gÜnlÜk e-gazete — sayi: 93 — @tr724com · türk’ün vanet üzerinden yaptığı vurgunu....

23
Efe Yiğit’in dosyası Rekorların ve hırsın adı Wayne Rooney 21 10 07 05 Adem Yavuz Arslan yazdı Trump ‘Pandora’nın Kutusu’nu açtı Kemal Ay yazdı ‘Statüko’ HDP’li evlatlarını yerken... Erhan Başyurt yazdı Demagog liderler, liberal demokrasileri yok ediyor Manipülasyon kokan hareketler Semih Ardıç’ın analizi 2, 3 ve 4’te H ükümet, seçmeni ‘evet’ çizgisi- ne taşımak ve orada tutmak için tehlikeli sularda yüzüyor. Fitch’in kararının tesirlerini Borsa ile oynayarak azaltabileceklerini zanne- diyorlar. Maalesef yanılıyorlar. Merkez Bankası faizi artırmadan bankaların fonlama maliyetini yüzde 10,4’e kadar çıkarmayı başardığına (!) göre Borsa İstanbul ve SPK da lokomotif hisseler düşerken pekâlâ Borsa Endeksi’ni yük- seltebilir. Burası Yeni Türkiye, küsuratı ile bin odalı Saray’da mukim zatı Baş- kan yapıncaya kadar her şey Yeni Şa- fak gazetesinin tabiri ile ‘milk port’ (süt liman) gösterilmeli. “Gemi batmış veya karaya oturmuş... Tek adam rejiminin kıyısına çıkılmışsa bütün bunların ne ehemmiyeti var!” diyenlerden değilse- niz ihtiyatı elden bırakmayın. WWW.TR724.COM — @TR724COM GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 93 01 ŞUBAT 2017 ÇARŞAMBA

Upload: others

Post on 20-Mar-2020

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 93 — @TR724COM · türk’ün Vanet üzerinden yaptığı vurgunu. Tarih ... fonlama maliyetini yüzde 10,4’e kadar çıkarma-yı başardığına (!)

Efe Yiğit’in dosyası Rekorların ve hırsın adı Wayne Rooney 21

10

07

05

Adem Yavuz Arslan yazdı Trump ‘Pandora’nın Kutusu’nu açtı

Kemal Ay yazdı ‘Statüko’ HDP’li evlatlarını yerken...

Erhan Başyurt yazdıDemagog liderler, liberal demokrasileri yok ediyor

Manipülasyon kokan

hareketler

Semih Ardıç’ın analizi 2, 3 ve 4’te

H ükümet, seçmeni ‘evet’ çizgisi-ne taşımak ve orada tutmak için tehlikeli sularda yüzüyor.

Fitch’in kararının tesirlerini Borsa ile oynayarak azaltabileceklerini zanne-diyorlar. Maalesef yanılıyorlar. Merkez Bankası faizi artırmadan bankaların fonlama maliyetini yüzde 10,4’e kadar çıkarmayı başardığına (!) göre Borsa İstanbul ve SPK da lokomotif hisseler

düşerken pekâlâ Borsa Endeksi’ni yük-seltebilir. Burası Yeni Türkiye, küsuratı ile bin odalı Saray’da mukim zatı Baş-kan yapıncaya kadar her şey Yeni Şa-fak gazetesinin tabiri ile ‘milk port’ (süt liman) gösterilmeli. “Gemi batmış veya karaya oturmuş... Tek adam rejiminin kıyısına çıkılmışsa bütün bunların ne ehemmiyeti var!” diyenlerden değilse-niz ihtiyatı elden bırakmayın.

WWW.TR724.COM — @TR724COMGÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 93

01 ŞUBAT 2017 ÇARŞAMBA

Page 2: GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 93 — @TR724COM · türk’ün Vanet üzerinden yaptığı vurgunu. Tarih ... fonlama maliyetini yüzde 10,4’e kadar çıkarma-yı başardığına (!)

Fitch, Türkiye’nin notunu 27 Ocak’ta ‘çöp’e attı. ‘Büyük fonlara ve bankalara yatırım için yeşil ışık’ olarak nitelenen notu kaybedince Bahreyn ve Azerbaycan’ın ligine düştük. Piyasalar, aylardır Fitch’in notu indireceği ihtimaline göre hareket etse de karar resmîleştiği andan itibaren de Borsa’nın düşmesi, dövizin artması bekleniyordu. Pazartesi günü öyle olmadı. Borsa fırladı, dolar düştü.

Arka planına inilmediğinde günlük hareketler yanıltıcı ola-biliyor. Her şeyden evvel not indiriminden sonra yerel para birimi yükselen, borsası rekor kıran vak’a yok. Türkiye’nin no-tunun kırıldığı tarihi müteakip ilk işlem gününde ortaya koy-duğu performans kalıcı hale gelirse o vakit literatüre geçe-cek bir başarıdan bahsedilebilir. Bunu söyle-mek için çok erken.

YABANCILAR KENARDAN SEYREDİYORBorsa’da ‘dışı seni, içi beni yakar’ misali tablo için birilerinin hafta sonu mesai yaptığı anla-şılıyor. Borsa’nın yüzde 63’ü yabancıların elin-de olduğuna göre yabancı aracı kurumların ne

yaptığına bakmak lazım. Yükse-liş, yabancılar hisse senedi aldı-ğı için oluyorsa bu iyiye işarettir. Yabancı aracı kurumların takas değişimleri ipucu niteliğindedir. Yerli yatırımcı da bu kurumlar üzerinden işlem yaptığı için eği-lim birebir ölçülemez.

Günlük hacim dökümlerine ba-kıldığında karışık bir tablo var. Türkiye’nin en kıymetli şirket-lerinin değer kaybettiği bir at-mosferde Borsa yükseliyorsa, sığ hisseler çift haneli artıyorsa ‘keriz silkeleme’ denilen mani-pülasyon suçu işleniyor demek-

tir. Yüzde 3 ve üzeri kıymet kazanan hisseler arasında iktidara yakın grupların hisselerinin

0201 ŞUBAT 2017 ÇARŞAMBA ANALİZ

Türkiye’nin en kıymetli

şirketlerinin değer kaybettiği bir atmosferde

Borsa yükseliyorsa,

sığ hisseler çift haneli artıyorsa ‘keriz silkeleme’

denilen manipülasyon suçu işleniyor

demektir.

© F

otoğ

rafla

r: A

FP

Manipülasyon kokan hareketler

HİSSELER DÜŞERKEN BORSA YÜKSELİYOR

SEMİH ARDIÇ[email protected]

Page 3: GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 93 — @TR724COM · türk’ün Vanet üzerinden yaptığı vurgunu. Tarih ... fonlama maliyetini yüzde 10,4’e kadar çıkarma-yı başardığına (!)

ağırlığı dikkatten kaçmıyor. Takasın en fazla ol-duğu kâğıtlardan Emek Elektrik, Adana Çimen-to C ve Tümosan’da fiyat ya çok cüzi artmış ya da geriye gitmiş.

İŞLEM HACMİNİN ARTMASI ‘MAL BOŞALTMA’YA DA İŞARET EDERKıyıda köşede kalmış hisselerde birkaç milyon liralık alım yapıldığını, Borsa’nın devlerinde çok fazla fiyat artışı olmadığını bir kenara not ede-lim. Pekâlâ, işlem hacmi artan hissenin fiyatının düşmesi ne manaya geliyor? Kestirmeden söy-leyeyim: Vurgunu yapanlar, fırsattan istifade ellerindeki malı birilerine satıyor. ‘Mal boşalt-ması’ diye bilinen numarayı yutanlar 1 lira bile etmeyen hisseyi 1,15’ten aldığında fiyatın 1,20’yi aşacağını zannede dursun aynı kâğıt birkaç gün içinde 0,70 liraya geriliyor.

Dolayısı ile her hacim artışı hissenin prim ya-pacağı anlamına gelmez. Borsa Endeksi’nin bu çeşit işlemler sebebiyle yükselmiş olması da piyasanın toparlandığını göstermeye yetmez. Hatta düşüş sinyalidir.

GALİP ÖZTÜRK’ÜN ŞİRKETİ BİR GÜNDE YÜZDE 20 DÜŞTÜBorsa’nın nasıl manipüle edildiğini bir misalle arzedeyim. Metro Petrol ve Tesisleri Sanayi ve Ticaret AŞ, Borsa’da ‘MEPET’ olarak işlem gö-rüyor. MEPET’in pazartesi günkü kapanış fiya-tı 3,37 TL. Salı günü kapanış fiyatı ise 2,68 TL.

‘Borsa yükselecek’ heyecanına kapılıp dün ME-PET hissesi alanların bir günlük kaybı yüzde 20 oldu. 10 bin liralık hisse alanların cebinden 24 saat geçmeden iki bin lira eksildi.

Organize suç örgütü yöneticiliğinden kesinleş-miş hapis cezası olmasına rağmen hükümet iltiması sayesinde infazı ertelenen Galip Öz-türk’ün sahibi olduğu MEPET’teki bu ani yük-seliş ve inişlere SPK, (konjonktür icabı) sesini çıkarmayarak manipülasyon suçuna göz yumu-yor. Borsa’yı takip edenler çok iyi bilir Galip Öz-türk’ün Vanet üzerinden yaptığı vurgunu. Tarih tekerrür ediyor ve bunları yapanlar ne yazık ki ‘vatanperver’ diye alkışlanıyor.

Ne oldu da MEPET’in fiyatı kısa sürede 1 liraya yakın arttı? Akabinde bir günde yüzde 20 niye düştü? Bu nasıl bir şirket ki bir günde bu ka-dar eriyebiliyor? SPK cevap verebilir mi bu su-allere? Zannetmiyorum. İsmi bile duyulmamış şirketlerin Fitch’in not indiriminden sonra Bor-sa’da adeta zıplaması bal gibi manipülasyona delalet ediyor.

DEUTSCHE BANK RAPORU ‘BAŞKA’ SÖYLÜYORTHY, Garanti, Halkbank, Yapı Kredi ve İş Banka-sı gibi lokomotif hisseler yerinde sayarken, hat-ta bazıları geri giderken Borsa’nın coştuğuna ‘yerliler’ kansa da yabancı oralı değil. Deutsche Bank’ın raporunda Borsa’da işlem gören şirket-

0301 ŞUBAT 2017 ÇARŞAMBA

2. SAYFADAN DEVAM

Pekâlâ, işlem hacmi artan hissenin fiyatının düşmesi ne manaya geliyor? Kestirmeden söyleyeyim: Vurgunu yapanlar,

fırsattan istifade ellerindeki malı birilerine satıyor.

ANALİZ

Page 4: GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 93 — @TR724COM · türk’ün Vanet üzerinden yaptığı vurgunu. Tarih ... fonlama maliyetini yüzde 10,4’e kadar çıkarma-yı başardığına (!)

lerin 2016 kârının kur farkı yüzünden yüzde 70 düşeceği, finansman maliyetlerinin katlanacağı belirtilirken Pazartesi İstinye sırtlarında sahne-lenen parodi, Borsa’nın ne kadar sığ hale geldi-ğini bir kere daha ispat etti.

4 BANKANIN DAHA NOTU DÜŞTÜDeutsche Bank raporunun mürekkebi kuruma-dan Standard&Poor’s (S&P); İş Bankası, Yapı Kredi, Vakıfbank ve Garanti Bankası’nın görü-nümünü negatife çevirdi. Notları daha da dü-şecek. Bunlardan daha mı sağlam MEPET ya da diğer hareketli hisseler? Bankalar için risk-ler artarken onların gölgesi bile olamayacak şirketler Fitch kararından sonra Borsa’da rekor yükselişler gösteriyorsa attığınız adımlara dik-kat etmelisiniz.

‘Endeks rekor kırdı’ manşetlerine aldanan Bor-sa’ya koştu. Tuzağa düşen küçük yatırımcı şişi-rilmiş fiyatlardan aldığı hisselerin altında ezil-dikçe ezilecek. Hep aynı hikâye. Kumarhaneden ne farkı var bunun? Düzenleyici ve teftişten me-sul SPK, Borsa’da sun’i yükselişlerle ‘ekonomi-de işler yolunda’ mesajını vermek isteyen hü-kümete referanduma kadar omuz mu verecek?

Halkın yüzde 71’inin ‘var’ dediği kriz, Borsa’ya makyaj yaparak mı yok edilecek? Çok yazık. ‘Bedava çorbacılar’ doları ne kadar düşürdü ise ‘keriz silkeleme’den sabıkalı tiplerle Borsa’da estirilecek yalan rüzgârı da yabancı yatırımcı nezdinde o kadar ikna edici olacaktır.

FİTCH’İN KARARINI BU ŞEKİLDE UNUTTURAMAZSINIZHükümet, seçmeni ‘evet’ çizgisine taşımak ve orada tutmak için tehlikeli sularda yüzüyor. Fit-ch’in kararının tesirlerini Borsa ile oynayarak azaltabileceklerini zannediyorlar. Maalesef ya-

nılıyorlar. Merkez Bankası faizi artırmadan bankaların fonlama maliyetini yüzde 10,4’e kadar çıkarma-yı başardığına (!) göre Borsa İstanbul ve SPK da lokomotif hisseler düşerken pekâlâ Borsa En-deksi’ni yükseltebilir. Burası Yeni Türkiye, kü-suratı ile bin odalı Saray’da mukim zatı Başkan yapıncaya kadar her şey Yeni Şafak gazetesinin tabiri ile ‘milk port’ (süt liman) gösterilmeli.

“Gemi batmış veya karaya oturmuş... Tek adam rejiminin kıyısına çıkılmışsa bütün bunların ne ehemmiyeti var!” diyenlerden değilseniz ihti-yatı elden bırakmayın.

0401 ŞUBAT 2017 ÇARŞAMBA

3. SAYFADAN DEVAM

Burası Yeni Türkiye, küsuratı ile bin odalı Saray’da mukim zatı

Başkan yapıncaya kadar her şey Yeni Şafak

gazetesinin tabiri ile ‘milk port’ (süt liman)

gösterilmeli.

ANALİZ

EN ÇOK İŞLEM GÖREN

HİSSELER*HİSSE SON YÜZDE HACİM (LOT)GARAN 8.32 0.97 1185728382.52THYAO 5.53 -1.25 683334079.91AKBNK 8.44 1.20 294180193.98HALKB 11.28 -1.40 275046905.03YKBNK 3.81 -3.54 267229717.22VAKBN 4.93 -0.80 170114471.74ISCTR 5.94 -0.50 152259775.45MEPET 2.68 -20.00 138930248.24BJKAS 4.74 0.64 131775298.16AFYON 9.14 -1.19 100040953.21

Page 5: GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 93 — @TR724COM · türk’ün Vanet üzerinden yaptığı vurgunu. Tarih ... fonlama maliyetini yüzde 10,4’e kadar çıkarma-yı başardığına (!)

01 ŞUBAT 2017 ÇARŞAMBA 05 YORUM

liberal demokrasileri yok ediyorÜnlü filozof Aristotoles, iki bin yıl önce kale-me aldığı eserlerinde yönetimleri ‘halkın iyi-liği için’ veya ‘tek kişinin iyiliği için’ olup ol-madıklarına göre analiz edip sınıflandırıyor.

Tek adamın yönetimini halkın iyiliği içinse ‘monarşi’, kendi iyiliği içinse ‘tiran’ olarak adlandırır.

İlginç şekilde çoğunluğun yönetimini ‘polity-devlet’ veya ‘demokrasi’ olarak isimlendirir.

Ancak yasalara dayalı ve halkın iyiliği için çoğunluğun yönetimine ‘devlet’ derken, onun bozulmuş haline ve belli sınıfların zenginleştiği, kifayetsiz yöneticilerin yö-netime geldiği sisteme ‘de-mokrasi’ demiştir.

***

Küçük şehir devletlerinde doğrudan katılım-lı halkın yönetimlerinde yaptığı gözlemlere dayalı olarak bu hükme varır.

Özellikle ‘demagog’ yani iyi hatip, halkı yön-

lendirme becerisine sahip olan kişilerin, yö-neticiliğe layık olmadıkları halde bu göreve gelebildiklerini, sonuçta halkın yarardan zi-yade zarar gördüğüne dikkat çeker.

Bu nedenle ilk dönem bir çok siyaset bilim-cisi de, İbn-i Haldun gibi Müslüman düşü-nürler de dâhil, halkın yönetimini ‘ayak takı-mının yönetimi’ olarak görmüş ve ideal bir

yönetim sistemi olarak sun-mamıştır.

***

Demokrasinin öne çıkma-sı, 19 ve 20. yüzyılda ger-çekleşmiş, zaman içerisinde tekâmül ederek özgürlükçü liberal demokrasiler ile bu-günkü kamil noktasına gel-miştir.

Doğu Bloku’nun yıkılması sonrası, Fukuyama’nın ‘Tarihin Sonu’ tezi de ‘liberal demokrasilerin’ diğer tüm yönetim biçim-lerine galip geldiği, Hegelci diyalektiğin son bulduğu ve artık tüm dünyaya hâkim olaca-ğı yanılgısına dayanmaktadır.

Bugün ‘popülist’ söylemlere dayalı, büyük

ERHAN BAŞ[email protected]

Bugün ‘popülist’ söylemlere daya-lı, büyük yalanlar

ve yerine getireme-yecekleri büyük va-atlerle ‘demokratik’

ülkelerde iktidara gelen liderler, bek-

lenmedik bir şok ya-şatmaktadır.

DEMAGOG LİDERLER,

Page 6: GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 93 — @TR724COM · türk’ün Vanet üzerinden yaptığı vurgunu. Tarih ... fonlama maliyetini yüzde 10,4’e kadar çıkarma-yı başardığına (!)

01 ŞUBAT 2017 ÇARŞAMBA 06 YORUM05. SAYFADAN DEVAM

yalanlar ve yerine getiremeyecekleri büyük vaatlerle ‘demokratik’ ülkelerde iktidara ge-len liderler, beklenmedik bir şok yaşatmak-tadır.

Aristotoles’in, küçük şehir devletlerinde hal-kın doğrudan katılımlı yönetimlerine ilişkin gözlemleri, bugün yaygın medya sayesinde koca koca ülkeler için geçerli hale gelmiştir.

‘Demagog’ liderler önemli oranda tekâmül etmiş olan liberal demokrasileri, korsan bir şekilde ‘otoriter demokrasilere’ ve ardın-dan tek adamlı tiranlıklara dönüştürme yo-lundalar.

***

Demokratik ülkelerde ‘metal yorgunluğu’ tarzı ‘demokrasi yorgunlu-ğu’ ve küreselleşmenin ar-dından gelen küresel ekono-mik durağanlık bu erozyon-da rol oynamakta.

Salgın hastalıklar gibi, de-magog ve macho (güç gös-terisi ve kabadayılık) yöneti-ciler, art arda devrilen domi-no taşları gibi bir bir iktida-ra geliyor.

Liberal ekonominin beşiği İngiltere’nin ‘Bre-xit’ kararı, göçmen ülkesi ve liberal demokra-sinin öncüsü ABD’nin Trump’un göreve gel-mesinin ardından, serbest bölge anlaşmala-rından vazgeçme, vergileri artırma ve göç-menlere engel olma kararları gibi...

***

Türkiye de bu salgından fazlasıyla etkilenen ve belki de virüsün öncü ülkeleri arasında...

Avrupa Birliği’ne tam üyelik için yola çıkan

bir iktidar, halkını Rusya ve İran’ın olduğu is-tasyona sessiz sedasız taşıdı.

Esed’i devirmek ve İsrail’e ders vermek vaa-diyle için yola çıkan bir iktidar, bugün Esed yönetiminin garantörü ve İsrail’in en iyi dos-tu oluverdi.

‘3Y - Yolsuzluklar, Yoksulluk ve Yasaklarla Mücadele’ söylemiyle iktidara gelenler, üç alanda da ülkeyi gerisin geriye götürdüler ve küme düşürdüler.

***

Söylemler ve eylemler arasında uçurum, algı operasyonları ve büyük yalanlarla kapatıl-maya çalışılıyor.

Yönetimi devralan demagog yöneticiler, ‘establishment – kurulu düzene’ savaş açıp, ifade ve fikir özgürlüğünden seyahat ve özel teşebbüs hürriyetine kadar tüm temel değerleri aşındırıp yok et-meye çalışıyorlar.

***

Bu süreçte tek umut veren gelişme, ABD’de halkın gösterdiği duyarlılık ve henüz vicdan-larını demagoglara teslim etmemiş hukuk-çuların duruşu...

Demagog yöneticilerin ‘halk için’ diyerek ‘halka rağmen’ ileri demokrasileri yok et-melerinden ve salgının yıkıcı domino etki-sinden kurtulmanın tek yolu, yine halkın du-ruşu olacak.

Şayet bu akım durdurulamazsa, Fukayama’nın tezinin tam aksi ‘Liberal De-mokrasilerin Sonu’nun yakın zamanda moda hale gelmesi maalesef kaçınılmaz.

Esed’i devirmek ve İsrail’e ders vermek

vaadiyle için yola çıkan bir iktidar,

bugün Esed yöneti-minin garantörü ve İsrail’in en iyi dostu

oluverdi.

Page 7: GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 93 — @TR724COM · türk’ün Vanet üzerinden yaptığı vurgunu. Tarih ... fonlama maliyetini yüzde 10,4’e kadar çıkarma-yı başardığına (!)

Şu an İçişleri Bakanı olarak görev yapan Süley-man Soylu, bir zamanlar AKP içinde ARGE’den sorumlu iken, Neşe Düzel’e verdiği röportaj-da, “Demokrasi olmadan kalıcı bir barış olabilir mi?” sorusuna, şöyle cevap vermişti: “Mümkün değil. Demokrasi olmadan kalıcı bir barış olamaz. Ayrıca demokrasi, 21. asırda milletleşmenin de ana unsuru oldu artık. Bu-günkü dünyada demokrasi olmazsa o millet dağılır. Bilgi çağının bize dayattığı gerçek bu. Bir milleti artık demokrasi bir arada tutabili-yor.” (15 Nisan 2013)

Bu röportajdan bir hafta sonra, yine Neşe Dü-zel’e konuşan dönemin BDP Eşbaşkanı Sela-hattin Demirtaş, şöyle diyecekti:

“BDP eşbaşkanı olarak açık söyleyeyim. Ana-yasada özerk Kürdistan deseler, Kürtçe ana-dilde eğitim serbesttir diye açıkça yazsalar ve bunun karşılığında da anayasanın bir madde-sinde baskıcı-otoriter bir başkanlık sistemi yaz-

salar, biz o anayasaya evet demeyiz... Tek ada-mın yönettiği bir ülkeye barış gelmez... Barışı sağlayacak olan yetkileri tek adamda toplamak değil, aksine yetkileri merkezden yerele doğru yaymaktır. Barış ancak böyle gelir. Barış, de-mokratikleşmeyle gelir!” (22 Nisan 2013)

Bu iki açıklama arasında fazla fark göremiyor-sunuz muhtemelen ancak daha o zaman bile ‘yandaş medya’ Demirtaş’ı hedefe oturtmuş, barış çabalarının altını oymakla suçlamıştı. Zira Demirtaş böyle derken, PKK’nın hapisteki lideri Abdullah Öcalan çıkıp başkanlık projesini des-tekleyebileceklerini açıklamıştı. Neşe Düzel de haklı olarak bu soruyu yöneltiyordu röportajda. Demirtaş’ın, bu soruya röportajın ikinci günün-de yayınlanan cevabı şöyleydi:

“Sayın Öcalan, ‘Destekleyeceğiz’ demiyor. O, başkanlık sisteminin demokratik bir model olarak tartışılabileceğini söylüyor. ‘Baskıcı, otoriter bir başkanlık sistemini asla kabul et-meyiz. Ama denge ve denetim sistemini içe-ren bir Amerikan modeli olabilir’ diyor. Zaten yargının ve yürütmenin bağımsız olduğu, kuv-vetler ayrılığının sağlandığı bir başkanlık sis-temine biz niye hayır diyelim ki? Biz, şu anki yönetim sisteminden de hiç memnun değiliz.” (23 Nisan 2013)

07 YORUM

‘Statüko’ HDP’li

evlatlarını yerken...

“Tek adamın yönettiği bir ülkeye barış gelmez...

Barış, demokratikleşmeyle gelir!”

© F

otoğ

rafla

r: A

FP

[email protected] AY

01 ŞUBAT 2017 ÇARŞAMBA

Page 8: GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 93 — @TR724COM · türk’ün Vanet üzerinden yaptığı vurgunu. Tarih ... fonlama maliyetini yüzde 10,4’e kadar çıkarma-yı başardığına (!)

DEMOKRASİYİ KİM İSTEMEZ?Demirtaş’a yönelen öfke, nereden bakarsanız bakın tuhaftı. Aslında çok basit bir gerçeği dile getirmişti. Barış, birlikte yaşamak için yapılı-yordu ve bu birlikte yaşama iradesini güvence altına alabilecek en önemli unsur demokratik bir sistemdi. Süleyman Soylu da, ‘ARGE (araş-tırma geliştirme) başkanı’ olarak (o zamanlar ‘bilgi çağı’ filan diyordu, şimdilerde ‘intikam’ diyor), aynı şeyleri söylemişti.

Çok sonradan, yani 7 Haziran’dan sonra daha net anlaşılacaktı ki, Demirtaş’a yönelen öfkenin sebebi, ‘Erdoğan’ın eleştirilemezliği’nde yatı-yordu. Evet, böyle bir şey vardı. Erdoğan’ın da-nışmanlarına bir şeyler diyebilirsiniz, etrafındaki bakanlara dokunabilirsiniz, yandaş medyadaki isimlerle polemiğe girebilirsiniz, bürokratlara laf çarpabilirsiniz ama Erdoğan’ın yanlış yap-tığına, ülkeyi demokrasi yolundan çevirdiğine dair bir çift söz söylediğinizde, masalar devrilir. Erdoğan’ın seçim kaybetme ihtimali belirdiğin-de, insanlığın bütün birikimleri bir kenara atılır ve Erdoğan’ın kazanması için ne gerekliyse o savunulur. Son 4 yıldır yaşadığımız ‘yalnız ger-çek’.

PKK’YA YAKIN KÜRT SİYASETİ İÇİNDE ‘BÖLÜNME’Nitekim Selahattin Demirtaş, partisi içinde siv-rilip daha geniş anlamda sol muhalefetin ve ik-tidardan memnun olmayan grupların sempati-sini kazandıkça, hakkındaki tezvirat da çoğaldı. Belli ki PKK’ya yakın Kürt siyasî hareketi için-de de bir bölünme yaşanıyordu. Öcalan, Kandil ekibi ve eski Kürt siyasetçilerden bazıları (me-sela Leyla Zana, Hatip Dicle) ‘uzlaşmacı’ taraf-taydı. Ancak HDP içindeki ‘genç’ siyasetçiler, Demirtaş ve Öcalan’ın üstünü çizdiği Osman Baydemir gibiler, muhalif kanatta olmayı, ikti-dara açıktan muhalefet etmeyi savunuyordu.

Ağustos 2014’teki cumhurbaşkanlığı seçimle-rinde aday olan ve sol partilerden ciddi destek gören Selahattin Demirtaş, 4 milyona yakın oy almıştı. Toplam oyların yüzde 9,78’ine tekabül eden bu sayı, parti içindeki ‘yenilikçi’ kanat için bir umut oldu. Söylemlerini ‘Türkiyelileşme’ üzerine kuran HDP, yerel seçimlere göre oyu-nu neredeyse ikiye katlamış ve tarihinde ilk kez yüzde 10 barajını geçmeye yaklaşmıştı.

‘STATÜKO’YU SARSAN MUHALEFET7 Haziran 2015 seçimlerine giden yolda Erdoğan ve ekibi başkanlık projesini hayata geçirmeye çalışırken, önlerinde iki önemli engel vardı: İlki, AKP’nin yeni genel başkanı Ahmet Davutoğlu ve ekibinin başkanlık konusunda çekimser ol-ması ve Selahattin Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız!” sözleriyle somutlaşan ger-çekçi bir muhalefet. Zira gerçekten de ilk kez, HDP’nin parti olarak seçimlere girme taktiği, Erdoğan’ın planlarını bozabilecek bir niteliğe sahipti. Eğer AKP’nin beklediği gibi yine ba-ğımsız adaylarla seçime girilseydi, muhtemelen 7 Haziran AKP’nin istediği gibi geçmiş olacaktı.

Demirtaş ve arkadaşlarının ‘bir şeyleri değiş-tirme’ potansiyeli taşıyan siyaset tarzı, statüko yanlılarını rahatsız edecekti ve etti de. Bu sta-tüko sadece Erdoğan ve çevresini değil, PKK’yı ve PKK’ya yakın Kürt siyasetinin bazı aktörleri-ni de kapsıyordu. 7 Haziran’da HDP, 6 milyonun üzerinde oy almıştı ve PKK hemen arkasından ‘başarıyı sahiplenmeye’ girişecekti. O dönem HDP’ye yakın isimlerden dinlediğim kadarıy-la Kürt bölgelerinde bile PKK’lıların Demirtaş’ı küçümsemeye çalıştığı göze çarpıyordu.

7 Haziran’ın üzerinden çok geçmedi ki, 30 Tem-muz 2015 tarihli köşe yazısında, Sabah gazetesinin Ankara temsilcisi Okan Müderrisoğlu, Öcalan’ın “Demirtaş uluslararası bir proje” dediğini aktardı.

08 YORUM

Belli ki PKK’ya yakın Kürt siyasî hareketi

içinde de bir bölünme yaşanıyordu.

Öcalan, ‘uzlaşmacı’ taraftaydı. Ancak

HDP içindeki ‘genç’ siyasetçiler, iktidara

açıktan muhalefet etmeyi savunuyordu.

7. SAYFADAN DEVAM

01 ŞUBAT 2017 ÇARŞAMBA

Page 9: GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 93 — @TR724COM · türk’ün Vanet üzerinden yaptığı vurgunu. Tarih ... fonlama maliyetini yüzde 10,4’e kadar çıkarma-yı başardığına (!)

09 YORUM

PKK’DAN TUHAF AÇIKLAMALAR7 Haziran ile 1 Kasım arasında PKK, en ‘sorum-suz’ dönemini yaşıyordu zira uyguladığı bütün terör eylemleri, Selahattin Demirtaş’a fatura ediliyordu. Yandaş medyada, yoğun bir De-mirtaş nefreti körüklenmişti. Öcalan’a, Kandil’e hiçbir söz söylenmezken, Demirtaş ve arkadaş-ları hedefe konuyordu. 1 Kasım’daki seçimlerde HDP bu kez 5 milyon oy almış, yüzde 10,76 oy oranıyla Meclis’e girmiş ve 80 milletvekili çıka-rarak, MHP ile vekil sayısını eşitlemişti.

Bu sırada ilginç bir şey oldu ve PKK terörü yü-zünden HDP’nin oy oranının düştüğü söylemine karşılık PKK yöneticilerinden Cemil Bayık biz-zat açıklama yaparak, “Biz olmasak HDP yüzde 5 bile alamazdı” dedi. Bu, PKK’nın bölgedeki Kürt seçmen üzerindeki ‘etkinin’ Demirtaş’ın muhalif söyleminden uzakta tutulmak istendi-ğini gösteriyordu.

Oysa PKK’nın ‘hendek siyaseti’ ters tepmiş, Güneydoğu’da ilan etmeye çalıştığı ‘halk sava-şı’ işe yaramamış, üstüne üstlük devletin hukuk tanımayan tepkisi, koca bir bölgenin yerle bir edilmesine yol açmıştı.

HAKKINDA 142 YIL HAPİS İSTENİYORYine de ama, iktidar Selahattin Demirtaş’ın et-kili bir muhalif figür olmasından çekiniyordu. 15 Temmuz’dan önce işleme konan dokunulmaz-lıkların kaldırılması hamlesi, HDP vekillerinin tutuklanmasına giden yolu açtı. 15 Temmuz’la birlikte iktidarın önündeki direnç noktaları bir bir yok edilirken, 80 milletvekili olan, 5 milyo-nun üzerinde oy almış, legal bir siyasî partinin eş genelbaşkanı, parti sözcüsü ve milletvekille-ri tutuklandı. Demirtaş hakkında 142 yıla kadar hapis cezası isteyen iddianame dün kabul edil-di.

Ahmet Türk gibi Diyarbakır Hapishanesi’nde iş-kencelerden geçmiş ama buna rağmen oturup konuşmaktan yana olmuş bir insan, tutuklandı. Yetmedi Elazığ ile İstanbul arasında sürükle-nip durdu, hastaneye bile kelepçelerle gitmesi sağlandı. Parti sözcüsü Ayhan Bilgen, önce gö-zaltına alındı, bırakıldı ve tekrar gözaltına alınıp tutuklandı. Yargının nasıl bir ‘oyuncak’ hâline geldiğinin daha güzel bir temsilî olabilir miydi?

‘Devlet’ statükoyu bozmaya çalışan evlatları-nı bu kez tutuklamalarla ‘bozguna uğratıyor’. 1990’larda partileri kapatılan muhalif Kürtler, yeni parti kurup yeni yüzleri parti yöneticisi ya-

parak o girdaptan çıkabilmişti. Ancak bu kez ‘korku’ pompalanıyor. Muhalif siyasetçilerin ‘teslim olması’ bekleniyor. Parti kapatılmıyor ancak referandum sürecinde işlevini yitirmesi isteniyor.

ESKİ’YLE YENİ’NİN SAVAŞI2010 referandumunda olduğu gibi PKK’ya ya-kın Kürt siyasî hareketinin sandığı boykot etme-si iktidarın işine gelecek. Bu yönde söylentiler çıkarılması ve HDP’nin ‘Hayır’ saflarında değil de, boykotta yer alması, ‘Hayır’ çıkma olasılığı-nı da neredeyse imkânsız hâle getirecek. Buna direnenler ise gözaltıyla, tutuklamayla ‘terbiye edilecek’. PKK’nın bu yaşananlar karşısındaki sessizliği de, ‘statüko’nun bir kez daha anlaştı-ğına işaret ediyor.

Mesele sadece HDP içindeki ‘bölünme’de değil üstelik. CHP içinde de bir ‘bölünme’ yaşanıyor. Bunun en bariz örneğini Cumhuriyet gazete-si baskınında ve tutuklamalarda gördük. CHP içindeki ‘ulusalcı’ kanat, açıkça iktidardan (sta-tükodan) destek görüyor. 7 Haziran’dan sonra Erdoğan’ın tasfiye ettiği ‘statüko’nun ayağına gitmesi, Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli gibi fi-gürleri yeniden canlandırması, Mehmet Ağar’ı bürokraside etkinleştirmesi ve Kürt meselesin-de devleti ‘fabrika ayarlarına döndürmesi’ te-sadüf değildi. Eskiyle yeninin mücadelesi bu.

8. SAYFADAN DEVAM

İktidar Selahattin Demirtaş’ın etkili bir muhalif figür olmasından çekiniyordu. Dokunulmazlıkların kaldırılması hamlesi, HDP vekillerinin tutuklanmasına giden yolu açtı.

01 ŞUBAT 2017 ÇARŞAMBA

Page 10: GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 93 — @TR724COM · türk’ün Vanet üzerinden yaptığı vurgunu. Tarih ... fonlama maliyetini yüzde 10,4’e kadar çıkarma-yı başardığına (!)

01 ŞUBAT 2017 ÇARŞAMBA 10 HABER ANALİZ

TRUMP ‘PANDORA’NIN KUTUSU’NU AÇTI

Donald Trump’ın ‘öngörülemeyen-sıradışı bir başkan’ olacağı belliydi fakat şu ana kadarki ic-raatları da gösterdi ki ‘sıradışı’ ifadesi Trump’ı tarif etmeye yetmeyecek.

Zira daha ilk haftadan 8 yıllık Obama dönemini sıfırladığı gibi her biri ayrı tartışma konusu olan icraatları, alelacele imzalanmış başkanlık karar-nameleri ve demeçleri nedeniyle dünyanın bir numaralı gündemi haline geldi.

Meksika sınırına duvar örülmesi, Müslüman 7 ülke vatandaşlarına ABD’ye giriş kısıtlaması, Suriyeli mültecilere yasak, tartışmalı boru hat-larına onay, Trans-Pasifik Anlaşması’ndan çe-kilme, işkenceye destek, medyayla savaş, Çin’e yönelik sert açıklamalar, Obama’nın sağlık po-litikalarına yönelik değişiklikler, vergi düzenle-meleri vs…

Trump’ın tartışmalı icraatlarının listesi uzayıp gidiyor.

‘İHANET’ SÖYLEMİNE ÇABUK GİRİŞTİ

Hatta Pazartesi gece geç saatlerde ben bu yazıyı yazarken Trump, Müslümanlara yönelik vize ka-rarına direnen Adalet Bakan vekili Sally Yates’i görevden aldı.

Üstelik görevden alma kararı bugüne kadar Be-yaz Saray’dan yapılan en tuhaf basın açıklama-larından biriyle duyuruldu.

Yates ‘kurumuna ihanet etmekle’ suçlandı.

Yarın sabah kalktığımızda Trump’ın hangi tar-tışmalı tweet’ini göreceğimizi veya siz bu yazı-yı okuyuncaya kadar neler olabileceğini kestir-mek ise mümkün değil.

ABD başkentini yakından takip eden gazete-ciler, siyaset bilimciler ve siyasetçiler geleceğe dair projeksiyon yapmakta zorlanıyorlar. Çünkü Trump ve ekibi gerçekten öngörülemiyor.

Sonuçta katıldığı bir televizyon programında “Başdanışmanım kendimim. Kendimle konu-şuyorum, çok iyi bir beynim var ve harika şey-

ADEM YAVUZ [email protected] | @ademyarslan

“Başdanış-manım ken-dimim. Ken-dimle konuşu-yorum, çok iyi ir beynim var ve harika şey-ler söylüyor”

Page 11: GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 93 — @TR724COM · türk’ün Vanet üzerinden yaptığı vurgunu. Tarih ... fonlama maliyetini yüzde 10,4’e kadar çıkarma-yı başardığına (!)

01 ŞUBAT 2017 ÇARŞAMBA 11 HABER ANALİZ10. SAYFADAN DEVAM

ler söylüyor” diyebilen bir kişiliğe sahip yeni ABD Başkanı.

Dahası etrafında ‘aşırı-sağcı, komplo teorileri-ni seven ve İslamafobik’ bir kadro var. Özellik-le de baş stratejisti Steve Bannon’u ‘ekstra yet-kiyle’ donatarak Beyaz Saray’da göreve başlat-ması Washington’da çok tartışıldı.

ÇATIŞMANIN ŞİDDETİ NE OLACAK?Bannon’un geçmişi ve fikirleri göz önüne alındığında ‘kutuplaş-tırmayı arttıran, kavgacı ve yabancı düşmanı bir Beyaz Saray’ göreceğimizi söyleye-biliriz.

Burada bilinmeyen yaşana-cak çatışmanın şiddeti.

Çünkü Trump’ın çatışmacı ve yakıp-yıkan siyaseti aynı oranda karşı tepki de doğu-ruyor.

Farklı dinlerden, farklı milletlerden binlerce kişi meydanlara ve havalimanlarına akın ederek Müslümanlara yönelik ayrımcılığı protesto etti.

Bir önceki başkan Obama’dan eski başkan yar-dımcısı Dick Chaney’e kadar çok sayıda siyaset-çi Trump’ın icraatını ‘Amerikan değerlerine ay-kırı’ diyerek eleştirdi.

Son olarak da New York bölge yargıcı Ann Don-nely, Trump’ın kararnamesi ile ülkeye alınma-yanların yasal haklarının ihlal edildiğine hük-medip uygulamayı durdurdu.

Başka eyaletlerde de yargıçlar benzer kararlar aldı. Yani Trump’ın icraatlarına bürokrasi de di-renç gösteriyor.

Washington’u takip eden kaynaklara göre ABD geneline yayılan protestolar, medyanın tutumu ve yükselen tepki Cumhuriyetçileri de ürkütü-yor. Ara seçimlerde oy kaybetme riskini göze alamayacaklarını savunanlar da var.

SOKAKLAR BELİRLEYİCİ OLACAKPeki, Trump durdurulamaz mı?

ABD sistemi ilk günden bu yana ‘kontrol ve den-ge’ üzerine kurulu. Her ne kadar güçlü bir baş-kan olsa da güçlü yargı ve yasama da var. Özel-likle yargı bağımsızlığı en önemli güvence.

Medya ve ifade özgürlüğü ise hem güçlü bir denge mekanizması hem de köklü bir gelene-ğe sahip. Amerikan medyasının özgürlük yanlı-sı tutumu takdire şayan.

Fakat sürecin belirleyicisi sokaklar olacak.

Zira Trump’ın daha seçim kampanyası sırasında kullan-dığı ayrıştırıcı-itici dil, ABD’de

68 kuşağından bu yana en geniş katılımlı, en renkli halk

hareketini doğuruyor.

Trump’ın yemin töreninin he-men ertesi gün meydanlara çıkan yüz binlerce insan ‘yük-selen dalga’nın deliliydi.

Müslümanlara yönelik yasak sonrası başlayan protestolar yükselen bu tepki hareketini derin-leştiriyor.

Trump bir bakıma kendi sonunu getirebilecek en önemli gücü kendi elleriyle büyütüyor.

Bir başka ifadeyle Kadın Yürüyüşü ile hareket-lenen, Trump’ın Müslümanlara yönelik yasağı ile büyüyen sokak hareketlerini ciddiye almak lazım.

DÜNYAYI DEĞİŞTİREBİLECEK HAREKETAntik Yunan efsanelerine göre içinde kötülük olan sihirli bir kutu vardır. Zeus insanlıktan inti-kam almak için Pandora’ya bu kutuyu açtırır ve kötülükler dünyaya yayılır.

Trump, Müslümanlara yönelik yasak kararı ile Pandora’nın Kutusu’nu açtı. Ancak hiç bekle-mediği bir şey oldu ve yasak kararı tüm dünya-yı (Erdoğan ve AKP hariç, onlar Trump’tan ran-devu alabilmek için uğraşıyor) ayağa kaldırdı. Hıristiyan’ı, Yahudi’si, ateisti Müslümanlarla kol kola girdi.

Özetle, Trump tüm dünyayı değiştirebilecek bir hareketi ateşlemiş oldu.

Trump’ın çatışmacı ve yakıp-yıkan siyaseti

aynı oranda karşı tepki de doğuruyor.

Bannon’un geçmişi ve fikirleri göz Fakat sürecin belirleyicisi sokaklar olacak.

Zira Trump’ın daha seçim kampanyası sırasında kullan-dığı ayrıştırıcı-itici dil, ABD’de

68 kuşağından bu yana en geniş katılımlı, en renkli halk

hareketini doğuruyor.

Page 12: GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 93 — @TR724COM · türk’ün Vanet üzerinden yaptığı vurgunu. Tarih ... fonlama maliyetini yüzde 10,4’e kadar çıkarma-yı başardığına (!)

Kendi coğrafyamızda iyi, kali-teli, başarılı ne/kim varsa pa-ranoyakça onu Batı’yla, İsrail’le ilintilendirip linç ediyoruz.

01 ŞUBAT 2017 ÇARŞAMBA 12 KONUK YAZAR

BATIDAN KOPMAİYİ FİKİR

İslam dünyasında ciddi bir Batı düşmanlığı var. Her problemi ‘Batı kaynaklı’ görme, her olum-suzlukta Batı’yla ilintili komplolar geliştirme Müslümanların önemli açmazlarından. Batı düş-manlığı ayrıca her başarısızlığın mazereti. “Batı bizi bırakmıyor ki gelişelim, kalkınalım” mo-duyla her olumsuzluğu Batı’ya yüklüyoruz. En kötüsü kendi coğrafyamızda iyi, kaliteli, başarılı ne/kim varsa paranoyakça onu Batı’yla, İsrail’le ilintilendirip linç ediyoruz. Böyle olunca İslam coğrafyası hırsızlar, diktatörler, zorbalar ve ‘ci-had’ adı altında ölüme koşan radikaller dışında bir şey üretmiyor.

Oysa Hazreti Peygamber böylesi mazeretlere, ko-laycılıklara boyun eğmedi. Köklü bir devlet gele-neği, orduları olmayan bedevi Araplardan zama-nın iki süper gücüne (Sasani ve Bizans) kısa sü-rede diz çöktürecek geliş-melere öncülük etti. ‘Dış güçlere’, komplo söylem-lerine sığınmadı.

Batı medeniyetinin işle-diği zulümler, işgaller, ci-nayetler ayrı bir bahsin konusu. Derdimiz onla-rı aklamak değil. Kaldı ki geçmişleriyle yüzleş-mekten kaçınmıyor, insanlığa yaşattıkları acı-ları itiraf ediyorlar. Ancak özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra alınan derslerle Batı kendisi-ne evrensel hukuk, insan hakları, çevre duyarlı-lığı, sosyal devlet, sivil toplum, şeffaf ve hesap verebilir yönetim gibi konularda önemli çıpalar belirledi. Coğrafyasını daha güvenli, yaşanabi-lir, insani hale getirdi. Bu nedenledir ki dünya-nın her yerinde zulme maruz kalanlar en başta Batı ülkelerine sığınıyor. Zira bu ülkelerde ada-let var, temel haklar güvence altında ve siyasi konjonktürle bunlar değişmiyor. Otoriter ülke-lerdeki gibi bir gecede özgürlüğünüzü, hakları-nızı yitirmiyorsunuz.

Trump örneğinde görüldüğü üzere denge-siz biri ülkeyi yönetse bile kamuoyu, sivil top-

lum, bağımsız yargı, özgür medya karşı çıkıyor. Trump’ın Müslümanlara karşı kullandığı nefret diline ve eylemlerine İslam ülkelerinden çıt çık-mazken Amerikan toplumu, Batı kamuoyu kitle-sel tepki veriyor, meydanları dolduruyor. İslam-cılar tarafından yönetilen Türkiye’de ise bir gün önce doğum yapmış kadın bebeğiyle gözaltına alınırken, cezaevine eşini ziyarete giden kadın 5 çocuğunun gözü önünde tutuklanırken 10 ki-şinin tepki verdiğini göremedik. Oysa her gün şeytanlaştırdığımız Batı kamuoyu Müslümanla-

rın haklarına Müslüman-ların cesaret edemeyece-ği kadar sahip çıktı, çıkı-yor. Çünkü onlar elde et-tikleri hakları uzun ve zor süreçler sonunda kazan-dılar. Müslüman’a yapı-lanın kendisine de yapı-labileceğini biliyor, tehli-

keyi seziyor, tepki veriyorlar.

TÜRKİYE’NİN GÜNDEMİNDE ‘ÇÖKMEMEK’ VARDindar kesimde, AKP tabanında “Batı’ya muh-taç değiliz, onlar bize muhtaç”, “Rusya’yla Çin’le de iş tutarız”, “Kendi paktımızı kurarız”, “Hilafeti ilan ederiz” gibi söylemler dolaşıyor. AKP’nin tabanına verdiği gazlar bir yana bugün Türkiye’nin reel ajandasında ayakta kalma, yı-kılmama, 50 cente muhtaç olmama var. Ülke her alanda çöküş yaşıyor. Ekonomi, dış politika bitik. Hukuk, güçler ayrılığı, demokrasi kalmadı. Erdoğan demokratik blokta kendine yer bula-mayacağı, hukuka demokrasiye dönemeyeceği için otoriter ülkelere yöneliyor.

Peki, bu ülkeye ne getirecek? Dini saiklerle

Erdoğan demokratik blokta kendine yer bulamayacağı, hukuka demokrasiye döne-meyeceği için otoriter ülke-

lere yöneliyor.

Mİ?

MAHMUT AKPINAR

Page 13: GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 93 — @TR724COM · türk’ün Vanet üzerinden yaptığı vurgunu. Tarih ... fonlama maliyetini yüzde 10,4’e kadar çıkarma-yı başardığına (!)

Kendi coğrafyamızda iyi, kali-teli, başarılı ne/kim varsa pa-ranoyakça onu Batı’yla, İsrail’le ilintilendirip linç ediyoruz.

01 ŞUBAT 2017 ÇARŞAMBA 13 KONUK YAZAR12. SAYFADAN DEVAM

AKP’yi destekleyenlere daha fazla dini özgür-lük, hak getirecek mi? Elbette hayır.

Reel politikte devletlerarasında telaffuz edilme-yen güçler hiyerarşisi vardır. Bir ittifakın içinde-ki öneminiz gücünüz ve gelişmişliğiniz oranın-dadır. Bu sıralama süper güçler, büyük güçler, bölgesel güçler ve küçük devletler şeklinde ya-pılabilir. Kedinin kaplan görünme şansı yoktur. Liderler Arnavutluk’un Enver hocası gibi halkını aldatabilir, hamasetle uyutabilir ama her devlet her devletin gücünü bilir ve ona göre muame-le eder.

Türkiye şu ana kadar demokratik Batı kulübün-de ama bölgesel bir güç olageldi. Son dönem-lerde bölgesel güç olması dahi tartışılabilir; zira bölgedeki hiçbir yapılanmada kale alınmıyor, hep dediklerinin aksi gelişmeler yaşanıyor.

EN AZINDAN KURALLARI BELLİMüslüman toplumlar ABD’nin İsrail’e verdiği prim, kutsallarımıza dair aşa-ğılayıcı yayınlar, eski/yeni iş-galler nedeniyle Batı’ya ta-vırlı ve tepkili. Türkiye, Batı/ABD düşmanlığının en yük-sek çıktığı ülkeler arasında. Batı bizim için ne kadar ide-al bir müttefiktir, ne kadar dosttur, bize ne kadar müda-hale etmektedir gibi konular tartışılabilir. Ancak her şeye rağmen Batı demokratiktir, hukukun işlediği ve kuralla-rın belli olduğu bir kulüptür. Sivil toplum, bas-kı grupları, etki odakları vardır. Hukuksuzlukla-ra, mağduriyetlere karşı yargıya başvurabilir ve haklarınızı alabilirsiniz, medyada yer bulabilir-siniz.

Türkiye Rusya ve Çin’in bulunduğu totaliter ve otoriter ülkelerle angajmana girdiğinde ülkemiz-insanımız için durum daha iyi olur mu? Batıy-la değil Çin veya Rusya ile müttefik olsa, daha kaba tabirle onların uydusu olsa ne olur? Me-sela hak ve özgürlükler, dinin yaşanması, mül-kiyet hakkı, gibi konularda rahat olur mu halkı-mız? Ekonomide diplomaside daha kazançlı çı-kar mıyız?

Hayır.

Demokratik ülkelerde yönetim süreçleri bir den-ge ve denetim içinde yürütülür ve büyük oran-da şeffaftır. Devletle problem yaşadığınızda ba-ğımsız yargıya, muhalefete, sivil topluma ulaşa-bilirsiniz. En azından temel haklarda bir mağdu-riyet yaşamayacağınızı bilirsiniz. Ama otoriter blokta son zamanlarda Türkiye’de de yaşandı-ğı üzere mülkiyetinize bir gün çökülebilir. Ken-dinizi her an ve gerekçesiz hapiste bulabilirsiniz ve duyanınız dahi olmaz. Putin Rusya’sındaki gibi muhalifler bir trafik kazasına, kör kurşuna kurban gidebilir. Çin’in Doğu Türkistan’da yaptı-ğı gibi dininiz, kimliğiniz ağır şekilde baskılanır ve yok sayılırsınız. Bu durumlarda yine çoğulcu, demokratik Batı’dan medet umarsınız.

ÇİN’LE NASIL BİR YOL ALABİLECEĞİNİZİ DÜŞÜNÜYORSUNUZ?Çin’le müttefik olsak dini dininize uymaz, siste-mi sisteminize uymaz. Sizi bir Kuzey Kore ha-line getirir ve başınıza koyduğu ‘şef’le halkını-zı ezer. Lideriniz kendi eniştesini köpeklere yem

eder ve kimsenin sesi çıkmaz.

Ey Müslümanlar! Evrensel bir hukuk düzeni, insani ilkeleri, hak ve özgürlük kriterleri ol-mayan Çin size ve dini inançla-rınıza Batı’dan, ABD’den daha mı toleranslı davranır? Mesela müttefik olsanız ve Çin’den bir Trump çıksa ve çılgınca karar-lar alsa sizin haklarınızı Çin’de koruyacak bir bağımsız ha-kim, sizi savunacak sokaklara

dökülen kitleler, derdinizi ekrana-gazetelere ta-şıyacak medya bulabilir misiniz?

Çin kapalı bir kutu ve insanlık, İslam âlemi için ne gibi olumsuzluklara gebe bilemiyoruz. Rus-ya mafyatik bir devlet görünümünde. Rusya ile bir bağımlılık ilişkisi içine girdiniz ve Erdoğan’la Putin çatıştı, sizce ne olur? Kim kimi yer? Han-gi ülke zarar görür ve Rusya’da bunu düzelt-mek, derdinizi anlatmak için hangi iç dinamik-lere başvurabilirsiniz?

AKP, siyasal İslamcılar ülkeyi bağımlılıktan kur-tarıp itibarlı, güçlü hale getiremediler ama ken-di sıkışmışlıklarını, yolsuzluklarını, hukuksuz-luklarını otoriter rejimlerle ittifak kurarak örtme telaşındalar.

Ey Müslümanlar! Ev-rensel bir hukuk dü-zeni, insani ilkeleri, hak ve özgürlük kri-terleri olmayan Çin size ve dini inanç-larınıza Batı’dan,

ABD’den daha mı to-leranslı davranır?

Page 14: GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 93 — @TR724COM · türk’ün Vanet üzerinden yaptığı vurgunu. Tarih ... fonlama maliyetini yüzde 10,4’e kadar çıkarma-yı başardığına (!)

Danimarka, tarihinde ilk kez bir Çin devlet baş-kanını ağırlamaya hazırlanmaktadır. Dönemin Çin Devlet Başkanı Hu Cintao’nun ziyaretinin sorunsuz geçmesi için günler öncesinden hazır-lıklar yapılır. En üst düzeyde güvenlik önlemleri alınır. Polis, özellikle Çin’in Tibet’teki uygulama-larını protesto edeceklere karşı teyakkuzdadır. Kopenhag Emniyeti’nin ‘üst’ biriminden gelen bir emirle, Çin devlet başkanına karşı yapılacak protesto gösterilerinin kortejin geçeceği alan-lardan uzak olması ve misafir devlet başkanının göstericileri görmesinin engellenmesi istenir.

Çin Devlet Başkanı Hu Cintao, beraberindeki ka-labalık heyetle 15 Haziran 2012’de Kopenhag’a geldiğinde iki ülke arasında 6 bakanın imza koyduğu çeşitli anlaşmalar imzalanır. Tibet’ten dolayı yapılan protestolar, Çinli misafirin gör-mediği bir alanda gerçekleşir. Her şey yolunda giderken Thomas Goetz adlı bir insan hakları aktivistinin gözaltına alınması bütün örtbas ça-

balarının ortaya çıkmasına sebep olur.

EMRİ VEREN MEÇHULEline aldığı Tibet bayrağıyla Çin Devlet Başkanı Hu Cintao’nun kortejinin geçeceği güzergâha doğru yönelen Goetz, polis tarafından apar-to-par minibüse bindirilerek yaklaşık 1 saat gö-zaltında tutulur. Gözaltına alınan sadece Goetz değildir. 4 aktivist daha benzer şekilde alıkonul-muştur. Anayasal bir hak olan gösteri hakkının polis tarafından engellenmesi ve protestocula-rın Çinli misafiri göremeyecek bir alanda gösteri yapmak zorunda kalmaları, Meclis gündemine taşınır. Ağustos 2012’de dönemin adalet bakanı Sosyal Demokrat Partili Morten Bödskov, Mec-lis’e polise barışçıl gösterileri engellemesi için herhangi bir emrin ne kendisi tarafından ne de emniyet amirleri tarafından verildiğini belirtir. Konu kapanmıştır.

Ancak benzer durumlar Çin’den Danimarka’ya

1401 ŞUBAT 2017 ÇARŞAMBA

Anayasal haklar nasıl korunur?

[email protected]

HASAN CÜCÜK

HABER DOSYA

DANİMARKA’DAN BİR ADALET HİKÂYESİ

Page 15: GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 93 — @TR724COM · türk’ün Vanet üzerinden yaptığı vurgunu. Tarih ... fonlama maliyetini yüzde 10,4’e kadar çıkarma-yı başardığına (!)

yapılan ziyaretler sırasında 2013 ve 2014 yılla-rında da vuku bulunca, 2012’de tutuklanan Go-etz konuyu mahkemeye taşır. Sonuçta, polisler hakkında delil yetersizliğinden işlem yapılmaz. Konu bir kez daha kapanmak üzeredir ki, 24 Ey-lül 2015’te bir polis memuru Tibet bayraklarının toplanması için ‘üstten’ emir geldiğini açıklar. Bütün dosyalar yeniden açılır. Kopenhag Em-niyet Müdürü Thorkild Fogde, ‘gizli emir’ veren polis müdürlerinin ortaya çıkarılması için Ba-ğımsız Polis Komisyonu’na (DUP) suç duyuru-sunda bulunur. 31 Ekim 2016’da DUP, 2 polis me-murunun mahkemeye yanlış bilgi verdiğini, 24 polisin de görevi suiistimal ettiğini tespit eder. Olayın aydınlanması için ise Adalet Bakanı Sö-ren Pind, 3 Kasım’da Meclis’te Tibet Komisyonu kurulmasını sağlar.

KOMİSYON BAKANLARI SORGULAYACAKSoruşturma sürecinin başlamasından sonra Ti-bet Komisyonu, konuyla ilgili 58 ismi dinlemeye karar verdi. Bunlar arasında dönemin 3 adalet bakanı, polisler ve bürokratlar var. Komisyon anayasal bir hak olan gösteri hakkını kanun-suz olarak kimin engellediğini tespit edecek. Komisyonun raporuna göre, sorumlu bulunan-lar hakkında yeniden dava açılacak. Dönemin adalet bakanı Morten Bödskov, Meclis’e yanlış bilgi vermekten suçlanıyor.

Danimarka’da konuyla ilgili tartışma, anayasal bir hakkın kullanılmasını kimsenin engelleye-meyeceği yönünde cereyan ediyor. Sıradan bir ‘gösteri yasağı’ gibi görünse de, emniyet teş-kilatından gösteri hakkını kısıtlamaya yönelik ‘kanunsuz’ bir emrin dolaşması ve ardından kamuoyuna yanlış bilgi verilmesi, siyasîler için istifa sebebi. İşte yakın dönemde yaşanan iki örnek:

KOMISYONA YANLIŞ BILGI VERDI, KOLTUĞU GITTI: Danimarka Adalet Bakanı Morten Bödskov’u istifaya götüren olay, 2012’de aşırı sağcı Dani-marka Halk Partisi’nin eski lideri Pia Kjaersga-ard’ın Meclis Adalet Komisyonu üyeleriyle Ko-penhag’ın sorunlu bölgesi Christiania’yı ziyaret etmek istemesine dayanıyordu. İstihbarat teş-kilatı PET, Bakan Bödskov’a, Kjasergaard’ın so-runlu bölgeye yapacağı ziyarette güvenlik zaafı doğacağını belirtip bu durumu Kjaersgaard ve Adalet Komisyonu üyelerine yansıtmamasını istedi. Bunun üzerine Bödskov, ziyaretin, dö-nemin Kopenhag Emniyet Müdürü Johan Re-imann’ın katılamayacağı gerekçesiyle ertelen-

diğini söyledi. Christiania sakinlerinin gözünde ‘düşman’ olan Kjaersgaard’ın ziyaretine engel olmak isteyen PET’in, politikacının haberi olma-dan meclisteki odasına girip randevu defterini kontrol etmesinin deşifre olmasıyla önce PET Başkanı Jacob Scharf emekliğini istedi, ardın-dan komisyon üyelerine yanlış bilgi verdiği or-taya çıkan Bödskov 10 Aralık 2013’te istifa etti.

HALKA YANLIŞ BILGI ISTIFA ETTIRDI: Danimarka Dış Yardım Bakanı Christian Friis Bach’ın istifa süreci, ana muhalefet Liberal Par-ti lideri Lars Lökke Rasmussen’in başkanlığını yürüttüğü ‘The Global Green Growth Institute’ (GGGI) adlı uluslararası kuruluşun kasasından lüks seyahat harcamaları yaptığının ortaya çık-masıyla başladı. Bach, meclis ve basına yap-tığı açıklamalarda GGGI’ın kasasından yapılan yüksek harcamalar hakkında bilgisi olmadığını, kurumun seyahat kurallarını bilmediğini ve se-yahatleri kendisinin onaylamadığını söyledi. İs-rail’e yaptığı resmî temaslar sırasında farkında olmadan seyahat giderlerini onayladığını ba-kanlığın bürokratlarının açtığı telefondan öğ-renen Bach, gezisini yarıda kesip Kopenhag’a dönerek 21 Kasım 2013’te istifa ettiğini açıkladı. Bach’ı yanıltan aslında bakanlık bürokratlarıy-dı. Fakat Danimarkalı bakan kendisine yanlış bilgi veren bürokratları görevden alma yerine kendisi istifa etti.

1501 ŞUBAT 2017 ÇARŞAMBA

14. SAYFADAN DEVAM

HABER DOSYA

Danimarka Dış Yardım Bakanı Christian Friis Bach’ı yanıltan aslında bakanlık bürokratlarıydı. Fakat Danimarkalı bakan kendisine yanlış bilgi veren bürokratları görevden alma yerine kendisi istifa etti.

Page 16: GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 93 — @TR724COM · türk’ün Vanet üzerinden yaptığı vurgunu. Tarih ... fonlama maliyetini yüzde 10,4’e kadar çıkarma-yı başardığına (!)

01 ŞUBAT 2017 ÇARŞAMBA 16 DOSYA

Dün Takrir-i Sükûn,Bugün OHAL

Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “Allah’ın bir lütfu” olarak değerlendirilen 15 Temmuz başarısız darbe teşebbüsünden sonra OHAL Kanunu ile Meclis devre dışı bırakıldı. Çok ge-niş yetkiler elde eden AKP Hükümeti, çıkar-dığı KHK’larla ülkeyi yeniden yapılandırma sürecine girdi. Kırk beş günde biteceği ifade edilen OHAL’den vazgeçilmeyerek iki defa uzatıldı. Hükümetin darbecilere yönelik ted-birler alması beklenirken her alanda düzen-lemeler gerçekleşti. Ayrıca gazeteciler, aka-demisyenler, işadamları, hatta ev hanımla-rı tutuklanarak toplumun bütün kesimlerini hedef alan uygulamalara hız verildi.

OHAL türü uygulamalar devletin bütün ya-pılarını şekillendirme ve toplum mühendisli-ği adına iktidarlara büyük fırsatlar sunmak-tadır. Cumhuriyetin ilk yıllarında benzer uy-gulamalar yapılarak devlet tepeden tırnağa şekillendirilmişti. İlk aşamayı saltanatın ve halifeliğin kaldırılması ile yüzelliliklerin sınır dışı edilmesi oluşturmuş, ancak bunlar ye-terli görülmediğinden muhalefetin tasfiye süreci devam etmişti.

İKİNCİ MECLİS: ‘DİKENSİZ GÜL BAHÇESİ’1 Nisan 1923’de “vatan kurtaran” ilk TBMM’nin yenilenmesi kararı alınarak İkinci Meclisin “di-kensiz bir gül bahçesi” olması amaçlandı. Buna rağmen Mecliste bir muhalefet partisi or-taya çıktı ve Kazım Karabekir önderliğinde Te-rakkiperver Cumhuriyet Fırkası (TCF) kuruldu. Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF) ve TCF arasın-da ekonomi dışında temel yaklaşımlar yönüy-le çok farklılık yoktu. Bu sırada İstanbul, mu-halefet merkezi gibi hareket etmekte ve bazı gazeteler bu konuda öne çıkmaktaydı.

Cumhuriyetin kurucu kadrosu hızlı bir re-form sürecine girerek yeni devleti ve toplu-mu bütün değerleriyle dönüştürmeyi amaç-lamıştı. Bunun için muhalefetin susturulma-sı gerekiyordu. Bu aşamada Hükümete 1925 Şubat’ından Haziran ayına kadar devam eden Şeyh Sait İsyanı tarihi bir fırsat verdi. İktidar partisi, bölgesel nitelik taşımasına rağmen isyanı büyük bir kalkışma olarak de-ğerlendirdi. TCF’nin Anayasaya aykırı oldu-ğuna dair itirazlarına rağmen 4 Mart 1925’de Takrir-i Sükûn Kanunu çıkarıldı.

DR. SERDAR EFEOĞLU

Page 17: GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 93 — @TR724COM · türk’ün Vanet üzerinden yaptığı vurgunu. Tarih ... fonlama maliyetini yüzde 10,4’e kadar çıkarma-yı başardığına (!)

01 ŞUBAT 2017 ÇARŞAMBA 17 DOSYA16. SAYFADAN DEVAM

Kanun; “Birinci Madde- İrticaa, isyana ve memleketin sosyal düzenini, huzur ve sükûnunu, emniyet ve asayişini bozmaya sebep olacak her türlü teşkilat ve tahrikâtı teşvik ve teşebbüs ve yayınları; Hükümet, Cumhurreisinin tasdikinden sonra re’sen ve idareten yasak etmeye mezundur. İşbu fiilleri işleyenleri Hükümet İstiklal Mahke-mesine verebilir. İkinci Madde- İşbu kanun neşri tarihinden itibaren iki yıl müddetle yürürlükte kalacaktır…” şeklindeydi. Hükü-met “irtica, isyan ve asayişi bozma” gibi ge-rekçelerle olağanüstü yet-kilerle donatılıyor; muha-lif bütün girişimleri ve ba-sını yargı kararı olmaksızın susturma imkânı elde edi-yordu. Muhaliflere gözdağı olarak önceki uygulamala-rı çok büyük eleştirilere ne-den olan İstiklal Mahkeme-leri devreye giriyordu. Şark İstiklal Mahkemesi’nin ver-diği idam kararları Anaya-saya aykırı olarak Meclis yerine Bakanlar Ku-rulu onayı ile infaz edilecekti.

‘ARA SIRA KANUN ÜSTÜNE DE ÇIKARIZ’İki yıl kadar çalışan Şark İstiklal Mahkeme-si etrafa korku salarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu halkını, hatta gazetecileri sindirme-yi başardı. Kırşehir mebusu Lütfi Müfit tar-tışmalar sırasında “Bizim belli bir amacımız vardır. Ona varmak için ara sıra kanun üstü-ne de çıkarız” diyordu. Şark İstiklal Mahke-mesi TCF’nin Urfa sorumlu sekreteri Emekli Yarbay Fethi Bey’i isyanda suçlu bularak beş yıl hapis cezasına çarptırdı ve muhalif fırka-nın mahkemenin yetki alanına giren şubele-rini kapattı.

Parti, programındaki “Fırka itikad-ı diniyeye hürmetkârdır” maddesiyle isyanı tahrik et-tiği iddiasıyla Ankara İstiklal Mahkemesi’nin talebi üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla ka-patıldı. TCF’nin kapatılması ile Türkiye’deki ilk çok partili hayat denemesi başarısız oldu. Halk Fırkası’nın karşısında siyaset yapabi-

lecek ve halkın sevdiği Kazım Karabekir, Ali Fuat Paşa, Rauf Bey ve Refet Paşa gibi Milli Mücadelenin liderleri siyasi hayattan tasfiye edilme ile karşı karşıya kaldılar.

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ AYAKLAR ALTINDATakrir-i Sükûn Kanunu, bir ülkenin yönetim şeklinin anlaşılmasında temel bir ölçü olan basın özgürlüğüne önemli bir darbe indirdi. İstanbul’da yayınlanan Tevhid-i Efkâr, İstik-lal, Son Telgraf, Press de Soir, Aydınlık, Orak Çekiç, Sebilürreşad ve Vatan gazeteleri ka-

patıldı. Bu gazetelerin bir kısmı Ankara Hükümeti’ne mesafeli davrandıkları için, bazıları da dini ya da sos-yalist düşünceleri savundu-ğundan yayın hayatlarına son verildi. İlginç olan ga-zetelerin yargılama olmak-sızın Bakanlar Kurulu kara-rı ile kapatılmasıydı. Hükü-met bununla yetinmeye-rek birçok taşra gazetesi-

ni de aynı nedenlerle kapattı. Kapatma ka-rarlarında kıstas “muhalif olma” idi. Örne-ğin yerel bir gazete olan “Keskin” gazetesi inkılâpların yanında olduğunu açıklamasına rağmen yolsuzluk, halka karşı yanlış davra-nış ve adam kayırmaları gündeme getirme-ye devam ettiğinden kapatıldı.

Muhalif Tanin gazetesinin başyazarı Hüseyin Cahit siyasi konular yerine Malta hatıraları-nı yayınlayarak gazeteyi kapatılmaktan kur-tarmaya çalıştı. Ancak gazete, “Terakkiper-ver Fırkası Şubelerine Baskın” başlığıyla çı-kınca kapatıldı. Hatta Bulgaristan’da yayın-lanan “Koca Balkan” ve Yunanistan’da çı-kan “Politiki Erena” adlı gazetelerin ülke-ye sokulması yasaklandığı gibi getirenlerin İstiklal Mahkemelerine sevk edilmesi karar-laştırıldı. İçişleri Bakanı Cemil Bey gazetele-rin “komünistlik, dini siyasete alet etme ve yalan haberlerle kamuoyunu yanlış yön-lendirmek ve yönetim şekline aykırı fikir-leri savunmak” nedenleriyle kapatıldığını ifade ediyordu.

Hükümet “irtica, is-yan ve asayişi boz-

ma” gibi gerekçelerle olağanüstü yetkiler-le donatılıyor; muha-lif bütün girişimleri

ve basını yargı kara-rı olmaksızın sustur-ma imkânı elde edi-

yordu.

Page 18: GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 93 — @TR724COM · türk’ün Vanet üzerinden yaptığı vurgunu. Tarih ... fonlama maliyetini yüzde 10,4’e kadar çıkarma-yı başardığına (!)

01 ŞUBAT 2017 ÇARŞAMBA 18 DOSYA17. SAYFADAN DEVAM

4 YIL YÜRÜRLÜKTE KALDIBu kanun, iki yıl için çıkarılmışsa da uzatılarak dört yıl yürürlükte kaldı (1925-1929). Atatürk sürenin uzatılmasında amacın istibdat değil, “milletin ve cumhuriyetin yüksek menfaatle-ri” olduğunu ifade etmekteydi. Kanunun Hü-kümete sağladığı olağanüstü yetkiler sayesin-de devrimler çok rahat bir şekilde gerçekleş-tirildi. Tekke, zaviye ve türbeler kapatıldı, tari-katlar yasaklanarak sosyal hayatın laik bir ka-rakter kazanması sağlandı. Şapka devrimi ile Batı dünyasının kıyafetini almada önemli bir adım atıldı. Miladi takvim kabul edilerek Rumi ve Hicri takvimden vazgeçildi. İsviçre’den alı-nan Medeni Kanun ve İtalya’dan alınan Ceza Kanunu ile hukuk sistemi Batı normlarına göre düzenlendi. 1928’de Arap harflerinin yerine Latin harfleri kabul edildiği gibi İstanbul’da ilk Türkçe hutbe okundu ve “devletin dini İslam-dır” maddesi Anayasadan çıkarıldı. Bu dev-rimler esnasında Mecliste muhalif ses duyul-madığı gibi basın tamamen Ankara’nın gü-dümüne girdiğinden kamuoyundan bir tepki gelmedi.

İsmet Paşa hatıralarında Takrir-i Sükûn Kanu-nu ve İstiklal Mahkemeleri gibi vasıtalara baş-vurmadan Cumhuriyetin ve yeni rejimin ko-runmasının mümkün olmayacağını belirtiyor-

du. Kanun pek çok kişinin sürgün edilmesine de imkân hazırladı. Bediüzzaman Said Nur-si 1926 Şubat’ında Van’dan alınarak kızaklarla önce Erzurum’a, daha sonra Trabzon’dan de-niz yoluyla İstanbul’a, oradan Burdur’a götü-rüldü ve hayatının sonuna kadar devam ede-cek sürgün hayatı başladı.

EN RADİKAL DEĞİŞİKLİKLER YAPILDITakrir-i Sükûn Kanunu bölgesel bir isyan üze-rine çıkarılsa da bütün ülkeyi ilgilendiren uy-gulamalar yapıldı. İdam kararları ile Kürt mu-halefetine önemli bir darbe indirildi. TCF’nin kapatılmasıyla Atatürk-İsmet Paşa-Fevzi Paşa triumvirasına karşı çıkabilecek en önemli lider kadro tasfiye edildi. İstanbul basını bazı ya-zarların tutuklanmasıyla Ankara’nın çizgisine geldi ve taşra basını bile bu baskıdan kurtula-madı. Sol ve dini içerikli yayınların kapatılması ile bu iki kesime önemli bir mesaj verildi. Dört yıl süren uygulama boyunca oluşturulan kor-ku ortamı ile en radikal devrimler kamuoyun-da bir tepki olmaksızın gerçekleştirildi.

Günümüzde AKP iktidarı da OHAL sayesin-de yıllardır eleştirdiği Tek Parti rejiminin uy-gulamalarını tekrarlamaktadır. 1925-1929 yıl-ları arasında olduğu gibi Meclisin devre dışı kaldığı, muhalif siyasetin ve basının susturul-duğu bir dönem yaşanmakta, OHAL uygula-ması ile darbeyi yapanlarla mücadele etme-si gereken Hükümet eğitimden orduya, sağ-lıktan maliyeye çeşitli icraatlar yapmaktadır. Özellikle bir cadı avına dönüşen ve bütün mu-halif kesimleri kapsayan ihraç ve tutuklama-lar şu anda Tek Parti devrini aratacak durum-dadır. Hükümete düşen bir an önce bu yan-lışlıklardan vazgeçmesi ve otoriterleşme yeri-ne demokrasi, hukuk ve insan haklarını temel prensip olarak benimseyerek gereklerini yeri-ne getirmesidir.

Kaynaklar:H. Çakır, “Takrir-i Sükûn Mağduru Bir Taşra Ga-zetesi”, İÜİFD, S. 14 (2002); S. Şen, Takrir-i Sükûn Kanunu’nun Kapattığı Gazetelerden Biri: İstiklal, MÜTAE Yüksek Lisans Tezi (2010); H. Kutlu, Şark İstiklal Mahkemesinde Takrir-i Sükûn Kanununun Uygulanması, İÜ SBE Yük-sek Lisans Tezi (2007).

> Tekke, zaviye ve türbeler ka-patıldı, tarikatlar yasakndı.

> Şapka devrimi gerçekleşti.

> Miladi takvim kabul edildi.

> İsviçre’den alınan Medeni Ka-nun ve İtalya’dan alınan Ceza Kanunu ile hukuk sistemi Batı normlarına göre düzenlendi.

> Arap harflerinin yerine La-tin harfleri kabul edildiği ve “devletin dini İslamdır” mad-desi Anayasadan çıkarıldı.

Bu devrimler esnasında Meclis-te muhalif ses duyulmadığı gibi basın tamamen Ankara’nın gü-dümüne girdiğinden kamuo-yundan bir tepki gelmedi.

Page 19: GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 93 — @TR724COM · türk’ün Vanet üzerinden yaptığı vurgunu. Tarih ... fonlama maliyetini yüzde 10,4’e kadar çıkarma-yı başardığına (!)

01 ŞUBAT 2017 ÇARŞAMBA 19 KONUK YAZAR

KARDAK KAYALIKLARINAUZAKTAN BAKIŞ

Dosta güven veren düşmana korku salan, NATO’nun ikinci büyük ordusuydu. Bölge-sel barışının teminatı, caydırıcı gücü dost düşman herkes tarafından kabul edilir ve saygı duyulurdu. Adeta savaşın kartalı ba-rışın güverciniydi.

Ülkenin en zeki ve yete-nekli çocukları önce as-keri okullara yazılır, bura-dan aldıkları kaliteli eği-tim ve geliştirilen yük-sek insani değerlerle me-zun olup kıtalarına gider-lerdi. Her ferdi birer yıldız gibiydi. Milletin sevgisi ve ilgisine mazhar saygı du-yulan onurlu bir meslekti askerlik... Hava kuvvetleri dünyanın en iyi pilotlarına sa-hip, adeta NATO’nun gözdesiydi. Gece operasyonu ve havada yakıt ikmali yapan dünyadaki nadir kuvvetlerden biriydi.

ORDUNUN BEL KEMİĞİ KIRILDISonra sam yeli esti, bir Temmuz sıcağın-da. Alçakça bir oyunun, tiyatronun kur-

banı oluverdi milletin göz bebekleri. Yüz, belki iki yüz kişinin katıldığı meş’um dar-be tiyatrosu sonrasında hiçbir şeyden ha-bersiz binlerce subay, onurları çiğnene-rek gözaltına alındı. İşkencelere maruz kaldı, büyük çoğunluğu bir gecede ihraç edilerek tutuklandı. Beş on pilotun ka-

tıldığı darbe oyunu son-rası yüzlerce pilot tasfi-ye edildi, işkence gördü tutuklandı. İkibin olması gerek savaş pilotu sayısı yedi yüze düşürüldü. Pi-lot eğitmenlerinin tama-mına yakını tasfiye edil-di. Bugün geçmişte eği-tim verdiğimiz Pakistan-

lı pilot eğitmenlerinin yardımına muhtaç haldeyiz. Darbe ile hiç ilgisi olmayan de-niz kuvvetlerinin en seçkin personeli ih-raç edildi, bir çoğu tutuklandı.

Türk devlet geleneğinin omurgası kırıl-mış, millet tarihinde ilk kez ordusundan bu denli uzaklaştırılmış, koparılmıştır. Bu-gün Türk Silahlı Kuvvetleri yoğun bakım

Kardak kayalıkları-na gidip selfie çektir-mesinin nedeni anla-şılabilmiş değil. Keş-ke komutanlar bu ka-rarlılıklarını göster-mek için aynı pozu El

Bab’ta verselerdi.

GALİP KAHVECİ

Page 20: GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 93 — @TR724COM · türk’ün Vanet üzerinden yaptığı vurgunu. Tarih ... fonlama maliyetini yüzde 10,4’e kadar çıkarma-yı başardığına (!)

01 ŞUBAT 2017 ÇARŞAMBA 20 ? ? ? ? ? ? ? ? ?19. SAYFADAN DEVAM

ünitesine bağlı varlıkla yokluk arasında gidip gelmektedir.

KOMUTANLARIN KARDAK ‘SELFİE’SİÖnceki gün Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarından oluşan bir he-yet, 21 yıl önce Yunanistan ile Türkiye’yi savaşın eşiğine getiren Kardak kayalık-larına çıkmak istedi. Ancak heyetin ka-yalıklara çıkması bir Yunan botu tara-fından engellenince onlar da uzaktan izlemekle yetindiler. Türkiye’nin doğu-sunda ve sınır ötesinde fiili savaş halin-de olan bir ordunun komutanlarının du-rup dururken Kardak kayalıklarına gi-dip selfie çektirmesinin nedeni anlaşı-labilmiş değil. Keşke komutanlar bu ka-rarlılıklarını göstermek için aynı pozu El Bab’ta verselerdi.

Bugün Başika’dan çekilmek zorunda kalan, El-Bab’ta bataklığa saplanan, ‘bir avuç eşkıya’ ile baş edemeyen or-dunun caydırıcılığı kalmamıştır. Bundan sonra komşu ülkelerden benzeri salvo-ların gelmesi ihtimal dahilindedir.

En değerli personelini kaybetmiş, en güçlü müttefiki NATO ile hasım olmuş, bazı mühimmat kalemlerinde kritik eşi-ğin altına düşmüş Türk ordusunun du-rumu gerçekten içler acısıdır.

Bunun müsebbibinin 15 Temmuz gecesi “Allah’ın lütfu” darbe tiyatrosunu kur-gulayanlar olduğu konusunda şüphe yoktur. Ancak tüm bu tasfiyelere des-tek olan, çanak tutan, göz yuman ko-muta kademesi de doğrudan sorumlu-dur. Şayet bu tükenmişlik sendromu at-latılabilir, yok oluşa gidiş durdurulabilir-se; başta Genelkurmay Başkanı olmak üzere tüm komuta kademesinin vatana ihanetten hesap vermesi kuvvetli ihti-mal dahilindedir.

TSK’YI YENİDEN AYAĞA KALDIRMAK MÜMKÜN

TSK’nın eski gücüne kavuşması için yapıl-ması gereken şeyler bellidir. Komuta ka-demesi tüm bunları yerine getirmek zo-rundadır. Bu büyük sorunun kolaylıkla çözmek mümkündür. Bunun için:

1  Doğrudan darbeye katılan as-kerler dışındaki tüm askerler

iade-i itibarla süratle görevleri-ne geri dönmelidir.

2  Türk silahlı kuvvetleri NATO konseptine ve perspektifine

geri dönmelidir. Teknolojide, eği-timde NATO, Türkiye için önem-li bir çıpadır. Bunu kaybeder-se süratle ilkel bir orduya dönü-şür. Kimse Rusya hayali kurma-sın, Avrasyacılık boş bir teselli ve rüyadan ibarettir. Dünya gerçek-leri ise çok daha farklıdır. NATO ile yol ayırımı bizi 1950’li yıllara geri götürür.

3  Silah, mühimmat ve lojistik olarak batılı müttefiklerimize

bağımlı olduğumuzun bilinci ile boş hamaset içerikli hasımca söy-lemlerden vaz geçmeli, varsa ihti-laflarımız; dostane çözüm yolları bulmalıyız.

Aksi halde bugün Başika’da El-Bab’da uğ-radığımız onur kırıcı hadiselerden daha kötüsüne kendimizi hazırlamalıyız.

Türk Ordusunun personel, lojistik ve mo-tivasyon açısından herhangi bir savaşı ka-zanamayacak durumda olduğunu, sade-ce biz değil hasımlarımız da bilmektedir...

Ya yeniden dirilerek eski günlerine ka-vuşacak ya da tarihten silinip gidecektir. Tercih ve sorumluluk komuta kademesi ile birlikte hepimizin omuzundadır...

Page 21: GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 93 — @TR724COM · türk’ün Vanet üzerinden yaptığı vurgunu. Tarih ... fonlama maliyetini yüzde 10,4’e kadar çıkarma-yı başardığına (!)

21

Genç oyuncu elbette heyecandan yerinde dura-mayacaktı. Rakibin Fenerbahçe olduğu maçın skoru 6-2 Manchester United lehine biterken, heyecanlı genç Wayne Rooney ilk maçında at-tığı 3 golle geceye damgasını vurup, forması-nın hakkını vereceğini gösteriyordu.

17 YAŞINDA PROFESYONEL OLDURooney, Liverpool’un banliyö semtlerinden Croxteth’de doğdu. Daha çocuk yaşta meşin yuvarlakla tanışan Rooney, okulda futbol oy-namasına izin verilmeyince kızıp laboratuarın duvarlarını tekmelemiş ve iki gün uzaklaştırma cezası almıştı. 11 yaşında kendini Everton’un altyapısında bulan Rooney, hırsı ve fiziğiyle ya-şıtlarıyla olan farkını daha o yıllarda gösterdi. 17 yaşında profesyonel olup Everton formasını giymeye başladığında kısa sürede tüm gözle-rin üzerine çevrildiği isim oldu.

Everton formasıyla 77 maça çıkıp 17 gol atan Rooney, M. United ve Newcastle’ın radarına çoktan girmişti. Alex Ferguson, 14 yaşından itibaren takibe aldığı genç yıldızı Newcastle’a

kaptırmamak için 37 milyon Euro’yu gözden çı-karıp, yıllarca takıma attığı gollerle kupalar ka-zandıracak bir ismi kazandırmış oluyordu.

TARAFTARDAN VE ARKADAŞLARINDAN ÖZÜR DILEDIManchester United formasıyla ilk maçında 3 gol atan Rooney, Premier Lig’deki ilk golünü 24 Ekim 2004’te Arsenal’e karşı kaydederken, ezeli rakibin 49 maçlık yenilmezlik serisini de bitirmişti. Rooney, ilk yıllarında zaman zaman hırsının kurbanı oluyordu. Rakiplerine futbol dışı müdahalelerinin faturasını gördüğü kırmızı kart ve aldığı cezalarla ödüyordu. Ama bir ger-

Liverpool’un banliyö semtlerinden Croxteth’de doğan Rooney, okulda futbol oynamasına izin verilmeyince kızıp laboratuarın duvarlarını tekmelemiş ve iki gün uzaklaştırma cezası almıştı.

Her şey bir Salı akşamı başladı. Takvim yaprakları 28 Eylül 2004’ü gösteri-yordu. Sahaya çıkacak 22 oyuncu arasında şüphesiz en heyecanlı olanıydı. 18 yaşındaki bu genç birkaç ay önce 37 milyon Euro karşılığında Everton’dan transfer olmuştu. 20 yaşın altında bir futbolcu için ödenen en yüksek bonser-vis ücretiydi bu. Bir tarafta dünya devi Manchester United’in formasının ağır-lığı diğer tarafta 37 milyon Euro’luk bonservisin sorumluluğu…

[email protected]

EFE YIĞITREKORLARIN VE HIRSIN ADI

WAYNE ROONEY

SPOR PORTRE

© F

otoğ

rafla

r: A

FP

01 ŞUBAT 2017 ÇARŞAMBA

Page 22: GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 93 — @TR724COM · türk’ün Vanet üzerinden yaptığı vurgunu. Tarih ... fonlama maliyetini yüzde 10,4’e kadar çıkarma-yı başardığına (!)

2221. SAYFADAN DEVAM

01 ŞUBAT 2017 ÇARŞAMBA

çek vardı ki; Rooney giydiği formanın hakkını sonuna kadar veriyor, mücadelesiyle taraftarın kalbinde derin izler bırakıyordu.

Wayne Rooney’nin takıma katkısı Ferguson’un da ona karşı müsamahakâr davranmasına se-bep olmuştu. Ancak taraftarın ve Ferguson’un gözdesi Rooney’le güzel günler 2010’da ciddi bir şok yaşayacaktı. Rooney, Ferguson’a gelip 2008’de Arap sermayesi tarafından satın alınan ezeli rakip Manchester City’ye gitmek istediği-ni söylediğinde küçük çaplı bir deprem yaşan-dı. Ferguson, Rooney’i ikna edip yeni sözleşme imzalatırken, M. City’ye ‘büyük hedefleri’ oldu-ğu için gideceğini açıklaması taraftarın kalbin-de derin bir yara açtı. Rooney, takım arkadaş-larından kendi affetmesini isteyip, süngüsünü indiriyor ama taraftarın kalbinde eski yerini kaybediyordu. Kimi yorumculara göre, bu ya-ranın iyileşmesi uzun yıllar alacaktı.

KULÜP TARIHININ EN SKORERIFenerbahçe maçıyla başlayan serüvende Way-ne Rooney, 12 yılı geride bıraktı. Stoke City ma-çında attığı golle Manchester United forması al-tında 250 gole ulaşıp, kulüp tarihinin en skorer oyuncusu oldu. 1956-1973 yılları arasında attığı 249 golle rekoru elinde tutan Sir Bobby Charl-ton’ı geride bırakan 31 yaşındaki Rooney, kulüp tarihine adını altın harflerle yazdırdı. Wayne Rooney, Manchester United’ın en fazla gol atan futbolcusu unvanını 546. maçta yakalarken, önceki rekoru elinde tutan Bobby Charlton, 249 golü 758 maçta atabilmişti.

Wayne Rooney, Manchester United ile toplam 14 kez kupa sevinci yaşadı. Rooney’li Manches-ter United, ilki 2006-07 sezonunda olmak üze-re İngiltere Premier Lig’de 5 kez ipi göğüsledi, 2007-08 sezonunda Chelsea’yi penaltı atışla-rıyla mağlup ederek UEFA Şampiyonlar Ligi’ni kazandı. Rooney, Community Shield’i 4, Lig Kupası’nı 2, Federasyon Kupası ve FIFA Dünya Kulüpler Kupası’nı da birer kez kazanma başa-rısını gösterdi.

O HÂLÂ TAKIMIN KAHRAMANIBüyükannesinin İrlandalı olması nedeniyle 16 yaşında kendisine sunulan İrlanda Milli Takı-mı’nda oynama teklifini ‘kendisini tamamen İngiliz hissettiği’ gerekçesiyle reddeden Roo-ney, ilk kez 17 yaşında giyme şansı yakaladığı milli formayla 53 gol atarak bu alanda da 49 golle rekoru elinde tutan Sir Bobby Charlton’ı geçmiş oldu.

Henüz 31 yaşında olan Rooney bu sezon teknik patron Jose Mourinho’nun gözüne girmeyi ba-şaramadı. Bu sezon sadece 28 kez forma şansı bulurken bunun 18’inde ilk 11’de sahaya çıktı. 36 yaşındaki Zlatan İbrahimoviç takımın değişme-zi olurken, Rooney eski hırsı ve mücadelesin-den uzak bir görüntü çizdi. Mourinho, Rooney’e fazla şans vermese de ‘takımdan gidebilirsin’ deme lüksüne, hem geçmişi hem de taraftarın baskısından dolayı sahip değil. Bir gerçek var ki; Rooney rekorlara imza attığı eski görüntü-sünden uzak olsa bile Manchester United için çok şey ifade eden bir futbolcu…

Rooney, takım arkadaşlarından kendi affetmesini isteyip, süngüsünü indiriyor ama taraftarın kalbinde eski yerini kaybediyordu. Kimi yorumculara göre, bu yaranın iyileşmesi uzun yıllar alacaktı.

SPOR PORTRE

Page 23: GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 93 — @TR724COM · türk’ün Vanet üzerinden yaptığı vurgunu. Tarih ... fonlama maliyetini yüzde 10,4’e kadar çıkarma-yı başardığına (!)

KÜNYE

Bir grup gazeteci tarafından kendi imkânları ile yayın hayatına başlattığı Tr724.com Basın Meslek İlkeleri ve uluslararası medya etik kurallarına uygun habercilik yapmaktadır. Yayınlanan makale ve yorumlardan yazarları sorumludur. Tr724’de yayımlanan tüm haber, yazı, yorum ve analizler kaynak gösterilerek kullanılabilir.

Genel Yayın Yönetmeni Selim GÜNDÜZ | [email protected]

Haber Direktörü Sefer CAN | [email protected]

Yayın Koordinatörü Ali Mirza YAZAR | [email protected]

Yazıişleri Müdürü Erman YALAZ (Web) | [email protected] Kemal AY (e-gazete) | [email protected]

Tasarım Alper UYANIK | [email protected] Zülfikar ALİ | ZulfikarAli@ Tr724.com

Sosyal Medya Editörü Ömer Özdemir | [email protected]

İmtiyaz Sahibi Temsilcisi ve Hukuk Danışmanı Mehmet YILDIZ | [email protected]

Reklam | [email protected] E-gazete | [email protected]

@[email protected] /Tr724comegazete.Tr724.com www.Tr724.com

ARKA SAYFA

Mesela, plastikten yapılan sayma fasulyeleri ya da çubuklar yerine çocuklarınıza, gerçek fasul-ye, kuru baklagiller, tahıllar verin. Bu yiyecekleri sayarken çocuklarınız daha fazla eğlenecektir. Mümkünse çocuklarınıza parayı öğretirken ger-çek para kullanın. Kağıt parçaları ya da gazoz kapakları yerine gerçek metal ve kağıt paraları göstererek değerlerini anlatın.

Formülleri ve istatistikleri öğretmek için spor istatistiklerini kullanın. Kazanma yüzdelerini ve averajları hesaplamak için çocuklarınıza spor sayfalarını verin. Çocukların gerçek hayattaki il-gileriyle matematik arasında bir bağlantı kurun.

Çocuklar bir şeyler atıştırmayı severler. Dersler-de çocukların sayı saymalarına yardımcı olmak için patlamış mısır ya da şekerleme türü yiye-cekler kullanmasına izin verin. Böylece çocuklar bu dersi daha fazla seveceklerdir.

Çocukların çözmesi için eğlenceli kelime prob-lemleri oluşturun. Çocukların ismini bu keli-me problemlerinin içine yerleştirin. Matematik problemlerinde gerçek hayatın deneyimlerini kullanın. Her şeyi santimetreler şeklinde ölçmek yerine işe biraz eğlence katın. Cetvel yerine şe-kerleme ya da kraker gibi yenilebilir nesneler kullanın.

GÜNLÜK E-GAZETE 01 ŞUBAT 2017 ÇARŞAMBASAYI: 93

Aslında çocuğunuza matematiği sevdirebilirsinizMatematik dersi, kimine göre oldukça sıkıcı, ki-mine göre eğlencelidir. Özellikle ilköğretim çağın-daki çocukların büyük çoğunluğu matematikten hoşlanmaz. Ancak, uzmanlar çocuklara bu dersi sevdirebileceğiniz pratik olduğunu söylüyor.

Her çocuk sütü sevmez. Süt içmelerini teşvik etmek için değişik yollar deneyebilirsiniz. Ör-neğin, süte sıcak çikolata ekleyebilirsiniz. Ço-cukların seçimi kendilerinin yapmasına izin ve-rirseniz, süt içmeleri konusunda onları teşvik etmiş olursunuz. Çikolatalı sütü sevmiyorsa, sütü çilekli yapabilirsiniz. Çilekli sütü market-ten hazır alabileceğiniz gibi evde kendiniz de yapabilirsiniz.

Çocuklarınıza içmesi için sütü verin ve başka seçenek sunmayın. Alternatif vermeyince, sütü içmek zorunda kalacaktır. Süte muz, çilek, ar-

mut ya da çocuğunuzun sevdiği başka bir mey-veyi eklerken bunu onula birlikte hazırla-yın. Blender kullanarak sütü meyveli bir içecek haline getirme-niz, özellikle de ondan yardım almanız ço-cuğunuzun hoşuna gi-decektir.

Süte alternatif sunmayın