanındançıkartılıp dışsallaştırılarak bakanlığın onay vere-ceği firmalar kanalıyla dışarıdan satın alınması veiş sağlığı ve güvenliğinde çalışan personelin eğitim-lerinin yine bakanlığın uygun göreceği kurumlartarafından verilmesinin sağlanmasıdır.

Yönetmelik taslağında; 2003 yılından sonraedinilen işyeri hekimliği ve iş güvenliği uzmanlığısertifikalarının geçersiz sayılacağı, bakanlıktarafından yetkilendirilecek kurum ve kuruluşlartarafından bu eğitimlerin yeniden düzenleneceği,eğitimler sonrası Milli Eğitim Bakanlığı veyaÖSYM tarafından yapılacak sınavdan başarılıolanlara Çalışma Bakanlığı tarafından “İşyeriHekimliği” ve “İş Güvenliği Uzmanlığı”sertifikalarının verileceği düzenlemeleri yeralmıştır. Ayrıca işyeri hekimliği ve iş güvenliğiuzmanlığı belgelerini aldıkları tarihten itibaren 7yıl süre geçenlerin, yetkilendirilen kurum ve kuru-luşlar tarafından verilecek ve süresi en az 24 saatolan ‘bilgi yenileme eğitimine’ katılma zorunluluk-ları oldukları, bilgi yenileme eğitimine katılmayanişyeri hekimlerinin ve iş güvenliği uzmanlarınınbelgelerinin geçersiz sayılacağı, bilgi yenilemeeğitimine katılıncaya kadar bu yönetmelik kap-samındaki görev ve yetkilerini kullanamayacaklarıifadelerine taslakta yer verilmiştir. Yine yönet-meliğin yayımından itibaren 6 ay süreyle, iş güven-liği ile görevli mühendis veya teknik elemanlar için

Türk Tabipleri Birliği İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Kolu, sondönemde işçi sağlığı ve işyeri hekimliği alanında yaşanangelişmelere ilişkin 16 Mart 2009 tarihinde hekimlere yönelik açıkla-ma yaptı. MSG

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

Page 6: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

4Nisan-Mayıs-Haziran 2009

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

iş güvenliği uzmanlığı belgesi aranmayacağı düzen-lemeleri taslağa konulmuştur.

Yürürlüğe girip giremeyeceği henüz belliolmayan bu tasarıya dayanarak; ÇASGEM’inresmi web sayfasından; sağlık sermayedarları içinmüjde, işyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarıiçin ise kötü bir sürpriz olarak 2003 yılındanitibaren alınan sertifikaların geçersiz sayılacağı şek-linde yayınlanan duyuru, tam anlamıyla devletinvatandaşa karşı kurduğu tuzağa güzel bir örnekteşkil etmektedir. Fakat hala ‘sosyal bir hukukdevleti’ olduğu Anayasa’sında yazan ve bazıkurumların bu değerleri inatla savunduğu birülkede, durum ÇASGEM’in kimi kesimler içinmüjdeli olabilecek haberindeki gibi değildir…

Taslak halindeki yönetmeliğin yürürlüğe girsedahi, yukarıda belirtilen maddelerin yönetmelikteyer alıp alamayacağı ve uygulamaya girip giremeye-ceği şüphelidir. Çünkü kazanılmış bir hakkın,yönetmelik düzenlemesinden önce geriye dönükolarak iptal edilmesi büyük bir hukuki ve idari hataolacaktır. Bu konuda 16 Aralık 2003 tarihindeçıkarılan ve şu anda yürürlükte olan "İşyeri SağlıkBirimleri ve İşyeri Hekimlerinin Görevleri ileÇalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik",Türk Tabipleri Birliği tarafından dava edilmiş vetemyize gidilmesi sonucunda Danıştay İdari DavaDaireleri Genel Kurulu (DİDDGK) 2 Aralık 2004tarihinde almış olduğu kararla, şimdiki taslakta dayer alan mevcut yönetmeliğin 4. maddesindekiişyeri hekimi: ‘bakanlıkça sertifikalandırılmışhekim’ tanımı ile işyeri hekimlerinin eğitim vesınavlarıyla ilgili 18.,19. ve 20. maddelerininyürütmesini durdurmuştur.

Danıştay’ın içtihat kararının gerekçesinde;ÇASGEM’in hekimlere işyeri hekimliği konusundaeğitim veremeyeceği, ancak bakanlık personeli ileişçi, işveren ve yönetici personeli işyeri hekimliğikonusunda bilgilendirmeyi amaçlayan eğitimlerverebileceğini belirtmiştir. Ayrıca ilgili maddeleriiptal edilen yönetmelikte oluşturulan İşyeri Hekim-liği Eğitim Komisyonu’nun yasal bir dayanağının ol-madığı, işyeri hekimlerinin eğitim ve sınavlarındagörev yetkisinin bulunmadığı hükmüne vararak;işyeri hekimliğinin Tıpta Uzmanlık Tüzüğü ile ‘yandal uzmanlığı’ şeklinde düzenlenmiş bulunduğunu,ayrı bir tıp disiplini olan işyeri hekimliği konusundaÇalışma Bakanlığı’na eğitim verme ve sertifika-landırma yetkisi tanınmasının, uzmanlık eğitimi

veren üniversiteler ya da eğitim ve araştırmahastaneleri gibi kurumların devre dışı bırakılmasışeklinde yorumlayarak bu eğitimlerin bakanlıktarafından düzenlenemeyeceğinin altını çizmiştir.Danıştay kararının sonuç bölümünde, işyeri hekim-liği alanında örgütsel ve bilimsel donanımı olmadığıanlaşılan Çalışma Bakanlığı ile ÇASGEM’e veİşyeri Hekimliği Eğitim Komisyonu'na, hekimleriişyeri hekimliği konusunda eğitme ve sertifika-landırma yetkisi verilmesi şeklindeki düzenlemedehizmet gereklerine uyarlılık görülmediğinden, şuandaki mevcut yönetmeliğin 4. maddesindekiişyeri hekimi tanımı (bakanlık tarafından belge-lendirilmiş hekim) ile "işyeri hekiminin nitelikleri"başlıklı eğitim ve sınavla ilgili 18.,19. ve 20.maddelerin uygulanması halinde telafisi güç veimkansız zararların doğacağı sonucuna ulaşarakyürütmeyi durdurma kararı vermiştir.

28.02.2006 tarihinde Danıştay 10. Dairesi’ninalmış olduğu kararda ise, yürürlükteki yönet-meliğin 4. maddesindeki işyeri hekimi tanımı ileişyeri hekiminin nitelikleri başlıklı eğitim vesınavla ilgili 18.,19. ve 20. maddelerini kesinolarak iptal edilmiştir. 10. Danıştay Dairesi bukararında, işyerlerine hekim atanması ve deneti-minin 6023 sayılı TTB Kanunu’nun 4.,5. ile Ekmadde 1’e göre tabip odalarının yetkisinde olduğusonucuna dayanarak, mevcut yönetmeliğin 25.maddesini de bu kanuna aykırı düzenleme içerdiğiiçin iptal etmiştir. Danıştay işyeri hekimlerinin işakdini gerekçe bildirmeden sona erdirme yetkisinitek taraflı olarak işverene verdiği ve iş akdi fesih-lerinde ilgili tabip odasına bildirim yapılmasızorunluluğu olduğu halde böyle bir bildirim içer-mediğinden yönetmeliğin 26. maddesini de iptaletmiştir. Ayrıca bu yönetmeliğe bağlı olarakSSK'nın (devredilen) 25.12.2003 tarihindeçıkartmış olduğu 3-222 Ek sayılı “Hekim yetkisi”konulu genelgesi ile 02.01.2006 tarihindeçıkarttığı 3-255 Ek sayılı “Hekimlerin İşyeriSigortalılarına Kurumumuz Adına Reçete Yazmave İki Güne Kadar İstirahat Vermesi” konulugenelgesi, TTB'nin dava etmesi sonucunda 2007ve 2008 yıllarında Danıştay 10. Dairesi tarafındankesin olarak iptal edilmiştir.

Anayasa’da da yeri olan yükseköğretime ilişkintemel kurallar ve yargı kararlarına göre 2547 sayılıYükseköğretim Kanunu gereğince; işyeri hekimliğiuzmanlık eğitimi vermekle yetkili olan eğitim ve

Page 7: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

araştırma hastanelerinde yada üniversitelerdehekimlere verilecek belli bir eğitim süreci sonu-cunda elde edilmesi mümkün bir uzmanlık seviye-sidir. Bu duruma uygun olarak TTB’nin düzen-lemiş olduğu İşyeri Hekimi Temel Eğitim SertifikaKursları için 16 üniversite rektörlüğü ile TTBarasında protokol yapılmış olup, verilen işyerihekimliği sertifikalarında 16 üniversite rektörününimzasıyla birlikte TTB Merkez Konsey GenelBaşkanı'nın imzası yer almaktadır. Dolayısıylayasalarda ve yargı kararlarında açıkça belirtilme-sine rağmen, hekimlere işyeri hekimliği alanındaüniversitelerle birlikte TTB tarafından verileneğitimlerin iptal edilmesi ve işyeri hekimliği serti-fikalarının geçersiz kılınması şeklindeki bir düzen-lemenin hukuki geçerliliği bulunmamaktadır.Böyle bir düzenlemeye gidilmesi ihtimalinde, TTB6023 sayılı Kanun gereğince hak ve sorumluluğu-nun bulunduğu her konuda olduğu gibi, bu alandada üyelerinin mesleki gelişimleri için eğitim vermegörev ve yetkisi çerçevesinde örgütsel ve hukuksalmücadelesini kararlılıkla sürdürmeye devam ede-cektir.

Diğer yandan hekimleri işyeri hekimliğikonusunda eğitme ve sertifikalandırma yetkisi içinörgütsel ve bilimsel donanımı bulunmadığı yargıkararlarıyla tespit edilen Çalışma Bakanlığı’nın, butespiti bazı yasal düzenlemeler ve iktidar gücüyleaşma girişimleri Anayasa’nın, hukukun vedemokrasinin yok sayılmasıdır. Tüm bu nedenlerleÇalışma Bakanlığı’nın, yasalar ve bu konudakiyüksek yargı kararları ortadayken yönetmeliktaslağındaki bu maddeleri muhafaza edebileceğidüşünülmemektedir. Keza bu maddeler taslaktaolduğu gibi çıkarılması düşünülen yönetmelikteyer alırsa TTB, tabip odaları ve sertifika sahibiişyeri hekimleri ile iş güvenliği uzmanlarıtarafından açılacak davaları Çalışma Bakanlığı'nıngöz önünde bulundurması gerekecektir. Ayrıcabakanlığın yeni yönetmelik taslağındaki haliylevereceği işyeri hekimliği ve iş güvenliği uzmanlığısertifikalarının TTB, tabip odaları ya da TMMOBtarafından dava edilmesi durumunda, bakanlığınvermiş olduğu bu sertifikaların hukuki olarakgeçerliliği tartışma konusu olabilecek, hattamahkemeler tarafından daha önceki Danıştaykararları gereğince iptali söz konusu olabilecektir.Bu nedenle Çalışma Bakanlığı'nın maddi ve

manevi prestij kaybına yol açacak böyle riskliuygulamalara yeniden girişmesi kolaygözükmemektedir.

Konuyla ilgili olarak, Çalışma Bakanlığı'nınorganizasyonuyla 30 Aralık 2008 tarihindeAnkara'da yapılan ve TTB'nin de sosyal tarafolarak katıldığı İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi’nin,2006-2008 yılları İSİG Mevzuatı uygulamasınındeğerlendirme toplantısında, bakanlık yetkilileriİşçi Sağlığı ve Güvenliği Yasa Tasarısı’nınBaşbakanlık’a gönderildiğini ifade etmişlerdir. Budurumda çıkarılması düşünülen İSG Yasasınedeniyle şu anda yürürlükte olan mevcutyönetmelik ile hazırlanmakta olan yeni yönet-meliğin akibetlerinin ne olacağı, çıkarılacak yönet-meliğin yasayla uyumlu olup olmayacağı ya dadeğiştirilip değiştirilmeyeceği belli değildir. Butoplantıda TTB tarafından şimdiye kadar üniver-sitelerle işbirliği halinde verilen eğitimlerin, bualanda 20 yılı aşkın birikim ve tecrübesininortadan kaldırılmak istenmesinin bilimsel, hukukive idari yanlışlığı konusuna YÖK’te destek olmuş-tur.

TTB 1987 yılından beri 6023 sayılı KuruluşYasası’nın 1.,4. ve 28. maddeleri uyarınca, halksağlığı ile ilgili ve hekimlerin mesleki gelişimleriiçin eğitim verme görev ve yetkileri çerçevesinde“işçi sağlığı, iş güvenliği ve işyeri hekimliği” alanın-da müdahildir. Bu konumunu yıllardır edinilenbilgi, deneyim ve kazanımlarla, tabip odalarıylabirlikte eşgüdüm halinde sürdürmektedir. Sonuç-ta; Türk Tabipleri Birliği 6023 sayılı Kanun’a daya-narak İşyeri Hekimi Temel Eğitim SertifikaKursları’na, TTB ile işbirliği protokolü imzalayanüniversitelerle birlikte düzenlemeye devam etmek-tedir, ileride de devam edecektir. Bu nedenlemeslektaşlarımız için, TTB ve üniversiteler işbir-liğiyle düzenlenen işyeri hekimliği temel eğitimsertifika kurslarına katılmak ve sonucunda işyerihekimliği sertifikası edinmek, doğru ve geçerli biryol olacaktır.

Saygılarımızla.

Not: Sosyal Güvenlik Kurumu 20.05.2009 tarih ve 71 Sayılı“Hekimlerin İşyeri Sigortalılarını kurumumuz adına reçete yazma ve ikigüne kadar istirahat vermesi” konulu genelgesini TTB’nin 12 yıldırsürdürdüğü mücadele çerçevesinde ‘hukuku tanıyarak’ yeniden yazdı.MSG.�

5Nisan-Mayıs-Haziran 2009

Page 8: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

Özcan DEMİRELProf. Dr., HÜ Eğitim Fakültesi

Eğitim Bilimleri Bölümü Başkanı

Sudi Bülbül hocamız, uzun yıllar HacettepeÜniversitesi’(HÜ)ne hizmet etmiş ve Eğitim Fakül-tesi Eğitim Bilimleri Bölümünde Eğitim Yönetimi,Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi Anabilim DalıBaşkanı ve Bölüm başkanı olarak görev yapmıştır.

Türkiye’de halk eğitimi bilim dalının öncüsüolan hocamız, UNESCO ve Avrupa Konseyi’ndedüzenlenen yetişkinler eğitimi ve halk eğitimitoplantılarına Türkiye’yi temsilen katılmıştır. Birsohbet sırasında Strasburg kentine gide gele oteldeçalışanlardan süpermarkette çalışanlara kadarherkesle sohbet ettiklerini ve dost olduklarınısöylerdi. Milli Eğitim Bakanlığı’(MEB)nda ilkokulöğretmenliğinden başlayıp liselerde Türkçe öğret-menliğine oradan da müsteşar yardımcılığına kadargörev yapmıştır. Bu deneyimlerini akademikyaşamında ve derslerinde kuram ile uygulamayıbütünleştirerek kullanmıştır. Ancak en keyif aldığıve deneyimlerini en çok aktardığı yer olarak TürkTabipler Birliği’nde yaptığı çalışmalar olmuştur. Buçalışmalara zaman zaman beni de katarak bunlarıpaylaşmak istemiş ve tıp eğitimine girmemizeolanak sağlamıştır. TTB’nin düzenlediği birçoketkinliklerde birlikte yer aldık. Ankara dışındayapılan yerel seminerlerde muhakkak eşlerle bir-likte gitmemizi yeğlerdi. Hatta bana “Sen sen olhangi seminere gidersen git muhakkak yanındaeşini de götür. Bak ben eşimi hiç yanımdan ayır-mıyorum” demişti. Son zamanlarda özellikleAnkara dışı TTB seminerlerinde hep eşi MelekHanım kendisine eşlik etmişti.

Sudi Bülbül Hocam, ders anlatırken engindeneyimlerini büyük bir ustalıkla aktarır, dersianılarıyla süsler ve her dersi zevkli hale getirirdi. Buözelliği ile hocam için “doğuştan eğitimci”olduğunu söyleyebiliriz. Türk dili ve edebiyatıöğretmeni olarak yetişmesinin verdiği kazanımlarlahitabet ve belagat sanatını çok iyi kullanırdı. Buyönüyle de eğitim bilimleri alanında yapılan bilim-sel toplantı ve panellerin aranan ismi olurdu. Buözelliği nedeniyle de tıp camiası hocamızı hep se-minerlerine çağırmış ve TTB’nin kadrolu halkeğitimcisi olarak görevini yapmıştır.

Sudi Hocam, yönetim anlayışında “grup di-namizminin” gücünü, insan ilişkilerinde babacan,güler yüzlü ve duygusal yönünü hep ön planaçıkarırdı. Bu onun yaşam felsefesiydi, izleri ve de-rinlikleri yakın çevresindeki tüm öğrencilerine veyakınlarına esin kaynağı olmuştur.

Hocamın en önemli bir özelliği de, 75 yıllıkyaşamı boyunca cumhuriyet kazanımlarına veAtatürk ilke ve devrimlerine çok sıkı bağlılığı veasla ödün vermeyen tutarlı davranışları olmuştur.Bu özelliği ile de hep bize esin kaynağı ve örnek ol-muştur.

Hocamın, tüm bu özelliklerini aynen alıyor,ulusalcı çizgide verdiği mücadeleyi devam ettir-meye ve bunu yeni yetişen eğitimcilere aktarmayasöz veriyor ve özen gösteriyoruz.

Cumhuriyete kanat geren ulu eğitimci hocamınözgeçmişi aşağıda verilmiştir.

Ahmet Sudi Bülbül 1933 yılında Uşak’ta doğdu.Uşak’ta ilk ve orta öğretimini tamamlayan hocamız,Bolu öğretmen okulundan 1951–1952 yılındamezun olup Erzurum’a ilkokul öğretmeni olarakatandığında 18 yaşındaydı.

1952 yılında o zamanki adı Gazi Muallim Mek-tebi ve Eğitim Enstitüsü olan kurumun sınavınagirer ve Edebiyat Bölümü’nü kazanır ve 1954yılında mezun olur. Ancak, daha sonraki yıllardasadece Türkçe değil, öğretmen yetersizliği nedeniylecoğrafya ve felsefe derslerine de girer. Ağrı’da görevyapar. 1961 yılında Uşak İl Halk Eğitimi Merkezinebaşkan olarak atanır.

1963 yılında Uluslararası Kalkınma Teşkilatıbursunu kazanır ve yüksek lisans yapmak üzereABD’ye gider.

6Nisan-Mayıs-Haziran 2009

Page 9: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

7Nisan-Mayıs-Haziran 2009

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

MSG Yayın Kurulu; Ölümü gördüğü halde kararlılığını ve inançlarını yi-tirmeyen, 18 Haziran 2008’de aramızdan ayrılan büyük insan Sudi Hoca'nın ay-dınlık yüzü ve içtenliği hepimize yol gösterecek.

İşyeri hekimliği sertifika eğitimleri ve eğitici eğitimlerinde çok uzun süregörev alan, eğitim konusundaki yetkinliğiyle herkesi büyüleyen, emekliolduğunda hekim olmamasına rağmen "kendimi işçi sağlığına ve Türk Tabip-leri Birliği'ne vakfettim" diyebilen Sudi Bülbül, İşyeri Hekimi Temel EğitimSertifika Programı raportörlerinden biri olarak olağanüstü çaba sarf etti.

TTB 1987 yılında işyeri hekimliği sertifika kurslarını düzenleme kararınıaldı ve ilk kurs 1988 yılında yapıldı. Sonraki yıllarda TTB İşçi Sağlığı AkademikKurulu tarafından geliştirilerek ‘A Tipi’ formatına dönüştürülen kurslarverilmeye başlandı.

1999 yılında TTB mevcut kursların gereksinimi karşılayamaması nedeniyleyeni bir çalışma başlattı. Sertifika kurslarının günün gereksinimlerine uyguneğitim modelleri ile yürütülmesi için TTB İşçi Sağlığı Bilim Eğitim Kurulu veİşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Kolu kursların reorganizasyonu sürecini başlattı.

2003 yılında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı hazırladığı düzen-lemelerle işyeri hekimliği sertifikasyon eğitimini kendi bünyesi altına almakistedi. Ancak TTB’nin alanı kucaklayan, güncel ve bilimsel bilgi birikiminiiçeren çalışmaları çağdışı çabaların önünü kesti.

Geniş katılımlı çok sayıda toplantı, atölye çalışması ve eğitim çalıştayı son-rasında reorganizasyon süreci 2005 yılında tamamlandı. Kurslar yeni biçim veiçeriğiyle 17 üniversite rektörlüğünün de aktif katılımıyla İşyeri Hekimi TemelEğitim Sertifika Programı adı altında güncelleştirildi.

Sudi Hoca bu sürecin her aşamasına katkılarıyla tanık oldu ve TTB İşçiSağlığı Bilim Eğitim Kurulu üyesi olarak aramızdan ayrıldı.

Hoca'yı aramızdan ayrılışının birinci yılında saygıyla anıyoruz...Fotoğraflar: Ali Osman Karababa

1967 yılında MEB’de Halk Eğitimi Genel Müdürlüğü’nde şube müdür yardım-cısı olarak göreve başlar ve daha sonra Planlama Araştırma ve KoordinasyonDairesine geçer. Bu arada HÜ program geliştirme doktora programına da devameder.

HÜ’de girdiği asistanlık sınavını kazanır. 1968-1971 yıllarında ABD’de Michi-gan State Üniversitesi’ne Eğitim Planlaması üzerine doktora yapar.

1972 yılında MEB Müsteşar yardımcılığına getirilir. 1975 yılında kendi isteğiile bu görevinden ayrılan hocamız, Kız Teknik Öğretmen Okulunda öğretmenolarak göreve başlar. 1976 yılında HÜ Eğitim Bilimleri Bölümüne öğretim ele-manı olarak atanır. 1981 yılında Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinegeçen hocamız 1989 yılında tekrar Üniversitemize ve fakültemize gelir. ODTÜ veHacettepe Tıp Fakültelerinde de derse giren hocamız, 1978’de doçent, 1989’daprofesör olur.

Sudi Hoca, HÜ Eğitim Bilimleri Bölümünde 2000 yılında yaş haddindenemekli olur. 2002 yılında Başkent Üniversitesi’nde ders vermeye başlar.

Bilgiye, duyguyu da katarak eğitim verebilen nadir hocalarımızdan biri olanve birçok değerli esere de imza atan Prof. Dr. Ahmet Sudi Bülbül evli ve kendisigibi eğitime gönül vermiş ve onlarla her zaman gurur duyduğu iki kıza sahiptir.

Sudi Hocamı sevgiyle, minnetle ve rahmetle anıyor, anısı önünde saygıylaeğiliyorum.�

Page 10: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

8Nisan-Mayýs-Haziran 2009

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

TÜRKİYE’DE ÇALIŞMA SÜRELERİNİN UZAMASI VE ÖLÜMLÜ

İŞ KAZALARINDA ARTIŞ

ÖzetTürkiye’de 1999-2006 döneminde ölümle

sonuçlanan iş kazaları %35.7 oranında artmış veaynı dönemde ortalama çalışma süreleri de önemliölçüde uzamıştır. 1994’de istihdamdaki nüfustanhaftada 50 saatten fazla çalışanların oranı %38 ve60 saatten daha uzun süre çalışanların oranı%22.8’di. 2006’da bu oranlar sırası ile %52’ye ve%36.3’e yükselmiştir. Aşırı uzun çalışmasürelerinin iş kazalarını artıran temel bir etmenolduğu, çok sayıda alan araştırması ile kanıtlan-mıştır ve bu iki değişken arasındaki korelasyon,ilgili literatürde tartışma konusu değildir.

Makalenin konusu, bu bulgular ve bilgilerışığında, Türkiye’de son dönemde ölümlü işkazalarının oransal payında ortaya çıkan değişimi,çalışma ilişkilerinin esnekleştirilmesi ileilişkilendirerek açıklamaktır. Bu amaçla önce çalış-ma ilişkilerinin esnekleştirilmesinin anlamı, hangigerekçelerle gündeme getirildiği ve Türkiye’deesnek çalışmayı yaygınlaştıran yapısal ve konjonk-turel faktörler üzerinde durulmaktadır. İzleyenbölümde esnek çalışmanın emek ve sermayeaçısından pratikteki anlamı, somut göstergelerebaşvurularak açıklanmaktadır. Daha sonra esnekçalışma ilişkilerinin yaygınlaşması sonucu,Türkiye’de istihdamın gerçekleştiği işyeri ölçeğininküçüldüğünü, ortalama kıdem süresinin kısaldığınıve ortalama çalışma sürelerinin uzadığını gösterenbulgular değerlendirilmektedir. Son olarak,ampirik araştırmaların sağladığı kanıtlanmış bil-gilere dayanarak, çalışma sürelerinin aşırı uzamasıile ölümlü iş kazalarındaki artış arasındakinedensellik ilişkisi üzerinde durulmaktadır.

Anahtar Sözcükler: Kuralsızlaştırma, EsnekEmek Piyasası, Aşırı Uzun Çalışma Süreleri, KayıtDışı İstihdam.

SummaryFatal workplace accidents increased 35.7%

during 1999-2006 in Turkey; the period happenedto also experience a significant escalation in theaverage work hours. The ratio of the labor forceworking longer than 50 hours a week was 38% in1994 and for those working longer than 60 hoursit was 22.8%. These ratios increased to 52% and36.3% in 2006 respectively. The proof that exces-sive work hours are the basic contributor for anincrease in the workplace accidents comes fromnumerous field studies and the positive correlationamong these two variables is not a debate in liter-ature per se.

This article approaches the recent changes inproportional fatal occupational accidents inTurkey from a touchstone of flexibility of laborrelations. Therefore, a description of flexibility oflabor and the reasoning behind its being put forthand factors that contribute its prevalance inTurkey are explained first. The relevant objectiveindicators that show the ultimate endpoint oflabor flexibility for labor itself and for capital iscovered next. The evidence which shows that theincrease in average labor hours as a consequenceof an increased prevalance in flexible labor is thenevaluated. Finally and based on empirical researchfindings, the causal relationship between theexcessive overtime hours and the increase in fatalworkplace accidents are discussed.

Key words: Deregulation, Labour MarketFlexibility, Excessive Work Hours, UnregisteredEmployment.

GirişTürkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK)

2007’de gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre,Türkiye’de son bir yıl içinde istihdam edilenlerin%2.9’u bir iş kazası geçirmiştir (1). İş kazası

Nergis MÜTEVELLİOĞLUProf. Dr., Akdeniz Üniversitesi İİBF,

Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü

Page 11: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

geçirenlerin sektörel dağılımında madencilik vetaş ocakçılığı %10.1’lik payla birinci sıradadır.İkinci sırada %7.7 ile elektrik gaz ve su işleri,Üçüncü sırada %5.2 ile imalat sanayi bulunmak-tadır. Eğitim düzeyi ile iş kazası geçirme oranıarasındaki ilişki dikkat çekicidir: İlkokul mezun-larının %3.7’sinin iş kazası geçirmesine karşılık,yüksek öğrenimlilerde bu oran %0.9’dur. İşkazalarının %56.6’sı on kişiden az işçi çalıştıranişyerlerinde gerçekleşmiştir. 1999-2006 döne-minde Türkiye’de ölümle sonuçlanan iş kazaları da%35.7 oranında artmıştır.

Aşırı uzun çalışma sürelerinin iş kazalarınıartıran temel bir etmen olduğu, çok sayıda alanaraştırması ile kanıtlanmıştır ve bu iki değişkenarasındaki korelasyon ilgili literatürde tartışmakonusu değildir. Dünya Bankası (DB) verilerinegöre, Türkiye’de imalat sanayi işçileri, 2004’dehaftada ortalama 52.1 saat çalışmıştır. Aynı tarihteAB-15’te imalat sanayi işçilerinin ortalama çalış-ma süresi 38.5 saattir (2). İmalat sanayinde büyükölçekli işletmelerin göreli yaygınlığına bağlı olarak,nitelikli işçi sayısı ile birlikte sendikalaşmaoranının emek piyasası ortalamasından daha yük-sek olduğu bilinmektedir. İmalat sanayi dışındakiistihdamın büyük oranda 10’dan az işçi çalıştıran,sendikal örgütlenmenin olmadığı işyerlerindegerçekleştiği dikkate alınırsa, ülke genelinde orta-lama çalışma süresinin çok daha uzun olduğu tah-min edilebilir. Veriler de bu yöndedir: Türkiye’deaşırı uzun süre (haftada 60 saatin üzerinde)çalışanların oranı, 1994’de %22.8 iken, 2006’da%36.3’e yükselmiştir (Tablo-1). 1990’lardan buyana ortalama çalışma süresinin uzaması, yürür-lükteki politikaların dolaysız ve dolaylı etkilerialtında Türkiye’de esnek çalışma ilişkilerininyaygınlaşmasının sonucudur.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafın-dan hazırlanan İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa TasarısıTaslağı’nın tartışıldığı günlerde yazılan bumakalede, önce esnek çalışmanın anlamı, bileşen-leri ve Türkiye’de çalışma ilişkilerinin esnekleşme-

sine yol açan faktörler üzerinde durulmaktadır.Daha sonra 1990’lardan bu yana işçi sağlığı ve işgüvenliği alanındaki sorunların ağırlaşması,özellikle de ölümle sonuçlanan iş kazalarınınoransal payındaki artış, ortalama çalışmasürelerinin uzaması ile ilişkilendirilerek açıklan-maktadır.

Çalışma İlişkilerinin Esnekleştirilmesi Neo liberalizmin emek piyasası stratejisi olarak

esnekliğin esası, işçi çalıştırmayı düzenleyen kural-ların tasfiye edilmesi yoluyla işverenlerin işgücünükullanma serbestisinin artırılmasıdır. Bununanlamı, Dünya işçilerinin 19. yüzyıldan bu yanaçetin mücadelelerle, akit serbestisi ilkesinin sınır-landırılması yönünde elde ettikleri tüm kazanım-ların yok edilmesidir; iş ve sosyal güvenlik hukukualanındaki kuralların ortadan kaldırılmasıdır.Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nun(TİSK) bir yayınındaki ifade biçimi ile esneklik,“20. yüzyılın başlarında işçiyi koruma amacıylakabul edilen veya o dönemin ihtiyaçlarını yansıtanendüstriyel ilişki kurallarının mevcut durumauyarlanmasını amaçlamaktadır” (3).

Emek piyasasının esnekleştirilmesi, ekonomi ilebirlikte toplumun ve devletin küresel sermayeninçıkarlarına uygun olarak yeniden yapılandırıl-masını öngören neo liberal anlayışın ana fikrigereği, özel bir öneme sahiptir. Sermayeninhareket serbestisini ve kâr oranlarını artırmayı, buamaçla işgücü maliyetlerini düşürmeyi öneren neoliberalizme göre, iktisadi büyümeyi, dinamizmi verefahı sağlamanın formülü, kuralsızlaştırma,esneklik, özelleştirme gibi yöntemlerle piyasaözgürlüğünün artırılmasıdır. Emek piyasası, buformüle uygun olarak izlenen politikaların olumsuztoplumsal etkilerinin en açık gözlemlenebildiğialandır. Rekabet ve kar güdüsünü sınırlandırantüm kuralların tasfiyesini amaçlayan neo liberalpolitikalarla, insani ve toplumsal gereksinmelerarasındaki çatışmanın olanca netliği ile ortayaçıktığı alan da emek piyasasıdır.

Tablo-1. İstihdam edilenlerin fiili çalışma sürelerine göre dağılımında değişim (%) (1994-2006)Süre Yıl 1-49 saat 50-59 saat 60-71 saat 72 + saat Toplam*** 1994* %62 % 14 %15.6 %7.2 100**

2006* %48 %15 %23 %13.3 100**Kaynak: DİE, 1996,Türkiye İstatistik Yıllığı 1995, s. 268-269; TÜİK, 2007,Türkiye İstatistik Yıllığı 2006, s.168 *Ekim ; ** İstihdamdaki nüfustan işbaşında olanlar (1994: 20.2milyon; 2006: 21.6 milyon). *** Yuvarlamadan dolayı toplam, 100’ü vermeyebilir.

9Nisan-Mayýs-Haziran 2009

Page 12: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

10Nisan-Mayýs-Haziran 2009

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

IMF, DB, Dünya Ticaret Örgütü gibi küreselkapitalizmi yeniden yapılandıran ve yöneten erkmerkezleri tarafından, çalışma ilişkilerinin esnek-leştirilmesinin, küreselleşmenin gündeme getirdiğibir zorunluluk olduğu öne sürülmektedir. DB’nagöre, emek piyasasında esnekliğin artırılması,Türkiye’de öncelikli ödevdir; daha esnek bir emekpiyasası, işsizliği ve kayıt dışı istihdamı azaltacak,toplumda varolan işlerin daha adil paylaşımınısağlayacak, ayrıca çalışanlara özel tercihlerineuygun olan iş koşullarını ve sürelerini seçme şansıtanıyacaktır (4). Türkiye Metal SanayicileriSendikası (MESS) tarafından esnek çalışma, aynıanlayışla tanımlanarak “Günümüzde uluslararasırekabet gücünü geliştirmenin ve kriz dönem-lerinde akılcı çözümlerin anahtarı” olarak, nite-lenmektedir (5). Dünya Bankasının ve yerli ser-maye örgütlerinin esnek lehine öne sürdüğü bugerekçeler, Devlet Planlama Teşkilatı yayınlarındada tekrarlanmaktadır (6).

Esnekliğin bir tanımını yapmak yerine, içeriği-ni oluşturan ana bileşenler (bazı yayınlara göreesneklik türleri) üzerinde kısaca durmak, dahaaçıklayıcı olabilir. Esnekliğin birinci bileşeni, işlet-melerin piyasadaki talep değişikliklerine bağlıolarak çalıştıracakları işçilerin sayısını ve nitelik-

lerini değiştirebilme serbestisinin artırılmasıdır(sayısal-dışsal esneklik). Diğer bir bileşen, çalışan-ların iş tanımlarının ve sorumluluklarının,işverenin gereksinmelerine göre ayarlanabilmesi/değiştirilebilmesi konusunda serbestleşmedir(işlevsel-içsel esneklik). Üçüncü bir bileşen olarakücret esnekliğinin esası, ücretlerin piyasa koşulları-na göre dalgalanmasını; çalışma sürelerinde esnek-lik bileşeni de çalışma saatlerinin ve günlerininyasal kısıtlamalardan kurtulmuş olarak işveren-lerce serbestçe düzenlenebilmesini ifade etmekte-dir (7). Uygulamada, ücretli çalışanlar için sayısalesneklik, iş (istihdam) güvencesinin ortadankaldırılması, işlevsel esneklik, çalışma koşullarınınişverenin tercihlerine göre değiştirilebilmesi, ücretesnekliği, belirli/sabit bir ücret anlamında ücretgüvencesinin yok edilmesi (8) ve çalışmasürelerinde esneklik, çalışma sürelerinin uzamasıanlamına gelmektedir.

Esnekliğin diğer bir bileşeni, Türkiye’detaşeron eli ile işçi çalıştırma şeklinde ortaya çıkanve hızla yaygınlaşarak, iş güvenliği ve işçi sağlığıalanındaki sorunları özellikle ağırlaştıranişletmeler arası esnekliktir. Özel sektörün yanı sırakamu sektöründe de yaygınlaşan bu çalışmailişkisinde, ana işletmedeki işin önemli bir kısmı,

Şekil-1: Esnek çalışmanın bileşenleri ve fiili etkileri

Sayısal-dışsalesneklik

Esnek Çalışmanın Bileşenleri

İşlevsel-içselesneklik

İşletmelerarası esneklik

Çalışmasürelerinin

esnekleştirilmesi

Ücretesnekliği

Esnek Çalışmanın Yaygınlaşmasının Fiili Etkileri

İşçi çalıştırmayı düzenleyen (işgücünün “meta” niteliğini sınırlandıran) kuralların

tasfiyesi) İşverenlerin hareket

serbestisinin genişlemesi

*İşgücü maliyetlerinin düşürülmesi

*İşgücünün “pür meta” haline getirilmesi

Page 13: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

11Nisan-Mayýs-Haziran 2009

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

alt işverenlere bağlı işçiler tarafındangerçekleştirilmektedir. Orta ölçekli işletmelerinyanı sıra büyük ölçekli sanayi kuruluşları damaliyetlerini düşürmek amacıyla, sadece tamam-layıcı nitelikteki işleri değil; üretimin dolaysız öğesiolan işleri de taşeron işletmelere aktarmaktadır.Küçük ölçekli taşeron işletmeler, daha düşükücretle, sendikasız, sigortasız işçi çalıştırmakta, işve sosyal güvenlik mevzuatının yükümlülük-lerinden, büyük işletmelere göre daha kolay kaçın-abilmektedir. Bu yolla ana işletme, kendibünyesinde ve sürekli işçi çalıştırma zorunluluğun-dan kurtulmaktadır. Bu ve benzeri nedenlerleişgücü maliyetinden tasarrufun bir yöntemi olarakgörülen fason üretim yaptırma ya da taşeronişletme aracılığı ile işçi çalıştırmanın yaygınlaş-ması, kuralsız işçi çalıştırmanın ve kayıt dışı istih-damın da genişlemesine yol açmaktadır (9). Esnekçalışmanın bileşenleri ve esnek çalışma ilişkilerininyaygınlaşmasının etkileri Şekil-1’de özetlenmekte-dir.

Türkiye’de Esnek Çalışma İlişkilerini Yaygınlaştıran Faktörler Kapsamlı özelleştirmelerle kamusal olanın

bireyselleştirilmesi ve ticarileştirilmesi, devletinemek piyasasındaki düzenleyici ve denetleyicirolünün daraltılması, işçi hakları bakımındanönemli muafiyetler içeren serbest bölgelerinyaygınlaştırılması, sendikal örgütlenme üzerindekiengeller, yeni yasal düzenlemelerle esnek çalışmailişkilerinin özendirilmesi, Türkiye’de emekpiyasasını esnekleştiren uygulamaların başındagelmektedir. Bunlardan daha temel olarak, uygu-lanan ekonomi politikaları, çalışma ilişkilerindeesnekleşmeyi hızlandıran etkiler doğurmaktadır.Tarım sektöründe üretimle birlikte istihdamındaraltılmasının da etkisi ile mülksüzleşmenin veyoksullaşmanın hızlanması, istihdamdaki nüfusiçinde ücretli çalışanların mutlak ve oransalpayının son dönemde hızla yükselmesine yolaçmıştır. Aynı süreçte küresel kapitalizmin yenidenyapılandırılması esnasında serbestleştirilen finanspiyasalarının birincil önem kazanması ve spekülatifkazanç fırsatlarındaki olağanüstü artış sonucu,istihdam yaratmayan ekonomik büyüme sorunugündeme gelmiştir. İstihdamsız büyüme, işsizliğintırmanmasına ve kayıt dışı istihdamın yaygınlaş-masına yol açmıştır (10). Esnek çalışma ilişkilerideğinilen bütün bu faktörlerin etkisi altında

yaygınlaşmıştır. Türkiye’de esnek çalışma ilişkileri-ni yaygınlaştıran yapısal ve konjonktürel faktörler,Şekil-2’de özetlenmektedir:

Emek Piyasasının Esnekleştirilmesi ve Ortalama Çalışma Sürelerinin UzamasıTürkiye’de yürürlükteki mevzuata göre haf-

talık normal çalışma süresi 45 saattir ve çalışanlarhaftada bir gün zorunlu tatil hakkına sahiptir. İşYasasına göre işçilerin günlük çalışma süresinin üstsınırı 11 saattir ve fazla çalışma süresi, her bir işçiiçin yılda 270 saati geçemez. Bu yasal düzen-lemelere karşın, ortalama çalışma süreleri 45 saat-ten çok daha uzundur ve giderek daha da uzamak-tadır. 1994’de istihdamdaki nüfustan haftada 50saatten fazla çalışanların oranı %38; 60 saattendaha uzun süre çalışanların oranı ise %22.8’di.2006’da bu oranlar sırası ile %52’ye ve %36.3’eyükselmiştir. Aşırı uzun çalışanların büyük çoğun-luğu erkeklerdir ve sektörel dağılımda tarımdaki-ler %13, sanayidekiler %27, hizmetsektöründekiler %60 düzeyindedir. İstihdamdakinüfusun fiili çalışma sürelerine göre dağılımında1994-2006 arası dönemde gerçekleşen değişim,Tablo-1’den izlenebilir.

Görüldüğü gibi, son dönemde günlük ve haf-talık çalışma süreleri, yürürlükteki İş Yasası ileöngörülen sınırların çok ötesinde uzamış; çalışan-ların günlük ve haftalık dinlenme sürelerinikullanabilmeleri olanaksız hale gelmiştir. 2007’deAvrupa Birliği (AB) ülkelerindeki ortalama çalış-ma süresi, AB-15’te 40.5; AB-27’de 40.3 saattir.Haftalık çalışma süresinin en uzun olduğu ülke,42.5 saatle İngiltere’dir; en kısa olduğu ülkeler,38.9 saatle Hollanda ve İrlanda’dır. 2007’de orta-lama haftalık çalışma süresi İtalya’da 39.2,Macaristan’da 40.7, Polonya’da 41.3 ve Çekoslo-vakya’da 41.4 saat olmuştur (11).

Bu yazının konusu olmamakla birlikte,1990’ların ortalarından bu yana ortalama çalışmasürelerinin uzamasının, emek verimliliği ve istih-dam üzerindeki etkilerinden de kısaca söz etmekgerekiyor. Türkiye’de özellikle 2001-2006 döne-mindeki verimlilik artışı, faktör verimliliğindendeğil, işçi başına daha uzun süre çalışmadansağlanmıştır (12). 1997- 2006 dönemindeki%63’lük emek verimliliği artışının %74’ü üretimartışından, kalan %26’sı istihdam azalışından kay-naklanmıştır (13). Böylece işletmelerin yeni işçialmaktan kaçınarak mevcut işçileri daha uzun süre

Page 14: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

çalıştırması sonucu, ekonomik büyümeyi sağlayanverimlilik artışlarının, istihdam artışlarınıengelleyen bir etkisi olmuştur. 1991–2006 döne-minde birim işgücü maliyetleri (Birim işgücümaliyeti= birim ücret endeksi/dolar kuru endek-si), dolar cinsinden %22 azalırken, reel ücretlerleberaber, birim ücret maliyetleri de gerileyerek,Türkiye ucuz emek pazarı haline getirilmiştir (14).

Ortalama Çalışma Sürelerinin UzamasıSonucu Ölümlü İş Kazalarında Artış

Çeşitli ülkelerde yapılan ampirik araştırmalar,aşırı uzun çalışma sürelerinin işçi sağlığını vegüvenliğini tehdit ettiğini, iş kazası riskiniartırdığını kanıtlamaktadır (15). Araştırma bulgu-larına göre günde 8, haftada 40 saat çalışma süre-si sağlığa uygundur; iş kazası riski 9. saattenitibaren katlanarak artmaktadır (16). Dembe,Erickson ve diğerlerinin araştırmasına göre,yorgunluk, stres, uyuklama gibi iş kazalarınıtetikleyen nedenlerin görülme sıklığı, 9. saattenitibaren belirgin düzeyde yükselmektedir. Yaş, cin-siyet, çalışanın sağlık durumu gibi bireysel özellik-lerin yanında, işin ağırlığı ve yoğunluğu gibi işleilgili özellikler de iş kazası riskini etkileyendeğişkenler arasındadır (17). Aynı araştırmada,

işin ve işyerinin organizasyonunun ve iş süreciningözetiminin niteliğinin de iş kazası risk düzeyinietkilediği belirtilmektedir. Tuzla Tersanelerindekiölümlü iş kazalarında da, ağır ve tehlikeli bir işkoluolan gemi inşa yapımında, iş ritminin ve çalışmasaatlerinin artırılmasının rolü vardır (18).

Tablo-2’de görüldüğü gibi, 1999-2006 döne-minde, ölümlü iş kazaları %35.7 oranında artmıştır.Belirtmeliyiz ki tablodaki veriler, sadece kayıtlıistihdamda olanların karşılaştığı vakalardan, yasalyükümlülüklere uyularak Kuruma bildirilen işkazalarını kapsamaktadır. Dikkat çeken diğer birnokta, 2006’da ülke genelinde iş kazaları nedeni ilekaybedilen işgünü toplamının, grevde geçenişgünü toplamının on katından fazla olmasıdır.

Ölümle ve sürekli iş göremezlikle sonuçlanan işkazaları, emek yoğun işkollarında yoğunlaşmak-tadır. İşgücü maliyetlerini düşürmek amacı ile işçi-leri aşırı uzun süre çalıştırma, taşerona bağlı işçiçalıştırmanın yaygınlaşması, taşeron işçilerininsürekli değişen genç, vasıfsız ve deneyimsiz işçiler-den oluşması, taşeronun ve asıl işverenin, işçilereherhangi bir iş eğitimi olanağı sağlamaması,sendikaların ve devletin emek piyasasını düzen-leme ve denetleme işlevinin iyice azalması sonucu,

Türkiye’de Esnekliği Yaygınlaştıran Faktörler

Esneklik

Konjonktürel Faktörler (İktisadi/Siyasi)• İstihdamsız büyümeye yol açan ekonomi poli-tikaları ile yapısal işsizliğin ve kayıt dışı çalışmanıntırmanması• Kadın emeğinin işgücü dışına çıkması• Reel ücretlerin gerilemesi• Hane gelirini temin baskısı + işsizlik tehdidialtında erkek işçinin daha ağır koşullarda ve dahauzun süre çalışmak zorunda kalması

Konjonktürel Faktörler(Hukuksal/Yönetsel/Diğer)• Emek piyasasında esnekliği artıran yeniyasal düzenlemeler• Sendikaların etkisizleşmesi• Devletin sosyal işlevlerinin tasfiyesi• Emek piyasasına yönelik idari ve yargısaldenetimin etkisizleşmesi

Yapısal Sosyo - Ekonomik Faktörler• Yüksek kentleşme hızı• Yüksek oranlı yapısal işsizlik• Kayıt dışı istihdamın yaygınlığı• Ortalama ücretlerin düşüklüğü• İşgücünün nitelik düzeyinin geriliği vb.

Emek Piyasasının Yapısal Özellikleri• Zayıf düzeyde kurumlaşmış ve çok parçalıemek piyasası yapısı• Devletin emek piyasasını düzen-leme/denetleme işlevinin yetersizliği (zayıf sosyalkoruma)• Çok parçalı ve zayıf sendikal örgütlenme vekolektif temsil• İstihdam güvencesizliği

Şekil-2: Türkiye’de esnekliği yaygınlaştıran faktörler

12Nisan-Mayýs-Haziran 2009

Page 15: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

13Nisan-Mayýs-Haziran 2009

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

iş güvenliği işçi sağlığı alanındaki yasal yüküm-lülüklerini yerine getirme konusunda işverenlerüzerindeki baskının zayıflaması, ölümlesonuçlanan iş kazalarındaki artışın başlıca neden-leridir.

Emek piyasasında esnekliğin, özellikle de altişverene/taşerona bağlı işçi çalıştırma şeklindeortaya çıkan esnek çalışma ilişkilerinin yaygınlaş-masının diğer bir sonucu, ortalama işyeri ölçeğininküçülmesidir. Buna bağlı olarak büyük işletmelerdeistihdamda olan işçilerin oransal payının azal-masıdır. Ocak 1995’de istihdamın %48’i elliden azişçi çalıştıran işletmelerde ve %10’u binden çokişçi çalıştıran işyerlerinde gerçekleşiyordu. Buoranlar Ocak 2007’de sırası ile %56 ve %4.4olmuştur (19). İstihdamın gerçekleştiği işletmeölçeğinin küçülmesi, ücretlilerin çalışmakoşullarını, sendikal örgütlenme ve mücadelekapasitesini olumsuz yönde etkilerken, işçi sağlığıve iş güvenliği alanındaki sorunları da ağırlaştır-maktadır. İş kazaları Dünya genelinde olduğu gibi,Türkiye’de de küçük ölçekli işyerlerinde yoğunlaş-maktadır. TÜİK’in 2008 tarihli araştırmasına göre,2007’de iş kazalarının %56.6’sı, on kişiden az işçiçalıştıran işyerlerinde gerçekleşmiştir (20).Çalışanların büyük çoğunluğunun genç, eğitimsizve deneyimsiz oluşu, işçi sirkülasyonunun yüksek-liği, koruyucu önlemlere yeterli kaynak ayrılma-ması vb. faktörler, küçük ölçekli işyerlerindeki işgüvenliği risklerini artırmaktadır.

İşte ve/veya işyerinde deneyimsizliğin birgöstergesi olarak işçinin kıdem süresinin azlığının,iş kazası riskini artıran diğer bir temel faktörolduğu bilinmektedir (21). Dembe, Erickson vediğerlerinin araştırmasında (22), işin yoğunluğukadar, mesleki deneyimin de iş kazası riskinietkileyen faktörler arasında olduğu saptanmıştır.Türkiye’de de 2007’de en çok iş kazasına uğrayan-

lar, işyerinde 1 yıldan daha az süredir çalışanlardır(23). Bu konuda yeterli veri olmasa da, emekpiyasasının yapısal özelliklerine bağlı olarak,Türkiye’de ortalama kıdem süresinin öteden beridüşük olduğu bilinmektedir. Esnek çalışma ilişki-lerinin, özellikle de istihdam güvencesinin yokedilmesi anlamına gelen sayısal esnekliğin yaygın-laşması, işsizliğin ve kayıt dışı istihdamıngenişlemesi, işçi sirkülasyonunu artırıp, ortalamakıdemi daha da aşağı çeken etkiler doğurmuştur.TİSK’in, işveren sendikalarının örgütlü bulunduğu400’ün üzerinde büyük ölçekli işletmede, her yıltekrarladığı araştırmalardaki veriler, Türkiye’deortalama kıdemin kısaldığına işaret etmektedir.

Tablo-2. Ölümle sonuçlanan iş kazaları (1999-2006)*1999 2006 1999-2006

Değişim (%)Ölümle sonuçlanan iş kazaları 1173 1592 35,7

İş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle kaybedilen toplam işgünü 1.697.695 1.845.451 8,7

Grevde geçen toplam işgünü 282.638 165.666 -41,4Kaynak: SSK 2000 Yılı İstatistikleri, www.ssk.gov.tr./wps/sskroot/istatistik /default 1.htm. (Erişim: Kasım 2008); Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanlığı (ÇSGB), 2007, Çalışma Hayatı İstatistikleri 2006; S.61; ÇSGB, 2001, Çalışma Hayatı İstatistikleri 2000; S.64. SSK 2006 Yılı İstatis-tikleri, www. ssk. gov.tr. /istatistik /istatistik 2006/4 2006 iskazası_16_45x /s. (Erişim:Kasım 2008), *SSK’ya bildirilen vakaları kapsar.

Şekil-3: Esnek çalışmanın yaygınlaşmasının sonuçları

İşyeri ölçeğininküçülmesi

Esnek çalışmanın yaygınlaşmasının sonuçları

İşçinin ortalamakıdem süresinin

kısalması

Ortalama çalışmasürelerinin uzaması

Ölümlü iş kazalarında artış

Araştırmaların kapsadığı işyerlerinde 5 yıl vedaha az kıdemi olanların oranı, 2001’de %48.6iken, 2007’de %52.7’ye yükselmiştir. Bu dönemdekıdem bakımından en büyük farklılık, en düşükkıdemi olan grupta gerçekleşerek, 1 yıldan azsüredir çalışanların oranı 2001’de %7 iken,2007’de %13.4’e yükselmiştir (24). Sonuç olarak,esnek çalışma ilişkilerinin yaygınlaşması, işçininortalama kıdem süresini düşüren etkileri dolayısıy-la da ölümlü iş kazalarında artışa yol açmıştır.Buraya kadar yapılan açıklamaları aşağıdakişekilde özetleyebiliriz:

Page 16: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

Sonuç YerineTürkiye’nin küresel kapitalist sisteme bir çevre

ülkesi olarak eklemlenmesi sürecinde, esnek çalış-ma ilişkileri yaygınlaşmış; işgücü maliyetleridüşerken ve kar oranları yükselirken, işin ve çalış-ma sürelerinin düzenlenmesi alanındaki sınırlı işçihakları da fiilen uygulanamaz hale gelmiştir. Aşırıuzun çalışma süreleri, ölümlü iş kazalarınınartmasına yol açmakta, yaşama hakkını ve onunbir bileşeni olarak tüm uluslararası insan haklarıbelgelerinde benimsenen sağlığa uygun ve güvenlikoşullarda çalışma hakkını ihlal etmektedir.

Bu yazıyı alışılmış “temenni cümleleri” ile nok-talamak yerine bir soru sormak daha anlamlıgörünüyor: Türkiye’de yüksek oranlı açık işsizlikve yaygın kayıt dışı istihdam çalışanları işsizlikletehdit ederken, ortalama ücretler yoksulluksınırının altındayken, yaygın özelleştirmeler sonu-cu temel mal ve hizmetlere ulaşım daha da zor-laştırılmış ve toplumsal hayatın her alanı birey-selleştirilmiş ve ticarileştirilmişken, ücretlilerinbüyük çoğunluğu bir sendikanın çatısı altında dahibirlik ve dayanışma olanağından yoksunken,insanlar işlerini kaybetmemek için, fazla çalışmaücreti dahi almadan aşırı uzun çalışmaya hazırken,……….., bir temel hak ihlali olan iş kazaları,mevzuat değişiklikleri ile önlenebilir mi?

Kaynaklar ve Dipnotlar1. TÜİK, 2008, İş kazaları ve İşe Bağlı Sağlık Problemleri

Araştırması, 2006–2007 http://www.tuik.gov.tr/ PreHaber Bultenleri.do ?id=3916, (2008), (Erişim: Kasım 2008).

2. Dünya Bankası, 2006, Turkey Labor Market Study, April, Rep.No:33254-TR, s.83

3. TİSK, 1999, Çalışma Hayatında Esneklik,s.5.4. Dünya Bankası, a.g.e.5. MESS (Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası), 1999,

Birlikte Tedavi-Esneklik, İstanbul, s.6 6. DPT, 2000, Küreselleşme Özel İhtisas Komisyonu

Raporu, 8.BYKP, s.88 vd.; DPT,2007, İşgücü Piyasası Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 9.BYKP, s.11 vd.

7. Keller, B. ve Seifert, H., 2006, “AtypischeBeschäftigungsverhältnisse: Flexibilität, soziale Sicherheit und Prekarität”, in: WSI Mitteilungen, 5/2006, s. 235-240.

8. Şen S., 2004, Esnek Üretim-Esnek Çalışma ve Endüstriİlişkilerine Etkileri,Turhan K., s.123

9. Mütevellioğlu N. ve Aksoy B., 2009, “Emek Piyasasının Esnekleştirilmesinin İş Güvenliği Üzerindeki Etkileri”, V.İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi,TMMOB MMO Yay.No:E/2009/491, s.147-154

10. Mütevellioğlu N., Işık S., 2009, “Türkiye’de Neoliberal Dönüşümün Emek Piyasası Üzerindeki

Etkileri”, Küreselleşme, Kriz ve Türkiye’de Neoliberal Dönüşüm içinde. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, s. 159-204.

11. S. Lehndorff, A. Jansen, A. Kümmerling, 2009, “Arbeitszeiten wieder so lang wie vor 20 Jahren” in: IAQ-Report 2009-01, www.iaq.uni-due.de/iaq-report/2009/report2009-01.pdf (Erişim: Mayıs 2009)

12. DB, 2006 13. Mütevellioğlu ve Işık, a.g.e.,s.17714. a.g.e.15. Oppolzer, A., 2004, “Arbeitszeit und Gesundheit”,

Referat auf dem Workshop, Rolle der Arbeitszeit imGesundheitsschutz, Berlin;http:// arbeitszeit.verdi. de/material/data /Referat%20 Oppolzer_ Arbeitszeit_ u_Gesundheit (Erişim: Şubat 2009).;Semmer, N., Baillod, J. vd. 1995, “Kürzere

Arbeitszeiten führen zu höherer Produktivität”, Management Zeitschrift 64, 6; 59–65. Spurgeon A.,2003, “Working time: its impact on safety and health”.Geneva,ILO http:/ www.ilo.org/public /english/protection /condtrav/publ/wtwo-as-03.htm, (Erişim:Şubat 2009).

16. Winker, 2007, Auswirkungen verlaengerter Normalarbeitszeit auf das Unfallrisiko, in: Grundlagenzur arbeitsmedizinischen Beurteilung von Arbeitszeitregelungen, Österreichische Gesellschaft für Arbeitsmedizin,Wien,

www.gamed.at/fileadmin/pdf/Dokumente/Leitfaden Arbeitszeit. pdf (2007) (Erişim: Nisan 2009); s.12

17. Dembe A. E; Erickson J. B, vd., 2005, “The impact of overtime and long work hours on Occupationel injuries and illnesses:new evidence from the United States” in: Occup Environ Med 62(9), s. 588-597

18. Limter-İş (Liman Tersane Gemi Yapım ve Onarım İsçileri Sendikası, TMMOB-İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, İstanbul Tabip Odası, İstanbul İşçi Sağlığı Enstitüsü), 2008, Tuzla Tersaneler Bölgesi’ndeki Çalışma Koşulları ve Önlenebilir Seri İş Kazaları Hakkında Rapor, s.68,109,114.

19. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB),2007, Çalışma Hayatı İstatistikleri 2006, s.150; ÇSGB, 2001, Çalışma Hayatı İstatistikleri 2000, s.117

20. TÜİK, a.g.e.; TMMOB MMO, 2008, İş Sağlığı ve Güvenliği, Oda Raporu, Yay. No: MMO/ 2008/478, s.26

21. Winker R., a.g.e. s.12 vd.22. Dembe ve Erickson, a.g.e., s. 588vd. 23. TÜİK, a.g.e.24. TİSK, 2001 Çalışma İstatistikleri ve İşgücü

Maliyetleri, http://www.tisk.org.tr/yayinlar. asp? sbj= ic&id=584 (Erişim: Mayıs 2009); TİSK 2007, Çalışma İstatistikleri ve İşgücü Maliyetleri, http://www.tisk.org.tr/yayinlar.asp?sbj=ic&id=2927 (Erişim: Mayıs 2009).�

14Nisan-Mayýs-Haziran 2009

Page 17: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

15Nisan-Mayıs-Haziran 2009

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

SİLİKOZİS Dr. İbrahim AKKURTProf., Cumhuriyet Üniv. Tıp Fak. Göğüs Hastalıkları AD.

GirişHer ne kadar son yıllarda basında kot kumla-

macılığı ile gündeme geldi ise de silikozis’in insan-lık tarihi kadar eski bir hastalık olduğunu Mısırmumyalarında silikotik nodüllerin bulunmasıgösteriyor. Silikozis’in etkeni olan silisyum dioksit(SiO2) veya silika dünyada en bol bulunanminerallerdendir. Silika’ya maruziyetin olduğu okadar çok alan vardır ki bunların çoğuna günlükyaşamımızda rastlamaktayız ancak pek farketmemekteyiz. Örneğin birçoğumuz kaldırımdayürürken bir taraftan oldukça gürültülü çalışanmatkaplar-kompressörlerle kaldırım taşlarınındelindiğini ve ortama yoğun bir toz bulutununçıktığını görmüşüzdür. Ya da hediyelik eşya satanufak dükkân-fuar-panayır-pazar vb. yerlerde cameşyanın üzerine ismimizin yazılmasını, beğendiğimizbir şeklin işlenmesini cam ustasından istemişizdir.Yine ortama tam da ustanın solunum seviyesindedaha yoğun bir toz bulutu çıktığını da görmüşüzdür.İşte bu toz bulutlarındaki esas zararlı etkileri oluş-turacak mineral silika’dır. Kot taşlama ile gündemegelen kumlamacılık işlemi ise batıda cam sanayi-dökümcülük-metal parlatma vb. birçok sektördekullanılmış olan ancak kapalı alanda yapıldığındaçok aşırı silika maruziyetine neden olan birişkoludur. Bu maruziyet batıda da 1940-50’lerdeçok yoğun ve dramatik silikozis tablolarına yolaçtığından 1960’lı yılların ortasından itibarenİngiltere’den başlamak üzere birçok ülkede yasak-lanmıştır. Ancak kirli işkollarının çoğunda olduğugibi maalesef bu işkolu da gelişmekte olan ülkelerefason üretimler şeklinde pompalanmıştır…

Silika denilince saf haldeki silikon dioksit, bununda kuvars formu mesleki maruziyet yönünden aklagelir. Bunun dışında kalan silikon dioksit’in asbest,talk, mika ve nadir diğer minerallerle oluşturduğuform ise silikatlar olarak isimlendirilir. Silika vebunun en belirgin, sıklıkla kullanılan tipininmaruziyeti silikozis gelişimine yol açarken, diğersilikatlar daha çok hangi mineral ağırlıklı ise oformun pnömokonyoz tipine yol açarlar. Ancaksilikatlara bağlı pnömokonyozları tam olarak ayırtetmek oldukça zor olduğu için genellikle bu tippnömokonyozlara mikst toz pnömokonyozu ismiverilir.

Silikozis EpidemiyolojisiBirçok ülkede uygun birincil korunma önlem-

leri ile tama yakın eradike edilmesine rağmen özel-likle ülkemiz başta olmak üzere bazı ülkelerdegünümüzde hala silikozis büyük bir sağlık sorunuolmaya devam etmektedir. Silikozis yapıcı işkol-larından bazıları şunlardır: taş ocakları, kuvarsdeğirmenleri, tünel-maden-döküm işleri, cam-mozaik-vitray sanayi, çanak-çömlek-balçık-kiremit-tuğla üretimi vb. Ancak silika maruziyetinin çok dafazla beklenmeyeceği işkollarında da özellikleülkemizde son yıllarda silikozis olguları görülmeyebaşlanmıştır. Bir tekstil endüstrisi olan kotpantolon-bluejin imalat sanayinde kot beyazlatıl-ması amacıyla kum püskürtülmesi işlemleri sonucuyoğun silikozis epidemileri görülmeye başlandı.Bunun dışında özellikle kömür gibi pnömokonyozasebep olduğu bilinen diğer madenlerde de silikamaruziyeti olabilmektedir ki bu durum en azından

Page 18: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

16Nisan-Mayıs-Haziran 2009

bu madenlerde çalışan kişilerde oluşan silikozisebenzer akciğer değişikliklerini açıklayabilmektedir.Özellikle yoğun miktarda küçük partikülmaruziyetinin ve kum püskürtücülüğü işlemlerininolduğu işkolları silikozis için en tehlikeli alanlardır.Çömlekçilikte kullanılan kum, seramikendüstrisinde kullanılan çakmaktaşı tozu-pudrası,bazı boyalara, vernik ve insektisitlere katılan diatomtoprağı ve toprak boya, granit, bentonit, emaye ilesilika unu da silikosiz için potansiyel tehlikelerdir.

Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası ÇalışmaÖrgütü (ILO) “silikozis eradikasyon programları”uygulamak için son 10–15 yıldır ülkelerin çalışmakoşullarının düzeltilmesi, her ülkenin kendi çalışmabakanlığı bünyesinde yürütülmesi için ciddi bir çabagöstermektedir. Çünkü her ne kadar gelişmiş ülkel-erde silikozise bağlı mortalitede bir azalmabildirilmekteyse de, hastalığın önümüzdeki yüzyıliçinde de giderek önemini sürdüreceği düşünülmek-tedir. Örneğin ABD’de hala 200 bin’den fazlaküçük işletmede çalışan 3 milyondan fazla kişidepotansiyel silika tozu maruziyeti olduğu tahminedilmektedir. Ülkemizde bununla ilgili net rakamlarvermek maalesef olası değildir. Ancak SSK kayıt-larında işkolları ve bu işkollarında ‘kayıtlı’ çalışan-lar göz önüne alındığında ülkemizde de en az 100bin kişide silika maruziyetinin olduğu, başka birifade ile silikozis riski bulunduğu kişiseltahminimdir. Ülkemizde küçük ölçekli birçok

işyerinde dünyanın birçok ülkesindeki benzer işlet-meler gibi hala solunabilir silika seviyesi kabuledilebilir sınırların üzerindedir. Resim-1’de bir taşkırma işletmesinde silika imalatı görülmektedir. Buişletmede yaklaşık 10 yıl çalışmış olan bir kişininposterio-anterior (PA) akciğer grafisi Resim-2’deizlenmektedir. Bu gibi iş yerlerindeki birincilkorunma önlemleri yetersiz kaldığında ise özelliklede bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde silikozisönümüzdeki uzun yıllar boyunca önemli birmorbidite ve mortalite sebebi olarak devam edecekgibi gözükmektedir. Silikozis çoğunlukla erkeklerinbir hastalığıdır; ancak özellikle ülkemizde de bazıyörelerde yaygın olan çömlekçilik endüstrisindekadınları da etkileme potansiyeli vardır.

Silikozis Patogenezi Alveoler seviyeye kadar ulaşan silika partikül-

leri ile alveoler makrofajlar arasındaki toksik ilişkiile silikozis prosesinin başladığı düşünülmektedir.Bu ilişki sonucu ortaya çıkan mediatörler akciğerparankiminde doğrudan hasar oluşmasına yol açtığıgibi, ortamda makrofaj ve fibroblast birikimine deyol açmaktadır. Kronik silikozis’de çoğunlukla üstloblarda daha yoğun olmak üzere akciğer parankimidiffüz olarak multipl küçük nodüllerle kaplanmıştır.Benzer nodüller hiler lenf bezlerinde de bulunabilir.Her bir nodülde hücreden fakir, kollajenden zenginbir merkez (core) vardır; bu da makrofaj-fibroblast

Resim-2: Taş kırma işçisinde komplike silikozis

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

Resim-1: Seramik-vitray imalatında kullanılan silika tozu-unu

Page 19: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

17Nisan-Mayıs-Haziran 2009

ve plazma hücreleri içeren asellüler bir kapsüllesarılmıştır. Polarize mikroskopla silika kristallerinodül içinde görülebilir. Olguların bir kısmında bunodüller birleşip (koalesans) daha büyük nodüllere-kitlelere dönüşür, bu progressif masif fibrosis’inbaşladığının göstergesidir. Bu büyük kitleler normalanatomik yapılara bası yaparlar, aynı zamandakaviteleşmeye de eğilimlidirler. Ancak genelliklesilikozisli olgularda bu gibi kavitasyon öncelikle aklamikobakteryel infeksiyonu da getirmelidir. Akseleresilikosisdeki patolojik bulgular da çoğunlukla bugörünümdedir. Ancak maruziyet yoğunluğununfazla olması nedeniyle nodüller daha kısa süredeoluşur, daha yoğundur, konglomerasyona dahaeğilimlidir ve sıklıkla nodüllerde dev hücreler debulunur. Akut silikosisdeki patolojik bulgularoldukça farklıdır. Alveoler boşluklar tamameneosinofilik eksuda ile doludur, parankimal fibrosisbulguları oldukça sınırlıdır. Alveoler makrofajlarsilika kristalleri ile doludur.

Silikozis KliniğiSilikozis’de erken evrede semptom ve klinik bul-

guların önemi çok yoktur. Çünkü silikozis tanısıkonulduğunda olguların çoğu asemptomatiktir.Özellikle progressif masif fibrozis (PMF)’in başla-ması, radyolojik progresyonun olması ile birlikteolgularda zamanla dispne gelişir ve bu dispneradyolojik progresyonla beraber giderek kötüleşir.Kişi semptomatik hale geldikten sonra işyerideğişikliği yapılıp toz maruziyeti sonlandırılsa bileartık progresyon kaçınılmazdır. PMF gelişmiş olanolgularda akciğer doku destrüksiyonunun da devametmesi nedeniyle pulmoner hipertansiyon gelişir vebu da sağ kalb yetmezliği ve kor pulmonale ilesonuçlanır. Basit ve komplike silikozisde fibrozisinyaygınlığından ziyade parankimdeki amfizemin şid-deti kor pulmonalenin gelişmesinde en büyük ko-laylaştırıcı faktördür. PMF olan olgulardaoskültasyonda raller ve ronküsler sık duyulur. Za-manla kor pulmonale, solunum yetmezliğiningelişmesi veya tüberküloz, pnömotoraks gibikomplikasyonların eklenmesiyle semptom ve klinikbulgular da çeşitlilik gösterir.

LaboratuvarSilikozis tanısında genel laboratuvar

incelemelerinin çok fazla bir önemi yoktur. Rutinlaboratuvar incelemeleri ancak ek patoloji veya

komplikasyonlarda yardımcı olabilir. Tanı ve takipteradyolojik inceleme esastır.

RadyolojiStandart PA akciğer grafisinde, silikozisde ortaya

çıkan radyolojik değişiklikler öncelikle apekslerdenbaşlayan, üst-orta zonları tutan sıklıkla 3–10 mmbüyüklüğündeki ‘r’, daha az sıklıkla da 1,5–3 mmbüyüklüğündeki yuvarlak ‘q’ tipi opasitelerdir. Herne kadar her iki akciğerde bu opasiteler eşit yoğun-lukta olsa da üst loblardaki yoğunluk daha fazladır.Nodüller esas olarak akciğerlerin posterior böl-gelerinde yoğunlaşmışlardır. Silikozisli olgularıngrafilerinin %10-20’sinde kalsifikasyon dagörülmektedir. Bunlara bilateral hiler lenf bez-lerinde büyüme, bu lenf bezlerinde yumurta kabuğu(egg-sheel) şeklindeki kalsifikasyonlar da eşlik ede-bilir. Uzun süre, düşük-orta derecede silikamaruziyeti sonucu akciğer parankiminde 1 cm’denküçük opasitelerin bulunduğu silikozis tipine klasiksilikozis denilmektedir (Resim-3).

Radyolojik görünümüne, maruziyet seviyesi veyoğunluğuna göre, klasik silikosis’de de birkaç tip’deincelenmektedir. Bu tiplerden biri olan akselere si-likosis bir klasik silikosis tipidir ancak radyolojikbulgular 5–10 yıl gibi daha az süreli maruziyetler-den sonra görülür. Akselere silikozis sıklıkla PMF’ingöstergesi olan konglomerasyonlarla da karakte-rizedir yani aynı zaman da bir komplike silikosis’dir(Resim-2). Diğer bir form olan silikoproteinosis isealveoler proteinosis’e benzer şekilde bilateral

Resim-3: Silikozis: r/r 3/3, yumurta kabuğu şeklinde hilerkalsifikasyonlar (33 yaşında, erkek, 8 yıl cam işleme ustası)

Page 20: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

18Nisan-Mayıs-Haziran 2009

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

parankimal konsolidasyonla karakterizedir, aylarveya 1-2 yıl gibi çok kısa sürede hızlı progresyongösterir.

Klasik silikozis’de daha ileri dönemde opasitelerbirleşerek progressif masif fibrosisle büyük opa-sitelere (A,B,C) dönüşebilmektedir. Bu dönemdeyaygın amfizematöz-büllöz değişiklikler de görülür.Maruziyet seviyesine-süresine bağlı olarak silikosis:kronik-akselere ve akut silikosis olarak dasınıflandırılmaktadır. Düşük silika içeren ortam-larda 10–20 yıllık maruziyetten sonra daha çok ‘q’ve ‘r’ tipi opasitelerle karakterize olan basit si-likozis’e kronik silikozis denilmektedir. Orta dere-celi silikaya 5–10 yıllık maruziyetten sonra küçükopasitelerle baraber büyük opasitelerin de (A,B,C)hakim olduğu komplike silikosis’e akselere silikozisdenilmektedir. Yoğun silika maruziyetlerinden 3–5yıl hatta bazan aylarla ifade edilen süre sonra ortayaçıkan ve radyolojik olarak pulmoner ödemidüşündürürcesine yoğun alveoler dolum örneği (si-likoproteinosis) ile karakterize ve oldukça hızlıprogresyonlu-fatal tabloya ise akut silikozis denilir.

Karakteristik bilgisayarlı tomografi (BT) anor-mallikleri akciğerlerde diffüz fakat sıklıkla üst zon-larında çok sayıda keskin kenarlı nodülergörünümler şeklindedir (Resim-4). Hastalığın nis-beten daha hafif olduğu olgularda, nodüller sadeceüst lobların posterior bölgesinde görülebilirler. Vis-seral plevraya bitişik nodüller yuvarlak veya üçgentarzında yoğunlaşma alanları oluşturarak sankiplevral plakmış gibi bir görüntüye yol açarlar. Si-likosisdeki küçük nodüllerin damarsal yapılardanayırımının 5–10 mm kesit kalınlığındaki BT’de yük-

sek rezolüsyonlu BT (YRBT)’ye göre iyi olduğu gös-terilmiştir. Ancak YRBT’de ise ince parankimalayrıntılar ve amfizemin yaygınlığı daha iyi değer-lendirilebilmektedir. Aynı zamanda YRBT ile PAakciğer grafisi ve kalın kesitli BT’si normal olankişilerdeki nodüller de daha iyi izlenebilir. ÖzellikleYRBT 1,5 mm’den daha küçük nodüllerin saptan-masında da oldukça faydalıdır.

Solunum fonksiyon testleriKliniğinde ifade edildiği gibi hastalığın erken

evresinde kişide belirgin semptom ve klinik bulguyoktur, bunun en büyük nedeni akciğer fonksiyon-ları çoğunlukla bu evrede normaldir. Hatta erkenevrede fonksiyonel bozulmayı göstermede eksersiztesti bile rutin testlerden daha duyarlı değildir.Ancak, ileri evrede yüksek yoğunluktaki basit si-likozis önemli akciğer fonksiyon kaybı ile beraberolabilir. Dispne görüldüğü zaman, fonksiyonelbozukluk restriktif, obstruktif veya kombine tipteolabilir. Diffüzyon kapasitesi klasik silikozis’de evre-sine bağlı olmak üzere azalabilir ancak PMFgelişince belirgin azalma gösterir. Silikozis’de ileridönemde statik volümlerde hiperenflasyon bulgu-ları da görülür, bununla beraber akım hızlarının daazalması amfizemdeki fonksiyonel bulgularabenzerlik gösterir. Erken evredeki silikozisli olgu-larda istirahatte arteryel oksijen saturasyonu nor-mal olabilir, eksersizle hipoksemi oluşur, özelliklePMF’li olgularda bu daha belirgindir. İlerlemiş ol-gularda zamanla hiperkapnik solunum yetmezliğigelişebilir.

Silikozis Ayırıcı TanısıSilikozis diffüz parankimal akciğer infiltrasyonu

yapan sarkoidoz–kollajenözlerin akciğer tutulumugibi inflamatuvar; miliyer tüberküloz gibi infeksiyöz;lenfanjitis karsinomatosis gibi malign patolojilerbaşta olmak üzere birçok patoloji ile karışabilir. Bunedenlerle, silika ve silikatlara maruziyet öyküsü ol-mayan kişilerde invaziv tanı girişimleri de dahilolmak üzere ayırıcı tanı için her türlü girişim yapıla-bilir. Ancak belirgin maruziyet öyküsü olan birkişide; klinik ve laboratuvar bulgularla inflamatu-var-infeksiyöz ve malign patolojiler ekarteedilebiliyorsa; silikozis tanısını teyid etmek için in-vaziv tanı girişimine gerek yoktur. Kişisel gözlem-lerime göre silikozis ön tanısıyla torakotomiResim-4: Resim-3’deki olgunun BT görüntüsü

Page 21: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

19Nisan-Mayıs-Haziran 2009

yapılması ciddi sorunlara yol açmaktadır. İlerievrede de olsa basit-klasik silikozis tablosundaki birolgunun yaşam kalitesi çok ileri yaşlarda ancaketkilenmektedir, hatta yaşam süresinin de ciddikomplikasyonlar gelişmedikçe genel popülâsyondançok da farklı olmadığı gösterilmiştir. Ancak basit-klasik silikozisli bir olguda yukarıda bahsedilenayırıcı tanılar klinik ve laboratuar bulguları ileelemine edilebiliyor ve ön tanı silikozis ise kendiakademik birikimimizi tatmin için silikozis öntanısıyla kişinin torakotomiye verilmesini kişiselgözlemlerime dayanarak bir malpraktis olarakdüşünmekteyim.

Silikozis TedavisiSilikozisde bugün için kabul edilmiş bilinen bir

tedavi yöntemi yoktur. Akut silikosisde, alveolerproteinosisde olduğu gibi tüm akciğerlerin lavajıdenenmektedir. Hatta Çin başta olmak üzere bazıuzak doğu ülkelerinde bu lavajların şelatör ajanlarla(aluminyum gibi) yapılması bir dönem gündemegelmiştir. Ancak bu gibi yöntemlerin etkiliolduğunu gösterecek yeterli kanıta ulaşılamadığın-dan rutin pratikte bu yöntemler önerilmemektedir.Silikozisli olgularda tüberküloz (TB) saptanmasıhalinde TB tedavisinin genel ilkeleri uyarıncatedavi edilir. Tübekülin cilt testi (TCT-PPD) pozi-tif silikozislilerde INH proflaksisinin 1 yıl süreyleuygulanması önerilmektedir.

Akut silikozis genellikle fataldir. Kronik silikozisise maruziyet kesildikten birkaç yıl içindeprogresyon gösterir ancak daha sonra herhangi birmikobakteryal enfeksiyonun olmaması halinde sta-bil seyreder. Basit silikozisde komplike silikozisedönüşüm veya ek patolojiler gelişmezse genellikleprognoz iyidir. Ancak komplike silikozisde prognoztamamen lezyonların yaygınlık derecesine,fonksiyonel kapasiteyi etkileme durumuna bağlıdır.

Silikozis Prognozu Silikozis’de prognozu etkileyen birçok faktör

vardır. Bunların başında kişinin maruz kaldığı tozunyoğunluğu ve süresi buna bağlı olarak ortaya çıkanradyolojik değişikliklerin şiddeti gelmektedir. Tanıkonulduğu anda kişinin semptomatik vefonksiyonel etkilenme bulgularının başlamış olmasıdurumunda prognoz asemptomatik olgulara göredaha kötüdür. Bazı çalışmalarda asemptomatik basit

nodüler silikozisli olgularda yaşam süresinin genelpopülâsyondaki kişilerle eşdeğer olduğu göste-rilmiştir. Silikozis genellikle prognozu etkileyecekdiğer hastalıklarla beraberdir. Basit silikozisde in-feksiyonlara duyarlılık riski artmıştır ancak özelliklede PMF’li olgularda bu predispozisyon riski daha dabüyüktür. Çalışmalarda silikozisli olgularda be-raberinde HIV infeksiyonunun da bulunmasınıntabloyu daha da karmaşık hale getirdiği göste-rilmiştir.

Silikozisli olgularda, hatta henüz silikozisgelişmeden de silika maruziyeti bulunan olgulardaortaya çıkan semptomların büyük bir kısmınınobstrüktif etkilenmeye sekonder olduğu tahminedilmektedir. Bu kişilerde aynı zamanda kronikhava yolu obstruksiyonu ve amfizem bulguları dagörülebilmektedir. Ancak burada hemen akla gelensigaranın bundaki etkisi elemine edildiğinde de bubulguların görüldüğü bu nedenle sigaranın da businerjide rolü olduğu düşünülüyorsa da, sigaraiçmeyen silika maruziyeti olan olgularda da fonksi-yonel olarak önemli hava yolu hastalığı olduğu artıkbirçok kişi tarafından kabul edilmektedir.

Silikozisli hastalar özellikle mikobakteriyel in-feksiyonlar yönünden risk altındadırlar. Silikosislibir hastada solunum veya sistem semptomlarının ol-ması, radyolojik olarak yeni infiltrasyonların varlığı,tek taraflı progressif infiltrasyonlar veya kavitasyonkuvvetle TB’u düşündürmelidir. Özellikle komplikesilikosisli olgularda zamanla pulmoner hipertan-siyon-kor pulmonale-solunum yetmezliği gelişir. Si-likanın kanserojen olduğu gösterildiğinden,silikozisli olgularda kanser riskinin de bulunduğunugözden uzak tutmamak gerekir.

Resim-5: Kot kumlama atölyesi

Page 22: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

Kot Taşlama ve Silikozis Yukarıda da ifade edildiği gibi silika

maruziyetinin çok da fazla beklenmeyeceği işkol-larında da özellikle ülkemizde son yıllarda silikozisolguları görülmeye başlanmıştır. Bir tekstilendüstrisi olan kot pantolon-bluejin imalatsanayinde (Resim-5) kot beyazlatılması amacıylataşlama-kum püskürtülmesi işlemleri sonucu yoğunsilikozis epidemileri görülmeye başlandı. Sosyal biryara olarak ortaya çıkan bu durumda maalesef çokdramatik olgular (Resim-6) görülmektedir. Bu ol-guların çoğu bu gibi işyerlerinde, bir kısmı çocukdenilebilecek yaşta olmak üzere 24 saatlerini geçi-rerek çok yoğun silika maruziyeti tanımlamışlardır.

KorunmaÖnlenebilir meslek hastalıklarının başında olan

silikozis’de önemli olan riskli iş kollarında gerekliönlemlerin alınması; toz oluşumunun ve oluşan butozun yayılmasının, kişinin solunum seviyesine ulaş-masının önlenmesidir. Bu da tamamen teknik birkonudur. Birincil koruma önlemlerinden olanortam toz ve kuvars konsantrasyonlarının izinverilebilir seviyelere düşürülmesi durumunda biledünyanın birçok ülkesinde kısa ve orta vadedesilikozis eliminasyonunda belli bir başarısağlanabileceği ancak eradikasyonunun en azındankısa vadede mümkün görünmediği bildirilmektedir.

Resim-6: Kot taşlama ve komplike silikozis

Bu nedenle yeterli güvenlik önlemlerine rağmen si-likozis yapıcı işlerde çalışan kişilerin bir ulusal poli-tika oluşturularak silikozis riski yönünden takipedilmeleri çağdaş sosyal devlet ilkesinin birgereğidir.

Çin’de 1956’dan beri her türlü koruyucuönlemlerin alındığı ancak yine de 1996 sonuitibarıyla yarım milyondan fazla pnömokonyozluolduğu bunların %46.8’inin silikosisli olduğubildirilmektedir. Amerikan Ulusal İşçi Sağlığı veGüvenliği Enstitüsü (NIOSH) kuvars içerenortamlarda izin verilebilir (PEL-Permissible Expo-sure Limit) kuvars yoğunluğunu 100 mikrogram(0.10 mg)/m3’e indirmiş ancak bu sınırında güve-nilir olmadığını öne sürerek önerilebilir maruziyetseviyesinin (REL-Recommended Exposure Limit)50 mikrogram/m3’de tutulması gerektiğinibelirtmiştir.

Sonuçta, silikozis diğer meslak hastalıklarındaolduğu gibi etyolojik bir tanımlamadır. Buradakietyolojik faktörler ise maalesef sosyal devletinderecesi ile ters orantılıdır. Birincil korunma esasolarak devlet erkinin yükümlülüğündedir. Birincilkorunma önlemlerinin olup olmadığını denetleye-cek ve bunun sonucunda da o işletmeye çalışmaruhsatı verecek erk ikincil ve üçüncül korunmanınorganizasyonundan da sorumludur.

Kaynaklar1. Akkurt İ, Mesleki Solunum Hastalıkları. TTB Yayınları,

Ankara, Eylül 2007, ISBN 978-975-6984-94-9

2. Akkurt İ, İnorganik Tozlara Bağlı Akciğer Hastalıkları. In: Fraser (Edit.), Türktaş H.(Çeviri editörü). Synopsisof Diseases of the Chest. 3.baskı, Güneş Kitabevi, Ankara, ISBN: 975–277–106–8, 2006: 714–43

3. Akkurt İ, Mesleki Akciğer Hastalıkları. Akciğer Hastalıkları Temel Bilgiler (Editörler: Özlü T, Metintaş M, ArdıçS.). Türk Toraks Derneği Yayını, Poyraz Yayıncılık, Ankara, 2008: 483–92

4. Akgun M, Araz O, Akkurt İ, Eroğlu A, Alper F, Sağlam L, Mirici A, Görgüner M, Nemery B. An epidmic of silicosis among former denim sandblasters. Eur RespirJ 2008; 32: 129.�

20Nisan-Mayıs-Haziran 2009

Page 23: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

ÖzetKot kumlamacılığına bağlı silikoz yeni bir

silikoz nedeni olarak ülkemizde belirlenmiş birsorundur. Kot kumlama işi yapan genç yaştakiolgularda silikoz belirlenmiş olması nedeniyle, böl-gemizde kot kumlama işinde çalışmış işçilerdesilikoz sıklığını ve risk faktörlerini belirlemeyiamaçladık.

Çalışmaya 157 işçi alındı. Anket ve görüşmeyoluyla demografik özellikler ve çalışma koşullarıhakkında bilgi alındı. Hastaların solunum fonksi-yon testleri ve ILO (International Labour Office)sınıflamasına göre akciğer grafileri değerlendirildi.

Tamamı erkek olan işçilerin ortalama yaşı 23(15-44 yaş) idi. Ortalama 36 ay (1-120 ay)çalışmışlardı ve ortalama çalışmaya başlama yaşları17 (10-38 yaş) idi. Çoğunda solunumsal şikayetlervardı (%83). En sık görülen semptomlar dispne(%52) ve göğüs ağrısı (%46) idi.

Radyolojik olarak değerlendirme yapılabilen145 olgunun 77’sinde (%53) silikoz (ILO skorunagöre 1/0 veya üstü küçük opasite olan) belirlendi.Silikozlu olgularda solunum fonksiyon testleridaha kötü idi. Silikoz gelişimi riski işyerinde ustaolarak çalışma, maruziyet süresi ve çalışılan işyerisayısı ile korele idi.

Bu tür işyerlerinde çalışanlarda yüksek silikozprevalansı göz önüne alındığında, biran önce etkinönlemler alınmaz ise gelecekte daha ciddi boyut-larda problemlerle karşılaşabiliriz.

GirişKot kumlamacılığında kotlara eskitilmiş

görünümü vermek veya rengini açmak için silika

kristalleri içeren kum kullanılarak kumlama (kumpüskürtme işlemi) yapılmaktadır. Bu şekildemaruziyet önceden bilinen silikoz nedenlerindenfarklı olarak; kapalı alanda çok yoğun birmaruziyet söz konusu olduğundan ve yeterlikoruyucu önlem alınmadığından çok daha tehlike-li olabilmektedir.

Kliniğimizde ilk iki olguya tanı konulmasındansonra 2005’te 4, 2006’da 27 ve 2007 Temmuzayına kadar 42 yeni olgu belirledik. Bu süreçtediğer merkezlerden de aynı işkolunda silikoztanıları gelmeye devam etti.

Bu çalışmada bölgemizde yaşayan ve kot kum-lamacılığı işinde çalışmış işçilerle görüşülerek soru-nun boyutunu daha iyi bir şekilde ortaya koymayıamaçladık.

YöntemÇalışmaya alınan olgularKliniğimize (Atatürk Üniversitesi Tıp Fakülte-

si Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı, Erzurum)başvuran hastaların %90’dan fazlası Bingöl’ünKarlıova ilçesinden özelikle de Karlıova’nın ikiköyünden (Taşlıçay ve Toklular) gelmekteydi. Bunedenle bu iki köyde yaşayan ve kot kumlamaişinde çalışma öyküsü olan tüm bireyler KarlıovaBelediye Başkanlığı’nın desteğiyle ücretsiz ulaşımsağlanarak kliniğimize çağrıldı. Çalışma Mayıs-Temmuz 2007 tarihleri arasında yürütüldü.

Çalışma basamakları Dört basamaklı bir sıra izlendi. İlk basamakta

demografik veriler, semptomlar ve çalışmakoşulları ile ilişkili veriler standart bir anket formukullanılarak toplandı. İkinci aşamada ankette yeralmayan konularda birebir görüşme yapılarak

KOT KUMLAMAİŞÇİLERİNDE

SİLİKOZEPİDEMİSİ*

Dr. Metin AKGÜNDoç., Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları AD.

Dr. Ömer ARAZUzm., Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları AD.

Dr. İbrahim AKKURTProf., Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları AD.

Dr. Atilla EROĞLUDoç., Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi AD.

Dr. Fatih ALPER Doç., Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Radyoloji Bölümü

Dr. Leyla SAĞLAM Doç., Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları AD.

Dr. Arzu MİRİCİProf., 18 Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları AD.

Dr. Metin GÖRGÜNERProf., Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları AD.

Dr. Benoit NEMERYProf., Dept of Public Health, Katholieke Universiteit Leuven, Leuven, Belgium

21Nisan-Mayıs-Haziran 2009

Page 24: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

işyerleri hakkında daha fazla bilgi elde edilmeyeçalışıldı. Üçüncü aşamada hastaların hepsindespirometre ile solunum fonksiyonlarını değer-lendirmek için FEV1, FVC ve FEV1/FVC para-metreleri ölçüldü. Dördüncü aşamada ise PAakciğer filmleri elde edilerek ILO açısından değer-lendirme yapıldı. Buna göre küçük opasiteler dörtana (0-3), oniki alt gruba ayrıldı. ILO’ya göre 1/0ve üzeri profüzyon olanlar silikoz olarak kabul edil-di. ILO grup ve alt grupları hastalığın şiddetininbelirleyicileri olarak kullanıldı.

SonuçlarÇalışmaya 1991-2006 yılları arasında kot kum-

lama işinde çalışmış 157 erkek alındı. Çalışan işçisayısı 1990’lı yılların ortalarında artmaya başlamışve 2002’de en yüksek düzeye ulaşmıştı (Grafik-1).Çalışanların demografik özellikleri Tablo-1’deverilmiştir. Ortalama yaşları 23 idi (15-44 yaş).Üçte ikisinde sigara içme öyküsü vardı. İçilensigara miktarı 7 paket/yıl (1-23 paket) idi.Vakaların çoğu kumlama işinde çalışmaya 20

22Nisan-Mayıs-Haziran 2009

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

0

20

40

60

80

100

120

işçi s

ayısı

1992 1994 1996 1998 2000 2002 2004 2006

10 12 14 16 18 20 22 24 26 28 30 32 34 36 380

2

46

8

10

12

14

16

18

yüzd

e

Ortalama ilkmaruziyet yaşı

Grafik-2: Silikozisli işçilerin ortalama ilk maruziyet yaşı

yaş

yaşından önce başlamıştı (Grafik-2), ortalamabaşlama yaşı ise 17 (10-38 yaş) idi. Ortalama çalış-ma süresi 36 ay (1-120 ay) iken işi bıraktıktansonra kliniğimize başvuruya kadar geçen süre ise43 ay (10-144 ay) idi. İşçilerle yüz yüze görüşme-den elde edilen bilgiler şöyle özetlenebilir:

1. Çalışmaya alınan işçilerin hiçbiri o dönemdeaktif olarak çalışmıyordu. Arkadaşlarının kot kum-lama işinde çalışmaları nedeniyle öldüğünüanladıklarında hepsi çalışmayı bırakmıştı. Ancakçalıştıkları işyerleri hala aktif olarak çalışıyormuş;bu işyerlerinde Türkiye’den işçilerin yanı sıra baştaRomen, Azerbaycan, Gürcistan uyruklu olmaküzere çok sayıda yabancı kaçak işçi çalışıyormuş.

2. Çoğu sigortasız olarak çalışmış.3. İşyerlerinin çoğu kaçak ve ruhsatsız olarak

çalışıyormuş.4. Genelde iki vardiya şeklinde çalışılıyormuş;

bir grup çalışırken diğer grup aynı işyerinde yaparavanla ayrılan bir bölmede ya da asma kattauyuyormuş. Uyandıklarında toz duman içerisindekaldıklarını ifade ettiler.

5. Genelde haftada 6 gün ve günde en az 10saat çalışılıyormuş. İşin yoğun olduğu dönemlerde7 gün 12 saat şeklinde çalışıyorlarmış.

6. Günlük üretilen taşlanmış kot miktarıelbisenin boyutuna göre değişiyormuş; örneğin birişçi günde 250-500 pantolon kumlarken, etek veya

Beyazlatılmış ‘kot’ tüketimi artsın diye!

Grafik-1: Kot kumlama işçilerinin yıllara göre dağılımıyıl

Page 25: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

Tablo-2: Kot kumlama işçilerinde görülen semptomlarTablo-1: Demografik özellikler, maruziyet karakteristikleri ve solunum fonksiyon testi sonuçları

Ortalama+SD (aralık) veya n (%)

Yaş 23 + 6 (15-44)

İlk maruziyet yaşı 17+ 6 (10-38)

Toplam maruziyet süresi (ay) 36+25 (1-120)

Son maruzitten sonra geçen süre (ay) 43+28 (10-144)

İlk maruziyetten sonra geçen süre (ay) 79+35 (12-192)

Çalışılan farklı işyeri sayısı 3+ 2 (1-12)

İşyerindeki kumlama tabancası sayısı 4+1 (2 - 12)

Sigara içen 106 (% 67,5)

Sigara miktarı (paket/yıl) 7,3+4,4 (1-23)

İşyerinde uyuyan 129 (% 82,2)

Usta olarak çalışan 126 (% 80,3)

Ustalık süreleri 33+28 (0-117)

FEV1 (L) 3,92+ 0,87

FEV1 (beklenenin %’si) 97,4+22,5

FVC (L) 4,53+0,93

FVC (beklenenin %’si) 95,6+ 21,9

FEV1/FVC (%) 86,8+ 9,6

Semptomsuz 26 (16,6)

Semptomu olan 131 (83,4)

Dispne 81 (51,6)

Göğüs ağrısı 72 (45,9)

Kronik öksürük 30 (19,1)

Kilo kaybı 24 (15,3)

Halsizlik 20 (12,7)

Sırt ağrısı 17 (10,8)

Balgam 11 (7,0)

Eklem ağrısı 7 (4,5)

Diğer 22 (14,0)

daha küçük boyuttaki ürünlerde bu sayı 3000hatta 5000’i bulabiliyormuş.

7- İşçilere genelde günde bir veya iki tane ağızve burunlarını kapayan maske veriliyormuş, bazıişyerlerinde ise hiç maske kullanılmıyormuş.

8- Çoğu işyerinde elenmiş deniz kumukullanılıyormuş, bazı işyerlerinde kumu tekrarkullanabilmek için kapı ve pencereler sıkıcakapatılıyormuş.

9- Üç çeşit çalışma düzeni varmış: çırak, ustave ustabaşı. Genelde küçük yaştakiler çırak olarakçalışıyormuş, bir-iki aylık deneyim sonrası ustaolarak çalışanlar da oluyormuş. Kumlama işi usta-lar tarafından yapılıyormuş, ustabaşları kumlanankotun istenilen modele uygunluğunu kontrolederken, çıraklar da ustalara kumlamak üzerekotları taşıyormuş. Dört kumlama tabancası olanbir işyerinde iki vardiya halinde çalışan 8 usta, 8çırak ve 1-2 ustabaşı bulunuyormuş.

10- Kumlama yanı sıra zımpara, kimyasallar(potasyum permanganant) veya lazer kullanabili-yormuş, ancak kumlama zaman tasarrufu sağla-ması, oluşturduğu etkinin daha iyi olması ve ucuzolması nedeniyle en çok tercih edilen yöntem imiş.

Anket sonuçlarına göre çoğu semptomatikti

(n=131, %83) (Tablo-2). En sık görülen semptomdispne iken ikinci sırada beklenmedik şekildegöğüs ağrısı gelmekteydi. Bir diğer beklenmeyensemptom da kilo kaybı idi. Ayrıca üst solunum yoluve kas-iskelet sistemi ile ilgili şikayetler de dikkatiçekmekteydi.

Olguların tamamına PA akciğer filmi çekildi,ancak ILO okuması sırasında iki film eksik idi,ayrıca 10 olguda da film kalitesi kötü olduğundandeğerlendirme 145 film üzerinden yapıldı. Olgu-ların 77’sine (%53,1) silikoz tanısı konuldu. Silikozbelirlenenler, diğerleriyle karşılaştırıldığında(Tablo-3) silikozlu olgular daha fazla işyerindeçalışmıştı (3,0’a 2,2 işyeri; p<0,05); daha uzunsüre çalışma öyküsü vardı (41 aya 32 ay, p<0,05);daha fazla usta olarak çalışan vardı (%95’e %75,p<0,001); usta olarak çalışma süreleri daha uzun-du (46 aya 26 ay, p<0,01) ve ilk maruziyettenbaşvuruya kadar geçen süre daha uzundu (86 aya73 ay, p<0,05).

Silikozlularda solunum fonksiyon testisonuçları (FEV1 ve FVC) diğerlerine göre anlamlıderecede düşük olarak belirlendi. Solunumfonksiyon testleri hastalığı hastalığın şiddeti ilenegatif korelasyon göstermekteydi.

Tartışma (özet)Tekstil sektöründe kot kumlamacılığına bağlı

silikozis ilk kez ülkemizde tanımlanmış önemli birsağlık sorunudur. Erzurum ve çevre illerde çokfazla hasta bulunmasının sebebi ise bu bölgedekiyüksek işsizlik oranı ve iş olanağı olmadığı içindiğer şehirlere çalışmak için tanıdıklar aracılığıylagruplar halinde gidilmesidir. Çalışanların yarıdanfazlasında –çok az maruziyet olsa bile- silikoz tespit

n (%)

23Nisan-Mayıs-Haziran 2009

Page 26: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

Silikoz olmayan Silikozlu(n=68) (n=77) P değeri

Yaş 23+ 6 23+5 0.95

İlk maruziyet yaşı 17 +6 16+5 0.28

Toplam maruziyet süresi (ay) 32 +27 41+23 <0.05

Son maruzitten sonra geçen süre (ay) 41+28 44+28 0.51

İlk maruziyetten sonra geçen süre (ay) 73+34 86+35 <0.05

Çalışılan farklı işyeri sayısı 2,2+1,3 3,0+0,7 <0.05

İşyerindeki kumlama tabancası sayısı 4,2+1,5 3,7+0,7 <0.05

Sigara içen 43 (% 63) 57 (% 74) 0.16

Sigara miktarı (paket/yıl) 6,8 + 4,3 7,9+4,6 0.23

İşyerinde uyuyan 58 (% 85) 67 (% 87) 0.77

Usta olarak çalışan 51 (% 75) 73 (% 95) <0.001

Ustalık süreleri 26+28 46+25 <0.01

Semptomatik 57 (% 84) 66 (% 86) 0.75

FEV1 (L) 4.22+0.71 3.66+0.96 <0.001

FEV1 (beklenenin %’si) 105.6+18.7 89.8+23.4 <0.001

FVC (L) 4.84+0.74 4.27+1.04 <0.001

FVC (beklenenin %’si) 103.4+19.9 88.5+21.1 <0.001

FEV1/FVC (%) 87.6+9.5 86.3+9.5 0.44

edilmesi bu sektörde silikoz hastalığının çok yük-sek oranda olduğunu göstermektedir. Eldekiverilere göre bu sektör 1990’lı yılların başındafaaliyet göstermeye başlamış ancak 2000’li yıllardaişyeri sayısında hızlı bir artış olmuştur.

Daha önce bu sektörde silikoz bildirilmediğiiçin ilk teşhis sürecinde birtakım güçlükleryaşandı. Ancak 2004’ten bu yana çok sayıda yenisilikoz vakası bildirildi. Bu çalışmada bu türişyerlerindeki çalışma koşulları belli orandaaydınlatılmış, çok az toz maruziyetinde bile ciddihastalık görülebileceği ortaya konulmuştur. Henüzkullanılan kumun tam olarak içeriği ve kon-santrasyonu belirlenememiş olsa da görülenvakaların ağırlık derecesine bakıldığında çokyoğun maruziyet olduğunu söylemek yanlışolmayacaktır. Çalışanların yaşının küçük olması dabir başka ağırlaştırıcı faktör olabilir. Bu çalışmadasadece akciğer filmi ile değerlendirme yaptık.Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlı tomografi kul-lanılmış olsa idi silikoz tespit edilen vaka sayısıdaha fazla olabilirdi. Ancak yine de akciğer filmiile çok hafif vakalar dışında çoğu vakabelirlenebilmektedir.

Bir iş yerinde en az iki tabanca ile kumlamayapıldığını düşünürsek, benzer 1000 işyeri varlığın-da iki vardiyalı sisteme göre aynı anda en az 4 000

kişinin kumlama işinde çalıştığını söyleyebiliriz.Ancak gerek tekstil sektörünün büyüklüğü gerekbu tür işyerlerinde sürekli işten çıkarma ve yeniişçi alımı olduğu göz önüne alındığında sorununçok daha ciddi boyutlarda olabileceğini öngörmekçok da hatalı olmayacaktır.

Silikozun kesin bir tedavisinin olmaması,koruyucu önlemlerin biran önce ve ciddi bir dene-tim mekanizması ile uygulanmasını gerektirmekte-dir.

*Bu çalışma European Respiratory Journal dergisinin Kasım 2008sayısında yayımlanmıştır.

Kaynaklar (seçilmiş)1. Akgün M, Görgüner M, Meral M, et al. Silicosis caused

by sandblasting of jeans in Turkey: a report of two concomitant cases. J Occup Health 2005; 47: 346–349.

2. Akgün M, Mirici A, Yılmazel Uçar E, Kantarcı M, ArazO, Görgüner M. Silicosis in Turkish denim sandblasters. Occup Med 2006; 56: 554–558.

3. Cimrin A, Sigsgaard T, Nemery B. Sandblasting jeans kills young people. Eur Respir J 2006; 28: 885–886.

4. Sahbaz S, Inonu H, Ocal S, et al. Denim sandblasting and silicosis: two new subsequent cases in Turkey. Tuberk Toraks 2007; 55: 87–91.

5. Horzum G, Oruç K, Çalışır HC. Diagnosis through occupational history: a case of silicosis caused by sandrodeo. Akciğer Dergisi 2006; 12: 183–187.�

Tablo-3: Demografik özellikler, maruziyet karakteristikleri ve solunum fonksiyon testi sonuçlarının karşılaştırılması

24Nisan-Mayıs-Haziran 2009

Page 27: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

25Nisan-Mayıs-Haziran 2009

“LEYLEĞİN YUVADAN ATILMIŞ YAVRULARI”:

KOT KUMLAMA İŞÇİLERİOnur BAKIR

Liman-İş Sendikası

Kot kumlama işçilerinin hikâyesi, aslındaTürkiye’nin aynadaki sureti. Bu hikâyede,Türkiye’nin uluslararası kapitalist iş bölümündekirolünü, hızla tırmanan yoksulluğu, yoksulluğundaha da tetiklediği iç göçü, “söz konusu sermayebirikimiyse gerisi teferruattır” ilkesini ve dahanicelerini görmek mümkün…

Türkiye’de kot kumlama sektörünün gelişiminikot kumlama işçisi Abdülhalim Demir’dendinleyelim: “…Kumlama, Türkiye’ye yeni geldiğiiçin fazla gelişmemişti… 1999 yılında rodeo (kum-lama) çok aşırı parladı. Neredeyse piyasaya sürülenbütün kotlara beyazlatma yapılıyordu. Bir andaaldığımız maaşlar piyasanın iki-üç katına çıktı.Herkes köydeki veya çevredeki eşine dostuna buişi tavsiye etti. Burada başka işlerde çalışanarkadaşlar dahi işlerini bırakıp kumlama işinegirdiler. İstanbul’da iki elin parmaklarıyla sayılacakkadar kumlama atölyesi varken bu sayı yüzlereçıktı. Hiç kumlama nedir bilmeyen sermayedarlarbir kumlama ustasına 3 kuruş fazla veriphimayesinde rodeo kurdular. Rodeo açmak için birkompresör, bir hava tankı, birkaç püskürtmetabancasından başka bir şey gerekmiyordu. Unut-madan, kelepir bir bodrum bir de çalışacak işçigerekliydi” (1).

Taşlanmış/kumlanmış/beyazlatılmış kotların1990’ların sonlarında küresel ölçekte moda halinegelmesi ile başlayan süreçte, tekstil tekelleriningelişmiş kapitalist ülkelerde çok büyük orandakısıtlanmış olan kumlama faaliyetini az gelişmişülkelere kaydırması ve işçi sağlığı önlemleri alın-maksızın ucuz işgücü çalıştırılabilen ülkelerden biriolan Türkiye’nin uluslararası iş bölümünde kotkumlama faaliyetinin taşeronlarından biri halinegelmesi tesadüf olmasa gerek. Ne de olsa, tümgerekli olan Abdülhalim Demir’in de belirttiğiüzere “kelepir bir bodrum, bir de çalışacak işçi…İstanbul’un taşı toprağı, “kelepir bodrum”! Peki,

işçiler nasıl temin edildi? Kot kumlama işçisi İsmailHakkı Durgun ile devam edelim: “Çalıştığımızyerin yanında kalan yabancı uyruklu Azeri işçilerde vardı. 14-15 yaşlarında çalışanlar da vardı.Genelde Doğu Anadolu, Karadeniz ve İç Anadolubölgesinden işçiler geliyordu” (2). Gazi Polat’tabenzer bir tablo çiziyor: “Bingöl, Muş, Erzurum,Bitlis, Tunceli ve doğunun birçok ilinden…Çalışılan yerlerde yatılan yerler de var. Çalışılanyerlerin üstünde yatılan yerler de var. Bir zamanlarRomenler’i çalıştırıyorlardı. Gurbetten geleninsanlar burada çalışıp üst katta yatıyorlar” (3). Üçkardeşiyle birlikte kot kumlamada çalışan İsmailHakkı Durgun da bir göç sürecinden bahsediyor:“Trabzonluyum. Öncesinde markette çalışıyor-dum. Bu işte kardeşlerim çalışıyordu, sonraları bende İstanbul’a geldim ve atölyelerde çalışmayabaşladım” (2). Abdülhalim Demir, iç göçün başkabir boyutuna dikkat çekiyor: “Bizler Bingöl’ün Kar-lıova ilçesi, Taşlıçay Köyü’nde doğduk. 1990’lı yıl-lara kadar hayvancılıkla olan geçimimiz iyi durum-daydı… Herkesin hayatı güllük gülistan ikenköyümüze koruculuk getirildi. Köyümüz için pekde hayırlı olmayan günler de böylece başlamışoldu… Köyden 86 kişi korucu seçildi. 2.100 nüfus-lu bir köyde 86 kişinin, bu kişilerin ailelerini de 10kişiden sayarsak, yalnızca 860 kişinin istihdamısağlandı. Herkes yaylaya çıkamadığı için hayvan-larını satmak zorunda kaldı. Geri kalanların göçetmekten, gençlerin gurbete çıkıp çalışmaktanbaşka çareleri kalmadı” (1).

Tarım ve hayvancılıkta yaşanan neo-liberaldönüşümün emek piyasasına sürdüğü ucuz ve herkoşulda çalışmaya razı işgücü, özellikle eski DoğuBloğu ülkeleri ve Türkî cumhuriyetlerdenTürkiye’ye akan “kaçak” işçi ordusu ve köy-lerinden “sürülen” Kürt yoksullarının “kot kumla-ma” sektörü tarafından nasıl “emildiğini” işçileranlatıyor. Peki ya çalışma koşulları?

Page 28: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

26Nisan-Mayıs-Haziran 2009

Gözün gözü görmediğiKot kumlama işçilerinin çalışma koşullarını

anlatırken genellikle, “tozdan göz gözü görmüyor-du” tespitini yapıyor. Örneğin İsmail Hakkı Dur-gun, “Sabah saat 08:00’dan akşam 18:00’a kadarçalışıyorduk. Yarım saatte bir dinleniyorduk. Haf-tada iki maske veriyorlardı, kaybedince yenisinivermiyorlardı” derken (2), Mehmet Beşir Başak,çalışma koşullarını şöyle anlatıyor: “İki metreye ikibuçuk metre odalarda çalışıyorduk… 2-2,5 metre-lik bir odanın içerisinde göz gözü görmüyordu. 6tane uzun floresan lamba vardı. Tahmini olarakkendimizi ayarlayıp öyle yapıyor, sonra da havaalmaya çıkıyorduk. Bizim işyerinde havalandırmayoktu, verilen maskeler basit ve sağlıksızdı” (3).Gazi Polat, çalışma koşullarını tersane işçileriylekıyaslayarak, “Biz burada böyle ölüyoruz onlar dadüşerek ölüyorlar. Ama en azından onlarBaşbakanı ayaklarına götürdüler… Onları kumçuvalı yerine koydula, bizi de kumla zehirlediler!”diyor (3).

Ve bu çalışma koşullarının kaçınılmaz sonucuolan “silikozis” Abdülhalim Demir’in anlattıklarıyaşananları özetliyor aslında: “Ve şu an hepimizhastayız, hem de tedavisi olmayan bir hastalık.Sadece köyümüzde resmi olan hasta sayısı 187,doktora gitmeyenlerle beraber 300 kişi hasta veçaresiz ölümü bekliyoruz… Şimdiye kadar 3arkadaşımızı kaybettik ve yatağa mahkûm 4arkadaşımız var, yaşamları oksijen tüpüne bağlı.Aslında hepimiz perişanız çünkü çalışamıyoruz,yürümekte bile zorluk çekiyoruz. Geçimi bize bağlıailelerimiz var, onlara bakamıyoruz” (1). HüseyinÖzkaya, “Artık oksijen desteğine bağlı yaşıyorum.Bu olmadan iki adım atamam. Artık seneye bile-mem” derken, silikozis nedeniyle yaşamını yitirenBeytullah Özkaya’nın yaşadıklarını şöyle anlatıyor:“…Beytullah belli bir noktadan sonra artıkmücadeleyi bıraktı, çıkardı serumları, oksijen tüp-lerini… yokluk içinde öldü, ona hiç yardımedilmedi” (2).

Gidenler, kalanlar…Kot kumlama işçileri en çok “göz göre göre

ölüme gönderilmelerine” bir de geride kalacakolanlara üzülüyor. Abdülhalim Demir, bu durumuşöyle özetliyor: “Anladım ki insan bedeninde can

varken de ölebiliyormuş. En büyük ölüm çaresiz-liktir. En büyük ölüm çocuğunun istediğini alama-maktır… 25-30 yaşlarında zamansız ölüme gitmeksadece kişinin kendi hayatında değişiklik değildir.Kişinin sorumluluğundakilerin hayatında dadeğişikliklere yol açar ve onları geleceksiz, çaresiz-likle baş başa bırakır. Sen kurtulmuş oluyorsunonlarsa ölmüş. Beni saran korku, ölümümden çokçocuklarımı çaresiz bırakma korkusudur.” Leylek-lerin yuvada besleyebileceğinden çok yavrusuolunca, yetiştirebileceği kadar yavruyu yuvadabırakıp fazla olanları yuvadan attığını anımsatanDemir, soruyor: “Şimdi merak ediyorum yazımıokuyup bize sahip çıkacaklar mı? Yoksa bu leylekhikâyesine gerçekten inanacağım. Acaba atılmışyavrular biz miyiz?” (1).

Yatağında ölümü bekleyen silikozis hastası gençbir işçinin anlattıkları belki de bu soruya yanıtveriyor: “ Şu anda sadece beni mutlu eden geceler.Niçin geceler? Geceler o kadar güzel oluyor ki…Rüyalar görüyorum. Yürüyebiliyorum, top oynaya-biliyorum, masa tenisi olabiliyorum, okey oynaya-biliyorum… Bazen evleniyorum, bazen çocuğumoluyor. Her şeyim oluyor… Sonra bir uyanıyorum,rüya… Bazen oluyor, gündüz olmasını da hiçistemiyorum…” (4).

“Gitmek” kadar kalmak da zor. Babası silikozisnedeniyle öldüğü için annesi ve dört kardeşiningeçim yükünü sırtlanmak zorunda kalan, ayda 300TL’ye bir konfeksiyon atölyesinde ortacılık yapan

Page 29: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

27Nisan-Mayıs-Haziran 2009

13 yaşındaki Melek Söğüncü, “Çalışmak çok zor.Ben dayanamıyorum, işyerinde zaman geçmiyor.Çalışmak istemiyorum okula gitmek istiyorum”diyor (5)…

Ve mücadele…Madalyonun bir de öteki “aydınlık” yüzü var.

Özellikle Kot Kumlama İşçileriyle DayanışmaKomitesi başta olmak üzere, çeşitli sendika, meslekörgütü, insan hakları kuruluşu, siyasi parti veçevrelerin de desteği ile kot kumlama işçileri biryılı aşkın süredir haklarını almak için mücadeleediyor. Bu mücadele meyvelerini vermeye başladıbile. Sağlık Bakanlığı kot kumlama faaliyetininbazı biçimlerini yasakladı, hukuksal mücadele net-icesinde bazı kot işçileri haklarını almaya başladıve sorumluların cezalandırılması için ilk adımlaratıldı. En önemlisi kot kumlama işçileri haklarınıalmakta kararlı… Bekir Başak, “Ama bu işinhesabını sormadan ölmek yok benim için. Bu işinpeşini bırakmayacağım” derken, Gazi Polat, “Bizbunun sonuna kadar peşini bırakmayacağız.Ankara’ya gideceksek, gideceğiz. Önümüzü kessel-er de bırakmayacağız” vurgusunu yapıyor (3).

Somut adım bekleniyor...Kot kumlama işçilerinin mücadelesi, çeşitli kitle ve meslek örgütlerinin çabası ve kamuoyu baskısının

neticesinde Sağlık Bakanlığı “kot taşlama/kumlama” işini yasaklarken, Çalışma Bakanı da konuya ilişkin biraçıklama yaptı.

Sağlık Bakanlığı’nın açıklamasında şöyle denildi: "…her türlü kot giysi ve kumaşlara uygulanan püskürtmeişleminde kum, silis tozu veya silika kristalleri içeren herhangi bir madde kullanılması yasaklanmıştır. Dahaönce bu işlerde çalışıp da, sağlık durumları hakkında güncel kayıt bulunmayan diğer vatandaşlarımız, kendi-lerine en yakın sağlık kurum ve kuruluşlarında değerlendirilerek ihtiyacı olanların tedavilerine süratlebaşlanacaktır." Çalışma Bakanı ise slikozisin bir meslek hastalığı olduğunu teyit ederek, “Çalışanların meslek hastalığına tu-tulduklarının tespiti halinde işgöremezlik (emekli aylığı) bağlanabilmekte ve sağlık yardımı alabilmektedirler”dedi. Karar ve açıklamalar, “olumlu ancak yetersiz bir adım” olarak değerlendirildi.

Sağlık Bakanlığı’nın geç de olsa yasaklama kararı alması olumlu bulunurken, kararın yalnızca kot giysi vekumaş kumlama/taşlama faaliyetlerini kapsaması eleştirisi konusu oldu. Meslek hastalığının yasal tanımınınyalnızca “sigortalı olarak çalışanları” kapsamasına rağmen Çalışma Bakanı’nın meslek hastalıklarını kayıt dışıçalışanları da kapsayacak şekilde değerlendirmesi yankı uyandırdı. Ancak Bakan’ın açıklamasında yer alan“işyerlerinin SGK denetim elemanlarınca tespit edilmesi” koşulu daraltıcı bir uygulama olarak değerlendirildi.

Başta Kot Kumlama İşçileri Dayanışma Komitesi olmak üzere çeşitli çevrelerden “acil somut adım atılması”ve kapsamın genişletilmesi çağrısı geldi. “Kaçak işyerlerinin tespit edilip kapatılması, kayıt dışı çalışmış işçi-lerin sosyal güvenlik haklarının geriye dönük sağlanması, işçilerin sağlık hizmetlerinden yararlanmasınınsağlanması, yasaklama kararının kapsamının genişletilmesi, tespitlerde işçilerin sağlık raporlarının, beyan-larının ve tanıklıklarını esas alınması” talep edildi.

Tuzla tersaneleri işçilerinin ardından kot kumlamaişçileri de, “işçi sağlığı” mücadelesine katılarak,insanca yaşanacak bir geleceğe göz kırpıyor.Leyleklerin yavrularını yuvadan atmadığı, “gündü-zlerinde sömürülmeyen/gecelerinde aç yatıl-mayan”, gecelerin gündüzlere tercih edilmediği,işçilerin ellerinden alınmış hayallerini rüyalarınasaklamak zorunda kalmadığı, aydınlık bir ge-leceğe…

Kaynaklar1. Demir, A., 2008, “Leyleğin Atılmış Yavruları”,

[http://www.kotiscileri.org/hikayelerimiz.html].

2. Albay, S., 7 Nisan 2008, “Kot Taşlama İşçilerinin Çoğu ‘Silikozis’e Yakalanıyor”, [http://bianet.org/bianet/kategori/bianet/ 106163/kot-taslama-atolyelerinde-

iscilerin-cogu-silikozise-yakalaniyor].

3. Kızıl Bayrak., 18 Ekim 2008, “Kot taşlama işçileri anlatıyor… ‘Bu işin peşini bırakmayacağız’”, [ttp://www.kizilbayrak.net/index.php?id= 178&print=1&no_cache=1&tx_ttnews%5Btt _news%5D=33061]

4. Arena, 16 Nisan 2007, Kanal D.

5. Durmuş, G., 4 Kasım 2008, “Silikozisin söndürdüğü hayatlar”.�

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

Page 30: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

28Nisan-Mayıs-Haziran 2009

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

ENDÜSTRİDE SOLUNUMUN KORUNMASIDr. Arif MÜEZZİNOĞLU

İşyeri Hekimi

Giriş Çalışanların sağlığı, en başta temiz hava so-

lunmasına bağlıdır. Bununla beraber çoğunlukla,üretim yapılan bir iş ortamında solunum içintehlike oluşturabilecek çeşitli maddeler bulunur.Bu maddelerin yeterince tanınmaması, ortamdantemizlenememesi ya da yeterli bir koruma olmadanbunlara maruz kalınması, çalışanların sağlığı içinzararlı olabilir. Bu maddelere maruziyetin kontrolü,kirlenmiş havayı soluyarak oluşan meslek hastalık-ların riskini azaltmak açısından önemlidir.Maruziyeti kontrol etmenin en iyi metodu çalışılanyerin kirliliğini en aza indirgemektir. Bu,operasyonun sınırlandırılması veya çevresinin ka-patılması, genel veya lokal havalandırma ve kul-lanılan malzemeyi toksik olmayan yada daha aztoksik malzeme ile değiştirmek yolu ile sağlanabilir.Yeterli bir kontrol gerçekleştirilemediğinde veyadeğerlendirme ve uygulama yapılırken çalışanınsağlığını korumak için respiratörler (solunummaskeleri) kullanılabilir. Respiratörlerden bekle-nen verimi almak için uygun ve iyi planlanmış bir“Solunum Korunması Programı” gereklidir.

Kişisel Koruyucu Donanım ile Solunumun Korunması ProgramıBir hedeflendiği gibi çalışması için bir respiratör

programı geliştirilmelidir. Kullanılan maskenintipinden, karmaşıklığından ve ilgili kişi sayısındanbağımsız olarak her programın içermesi gerekentemel noktaları vardır. Basit programlardagereklilikler asgari olabilmesine karşın daha büyükprogramlar için geliştirilmiş bir projeler gerekebilir.Örnekle açıklamak gerekirse bir ekipmanın uygun-luk testinin kayıtlarını tutma ihtiyacı ele alınabilir.Bir ya da iki kişilik bir programda son test tarihi,test edilen respiratör ve prosedür basit bir kartakaydedilebilir ancak yüzlerce kullanıcıyıilgilendiren bir program, bilgisayarda kullanılan birveritabanında uygunluk testi yapılması gerekenkişilerin izlenmesini gerektirebilir.

Başarılı bir programın gereklilikleri 6 bölümdetanımlanmıştır:

1. Programın yönetimiRespiratör programının sorumluluğu, program

uygulayıcısı olarak adlandırılan tek bir kişiye ve-rilmelidir. Sorumluluğun tek bir kişiye verilmesiyönetimin açıkça kimin sorumlu olduğunubilmesini sağlar. Aynı zamanda en az bunun kadarönemli diğer bir nokta da bu kişiye gerekli kararlarıverecek ve programı yürütecek statünün sağlanmışolmasıdır. Program yöneticisi respiratör programınıgüvenli ve etkin şekilde yürütülmesini yönetebile-cek yeterli solunumla ilgili koruma bilgisine sahipolmalıdır. Program uygulayıcısının sorumluluğuortam ölçümleri ile solunum zararlılarının izlen-mesi, kayıtların tutulması ve programınsürdürülmesini içermektedir.

2. Yazılı işletme yönergeleriYazılı yönergeler sayesinde her katılımcı ne

yapılması gerektiğini, işlemin kimin sorumluluğun-da olduğunu ve nasıl yerine getirileceğini bilir.Yönerge dökümanı, programın amaçlarını dabelirtmelidir. Bu belgede şirket yönetiminin,çalışanların sağlığından ve respiratör programınınoluşturulmasından sorumlu olduğu açıkça ifadeedilmelidir. Respiratör programının gerekliprosedürlerini ifade eden yazılı belge aşağıdakifonksiyonları da içermelidir:

� Respiratör seçimi,� Bakım, gözden geçirme (kontrol etme) ve

onarım,� Çalışanların, ustabaşıların ve respirtörleri

kullanan kişilerin eğitimi, � Uygunluk testi,� Satın alma, envanter kontrolü ve kayıt tutma

ödevlerini de içeren yönetimsel işler,� Tehlikelere ilişkin ortam ölçümleri,� Respiratör kullanımının izlenmesi, � Tıbbi değerlendirme,� Acil durum respiratörlerinin sağlanması, � Programın değerlendirmesi.

3. EğitimEğitim, solunum korunması programının

önemli bir parçasıdır. Respiratör kullanıcılarının

Page 31: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

29Nisan-Mayıs-Haziran 2009

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

yöneticileri, kullanıcılar ve kullanıcılara respiratörsağlayan kişiler eğitilmelidir. Yönetici, kullanılanrespiratör hakkında ve neden bu respiratörün kul-lanıldığı hakkında ve doğru kullanılıp-kullanıl-madığını denetleyecek kadar iyi bilgi sahibiolmalıdır. Respiratörü sağlayan kişi doğru respi-ratörün verildiğinden emin olacak şekilde bilgiliolmalıdır.

Respiratörleri kullanan çalışanlar eğitilmeli veeğitimler periyodik olarak tekrarlanmalıdır. Eğitimaşağıdaki konularda açıklama ve tartışmaları içer-melidir:

� Respiratör uygun şekilde kullanılmazsa oluşa-cak solunumsal zararın doğası ve sağlık üzerineetkileri,

� Belirli bir tip respiratörün seçiminin neden-leri,

� Respiratörün nasıl çalıştığı ve sınırları, � Çalıştırmak ve filtrelerinin uygun yerleştirilip

çalıştırıldığının denetlenmesi, � Respiratörün bakımı, gözden geçirilmesi ve

saklanması (korunması),� Respiratör uygunluk testi.4. Respiratörün bakımıRespiratörün bakımı; düzenli temizlik, hasar

olup olmadığının düzenli kontrolü ve aşınmışparçaların değişimini içerir. Respiratörün üretici-leri bakımın, tamirin, gözlemin ve temizlemeninbaşarıyla nasıl yapılacağı bilgisinin en iyi kay-nağıdırlar. Respiratörler düzenli olarak temizlen-meli ve sterilize edilmelidir. Eğer bir respiratör bir-den fazla kişi tarafından kullanılacaksa, diğer kişi-lerin kullanımı öncesi temizlenmeli ve sterilizeedilmelidir. Acil kullanım için ayrılmış respiratör-leri her kullanımdan sonra temizlenmeli ve steri-lize edilmelidir. Bu işlemler aletin elastikparçalarını zarar görmekten koruyacak temizlemesolüsyonlarını ve kontrollü ısıların kullanılmasınıgerektirebilir. Dahası bazı parçaların zarargörmemesi için özenle ya da özel bir yöntemle te-mizlenmelidir. Respiratörün üreticisi uygun yönte-mi önermelidir. Temizleme ve sterilizasyondansonra her respiratör iyi çalışıp çalışmadığı, değişti-rilmesi gereken parçalar olup olmadığı açısındangözden geçirilmelidir. Kullanıcı her kullanım önce-si respiratörü hızlıca iyi çalışır durumda olupolmadığını değerlendirecek kadar eğitimli ve respi-ratöre aşina olmalıdır. Acil kullanım respiratörleri

periyodik olarak gözden geçirilmelidir. Önerilensıklık ayda bir kezdir. Bir acil kullanım respiratörükullanıldıktan hemen sonra temizlenmeli veyeniden kullanım ya da depolanma öncesi te-mizlenmeli ve gözden geçirilmelidir. Genel olarakgözden geçirme, bağlantıların sıkılığı, başı saranbantlar, valfler, bağlantı boruları, kuşam takımları,hortumlar, filtreler, kartuşlar, kutu, kullanımınsüresinin bittiğini gösteren indikatör, elektriklibileşenler ve raf ömrü tarihi, regülatörlerin, alarm-ların ve diğer uyarıcı sistemlerin gözden geçi-rilmesini içerecektir. Bu ekipmanda sıklıkla bulu-nan elastik ve plastik parçaların gözden geçirilme-sine özel önem gösterilmelidir. Lastik ya da elastikparçalar kullanılabilirlik ve materyalin kıvrılması-katlanması sırasında bozulma işareti olup olma-ması açısından gözden geçirilmelidir. Ayrıca valfoturaklarının kilit yüzeylerinde köpük ya da diğerbir temizleme maddesi kalmaması açısından göz-den geçirilmelidir. Valfte hasar ya da birikimkaçağa yol açabilir. Plastik parçalarda kırılma ya dakartuşta kırık dişler gibi hasarlanmalar açısındangözden geçirilmelidir. Hava ve oksijen tüplerininüreticinin yönergeleri doğrultusunda tam olarakdolu olması açısından gözden geçirilmelidir. Bazıtüplerin metalinin hasarı ya da paslanmasıolmadığından emin olmak açısından periyodikolarak gözden geçirilmelidir. Bu periyodik olarakhidrostatik testler ile tüplerin bütünlüğünün göz-den geçirilmesini de içerebilir. Bozuk olduğugörülen parçalar üretici firma tarafından sağlan-malıdır. Onarım yapan kişiler eğitimli olmalıdır.Temiz hava beslemeli respiratörler ekipmanlarıdaha yüksek düzeyde eğitim gerektirmektedir.Düzenleme ya da uygulama valfleri, regülatörlerve alarmlar sadece respiratör üreticisi ya daüreticinin eğittiği bir teknisyen tarafından ayarlan-malı ve onarılmalıdır. Uygun gözden geçirmekriterlerini karşılayamayan respiratörler hemenkullanımdan kaldırılmalı ve onarılmalı ya dayenilenmelidirler. Respiratörlerin uygun olarakdepo edilmesi gerekir. Titreşim, güneş ışığı, ısı, aşırısoğuk, aşırı nem, ya da kimyasallar gibi etkilerdenkorunmazsa hasar oluşabilir. Yüz parçasındakielastik parçalar korunmazlarsa kolayca zarar göre-bilirler. Respiratörler kontaminasyon ya da hasar-lanmaya karşı korunacak biçimde dolaplar ya daalet kutularında saklanmalıdır.

Page 32: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

30Nisan-Mayıs-Haziran 2009

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

5. Tıbbi değerlendirmelerRespiratörler, solunum sistemine stres yük-

lemesinden dolayı ekipmanı kullanan kişininsağlığını etkileyebilir. Her respiratör kullanıcısınınsıkıntı olmadan respiratör kullanıp kullanamaya-cağının işyeri hekimi tarafından değerlendirilmesigerekmektedir. Tıbbi değerlendirmenin içeriğihekim tarafından belirlenmelidir. Tıbbi değer-lendirme için hekim respiratörün tipi ve respiratörkullanarak yapılacak işin süresi ve şekli hakkındabilgi sahibi olmalıdır. Respiratörlerin çoğunun kul-lanımından özellikle de düşük ağırlıklı hava temiz-leyici tiplerinden normal sağlıklı bir kişi etkilen-mez. Acil koşullarda “Temiz hava beslemeli respi-ratör” kullanması beklenen bir kişi için dahadikkatli bir değerlendirme gerekir. Temiz havabeslemeli respiratörünün ağırlığı yapılması gerekeniş yükünü belirgin olarak arttırır

6. Onaylanmış respiratörlerBelirlenmiş standartlar ile onaylanmış olması

performans için gereklilikleri yerine getirmişolduğu anlamına gelmektedir. Eğer ulusal düzeydegeçerli resmi bir onaylama yok ise şirketinbelirlediği geçerli bir yöntemle onaylanmış her res-piratörün herhangi bir testten geçmemiş bir respi-ratörden daha iyi çalışması beklenir.

Respiratör Programlarını Etkileyen SorunlarBir respiratör programını yürütürken sorun ola-

bilecek durumlar vardır. Bunlar yüzdeki sakal,gözlük ve diğer koruyucu ekipmanın kullanılanrespiratör ile uyumudur. Bazı çalışanlar estetiknedenlerle sakal, favori bırakmak isteyebilir. Bazıçalışanların traş olma güçlüğü olabilir ve traş son-rasında kıl dönmesi gibi tıbbi bir sorunları olabilir.İnhalasyon sırasında respiratör içinde negatifbasınç oluşur eğer yüz kilidi sıkı değilse konta-minantlar içeri kaçabilir. Bu durum hem havayıtemizleyen ve hem de temiz hava beslemeli respi-ratörler için geçerlidir. Burada temel olarak insan-ların saç-sakal uzatmaları konusunda ısrarlı iselerizin vermek ama sağlıklarını da korumak gerek-mektedir. Kilit yüzeyinde yüz kıllarının olmasınınsıkıca oturan bir respiratörde aşırı kaçağa nedenolduğunu gösteren birçok çalışma vardır. Ayrıcayüz kıllarına bağlı olarak hava kaçağı miktarınındeğişken olması nedeni ile respiratör kullanan

kişinin yeterince korunup korunmadığının biline-meyeceğini gösteren çalışmalar da vardır. Birçalışan eğer sakal-bıyıklı ise sıkıca oturan bir respi-ratör kullansa bile yeterince korunamayabilir. Buproblemin çözümündeki birinci basamak, gevşekoturuşlu bir respiratörün işe yarayıp yaramaya-cağının belirlenmesidir. Kendinden depolu nefescihazı ve çıkan havanın atıldığı bir boru kombi-nasyonu dışındaki her sıkı oturuşlu respiratöreuygun ve benzer düzeyde korunma sağlayacakgevşek oturuşlu bir respiratör vardır. Diğer biralternatif ise bu çalışana respiratör kullanımınıgerektirmeyen bir iş bulmaktır. Son çare iseçalışandan traş olmasını istemektir. Traş olmaktazorluğu olanların ise uygun tedavi ile traş olmalarıve respiratörü bu biçimde kullanmaları sağlan-malıdır.

Gözlükler ve diğer koruyucu ekipmanlar, iyigörmek için gözlük kullanmak zorunda olan bazıçalışanlar, bazı endüstriyel ortamlarda uçuşan nes-nelerden korunmak için emniyet gözlükleri ya dakulak manşonu (ear muff) kullanmalıdır. Yarımyüzmaskelerde, gözlükler burun kemerine oturduklarıbölgede respiratörün yerleşmesini bozabilirler.Yüzü tam kaplayan bir respiratörde gözlüklerinkirişleri respiratörün yüze oturduğu bölgede açık-lığa ve kaçağa yol açarlar. Bu sorunlara şöyleçözümler önerilebilir. Yarımyüz maskelerde önce-likle bir deneme yapılmalı ve kullanılan gözlük-lerin respiratörün işleyişini bozup bozmadığı değer-lendirilmelidir. Tamyüz maskesinde çözüm, kon-takt lens kullanımı ya da yüze özel gözlüklerinmonte edilmesidir. Bir dönem respiratörler ile kon-takt lenslerin kullanılmaması gerektiğidüşünülmekteydi ancak araştırmalar çalışanlarınbir sorun olmadan lens takılabileceğini göster-miştir.

Respiratör Çeşitleri ve SeçimiRespiratörün seçimi respiratörün nasıl kul-

lanılacağının analizini ve her bir tipin sınırlarınıbilmeyi gerektirir. Değerlendirme genel olarakçalışanın ne yapacağı, işin ortamı ve respiratörünişe getirebileceği kısıtlamaları içermelidir.

Respiratörler solunum sistemi için sunduklarıkapsama ve kullananı kontaminant veya oksijeneksikliğinden korumak için kullandıkları mekaniz-maya göre sınıflandırılır. Mekanizma temiz havasağlayacak veya havayı temizleyecek şekildedir.

Page 33: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

31Nisan-Mayıs-Haziran 2009

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

Hava girişinin korumaları Solunum sistemine girişler burun ve ağızdır.

Respiratör, değişik yollar ile çalışanının solunumsistemini solunuma uygun ve eşzamanlı olarakyeterli oksijen alımına izin verilen ortamda oluşa-bilecek risklerden izole etmek için bir koruyucu ilekapamalıdır. Kullanılan koruyucu tipleri bol veyageniş olabilir.

Dar-koruyucular, çeyrek maske, yarım maske,tüm yüzü kaplayanlar veya ağız delgili şeklinde ola-bilir. Çeyrek maske burun ve ağzı beraber kapatır.Koruyucu yüzey burun köprüsünden dudaklarınaltına kadar uzanır (yüzün dörtte biri). Yarımmaske burun köprüsünden çene altına kadar koru-ma sağlar (yüzün yarısı). Tüm yüzü kaplayanlargözlerin üzerinden (saç çizgisin altından) çenealtına kadar uzanır (tüm yüzü kapar).

Ağız delgili bir respiratörde solunum sisteminegirişleri kapayan mekanizma biraz daha farklıdır.Çalışan respiratöre tutturulan kauçuk bir deliğisıkıca tutar ve burunu korumak için burunpensi-klipsi kullanır. Bütün respiratör sistemleriningirişleri sızdırmaz olmalıdır. Ağız delgili respiratör-ler sadece riskli atmosferde kaçağın olduğudüşünüldüğü durumlarda kullanılan özel tiplerdirve kullanımları özelliklidir.

Çeyrek, yarım veya tüm yüzü kaplayan koruyu-cular hem hava süzücü hem de temiz hava destek-leyici tip respiratörler ile kullanılabilir. Ağız delgilitipi sadece hava süzücü tip ile kullanılabilir.

Geniş koruyuculu giriş korumaları, isminden deanlaşılacağı gibi, çalışanın solunum sisteminikoruyacak şekilde güvenli bir sızdırmazlıksağlamazlar. Bunun yerine yüzü, başı veya baş veomuzları güvenli bir ortam sağlayarak kapatırlar.Bu gruptakiler aynı zamanda tüm vücudu kaplayangiysileri de kapsar (Giysiler suda giyilen giysiler gibiyalnızca vücudu korumak amacı ile giyilen giysilerikapsamaz). Yüzü korumadıkları için geniş koruyu-culu giriş korumaları yalnızca hava akışı sağlayansistemlerde işlevseldir. Hava akışı respiratöründışından içeriye sızabilecek kirleticileri önlemekiçin solunum için gereken havadan daha fazlaolmalıdır.

Hava temizleyici respiratörHava temizleyici respiratörler, çevremizdeki

havadaki kirleticileri özel filtreleri ile süzerler.Hava, temizleyici filtreden soluma eylemi yolu ile(negatif basınçlı respitatörler) veya güç kaynaklıhava temizleyici respiratörler ile geçer. Hava

temizleyici elementin(filtrenin) tipi hangi kirletici-lerin ortadan kaldırılacağını belirlemektedir.Genel olarak partikül büyüklüğü en önemli karak-teristik belirleyicidir. Kimyasal kartuşlar özelliklebuhar veya gazlı kirleticiler ile reaksiyona girenveya soğurduğu için seçilen bir malzeme ile doldu-rulmuştur.

Hava destekli respiratörTemiz hava destekli respiratörler çalışma

ortamının atmosferinden bağımsız olaraksolunabilen havayı sağlayan respiratör sınıfın-dandırlar. Bir tipi genel olarak hava hatlı respi-ratörler olarak bilinir ve üç durumdan birindeişler; istemli, sürekli akış veya basınç istemli.İstemli ve basınç-istemli durumunda işleyen respi-ratörler yarım ya da tam yüz korumalı girişler ilebirlikte kullanılabilir. Sürekli akış tipi kask/başlıkveya geniş aksesuarlı maske başlığı ile birlikte kul-lanılabilir. Temiz hava destekli respiratörlerin ikin-ci tipi, bağımsız solunum aygıtları olarakadlandırılır. Bağımsız temiz hava destekleyicileri iledonanımlandırılır. Tehlikeli atmosferden sadecekaçış veya içeri giriş ve kaçış için kullanılabilir.Hava doldurulmuş hava tüplerinden desteklenir.Bazı hava destekli respiratörler küçük tamamlayıcıbir hava şisesi ile donanımlanır. Hava şisesi respi-ratörü kullanan kişiye asıl hava desteği kaybolursakaçma fırsatı sağlar.

Kombine ünitelerBazı özel amaçlar için kullanılan respiratörler

hem hava destekleyici hem de hava temizleyicişeklinde çalışmak üzere tasarlanmıştır. Bu tip res-piratörlere kombine üniteler denir.

Riskli bir çalışma bölgesinde çalışanın aktivite-si ve yerleşimi uygun maske seçiminde gözönündebulundurulmalıdır (örneğin çalışan vardiya boyun-ca bu çalışma bölgesinde sürekli mi, aralıklı mıkalacak ve iş hızı ağır, orta, hafif olacak gibi).Sürekli ve ağır bir iş için düşük ağırlıklı maske ter-cih edilmelidir. Çevresel koşullar ve respiratör kul-lanıcısının harcadığı eforun düzeyi respiratörünkullanım süresini etkiler. Örneğin aşırı fiziksel güçharcanması sonucu kullanıcı temiz havayısağlayan cihazdaki havayı daha hızlı tüketebilir vekullanım süresini düşürebilir. Respiratörün kul-lanılması gereken süre, respiratör seçiminde çokönemli bir belirleyicidir. Respiratörün kullanılacağırutin, rutin dışı, acil ve kurtarma faaliyetlerinin netür faaliyeler olduğu göz önünde bulundurul-malıdır. Respiratör seçiminde tehlikeli bölgenin

Page 34: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

32Nisan-Mayıs-Haziran 2009

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

solunabilir hava içeren güvenli bölgeye göre yer-leşimi de göz önünde bulundurulmalıdır. Bu bilgisayesinde acil bir durumda çalışanların kaçışı,bakım ve kurtarma girişimleri için çalışanarıngirişi de planlanabilir. Solunabilir havaya ulaşmakiçin uzun bir yol alınması, engellerin etrafındadolaşılması ya da merdiven çıkılması gerekiyorsahava sağlamalı, hatlı bir respiratör iyi bir seçimolmayacaktır. Oksijenden kısıtlı bir ortam sözkonusu ise bu bölgedeki oksijen içeriği ölçülme-lidir. Seçilecek respiratörün seçimi -havatemizleyen ya da hava sağlamalı- en başta, ortam-daki O2 oranına bağlıdır. Hava temizleyici respi-ratörler sadece havayı temizledikleri için ortamdayeterli oksijen bulunmalıdır. Respiratör seçimi,zarar verebilecek durumların değerlendirilmesiiçin her işlemin gözden geçirilerek tehlikelerinbelirlenmesinden sonra yeterli koruma sağlayabile-cek respiratör tip ve sınıflarının belirlenmesiniiçerir.

Tehlike Belirlemenin Basamaklarıİşyeri ortamındaki kontaminantların özellik-

lerinin belirlenmesi için öncelikle ana bilgi kaynağıolan üretici firmaya başvurmak gerekir. Birçoküretici müşterilerine malzeme güvenlik bilgi dökü-manı (MSDS) sağlar. Bu dökümanlarda üründekimateryellerin niteliği ve cinsi ile maruziyet limit-leri ve toksisite hakkında bilgiler vardır. Kontami-nantlar hakkında maruziyet limitleri ve toksisitebelirleyiciliği açısından, eşik limit değeri (TLV),izin verilen maruziyet limiti (PEL), maksimumkabul edilebilir konsantrasyonu (MAC) gibi yayın-lanmış değerlerin olup olmadığına bakılmalıdır. Birkontaminant için maruziyet anında (hemen ya daçok kısa bir süre içinde) yaşamı ya da sağlığı tehditedici konsantrasyonunun (IDLH) belli olupolmadığı değerlendirilmelidir. Her respiratörünmaruziyet düzeyine göre kullanım sınırları vardır.Respiratörün yeterli korunma sağlayıp sağlamaya-cağının bilinmesi açısından her kontaminant içinbir sınır değer bilinmesi gereklidir. Kullanılacakkontaminant için yasal olarak zorunlu bir sağlıkizlem standardı olup olmadığı (örneğin, kurşun veasbest için olduğu gibi) araştırılmalıdır. Kontami-nantın fiziksel durumu önemli bir özelliktir.Aerosol durumunda ise partikül boyutu belirlen-

meli ya da tahmin edilmelidir. İş ortamında bekle-nen maximum sıcaklıkta aerosolün sahip olacağıbuhar basıncı da önemlidir. Ortamdaki kontami-nantın ciltten emilip emilmeyeceği, cilt duyarlılığıgeliştirip geliştirmeyeceği ve cilde ya da gözlereirritan ya da korosif olup olmayacağı mutlaka bi-linmelidir. Gaz ya da buhar halindeki bir kontami-nant için belli bir konsantrasyonda koku tat ya dairritasyon yapıp yapmadığı bilinmelidir. Kontami-nantın ne olduğu bilindiğinde konsantrasyonununbelirlenmesi gerekir. Bu normalde materyaldenörnek alınarak bir laboratuvarda analiz yapılmasıile olur. Bazen değerlendirme aşağıda tarif edildiğigibi maruziyetin tahmin edilmesi ile yapılabilir.

Maruziyet TahminiTehlike belirlemede örnekleme her zaman

gerekli değildir. Maruziyet, benzer görevlerdenelde edilmiş verilerin değerlendirilmesi ya da birmodelden ortalamaların hesaplanması ile tahminedilebilir. Modeller yardımı ya da muhakeme ilemuhtemel maximum maruziyet hesaplanır ve budeğer yardımı ile respiratör seçimi yapılır. Bu amaçiçin kullanılan en temel model buharlaşma mode-lidir: belirli bir miktar materyelin buharlaşmasınaizin verilerek buhar basıncı belirlenir ve maruziyethesaplaması yapılır. Dilusyon etkileri ya da hava-landırma (ventilasyon) açısından ayarlamalaryapılabilir. Maruziyet tahminine dayanarakkoruyucu önlemler almak maruziyetin birebirdeneyimlenmesine dayanarak muhakemedebulunmayı gerektirir. Örneğin dağıtım hattında ilkdefa olan ani bir kaçak durumunda daha öncekihava ölçüm değerlerinin bir faydası olmaz. Böylesikaza sonucu kaçakların olma olasılığı respiratörüntipinden önce öngörülmelidir. Daha sonra tahminiolası konsantrasyon ve kontaminantın tipine görerespiratör seçimi yapılır. Örneğin oda ısısında tolu-enin kullanılacağı bir işlemde sürekli akımla temizhava sağlayan bir cihazın kullanılması yeterlidir.Çünkü toluenin maruziyet anında yaşamı ya daIDLH 2000 ppm’i aşması beklenmemektedir.Ancak sülfür dioksid hattında bir kaçak olmasıdurumunda kontaminantın çevresel konsantras-yonu maruziyet anında yaşamı ya da IDLH 20ppm’i kolayca aşabilir ve bu durumda alanı terketmeye uygun, tüpten hava sağlamalı respiratörgibi daha etkin bir respiratör kullanılmalıdır.

Page 35: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

33Nisan-Mayıs-Haziran 2009

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

Respiratör SeçimindeÖzgün DurumlarEğer ne çeşit bir zararlı kontaminantın ortam-

da mevcut olduğu öngörülemiyorsa atmosfermaruziyet anında yaşamı ya da sağlığı tehdit ediciolarak kabul edilir. Bu durumda Temiz havabesleme hattı ya da kaçış yapmaya uygun tüplühava hattı gereklidir. Benzer şekilde maruziyetsınırı ya da ilkeler bilinemiyorsa ve tahminyapılamıyorsa atmosfer, maruziyet anında yaşamıya da sağlığı tehdit edici kabul edilir ve temiz havabeslemeli cihazlar gereklidir. Oksijen kısıtlılığı olanbir ortamda seçilecek respiratörün tipi oksijenkonsantrasyonu ve kısmi basıncına ve mevcut ola-bilecek kontaminantların konsantrasyonunabağlıdır.x

Risk Oranı ve Tayin EdilenKoruma FaktörüTayin edilen koruma faktörü bir respiratörün

tahmini performans düzeyidir. Risk oranıhesaplanması için kontaminantın ölçülen ya datahmin edilen konsantrasyonu maruziyet sınırınabölünür. Bu kontaminant için tayin edilen korumafaktörü (TKF) risk oranından yüksek olacakşekilde bir respiratör seçilir. Birçok ülkedeyarımyüz maskesinin TKF’si 10 olarak kabul edilir.Bu respiratör içindeki konsantrasyonun 10 katdüzeyinde azaltılacağı yani respiratörün TKF’sinin10 olması anlamına gelmektedir. Örneğin Styrenmaruziyeti için (maruziyet sınırı 50 ppm’dir) işortamında 150 ppm altındaki ölçümler için riskoranı 3’tür (yani 150/50=3). TKF’si 10 olan biryarımyüz maskesinin seçimi, ölçülemeyen verilerinsınırların altında olacağını garanti eder.

“En kötü durum” örneklemesi yapılan ya da azsayıda verinin mevcut olduğu durumlarda,maruziyet düzeyleri için kabul edilebilir güvenilir-likte değerlendirme için yeterli veri olup olmadığıdeğerlendirilmelidir. Örneğin kısa süreli bir iş için“en kötü durum”u temsil eden iki örnek alındıysave her iki örnek maruziyet limitinin 2 katından azise (risk oranı 2) bir yarımyüz maskesi (TKF=10)uygun seçim olacaktır ve kesinlikle sürekli akımlıtam yüz respiratörü (TKF=1000) gerekli olmaya-caktır.

Aerosol, Gaz ve BuharKontaminant aerosol ise filtre kullanılmalıdır.

Filtre seçimi filtrenin partikül için etkinliğine

bağlıdır. Üretici tarafından uygun filtre kullanımıkonusunda bilgi sağlanacaktır. Örneğin kontami-nant bir boya, vernik ya da emaye ise özellikle boyabuharı için spesifik olarak üretilmiş filtreler kul-lanılır. Diğer özel filtreler olağandan daha büyüktoz parçaları ya da duman için yapılmış filtrelerdir.Gazlar ve buharlar için kartuşta bozulma, yetersiz-lik uyarısı gereklidir. Koku, tat ya da irritasyonkontaminantın kartuştan kaçtığının, sızdığınınbelirtileridir. Bu nedenle koku, tat ya da irritas-yonun fark edildiği konsantarasyon, maruziyetsınırından düşük düzeyde olmalıdır. Uyarı işaret-leri zayıfsa atmosfer havası sağlayan respiratörlerönerilmektedir. Ancak atmosfer havası sağlayanrespiratörler bazen kullanılamaz. Çünkü hava kay-nağı yoktur ya da çalışanın hareketli olmasıgerekir. Bu durumda hava temizleyici respiratörlerkullanılabilir ancak respiratörün kullanımsüresinin bittiğini gösteren sinyal donanımıolmalıdır, böylece hatalı kullanım olmadan önceyeterli uyarı yapılmış olur. Diğer bir alternatif isekartuş değiştirme çizelgesi kullanılmasıdır. Değişimçizelgesi, kartuş kullanım süresi, beklenen kon-santrasyon, kullanım şekli ve maruziyetin süresigibi değerlere dayanır.

Acil ve Maruziyet Anında Yaşamı ya da Sağlığı Tehdit Edici Durumlar için Respiratör SeçimiYukarıda söz edildiği gibi, bir kontaminantın

konsantrasyonu bilinmediğinde maruziyet anındayaşamı ya da sağlığı tehdit edici koşulların varolduğu kabul edilir. Dahası % 20.9’dan daha düşükdüzeyde oksijen içeren kısıtlı/kapalı alanlarıyaşamı ya da sağlığı tehdit edici kabul etmek dahagüvenilirdir. Kapalı alanların özgün tehlikelerivardır. Kapalı alanlarda oksijen yokluğu birçokölüm ve ciddi yaralanmaların nedenidir. Oksijenyüzdesindeki herhangi bir düşüş en azındanortamın iyi havalanmadığının işaretidir. Normalatmosferik basınçta, maruziyet anında yaşamı yada sağlığı tehdit edici koşullarda kullanılıcak respi-ratörler şunlardır. Tekbaşına pozitif basınçlı birtemiz hava beslemeli ya da kaçış tüpü ile birliktehava sağlamalı respiratördür. Respiratörlermaruziyet anında yaşamı ya da sağlığı tehdit edicikoşullarda takıldığında güvenli alanda en az birkişi yedekte beklemelidir. Bu yedekteki kişi respi-ratörün kullanıcısının bir zorluğu durumunda ona

Page 36: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

34Nisan-Mayıs-Haziran 2009

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

yardımı olabilecek ekipmana sahip olmalıdır. Res-piratörü takan kişi ile yedek kişi arasında iletişiminaçık olması sağlanmalıdır. Maruziyet anındayaşamı ya da sağlığı tehdit edici atmosferdeçalışırken gerektiğinde güvenli bölgeye aktarıl-malarını sağlayacak emniyet kemerleri ve güvenliyollara sahip olmalıdır.

Oksijeni kısıtlı atmosferlerBir ortamdaki oksijen kısıtlılığı ortamdaki

kısmi oksijen basıncı ile ilişkilidir. Oksijen yeter-sizliği, atmosferdeki oksijenin yüzdesinde azalmaya da basınç düşüklüğü ya da hem konsantrasyonhem de basınç düşüklüğünden kaynaklanır. Yük-sek rakımlarda toplam atmosferik basınçta düşmenedeni ile oksijen basıncı çok düşebilir. İnsanlarhayatlarını sürdürebilmek için yaklaşık 95 mmHg(torr)luk kısmi basınçta oksjene ihtiyaç duyarlar.Tam değer, sağlık durumuna ve düşük basıncaalışık olma durumuna göre kişiden kişiyedeğişmektedir. 95 mmHg’lık bu basınç denizseviyesinde %12.5’luk oksijene veya 4270 metrede%21’lik oksijene karşılık gelmektedir. Böyle biratmosfer düşük oksjen düzeylerine düşük toleransıolan kişileri ya da yüksek düzeyde mental keskin-lik ya da ağır stress gerektiren bir iş yapan bubasınca alışık olmayan kişinin sağlığını olumsuzolarak etkileyebilir. Hava sağlamalı respiratörlerdeters etkilerden korunmak için oksijen parsiyelbasıncı daha yüksek olmalıdır. Örneğin; denizseviyesinde 120 mmHg ya da %16 oksijen içeriğigibi. Düşük oksijenli atmosferlerde çalışacakherkes için her yeni durumda işyeri hekiminedanışmak gerekir.

Uygunluk Testi İçin Önerilen YöntemlerSıkı oturan negatif basınçlı respiratör kullanan

herkese periyodik olarak uygunluk testi yapıl-malıdır. Her yüz farklıdır ve özgül bir respiratör okişinin yüzüne iyi oturmayabilir. İyi oturmamasonucu kontamine hava respiratörün içine kaça-bilir. Uygunluk testi periyodik olarak ve bir kişininrespiratörü yüzü ile ilişkili yeni bir durumuolduğunda tekrarlanmalıdır. Örneğin yüzündeyara olması, dişlerde değişiklik, rekonstrüktif ya dakozmetik cerrahi olması gibi. Uygunluk testi, kul-lanıcı, gözlük, yüz koruyucusu, kaynak başlığı gibiiş sırasında giyeceği koruyucu ekipmanı giymişdurumdayken yapılmalıdır.

Uygunluk testi işlemleriRespiratör uygunluk testi belli bir model ve

boyutun bir kişinin yüzüne uyup uymayacağınınbelirlenmesi için yapılır. Test yapılmadan öncekişiye respiratörün uygun kullanımı, testin amacıve işleyişi açıklanmalıdır. Çalışanın en rahat uyumsağlayabileceği respiratörü seçmesinin istendiğinianlamalıdır. Her respiratörün farklı büyüklük veşekli vardır ve eğer uygun seçilir ve kullanılırsayeterli koruma sağlar. Tek bir model ya da tek birboy her yüze uyamaz. Farklı boylar ve modellerçeşitli yüz tiplerine uyabilir. Bu yüzden de uygunrespiratörün seçilebilmesi için yeterli sayıda boyutve modelin hazır bulunması gerekir. Test yapılankişi, her respiratörü yüzüne tutmalı ve iyi otur-mayanları dışlamalıdır. Normalde seçim yarımyüzmaskesi ile başlar ve iyi oturma sağlanmazsakişinin tam yüz maskesini denemesi gerekebilir.Kullanıcıların arasında az sayıda kişi yarımyüz yüzmaskesini hiç kullanamayabilir. Test başlamadanönce kişi üreticinin yönergeleri doğrultusundanegatif ya da pozitif basınç uygunluk denemesiniyapmalıdır. Bundan sonra kişi aşağıdaki yöntemler-den biri ile uygunluk testi yapmaya hazır demektir.Kantitatif olarak aletler aracılığıyla respiratörüniçine olan kaçağı ölçen başka uygunluk testi yön-temleri de mevcuttur. Burada açıklanan uygunluktest yöntemleri kalitatiftir ve pahalı test ekipmanıgerektirmez. Bunlar (1) İzoamil asetet (IAA) pro-tokolü ve (2) Sakkarin solusyon aerosol pro-tokolüdür.

Test egzersizleri Uygunluk testi sırasında, kullanıcı respiratörün

onun bazı temel ve gerekli hareketleri yapmasınaizin vereceğini doğrulamak için bazı egzersizleryapmalıdır. Şu altı egzersizin yapılması önerilir:ayakta durma, normal nefes alma, derin nefesalma, başı bir yandan diğer yana çevirme, başıyukarı aşağı hareket ettirme ve konuşma.

Koku eşiği taraması1.3 adet 1 litrelik metal kapaklı cam kavanoz

(örneğin sıradan konserve kavanozu) gereklidir(Bazı üreticilerde uygunluk testi kiti bulunur;bunda tüm parçalar ve solüsyonlar bulunur).

2. Kokusuz su (örneğin, distile ya da kaynaksuyu) yaklaşık 25 derecede olmalı.

3.IAA (aynı zamanda isopentil asetat olarak dabilinir) stok solüsyonu elde etmek için 1 ml saf

Page 37: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

35Nisan-Mayıs-Haziran 2009

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

IAA, 800 ml kokusuz suya eklenir ve 1 litrelikkavanozda 30 sn çalkalanır. Bu solusyon en az haf-tada bir taze olarak hazırlanmalıdır.

4. Koku testi solüsyonu ikinci bir kavanozda500 ml kokusuz suya stok solüsyonundan temiz birpipet ya da damlalıkla 0.4 ml koyarak hazırlanır, 30sn çalkalanır, ardından 2-3 dk dinlenmeye bırakılır.Böylece IAA konsantrasyonu dengeye ulaşır. Busolusyon sadece bir gün kullanılır.

5. Blank test (boş test) üçüncü bir kavanoza500 ml kokusuz su konarak hazırlanır.

6. Tarama testi gerçek uygunluk testi yapılanodadan başka bir odada yapılmalıdır. Her iki odabirbirinden bağımsız ve etkin olarak hava-landırılıyor olmalıdır ve aynı ventilasyon sistemineait olmamalıdır.

7.Koku testi ve boş test kavanozları etiketlen-miş olmalıdır.

8.Test edilen kişi kapaklarının kapalı olduğun-dan emin olarak her şişeyi çalkalamalıdır. Ardın-dan her şişenin kapağı açılarak her şişenin ağzıkoklanır ve muz gibi kokan şişeyi seçmesi istenir.

9. IAA koku saptama testinde kullanılankarışımlar testin yapıldığı bölgeden farklı birbölgede yapılmalıdır. Böylece koku yoğunluğuengellenmiştir.

10. Eğer kişi koku test solusyonunu içerenkavanozunu belirleyemezse IAA, Uygunluktestinde (Fit testi) uygulanamaz. Doğru kavanozubelirlemesi durumunda uygunluk testine geçilir.

Uygunluk testi1. Uygunluk testi odası, 61cm. çapında bir

çerçevenin üzerine ters çevrilmiş 208 lt’lik birvarilden oluşur. Varilin alt ucu kişinin başından 15cm yüksekte olmalıdır. Odanın içteki tepemerkezine bir kanca asılı olmalıdır.

2. Uygunluk için test edilen her respiratörünorganik buhar kartuşları olmalıdır ya da bir şekildeorganik buharlara karşı koruma sağlamalıdır.

3. Respiratörün seçilip uygun olarak ayarıyapıldıktan sonra kişi onu uygunluk testi odasındagiyer. Bu oda eşik taraması ve respiratörün seçimiyapılan odadan farklı olmalıdır ve iyi havalan-malıdır.

4. Test egzersizlerinin yazılı olduğu bir kopyaodanın içine yapıştırılmalıdır.

5. Test uygulanan çalışan, test odasına girince,15x15 cm’lik kağıt havlu ya da diğer bir delikliemici özellikte materyal, tek katlı ve ikiye katlan-

mış olarak 0.75 ml saf IAA ile ıslatılmış olarakodanın ortasındaki çengele asılmalıdır.

6. Uygunluk testi egzersizlerine başlamadanönce 2 dakika IAA test konsantrasyonuna ulaşıl-ması için beklenmelidir. Bu süre kişi ile konuşmak,testi açıklamak, kooperasyonun önemi, baş egzer-sizlerinin önemi ve egzersizlerin bazılarını anlat-mak için iyi bir zamandır.

7. Her egzersiz 30 sn-1 dk süre ile yapılmalıdır.8. Test sırasında kişi IAA’ya ait muz kokusu

alırsa, test odasından çıkılmalı ve koku yorgun-luğunu önlemek için test bölgesinden uzaklaşıl-malıdır.

9.Seçim odasına gelirken kişi respiratörü çıkar-malı, koku hassasiyet testini tekrarlamalı, başka birrespiratörü seçmeli ve giymeli ve test odasına dön-melidir. Bu süreç iyi oturan bir respiratör bulunanakadar böyle devam eder. Koku duyarlılığı testibaşarısız olursa yeniden test öncesi 5 dk. beklen-melidir. Koku duyarlılığı genellikle bu sürede geridöner.

10. Testi geçen bir respiratör bulunduğunda,etkinliği kişiye gösterilmelidir, kullanıcı yüz kilidiniaçar ve odadan çıkmadan önce derin bir nefes alır.

11. Bu testi geçen kişilere, koruma faktörü10’dan yüksek olmayan bir cihaz ayarlanabilir.

Tat eşiği taraması 1. Çapı yaklaşık 30 cm, yüksekliği 35 cm ve ön

kısmı tercihan transparan olan bir test başlığı kul-lanılır. Bu başlık respiratör takılı iken başınhareketine izin vermelidir. (Bazı üreticiler tümparçaları ve sıvıları içeren uygunluk test kitibulundurur.)

2.Test başlığında test olan kişinin ağız ve burunbölgesine gelecek şekilde 2 cm’lik bir açıklıkolmalıdır. Bu açıklık nebulizörün çubuğu içindir.

3. Bütün tarama ve test süreci tarama başla-madan önce kişiye açıklanmalıdır.

4.Kişi test başlığını başının üstünde tutmalıdır.Eşik tarama testi için, kişi açarak ağzından nefesalmalıdır.

5.Testi uygulayan kişi eşik test sıvısını açıklık-tan spreylemelidir. Bu nebulizör uygunluk testisolusyonu nebulizörüden farklı bir şekildeişaretlenmiş olmalıdır.

6. Eşik testi solüsyonu suyun içinde 0.83 grsodyum sakkarin (USP) içerir. 1 ml uygunluk testisolusyonunun 100 ml suya konmasıyla hazırlanır.

Page 38: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

36Nisan-Mayıs-Haziran 2009

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

Tehlikelere Göre Respiratör Sınıflaması

Toksik kirletici Yangın

(itfayeciler için)

Temiz hava beslemeli(hava hatlı)

Temiz havabeslemeli

(hava tüplü)

IDHL Var IDHL Yok

Temiz havabeslenmeli

(hava tüplü)

Temiz hava beslemeli

(hava tüplü)

PartiküllerGaz/buhar ve partiküller

Gaz / buhar

Kombine, temiz havabeslenmeli / hava

temizlemeli

Temiz havabeslemeli

Hava temizlemeli

Kombine, temizhava beslemeli /hava temizlemeli

Temiz havabeslemeli

Hava

temizlemeli

Hava

temizlemeli

Partikül filtreli

(negatif basınçlı)

Partikül filtreli(güç kaynaklı)

Partikül vegaz/buhar

filtreli (negatifbasınçlı)

Partikül vegaz/buhar

filtreli (güçkaynaklı)

Gaz/buhar

filtreli(negatifbasınçlı)

Gaz/buharfiltreli

(güç kaynaklı)

7.Aerosol hazırlamak için, nebulizör pompasıtamamen çökecek şekilde sıkılır ve ardındantamamen şişecek şekilde serbest bırakılır.

8. Nebulizör 10 kez sıkılır ve sakkarin aersosolüaçıklıktan gönderilmiş olur ve kişiye sakarin tadınıalıp almadığı sorulur. Nebulizör doğru kullanılırsaher sıkışta yaklaşık 1 ml solüsyon gönderilmiş olur.

9. İlk yanıt olumsuzsa 10 sıkış daha yapılır vekişiye yine tat alıp almadığı sorulur.

10. İkinci yanıt negatif ise 10 sıkış daha tekrar-lanır.

11. Testi uygulayan kişi tat yanıtı almak içingerekli sıkış sayısını kaydeder (10, 20 ya da 30).

12.30 sıkıştan sonra sakkarin tadı alınmadıysakişiye bu sakkarin tat testi uygulanamaz.

13.Eğer bir tat yanıtı elde edilmişse kişiyeuygunluk testinde referans olarak kullanması içinbu tada dikkat etmesi istenir.

Uygunluk testi 1. Uygunluk testinde yukarıda sözü edilen

başlık kullanılır.2.Test edilecek respiratör yukarıda sözü edildiği

gibi seçilmelidir. Maskeye partikül filtresi takılmışolmalıdır.

3. Uygunluk testi uygulanacak herkes testbaşlamadan birkaç dakika önce kendi respi-ratörünü takmış olmalıdır.

4. Kişi respiratörü takılmış halde iken başlığıyerleştirilmelidir.

5. Kişi test başlamadan önceki 15 dk. içinde su

Oksijen yetersizliği

Temiz hava beslemeli

(hava hatlı)

Page 39: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

37Nisan-Mayıs-Haziran 2009

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

Gaz/buhar filtreleriBu filtreler gaz/buhar molekülleri ile dolduğun-

da bloke olur ve yani gaz/buhar molekülleriniyakalayamaz hale gelir. Böylece kirleticinin kokusuya da genizde bıraktığı tat hissedilir. Filtreler bukoku ya da tat hissedildiğinde değiştirilir.

Toz maske ve filtrelerinde çok sorun olmamak-la beraber gaz filtrelerinde, örneğin kronik farenjitolan ya da sigara bağımlısı, tat alma duyusu bozul-muş kişilerde değişimin yukarıdaki öznel kriterlerebağlanmış olması hatalı sonuçları doğurabilmekte-dir. Doğru olmadığı kolayca anlaşılabilecek çokfarklı sürelerde, filtreleri kullanan çalışanlarlasıkça karşılaşılmaktadır. Doğru kullanıldığında,kullanma talimatlarına uyulduğunda, yüz uygun-luğu test edildiğinde ve diğer kurallara uyulduğun-da %100’e çok yakın korunma hedeflenen maskeve filtrelerin kullanma ömrünü nesnel kriterlerebağlayan hesaplamalar var. OSHA’nın yapmışolduğu, Kimyasalın ismi yada numarası, çalış-manın ağırlığı, ısı, nem, basınç, kimyasalın oranıverildiğinde dakika olarak filtrenin kullanımsüresini veren bir program kullanılmaya ve yükle-nilmeye hazır olarak bulunmaktadır. Buna benzerhesaplamaları yapan başka sitelerde var, iş akışınınstandarta yakın olduğu durumlarda denenmesindefayda bulunmaktadır (2).

Yurdumuzda mesleki solunum hastalıklarınıntanınması, izlenmesi ve en önemlisi önlenmesi içingerek işyerlerinde, gerekse de uygun kişiselkoruyucu ekipman kullanımında yapılmasıgereken çok şey vardır. İşçi sağlığı ve işgüvenliğiaçısından çalışanların temiz hava solumasınısağlayabilmek bu konuda çok önemli bir adımatılmış olması anlamına gelecektir.

Çalışanların sağlığına katkısı olması dileğiyle.

Kaynaklar1. http://www.osha.gov/html/a-z-index.html#R

Respiratory ProtectionRespiratory Protection eTool Respiratory Protection (Small Entity Compliance Guide) - (Publications) Respiratory Protection Standard - Training and Reference Materials Respiratory Protection Standard.

2.http:// www.osha.gov/ SLTC/etools/ respiratory/advisor_genius_wood/advisor_genius. html.�

dışında herhangi bir şey yememeli ve içmemeli,sakız çiğnememelidir.

6.İnhalasyon ilaç nebulizörü ya da eşdeğeri ileuygunluk testi solusyonu açıklıktan spreylenir. Bunebulizör tarama testi nebulizörü ile karışmayacakşekilde iyice işaretlenmiş olmalıdır.

7. Uygunluk testi solusyonu 100 ml ılık suya 83gr. sodyum sakkarin eklenerek elde edilir.

8. Önceden olduğu gibi kişi ağızdan soluk alıpvermelidir.

9. Nebulizör başlıktaki açıklığa yerleştirilir vetat eşik tarama testindeki teknikle açıklıktanspreylenir. Tarama testinde tat oluşan sayıda sıkışyapılmalıdır (10, 20, 30).

10. Aerosol oluşturulduktan sonra kişiye testegzersizlerini yapması söylenir.

11. Her 30 sn’de bir aerosol konsantrasyonu,başlangıçtaki sıkışların yarı sayısında sıkış (5, 10,15) yapılarak yenilenmelidir.

12.Test uygulanan kişi uygunluk testi sırasındasakkarin tadı alırsa hemen haber vermelidir.

13. Sakkarin tadı alınırsa, uygunluk başarısızkabul edilir ve farklı bir respiratör denenmelidir.

14.Bu uygunluk testini başarı ile geçen kişilerekoruma faktörü 10’u geçmeyen cihazlar verilebilir.

Kullanım Süreleri Kullanılmakta olan, toz/sis/duman ve gaz

/buhar filtrelerinin/maskelerinin kullanım süreleriaşağıdaki etkenlere bağlıdır.

� Ortamdaki kontaminantın(kirletici) derişimi(oranı).

� Ortamdaki havalandırma sistemi.� Kişinin nefes alıp verme sıklığı.� Maske veya filtrelerin bakımı veya saklan-

ması. � Havadaki nem oranı.� Ortam sıcaklığı.� Kirleticinin tipi. Bunlar göz önüne alınarak maske ve filtrelerin

kullanım ömürleri için genel olarak aşağıdaki yön-temlere başvurulmaktadır.

Toz/sis/duman maskeleri veya filtreleri Bu maske ya da filtreler kullanım süresi boyun-

ca zerrecikleri bünyelerinde hapsettiklerindenzaman içinde hava geçişi zorlaşır ve kişi nefes alıpvermekte zorlanır. Maske veya filtreler ancak buzorlanma hissedildiğinde değiştirilir.

Page 40: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

38Nisan-Mayıs-Haziran 2009

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

BİR ÜNİVERSİTE HASTANESİNDE HEMŞİRE, SAĞLIK MEMURU VE

HASTABAKICILARDA

BEL AĞRISI SIKLIĞI VE

ETKİLEYEN FAKTÖRLER*Özet Amaç: Çalışmada bir üniversite hastanesinde

çalışan hemşire, sağlık memuru ve hastabakıcılar-da bel ağrısı sıklığını ve etkileyen faktörleri sapta-mak amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntemler: Araştırmada Ankara GaziÜniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde görevyapan 938 hemşire, sağlık memuru ve hastabakıcı-dan 821 (%87.5)’ine ulaşılmıştır. Kesitsel tipteolan bu araştırmada kişilerin tanımlayıcı özellik-leri, meslek dışı risk faktörleri, çalışma şartları vebel ağrısı ile ilgili bilgiler gözlem altında anket yön-temi ile toplanmıştır. İstatistiksel analizlerdetanımlayıcı istatistiklerin yanı sıra Ki-kare,Fisher’in kesin testi ve lojistik regresyon analizikullanılmıştır.

Bulgular: Son bir yılda bel ağrısı görülme sık-lığı; hemşire ve sağlık memurlarında %58.3,hastabakıcılarda %33.0, tüm grupta ise %65.3olarak bulunmuştur. Bel ağrısı tariflemeyen grupreferans alındığında bel ağrısı riski, sigara içenlerde(OR:1.49, %95 GA:1.06-2.09, p=0.021) sağlığınıkötü olarak tanımlayanlarda (OR:2.42, %95 GA:1.70-3.43, p=0.000), yaptığı işin bel ağrısınaneden olduğunu düşünenlerde (OR:3.98, %95GA: 2.17-7.30,p=0.000) kat, bel ağrısının erkenbulgu ve semptomlarını bilenlerde (OR:1.61, %95GA:1.12-2.31, p=0.009) kat ve yoğun olarak öneeğilmeyi gerektiren işler yapanlarda (OR:2.26,%95GA:1.38-3.69, p=0.001) daha fazla saptanmıştır.Hemşire ve sağlık memurlarında etkili faktörler;kadın cinsiyet, sağlığını kötü olarak algılama, yap-tığı işin bel ağrısına neden olduğunu düşünme, belağrısının erken bulgu ve semptomlarını bilme veyoğun olarak öne eğilmesini gerektiren işlerdeçalışma olarak belirlenmiştir. Hastabakıcılarda ise;sağlığını kötü olarak algılama, yaptığı işin bel

ağrısına neden olduğunu düşünme bel ağrısı varlığıbildirmede etkili faktörler olarak bulunmuştur.

Sonuç: Bel ağrısı, incelenen sağlık personelindeoldukça sık bulunmuştur. Sağlık personeline belağrısı ile ilgili yapılacak eğitimler ve personele belağrısı oluşumunu engellemenin yolları, tanı vetedavisi konularında bilgilendirilme; personelinyaşam kalitesi arttırılabileceği gibi, ağrının yolaçtığı iş gücü kaybı da en aza indirilebilir.

Anahtar Kelimeler: Bel ağrısı, iş sağlığı, sağlıkpersoneli.

AbstractLow Back Pain Prevalence and Related Risk

Factors Among Nurses, Medical Assistants andPorters in a University Hospital

Purpose: The aim of the study is to determinethe low back pain prevalence and related risk fac-tors among nurses, medical assistants and portersin a university hospital.

Materials and Methods: Eight hundred twentyone (87.5%) of the 938 health staff who wereemployed in Gazi University Gazi Hospital wererecruited in the study. This cross-sectional studywas conducted via a questionnaire including ques-tions about sociodemographical properties,non-occupational risk factors, work conditionsand presence and characteristics of the low backpain. Descriptive statistics along with Chi-Squaretest, Fisher’s exact test and logistic regressionanalysis were performed.

Results: The low back pain prevalence for thelast year was 58.3% among nurses and medicalstaff and 33.0% among porters with a total of65.3% for the whole study group. When the staffwithout low back pain is taken as the refencegroup; the low back pain risk is found to be higheramong cigarette smokers (OR:1.49, 95%CI: 1.06-

Dr. F. Nur AKSAKALDr. Mustafa N. İLHAN

Doç., Gazi Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı AD.

Dr. Handan YÜKSELDr. Özlem KURTCEBE

Arş. Gör., Gazi Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı AD.

Dr. Mehmet ALİ BUMİNProf., Gazi Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı AD.

Page 41: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

2.09, p=0.021), staff who percieve their healthbad (OR:2.42, 95%CI:1.70-3.43, p=0.000), staffwho think that his/her occupation causes low backpain (OR:3.98, 95%CI: 2.17-7.30, p=0.000), staffwho know the early signs and symptoms of lowback pain (OR:1.61,95%CI:1.12-2.31, p=0.009),and staff who perform the bending forward motionduring daily work (OR:2.26,95%CI:1.38-3.69,p=0.001. The risk factors among nurses and me-dical assistants were found as the female sex, per-ception of their health as bad, thinking thathis/her occupation causes low back pain, knowingthe early signs and symptoms of low back pain andfrequent bending forward during daily work. Therisk factors among porters were found as percep-tion of their health as bad and thinking thathis/her occupation causes low back pain.

Conclusion: Low back pain is found to beprevalent among health personnel and trainingsabout low back pain, its prevention, diganosis andtreatment can increase the quality of life of thehealth personel while minimizing the work-forceloss.

Key-words: Low back pain, occupationalhealth, health personnel.

Giriş ve AmaçBel ağrısı önemli bir halk sağlığı sorunudur ve

işyerinde ağır yükleri kaldırma, taşıma ya da yanlışpostür gibi pek çok ergonomik stresör faktöre bağlıolarak gelişebilmektedir (1,2). Çalışanlarda belağrısı ortaya çıkmasında işyeri ile ilgili organizas-yonel, fiziksel ve sosyal faktörlerden başka, çalışan-ların fiziksel ve psikolojik özellikleri de etkili ola-bilir (2). Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdenpek çok yayında bir sağlık çalışanı olarakhemşirelerde yüksek bel ağrısı sıklığı bildirilmiştir(3,4,5,6,7,8). Bel ağrısı 0.8 milyon Sakatlığa BağlıYaşam Yılı (Disability Adjusted Life-Years- DALY)ile hastalık yükü olarak dünyada önemli bir yertutmaktadır (9). Bel ağrıları fonksiyonel kayıp vehayat kalitesindeki azalmalar nedeniyle kişiyietkilediği gibi, işgücü kayıpları ve yüksekekonomik kayıplar nedeniyle de toplumu önemliölçüde etkilemektedir (3,9,10). Bel ağrısı yakın-ması olan çalışanlar arasında sağlık çalışanlarınınilk sıralarda yer aldığı pek çok kaynaktabildirilmiştir. Hemşire ve benzeri yardımcı sağlıkpersonelinde bir yıllık bel ağrısı prevalansının%37-70 arasında değiştiği görülmektedir (11-19).Hemşirelik uzun süreli çalışma, aşırı iş yükü,

zaman baskısı, zor ya da karmaşık görevler, yetersizdinlenme araları, tekdüzelik ve fiziksel olarak kötüiş koşulları (yer, sıcaklık ve ışıklandırma) gibistresle ilgili risk faktörlerini içermektedir (20-22).Hemşirelerin tedavi uygulamaları sırasında hizmetyoğunluğuna göre değişmek üzere uzun süre ayak-ta kalma, nöbetlerde uykusuzluk, beslenme düzen-sizlikleri ile karşı karşıya kalmaktadırlar (21). Has-tanın yatakta bir taraftan bir tarafa döndürülmesi,yataktan kaldırılması, tekerlekli sandalyaye otur-tulması ya da tuvalete transferi sırasında yapılanriskli hareketler bel ağrısına zemin hazırlamaktadır(2,20,22). Dahası hemşirelerin bu zorlayıcı veriskli hareketlere evde de devam etmekte, evdeçocuk bakımı ve evin genel bakımı ilave bir sorum-luluk olarak yük getirmektedir. Bel ağrısı sıklığıaynı yaştaki kadınlara göre hemşire ve benzeriyardımcı sağlık personelinde daha fazla bulunmuş-tur (22,23). Ülkemizde hemşire ve diğer yardımcısağlık personelinde yapılan çeşitli çalışmalarda belağrısı %33 ile %53 arasında değişmektedir(8,21,24). Bu çalışmada bir üniversite has-tanesinde çalışan hemşire ve hasta bakıcılarda belağrısı sıklığını ve etkileyen faktörleri saptamakamaçlanmıştır.

Gereç ve YöntemlerAraştırma 1150 yatak kapasiteli bir eğitim

araştırma hastanesi olan Ankara Gazi ÜniversitesiTıp Fakültesi Hastanesi’nde, Nisan 2007 tarihindeyapılmıştır. Araştırmanın evrenini hastanede görevyapan 630 hemşire ve sağlık memuru, 308 hastabakıcı olmak üzere toplam 938 kişi oluşturmuştur.Kesitsel tipte planlanan çalışmada evrenintamamına ulaşılması hedeflenmiş ancak, 556hemşire ve sağlık memuru (%88.2), 265 (%86.1)hastabakıcı olmak üzere 821(%87.5)’ineulaşılmıştır. Ulaşılamama nedenleri, hemşire vesağlık memurlarında; izinli olma (52 kişi), anketicevaplamayı kabul etmeme (21 kişi), görev yerinideğiştirme (13 kişi) ve hastabakıcılarda; izinli olma(20 kişi), anketi cevaplamayı kabul etmeme (4kişi), görev yerini değiştirme (7 kişi)’dir.

Araştırmayı uygulayabilmek amacıyla hastaneyönetiminden yazılı izinler ve İnsan KaynaklarıBölümü’nden personel listeleri temin edilerekanket uygulanacak kişilerin isimleri ve çalıştıklarıbölümler belirlenmiştir. Araştırmada ulaşılan vearaştırmaya katılmayı kabul eden katılımcılarasosyodemografik özellikler, meslek dışı risk faktör-leri, sağlığını değerlendirme durumu, çalışma şart-

39Nisan-Mayıs-Haziran 2009

Page 42: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

40Nisan-Mayıs-Haziran 2009

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

ları ve son bir yılda bel ağrısı yakınması olupolmadığı ve bel ağrısı ile ilgili özellikleri hakkındasorular içeren anket formu, çalıştığı birimde ziyaretedilerek gözlem altında uygulanmıştır. İncelenen-lerin bel ağrılarının şiddetini VAS ağrı skalası ilehafiften şiddetliye olacak şekilde 1 ile 10 arasındadeğerlendirmeleri istenmiştir. İstatistikselanalizlerde tanımlayıcı istatistiklerin yanı sıraKi-kare ve Fisher Ki-kare testleri ile lojistikregresyon analizi kullanılmıştır. Anlamlılık düzeyi0.05 olarak alınmıştır.

Araştırmaya katılan kişilerin vücut ağırlıklarıve boyları ölçülerek beden kitle indeksleri (BKİ)hesaplanmıştır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nünsınıflamasına göre vücut kitle indeksi (kg/m2)25.0’in altında ise normal, 25.0 -29.9 fazla kilolu,≥30.0 obez olarak değerlendirilmiştir. Egzersiztanımı ise haftada en az üç kez yapılan, en az 30dakika süren egzersizi kapsamaktadır. Sağlığınıdeğerlendirme için ‘mükemmel’, ‘çok iyi’, ‘iyi’,‘fena değil’ ve ‘kötü’ olacak şekilde bir skala uygu-lanmış, bazı analizler için ‘mükemmel’, ‘çok iyi’ ve‘iyi’ yanıtları ‘iyi’, ‘fena değil’ ve ‘kötü’ yanıtları da‘kötü’ olarak gruplanmıştır.

Bulgularİncelenenlerin %67.7’si hemşire, sağlık memu-

ru, %32.3’ü hasta bakıcı olarak görev yapmaktadır.Katılımcıların %70.8’i kadındır, çoğunluğu(%41.2) 30-39 yaş grubundadır. Hemşire ve sağlıkmemurlarının yaş ortalaması 30.44±6.26,hastabakıcıların 37.40±7.60 olmak üzere tümgrupta yaş ortalaması 32.71±7.48’dir (ortancası31,19-59). İncelenenlerin %62.4’ü evli, %28.7’siyüksekokul mezunudur. Yüzde 53.7’si yataklıservislerde çalışmaktadır. Yüzde 17.8’si herhangibir kronik hastalığı bulunduğunu belirtmiştir. İnce-lenenlerin %43.1’i sigara kullanmaktadır. Tablo-1’de incelenenlerin bazı tanımlayıcı özelliklerinegöre dağılımı sunulmuştur.

Son bir yıl içinde bel ağrısı görülme sıklığı;hemşire ve sağlık memurlarında %58.3,hastabakıcılarda %33.0, tüm grupta ise %65.3olarak bulunmuştur. Erkeklerin %62.5’inde kadın-ların ise %66.5’inde bel ağrısı yakınması olduğugörülmüştür (p>0.05). Bel ağrısı yakınması en sık%68.9 ile 40-49 yaş grubu arasındaki kişilerde sap-tanmış olup, yaş grupları arasında istatistikselolarak anlamlı fark bulunmamıştır (p>0.05).

Çalışmaya katılanların medeni durumu ince-lendiğinde evlilerin %67.5, bekarların %61.7’indebel ağrısı olduğu saptanmıştır (p>0.05). Katılım-cılar öğrenim durumlarına göre değer-lendirildiğinde, lise ve altı mezunlarının%66.6’sında, üniversite mezunlarının %64.8’indebel ağrısı saptanmıştır (p>0.05). Katılımcılarınçalıştığı birime göre bel ağrısı varlığı ince-lendiğinde; poliklinikte çalışanların %67.1’i,yataklı serviste çalışanların %66.0’sı, yoğun bakım-da çalışanların %69.1’i, ameliyathanede çalışan-ların %58.3’ü, acil serviste çalışanların ise %68.2’sibel ağrısı olduğunu beyan etmiştir (p>0.05). Kro-nik hastalığı olduğunu bildirenlerin %70.4’ünderomatizmal hastalık olduğu belirtilmiştir. Kronikhastalığı bulunanların %73.8’inde bel ağrısı yakın-ması varken, bulunmayanların %63.4’ünde belağrısı yakınması gözlenmiştir (p<0.05). Sigaraiçenlerin %69.9’unda, içmeyenlerin %60.8’inde,içmiş bırakmış olanların da %64.6’sında bel ağrısıvarlığı bildirilmiştir (p<0.05). İçmiş bırakmış vehiç içmemiş olanlar birlikte değerlendirildiğindede halen içiyor olanlarda bel ağrısı sıklığı bu grup-tan daha yüksek bulunmuştur (p<0.05).

Beden kitle indeksine (BKİ) göre normal kabuledilenlerin %65.9’unda bel ağrısı varken bedenkitle indeksine göre obez kabul edilenlerin%61.2’si bel ağrısı yakınması belirtmiştir. BKİ’negöre bel ağrısı görülme sıklığı açısından anlamlıfark saptanmamıştır (p>0.05). İncelenen kadınlararasında hiç doğum yapmamış olanlarda bel ağrısıgörülme sıklığı %64.5, en az bir doğum yapmışolanlarda ise %69.5 bulunmuştur (p>0.05).Doğum sayısı bir olanların %69.6’sı doğum sayısıiki olanların ise %70.9’u, 3 ve üzerinde olanlarda%58.3’ü bel ağrısı yakınması olduğunu beyanetmiştir (p>0.05). Altı yaşından küçük çocuğuolanlarda bel ağrısı sıklığı %69.7 olmayanlarda%64.9 (p>0.05), sağlığını kötü olarak belirten-lerde %79.2 iyi olarak belirtenlerde %55.6’dır(p<0.05). İncelenen kadınlardan yüksek topukluayakkabı giydiğini belirtenlerin %62.7’sinde belağrısı varken yüksek topuklu ayakkabı giymeyen-lerde %66.2’dir (p>0.05).

Egzersiz ya da spor yaptığını bildirenlerin%63.9’unda bel ağrısı varken egzersiz ya da sporyapmadığını bildirenlerin %65.4’ünde bel ağrısıolduğu beyan edilmiştir (p>0.05).

Page 43: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

41Nisan-Mayıs-Haziran 2009

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

dönemde vardiyalı bir işte çalışanlarda çalışmayan-lara göre 1.46 kat (%95 GA=1.05-2.03), gecevardiyasında 8 saatten fazla çalışanlarda çalış-mayanlara göre 1.52 kat (%95 GA=1.01-2.29), işigereği uzun süre ayakta duranlarda durmayanlaragöre 2.71 kat (%95 GA=1.52-4.88), işi gereği has-tayı indirme kaldırma veya pozisyon değişikliğiyapanlarda yapmayanlara göre 2.19 kat daha fazla(%95 GA=1.50-3.18) saptanmıştır (p<0.05).

Son bir yılda gece vardiyasında çalışma, mesaisaatleri harici bir iş yapma, hastayı indirme, kaldır-ma veya pozisyon verme sıklığı ve bu işlemlersırasında herhangi bir alet kullanma durumu ilebel ağrısı görülme sıklığı arasında anlamlı bir ilişkisaptanmamıştır (p>0.05).

Tüm çalışanlar için bel ağrısı tariflemeyen grupreferans alındığında bel ağrısı riski, sigara içenlerde1.49 (GA: 1.06-2.09, p=0.021) sağlığını kötüolarak tanımlayanlarda (GA: 1.70-3.43, p=0.001)kat, yaptığı işin bel ağrısına neden olduğunu düşü-nenlerde 3.97 (GA: 2.16-7.30, p=0.001) kat, belağrısının erken belirti ve bulgularını bilenlerde1.61 (GA: 1.12-2.31, p=0.009) kat ve yoğunolarak öne eğilmeyi gerektiren işler yapanlarda2.25 (GA:1.38-3.69, p=0.001) kat fazla saptan-mıştır. Hemşire ve sağlık memurlarında etkili fak-törler; kadın cinsiyet, sağlığını kötü olarak algıla-ma, yaptığı işin bel ağrısına neden olduğunudüşünme, bel ağrısının erken belirti ve bulgularınıbilme ve yoğun olarak öne eğilmesini gerektirenişlerde çalışma olarak belirlenmiştir. Hastabakıcılarda ise; sağlığını kötü olarak algılama, yap-tığı işin bel ağrısına neden olduğunu düşünme belağrısı varlığı bildirmede etkili faktörler olarak sap-tanmıştır.

İncelenenlerden bel ağrısı bulunma süre ortala-ması 4.6±4.2 yıl olarak bulunmuştur. Bel ağrısıolanların, bel ağrısını VAS ağrı skalasında 1’le 10arasında (hafiften şiddetliye) derecelendirmesiistendiğinde verilen puanların ortalaması ise5.41± 1.96’dır.

Katılımcıların %93.4’ü bel ağrısının mesleğigereği yaptığı işlerle ilgili olduğunu düşünmektedir.Bel ağrısını gidermeye yönelik yapılan işlemlerarasında bel ağrısı olanların 183’ünün (%45.5)ağrıyı gidermek için dinlendiği, 149’unun (%37.1)ağrı kesici ilaç aldığı, 55’inin (%13.68) ise egzersizyaptığı beyan edilmiştir. Bel ağrısı nedeniyle dokto-ra başvuran 102 kişinin (%47.9) bel fıtığı, 75

Tablo-1: İncelenenlerin bazı tanımlayıcı özelliklerine göre dağılımı Sayı Yüzde

CinsiyetErkek 240 29.2Kadın 581 70.8

Yaş Grupları9-29 322 39.430-39 337 41.240-49 135 16.550 ve üzeri 23 2.8

Medeni DurumEvli 512 62.4Bekar 289 35.2Dul/Boşanmış 20 2.4

Öğrenim Durumuİlköğretim mezunu 114 13.9Lise mezunu 206 25.2Yüksekokul mezunu 235 28.7Üniversite mezunu 240 23.9Yüksek lisans/doktora tamamlamış 24 2.9

Çalışma StatüsüSorumlu hemşire 56 6.9Sorumlu hemşire yrd. 6 0.7Hemşire 474 58.0Sağlık memuru 20 2.4Hasta bakıcı 265 32.3

Çalıştığı BirimPoliklinik 85 10.4Yataklı servis 440 53.7Yoğun bakım 136 16.6Ameliyathane 84 10.2Acil servis 44 5.4

Diğer*Kronik hastalık bulunma durumuVar 145 17.8Yok 668 82.2

Sigara Kullanma DurumuKullanıyor 352 43.1Kullanmıyor 334 40.9Kullanmış/bırakmış 130 15.9

*Diğer: Kan merkezi (%32.1), Hemodiyaliz (%2.0), Hemşirelik Hizmetleri(%28.6), Anjiografi(%3.6), Laboratuvar (%7.1), GamaKnife (%3.6)

İşi gereği uzun süre ayakta duranlarda dur-mayanlara oranla 2.71 kat daha fazla bel ağrısıgörülmektedir (%95 GA=1.52-4.88). İşi gereğihastayı indirme kaldırma veya pozisyon değişikliğiyapanlarda bel ağrısı sıklığı yapmayanlardan 2.19kat daha fazladır (%95 GA=1.50-3.18). Hastayıindirme, kaldırma veya pozisyon verme sırasındaherhangi bir alet kullanma durumu bel ağrısıgörülme sıklığını etkilememektedir (p>0.05).İncelenenlerin çalışma şekli ile ilgili özelliklerinegöre bel ağrısı görülme sıklığı Tablo-2’de sunul-muştur. Çalıştığı dönem boyunca vardiyalı çalışan-larda bel ağrısı riski çalışmayanlara göre 1.79 kat,(%95 GA=1.11-2.88), çalışmanın yapıldığı

Page 44: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

Tablo-2. İncelenenlerin çalışma şartları ile ilgili özelliklerine göre bel ağrısı görülme sıklığı

42Nisan-Mayıs-Haziran 2009

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

kişinin (%35.2) kas ve bağ zorlanması, 16 kişinin(%7.5) kireçlenme tanısı aldığı saptanmıştır. İnce-lenenlerin %71.4’ü bel ağrısı ile ilgili herhangi birtedavi almadığını bildirmiştir. Bel ağrısı nedeniyle100 kişiye (%67.1) ilaç tedavisi, 50 (%33.6) kişiyefizik tedavi ve rehabilitasyon, 26 (%17.4) kişiye deistirahat önerilmiştir.

Bel ağrısı Bel ağrısıvar yok OR

Sayı (%) Sayı (%) (%95 GA)Çalıştığı Dönem Boyunca Vardiyalı Çalışma Durumu

Çalışmış 484 (66.8) 241 (33.2) 1.79(1.11-2.88)Çalışmamış 45 (52.9) 40 (47.1) 1

P=0.016Son Bir Yılda Gece VardiyasındaÇalışma Durumu

Çalışmış 370 (67.2) 181 (32.8) 1.29(0.94-1.77)Çalışmamış 162 (61.4) 102(38.6) 1

P=0.116Şu Anda Çalıştığı İşin Vardiyalı Bir Çalışma İçerme Durumu

İçeriyor 400 (67.9) 189 (32.1) 1.46(1.05-2.03)İçermiyor 132(59.2) 91(40.8) 1

P=0.021Gece Vardiyasında 8 Saatten Fazla Çalışma Durumu

Çalışıyor 362(67.8) 172(32.2) 1.52(1.01-2.29)Çalışmıyor 76(58.0) 55(42.0) 1

P=0.040Mesai Saatleri Harici Bir İş Yapma Durumu

Yapıyor 17(65.4) 9(34.6) 1.00(0.42-2.46)Yapmıyor 515(65.4) 273(34.6) 1

P=1.000Yaptığı İşin Uzun Süre Ayakta Durmasını Gerektirme Durumu

Gerektiriyor 509(67.1) 250(32.9) 2.71(1.52-4.88)Gerektirmiyor 24(42.9) 32(57.1) 1

P=0.001İş Gereği Hastayı İndirme, Kaldırma veya Pozisyon Verme Durumu

Yapıyor 459(68.9) 207(31.1) 2.19(1.50-3.8)Yapmıyor 76(50.3) 75(49.7) 1

P=0.001Hastayı İndirme, Kaldırma veya Pozisyon Verme Sıklığı

Sürekli 212(71.9) 83(28.1) 1.38(0.79-2.40)Aralıklı olarak 194(66.9) 96(33.1) 1.09(0.63-1.89)Nadiren 52(65.8) 281(35.0) 1

P=0.229Hastayı İndirme, Kaldırma veya Pozisyon Verme Esnasında Herhangi Bir Alet Kullanma Durumu

Kullanıyor 175(67.0) 86(33.0) 1Kullanmıyor 269(69.5) 118(30.5) 1.12(0.79-1.59)

P=0.546*Fisher Ki-kare

İncelenenlerin %50.2’si son dönemde belağrısında bir artış olduğunu, %52.2’si bel ağrısıyakınmasıyla doktora başvurduğunu, %40.7’sidoktor muayenesi sonucunda tetkik yaptırdığınıbelirtmiştir. Bel ağrısı nedeniyle yaptırılan tetkiklerarasında %65.0 ile MRG ilk sırada gelmekte bunusırasıyla düz grafi (%48.9) ve BilgisayarlıTomografi (BT) (%12.9) izlemektedir.

Page 45: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

TartışmaMesleksel bel ağrısı özellikle sağlık çalışanları

için önemli bir sağlık sorunu olarak bildirilmekte-dir (11-31). Bir üniversite hastanesinde gerçek-leştirilmiş olan bu çalışmada bel ağrısı sıklığıhemşire ve hastabakıcılarda %65.3 olmak üzereoldukça yüksek bulunmuştur. Bir başka deyişle herüç incelenenden yaklaşık ikisi bel ağrısı çekmekte-dir. Bel ağrısı, diğer ülkelerde yapılan bazı araştır-malarda da hemşirelerde en sık görülen rahatsızlıkolarak bulunmuş, bu çalışmalarda bildirilen sıklık-lar Çin’de %56 ve %39 (26,30), İngiltere’de %45(27), İsveç’te %64 (28) Japonya’da yapılan birçalışmada ise %71.3 (29) olarak bildirilmiştir. Buçalışmada saptanan sıklık, Çin ve İngiltere’deyapılmış olan çalışmalardan yüksek, İsveç’teyapılan çalışma ile benzer ve Japonya’da yapılançalışmadan düşük bulunmuştur.

Hong Kong’da 2006 yılında hemşirelerüzerinde yapılan bir çalışmaya göre bir yıllık belağrısı prevalansı %55.9’dur. Aynı çalışmadagençlerde ve kadınlarda bel ağrısının daha sıkgörüldüğü bildirilmiştir (25). Gazi Üniversitesihastanesinde yapılmış olan bu çalışmada cin-siyetler arasında bel ağrısı görülme sıklığı açısındanfark saptanmamıştır. Yaş grupları arasında belağrısı sıklığı açısından anlamlı fark bulunmamaklabirlikte yakınma en sık 40-49 yaş grubu arasındakikişilerde bildirilmiştir.

Türkiye’de sağlık personeli ve hemşirelerdeyapılan değişik çalışmalarda bel ağrısı sıklığı%39.9-%69.0 arasında değişmektedir(6,7,8,21,24). Pektekin ve Özabacı’nın hemşirelerüzerinde yaptıkları çalışmada bel ağrısı görülmesıklığı %72.0 olarak saptanmıştır (32). Baran vearkadaşlarının Yozgat Devlet Hastanesi’ndehekim, hemşire ve sağık teknisyenlerinden oluşanbir grupta yaptıkları çalışmada, araştırmayakatılanların %73.8’inin yaşamlarının herhangi birdöneminde bel ağrısından yakındıklarıbildirilmiştir (33). Gazi Hastanesi’nde yürütülmüşolan bu çalışmada saptanan bel ağrısı sıklıklarısözü edilen çalışmalardan düşüktür. Bu durumunbu çalışmada yaşam boyu değil son bir yıllıkdönemde bel ağrısı yakınmasının değerlendirilme-sine bağlı olduğu düşünülmüştür.

Çalışma ortamındaki uzun süre ayakta durma,ağır kaldırma hastayı indirme, kaldırma gibi fiziksel

risk faktörlerinin bel ağrısı sıklığını artırdığı veeşya taşıma gibi aktivitelerin bel ağrısı için risk fak-törü olduğu bildirilmektedir (23,25,30). Bu çalış-mada tek değişkenli analizlerde işi gereği uzun süreayakta duranlarda ve hastayı indirme kaldırmaveya pozisyon değişikliği yapanlarda, işi gereği sık-lıkla öne eğilenlerde bel ağrısı sıklığı yapmayanlar-dan daha fazla bulunmuştur. Çok değişkenlianalizlerde ise sadece öne eğilerek iş yapma etkiliolarak saptanmıştır. Ayrıca günde 8 saat ve üzeriçalışanlarda bel ağrısı sıklığı 8 saatten az çalışan-lardan daha yüksektir. Amerika’da yapılan birçalışmada bu çalışmayla benzer şekilde bel ağrısıile ilişkili en güçlü risk faktörü ağır yük kaldırmakolarak belirtilmiştir, hemşirelerin hastayı indirmekaldırma ve pozisyon verme sırasında yardımcıaraç kullanmaları ile bel ağrısı yakınması arasındaise istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulun-mamıştır. Ancak işteki psikolojik stresle bel ağrısısıklığı arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur (34).

Aynı iş pozisyonunda uzun süre geçirmek veyerden bir şey kaldırmak için eğilmek gibi genel işaktiviteleri yeni bel ağrısı semptomlarını artırmak-tadır (5,8,23,35). Çin’de ve Hollandalı ve Yunanhemşirelerde yapılmış olan çalışmalarda hasta veyatakların yerini değiştirme, eşya taşıma gibi diğeraktiviteler ve iş pozisyonları ile bel ağrısı insidansıarasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur (23,30).Hong Kong’da evde bakım hemşirelerindeyapılmış benzer bir çalışmada da hastanedeçalışanlara benzer şekilde fiziksel risk faktör-lerinden statik postürün yanı sıra, iş yükünün debel ağrısına etkili olduğu bildirilmiştir (25).Yapılan işlerin çalışılan bölüme göre değiştiğivarsayımıyla çalışılan bölüme göre bel ağrısı sıklığıkarşılaştırılmış ancak anlamlı fark bulunamamıştır.Bunun da rotasyonel çalışma ve çalışılan bölümegöre yapılan işlere farklı olmakla birlikte herbölümde en az bir riskli iş yapılmasına bağlı ola-bileceği düşünülmüştür. Tezel ve arkadaşlarınınçalışmasında farklı olarak cerrahi ve kadın doğumbölümlerinde çalışan hemşirelerde diğer bölüm-lerde çalışanlara göre daha fazla kronik bel ağrısıyakınmasına rastlanmıştır (24).

Benzer şekilde vardiyalı çalışmanın bir risk fak-törü olduğu ve gece vardiyasında çok sık çalışanhemşirelerde bel ağrısı sıklığının anlamlı şekildearttığı bildirilmektedir (35). Literatürde vardiyausulü çalışmanın uyku, beslenme ve egzersiz

43Nisan-Mayıs-Haziran 2009

Page 46: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

44Nisan-Mayıs-Haziran 2009

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

alışkanlıklarını değiştirdiği ve kişileri olumsuzolarak etkilediğinden de söz edilmektedir (5,8,23).Bu çalışmada vardiyalı çalışma ve gece vardiyasın-da sekiz saatten fazla çalışma tek değişkenlianalizlerde bir risk faktörü olarak görülürken çokdeğişkenli analizlerde bir risk faktörü olarak belir-lenmemiştir.

Yaş, cinsiyet, sigara içme, BKİ, çalışanınsağlığını ne şekilde algıladığı, kronik hastalıkbulunma durumu, düz taban olma, topukluayakkabı giyme, çocuk sahibi olma gibi kişisel fak-törler bel ağrısı oluşumunu etkilediği düşünülenkişisel özellikler arasında sayılmaktadır(6,8,21,31,36). Bu çalışmada yaş, cinsiyet, bedenkitle indeksi ile bel ağrısı arasında istatistikselolarak anlamlı ilişki bulunmamıştır. Türkiye’dehemşirelerde bel ağrısı sıklığı ve risk faktörlerikonusunda yapılmış değişik çalışmalarda kronikhastalık bulunması ve sigara içilmesi bu çalışmaylabenzer şekilde bel ağrısı ile anlamlı olarak ilişkilibulunmuştur (6,8,21).

Hollandalı ve Yunan hemşirelerde yapılmışolan çalışmada, her iki grup için yaş, cinsiyet, BKİ,iş kontrolünün eksikliği, iş kontrolündeki etkileşimdönemi ve iş talepleri ile bel ağrısı arasında istatis-tiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Belşikayetlerinin oluşumu için risk faktörleri analizedildiğinde hemşirelerin genel sağlıklarını kötüalgılamalarının en güçlü risk faktörü olduğu bulun-muştur (31). Benzer şekilde bu çalışmada dasağlığını mükemmel olarak algılayanlarlakarşılaştırıldığında sağlığını kötü olarak algılayan-larda bel ağrısı görülme sıklığının 2.41 kat arttığısaptanmıştır.

İtalya’da yapılan bir başka araştırmada çocuksahibi olan hemşirelerde bel ağrısının daha sıkgörüldüğü ifade edilirken, sigara içme ile bel ağrısıarasında ters bir ilişki olduğu bulunmuştur. Sporyapma ile bel ağrısı görülme sıklığı arasında anlam-lı ilişki bulunmamıştır (36). Gazi Hastanesi’ndeyapılan bu çalışmada da çocuk sahibi olma vedüzenli spor yapma ile bel ağrısı arasında anlamlıbir ilişki saptanmamıştır. Ancak sözü edilen çalış-manın tersine sigara içme bel ağrısı için önemli birrisk faktörü olarak bulunmuştur.

Hollandalı ve Yunan hemşirelerde yürütülenbir çalışmada her iki grupta da hemşirelerin*

Refe

rans

gru

p (O

R=

1.0)

Tabl

o-3.

İnce

lene

nler

in Ç

alışa

n G

rupl

arın

a G

öre

Risk

Fak

törle

rine

Ait

Bino

min

al L

ojist

ik R

egre

syon

Son

uçla

rının

Dağ

ılım

ı, A

nkar

a,20

07Ç

alış

an g

rupl

arı

Tüm

çal

ışan

lar

Hem

şire

/sağ

lık m

emur

uH

asta

bak

ıcı

OR

P%

95 G

AO

RP

%95

GA

OR

P%

95 G

A

Yaş

0.97

0.06

80.

94-1

.00

0.96

0.11

10.

92-1

.00

0.99

0.93

00.

95-1

.04

Cin

siyet

(kad

ın/e

rkek

*)1.

200.

426

0.76

-1.8

72.

940.

027

1.12

-7.6

81.

460.

444

0.55

-3.8

6Si

gara

(içm

e/iç

mem

e*)

1.49

0.02

11.

06-2

.09

1.43

0.08

80.

94-2

.18

1.86

0.06

10.

97-3

.59

Sağl

ığın

ı köt

ü ol

arak

alg

ılam

a (k

ötü/

iyi*

)2.

410.

000

1.70

-3.4

31.

810.

004

1.20

-2.7

44.

710.

000

2.26

-9.8

3Şu

And

a v

ardi

yalı

bir

işte

çalış

ma

(çal

ışma/

çalış

mam

a*)

1.21

0.35

70.

80-1

.83

1.19

0.50

90.

70-2

.01

1.39

0.44

30.

59-3

.24

Yapt

ığı i

şin b

el a

ğrısı

na n

eden

old

uğun

u dü

şünm

e (d

üşün

me/

düş

ünm

eme*

)3.

970.

000

2.16

-7.3

02.

390.

021

1.14

-5.0

011

.86

0.00

03.

43-4

1.0

Bel a

ğrısı

nın

erke

n be

lirti

ve b

ulgu

ların

ı bilm

e (b

ilme/

bilm

eme*

)1.

610.

009

1.12

-2.3

11.

780.

005

1.19

-2.6

61.

360.

501

0.54

-3.4

1İş

ger

eği h

asta

yı in

dirm

e, k

aldı

rma

veya

po

zisy

on v

erm

e (y

apm

a/ya

pmam

a*)

1.31

0.24

50.

82-2

.10

1.42

0.17

50.

85-2

.37

1.09

0.90

40.

26-4

.49

İş g

ereğ

i uzu

n sü

re a

yakt

a du

rma

(dur

ma/

durm

ama*

)1.

220.

580

0.59

-2.5

11.

300.

567

0.52

-3.1

91.

520.

520

0.42

-5.5

0İş

ger

eği Ö

ne e

ğilm

e (e

ğilm

e/eğ

ilmem

e*)

2.25

0.00

11.

38-3

.69

2.29

0.00

71.

26-4

.17

1.70

0.26

20.

67-4

.35

Düz

tab

an o

lma

(olm

a/ol

mam

a*)

2.38

0.12

90.

77-7

.34

2.28

0.21

20.

62-8

.35

1.82

0.60

00.

19-1

7.4

Page 47: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

%45’inin bel ağrısı için tıbbi bakım aldığı belir-tilmiştir (31). Bir başka deyişle bel ağrısı çeken heriki personelden biri bu nedenle doktora başvur-maktadır. Baran ve arkadaşlarının yapmış olduğuçalışmada son bir yıl içinde doktora başvurma sık-lığı ise %29.7 olarak bildirilmiştir. Bu çalışmadaincelenen hemşire ve hasta bakıcıların %52.2’sininbel ağrısı şikayetiyle doktora başvurduğu, yaklaşıkyarısında da son dönemde bel ağrısında bir artışolduğu belirtilmiştir. Bel ağrısı nedeniyle yaptırılantetkikler arasında en sık MRG yer almaktadır.MRG’yi direkt grafi ve BT izlemektedir. Oysaliteratürde bel ağrısı ayırıcı tanısında MRG gibiileri tetkik yöntemlerine sık başvurulmasınıngereksiz bir mali yük oluşturacağı bildirilmiştir(11,14). Özcan ve arkadaşları çalışmalarında çoğubel ağrısı yakınmasına sadece fizik muayene vedirekt grafi ile tanı konabileceği, yalnızca bellidurumlarda BT ve MRG gibi ileri görüntülemetekniklerine başvurulması gerektiğini belirtmiştir(7). Baran ve arkadaşlarının yapmış olduğu çalış-mada en sık yaptırılan tetkik direkt grafi olarakbelirtilmiştir. Bu tetkiki MRG izlemektedir. GaziHastanesi’nde yapılmış olan bu çalışmadaMRG’nin en sık başvurulan tetkik olmasında;kurumun üçüncü basamak sağlık kuruluşu olması,başvuran personelin bu yönde istekte bulunmasıya da uzun süreli ve şiddetli ağrı tanımlanmasınedeniyle kesin tanı ve izlem için ihtiyaç duyul-masının etkili olmuş olabileceği düşünülmüştür.

İtalya’da Violante ve arkadaşlarının hemşire-lerde yaptığı çalışmada stres ilişkili psikosomatikyakınmalar akut ve kronik tip bel ağrıları ileilişkili bulunmuştur (36). Gazi Hastanesi’ndeyapılmış olan bu çalışmada psikosomatik yakınmavarlığı araştırılmamıştır. Ancak yaptığı işin belağrısına neden olduğunu düşünenlerde bel ağrısıbildirme durumu daha sık bulunmuştur. Ayrıca belağrısının erken belirti ve bulgularını bilenlerde belağrısı bildirme sıklığı bilmediğini belirtenlerdenyüksek bulunmuştur. Bu konuda yapılan eğitim-lerin etkin olduğu bildirilmektedir (37). Bu neden-le, sağlık personeline bel ağrısının nedenleri, erkenbelirti ve bulguları ile önleme yolları konusundaverilecek eğitimler farkındalığın artırılması, prob-lemlerin erken dönemde fark edilmesi ve önlemalınması yoluyla olası komplikasyonların, iş günüve iş gücü kayıplarının önlenmesi açısından önemtaşımaktadır. Eğitimin yanı sıra çalışma ortamı ve

şekilleri ile ilgili olarak; vardiyalı çalışanlardavardiya sıklığının ve saatlerinin düzenlenmesi,yardımcı araç-gereç bulundurulması vekullanımının yaygınlaştırılması diğer önemlimüdahale alanlarıdır.

Sonuç ve ÖnerilerBel ağrısı hemşire ve hastabakıcılarda sık

görülen önemli bir sağlık sorunudur. Bu çalışmadakronik hastalığı bulunma, sigara içme, sağlığınıkötü olarak algılama, vardiyalı çalışma, vardiyadauzun süre çalışma, çalışma sırasında sıkça öneeğilme önemli risk faktörleri olarak bulunmuştur.Bel ağrısının erken belirti ve bulgularını bilmebildirilme sıklığını artırmaktadır. Eğitim yoluylasağlık personelinde konu ile ilgili farkındalığınartırılması, çalışma şekli ve sürelerinin düzenlen-mesi ve yardımcı araç-gereç kullanımınınözendirilmesi sorunun çözümüne yardımcı olacak-tır. Bu yaklaşımlarla sağlık personelinin yaşamkalitesi arttırılabileceği gibi, ağrının yol açtığı işgücü kaybı da en aza indirilebilir.

Kaynaklar1. Bernard BP. Musculoskeletal disorders and workplace

factors. Cincinnati (OH): National Institute for Occupational Safety and Health (NIOSH), DHHS (NIOSH) Publication No. 97-141, 1997.

2. Musculoskeletal disorders and the workplace: low back and upper extremities. Institute of Medicine.Washington (DC): National Academy Pres, 2001.

3. Leigh JP, Sheetz RM. Prevalence of back pain among full-time United States workers. Br. J. Indust. Med. 1989; 46:651-657.

4. Jin K, Sorock G, Courtney T, Lian Y, Yao Z, Matz S, et al. Risk factors for work-related low back pain in the People’s Republic of China. Int. J Occup. Environ. Health 2000;6:26-33.

5. Smith DR,Wei N, Kang L and Wang RS. Musculoskeletal disorders among professional nurses inMainland China, J. Professional Nurs. 2004; 20(6):390-395.

6. Karadağ M,Yıldırım N. Hemşirelerde çalışma koşullarından kaynaklanan bel ağrıları ve risk faktörleri. Hemşirelik Forumu, 2004; 7(2):48-54.

7. Özcan E, Samancı N, Balcı N. Sağlık Çalışanlarında BelAğrısı, Sağlık Çalışanlarının Sağlığı 2. Ulusal Kongresi Özet Kitabı,16-18 Kasım,Ankara,2001

8. Yılmaz E, Özkan S. Bir ilçede çalışan hemşirelerin sağlıksorunları ve yaşam alışkanlıklarının değerlendirilmesi. Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi, 2006;1(3): 81-98.

9. Concha-Barrientos M, Imel Nelson D, Driscoll T, Steenland NK, Punnett L, Fingerhut MA, Prüss-ÜstünA, SangWoo T, Corvalan C. Selected occupational risk

45Nisan-Mayıs-Haziran 2009

Page 48: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

factors, www.who. int/publications/ cra/chapters /volume 2/1651-1802 (erişim tarihi 15.10.2007)

10. Akarırmak Ü. Bel ağrılarının tedavisinde Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon yöntemleri. İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri, Sempozyum Dizisi, 2002; 30:181-189.

11. Engels JA, van der Beek AJ, van der Gulden JWJ. Analysis of work-related risk factors and health complaints in the nursing profession. Int. Arch. Occup. Environ. Health 1998;71:537–542.

12. French P, Lee FWF, Liu SP, Luk KB, Wong RHY. The prevalence and cause of occupational back pain in Hong Kong registered nurses. J. Adv. Nurs. 1997;26:380–388.

13. Hernandez L, Genaidy A, Davis S, Guo L, Alhemood A. A study of musculoskeletal strain experienced by nurses. Occup. Ergon. 1998;1:123–133.

14. Josephson M, Lagerstrom M, Hagberg M, Hjelm EW. Musculoskeletal symptoms and job strain among nursing personnel: a study over a three-year period. Occup. Environ. Med. 1997;54:681–685.

15. Lagerstrom M, Wenemark M, Hagberg M, Hjelm EW. Occupational and individual factors related to musculoskeletal symptoms in five body regions among Swedish nursing personnel. Int. Arch. Occup. Environ. Health 1995;68:27–35.

16. Lee YH, ChiouWK. Risk factors for low back pain, andpatient-handling capacity of nursing personnel. J. Saf.Res. 1994;25(3):135–145.

17. Smedley J, Egger P, Cooper C, Coggon D. Prospective cohort study of incident low back pain in nurses. Br. Med. J. 1997;314:1225–1228.

18. Trinkoff AM, Lipscomb JA, Geiger-Brown J, Brady B. Musculoskeletal disorders of the neck, shoulder and back and functional consequences in nurses. Am. J. Ind. Med. 2001;41:170-178.

19. Yip YB. A study of work stress, patient handling activities and the risk of low back pain among nurses in Hong Kong. J. Adv. Nurs. 2001;36:794–804.

20. Çukur M. Örgütsel stres yönetimi I, İş Sağlığı ve Güvenliği Dergisi, 2001; 3: 7-11.

21. Alçelik A, Deniz F, Yeşildal N, Mayda AS, Şerifi B. AİBÜ Tıp Fakültesi Hastanesinde Görev Yapan Hemşirelerin Sağlık Sorunları ve Yaşam Alışkanlıklarının Değerlendirilmesi, TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2005: 4 (2), 55-65.

22. Hartvigsen J, Louritzen S, Lings S. Intensive educationcombined with low tech ergonomic intervention does not prevent low back pain in nurses. Occup.Environ. Med. 2005;62:13-17.

23. Trinkoff AM, Rong L, Brown JG, Lipscomb J, Lang G, Longitudinal Relationship of Work Hours, MandatoryOvertime and On-Call to Musculoskeletal Problems in Nurses, Am J Industrial Medicine 2006; 49:964-971.

24. Tezel A. Intern musculoskeletal complaints among a group of Turkish nurses. J. Neuroscience 2005; 115:871–80.

25. Cheunq K, Gillen M, Faucett J, Krause N. Theprevalence of and risk factors for back pain among home care nursing personnel in Hong Kong.am. J. Ind. Med. 2006;49(1):14-22.

26. Smith DR, Wei N, Zhao L, Wanq RS. Musculoskeletalcomplaints and psychosocial risk factors among Chinese hospital nurses. Occup. Med. (Lond). 22004;54(8):579-582.

27. Smedley J, Egger P, Cooper C, et al. Manual handling activities and risk of low back pain in nurses. Occup. Environ. Med. 1995;52:160–163.

28. Josephson M, Lagerström M, Hagberg M, et al. Musculoskeletal symptoms and job strain among nursing personnel: a study over a three year period. Occup. Environ. Med. 1997;54:681–685.

29. Smith DR, Mihashi M, Adachi Y, Koqa H, Ishitake T. a detailed analysis of musculoskeletal disorder risk factors among Japanese nurses. J. Safety Res. 2006; 37(2):195-200.

30. Yip VY. New low back pain in nurses: work activities, work stress and sedentary lifestyle. J. Adv. Nurs. 2004;46(4): 430–440.

31. Alexopoulos EC, Burdorf A, Kalokerinou A. A comparative analysis on musculoskeletal disorders between Greek and Dutch nursing personel. Int. arch. Occup. Environ. Health 2006; 79: 82–8.

32. Pektekin Ç, Özabacı N. Hemşirelerde çalışma koşullarına bağlı olarak oluşan fiziksel, ruhsal, sosyal sorunlar ve nedenleri. 2. Ulusal Hemşirelik Kongresi Bildirileri, 1990, Ege Üniversitesi Basımevi, 1992, 377-384.

33. Baran E, Gönül Elmas D, Aslan D. Bir devlet hastanesi çalışanlarında bel ağrısı sıklığının saptanması, 9. Halk Sağlığı Günleri Özet Kitabı, 2005, Ankara.

34. Byrns G, Reeder G, Jin G, Pachis K. Risk factors for work-related low back pain in registered nurses, and potential obstacles in using mechanical lifting devices. J. Occup. Environ. Hyg. 2004;1(1):11-21.

35. Eriksen W, Bruusqaard D, Knardahl S. Work factors aspredictors of intense or disabling low back pain; a prospective study of nurses’aides. Occup. Environ. Med. 2004; 61(5): 398-404.

36. Violante FS, Fiori M, Fiorentini C, Risi A, Garaqnani G, Bonfiqlioli R, Mattioli S. Associations ofpsychosocial and individual factors with three different categories of back disorder among nursing staff. J. Occup. Health. 2004;46(2):100-108.

37. Karahan A. Hemşirelerde bel ağrısını önlemeye yönelikgeliştirilen eğitim programının etkinliği, Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Doktora Tezi, 2005.�

*Bu çalışma, 23-26 Ekim 2007 tarihinde Denizli’de yapılan 11.Ulusal Halk Sağlığı Kongresi’nde poster bildiri olarak sunulmuştur.

46Nisan-Mayıs-Haziran 2009

Page 49: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

haber haber haber haber haber haber haber haber haber haber

“İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ TAŞERONŞİRKETLERE EMANET EDİLEMEZ”

MSG- “Herkese Sağlık ve Güvenli Gelecek Platformu”,uluslararası sermayenin direktifleri doğrultusunda AKP ikti-darı tarafından uygulanan özelleştirmeci ve piyasacı poli-tikalara karşı basın açıklamaları yapıyor.

‘Sağlıkta Dönüşüm’ sonucunda toplumun en temel sağlıkhizmetlerine ulaşımının daha da zorlaştığını belirten BasınAçıklaması; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafın-dan hazırlanan İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimleri ile İşyeriOrtak Sağlık ve Güvenlik Birimleri Hakkında YönetmelikTaslağı ile ‘işyeri sağlık birimi’ kurulması ile ‘işyeri hekimi’ ve‘iş güvenliği uzmanı’ bulundurulması zorunluluğununortadan kaldırılmak istendiği belirtildi. “Yönetmelik taslağıylaçalışanların mesleki sağlık ve güvenliği tümüyle piyasayasunulmakta, iş sağlığı ve güvenliğinde çalışan personelin işgüvencesi ve mesleki bağımsızlığı ortadan kaldırılarak özel işsağlığı ve güvenliği firmalarının önü açılmakta” olduğu ifadeedilen açıklamada, “yeni taslakla; kamu tüzel kişiliğindekimeslek örgütlerinin üniversitelerle birlikte işçi sağlığı ve işgüvenliği konusunda üyelerine eğitim verme faaliyeti engel-lenmeye çalışılarak, bu alanda kadrolaşmaya ve siyasi ikti-dara yakın kişi ve kurumlara ek gelir yaratılmaya çalışılmak-tadır” denildi.

Bu tür düzenlemelerin, ülkemiz çalışma yaşamındakisorunlara çare olamayacağı vurgulanan açıklamada “önceİNSAN, önce SAĞLIK, önce İŞ GÜVENLİĞİ” anlayışınauygun olarak “Çalışma Bakanlığı’ndan bu taslağı geri çekme-si” talep edildi.

Söz konusu Basın Açıklaması 11 Nisan’da İzmir, 17Nisan’da Adana, 21 Nisan’da Kocaeli, 22 Nisan’daAntalya’da ilgili yerel örgütlerin katılımıyla yapıldı. Diğerillerde ve sonuç alınmaması halinde Çalışma Bakanlığıönünde ‘Açıklama’ yapılmaya devam edilecek.�

DR. NEJAT YAZICIOĞLU İŞÇİ SAĞLIĞI ÖDÜLLERİ

MSG- İşçi sağlığı ve meslek hastalıkları çalışmalarıyla‘işçi dostu’ olarak tanınan Dr. Nejat Yazıcıoğlu anısına2009 yılı ödülleri verildi.

Dr. Nejat Yazıcıoğlu İşçi Sağlığı Araştırma Ödülleri;“Ege Üniversitesi Hastanesi’nde Çalışan HemşirelereYönelik İş Kazası Kayıt Sisteminin Geliştirilmesi, Uygu-lanması ve İzlenmesi” konulu araştırmasıyla Dr. H. AslıDavas Aksan’a;

“Temizlik İşçilerinin Sosyodemografik Özellikleri veÇalışma Koşulları ile İş Kazası ve Meslek Hastalığı Sıklığı”konulu araştırmasıyla Doç. Dr. Mustafa N. İlhan, Dr. Z.Özlem Kurtcebe, Dr. Elif Durukan, Dr. Levent Koşar ’averildi.

2009 yılında hizmet ödülü verilmedi. �

SİLİKOZİS VE ÇALIŞMA YAŞAMI

MSG- Ankara Tabip Odası tarafından 21 Mart2009 da Tıp Haftası etkinlikleri kapsamında Dr. SedatAbbasoğlu’nun yönetiminde “Silikozis ve çalışmayaşamı” başlıklı, bir panel düzenledi. İstanbul Tıp Fakül-tesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim ÜyesiProf. Dr. Zeki Kılıçarslan, Kot Kumlama İşçileriDayanışma Komitesi gönüllü avukatı Tanzer Güven,Teksif Sendikası Araştırma Birim Koordinatörü EnginSedat Kaya ve Ankara Meslek Hastalıkları Eğitim veAraştırma Hastanesi Başhekimi Dr. Hınç Yılmaz’ınkatılımıyla konu hakkındaki son gelişmeler paylaşıldı.

Kotların beyazlatılmasında kullanılan ve çalışanlardasilikozis hastalığına yol açan “kum püskürtme” yöntemi-nin tamamen yasaklanması gerektiği üzerinde durulan

panelde; işçi sağlığınazarar veren işyer-lerinin tespiti vekapatılması içinharekete geçilmesi,kot kumlama işindeçalışmış bütün işçi-lerin sağlık kontrol-lerinden geçirilerektedavi masraflarınınücretsiz karşılanmasıve çoğu çalışamazdurumda olan işçilerile ailelerine gereklisosyal yardımların biran önce yapılmasıçağrısında bulunul-du.�

47Nisan-Mayıs-Haziran 2009

Page 50: Evrensel Gazetesi Arşivinden 32 - ttb.org.tr · PDF fileDr. Nur AKSAKAL, Dr. Mustafa N. İLHAN, Dr. Handan YÜKSEL, Dr. Özlem KURTCEBE, Dr. Mehmet Ali BUMİN 8 ... Prof. Dr. İbrahim

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

haber haber haber haber haber haber haber haber haber haber

MSG- TMMOB Makine Mühendisleri Odasıtarafından düzenlenen V. Ulusal İş Sağlığı ve GüvenliğiKongresi 16-18 Nisan 2009 tarihlerinde Adana’dagerçekleştirildi.

Kongreye; mühendisler dışında, işyeri hekimleri,akademisyenler, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan-lığı’nı temsilen bürokratlar ve iş müfettişleriyle birlikte çoksayıda işçi katıldı. DİSK ve Türk-İş temsilciler düzeyindekatılırken, işverenler de alanı boş bırakmadılar. TTBkongreye Adana Tabip Odası ve İşçi Sağlığı ve İşyeriHekimliği Kolu Yürütme Kurulu düzeyinde katıldı.

Kongre’de işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili tıbbi-teknik sorunlar kadar politik uygulamalar da gündemegeldi. İşin teori ve pratiği alanın dinamikleri tarafındanbirlikte tartışıldı. Yasal düzenlemeler ve hazırlanan yenitaslak düzenlemeler farklı bakışlarla yorumlandı. Uygu-lanabilirliğinin olmadığı fark edilen düzenlemelerle ilgiliyetkili makamların dikkati çekildi.

Kongre Sonuç Bildirgesi’nden…“Resmi istatistikler, ülkemizde iş sağlığı ve güvenliğine

gereken önemin verilmediğini yasa, yönetmelik ve uygula-malarda ciddi yetersizlikler bulunduğunu göstermektedir.İşveren kesimi ve kamu işvereni konumundaki devlet,neoliberal ekonomik politikaların da etkisiyle konuyagereken özeni göstermemektedir. İş güvencesinin azalması,çalışma koşullarının ağırlaşması; özelleştirme, sendikası-zlaştırma ve taşeronlaştırmanın yaygınlaşması, sosyalgüvenlik ve güvenceden yoksun kayıt dışı işçilik, her yıl 80bin civarında seyreden iş kazalarının ve kayıtlara gire-meyen meslek hastalıklarının nedenleri arasındadır.”

“İşyeri hekimi, mühendis, teknik eleman, hemşire vediğer sağlık personeline verilecek eğitim hizmetlerinindışarıdan satın alınması öngörülerek … iş sağlığı ve güven-liği alanının piyasalaşmasının önü açılmaktadır.”

“Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafındanhazırlanan "İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun TasarısıTaslağı" TMMOB, TTB, Türkiye Barolar Birliği,sendikalar ve üniversitelerin görüşleri alınarak ve bugörüşler yansıtılarak yeniden düzenlenmelidir.”

“İş sağlığı ve güvenliği alanının çalışanları olan; işgüvenliği mühendisleri, işyeri hekimleri, işyeri hemşirelerive sağlık memurları ile çalışanların örgütleri olan meslekodaları ve sendikalar, bugüne kadar olduğu gibi bundansonra da birlikte mücadele etmelidir.”

“İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin kamusal bir hizmetolarak algılanmalı … iş güvenliği mühendisi, işyeri hekimi,işyeri sağlık memuru ve hemşirelerin mesleki bağımsızlık-ları sağlanmalıdır.”

“Eğitim ve öğretim müfredatı, orta öğrenimden başla-

V. ULUSAL İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KONGRESİ

narak iş sağlığı ve güvenliği konusunu da içerecek şekildeyeniden düzenlenmeli, bütün okullarda iş sağlığı ve güven-liği eğitimi yapılmalı, üniversitelerin ilgili fakültelerinde işsağlığı ve güvenliği kürsüleri kurulmalıdır.”

“İş kazaları ve meslek hastalıklarının önünegeçilebilmesi için işyerlerinde "önce insan, önce sağlık, önceiş güvenliği" anlayışı yerleştirilmeli; iş sağlığı ve güvenliğieğitimine önem verilmeli … Eğitimler, ilgili meslek örgüt-leri tarafından verilmeli, bu eğitimler özerk olmalıdır.”

“Sigortasız ve sendikasız çalıştırma önlenmeli, kayıtdışı ekonomi kayıt altına alınmalıdır.”

“Meslek hastalıklarına ilişkin çalışmalar geliştirilmeli,meslek hastalıkları hastaneleri işlevine uygun olarak yapı-landırılmalı ve yaygınlaştırılmalıdır. Silikozis örneğindenders çıkarılmalı, meslek hastalıklarının önlenmesine ilişkinkamusal eylem planı bir an önce uygulamaya geçirilme-lidir … İş kazası araştırmaları gerçekçi ve güvenilir ol-malıdır. İşyerlerinde kaza ve meslek hastalıklarına aitbilgiler bir veri tabanında toplanmalı, bu bilgilerden ölçmeve değerlendirme amaçlı yararlanılmalıdır.”

“Gerek işçi sağlığı gerekse toplum sağlığı; bireylerinpirim ödeme gücüne yüklenmeyecek bir biçimde genelbütçeden finanse edilmeli ve koruyucu sağlık hizmetlerigeliştirilmelidir.”�

ERGONOMİ KONFERANSI

MSG-TMMOB Makina Mühendisleri Odası tarafın-dan düzenlenen 5. Endüstri Mühendisliği BaharKonferansı 10–11 Nisan 2009’da İzmir’de gerçekleştiril-di.

Makina Mühendisleri Odası adına yapılan açıklama-da; amaçlarının, sanayileşen ve üreten bir toplumda, üre-timdeki insanın çalışma şartlarını geliştirmeye yönelikdisiplinlerarası çalışmayı gerektiren ergonomi konusunaverilen önemin artmasını sağlamak olduğu belirtildi.Bilimsel çalışma ve uygulamalarda Endüstri ve İşletmeMühendisleri’nin katkıları ile yeni eğilimleri vurgulayanFiziksel, Bilişsel ve Organizasyonel Ergonomi konuların-da; bildiriler, atölye çalışmaları, seminerler, paneller,kurslar, deneyimler, söyleşiler vb. sunum yöntemleriylegelişmeleri katılımcılarla paylaşmak istedikleri ifade edil-di.

Konferansın ilk gününde; “Ofis Ergonomisi”,“İşyerinden Kaynaklanan Stres ve Başa Çıkma Yolları”ve “Revize Niosh Kaldırma Denklemi” gibi atölye çalış-maları yapıldı. İkinci günde ise; yurt çapında faaliyetgösteren 12 şirketin Ergonomi çalışmalarından örneklersunuldu. Çeşitli ergonomik yöntemlerin kullanıldığı ve bualanda önemli aşamaların kaydedildiğini gördüğümüzuygulama örnekleri, yoğun tartışmaların eşliğindesergilendi.�

48Nisan-Mayıs-Haziran 2009