fİkİr - sanat • sİyaset...

24
' V - . s / ' FİKİR - SANAT • SİYASET DERGİSİ

Upload: others

Post on 31-Jul-2020

12 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: FİKİR - SANAT • SİYASET DERGİSİulkunet.com/UcuncuSayfa/MilliHareketSayi17Aralik1967_-_Bilinmeye… · 1er vaziyet almış, mehter takımı geti- onlara hayran olanlar kendilerini

' V - . s

/ ' •

FİKİR - S A N A T • S İY A S E T DERGİSİ

Page 2: FİKİR - SANAT • SİYASET DERGİSİulkunet.com/UcuncuSayfa/MilliHareketSayi17Aralik1967_-_Bilinmeye… · 1er vaziyet almış, mehter takımı geti- onlara hayran olanlar kendilerini

2 jM' tLL*l HARE K E• I

BÎR SOLCU DERGİ«Dünya ten millî bir parti mensuplarına böy-

r l K l H - S A M A T - S l Y * S » T O S R G İS İ

vaşı belâsını getiren Alman Nazi par- leşine çatması tabii ki yadırganamaz.

tisine benzetmek için herşey düşünül- Yazıyı yazanın nereden tutsan ele ge-

müştü. CKMP Kongresinin başladlığı len- cehaleti, CKMP'lileri Alman Na-

24 Kasım cuma sabahı, erken sa atler- zUerine benzetmesiyle başhyor. Alman

Sahihi

Ahmet D. KARABACAK

Sorumlu Müdürü

Nail ERIIAN

de Saray düğün salonunun girişinde Irkçılığı, Almanların en üstün ırk ol-

şağh sollu gençlik kolları üyesi genç- duğu iddiasına dayanır. Böyle olunca

1er vaziyet almış, mehter takımı geti- onlara hayran olanlar kendilerini on-

rilmiş, duvarlara Ziya Gökalp’tan lardan daha aşağı olduklarmı kabul

cümleler yazılmıştı.»

«Kongreye Başbuğ Türkeş, Ailahü

Ekber âvazeleri ile gelen CKMP Genel

etmiş bir duruma düşerler. Bunu da

her halde ırkçı olduklarını iddia ettik­

leri kişiler pek kabul edemezler. Gene

Kapak düzeni, çizgi ve desenlerFethi ŞEKERC.OâLU

başkam ve Emekli albay, tezanürat *>ir tarihî gerçek vardır ki, Atoan Na-

Bu sayıda kapak

Zeki YEĞİN

★Teknik Sekreter

Sakin ÖNER

Ayda bir c^kar

Yönetim ^cri

Nuruosmaniye Caddesi Tûrbedar Sokajı

Nu : 10/7

Ca^aloglu Ltanbul

Haberleşme ve havale adresi

yapanlara sağ elini, ayası hafif ileriye

dönük selâmlamıştı.»

«Sonra sıra ssygı duruşuna gelmiş-

ti. Başkan’ın ayağa kalkın buyruğu ile*

delegeler yerlerinden doğrulmuş ve

kongre divanı kâtiplerinden birinin say­

gı duruşunda bulunduktan sonra dua

ederek avuçlarının içi ile yüzünü sı­

vazlaması aynen kopya edilmişti.»

«İstanbul delegasyonu beraberinde

bir de teklif getirmişti. Teklif, parti­

nin ambleminin değiştirilmesiyle ilgi­

liydi. Üç hilâl yanyana getirilmiş ve

bu yanyana getirilişten bir çeşit

Gamalı haç ortaya çıkmıştı. Fakat

Başbuğ böyle çıkışlar için henüz za-

zizminin ve İtalyan Faşizminin dünya­

ya meydan okuduğu çağlarda, ogün

daha siyasî bir güc durumuna geçme­

miş olan Türk Milliyetçileri onların4

karşısma çıkmışlar ve bu iki sistemin

önderine ağır yazılarla hücum t'm iş­

lerdir. Dün batı hayranı, bugün Rusr

hayram olan kozmopolit düşünceli, bur­

juva yaşayışlı kişiler elbette ki, o gün­

leri pek hatırlamak istemiyeceklerdir.

Çünkü onların ağa babaları, pekçokla-

nnın bugün kapılandıkları gazetelerin

patronları, o zamanlar birer Nazi hay­

ranı, birer Alman sarhoşu idiler.

Türkiye’nin meselelerini hep yaban­

cı gözlükleri ile seyredenler, millî bir -

i

Posta Kutusu 19» Aksaray - İSTANBUL I manin erken olduğunu öne sürerek tek-siyasî gücün doğuşunda, Türkiye nin

kaderine onun sinesinden çıkmış ger-

★lifi has» alt. eturmişti. Oysa Başbuğ evlâtlarmm hâkim olacaSına birda istiyordu ve üstelik beğenmişti inanamıyorlar. AşaSüık duygu-amblemi amma, iyiden iyiye deşifre

Grtndcriiccck yanlar basılsın basılm asın I olmanın askerlikten gelen bir alışkan-

gcri verilmez. M'IÜ Hareket adı anılmS'%

dan dergiden kısmen veya tanamen yt.zı vc fotoğraf ahnamaz.

lıkla doğru olmadığını hesaplıyordu.»

Bu yukarıdaki paragraflar, Türkiye’

de marksist bir düzen kurmak için ça-

sunun böylesine kendilerini sard^itı bir

sirada ellerine kalem alıp, al eline ka­

lemi, yaz akhna geleni örneği bir yı­

ğın hezeyan döktürmeği mesele sanı­

yorlar. Türk halkının dinî inançlan-

Fiatı: 12.> Kurtı$, Hış ülkelere

iki mislidir.

Yıllık abonesi l.> liradır.

lışan TİP’nin organı olan bir dergiden ^1, folklorunun en canlı kalabilmiş ör-

alındı. İmzasız olarak çıkan ve amacı neklerinden olan mehter müziğini,

CKMP’ni küçük düşürmek ve çirkin Türklerin büyüklere saygı geleneğinin

benzetmelerle partiyi halk nazarında icabı olarak lidere duyulan saygıyı ve

onun ötesindeki sevgiyi, Orta Asya’-

dan beri bayraklarımızda sakladığımız

ve şimdiki bayrağımızda da olan hi­

lâli bir türlü kabul edemiyorlar. Tek

arzujarı, kızıl bir bayrak, sarı bir

tlân ve reklâ-nın santimi 25 li.a

K.ıpak : ALPASLAN Matbaa»

Dizgi ve Tertip : Sıralar Matbaası

şüpheli göstermek için yazılan yazı,

belki söz konusu edilmeğe değmezdi.

Fakat yayınlanan derginin iç yüzünü

bilen kimseler için birkaç söz söyle­

mek elbette ki gereklidir.

Komünistlikleri tescil edilmiş, kürt-

çülük, bölgecilik, mezhepçilik yaptık-

yıldız.

Biz Türkeş’i Hitler ile mukayese e-

lan için devamlı polis kontrolü altın- den mantığa «Hayır» diyoruz. Bu, Tür-

da olan kişileri mal bulmuş gibi köşe- kiye nin kaderini yarın ellerine alacak

lerine yerleştiren bu dergi, halkın Rus- insan için küçültücü bir benzetiştir,

ya’nın uydusu olarak tescil ettiği, ki- Onlar, bu benzeyişin olmadığını, be-

min uydusu olduğu belli olmayan bir yinlerine inecek yumruğun Hitler’inkin-

partiyi savunurken, bağımsız, kimse den daha sert olduğunu hissettikleri

ye uydu olmayı düşünmemiş gerçek- zaman anlayacaklardır.

Basıldığı tarilı : 15.12.1967

Page 3: FİKİR - SANAT • SİYASET DERGİSİulkunet.com/UcuncuSayfa/MilliHareketSayi17Aralik1967_-_Bilinmeye… · 1er vaziyet almış, mehter takımı geti- onlara hayran olanlar kendilerini

.........................luıTijf * T T f U A 1> t r fr T .................... ...........................................................................IIIIIMMMHIHIIIIIimiMMIlHlIllllMIMMIlllUmMUimimHIlllMMIlIMmiHHMM i l l i . Jti A K Hi ^ ^ 3

Y ur tt a Geçen

nüllü gitmek istiyen gençler İçin l<o-

mando l<urslan açmı$, ve yüzlerce gen­

ci eğitmeğe başlamıştı. Ordu, gençlik

ve halk sabırsızlanıyor, Kıbrıs çıba­

nına neşteri vurmak için hazırlanıyor-4

lardı...

Geçen ay, yıllardan beri bütün Türk

milletine üzüntü kaynağı olan Kıbrıs'ın

kan maça gitmiş, bazıları seyahatte,

bazılarının ise nereye gittikleri belli

yeni olaylara sahne olması, Türkiye* değildi. Yedi saatlik vuruşma, bittik-

nin bir harbin eşiğine gelmesiyle so- ten ve 23 kişi şehit olduktan, saldırıya

nuçlandı. Rauf Denktaş'ın adaya çık- uğrayan köylerde tek sağlam ev kal­

ması ve tutuklandıktan bir süre son- madıktan sonra ancak Türkiyeli yöne-

ra Ankara'ya iade edilmesi tansiyonu ticiler toplanabildiler...

yükseltirken. Yunan generali Grivas ve

Yunan ordusuna mensup askerlerin iki

Türk köyüne saldırması bu tansiyonun

iyice atmasına sebep oldu.

BLÖFLER BAŞLIYOR

İkinci İsmet Paşa olma yolunda olan

Süleyman Demirel, aynı İsmet paşa gi-

AMERİKA ÇIKARTMAYI

BEKLİYOR

Bütün dünya artık Türklerin adaya

çıkmasını bekliyordu. Amerika, bir za­

manlar İsmet paşa'nın beceriksizliğini

örtmek için uydurduğu palavra gibi,

Demirel de bir bahaneye sığınmasın di­

ye, Akdeniz'deki altıncı filosunun Do­

ğu Akdeniz'de olmadığını açıklıyor,

sanki Kıbrıs'a çıkmak sadece sizin ce­

saretinize ve kabiliyetinize kalmış bir

meseledir, diyordu. Bu arada Türk Jet

uçakları ada üzerinde kontrol uçuşla­

rına başlamışlardı. Her şey tamamdı..

Hayır herşey değil. Süleyman Demirel'

in cesaretinden başka herşey tamamdı.

Fakat son şeyin tamam olmaması Kıb-

KIBRIS'TA YUNAN OYUNUbi, halkı oyalamak yolunda blöflere baş rıs'a bu kere de müdahele edememe-

ladı. İlkin, tıpkı İsmet paşa gibi mec- mize sebep oldu.. Ve bir fırsat daha

Dış politikamızın keşmekeşi, yeşil üsleri toplayarak harp yetkisi alma bu şekilde kaçırılmış oldu.

Kıbrıs'ı artık kurtulmasına pek imkân yoluna girdi. Halbuki daha önce, Kıbrıs

olmayan, daha doğrusu eskisi kadar ¡çjn alınmış bir harp yetkisi vardı,

kolay olmayan bir duruma getirdi. Sonra Yunanistan'a notalar vermeğe.

CKMP BİLDİRİSİ

Kıbrıs dâvasını başından beri sıkı

Türk dış politikasını yönetenleri pek iyi amacını gerçekleştiren papazı tehdide jj¡j, ^gkjide murakabe eden ve hükû-

bilen Yunan idarecileri ve papaz Ma- başladı. Papaz, her zaman yaptığı gi- meti zaman zaman uyaran CKMP, du-

karlos 15 Kasım'da iki Türk köyüne j,i, hemen, iki köyü yakıp yıkan, masum rumun yeniden diplomatik sahaya kay-

âni bir baskın yaptılar. Bu baskın, da- ¡„sanları öldüren askerlerini geri çek- mağa başladığını görünce bir bildiri

ha önce defalarca yapılan, Türk hal- |j Bu arada Türkiye'de birleşik mec- yayınladı. Bu bildiride, Kıbrıs mesele

kını imha, yıldırma ve adayı terke ¡¡j ha^p ve yurt dışına asker gönderme sinin artık diplomatik yollardan halle-

mecbur etme politikasının bir yeni hal- yetkisini Süleyman Demirel kabinesine dilmesine imkân olmadığı, fiili bir mü-

kasıydı. Kıbrıs'ta bulunan ve onbeş bin yermişti. Kabine sık sık toplanmağa, dahale yapıldıktan ve adadaki Yunan

olduğu söylenen askerlerin destekledi- uzun görüşmeler yapmağa başladı. Ar- askerine eş bir kuvvet adaya çıkarıl-

ği ve başta Yunan generali Grivas ol- jü r k Milleti son ânın geldiğine inan-

duğu halde yapılan bu baskın şeklin- mağa, Süleyman Demirel hakkındaki

deki saldırı yedi saat sürdü ve bu ye- kanaatlarmı değiştirmeğe başlamıştı.

dİ saat içinde, resmî olaral< açıl<lan-

dıktan sonra ancak diplomatik görüş­

melere başlanabileceği bildirildi. Ay-

rica kabinenin tutumu yerilerek, sür -

Artık, yüzümüzden bu kara leke siline- atle bu müdahalenin yapılması gerek-^rıııv, y u u rvaıa ı«rı\c .....oııc ı^u ııiMMaıını«*ıı«ıı

dığına göre 23, dedikodu şeklinde ge- kırılan Türk gururu yeniden ta- tiği bildirildi. Fakat artık iş işten geç­len haberlere göre daha fazla Türk,

Yunan askerlerinin kurşunlarıyla, top

ateşleriyle şehit oldu.

mir edilecek, milletler arasındaki iti- miş, araya her zaman olduğu gibi Ame-

barımız yeniden eski seviyesine gele- rika, Nato, Birleşmiş Milletler, Rusya

çekti. Bütün partiler (TİP hariç) Sü- girmiş ve hepsi meseleyi kendi zavi-

Köyleri koruyan mücahitlerin gay- leyman Demirel'in Kıbrıs'a askerî mü- yelerinden ve Türkiye'nin aleyhinde o-

retleri, toplarla, makineli tüfeklerle dahale kararını destekliyordu. Halk İse larak yorumlamağa ve çekiştirmeğe

saldıran bu çok üstün sayıdaki asker- yurdun her tarafında yaptığı miting- başlamışlardı. Türkiye bu arada aske-

leri ancak yedi saat durdurabildi. As- lerle ufukta gördüğünü sandığı bu bay- ri hazırlıklar yapar görülüyor, sınırdan

lında bu yedi saat az bir zaman değil- rama hazırlanıyordu. İstanbul'da yapı- sınıra askerler ve mühimmat sevkedi-

di ve bu zaman içinde enerjik, önce- lan iki miting yüzbinlerce insanı so- yor, hiçbir gizliliğe riayet edilmedenI

den tedbirli ve plânlı bir yönetici kad- kaklara dökmüştü. Öğrenci dernekleri- bilmem hangi gemilerin nerede oldu-

ro çok şey yapabilirdi. Fakat Türki- nin açtıkları gönüllü defterlerine bin- ğu, hangi hava alanında kaç tane u-

yeli yöneticiler bu zaman içinde ka- lerce genç kayıt olmuştu. Ankara'da çak bulunduğu bütün dünyaya bildiri-

bineyi bile toplayamadılar. Birçok ba- MTTB ikinci başkanlığı, Kıbrıs'a gö- liyor ve bazı şartlar ileri sürerek bun-

Page 4: FİKİR - SANAT • SİYASET DERGİSİulkunet.com/UcuncuSayfa/MilliHareketSayi17Aralik1967_-_Bilinmeye… · 1er vaziyet almış, mehter takımı geti- onlara hayran olanlar kendilerini

4 ........................................................................İ L L Î H A R E K E T*............................... I I I I I H I M I I I I I I H I I I U M I I I I I i n M I l l l i m i l l l l l H l l l l l l l I n n ' t l » * » * ' * * * * " " " " * * ' * *

lar yerine getirilmediği takdirde Türit

askerinin Kıbrıs'a çıkacağı bildiriliyor-

dil. Yunanistan ve bilhassa Makarios

bu sözlerin bir blöften ibaret olduğu­

nu anlıyorlar, fakat belki de Amerika'

nın tazyiki ile Yunan askerlerinin ada­

dan çekilmesini kabul ediyorlardı. As­

lında bu karar ne Yunanistan'a bir za­

rar verirdi, ne de Kıbrıs'ın savunma­

sında bir eksiklik doğururdu. Çünkü,

Yunan askerleri adadan çıkarken ge­

rektiği kadar silâhı gene adada bira-

1}'C

İĞNELİ FIÇI

Çıkarma

O

Son Kıbrıs olaylarından sinirleri bozulan ve çıktık, çıkacağız

blöflerinden yakınan bir şahsa arkadaşı :

— Ne üzülüyorsun, dedi, biz çıkarmayı çoktan yaptık.

Ve anlattı :

/

— Çıkarma çeşitli şekillerde olur. Meselâ senin istediğin gibi bir

askerî çıkarma. Meselâ beşten üçü çıkarmakta bir çıkarma işlemidir.

Biz Kıbrıs’ı, Türkiye’yi yönetenlerin sayesinde Türkiye topraklarının

dışına çıkardık.İĞNECİkıyorlar ve eğitilmiş en az 25 bin rum

gencini papaza hazırlamış olarak tes­

lim ediyorlardı. Artık papaz, kendi Fakat gene bir gerçek var ki, yönetici- Yılmaz bu durumu görünce hemen mü-

Kıbrıs rum ordusu ile gerekli harekâtı derlerse desinler ve neye karar dahale etti. Fakat Bölükbaşı inat edi-

yapacak ve gene fırsat buldukça Türk- alırlarsa alsınlar Türk halkı Kıbrıs dâ- yor bu haksızlığın devamında direni-

leri imha edecekti.

TÜRKEŞ'İN GENSORUSU

Kıbrıs meselesini yanlış tutumuyla

daha kötü bir duruma getiren Süley­

man Demirel hakkında Alparslan Tür-

keş bir gensoru hazırladı ve Başvekil

hakkında meclis soruşturması açılma-

vasim candan benimsemiş durumda- yordu. Bu davranışı protesto eden Isma

dır. Kıbrıs belki birgün siyasî bakım- il Yılmaz, durumu bir basın toplan­

dan tamamen gidecektir. Fakat bu tısıyla açıkladıktan sonra CKMP'ye

inanç Türk Milletinde oldukça, bu gi- girdiğini bildirdi,

diş, geri gelmek için bir gidiş ola­

caktır...•

MİLLET PARTİSİ'NİN

sını istedi. Bu gensorusunda, Kıbrıs KONGRESİ

meselesinde başvekil'in blöflerle Tür-Geçen ay ortalarında büyük kongre-

kiye'nin itibarını kırdığı, meseleyi da- halin-I • ........................................................................... -

de olduğunu iyice belli etti. Osman Bö-

lükbaşı'nın delegeler az geldiği için da­

rılıp, bir köşede gazete okuduğu kon-

ha kötü bir duruma getirdigi, bu du­

rumuyla Türkiye'ye zararlı olduğu, bu­

nun için mecliste soruşturma yapılma­

sı gerektiği öne sürülüyordu. Önerge, hatipler, memleket me-

meclise geldi. Türkeş önergesinin sa- kahvelerde duydukla-

vunmasını yaptı, fakat Başvekil ken- dedikoduları konuşmayı tercih eder_____________________________________________. - — I - —

durumdaydılar. Bir kısım delegelerindişini savunamıyarak, yerine, küçük iş­

lerin adamı olarak nitelendirdiği. Dış­

işleri vekili Çağlayangil'i gönderdi.

Çağlayangil ise, mugalâtalarla, söz o-

yunlarıyla ve meclisteki çoğunluklarıy­

la bu önergenin reddedilmesini sağla­

dı. Fakat bu olurken Türk halkının

dikkatli gözleri olayları görüyor ve de­

ğerlendiriyordu...

K IBRIS GENE

MİLLETLERARASI

BİR MESELEDİR

Kıbrıs, Türk yöneticilerinin iş yapa-

mazlığı sonucu, gene güvenlik kurulu­

na, gene Birleşmiş Milletlere ve belki

NATO'ya gidecek. Gene müzakereler

olacak, gene bir yığın tatbik imkânı

olmayan kararlar alınacak. Fakat bir

gerçek var ki, o da Kıbrıs'taki papa­

zın yeni birşeyler kazandığı, yeni a-

dımlar attığıdır. Kıbrıs şimdi her za­

mankinden daha az bizimdir ve her za-

ise partinin artık gereksiz bir duruma

geldiği, bir partiye, özellikle CKMP'ye

iltihak etmeleri gerektiği hakkındaki

sözleri ortalığı epey karıştırdı. Bu ara­

da kongreye gelen Osman Turan ve

Osman Yüksel Serdengeçti'ye yapılan

tezahürat, parti üst kademelerindekile-

ri epeyce kuşkulandırdı. Bu arada bazı

konuşmacılar, «Bizim partiye bir tane

Osman yeter.» diye bu kuşkularını açı­

ğa vurdular.

Kongrenin en enteresan yanı seçim-

^ BOLUKBAŞI'NIN

^ SİNİR KRİZLERİ

Kongrelerden, seçimlerden sonra si­

nir krizleri çoğalan Bölükbaşı, İsmail

Yılmaz'ın partiden ayrıldığmı duyun­

ca, onu bütün Ankara'da aratmağa

başladı. Gece yarısı evine gelen parti­

liler İsmail Yılmaz'ı Bölükbaşı'nın

mutlaka görmek istediğini söylediler.

Ertesi gün Bölükbaşı, Yılmaz'ı parti

genel merkezinde beklerken, O CKMP'

ye kaydını yaptırıyordu...

TEMELLİLERİN

KOLTUKLARI SALLANIYOR

27 Mayıs Anayasasını çiğneyip, ka­

der birliği yaptıkları arkadaşlarının

yurt dışına sürülmelerine sebep olan ve

sonra da ölünceye kadar Cumhuriyet

Senatosu üyeliği verilen eski MBK ü-

yelerinin, bu şekilde seçimsiz bir şe­

kilde koltuk işgal etmeleri ve maaş al­

malarının mantıksız olduğuna inanan

CKMP'liler bir kanun teklifi hazırlaya­

rak Mecliste imza toplamağa başladı­

lar. Bilindiği gibi Anayasaya bir mad-ierdi. Osman Bölükbaşı'nın buyrukla- eklenerek bu kişilerin durumları

rını hiç itirazsız kabul eden bazı kişi­

lerin genel kurula girememesi karşı­

sında Bölükbaşı, bu kişilere iltimas

yapmış ve bunların genel kurula gir­

mesini sağlayıvermişti...

sağlama bağlanmak istenmişti. Şimdi­

ye kadar temellilerin bu durumunu ten­

kit eden, fakat bir faaliyet göstere-

meyen AP'lilerin durumları artık or­

taya çıkacaktır. Anayasa'nın bu mad- #

desini değiştirmek için imza toplayan

CKMP'lilere kaç AP'linin imza vere-

Genel Kurula en yüksek oyu alarak ceği, kimlerin vereceği halk tarafın-

İSMAİL YILMAZ

İSTİFA EDİYOR

mankinden daha zor bizim olacaktır. seçilen Diyarbakır İl başkanı İsmail dan merakla beklenmektedir.

Page 5: FİKİR - SANAT • SİYASET DERGİSİulkunet.com/UcuncuSayfa/MilliHareketSayi17Aralik1967_-_Bilinmeye… · 1er vaziyet almış, mehter takımı geti- onlara hayran olanlar kendilerini

...................................................................................................................................................................................................... .......

H A R E K F t*'*'*""""...... ı ı ı ı ı ı ı m ı ı ı . n ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı m ı ı ı m ' i ' i ı ı m ı ı ı ı ı t ı m u t ı m ı ı n m ı ı ı ı ı ı 5

ça fazladır. Hattâ bir diğer tâbirle Yunanistan’ı «Ajanlar

ordusu» idare etmektedir denilse asla mübalâğa olmaz. El­

de edilen tamamen mevsuk bilgiye göre bugün Kıbrıs ta

bulunan Yunanlı ajanların miktarı şöyledir :

Kıbrıs'ın kaderi

Ve

E. A. 465

K. I. P. : 1350

S. İ. P. 850

P. G. 380

T. M. A. 560

Kaçırılan büyük

Fırsat

Ahmet KAYIHAN

Bu espiyonaj organizasyonunda istihdam edilmiş olan

ajanlar, İkinci Cihan Harbi’nin devamı müddetince Entelli-

cens Secret Servis ile Amerika Birleşik Devletleri Espiyonaj

organizasyonlarında da görev almışlardır. Hattâ bunların bir

kısmı Kıbrıs’a gönderilmezden evvel Batı Trakya ile on iki

adalara gönderilmiş olup, buralardaki Türklerin yaşayış,

örf ve an’anelerini yakından tetkik ile görevlendirilmişler­

dir. Bunlann başında Gümülcine Yunan Millî Emniyet Şefi

P. Kur. Bnb. Karamanos ile İskeçe X P. Tm. istihbarat Şefi

P. Yb. Vasilios Mimaridis gelmektedir.

Bugün bu ajanların herbiri Kıbrıs Cumhuriyetinin en

önemli yerlerinde görevlidir. Binaenaleyh yakın bir âtide,

Kıbrıs’ta Türklerin karşısına bu ajanlar ordusu çıkacak ve

gizli, sessiz savaş bütün hızı ile devam edecektir.

KIBRIS'TA YUNAN ASKERİ KUVVETİ

Batılı askerî ataşelerin iddiasına göre Kıbrıs’taki Yu­

nan askerî kuvvetlerinin mevcudu şöyledir :

Piyade

Komando

istihkâm

18.000

12.500

4.500

Son Kıbrıs buhranı esnasında Hariciye Vekâleti ile di-Yekûn 33.000

ğer devlet organizasyonlarının iyi çalışmaması ve hadise- Yunanlı subay ve askerî uzmanların kadrosu ise şöyledir:

leri zamanında değerlendiremeyişi neticesi diplomatik sa- Piyade Kurmay subay 115

hada olduğu kadar diğer sahalarda da müsbet bir başarı

elde ettiğimiz iddia edilemez. Yunan milleti tarih sahnesin­

de riyakâr, dönek ve vefasız olarak temayüz etmiş bir mil- subayı

Piyade subayı

İstihkâm subayı

lettir. Tarihin hangi devrinde siyasî antlaşmalara riayet

etmiştir ki, şu son antlaşmalara riayet etsin... 10 Ağustos

1913 Bükreş Antlaşması gereğince Yunanistan’daki ekalli­

yet unsurlardan Makedon, Arnavut, Bulgar, Ermeni ve

Ulahlarla diğer unsurlara kendi lisanlarında ilk, orta ve

Muhabere subayı

Eğitim subayı

Askerî doktor

365

125

95

135

165

135

Radar ve roket uzmanı 120

Son antlaşmalar gereğince yukarıda kesinlikle yekûnuhattâ lise açma hakkı tamndığı halde mezkûr antlaşmaya dnua^mc.mı .

, ___b-nihir belirtilen Yunan kuvvetlen, Yunanistan a avdet edecek mı-asla riayet edilmemiş ve bu ekalliyetin pan - elenist kültür

ile eritilme cihetine gidilmiştir. Keza 24 Temmuz 1923 Lozandir?. Aslâ... Mevsuk kaynaklardan aldığımız bilgiye göre,

ue eııuHue . Kıbrıs’taki Yunanh ajan, komandocu ve subayların pek ço-Antlaşmasına Atına ran şoven hukun^et başkanlar, tarafın tarafından sahte

dan tedrici surette ihlal edilerek buğun tamamen mülga ha- ^ ı u u- ,b-aI7n hin Tnr-t’n nüfus cuzdanları verilmek suretiyle her bırimn adada ıka-

le getirilmiştir. Yıllardır Batı Trakya’nın 170 bin Türk’ü

Yunanlı şovenlerin sadistçe zulmü altında inletilmektedir.

KIBRIS'TA YUNAN AJANLARI

Yıllarca evvel Yunan hükümet erkânının talimat ve di-

meti temin edilmekte ve böylelikle Yunan aktif kuvvetinin

bazı kombinezonlarla Kıbrıs’ta kalması temin edilmektedir.

KIBRIS'TA YUNAN MİLİS KUVVETLERİ ;

Kıbrıslı Rumların elinde iki Milis vurucu kuvvet vardır.

rektifi ile Kıbrıs’a binlerce tecrübeli ajan gönderilmiştir. Bunlardan biri E.O.K.A. diğeri ise, solcu. A.K.E.L, Organi-

Yunanistan’daki espiyonaj organizasyonlarının sayısı olduk- zasyonudur. A.K.E.L. Organizasyonunun elinde 48 bin kişilik

Page 6: FİKİR - SANAT • SİYASET DERGİSİulkunet.com/UcuncuSayfa/MilliHareketSayi17Aralik1967_-_Bilinmeye… · 1er vaziyet almış, mehter takımı geti- onlara hayran olanlar kendilerini

6 ı ı ı ı ı ı ı m ı ı ı ı ı ı i H M M n ı ı ı ı ı i M i u ı ı ı ı ı ı ı ı m ı ı ı ı ı ı ı ı ı m ı ı ı m t m i H i ı ı m ı ı n ı n i M i M i ı i M j ^ t L L ı î H A R E K E T

larda yetiştirilmişlerdir :

vurucu bir milis kuvveti vardu". Bunlar uzun müddet Kırım’ dirler. Halen Yunan dikta idaresine karşı en yıkıcı radyo

m Sivastopol yakınlarındaki Sovyet Garilla Tugaylarında di- ve basın vasıtası ile yayın yapan devlet Yugoslavya dır.

siplinli bir eğitim görmüş kimselerdir. C.İ.A.’mn dosyaları- Beİgrad yakınlarında Hakikatin Sesi «t Foni tis Alitias»

na kadar intikal etmiş olan A.K.E.L. garillacıları şu branş- sloganı ile yayın yapan radyo, bu günkü Yunan dikta ida­resini nevrojik krizlere sevk etmektedir. Yugoslav Federal

devletleri Yunanistan’ın 13 vilâyetinden müteşekkil Make­

donya eyaletinde Jeo - Politik, Jeo - Ethnik ve Historik hak­

lar talep etmektedirler. Sabık Makedonya Cumhurbaşkanı

Lazar Kruşevski ile Makedonya İcra Konseyi Başkanı Vasil

Tüccaref ve S.N.O.F. Organizasyonu mensupları ile bugün­

kü Makedonya Cumhurbaşkanı Kemal Seyfullah ve II. Ar-

navud devlet Başkanı Fazıl Hoca, muhtemel bir Türk - Yu­

nan savaşında Doğu Dakedonya’ya gerilla kuvvetleri sevk Kıbrıs ta yalnız solcu A.K.E.L. istediği zaman darbe-i hazırlığı tamamen ikmâl etmiş va/iyet-

Hükûmet yapabilecek vaziyettedir. Kıbrısh Nasyonalist Rum’ idiier... Fazıl Hoca, Kosova’daki II. Arnavud devletinin

SaboteV

Organizatör

Muhabereci

26.000

10.000 5.000

Kurye - Ajan : 10.000

Propagandist : 7.000

Organizasyonu Başkamdir. Priştine radyosunda da sık sık Türk tezini des-vasıta ve imkânlarla teçhiz edilmiş bir durumdadır. Girit, mahiyette konuşmalar yapmıştır. Aynı mahiyetteki

Istanköy, Naplio gibi yerlerdeki er eğitim Tugaylarında, bu günkü Makedonya Cumhurbaşkanı Kemal

1946 yılından bu yana 136 bin Kıbrısh Rum erkek ve kız Sgyf^Hah’ın da yaptığına şahit olduk, gerilla eğitimine ta’bi tutularak yetiştirilmiş ve Kıbrıs’a

gönderilmiştir. Bunların her birini evinde küçük telsiz, tom-

son, sten, bürün, hoşkiş, A - 4, A - 6 ile E -14 silâhları var­

dır. Makarios Hükümetinin Çekoslovakya ile diğer Komü­

nist devletlerden alıp ta Milimli Rumlara gizlice tevzi et-

ARNAVUDLUK'UN YUNANİSTAN'A

KARŞI TUTUMU ;

Arnavudlar da 1911 den beri Yunanlılara ve Yunenis-miş olduğu yalnız piyade silâhlarının yekûnu yüzbinin çok husumet vardu*. Son Türk - Yunan müzakerele-

üstündedir. Bu silâhlar hiç bir zaman terrorist Rumların çıkmaza girdiği an, Arnavud Başvekili Mareşal Mehmet

evlerinden alınarak yetküi makamlara verilmiyecek ve her’ Şgj ^ Arnavudluk’taki 20 bin Yunanlı E.L.A.S. gerillacısını

an arkadan kahpece Türkleri öldürmek için kullanılacaktır. Gjinekastor ile Elbasan bölgesine derekap

, sevk etmiştir. Bilindiği gibi, Arnavudlar daha 1911 yıhndanYUNANİSTAN'IN KOMŞU DEVLETLERİ ; eyaleti ile Korfo adası üzerinde Millî hükümran-

Bulgaristan daha 1912 yılından bu yana Ege denizine lık hakları iddia etmektedirler. Bu durum yıllardır Yunanlı

inme ve Ege denizinde bir mahrece sahip olabilmek için, hükümet başkanlarını derin derin düşündürmüş ve her za-

Atina yöneticilerine karşı bazan açık ve bazan da kapalı man Arnavudluk’a karşı hasımane bir avziyet almasına

faaliyetler göstermiştir. Büyük Yunanistan «Megali

fikrine en fazla Balkan devletleri içersinde Bulgaristan mu-

âmil olmuştur. Askerî kuvvet bakımından Arnavudluk, Yu-

Sovy

sahiptir.

kavemet etmiştir. Bulgar Nasyonalistleri olduğu kadar Bul- ve şimdi de Kızıl Çin’in Roket, Füze ve modern silâhlarla

gar Komünistleri de büyük Yunanistan fikrine her zaman teçhiz ettiği Arnavud ordusu, oldukça vurucu bir güce

fiilen cephe almışlardır. Son Kıbrıs ihtilâfı esnasında Bulgar

Hükümeti 1949 da Bulgaristan’a iltica etmiş olan Yunan Ko­

münist Partisi «K.K.E.» nin

bin kişilik bir kuvveti Kırcaali, Darıdere, Nevrokop ile Pet-

E.L.A.S. gerillacılarından 25 BUGÜNKÜ YUNAN İDARESİNE KARŞI

FAALİYET GÖSTEREN YUNANLILAR :

riç bölgelerine sevk etmişlerdir. Bu kuvvetlerin başınaK.K.E.’nun Gen. Bşk.’m aslen Kavala’lı Apostolos Grozos Bundan takriben 8 - 10 ay evvel Paris te eski Merkez

getirilmiştir. Eğer bir Türk - Yunan savaşı sahneye çıkmış Birliği Partisi Genel Sekreteri Prof. Niku Nikolaos’un Baş-

olsaydı, hiç şüphesiz bu E.L.A.S. gerillacıları Kavala, Dra- kanlığı altında «Yunanistan Kurtuluş Komitesi» kurulmuş

ma, Serez ile Demirhisar bölgelerine gireceklerdi.

YUGOSLAVYA'NIN YUNANİSTAN'A

KARŞI TUTUMU :

ve eski Başvekillerden Dim. Karamanos’da bu Organizas­

yona intisap etmiştir. Batı Avrupa devletlerindeki onbinler-

ce işçi ve talebe de bu Organizasyona intisap etmiştir.

K. K. K.’nun Doğu Avrupa devletlerinde gençlik kolu

E.P.O.N.’a mensup 95 bin kız ve erkek vardır. Muhtemel

Yugoslav Federal devlet yöneticileri 1945 yılından beri bir Türk - Yunan savaşında bütün bu kontur organizasyon-

Yunanistan’a karşı hasımane ve mütecavizane vaziyet al- 1ar bu günkü Yunan dikta idaresine karşı fiilen cephe a k ­

mışlardır. Halen Yugoslavya’nın Makedonya bölgesinde 50 caklardı... Eğer hadiseler Türkiye’yi bir Yunan savaşına

bin Yunanlı E.L.A.S. gerillacı vardır. Bu kuvvete muvazi götürmüş olsaydı, Yunanistan bundan en az 85 sene evvelki

olarak ta Makedon aftonomistlerinin S.N.O.F. gerillacıla- hudutlarına kadar çekilmiş ve büyük Yunanistan ideali de

nndan 25 bin kişilik bir kuvvet her’an Yunanistan’a girmek tarihin karanlıklarına gömülmüş olacaktı. Böylelikle Kıb-

için Belgrad’tan kesin emir beklemektedir. Bunlar Manastır, rıs, Adalar, B. Trakya ile Makedonya ve Ipros problemleri

Doyran, Gevğeli ile Ohrid bölgelerinde üslenmiş vaziyette- kendiliğinden halledilmiş olacaktı...

Page 7: FİKİR - SANAT • SİYASET DERGİSİulkunet.com/UcuncuSayfa/MilliHareketSayi17Aralik1967_-_Bilinmeye… · 1er vaziyet almış, mehter takımı geti- onlara hayran olanlar kendilerini

....................................................................................................................i K H i n i l U H I I I I I I i m i l l l M l l l l l l l l l l l İ i m l t l I l l ) ^ ^ J J ^ ^ i l l I I M M I l H l H l I l l l t l M l l l l t M I l l l l l M l I l l l l l M I I M I I I I I I K I I I I M l i l l l l l l l t t l H l t t l l t l I M I i n l 7.................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................... » I I I I I İ M I I I I I M İ M M I I I I M I I I I M I I I I H I İ I M I M M I t İ l i l İ M İ ................... I I I İ M İ M

yınız. Siz de onun söyledilclerini din-1

lemeye, onun oltuduğu l<itabı olcu-1

maya onu tanımaya, anlamaya ko-1

şunuz. IO zaman buluşma yeri ve nokta-1

smda asgari müştereklerde değil, | azamî müştereklerde birleşeceğiz. |

Büyük

Hedef

Pek muhterem Divan Başkanıve üyeleri. Pek kıVmetli Delegeler

Misafir Basın mensupları

Kıymetli arkadaşlarımın teveccü­

hüne mazhariyet benim için büyük

bir mutluluk kaynağıdır. Geçmiş yıl­lar, aylar içinde eyleşmeden bugün­

den ve yarından bahsetmek istiyo­

rum. Çünkü, hâl geçmişin toplamı,

geleceğin tohumudur.

Bugün Türkiye'nin genel görünü­

şü kısa çizgilerle şöyledir :

Dudaklar çatlak, mideler boş,

köyler karanlık, dağlar tepeler çıp­

lak, halk yoksul. Millet düne küs­

kün, gelecekten ümitsizdir.

Bugüne kadar tatbikatına şahit

olduğumuz siyasetin hile, iftira, ya­

lan ve tertip gibi basit ve çirkin si­lâhları imanlı Türk halkının siyasî hareketlerini zayıflatmakta, inancı­

nı sarsmaktadır.

Bir tarafta toprağı seyreden tok

insanlar, öte yanda toprağı yoğu­

ran aç insanlar.

Bir tarafta güzel vatanımızın top­

rağını süren, tohum saçan yabancı teknisyenler, köylerimizde inek sa­

ğan misyoner genç kızlar, öte yan­

da günün modasına takılıp giden ve kulüpleri tıklım tıklım dolduran

memleket çocukları.

Bir tarafta 6 yaşından itibaren so­rumluluk yüklenen ve fabrikalarda

motorun gürültüsünü, tarlalarda gü­neşin hararetini bölüşerek sosyal

adaletin tatbikatını veren vatan ço­cukları. Öte yanda yüksek apart­

manların gölgesinde ve sıcak oda­

larında sosyal adalet nutukları ha­zırlayan adaletsiz, şuursuz, ruhsuz

bir topluluk.

Bir tarafta yılda bir milyar lira­yı bulan içki masalarmdan yükse­

len kahkahalar, öte yanda bir dam­

la su için kuyu başında sabahtan

akşama dek nöbet bekleyen susuz­

luktan çoraklaşmış köyler.

Alparslan TÜRKEŞBütün bu çizgiler üç - beş yılın,

üç - beş kişinin eseri değildir. Yüz

yılların yüz yıllara taşıdığı yüktür.

Türkiye'nin Jeopolitik güç, istih­

sâl değer olan; Türk halkının moralve fizik güç olan tam anlaşılama­

ması, tanınmamasını bu günkü çiz­

gilerin doğusunda asıl sebep olarak

görmekteyiz.

BEN TÜRK MİLLETİNİ;

Sokaklarda ıspanak fiyatına satı­

lan Demokrasiye,

Rüşvetle, hile ile çiğnenen, çiğne­

tilen hukuk düzenlerine.

Ahlâktan yoksun, bir hürriyete.

Tefeciliğe, karaborsaya yer veren

bir ekonomiye çağırmıyorum.

Türklük şuur ve gururuna, Islâm

ahlâk ve faziletine, yoksullukla, sa-

Türk Milletini iktidarları için b ir i

basamak, demokrasiyi de sadece bir|

rey düzeni olarak kabul eden görüş |

bizim görüşümüz değildir. |C.K.M.P. Türk Milleti'nin ve dev-1

letinin ebedî hayatını düşünen Mil-1 liyetçilarin, vatanseverlerin, meyda-|

na getirdiği bir saftır. iAnadolunun dağlarında, ovaların-1

da bir Eyüb Peygamber sabrı ilefmdolaşan, çalışan, kahır'keş, çilekeş |

çiftçi, işçi topyekûn yurt çocukla-1

rını bu manevî havamıza davet eder |

saygı ile kucaklarız. |Vazifem iz; (ALLAH, taşıyacağı-1

mızdan daha fazla yük yüklemez | inancı içinde çalışan, yürüyen bu in-1

sanların inançları İle istihza ve is- i tiskâl değildir.) Onların yükünü o-i muzlamaktır, onların haklarını ça-1

lanlarla rızıklarına, emeklerine el |

uzatanlarla mücadeledir. |

Bu mücadelemiz içte ve dışta yil-| madan devam edecek ve bu yolda i ALLAHIN izni ile mutlaka muvaf-|mfak olacağız. Çünkü yolumuz hak ve | hakikat yoludur. Bu ülkede teknik | üniversitelerin, fen fakültelerinin |

lâbratuvar ile Yüksek ilâhiyat Aka-1

demilerinin koridorları biribirlerly-1

le birleştirilmelidir. Bu gün madde | ve manâ felsefesi insanlığı bir çık-1

maza doğru sürüklemektedir. Oysa |

madde ve manâda biribirinin ayni, i ne de birbirlerinin gayridir. İnsan-1 lığı ve milletleri gerçek mutluluğa |

götürecek yol mutlaka ilmin ve ah-1 lâkın basamaklarından geçmelidir. |

Türk Milleti bu yolda bir çok ör-1 nekler vermiş, insanlığa önderlik et-|

miştir. Bu gün yine Milletimizin ve i aynı zamanda insanlığın mutluluk |

tohumları bu topraklarda gizlidir. |

Türkiye ve Türk Milletinin karak-1

teri içerden ve dışardan çok iyi kıy-1 metlendirilmelidir. Kore yaylasında |

kopan bir fırtına kendi sahillerinde | söner, Viyetnam'da kopan bir fırtı-|

na ancak kendi sahillerini yalar, Hi-|

malayalarda kopan bir fırtına dahi | Hint okyanusunda kırılabilir. Fakat |

Anadolu yaylasında kopan bir fırtı-|

na bütün dünyayı tesir altına ala- :

bilir. Bunun böylece bilinmesi ve |

değerlendirilmesi gerek. |

Geleceğin BÜYÜK TÜRKİYESİ j

selâm sana. im m

Sayın Türkeş bu konuşmayı, CKMP’ | nin Büyük Kurultayında yeniden Ge- | nel Başkan seçildikten sonra yapmışta |

Ö l I H M M l I l l l M M I M I I M M I M M M M M I l M I M I M I t l I M l I M n i M I M M I l M M I M I M l M I M I I M I M M n M I l l i n i M l l l t l I l i l l l H M I l l l l I t H I l l l l l I l ' i n i l l M l I M t M t l I l H l l I l l l l M l l i n i l l l M I I I I M I I I I I H I M I I M I M I l I M t l I M I I I I M l I f l I M I I I I I l l l l t M I l I M I l t l I l l l l l l l l l l l l l f l I M i l l l l l l U l l l l l

adalette yarışa, birliğe, kar-hakikat

vaşa,

deşliğe,ALLAH

kısacası hakyolu.yolu, ALLAH yoluna çağırıyorum.

Modern medeniyetin ön safına geç­

mek üzere çağlar üzerinden sıçra­maya çağırıyorum. Hareketin adını

istiyenlere açıkça ilân ediyorum :

Yeniden maneviyata dönüş. Hedefi­

miz Türkiye'yi aç hürler, tok esir­

lerin ülkesi yapmamaktır. Bu yolda

bizi tavizkâr politikacı olarak itham edenler, Türk insanın yüce varlığını

anlamıyanlardır. Unutmamalıdır ki, bir çiftçinin toprağa tohum saçma­

sı, tarlaya taviz vermesi demek de­ğildir. Toprağı değerlendirmesi ve

verimli kılması demektir. Bizim ha­reketimizin de manâ ve ruhu budur. Yine unutulmamalıdır ki, medeniyet­

ler, devletler para ile değil, inançla kurulurlar, parasızlıktan değil inanç-

sızlUltan çökerler.

Türk aydınları, Türk Gençliği bu­

luşma yerimiz Büyük Türkiye'dir.

Buluşma noktamız imanlı Türk in­

sanının kafası, kalbi ve cevheri as­lisidir. Bu güı^e kadar olduğu gibi

Türk halkını yalnız kendi yazdığı­nız kitabı okumaya, yalnız kendi

söylediklerinizi dinlemeye çağırma-

Page 8: FİKİR - SANAT • SİYASET DERGİSİulkunet.com/UcuncuSayfa/MilliHareketSayi17Aralik1967_-_Bilinmeye… · 1er vaziyet almış, mehter takımı geti- onlara hayran olanlar kendilerini

8 M İ L L Î H A R E K E T " I I I I I I I I M I M M M I l l i l M M I l M I S I M i l I l M I M i l i İ l M I M I I M M t M M t l I l l l M i l I M H I t l I l l l l l M I I I

Türkçülük

Nedir

maî (non - social) olarak gelirler Yâni

İçtimaî vicdanlarından hiçbirini bera­

berlerinde getirnrıezler. Meselâ lisanî,

din; ahlâki, bediî, siyasî, hukukî, İk­

tisadî vicdanlardan hiçbirini beraber

getirmezler. Bunların hepsini sonrala­

rı terbiye tarikiyle cemiyetten alırlar.

Demek ki İçtimaî hasletler uzvî ve­

rasetle intikal etmez, yalnız terbiye

tarikiyle intikal eder. O halde, kav­

miyetin millî seciye- noktai nazarından

da hiçbir rolü yok demektir.

Kavmî Saffet, hiçbir cemiyette bu­

lunmamakla beraber, eski cemiyetler.

İZİVcl G O K A L P kavmiyet mefkûresini takip ederlerdi.A A A ^ A ^ A ^ M ^ ▲ A A A A

Türkçülük, Türk Milletini yükselt- lunduğunu iddia ederlerdi. Fakat bir-

mek demektir. O halde, Türkçülüğün çok İlmî; tenkidlerin ve bilhassa biz-

mahiyetini anlamak için, evvelemirde zat beşeriyatçılar arasında en yüksek

millet adı verilen zümrenin mahiyetini bir mevkide bulunan Manouvrier is-

tâyin etmek lâzımdır. Millet hakkın- mindeki âlimin, teşrihi vasıfların içti-

daki muhtelif telâkkileri tetkik ede- maî seciyeler üzerinde hiçbir tesiri ol-

lim :

1) Irkî Türkçülere göre millet ırk

demektir. Irk kelimesi esasen meva-

şî fenninin"îstılahlarındandır. Her hay­

van nevi, teşrihî vasıfları itibariyle,

birtakım enmuzeclere (tiplere) ayrılır.

Bu enmuzeclere ırk adı verilir. Mese­

lâ, at nev’inin Arap ırkı, İngiliz ırkı,

Macar ırkı adlarını alan birtakım teş­

rihî enmuzecleri vardır.

İnsan arasında da eskiden beri, be-

Bunun sebebi dinî idi. Çünkü, o cemi­

yetlerde, mâbud, cemiyetin ilk ced­

dinden ibaretti. Bu mâbud, yalnız ken­

di zürriyetinden bulunanlara mâbud-

iuk etmek isterdi. Yabancıların kendi

mâbedine girmesini, kendisine yapıla­

cak ibadetlere iştirak etmesini, kendi

mahkemelerinde kendi kanunlarına

göre muhakeme olunmasını arzu et­

mezdi. Buna binaen, cemiyetin içinde

muhtelif tebenni (evlât edinme) yol­

lar iyle girmiş birçok fertler bulunmak

la beraber bütün cemiyet, yalnız mâ-

budun zürriyetlerinden mürekkep iti­

bar olunurdu. Eski Yunan medinele-

rinde (sitelerinde), kableislâm (tslâm-

dan önceki) Araplarda, eski Türkler-

2) Kavmi Türkçüler de milleti ka- de, hülâsa henüz ilk devrinde bulunan

madiğim ispat etmesi, bu eski iddiayı

tamamiyle çürüttü. Irkın, bu suretle

İçtimaî hasletlerle hiçbir münasebeti

kalmayınca, İçtimaî seciyelerin mec­

muu olan milliyetle de hiçbir müna­

sebeti kalmaması lâzımgelir. O halde

milleti başka bir sahada aramak ik­

tiza eder.

vim zümresiyle karıştırırlar.

Kavim, aynı anadan, aynı babadan

yaz ırk, siyah ırk, sarı ırk, kırmızı üremiş, içine hiç yabancı karışmamış

ırk namlariyle dört ırk mevcuttur. Bu kandaş bir zümre demektir .

tasnif, kaba bir tasnif olmakla bera­

ber, hâlâ kıymetini muhafaza etmek­

tedir.

Beşeriyet (antropoloji) ilmi Avrupa-

daki insanları kafalarının şekli ve saç-

bütün cemiyetlerde şu yalancı kavmi­

yeti görürüz.

Şurası da var ki, İçtimaî tekâmülün

o merhalesinde yaşayan milletler için

kemiyet mefkûresini takip etmek nor-

Eski cemiyetler, umumiyetle saf ve ^nal bir hareket olduğu halde, bugün

yabancılarla karışmamış birer kavim içinde bulunduğumuz merhaleye nis-

betle marazîdir. Çünkü, o merhalede

lariyle ve gözlerinin rengi itibariyle değildir. Muharebelerde esir alma, kızüç ırka ayırmıştır. Uzun kafalı kum­

ral, uzun kafalı esmer, yassı kafalı.

Mamafih, Avrupa’da hiçbir millet,

bu enmuzeclerden yalnız birini muh­

tevi değildir. Her milletin içinde, muh­

telif nisbetlerde olmak üzere bu üç ır­

ka mensup fertler mevcuttur. Hattâ,

aynı âilenin içinde, bir kardeş uzun

kafalı kumral, diğerleri uzun kafah es­

mer ve yassı kafalı olabilirler.

olduklarını iddia ederlerdi. Halbuki,

cemiyetler kablettarih (tarihten önce- bulunan cemiyetlerde, İçtimaî tesanüd

ki) zamanlarda bile, kavmiyetçe halis yalnız dindaşlık rabıtasından ibaretti.

Dindaşlık kandaşlığa istinad edince,

kaçırma, mücrimlerin kendi cemiye- tabiidir ki, İçtimaî tesanüdün istinat-

tinden kaçarak başka bir cemiyete gir- gâhı da kandaşlık olur.

mesi, izdivaçlar, muhaceretler, tem- Bugünkü İçtimaî merhalemizde ise.

sil ve temessül gibi hâdiseler daima İçtimaî tesanüd, harstaki iştirake is-

milletleri birbirine karıştırmıştı. Fran- tinat ediyor. Harsın intikal vasıtası

sız âlimlerinden Camille Julian ile Meil terbiye olduğu için kandaşhkla hiçbir

let en eski zamanlarda bile saf bir alâkası yoktur.

kavmin bulunmadığını iddia etmekte­

dirler. Kablettarih zamanlarda bile saf3) Coğrafî Türkçülere göre, millet

aynı ülkede oturan ahalilerin mecmuu

kavim bulunmazsa tarihî devirlerdeki demektir. Meselâ, onlara göre bir İran

kavmî hercümerçlerden sonra, artık milleti, bir İsviçre milleti, bir Belçika

Vakıâ bir zamanlar, bazı beşeriyat- saf bir kavmiyet aramak abes olmaz milleti, bir Britanya milleti vardır,

çılar bu tarihî, enmuzeclerle içtimai; mı? Bundan başka sosyoloji ilmine Halbuki İran’da Farisî, Kürt ve Türk’

hasletler arasında bir münasebet bu- göre, fertler dünyaya gelirken lâiçti- ten ibaret olmak üzere üç millet, İs-

Page 9: FİKİR - SANAT • SİYASET DERGİSİulkunet.com/UcuncuSayfa/MilliHareketSayi17Aralik1967_-_Bilinmeye… · 1er vaziyet almış, mehter takımı geti- onlara hayran olanlar kendilerini

• I M I i n i I M t l I l i l t t l i l l l M I I I I M I I I M M I l l l l M l l t l I M I M l I M I M I M I I t t M I M I I I M l M I I I I İ U l M l M İ L L İ H A R E K E T . « I I I I I I I I I I I I I I I I I I M I I t l M I M H I l I M M M I l l l M I I M I I M I I I I I I I l i M M I İ t l I l l i n i M D I M I I İ l M I 9

lllllllM llllllllllllltlIlIM lIllllllllllM lllIllM lllllllllllllinillllllinillllllItlIllllUltlIllllllUIIIM niİltliİlM IM IM IIIIIIIIIM ıııiMIIMMIllllllllllllllllltlIllllllIHIMIIIIIIIIIItlIlMIIIIIIİİlliHlltinillMMIliniMIIMMMIlIMIMtMIllMMIIIIIIMMIlllllllM

c«■c

smI

Yoğun ve diplomatik temaslariçinde Türkiye’nin kaybettikleri

Dursun YILDIRIM

Türk yöneticilerinin günlerce süren yın Demirel bunun hesabını, diğer yö- Artık «herşcye rağmen banş» hlkâye-«yoğun ve diplomatik» çalışmaları ni- neticiler gibi, hiç değilse tarih önün- hayet, dilnya kamu oyunun da belirt- de elbette verecektir.tiği gibi, bir kere daha kızıl papazın zaferi ile sonuçlandı.

Türkiye'de otuz kırk yıldan beri de-

Yabancı ideolojilerin görüş ve fikir çarkları arasında parçalanmağa doğru hızla itilen Türkiye güdümlü bir ba-

si ile, dünya vatandaşlığımzı resmen tescil ettirmeyi düşünüyor musunuz?

Bu soruların cevabını elbetteki bek- liyemeyiz. Çünkü sayın yöneticiler Türkiye'de artık ağır silâh sanayiinin

mokrasi adına oynanmakta olan ko- ğımsızlığın kucağına atılmaktadır. As- ve ağır endüstrinin biran önce kurul- miki - trajik otuz üç perdelik yaban- lında bu güdümün altına çoktan so- ması gerektiğini Kıbns gerçeği ile bircı tandanslı tiyatro oyunu, her millî kulmuştur da!.davamızda olduğu gibi, Kıbrıs dâva- sında da Türk milletinin haysiyetini bir kere daha yaralamaktan çekinme­miştir.

Türkiye'yi, bu düzensizliklerin yarat-

kere daha kavramıştır! Bizim ise ya­pacağımız şey, sayın yöneticilerin bu

Meselelerimizi Türkiye'nin miilî gö- konuda tutacağı yolu beklemektir!rüş açısından değerlendirmekten uzak ve herşeyden önce kendi rahatını dü­şünen politika canbazı bugün elbette «Amerika île Rusva razı olursa Kıb-

tığı oyunun çukuruna itmeğe çahşan, „g'a çıkabiliriz» demek küstahlığını kökü dışarda olan kundakçılarla, on­ların — içimizde beslemekten beis gör­mediğimiz — yardakçıları hâlâ TürkMilletinin kaderiyle oynamanın yirkin- liğini ve namussuzluğunu sürdürmek­tedirler. Bu durum daha nekadar sü­recektir?

Oyunun çirkinliğini vc anlatmak is­tediği «espri» nin küstahlığım kavra­mağa başlıyan Türk milleti ve mille­tini herşeyin üstünde gören bütün güç­ler, kundakçılara ve yardakçılarına verecekleri cevabın çok yakın olduğu­na inanmaktadırlar.

Acaba sayın yöneticiler Türk ordu­suna verdiği «Kıbrıs'a çık» enirini durdurmakla kızıl canavara ve insan kasabı papaza bağışladığı «diplomatik ve yoğun» zaferi, B. Milletlerde de tekrarhyacak mıdır?

Sayın yöneticilere göre, Kıbns me­selesi çözümlenmiştir. Siz Teksasbmn

Sayın yöneticiler, bu meselede işle- «esas mesele henüz çözümlenmemiştir» nilen hatâları gezden geçirmek ve ona demesine bakmayın! Hele hele papa- göre kesin ve kararlı hareket edebil- zm B.M/deki direnişini hiç düşünme-

gösterecektir. Elbette şehit olan ve te­cavüze uğrayan kardeşlerine bakıp; «herşeye rağmen banş» demek alçak­lığını gösterecektir.

meyi düşünmek zahmetine neden baş vurmamıştır? Hâlâ da bu beceriksiz»

davranışların sürdürülmesine sebep olmaktan çekinmemektedirler. Ucuz kahramanlığın bundan âlâsı görüle­mez!

yin! Çünkü saym yöneticilerimizin de belirttiği gibi, sıktıktan yumruk ve yo­ğun diplomatik çalışmalar neticesini vermiştir. Aradan bir aya yakın bir zaman geçmiştir. Ve büyük başan şöyle formüle edilmiştir : «Herşeye rağmen banş» Türk milleti mi? Aman

Yoksa, Türkiye nin yönetimini ve karşı, «taksim» mi, federatif sis-Soruyoruz Sayın yöneticilere; «Eno- düşünürse düşünsün, sul-

tem mi, bağımsızlık mı yoksa tama­men terke doğru bir politika mı iz­lemektesiniz?

kaderini kendisinin çıkarlarma gare değerlendirmekten çekinmemiş olan küstah ve çirkin politikacı canbazla- rı, dün ve bugün olduğu gibi yarın da aynı anızlarla utanmadan «yoğun ça­lışmalar ve diplomatik temaslar» hi- daki görüşleri nedir? kâyesi ile bu milleti uyutmakta devam cdecektir.

hu kurtardık sulhu! Unutmayın! 28 ölüden ne çıkar, üstelik insanlık dışı da öldürülmüş olsa!

İşte yoğunlaşan politika canbazlan- Sayın Mason localarının bu konu- mız, işte yoğun başarıları. îşte ölen­

ler. İşte Kıbns! İşte Türkiye! Nerde

Artık Türk askerinin Amerikan ma­tarasından su içmesinin bile verdiği

Yıllarm ve asırlann kördüğümü o- aşağılık duygusunun lüzumsuzluğuna

namus, nerde şeref, nerde gurur, ner­de Türklük a beyler!

Yoğun çalışın yoğun, içinde diplo-larak sürüp gitmekte olan Kıbns «herşeye rağmen banş» sloganı ile davranan iktidar particinin sevinç (!) göz yaşları arasında çözülmüştür. Sa-

inamyor musunuz? Artık Kınkkale as- matik temaslarda olsun beyler... Ba- kerî silâh fabrikalannm tamamen gaz şmıza çalın, gülün, kına yakın, eğle-ocağı ve benzeri eşya imalâtına doğru yöneltilmesini düşünüyor musunuz?

nin .. Tannnın lâneti suçlulann üstün­de olsun.

ı l l l t l I l l l t l t l t V I I I M I I M M t l I l I M I I I I t l M t l t l H M M I M M I l M I M I I I I I M I I t t l I M i n i M t l I l I M f l l l l l t l t l l f l l l t l I l l l l H l l l I l H t l I l l l l l l l l l f M I l t l I f l l f f t l I l l l l t l M i n i l l l M I I I I I M M M M M I l l l l l f l I l I M I l M l l l t C l l l l l t l I l t l I İ l l l l l l l l l M

viçre’de Alman, Fransız, İtalyan’dan muhtelif cemiyetlerin lisanları ve hars- Meselâ, Oğuz Türklerine bugün Tür-

ibaret olmak üzere yine üç millet, Bel- lan birbirinden ayrı olduğu için, heye- kiye’de, Azerbaycan’da, İran’da Har-«

çika’da aslen Fransız olan Valonlarla ti mecmualarına millet adını vermek zem ülkesinde tesadüf ederiz.

aslen Cermen olan Flâmanlar mevcut- doğru değildir.

tur. Büyük Britanya adalarında ise, Bazan bir ülkede müteaddit nıillet-

Anglo Sakson, tskoçyalı, Galli, îrlan- 1er olduğu gibi, bazan da bir millet

dalı, namlariyle dört millet vardır. Bu müteaddit ülkelere dağılmış bulunur.

Bu zümrelerin lisanları ve harsları

müşterek olduğu halde, bunları ayrı

milletler telâkki etmek doğru olabilir

mi?

Page 10: FİKİR - SANAT • SİYASET DERGİSİulkunet.com/UcuncuSayfa/MilliHareketSayi17Aralik1967_-_Bilinmeye… · 1er vaziyet almış, mehter takımı geti- onlara hayran olanlar kendilerini

10 I I M t M I l I l l l M I M I I M I I İ I I I I I t M I l I t l M t l I l l l l l M l i n i t l t l I M İ l l l l t M M t l I l t t l I t M I t l I l t l I l l I l ‘M İ L L I h a r e k e t

4) Osmanlıcılara nazaran, millet bir fırkaya girer gibi, sırf iradesiyle nim hakikî babam Filip değil, Aristo’

OsmanlI İmparatorluğunda bulunan bü- şu yahut bu millete intisap edemez. dur. Çünkü, birincisi maddiyatımın.

tün tebaaya şamildir. Halbuki, bir im- 0 halde, millet nedir? Irkî; kavmî, İkincisi mâneviyatımın tekevvününe

paratorluğun bütün tebaasını bir tek coğrafî, siyasî, iradî kuvvetlere te- sebep olmuştur.» İnsan için, mânevi-

millet telâkki etmek büyük bir hâta- fevvuk ve tahakküm edebilecek başka yat, maddiyattan mukaddimdir. Bu iti-

dan ibaretti. Çünkü bu halitanın için- ne gibi bir rabıtamız var?

de müstakil harslara malik mütead­

dit milletler vardır.

5) İslâm ittihatçılarına göre, millet

bütün müslümanların mecmuu de­

mekti.

İçtimaiyat ilmi ispat ediyor kı, bu

rabıta terbiyede, harsta yâni duygu­

larda iştiraktir. İnsan en samimî, en

derunî duygularını ilk terbiye zama­

nında alır. Daha beşikte iken, işittiği

ninnilerle anadilinin tesiri altında ka-

Aym dinde bulunan insanların mec- lir. Bundan dolayıdır ki, en çok sev-

barla milliyette şecere aranmaz. Yal­

nız, terbiyenin ve mefkûrenin millî ol­

ması aranır. Normal bir insan hangi

milletin terbiyesini almışsa, ancak o-

nun mefkûresine çalışabilir. Çünkü,

mefkûre bir vecd menbaı içindir ki,

aranır. Halbuki, terbiyesiyle büyümüş

bulunmadığımız bir cemiyetin mefkû-

muuna ümmet adı verilir. O halde diğimiz lisan anadilimizdir. Ruhumu- resi, ruhumuza asla vecd veremez. Bi-

müslümanların mecmuu da bir ümmet- za vücut veren bütün dinî, ahlâkî, bediî lâkis, terbiyesini almış olduğumuz ce-

tir. Yalnız lisanda ve harsta müşterek duygularımızı bu lisan vasıtasiyle al- miyetin mefküresi ruhumuzu vecdlere

olan millet zümresi ise bundan ayrı mışızdır. Zaten ruhumuzun İçtimaî his- garkederek mesut yaşamamıza sebep

bir şeydir.

8) Fertçilere göre, millet bir ada­

mın kendisini mensup addettiği her­

hangi bir cemiyettir. Filhakika, bir

fert kendisini zâhiren şu yahut bu ce­

miyete nispet etmekte hür zanneder.

Halbuki fertlerde böyle bir hürriyet

ve istiklâl yoktur. Çünkü insandaki

ruh duygularla fikirlerden mürekkep­

tir. Yeni ruhiyatçılara göre, hissî ha­

yatımız asildir, fikrî hayatımız ona a-

şılanmıştır. Binaenaleyh ruhumuzun

normal bir halde bulunabilmesi için,

fikirlerimizin hislerimize tamamiyle

uygun olması lâzımdır. Fikirleri hisle­

rine tevafuk ve istinat etmiyen bir a-

leri, bu dinî, ahlâkî, bediî duygulardan olur. Bundan dolayıdır ki, insan, ter-

ibaret değil midir? Bunları çocukluğu- biyesiyle büyüdüğü cemiyetin mefkû-

muzda hangi cemiyetten almışsak, da- resi uğruna hayatını feda edebilir,

ima o cemiyette yaşamak isteriz. Baş- Halbuki, zihnen kendisini nisbet ettiği

ka bir cemiyetin içinde daha büyük yabancı bir cemiyet uğruna ufak bir

menfaatini bile feda edemez. Hulâsa,

insan, terbiyece müşterek bulunmadı­

ğı bir cemiyet içinde yaşarsa bedbaht

olur. Bu mütalâalardan çıkaracağımız

amelî netice şudur : Memleketimizde

vaktiyle dedeleri Arnavutluktan, yahut

Arabistandan gelmiş milletdaşlarımız

vardır. Bunları Türk terbiyesiyle bü­

yümüş ve Türk mefkûresine çalışma­

yı itiyad edinmiş görürsek sair mil-

Ondan ayrıhp da başka bir cemiyete letdaşlarımızdan hiç tefrik etmemeli-

bir refahla yaşamamız mümkün iken

cemiyetin içindeki farkı (yoksulluğu)

ona tercih ederiz. Çünkü, dostlar için­

deki bu fakirlik, yabancılar arasında­

ki o refahtan ziyade bizi mesut kılar.

Zevkimiz, vicdanımız, iştiyaklarımız,

hep içinde yaşadığımız, terbiyesini al­

dığımız cemiyetindir. Bunların aksise­

dasını ancak o cemiyet içinde işitebi­

liriz.

dam ruhen hastadır. Böyle bir adam intisap edebilmemiz için, büyük bir

hayatta mesut olamaz. Meselâ hissen mani, çocukluğumuzda o cemiyetten

dindar olan bir genç kendisini fikren almış olduğumuz terbiyeyi ruhumuz-

dinsiz telâkki ederse, ruhî bir muva- dan çıkarıp atmanın mümkün olma-

zeneye malik olabilir mi? Şüphesiz, ha- masıdır. Bu mümkün olmadığı için, es-

yır! Bunun gibi, her fert hisleri vasi- ki cemiyet içinde kalmıya mecburuz.

tasiyle muayyen bir millete mensup- Bu ifadelerden anlaşıldı ki, millet.

tur. Bir millet, o ferdin, içinde yaşa- ne ırkî, ne kavmî, ne coğrafî, ne si­

diği ve terbiyesini aldığı cemiyetten yasî, ne de iradî bir; zümre değildir,

ibarettir. Çünkü, bu fert içinde yaşa- Millet, lisanca, dince, ahlâkça ve be-

dığı cemiyetin bütün duygularını ter- diiyatça müşterek olan, yâni aynı ter­

biye vasıtasiyle almış, tamamiyle ona biyeyi almış fertlerden mürekkep bu-

benzemiştir. O halde bu fert ancak lunan bir zümredir. Türk köylüsü onu

bu cemiyetin içinde yaşarsa mesut o- «diii dilime uyan, dini dinime uyan»

labilir. Başka bir cemiyetin içine gi- diyerek tarif eder. Filhakika, bir a-

derse, daüssılaya uğrar, hastalanır, dam kanca müşterek bulunduğu insan-

hissen müşterek bulunduğu cemiyetin lardan ziyade, dilde ve dinde müşte-

içine gitmek için hasret çeker. O hal- rek bulunduğu insanlarla beraber ya-

de, bir ferdin istediği zaman, milliye- şamak ister. Çünkü, İnsanî şahsiyeti-

tini değiştirebilmesi kendi elinde de- miz, bedenimizde değil, ruhumuzdadır.

ğildir. milliyet de haricî bir Maddî m e z i y e t i er i m i z ırkımız-

yiz. Yalnız saadet zamanında değil, fe­

lâket zamanında da bizden ayrılmı-

yanları nasıl milliyetimizden hariç te­

lâkki edebiliriz. Hususiyle, bunlar ara­

sında milletimize karşı büyük fedakâr­

lıklar yapmış, Türklüğe büyük hizmet­

ler ifa etmiş olanlar varsa, nasıl olur

da bu fedakâr insanlara «Siz Türk de­

ğilsiniz» diyebihriz. Filhakika, atlarda

şecere aramak lâzımdır, çünkü bütün

meziyetleri şevki tabiîye müstenid ve

ırsî olan hayvanlarda ırkın büyük bir

ehemmiyeti fardır. İnsanlarda ise, ır-

km İçtimaî hasletlere hiçbir tesiri ol­

madığı için, şecere aramak doğru de­

ğildir. Bunun aksini meslek ittihaz e-

dersek, memleketimizdeki münevver­

lerin ve mücahidlerin birçoğunu feda

etmek iktiza edecektir. Bu hâl, caiz

olmadığından «Türküm» diyen her fer-

şeniyettir. İnsan milliyetini, cehaletle dan geliyorsa, manevî meziyetlerimiz di Türk tanımaktan, yalnız Türklüğe

tanıyamamışken, sonradan, taharri ve de, terbiyesini aldığımız cemiyetten hiyaneti görülenler varsa, cezalandır-

tahrik vasıtasiyle keşfedebilir. Fakat geliyor. Büyük İskender diyor ki: «Be- maktan başka çare yoktur.

Page 11: FİKİR - SANAT • SİYASET DERGİSİulkunet.com/UcuncuSayfa/MilliHareketSayi17Aralik1967_-_Bilinmeye… · 1er vaziyet almış, mehter takımı geti- onlara hayran olanlar kendilerini

M M I M M I l l l M M t l I l l l l l i n i l l l l l l l l l i i l l I M I t l I l I t I M I I i n i l l l f l I l l I H I M I f l I l I t l I l l l l l M I I I I I M Î L L Î H A R E K E T I İ I IM İ l i l i n I I I I İ I I I I I I H M M I l I t I H t l i l l l l l l i l l l MI l i İ l l I l l I M I I I I M I l I M t l I l I M l İ M I I MİM İMİ 11

alınmak, alınabilmek durumundadır. re kendi dinine ve milliyetine sımsıkı

Üçlü ahtapotun masonluk kolu ise ger- sarılmak, emirlerini yapmaktır. Nesil-

çek milletler tarafından iyi tanınması- leri bu pota içinde yetiştirmek hele ge-

Masonluk

Ve

na rağmen mücadele edilmemesi, mü- lecek için en doğru ve güzel çaredir,

cadele için lüzumlu bulunmaması se- Bu ahtapota yine dikkati çekerek söy-

bebi ile en tahripkâr ve tesirli olanı- lemek gerekirse masonluğa bilerek ve-

dır. Bu bakımdan insanhk için lüzum- ya bilmeyerek hizmet edenlerin milli-

suz, hattâ zararlı; aşırı ve kayıtsız, yetçilik fikir ve heyecanından yoksun

hürriyetile demokrasi tatbikatı içinde kimseler olduğu görülür.

Ölesi

masonluk gayet rahatlıkla çalışması­

na devam edebilmektedir. Bu üç kolun

ahtapotta birleştiğini kabul etmemek

için akıl noksanlığı gerekir. Kurulu­

şundan bu yana komünizmin, yahudi-

nin elinde olduğu artık gizlenememek-

tedir.

Komünizm ile mücadele devlet eli

ile yapılabilir. Siyonizm ise yahudi ol­

mayanları arasına almadığı cihetle ta­

nımı ve mücadelesi kolaylaşmaktadır.

Masonluğa gelince... Devletin, milletin

idarecileri ve kanun tatbikatçileri ma­

son olduğu zaman masonluk ile mü­

cadeleyi kim yapacaktır??? Masonlu­

ğun kardeşi komünizm ve Siyonizm ile

Bütün sınırlar içinde medeniyet, hür­

riyet, demokrasi, ilericilik maskesi ve

kalkanı ardında oynanan oyunda kuk­

laların ipi hep yahudinin elinde dü­

ğümlenir. Ki milliyetçilerin kuklalara

değil, iplerin oynatılış şekli ve oyna­

tan parmaklara dikkat etmesi gerekir.

Komünizmde olduğu gibi masonluk­

ta da din ve milliyet aleyhinde birçok

düşünceler, çalışma prensipleri olarak

açıkça ortaya konmuştur. Çıplakhğı,

kadın - erkek eşitliğini, kadın hürriye­

tini, âile kudsiyetini, eğlence sınırları­

nı, gençliğin yetiştirilmesini.... istis­

mar eden, kullanan hep odur.

Hele hele lâiklik ve ırkçılık kelime-

mücadeleyi kim destekleyecek, tatbik lerinin tatbikatında en titiz ve dikkat- edecektir???

Ünver ORAL

Aslında komünizm, siyonizm -ve ma­

sonluğun tek ve müşterek düşmanları

milliyetçiliktir. Ve milliyetçilikle en

sinsi, en sessiz ve gizli mücadeleyi

masonluk yapmaktadır. Buna mücade­

le demek de ne derece doğru olur.

Zira masonluk milliyetçiliğin kenetlen-

li olan odur. Tabii o milletin ve dev­

letin menfaatini koruyucu ve düşünü-

cü rolündedir. Gerektiğinde yuvarlak

cümleler ve kelime oyunları ardında

milliyetçi kesilmesini de gayet iyi bilir.

Basına, tiyatroya, sinemaya, radyo­

ya.... dikkat.

Ahtapot melek veya peri görünmesi-Dün olduğu gibi bugün de insanh- miş iki dalı olan milliyet ve dini za- ni de bilir, bilmiştir. Silâhı önce para,

ğın üç amansız düşmanı vardır. Dini- yıflatmak için en çirkef yolları ve plân- yalancıhk, fesatlık ve her çeşit dala-

ne ve milliyetine bağlı topluluk veya

ferdler birgün muhakkak üç kollu ah

tapotun oyuncağı, yemi olmamak için

bir mücadele içine gireceklerdir, gir­

mişlerdir. Kolları komünizm, siyonizm

ve masonizm olan bu ahtopot aslında

yahudinin ta kendisidir. Bu kızıl, ka­

ra, sarı karışımı ahtapot lânetlenmiş

bir ırkın lânetle anılan ve anılacak

çalışmalarıdır. Bu, asırlardır devam

edegelen ve hızı artan çalışmalar dün­

yada sadece yahudinin menfaat ve üs-

ları kullanır. veredir. 2 hir sunmaz, kadehte görü­

nen mayi şerbet kıvamında ve ren­

gindedir.

Milletler ve dünya insanhğı için ya-

Masonluk açıkça din, milliyet düş­

manı olduğunu belli etmez, kabul et­

mez hattâ açıklamak zorunda da ka­

lır. Bu düşmanlığın sırrına vakıf olan hudi hariç tek ve en güzel yaşama

masonluk derecesine yükselememiş yolu milliyetçiliktir. Milliyetçilik insan-

mason birader de samimî müdafiidir. lığa renk, hayat ve tad veren, vere-

Ancak bilinmesi gereken gerçek şudur cek olan tek çaredir. Milliyetçilik tek

ki, masonluk hiçbir zaman din ve mil- kurtuluş yoludur.

tünlüğünü sağlamak içindir.

Komünizm, demir perdeler ardında

tatbik edilmesine rağmen tatbikat ve

neticesi bakımından bugün kimsenin

meçhulü olmamak gerekir. Siyonizm,

direkt olarak yahudi teşkilâtı olması

sebebi ile nerede olursa olsun gerek- olsun bu ahtapotla özellikle masonluk-

liyetin yanında olmamıştır. Bu, açıkça

zamanı geldiğinde derhal karşısında

olacağı manâsına gelir. Zaten mason­

luğun gaye ve idealinin gerek dinî, ge­

rekse millî bakımdan beynelmilel ol­

duğunun kendileri tarafından açıklan­

ması bu tabii neticeyi doğurur.

Milliyetçilik herzaman son kurtuluş

yolu olmuştur, olacaktır. Ahtapota hak

verenler, ahtapotun kollarına gönül ve­

renler insanlığın katili, yüz karası ol­

muşlardır. Milliyetçilerin zafer bayra­

ğını diktikleri topraklarda insanlık

maskarası olacaklardır. Ama yaptık-

0 halde bir milletin olsun, insanhğın larının cezasını çekmelidirler.

Zafer ergeç hakkın ve haklının ola-

tiğinde derhal bir ateş çemberi içine la mücadelesi için tek ve en tesirli ça- çaktır, olmalıdır.

Page 12: FİKİR - SANAT • SİYASET DERGİSİulkunet.com/UcuncuSayfa/MilliHareketSayi17Aralik1967_-_Bilinmeye… · 1er vaziyet almış, mehter takımı geti- onlara hayran olanlar kendilerini

12 l l l t l M I I I M I P ’M I l l l l l l t l I l M l l l l l l t l I M M I l t M I l l l l l M I M t M l I t l I l H l I l İ l l I l M I I M I I H I t l I M I I I M İ L L Î H A R E K E T l İ M t l M M I i U I I M M M M I l I M M M M I l M I H M I l M I I I I I I I I I I I I M I l i t l I l l l l M I M i n i l l ' M M I i n i l l l

Sosyalizm

tireceğini yani tekniğin fikri doğuracağını ve teknik tekâ­

mül etmedikçe fikrin tekâmül etmesine imkân olmıyacağı-

1.1 iddia ediyor. Misâl olarak el değirmeni ile fabrika dev­

rini kıyaslıyor. El değirmeninin kullanıldığı zamanki hukuk

vo siyaset durumuyla fabrika devrinin hukuk ve siyasi du

rumu arasındaki farkın tek sebebi maddedeki değişikliktir

diyor.

Maddecilik : Bütün varlıkların gerçek derecelerini mad-

dt ye irca etmek suretiyle onların nevini reddeden ve hür­

riyet, kişilik ve benlik gibi beşerî değerlere yer vermeyen,

her türlü sorumluluğu maddî gereklilikle izah eden bir

cıuşunuştur.

Tarif, biraz genişletilince maddecihğin hakikî hüviyeti

meydana çıkacaktır. Önce, bütün varlıkların gerçek dere­

celerini maddeye irca ediyorlar. Onlara göre madde ilk ve

aslî varlıktır. Ve, ruha, hayata ait bütün vasıflar madde­

den çıkar. Hayatı bile maddeye bağlayan bir zihniyet kar­

şısındayız demektir. Bunlann başında hücre ilminin doğu­

şu geliyor. Hücre de atomlardan meydana geliyor o halde

canlı organizmaların temelinde yine maddeden bir parça

yatıyor diyorlar. Fakat bu görüş sadece bir mantık oyu­

nundan ibarettir. Zira : hücrenin protoplâsmasını mikros­

kop altında tetkik eden alim, protoplâzmayı meydana geti­

ren atomları yanyana getirmekle enden bir hücre yapamı­

yor? Madem ki diriliğin temelinde bir madde var o halde

o maddeden neden bir canlı yapılamıyor? Yeni ölen bir in­

sanla yaşıyan bir insan arasında maddî bakımdan bir fark

İmparatorluğunun Başşehri

Ömer Nafi Güvenli

KARL MARX

(1818 1883)

var mıdır? Ölünün de göz ve kulağı var fakat neden görüp

işitemiyor? Çünkü madde duyuşun, inanışın ve hissedişin

değil, sadece cansızlığın sembolü olabilir...

İşte Marx’ın bu düşüncelerinin asıl sebebi : 18. Asırda

Marx, çok cepheli bir şahsiyettir. Fakat bu çok çeşitli

taraflar, birbirleriyle sıkı bir şekildt, ve zincirlemesine il­

gilidir. Öyle ki, Marx’in felsefî cephesi ölürse İktisadî cep­

hesinin yaşamasına imkân yoktur.

Marx ilk önce felsefeci ve tarihçi olarak görünüyor. Bu

hususta Marx’i iyi anlamak için hocası olan HEGEL’e bir

göz atmak faydalı olacaktır. Hegel cemiyeti alt üst olmak

üzere iki yapıya ayırıyor. Alt tapıda fikir ve tefekkür, üst

yapıda maddî istihsâl unsurlan vardır. Alt yapı olayları başlayıp, 19. Asırda devam eden teknik gelişmenin şaşkın-

üst yapı olaylarını gerektirir. Başka bir deyişle fikirdeki lığıdır. Bu asırlarda teknik, hakikaten dev adımlarla ilerli-

değişiklik derhal kendini maddî istihsâl unsurlarma akset- yordu. Muazzam fabrikalar kuruluyor vo teknik terakki is-

tirir. Yani teknik cemiyetin maddeye intikal etmiş fikri ve tihsale tatbik ediliyordu. Maddenin bu şekildeki tekâmülü

ideali demektir. Buradan hareketle Hegel, diyalektik de- birçoklarının gözünü kamaştırıyor ve fikri yalnız fabrika

nen lîir tarihî nazariyeye varıyor. Cemiyette ortaya atılan bacalarına çevrilmiş sabit fikirliler taifesinin türemesine

her fikri inkâr edecek başka bir fikir çıkar, onu inkâr sebep oluyordu. İşte bunlardan biri de Ma^'x’ti. Marx, vit-

eden başka bir fikir daha çıkar kı, bu ikisinin çarpışması rinde gördüğü elektrik ütüsünün kendi kendine ısınışını ka-

neticesinde yine bidayetteki fikre varılır. Tez, antitez... façığına sığdıramıyordu. Bu ütüyü ısıtan, kızdıran gizli bir

Bunların boğuşmasından sentez meydana çıkıyor. Sentez kuvvet var diyordu. O esrarengiz kuvvet ütünün içine gir-

eksi ile eksinin çarpımından meydana geldiği için pozitif mişti. Yani madde bir tanrı idi vc bütün bu vakıaları yapan

değerde yani ilk fikrin aynı isLikametindec’ir. Arada çarp- ır,adde idi. Kısaca tanrı madde, madde tanrı demekti. İşte

ma ameliyesi olduğu için de sentezdeki fikir tezdekinden r.ıaddecilik komedyası böyle başladı.

daha kuvvetlidir. Bu görüş, cemiyette ortaya atılan bir fik- Marx’in en çok kullandığı tegmlerden biri de ALT YA-re karşı insanların göstereceği reaksiyonu belirtmesi bakı- p j . ÜST YAPI terimidir. Ona göre : alt yapı, cemiyetin

mından bir dereceye kadar gerçekle kabili teliftir. Ona gö- İktisadî olaylarından, maddî istihsâl unsurlarından, kısaca

re, ruh, sonsuz bir oluş içindedir. Onun için ruh bakımından j-addeden ibarettir. Üst yapıda i^e cemiyetin ahlâkı, hu-

ne varhk ne de yokluk mevzuubahistir. Bu görüşte ruhun kuku, dini ve siyaseti yer almaktadır. Alt yapı olaylan üst

bilinmezlik tarafına parmak basması itibariyle hakikatten yapı olaylarını gerektirir. Başka bir deyişle fikirler mad-

nasipsiz bırakılamaz. cl^yi değil; madde fikirleri meydana getirir. Maddî istihsâl

Marx, hocasının alt ve üst yapısını tersine çevirmekle unsurlarına o kadar kıymet vermişlerdir ki, cemiyetin dü-

büyük bir iş yaptığını zannediyor. Ona göre alt yapıda mad- zeltilmesi işinde insan iradesinin rolünü sıfıra indirmeğe

d: istihsâl unsurlan üst yapıda ise cemiyetin ahlâkı, dîni, r ecbur olmuşlardır. İçtimaî evren* hiç bir beşerî irade ve

siyaseti kısacası fikri ve ideali vardır. Bu durumda alt ya- nıüdahaleye ihtiyaç hissetmeksizin sadece istihsâl vasıtala­

rdaki herhangibir değişikliğin üst yapı olaylarını da değiş- urdaki tekâmüle müvazî olarak ağır ağır varacağı gayeye

Page 13: FİKİR - SANAT • SİYASET DERGİSİulkunet.com/UcuncuSayfa/MilliHareketSayi17Aralik1967_-_Bilinmeye… · 1er vaziyet almış, mehter takımı geti- onlara hayran olanlar kendilerini

• I I I I M I I I I I I I I I I I t l I l i l I t M I l l l l l M l l i n i l l l l t l I l l l l i t l I t l I M I l t U l l İ t l I M I I I I U l l l l l l l l M M I l m î l l î h a r e k e t l i M l l l l l l l l l l l i n i t l I M t M I U l l U l l l t l I l l l l l l l l l l l M M M n i M n i l I M H I U İ l İ M l l U l l İ l t l I l l l t l I 13X

♦ t

ulaşacaktır. Hiçbir şey onu bu ulaşımdan alıkoyamıyacak- ediyordu? Hani teknik, beşeriyete istikamet çiziyordu? Böy-

tjr. Madde büyük bir muhtariyet içinde ve aktif durumda- lu başlamışken ve fikirlerini bu esasa göre inşa etmişken

dır. Netice olarak cemiyetin tekâmülü determinist bir zih- istihsâlde ve inkisamda onun rolünü neden inkâr ediyor?

niyete bağlanıyor. Peki... Maddeciler cemiyetin ve tarihin Makine bizzat kendi fonksiyonunu icra edemiyor ve istih-

rr adde sayesinde mukadder âkibetine sürükleneceğine ina- sâlden nasipsiz kalıyor da nasıl , oluyor ki dini, tarihi ve

neden dünyayı alt üst edebilecek bir pro- hukuku tayin edebiliyor? İşte gülünç bir tenakuz daha...haldeKANUNLARpaganda siyasetine giriyorlar? Neden işçileri isyana davet Marx’in yanıldığı diğer bir nokta da TABH

ediyorlar? Demek ki İçtimaî olaylar tarihin seyrini değiş- meselesidir. Burada da Marx’in hocası olan Hegel’den bah-

tirebiliyor. Bir taraftan beşer iradesini, beşer kişiliğini in- setmek yerinde olacaktır. Hegel, her şeyden evvel mane-

kâr edip her şeyin üstünde maddeyi görüyorlar, bu hususta viyatçı bir adamdır. Ona göre : Ruh, sonsuz bir oluş ha-

bir mantık çatısı meydana getiriyorlar. Diğer taraftan, iş- Ünde olduğu için gerçekte ruh bakımından ne varhk ve ne

çilere birleşip kapitalist müteşebbisleri devirin, bu nizamı ¿e yokluk vardır? Varhk ve yokluk oluşun iğreti ve mü-

yıkıp başka bir nizam getirin diyerek beşerî iradeye sığın- cerret lâhzalarından ibarettir. Bu görüş ruhun bilinmezlik

n'ak şahsiyetsizliğini gösteriyorlar. Maddeciliğin bu çatla- tarafını göstermesi bakımından bir dereceye kadar hakika-

ğını Marx’in fikip yoldaşı Engels’de gördü ve her türlü ta- te yakındır. Hegel’in ruh ve fikir âlemi için tasarladığı bu

vizlere rağmen yine düzeltemedi. Zira, bu i'ikir doneleri iti- mantık ceridesi Marx tarafından tersine çevrildi. Onu, ru-

buriyle mefluçtu ve felce uğramıştı. Maddeciliğin bu kendi değil, maddenin oluşu haline koydu. Marx’a göre hiç

if^indeki tenakuzlarını bir tarafa bırakarak fikirlerini tahlile şeyin sabit değeri yoktur. Her şey bir oluş halindedir.

Eğer bâzı sabit münasebetler görülüyorsa bunlar da devam-

Önce cemiyeti böylesine bir ALT VE ÜST yapıya ayır- b değil geçicidir. Bir anda sabit gibi görünen bir şey bir

mak İlmî bir izah sayılamaz. Madde fikre sadece tek taraflı az sonra sabit olmaktan çıkacaktır. Ay m suda ıkı defa yı-

bir etki ile tesir edemez. Madde, ve teknik onlarm anladığı kanılamaz. Her şey değişiyor. Yalnız değişme değişmiyor,

manâda fikirden ayrı ve müstakil bir hükmî şahsiyete haiz Tamamen Heraclite’ci bir felsefe hüküm sürüyor. Halbuki

değildir. Olsa olsa fikrin ve şuurun şekillenmiş bir görünü- değişmenin olabilmesi için değişmeyen bir şeyin olması lâ-

şü ve bu husustaki tekâmülün bir neticesidir. Teknik, ilim zımdır. Her şey değiştiği takdirde hiç bir şey yok demek-

ve fikir yolunda istimal olunan vasıtalardan başka bir şey tir. O zaman değişme de tesbit edilemez. Marx’in iddiası

değildir. Tekniğin doğuşunda idealin rolünü kim inkâr ede- hilâfına oluş, ancak varlığın bir tavrı olabilir. Kaldı ki.

bilir? Roketlerin icadı mı, aya çıkma idealini doğurmuştur; her şey vardır, ancak tabii kanunlar çerçevesinde değişme

yoksa insanoğlunun aya çıkma hususundaki ideali mi ro- olabiliyor.

devam edehm.

ketlerin yapılmasına sebep olmuştur. Gemilerin karadan yi'- Tabii kanunlar dünyanın yaradıhşıyla vazedilmiş ve

rütülmesi mi İstanbul’un fethi idealini doğurmuş, yoksa İs- sonuna kadar devam edebilecek şekilde sabit ve değişmez

tanbul’un fethi hususundaki Fatih’in ideali mi gemileri ka- karakterdedirler. Her ilmin kendine has olabilecek binlerce

radan yürütmüştür? Hiç şüphe yoktur ki, idealler roketleri tabii kanunu vardır. Her şeyden önce tabii bir nizam (Ordre

meydana getirmiş ve idealler gemileri karadan yürütmüş- Natüre) vardır. Bu nizamın kanunlarına da LOİS NATÜRE

tür. Nüfusun ve ona bağlı olarak ihtiyaçların artması, fab- denir. Tabii nizam beşerin iradesine tâbi olmaksızın de­

ri kaların kurulmasını ve tekniğin istihsâle tatbikini intaç ğişmez emirler mahiyetindedir. Biz Müslümanlar bu ka-

etmemiş midir? Din ve iman hususundaki ideal, kubbelerin nunlara Emri İlâhi diyoruz. Meselâ Arşimet Kanunu. Arşi­

ve minarelerin bulutlara kadar yükselmesine âmil olmamış met bu kanunu yaratmış değil; sadece yaradan tarafından

mıdır? İnsan kuvvetiyle işleyen değirmenin, yeldeğirmeni önceden emredilmiş bir gerçeği keşfetmiştir. Bu kanun hiç

haline gelişi köleliği kaldırmamış; sadece kölelik müesse- bir değişikliğe uğramadı. Hani maddeciler ve onların sahte

sesi be.şer hissiyatını rencide ettiği için el değirmeninden peygamberi Marx her şey değişir diyordu? Saf su muay-

yel değirmenine geçilmiştir. Yani Marx’m palavrası hilâ- yen şartlar altında yüz derecede kaynıyor. Hiç bir beşerî

fına madde, fikrin ustası değil sadece içtimâi ve İktisadî irade onu 99 dereceye indiremiyor. Tamamen sabit bir ma-

faktörler sayesinde ulaşılmış fikri tekâmülün neticesi ve hiyette. Hani maddeciler her şey değişir diyorlardı.

fotoğrafından başka birşey değildir. Madde ve teknik, fik- Kâinat bambaşka bir nizam ve intizam içersinde. Bunurin ideali hususunda bir vasıta ve insan emeğinin hizmelçi- ^ „ ^ 3 3 husu­

si olmak bakımından da bir köle durumundadır. Teknik, ak- gir gizli el (Invisible hand) tabiatı ida-

lı ve şuuru olmayan ve şuurun emrine tabi olarak çalışan senelerde bilhassa erkek-şekil değiştirmiş, eğilmiş ve burkulmuş maddeden başka

4

birşey değildir.çocukların fazla doğuşu hangi demir, hangi taş ve hangi

madde ile izah edilebilir? Yine Dünya nüfusu itibariyle ka-

Marx, bir taraftan motora, makineye tapıyor, onu her din ve erkekler arasındaki kemmiyet eşitliği hangi fabri-

şcyin üstünde görüyor, diğer taraftan, istihsâl ve inkisam. kaya bağlanabilir? Maddeciler bunların sebebini tabiata

bahsinde işçi emeğinden başka birşeyin rolü yoktur, her bağlıyacaklar. Ve bunları tabiat yapıyor diyeceklerdir. Hal-

kıymeti yaratan emektir diyor. Makinenin asıl gayesi ran- buki bu emirler bizzat tabiatın ve kâinatın idaresi ve ida-

d;manı arttırmak değil mi? Eğer bu soruya «hayır, maki- mesi için vazedilmiş emirlerdir. Bir an için bunu bir tara-

nonin istihsâlde hiç bir rolü yoktur» diyeceklerse o zaman fa bırakahm. Peki o halde tabiat denen şey nedir? Yaratıcı,

iddiaları ne oldu? Hani teknik, tarihin tekâmülünü tayin ölümsüz ve değişmez emirler vazeden bir varlık oluyor de-

Page 14: FİKİR - SANAT • SİYASET DERGİSİulkunet.com/UcuncuSayfa/MilliHareketSayi17Aralik1967_-_Bilinmeye… · 1er vaziyet almış, mehter takımı geti- onlara hayran olanlar kendilerini

14 l İ H M I M M İ M M İ ı » n ı ı m ı i M M n m ı ı i M H M » i M n i M i i M m ı n i u ı ı n ı t t ı ı m » ı ı n i H i M i ı ı ı u t I j L î H A R E K l E T l l l l l l t l I l M Hl l l l l t M M I l l l M l l t l I l t l I l M I I I I I M I I I I I I M I M I I I I I I I I I t l M M I M I M M I M I l M I t t t l I

ğil mi? Böyle olunca kâinattan ayrı metafizik bir varlık cevap verelim. Kendisini düşündüğü gibi başkalarını düşün-

olmak icabeder. O zaman madde nerede kaldı? O varlık miyen mümin değildir. Marx, dinler insanı ruhen fakirleş

tabiat olamaz; zira tabiat her şeyden önce bir maddedir, tirir diyor. Bir defa ruh kelimesi ağzına almakla hatâ edi-

îşte Marx’in yanıldığı ve ileride tetkik edeceğimiz İktisadî yor. Süleymaniye, Sultan Ahmet ve binlerce ince ruhla iş- ____ A ^ A ^ ^ ^

fikirlerinin temel gediği...

Marx’a göre tarihi yapan fikir değil; maddî istihsâl

unsurlarıdır. Diyalektik yine de vardır. Fakat ilk tez alt

yapıda bulunan madde tarafından meydana atılmıştır. Hat­

tâ onun antitezini doğuran da maddedir. Şöyle bir misâl ve­

riyor ; İnsanlar, bidayette mülkiyetten ve âileden mahrum

komünist bir hayat yaşıyorlardı. Çünkü o zaman ki âlet ve

vasıtaları bunu intaç ediyordu. Böylece komünist hayatı in­

lenmiş eserleri onun gözüne sokmalı

Denebilir kİ, Marx'ın İktisadî fikirleri mühimdir.

Yalnız Marx'ın felsefî görüşleriyle İktisadî görüşleri

arasında sıkı bir irtibat vardır. Felsefesini bilmeyenin

İktisadî görüşlerini anlamasına imkân yoktur. Hem onun

felsefesinin yanlışlığı ispat edilirse İktisadî görüşleri

otomatikman felce uğrar.

MARX'IN İKTİSADÎ GÖRÜŞLERİ

1kâr eden ve onun antitezi olan hususi mülkiyet rejimi, yel MARX, İktisadî Teorisinde;

değirmeni icat edihp te bir toprağa bağlanmak mecburi­

yetinin eseri olarak meydana çıktı. Fakat sonraları istih­

sâl vasıtaları o kadar büyüdü ki : bunlara sahip olma i»ı-

kânı hemen hemen ortadan kalktı. O halde cemiyetin mu­

kadder akibeti komünizme dönmektir. Şimdi özetini çizdi­

ğimiz bu fikrin tahlilini yapalım. Önce de belirttiğimiz gibi

madde ve teknik, fikrin anası olamaz. Belki ölçüsü olabi-

23

— Kıymet bahsine dokunmuş ve kendine has bir izaha

varmıştır.

— Kapital bahsinde de bazı tekliflerde bulunmuştur.

— Kapitalist Ekonomiyi dinamik bir tahlile tabi tut­

muş; temerküz, kriz ve ihtilâlleri bu çerçevede

tetkik etmiştir.

Kıymet bahsinde, Dr. Quasney (Doktor Kene) ve Ri-

lir. öyleyse bu görüş hareket noktası itibariyle yanhştır. cardon’dan ilham almıştır. Fizyokrasinin mühim bir sima-

Sonra tarihi vak’alar böyle tez, antitez ve sentez şeklinde sim teşkil eden Dı François Quasney, bir TABLX) EKONO-

tezahür etmemiştir. En büyük hata diyalektiğin tekniğe tat- MİK çizerek İktisadî olayları bir akım içinde tahlile tabi

bik edilmesidir. Teknik ağır ağır ve çeşitli fikirlerin tep- tutan ilk iktisatçıdır. Millî hasılanın Patron, müstahsil ve

kişiyle tekâmül eder. Onda geriye dönüş asla bahis mevzu kısır sınıf arasında nasıl dolaştığını iptidaî olarak izah etti,

değildir. Yeni icadedilen bir motoru inkâr edecek ikinci bir Bu izahta o zaman yetişen biyoloji alimi HAPWEY’in kan

motor çıkabiliyor mu ki ona bağh olarak üst yapıda kendini dolaşımını keşfinin büyük tesiri vardır. Tablo Ekonomik-

kendini inkâr eden bir fikirle karşj'aşsın? Sonra tekniğin teki akımda tıpkı kan dolaşımına benzer. Tablo Ekonomiği

son gelişmeyi geriye dönüş ve tedenni midir ki buna bağlı tarihi içinde ve zamanı çerçevesinde takdir etmemek nan-

olarak üst yapı da kendi kaynağına dönsün? Mülkiyet ni- körlük olur. Kaldı ki, bugün bile takdire şayan tarafları çok-

zamının doğuşuna nüfus ve insan ihtiyaçlarının artması se- tur. Asıl Marx’ın hoşuna giden tarafı onun bu tablo içinde

bep olmamış mıdır? bir kıymet fazlasına işaret etmesidir. Yalnız Quasney bu

Diyalektiğin diğer bir sakat tarafı da tamamen beşer? fazlalığı müstahsil sınıf yaratır diyor.

olan bu hâdiselere beşer iradesinin katılmayışıdır. Eğer ın- Ricardo’ya göre ise : Bir malın mübadele kıymeti; sarfı

sanlar olmasaydı tekâmül yine olacak mıydı? Eğer insan- gerekli emek çahşma saatları ile ölçülür. Yani bir mala

lar olmasaydı tarih denen nesne olacak mıydı? Divriği’nin harcanan emek o malın mübadele kıymetini tayin eder. Bu

demiriyle Zonguldak’ın kömürü birleşip bir demir - çelik sa arada Ricardo’nun liberalist olduğunu ve kapitalist ekono-

nayii kurabilecek miydi? Marx, eğer bu soruya hayır diye- miyi müdafaa ettiğini belirtmek iktiza eder.

çekse o zaman diyalektiğe dayadığı tarih görüşü ne ola- İşte böyle mübadele kıymetini emeğe bağlama keyfiyeti

çaktır? Yok eğer insan iradesinin rolü yoktur diyecekse o Marx’in işine yarar. Marx, bu tarifi aynen alır yalnız buna

zaman da çağdaş iki memleket arasmdaki gelişme farkla «sosyal şartlarla tayin edilen» ibaresini ekler. Yani Marx’a

rını nasıl izah edecektir? Eğer her devlet için ayrı bir di- göre mübadele kn meti : O malın istihsali için sarfedilen ve

yalektik bahis mevzuu ise o zaman umumî bir tarih görü- sosyal şartlarla layin edilen çalışma saatlarıyla ölçülür,

şüne nasıl varılabilir? Dünya işçileri birleşiniz sözü nasıl Marx bir takım misâllerden istifade eder. İstihsâl edilen

söylenebilir? malların fizikî vasıflarından istifade etmek ona göre hatah

Bu araya Marx’in din hususundaki görüşlerini kısa da bir davranıştır. Çünkü biri metre, biri kilo, biri de litre ile

olsa sıkıştırmak faydalı olur. Ona göre din, halkın afyonu- ölçülür. Bunların hepsinin içinde sekh olan değişmez bir

dur. Ne korkunç ve ne garip bir iddia? İnsanların inançları ölçü vardır ki o da sosyal şartlarla tayin edilen çahşma

uğruna hayatlarım feda ettikleri, en büyük kahramanlıkları saatlarıdır. İşçinin çalışma gücünün de bir mübadele kıy-

gösterdikleri ve en yüksek ahlâkî meziyetleri gösterdikleri meti vardır. Yalnız emek, diğer mallara benzemez, zira is-

düşünülürse, dinlerin afyon kelimesiyle tarifindeki hatâ tismarı kolaydır diyor. Meselâ : bir ayakkabı mı yapılmış-

Allah tır. Onun istihsâlinde kullanılan çivide de donmuş bir emek

şiyle dağları bile inleterek koşan bir askerin içinde bulun- vardır. O çiviyi yapan fabrika, o fabrikayı yapan başka b r

duğu gayret hangi uyuşukluğu irca edebiliyor?. Yine Marx’a âlette de yine donmuş bir emek vardır. O ayakkabı istih-

göre din, muavyen ve bazı kimselerin menfaati için ortaya şalinde keser mi kullanılmıştır. Keserde, keseri yapan fab-

atılmıştır. Gerçi bu söz dejenerasyona uğramış dinler için rika da, o fabrikanın yapımında kullanılan vidalarda, vida-

doğrudur amma ya İslâm dini için? Bu söze şu hadisi şerifle lan yapan âlette de donmuş emek vardır. Hasıh her istih-

Page 15: FİKİR - SANAT • SİYASET DERGİSİulkunet.com/UcuncuSayfa/MilliHareketSayi17Aralik1967_-_Bilinmeye… · 1er vaziyet almış, mehter takımı geti- onlara hayran olanlar kendilerini

I I I M I I I I i m i H M M I i m i H l t l l M I I M i n i l l l l l l M t l l l l l l M I I I M i m l i m i M I I I M I I i n i l l l l H I l ^ t L L Î H A R E K E T « l l t l I H M I l M M I l M t l I İ M M M U H I I M I I M l I M H t M M I t l M M M I l I M M I t H U M M l M I M M l I M I I M 15

sâl edilen mal donmuş emeklerden meydana geldiği için sine eşittir. Şöyleki : Çok susadığmazı kabul edelim. Eli-

kendisi de donmuş bir emekten başka bir şey değildir. Onun mize üç bardak su geçsin. Bunlarm ilk bardağma verdiği-

ölçüsünün de emeK olması icabediyor diyor... Marx’ın emek miz kıymetle ikinci bardağına verdiğimiz kıymet aynı ol-

ve kıymet hususundaki görüşleri kısaca bundan ibarettir, rnayacaktır. Belki doyduğumuz takdirde üçüncü bardağa

Yeri geldikçe ilâveleri de yapılacaktır.

Şimdi bu iddiaları akıl süzgecinden

hiç kıymet vermiyeceğiz. Öyleyse bir müstehlik olarak ve

önCe aldığımız malla ona ödediğimiz paranın karşılığında fayda

DE MÜSTEHLİK T7

İSTİHSÂL ETTİĞİ

mübadele kıymeti isminden de anlaşılacağı gibi işletme içi- bekleyen bir fert olarak daima o birimin faydasıyla mutena-

ne değil, tamamen piyasaya ait olan bir olaydır. Bu iti- sip bir fiat teklif edeceğiz eğer piyasa fıatı bunun üstünde

barla tahlil ve tetkikinin de piyasaya ait ve piyasa içinde ise almaktan sarfınazar edip ya ikame mallarına yonele-

olması icabeder. BÜNYELERİ İKTİZASI MEKÂNA BAĞLI ceğiz veya o ihtiyacın tatmininden fedakarlık edeceğiz. Kı-

OLAN HADİSELER, AYNI ANDA ZAMANA MERBUT saca marjinalistler piyasa fiatının subjective tahlilini yapı-

OLAMAZLAR. Mübadele kıymeti yani malın satış fiatı, pi- yorlar. Bu günün ilminde hal en revaçta olan bu görüşün

yasada arz ve talebin kesiştiği noktada takarrür eder. Ta- hakikat payı çoktur. Zira : her insanın muayyen bir mala

lep, halkın gelirine, ikame mallarının fiatına, mahn kabili teklif edeceği fiatlar çeşitli olabihr. Bu gün faraza enim

ikame olup olmayışına ve ihtiyacm mübremliği gibi bir ta- tencereye ihtiyacım yoktur. On liraya bakır bir tencerenin

kim İktisadî ve iktisat dışı hadiselerin etkisi altındadır. Hat- satıldığını görsem belki de satınalmam. Zira on liraya be­

ta halkın anlayış ve davranış tarzının bile bu hususta öne- nim için daha faiöeli olan yani daha çok ihtıyacmda oldu-

mi vardır. Yani bu saydıklarımızla talep arasında fonksi- ğum bir mal vardır ki, ondan hasıl olacak faide daha faz-

yonel bir ilgi mevcuttur. Arz ise, hammadde tedariki im- ladır. Halbuki bir başkasının tencereye ihtiyacı vardır ve

kânına, işletmelerin kapasite ve cesametine, devletin vergi o kimse benim on liraya almadığım tencereye belki de yir-

politikasma ve bütün bunların üstünde piyasadaki talebin mi lira vermeye iıazırdır. v m A C A M A T J N SATIS FlATINI

kemmiyet ve keyfiyetine tabidir. Yani talep fazla olunca EN SON OLARAK YİNE

arz da ona müvazi olarak yükselmek istidadındadır. Bir ma- ÖYLE YA : BİR FİRMA

1ın fiatı düşerse talebi yükselir bu ise arzı dürter ve onu da MÜŞTERİ BULAMADIKTAN 2ONRA İSTED KAD. I

yükseltir. İşte bu iki eğrinin k'îsiştiği noktada piyasa fiatı FİATINI YÜKSELTSİN NE ÇIKAR ? Bu subjective faide

taayyün eder. Firmalar için yürütülen bu mantık piyasa Sizli bir el olarak piyasadaki fıat mekanizmasının düzgün

için de yürütülebilir. Zira piyasa zaten firmalar mecmuu lüğünü temin eder. Eğer bu gidişat yok ise kabahat müs

ile müstehlik mecmuunun karşılaştıkları yerdir. Pazarlığın tahsilde değil, doğrudan doğruj^a ihtiyaçlarını tevzi edeme-

fiat üzerindeki etkisini kim inkâr edebilir? Bugün pazarlık yen ve onun faidesini kestiremiyen müstehlikin ta kendisin

namı altında yepyeni bir ilim doğmuştur. Bu ilim gerek dedir. İşte çok vo çok çok özet olarak kısaca ve sadece

Türkiye’de ve gerekse sosyalist ve komünist bloklar hariç kıymet hususunda görüşlerini belirttiğimiz Marjinalistler,

bütün devletlerin iktisat fakültelerinde tedris edilmektedir, sosyalist doktrinin çatlağından ve sakathğından ötürü bu

Sonra Marx’ın iddiası hakikat olsaydı ozaman zarar denen şekildeki bir düşünceyi iktisat dünyasına armağan ettiler.

1 — Kıymetin ölçüsü yalnız ve yalnız emek midir? Bu

Bütün bu fikrî inhirafları bir tarafa bırakalım. Malın soruya evet demek ancak monist ve tekçi doktrinler içinbahis mevzuudur. İlmi bakımdan tekçilik hele İktisadî tek-

kam olarak tesbiti mümkün müdür? Misalimize dönelim. Bir Çiiik asla kabul edilemez. Ama bu değildir ki emeğuı hiç

çift ayakkabının mübadele kıymetini hesaplamaya çalışa- yoktur. Emeğin de rolü vardır. Emeğin yanında ran-

lım. Önce deriye harcanan emeği tesbit etmemiz icabeder. tın veya işletmenin yerinin ve mevkiinin, Sermayenin ve

Deri istihsalinde kullanılan bütün âlet ve edevatın çalışma teşebbüsün de rolü vardır. Bunlar malın içinde sakh olan

saatlarını rakam haline dökmemiz, sonra da o âlet ve ede- kıymet bakımındandır. Yoksa fiat cephesinden değil... Zira

vatı yapmak için yani onların istihsalinde kullanılan diğer satılan bir malda zarar etmekte mukadderdir. Kıymet faz-

âlet ve edevatın rnaliyetini tesbit etmemiz iktiza eder ki, ^^sı malın istihsaliyle iktisap edilmiş bir hak değildir. Say-

bu mantık ceridesi bu şekilde hesaplama ile sonsuza kadar dıklarımızın maliyet yönünden hisseleri vardır. Satış tiatı-

götürebilir. Yani piyasada teşekkül eden ve miktarı rakam tesbitinde son sözü yine müstehlik söyler. Meselâ İs­

halinde tam bir kat’iyetle teşekkül eden bir fiatı sonsuzlu- tanbul’un Beyoğlu semtindeki fiatla Beşiktaş taki fiatın ara-

ğun metafizik karanlıklarına boğmuş oluyoruz. Sadece de- sındaki fark ve bu yüzden hasıl olan kıymet fazlası rantın

ri için değil; çivi, keser, kösele, törpü ve çirişi de aynı mevkiin eseri değil midir? Reklâmın fiat üzerinde mü-

mantığın çerçevesine soktuğumuz takdirde işin bezer ikti- essiriyeti yok mudur? Makineli istihsalle makinesiz istihsâl

darının çok çok fevkinde olduğunu görmemek imkânsızdır, arasında maliyet bakımından istihsâl ve sürüm bakımından

İlâveten keserdeki çalışma saatlarının ne kadarının bu tek mevcut fark sermayeden mütevellit değil midir?

bir şeyin olmaması iktiza ederdi.

mübadele kıymetini emeğe bağladığımız takdirde bunun ra-

ayakkabıya tahsis edildiğinin hesabı da metafizik bir prob- 2 Eğer biricik ölçü emek ise bu emek yalnız sınat iş-

lemdir. İşte Marx’in doktrinin İktisadî bakımdan belki en terdeki emek midir? Marx, buna yalnız proleter emeği diye

büyük gediği... Bu açık nokta Marx’tan sonra Marjinalizm cevap veriyor. Peki, emek kıymet ölçüsü bile olsa yalnız

denen başka bir iktisat doktrinin doğmasında en büyük âmil fabrika işçisinin emeğini müessir görmek her türlü bedahat

oldu MARŞAL ve tarihî şehadetlerden mahrum bir iddia değil midir? Mü

istihsâl edilen malın son biriminin sağladığı fide ile ölçtü- teşebbis emeğinin hiç mi kıymeti yoktur?

1er. Onlara göre : Bir malın kıymeti, o malın marjinal fide- ( Gelecek Yazı : SONUÇ )

Page 16: FİKİR - SANAT • SİYASET DERGİSİulkunet.com/UcuncuSayfa/MilliHareketSayi17Aralik1967_-_Bilinmeye… · 1er vaziyet almış, mehter takımı geti- onlara hayran olanlar kendilerini

16 t l l l M I I I I I I I I I M I t l I l I M I M I t l I l t l I l l l l I M t l I l M M I M I I t l M l l l l l l l i n M I l t l M t l M M I l H l I M I t l ı M Î L L Î H A R E K E T l l i n i l l M M I l l l l I I M M I l I M I I I t l I M I M I I I I I M I I M I I M I I I I M I t I M I I I I M I I i l l l i İ İ t M I t M I l l l l l l H

UZUM CUbanın kükreyen dik sesi, Kur’anm es­rarengiz ahengi öğretmiş.

Yırtık poturunla da vakursun; mah­kûm olsan da hâkimsin; temellükten ziyade tecebbüre meyyalsin; fikrinde

, . i . . I ^ A..« I**■ r - r I I I ■ I azmin gibi sabitsin; sertsin, sertliğin-Ahmet Hikmet MUFTUOGLU de kabalıktan, bayağılıktan ziyade â-miriyet kuvveti, necabet lâübaliliği

Büyükada’da, Temmuz iptidası, öğle rini belindeki kızıl kuşağın ön tarafı-üstü. Güneşin eriyip toprakları, yap- na soktu. Açık göğsü, çıplak, sert bal- rakları kavrayıp kavurduğu, yalayıp dırlarile bir kuvvet âbidesi vaziyetin- parlattığı bir gün. Gökten dökülen sı- de durdu. Mütekebbir, kalın kaşları al­çak, yanakları yakıyor, göğüsleri ezi- tında mütehakkim ağır dönen iri göz- yor, nefesleri tıkıyor. Elle tutulabilir lerinden fırlayan nazarları ile, Mar- alev haline geliyor. Ortalık gözleri ka- mara’nın dalgalarına, karşıki sahile, maştıracak derecede aydınlık... Kar­şıdaki çamlar yanık, siyah birer leke püğü renginde güneşinin ışığile mavi gibi duruyor. Bu kadar nura dayana- mıyan gözler sönüyor ve kapanan göz kapakları altında kımıldanmak istemi- ğına derin derin baktı... Bu bakıştaki yordu. Yer, gök bir kor halinde için esrar, bu bakıştaki feryad, memleke- için yamyordu.

Baygın, geniş sükûtun içinden lâ u- zaklardan, iskele tarafından akisler hâsıl ederek korkunç, vakur bir seda kükredi :

— Kaaarpuz!... Karpuz!..,Köşklerin camlarına çarparak, çam­

ların tepelerinden aşarak kızgın bir

ğin halde rikkatle bir bulut gibi ağlar­sın; safiyette bir melek, ısrarda bir devsin... Onun için dünyada eşi bulun­maz bir Millet olmuşsun. Düşündüğün zaman bir aslan temkinile ağır ve sâ-kin duruşundan, kızdığın vakit ki âzim

ma^t g ö k r iâ c î; ; ;r d;nîz“nr:.ltT n“S ^ ™ şiddetin amaşumaz. uzun kirpikle-

pü«ü renginde güneşinin ışıiile mavi ™

gözlü, sarı saçlı bir kıza benzeyen se- kere catılmL^n o ’zamanvimli, sevgili yurdunun taşına, topra- kaşların bir kere çatılmasın, o zam

____ • . m m

ti için :

«Allah! dedim, yatağana dayandım»

«Ben senin için al kanlara boyandım» beytinin mağrur bir meali idi.

varlığın, benliğin köpürür, taşar; o za­man ceberrutun, haşmetin parlar, yük- sehr. O zaman cebbar olursun. Bu a- caip sırrı hilkatini bilmeyenler, yanı­lırlar.

Büyüklere karşı saygın bizzat sayıl­mağı sevdiğindendir; mûti olman, mu-

Pencerenin önünde bu canlı kaleyi ta olmak istemendendir.V * 1 » « s /

kartal mehabetile dağların sırtlarından uçan bu sesten ürken bir küme gü­vercin, karşıki çamlıktan havalandı.

— Kaaarpuz!...Bu sedaya Nizam tarafından daha

dik. daha iri bir ses aksi seda gibi ce­vap verdi :

— Çaaavuuuş!...Sükût!... Sanki bu dik, kalın, büyük

İnce işlere ahşmağa vaktin olmasa bile zor bazuya bagh teşebbüslerden

kırmızılı yemeni sarılmış kalıbsız, püs- lezzet alırsın, kara topraktan, ak ek- külsüz fesi, ayağında yırtık çarığı, sır- meğini çıkarırsın.

hayretle, hürmetle seyrediyor; bunun kur’a neferi halinde üstünde mavili.

tında alaca mintanının üstünde koyun Fikrinde muannit, muhabbette muan-postundan dağarcığı olduğu halde sı- nit, muharebede muannitsin. Yeniliğerayı bozmamak için bir kuzu gibi se- çabuk ahşmazsın, fakat bir defa dağirte, sıçraya Harbiye Nezaretinin bü- alışırsan bırakmazsın. Safsın; seni çe-yük kapısından içeri girdiğini görü- kemiyenler böbürlenmekle değil, ekse-yordum.

Bugün uçuk benizle, yırtık cepkenin-sesin âzametinden mevcudat bir sani- le bir vatan kurbanı teslimiyetiyle gir-

ri sana yaltaklanmakla seni ızrar ederler.

Ayakların, kolların bir boğa gibi a-

ye için, ürkmüş, titremişti. Sükûtun altında sinmiş duran dağlara, deniz­lere bu iki sesin yüksekliği hâkimdi.

Çaaavuuuş!... Çaaavuuuş!... bugünkü zayıf, yarın kavi bir kahra-Sesi kadar yüksek vücudu, değirmi man olur; bastığın yerleri titretirsin!..

Atın dizginini kavrayıp, kılıcını çekti-

diğin devlet kapısından, asker ocağın- ğır ağır kımıldarken tavrından tüken- dan, yarın yeni libasınla, kızıl fesinle meyen bir tahammül, yılmayan bir â-bir âmir kurumile çıkarsın! O zaman, zim aşikâr olur.

O engin denize benzersin ki yavaş

ve kır sakalı, açık ve yanık gogsu, kalın tozluklu baldırları, saf çehresi arkasında seksen okka çeken içiçe geçmiş iki küfesile bu recliyet heykeli şimdi karşımda duruyordu :

ğin, tüfeğini omuzuna vurup, süngünü taktığın vakit bu günkü köylü, yarın korkunç asker olur; âsileri sindirir­sin!... Tarlam çapalar, davarını güder-

yavaş coşar ve coşunca da pek hırçın olursun.

Maddî menfaate ehemmiyet ver­mezsin.

Para denilen maden parçasına itibar etmezsin. Suçun budur. Müsrifliğini

Baba sen kumanda eder gibi ü- ken hakaret görürsen bugünkü koyun, asalet icabı sayarsın.züm satıyorsun. Sesin gürlüyor!

— Bağırmıyorum ki...

Üzümü verdi. Yukarıki tepeye tır­manmağa başladı. Etrafı çınlatıyordu :

— Çaaavuuuş!...Ben bu sese, bu sesi hâsıl eden cev­

here meftunum.

yarın yırtıcı bir kaplan kesilir; yuva­nı bozanları ezersin!... Seni böyle bir ân içinde değişmiş görenler sanırlar ki bu sağlam vücut yalnız asker libası giymek, bu sert pençeler yalnız silâh kullanmak, bu kalın ses yalnız siper almak için yaratılmıştır. Senin o tabur

Şimdi yammızdaki sokaktan bir sa- halinde bir pulat kütlesi katılığında yü-

tıcı daha geçiyor. Biraz daha uzaktan: rürken takındığın o salâbet o vekan

Vakarın benliğine galebe eder. Câ- nanını canına tercih edersin. Ekseri, başkaları için yaşar; başkaları için ça­lışır; başkaları uğruna ölürsün. Baş­kaları seni beğendiği halde sen kendi­ni sevmezsin. Ne zaman köyünde, ö- nüne bir önlük koyup makine başına geçecek, ne vakit eline pergel alıp ma­saya yaslanacaksın? Ne zaman dük-

«Çah fasulye, kemer pathcan!» ses- gorup te, sana güvenmemek sem sev- kânının tezgâhında sermayenin faizini

leri, alçaklarda paytaklanarak yayı­lıyor.

memek kabil değildir. hesap edeceksin? Senden bunu bekli-Sen gürbüz ninenin, gür ve temiz sü- yorlar, sana bu kusuru buluyorlar....

Bunların üstünde uçan «Çaaavuuuş!» tünü daha emerken âzameti nefs, se- Fakat vakit kalıyor mu? Keseni dol-âvazının yanında bu yıpranmış, çatla- bat ve tahammül, itaat ve tahakküm durmak için değil, karnını doyurmakmış sesler ne kadar âciz, ne kadar pes gibi âmir olmak için yaratılmış bir cin- için kullandığın sapanın demirini tar-kalıyordu.

Evin arka penceresine koştum. Üzümsin faziletlerine malik olmuşsun. lanın ortasında bırakıp tüfeğin çeliği-

Bu hakimiyet esaslarını başka mil- ne sarılıyorsun... O serhadden bu hu-cü tepeye varmıştı. Yolun kenarındaki letler, medreselerde anlarlar. Sana bu duda koşuyorsun... Bulgaristan’da ö-kayamn üstüne küfesini koydu. Elle- meziyetleri ninenin iri siyah bakışı, ba- (Sonu 18. sayfada)

Page 17: FİKİR - SANAT • SİYASET DERGİSİulkunet.com/UcuncuSayfa/MilliHareketSayi17Aralik1967_-_Bilinmeye… · 1er vaziyet almış, mehter takımı geti- onlara hayran olanlar kendilerini

... ........................ ............................. . „ . . . M ............... ............................................. .......................... .......................................J L L Î h a r e k e ................................................................ " " " .................... .......................................................................................... .. 17

likede gören her millet, kuvvet den­gesini kurabilmek için daima müttefik-

I

1er aramış ve ittifaklar yapmıştır. Tür­kiye de Kuzey komşusunun ağır teh­ditleri karşısında, kendisini tecavüz­lere karşı savunmak maksadiyle NATO ittifakına girmeyi zorunlu saymıştır.

NATO ittifakı, bilmiş olacağınız gi­bi İkinci Cihan Harbi’nden sonra Av­rupa’yı istilâ tehdidi altında bulundu­ran komünizme karşı, tecavüze uğra­dıkları takdirde, kendilerini elele bir­likte savunmak maksadiyle başlangıç­ta 12 AvrupalI ve Amerikalı Devlet ta­rafından kurulmuş olan meşrû mak­satlı bir savunma ittifakıdır. Gayesi it-

Cumhuriyetci Köylü Millet Partisi'nin m koro halinde söylediler. Bütün üye- tifak antlaşmasının başında da açıkça

BüyükKongre

büyük kongresi, geçtiğimiz aym 24 ve lerin devamlı tezahüratı arasında Tür- ifade edildiği gibi komünist tecavüzü-

25'inde Ankara'da yapıldı. Kongre, keş şu uzunca açış konuşmasını yaptı:

klâsik bir kanunî formaliteyi yerine

getirmekten ziyade, Türkiye'deki mil-

. liyetçilerin toplanması ve bir kurultay

havası içinde Türkiye'nin dertlerine

eğllinmesi bakımından ilgi çekiciydi.

KONUŞMA :

ne uğrama halinde kollektif meşrû sa­vunmadır. Milletlerarası münasebetler­de daima antlaşmalara ve hukuka bağ­lılığı, insan haklarına hürmeti ve ba-

Cumhuriyetçi Köylü Millet Parüsinin rjşçılığı kendisine usul kabul etmiş o-

lan Türkiye Cumhuriyeti için kendiniVIII inci kongresinin çok muhterem Delegeleri ve aziz Misafirlerimiz;

Partimizin 8 inci büyük kongresi buBilhassa, henüz bu milliyetçi kuruluşa gün memleketimiz için çok önemli olay-

tecavüzlere karşı savunmak maksadiy­le NATO ittifakına üye olması gayetisabetlidir.

kayıtlarını yaptırmamış milliyetçilerin ların cereyan ettiği bir devrede top- Ancak ittifak teşkilâtı içerisindekikongreyi ilgiyle izlemeleri ve olumlu Sanmıştır. Bunun böyle olması. Parti- münasebetlerde ve çeşitli hükûmetle-

miz için ve memleketimiz ıçın de ha- rin tutumlarında beceriksizlikler vedüşüncelerle ayrılmaları, gelecekte fırsattır. Böylece milletimizi

CKMP'ye katılmaların olacağını gös- ilgilendiren hayatî meseleleri, Parti-

teren delillerdi.

ciddî hatalar işlenmiştir.Hiç bir millet diğer bir millete kar-

KONGRE YURUYUŞU

mizin sahibi ve en yüksek organı bulu- şüıksız olarak bir şey vermeyi düşün- nan kongremizde görüşerek karara tnez. Milletlerin birbirlerine olan mü-bağlamak mümkün olacaktır. nasebetlerinde esas konu menfaat te-

Bini aşkın kongre üyesinden çoğunun Muhterem arkadaşlarım, Devletimi- minidir. Karşılıklı menfaatlerimiz bu-

bu HükümetigunKıbrıs meselesinin

bulunduğu partililer, partiye kayıtlı

gençler, toplu halde 24 Kasım günü sa- betler konusunda

bahı genel merkez binası önünde top- desteklemekteyiz,

lanarak, başlarında Genel Başkan Alp- idaresi ve bugüne kadar hükümetlerin

arslan Türkeş, genel kurul üyeleri ol­

duğu halde Zafer anıtına gittiler. Za-

zin ve vatanımızın yüksek menfaatleri lunduğu için NATO’ya dahil devletler- yönünden dış politika ve dış münase-

yürüttüğü politika bakımından ayrı gö­rüş sahibi bulunmakla beraber, Yuna­nistan’a ve Makarios’a karşı hükûme-

fer anıtından gene toplu halde kongre- girişeceği teşebbüslerde onun etra-nln yapılacağı salona gidildi ve Genel fında ve onunla beraber olacağız. El-Başkan Alparslan Türkeş'in konuşma- verir ki, hükümet şimdiye kadar ol­

duğu gibi pasif, zaman kaybedici dav­ranışları terkederek Türk millî haysi­yetini ve menfaatlerini koruyacak e-

yini söyledi : Tek aday Erhan Löker, nerjik tedbirleri sür’atle alsın.

kongre divan başkanlığına seçildi. Tür­

keş, kongre başkanı seçiminden sonra

yerine geçti. Divan başkan yardımcı-

sıyla kongre açıldı.

Türkeş, kongre başkanmın seçilece-

le ittifak yaptık. Bu arada Amerika Birleşik Devletleriyle de birçok antlaş­malara girdik. Bu antlaşmaların ya­pılmasında hükümetler ciddî hatalar iş­lemişler ve Türkiye’nin menfaatleriy­le bağdaşmayan tavizlerde bulunmuş­lardır. Bunların en yakın zamanda ele alınarak her iki tarafın da şerefine uy­gun ve her şeyin üstünde Türkiye’nin bağımsızlık ve egemenliğine riayetkâr bir durum meydana getirilmelidir. Bu­nun dışında NATO ittifakı aleyhinde memleketimizde komünist çevrelerceyürütülen propogandalar çok kere ya-

Yaşadığımız günlerde, dünya politi- lan ve iftiralardan ibaret ve memle-kası büyük değişiklikler göstermekte­dir. İkinci Cihan Harbi’nden sonra

ketimizin zararınadır.Türkiye hükümetleri NATO’ya gir-

dünya iki hasını kampa bölünerek yer dikten sonra dış politikada adeta bir lığına İstanbul başkanı Haşan Tun- yüzünde barışı tehlikeye düşüren bir- kış uykusuna yatmışlar ve gerek NATOcay seçilmişti. Kâtiplerin de seçimin- çok buhranlara maruz kalmıştır. Mem- dan azamî istifade sağlamak için, ge­den sonra, kongre başkanı, Türkeş'i leketimizin tutumu daima barışçı, hür-

tekrar kürsüye davet etti.

BÜYÜK TEZAHÜRAT

Türkeş, konuşmasını yapmak için

kürsüye çıktığı zaman, kongre salo­

nunun sağ tarafını dolduran gençler :

riyetci bir yol olmuştur. Bu arada ko-rekse diğer devletlerle tesirli müna­sebetler içine girmek için bir çaba

münist blokun lideri olan Sovyet Rus- göstermemişlerdir,ya’dan memleketimiz üzerinde haksız Özellikle Müslüman Orta Doğu mem-ithamlar ve ağır baskılar olmuştu. Hat- leketlerine ve Asya - Afrika’nın yenitâ bu baskılar. Doğuda üç ilimizin ken- uyanan milletlerine karşı büyük bir il-dilerine verilmesi ve Boğazlarda üs gisizlik, gaflet, hattâ zararh karşı koy-kurmalarına tpüsaade edilmesi gibi ma davranışları göstermişlerdir. Kar-

«Başbuğ... Başbuğ» diye tezahürata varlığımız ve şerefimizle asla bağdaş- deş bir memleket olan Cezayir halkı-başladılar. Bu tezahürat bittikten son- mayacak tekliflere kadar gitmişti. nm bağımsızlık almak için yaptığı mü-

ra T ü r k e ş için yazılmış olan Milletler arasında tarih boyu devam- cadelede o zamanki Türk Hükümetinin

«BOZKURTLARTN TtİRTCtÎ tY-i. m9 K«ı menfaat alış verişleri olmuştur. Ken- yardımcı ve destekçi olması şöyle dur-RIN TURKUSU» marşı- fisini üstün kuvvetler karşısında teh- sun onlara karsı nenh^ almaş, Türk

Page 18: FİKİR - SANAT • SİYASET DERGİSİulkunet.com/UcuncuSayfa/MilliHareketSayi17Aralik1967_-_Bilinmeye… · 1er vaziyet almış, mehter takımı geti- onlara hayran olanlar kendilerini

18 ı m ı ı ı n ı ı m ı ı ı ı ı ı n ı ı ı i M H i ı ı ı ı m ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı n i M i * M i ı ı ı ı ı ı ı i i i * n * ı t * l ı m ı ı n t m n ı ı ı ı * ^ ^ 1 L İJ I H A R E î i E T M i ı ı ı ı l ı ı ı............................................................................................ ı ı ı ı ı ..........ı ı . ı ı ı ı ı ı ı ı ı ...............

Milleti için çok üzücü ve haysiyet kı­rıcı bir davranış olmuştur.

Bize göre Türkiye’nin dış politikası Batı dünyası ile olan ittifaklarımızı sa­dakatle devam ettirmekle beraber kom­şularımızla, bu arada da samimî bir dostluk ve iyi komşuluk münasebet­leri esasına dayandırılmalıdır. Bunlar­la beraber Müslüman memleketlerle

termiştir. Bizim Hükümetlerimiz ise,maalesef ne dediğini ve ne istediğini bilmeyen insanlar gibi hareket etmiş­lerdir. Üstelik, Kıbrıs Türkleri vaktiy­le Anadolu’dan gönderilen öz kardeş­lerimizden müteşekkil bir cemaattir.

Bizler C. K. M. Partisi olarak bu me-

liyetlere karşı uyanık olmak mecburi­yeti vardır. Bu gün üzüntüyle belirt­mek lâzımdır ki, Türkiyemizde bu yı­kıcı akımlar, millet bünyesinde tehli­keli sarsıntılara yol açmaktadır. Bu memlekette yaşıyan insanlar, Doğu­suyla, Batısıyla, Kuzeyi ve Güneyi ile biribirlerinden hiç farkı bulunmayani* -II DiriüiritrrillUCIl liiv w.**

selenin ortaya getınldıgı ilk gu Milletinin öz evlâtlarıdırlar. 900 ----------- ----- ----- itibaren bu müh davamızın Çozunıunun Devletimizin ku-

sıkı kültürel, ekonomik ve siyasî dos- ancak kuvvet yoluyla mumkun olaca ve bu günlere kadar yaşa-tane münasebetler kurarak yakın iş- ğına inandık ve Yunanlılarla ıkiiı go- g^ele, omuzomuza çalışmış

______ «

birliği teşkil olunmalıdır. Ayrıca, diğerAsya ve Afrika milletleriyle çok ta­raflı yakın ve sıkı münasebetlere ge­çilmelidir. Kısacası Türk Milleti gibi

ğına inandık ve Yunanlılarla ikili gö­rüşmelere girişmekten bir fayda olma­dığım ilgililere anlatmaya çahştık. Ön­ce Kıbrıs toprakları üzerinde kuvvete dayanan fiili bir durum meydana ge-

olan şerefli bir milletin şerefli çocuk­ları olarak her çeşit ayırıcı, parçala­yıcı ve dirliği bozucu sözlere, fikirle­re ve hareketlere karşı amansız olmak

^ A A

büyük bir tarihin sahibi olan büyük bir tirilmesini ve ancak sonra g ın şı ece zorunluluğundayız. Demokrasi ve hür- - ..... ' * ’ ’ müzakerelerde Türkiye mn menfaatle- .. —

A A ^ Amilletin politikası daima olayların ile- riyet; ancak Türk Milleti içindir. Tür­kiye’yi parçalama, milleti bölme hür­riyeti diye bir hürriyet olamaz. Bu ba­kımdan son zamanlarda Doğuda ter­tiplenmiş olan ve mâsum vatandaşları istismar ederek ayıricılık, Türkiye

Devletini parçalama maksadı güden mitinglere karşı hükümetin gösterdiği gafleti çok ağır bir sorumluluk olaraktelâkki ediyoruz.

Komünizm faaliyetleri de gittikçe her tarafa yayılma göstermektedir. İlmî değerini çoktan kaybetmiş bulunan marksist doktrinin Türkiye için uygun­suz ve yıkıcı olduğu kanaatındayız. 50

tarih boyunca hiçbir zaman Yunanis- ru her şeyden önce iç birlik, iç barış yıldan ben beynelmilel konıumzm, çe-

risinde bulunan evrensel, çok taraflı rine uygun bir çözüm elde edileceğinitekrar tekrar ileriye sürdük. Yapılma­sını faydalı gördüğümüz işleri üç ayrı muhtıra ve iki mektupla hükümetlere bildirdik.

Çok muhterem delegeler.Kıbrıs dâvamız çok haklıdır ve bir

gün mutlaka zafere ulaşacaktır.

Dış politika üzerinde düşünce ve gö­rüşlerimizi kısaca açıkladıktan sonra şimdi iç politika konusunda da fikirle­rimizi söylemek isterim. Bir memle­ketin dış politikası daima iç politika-

yet ve savunmasiyle uzaktan veya ya- sına sıkı sıkıya bağlıdır. Milletin kal- kından bir ilgisi yoktur. Kıbrıs Adasi kmma faaliyetleri ve gelişmesi, huzu-

_ _ _

ve esnek, enerjik, uyanık, uzağı gören bir dış politika olmalıdır. Yıllardan be­ri Türk Milletinin vefalı gönlünde bir yara gibi kanayan Kıbrıs millî dâva mız üzerinde de sizlere birkaç söz söy­lemek istiyorum.

Kıbrıs Adası Türkiye’nin Kuzey kı­yılarından 40 mil uzakta bulunan büyük bir adadır. Bu ada Türkiye’nin yakın emniyeti ve yakın savunmasiyle sıkı­ca ilgilidir. Kıbrıs Yunanistan’a 700 mil uzakhktadır. Yunanistan’ın emni-

ve iç güvenliğe dayanır. Bunun için memleketimizin huzuru ve varlığının korunması konusunda millet olarak bö-

elinde bulunması lâzımdır. Yunanistan lünmez bir bütün halinde bulunmak.

tan’a ait olmamıştır. Fakat 350 yıl Tür­kiye’nin idaresi altında yaşamıştır. Bu Adanın tümüyle mutlaka Türkiye’nin

senelerden beri (Enosis) yaygarala- riyle Kıbrıs’ı ilhak etmek çabası gös-

partizanlık, bölgecilik, ırkcıhk, mez­hepçilik ve komünizm gibi yıkıcı faa-

şitli memleketlerde oynadığı oyunları ve karıştırıcı, paralayıcı, hesapçı kış­kırtmalarını kanlı misalleriyle bilmek­teyiz. Bugün milletimizin geri bırakıl­mış yoksul, teşkilâtısız ve adaletsiz­likten bunalmış durumunu ileri sürerekmâsum gençleri ve iyi niyetli aydın­ları iğfâl çabasında başarılı olmakta bulunduğunu önemle belirtmek isterim.

Bunlar her yerde ağızlarından çıkankelimelerden ve adım atmalarındanbelli olmaktadırlar. Bunlar için millet,

vatan, din, iman, bayrak, namus, âile önemli şeyler değildir. Kendi yazdık­ları yazılarından ahlâk telâkkilerinin, bizim millî ahlâk anlayışımıza göre tam bir ahlâksızlık olduğu anlaşılmış bulunmaktadır. Bunlar dünya proloter- yası için her şeyi yapmayı gaye edin­miş başıbozuklardır. Bizim için ise her •şeyin başlangıç noktası Türk Milleti­nin varhğıdır. Bu varhğın korunması,

(Baştarafı 16 da) lumsun; ninenin, atanın bucağında bir yüceltilmesi ve ebedî olarak devam et

Halkevleri, okullar, Kültür dernekleri, düğün ve

eğlenceler, sanatseverler, gülmek - güldürmek

isteyenler ve meraklılar için beklenen kitap çıktı :

( BİR KARAGÖZ OYUNU )

ÖP HACİVAT'IN ELİNİ!..

Resimli, bol açıklamalı ve bibliyoğrafyalı olup, sözlük te eklen4

miştir. 250 Kuruşluk pul göndererek isteyiniz.

ÜSKÜDAR YAYINEVİ Posta Kutusu : 46 - Üsküdar

lüyor, Yunanistan’da ölüyor, Acemis- tan’da ölüyor, Sırbistan’da ölüyor; yalnız yurdunda, köyünde ölemiyorsun.

garip; ananın, babanın kucağında bir tirilmesi fikrinin üstünde başka hiçbiryetimsin!...

Dul analarla dolu olan şu AnadoluSevgilin Ayşeciği doya doya öpemiyor, ı^jr üvey nine kadar sana cefakârdır., yavrun Mehmetçiği seve seve büyüte- Şarkın kınına giremiyen bir kılı-mıyorsun...

Bir ulu çınarsın ki kırılır, iğrilmez-sin, ölür, inlemezsin...

Kanınla çorak kumlukları sularken, ekmeğini alnının terine batırır yer, yi­ne düşman karşısına yaralarınla be­raber her yerde bir istihkâm gibi çı- var, ey TÜRK!... karsın... Sen zalim heybetinde bir maz-

cısın; döğüle döğüle tavlanır, vurula, vur ula kınhrsın.

Yine her parçandan bir kıvılcım, her kıvılcımından bir şimşek çıkar.

fikir ve görüşü kabul etmeyiz. Komü­nistlerin son zamanlarda artan hiyanet faaliyetleri karşısında hükümetin bil­gisiz, hareketsiz ve tedbirsiz tutumu ne kadar yerilse azdır. C. K. M. Partisi

Türk Milletinin varhğına, birlik ve bü­tünlüğüne karşı kasteden fesat hare- ketlerine karşı amansız bir mücadele acmiii bulunmaktadır, özellikle üniver-

« V İ V

İlâhî bir kuvvetin, ebedî bir feyzin sitelerimiz içerisinde, komünist kışkırt-

13 Teşrinevvel 1327macılara karşı bu imanlı bir milliyetçi gençlik cephesi yükselmektedir. Bu

Page 19: FİKİR - SANAT • SİYASET DERGİSİulkunet.com/UcuncuSayfa/MilliHareketSayi17Aralik1967_-_Bilinmeye… · 1er vaziyet almış, mehter takımı geti- onlara hayran olanlar kendilerini

_ L l | _ _ ı j » M «

İLı L 1 H Au R £ K £ Ti M İ l l l l l l l l l l l t l I M I M I I t l I l l l M l l l t M I l i l M I I M M I l I H I I I I M l M I I M I I M M M I H H i İ M I t l I i l l l I I 19

gençler Dokuzışık Millî Doktrini ile kelimeyle sosyal reformlar üzerinde her çeşit yabancı taklidi zararlı dü- durmak isterim. Bugün halkımız sos-

rüşüdür. Sosyal ve ekonomik olmak üzere iki ayrı bölümü kapsamaktadır.

şüncelere karşı saf tutmaktadırlar. yal yardım teşkilâtından yoksun, sos- Ekonomik görüş olarak mülkiyeti esasBu arada yurdumuzda mezhep kış- yal adalet ve sosyal güvenlik düzeniy- kabul eden fakat mülkiyetin millet za-

kırtmacılığı yoluyla bin yıl evvel geç­miş olaylar tekrar ortaya getirilerek

le fırsat eşitliği düzeni ihtiyacı için­dedir. Biz bütün Türk Milletini köylü-

rarına kötüye kullanılmasına karşı o- lan bir görüşü belirtir. Karma ekono-

Türk Milletinin evlâtları biribirine dü- süyle, esnafiyle içinde toplayan geniş miyi ve ana stratejik, ekonomik faa- şürülmek isteniyor. Biz birliği bozucu hir .<?n<5val vardımlasma ve sosval eü- livetlerin devlet kontrolunda bulunmabu gibi davranışları çok hatalı bul­maktayız.

Memleketimiz demokratik düzen için­de gelişmeye gayret etmektedir. Fakat demokratik rejimimizin kuruluşunda maalesef şahsî ihtiraslar ve âdi men­faat hesapları millet menfaatlerinin üstünde tutulmuş ve bu sebepten de-

bir sosyal yardımlaşma ve sosyal gü­venlik teşkilâtı kurulması dâvasını et- sını öngörür. Sosyal görüş olarak sos-mekteyiz. yal adalet düzeni, fırsat eşitliği, sos-

Muhterem delegeler; yal güvenlik ve sosyal yardımlaşmaPartimizin geçen kongreden bu gü- teşkilâtı kurulmasını esas kabul eder.

ne kadar siz arkadaşlarımızın inançla­rına ve partimizin programına uygun

6 Köycülük

Köyleri tarım kentleri halinde bir-olarak büyük faaliyetler göstermiştir. leştirerek kalkındırmayı öngörür. Köy-

Bizim inancımıza göre yabancı mem- lünün tefecilerin elinden kurtarılmasımokrasimiz sakatlıklara uğratılmıştır. leketlerin şartları altında meydana ge- ve ihtiyacı olan kredi ve diğer yardım- Bugün demokratik rejime taban taba- tirilmiş bulunan yabancı doktrinler ve ların sağlanması için kooperatifleşmeyi na zıt bulunan hukuka aykırı ve gös- yönetim sistemleri taklit edilerek Tür- hedef alır. Bilhassa orman bölgesindeterdikleri faaliyetlerle memleket men- kiye’nin kalkındırılması sağlanamaz.

faatlerine de zarar verdiği anlaşılan Ne kapitalizm ve liberalizm, ne de ko- bir tabii senatörlük müessesesi vardır. münizm, Türkiye için yararlı olamaz.

yaşayan köylüleri öncelikle ve hızla refaha kavuşturmak amacımızdır.

Bu müessese 27 Mayıs’ın ruhuna aykırı ve o zaman millet önünde yapılmış o- lan yemine karşı da ihanettir. Tabiî Senatörler 27 Mayıs’ı katleden insan­lardır. Bunlar 27 Mayıs’ın reformları­na karşı çıkmış olan, 27 Mayıs’ın âdil, tarafsız, barıştırıcı ve affedici ruhunu yıkmış olan kimselerdir. Tabiî Sena-

Türkiye’yi kalkındıracak sistem ve gö­rüş ancak Türk Milletinin özellikleri­ne uygun, Müslüman Türk Milleti rea­litesini göz önünde bulunduran ve mo­dern ilim ve tekniğin ve yol göstericikabul eden millî bir doktrin Türkiye’yiulaşmak istediğimiz kudretli, ileri bü­yük Türkiye’ye kavuşturabilir.

7 — Hürriyetçilik ve Şahsiyetçilik

Birleşmiş Milletler Anayasasında yazılı bütün hürriyetlerin sağlanmasını gaye edinmiştir. İnsanların şahsiyet olarak geliştirilmesini, toplumun kal­kınması için yararh bir yol olarak ka­bul eder.

8 — Geiişmecilik

İnsanlar ve medeniyetler daimatörler 1961 seçimlerinden sonraki taraf Bunun kısaca formülü Türk emek po- ¿aha iyiyi, daha güzeli, daha mükem-tutucu ve 27 Mayıs reformlarından ta- tansiyelinin, millî üretim faktörlerine istemek ve aramakla gelişir El

rasyonel bir şekilde bağlayarak, dev- ¿e edilenle yetinmemek ve daima dahaletin vatandaşlara istihsâl yollarını a- ilerisini istemek ve bunu elde etmekçarak bütün tedbirleri alması ve ko- içi„ gayret göstermek şuurudur. Ancaklayhkları^temin etmesı^ye milli gelirin bu gayret ve çabalarda Türk Milleti-

ı-„_j j .............. 1., tarihinden millî benliğinden ve kö­

künden kopmadan yükselmek ve iler-

viz verici davranışlariyle memlekete üzüntü kaynağı olmuşlardır. Bu sebep­lerden dolayı C.K.M.P. çok gayrita- biî bulunan bu tabiî senatörlük mües-sesesinin kaldırılmasını demokrasimi- artmasında kendisine düşen esas rolü zin selâmeti ve gelişmesi ile memle- oynamasıdır, ketimizin huzuru bakımından çok lü- İşte biz C. K. M. Partisi olarak böy- lemek gayedir.zumlu saymaktayız. Bu maksatla Tür- le millî bir doktrinin sahibi bulundu-kiye Büyük Millet Meclisine Tabiî Se­natörlüğün kaldırılması için bir kanun

ğumuzu iddia eden siyasî bir teşekkü­lüz. Millî doktrinimizin adı (Dokuz

9 — Endüstri ve Teknikçilik

Türk Milletinin kalkınması için acele sanayileşmesi lâzımdır. İşte bi

• » « « A . . . . . . . *teklifi vermiş bulunuyoruz. Bize göre Işık) doktrinidir. Bu görüş dokuz ana ^im millî doktrinimiz olan Doknz5 - f i yer ilkeye dayanmaktadır. Bu ilkeler s.ra- görüşüm üzr e s X . bunla?d.r "

Türk Milletinin sinesinde sıradan bir siyle şunlardır :vatandaş olmaktır.

Türkiyemizin hızla kalkındırılması, çağlar üzerinden sıçrayarak Türk Mil­letinin atom ve uzay çağına sokulma- siyle mümkündür. Bu da her şeyden önce dünya çapında çok üstün kaliteli ilim adamları ve yüksek teknisyenler kadrosu meydana getirmeye bağlı bu­lunmaktadır.

1 Milliyetçilik

Her şey Türk Milleti için, Türk

.Türk _______ ____ ___ _________

yük hamleleri yapmak yolundayız. C. K. M. Partisi olarak millete hizmet

Milletiyle beraber ve Türk Milletine yolunda ne kadar büyük güçlükler vetehlikelerle karşı karşıya olduğunuzu bilmekteyiz; fakat güçlükler bizim az­mimizi ve mücadele gücümüzü bir kat daha arttırmaktadır. Muvaffak olaca-

göre sözleriyle özetlenebilecek, Türk Milletine bağhlık, sevgi ve Türkiye Devletine sadakat ve hizmettir.2 — Ülkücülük

Türk Milletinin en ileri, en medenî ğımıza emin bulunuyoruz.en kuvvetli varlık haline getirme ül-

Türk Milletinin sıkıntıdan ve yoksul- küsüdür, luktan bir an önce kurtarılarak ileri ve refahlı bir memleket haline gelme­si 6 büyük reformun bir elden aynı zamanda uygulanmasiyle mümkün ola­caktır.

Bu reformlar sırasîyle şunlardır :1 — Ahlâk ve millî eğitim reformu.2 —

3456

Sosyal reformlar.İdare reformu.Sanayi reformu.Tarım ve toprak reformları. Malî reform.

3 — Ahlâkçılık

Türk Milletinin ruhuna, gelenekle­rine uygun ve yüksek varhğını koru­mayı ve gehştirmeyi öngören esaslara dayanır.

İlimcilik

Olayları ve varlığı önyargılardan

Koşan elbet varır, düşen kalkar, Kara taşdan su damla damla akaı Birikir sonra bir gümüş göl olur. Arayan hakkı en sonunda bulur.

4

Konuşması delegeler tarafından sık

sık alkışlarla kesilen Türkeş'in bu ko­

nuşmasından sonra Genel Sekreter

ve art düşüncelerden sıyrılarak ilim Mustafa Kaplan, genel idare kurulu-

mantalitesiyîe incelemek ve girişilecek nun hazırladığı faaliyet raporunu oku-

her çeşit faaliyette İlmî önder yapma du, iki yılda yapılan işleri anlattı Bil-prensibidir.5

Bu reformların burada uzun boylu açıklamasına girişmemek yalnız birkaç

Toplumculuk

Her çeşit faaliyetin toplumun ya- la olacak şekilde yürütülmesi gö-

hassa, iki yıl önce CKMP'nin ancak 25

ilde teşkilâtı varken, bugün 61 il ve

435 ilçede teşkilâtın olduğunun söylen-

Page 20: FİKİR - SANAT • SİYASET DERGİSİulkunet.com/UcuncuSayfa/MilliHareketSayi17Aralik1967_-_Bilinmeye… · 1er vaziyet almış, mehter takımı geti- onlara hayran olanlar kendilerini

20 .........................................ı ı ı n i H i t ı ı ı ı ı ı ı t n t ı ı ı ı n ı ı i M i u ı m ı m ı m ı i H U u u ı i u ı ı ı ı m ı ı ı ı ı t m u ı ı ı r u j y j İ L L İ H İ V R I S K E T " " ..................... .......t l l l M I ..............................................................................................................................................................................

mesi ve teşkilât bakımından üçuncu

parti durumuna gelindiği sözleri, kon­

gre üyelerinin tezahüratıyla karşılan­

mıştı. Raporda, bilhassa sol basın ve

Türkiye'yi sola götürmek emelinde o-

lan partilere ihtar edilmiş, ziraî refor­

mun yapılmaması sebebiyle ve sol tah-

karşı teklifte bulunuldu. Bu konuda,

üyelerden isteyenler söz alarak konuş­

tular. Teklifler oya kondu ve seçim­

lerin ertesi güne bırakılması kabul

adildi.

ik in c i g u n

ikinci gün kongre açıldıktan sonra

riklerle yakında bir (ağa - ırgat) kav- hemen seçim faaliyetlerine geçildi. Tü-

gasınm çıkma ihtimalinin olduğu be- ^ük hükümlerine göre Genel Başkan,

lirtilmiştir. Raporda : «Milletin içine Genei Kurul ve Yüksek Haysiyet Diva-

düştüğü ümitsizliği gidermek; İnkilâ™ adaylıklarını koyan üyeler arasın-

bm cebir ve zulüm, demokrasinin acz dan seçilecekti. Genel başkanlığa Alp-

ve meskenet olmadığı; fazilet ve ada- arslan Türkeş adaylığını koydu. Genel

letin en iyi tecelli ettiği rejimin, en Kurul ve Yüksek Haysiyet Divanı için

hakkaniyetli devlet idaresinin milliyet- ise aday sayısı oldukça yüklü idi. Bil­

gi demokrasi içinde uygulanacağı; hassa genel kurul için aday sayısı yüz

gerçek otoritenin, gerçek hürriyetin, kişiye yaklaşıyordu.%

gerçek adaletin bu rejimle sağlanabi- Dağıtılan kâğıtlara, genel başkan,

leceği partimizin amacı ve inancıdır. genel kurul ve yüksek haysiyet divanı

Bu inancın mihrakı, Türk milliyetçili- üyelerinin adları yazılarak ayrı ayrı

ğinin aksiyon merkezi, mukaddes mef- sandıklara atıldı. Tasnif heyetleri se-

humlarımızın hürmetkar muhafızı olan çildi ve oylar bu heyetlere teslim edil-

partimiz, gerçek milliyetçileri, imanlı di. Bu sırada saatler öğleyi gösteri-

gençliği, vatansever âlimleri sinesin- yordu. Divan başkanı kongreyi saat

de toplamakta, bunların sayısı her ge- 14'e kadar tatil etti,

çen gün artmaktadır. Bu artış hızla­

nacak ve senin elinde iktidar mukte­

dir hale gelecektir. Milletin hakkı o-

lan, kudretli ve müreffeh Türkiye, mil­

letin desteği ile kurulacaktır. Bu bir

emri manevidir, bu tarihin icabıdır, bu

milletin iradesidir; bunu hiçbir şer

kuvvet önleyemez.» denmekte ve artık

Türk Milletinin bu Millî Harekete baş­

ladığı belirtilmektedir.

BUYUK ANKARA

YÜRÜYÜŞÜ

sırada gençler «Bozkurtlarm Türküsü»

adlı marşı hep bir ağızdan söylüyor­

lardı. Marş bittikten sonra gene meh­

terin arkasında, kongre salonuna doğ­

ru yürüyüşe geçildi. Gidiş te aynı ge­

liş gibi muntazam, asker yürüyüşüyle

ya^Jildı.

BASINDA YANKISI

Ertesi günü basın bunu çeşitli bi­

çimlerde verdi. Haber şeklinde veren­

lerin yanında, mason sermayesiyle çı­

kan Hürriyet ve Yeni Gazete gibi ga­

zeteler bu yürüyüşü Nazi ve Faşist yü­

rüyüşlerine benzetmek küstahlığında

bulundular. Bilhassa Hürriyet .gazetesi

bu benzetmenin tam romantizmine var­

mıştı. Akşam gezetesi ise, kongrede da­

ğıtılan ve üzerinde Alparslan Türkeş'

in «Dâvaya katılıp ihanet eden herkesi

vurun.» cümlesi bulunan Millî Hareket

dergisinin adını vermeden, bu yukarı­

daki cümleyi vererek kendince bir

maksada hizmet ediyordu.

Siyasi çevreler ise bu yürüyüşü tür­

lü şekillerde tefsir ediyorlar, bilhassa

solcular, masonlar ve yahudi dostları

endişelerini saklamadan CKMP ve o-

nun liderine gittikçe daha çekinerek

Kongrenin ikinci günü ilkin Ankara' bakıyorlardı.

yı, sonra Türkiye'yi sarsan bir yürü- Bunlarm dışında bir gerçek vardı;

yüş yapıldı. Saat 14'de kongre salo- Bu büyük Ankara Yürüyüşü yalnı/ca

nunda toplanan üyeler, partiye kayıtlı Ankara'da kalmayacak, bundan sonra

gençler ve önlerinde Adana'dan kongre yurdun her tarafında, kollarına parti-

için gelen partinin mehter takımı, za- nin bazubentlerl takılmış gençler mun-

fer anıtına doğru yürüyüşe geçti. Bu tazam asker yürüyüşleriyle kendilerini

yürüyüş ne AP.'nin kamyonlarla getir- sık sık göstereceklerdi.

Mustafa Kaplan'm genel idare kuru- fjp para ile insan alkışlayan kalabalı-

lunun bu raporunu okumasından sonra ğma benziyordu ne de CHP'nin anar-

SON KONUŞMALAR

Kongre salonuna gelindikten sonra.

malî rapor okundu. Gelir ve giderler şjsf hareketleriyle ilgisi vardı. Mehter serbest konuşmalara geçildi. Yurdun

anlatıldıktan sonra, faaliyet ve hesap takımının temposuna uyan başta Ge- dört bir yanından gelmiş, milliyetçiler

raporlarının okunmasından sonra bun- nel Başkan Alparslan Türkeş, onun ar- ordusunun erleri kendi bölgelerinin

ların tenkidine geçildi. Temenni mahi' kasında genel kurul üyeleri, sonra dertlerini anlatıyorlar ve arkadaşları-

yetindeki tenkitleri genel başkan yar- gençlik ve en arkada kongre üyeleri, na duyuruyorlardı. Ankara, İstanbul,

dımcısı Mehmet Altınsoy cevaplandır- jgm bir askerî disiplin içinde Ankara' Konya, Bursa, İzmir, Kars, Trabzon,

dı ve geçen zaman içinde raporlarda ^ın en büyük caddesinde ilerliyordu Hakkâri delegeleri ilgi çekici konuş-

belirtilen işlerin yapılabildiğini, yeni Bu yürüyüşü yöneten gençler, yaban- malar yaptılar. İstanbul'dan İsmail

seçilecek arkadaşların daha büyük fa- cıların aralarına katılmalarını önlüyor- Hakkı Karabulut, Millet Partisi'nden

aliyetler göstermelerinin kendilerince |ar ve intizamı temin ediyorlardı. Ka- genel kurul üyesi seçildikten sonra, o-

temenni edildiğini bildirdi. Mehmet Al- labalık Ankara'nın bu caddesi insan- rada dönen dolapları görüp istifa eden

tınsoy'un konuşmasından sonra faaliyet iarla dolmuştu. Gazeteciler biraz şaş- ve CKMP'ye giren İsmail Yılmaz ko-

ve hesap raporlarının ibraı oya konul- kın, notlar alıyorlar, foto muhabirleri nuştuktan sonra kendi yazdığı şu şiiri

okudu :i e i c i c

du ve bütün delegelerin iştirakiyle ka- fotoğraf çekmek için uğraşıyorlardı,

bul edildi. Halkın bir kısmı şoke olmuş gibi sa-

Öğleden sonra, genel idare kurulu ve dece seyrediyor, bir kısmı ise bu tari- Tam onbeş yıl yürüdüm senin peşinden

yüksek haysiyet divanı seçimlerinin hî Ankara yürüyüşünü alkışlıyorlardı.

yapılması için bir teklif yapıldı. Bu Zafer anıtına gidildi ve Genel baş-

Çok çileler çektik faziletinden Kırşehir kaza yapıldı senin yüzünden

Artık seni bırakmanın zamanı geldi.teklif, bazı üyelerce benimsenmedi ve kan Alparslan Türkeş anıta karanfil- horoz gibi ötmek istersin

seçimlerin ertesi güne bırakılması için lerden yapılmış bir çelenk koydu. Bu Başka horoz sesi duysan küsersin

Page 21: FİKİR - SANAT • SİYASET DERGİSİulkunet.com/UcuncuSayfa/MilliHareketSayi17Aralik1967_-_Bilinmeye… · 1er vaziyet almış, mehter takımı geti- onlara hayran olanlar kendilerini

. .................................................................................................................. ... | | ^ | ^ . J H A R E K E T .......................................................................................................................................................................... ...... ........................................................................ ... 21

Seni bırakanlara dul çıktı dersin Artık seni bırakmanın zamanı geldi. Birleşmeye davet gelir bozarsın Meydanı boş bulunca mangalda kül

bırakmazsınİş yapma kudretin yok desem kızarsın Artık seni bırakmanın zamanı geldi. Nükte ile, fıkra ile geldi geçti hayatın Milleti bölmekle, masonlara hizmet midir

muradın?Uyan ey... Millet uyan, bu son duraktır. Artık Osman Bölükbaşı'na Elfatiha

demenin zamanı geldi.

Delegelerin konuşmasından sonra

genel kurul üyeleri ve milletvekilleri

konuşmağa başladılar. Numan Esin,

Rahmi Yeşil

Necati Uslu

Mehmet Orhon

Lütfü Önsoy

Turgut öztaşkın

Yüksek Haysiyet Divanı'na ise şu

üyeler seçildi :

Saim Dora

Enver Kök

Kudret Bayhan

Kâmil Cörtoğlu

M. Ali Erdinç

Fikret Turhan

Hülâgu Balcılar

Uzman Müşavir :

İsmail Yılmaz

Genel Muhasip :

Lütfü önsoy

Genel Muhasip yardımcısı :

Hayrullah Altınay

SONUÇ

CKMP'nin bu büyük kongresi şunu

gösterdi : Kış mevsiminin gelmesine,

pekçok yolların karla kapalı olmasına

rağmen, yurdun her tarafında milliyet­

çiliğin siyasî bir güç olması için ça­

lışanlar koşarak Ankara'ya gelmişler-

Genel kongreden iki gün sonra, Ge- di. Hepsi, inanç içinde iktidarın pek

Rıfat Baykal, Rahmi İnceler, Dündar pg| Başkan Alparslan Türkeş, genel uzun olmayan bir süre içinde kendlle-

Taşer, Muzaffer özdağ, Sami Binici- kurul üyelerini toplantıya çağırdı. Bu rlne nasip olacağından emindiler. Kon-

oğlu, Kemal Cabioğlu, konuştular. Bu toplantıda şu şekilde görev bölümü ya- grenin kalitesi, olgunluğu bir doktrin

sırada tasnif heyetinden ilk sonuç gel- pıldı :

miş ve genel başkanlığa bütün üyele- Genel başkan yardımcıları

rin oylarıyla Alparslan Türkeş'in se­

çildiği bildirilmişti. Divan başkanı bu­

nu söylediği zaman bütün üyeler hep Genel Sekreter

Mehmet Altınsoy

Dündar Taşer

birden Türkeş'i alkışlamağa «Başbuğ.. Mustafa KaplanBaşbuğ» diye tezahürata başladılar. Genel Sekreter yardımcıları

Türkeş, bu tezahürat arasında geldi ve

S

diğer sayfalarda tam metnini verdiği­

miz, konuşmayı yaptı. Bu konuşma­

dan sonra, gene üyelerin konuşmaları­

na geçildi ve saat 18 de CKMP'nin bu

tarihî V III. kongresi sona erdi. |

Tasnif heyetlerinin gece geç vakte |

kadar yaptığı tasnif sonunda Genel Ida- |

re Kurulu'na oy sırasına göre şu üye- |

ler seçildi :

M. Kemal Erkovanh

Kâmil Turan

partisine yakışacak şekilde idi. Bu du-

rum elbette ki, başta solcular ve ma­

sonlar olduğu halde, Türkiye'yi olum*

suz yönlere sürüklemek istiyenlerin uy­

kularını kaçıracaktır. Ve yine kongre

gösterdi ki, milliyetçi - toplumcu güc

Türkiye'nin kaderini ellerine almak

için çok sağlam adımlar atmıştır ve

atmaktadır...

ÜIIIMIIHIIIIIIIIIIIIIIIIIHIIIIIIHIIIIIIMMIHlUlMIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIHIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIMIIIMIIIHIIIIIIIIIIIIIIMlülin

Dokuz Işık TakvimiMehmet Altınsoy

*

Dündar Taşer

Muzaffer özdağ

Kâmil Koç

1. Hakkı Yılanhoğlu

Sami Binicioğlu

Mustafa Kaplan

Hikmet Tanyu

Galip Erdem

Sadrettin Tosbi

Ahmet Er

İsmail Yılmaz

M. Kemal Erkovanh

Rıfat Baykal

Kâmil Turan

Rahmi İnceler

Numan Esin

Şefik Soyuyüce

M. Kemal Cabioğlu

Sıtkı Cörtoğlu

Erhan Löker

B. Şakir Toktay

Hayrullah Altınay

Millî Hareket, bir DOKUZ IŞIK TAKVİMİ hazırlamıştır. Takvim |

i Alparslan Türkeş'in çerçevelenmek için hazırlanmış bir portresi ve bir |

i Türkeş Albümü ile beraber kompoze edilmiştir. Takvim ile beraber bir |

i adet te Dokuz Işık kitabı, takvim isteyenlere gönderilecektir. |

i Mahdut miktarda hazırJanan takvim, 5 lira fiyatla satılacak, i

i 5 adetten fazla alanlara ve C.K.M.P. Teşkilâtına 4 liradan gönderi- =

lecektir.

Dokuz Işık Takvimi

3B

Almak isteyenler, ödemeli olarak istedikleri takdirde, bir lira öde- |

meli masrafını karşılamak zorunda kalacakları için, havale göndererek ğ

istemeleri daha faydalı olacaktır. |

Takvimden edinmek isteyen C.K.M.P. Teşkilâtındakllerin istek |

miktarlarını mektupla bildirmeleri faydalı olacaktır. |

Takvimler ay sonunda gönderilecektir.

M İL U HAREKET

jtıııınifiıituliııtııımıııııııtııııtliiıtııiiiıtliitliiliiiiltnıiiiııııiiiiiiıııııııiiliiıuiililiııııtıiiliiıtıiiiiiitın iinııtıiiimınıııııııııuıııııııııııuıııtııiHÎM

Page 22: FİKİR - SANAT • SİYASET DERGİSİulkunet.com/UcuncuSayfa/MilliHareketSayi17Aralik1967_-_Bilinmeye… · 1er vaziyet almış, mehter takımı geti- onlara hayran olanlar kendilerini

22 l I M t l I f I M M M I M I I I I I I M I I I I I M I I I I I t M n i l t i n i l l l l l H M I t I f M I l l l l l l l l l l l l H M I l l l l l l l l M M M İ L L İ H A R E K E T M l t l t l I t M I İ M I I I M I t t l I l l l U t l I t l I l l l l l l l l M l l l t l I M t l I l l l l l l i l l l l l l H M I l I M I I ' l l t l I M M M I l

Kürtler özbeöz Tûrktûrler

Şu satırları

rak okuyalım :

<?Faşist sağ kanat ırk esasına daya­

nan şoven milliyetçilik anlayışı ile

Türkiye’deki bütün etnik grupların ve

bu arada Kürt halkının eritilmesini is­

ter. Bu bakımdan, bütün imkânlarımı­

zı kullanarak faşist sağ kanatla mü­

cadele etmemiz gerekir.»

dir. Mukaddes Türkiyemizi âdi emel­

lerine bir kârhane yapmak isteyenle­

rin uşaklarıdır bu adamlar!

Bunlar Büyük ve Kudretli Türkiyeyi

kurmak istiyen bizleri, efendilerinin

talimatına uyarak; «faşist», «ırkçı»,

«şoven» diyerek; kuş beyinlerince göz­

den düşürüp; zehirlerini saçacaklarını

ummaktadırlar.

Bu zavallılar anlamıyorlar ki, Büyük

Türk Milletini; (Kürtj Lâz, Kazak, Öz­

bek, Türkmen, Kırgız, Tatar, Azeri

v.s.) gibi kabile isimlerine bakarak,

ayrı milletler haline getirmelerine im ­

kân yoktur. Asırlardır bu uğurda har­

canan milyonların ve emeklerin hiç-

hirlerini yukarıda okumuş bulunuyor- bir netice vermemesi, bu serserilerinemeller) peşinde koştuklarını

Kurt TARIKacılar duya- Kürt aydınları da aynı özlemi taşı­

maktadırlar. Bundan hiç kimsenin

şüphesi olmamalıdır.»

Bir süre önce kapatılan, muhakkak

ki kökü dışarıda bulunan bir dergide,

sözde bir Kürt milliyetçisinin (!) ze-

Dört sayı devam eden bu dergideki göstermiyor mu? Gösteriyor ama, bu

yazıları iyice tetkik edenler hemen an- geçim vasıtası yapan üç kâğıtçı

«İlerici Türk aydınları Türkiye’nin layacaklardır ki, dergiyi çıkaranlar

tüm olarak kalkınmasını istiyorlarsa, hususî eğitime tabi tutulmuş kimseler -

• #

4 ^ ^i « ♦ •I > • • « • •• 4 •

^ * 4

»M • » #

t • « • t ’ • • • V * o - • . j • • • • » « • • •

ft • * J # % • € 4 ^ 4 0

4 4 0 4 4 • 9 » * «4 0 4 9 4 ^ 0 • ^ *

• ♦ ♦ t 0 * ♦ « ^$ $ 4 ^ 0 4 4 9 9 ^ *

9 4 * *

• 9 0 0 9 4 * ^ * * 4 9 9 0 4 4 * ^ '

4 4 9 9 4 .» » ♦ * # 1 » 9 0 Z

i

* 0 9 9 0 s 9 9 4

» 4 ^ 9 %

• 4

4 •

• 4

t-S

l

I

Iiy i p l â n l a n a n v a y ü r ü t ü l e n

b i r r e k l â m v e t a n ı t m a f a a l i y e t i

b i r m ü e s s e s e i ç i n4

m a s r a f k a p ı s ı o l m a k t a n ç ı k a r ;

k a r ş ı l ı ğ ı n ı k a t k a t g e t i r i r .

B A S IN İLÂN K U R U M UCağaloğlu. Türkocağı Cad no 1. kat 3 Telefon 27 6 6 00 - 27 6 6 01. İstanbul

(Millî Hareket : 3 — Basın : 26546)

satılmış kimseler, elbetteki başka tür­

lü hareket edemezler.

Bu satılmışlara, temiz vatan çocuk­

ları, her türlü vasıta ile cevap vermiş­

ler, verecekler ve icap ederse kafala­

rını da ezeceklerdir.

Bakınız, satılmışlık, insanları ne de­

rece vicdansız, kör, aşağılık mahlûk­

lar haline getiriyor... Ve hayvan de­

recesinde bilgisiz yapıyor!

Yukarıda bahsettiğimiz derginin

(Doğu Acısı) serlevhalı makalesinde

şunları da okuyoruz :

«— Sirkeci Garı’nda yük boşaltan

esmer adamların nüfus kâğıtlarına ba­

kın, orada Doğu illerinden birinin adı­

nı okursunuz. Ulus meydanında ayak­

kabı boyayanlar da Doğu’dan gelmiş­

lerdir. Hele Cebeci Caddesinde dola­

şan erkekli, kızlı bir sürü dilenci ço­

cuktan herhangi birine yaklaşıp, «Navi

te çiye?» diye hiç çekinmeden sorabi­

lirsiniz. Doğu’luya hammallık, ayak­

kabı boyacıhğı ve dilencilik bırakıl­

mıştır.»

Bu satırları okuyanlar elbette ki,

(vah, vah) diye içlerini çekeceklerdir.

Zaten bu satılmışların gayelerine (his

istismarı) da girdiğine göre, vazifele­

rini bu suretle de yapmış ola­

caklardır.

Amma, kendileri gibi kuşbeyinli ol­

mayanlar, Dergi’yi ellerine alıp, için­

deki yazıları okuduklarında ve hele he­

le notalı şarkıları da görünce; bu iş­

lerin iddia edildiği üzere (hammal, di­

lenci, boyacı) gibi sıradan insanların

Page 23: FİKİR - SANAT • SİYASET DERGİSİulkunet.com/UcuncuSayfa/MilliHareketSayi17Aralik1967_-_Bilinmeye… · 1er vaziyet almış, mehter takımı geti- onlara hayran olanlar kendilerini

m M t L L İ H A B E K E T

eseri olamayacağım anlayacaklardır,

bu suretle de, bu şahısların ne denli* •

yalancı; yalancı'olunca da ne biçim

rlUMl

33

8s3

Okuyuculara Tenzilâtlı kitaplarSayın Okuyucular ;

%*

Her sayımızda yayınlayacağımız kitap listesinden, istediğiniz ki* tapları dergimizden temin edebileceksiniz. İsteyeceğiniz kitap miktarı 25 liranın üzeHnde olursa yüzde 20« daha az olursa yüzde 10 indirimli olarak verilecektir.

i

Ayrıca, dergimize hem abone olmak, hem de kitap almak isteye­cek olanlar 25 lira gönderdiklerinde bir yıllık abone kaydedilecekler, ayrıca 15 liralık kitaba hak kazanacaklardır.

Her sayıda genişliyecek listemiz, bütün milliyetçi - toplumcuların okumaları gereken kitaplardan ortaya gelecektir.

iIssmmit3

Sms

si

K A Ğ A N K İT A B E Y İ Y A Y IN L A R I

T.L.

KAVGAM — Adolf Hitler — (Üç cilt) .................................... 20,—

faşizm - Mussolini — (İki cüt) ........................................... 12.50

DOKUZ GİZLİ DOSYA — Alain Decaux — ............................... 7,50

O TOPRAKLAR BİZİMDÎ r-Cengiz Dağcı— ........................ 7,50

KIZIL KARINCALAR — W. J. Lederer — (E. Bur^ick) ......... 7,50

333s

Ö T Ü K E N k iT A B E V İ Y A Y IN L A R I

t NASIL ÖLDÜLER — Vecdi Bürün

STALİN’LE KONUŞMALAR — Milovan Cüas

383s3

SOSYALİZMf t

Peyami Safa

ÇİRKİN AMERİKALI — W. J . Lederer — (E. Burdick)

GENÇLİĞİMİZ Peyami Safa

5,

5,

3,

8,

3,

S3mi»mi

ÜYGE TABA - M. Ayas İshâkî — ......................................... 4,-

İSLÂM TOPLUMUNUN STRİKTÜRÜ — Sezai Karakoç — ...... 3,

karaktçrsiz kimseler oldukları açıkça belirecektir.

Bu dergiyi çıkaranlar, elbetteki ço­ğunlukla Doğulu’dur ve —bir an id­dialarını kabul edip ayrı bir ırk Kürt’türler. Kendilerine soruyoruz, tahsiliniz nedir? ve nerede yaptınız?

Lütfen araştırınız... çoğu üniversite talebesi veya mezunudur. Ve tahsil­lerini her Türk çocuğu gibi Türkiye’de

♦ ♦

veya yine her Türk çocuğu gibi. Dev- letimizin yardımlarıyla Avrupa, Ame­rika gibi diyarlarda yapmışlardır,

t.

Demek ki Doğulu’ların yalmz (ham- mal, dilenci ve ayakkabı boyacısı) o- labileceklerini söyleyen bu vicdansız­lar; kendi halleriyle, kendilerinin bireryalancı olduklarını ispat etmiyorlar mı?

Bu vicdansızları biraz daha teşhir

edelim :

Şu anda resmî, hususî liselerimizde,

üniversitelerimizde okuyan onbinlerce Doğulu genç, neyin ifadesidir?

Gözbebeğimiz Anadolumuzun safla­rında, binlerce Doğulu subay, kurmay, yüzlerce er, çavuş neyin ifadesidir?Ordu ki bir milletin, —Lenin’in ifa­desiyle — anahtarıdır. Evet bu anahtar

müessesemizdeki bu binlerce Doğulu neyi ifade etmektedirler?'Büyük Millet Meclisinde, Cumhuri­

yet Senatosunda kaç Doğulu (Hamido’ nun kulakları çınlasın) mebusumuz vardır?

Bakanlar Kurulu’nda kimler Doğu­ludur?

Uzatmayalım. Doğuluya, yalnız (ha- malhk, dilencilik, ayakkabı boyacılığı) yaptırılmaktadır diyen bu vicdansız,

cahil, satılmışlara; Yiğit ve asil Türk- oğlu Türk Doğulu gençlerin şu bildi­rileri ile, cevap vermeği (şimdilik) ye­terli görmekteyiz-:

«— Sömürülmek ve sömürmek ede­biyatını yapanlara ve abımızı kulla­nanlara karşı bir cevap vermeyi, ayrıl­maz bir bütün olarak telâkki ettiğimizTürkiye'mizin gençliği olarak vazife karalan) mn çare bülamıyacağına ina- ğulu, Batıh, Kuzeyli, Güneyli Türk-

m m

iflHlIltMIlIlItHtMHHIIIMIMHIlMlİIIMIIIIIIIIIItlIllIHHIIHIIMIMlUIIIIIIIUİtlIlintlIllllllliniMIIIMIIIIIIMiattNl

saymaktayız.> '«— Doğulu kardeşlerimiz, senin bit

nıyoruz.» 1er; elele, kafa kafaya verdiğimiz gün;

Evet, Mukaddes Türkiyemizin Doğu başta Doğumuz olmak üzere tüm çile-

meyen, tükenmeyen dertlerinin olduğu illeri daha fakirdir! Ve bu illerdeki miz, mutluluğa, mutluluğumuz da;i

bir gerçektir. Ama bu dertlere, sokak kandâşlannuz

köşelerinde bildiri dağıtan (Fikir fu- Ama, aym soyun evlâtları olan

«EBEDİ BÜYÜK TÜRKÎYE‘ye» bizi

ulaştıracaktır.

Page 24: FİKİR - SANAT • SİYASET DERGİSİulkunet.com/UcuncuSayfa/MilliHareketSayi17Aralik1967_-_Bilinmeye… · 1er vaziyet almış, mehter takımı geti- onlara hayran olanlar kendilerini

. 1 I « • * . . : i %*í ' i ñ J ; ,

I*

I A

I

* P . . . . . . , •t^ 'b

i * ♦

. /É »

r

I♦ *

i

• r ■r-¡j. - r />•S

• / * V

I •

» i ^ 4 4 % ' t ^ ^

* »

. ■»

« *

i.#

I

i:

^ • 1

• «

• 4

«

•V

• « V ii♦««

♦»•t

• í

* •

í «

• .

• r

Tí• •

• • •*

tíí í • •iÎ!Î!

‘Y

T*t

. V

»«• 4 4

*1

■f*9

1 ^

♦ * * * ^

« ««• A ♦

. r l •

// 4l

I « • 4 W

* •

«

4 * *

I

r

• «

4

• 1

- , V .

»I

f - M

« (

I .á? ri

J . . ML» • . 1 I •

ái« é

%

I .

>

í♦

5T*

4

4 • *

' >

••

• • •

N

V • »f .

• $

«

«I

i r

« ' . - • »

''• •-4

•'¥ ^ • < t í i í A ^ > f y . # i í •. . 1

v i ’ l

H » J. *• « ».r#

«•t*

. l. ..I .

' I ‘ %1 • ■V

>4

♦ 5» r