güneydoğu Çalışma ve gezi...

34
SASAM Mayıs 2015 Yazan: Emrah ALACA ODTÜ Güneydoğu Çalışma ve Gezi Programı Üniversite Öğrencilerinin Karar Alma Mekanizmasına Katılımı

Upload: others

Post on 17-May-2020

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

SASAM

Mayıs 2015

Yazan: Emrah ALACA

ODTÜ

Güneydoğu Çalışma ve Gezi

Programı

Üniversite Öğrencilerinin Karar Alma

Mekanizmasına Katılımı

1

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

İçindekiler

ÖNSÖZ .............................................................................................................. 4

GİRİŞ ................................................................................................................ 5

GÖRÜŞMELER VE GÖRÜŞLER ................................................................... 9

DİYARBAKIR TİCARET VE SANAYİ ODASI ...................................................... 9

DİYARBAKIR TİCARET BORSASI .................................................................... 9

DİCLE TOPLUMSAL ARAŞTIRMALAR MERKEZİ ............................................ 10

DİYARBAKIR SANAYİCİ VE İŞ ADAMLARI DERNEĞİ ..................................... 10

MAHALLİ İDARELER DERNEĞİ (DİYARBAKIR) ............................................. 11

GÜNEYDOĞU GENÇ İŞ ADAMLARI DERNEĞİ ................................................ 11

HDP DİYARBAKIR ....................................................................................... 12

HÜDA-PAR DİYARBAKIR .......................................................................... 12

DİYARBAKIR DEMOKRATİK TOPLUM KONGRESİ ......................................... 13

BATMAN MİLLETVEKİLİ .............................................................................. 13

BATMAN VALİLİĞİ ...................................................................................... 14

BATMAN TİCARET VE SANAYİ ODASI .......................................................... 14

BATMAN BAROSU ........................................................................................ 14

SİİRT VALİLİĞİ ............................................................................................ 15

VALİ ......................................................................................................... 15

VALİ YARDIMCISI ..................................................................................... 16

SİİRT BAROSU ............................................................................................. 16

ŞIRNAK GÖRÜŞMESİ .................................................................................... 16

CİZRE BAROSU ............................................................................................ 17

MİDYAT KAYMAKAMLIĞI ............................................................................ 17

MOR BARSAVMO KİLİSESİ ........................................................................... 18

KİKAN AŞİRETİ .......................................................................................... 18

DİCLE KALKINMA AJANSI ................................................................... 19

TÜM SANAYİCİ VE İŞADAMLARI DERNEĞİ ................................................... 19

ŞANLIURFA TİCARET VE SANAYİ ODASI ...................................................... 19

DÜGERLİ AŞİRETİ ........................................................................................ 20

MHP İL BAŞKANLIĞI ................................................................................... 20

HALK ........................................................................................................... 20

DEĞERLENDİRME ............................................................................................ 21

SÜRECİN ÖNEMLİ ALANI –TALEPLER ............................................................. 23

1. YENİ ANAYASA - ANAYASAL DÜZENLEMELER İLE GARANTİ ALTINA ALINMIŞ

KÜRT KİMLİĞİ .............................................................................................. 23

2

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

2. ANADİLDE EĞİTİM VE KAMUDA KÜRT DİLİ .......................................... 24

3. YEREL YÖNETİMLERİN GÜÇLENDİRİLMESİ VE ÖZERKLİK TALEBİ ........... 26

4. ABDULLAH ÖCALAN’IN SERBEST BIRAKILMASI .................................... 28

SONUÇ ............................................................................................................ 29

GEZİ GÖZLEMLERİ .......................................................................................... 29

DİYARBAKIR ............................................................................................ 30

BATMAN .................................................................................................. 30

SİİRT ........................................................................................................ 31

ŞIRNAK .................................................................................................... 31

MARDİN ................................................................................................... 31

ŞANLIURFA............................................................................................... 32

KAYNAKÇA .................................................................................................... 33

3

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

KISALTMALAR CETVELİ

AKP Adalet ve Kalkınma Partisi

DBP Demokratik Bölgeler Partisi

DEP Demokrasi Partisi

DİKA Dicle Kalkınma Ajansı

DİTAM Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi

DSP Demokratik Sol Parti

DTK Demokratik Toplum Kongresi

DİSİAD Diyarbakır Sanayici ve İşadamları Derneği

GÜNGİAD Güneydoğu Genç İşadamları Derneği

HDP Halkların Demokratik Partisi

HÜDA PAR Hür Dava Partisi

MHP Milliyetçi Hareket Partisi

MAZLUM-DER İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği

TÜMSİAD Tüm Sanayici ve İş Adamları Derneği

OHAL Olağanüstü Hal

4

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

Güneydoğu Çalışma ve Gezi Programı

Üniversite Öğrencilerinin Karar Alma Mekanizmasına Katılımı

Önsöz

“Üniversite Öğrencilerinin Karar Alma Mekanizmalarına Katılımı Projesi”

kapsamında, İçişleri Bakanlığı’nın desteği ile gerçekleşen 10 gün süreli(17-26

Nisan 2015) ve 6 ili kapsayan(Diyarbakır, Batman, Siirt, Şırnak, Mardin ve

Şanlıurfa) SASAM Güneydoğu Çalışma ve Gezi Programıdır. 15 farklı

üniversiteden 25 üniversite öğrencisinin katılımı ile gerçekleştirilen bu projenin

konusu ülke gündeminde yer edinmiş ve toplumsal bir problem olarak

değerlendirilen “Çözüm sürecine” genç dimağlarla çözüm olmaktır.

Amacı; birbiriyle iletişim kurmadan, önyargılarla birbiri hakkında fikir sahibi

olan insanımızın önyargılarının yıkılmasını, yaşananların ve bölgenin şartlarının

yerinde gözlemlenip farklı siyasi görüşten kişilerin dinlenmesini ve karşıt

görüşten kişilerle empati yapılmasını ve tüm bunlar neticesinde, öğrencilerin

çözüm sürecinin başarıyla sonuçlanmasına ilişkin fikir ve önerilerinin

oluşmasını hedeflendiği bu projenin düzenlemesinde emeği geçen başta Başkan

Süleyman Erdem ve Başkan yardımcısı Fatih Topsak’a şükranlarımı sunar tüm

proje katılımcılarına teşekkür ederim.

5

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

Giriş

Anadolu çok sayıda millete kucak açmış, çok sayıda milleti bağrına basmış

ve böylece bir kültür mozaiği meydana gelmiştir. Nitekim Kürtler de bu

mozaiğin bir parçasıdır. Tarih sahnesine baktığımızda yıllarca süren kardeşliğin,

beraberce yaşamın nice örneklerini görürüz. Daha 1071’de Türkler Malazgirt’e

gelirken az sayıda olan savaşçısıyla Romendiyojen’le başa çıkamayacağını

anlayan Alpaslan ünlü veziri Nizamülmülk’ü o zaman Meyafarkinde yaşayan

(bugün Diyarbakır’ın Silvan ilçesi) Mervani Kürt Beyi Nizameddin’den yardım

istemiştir. Kürtlerle Türklerin Malazgirt’teki beraberliğinin temel nedeni sadece

stratejik ortaklık değil aynı zamanda “ küffara karşı” din kardeşliği temeline

dayanır. Dostluk ve beraberliğimizin göstergesi sadece bununla sınırlı değildir

elbette, ayrıca, Selahattin Eyyubi ile Kudüs’ü fethederken, Çaldıranda Yavuz

Sultan Selim’le, Yemen’de, Çanakkale’de, Sarıkamış’ta, Kutul Amare’de vatan

topraklarını omuz omuza beraber savunmadık mı biz? Peki, biz et ve tırnak

gibiyken ne oldu da bugün birbirimize tahammül edemez hale geldik?

Beraberliğimizin tarihi sahnesine göz gezdirecek olursak temel olarak şöyle bir

film şeridi görürüz.

Osmanlı devleti döneminden başlayıp Cumhuriyetle devam eden ve

1990’larda yeni bir boyut kazanan bu sorun etkinliğini bugün hala devam

ettirmektedir.

İlk ayrılığa baktığımızda Kürtlerle Türkler arasındaki birlik ipinin ilk defa 2.

Mahmut/Abdülmecit döneminde koptuğunu görürüz. Batıdaki gelişmelerin

(Sanayi ve 1789 Fransız Devrimlerinin) etkisiyle ilan edilen Tanzimat Fermanı

batıdaki yönetim sisteminin etkisi ve yanlış yönetimin boşalttığı hazineyi

güçlendirmek için merkezileşme politikasına yönelmiştir. Gayrimüslimlere

tanınan haklar sonucu hazine boşalınca, Saray, kimi ayrıcalıklara sahip

beyliklere yönelerek, onları vergi ve asker konusu başta olmak üzere, çeşitli

konularda yeni düzenlemelerle sıkıştırmaya başlamıştır. Merkezileşmeyle

beraber başlayan baskılar, daha önce Osmanlıya hizmet etmiş beylerin isyanına

neden olur ve devlete karşı ayaklanmalar meydana gelir. Ama 2. Abdülhamid

Han kendi döneminden önce uygulanan baskı politikasının aksine sadakate

dayalı “ ümmet politikası” uyguladığında Türkler ve Kürtler arasındaki kırıklı

fay hatları tamir görmüştür. Ne yazık ki 5 kurucusundan 2 si Kürt olan İttihat ve

terakki döneminde sorun yeni bir boyut kazanmış aradaki yaralar derinleşmiştir.

İttihat ve terakki Ziya Gökalp'in tabiriyle 'Kürtleri medenileştirmeye' gelmişti

bölgeye. Ayrıca, tek tip toplum yaratmayı önüne hedef olarak koymuş ve tek dil

Türkçe tek dil İslam politikasını en sert şekilde uygulamıştır.

6

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

Maalesef 1923'te kurulan Türkiye cumhuriyeti, ittihat ve Terakki’nin

devamı niteliğinde politikalar izlemesinden dolayı kardeşlik bağlarında

gevşemeler hatta kopmalar meydana gelmiştir. Ayrıca, Tek tip toplum

politikalarını en ağır şekilde uygulayıp en etkin şekilde asimilasyonların

yapıldığı dönemdir Cumhuriyet.

Cumhuriyet reformları bir yandan merkeziyetçi bir yapı yaratırken yani,

İnönü’n Türkleştirme politikaları, diğer taraftan da 1930’lara kadar süren Kürt

isyanları ve bunların askeri önlemlerle bastırılmasıyla devam eden bir süreç

görülür.

1950’lerdeki demokrasiye geçiş yerel Kürt elitlerinin ve ağalarının çoğu

kez kendi menfaatlerini gözeterek çoğunluğa sahip siyasi partilerle ilişki

kurmalarına imkân sağladı. Bu göreceli barış, ekonomik gelişme ve köyden

kente göç bir üst sınıfa geçmek isteyen Kürtleri yarattı.

1960 ve 1970‟lerde Marksizm’den esinlenen yeni Kürt milliyetçileri

doğuda ve Ankara ve İstanbul gibi büyük şehirlerde Türk-Kürt sol hareketi

içinde daha sonrada bağımsız olarak gelişmeye başladı. Bunlardan birisi de

PKK’nın gelecekteki lideri Öcalan’dı ve 1970’lerde radikal Türk ve Kürt solcu

marjinal gruplarla PKK’yı kurdu. 1980 Darbesi Kürt aktivizmini kırdı ve

PKK’nın iddialarına itimat duyulmasına yol açtı.

Bir diğer bakış açısıyla 1970’lerde başlayan soruna çözüm olarak

uygulanan “tanıma” siyaseti 12 Eylül 1980 darbesiyle geri püskürtülürken darbe

idaresinin Diyarbakır cezaevinde yaptığı ağır işkence, faili meçhul cinayetler ve

1983 yılında başlattığı dil yasağıyla, PKK’nın toplumsal zeminini genişleten bir

etki yapmıştır. PKK’nın şiddeti bir yöntem olarak benimsemesi, başlarda bir

zihin karmaşasına yol açsa da daha sonra şiddet ve toplumsal problem ayrımı net

olarak yapılmaya başlanmıştır.

Tüm bunlara rağmen çözüm ayağında önemli gelişmeler yaşanır veTurgut

Özal’ın başlattığı reformlara paralel olarak, sorun devletin tekelinden çıkıp

sivillerin gündemine girmesiyle siyasi partiler ve STK’lar çözüm için çeşitli

çalışmalar yapmıştır.

1984 Kürt siyasi hareketinde ve tarihinde bir dönüm noktasıdır. Dersim,

Koçgiri, Şeyh Said isyanlarının yanında PKK farklı bir yerde

duruyordu.1984’de PKK ilk devlete ve PKK’ya destek vermeyen Kürtlere

saldırdı ve bu durum güvenlik güçleri ile tam boyutlu bir çatışmaya dönüştü.

Ayrıca, 1980-1990 yılları Kürtçenin yasaklı dil olduğu, Türkçe

bilmemenin cezalandırıldığı, Türkleştirme politikalarının asimilasyon araçlarının

7

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

kullanılarak Kürt olmanın aşağılandığı, dile getirmenin ayıplandığı yıllardır.

Bölücü terör örgütü PKK’nın ülkenin huzurunu bozduğu söylemiyle arka plana

itilen Doğu ve Güneydoğu sorununun Kürt halkına yapılan baskı ve şiddetin

gizlendiği, halkın 2’ye bölünerek ya silahlandırıldığı ya göçe zorlandığı

yıllardır.

1990 yılına kadar olaya güvenlik sorunu olarak değerlendirilirken, bundan

sonra toplumsal bir sorun olarak ele alınmış ve bu bağlamda çözüm arayışına

girilmiştir. Yani 1990’da Kürt sorunuyla PKK sorunu birbirinden ayrılmıştır.

Ayrıca, 1990’a kadar güvenlik sorunu olarak değerlendirildiğinden sorunla

devlet erkânı ilgilenirken, bundan sonra sivil ve siyasi aktörler, STK’lar en

önemlisi halk sürece dâhil olmuştur.

Çözüm amaçlı yapılan çalışmalara bir darbede 1992’nin son günlerinde ve

peş peşe patlayan bombalar ve jandarma karakollarının basılması toplumsal

infial duygusu yaratmıştı. Ayrıca, Bakırköy’deki Çetinkaya mağazasının

yakılmasıyla PKK’nın çözüm isteyip istemediği konusunda akıllara soru işareti

getirdi.

1992’den bil itibar 2001’e kadar ki sürede sorun yine güvenlik problemi

nezdinde değerlendirilip operasyonlar ve terör eylemleri ve karakol baskınları

yapılarak Türk ve Kürt toplumunda derin yaralar oluşmasına sebep olmuştur.

2002-2005 yılları arasında çözüm için gerekli altyapı ve değerlendirmeler

ile geçiren AKP 12 Ağustos 2005 Diyarbakır konuşmasıyla “Demokratik Açılım

/ Milli Birlik Projesi” ni başlatarak çözüme ön ayak olmuştur.

Ardından, 2009’da Kürt Açılımı başlatıldı, bu açılım Habur gösterileri

bahane edilerek rafa kaldırıldı, 2011 seçimleri öncesi Oslo Süreci başladı ancak

bu da seçimden hemen sonra 14 Temmuz Silvan saldırısıyla terkedildi ve

başbakan Erdoğan milliyetçi bir dil kullanmaya başlamasıyla toplum gerildi ve

kutuplaştı. Başbakan Erdoğan 2012’nın ikinci yarısında ben olsam Öcalan’ı

asardım dedikten dört ay sonra cesur bir adımla risk alarak, 2013’le beraber

Öcalan’ı muhatap alan İmralı sürecini başlattı. Bu süreç hakikaten dikkate

şayandır. Daha birkaç ay önce Öcalan’ı asmaktan BDP’yi meclisten kovmaktan

bahseden Başbakan Erdoğan ve AKP çözüm için İmralı’nın yolunu tutmuştu.

İmralı’yla görüşmeler başlanmış ve müzakereler yapılırken Oslo’dan ilk

gürültü patırtı işitildi ve Oslo görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlanınca Kürt

sorunu iyice şiddetlendi. Aka bininde yoğun çatışmalar, kitlesel tutuklanmalar

ve açlık grevleri yaşandı. Bütün bu sorunlar Abdullah Öcalan’ın devreye

girmesiyle bitti.

8

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

Ayrıca 2011-2012 sürecinde yaşanan Arap baharı da PKK için silahlı

mücadele fikrini tazeledi ve asker, sivil ve gerilla ölümleriyle sancılı bir dönem

oldu. Bu süreç beraberinde ağır kayıplar getirdiğinden PKK özeleştiri ve

değerlendirmeler sonucu silahlı mücadele fikriyle bir şeyler elde edemeyeceği

kanısına varıp aktif siyasette rol alıp ve çözüm sürecine talip oldu. Artık

masanın bir ucunda devlet adına AKP diğer tarafında PKK ve Kürt halkı adına

Öcalan vardı.

Öcalan strateji olarak, Kürtlere ve Türkiye’ye silahlı mücadele yerine

siyasi mücadeleyi duyurdu ve söylem olarak ta “silahlar susmalı-fikirler

konuşmalı” seçildi. Ayrıca, Türkiye’yle birlik mesajı vererek “misakı milli” –

çünkü ulus devlete karşıydılar- sınırları içinde demokratik Türkiye formülünü

duyurdu.

Devletin stratejisine bakacak olursak;

Terörle mücadele de bir savaş çeşididir. Ama bu savaşta pek başarılı olamadık.

Çünkü devlet rakibin hamlelerini tahmin edemiyordu ve sağ gösterip sol

vuruyorlardı. Bin türlü akıl verenleri vardı ve en önemlisi devletin küstürüp

kendine düşman ettiği Kürt halkını kullanıyorlardı. Devlette de Kürtleri bir

potansiyel tehdit görüşü hâkimdi. Ancak, Orta doğuda kurucu olmak için

çalışırken kendi ülkesinde Kürtlerle çatışmak da istemiyordu. Bütün bu strateji

ümit ve istekle kendisini masanın bir ucunda PKK’yla beraber çözüm arayışında

buldu.

Sürecin tarihini genel hatlarıyla bu şekilde baktığımızda görürüz ki tarihle

başımız belada. Dert tarih değil aslında geleceği biçimlendirmek, şurası açıktır

ki gerçeklerin bilinmesinin çözümdeki rolü büyüktür, çünkü özellikle 80 yıldır

bu sorunlara ilişkin birçok tez ve rapor oluşturulmuş ama halka bu konuda yalan

yanlış bilgi verilmiştir. Bugün eğer sorun doğru teşhis edilip cesurca çözülmek

isteniyorsa gerçeklerin olduğu gibi ortaya konulması gerekir. Aksi takdirde,

dünü doğru öğrenmediğimizde, yarını doğru bir şekilde şekillendiremeyiz.

9

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

GÖRÜŞMELER ve GÖRÜŞLER

17-26 Nisan 2015 tarihler arasında Diyarbakır, Batman, Siirt, Şırnak,

Mardin ve Şanlıurfa ilerinde Çözüm süreci hakkında görüş almak için ziyaret

ettiğimiz ve bölge dinamiklerini teşkil eden kurum, kuruluş, siyasi merciler ve

şahısların açıklamalarını içermektedir

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası

Ahmet SAYAR: İktisadi Kalkınma Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi,

Otomotiv ve İnşaat sektörü ile meşgul. 2 yıldır Diyarbakır Ticaret Ve Sanayi

Odası Başkanlığı yapıyor.

Ahmet SAYAR çözüm sürecine ilişkin görüşlerini aşağıdaki şekilde

açıklamıştır:

Kürt sorunu güncel bir mesele değildir, sorunun tarihine inilmesi gerekir.

Toplumda geçmişin getirmiş olduğu ön yargılardan dolayı zor süreçten

geçiyoruz. Son gelinen süreçte özellikle Ağrı olaylarının ardından çözüm

sürecinin seçimlere heba edilmemesi ve herkesin bu konuda sağduyulu olması

ve Barışta ısrarcı olması gerekiyor. Sürece zarar verecek kesimler toplum

nezdinde vicdanlarda mahkûm olur. Çözüm sürecinin karşılaşacağı risklere

karşıda izleme heyetinin devreye girmesi gerekiyor ve izleme heyeti kim yanlış

yapıyorsa da çıkıp kamuoyu ile paylaşmalıdır. Özellikle ağrı olayında izleme

heyetine duyulan ihtiyaç bir kere daha fark edildi. Ayrıca batı kamuoyunun

yanlış algısı mevcut ve süreç bölünme olarak algılanıyor fakat bölge insanının

ayrılık fikri yani özerklik isteği yok. Çözüm sürecinde alınan kararların

uygulama öncesi için pilot bölge uygulamaları yapılmalıdır.

-Bizler aidiyet hissini vermeyi amaçlıyoruz.

-Dolmabahçe sarayında yapılan açıklama çok önemli.

-1 milyardan fazla milis var.

-Süreçte beraber yaşam biçimine vurgu var.

Diyarbakır Ticaret Borsası

Ebubekir Bal: TOBB Yönetim Kurulu Üyesi ve Diyarbakır Ticaret Borsası

başkanı.

Ebubekir BAL çözüm sürecine ilişkin görüşlerini aşağıdaki şekilde açıklamıştır:

“Süreç, söylemlerle heba edilmemeli.”

10

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

Siyasi parti liderlerinin içerisinde bulunduğumuz seçim süreci içerisinde

özellikle süreç ile ilgili söylemlere dikkat etmesi gerektiğini belirterek, çözüm

süreci kişilerin söylemleriyle heba edilmemelidir. Bölgenin 30 yıldır zor bir

süreçten geçtiğini belirten DTB Başkanı Bal, bu tür diyalogların önemli

olduğunu belirterek, “Bölgede çözüm süreciyle birlikte bir kıpırdanma var. Bu

sürece herkesin sahip çıkması gerekmektedir. Bölgeye yatırımların gelmesi için

huzurun olması gerekiyor. Huzurun olması içinde herkesin üzerine düşen

sorumluluğu yerine getirmesi gerekiyor.

Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi

DİTAM Yönetim Kurulu Üyeleri:

Mehmet KAYA: DİTAM Yönetim Kurulu Başkanı / Eczacı

Sedat YURTTAŞ: Eski DEP Millet Vekili / Avukat

DİTAM Başkanı Mehmet KAYA ve Sedat YURTTAŞ çözüm sürecine ilişkin

görüşlerini şu şekilde dile getirdiler;

Kürtler 1990’lı yıllarda parlamento dışında kaldılar, görülmezden geldiler

ve yok kabul edildiler. Kürt kimliği tanınmadı ve Kürtler ötelenme yani

dışlanma sorunuyla karşı karşıya kaldılar. Öte yandan, çözüm süreci sert

tartışmalara neden oluyor. Gerçekleşen isyanlar hem maddi hem de manevi

yönden kayıplara neden olmaktadır. Ayrıca süreç zaman kaybına da yol

açmaktadır. Çünkü hükümet demokratikleşme adına gerekli adımları atmamakta

ısrar ediyor. Şimdiye kadarki tekçi yönetim anlayışı anormal bir şey yarattı.

Doğru adımların atılması artık kaçınılmaz bir hale gelmiştir. Türkiye'nin hukuk

olarak bu anayasayı en kısa zamanda değiştirmesi gerekmektedir. Ayrıca çözüm

sürecinin başarısı halka temas ile bağlantılıdır. Anadil problemine derhal çözüm

bulunulmalı ve anayasal düzenlemeler yapılmalı. Yaptığımız araştırmalarda

“sağlık alanında anadil problemi” %22 oranlarında.

Diyarbakır Sanayici ve İş Adamları Derneği

Osman AKYIL: YÖNETİM KURULU BAŞKAN YARDIMCISI

Osman Akyıl’ın çözüm sürecine yönelik görüş ve düşünceleri şu şekildedir;

Çözüm sürecinde en aktif kurumlardanız. Çünkü süreç direkt olarak

işimizin merkezini etkiliyor. Çözüm sürecine sadece siyasi yaklaşımlar yeterli

değildir ekonomik altyapının da atılması gerekir. Bölgeye yatırımların

yapılmasını sağlamak için insanları kalıcı barışa ikna etmeniz lazım.

11

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

Ağrı olayı sürece en büyük sekteyi vurmuştur. Ağrı olayında hükümetin verdiği

bilgiler tutarsız ve iddialar çok ağırdı.

Çözüm nedir?

Öcalan liderimizdir. Toplumsal haklar anayasada yer alırsa süreç çözüme

kavuşur. Bundan kasıt Kürt kimliğinin anayasa da yer almasıdır. Ayrıca Kürt

dilinin resmi olması yani eğitimin Kürtçe olması istenmektedir. Bunların

yanında yerel yönetimlerde güçlendirilmeli ama sadece bölge ile sınırlı

kalmamalı, Türkiye’nin bütün bölgeler yerel yönetimlere devredilsin.

Mahalli İdareler Derneği (Diyarbakır)

Şube Başkanı Ahmet Mikdat Güneş’in çözüm sürecine yönelik görüş ve

düşünceleri şu şekilde;

Bölgede yaşanan olaylar siyasal değil dilseldir. Ötekileştirilen bir Kürt

varlığı Ak Parti Hükümetinde kabul gördü. Yapılması gereken daha birçok şey

var. Ana dilimizde eğitimi kabullenecekler. Bu en temel hakkımız.

Ekonomimizin yıllardır büyük payı terörle mücadeleye harcandı, yazık günahtır.

Bu bölgenin sorununa değinilmediği için Öcalan’ın ağzına bakan bir güruh

meydana geldi. Müslüman Kürtlere Müslüman Türkler el uzatmadı. Bu bölgenin

gençlerine sahip çıkılmadığından bu insanlar böyle oldu.

Anayasa konusuna da değinecek olursak yeni anayasa bizim için

önemlidir. Çünkü ülkemizin çözümü niteliğindedir. Ayrıca bu bölgenin istikrarı

içinde HDP'nin barajı geçmesi gereklidir. Yoksa bu bölgede Suriye gibi olabilir.

HDP'nin barajı geçmesi çözüm sürecini de olumlu etkiler. Eğer geçemezse bu

bölge kaosa girer. Ayrıca, Abdullah Öcalan serbest bırakılmalıdır. Çünkü

hapiste kaldıkça değeri artıyor, kutsallaştırılıyor hatta ilahlaştırılıyor.

Güneydoğu Genç İş Adamları Derneği

GÜNGİAD başkanı Hakan AKBAL çözüm sürecine ilişkin şu

değerlendirmelerde bulundu;

Süreci destekliyor ve takip ediyoruz. Demokrasi için 7 Haziran

beklenmemelidir. Seçimden sonra gelecek Hükümet te süreci aynı kararlılıkla

devam ettirilmelidir. Ağrı’da halkın canlı kalkan gibi askerleri kurtarması çözüm

sürecinin ne kadar sahiplenildiğinin göstergesidir. TSK’nın açıklamasında ki

kardeşlik vurgusu önemlidir.

12

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

HDP Diyarbakır

Milletvekili Nursel Aydoğan Çözüm sürecine yönelik şu değerlendirmelerde

bulundu;

Bu sorun sadece Kürt halkının sorunu değildir. Karadeniz’den Toroslara

kadar bizim gençlerimiz dağlarda. 10000 üzerinde gencimiz son 2,5 yıllık süreç

içerisinde örgüte katıldı, bunların %50 ye yakını üniversite öğrencisindir.

Eskiden duygusal katılımlar mevcutken bugün bilinçli katılımlar mevcut.

Kürt halkı olarak kimlik, dil ve kültürünü talep ediyor çünkü eşit ve özgür

yaşamak bir insan için doğuştan gelen haklardır.

Çözümde tek muhatap Öcalan’dır çünkü müzakereler onunla yapıldı ve 3,5

milyon Kürt Abdullah ÖCALAN Kürt milletinin lideridir diye imza toplamıştır.

22 Mart 2013 tarihinde PKK ateşkes ilan etti, bu ateşkes fiili bir ateşkesti. Aynı

şekilde TSK’da operasyonlara son verdi.

Bize göre diyalog süreci bitmiştir. İki taraf açısından da müzakere sürecine

geçilecektir. İzleme komitesi kurulmuş olsaydı bizzat çözüm sürecini izleyecek

ve Ağrı’da ki olayın da iç yüzü ortaya çıkacaktı. Bölge coğrafyasına geldikçe

halkın %70’i çözüm istiyor.

Sürecin önemli bir etmeni olan Sekretarya ile ilgili atım atıldı. Bundan sonra

MİT yasası sayesinde İmralı’ya MİT’in kanalıyla gidilebilecek. Ayrıca devletin

izni olmadan da İmralı’dan hiçbir belge çıkmaz.

Kürt Halkının %100’ü çözüm olmasından yana. Ancak çözüm olmazsa diye

yüzler dağa dönüktür. Bu yüzden yeni bir savaş olabilir.

HÜDA-PAR Diyarbakır

Hüda-Par Diyarbakır il başkanı (Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Adayı)

Zekeriya YAPCIOĞLU çözüm sürecine ilişkin değerlendirmeleri;

30 yıllık bir problemdir ve sorunun sadece nedeni şiddet ve terör değil, aynı

zamanda sonucu da şiddet ve terördür. Silah meşru bir hak arayışı değildir bu

yüzden meşru bir hak arayış aracı olarak gören PKK tasfiye edilse de sorun var

olmaya devam edecektir.

Anadilde eğitim süreç isteyen bir husustur. Bu konuda gerekli altyapının yani

yazılı kaynak ve öğretmen vs. sağlanması lazımdır yoksa anadil konusu hüsranla

sonuçlanır.

13

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

Taraflar arasında samimiyet eksikliği var. Hükümet kaynağı adım atmakta

tereddüt ediyor çünkü batıda oy kaybı yaşama tedirginliği var. Ayrıca HDP’nin

barajı aşması kolay değil çünkü cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı oylarda Kürt

halkının doyumluluk noktasına ulaşmıştır. Ama HDP barajı aşmaması

durumunda çözüm süreci sekteye uğrar demekle olayları yüzeysel analiz

yapmak demektir.

Diyarbakır Demokratik Toplum Kongresi

DTK divan üyelerinden Musa FAHRİSOĞULLARI ve Seydi Fırat’ın çözüm

sürecine ilişkin görüşleri;

Kürt sorunu tarihsel bir sorundur. Çözüm süreci Kürtler açısından stratejik

bir süreçtir. Kürt halkına eşit vatandaşlık hakkı verilmesi gerekir. Anadilde

eğitimin önü açılmalıdır. Tüm bu taleplerin yerine getirilmesi mümkündür ve en

doğal haklarımızdır.

2013 yılında imzalanmış fiili bir mutabakat var. Buna göre gerilla eylem

yapmayacak ve karakola saldırmayacak ve buna karşılık ta asker gerilla

alanlarına operasyon düzenlemeyecek. Ağrı, gerilla ve askerin çakışma

noktasıdır bu yüzden gerginlik oldu. Ağrı olayı bu ateşkesi bozdu. Ancak örgüt

silahlı ateşkes yapmayacak, provokasyon olduğunu düşündüğünden bunu teşhir

etmeye çalışacağız. Siyaseten, demokratik vs. mücadele edilecek ve Kürt ve

Türk toplumu bilgilendirilecek. AKP’nin geleceğimiz konusunda kumar

oynuyor. Bütün katliamların sorumlusu ulus devlet mantığıdır. Roboski Kürt

halkına gözdağıydı.

Batman Milletvekili

AK Parti Batman Milletvekili Ziver Özdemir’in çözüm sürecine ilişkin

görüşleri;

İllegal yapılarda görüntü net olmaz. Her zaman görünenden farklı, arka planda

olan şeyler vardır.

Sürece yönelik somut adımlar atıldı ama hala yapılması gerekenler var. Ak parti

olarak aramızda gevelediklerimiz olabiliyor. Seçimde başarı çıtasını belirli bir

seviyenin üstünde tutmak gibi bir mecburiyetimiz ve zorunluluğumuz var. Ama

HDP’nin böyle bir sorumluluğu yoktur çünkü dağdakiler indiğinde HDP de

biter.

Türkiye bu sistemle yürümez. Değişikliklerin yapılması lazım(başkanlık

sistemi).Eğer anayasa insana hizmet etmiyorsa boş ver gitsin.

14

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

Batman Valiliği

Batman valisi Azmi Çelik’in çözüm sürecine yönelik değerlendirmeleri;

Ağrı olayında devlet suçlandı ve sorumlu tutuldu. Ağrı olayını da herkes

kendine göre yorumluyor. Ağrı ve Ağrı'da olayın yaşandığı köyde bu ülkenin

hükümdarlık alanı içinde. Olayı değerlendirenler asker neden ordaydı gibi

anlamsız sorularla olayı yanlış yönlere çekiyorlar. Asker, polis ve jandarma bu

ülkenin güvenlik birimleridir. Nerde olacaklarına devlet karar verir.

Yerinden yönetimin güçlendirilmesi olabilir. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi

belirli bir çerçevede olacağı için ben bölgenin özerkleşeceğini öngörmüyorum.

Medyanın oluşturduğu algı olumsuz bir algıdır. Olan olayları aslına bağlı

kalınmadan farklı bir şekilde sunuyorlar.

Kobane olayları da ciddi anlamda ekonomiyi sekteye uğrattı ve ekonomik,

psikolojik ve toplumsal olumsuz etkiler meydana geldi. Ayrıca çeşitli

sektörlerde daralmalar oldu(turizm sanayi gb.). Sosyal yaşamda aksadı. Ağır

tahribatlar oldu.

Çözüm süreci burada herkesi heyecanlandıran ve ümitlendiren bir süreç ve en

kısa zamanda da sonuçlanması gereklidir.

Batman Ticaret ve Sanayi Odası

Başkan Yardımcısı Sedat GÜNEŞ, Yönetim Kurulu Üyeleri Ahmet AŞSIZ,

Fahrettin EKMEZ ve Genel Sekreter Şehmuz İŞÇİ çözüm süreci hakkındaki

görüşleri;

Para ürkektir, sermaye daha da ürkektir, Sanayi ve Ticaret Odası olarak

bizi sürecin ekonomik boyutu ilgilendirir.

Çözüm sürecinin başarı ile sonuçlanmasını ümit ediyoruz. Biz vebalin ağırlığını

hissediyoruz. Bu yüzden 3-5 oy için bu süreci heba etmemeliyiz. HDP'nin de

barajı geçmesi lazım. Çünkü artık parlamentoda olması gerekir.

Batman Barosu

Baro başkanı Ahmet Sevim’in sürece ilişkin görüş ve önerileri şu şekildedir;

40.000 Kürt ve faili meçhul, 10.000 askerin ölümüne sebep olan kimse

yargılanmadı. Devletin çıkıp faillerini yargılaması, özür dilemesi ya da ceza

tehdidi olmadan gelin oturup konuşalım demesi gerekir. Söyleminde ve

15

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

uygulamada attığı adım çok geride. Çözüm sürecinin sahibi halktır, toplumun

tamamıdır. 5235 sayılı Kanun’da amaç toplumsal barışı sağlamak ama biz hep

tazminat yönüne baktık.

‘‘Bu kadar cahil ancak eğitimle olur.’’

Ana dilde eğitim benim nazarımda benim çocuğumla annemin konuşamamasını,

annemin çocuğuma masal anlatamaması aklıma getirir. Hayatın doğası burada

Kürtçeyi zorunlu kılıyor. HDP barajı geçemezse de barış sürecinin

yürütüleceğini söylüyorlar. Ancak HDP’nin parlamentoda olması insanları

rahatlatır.

Sürecin sahibinin halk olduğuna inanıyorum. Bu işi daha çok Kürt halkı

sahipleniyor. Bu kadar iç içe olup da bu kadar ayrılıkçı olan başka bir ülke

yoktur. Devlet hayatımızın her alanına çöreklenmiş durumda.

Siirt Valiliği

Vali

Siirt valisi Mustafa Tutulmaz’ın çözüm sürecine ilişkin değerlendirmeleri;

Dönem algı – imaj dönemidir. Bu bölgenin batıdaki algısı hiç iyi değil

ancak buradaki durum da batının algıladığı gibi değil. 5-6 gün önce iki çocuk

lastik yakmış basın mensupları eski görüntüleri alıp kamuoyuna sunmuşlar. Yani

olan olaylar medyada yeni bir boyut kazanıyor ki, bu durum çoğu zaman

bölgenin aleyhinde oluyor.

Kobané olayları sarsıntı yarattı. İyi giden bir ortam vardı sonrasında olayların

yaşanması ile ortam değişti. Kobané olaylarında devlet çekingen davranıyor.

Devlet aciz değil ve aciz gibi de davranmıyor. Sadece çözüm sürecine zarar

gelsin istemiyor. Terörü şiddetle savunan kişiler bile çözüm sürecinin

bozulmamasını ve devam etmesini istiyor.

6-7 Ekim olayları bir günde de çözülürdü ama çok ölümler ve derin yaralar

oluşurdu ve iyi giden bir süreci de başa sarmamak için müdahalede silah

kullanmamaya gayret gösterdik.

Burada HDP barajın altında kalsa da barajı geçse de gösteri olur. Son güvenlik

paketi ile de polisin eli güçlenmiştir. Gerekli tedbirler alınmıştır.

PKK Mahkemelerine ilişkin: bu gruplara PKK ya da buna müzahir kişiler

başvuruyor. Bu oluşuma yönelik jandarma ve emniyetten tim oluşturdum.

Devlet batıda bir paralel ile uğraşırken biz burada 2 paralel ile uğraşıyoruz.

16

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

Vali yardımcısı

Vali yardımcısı Bahadır Yörükçü’nün sürece yönelik değerlendirmeleri;

Bölgedeki fakirlik, eğitimsizlik ve işsizlikten dolayı örgüt güç kazanmıştır.

Kendi kültüründen kaynaklanan haklarının Anayasa güvencesine alarak bunu

müzakere konusu yapmadan verilmeli. İnsan olmaktan gelen kültürel hakların

pazarlığa konu edilmesini istemiyorum. Süreçte müzakere – pazarlık olmaması

lazım.

Yetki genişliği şeffaflık, mali denetim ve hesap verilebilirlik şartları dâhilinde

çok sağlam bir mekanizmayla kontrol altına alınarak ancak yerel yönetimler

güçlendirilebilir. Bunlar olmadan yapılacak yetki genişliği sağlam zemine

oturmadan belli bir kesimin dışlanmasına sebep olur. Yetkiyi devrederken

denetim mekanizmaları güçlendirilmelidir.

Örgüt tarafından yapılan açıklamada, “biz yakın zamanda kendi devletimizi

kuracağız ve kurduğumuz devlette yöneticilere ihtiyaç var” propagandaları

yapıldı. Böylelikle iyi üniversitelerde okuyan öğrenciler de dâhil olmak üzere

dağa gittiler.

Siirt Barosu

Genel Sekreter Deniz Doğan ve Baro Saymanı Mahmut Ertek’in çözüm sürecine

ilişkin görüşleri şu şekildedir;

Bölge halkının süreçten şu beklentileri var:

Eşit koşullarda anayasal olarak tanınma talebi var. Çözüm için masaya oturanlar

daha müzakere aşamasına gelemedi. Kürtler önce kimliğinin tanınmasını istiyor.

Anadilde eğitim istiyoruz ve yerinden yönetim istiyor. Ayrıca bağımsız bir

devlet kurmak gibi bir talepleri yok.

Çözüm sürecinden anlaşılan silah bırakma olmamalı. Öyle düşünülürse başarıya

ulaşılmayacak demektir. PKK silahları bırakmış olsaydı IŞİD Kobané’yi kolay

bir şekilde ele geçirmiş olacaktı.

Şırnak Görüşmesi

DBP Şırnak İl Eş başkanı Salih GÜLENÇ,

HDP İl Eş başkanı Sekvan KILINÇ

HDP Şırnak Milletvekili Adayı Leyla BİRLİK

Şırnak Eski Belediye Başkanı Ramazan UYSAL

Sekvan AYTUĞ

17

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

Çözüm sürecine ilişki genel değerlendirmeler şu şekildedir;

Süreçte 90'lı yıllara geri dönülmek isteniyor. Bir taraftan insanlar ölmesin

derken kendi insanlarını heba eden bir AKP hükümeti var. Hükümet

çatışmasızlık sürecini buraya getirmiştir. Karakol olmayan yerlere karakollar

yapılması çözüm sürecine terstir. Devletin koruculuk sistemini de bir an önce

kaldırması gerekiyor. Çünkü bölge halkından 6 kişi korucular tarafından

öldürüldü.

Halkların mozaiği için demokratik özerklik sisteminin oluşturulması gerekiyor.

HDP barajı aşamasa da çözüm sürecini bozmayacağız.

Cumhurbaşkanın sunduğu başkanlık sistemine karşıyız. Biz demokratik bir

başkanlık sistemi istiyoruz.

Ekonomik alanda burayı insansızlaştırılmaya çalışıyor. 7 adet HES çalışması var

ve bu bölgeyi askeri tampon bölgeye dönüştürmeye çalışıyorlar.

Cizre Barosu

Cizre baro başkanı Nuşirevan Elçi ve MAZLUM-DER Şırnak Şubesi Başkanı

Abdullah Ekinci’nin sürece yönelik düşünceleri şu şekildedir:

Halkın heyecanı 2,5 yıl önce çok fazlaydı. Hükümet gerekli adımları

zamanında atmadığından dolayı ümitler kırıldı. Ayrıca Dolmabahçe açıklaması

inançları azalttı.

Eğer süreç bozulursa 90’lı yıllarda olduğu gibi kırımlar, kıyımlar ve ülkede

bozulmalar meydana gelir.

HSYK çok sıkıntılı ve yargı organları çok güçsüz. Yargı ve iç güvenlik paketi

başımızı çok ağrıtacak.

Anadilde eğitim temel taleplerimizdendir, en temel haktır ve kutsaldır.

Midyat Kaymakamlığı

Midyat kaymakamı Oğuzhan Bingöl bizleri Suriye Misafir Kampında ağırlaması

olayları farklı bir perspektifle değerlendirmemize vesile oldu. Görüşmemizde

Kaymakam Oğuzhan Bingöl ağırlıklı olarak misafir kampı hakkında bilgi verdi.

Ayrıca sürece ilişkin görüş ve tespitleri şu şekildedir:

Burada Kürt, Arap, Süryani, Türk köyleri vardı. PKK köy boşaltıyordu.

Köy boşaltmaları bu bölgenin en trajik sonucu, bölgedeki terör masum olan

herkesi etkiledi. Çözüm bir başlangıçtır ve nihayetinde bu bölgede yürek devleti

olacaktır.

18

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

Benim şahsi fikrim; 6-7 Ekim olayları PKK karşısında bir tepkiydi. İlkeli bir

mücadele değildir. Karşınızdaki grubun ne istediğini bilmiyorsunuz.

Karakolda 18 şehit vereceğimize 50 milyonluk zararı tercih ederim.

Çözüm sürecini kim baltalarsa o altında ezilir.

Temizlenmesi gereken bir kir varsa hepimizin kiridir.

Mor Barsavmo Kilisesi

Barış surecini bizden –Süryaniler- daha çok destekleyen halk yoktur.

Bugün 2015 yılında bir Hristiyan’ım Türkiye Cumhuriyetinde askerliğimi

yapıyorum, vergimi veriyorum ancak polis olamıyorum, kaymakam

olamıyorum, devlet kadrolarında görev sahibi olamıyorum. Ben ötekiyim. Hiç

kimsenin bu topraklarda diğerinden üstünlüğü yoktur. Herkesin eşit olduğu bir

anayasa istiyorum. Ben dilimi eğitemiyorum. Benim. Din adamım maaş

almıyor. Benim din adamımım okuyacağı okul yok Türkiye’de. Anayasanın

değişmesi gerekir. Bugün ki AKP iktidarı hakkimi verir diğeri gelir alır bu

yüzden anayasal güvence altında olması lazım. Türkiye’de yasayan tüm halklara

eşit imkânlar sağlanmalı. Hükümetin samimiyetine inanmıyorum. Süryani

hakları için anayasa gerekmiyor. Çünkü zaten Lozan da bizim haklarımız var.

Ama Kürtler için anayasa değişikliğine ihtiyaç var. HDP bu çizgi ile devam

ederse barış süreci kesindir.

KİKAN Aşireti

Kızıltepe ve civarında yerleşik KİKAN Aşireti liderlerinden Vedat

TİMURAOAĞOLU ile AK Parti Mardin Millet Vekili Aday Adayı Mehmet

TİMURAĞAOĞLU’nun süreç hakkındaki görüşleri şu şekildedir:

Mardin'de %83 Kürt'tür gerisi Arap’tır. Kürtlerin de %99 u Müslümandır.

Bundan dolayı sorunu Ümmetçilik politikasıyla çözmek mümkündür. Bağımsız

bir Kürt devleti kurmak için tüm halkı dininden uzaklaştırması gerek. Aksi halde

%99 ihtimalle olmaz.

Kürtleri temsilen PKK görünüyor. Bu bir sorundur. Hepsi PKK'yı

desteklemiyor. Kürtleri tamamen görmemezlikten gelirseniz bir sorun

yaşarsınız. Beraber yürümek için ötekileştirmeden onu kabul etmiş olması

lazım. PKK'dan dini eğitime karşı bir engelleme yok. Korucular şu an sorun

yaşıyor. Şimdi devlet ile arada kaldılar. Bu barışın olabilmesi için buradakiler ile

sürekli iletişim halinde olunması lazım. Batıdaki insan bunu anlamıyor. Yerel

halk ile bu çözülecek. Barış önderleri her kim ise sisteme dahil edilecek.

19

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

DİCLE KALKINMA AJANSI

DİKA genel sekreteri Tabip Gülbay’ın çözüm sürecine ilişkin görüş ve tespitleri

şu şekildedir:

Çözüm sürecinin başarısı için ekonomi göz önünde bulundurulmalıdır.

Bölgede ekonomik altyapı yetersizliği mevcuttur. Organize sanayi bölgesi

yetersiz, yol ve ulaşım altyapısı yetersiz ve enerji arzı(kaçakçılık) gibi ekonomik

problemler mevcut.

Teşvik mekanizması gayet iyi çözüm süreci ile düzenli ilerliyor. En önemli

sorun ekonominin alt yapısının tamamlanması. Her şeyden önce batıdaki doğu

algısını yıkmalıyız. Çözüm süreci biter bitmez ekonomi kalkınmaz. Bunun için

zaman gereklidir.

Tüm Sanayici ve İşadamları Derneği

TÜMSİAD Şanlıurfa Şubesi Başkanı Mehmet Sadık SADE’nin çözüm sürecine

ilişkin görüşleri şu şekildedir:

Çözüm sürecinin olumlu bir sonuca ulaşması için bürokrasinin buradan

olması gereklidir yani, bürokratın şehrin dinamiğini örfünü ve âdetini bilmesi

gerekir. Herkes aş, iş sahibi olsun ki kimse teröre bulaşmasın. Bölgenin

milletvekilleri de sahaya inmiyor. Çözüm sürecinin amacına ulaşması için önce

ekonomik dengelerin düzelmesi lazım.

6-8 Ekim olayları Şanlıurfa ekonomisini de olumsuz yönde etkilemiştir. Ayrıca

bölgedeki yatırımlar dengesiz dağılıyor. Gelen yatırımlar şehir merkezinde

kalıyor hâlbuki yatırımların sorunlu bölgelere, ilçelere kaydırılması gerekiyor ki

çözüme de katkısı olsun.

Kobani olayları tarım sektöründe ciddi zararlar verdi. Olaylar sanki tarım

arazilerinde gelişmiş gibi zarar gördü.

Başkanlık sistemini onaylıyoruz. Çözüm sürecinin hak ettiği yere kavuşmasını

istiyoruz.

Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası

Yönetim Kurulu Başkan Yardımcıları İbrahim Uludağ, Halil Akkaya ve

Yönetim Kurulu Üyesi Murat İmamoğlu’nun çözüm sürecine ilişkin

değerlendirmeleri:

Sürece ilişkin bütün toplumsal kesimler bunu destekliyor. Bir anlamda

olumlu beklentilerimiz vardır ve süreci tamamen destekliyoruz. Şimdi ise bütün

gözler HDP’nin barajı aşıp aşamayacağını gözlemliyor. Bize sorarsanız geçmesi

20

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

taraftarıyız. HDP ’nin barajı aşması gerekir.9.8 oy alıpta mecliste temsil

edilmezse hiç iyi olmaz. Paranın siyasi görüşü yoktur. Parti bugün var yarın yok.

Dügerli Aşireti

Şanlıurfa Merkeze bağlı Mağaracık Köyü’nde Dügerli Aşireti Lideri Nihat

YILDIRIM’ın çözüm sürecine ilişkin değerlendirmeleri:

Doğu ve Güneydoğuya atanacak memurların atanamadan evvel eğitime

tabi tutulmasını istiyoruz. Ben Kürtlüğümü inkar edemem, devlet bizden bir şey

esirgememiş olabilir ancak dışlamıştır. Sayın Cumhurbaşkanımıza kadar

bölgeye gelen askerler burada ki insanlara 2. sınıf insan muamelesi yaptılar.

Olay olmamasına rağmen askerden psikolojik işkence görüyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanım, Sayın Başbakanım sadece HDP ile gitmesin, Öcalan’ın

tutuklanması kahramanlık demektir. Bırakın ya o adamı. Kürtçe yasakken

Kürtçe müzik dinlerdik, Kürtçe konuşmayı serbest bıraktılar şimdi Kürtçe şarkı

dinlemiyoruz.

MHP İl Başkanlığı

MHP Şanlıurfa il başkanı Mahmut Güneş’in sürece ilişkin değerlendirmeleri:

Kürt meselesi küresel bir meseledir. Türkiye’de Kürt sorunu yoktur

sadece güvenlik sorunu vardır. Yaşanan olaylar devlet politikası haline getirildi.

Var olan ideolojinin (çözüm) için Terörle insanların ayrışması lazım.

Türkiye Cumhuriyetinin birkaç silahlı gruba bırakılması ve silahlı grupları

muhatap alması uygun değildir.

AKP politikalarıyla Kürt milliyetçiliğinin artmasına neden olmuştur ve buna da

en büyük etkide PKK ile yapılan görüşmelerdir.

Halk

Çözüm sürecinin en temel yapısını teşkil eden halk ile yapılan nabız

yoklamasından satır başlıkları:

Çözüm sürecinde tarafların politikaları tutarsız ve güvensiz. Bizleri kendi heves

ve arzularına kurban ediyorlar. En temel haklarımız üzerinden pazarlıklar

yapılıyor. Sürece büyük umutlar bağlayarak destek vermiştik ama şuan

ümidimizi yitirmek üzereyiz çünkü uzun zaman geçmesine rağmen elde

ettiğimiz bir hakkımız yok.

21

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

Bir vatandaşın görüşü:

“Örneğin şuan Diyarbakır büyükşehir belediyesinde HDP var. Bize yeteri kadar

hizmet sunmuyorlar. Ayrıca çözüm sürecinde de samimi bulmuyorum.

Selahattin Demirtaş çocuklarınızı okula göndermeyin çağrısı yaptı ama kendi

eşide öğretmen olmasına rağmen çağrı süresince kesintisiz derslere devam etti.

Ben şimdi nasıl güveneyim bunlara.”

Bölgede ekonomik bağlamda ciddi bir daralma mevcuttu ve hala çözüm

bulunmuş değil. İşsizlik oranı bölgede çok yüksek. İşsizliğe bir an önce çözüm

bulunması lazım. Ailelerimiz geniş aile her evde ortalama 5-6 çocuk. Hepsi okul

çağında. Ekonomik açıdan çok sıkıntı çekiyoruz.

Hükümete çok teşekkür ederiz. Şehir merkezlerinde uyuşturucu sorununa

çözüm buldu. Artık gençlerimiz bu illete meyil etmiyorlar. Tabi burada bölge

halkının da etkisi çok. Eğer bir genç uyuşturucu kullanıyor veya satıyorsa aile

bireylerince tespit edildiğinde herkesin ortasında ikaz ediliyor hatta baba

dövüyor. Buda caydırıcı bir yöntem.

HDP barajı geçer. Geçmesi lazım. Çünkü süreçte masanın bir tarafında bizi

temsilen Abdullah Öcalan ve HDP var.

Değerlendirme Çalışma gezimiz boyunca mümkün mertebe bütün tarafları dinlemeye

çalıştık. Yaptığımız görüşmeleri genel hatlarıyla yukarıda belirttim. Ama kişiler

mensup oldukları tarafın gerek siyasi gerek ideolojik gerek de ekonomik olarak

etkisinde kaldığından dolayı sağlıklı veriler elde etmek için değerlendirme

yapmaktayız.

Çözüm sürecinde bazı alanlar sorunların düğümlendiği ve çözüme giden

yolun aydınlanmasını sağlayacak hususlar olarak belirginleşmektedir. Belirtilen

alanlarda bu anlamda sonuçlara ulaşabilmek için mukabil söylemlere kulak

vermeye, karşılıklı olarak birbirini anlamaya çalışmaya, ılımlı yaklaşımlara,

metaforlardan kurtulmaya, demokratik zeminleri kullanmayı şiar edinmeye,

dinleme, diyalog ve görüşme anlayış ve ilkelerine özen göstermeye, konuları

gerçek verilerle iyi analiz etmeye, bilgi ve ezberleri gerçekçi verilerle yeniden

şekillendirmeye, aceleci ve çabuk sonuçlar elde etme yaklaşımından kurtulmaya

ihtiyaç bulunmaktadır.

Cumhuriyet'in kuruluşundan itibaren Kürtlerin asimilasyon ve inkâr

olarak nitelendirdiği politikalara karşı tepkileri ve talepleri farklı kesimlerce

22

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

dillendirildi. Özellikle 12 Eylül askeri darbesinin ardından sertleşen güvenlik

politikaları ve buna paralel PKK’nın da güçlenmesiyle beraber talepler,

'bağımsızlık mücadelesi ve bağımsız devlet kurulmasına' kadar giden bir

söyleme büründü. Kürtlerin uzun yıllar elde edemediği temel ve anayasal

hakların yanı sıra, çatışmaların da etkisiyle yıkıma uğrayan bölge ekonomisinin

de kalkındırılması önemli istekler olarak ön plana çıktı. Ama zamanla değişime

uğrayıp, yani radikal söylemlerden soyutlanıp daha ılımlı taleplere dönüştü.

Kürtlerin beklentileriyle ilgili radikal söylemlerin azalması, özellikle son 10

yılda belirli sebeplerle kesintiye uğrasa da, önemli bir zaman diliminde devrede

olan açılım dönemlerine denk geliyor.

Devletin Kürt hareketiyle temas kurması, bölgede şartların değişmesi ve uzun

yıllar çözülemeyen sorunun artık bölge halkında da bıkkınlık yaratması gibi

gelişmeler taleplerin yeniden masaya koyulması ve tartışılmasına sebep oldu.

Yapılan görüşmeler neticesinde bölge halkının tamamında ortak olan talepler

var.

Bunlar;

1. Yeni anayasa- anayasal düzenlemeler ile garanti altına alınmış Kürt

kimliği.

2. Anadil ’de eğitim ve kamuda anadil.

3. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve (demokratik özerklik- bazı

kesimlerce talep edildi)

4. Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması.

Şimdi bölge halklarının temel taleplerini inceleyelim.

23

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

Sürecin Önemli Alanı –Talepler

1. Yeni anayasa - Anayasal düzenlemeler ile garanti altına

alınmış Kürt kimliği

“Bizi tanımlayan değil, tanıyan bir anayasa istiyoruz!”

Kürtlerin yeni anayasadan en büyük beklentileri de, etnik temele

dayanmayan vatandaşlık tanımı olarak görülüyor. Kürtler, mevcut anayasada

vatandaşlığı tanımlayan 66. maddede, "Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı

olan herkes Türk’tür" ifadesine itiraz ediyor.

Talep, Kürtlerin varlığının anayasa metninde teminat altına alınması, Kürt

kimliğinin gerekli maddelerle güvenceye tâbi olması ve anayasadan ayrımcılık

içeren her türlü maddenin çıkarılması olarak şekilleniyor.

Kürtlere sorduğumuz zaman şunu söylüyorlar: “ Biz ayrı bir şey

istemiyoruz. Türkler Türk olarak hangi haklara sahipse biz de Kürt olarak aynı

haklara sahip olmak istiyoruz. Madem kardeşiz, madem birlikte olacağız, o

zaman ayrı gayrı niye olsun?” şimdi, buna baktığınız zaman, bu öneride bir

eksiklik, bir yanlışlık görülüyor mu?

Bu sadece siyasi bir talep değil, bu aynı zamanda vicdani ve insani bir şeydir

çünkü artık çağımızda eşitsizliğin arkasına sığınarak bin dereden su getirmek

kimseye bir şey kazandırmıyor. Ayrıca, etnik grupların olmazsa olmazı olan

kimlik ihtiyacının karşılanamadığı, karşılanamadığı gibi, birbirlerine karşıt bir

pozisyon aldığı bir durum yaratıyor. Bunu anayasal düzenlemeler ile kırmak

gerekiyor. Yaptığımız görüşmelerde de pek çok tarafın belirttiği hususlardan

birisi çalışmaları sürdürülmekte olan yeni Anayasa çalışmalarına atfedilen önem

olmuştur. Görüş bildirenlerin hemen tamamı darbe döneminden kalan 1982

Anayasasının pek çok değişikliğe uğramış olmasına rağmen halen istenen ruhu

yansıtmadığı ve bir uzlaşmayla yeni anayasanın hazırlanması gerektiğini

belirtmişlerdir. Ayrıca bu yönetim mimarisinden mutsuz olan insanlar var. O

mutsuz olan insanların en azından mutsuzluklarını yüzde 100 ortadan

kaldırmasanız bile, bir arada yaşayabilecekleri bir iklim sağlayacak yeni bir

devlet sistemine de ihtiyaç vardır.

“ Anayasa’da etnik milliyetçilik vurgusu mu var ?”

Evet, var çünkü “ Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes

Türk’tür.” ifadesi bile sorunlu bir ifadedir yani “Türkiye Cumhuriyeti” ifadesini

kullanmayıp bu şekilde kullanması bile bir sorunlu ifadedir. Kaldı ki giriş

24

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

kısmında da o sorunlu ifade… Yani Anayasa’nın her yerinde, baştan sona

bunlardan ayıklanması lazımdır.

Bu çerçevede yürütülen anayasal çalışmaların tek ırk, tek dil, tek din, tek

kültür ve erkek egemen anlayış yerine toplumdaki bütün etnik, kültürel, inançsal

ve cinsiyet farklılıklarını kapsayacak şekilde "Türkiye Cumhuriyeti

Vatandaşlığı” esas alınarak ve anayasal yurttaşlık ilkeleri gözetilerek yeni bir

anayasaya ihtiyaç vardır. Sonuç olarak, ülkemizde demokratik, sivil, çağdaş

insan hakları yaklaşım ve normlarına uygun, hukuk devleti ve hukukun

üstünlüğünü esas alan bir yaklaşımla ve mümkün olduğunca büyük bir

çoğunluğun görüşünü yansıtan bir yeni anayasanın hazırlanarak demokrasimizin

taçlandırılması ile en önemli uzlaşı noktalarından birisi olacaktır.

2. Anadilde Eğitim ve Kamuda Kürt Dili

Türkiye’de anadilinde eğitim, anadilini öğretmek, konuşmak, hatta çocuğuna

anadilinde isim koymak uzun süre yasaklı olmuştur. Bunun nedenlerine bakacak

olursak ulus devlet kurma sürecinde tek dil, tek millet ideolojisiyle karşılaşırız.

Böylesi bir ideolojiye dayanarak geliştirilen toplum mühendisliği ve eğitim

politikaları cumhuriyetin kuruluşundan bu yana egemen olmuştur. Kürtlerin ve

anadili Türkçe olmayan diğer halkların anadilde eğitim talepleri, hatta

anadillerini özgürce konuşmaları, çocuklarına kendi dillerinde isim koymaları

suç olarak görülmüş ve yasaklanmıştır. Yani okullarda anadilini öğrenmek gibi

bir eğitim ve pedagoloji alanı maalesef asayiş ve güvenlik alanına çekilmiştir.

Türkiye’nin resmi dil politikası kültür ve eğitim politikalarından ayrı

düşünülemez. Maalesef, Hakkâri’ye girişte bir tepede yer alan “Tek vatan, tek

devlet, tek dil” yazısının kaynağını oluşturan anlayış ve politika eğitim sistemine

de sinmiştir.

Çocuğun, anadili olan birinci dilinde eğitim görürken, içinde yaşadığı

toplumda yaygın olarak kullanılan diğer bir dili de mükemmel bir düzeyde

öğrenebileceği bir eğitim düzeninin, pedagolojik ve fiziki olanaklar bakımından

uygun, ayrıca psikolojik ve duygusal iklim bakımından destekleyici ve eşitlikçi

olması gerekir.Ayrıca böyle bir görev için öğretmenlerin yetiştirilmesi hayati bir

önem arz etmektedir. Çocukların toplumda kendilerini gerçekleştirmeleri ve

zaten dezavantajlı bir durumdayken daha da olumsuz etkilenmemeleri için

çoğunluğun dili olan hâkim dili de en iyi düzeyde öğrenmeleri gerekir.

Sorun nerde başlıyor?

Sorun, çocuğun anadili olan birinci dilinin inkâr edildiği, yok sayıldığı veya

çocuğun anadilinin toplumda saygı görmediği ve değersiz kabul edildiği

25

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

durumlarda ortaya çıkıyor. Eğitim bilimine göre çocuk anadiline ne kadar

hâkimse ikinci dili ve üçüncü dili de o yetkinlikte kolaylıkla öğrenebiliyor.

Dikkat edilmesi gereken bir hususta şudur:

Çocuğun evde kullandığı dilin görmemezlikten gelindiği, küçük

görüldüğü bir ortam öğrencilerin kimlikleriyle ilgili temel bir özelliklerine

saygının olmadığı bir ortamdır ve çocuklar açısından bu durum çok yaralayıcı

bir deneyimdir.

Şu konuya bir açıklık getirmekte fayda var, ana dilde eğitim hakkı

istemek, diline, kimliğine, kültürüne özgürlük istemek bir milliyetçilik değildir.

Türkiye’de herkes için anadilinde eğitim, hatta anadilinin öğrenilmesi ve

konuşulması çoğunlukla toplumu bölme tehlikesi olan bir talep olarak görüldü.

Hâlbuki bölen, dışlayan ve hiyerarşileri artıran yaklaşım, gücü elinde

bulunduran etnik egemen çoğunluğun dilini ülkede yaşayan tüm halklara tek

anadil olarak dayatılması olmuştur. Bu bağlamda, anadilinde eğitim hakkının,

eğitim hakkının ayrılmaz bir bileşeni ve eğitimde eşitlik ilkesini hayata

geçirmenin koşulu olduğunu, ayrıca, bireyin kişilik ve kimliğine saygının

anadilini geliştirme hakkını da kapsaması gerektiğini ve bu hakkı tanımanın

toplumları bölen değil, aksine birleştiren, halkların beraber yaşamalarını

kolaylaştıran ve destekleyen bir yaklaşımdır.

Tüm, Türkçe dışında anadili olan halkların yoğun olarak bulundukları

yerde, sadece eğitim alanında değil aynı zamanda talep etmeleri durumunda

sağlık ve diğer idari yani kamusal hizmetlerin de bu dillerde verilmesi gerekir.

Bu da tabii demokratik bir öneridir ama bizim burada bana göre sorunlarımızı

çözümleyebilecek esas olarak ana dilde eğitimin bütün diller için

özgürleştirilmesidir, bu konudaki anayasal hiçbir sınırlamanın olmamasıdır.

Anadil konusunda yapılan çalışmalarda şimdi neredeyiz?

Eskiden ana dilde konuşmanın bile cezalandırıldığına dikkat çekerek süreç

içerisinde ana dilin seçmeli ders olarak okutulabildiğine, TRT 6 yayınlarının

başladığına, üniversitelerde Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümlerinin açıldığına,

Demokratikleşme Paketinde özel okullarda buna imkân sağlanmıştır. Ama

hâlihazır durumda ana dilde eğitimin Anayasanın 42. Maddesinde yer alan “

Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına

ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez.” hükmünün engel olduğunu ve

bunun da zaman içinde uzlaşı ile aşılması gerekmektedir.

26

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

Çözüm nedir?

Çözüm önerisi olarak çokdillilik ve çokdilli eğitim modelleri uygulamalarıdır.

Eğitimde amaçlanan, çocuğun bilişsel, duygusal ve sosyal olarak güçlenmesi ve

içinde bulunduğu toplumu, dünyayı değerlendirecek, eleştirebilecek donanım

kazanmasıdır. Öğrencilerin güçlenmesi ise hem okula dayalı bilgi, hem de

kültürel kimliklerini güven duyacakları bir şekilde taşımaları ile başarılabilir. Bu

yüzden, anadilinde yada çocuğun ilk dilinde kazanılan bilişsel ve akademik

temel, ikinci dilin de iyi düzeyde öğrenilmesi için gereklidir.

Peki, nedir “çokdillilik ve çokdilli eğitim modelleri “?

Çokdillik ve çokdilli eğitim modellerinde çocuğun anadiliyle başlayan eğitim

sürecinin toplumda ağırlık kazanmış resmi dil yani Türkçe ile devam edildiği

sistemlerdir. Bu sistemlerde çocuk hem kültüründen, değerlerinden, örf, adet,

gelenek ve göreneklerinden kopmadan kendi dilinde eğitime başlar ve toplum

genelinde kullanılan resmi dil ile bütünleşik bir eğitim sistemi ile eğitime devam

ettiğinde eğitimdeki başarı seviyesinin de arttığı gözlemlenecektir. Ayrıca

güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinin eğitimdeki başarısızlık sebeplerinin

başında anadilden kaynaklanan problemler silsilesini görmek mümkündür.

Sonuç olarak geliştirilecek eğitim sistemlerinde genel başarının artması

muhtemeldir.

Anadil konusuna sadece eğitim alanında değil diğer kamu alanlarında da

ihtiyaç duyulmaktadır. Örneğin, bölgede yaşayan insanlarda hiç Türkçe

bilmeyenler mevcut. Bu tür kişilerin kamu sektöründen hizmet almaları lisandan

dolayı imkânsız hale gelmektedir. Türkçe bilmeyen bir vatandaş hastaneye

gittiğinde muhtemelen yeteri hizmet alamayacaktır çünkü kendi rahatsızlığını

kendi lisanında ifade etmektedir. Bu yüzdendir ki, anadilinde kendini ifade

etmek eğitim alanında olduğu gibi diğer kamu ve hatta tüm alanlarda ihtiyaç

duyulmaktadır. Sonuç olarak, bu problemlere yönelik çalışmalara da ihtiyaç

vardır.

3. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve özerklik talebi

Sorunun geçmişine baktığımızda, ilk zamanlarda radikal söylemlerle yapılan

taleplerde özerklik talebinde bulunulduğu ama zamanla ılımlı bir havaya

bürünen süreçte, bu yerini yerel yönetimlerin güçlendirilmesi talebine

bırakmıştır. Abdullah Öcalan’ın 21 Mart nevruzunda ki mektupla kesinleşen

27

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

“misak-ı milli sınırları içerisinde” ama yerel yönetimi güçlendirilmiş bir model

talep edilmektedir.

Osmanlı’dan günümüze, Türkiye’de çağdaş anlamda yerel yönetimlerin 160

yıla yakın uygulaması ile önemli bir tarihi birikim oluştuğu anlaşılmaktadır.

Yerel yönetimler, yerel nitelikteki kamu hizmetlerini sunan birimlerdir. Bu

birimlerin genel karar organlarının o yörede yaşayanlar tarafından seçimle

belirlenmiş olması gereklidir. Çağdaş anlamda yerel nitelikteki kamu

hizmetlerinin, söz konusu hizmeti sunabilecek halka en yakın birimler eliyle

sunulması esastır. Bu ilke “yerel özerklik” olarak ifade edilmektedir.

“Yerel Özerklik (Local Autonomy)” yerel nitelikteki kamu iş görülerinin daha

iyi görülmesi, katılımcı demokrasinin yaşama geçirilmesi, korunması ve

güçlendirilmesi doğrultusunda, yerel toplulukların, yerel nitelikteki işleri kendi

sorumlulukları altında, özgürce seçerek oluşturdukları organları aracılığıyla

yerine getirmesi ve buna uygun kaynaklara kavuşabilmeleri durumu olarak

tanımlanmıştır.1

Bir başka tanıma göre yerel özerklik; yerel yönetimlerin, kendi görev

alanları içinde yetkilerini, merkezi ya da bölgesel yönetimlerin ya da onların

ajanlarının herhangi bir müdahalesi olmaksızın kullanabilmeleri ve bu amaçla

serbestçe karar alıp uygulayabilmeleri durumudur.2

Diğer bir tanıma göre “özerk yerel yönetim”; politik - yönetsel sistemin

mekânsal olarak sınırlandırılmış parçalarının, alternatifler arasından seçerek

zorunlu kararları (görevleri) hazırlamak, bunları karara bağlamak ve

uygulamasını gerçekleştirmek için harekete geçen eylemleri ifade etmektedir3

Bu konu hakkındaki anayasal düzenlemeler yani yerel yönetimler reformu

kapsamındaki mevzuat değişiklikleri şu şekildedir:

Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi amacıyla ilgili mevzuat yenilenmiş,

mahalli idareler yetki ve sorumlulukları bakımından güçlendirilmiş, daha özerk

hale gelmeleri yolunda önemli adımlar atılmıştır. Bu kapsamda yapılan mevzuat

değişiklikleri aşağıya çıkarılmıştır.

1-10/7/2004 tarih ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu

1 KELEŞ, Ruşen , Kentbilim Terimleri Sözlüğü 2 SARAN, Ulvi, “Özerklik ve Mahalli İdareler Düzeyinde Denetim”, Türk İdare Dergisi 3 OZEL, Mehmet, “Yerel Yönetimleri Geliştirme Acısından Devlet, Yerel Yönetim ve Küreselleşme Kavramları

Üzerine”, Türk İdare Dergisi

28

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

2-22/2/2005 tarih ve 5302 sayılı İl Özel idaresi Kanunu:

3-26/5/2005 tarih ve 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanunu

4-16/6/2005 tarih ve 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz

Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında

Kanun

5-03/07/2005 tarih ve 5393 sayılı Belediye Kanunu

6-12/11/2012 tarih ve 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Kurulması ve Yirmi

yedi İlçe Kurulması

Ayrıca, 5393 sayılı Belediye Kanunun yerel özerkliğe yaklaşımına

baktığımızda ise:

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının yerel yönetimleri düzenleyen 127.

maddesinde yerel özerklik ibaresi yer almamaktadır. Aynı maddenin ikinci

fıkrasında yer alan “yerinden yönetim” ibaresi “Mahalli idarelerin kuruluş ve

görevleri ile yetkileri, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla

düzenlenir” şeklinde kullanılmıştır. Buradaki yerinden “yönetim ilkesi” yerel

özerklik olarak yorumlanabilirse de, açık bir şekilde yerel özerkliği kast ettiğini

ileri sürmek güçtür. Oysa Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, yerel

yönetimlerin özerkliği kuralının her ülkede yasalarda mutlaka ve mümkün

olduğu durumlarda da anayasalarda yer alması gerektiğini belirtmektedir.

Ancak yerel yönetimlerimize ilişkin olarak yapılan son düzenlemelerde bu

konudaki eksikliğin yasal düzeyde giderildiği görülmektedir. 5393 sayılı

Belediye Yasası, belediyeyi tanımlarken özerklik kelimesini kullanmakta, idari

ve mali özerkliğe vurgu yapmaktadır. 5393 sayılı yeni Belediye Kanununa göre

belediye: “Belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını

karşılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek

oluşturulan, idarî ve malî özerkliğe sahip kamu tüzel kişisi’dir.

Yapılan reformlarda özellikle büyükşehir belediye kanunuyla yerel

yönetimlerin güçlendirilmesi amaçlanmıştır ve hala bu alanda çalışmalar

yapılmaktadır.

4. Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması

Anayasal olarak bugün PKK’ya aşamalı bir af modeli ve hakkında

soruşturma açılmamış insanları kapsayan, açılmışsa bile eğer bir suç yoksa

hemen dönmesini mümkün kılan düzenlemeler var. Çözüm süreci çerçevesinde

29

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

PKK’dan ayrılıp dağdan inenler için af düzenlemeleri mevcut olmakla beraber

yeni çalışmalar yapıla bilinir. Yani çözümle beraber dağdan inenin yargılanıp af

kapsamında değerlendirilmesi mümkündür. Fakat aynı durum bölücü terör

örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan için olması pek muhtemel değildir. Tüm

Türkiye’de bu vatan için sayısızca şehit verildi. Neden? Bölücü terör örgütü

PKK’nın devletle çatışmaları yüzünden. Eğer siz PKK lideri Abdullah Öcalan’ı

serbest bırakacak olursanız şehit anneleri ve babalarına bunu hiçbir şekilde izah

edemezsiniz. Neticesinde toplumda yeni kırılmalara sebep olursunuz. Ama

süreçle bu konunun çözüme kavuşacağını, toplumdaki algının değişeceğini ümit

ediyorum.

Sonuç

Çözüm sürecinde gelinen nokta itibariyle “Anadilde eğitim ve kamuda

anadil”, “yerel yönetimlerin güçlendirilmesi” ve “Kürt kimliğinin ve haklarının

anayasada tanınması” gibi taleplerin değerlendirilip en yakın zamanda neticeye

bağlanması gerekmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yaşayan her birey için demokrasi,

hukukun üstünlüğü, en gelişmiş haliyle insan hakları, özgürlük, bin yıllık

kardeşliğin devamı, barış içinde bir arada yaşama, diyalog, empati, karşılıklı

anlayış ve hoşgörü zemininin oluşmasına, bu zeminin hukuki, idari ve siyasi

gelişimle oluşan alt yapılarla desteklenmesine, oluşan bu çerçevede toplumsal

barışımızın ekonomik, sosyal, kültürel dinamizm ve gelişmişlik düzeyimizin

artışı ile taçlanmasına ve en nihayetinde bütün bu kazanımların hissedilebilir ve

sürdürülebilir bir niteliğe kavuşması ümidiyle…

Gezi Gözlemleri

Medeniyet, kültür ve dinler beşiği güneydoğu… Adım adım tarih kokar.

Her şehriyle bambaşka bir dünya, bambaşka bir kültürdür güneydoğu.

Proje kapsamında güneydoğu Anadolu bölgesinde 10 gün geçirdik.

Çalışma programımız görüşme ağırlıklı olsa da bölgenin turizm dinamiklerini

gezme fırsatımız oldu. Bölge turizm açısından çok canlı. Çünkü hem tarihi hem

kültürel hem dini hem de coğrafi turizm alanlarına sahiptir. Bölgedeki Terör

sorunu ve batıdaki olumsuz algıdan dolayı güneydoğu deyince aklımıza çatışma

silah, kargaşa geliyordu. Ta ki bölgeye gelip durumu müşahede edene kadar.

Şimdiye kadar gelmediğimden dolayı çok pişman oldum.

30

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

Bölge turizm açısından çok zengin bir bölge, ama batıdaki algının düzeltilmesi

gerekiyor. Peki, nasıl düzelecek diye sorarsanız, bölgenin tanıtılmasıyla yani

insanları bölgeye getirmekle olur. Ama bölgede hala bir güvenlik probleminin

olduğu aşikârdır.

Neden böyle düşündüğümü merak ederseniz?

Bölge de 10 gün geçirdik ama herhangi bir problemle karşılaşmadık. Olası bir

soruna karşı polis bizlere eskortluk edip güvenliğimizi sağlıyordu. Ama bu bizi

çok rahatsız etti. Hiçbir problem yokken polisle gezmek bizlere resmi bir görüş

veriyordu. Yani gereksizdi. Ama Siirt’ten Şırnak’a geçişte biraz problem

yaşadık. Çalışma gezimizde Siirt görüşmelerimiz bittiğinde hava kararmak

üzereydi ve Şırnak’a geçmemiz gerekiyordu. Temkinli olmak adına polis

jandarmaya haber verilmesini söyledi. Jandarmadan yardım istememiz üzerine

jandarma “eğer size eskort verirsem eskortun güvenliğini kim sağlayacak” oldu.

Bu hepimizi dumura uğrattı. Çünkü bizler barışa ve sürece destek vermek

amacıyla gelmişken devletin acizliğini görmek anlamsızlaştı ve ümitlerimizi

kırdı.

Ama genel itibariyle bölgenin bacasız sanayi olan turizminin

değerlendirilmesi yani turizminin canlandırılması ve insanların bölgedeki

zenginlik ve çeşitlilikten haberdar edilmesi için çalışmalar yapılmalı.

Gezdiğim iller hakkındaki genel intibam :

Diyarbakır

Tarihi boyunca önemli medeniyetlerin yerleşim merkezi olmuştur. 5 bin

700 metre uzunluğundaki Diyarbakır Surları, 82 adet burcu ve dört yöne açılan

kapılarıyla dünyada Çin Seddi'nden sonraki en uzun sur olarak dikkat çekiyor.

Diyarbakır’da şehrin tarihi mekânları arasında yer alan Hz.Süleyman Camii,

İslam âleminin 5. Harem-i Şerifi olarak kabul edilen Ulu Camii, Dört Ayaklı

Minare, Cahit Sıtkı Tarancı Müze Evi, Diyarbakır tarihi Surları, Mardin Kapı,

Mar petyum Keldani Katolik Kilisesi, On Gözlü Köprü ve Kırklar Tepesi ziyaret

edildi.

Batman

Batman gezimizdeki turizm mekânımız hasan keyf oldu.

Ama Hasankeyf'in büyüsünü anlatmaya kelimeler yetmez... Gezimizde bizi en

çok etkileyen, rüyalarımıza giren, hem hikâyesi, hem de insanıyla bizi

büyüleyen bir yer oldu. Çünkü Hasan keyf te her taştan tarih akıyor.

31

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

Ama artık Hasankeyf gün sayıyor. Dicle nehri üzerine kurulan Ilısu Barajı antik

bir kentin sonu olacak. Hasankeyf yaklaşık bir yıl sonra sular altına gömülecek

ve bu tarih yok olacak.

Siirt

Siirt’te şehir merkezi (Ulu Camii) ve kentin manevi bölgelerinden Tillo’ya

geçilerek burada İsmail Fakirullah Hazretlerinin türbesi ve öğrencisi

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin Hocasına hürmeten inşa ettiği

düzenek (Güneş hadisesi) ziyaret edildi.

Siirt deyince ilk olarak aklıma Tillo – İbrahim Fakirullah hazretleri- yani edep,

hürmet ve sevgi gelir. Çünkü, görenleri hayrete düşüren ışık hadisesi herşeyin

manasıdır.

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri “Yeni (Rûmî) yılın ilk gününde doğan

Güneş’in ilk ışığı şeyhimin kabrini aydınlatmazsa ben o Güneş’i neyleyim!”

diyerek hocası ve şeyhi İsmail Fakirullah Hazretleri için Siirt’in Tillo

beldesinde, 1734 yılında bir türbe yaptırmıştır. Bu türbenin hususiyeti, her yıl

gece ve gündüzün denk olduğu ekinoks günlerinde yani 21 Mart ve 23 Eylül

tarihlerinde, güneşin ilk ışıklarının şeyhinin kabrine düşmesidir.

Bu tarihlerde, şeyhinin bulunduğu sandukanın baş tarafına, aynı istikâmetteki

kule ve kaleyle hizalanan güneş ışıkları evvela tepede bulunan kalenin

penceresinden geçer. Kuledeki aynadan kırılarak türbenin penceresinden içeri

girer ve birkaç dakika boyunca Fakirullah Hazretleri’nin başucunda kalır.

Şırnak

Cizre ilçesinde yer alan Hz.Nuh Peygamber’in kabri, İsmail Ebul-İz El-

Cezeri’nin kabri, Kasrık Boğazı, Kırmızı Medrese ziyaret ettik.

Elbette giderken hiçbiri aklınızda olmaz, "Bırca belek kalesi, Mem u Zin

efsanesi ve Nuh babanın gemisi. Çünkü Cizre deyince akla çatışma ve sokak

gösterileri gelir. Dolayısıyla buraya gelirken medyadan yansıyanlar bizde de

bazı önyargıların oluşmasına yol açmış. Oysa çoğu kimse bilmez Hz. Nuh’un

(A.s.) türbesinin, kırmızı medresenin burada olduğunu.

Mardin

Mardin…Dinler şehri mardin. Yüksek duvarlı taş konaklar karşılar sizi.

Dar yollara açılan kapılarıyla dünyaya merhaba diyen devasa konaklar yüksek

duvarlarla çevrili geniş bir avlu içinde merdivenle çıkılan odalar ve balkonlar

oluşuyor.Her bir konak ayrı bir dünya ayrı bir hayat...

32

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

Bölgenin en gözde kentlerinden biri olan Mardin, gerçekten de tarih

sayfalarından fırlamış bir şehir. Adeta şiir gibi bir kent. Şehrin tamamında

otantik ve bambaşka bir atmosfer hâkim. Ayrıca pek çok farklı kültürün bir

arada yaşadığı, günümüzde de kardeşçe yaşamaya devam ettiği şehirlerimizden

biridir. Dar sokaklarında gezerken, evlerin mimarisini incelerken sizi o farklı

havasının içine alıveriyor. Kendinizi bambaşka bir evrende gibi hissediyorsunuz.

Hele de mimari ve kültürel açıdan farklı pek çok özelliği taşıyan camiler,

türbeler, kiliseler ve manastırlar sizi büyülüyor.

Mardin turuna biraz mola verip en ünlü ilçesi Midyat’a da uğramalısınız. Burası

bambaşka bir dünya zaten. Midyat da Mardin gibi müze görünümlü bir ilçe. Her

yeri tarih ve kültür kokuyor. Dar sokakları, taş evleri, el sanatları, yemekleri ve

samimi halkı ile sizi etkileyecek. Kentin görüntüsünü yükselen Süryani kiliseleri

oluşturuyor. Gümüş işçiliği ile ünlü olan ilçede hem yapılırken sanatkârları

izleyebilir hem de bu nadide gümüşleri satın alabilirsiniz.

Midyat’ta ayrıca Mor Gabriel Manastırı’da gezilip görülmeye değer bir yerdir.

Şanlıurfa

Peygamberler şehri Şanlıurfa’da Balıklı Göl, Ayn Zeliha, Ulu Camii, Gümrük

Han, Harran Höyüğü, İlk İslam Üniversitesi sayılan Ulu Camii ve insanların ilk

yaptıkları ev şekillerinden olan Konik Evler, Akçakale Sınır Kapısı, dünyanın en

büyük çiftliği olan Ceylanpınar TİGEM Çiftliği ve Ceylanpınar sınırı ile Dünya

tarihini yeniden yazdıracak bulgular elde edilen Göbekli Tepe ziyaret edildi.

33

ney

doğ

u Ç

alış

ma

ve

Gez

i P

rog

ram

ı |

May

ıs 2

015

Kaynakça

1. Çalışma gezisinde yapılan görüşmeler

2. Şerafeddin Han, Şerefname

3. Serdar, M. Törehan, Mevlana hakimüddin idrisi Bitlisi

4. Akyol Mustafa, Kürt Sorununu Yeniden Düşünmek, Doğan Kitap

İstanbul 2006

5. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Terör ve şiddet Olayları

Kapsamında Yaşam Hakkı İhlallerini inceleme Raporu, Şubat 2013

6. Gürses, Emin, Ayrılıkçı Terörün Anatomisi: IRA – ETA - PKK, Ankara,

2001

7. Kelman, Herbert C; A Social-psychological Approach to Conflict

analysis and Resolution, Handbook of Conflict Analysis and

Resolution, Routledge, 2009, New York USA

8. http://www.diyarbakirkulturturizm.org/

9. http://www.aljazeera.com.tr/

10. Skutnabb-Kangas, T. (2000). Linguistic genocide in education-or

worldwide diversity and human rights? Mahwah, NJ: Lawrence Erlbaum

Associates.

11. Bilgesam, Yeni Anayasadan Toplumsal Beklentiler, Rapor No:36,

Ekim 2011

12. http://ditam.org.tr/, Tigris Diyalogları