genel görünüm_ - wêje kurmanc
DESCRIPTION
Genel Görünüm_ - Wêje KurmancTRANSCRIPT
13 6 2014 GENEL GÖRÜNÜM: - WÊJE KURMANC
http://www.wejekurmanc.com/tr/edebi-yazilar/93-genel-gorunum?tmpl=component&print=1&layout=default&page= 1/20
GENEL GÖRÜNÜM:
DetaylarKategori: Edebi Yazılar
Yayın tarihi: Salı, 19 Haziran 2012 07:10
Gösterim: 272
SİNAN AMED SARKİSYAN
İslamda esneyebilme olanaksızlığı, 1400 yıllık izdüşümde beklenti üretimi olarak güncelliğini koruyor.
Böylesi bir süreklilikte kararlılık, olanaksızlığa devamlılık, anlatımını statüko-istikrar konuluşunda bulabilir.Toplumsal politik uğrakta, dolaylarında adeta donmanın gerçekleştiği reformasyon beklentisinin görünür
handikabı, bu kavrayış içinde ideolojik-maddi kültür dengesi/denkliği değil, dengesiz süreklilik eğilimidir.
İdeolojik maddi kültür denklik ve dengesinin, kavramsal-olgusal kaos sürekliliğinde yitirilişi, Hz.
Muhammed’in başarısını anlamlandıramamaktır. Geç İslam skolastisminin bilimselliği yoklayan filozoflarınınçabalarının önündeki hissedilir engel budur. Evrim-yaratım karşı tavırlarının ortasında toplumun metafizik
korunumu zorunluluğunda durur gibi görünmekle birlikte içtihat engelinde anlamsal üretim kısırlığının
fonksiyonel nedeni Gazali’dir. Beklentilerinde gerçekçi, korku ve kaygılarından ayrılmış olarak çözümlerde
aktif kılınabilmek uğraşında İslami algı-Gazali ilişkisi içten dışa tanımlanmaya muhtaç halde durur. Dünyevi
olanla ilahi olanın optimal dengeyi yakalayabilme arayışına kapalılık gösteren verili İslamlatoplumsal taleplerindurağanlığı, reformla sınandığında alabileceği yeni yüklenimlerin beslediği kuşkular yine Gazali kaynaklı olarak
beliriyor. Dağarcığın daha fazla yozlaşabileceği kuşkusuna yaslanan, hakikatin bütünü ile kendisinde
anlaşılabileceği hem somut hem yöntem olarak sonuçta İslam’ın ebedi üstünlüğü vargısı kuşkunun teorik dışa
vuruma ve savunma mekanizmasıdır. Verili İslam’ın, insan, toplum, toplumsal arayışlar olasığında kutsalın yaşama güvensiz üstünlük iddiasına
yenilme ise arayışın yazgıda sürekliliğe dönüşümüdür. İslami toplumsal doku derinliğini ihtiyaçlarda anlamak,ihtiyaçları doku derinliği ile beslemek yerine yasal önermeleri yineleyen yaklaşımlarla sarsılmaz ortak paydaya,
Gazali’ye teselli kaynağı olarak dönmek alışkanlık biçiminde direngenlik gösterir. Felsefe ve tasavvuf
alanlarının nerede ise iç içe geçişlerle sentezlendiği mezhep-tarikat gerçekleşmelerindeki durağanlık da bir
versiyon olarak Gazali’ye bakmaktan başka anlam üretecek konumda değildir. İslami söylemin zaman zaman,
“İslam, bulduktan sonra aramanın nizamıdır.” ile “İslam, zıtlar arasındaki dengenin üstün nizamıdır.” Şeklindeki
kıpırdanışlarda metafizik açıdan aynı iki ucun tehlikeli verimsiz çatışmasına dönebiliyor.
İronik bir biçimde Ortodoks Hıristiyanlığın eşitler arasında en birinci anlamına gelen “ekümenik” sorunsalını
İslam’da, Ortodoksinin de hilafına kesinlikli tarzda çözen Gazali’dir. İroninin hakikati, Gazali’nin kendisinedoğduğu, kendisi için doğduğu ortamın kurumsal kimlik ve otoritesine dönüşen içtihat kavramında açıklık
kazanır.
Determinist Levh-i Mahfuz ve seçilmiş Gazali:
1058 yılında İran’ın Tuz kentinin Gazal Kasabasının, İslam dünyasına sunduğu müceddid (dinin savaşçısı)
mürşid (önder), Hüccet-ül İslam (İslam’ın gereklisi), müçtehid (içtahat eden) olarak Gazali, yaslandığı güncel
tarihsellik ile doğduğu toplumsallık zorunlu kadar birliği içinde bütün bunların üstünde iddialı bir varoluş ileri
sürümüdür. Ortadoğu’daki kavram-olgu ilişki çelişki ve sorunlar yumağı, anılan sıfatlarını yaslayacağı maddi
13 6 2014 GENEL GÖRÜNÜM: - WÊJE KURMANC
http://www.wejekurmanc.com/tr/edebi-yazilar/93-genel-gorunum?tmpl=component&print=1&layout=default&page= 2/20
düşünsel zeminidir. Tamamlanmamış olarak verili, haber verilmiş olarak gelecek biçimde ardışık nitelikteki
zaman ise ahir zamandır. Tarihsel toplumlardan toplumsal tarihlere içerilmiş derinlik olarak zaman insan
topluluklarının geldikleri, aynı oranda kaldıkları formlarla, onları sürükleme gücü diye de tanımlanabilecekdayanıp çekildikleri bir tür sınır deneyimdir.
Bu açıdan Hz. Muhammed’in kendisinden sonra peygamber gelmeyeceğini belirtip, her yüzyılda bir iletisini
güncellemek üzere gelecek olan önder haberine oturacak kişinin Gazali olması, kavim peygamber öykülerinin
alt düzeyde türevi bir yinelenmesidir. Sorumlu toplumsallığın belirlenmiş kurtarıcısı olarak, anılan özellikleriyle
toplum-sorun-çözüm kavrayışını zihnini kutsal kitapta tazeleyen, anılarıyla kurtuluş umudunu diri tutmak isteyen
halk gerçekliklerinin bu yanına yaslaması da kaçınılmazdır. Değişken biçimler, kalıcı özler karakteri gereği
hakikat katında zaman ile ilişkiler ve çağa yansıyan okunuşlarının anlaşılır kılacağı “kültürel yapının tarihsel-toplumsal kalıcılığı”nın derin bilinci de bunu koşullar.
Selçukluların İran içlerine yayıldığı, Abbasi halifelerinin güç yitirdiği, Hasan Sabbahönderlikliİsmaili
hareketin yükselip, Şii Fatımilerin çöktüğü, İspanya Endülüs Emevi devletinin gerilediği, 1096’daki ilk Haclı
Seferi ile Kudüs’ün yitirildiği ortam ve zaman yaratımcı bilme biçimi, peygamber öyküleri, yeniden yükselişi veevrensel son öncesi kaos dönemini betimlemek zorundadır. Teolojik determinizm olarak Levh-i Mahfuz’dakiGazali’nin ortamı böyle serimlenebilir.
Anlam genişlemesine uğrayarak hakemlik teori ve pratiğine dönüşen özel uzmanlık, içtihat kavram-
kurumunda Gazali ile dayandığı bilgi iktidar sisteminin ilişkisini düzenleyen özellik ve donanımı belirtirken, kaosdöneminin belirlenmiş, beklenen kişiliği olarak Gazali, İslam dünyasını, kendi mensubu olduğu toplumsallığıyumuşak karın, zayıf halka durumuna düşüren neden kadar sonuç olarak adlandıracağı görünür düşmanlara
karşı kalkan işlevinde anlam bulur. yumuşak karın, zayıf halka, yakın tehlike anlayışı içinde işler halde tutacağısilah olarak içtihat kavram-kurumunun kendisi ile ilerleyip genişleyecek öyküsü yaslanacağı ilahi bilgiteoriselserimlemenin kilit kavramıdır ilk elden.
İmam ve Gazali:
Kurum-yapı işlev bakımlarından İslami yerel, mezhepsel otorite imamlıktır. Herhangi bir inanç sahibi gibi
somut olarak Şafii mezhebine tabi olmaktan başka, Gazali’nin imamlık kurumsal sıfatı ile ilişkisi onun aşkınbilgisine sahip olarak yükselişinin ilk ana duraklarından biri olmasıdır. Hz. Muhammed’de dini tümüyle
belirleyen, yöneten, bilinç taşıran, tartışılmaz, dokunulmaz, sürekli saygın karar ve uygulama merciidir.Sonrasında kısmen halifelerin yürüttüğü, Alevilik-Batınilik dolaylarında siyasal-din mezhep görünümlü sorununönderliği, gizli sırlar kaynağı, yeniden bir tür reenkarnasyon (ruh göçü) ile doğacak, beklenen kurtarıcı olmaya
evrilir. Gazali açısından öteki sıfat ve fonksiyonlarıyla bilgi düzeyi olarak çoktan aştığı imamlık, darlık, genişlik,uyarlanabilirlik açısından kavramsaldan kurumsala dönüşerek etki alanları üreten mekanizma olarak içtihat
meşru mezhepler sahasında uygulama kontrol otoritesidir. İçtihat kavram-kurumu dinsel hukuki yargınınkonusal açıdan bulunmadığı koşullarda otoriter özel görüşten beslenen hakemlik olarak dini sorunlardan
doğup en çok nüanslarda fark olarak kabul edilebilecek kimi tartışmaların berraklık kazanacağı odaktır.Uygulama, Kur’an da peygamber sözü ışığında kıyas (benzerine uydurma), icma-ı ümmet (tüm inanların ortak
görüşü) bu imkansızlıktan otoriter tekçi karar uygulama gücü olarak konu özelinde imamın görüşü biçimindeseyir izler. Ancak içtihat konusu, bütün bu bakımlardan yine de sorumlu bir konudur. Çünkü kutsal kitapta,
peygamber söz ve davranışlarında çözümlenemeyen sorunlarda bilginlerin ortak görüşü açısından kuşkuyaratmaktadır. Her ne kadar Müslümanlar içtihat kapısının Hz. Muhammed tarafında açık tutulduğuna, Hz.Muhammed’in bile bir müçtehid olarak anlayış ileri sürdüğüne inansalar da, ayet ve hadislerde açıklanmış bir
konu üzerinde içtihadın olanaksızlığı düşüncesi de kuşku ve çözüm olanağını imkansız kılan tartışmalara nedenolmaktadır. İmam olarak Gazali’nin dinsel ihtiyaçlardan yorum farkına uzanan nedenlerin oluşturduğu teorik-
pratik-dinsel-hukuki mezhep ayrışmalarında tarihsel açıdan bir belirleyiciliği yoktur. Çünkü dinsel olarak,selefiyye, maturidiyye, eşariyye teorik (iman itikat) mezhepleri ile hukuki olarak Şafii, Hanefii, Maliki, Hambelli
mezhepleri Gazali’den çok önce kurulmuşlardır. Gazali hukuki açıdan Şafii, ihtikat (iman) açısından aynımezhebin teorisi olarak Eşariliğe tabiidir.
Sunni İslami sınırlar dışında usul-esas tartışmalarını aşan, aşındıran içtihat uygulamasının karşıtlıkta
13 6 2014 GENEL GÖRÜNÜM: - WÊJE KURMANC
http://www.wejekurmanc.com/tr/edebi-yazilar/93-genel-gorunum?tmpl=component&print=1&layout=default&page= 3/20
yalınlaştırdığı, keskin siyasal-toplumsal derinleşme amacı güden Batıni (içlek, ezoterikbid’ad sonradan türeme
anlamlarında) mezheplerde, Kaderiye, Sıffatiyye, Müşebbihe, Mutezile, Alevilik mezhepleri de bu anlamdaGazali’nin sonraki düşmanları olarak kavrayışta diğer türlü bir ayrışmayı ifade ederler.
İslam’da kolaylaştırıcı amaçlı olmak üzere inançsal, hukuksal, siyasal olarak yapılacak mezhepleri tasnifi de
anlamaya yardımcı olması bakımından dikkate değerdir. Sonuçta mezhep bir dinin bir birinden farklıyorumlarından her biri için kullanılır. Arapça ‘zehab’ sözcüğüne dayanır. Yukarıda adı geçen hukuksal ve
inançsal mezhepler bu biçimde ayrılıkların sonuçlarıdırlar. Yorum sınırlarından iktidar uçlarına kadaruzanananlatım ise söz konusu ayrımın akademik olmaktan başka siyasal süreçten kopuk bir anlamının olamayacağısonucunu anlaşılır kılar.
İslam’da Bilim Kavrayışı ve İçtihat:
Buda’nın “benim açıkladıklarımı açıklanmış olarak bırak, benim açıklamadıklarımı açıklanmamış olarak bırak”
diyen ve yorum yolunu kapatan yaklaşımına rağmen Budizm bile yorum sınırlarında çeşitlenmektenkurtulamamıştır. Hz. Muhammed’in özel düşünce ve yoruma açık kapı bırakan birçok söz ve davranışı ile buiçerikteki rivayet edilmiş (nakledilmiş) anlatımlarına rağmen Gazali’de bu olanak özel bir çaba ile kapatılmıştır.
Hz. Muhammed, Yemen’e yargıçlığa atadığı bir bilgine neyle hükmedeceğini sorması üzerine sırasıyla Kur’an,hadis seçenekleri cevap vermediğinde alacağı tutum üzerine yapılan bir tartışmada en son “kendim düşünür
karar veririm” cevabına onay vermiştir. Bütün bunlar iddiasının tersine Gazali’yi mümkün Buda kılmayayeterken içtihat açısından Hz. Muhammed’e uzak kılmaktadır.
Ayrımlar ve sınırlar bilimi ya da bilim olmak iddiasındaki spekülatif disiplinler olarak düşünülebilirlerken,İslami teolojinin anlamsal sınırlar, toplumsal ilişkiler, ihtiyaçlarda işlerlik, esneme olasılığının Gazali yorumunda
aldığı son şekilde dışarıdan bilmelere, onlardan beslenmeye kapalı çıkarımlara bilim denilebilmiştir. İslam veGazali açısından bilime Hz. Muhammed’in tanıdığı tolerans din-toplum-iktidar karşılıklı ilişkilerinde görece
yaşam olanağı bulabilmiştir. Hz. Muhammed’in “ilim öğrenmek her Müslüman’a farzdır” deyişinin, “ilimöğrenme” ile zorunlu amel (ibadetler bilgisi-resmi düşünüş) oluğunun anlaşılması gerektiği öne sürümü bilimolasılığını zayıf, kavrayış ve sıralamayı da spekülatif kılmıştır. Anılan anlayış sınırlarında resmi Sunnispekülatif
bilim anlayışı hiyerarşisi ile birlikte muhalefetin çıkış bulacağı kimi disiplinlerin de asimile edilmiş yoğunlaşmaalanları olarak kuşatıldığı teorik zenimdir. Ters yüz, içerikte daraltılmış olası çıkış noktaları, Gazali’ye rağmen
seyrekte olsa hayat bulabilmişlerdir zaman zaman. Sıralamanın kendisinin bile değişkenlik göstermesi resmiİslami algı sınırlarıyla dışındaki kavrayışların anlamlandırma biçimlerinden kaynaklıdır. İslam’da bilim ya da
içtihadı doğrulayacak düzenlenişi ile İslami bilimler, yaratımcı görüşüm ortam, zihniyet ve ilişkiler ağı ile
bağlantılı, ebedilik, son-sonsuz-sonul gerçeklik iddialarının savunma teorisidir. Kelam ve tasavvuf gibi görecedenetim dışı sonradan resmileştirilerek teorik kabuledilebilirlikleri sağlanmış disiplinler hariç bütün içerikleriyle
bilimsel olma ihtimalinde durabilen savunma prensiplerinin Gazali’nin denetiminde uğradıkları değişimlergüncelde sorundurlar.
Tanımlanma düzeyinde, kapsam ve sınırları böyle ele alınabilecek İslami bilimsellik uygulama açısından
doğan boşlukları bir anı güncelliği olarak da anlaşılabilecek ritüel ve öteki pratik sorunların kılavuzu olmak
üzere hadis bilim en başa konulur. Peygamberin bütün söz ve davranışları birer ilk-son örnek biçiminde
temsilen yaşama sunulur. Tam berrak ve anlaşılır olmayan hükümlerinin yoruma açıklığından kutsal kitap tefsir(yorum bilim) ile anlaşılmak istenir. Burada yorum Batıni (içlekçi) değil zahiri (görünen) konu sınırlarındadır.
İçlekçilik daha sonra kısmen tasavvuf Batınilik ve felsefede derinleşme kazanır. Hadis ve tefsire bağımlı hukuki
sistem fıkıhla doldurulmaya çalışılırken, mezheplere sınırlı görüş alanı sağlanmış olur. Bu ise hukuki mezhepleriçin geçerlidir.
Bu renkte İslami bilimler içinde sayılsa da, Gazali de önyargının kaynağı olan kelam bilimi, aykırı anlayışların
tartışmadan yeni olanaklar sağlama şansı gibi durur. Felsefeden giderek bilime zemin kılınmak istenişi,
sınıflandırmanın kendi spekülatif özelliği yanında, sınıflandırma içinde tarihsel olarak Mutezile gibi birmezhepten doğmuş olması güncelde gelişmeye açıklığını koruması bakımından dikkate değerdir. Benzer
durum içerik ortaklaşması nedeniyle gizli anlamları açıklama gereğinden doğan Allah arayışı olarak tasavvuf ile
yolları olarak tarikat seçenekleri için de geçerlidir. Belirgin tarikatlarıyla tasavvuf, resmiyet dışı İslam’dan
13 6 2014 GENEL GÖRÜNÜM: - WÊJE KURMANC
http://www.wejekurmanc.com/tr/edebi-yazilar/93-genel-gorunum?tmpl=component&print=1&layout=default&page= 4/20
İslami reformasyon ihtimalinin yuvası olasılığının sınandığı, sınanacağı yer olabilir. Batının yasal-yasacıakılcılığının ötesinde ölçülemez anlambilimsel rasyonalite ilişkilerinde değerlendirilebilir.
İçtihat Alan Örneği ya da Mümkün Olanın Anısı:
Uygulama olarak içtihadın kıyas, icma-ı ümmet göreceli olarak da hukuksal sınırlarda beğeniyi de içerenistihsan seçenekleriyle kimi zaman hukuki mezheplerin itikat sahasında da görüş belirtmelerinden kazandığı
genişlik yine icma-ı ümmet imkansızlığında ve Kur’an üzerinden içtihat zorluğunda yaşadığı zorlanma altyapıda
felsefe ve bilimin basitten karmaşığa mümkünlüğünün dinsel alanda itikat mezheplerinde yaşatma olanağıGazali’ye rağmen kısa dönem mevcuttur. Söz konusu alan örneği Maturidi-Eşari tartışmasında görünür hal alır.
Şafii-Hanefi mezheplerinin dinsel alan teorisyenleri olarak Maturidi ve Eşariyi izlerken, tartışmada düzey,
içerik ilk bilgi-resmi bilme buluşmasında yitirilenler kadar, işlenebilecek açık yönleriyle Gazali’yi aşan hoşgörü
ile karşılaşılır. Sunni-Hanefi mezhebinin itikat imamı Maturi’ydi (852-944) Ebu Hanife’nin nakilci (rivayetçi)düşüncesine aklıda katarak Sunni sistemi bu açıdan yeniden tasarlayarak güçlü temsilde ünlüleşmiştir. Şafii
mezhebinin itikat imamı Ebul Hasan Ali bin Eşari (873-941) kelamın (Allah’ın birliği bilimi) katkılarından
benzer rolü Şafiilikte oynamış, Maturidi ile rolde ortaklaşmıştır. Esneklik ve katılığın konular içinde dönüşerek,
ağırlıkta Maturidi de umut vaat eden görünümü iman, kader, akıl, mucize gibi konularda Gazali’nin Eşari’yedayanan düşünsel arka planını da ele veren, sistem içi olsa da dikkate değer içeriği dolayısıyla örnekkabilindedir.
Eşariliğin, ilk şartta ibadet zorunlu göstergesi ile, hakikati kavrama yolunun vahi olduğu şaşmaz ilkesindekiduruşu, tartışmanın katı başlangıcının Şafiilikte sürekli işareti olarak belirginlik kazanır. Buna karşılık, aynı
konuya ilişkin Maturidilik, kalben onaylamayı yeterli görüp, biçimsel göstergeyi önemsemeyerek gönülden
inanca onay verir. Hayır ve şer’in (iyi-kötü) Allah’tan geldiğini savunan Eşariliğe karşılık, kul davranışlarının
Allah’a yüklenemeyeceğini, esas olanın akıl ve irade olup, kaderin insanın davranışlarına bağlı olduğunu,insanın seçimlerinin Allah katında işlerini belirlediği kadar seçimlerine göre eylemlerinin Allah tarafından
saptandığını dile getirerek en azından yorumda açık yanlar adına olanaklar iç mantığına dağarcık bağışlar.
İnsanın cuzii iradesinin (özgür seçim) bile Allah tarafından belirlendiği iddiasına karşılık Maturidilik, özgürlük
tavrıyla hayır der. Kötülüğün Allah’ın kaza ve kaderi olduğu ısrarında durun Eşariliğe karşın, Maturidiliğintavrı, Allah kötülük yapamayacağından bunun saygısızlık olup, kötülüğün insan davranışları sonucunda ve onun
sorumluluğunda olduğu görüşünü savunur. Yine Maturidilik, Allah’ın kullarını güçlerinin üstünde işlerle sınadığışeklindeki Eşarilik görüşünü, Allah’ın “ben zorlaştırmam, insanlar zorlaştırır” deyişiyle Kur’an’la çürütür.
İnsan aklının sınırlılığı, kavrayışının her olaya yetmezliği, imanın akıldan üstünlüğü konularında Maturidilik,
insanın beş duyusunun, doğru haberin ve aklın düşünmesi olarak tefekkürün bilgide üç kaynak biçiminde
bilinmesi gerektiğini düşünür. Haber ve zorunlu bilimin vahi ile aktarılanlar olduğunu kabul eder. Buna karşılık
vahi olmadan da, aklın Allah’ı bulabileceği kanıtı olarak aklın oluşumunda böyle bir kurgunun bulunduğunusavunur. İlahi hükümlerin hepsinin ise, akılla bilinemeyeceğini, aklında nakle dayanması gerektiğini belirtir.
Mucizenin Allah’ın iradesi ile her zaman var olan doğal değişiklikler ile anlaşılabileceği görüşüne karşılık tavır
da çeşitli anlama düzeylerine açılık bildirir kıvamdadır. Buna göre, Maturidilik aklın mucizeyi
açıklayabileceğini, mucizenin peygamberlere özgü olup, Kur’an’ın kendinin mucize olduğunu, Tevrat veİncil’de Hz. Muhammed’in bildirilmesini hissi mucize olarak görmek gerektiğin düşünür. Tevrat ve İncil’deki
bu haberi hissi mucize olarak değerlendirmekle kendi zamanında ucu açık, yoruma elverişli düşünsel yapısınıaçıklamış olur.
Resmi düşünüşün görüş alanında reformun geç dokusal temeli kılınmaktan alıkonan içeriği ile bu tartışma
anlamsal esnekliğinin toplum alanında ibadet sınırlarında bırakılmasıyla Maturidilik, ağırlıkta Kürtlerde halk
kesimlerinin katı hükümleri olsa da kutsal kitapla zihinsel bağ hassasiyetiyle Şafiiliğin doğal toplumsal tanrısallık
kavrayışında bir metafizik oluşturma yeteneğinin geçiş dönemi buluşması sağlayabilme deneyim teorisioluşturması bugünden bakıldığında Gazali’ye rağmen mümkünlük arz etmektedir.
Gazali’de Teorik Bilginin Bilgi Teorisel İncelemesi:
Gazali için bilgi teorisel incelemeye başlarken, teorik bilgisinin açık mesajı ve özgün yapısından dolayı bu
13 6 2014 GENEL GÖRÜNÜM: - WÊJE KURMANC
http://www.wejekurmanc.com/tr/edebi-yazilar/93-genel-gorunum?tmpl=component&print=1&layout=default&page= 5/20
incelemenin sonunun başında olduğu izlenimi güçlü bir tarzda kendisini hissettirir. Bütün bilgi olanak ve
olasılıklarının çarpıp yerle bir olacakları BÜTÜN ŞARTI (ALLAH) olunca, İslam’ın sınanmazlığı, yüksek sonkavrayış olduğu çıkarımının geniş kabul görmesinin nedenleri anlaşılır kılınır.
Gazali’de imkansızlık, hakikat arayıcılarının değişik zaman ve katmanlardan İslam’da esneme, açılım,
rasyonalit, yaşam ile bağlantılandırma ve kaçınılmaz olarak siyasal amaçlara ses kılınma uğraşlarına tavırdır.
Teorik bilgisel aşamalı hiyerarşik yapı, bütün bilmelerin tek bilmeye en üst bilme olarak sınandığı, elemeci
karakterdedir. Bilimsel yöntemin parçalanışından “başka dünyaların mevcudiyetini ve özgü yorumun değerini”idrak etmekle, geç İslam skolastisminin sınırlarını zorladığı metafizik yapıdan beklenenler “eş ölçülemezlik” de
değer açısından aynı mesafededir. Kent soylu bir anlam arayışı olan felsefenin ise spekülatif olmak kadar,
hakikati arayışta dinden kaynaklanmak, deney açısından eylemsel sınırda bilimden farklılaşmak, bu düzeyde
kalmamak koşulu ile duygusal zekayla yakın bağlardan din, bilim ve dünya ilişkilerinde denetçi olarakdisiplinlere kadar uzanmakla fonksiyoneldir. Gazali tarih içinde algısal olarak metafizik yarılmanın iki ucundanbirinin yanındadır.
Batıda skolastikten reforma uzanan bütün tartışmaların bir anlamda Aristo’nun kütüphanesinin dizilişşeklinden evren tablosuna kadar reformatörLuther’i bile ikna edemediği düşünüldüğünde anlam bölünmesinin
doğurduğu zayıflıkların tarihin yanlı, yanlış bilinmesine değin gidebileceğini idrak etmek zor değildir. metafizik
kaynaklı metafizik zorunluluğun iki ucundan birinde değil, metafizik olanı ilk elden rasyonel kılma adına Gazali
ve İslam skolastiklerin savaşı da geç bir savaş olmaktadır. Felsefe ve mezhep ayrım ve duruşlarınındoğurabileceği olanaklar kadar anlamın zayıflayıp bitme tehlikesinin iktidarı ilgilendiren kısmı bakımından olası
tehlikeli sonuçlarından, Gazali’nin ekümenik ironisi hakikati kıyılarında sorunlara bakışı ve misyoner
endişelerini doğduğu toplumsallıkla bağlantılandırarak karşı bilgi üretmeden direnişinin anlamı böylekurgulanabilir.
Teorik bilgisinin bilgi teorisel incelemesini içtihat kurumunun arka planı olmak kadar determinizm olarak
Levh-i Mahfuz’un sıra düzenli din-yaşam, olay-olgu düzleminde yapmak zorunludur. Bu açıdan teorik bilgi
hiyerarşisinin sıra düzenli kategorilendirilmesi olarak, zaruri (gerekli) bilgi¬+mahsusata dayalı (duyusal)bilgi+vahiy+leddüni (sezgisel) bilgi biçimine erişmek ilk adımdır. Bilmelerin bilmesi olarak leddünibilgiye
ulaşıncaya kadar kendisinin geçtiği aşamalar ilk ve son biçimiyle BÜTÜN ŞARTI’na bağlıdır. Her dile getirişi,
her hakikati kendi doğrularıyla üst hakikat olarak BÜTÜN olanda anlama, ona sınama, bütüne ona ters
parçalardan da olsa ulaşma ve ters olanı bütünde, bütünle yanlışlama seyrindedir. Bu ise yandaşlarının onu“hakikat herkese göründüğü ve ona kendisini gösterdiği gibidir” yaklaşımıyla bir Protagoras kılma istemlerini
sakatlar. Bilme-iman arasındaki iman üstünlüğü yargısında açık farktan, “Allah’ın dilemesiyle hakikatlerin
gören göze, hisseden yüreğe, kabul gören akla (kabul eden değil) yaşayan ahlaka, yücelen ruha kavuşmakta”oluşanın anlayışın anlayışının anlayışı olduğu büyük iddiası…
Son çözümlemede Gazali, Allah dileği ile hakikatin kavuştuğu, hakikate kavuşan ruh tanımında kendi
portresini bulmakta, kabul gören akıldan tekçi çıkarsamayla kapalılık işareti vermektedir. Yani başka olası
bilme biçimlerinin kayda değer olmadığı yerden bakmaktadır. Bu, İslam dışı ve İslam içi bütün bilme biçimleriiçin geçerlidir. Kurduğu zincirde bütün hakikatlerin kendi doğrularıyla bütüne sınanma toleransı, bütüne
yenilecek doğru hakikatler-hakiki doğruların yenilgisiyle bitecektir. Bütün bunlar Gazali’nin bilmesi
dahilindedir. Hakikatlere tanıdığı olanaklar içinde durduğu yer aynı yerdir. Herhangi bir hakikatin kendi
doğrularıyla somutu farklı görerek, hakikatin ilk ve en son, yöntemin vazgeçilmez ve tek olamayacağındadoğruya yaklaşabilirken, derin düşünme, birinden eğitim alma vahiy ve sezgi olanakları onu en baştaki
BÜTÜN FİKİR ŞARTI+VAHİY (GEREKLİ BİLGİ) +bunların ölçülendirdiği DUYUSAL BİLGİ düzeyine
ulaşabilmektedir. Bilgide, ilk tablodaki zaruri+mahsusat+vahiy+leddüni bilgi sıralaması yine bütün şartına bağlıve onun sonucu olarak en üstte vahiy ardından güvenilirliğini bunun ölçülendirdiği duyusal bilgi şeklini
almaktadır. Yeni durum gibi gözüken bu değişiklik bütün bilginin peygambere Allah’ın iletisi, zorunlu bilginin
insanın ulaşabileceği düzeyi ve bunlar ölçüsünde ancak anlamlı olabilecek duyusal bilginin değeri biçiminderealize edilmektedir.
Hakikat-Kuşku-Dönüş:
13 6 2014 GENEL GÖRÜNÜM: - WÊJE KURMANC
http://www.wejekurmanc.com/tr/edebi-yazilar/93-genel-gorunum?tmpl=component&print=1&layout=default&page= 6/20
Hakikat arayışında ilk tavırda, kesinlikten bilinçli kuşkuya, oradan sezgiye, sezgiye rağmen hakikatin
bilinemeyeceği hakikatine ulaşan Gazali bilime en azıdan olanak gibi duran ve zaten bilim diye bilinen felsefenintoplumsal taleplerin bu alanda buluştuğu mezhepsel renklere tanımadığı şansın bilgisi kesinliğinden kuşkuya
deneme amaçlı düştüğü bilgidir. Şüphe deneyimi, ilk hakikat son hakikattir, son bilgi ilk bilgidir hakikatinde
kalmaktadır. Düşünce tarihi açısından son bilginin ilk bilgi olduğunu kabullenmekte sakınca yoktur. Ancakbilginin yakin (sağlam kesin, matematiksel) şüphe götürmez biçimde güven kazanabileceği, tersi durumda
güvensizlikle sakat olanın bilgiden sayılmazlığı gibi bir tespit, arayışın yönü ve bilgiye yaklaşıma göre
değerlendirme gerektirir. Matematiksel kesinlik anlayışında Gazali’nin bile cevaplayamayacağı sorular olduğu
düşünüldüğünde, yanılgı, kuruntu olasılığında imkan olmayacak kesinlikteki bilgiden anladığı dayanakları ilahiolan bilgidir ki, kesinliği söz gelimi ölümden sonra dirilmede kanıtlamak mümkün olur mu, böyle bir deneyim
var mıdır? Sağlam matematiksel kesinlikteki bilginin sarsılmaz dayanaklara sahipliği, bilginin hakikati, hakikatinbilgisi arasındadır. Bunu, hatadan bir şeyin kesinliği bilgisinden eminliğin varsayımsal karşılaştırmalarla
ölçülemezliğinde durarak anlamlandırmaya çalışan Gazali, 10, 3’ten büyüktür önermesinde, 3, 10’dan
büyüktür karşı önermesinin kanıtı olarak yapılacak sihir ya da illüzyonun bu gerçeği değiştiremezliği
örneğindeki kanıtta bilginin sağlamlığı, hakikati açısından doğru yerde dururken hakikatin değişik görünümleri
açısından üst düzeyde bir karşılaştırmaya gelmez. Öte yandan 3 ve 10 rakkamlarının yer değiştirerek büyüklük
önerme-karşı önerme haline getirilerek tersinin kanıt iddiası olarak sihir-illüzyona başvurma kanıt isteği
örneğinin mantıken karşılaştırılabilirliği spekülatiftir. Üstelik Gazali hakikat tartışmalarında içine doğan hakikatbilgisinin hakikatini savunmak için seçilmiştir.
Gazali’nin şüphe deneyi, empati durumuna geçmiş görüntüsünden ve özünden uzak bir silkinme karşıtlığını
pekiştirme deneyidir. Ortam iç dünyası olduğundan ileride üst duyarlılıklarla anlamaya çalışacağı tek tek
karşıtlarının düzeyine inme ihtimali olanaksızdır. Karşıtlarının baktıkları yer ile Gazali arasındaki somut farkolanaksızlığın kendisi olur.
Gölge Kanıtı:
Gölgeyi hareketsiz gören gözün, hareketsizlikte yanılması, ardından gözlemle hareketin parçalı, dereceligerçekleştiği bilgiyi elde etmesi durağanlık ihtimalini çürütecektir. Başta buna inanma, tersinde kuşkuya düşme
bile deneme amaçlıdır. Yani bilinmezi öğreniyor değildir. sonuçta duyusal bilginin geçersizliğinden bilginin
kendisine gerekli-mümkün adlandırmasıyla uzanır. Duyuya dayalı bilgiye başta güvensizlik, bu bilginin hatasızolamayacağının kanıtı kılınmak için sınanmıştır.
Düş Kanıtı:
Psikolojik sınırlarda düş deneyimi olasılıkla, İslami gelenekteki gelecek öngörüsü amaçlı istiare (niyet)uykusuna göndermedir. Düşte görülen herhangi istikrarlı bir durum şüphe uyandırmamasına karşılık uyanışta
asıl olmadığı göründüğünde, duygu ve aklın düş dışında getirdiği kanıtların haklılığından kesin eminliğin kabul
edilmiş bilgiye sınanmasında Gazali’nin safsata mezhebi (inkar-felsefe) ne sapma uçlarına değin gelmekten
çekinmemesinin doğal sonucu başladığı yerin doğrulanıp, onaylanmasıdır. Amaç da budur. Gerçekleşen debudur.
İnkar-kanıt, varlık-yokluk, mümkün-imkansız bir arada bulunamazlığında vardığı yer yola çıktığı yerdir.
Duyulara dayalı olanla, akla olanın çatışmasında, yine aklın da ötesinde üst bir bilmenin aklı bileyanlışlayalabilecek bir kavrayışın mümkün olması gerektiğinde durmak ilk doğrulanmaya bakan diğer bir
yandır. Matematiksel kesinlik arayışı Gazali’nin deyişiyle “safsata mezhebi” durağında gerekli bilginin kabule
layık olduğundan eminlikte durur. Olan, kurulu denkleme dönüş, inkar deneyiminin BÜTÜN ŞARTI’na
yenilişidir. Bilgi açısından gerekli gerçekleşme, bütün fikir şartında vahiy+bağımlı değişken duyusal (güvenilirliğisaptanmış) bilgi durağıdır.
Toplumun metafizik korunumu gerekliliği açısından Gazali’yi anlama çalışmasında ikilemci, yasacı,
metafizik-materyalist, kategorik-karşılaştırmacı yaklaşım, konu dışı, verimsiz ve simbiotik (karşılıklı beslenme)hakikati açısından eksik bir yaklaşımdır. Bariz ve önemli olan, dönem bilgi iktidar sistemindeki duruşudur.
Gazali’nin bilgi serüveninde son durak olarak güvenlikli yere ilerleyişte, vahiy bilgisi esasında metafizik
13 6 2014 GENEL GÖRÜNÜM: - WÊJE KURMANC
http://www.wejekurmanc.com/tr/edebi-yazilar/93-genel-gorunum?tmpl=component&print=1&layout=default&page= 7/20
korunumun gerektirdiği olağan akıl yürütmeyi de aşan esin-sezgi düzeyi netleştirici yanlardan en önemlisidir.
Sezgisel bilgide yeteneğe ulaşmak kadar, sezgisel bilginin nitelikleri gereği son ve kabuledilebilirliği açısından
mümkün oluşu da yine “Allah’ın nasibi, kalbe nur ihsan etmesi” ile pratik kazanacaktır. Bu aşamada Gazali,deterministLevh-i Mahfuzcu öyküsünün arınma üst düzeyine dayanmış durumdadır.
Dünyevi açıdan sonlanamaz durumdaki hakikatin bilgisi, bilginin hakikat serüveni, sezgi durağında zorunlu
bilginin kabule layık olduğu son vurgusu kanıt bulmakla da somutlanamamakta, kanıt bulmakta her zamanmümkün olmamaktadır. İçtihat kavram-kurumunun manevi gerekçe ve devindiricisinin belirginleşeceği kıvama
gelinmiştir. Buna göre Gazali, “Hakikate ermek her zaman delil ile olmaz, buna inanmak Allah’ın rahmetini
daraltmaktır, Allah bir kimseyi hidayete (kurtuluşa) erdirmek istediğinde İslam dinini kabul etmesi için göğsünüşerh eder.” durağına gelmiştir. Son anlamsal kıyısı da burasıdır.
Aşkın Devindirici: Şerh
Öznellik sınırlarında, içgörü bakımından olumlu-olası olmakla birlikte nesnel yaklaşımla “tanrınınyeryüzündeki sözü” tutumundaki buluşmada, iddianın sakatlanabileceği yer, içtihat bilgi teorisinin son durağı
olarak şerh’in bilgi-iktidar ilişkilerinde Gazali’nin kutsal kılınmasıdır. Hz. Muhammed’in göğsünün meleklerce
açılıp kalbinin yıkanmasında temsil bulan anlatımdan, seçilmiş olarak Gazali’nin pay almaması düşünülemez.
Kavram olarak şerh, hukuk biliminde açıklamalı çekince koyma, muhalif olunan bir konuya bu açıdan temkinli
yaklaşım gösterme anlamındadır. Açıklama, yorumlama bakımından Gazali’nin bilincinde, İslam’a aykırılık,
İslam’a teoride sızma, revizyon, metafizik toplumsallığı sarsma girişimlerine karşı içtihadın kutsal onaylanma
işaretidir. Sanatta katharsis olarak bilinen arınmayı düşünsel planda en son şerh ile tamamlayan ya daseçilmişliğini tamamlanışla kanıtlayacak olan Gazali Hz. Muhammed’in şerh’e ilişkin hadisini onanmanın üstkutsanması biçiminde anlar.
Hz. Muhammed’in; “Allah bir kimseyi kurtuluşa erdirmek istediğinde İslam dinini kabul etmesi için göğsünü
şerh eder. Şerh, Allah’ın kalbe attığı nurdur. Alameti (işaret ettiği yer, delillendirdiği hakikat) gurur yeri olan
dünyadan uzaklaşmak ebediyet yeri olan ahrete bağlanmak ve sığınmaktır.” Hadisinin Gazali’deki anlamı bilgi
serüveni açısından imanla eşitsizlik ve şerh edilmişlikle son yerini, bağımsız, dokunulmaz belirleyici kılmıştır.
Her kesinliğin, her iddianın, her mümkünlüğün kıyısında sorgulanıp değerlenme, derecelenme ile somut yerineoturacağı Gazali düşüncesinin sarsılmaz anlatımıdır.
Kavram olarak içtihadı güçlendiren, dünyevi olana ilahi olanı hatırlatma karşıt yaklaşımlara iktidar yanlısı
zihni muhalif açıdan açıklama getirmenin teolojik dinamiği olarak sabitlenen şerh, toplumsal sahada Gazali’nin
itirazsız kanıtlamalarından stratejik bir ifadedir. Şerh ve içtihadın determinizm olarak Levh-i Mahfuzcu
kanıtlanışı Gazali’nin bu dayanaklar açısından bilme serüvenini yöntem kılmak koşuluyla toplumsallığı İslam dışı
olandan arındırmada zafer öngörüsüyle sınamaya çıkışında, içtihadın dışa doğru somut-yöntem ilişkisi hak-
batıl, sünnete uygunluk, sonradan türemelik ölçüleri edinmiş durumdadır. Kendi değişiyle; “her partinin
inancının, her grubun mezhebine ait gizli sırları, Batıni’nin içindekini, zahirinin yolunu felsefecinin felsefesininmahiyetini…” öğrenmek istemeyi inancının karşıtlarınca, karşıdan doğrulanmasına çevirmek eğilimidir. Bu
açıdan kaos dönemi tehlike konsepti toplumsal tecritle cezalandırılıp, düzen ve toplum dışına atılacakların
Batıni ve Bid’ad mezhepleri olması kaçınılmazdır. İslami statüko-istikrar dogmatik yapısına ters olmasıylasomut sorumlu yan mezhepler somut düşman örneği Batıniliktir.
Olası Protestanlık Mutezile:
Adı, kurucusu tavrı arasındaki ilginç ilişki, dinde yokladığı umutla ele aldığı ilk ayrım noktası Gazali’den dışuyarıcı olarak tepki alması temel nedenlerdir. Mutezile, olası Protestanlık olarak Hıristiyan Protestan
reformasyonunun diğer konularından başka ilk konuda benzerlik göstermesi açısından dikkat çekicidir. Politik
sonuçta dinin kapitalist gelişmeye endüljans (bağışlanma belgesi) vermesi diye de okunabilecek Katolik
mezhebiyle ve toplumsal ahlaka verdiği zararlarla amacıyla çelişmekle özürlü Alman Protestanlığından önemli
noktalarda ayrışmakla birlikte, reform ve bilgi açılarından karşılaştırma bir başka tartışmayı gerektirir.
Protestan reformasyon, ilkin tanrı-insan arasına çekilmiş KÖKEL GÜNAH barikatını aşmaya çalışır. Mutezile
mezhebinin İslami anlayışta GÜNAH-I KEBAİR (büyük günah) konusunda durması ilginç noktalardan ilkidir.
13 6 2014 GENEL GÖRÜNÜM: - WÊJE KURMANC
http://www.wejekurmanc.com/tr/edebi-yazilar/93-genel-gorunum?tmpl=component&print=1&layout=default&page= 8/20
Kökel günah, İslamiyet’e de içkindir. İnsanın dünyevi mutsuzluk ve umutsuzluğunun tek çıkar yolu Gazali’deolduğu gibi tevekkül (teslimiyet) de durmaktır. Mutezile mezhebinin kökel günahın içkinliğinin farkında olarak,
büyük günah işleyenlerin inançlıdan aşağı, kafirden üstün (faasık-kabahatli) olarak kabul edilmesi görüşündedurarak Luther’den önce aynı sınırları yoklama, zorlama zeminini fark edebilen bir çıkıştır.
Mezhebin ismi de İ’tizal-İtezele (ayrılmak-ayrıldı) sözcüğünden gelir. Hocası Hasan Basri ile konu üzerinde
tartışan öğrencisi Vaasıl Bin Ata’nın (Vaasıl, kavuşmak, kavuşan, kavuştu anlamlarına gelir) anlaşmazlık
dolayısıyla, “Vaasıl bizden İ’tizal etti-ayrıldı) demesinden kaynaklıdır. İlk adımda insan Allah ilişkisinde en
askariden akılcı dayanak arayışının felsefi nitelikte önermelerde belirişi Gazali ve içtihadına doğru yenilmek içinilk adımdır. İçtihadın benzer konulardaki ölçüleri değiştirilemezdir. Bu açıdan içtihada açıklık getirmeye
çalışmak ise türemiş bir mezhep olarak zaten Mutezile’ye düşmez. Çünkü, Allah’ın, haşir (yargı) ceza, ödül,
ölçü ve sınırları açıktır. Bu açıdan insani eksikliğin ilahi tamamlanmışlıkta kusur araması, ekleme-çıkarma
yapması tasavvur edilemez, önerilemezdir. Dağarcık ve önermeler açısından Mutezile mezhebinin argümanlarışunlardır:
- Cezanın eylemde özgürlüğün, kaderde bağımsızlığın kanıtı oluşu.
- Tersi durumda, cezanın ilahi adalete aykırı düşeceği.
Bir adalet arayışı oluşu, ilahi adaleti insan hayatındaki belirişi olarak otoritelere akıl çağrısı niteliğinde duruşu
dolayısıyla Mutezile’nin DOĞAL-TOPLUMSAL TANRISALLIK adına adalet arayışıdır da. Bu nedenle
mezhebe adaletçilerde denmiştir. Kader ve kazanın açık Kur’an hükümleri oluşuna karşın getirilen insansan
belirleyicilik önermesi dolayımında kaderciler olarak da isimlendirilmelerini sağlasa da kader konusunda Sunni
yorumla isim düzeyinde kalan ortaklaşma yanıltıcı değildir. çünkü kaderin varlığını kabulüne rağmen kaderin
belirlenmiş esaret olamazlığındaki ayrılık keskindir. Allah’ı nitelik-öz birlikteliği biçiminde bilmeye karşın birlik
tasarımında Kur’an’a Allah’ın tartışmazlığı bağlamında karşıtlığın içtihat hükümleri uyarınca alacağı tutumanlaşılırdır.
Tevhid (birlik) açısından Sünniliğin öz-nitelik birlikteliği konuluşuna karşıtlıktan içerikteki Yunan felsefesi
izlerinden Gazali dolayımında İslami zemini yoklayamazlık cezasına çarptırılmıştır. En uçta insan aklının
ölçülendirme yeteneği dolayısıyla iyi-kötü ayrımının Allah’ın işi olamayacağı ile Kur’an’ın insanın eseri olduğu
düşüncesi içtihat sınırlarında sapkınlık damgasını kaçınılmaz kılacaktır. Olası Protestanlık olarak reformolanağına düşünsel arka plan kılınabilecek mezhebin aldığı cevap reforma gecikme cezasıdır.
İktidar Eşiği Mezhepler ve İçtihat:
Geleneksel Şafii-Hanefi mezhepleri gibi görece Osmanlılarda yeni çerilerin dini haline getirilen Balım Sultan
Bektaşiciliği gibi devletin mezhepleri atlandırmasını hak edecek ortaya çıkışlar tarihsel olarak mevcuttur.
İslam-Hıristiyan dinlerinin kendi mezhep karakterleri unutulmadan günümüzde Arabistan-İran baskın örnekleri
bu düzeye gelmiş yapılardır. Mezheplerin devlet ideolojisi kırılmaları birbirine dönüşme, birbirine geçmiş
gelecek kılınma mesafesinde okunmalıdır. Sapkın ya da ilerici nüveler barındıran potansiyelin iktidar-devlet
deneyimlerinde dönüşümleri mümkündür. Aleviliğin rengini vermek kadar Kerbela dolaylarından Fatımi
Devleti benzeri yapılanmalara kadar, kıyısında gizlenilen, nitelik kaybı kadar yeni yüklenimlerle kendisinedönüşülen kavramsal odak olarak Batınilik, iktidar eşiğini örneklerle yoklamış olsa da içtihatta mahkumiyetten
kurtulamamıştır. Aynı açıdan Batıniliğin içeriği ile, mezheplerin toplumsal taleplerden bağımsız olmayan
kesişme noktası, İslami bilimlerde kelam ve tasavvufla ilişkilendiği an, Gazali’nin şerh edilmiş şerh hakkınasahip içtihadının devreye gireceği andır.
Gizli anlamları, Kur’an Tevsir biliminde açımlama ile yetinen İslami hakikatçilik, resmiyet dışı Batıni yorumu
kabullenemez. İktidar eşiği bu bilinç biçimiyle yoklanacaksa imkansıza oynamaktan başka bir pratik değer arz
edemez. İç-yan anlamıyla Batınilik, zahirlik olarak, yüzeydekinin karşıtı, dolgun içerik, derin bilinç esas sır
bilgisi iddiasına yaslanır. Karşıtlık, asıl söylenenin sözcülüğünde Batıniliğin ısrar ve iddiasında boy verir.Tasavvufta, batın-zahir bakış açılarının birbirini doğuran, izleyen yanlarının içtihat açısından yenilecekleri nokta
(ya da sadece Batıniliğin yenileceği nokta) batın bilinir hale geldiğinde, gizli olan açıklığa erdiğinde, zahirin
Kur’an, şeriat ritüel olarak anlamsızlaşacağı görüşüdür. Batın, bilimsellik, iç anlamlar bilimi iddiasında kendinimarifette sürdürmeye devam edecektir. Marifet, Batıni anlayışın bilime verdiği addır.
13 6 2014 GENEL GÖRÜNÜM: - WÊJE KURMANC
http://www.wejekurmanc.com/tr/edebi-yazilar/93-genel-gorunum?tmpl=component&print=1&layout=default&page= 9/20
Siyasal amaçların din ve tasavvufta denenme mevzii olarak anlamsal sentezde akla aykırıkları reddeden
rasyonalite girişimlerinde güçler dengesinde Batınilik Gazali’nin doğal karşıtlarındandır. Yaradılış teorisinden
İslam’da bilim fırsatı denilebilecek yaklaşımlara değin Batınilik, evrensel oluş ve sürekliliği doğal süreçleredayalı izah etmek yanında, imamet kurumunu peygamberlik hatta giderek tanrının cisimleşmesi düzeyine
yükseltmekle kavrayışının siyasal-dinsel örtülerini oluşturabilmiştir. Bütün bunlar resmi bilme biçimi olarak
bilgi-iktidar karşısında şerh-içtihat kurumuna baştan yenilginin kendisi olmak dışında şansa sahip olamayacak
Batıniliğin zihinsel alan kodları ve gerçek anlamladır. Tasavvuftan yararlanıp, tasavvufu etkileyen Batınilik,
tasavvuftan kollar biçiminde tarikat yol ayrımında farklılaşacaktır. Çünkü tasavvuf tarikatları tümden Batıni,Batıni tarikatları tümden tasavvufi değildir.
Devlet-iktidar bağıntısında, Batınilik katkılı dini mezheplerin toplumsal sorunda görece çözümlere ulaştığıara dönemlerin en ünlülerinden biri olarak İsmailiye mezhebinin Gazali’nin de tanıklık ve muhalefet ettiği
başarısıdır. Devletin mezhepleri, mezheplerin devleti tespitine bu aşamada özde siyasal iktidarcılıkla mezhebin
gerçek ayrım noktalarından hareket etmek gibi sönük farklar koymak zor ise de İsmaililik, Fatımililiknüans
farkı değerlendirilmeye elverişli ve açıktır. İsmailiye mezhebi, Kerbela’nın yarattığı İslami keskin ayrımda,
siyasal iktidar sorununun odağı kılınma özellik ve şansının Batınilikte yüklenimler alarak dikkate değer izler
bırakan hareketlerdir. 10. yüzyılın bu dikkate değer hareketi içtihat mekanizması açısından ve onun karşısında
işlerlik, karşı etki gücünü kanıtlama bakımlarından Batıniliğin derinlik deneyimi kılınır. Doğrudan Kerbela olayı
Ali partisini doğururken, İsmaililik parti içi bir sorundan Selçuklu işgaline karşı mevzii olarak iktidaryürüyüşünü ideolojik örgüsü biçimine bürünür. Ali’nin torunlarından Cefer üs-Sadık’ın oğlu İsmail’in imamlık
sorunu etrafında boy verir. İsmail’in Cafer’den beş yıl önce ölmesine karşın, İsmailiye mezhebine gerekçe
kılınışı arayışa kök bulma istemi kadar devlet-iktidar sorununun rengi, yerelin beslenme kültürüne yaslanış
şeklinde de anlaşılır. Bu tarz örnek yoğunluğu Gazali’nin İsmailiye’den türevi hareketlere karşıt bilinçten
yoğunlaşmasının nedenlerinden biridir. İmamlığın sonu, son imam, imam-tanrı sürekli farklılaşmaları, öz yitiriliş
olmak kadar Ali’yi dolayısıyla imamı İsa’ya benzer tarzda değişik görünümlere ulaştıran örnekler, tek eğilimdedurulmadığı sonucunu verir. Bu da en çok Gazali’nin işini kolaylaştırır.
Hıristiyanlıktaki tanrı özlü-insan İsa tartışması, ilginç bir şekilde Ali ve soyu etrafında peygamber Allah
uçlarına kadar taşınır. Gerçek ayrım noktalarından hareketle Kerbela olayından, İsmailikteki özde iktidar
mantıkta İslami gerekçeleri pek de önemsemeyen gerçek amaçlardan sonuçta devlet iktidara varan sönük
örnek Fatımilerde somutlanır. Bu değerlendirmeye geçerlilik kazandıran Mushaf-ı Fatıma isimli kutsal kitap
örneğidir. Geleceğe ilişki vahiyler barındıran bu örnek, devlete ilahi moral gerekçe, yaratılış miti kılınır.
Devletin mezhepleri, mezheplerin devleti konuluşu iktidar sonucunda aynılaşan suni bir ayrımdır. Oluşan,
statüko-istikrarı bir başka uçtan kırmakla, türevi statüko-istikrar oluşturmak durum ve amaçları arasındaiktidar olup olmayışta konumda farklılaşmadır. İslam Hıristiyanlık versiyonel yakınlığı, iktidar deneyinehazırlanan yapıların kaynaklandıkları gerçek özden bakış farklılıklarının asıl kimlik izdüşümleri oluşudur.
Gazali’nin bu konularda endişesini formüle ediş biçimi ve BatıniliktenKerbela’ya iç sorunların ideolojik
olarak yabancı dayanaklarla sentezlenip, ümmet bilincinin, metafizik korunumu sürdürme geleneğinde gedik
açma endişesine dayanır. Karmatilikte bu kapsam ve özellik mevcut olmakla birlikte daha çok ütopya
değerlendirmesi içinde işlenebilir. İktidar eşiği açısından içtihat dışı, içtihadın reddiyle var olmuş versiyonlarFatımiler, İsmaililer vb. kimi haneden yapılarıdır.
İçtihat-Felsefe-Bilim:
Bilim olarak felsefenin Gazali’ye veremeyeceği yanıtlar ile Gazali’nin reform olanaksızlığına ilişkin sahip
olduğu kanıtların karşılaştırılmasından her iki ucun tarihsel düşünsel toplumsal ihtiyaçlar karşısında ilk bakışta
aynı düzeyde olduğu izlenimi yanıltıcı olabilir. Çünkü bilim olarak felsefenin, hafıza olarak din toplum ilişkilerini
kökünden sarsamamak kadar, toplumla ilişkilerinde İbn-i Rüşt benzeri kavrayışlarla dinin salt kişisel ve iç
dünya ile ilgili olup teolojik nitelikte ortaya konuluşunun kişisel niteliğini bozarak bilime engel olduğu görüşündeduruşu ile Gazali’nin İslami dogmalardaki otoriter ısrarı, filozofların zayıflayan devlet otoritelerini yeniden
restorasyon çabaları ile Gazali’nin dini açıdan reform karşıtlığında aldığı devletçi tutum arasındaki yakın
13 6 2014 GENEL GÖRÜNÜM: - WÊJE KURMANC
http://www.wejekurmanc.com/tr/edebi-yazilar/93-genel-gorunum?tmpl=component&print=1&layout=default&page= 10/20
benzerlik ve ilgili buluştuğu görünür neden aynıdır. İçtihat kavram-kurumunun dışa bağımlı etki alanlarından
İslami dogmayı tek doğrulayıcı kılavuz olarak sürekli etkin kılma çabasının yönü felsefi alan, toplum-din
ilişkileri olduğunda felsefe ve filozofların birer hakikat arayıcısı olarak durdukları yerler ile Gazali’nin yeriaçısından tartışma din üzerinden var olma mücadelesine evrilecektir.
Metafizik korunumla daha dünyevi bilim arayışı ve politika açılarından Gazali filozoflar ilişkisi bilgi teoriseldurumda bugünden bakıldığında Martin Luther, Copernicus ilişkisi ile karşılaştırılamazdır. Tartışmanın kendisi
de dinsel-politik baskın karakteri nedeni ile de daha arka planda içtihat kavram kurumunun işlevsel rolünün
bittiği yerde bilim olarak felsefe-din tartışmasının ayrı düzeyde olmakla konu dışı olduğu izlenimini verir. Ancak
sorun Hıristiyan reformasyonunun dini zamana uyarlama politik tutumuyla aynı tutumun sembol ismi Luther’in
Katoliklik karşıtı çıkışıyla Gazali’nin Sunni tutucu İslami duruşunun İslam-Hıristiyanlık reform konularında bilgiteorisel olanaklar açısından incelenişi olduğunda durum farklılaşacaktır.
Tarihsel iki yetersizliğin; “Hıristiyanlığın ideolojik kültür açlığını giderecek bir sistem olmaktan çok uzakbulunmasıyla, kent yapısının birkaç bin yıllık öncesi seviyesinde kalması” olarak Avrupa’da belirişin yol açtığı
gelişmelerle İslam-Hıristiyanlık ortak paydasının “…revize edilmiş geç kölelik sistemi” oluşla reform olasılığı
açısından belirgin kılacağı diğer nedenler bilgi teorisel tartışmada reformla doku uyuşmazlığı yaşayan Martin
Luther-Gazali karşılaşması ile Gazali felsefe olarak bilim karşılaştırılmasına düşünsel açılım ve anlatım olanağı
sağlayabilir. Gazali’nin içtihat kavram-kurumunun felsefe ve toplum ilişkilerinde durduğu felsefenin olumsuz
işlevi olarak- mezheplerin “halkı İslam kisvesi ile ateşperestliğe davet, açık şeriat hükümlerini esastan sarsma”
gerekçesinin reformatör Luther’in Hıristiyanlığı tüccar sınıfa endüljans karşılığı satan gerçek düşünce evreni
arasındaki çelişik yapı, Gazali’nin duruşuna rağmen yaşadığı zamanın bilgi bilim yapısıyla reform olasılığı kadarLuther’in din bilim ilişkisindeki geriliği ile İslam’ın felsefeden süzebileceği bilimsel gelişmenin içtihat açısından
yenildiği noktayı ele verir. İzleyicilerinin “hakikat herkese göründüğü ve kendisini onlara gösterdiği gibidir”
sözünde Protagoras olarak onure ettikleri, hakikatin hakikati arayışına da adres olarak yine Gazali’den
“hakikati aramada en doğru usul nerede ise orada” cevabını sezdikleri aktörün imkansızProtagoras olduğukanıtı kendi bilgi serüveninde açığa kavuştu.
Yunan düşüncesinin kelamcılar üzerindeki etkisini kırmak, halkı ilmi kelamdan korumak konsepti ile felsefe
karşıtlığında içtihadı etki alanları açısından genişleten Gazali’nin hem kendisi hem çağının birikimleri açısındanreforma olanak sunabilecek düzeyin nüvelerinde ve reform olasılığının yönelim alanları ile olası kazanımlarda
Hıristiyan reformasyon gerçeğinde avantajlı olduğu alanlar bilgi açısından irdelenmeye değerdir. Karşılaştırma,
Luther’den Descartes’a bilgi-iktidar, bilgi-olanaklar ve olumsuz son görünüşte bilgi-politika ilişkisini iç
mantıkta serimleyebilir. 1524,24 Alman köylü ayaklanmalarına “köpek boğazlanır gibi boğazlanmalıdırlar”
tavrında, İsmaililik benzeri görece halkçı mezhepsel kalkışmalardaki karşı tutumda nizamül mülk ve Selçuklu
sisteminin yanında Luther’e yaklaşan Gazali’nin Copernicus kavranışında sahip olduğu zihinsel öncelik ve
berraklıkla doğru yerde durduğu kesindir. Luther, dünyanın evrenin merkezi değil, Güneş çevresinde dönensıradan bir gezegen oluşunu Dünya olarak kilise Güneş olarak Hıristiyan dogmaları hesabına kabul edemeyip
“bu budala tüm astronomi bilimini ters yüz etme hevesindedir. Oysa kutsal kitap bize Jashua’nın yer küreyi
değil, Güneşi durdurduğunu söyler” tutumuyla reforma uzaklığını ilan eden anlayıştan yüksek kavrayıştadurabilmesi dikkate değerdir.
Dünyanın yuvarlak ve Copernicus’in belirttiği düzeyde normal bir gezegen olduğunu bilmekten Luther’e
kanım karaciğerde zehir ve mikroplardan temizlenip, tazelendiğini safra ve lenf aracılığıyla zararlı ereyiklerin
burada kandan ayrıldığını ve tüm bunlar olurken, dalağın, böbreklerin ve safra kesesinin rollerini kanın madde
miktarlarındaki oranın değişimi ile sağlığın bozulacağı bilgilerini günümüzde de geçerli delillerleaçıklayabilirlikten, kanın büyük atardamarlarla yüreğin dışına gönderilme biyolojik işlevinde sistol-diyastolü
karıştıran Descartes’an ileri düzeyi gösterir. Aynı anda kasılan iki karıncıkla iki kulakcığın kanı büyük
atardamarlara gönderen ve genişleyen karıncıkların ana toplar damardan gelen kanla dolma işlevini adlarında
ayrıştıramayan Descartes’ın kasılmanın sistol, gevşemenin diastol olduğunu sezememekle; tanrı özlü insan İsa
tartışmasında hamle yapan Luther ve Gazali’den geri düşüşü bilgi-bilgide zaman ölçülebilirliği iddiasına kanıtoluşla Gazali ve zamanının bilim-reform olasılığında bulunduğu zihinsel düzeyi de belirgin kılar.
Yol açtıkları olumlu sonuçlar bakımından bir ihtimal kalan reform olasılığının Gazali’nin bilgi evreni açısından
13 6 2014 GENEL GÖRÜNÜM: - WÊJE KURMANC
http://www.wejekurmanc.com/tr/edebi-yazilar/93-genel-gorunum?tmpl=component&print=1&layout=default&page= 11/20
mümkünlük onayı alabileceği olumlu, katkıları ve elverişli kazanımları sunan kesin olmasa bile sezgisel bilgide
karar kılma, mantık disiplininin meşruiyetini kabullenme, mantık dışı bilgiye güvensizlik iyi duruşunun politik
kavrayışa felsefe öğrenmenin hakikati aramada yanlış sonuçlar verme ihtimalinden beslenen korkunun kimi
filozofların bu sonuca gittikleri araç olarak fikirleri biçiminde nedensel sonuçlarda olumsuza evrilmesi, içtihat
sınırlarında İslam’a dayalı bilimlerin kaynağından ötürü üstünlük öne sürümü ile din-felsefe birlikteliğine sonvermeye yol açmıştır.
Felsefe Olarak Bilim-İslam Buluşması:
Felsefe olarak bilimin 6. Yüzyılın ilk yarısında Platon ve Aristo’nun okullarının kapanmasıyla, İran’ın Jundi
Şapur kentinin yeni Platoncuların sığındığı bir merkez haline gelişinin, sonuçları açısında Gazalinin bilincinde
olumsuzlanışla karşılanması şaşırtıcı değildir. Aristo, platon ve diğer filozoflardan yapılan çeviriler yoluyla
yunan düşüncesinin Hint, İran ve Suriye kültürlerine geniş temel olanağı sunmasının sonuçsal etkileşimi Avrupa
uyanışında İslam bilimi temeline dayandığı tartışmalı önermesi ise yine Gazali dolaylarında İslam-Bilim-Felsefe
tartışmaları açısından irdelenmeye değerdir. Çünkü kaynaktan dolayı üstün İslami bilimlerin içtihad’ın
dayandığı sıra düzenli spekülatif konuluşuyla, Urfa, Nusaybin Jundi Şapur, İskenderiye, Antakya, Bağdatmedreselerinde İslam filozoflarının eserlerinin ortaya çıkarılarak 10, 11, 12. Yüz yılların felsefesel tercümelerle
batıya aktarılışının adlandırma düzeyinde İslam felsefesi-bilimi tanımlamalarına gönderilişleri, Gazali açısından
olmak kadar güncel açıdan da tartışmalı ret ve kabullerle netleşmemiş niteliktedir. Felsefeden, bilimi arayış
serüveninden kalan iki okumanın; “İslam, zıtlar arasındaki dengenin üstün nizamıdır” ile “İslam, bulduktan
sonra aramanın nizamıdır” İslam-felsefe-bilim ilişkisi kadar reform çekincesinde Gazali ortaklaşmasının nedenibu netleşmemeye dayanır.
9,10. Yüz yıl felsefi düşünüşü-bilimsel arayış serüveninin Hıristiyanlığın verimsiz tartışmaları arasından boy
verme olanakları Gazali öncesinde canlı, heyecanlı umut verir niteliktedir. Büyük filozoflar Elkindi veİbnülHeyselin optik ve ışık kırılması üzerine yaptıkları çalışmalar, Gazalinin “Göz için ışık, kalp için iman”
dileğinin görmek düşüncesinde gerçek anlamını bulması gibidir. Bir ışık kaynağının konumları ile bir merceğinoluşturduğu görüntüler arasındaki ilişkiden, nesneden göze geçen bir şeyle görme olayının oluştuğu bilgisindedoğruya gitme optik biliminin modern niteliğinin tarihi vurgusu olarak dikkat çekiyor. Gazili, bilgi teorisel
deneyimde “ Aradıktan sonra bulma” da her konuda kaynaklar bilgisine sahip olduğu ön kabulü ile 10 3’tenbüyüktür önermesine ters duramayacak, dahası bakışımsız bir karşılaştırma olacak böylesi bir önermenin
aracılığıyla değil, yaşanmışlıkların bir bilgisi ve Allahın takdiriyle ortaya çıkmış sonuçlar olacak bu çalışmalaraelbette muhalefet edemeyecektir.
Kendi dolayımındaiçtehadı ile kilitleyeceği din-toplumsal alan ilişkilerindeki sonuçlanmamış tartışmanın güncelkalıtları İslam’ın bir din olarak niçin, neden, nasıl felsefi uğraşla dolaysıyla bilimle uyuşmazlığı sorunudur.Kuşkusuz Gazali dosdoğru bilimle uyuşmazlıktan bilimin reddinden söz etmemektedir. Ancak Hz.
Muhammed’in ilim farzı ile Gazali yorumunda bu farzın açılımı arasındaki fark ve İslam felsefe uyuşmazlığısorununda söz konusu dönemde felsefenin bilim oluşu bu anlamı mümkün kılmaktadır. Gazili izleyicilerinin bu
düzeyde arasında kaldıkları İslami korumacı yaklaşım ile İslam felsefe uyuşmazlığı konuluşunda durdukları yerbir dizi tutarsız, tarihsel olarak yanlı-yanlış tespitlerin kaynaklık ettiği İslami algıdan beslenmektedir. Bunlardan
ilki, din olarak İslam’ın Allaha, felsefenin insana, onun düşünsel etkinliğine ait bir gerçekleşme olarak İslamfelsefe birlikteliğini, İslam felsefesi tanımlamasını imkansız kıldığı şeklindedir.
Felesifetül İslam konuluşunun İslam felsefesini yada İslam filozoflarını tanımlaması gerektiği çekinik tutumunun
arkasında bu imkansızlık yatar. Felsefenin İslami anlamla örtüşebilecek tek yanının Hikmet (Bilgi) sevgisitercümesinin hikmet sahibine hakim bilge denilebileceği, hakim sıfatının peygamberlerle kuran için kullanıldığını,
mutlak hakikatin ancak onlarca bilinebildiği son tespitiyle hikmet seven olarak filozofun kabul edilebilirliğihazım edilmiştir. O açıdan bütün bir felsefe tarihinin peygamberler anılan konumlarıyla dışında kalmak
koşuluyla bir kısım insanların mutlak hakikate ulaşma çabalarının tarihi olduğu sonucunda karar kılınmıştır.Gerçekte peygamberlerin ve peygamberlik mesafesinde bazı tarihsel kişiliklerin de felsefi duruş içinde
oldukları tartışma götürmek bir gerçeklik iken mutlak hakikatin, hikmetin sahibi olarak peygamberler veşimdiye kadar ulaşıp kuşatamadığı fakat ondan anlayıp ortaya koydukları düşünsel çaba olarak felsefe, bu
13 6 2014 GENEL GÖRÜNÜM: - WÊJE KURMANC
http://www.wejekurmanc.com/tr/edebi-yazilar/93-genel-gorunum?tmpl=component&print=1&layout=default&page= 12/20
eylemin sahibi filozoflardan bilgiyi esirgeme uğraşının Gazali tedbirlerinde gelmesi gereken anlam nispettenyumuşatılmış olarak bilgiye sınırlı tolerans biçimine bürünür.
İkinci durumda ve bağlantılı olarak, İslami algı felsefe açısından, yöntemin kendisi, yöntemli sorgulama
çelişkiler üzerinden sorular sorma ile çevreden alınan konular ve filozofun kendi ilgisinin felsefi çabanın yönünü,amaçlarını ortaya çıkardığı görüşündedir. Farabi’nin problemlerinden birinin Abbasi devletinin nasıl yeniden
güçlenebileceği sorunu yani siyasal sorun oluşu ilgisinin onu alanda eser veren siyaset filozofu kıldığını buvargının bir sonucu olarak anlamlandırmak önemlidir. Felsefenin yaşamla bağı açısından bilimin ilkgörünüşlerinden biri, duygusal zeka ağırlıklı bir anlama uğraşı olduğunun yerinde bir kanıtı olarak da okunabilir.
Varlık, bilgi, değer, ahlak, sanat gibi konuların felsefi uğraş oldukları metafizik birer konu olarak da yapıbakımından felsefi anlayışı geliştirip besledikleri zaten bilinen ve kabul gören bir yaklaşımdır.
İslami algının Gazali’den sonra ve ona rağmen İslam felsefe buluşmasına birinci olanak olarak, İslam’ın Allahdini, felsefenin kul uğraşı olmasında yitirdiği olanağı felsefenin bakışında yoklamak istemeleri anılan diğer iki
yaklaşımın çekingen, zayıf umutsuz ve İslam’ı gerçekliğinden uzak bir yere oturtup, felsefeyi doğrulayıcı kılmakisteme eğiliminden beslenip kaynaklanır. Felsefenin İslam’a bakışından, filozofların İslam hakkındaki fikirlerianlamının bundan da din felsefesi tanımının çıkarılması, varlık, Allah varlığı, birliğinin delillerle anlatıldığı
eserlerin din felsefesel dolaysıyla İslam felsefesel çalışmalar olarak nitelendirilmesi eğilimin başka bir amaç veanlayışını serimler. Giderek İslam felsefesi tanımını mümkün ve anlamlı kılacak son vargının, İslam felsefesi
terimindeki İslam’ın, medeniyet tanımına ulaştırılması İslam’ın uygarlık, İslam sanatının bu uygarlığın sanatı,İslam felsefesinin de aynı uygarlığın felsefesi olarak anlaşılması gerektiği güçsüz vurgusuna ulaşıldığında
gündemleşecek sorunlardan ilki ve belik de en önemlisi bu adlandırma çabasının soru-cevabı İslam-medeniyet-kültür bağıntısının anlaşılma biçimindedir ki, buda Gazalinin dolaysıyla İslam’ın, Gazali’ye kadarki gelişmesinin doğurduğu soruların kuşkusu altında yanıtları yine Gazali içtihat kavram-kurumunun hedeflersistematiğinde yatan bir yandır.
İslami Avuntu Ya Da Descartes’i Beklemek
İslami felsefe tanımlaması için bütün bu konuluşlara rağmen, dünyevi-ilahi optimal dengesinin anlam bilimsel
açıdan imkansızlığına inanca sadık kalan İslami algı felsefenin İslami uğraktaki tarihsel geçmişi için ulaşılan,oluşan düşünce ekolleriyle ilk tespitin, ilk hakikatin son hakikat olduğu tesellisini terk etme konumundanuzaktır. Buna göre İslami açıdan, genel felsefe tarihinin geçirdiği evrimle ulaştığı üç esas mezhep olarak
filozoflar-kelamcılar ve mutasavvfılar durağıdır. Felsefe, kelam ve tasavvufun mezhep olarak anlaşılıpokunmasının nitelendirme açısından algıya göre bir sakıncası olmayıp konu bakımından psikoloji, mantık,
ahlak, metafizik, ilk felsefe ve ilahiyat dallarının sonuçta Allahın birliği tespitinde buluştuğu avuntusunaulaşılmıştır. Mezhep olarak algılayış, belirtilen her üç konudan Gazalinin de tercih tasavvuf hariç felsefe ve
kelamın türedi mezheplere kaynak kılınması hakikati uyarınca Gazalinin de gözlemi olarak bu tarzda bilinmesinormaldir. Birer sapkınlık odağı olarak İslam dışı her anlayış, İslam’dan da kaynaklansa Gazalliyidoğrulamadığında aynı sonla karşılaşacaktır.
İslami algı modernite sınırlarında toplumsal kurtuluş ihtiyacının değişik belirişlerle ortaya çıkışını yeni bilimsel veduygusal gelişmelerin İslam’ı doğrulama yoluyla anlamlı olabilip batı Avrupa gelişmesinin ateizm, Hıristiyanlığın
teslis üçlüsünün kanıtlayamayışından İslami doğrulamaya ulaşıldığı pratik sonucuna bakmaktadır. “Aradıktansonra bulmanın nizamı” ve “Zıtlar arası dengenin üstün nizamı” olarak ikircikli İslami algı, Descartes’ten
“Felsefenin İslam’ın dışında bütün dinlere haram olacağının fiili olarak ispatı ile bilimlere akli ve dini hakimiyetikazanma” kanıtını bekleyerek, Gazali’den ürkekçe ayrılıp karşılıklı İslam ve çağın birbirini doğrulayacağıinancında karar kılabilmişlerdir. Oysa Gazali “Halkı ilmi kelamdan koruma” kastı ile bilim anlayışına getirdiği
sınırlar İslam’ın sürekli sonsuz, sonul doğruluğunda bütün zamanlarda bu çabaların içtihat açısından yateslimiyet ya da İslam dışılık ikileminden başka hiçbir seçenek sunacak durumda değildir.
Mitoloji Bilim Arasında:
Etrafında bunca fırtınanan koptuğu, İslam’da reformasyonu acil ihtiyaç olarak insani ve toplumsal metafizikyeniden oluşum anlamında bir imkansızlık olarak “kutsal kitap bir Doğu romanıdır, her sağduyulu insanın
13 6 2014 GENEL GÖRÜNÜM: - WÊJE KURMANC
http://www.wejekurmanc.com/tr/edebi-yazilar/93-genel-gorunum?tmpl=component&print=1&layout=default&page= 13/20
iğrendirir ve yalnızca cahillere, aptallara, halk kesiminin döküntü insanlarına seslenir. Yalnızca onlara çekicigelir.” Önyargısında terk etmek anlamı oryantalizme kurban olarak sunmaktır. Oryantalizmin Doğuya yönelimigizim ve doyum istemi, zamanı tüketme, sömürme ve tatmin yönelimidir. Ölü kentler, kayıp uygarlıklar, tarihsel
yapı ve düşüncelere yöneltilmiş popüler ilgilerle bunların edebiyat ve sanata gönderilmiş yanları, algısalsaldırının felsefe, sanat, edebiyat düzlemine yayılımıdır. Saldırı ve tatmin, katilin kurbanına onu vurduğu yerden
bakması, onda durdurduğu zamandan pratik enerji süzmeye çalışması ya da bir tür ölü seviciliktir. Bu algısalsaldırıdır. Yöneltilebilirlik açısından salt algı saldırıdır.
Geleceğini başka düşlerde yoklamanın gerçek dışılığında, korkularının anlam bilgisine olanaklar yoklamaarayışını metafizikleştirmek, felsfileştirmek, bilimselleştirmek böyle idrak etmek bir reformasyon içeriği olarakdüşünülebilir. Dramatik bir biçimde anlamadığı geçmişini durmadan yaşayan, onda doğan, zamana ve mekana
uyarsız varoluşunun bilgisinin doğru adres ve bilme biçimini kaynaklandığı öze oturtamayan Ortadoğugerçekliği her üç alanla bağlantısız anlama uğraşlarında kendinden kaynaklı olmayarak eksik kaldı. Aynı
alanlar olarak bölünme ve sınırlarda metafizi, felsefe ve bilim dış kaynaklı okunuşları da eksikliği sürekli kıldı.Bir anlamda Hegel’in, karanlık çöktükten sonra uçabilen Minerva’nun baykuşunun Kaf Dağı’ndan aşırdığı
yetersizlikte gizli yeter neden olarak toplumsal inşalar, eller, ayaklar, zihniyetler ilişkisinin yalınlaşamayan anlamve anlatımındaki durum oluştu.
En bilimsel iddia, en iddialı bilimsellik, toplumsal pratiğin, onun zihinselliğinin geçmişi, anı, geleceği üzerine
söz söyleme, hak, gelenek, sonsuz, sonul gerçek ve gerçekçiliğinin zaman, mekan, değer, anlam ilişkilerindecila hükmünde kalarak yanılan, yanıltan Marksizm de eksik süreklilikte yürüdü. Donkişot’un efsane atı
Rozinante ile “kendini seyretmek” üzere cisimleşmiş çıplak kralın eliyle itaatsizliğin ibretlik sonuna anıtsal ikazkılınan Guevara’nın piyasaya vaftizinin gerekçeli yasal karanının izi üzerinden anlamasal kendine dönüş şartı
doğdu. Metafiziğin önemini, ağırlık ve geçerliliğini, toplumsallığını, toplumun metafizik olduğu hakikatini inkaredenlerle, onunla dünyanın hakikatini gizleyenler, her şeyi bilinmez kılanlar, kötümserler, nihilistler, yaratımcılar,evrimciler, dinciler, bilimciler düşünce-din tarihine metafiziğe bakışta ayrıştılar, birleştiler. Materyalizme karşı
metafiziğin kendisi, metafiziğe karşı materyalizm birbirine zıt gözükürken metafiziğe karşı metafizik,materyalizme karşı materyaliz oluşuma karşı anlamlı oluş arayışını zayıflatıp durdular.
Hıristiyan reformasyonundsa Martin Luther olası Protestanlık olarak İslam’da Mutezile mezhebinin ilişkisınırlarını anlamlı, dünyevi, akılcı kılmaya çalışmakla ortaklaştıkları insan-tanrı ilişkisine varoluşçu felsefe ve
bilimin yaklaşımlar geliştirmesi beklenen bir sonuçtu. Martin Luther, Copernicus tavrındaki bilim karşıtlığınaköylü ayaklanmalarındaki statüko yanlılığına rağmen reformasyona dayanak, arka plan sağlamada eski çağyapıtlarında temel aramakla, yapıtlara tutku ile sarılmakla, yeni bir dil tasarlamakla, kutsal kitabı halka taşırma
yolları düşünmekle kökel günahın duygusal acısını tanrı-insan aracısız buluşmasında sağlamanın düşünselaltyapısını kurgulamıştır.
“Reformasyon, alsında dinin ulusallaştırılmasıdır. Ulusal şubelerinin açılmasıdır. Burjuvazi ile nedensel birilişkisi yoktur. Dinsel düşüncedeki zamanını doldurmuş dogmaları günün yeni koşulları altında yenilemeyi
hedefler. Dinin zamana uyarlanma hareketidir. O da düşünce devriminin bir parçasıdır.” Gazali’nin İslam’daderin bilgi olarak içkin olan kökel günah konuluşundan kurtuluşun tek yolu diye sunabildiği koşulsuzteslimiyetin anlamı İslami sınırlar içinde bile olsa insan-Allah buluşmasının imkansızlık bildirgesidir. Adeta
yaratılış mitolojisinde söylenenin yaşamda İslam fetih komutanlarının geç köleci sistemi altında ve din farklıolmaksızın bütün insanlığı kuşatacak öykünün yeryüzü versiyonunun geçerli koşullardaki sürdürücüsüdür
Gazali. Allah’ın insanı balçık çamuru ve esir adlı maddeden yaratmış olması, insanın madde, Allah’ınmateryalist, maddenin esir olması, insanın tutsak, Allah’ın tutsak eden olması düşüncesine tahammülü olmasa
da Gazali’nin Mutezile’nin büyük günah, suç-yargı-ceza konularındaki içtihadi aforoz tavrı Luther karşısındagerilemesine yol açar. Gerçekten varoluşçu felsefenin başarısı, esir olarak insana yerini bildirebilmeye
uğraşmalarıydı. Bununla yetinmeleriydi. Metafiziksiz, dahası dinsiz, çözümsüz esir olarak karşısına çıkacak,yaşamsal açmaza Promete ya da Sisipos olarak kaderini sevme cezasına çarptırılan insana “dünyayabırakılmışlık-orada bulunmak” şansı çok görülemezdi. Anlamsal yeniden yapılanma öznel tutumda bir arayıştı.İntiharda bir seçenek.
Bilimciğin elinde ortam olarak esir, mikrokozmos anlamına çekilirse yanlış bir vargı olmayacak, fizik, kimya,
13 6 2014 GENEL GÖRÜNÜM: - WÊJE KURMANC
http://www.wejekurmanc.com/tr/edebi-yazilar/93-genel-gorunum?tmpl=component&print=1&layout=default&page= 14/20
biyoloji açısından muazzam bir gerçekleşme olarak insan, madde maddi dünyanın insanda dile gelişi anlamındabelli anlamı olabilecek düşünsellik özelliği gösterebilecekti. Ancak bilimciler açısından esir, farklı bir anlam ve
arayışı simgeliyordu. Mitoloji-din-bilim anlamsal köken ortaklığının kavaramı olarak esir, laboratuardagözlemlenmek isteniyordu. Işık ve elektromanyetik dalgaların (yayılmak için herhangi bir ortama ihtiyaçduymayan, boşlukta yayılabilen menyetik veya elektrik alanlarından oluşan yüklü parçacıkların hızlanmasıyla
meydana gelen enerji dalgaları) ilerlemesinde ORTAM işlevi gören esirin peşindeydiler. Esir kavram ya daortamı olmadan optik (görmeyle ilgili olan, fiziğin ışık olaylarını inceleyen dalı) olguları açıklanamazdı. Gözlem
özelliği ve varlığı hakkındaki teorilere rağmen netleştirilemiyordu. Deneysel tekrar esirin yokluğunun evreninbasitliği anlamına geleceği hayal kırıklığını gündemleştiriyordu. Deneyce kanıtlanamamasına rağmen, klasik
fizikçiler bir esirin varolduğunu, durağan olan bu esire göre hareketi düzgün olan bu sistemin ayırt edilebileceğigörüşündeydiler. Einstein, esiri inkar edememesine rağmen varlığını ispatın imkansızlığında duruyordu. İlkecesaptanamayanın bilimsel varoluş kazanamayacağı hakim bilim kavrayışına göre de kendi teorisinde buna yer
vermedi. Öte yandan birçok deney yerkürenin uzaydaki hareketinin ışık dalgalarının hızını etkilemediğigöstermesi sonucuna ulaşmıştı.
Varoluşçuluğun, Hıristiyan kökel günah konuluşunun derin etkisi altında söz konusu esirin ortam ve maddeolarak insanın ta kendisi olduğu sonucunda bilimcilerden daha kararlı, insan araştırmasında öznelci çözüm
önerilerine rağmen seçenek sahibi olduklarını belgelerken, bilimin nesnel olanla çelişse de yöntemleri açısındanmitolojilerle eşit ağırlıklı konumunu idraklere bir tartışma olarak bırakmışlardır. Luther’in kökel günahın sonsuzutanç borçluluk ve kirlenmişlikten, tanrı-insan arasındaki perdeyi Katolikliğin ödediği bedeller ve tüccar-kar
tarikatıyla ilişkilerin aklileştirilip sınırlarının genişletilmesi olumsuz sonucuna rağmen, sergilediği pratik İslamireformasyon olasılığı ve Mutezile ilişkisi açısından Gazali’de, Luther ve reform öncesi Ortadoğu düşünce,
inanç yeni anlamlar arayışında durağanlık ve donma olarak mahkum edilmiştir. Felsefe olarak bilimin dininkendi sınırlarında benzer çabaları açısından Protestan reformasyonu öncelemek kadar, anlamca daha derin
geçmişi ve Gazali ilişkisini bütün bu açılardan irdelemek din-bilim arasında felsefe karşıtlığı üzerinden olasılığıdarbeleyen Gazali’nin durduğu yerin kavramsal anlamı ile anlamı olanaklarına bakışını son noktadanetleştirebilir. Bunun kadar insan-Allah, evren insanın dünyayla ilişkilerine din dışı arayışlarının felsefi etki
alanında belirginlik kazandığı Gazali çağının İslami yorumunda da tarihsel yer-zaman-anlam ilişkisinin İslamiyorumun hakikatin hakikati olarak çözümlenmesi araştırmasına katkı düşünce tarihinin güncellenebileceğisüreklilikte anlaşılır kılınabilir.
Gazali’den Görünüşler:
Toplumsal sahada Gazali imkansızlıktaProtagoras’tır. “Hakikat, herkese göründüğü ve kendisini onagösterdiği gibidir.” Deyişine ters pratisyenlikte ‘hakikati aramada en doğru usül’ dayatmasında ise bu
Protagoras oluş yitirilir. Mezhepler eksenli toplumsal tedirginlikleri sapkınlık suçlamasıyla toplumsal alandabüyük oranda etkisizleştiren Gazali neden-sonuç olarak, “Yunan düşüncesinin kelamcılar üzerindeki etkisini
kırma, halkı ilmi kelamdan (felsefe)” koruma hassasiyetiyle deney sahasından toplumsal sahaya inen ya datoplumsal sahayı inanç bakımından metafizik korunum hassasiyetiyle deneyimleyen Francis Bacongörünümündedir.
Böylesi bir tespit, her özün bir biçim, her kuramın bir kök aradığı veya benzeşiklik yöntemiyle tarihsel an vekişiliklerin neden-sonuç-ortam, amaç-beklenti ilişkilerinde yorumlanışta ortaklaştığı sonucuna pek oturur gibi
gözükmemektedir. Ancak ortada bilim dışılık yanıtı alınabilecek, somutu doğrulayıp yanlışlayan yöntem,yöntemi doğrudan ilişkilerle onure edecek yanlışlayacak bir somut tartışma ve karşılaştırması yoktur. Bilimin
teorik toplumsal statüsüne dair radikal eleştirel tutumda, akılcılığın kabul edilemez temellendirme girişimikarşıtlığında, “günümüz bilim yöntemlerinin de birer mitolojiden ibaret oldukları yeterince kanıtlanmıştır.”
Sonucu daha güvenliklidir. Yasal-yasacı akılcılığın bilimi dogmatik, yöntemlerini dayatma biçiminde örgütlediği,bilimsel kuramlar arasında bile kuram içi hiyerarşik tasniflerin geçerli olduğu bir bilgi-iktidar döngüsündeGazali’ye Francis Bacon demenin sakıncaları türetilebilir.
Bilgi teorisel çalışmada yasa dışı bir tutum olarak eş ölçülemezlik tavrında durmak anarşist bilgi kuramcısıPaul Feyerabend’in bilim içi farklı kuramların eş ölçülemezliğinden bizzat bilimin kendisinin öteki bilgi
13 6 2014 GENEL GÖRÜNÜM: - WÊJE KURMANC
http://www.wejekurmanc.com/tr/edebi-yazilar/93-genel-gorunum?tmpl=component&print=1&layout=default&page= 15/20
kaynaklarıyla eş ölçülemezliğiyle yükselttiği kavrayışın ebedi dönüş teziyle Nietzsche’ye, tez-antitez-sentez,süre-durum, süre-toplum konuluşlarıyla sosyal bilimin çağdaş kavram ve kavrayışlarına, tarihsel-toplumsal
kalıcılık ve amaçlarda kökel kaynak ortaklığında mitoloji-bilim-felsefe gelişmesine bakıyor olması cesaretkaynağıdır. Öte yandan Gazali’nin deney sahasına inen Francis Bacon ile ortaklaştığı zaman-zemin-amaç
anlayış farkları ya da bu ortaklaşmaların olmayışı birer açmaz ve olanaksızlık değil, son kertede hakikatarayışında gözden çıkarılanlar, tekçi yöntemlerle dayatılan kısır anlamlarda hakikati aramada iktidar eşiğiyle,hakim zihniyete anlamsal parçalanmaya sunulan katkılarda birleşmeleri kaçınılmazdır. Bütün bu açılardan
deney sahasındaki Bacon’ın toplumsal sahadaki Gazali olarak felsefe bilim karşıtı çaba ve sonuçlarınöykülenmesi kaçınılmazdır.
İçtihat ve İdola:
Francis Bacon’ın doğayı incelemeye yönelişte, yanlış bilgi ve önyargıların adlandırması olarak kullandığıidola temizlenmesi gereken zihniyeti tanımlar. Bilime hazırlanmak bu ilk koşulu gerektirir. Bu açıdan insandoğasından kaynaklı ortak yanılgılar listesidir idola. Gazali’de, idola, aynı yapı ve işlevsellikte deney-toplumsal
saha farkında tanımlanış ve sınıflandırılışıyla aynı sonuçlar için aynı amaçları belirler. Bu açıdan Bacon’ınİDOLA TRİBUS (soy idolleri) dediği birinci adlandırma ve karşıtlıkta Gazali izlendiğinde, Bacon’ın her
insanda var olan acele yargılar verme eğilim eleştirisinin, birden bire genelleme yapmakla bunun sonucunda biryapılı doğaya sahip olan insan beyninin karmaşığı basit görme yanlışlığına düşmek tehlikesine karşın uyarır.
Yanlışlık, dış dünyanın bireysel ölçülerle algılanışın ürünüdür. Doğaya yönelen insan duygusallığı doğayı kendiözellikleri içinde aynılaştırır. Yıldızları yetkin geometrik biçimler olarak gören Kepler’in doğanın karmaşıklığınıgözden kaçırması bunu örnekler.
Gazali’de soy idollerini belirleyen anlatım, taklit-tahkik (öykünme, araştırma) anne-baba yanlışgeleneklerden kaynaklı yanlış bilgilerden hakikati tecrit etmek olarak belirginlik kazanır. Bilgiye yaklaşım,
bilgiyi sevme ve arayışını kendisini bile aşan arzuların dışında bir yaradılış özelliği olarak belirtmekle, ilahiseçilmişlik konumunun bilgi teorisel temeline göndermede bulunur. Bilgide çevre ve aileyi izleme sürecinin taklit
biçiminde değerlendirilişi yetişme çağının kaçınılmaz ilk örneklerine yapmış olduğu vurgudur. Yanlış inanışlarınhakikati üzerinden sadece hakikati aramaya başlamanın açılmış ilk engelini de böylece tanımlamış olur. Bilgiaçısından doğuştancılıkla tabularasa (boş levha) arasında taklit-araştırma zorunluluğunu vurgulama biçimiyaratımcı açıdan anlaşılır bilimsellik açısından dikkati çeker.
“Çünkü gördüm ki, daima Hıristiyan çocukları Hıristiyan olarak, Yahudi çocukları Yahudi olarak,
Müslüman çocukları da Müslüman olarak yetişiyorlar. Her doğan çocuk Müslüman yaradılışı üzerine gelir.Sonra ana-baba onu Yahudi yapar, Hıristiyan yapar, Mecusi yapar.” Üyesi olduğu toplumsallık ve en küçük
birim olarak ailenin olası-olanaklı yanlış bilinçlenmelerini sezinleyebilen Gazali, İslam’dan kaynaklı yanlış,kendi dönemine cevap olamayacak yanlar bulunabileceğine, toplumsal-dinsel alışkanlıklar bütününün dinesinmiş olup inançtan hukuka, ritüelden hayatın her alanına kalıcılaşan yerleşikliklerle karşılaştırarak düşünmeye
gereksinim duymaması, Selçuklu İslami bilgi-iktidar hesabına soy idollerinden hakikati tecrit ederek anlamaçabası iddiasını derinliğine gölgeler niteliktedir.
Gazali’nin bireyin yapısından gelen yanılgılardan zarar görmesin arzulamadığı dinsel hakikatleri karantina(muhafaza, izolasyon, tecrit) altına almanın sloganını “bilmek imanla aynı değildir” şeklinde belirlemesi
kaçınılmazdır. Bacon’ın İDOLA SPECUS (mağara idolleri) biçiminde formüle ettiği, Eflatun’un arkaları ışığadönük, peş peşe zincirle bağlanmış insanların gölgelerini görebilecekleri, hakikatin ise idealar dünyasında
olduğu anlatımından esinlendiği mağara idollerinde, kişilik, ortam, eğitim, ayrıştırma-benzetme anlayışınınkolaylaştırdığı yanılgılar bütünü vurgulanmak istenir. Felsefeyi tümden mantığa indirgemiş olan Aristo, Bacon’ıngöre böyle bir yanılgı içindedir. Gazali’nin birinci durumun toplumsal sahada kişilik, ortam, eğitim, ayrıştırma,
benzetme anlayışlarının kolaylaştığı yanılgıların yansıyışının, özel ilahi konumlarından ötürü, dinsel doğrularınıhakikat olarak bile görmediği hakikatin öteki görünüşleriyle indirgemeci tarzda karşılaştırılamayacağı hükmüne
“bilmek-inanmak” ilişki ve ikileminde inancın üstünlüğü kesin yargısında durması imanın onaylamadığı bütünbilme biçimlerinin batıl (din dışı) imanın kendisini onaylamayan bilmelerin zaten aynı içerik ve oranda düzmeceolduğu yargısının pekiştirmesi doğal ve beklenen bir durumdur.
13 6 2014 GENEL GÖRÜNÜM: - WÊJE KURMANC
http://www.wejekurmanc.com/tr/edebi-yazilar/93-genel-gorunum?tmpl=component&print=1&layout=default&page= 16/20
Bacon’da İDOLA FORİ (çarşı idolleri) ve İDOLA THEATRİ (tiyatro idolleri) Gazali’de filozoflar vefelsefeye yönelteceği, içtihat kavram-kurumunun denetimci-yönlendirici, ayrıştırıcı, elemeci özelliklerinde
birbirini besleyen iki yaklaşım olarak anlaşılır. Bu bakımdan idolafori (çarşı idoller) gündelik konuşmanınbozulmuş biçimlerinden gelen yanılgıların doğduğu, sözün düşünceyi etkileme gücü olarak dil eleştirisi
içeriğindedir. İnsanların olmayana inandırılabilirliğinin dil sınırlarında sağlanabilme gücünün puta taparlıktan,çeşitli inançlara uzanan zihinsel tarihselliğinde dile yapılan bu vurgu Ortaçağ kilisesine dolayısıyla onun deney
karşıtı yanlı görüşlerine Bacon’ın yönelttiği önemli bir eleştiridir. Çarşı idollerinin tiyatro idolleri ile Gazalieleştirisine dayandırarak oluşturacağı ilişki İslam filozofları ve din-felsefe çatışmasının somut sahnesidir. Sistemolarak skolastiğin olmayana bile inandırıbilme kapasitesinden bahsedilirken çarşı idolleri tiyatro idollerinde
süreklilik kazanma olarak söz konusu başarı ile yanılgının, aşırı otorite bağımlılığı nedenine vurgu yaptığıgörülür. Filozofların görüşlerini tiyatro havasında vererek inandırıcılık oluşturmaları, ustalara aşırı saygıyı
doğurduğu, bunun da yanlışa düşürdüğü sonucunun kendine inanç ve güvenle aşılabileceği önerisiyle kurtuluşailerlemesi sofistlerin ve sofist olarak Arito’nun bu günahına vurgu ile temellendirilir. Dil eleştirisinin çarşı
idollerinden tiyatro idollerine bağlandığı yanılgıların gerçek bilgine erişememe sorununu Gazali, Bacon gibiustalara aşırı saygı eleştirisinden başlatmaz. İslam skolastiklerine filozoflara duydukları yanılgılı hayranlıktakarşı duran Gazali’nin görünür kaygısı, Aristo ve Platon’un görüşlerinin söz konusu etki alanı olarak dil-tiyatro
bileşimiyle İslam filozaflarında inancın önünde tutulup mutlakıyet kazanması tehlikesidir. Bu karşıtlıktan felsefedüşmanlığı yürütecek Gazali, İslam skolastikleriyle Yunan felsefesi ilişkilerini tek tutumda bütüncüldeğerlendirme niyetine şöyle yorumlar.
“Onların küfürlerinin yegane kaynağı, Sokrat, Hipokrat, Eflatun, Aristo vb. isimleri duymalarıdır. Onlara
tabi olan ve sapıtanlardan bazı grupların, o filozofların akıllarını, usüllerinin güzelliğini, geometri, mantık, tabii veilahi bilimlerin inceliğini bilmede zeka ve anlayışlarının fazlalığı nedeni ile o gizli meseleleri açığa çıkarmaktabağımsız oluşlarını uzun uzun mübalağalı anlatmalarıdır.”
Karşıt yelpazede koruyucu kalkan olarak dar, etki alanları ve yargılayıcılıkta hedefler sistemi, konubakımından geniş içtihat kavram-kurumunun mezhepler ilk tehlikesinden, neden-sonuç olarak felsefe-bilim
durağında arınma, şüphe, yeniden kendinde hakikate ulaşma serüveninden sonra esneyebilme olasılığıbüsbütün ortadan kalkacaktır. Gazali felsefeye ilişkin verdiği eserlerde bilim olarak felsefenin içerdiği
tehlikeleri, olasılıkları ve son tercihte dönülmesi kaçınılmaz olanı anlatır. Düşünsel yoğunlaşmasının felsefeeksenli ürünlerinde çağrısı yapılan temkinliğin nedenleri yaptığı felsefe-filozoflar sınıflandırmasında somutlanır.Felsefenin Maksatları isimli eserinde dinin felsefe kisvesi altında neden olabileceği ve olduğu düşünsel kaosun,
İslam toplumlarına karşı hazırlanmış bir plan olduğu siyasal yakın tehlike yorumundan bakar. FelsefeninKritikleri’nde içtihat eden olarak kendi açısından tutarsızlıkların eleştirisi ile din-felsefe birlikteliğinin
olanaksızlık teorisini yapar. Dalaletten kurtuluşun bilgisini verdiği aynı isimli eserinde felsefeden uzaklaşarakyöneleceği tasavvuf tutumuyla son noktaya ulaşır.
Gazali-Felsefe ve Filozoflar:
Bilime katkısı sıralama açısından dinden sonra gelmesine rağmen dinden daha fazla olan felsefenin, bilimolarak hiçbir geçerliliği ve anlamı olmayan fikirler biçiminde Gazali’deki anlamının artık tamamen açığa çıktığıkarşıtlık, gerekçeli kararlarla açıkça dile geldiğinde, felsefenin içtihat açısından yeri ile Gazali’nin felsefe dışında
siyaset uğrağında bilim olarak felsefe karşıtı konumu berraklaşır. Ondaki tasnif, varlık ve varoluşun madde-anlam ilişkisinde bilince çıkarılmasının İslami kavranabilirliği de bulanıklaşır. Bu açıdan Gazali’de tek tekanlama olanakları açısından bilim olarak felsefe seçenekleri şöyle mahkum edilecektir.
“İşte şimdi filozofların ilimlerinin hikayesini dinle: Onların birkaç sınıf, ilimlerini de birkaç kısım halinde
gördüm. Onlara, çokluklarına, eskileriyle yenileri arasında doğruya yakınlık ve uzaklıklarına rağmen küfür(durum açısından) ve sapkın (sonuç açısından) damgası vurmak gerekir. Farklılıklarına, çokluklarına veçeşitliliklerine rağmen, Dehriyyun, Tabiiyyun, İlahiyyun olmak üzere üç kısma ayrılırlar.
Dehriyyun Sınıfı:
Eski filozoflardan bir zümredir. Yaratıcının varlığını inkar ederler. Bunlar zındıktır.
13 6 2014 GENEL GÖRÜNÜM: - WÊJE KURMANC
http://www.wejekurmanc.com/tr/edebi-yazilar/93-genel-gorunum?tmpl=component&print=1&layout=default&page= 17/20
Tabiiyyun: Ahiretin varlığını kabul etmediler. Cenneti-cehennemi, kıyameti ve hesabı inkar ettiler. Bunlar dazındıktır.
İlahiyyun: Her iki diğer sınıfı reddetmişlerse de, kendilerini bid’ad (türedi) ve küfürden kurtulamamışlardır.Kendilerinden önce gelenlerin yanlışlarını açık seçik göstermek ve bir yaratıcının olduğunu söylemekle
beraber, peygamberliğe inanmadıkları için küfürde kalmışlardır. Çünkü küfürden kurtulmak içinpeygamberlere ve onların bildirdiklerine inanmakta şarttır.”
İçtihadired sınıflandırması bakımından birkaç sınıf, bilim öne sürümleri ile birkaç kısım şeklinde ayrıştırılan,içerikleri Gazali içtihadında olası katkılarından önce ve görünmeksizin ele alınan söz konusu tasnifte elenen
kavrayışların, düşünsel açıdan güncel kaygılarla ilişkileri kadar varoluşsal anlamlanma, doğal toplumsaltanrısallıkta metafizik yapı zihinselliği dünyevi-ilahi optimal dengenin sağlanma tarihsel arka planı kılınmaşansları ellerinden alınan çabalar olarak görülmelidirler. Bu çaba ve anlayışa en yakını İlahiyyun felsefi
duruşudur. Allah arayışı olarak tasavvufun mekan tutulduğu kavrayışın, serimlenen çözümü olanaklı sorun vebeklentilerin tarihselliğinden öznelci pozitif bir duruş olarak miras kılınması beklenebilir. Metafizik yarılmanın,
inkar ya da öneminin abartılışı olarak, hakikatlerin gizlenip bulanıklaştırıldığı alan sıfatı ile yaşadığı bölünmeninAristo’nun ahlaki açıdan belirttiği gibi ahlak ve inanışta altınorta, var olanla mükemmel arasındaki denge
kavrayışı biçiminde gelişmenin dinamiği kılınabilir. Kendisinde bütün bu beklentilerin yoklanabileceği zeminivahdet-i vücut (varlık birliği) çoklukta birlik olarak her şeyin tanrı ya da tanrısal görünümler olduğu insanmerkezli kavrayış elbette Gazali’de pek anlamlı durmaz. Evrendeki canlı-cansız ayrımı yapılmaksızın her şeyin
tanrılık özden olduğu, göze çokluk gönüle birlik olarak görünende belirdiğine inanılan anlayışın ritüel ve dogmayatsımalarıelbetteki içtihat sınırlarında belirtilen mesafede okunacaktır.
Verimsiz ruhçuluk, dincilik kurumlarıyla meşruiyet üretmeden tasavvuf açısından toplumsal meşru metafizikanlamlandırmaya temel kılınma potansiyeli güncellenip aktivite kazandırılabilir. Bunun mümkünlüğü, öznelolumlu yan, salt nesnel zorunlu yan karşıtlığında ve tehlikesinde anlaşılabilir.
“Bir içgörü olarak öznelliğin olumlu yanı, duygusal düşünceyle ve daha yakından bağlantılı olmasıdır.İçgörüde his ve sezgiyle keşfetmek güçlü bir yandır. Tasavvuf ve Ortadoğu bilgeliğinde içgörü yöntemiyle
doğa ve toplum bütünlüğü yakalanmaya çalışılmıştır. Batının nesnelciliğine karşı, Doğunun öznelciliği doğa vetopluma ahlaki yaklaşımda üstün bir konuma sahiptir.” Retlerinde Gazali’ye izleyerek yaradanıninkarından
seçenek olarak bilinebilme şanslarını en başta yitiren kavrayışlardan biri de Dehriyyun ya da Dehriyye olarakbilinen kavrayıştır. Materyalist-metafizik, maddeci-ruhçu, anlam zayıflatıcı, hakikat iktidar ilişkisine iktidardan
yana meşruiyet üreten yanı ile olmak kadar, madde-insan anlam ilişkisi anlama uğraşında katı dogmatizmizorlayan, daha dünyevi açıklamalara kapı aralayıcı işlev ve rolü de görmezden gelinmez bu yaklaşım, İslamiyaradılış, evren, dünya, insan, madde, ruh konularındaki açıklamasızlığına karşı tepki olarak boy verir. İçerik
olarak benzer oluşumlara farklı adlarla rastlamak da mümkündür. Derhiyyun kavrayışı, maddeciliğe yaslanıpondan kaynaklanmak ister. Dünya anlamındaki DEHR sözcüğünden türemedir. Derinliğinde metafizik karşıtı
metafizik olma özelliğine rağmen, maddeci yanı daha baskın ve görünürdür. Yaradılış söylencesinin, yoktanvaroluş, yok oluş, evrenin oluşumuna ilişkin koyduğu anlam biçiminin tam tersi tarafında durmakla maddeci
yandan inanç alanına tamamıyla karşı çıkması içtihat açısından Gazali sınıflandırması içinde sapkın ilanındankurtulamamıştır. Anlayışın, derh sözcüğünün zaman anlamından evrenin ilksiz-sonsuz zamanın ürünü olduğu
son belirlemesine yaslanması da aynı ölçüde kavrayış bakımından Gazali’de sorunlu yapısını ele veren birbaşka yandır.
Michelson-Marley esir ortam deneysel araştırmasının varoluşçu kavrayışta “dünyaya bırakılmışlık-orada
bulunmak” aynı kavrayışın “absürd” (saçma) intihar ikilemine dayalı kendini yeniden inşa ve Hıristiyanlığınkökel günah karamsarlığından İslami türeve teslimiyetle teselli edilmeye çalışılan esir yaradılışta oluştuğu
maddeden esir, insan-dünya ilişkisini tümden anlaşılmaz, imkansız hale getiren kavrayış sürekliliği olanmaddecilik, madde-insan-evren ilişkisinde yaratımcı düşüncenin uzun süre kavrayışı ve kutsal kitaba yorum
şansında günümüz açısından Gazali dışında rasyonel kılınmaya olanak vermektedir. Bu olanaklılık, insanınyaratıldığı madde olarak esir ile en uzun süre kutsal kitap ilişkisinde ip uçları sunan bir yoğunlaşma gerektirir.İslam yaradılış söylencesinde Allah insanı balçık çamuru ve esir maddesinden yaratır. Bu, Sümerik tanrıcı
anlayışın dışkıdan yaratma olayına insan merkezli daha değer biçen üstün bir yorumdur. Yaratılmışta olsa bu
13 6 2014 GENEL GÖRÜNÜM: - WÊJE KURMANC
http://www.wejekurmanc.com/tr/edebi-yazilar/93-genel-gorunum?tmpl=component&print=1&layout=default&page= 18/20
insanın madde ile ilişkisi maddeyi içermek, ruhla dinamizm kazanmakla kutsal kitabın yaradılış öyküsü madde
olarak insanın, anlam olarak madde biçiminde anlaşılmasını kolaylaştırır. Yani İslami kavrayışın hiçbir izahgetiremediği esir maddesinden yapılmış insanı bırakılmışlık-orada bulunmak, kökel günah ve sonsuz
tevekkülden kurtarmak madde-insan anlam sınırlarında olasıdır. Yaradılış manzumesi, Allah’ın yarattığı veuzun süre beklettikten sonra ruh verdiği insana senin Allah’ın kim (elestubirabbikum) sorusuna sensin(kalubela) cevabıyla düzenlenmiş bir ilişkinin madde-anlam ilişkisinin biyolojik-kimyasal-fiziksel izahına “insanı
bir anlamda düşünen canlı madde dizilişi olarak tasarlamak mümkündür. Şüphesiz tasarımlamamız insanımadde toplamından ibaret saymadığı gibi maddeyi de tümüyle canlılık hissi olmayan bir yapı olarak
görmemektedir. Kendine göre canlı hissi olan madde ile madde toplamını aşan bir insan anlamınıilişkilendirmek çetin bir anlam sorunudur. Metafiziğin kaynağını da bu algılamada anlamak gerekir. Algılamada
yoğunlaşmamız sınırsız esneklikte olup, madde-anlam ikilemini aşabilir. Beklide canlı-cansız her şeyin amacı buikilemi aşmak olabilir. Maddenin amacı anlamlaşmak, anlamın amacı da maddeyi aşmaktır. Aşkın en ölgünsoluğunu bu ikilemde bulmak mümkün olabilir. Beklide itme-çekme ilkesinin kendisi madde-anlam olarak
dönüşüm geçirmiş olabilir. Evrenin temelinde aşk vardır denirken bu ikilemler kastedilmiş olabilir. İnsanda buaşk en güçlü temeline oturmuş gibidir.
Dinsel anlatımın gözden kaçırıp hiç işlenmeyen bu madde-anlam-insan bütünlüğü kuşkusuz ihtiyaç olarakmetafizik varoluşta, anlayış olarak maddesel oluşu, kutsal kitabın inananlarının hafızasında sosyojik anlatımla
birleştirmek zorunluluğu izleyecektir. Evrim-yaratım çizgilerinin metafizik açıdan imkansızlaştırdığı bu anlamkutsal kitapta sezinlenmek istenmiştir.
Tabiiyyun: Aynı mesafede olmak üzere cennet-cehennem, kıyamet ve azap inkarında içtihat sınırlarında zındık
(inkarcı) damgasını bu dünyayı esas almak ancak metafizik yarılmanın inkarcı ucunda kalarak yanılmaktankurtulamasa da, doğadan, çevresel ilişkilerden koparılmış insan gerçeğinin tepkisi olarak öteki felsefidüşünüşlerle olanak olarak aynı mesafede değerlendirilebilir.
Gazali ve Filozoflar:
Felsefe ve İslam skolastiğini adlandırması gereken kelamın (Allah’ın birliği bilimi) felsefe ile çatıştığı yerdefelsefe tercihinde, Farabi, İbn-i Sina, İbn-i Rüşd’ün felsefeyi tercih ederek İslam dışılaştıkları dolayısıyla içtihat
açısından sapkın ilan edilmek için gerekli nedenlerin oluştuğu belirtilirken, kelam-felsefe çatışmasının, evreninöncesi sorunsalında Gazali’nin kelam yandaşı olarak tutarsız ve bilimsel yöntemden yoksun olarak suçladığı
filozoflara karşı kelamın görüşlerini savunduğu sonucundan, Gazali’nin “halkı ilmi kelamdan koruma” tedbirinihatırlamak yeterlidir. Kelamın Mutezile tarafından geliştirilmesinin onun ilmi kıldığı ve yasaklanmasının içtihat
kapalılığında gerekli bulunduğu vurgulanmıştı. Farabi, İbn-i Sina ve İbr-i Rüşd için onların şahsındamahkumiyetin tamamlanacağı yer felsefenin dini tamamlama ve tanımlamaya soyunması bu nitelikte birmevziiye bürünmek istenmesidir.
Yunan felsefesi ve astronomlarının Aristo’dan kaynaklanan düşüncelerinden, İskenderiye Okulu’nunetkisinde bulunmak büyük suçlardandır. Eflatun ve Aristo’yu, din ve felsefeyi uzlaştırmaya çalışmak
kaynağından ötürü üstün dinin ölçülerini denetlemek suça devam etmektir. Farabi’yi olumlu tarafından,çabalarını düşünsel katkı açısından değerlendirmek Gazali için kayda değer olamaz. Üstelik din ile felsefenin
uzlaşması uzlaşma kavramının iki durum açısından uyarsız duruşu nedeni ile olanaksızdır. Taviz içeren bir ilişkiolarak uzlaşama, iki taraftan birinin “gücenmesi” olarak yorumlandığında Gazali’nin dinden yana tavır alacağı
kesindir. Tutumunda Farabi yanlısı görüntü veren İbni-i Sina için de aynı şey geçerlidir. En güçlü gerekçenin,dini açıdan ez zayıf noktaya dönüşeceği yer İbn-i Sina için Allah’ın cüziiyatı (tikel, kısmi, beşeri, dünyevi) olanıbilemeyeceği görüşünü dillendirmesidir ki, Gazali’nin sessiz kalmasını ummak hayaldir.
Alanda Gazali’ye karşı felsefenin yıkımına, yıkımın yıkımı tutumunda karşı duran İbn-i Rüşd’ün de felsefedeısrarı, üstelik yaratımcı görüşün tersine hareket ve zamanın öncesiz olduğu fikri ile Kur’an’da adı geçen ‘Ad’
kavminin hayali olduğunu ileri sürmesi kapıdan dönmesi için eşit düzeyde suçtur. İslami algının Gazalitaraftarları bu tutumlarından ötürü filozofların dinden taviz verdikleri görüşünde dururlar. Gazali’nin ise din ile
bilimi birlikte düşünerek felsefenin delilsiz, spekülatif fikirlerinden ötürü dinin verileri ile düşünce ürettiğigörüşünü yinelemekten öteye gidemezler. Toplamında filozofların İslam skolastikleri olarak suçları alemin
13 6 2014 GENEL GÖRÜNÜM: - WÊJE KURMANC
http://www.wejekurmanc.com/tr/edebi-yazilar/93-genel-gorunum?tmpl=component&print=1&layout=default&page= 19/20
kıdemine ilişkin yanlı inançları, Allah’ın tikeli bilemeyeceği görüşleri, ölümden sonra dirilişi insanların
yargılanacaklarını kabul etmeme gibi sıralanışı Gazali’de küfürdür. Yandaşları, varlı olarak Allah tartışmasındabilimin Gazali’yi haklı çıkardığı görüşünü savunurlar.
Olası bilim olarak felsefenin doğrudan doğruya Gazali’yi haklı çıkaracak bilim ile çatışması olduğu varsayımıbile iddiayı geçersiz kılmaya yeterlidir. Öte yandan bugünden bakışta İslam skolastiklerinin, felsefe-din
karşıtlaşmasında dini gerçekten açmazlarda tutmasının, ikilemciliğin hangi bilimselliğe yol açtığı da Gazali’denbağımsız olmamak koşulu ile tartışmaya değerdir. Yani içtihat kapsamında daralmanın kendisine yöneldiğidüşünce alanı olarak Aristo-Platon öğelerinin Gazali’ye baskın gelip gelmeme değildir sorun. Felsefenin,
iktidar kıyıları ya da devlet dışı sosyalite açısından din-toplum ilişkileri, bilim ve din buluşmasında olasıkatkılarının engellenişidir, önemli olan.
Farabi-İbn-i Sina-İbn-i Rüşd:
Batılı anlayış, Ortadoğu’nun ilerici düşünürleri olarak filozofların Aristo’ya büyük saygı gösterdiklerinde hemfikirdirler. Anayurduna dönen felsefenin Ortadoğu’dan kaynaklı olduğu bilince çıkarılsın ya da çıkarılmasınProtestan reformasyona kadar verimsiz tartışmaların orta noktasının bulunamadığı bir gerçektir. Öyle olmakla
birlikte, Yunan filozoflarının İslam skolastiğince yanlış anlaşıldığı, sadece yeni Platoncuların ruhunda mantığınyorumlandığı eleştirisi dikkate değerdir.
“Platon ve Aristo’nun öğretisinde açık fark tamamen oluşmamıştır. Aristo tarafından gerçekte Platon’unöğretisini tekrar eden teoloji yazıldı.” Arananın hakikat, yöntemin felsefe, takip edilenlerin Aristo ve Platon
oluşu, hakikatin her açıdan görünümlerine ulaşma çabası olarak düşüncenin kanıtları açısından değil, eşölçülemezlikteki değerinin düşmediği, Ortadoğu için ilklerin yeniden zenginleşmiş olarak felsefi uğraştansüzüldüğü gerçeği Gazali tavrından daha içerikli politik amaçtan daha değerli anlamlara sahiptir.
1-Farabi (870-950) :
Batılı eleştirinin mantıkla sınırlı kalındığı son yargısına rağmen kendi çağında akılcı bir metafizik geliştirmeuğraşında önemli adımlar atabildi. Aristo’yu İslamla, İslam’ı bilimle uzlaştırmak yolunda yüzden fazla eser
yazdı. İslami felsefeye zihinciliği getirmek en büyük başarısıdır. Metafiziğe mantıkla ulaşması, her şeye rağmenİslamla felsefe arasında kurduğu, kurmak istediği ilişkide bilimin olanağını yoklaması anlamındaki değerli
çabadır. Bir matematikçi ve doktor olarak ünlü olması bile Gazali’nin gazabından kurtulmasına yetmediği haldeGazali’nin bilimde durarak felsefecileri onun şahsında yeterli kanıt sağlamamakla suçlaması ilginçtir.Ortadoğu’nun ikinci Aristo unvanını, Yunan gizemciliğini dünyevileştirmesinde hak etmiştir. Doğa bilimleri ve
felsefe alanında yüze yakın eseri vardır. Üretisini Aklın İnci Tanesi adlı eserinde özetlemiştir. Devletin oluşumuve sosyal eşitsizliğin nedenleri hakkında düşünmüştür. Bütün bu hazineden başka, Gazali’nin dikkatini çekmesi
gereken yan İbn-i Rüşd’ün anlatımıyla ruhun ölümsüzlüğünün reddedilişi, azami mutluluğun bilim öğrenme ilemümkün olabileceğini savunması, insanın maddeden ayrı bir öz olmasını savunan, her şeyin masal olduğunu
belirtmesi gibi yanlardır. Ruh-madde karşılıklı bağımlılığından madde-enerji ilişkisine ışık tutması diğer dikkatçekici yandır. Felsefeyi insani bilimlerin bütün yanını kuşatan bir bilim sanmasından başka politik öğretininhakim olduğu eserleri toplumla ilgisini belirtir. İyilik ve kötülüğü ayırt etmede insanın aklına verdiği önem
dikkate değerdir. Önseziden bahsetmesi, onu kehanetten doğuştan bir hediye, mistik bir içgüdü olarakdeğerlendirmemesi ile de, bilimsel bilgi şartında güçlü yanlarından başkasıdır.
İslam’ın ışığında yeniden yorumladığı Aristo ve Eflatun’un eserlerini Cem adlı yapıtında toplayan Farabi,İslam’dan kaynaklı bilimlerle tercüme yolu ile elde edilmiş bilimlerin birlikte öğrenilebileceği gerekliliğinde
durmuştur. Bununla, açtığı çığrın Gazali’den tekraren alacağı yanıtın felsefe-din imkansız birlikteliği tutumuolacağı açıktır.
2-İbn-i Sina (980-1037) :
Farabi’nin manevi öğrencisidir. Onun teorisine dayanır. Geometri-tıp-doğa-bilim-mantık ve fıkıh ile ilgilendi.
Varlık anlayışı bakımından örnek bir filozoftur. Deney ve aklı esas alır. Duyularla elde edilen verileri akıl iledeğerlendirirken, bağımsız bir inceleme alanı olarak gördüğü dini felsefe ile bağdaştırmaya çalışır. Tasavvuf
13 6 2014 GENEL GÖRÜNÜM: - WÊJE KURMANC
http://www.wejekurmanc.com/tr/edebi-yazilar/93-genel-gorunum?tmpl=component&print=1&layout=default&page= 20/20
anlayışında aşkı esas alıp aşkın insanı sınırlı varlığından kurtararak sonsuzluğa yücelteceğini belirtir. Allah’ıvahdet-i vücut (zorunlu varlık) olarak değerlendirme fikri ona aittir. Varlığı temel alan metafiziği bu yüzdengerekli görür. Gazali aracılığıyla içtihat kavram-kurumunun dikkatini Allah’ın tikel olanı bilemeyeceği
görüşünde çeker. İnsanın Allah’a feyz ve südur basamaklarını tırmanarak asıl kaynağına döneceğini belirtir ki,bu iki kavramın Yunan felsefesinden gelişi İbn-i Sina için de yeterli suç delilleridir.
3-İbn-i Rüşd (1125-1198):
Hareket ve zamanın öncesizliğinden alemin ezeli oluşuna varmasıyla olmak kadar Kur’an’da adı geçen Ad
kavmini inkarı, dinin kişisel niteliği öne sürümü ile teolojik ortaya konuluşunda özelliğini kaybettiği görüşündebilimsel gelişme olanağının din tarafından engellendiği yorumundan mahkum olmuştur.
Sonuçlar:
1-İslam kaos teorisi güncelde Arap-Yahudi çatışmasının aynı dinin iki mezhebi arasındaki çatışma olması
dolayısıyla gerçekçi değildir. Hz. Muhammed’in eylemsel çıkışı kadar soy bakımından da kendini dayandırdığıİbrahimi gelenek açısından benzerlik gösteren yanları bunun delilidir. Bu açıdan Gazali’nin konumu İsa-
Muhammed arasındaki sürenin adı olan fetret sonrası peygamber gelemeyeceğinden ötürü Levh-iMahfuzcudeterminizm açısından bir kök arayışı niteliğindedir.
2-Hz. Muhammed’deki paganistretçilikle birlikte kendi toplumsal gerçeği içinde pagan özellikli kabulleri
olduğu bir gerçektir. Kabe’dekiHacer’ülHesvet taşı, Kabe’nin kendisi sünnet geleneği gibi kalıtlar bununispatıdır. Bütün bunlar politik bir tutumdan çok hoşgörü, açılım ve tarihsel arka plan bilgisine dayanır.
Gazali’de başka gelenek ve kavrayışlara kapalılık içtihat sınırlarında Hz. Muhammed’in dogmatize edilmesianlamındadır.
3-Hz. Muhammed’deki Allah kavramının doğal toplumsal tanrısallık birleşimi kapasitesi ve anlayışına rağmeniddiasının tersine Gazali’nin Platonvari bir bu dünya inkarcılığında durması içtihat kurumundaki algısal ısrarınıgösterir.
4-Toplumsal kökenli vasıfların iktidar, geri gelenekler, dışa kapalılık gibi ebedileşmeye çekilebilecek iktidaryanlısı tutumda toplumsal gelişmenin önünü kapatmada açmazlar yaratması hakikat arayıcısı olarak hakikatiiktidar lehine istismar ettiğini gösterir.
5-Yahudi yasacılığının İslam’daki kabile anarşisini önleme amacından İslam’a da yansıması Hz. Muhammed
açısından anlaşılırdır. Gazali ise bir nevi bilgi anarşisine karşı tutum iddiasıyla toplumda ağır basan eğilimlerkarşıtlığında dıştalayıcı pozisyonda olduğu görülür.
6-Maddi ideolojik kültür denklik ve dengesi açısından toplumsal biçimlenişte düzen içileştirici yanıylakorumacı, eklemleyen yanıyla hakikat arayıcısı olan Gazali bir uygarlık eleştirisi olmayıp, söz gelimi Nizam-ülMülk gibi biriyle arkadaşlığı halkçı eğilime tercih etmiştir.
7-Hz. Muhammed’in ahlak çağrısındaki toplumsal hastalıklar farkındalığının çarpıtılması olarak dönemiktidarlarının İslamiyetle hiç de örtüşmeyen yaşantılarının görmezlikten gelinip bilgi-iktidar açısından bir
anlamda dönemin Davos’uyla karmatiler örneğinde görüldüğü gibi Porto-Allegre mücadelesinde Karmatiler’iahlaksızlıkla ithamındaki tutumunda içtihadın kimler için, hangi düzeyde ve hesaplarla esnetildiği sonucunda
ilişkileri sorgulamalıktır. Bir anlamda ezilenlerin saraylara karşı tutumunu yoksulluğa karşı savaşla karşılamaklaMartin Luther’in köylü ayaklanmacılara karşı tutumuyla ortaklaşması bunu belgeler.
8-Maddi ideolojik kültür birlikteliğinin bütün bu sonuçlar ile birlikte toplumsal dengeye uyarlanamamasının
yapısal özelliği bozduğu yerde Gazali ve içtihat kurumunun egemenler hesabına koruma kalkanı işlevinebürünmesi diğer bir kanıt olarak anlaşılabilir.