hak bağıntısı: sokrates-

51
Lisans Bitirme Tezi İstanbul, 2014 Platon’un Devlet Diyaloğunda Doğruluk- Hak Bağıntısı: Sokrates- Thrasymakhos Tartışması ve Bu Tartışmanın Modern Hukuk Felsefesindeki Yansımaları İSTANBUL 29 MAYIS ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Platon’un Devlet Diyaloğunda Doğruluk-Hak Bağıntısı: Sokrates-Thrasymakhos Tartışması Ve Bu Tartışmanın Modern Hukuk Felsefesindeki Yansımaları 2014

Upload: others

Post on 16-Oct-2021

8 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Hak Bağıntısı: Sokrates-

Lisans Bitirme Tezi İstanbul, 2014

Platon’un Devlet

Diyaloğunda Doğruluk-

Hak Bağıntısı: Sokrates-

Thrasymakhos Tartışması

ve Bu Tartışmanın

Modern Hukuk

Felsefesindeki

Yansımaları

İSTANBUL 29 MAYIS ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ

Pla

ton

’un D

evle

t D

iya

loğu

nd

a D

oğru

luk-H

ak B

ağın

tısı:

So

kra

tes-T

hra

sym

akh

os

Ta

rtışm

ası V

e B

u T

artış

ma

nın

Mod

ern

Hu

ku

k F

els

efe

sin

de

ki Y

an

sım

ala

2014

Page 2: Hak Bağıntısı: Sokrates-

Lisans Tezi

Platon’un Devlet Diyaloğunda Doğruluk-Hak Bağıntısı: Sokrates-Thrasymakhos Tartışması Ve Bu Tartışmanın Modern Hukuk

Felsefesindeki Yansımaları

Mete Ceyhun Ekmen

FELSEFE BÖLÜMÜ 29 Mayıs Üniversitesi, İstanbul

Mayıs 2014

Page 3: Hak Bağıntısı: Sokrates-

Platon’un Devlet Diyaloğunda Doğruluk-Hak Bağıntısı: Sokrates-

Thrasymakhos Tartışması Ve Bu Tartışmanın Modern Hukuk

Felsefesindeki Yansımaları

Mete Ceyhun Ekmen

Danışman: Doç. Dr. A. Ayhan Çitil

İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi

Edebiyat Fakültesi

Lisans Bitirme Tezi Yönetmeliği Uyarınca

Felsefe

LİSANS BİTİRME TEZİ

Olarak Hazırlanmıştır

Page 4: Hak Bağıntısı: Sokrates-

III

BEYAN

Bu tezin yazılmasında bilimsel ahlak kurallarına uyulduğunu, başkalarının

eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel normlara uygun olarak atıfta

bulunulduğunu, kullanılan verilerde herhangi bir tahrifat yapılmadığını, tezin

herhangi bir kısmının bu üniversite veya başka bir üniversitedeki başka bir tez

çalışması olarak sunulmadığını beyan ederim.

Mete Ceyhun Ekmen

29.05.2014

Page 5: Hak Bağıntısı: Sokrates-

IV

ÖZET

Bu tezde doğruluktan hak meselesine, adalete geçiş sürecinde Platon’un ifade

ettiği doğruluk anlayışının Thrasymakhos’un eleştirilerine yeterli bir cevap

niteliği taşıyıp taşımadığı incelenmektedir. Devlet diyaloğunda Sokrates’in

eleştirdiği Thrasymakhos tartışmadan yenik ayrılsa dahi bugün onun öne sürdüğü

doğruluk anlayışı söylemdeki yerini muhafaza etmektedir. Bunun nedeni

Sokrates’in Thrasymakhos’un eleştirisini bertaraf etmek için adaletin kaynağının

metafiziksel olduğunu iddia etmesi, böyle bir metafiziksel temellendirmenin ise

günümüzde artık kabul görmemesidir. Adalet dilde varolan bir nesne olarak ele

alınmakta ve fiziksel alanın ötesinde bir hakikatinin bulunmadığı

düşünülmektedir.

Anahtar Kelimeler: Doğruluk, Doğru, Hak, Adalet, Söylem

Page 6: Hak Bağıntısı: Sokrates-

V

ABSTRACT

In this thesis Platon’s transition form the concept of truth to the concept of right is

examined as he presents it in his dialogue Politeia. We question if Plato’s view of truth

can be considered to be an adequate response to Thrasymakhos’ criticisim. In Politeia

Thrasymakhos seems to be defeated by Socrates, nevertheless, his view of truth seems

to keep its place in the philosophical discourse. We think that the reason behind this fact

is that, in order to avert Thrasymakhos’s criticism, Plato claims that justice has a

metaphysical foundation and in this era such a metaphysical grounding is not widely

acclaimed. Justice is said to exist merely as an object of language and does not have any

reality beyond the physical realm.

Keywords: Truth, True, Right, Justice, Discourse

Page 7: Hak Bağıntısı: Sokrates-

VI

İÇİNDEKİLER

ÖZET..............................................................................................................................IV

ABSTRACT.....................................................................................................................V

İÇİNDEKİLER.............................................................................................................VI

GİRİŞ................................................................................................................................1

1. BÖLÜM

PLATON’UN YAŞAMI VE ESERLERİ......................................................................4

1.a. Platon’un Yaşamına İlişkin Bazı Değinmeler............................................................5

1.b. Platon’un Eserlerine İlişkin Bazı Değinmeler............................................................7

2.BÖLÜM

DEVLET DİYALOĞUNDA DOĞRULUK VE HAK BAĞINTISI............................9

2.a. Diyaloğun Genel Sunumu...........................................................................................9

2.b. Thrasymakhos'un Sokrates'e Yönelik Eleştirileri....................................................14

2.c. Thrasymakhos’un Eleştirilerinin Mahiyeti..............................................................20

2.d. Sokrates’in Thrasymakhos’ Un Eleştirilerini Karşılama Biçimi.............................21

2.e. Tartışmanın Geçtiği Zemin......................................................................................27

2.f. Sokrates'in (Platon'un) Çözümü: Ruhun Yetilerinden Devlete................................29

3. BÖLÜM

SOKRATES–THRASYMAKHOS TARTIŞMASININ MODERN HUKUK

FELSEFESİNDEKİ BAZI YANSIMALARI..............................................................31

3.a. Doğruluk Kavramına Dayandırılmış Hukukun Yetkisi............................................31

3.b. Ronald Dworkin’in Modern Hukuk Eleştirisi..........................................................32

SONUÇ: KENDİNDE HAKKI BULMAK..................................................................39

KAYNAKÇA ..................................................................................................................42

Page 8: Hak Bağıntısı: Sokrates-

1

GİRİŞ

İçinden çıkılması mümkün görünmeyen anlarda yaşıyoruz. Ve içinde bulunduğumuz

zaman hızlıca akıp gidiyor. Algımızın bu biçimde oluşmasında zamanın fazlasıyla

modern sözcüklere ile hapsolmasının da bir etkisi olduğunu düşünüyoruz. Husserl’ in

tarif ettiği biçimdeki bir zamanının içerisinde mi varolmaktayız? Machiavelli’ nin

Prens’inin boyunduruğunda yaşamak mı yaşadığımız anlara değer katmakta.?

Montesquieu gibi (hiç gitmediğimiz) İran Üzerine Mektuplar mı yazmalıyız, bu zaman

içerisinde?

Otoritenin bize sunduğu yaşamdan hangimiz, kaçımız memnunuz ya da değiliz

an içerisinde, pek de üzerinde durmamaktayız. Yeni milenyumun ilk yüzyılı olarak bize

sunulan yirmibirinci yüzyılın 1900’lerden şu an için tek farkı hakların sadece Irak,

Afganistan vb. ülkelerin halkları için açıkça göz ardı edildiği. Ancak henüz bu yüzyılın

ilk çeyreğinin ilk yarısını yeni doldurmuş bulunmaktayız. Hakların tekrar evrensel

bildiriler ile geçiştirilmesi için “World War” adı taşıyan olguları bu yüzyılda henüz

yaşamadık.

Amerikalı felsefeci Ronald Dworkin’ in bir eserinin başlığında ifade edildiği

üzere hakları ciddiye almak gerekir. Bunun için öncelikle hakkın ne olduğunu, neye,

hangi esaslara dayandığını ve bu esasların tanımını, söylem veyahut gerçek mi

olduklarını belirlememiz gerekir.

Page 9: Hak Bağıntısı: Sokrates-

2

Hak meselesi temel alındığında ortaya çıkan kavramlardan ilki doğruluktur.

Doğruluk kavramının mahiyetinin ne olduğu ise felsefe tarihi boyunca tartışma konusu

olmuştur. Bu sorunun hakkıyla cevaplanabildiğini söylemek ise güçtür. Doğruluk kimi

zaman devlet kimi zaman toplum tarafından, yazılı tarih olarak bildiğimiz süre dikkate

alındığında ise çoğu zaman din tarafından belirlenmiştir. Bu tarihi süreci takiben

modern dönem içerisinde hak ve doğruluğun ne oldukları, neye dayandıkları en çok

sorgulanan kavramlar arasında yer almıştır. Bu çalışmada, Platon’un yaşam öyküsüne

ilişkin bazı saptamaların ele alındğı ilk bölümü takiben, ikinci bölümde, Platon’un hak

meselesini doğruluk kavramı ile ilişkisi içerisinde nasıl ele aldığı incelenecektir. Bu

inceleme Platon’un Devlet diyaloğunda sunduğu görüşleriyle sınırlı tutulacaktır.

Tezin üçüncü bölümü Sokrates – Thrasymakhos tartışmasının modern hukuk

felsefesindeki bazı yansımaları ele alınacaktır. Bu bölümde tartışma Cesare Beccaria ve

Ronald Dworkin’in görüşleri ekseninde yürütülecektir.

Tezin sonuç bölümünde ise hakkın günümüzde ne olduğu ve bireylerin sahip

olduklarını düşündükleri hakları neye dayandırmaya çalıştıkları bir otorite sorunu olarak

incelenecektir. Doğruluktan -eğer var ise-, hak meselesine geçiş yapmanın ortaya

çıkardığı sorunlara temas edilecektir.

Tezimize başlamadan önce tezin başlığında geçen doğruluk ve hak

kavramlarının Yunanca karşılıklarını ve anlamlarını kısaca sunmak istiyoruz:

Page 10: Hak Bağıntısı: Sokrates-

3

Doğru ‘’(Yunanca, dexia), gerçeğe uygun olan demektir.’’1

Doğruluk ‘’(Yunanca, aletheia), açık olma kendini açık olarak ortaya koyma

durumu.(hakikat)’’ 2

Biçimsel doğruluk- mantıksal doğruluk, makalede incelediğimiz bu değildir.

Adalet, ‘’(Yunanca, dikaiosyne) Doğrunun, hakkın korunması; doğru olmanın öz

belirtisi. Platon ve Aristoteles’ten beri, herkese kendine uygun düşeni, kendi hakkı olanı

verme demek olan bir ana erdem.’’3

1 Bedia Akarsu, Felsefe Terimleri Sözlüğü, İnkılap Kitabevi, İstanbul 1998, s.58 2 Bedia Akarsu, Felsefe Terimleri Sözlüğü, İnkılap Kitabevi, İstanbul 1998, s.58 3 Bedia Akarsu, Felsefe Terimleri Sözlüğü, İnkılap Kitabevi, İstanbul 1998, s.17

Page 11: Hak Bağıntısı: Sokrates-

4

1. BÖLÜM

PLATON’UN YAŞAMI VE ESERLERİ

Platon’un yaşam hikâyesini ve eserlerini ayrıntılı olarak sunmayacağız. Tezimizle ilgisi

bakımından sadece bazı noktalara değineceğiz. Bunlardan ilki Platon’un aile fertlerinin

siyaset içerisinde bulunmalarıdır. Platon sitenin siyasi yaşamında ortaya çıkan

sorunlarla doğrudan aşinadır. İkincisi ise Platon’ un eserlerini diyalog olarak

yazmasıdır. Bunun pek çok nedeni bulunmaktadır. Söz konusu diyaloglarda felsefe

tarihi boyunca farklı felsefecilerce savunulan görüşleri ortaya koyan somut şahıslar

resmedilmektedir. Bu şahıslardan birisi de, aşağıda değindiğimiz gibi

Thrasymakhos’tur. Thrasymakhos Devlet diyaloğunun ilk kitabında Sokrates’e hakkın

mahiyeti konusunda çok ciddi eleştiriler getirmektedir. Devlet’ in geri kalan dokuz

kitabında ise Platon’un İdeal Devleti oluşturma isteği öne çıkmakta ve bu ideal devletin

esasları, toplumun nasıl olması gerektiği ve toplumda bireylere düşen ödevlerden

bahsedilmektedir.

Bir bütün içerisinde ele almak gerektiğinde Platon’ un yaşamı, eserlerine

fazlasıyla nüfuz etmektedir ve bu durum Platon’ un neredeyse tüm düşüncesine

hâkimdir. Bu nedenler bağlamında Platon’ un yaşamını incelemek, eserleri anlamada bir

sözlük görevi görmektedir.

Page 12: Hak Bağıntısı: Sokrates-

5

1.a. Platon’un Yaşamına İlişkin Bazı Değinmeler

Platon’un Devlet diyaloğunun çevirmenleri Adalet Cimcoz ve Sabahattin Eyüboğlu,

Platon’un düşünce tarihindeki yerini şu şekilde ifade etmektedirler:

İslam dünyasına Eflatun adıyla geçmiş ve tasavvuf denilen Doğu

felsefesinin doğuşuna yol açmış olan Platon, Sokrates’in öğrencisi,

savunucusu ve yayıcısı olmuş, beden ve kafa sağlamlığını bir arada

yürütmüş, insanlığın bütün sorunları üstüne ilk kez aklın ışığını

tutmuş, tartışma ve eleştirme yolunu açmış, sağ sol, ileri geri bütün

inançlara ipucu verecek kadar geniş bir düşünce alanı kurmuştur.

İnsanlığın düşünce tarihinde Eflatun baş köşelerden birinde oturmakta

ve en yeni insanlık sorunlarına da ışık tutmaktadır.4

Timon ise Platon’u şu sözlerle tasvir eder: “Enine boyuna yapısıyla herkesin önderiydi,

ama tatlı dilli bir konuşmacıydı; Hekademos’ un ağacına tünemiş, tatlı ezgiler yayan

ağustosböcekleri gibiydi tastamam.” 5

Platon’un eğitimi ve isminin kaynağı Diogenes tarafından farklı ihtimallere

dayandırılmıştır. “Platon” sözcük olarak “geniş” ,”geniş omuzlu” veya “iri vücutlu”

anlamlarına gelmektedir. Bir ihtimale göre, Platon’un hocası Dionysios, yanında okuma

yazmayı öğrenen Platon’u Rahipler adlı eserinde Aristokles (muhteşem, ün sahibi)

adıyla anmaktadır. Argoslu güreşçi Ariston’un yanında gördüğü beden eğitiminden

ötürü, hocasının kendisine Platon ismini taktığını söyleyenler de vardır. Kimileri

4 Platon, Devlet,(çev: M.A. Cimcöz & S.Eyüboğlu), Remzi Kitabevi, İstanbul 1975 (3.baskı) s. Arka

kapak. 5 Diogenes Laertius, Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretiler, (çev: Candan Şentuna) YKY, İstanbul

2007, s.133.

Page 13: Hak Bağıntısı: Sokrates-

6

anlatımı geniş ve güçlü olduğu için bu adı aldığını savunur. Neanthes gibi kimileri ise

sadece alnı geniş olduğu için bu ismi aldığını savunmuştur. Bu adlandırmaların çoğu

ortak bir noktada buluşmaktadır. Platon gerek beden olarak gerek ise karakter olarak

geniş ve güçlü bir yapıya sahiptir.

Platon hakkındaki önemli bir detay ise şudur: Ailesi hem anne hem baba

tarafında soylu ailelere dayanmaktadır. Örneğin dayısı Kharmides, Otuzlar

Hükümetinde Pire’deki on komiserden birisidir.6 Ailesinden yine bu iktidarda yer alan

ve beyin takımındaki amcası olan Kritias7 önderliğinde dönemin demokratlarını

olabildiğince katleden grubun, tarihin en büyük demokrasi düşmanı-karşıtı olan

filozofumuzda gelenekten gelen bir demokrasi düşmanlığından da tarihe dayanarak

söylememiz mümkündür.

Platon ilk felsefe çalışmalarını Akademia adlı okulda yapmıştır. Bu okulun adı

kurucusu olduğu düşünülen Hekademos’tan gelmektedir. Daha sonraları Herakleitos

ekolünden olan Kolonos yakınlarındaki bir bahçede eğitim görmüştür. Bu dönem

sırasında şiir ve resim sanatı ile de ilgilenen Platon bir şiir yarışmasına katıldığı sırada

Sokrates’i bu yarışma öncesi görmüştür. Diogenes’e göre Platon, Yunan mitolojisinde

Ateş Tanrısı olan Hephaeistos’un adını anarak “Hephaeistos gel şöyle; Platon’un sana

şimdi gereksinimi var”8 demiştir ve sonrasında Sokrates’in yanında eğitim almaya

başlamıştır. Bu süreçte fazlasıyla yer gezip, fazlasıyla filozof tanıma fırsatı bulmuştur.

6 Ahmet Arslan, İlk Çağ Felsefe Tarihi İki, İ.B.Ü. Yay. , İstanbul 2008, s.176. 7 Ahmet Arslan, İlk Çağ Felsefe Tarihi İki, İ.B.Ü. Yay. , İstanbul 2008, s.177. 8 Diogenes Laertius, Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretiler, (çev: Candan Şentuna) YKY, İstanbul

2007s,134.

Page 14: Hak Bağıntısı: Sokrates-

7

Sokrates’in Atinalılarca idama mahkûm edilmesi Platon’u derinden etkilemiştir.

Platon’un hemen hemen tüm eserlerinde Sokrates temel bir figür olarak yer almış, bir

bakıma tüm çalışmalarını Sokrates’i ve onun görüşlerini ölümsüz kılmaya hasretmiştir.

Tezimizin konusunu adalet kavramı ve bu kavram etrafında gelişen tartışmalar

oluşturmaktadır. Bilindiği üzere Platon’un adalet konusundaki görüşlerini içeren en

temel eseri Devlet diyaloğudur. Elbette ki Platon’un adalet ile ilgili görüşleri sadece bu

diyalogla sınırlanamaz. Öte yandan bu tezin sınırları içerisinde biz tartışmamızı bu

diyalogda geçen görüşlerle sınırlayacağız.

1.b. Platon’un Eserlerine İlişkin Bazı Değinmeler

Platon’un eserlerini diyalog olarak yazmasına ilişkin olarak üç farklı sebep öne

sürülebilir.

Birincil olarak, “VII. Mektup’ta Platon, uğraştığı şeyler üzerinde hiçbir eseri olmadığını,

çünkü onların öteki bilimler gibi söz kalıbına dökülebilir olmadıklarını ”ifade

etmektedir.9

İkincil olarak, Dionysius’a yazdığı II.Mektup’ta Sokrates gibi bir son yaşamamak için ,

İlk Olan hakkındaki eserlerini diyalog şeklinde yazdığını bildirmektedir.

9 Ahmet Arslan, İlk Çağ Felsefe Tarihi İki, İ.B.Ü. Yay. , İstanbul 2008, s.192.

Page 15: Hak Bağıntısı: Sokrates-

8

Son olarak ise Aristoteles, Platon’un mevcut eserlerinde var olmayan şifahi öğretimden

(Yun. agrapha dogmata) söz etmektedir.

Lakin bir Platon okuyucusunun dikkate alması gereken bir başka nokta ise,

Platon’un hayatı boyunca Sokrates’in etkisi altında kaldığıdır. Platon, Sokrates gibi, her

kesimden kişiye bilgileri öğretmeye ya da bilgiyi doğurtmaya çalışma amacı

taşımasından ötürü, pek çok eserini diyalog şeklinde yazmış, anlaşılır ve sade bir

diyalog içerisinde bilginin araştırılmasının peşine düşmüştür .

Platon’un eserlerinin, Sokrates’in Savunması hariç hepsinin diyalog biçiminde

olması ve yine Sokrates’in savunmasının da yer yer diyalog şeklini almasının bir sebebi

ise Sokrates’in Savunması adlı eserin Platon’un ilk eserlerinden biri olmasına ve kendi

düşünceleri bu eserde nadiren açıklamasına bağlanabilir.

Platon’un eserlerine ilişkin bir sınıflandırma Ahmet Arslan tarafından şu şekilde

verilmektedir:

“Gençlik Dönemi veya Sokratesçi Diyaloglar Dönemi; Sokrates’in

Savunması, Kriton, Euthyphron, Lakhes, İon, Euthydemos, Protagoras,

Kharmides, Lysis ve Devlet ‘in birinci kitabı. Geçiş Dönemi;

Gorgias, Menon, Kratylos, Küçük ve Büyük Hippias’la , Meneksenos.

Olgunluk Dönemi; Şölen, Phaidon, Phaidros, Devlet’in geri kalan 9

kitabı. Yaşlılık Dönemi; Theaitetos, Parmenides, Sofist, Devlet Adamı,

Philebos, Timaios, Yasalar.”10

10 Ahmet Arslan, İlk Çağ Felsefe Tarihi İki, İ.B.Ü. Yay. , İstanbul 2008, s.192.

Page 16: Hak Bağıntısı: Sokrates-

9

2.BÖLÜM

DEVLET DİYALOĞUNDA DOĞRULUK VE HAK BAĞINTISI

2.a. Diyaloğun Genel Sunumu

Pire’ de Kephalos’un evinde gerçekleşen diyalogda yer alan konuşmacılar ve kümeleri

şu şekildedir.

1.Küme

Sokrates ve Öğrencileri; Glaukon, Adeimantos. (Platon’un büyük erkek

kardeşleri)

2.Küme

Zengin Tüccar Kephalos ve Oğulları, Polemarkhos, Lysias.

3.Küme

Khalkedon (Kadıköy)’ lü Sofist Thrasymakhos ve Öğrencileri; Kleitophon

ve Kharmantides.11

Platon’un Devlet eserinin birinci kitabında doğruluğun ne olduğuna dair

diyalogun ilk aşamasındaki tartışma Seriphos’lu yabancı ile Themistokles arasında

geçmektedir. Diyaloğun başlarında ün sahibi olmanın kaynağı hakkındaki şu ifadeler

oldukça ilgi çekicidir: Seriphoslu yabancı: “Sen kazandığın ünü kendine değil, Atinalı

olmana borçlusun. Themistokles: Doğru, Seriphoslu olsaydım ünlü olmazdım, ama sen

Atinalı da olsan bir şey olamazdın.”12

Bu ifadelerle ile birey – toplum karşıtlığı tartışmanın merkezine yerleşmektedir.

Diyaloğun bu bölümünde ilk olarak Seriphoslu yabancının ifadesine göre ““haklar

bireye ait değildir, haklar bireyin dahil olduğu devlet, toplum tarafından verilmektedir”“

düşüncesi öne çıkmakta iken, Themistokles’in ifadesinde ise devletin bireylere birtakım

11 Platon, Devlet (çev: Sabahattin Eyüboğlu- M. Ali Cimcöz) T.İ.B. Yay, İstanbul 2010) 1.Kitap. 12 Platon, Devlet (çev: Sabahattin Eyüboğlu- M. Ali Cimcöz) T.İ.B. Yay, İstanbul 2010, s.4.

Page 17: Hak Bağıntısı: Sokrates-

10

hakları verdiğini lakin, bireyin kendini gerçekleştirmesinin bireye daha fazla hak

kazandırdığı vurgulanmaktadır.

Bu tartışmada karşımıza çıkan sorumluluk-özgürlük ilişkisin bireylerin haklarını

belirlemekte olduğudur. Bir birey ne kadar sorumluluk taşıyor ise o kadar özgürdür ve

ne kadar özgürlüğüne düşkün ise de o kadar sorumluluk taşımaktadır. Burada bir başka

önemli sorun da şu olmaktadır: Salt özgürlük mümkün müdür? Çünkü sorumluluk

dâhilinde bir özgürlükten bahsedilmektedir ve sorumlulukların aşıldığı bir anda ne

ölçüde bir özgürlükten bahsedilebileceği tartışmalı hale gelmektedir. Hakların bu

sorumluluk-özgürlük ilişkisine bağlı olarak belli sorumlulukları kabul eden konumdaki

bireylere verildiği kabul edilmektedir.

Bu tartışma, Platon’un Devlet adlı eserinde hak meselesinin, hak etme, hak

kazanma bağlamında ilk defa geçtiği bölümdür ve tezin son bölümünde “kendinde

hakkı bulmak” konusu altında tekrar irdelenecektir.

Sokrates diyalogda geçen tartışmaya Kephalos ile konuşmasıyla dâhil

olmaktadır. Diyalogdaki tartışmayı şekillendiren önemli bir hamle, Kephalos’un

Pindaros adlı şairden bahsederek doğrudan aktardığı şiirdir ve Sokrates ile tartışması bu

şekilde başlamaktadır.

Umut tatlı tatlı doldurur içini,

Yoldaşlık eder ona, hoş eder gönlünü.

Umut yola sokar, yoldan çıkan insan aklını.13

13 Platon, Devlet (çev: Sabahattin Eyüboğlu- M. Ali Cimcöz) T.İ.B. Yay, İstanbul 2010, s.5.

Page 18: Hak Bağıntısı: Sokrates-

11

Kephalos’un alıntısında şuna dikkat çekmek gerekir: İhtiyarlamış bir kişi

geçmişteki hatalarını ve başkalarının haklarını ihlal etmesinden hareket ile kendi

yaşamını sorgulamaktadır. Bu yönüyle tartışma, günümüzde İslam Coğrafyasında

fazlasıyla bilinen kul hakkı kavramını hatırlatmaktadır. Tabi ki eserin yazıldığı tarih

itibarı ile günümüz arasındaki bu bağlantıyı kurmanın biraz zorlama olduğu öne

sürülebilir. Ancak hak kavramını, antik- modern ve günümüz ahlak sistemleri arasında

bir ayrıma gitmeksizin ele almaya çalıştığımız için bu bağlamlara dikkat çekmenin

gerekli olduğunu düşünüyoruz. Bu tür bağlamlar oluşturmaya çalışmak bir bakıma

geçmiş ile gelecek arasında köprü vazifesi görecektir. Hak konusu üzerinde (özellikle

vicdan meselesi ile bağlantılı olarak) insanların, antik dönemde de, dini hassasiyetle

durduklarını görmek ana mesele olan hakkın ne olduğu ve doğruluk ile

temellendirilmesine ilişkin tartışma bakımından büyük önem taşımaktadır.

Devlet’in 1.Kitap 331a - 331b bölümlerinde ise Kephalos, aşağıda üzerinde

durduğumuz biçimde, Thrasymakhos gibi net bir söz (Doğruluk güçlünün işine

gelendir) sarf etmese de paranın ( gücün) diğer dünya (Yun. hades) için hazırlık

konusunda insanın işini kolaylaştırdığını ve bu sebeple zengin olmanın doğru olduğunu,

yaptığı eylemlerin de işine geldiğini belirtmektedir. Birkaç pasaj sonra Kephalos

diyalogdan çekilecektir ve yerine oğlu Polemarkhos, Sokrates karşısında o meşhur

diyalektik sorgulamaya maruz kalacaktır. Sokrates’in Polemarkhos’un önermesini

çürütmesi üzerine ise Thrasymakhos sözü devralacaktır.

Page 19: Hak Bağıntısı: Sokrates-

12

Thrasymakhos’un itirazı, bu noktada, Polemarkhos’ un söylediği ”Doğruluk

dostlara iyilik, kötülere kötülük etmektir.” tezini Sokrates’in doğru bulmamasına karşı

olmaktadır. Tartışmayı “Doğruluk işe / işimize gelendir.” sözüyle temellendirmeye

yönelen o Thrasymakhos, Sokrates’ in örneklerini değiştirerek, yine diyalektik ile bu

savı çürütmeye çalışmakta, kendi doğruluk kavrayışına “güç-iktidar” kavramını

katmaktadır.

Thrasymakhos “Doğruluk, işe gelendir” önermesi yerine; “Doğruluk, güçlünün işine

gelendir”, önermesini öne sürmektedir. Sokrates ise bu eklemeye karşı çıkacak, doğru

tanımını, tıpkı Polemarkhos’a karşı yaptığı gibi açıklamaya çalışacaktır.

Lakin bu bölümde Sokrates, Thrasymakhos’un ifade ettiği, eğrilik ile doğruluğu

bir arada içeren doğruluk kavramını çürütmeye çalışacaktır. Ve sonuç olarak

Thrasymakhos, Sokrates’in açıklamalarını haklı bulacaktır.

Burada dikkat edilmesi gereken bir husus vardır. Sokrates gerek Kephalos, gerek

Kephalos’un oğlu Polemarkhos ve gerek ise Thrasymakhos’un öne sürdüğü doğruluk

önermelerini ”evrensel doğru” diyebileceğimiz bir olgu etrafında incelemektedir. Kendi

doğruluk tasvirini ise Devlet içindeki “insanda doğruluk” olgusu olarak incelemektedir.

Devletin insana yönelttiği bir ödev veya görev olgusu eğer doğru sayılacak ise

Thrasymakhos’un belirttiği “Doğruluk, güçlünün işine gelendir.” önermesinin de doğru

olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Çünkü bu bağlamda ödev, hakikat bir diğer deyiş

ile doğru kabul edilmektedir. Thrasymakhos’ un güçlü kelimesi ile kastettiği de zaten

Page 20: Hak Bağıntısı: Sokrates-

13

devlet yöneticisidir. Eleştirisinin esas hedefi sözü edilen devlet yönetim biçimlerinin

doğruluk değerlerinin temellendirilmesindeki yöntemdir.

Sokrates’in doğru anlayışını ise Platon, Devlet’in 4. Kitap’ında 433a pasajında

“insanda doğruluk” başlığı altında aktarmaktadır ve birkaç satır önceki

Thrasymakhos’un doğruluk önermesinden çok da uzak olmayan bir yaklaşım

sunmaktadır.

Bu bağlamda önemli bir bilgi olarak şu hususu da eklemek gerekir. Platon

Devlet’in birinci kitabını ve geri kalan dokuz kitabını farklı zamanlarda yazdığı genel

olarak kabul görmektedir. Dolayısıyla Platon’un düşüncelerinin zaman içerisinde

değişmesi gayet tabii bir durum olmaktadır.

Platon’un Devleti’in kalan dokuz kitabında doğruluk, iyilik ve ahlaklılığın

toplumun en bilgili kişisinde olacağını savunulmaktadır. Bu ise şu soruna yol

açmaktadır: En bilge kişi her bir vasıfta en bilge değil ise, bir bilgelik alanında kurduğu

otoritesi diğer bilgi ve erdem alanlarına da nüfuz edecektir. Bu da, Thrasymakhos’un

zaten var olan sistemi özetlemesi ve bu sisteme yönelik eleştirilerini ortadan kaldırıyor

görünmemektedir. Sokrates’in diyalektikteki başarısı nedeni ile doğruluk tartışmasında

kendisinin savunduğu görüşün “güçlü gözükmesini” sağlasa dahi, doğruluktan, iyilik ve

mutluluğa geçişte, diyaloğa girenlerin oy birliği ile belli bir sonuca ulaşmaları

”doğruluk güçlünün işine gelendir” tezinin sonuç olarak olduğu gibi yerinde durduğunu

bize düşündürmektedir.

Page 21: Hak Bağıntısı: Sokrates-

14

Kuşbakışı sunduğumuz bu değerlendirmeyi bir kenara bırakıp şimdi Thrasymakhos’un

eleştirilerinin ayrıntılarına girelim.

2.b. Thrasymakhos'un Sokrates'e Yönelik Eleştirileri

Siyaset, ahlak, etik, politika veyahut diğer sosyal bilimlerin hem oluşturulmasında hem

oluşturulduktan sonra ki ortaya çıkan sonuçlarda doğruluk, adalet, hak, hukuk gibi

kavramlar belirleyici öneme sahiptir. Öte yandan bu kavramların tam bir açıklığa ve

seçikliğe sahip oldukları öne sürülemez. Bu kavramların muallaklığının bir sebebi ise

değerlerin genel olarak iktidar tarafından belirlenmesidir. Thrasymakhos’un bakış

açısında göre doğruluk değeri olduğuna inanılan yasaların, doğru veya yanlış olmaları

Devlet – İktidar tarafından belirtilmektedir.

Thrasymakhos’ un itirazı bu noktada tarihe düşmüş ilk itirazlardan birisidir ve

çok yönlüdür. Gerek görünen dünyadaki sorunlara gerek ise metafizikten fizik aleme

geçişteki sorunlara, doğruluk, hak, adalet ve iktidar kavramları bağlamında değinen bir

itiraz olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle doğruluk ve hak meselesinde ilk olarak

Sofist Thrasymakhos’un eleştirilerine ve önemine değinmek; “doğru” veya “haklı”

değil, gerekli-gereken bir adım olmaktadır.

Sokrates’in Thrasymakhos’a verdiği cevaplar ile sunmaya çalıştığı doğruluk anlayışı ise

tartışmanın ve eleştirinin yer, zaman gözetmeksizin evrensel bir sorun olduğunu ortaya

çıkarmaktadır.

Page 22: Hak Bağıntısı: Sokrates-

15

Thrasymakhos asıl önermesi olarak düşüncesini, temellendirmeden, sadece sonuç

olarak, şu sözlerle belirtmektedir:

T.1. “Dinle öyleyse (Sokrates’e), Doğruluk güçlünün işine gelendir. İşte benim

düşüncem Haydi övsene? Övemezsin tabii!14”.

T.1. tümcesi şu manayı taşımaktadır: Hukuk veyahut haklara dayandırıldığı öne sürülen

bir adalet teorisi en güçlü kişinin ya da iktidar otoritesinin, kendi doğrularını,

diğerlerine, doğruluk değerine dayanan bir adalet sistemi olarak sunmasıdır.

Sokrates’in (aşağıda sunduğumuz gibi) S.1’ de T.1. önermesini ““kepaze etmesi”

üzerine (güreşçi örneği)” Thrasymakhos düşüncesini şu iki şekilde ifade eder:

T.2. “Her yönetim, kanunlarını işine geldiği gibi koyar. Demokratlık demokratlığa

uygun kanunlar, zorbalık zorbalığa uygun kanunlar, ötekiler de öyle. Bu kanunları

koyarken kendi işine gelen şeylerin, yönetilenler için de doğru olduğunu söylerler;

kendi işlerine gelenden ayrılanları da, kanuna, doğruluğa aykırı diye cezalandırırlar. İşte

dostum benim dediğim bu. Doğruluk her yerde birdir: Yönetenin işine gelendir. Güç de

yönetende olduğuna göre, düşünmesini bilen bir adam bundan şu sonuca varır:

Doğruluk güçlünün işine gelendir.”15

T.3. “Yönetmen, yönetmen oldukça yanılmaz, yanılmadığı için de kendine en faydalı

olanı buyurur; yönetilene de bunu yapmak düşer. Doğruluk, güçlünün işine geleni

14 Platon, Devlet (çev: Sabahattin Eyüboğlu- M. Ali Cimcöz) T.İ.B. Yay, İstanbul 2010, s.17. 15 Platon, Devlet (çev: Sabahattin Eyüboğlu- M. Ali Cimcöz) T.İ.B. Yay, İstanbul 2010, s.18.

Page 23: Hak Bağıntısı: Sokrates-

16

yapmaktır.”16

Thrasymakhos doğruluğun aslında olmadığı adalet anlayışını T.3 bağlamında şu şekilde

değiştirmektedir; doktor, doktor olduğu sürece güçlüdür(yönetmen veya doktor örneği).

Biz bir insana vasıf yüklediğimizde insan doğası gereği bu vasfı bir süre sonra

kaybedecektir ve insana böyle bir değer yüklemenin mantıksızlığı ortaya çıkmış

olacaktır.

Sokrates’in bu görüşe itirazı sonrasında Thrasymakhos konuya yeni bir yaklaşım getirir:

T.4. “”Sana kalırsa çobanlar, sığırtmaçlar, koyunları, öküzleri, efendilerinin ve

kendilerinin yararına değil, koyunlarla öküzlerin yararına beslerler, onları bu amaçla

güderler.”“ 17

Doktor örneğine karşı çıkan Sokrates’ e karşı argüman olarak, Thrasymakhos’un

itirazını şu şekilde anlamak gerekir: Yöneticiler, yönettiklerinin hizmetçisi değil,

efendileri konumundadırlar.

Sokrates’in eleştiriyi ele alma biçimi ise önkabule dayalıdır. Ona göre köle, sahibinin

efendisidir. Sokrates’in ortaya koyduğu bu ön kabul tartışmayı metafizik alana çekmeye

çalışmaktadır. Kendi hakikatini, doğruluğunu belirlemiş durumda tartışmanın geri kalan

kısmının metafizik hakikatler bağlamında çözüleceğini ve temel soruna cevap

vermeyeceği halde, öne sürülen doğruluğu eleştirmektedir. 16 Platon, Devlet (çev: Sabahattin Eyüboğlu- M. Ali Cimcöz) T.İ.B. Yay, İstanbul 2010, s,21. 17 Platon, Devlet (çev: Sabahattin Eyüboğlu- M. Ali Cimcöz) T.İ.B. Yay, İstanbul 2010, s.24.

Page 24: Hak Bağıntısı: Sokrates-

17

T.4’teki asıl itiraz, yönetilenlerin, yöneticilerin istediklerini yaptıkları ve yöneticilerin

kendi faydalarına olacak şeylerin, yönetilenlerin faydasına da uygun olduğu fikrine

karşı çıkılmasıdır. Bu görüşü savunmayı Thrasymakhos şu şekilde sürdürür:

T.5.”Doğrulukta doğru, aslında bir başkası için yararlı olan, yani güçlünün, yönetenin

işine yarayan şeydir. Güçsüzün, yönetilenin de zararınadır. Eğrilikse tam tersine. Güçlü,

üstün olduğu için yönetilenler, güçlünün işine geleni yaparlar. Kendi mutluluklarını

değil, onun mutluluğunu sağlarlar.” 18

Thrasymakhos T.5’te bir doğruluk için bir zemin belirlemeye çalışmaktadır ve bunun

yönetici için, yöneticinin yaptığı eylemlerin hem kendisi hem de yönetilen için doğru

eylem olduğunu belirtir. Buna nazaran yönetilen bu doğru değeriyle yönetilmeden

zararlı çıkmaktadır. Buradan şu sonuç çıkar: Devletin doğru eylemleri yönetilene fayda

sağlamak zorunda değildir. Buna tarihte her toplumda devletin bekası için öngörülen

doğru kabul edilen eylemleri örnek verebiliriz. Bu tip uygulamalarda zaman zaman

yönetilenler zarar görmüştür.

Thrasymahkos’un öne sürdüğü doğruluk zeminini devletin yönetimi için

kullanmasından şu sonuç çıkmaktadır: Toplum devlet için vardır. Bu iddianın Platon’un

İdeal Devleti için de aynen geçerli olduğu öne sürülebilir.

Ve henüz Devlet diyaloğunun 1.Kitabında olduğumuzu tekrar hatırlatmak gerekir.

Sokrates’ in eleştirmekte olduğu, Thrasymakhos’ un tanımladığı devlet mevcudiyetini

18 Platon, Devlet (çev: Sabahattin Eyüboğlu- M. Ali Cimcöz) T.İ.B. Yay, İstanbul 2010, s.24.

Page 25: Hak Bağıntısı: Sokrates-

18

korumaktadır. Platon kitabın geri kalanında ideal devletin tanımını ve vatandaşların

görevlerini tanımladığı bölümlerde ortaya çıkan sonuç Thrasymakhos önermesini

doğrulamaktadır. Güçlü ya da yönetici belirlediği bir hakikati vatandaşlara hak olarak

sunmalı ve onları yönetmelidir.

Bu makale de amacımız doğruluk ve hak meselesi olduğundan kitabın geri kalan dokuz

bölümü incelenmeyecektir, sadece sonuçlar belirtilmekle yetinilecektir.

T.6.”Doğru adam her işte, doğru olmayanın karşısında zararlı çıkar.”19

T.5 önermesine benzer bir şekilde T.6 önermesi, yönetici değil yönetilenler

kastedilmektedir. Devlet içerisinden birey doğru işlerinde, başkasının iyiliğini, zarar

görmemesini gözeterek yaptığı işlerde, eğri adam karşısında zararlı çıkacaktır, sonucuna

ulaşılmaktadır.

Sofist’ in öne sürdüğü şudur: İki ortaklı bir iş düşünülsün. Ortaklardan birisi ahlaki

eylemleri bakımından eğri, diğeri doğru kabul edilsin.. Thrasymakhos’ a göre eğri kişi,

doğru kişi üzerinden geçinen ve onu zarara uğratan kişidir- ki burada zaten ahlakın

temellendirilmesi için eylemlerin doğru, yanlış, iyi ve kötü eylemler oldukları belli bir

ahlaka göre var sayılmıştır.

Bu önermede en önemli unsur bireylerin kendi aralarındaki etkileşimlerinden doğan

doğru ve eğri adam kavramlarıdır.

19 Platon, Devlet (çev: Sabahattin Eyüboğlu- M. Ali Cimcöz) T.İ.B. Yay, İstanbul 2010, s.24

Page 26: Hak Bağıntısı: Sokrates-

19

T.7.”Eğri insan için ise durum tam tersinedir, eğri büyük kazançlar sağlayan adamdır.”20

Eğri insan, T.7’ de hem yönetici hem birey için kullanılmıştır, Thrasymahkos doğruluk

değerlendirmesini T.7 ‘ de konumdan bağımsız yapmaktadır, her şekilde kendi işine

geleni, her koşulda mübah sayan ve kural tanımayan kişilerin, sürekli kendilerine fayda

sağladığını belirtmektedir.

T.8.”Sonuna varan bir eğrilik böylece hür adama, doğruluktan daha çok yaraşır. Bu

yüzden daha güçlü, daha efendi olur. Başta da söylediğim gibi, doğruluk güçlünün işine

gelendir. Eğrilikse, kendimize yararlı olan, kendi işimize gelendir.”21

Doğruluğun, yönetici ile eğriliğin ise birey, toplum bireyi ile temellendirmesini yapan

Thrasymakhos, yöneticilerin eylemlerinin güçlerinden ötürü, bir diğer deyişle

söylemlerinden ötürü, doğru olarak sıfatlandırıldığını belirtir.

Bireyin ise bu doğruluk karşısında, eğrilik, eğri veya yanlış olma ile kendine fayda

sağlayacağını belirtir. Bir yönetici buyruğundaki birey, yöneticinin doğrularına uygun

hareket ettiği sürece kendine fayda sağlayamayacak, yöneticinin hizmetçisi olarak

yaşamını sürdürecektir.

2.c. Thrasymakhos’un Eleştirilerinin Mahiyeti 20 Platon, Devlet (çev: Sabahattin Eyüboğlu- M. Ali Cimcöz) T.İ.B. Yay, İstanbul 2010, s.25 21 Platon, Devlet (çev: Sabahattin Eyüboğlu- M. Ali Cimcöz) T.İ.B. Yay, İstanbul 2010, s.25

Page 27: Hak Bağıntısı: Sokrates-

20

Thrasymakhos’ un itirazının önemi ve mahiyetine, doğru ve fayda kavramları ile

değinilmesi gereklidir. Eserin giriş kısmından itiraza kadar gelen süreçte, doğrunun ve

doğruluk kavramlarının genel bir mana ile ifade edilmesi şu iki çerçeve de olmuştur: İşe

gelmesi ve kişiye fayda sağlaması.

Thrasymakhos’un itiraz ettiği noktaya kadar doğruluk’ un faydadan ziyade zarar

önleme yani bir şeyi sabitleyici olarak tutmada, garanti altına almada fayda

sağlayabileceği öngörülmüştür.

Thrasymakhos ise doğruluk işe gelendir önermesine, “güçlü” kelimesini

kattığında ortaya çıkan “Doğruluk güçlünün işine gelendir.” önermesi mevcut tartışmayı

değiştirmektedir. Çünkü doğruluğun, yöneticilere veyahut güç sahibi olan22kişilere özgü

olabileceğini söylemektedir.

Sokrates bu itirazı da çürütmektedir, en temel savı ise yöneticilerin kendi işlerine

gelmeyen –hatalar- ile kararlar alabilmesidir. Oysaki burada şu eleştiriyi yapılabilir: Her

güçlü kişi doğru bir karar alabilecek midir veyahut her işe gelen eylem doğruluk değeri

taşımakta mıdır?

Antik ve modern dönemdeki hak, doğruluk tanımlamalarına gerek hukuk gerek

ise felsefi önermeler içerisinde baktığımızda ise genel olarak karşımıza çıkan şu

olmaktadır.

22 Güç sahibi tanımı belirtilmiştir.

Page 28: Hak Bağıntısı: Sokrates-

21

Thrasymakhos’ un söz ettiği “Doğruluk, güçlünün işine gelendir.” önermesinin

geçerli gözükmektedir. Sokrates 1.Kitap 339a bölümünde Thrasymakhos’un önermesini

eleştirirken Devlet’in 4.Kitabında Platon’ un Ütopik Devleti oluşturulmaya

başlandığında ise, devletin topluma ve bireye ödevler yüklemesini gayet uygun

bulmaktadır.

2.d. Sokrates’in Thrasymakhos’ un eleştirilerini karşılama biçimi

Sokrates, Thrasymakhos ’un ilk eleştirisini anlamamakta ve güreşçi (pehlivan)

örneğiyle geçiştirmektedir:

S.1 “Doğruluk güçlünün işine gelendir, diyorsun. Peki, bununla ne demek istiyorsun

acaba? Örneğin Pehlivan Pulydamas bizden güçlüdür. Güçlü olduğu için de öküz eti

yemek onun işine gelir; öyleyse bizim için de en doğrusu öküz eti yemektir. Bunu mu

demek istiyorsun?”

Thrasymakhos’ un itirazı iktidarın bir doğruluk değeri belirttiğine, belirlediğine işaret

etmektir. İktidar gücünü, ortaya koyduğu değerlerden almaktadır, rejimlerin siyasi

güvence sağlaması ve yasaların hukuku sağlaması gibi. Sokrates’ in itirazı ise birey

dâhilinde güç sahibi olanların işine gelen eylemi belirtmektir.

Page 29: Hak Bağıntısı: Sokrates-

22

Thrasymakhos T.1 ile iktidar doğrusunun eleştirisini yapmakta iken, Sokrates bunu

birey düzeyinde anlamaktadır. Tartışma daha sonra toplum-birey ilişkisinden hareketle,

fizik-metafizik ilişkisine doğru bir seyir halindedir.

S.2 “Doğru olan, yalnız güçlünün işine geleni yapmak değil, tersini de, işine gelmeyeni

de yapmaktır.”

Sokrates’in T.2’ye ilk karşı cevabı bunu önermek olmaktadır, çünkü yönetilenler

yasalar ile kendi çıkarlarına uygun düşmeyen kararlarda alabilmektedir.23

S.2.a”Yönetenler, yönetilenlere, şunu bunu yapmayı buyururken, arada kendi gerçek

çıkarlarının ne olduğunda yanıldıkları, fakat yönetilenlerin gene de baştakilerin

buyruğunu yerine getirmelerinin doğru olduğu üzerinde anlaşmamış mıydık?” 24

S.2.a önermesi Sokrates’in ihtimaller üzerine söylediği S.2’nin devamı niteliğindedir.

S.2 önermesinde yöneticilerin, kendi çıkarlarına uygun düşmeyen kararlar alabileceğini

ve yönetilenlerin bu kararlara uyarak T.2 önermesini çürütmesinin mümkün olduğunu

göstermektedir.

S.3 “O halde her bilgi, kendinden üstün olanın işine geleni değil, kendi yönetimi altında

olanın, yani güçsüzün işine geleni gözetir ve buyurur.”25

23 Platon, Devlet (çev: Sabahattin Eyüboğlu- M. Ali Cimcöz) T.İ.B. Yay, İstanbul 2010, s.19. 24 Platon, Devlet (çev: Sabahattin Eyüboğlu- M. Ali Cimcöz) T.İ.B. Yay, İstanbul 2010, s.19. 25 Platon, Devlet (çev: Sabahattin Eyüboğlu- M. Ali Cimcöz) T.İ.B. Yay, İstanbul 2010, s.19.

Page 30: Hak Bağıntısı: Sokrates-

23

Sokrates S.3 önermesinde T.3 önermesine cevap vermeye çalışmaktadır lakin bu kabul

edilebilir değildir. Thrasymakhos’un S.3 önermesini T.3’e karşı kabul ettiği görülse de

bilimler ve sanatlar insanların tümevarım bilimleri ile kabul edilmiştir. Aristoteles’in

tümdengelimi veyahut yanlışlanabilirlik içerisinde ise S.3’ün doğruluğundan maalesef

söz edilemeyecektir.

S.4. Thrasymakhos’a hitap ederek; “Çobanı, …, yemek için onları besleyen boğazına

düşkün biri gibi gösteriyorsun. Oysa ki çobanlık sanatı, güttüğü koyunlara en büyük

iyiliği nasıl sağlayacağını düşünür.” 26

Sokrates S.4 önermesini T.4’ e karşı öne sürerken bir hataya düşmekte ve aslında

sorunu olduğu gibi kabul etmektedir. T.4 ‘ teki Thrasymakhos’ un çoban kavramını

değiştirip, kendi çoban tanımını yapmaktadır ve bunu temellendirmektedir.

Söylemini mantık içerisinde değil, kabul görülen – kabul edilebilir bir anlayış, teori

bütününde doğru var sayılması için Thrasymakhos’ u ikna etmektedir. Tarihi süreç

boyunca ise ikna etme yöntemi, bireyleri yönlendirmek için kullanılan bir iletişim

yöntemi olmuştur dersek, bu yeterli bir açıklama olacaktır. Söz konusu doğru olduğunda

ise ikna yöntemi, söylem farkının doğru, hak ve adalet kavramları üzerinde farklı

manalara ulaşılmasında açıklayıcı veya tartışmayı sonlandırıcı bir mekanizma görevi

görmemektedir.

S.5. “Her yönetim, bir yönetim olarak, ister devlet hayatında, ister tek insanın

26 Platon, Devlet (çev: Sabahattin Eyüboğlu- M. Ali Cimcöz) T.İ.B. Yay, İstanbul 2010, s.26.

Page 31: Hak Bağıntısı: Sokrates-

24

hayatında, bir başkasının iyiliğini değil, yönettiği, bakımını üzerine aldığı şeyin iyiliğini

gözetir.”27

Siyasi söylem olarak kabul edebileceğimiz söylemin belirgin bir şekilde ortaya

çıktığı ve özellikle günümüzde eleştirileri güçlendiren Sokrates’ in S.5 önermesinde

yönetici, yasaları ve ahlakı çerçevelendirecek değerleri belirlerken ya da hali hazırda

belirlenmiş yasaları ve ahlaki kuralları kendisi için değil, toplum için yaptığı

söylenmektedir. Burada yönetici aynı zamanda bir bireydir ve yöneticinin böyle bir şey

yaptığını söyleyebilmek için eğri insan olduğunu kabul etmek gerekir. Oysa ki gerek

Platon, gerek ise Sokrates doğru insan adını verdikleri kişinin yönetici olduğunu

belirtmektedir. Buna benzer olarak ise Thrasymakhos yöneticinin her şekilde kendince

ve kendinin toplumunda doğru kabul edildiğini, bunun güçten geldiğini söylemektedir.

S.6. “Eğriliğin öyle bir gücü var ki nerede olursa olsun bir şehirde, ailede, orduda ya da

herhangi bir toplulukta, … , kendini gösterir, insanları iş göremez hale sokar.” 28

Sokrates’ in eğriliğe karşı eleştirisini iki yönetim biçimi ile eleştirmek gayet

makuldür ve hemen her diğer ( eğri toplum harici) toplumlar içinde doğruluk değerine

ulaşılabilir, bu yargı için. Tiranlık veyahut diktatörlük ile yönetilen toplumlar ve

yöneten yönetici için eğri kavramını kullanmamız makuldür. Ayrıca, eğri kavramını

kullanmasak dahi, iyi bir tiran iktidarının yapacağı her eylemlerin doğru veyahut eğri

olacağına yine, o hükümeti yöneten kişi verecektir. Yani Sokrates’ in eğrilik üzerinden

kurguladığı sistem sadece bir örnektir, mevcudiyeti bulunmamaktadır. 27 Platon, Devlet (çev: Sabahattin Eyüboğlu- M. Ali Cimcöz) T.İ.B. Yay, İstanbul 2010, s.27. 28 Platon, Devlet (çev: Sabahattin Eyüboğlu- M. Ali Cimcöz) T.İ.B. Yay, İstanbul 2010, s.36.

Page 32: Hak Bağıntısı: Sokrates-

25

S.7. “Eğriliğin tabiatındadır, onun etkisiyle insan kendi kendisiyle anlaşamaz, iş

göremez duruma gelir, sonrada hem kendine hem doğrulara düşman olur.”29

Thrasymakhos’ un ifade ettiği eğrilik Sokrates’ in S.7’ de belirttiği veya

tanımladığı, hastalığa varan, ulaşan ya da olduğu gibi benzeyen bir eğrilik değildir.

Thrasymakhos doğru ve eğrinin bir söylemden ibaret olduğunu söylemekte,

savunmaktadır, yönetici açısından.

Birey için ise doğru eylemde bulunmak kendine zarar, yönetime faydalı olacaktır.

Çünkü doğru eylem olarak yapacağı eylem, Devlet’ in belirttiği doğrudur ve eğri eylem

olarak yapacağı eylem ise Devlet’ in belirttiği eğridir, oysa ki kendisi – birey- açısından

doğru eylem olmaktadır.

Sokrates’ in eleştirdiği eğri ise etkileşim esnasındaki eğriliktir ki Thrasymakhos’

un savunduğu devlet için doğru ve birey için doğru, birey için zarara, devlet için

faydaya tekabül etmektedir. Bu nedenle Sokrates ‘ in tartışmayı fizik alanından

metafizik alana taşıması ve kendinde doğruluk, kendinde doğru gibi, ideaların mevcut

olduğu sürece geçerli olacak açıklamasının aslında Thrasymakhos’ un söylemi üzerine

hiçbir değeri olmamaktadır.

Sokrates’ in ikna yöntemi ve diyalektiğinin etkisi her zamanki gibi sorunu çözmekten

öte uzunca bir tarih boyunca gölgelemektedir.

29 Platon, Devlet (çev: Sabahattin Eyüboğlu- M. Ali Cimcöz) T.İ.B. Yay, İstanbul 2010, s.36.

Page 33: Hak Bağıntısı: Sokrates-

26

S.8. “Doğru insan, doğru kafa daha iyi yaşar. Kötü kafa, eğri insan da kötü yaşar.”30

Tartışmayı kendi lehine çeviren Sokrates, aslında T.1 önermesinde olduğu gibi sorunu

anlamamakta sadece Thrasymakhos’ a karşı çürütmelerine devam etmektedir.

Doğru insan veya eğri insan, tartışmanın odağında değildir. Tartışma iktidar-birey

arasındadır.

Thrasymahkos’ un itirazı ilk hali ile geçerliliğini korumaktadır lakin tartışma, doğruluk

değerinin neye göre belirlendiğine karar verilmeksizin, doğru insan, eğri insan gibi, asıl

doğruluk değerinden pay alması gereken kavramlar varsayılmaktadır.

S.9. “Doğrunun ne olduğunu bilmedikçe, doğruluğun iyilik olup olmadığını nasıl

kestirebiliriz?”31

Devlet’ in 1.Kitabının son cümlesi ile karşı karşıya kalmak ve bir doğruluk değerini

incelediğimiz çalışmamızda Sokrates’ in meşhur sözünü hatırlamak yararlı olacaktır:

Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir.

30 Platon, Devlet (çev: Sabahattin Eyüboğlu- M. Ali Cimcöz) T.İ.B. Yay, İstanbul 2010, s.39. 31 Platon, Devlet (çev: Sabahattin Eyüboğlu- M. Ali Cimcöz) T.İ.B. Yay, İstanbul 2010, s.40.

Page 34: Hak Bağıntısı: Sokrates-

27

2.e. Tartışmanın Geçtiği Zemin

Platoncu doğruluk, şeylerin kendinde var olmaları, idealar olarak varolmalarına, 1.Kitap

içerisinde değerlendirildiğinde, Sokrates’in yöntemi içerisinde yer verilmemektedir.

“Tarihte uzunca bir zaman kabul edilmiş Platoncu doğruluğun temeli nedir?” şeklinde

bir soru sorduğumuzda karşımıza çıkan cevap doğruluğun dili ve iletişimi olanaklı kılan

olarak varsayıldığıdır. Bir bakıma gerek mantık ilkeleri gerekse terimlerin göndermede

bulunduğu idealar doğal olanı aşan metafiziksel bir düzlemde var olmaktadırlar.

Thrasymakhos’ un çıkışı ise doğal olanın ve fiziğin sınırları içerisindedir. Onun

söylemi buna dairdir. Sonraları metafizik kaynaklı temellendirilen ve ispatı verilemeye

çalışılan doğru, doğruluk, eğri, eğrilik vb. kavramlar Platon’un idealar kuramına

dayanmaktadırlar Ki yüzyıllar boyunca, ta ki Kant’ a kadar, bu tür bir metafizik elenene

değin, Platoncu doğruluk Thrasymakhos’ un ifade ettiği şekilde dönemlerin iktidarları

tarafından, işine gelme prensibi ile doğru kabul edilmiştir. Dolayısıyla, Platon’un

Thrasymakhos’un eleştirilerine cevabı en temelinde metafiziğin ve metafiziksel olanın

varlığının gösterimesine dayanmaktadır. Günümüzde Thrasymakhos’un görüşlerine

yakın siyaset ve hukuk anlayışlarının gittikçe daha yaygın kabul görmesinin bir nedeni

de metafiziğin felsefi söylemden elenmeye çalışıldığı bir dönemde yaşıyor olmamızdır.

Tartışma, adaletin, bireyler ve onların iktidar kurma arzularından bağımsız bir

anlamı olup olmadığı konusunda yürütülmektedir. Bir başka deyişle Sokrates eğer

adaletin kişilere, durumlara bağlı olmayan, bu itibarla da metafiziksel bir varlığa sahip

olduğunu kanıtlayabilirse, bu eleştirilerin üstesinden gelebileceğini düşünmektedir.

Page 35: Hak Bağıntısı: Sokrates-

28

Platon’ un ideaları olarak karşımıza çıkan bu sonuç ise bugün kolaylıkla kabul

edilebilir değildir. Lakin tarihin her döneminde ideaları tartışmasız var kabul eden

görüşleri ve kişileri görmemiz mümkündür.

Thrasymakhos’ un itirazları, Kant ve Kant’ tan etkilenen Nietzsche, James (ve

onun gibi düşünen pragmatistler) , Wittgenstein (geç dönem) , Foucault gibi yakın çağa

dönük ve içinde yaşadığımız yüzyılda daha çok kabul gören, reddedilmesi şu an için

çok zor görünen bir düşünce çizgisi tarafından sürdürülmektedir.

Burada söz konusu olan metafizikten, fiziğin sınırladığı şekliyle bilgiye geçiştir.

Yani bir şeyler veya olgular sadece kurgu olarak bilindiği ya da öne sürüldükleri halde

onlara bir gerçeklik atfedilmektedir. Bu gerçeklik –hakikat- içerisinde öne sürülen

kurgular ve değerleri fiziğin bilgisi ile bağdaşmamaktadır. Bu gerekçe ile tartışmanın iki

tarafının olduğunu söylemek mümkün olmaktadır:

Birincil olarak Thrasymakhos’ un belirttiği, öne sürülen doğruluk bir söylemden

ibarettir ve bu söylemler güç sahipleri tarafından oluşturulabilir ve reddedilebilir, salt

bir doğruluk yoktur.

İkincil olarak ise Sokratesçi veya bir diğer deyiş ile Platoncu görüşe uygun

olarak idea olarak kendinde bir salt doğruluk vardır. Doğruluğun uygulanabilir olması

veya olmaması doğruluğun varlığına herhangi bir eksiklik katmamaktadır, şüphe

düşürmemektedir.

Page 36: Hak Bağıntısı: Sokrates-

29

2.f. Sokrates'in (Platon'un) Çözümü: Ruhun Yetilerinden Devlete

Bizim devleti kurarken ta en başta herkese bir görev vermiştik ya! İşte bu

ödev, ya da bunun bir türlüsü aldanmıyorsam, doğruluğun ta kendisidir. Bir

insanın toplumda yaradılışına uygun bir tek işi görmesi gerektiği üstünde

birkaç kez de durmuştuk, bunda da anlaşmıştık hatırlarsan.32

Devlet’in Birinci Kitabında Thrasymakhos’ un eleştirilerinin her birini karşılayan

Sokrates, bir doğruluk tanımı vermemektedir. Buna karşılık, Sokrates kendi

örneklerinde ve açıklamalarında iki farklı zemine dayanarak Thrasymakhos’ a cevap

vermekte ve onun önermelerini çürütmeye çalışmaktadır.

Bu zeminlerden ilki toplumdur. Tartışmada üç küme bulunmaktadır ve Sokrates

kamuoyunun önünde kendi örneklerini Thrasymakhos’a göre doğru kabul ederken,

tartışmadaki diğer kişilerin onayını almaktadır.

İkincisi ise dini bilgi veyahut dogma adını verebileceğimiz bir kabul edilmiş bilgiler

çerçevesidir.

Sokrates, Thrasymakhos üzerinde bu zeminleri kullanarak kendi otoritesini

kurmaktadır.

Platon’ un Devlet’in 1. kitabında yapmaya çalıştığına bu iki bağlamda doğru

32 Platon, Devlet (çev: Sabahattin Eyüboğlu- M. Ali Cimcöz) T.İ.B. Yay, İstanbul 2010, s.131

Page 37: Hak Bağıntısı: Sokrates-

30

diyememekteyiz. Oysaki dördüncü kitabın insanda doğruluk bölümünde Sokrates’ in bir

doğru tanımına vardığını ve bunun ödev olduğu görülebilmektedir.

Platon, ideal devleti düşüncesinde inşa ederken, Thrasymakhos’ un T.2.

önermesini doğru kabul etmekte ve bu doğru bağlamında bireylere ödev yüklemekte,

devletin bekasının önemini belki de tarihte ilk kez vurgulamaktadır.

Buradan şu sonuç çıkmaktadır: Birinci kitapta eleştirilen ve doğru bulunmayan,

otorite olamayan Thrasymakhos’un görüşleri, İdeal Devletin doğruluk zemininin ne

olduğu bağlamında geri dönmekte ve çürütülen eleştirilerinin bir kısmı “doğru”

sayılmaktadır.

Platon’un idealar teorisinde ise kendinde doğru-doğruluk mutlak olarak ve

ideadan pay almaya dayalı olarak sunulduğundan Thrasymakhos saf dışı bırakılmış

gözükmektedir.

Platon Sokrates’ in ağzından değerlerin var olduğuna ve hatırlanması

gerektiğine işaret etmektedir. Platon, bireylerin dildeki kavramlardan seçim yapmalarını

ve onların bu kavramları ahlak içerisinde idea ile bağlantı kurmalarını beklemektedir,

amaçlamaktadır.

Sokratesçi diyalektik ise ortaya bir terimin ötesinde bir açıklama sunmaktadır.

Platon’ un devleti kurmasındaki fikir buna dayalıdır. Bireylerin ortak ideada

buluşmalarını beklemektedir. Platoncu doğruluğun hedefi İdeal Devlete hizmet

Page 38: Hak Bağıntısı: Sokrates-

31

etmektedir.

Bu nedenle Sokrates, Thrasymakhos ile geçen tartışmasında metafizikten fiziğe geçişi

doğru bir eylem olarak varsaymış ve bu şekilde eylemini gerçekleştirmiştir.

Page 39: Hak Bağıntısı: Sokrates-

32

3. BÖLÜM

SOKRATES – THRASYMAKHOS TARTIŞMASININ MODERN

HUKUK FELSEFESİNDEKİ BAZI YANSIMALARI

3.a. Doğruluk Kavramına Dayandırılmış Hukukun Yetkisi

Thrasymakhos’un itirazları doğrultusunda Cesare Beccaria’nın Suçlar ve Cezalar

Hakkında adlı eserinin, -Ceza Verme Yetkisi- bölümündeki anlayışa değinmek,

hukukun ve etiğin iktidara dayandırılmasının bir örneğini açıklamaya yeterli olacaktır.

“Montesquieu, kesin zorunluluktan kaynaklanmayan her cezanın zorbalık olduğunu

söylemektedir.”33 Thrasymakhos’ un T.1 ve T.2 önermelerindeki güç kavramı,

Beccaria’ nın, Montesquieu’ dan bildirdiği “zorunluluk gerektirmeyen cezanın zorbalık

olması”na denk gelmektedir.

İktidar konumu, herhangi bir gereklilik duyulmadan yasaları ve cezaları

belirlemektedir peşi sırada uygulamaktadır. Bireylerin bu zorbalık karşısında

kendilerine doğru, iktidar konumuna ise eğri olmaları gerekmektedir.

Thrasymakhos’ un T.5 ve T.6’ da belirttiği üzere, doğru insan birey ise sürekli

her işten zarar edecektir, çünkü onun doğrusu belirleyici konuma ulaşamamaktadır. Eğri

insan birey ise de zorbalık onun için de aynı hükmü verebilmektedir. T.1’ deki asıl güç

33 Cesare Beccaria, Suçlar ve Cezalar Hakkında, (çev: Sami Selçuk) , İmge Yay, Ankara 2004, s.27.

Page 40: Hak Bağıntısı: Sokrates-

33

sahibinin sadece iktidarı imgelediğini bu şekilde ortaya koymak mümkün

görünmektedir.

“Hükümdarın ceza verme yetkisi, bireylerin ele geçirme girişimlerine karşı

kamu esenliğinin güvenceye bağlanması ve savunulması zorunludur.”34 Platon’un ideal

devletindeki benzer bir ilke içeren, ceza verme yetkisinin temellendirilmesi, hali hazırda

Platoncu doğruluk değeri ile anlam bulmaktadır. Devletin bekası veya bir diğer deyişle

toplum devlet içindir, anlayışı Platoncu doğruluk değerinin temel hizmet ettiği amaçtır.

Thrasymakhos’ un itirazı da bu yönde olmaktadır, bu bir doğruluk içermemektedir.

Sadece mevcut duruma doğruluk değeri atfedilmesinden ibarettir ve Thrasymakhos

dönemi itibarı ile mevcut yönetim biçimlerine karşı eleştirisini olanı, olduğu gibi öne

sürme ile göstermektedir.

3.b. Ronald Dworkin’ in Modern Hukuk Eleştirisi

Anglo-Amerikan dünyasının modern hukuku pozitivizm temellidir, hukuk bir bilim gibi

öğretilmekte ve bir bilim gibi sonuç vermesi beklenmektedir. Lakin durum böyle

olmamaktadır. İnsan faktörünün etki ettiği her alanda metafizik olarak adlandırdığımız

sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Dworkin’ in haklı eleştirisi de buna yöneliktir, pozitivist

eğitimin içermediği metafizik yargıçların kararlarında etkin bir rol üstlenmektedir.

34 Cesare Beccaria, Suçlar ve Cezalar Hakkında, (çev: Sami Selçuk), İmge Yay, Ankara 2004, s.27.

Page 41: Hak Bağıntısı: Sokrates-

34

Dworkin, Platon'un Devlet adlı diyalogunda Sokrates ile Sofist Thrasymakhaos

arasında geçen, doğruluk güçlünün işine gelendir, tartışmasının temellendirilmesine

paralel bir şekilde işleyen Jeremy Bentham'ın yararcı ve pozitivist felsefesini takip eden

Anglo-Amerikan hukuk sisteminin eksikliklerinin veyahut hatalarının olduğunu

belirtmektedir.

Kusurun yargıçların sosyal kural ya da normatif genel-geçer kabul ettikleri

kurallar yerine soyut olan geleneksel kurallara bağlı olduğunu göstermektedir.

Hukukun ahlaka bağlı olduğu gerçeğini göstermesi ve olması gerektiğini de kanıtlaması,

eleştirisinin mahiyetini açıklamak için yeterlidir.

Dworkin hukukun ne olduğu ve nasıl olması gerektiğini anlatırken liberalizme

şu şekilde değinmekte ''orta yaşlılar liberalizmi fazla serbestisi yüzünden, gençler ise

katılığa,, ekonomik adaletsizliğe ve Vietnam Savaşı'na yol açtığı için suçlamakta''35 ve

bu durumun şuna işaret ettiğini dile getirmektedir: ''Hukuktaki belirsizlik, geleneksel

siyasi tutumdaki belirsizliği yansıtmaktadır.''36

Buradaki alıntı Kephalos’un Pindaros adlı şairden aktardığı şiir ile örtüşmektedir

ve ayrıca Thrasymakhos’ un doktor-yönetmen örneğindeki, vasfın kalıcı değil geçici

olduğunu belirtmesi ile de ilişkilidir. Ortak çatı altında Platon’un idea’dan pay alma

düşüncesinden bahsedebiliriz ki günümüzde her bir birey kendini otorite karşısında

35 Ronald Dworkin, Hakları Ciddiye Almak, (çev:A. Ulvi Türkbağ), Dost Kitabevi Yay, Ankara , 2007,

s.9. 36 Ronald Dworkin, Hakları Ciddiye Almak, (çev:A. Ulvi Türkbağ), Dost Kitabevi Yay, Ankara , 2007,

s.9.

Page 42: Hak Bağıntısı: Sokrates-

35

egemenleştirme çalıştırması yürütmeye çalışmaktadır, denilirse bu önerme yanlış

olmayacaktır.

Jeremy Bentham'ın felsefesinden türetilen egemen iki kuram olarak Hukuki

Pozitivizm, “hukuki önermelerin doğruluğunun, yalnızca belirli sosyal kurumlar

tarafından edinilmiş kurallara ilişkin olgular sınırlı olmasıdır.”37

Yararcı Kuramı ise “hukuk ve kurumlarının başka bir şeye değil de yalnızca

genel refaha hizmet etmesi gerektiğinin savunan görüş”38 olarak ele alan Dworkin

eleştirel bir biçimde kuramın iki kısmının birbirlerinden bağımsız olduklarını

belirtmekte ve eleştirmektedir.

Dworkin yapıcı eleştirilerinde ise liberal geleneğin, bir parçası olmakla beraber, bu iki

kısımda sözü edilmeyen -hukuki pozitivizm ve yararcı kuram-, eski bireysel insan

hakları düşüncesini öne çıkarmaktadır.

Jeremy Bentham ise bu düşünceye, -eski bireysel insan hakları düşüncesi-

yüceltilmiş anlamsızlık (İng. nonsense on stilts; ''sırıklar üzerindeki anlamsızlık'')

demektedir.39

Hukuk bilim ve hukuk felsefesine eleştirisini İngiltere ve Amerika' da hukuk

bilimine egemen olan yaklaşımı profesyonel yaklaşım olarak ele alan Dworkin, bu

37 Ronald Dworkin, Hakları Ciddiye Almak, (çev:A. Ulvi Türkbağ), Dost Kitabevi Yay, Ankara , 2007,

s.9. 38 Ronald Dworkin, Hakları Ciddiye Almak, (çev:A. Ulvi Türkbağ), Dost Kitabevi Yay, Ankara , 2007,

s.10. 39 Ronald Dworkin, Hakları Ciddiye Almak, (çev:A. Ulvi Türkbağ), Dost Kitabevi Yay, Ankara , 2007,

s.10.

Page 43: Hak Bağıntısı: Sokrates-

36

yaklaşımın bir ilerleme yanılsaması ürettiğini dile getirmektedir. Hukukun içerisindeki

gerçekten önemli ilke sorunlarına dile getirmediğinin bununda hukukçu eğitiminde

kaynakladığını şu şekilde söylemektedir: ''Hukukçular, hukukun bilimsel sorunlarının

alışılagelmiş hukuki tekniklere tabi olmamalarından kaynaklandığını fark ettiler;

bununla birlikte güçlüğü bu tekniklerle ele alınabilen sorunları ayırıp geri kalanları yok

sayarak aşmayı önerdiler.''40

Dworkin suçlamasını şu şekilde temellendirmektedir: Yüzyılın ortalarında

İngiltere' de hukukun pozitivist olması, Salmond on Jurisprudence ve Paton on

Jurisprudence gibi standart ders kitapları ki bu kitaplar Hume, Bentham ve Austin

çizgisinin sonunda İngiltere'nin pozitif bilimlerdeki ilerlemeler ile yararcı ahlak

kuramını benimsemektedir. Temel alan hukuki pozitivizme tümüyle bağlanan, onların

etik hukuk bilimi ya da hukukun ne olması gerektiğinin incelenmesinden dikkatli bir

şekilde ayırdıkları hukukun, analitik hukuk bilimine adanmış olduğunun göstergesi

olmaktadır. Amerika' da ise durumun pragmatist olduğunu öne süren Dworkin şöyle

der:

'Realistler, yargıçların gerçekte davaları kendi siyasi ve ahlaki

zevklerine göre karara bağlayıp daha sonra kararı akla uygun kılmak

için uygun bir hukuk kuralı seçtiklerinden, bunun bir hata olduğunu

iddia etmektedirler. Yargıçların kararlarının toplumun daha geniş

kesimi üzerindeki fiili etkileri ile söyledikleri değil de yaptıklarına

odaklanacak bilimsel bir açıklama talep ettiler.41

40 Ronald Dworkin, Hakları Ciddiye Almak, (çev:A. Ulvi Türkbağ), Dost Kitabevi Yay, Ankara , 2007,

s.21. 41 Ronald Dworkin, Hakları Ciddiye Almak, (çev:A. Ulvi Türkbağ), Dost Kitabevi Yay, Ankara , 2007,

s.24.

Page 44: Hak Bağıntısı: Sokrates-

37

Bu hususta bir tarafta pozitivist olarak gözüken İngiltere Hukuku ve yararcı

kuramı temel alan Amerikan Hukukunu genel olarak Anglo - Amerikan dünyası olarak

ele aldığımızda liberal hukukun eksik tarafları pek açıktır ve şu sorunlar ortaya

çıkmaktadır.

Birincil olarak, yargıçlar kendi bakış açılarından yola çıkarak mı kanunları

yorumluyorlar veyahut belli kurallara dayanarak mı kanunları yorumlamaktadırlar?

İkincil olarak ise Anglo-Amerikan hukukun temelinde ne durmaktadır? Akli ve

anlık çıkarımlar, keyfilik, gelenek, ahlak hangi kısasa göre temel alınabilmektedir?

Yüksek Mahkeme'nin emsal kararı devirip okullarda ırk ayrımına son

verilmesini emrettiği gibi dramatik davalarda Mahkeme nedenlerini

gösterir, yasaları belirtmez, lakin adalet ve siyaset ilkelerine başvurur.

Eğer bunlar genel ve soyut nitelikte olsalar da Mahkeme'nin bu

kuralları uyguladığı anlamına mı gelir? Ve durum böyle ise bu soyut

kurallar nereden gelmektedir ve bunları geçerli kılan şey nedir?42

Dworkin bu hususta, yargıçların dış dünyadan bağımsız kişiler olmadıklarını,

sosyo-kültürel bağlarından soyutlanmış kişiler olarak düşünmemizin yanlış olduğunu

belirtir ve kanunları yorumlarlarken pozitivist ve yararcı kurama uymayan geleneğin

kurallarını kendi kurallarına dahil ettiklerini belirtmektedir. Buradan hareketle ise

Anglo-Amerikan hukuku ahlakla bağlarını temel olarak koparmış durumda

gözükmesine rağmen Dworkin'in geleneksel kınama dediği durumlarda soyut

olgulardan istifade edilmektedir.

42 Ronald Dworkin, Hakları Ciddiye Almak, (çev:A. Ulvi Türkbağ), Dost Kitabevi Yay, Ankara , 2007,

s.25.

Page 45: Hak Bağıntısı: Sokrates-

38

Hukukun tanımı, toplumun cezalandırma ve zorlama yetkisinin yazılı

olduğunun varsayılmasıdır Hukuki yükümlülük ise ne olduğu, yazılı olduğu varsayılan

cezalandırma ve zorlama yetkisinin toplum bireylerinde olmasıdır. Özellikle

nominalistler tarafından, bu sorulara verilen farklı cevaplar bulunmaktadır. Dworkin’ e

göre ahlaki yükümlülük ile hukuki yükümlülüğün ilişkisi vardır lakin pozitivist görüş

bunu reddetmektedir.

Dworkin’ in eleştirdiği pozitivistlere göre hukuk dört bölümde ele alınır,

“kurallar dizisi, hukuki kurallar kümesi, takdir ve de son olarak ise bireyin hukuki

yükümlülük hakkı”43 olup olmadığına dayanmaktadır.

Austin' in The Province of Jurisprudence Determined adlı eserinde kendi

temel ölçüt versiyonunu, birbirine bağlı tanım ve ayrımlar dizisi biçiminde tasarlaması

ve hukuku, hukukun yükümlüğünün egemen saptayıcısını Platon, Devlet Birinci

Kitabında geçen düşünce ile paralel bir şekilde, bir toplumun hukuk kuralları, egemenin

yerleştirdiği, topluma hükmettiği genel emirlerdir. Dworkin' in pozitivizme genel bir

saldırıda bulunma girişimi kurallar, ilkeler ve politikalar üzerinden olmaktadır ve

temelinde Hart' ın savunduğu pozitivizmin bir teorisi durmaktadır.

43 Ronald Dworkin, Hakları Ciddiye Almak, (çev:A. Ulvi Türkbağ), Dost Kitabevi Yay, Ankara , 2007,

s.40

Page 46: Hak Bağıntısı: Sokrates-

39

1889' da bir New York Mahkemesi Riggs-Palmer Davasında44, büyükbabasının

vasiyetnamesinde adı geçen bir mirasçının, büyükbabasını miras için öldürmüş olduğu

halde, mirastan payına alıp alamayacağına karar vermek durumundaydı. Mahkeme ise

akıl yürütmesine vasiyetnamelerin yapılma amacına uygun olarak önce şunu dile

getirmiştir, miras katile verilmeli, lakin Mahkeme şunu belirterek devam etmiştir, hiç

kimsenin kendi hilesinden, yanlışından kazanç, üstünlük sağlamasına iddiasını kendi

haksızlığına dayandırmasına izin verilmez. Dworkin bu örnek ile şunu dile

getirmektedir, pozitivist yasalara ile temellendirilen Mahkeme (hukuk), pozitivizmin

aksine takdir, ilke ve politikalara bağlı kararlar vermektedir. Ve pozitivistlerin aksi

görüşlerine (savundukları düşünce mahkemenin ilk hükmüdür) bu tamamlanmamış

kural, pozitivist bir hukuk anlayışından ortaya çıkmamakla birlikte sonraki yargılamalar

için örnek teşkil etmiş ve kural olarak kabul edilmiştir.

Kuralların çatışması halinde bir üst mercii tanıma zorunda içindedir pozitivist

görüş, bazı pozitivistler bunu kabul etmişlerdir ve işin ilginç tarafı şudur ki kurallar

üstü, üst merciinin kabul edilmesi aslında pozitivistlerin tezini de çürütmektedir. Lakin

pozitivistler meseleyi safsatalar içine gömdükten sonra bu üst merciinin de bir kuram

olduğunu söylemektedirler. Dworkin' e göre bu üst mercii kurallardan tamamen

bağımsız, aslında kural olmayan lazım olduğu, gerekli bilindiği an devreye giren bir

olasılıklar bütünüdür ki Dworkin bu sebep ile pozitivist hukukun kusurlu olduğunu ve

terkedilmesi gerektiğini belirtmektedir: ''Ahlaki ve hukuki standartların arasında ayrım

44 Ronald Dworkin, Hakları Ciddiye Almak, (çev:A. Ulvi Türkbağ), Dost Kitabevi Yay, Ankara , 2007,

s.46

Page 47: Hak Bağıntısı: Sokrates-

40

yapılamaz, kanunlar ve ilkeler arasındaki ayrım ise savunulmazdır.''45

Dworkin eleştirisi modern hukukun tamamı ile pozitivist, fiziğe dayalı

olmasına karşı, hakim veya yargıç konumdaki karar verici mekanizmanın insan

olduğunu, bu nedenle kararlarda kişilerin metafizik bilgisinin etkin olduğunu dile

getirmektedir. Onun eleştirisi bunun doğru veyahut yanlış olması değildir. Eleştirisinin

amacı böyle olması gerektiğini belirtmektedir lakin varolan sistem pozitivizmin ilkeleri

ve kuralları ile düzenlenmiştir, oysaki karar mekanizması pozitivizmin reddettiği

şekilde sonuç vermektedir.

45 Ronald Dworkin, Hakları Ciddiye Almak, (çev:A. Ulvi Türkbağ), Dost Kitabevi Yay, Ankara , 2007,

s.72

Page 48: Hak Bağıntısı: Sokrates-

41

SONUÇ

KENDİNDE HAKKI BULMAK

Sokrates ile Thrasymakhos arasındaki tartışmayı genel olarak değerlendirirken üzerinde

durmak istediğimiz ilk nokta Thrasymakhos’un görüşlerinin ne ölçüde reddedildiği ve

ne ölçüde ortadan kaldırıldığıdır. Thrasymakhos’un yaklaşımına göre esas olan kendi

işine gelen doğruluğu belirlemek ve bu sözü dolaşımda tutmaktır. Thrasymakhos’un

ifadelerinin günümüz dünyasında sıkça dile getirilen ifadeler olduğunu görmek gayet

olası bir durum olmaktadır. Bunun nedeni ise, onun öne sürdüğü doğruluk anlayışının

Sokrates tarafından çürütülmüş gözükse dahi aslında çürütülmemiş olmasıdır.

Platon, Thrasymakhos’un eleştirisine karşılık olarak, doğruluğun kendinde

olduğunu, bir ideaya sahip olduğunu Sokrates-Thrasymakhos tartışmasında

göstermektedir. Oysa ki bu söylemde bile Platon kendi doğruluk anlayışını dolaşıma

sokmaya çalışmaktadır.

Sokrates’in sözünün (veya Platon’un idealara dayalı varlık anlayışının)

dolaşımdan çıkması ise tarihi süreçte uzunca bir süre almaktadır. Bilindiği üzere

Kant’ın metafizik eleştirisi ile kendinde bir varlığın bulunduğu anlayışını savunmak

artık mümkün olmamaktadır. Dilden varlık alanına geçiş ve dilde ifade edileni var

zannetme ise değişen doğruluk anlayışı itibarıyla bir sanıya dönüşmektedir. Yani

günümüzde Platoncu doğruluk anlayışı yaygın olarak kabul edilmemektedir.

Page 49: Hak Bağıntısı: Sokrates-

42

Platoncu doğruluğun elenmesinin bir sonucu, metafiziksel bilgiden fiziğe dair

bilginin elde edilememesidir. Platon’un öne sürdüğü hakikat sadece bir varsaymadır,

söylemi doğru kabul etmektir. Doğruluk bir önermenin bir süre geçerli kabul edilmesi,

reddedilemez görülmesidir. Söz konusu doğrular öylemin değişmesiyle tamamen

reddedilebilir.

Üzerinde durmak istediğimiz ikinci nokta ise feminist tarih teorisidir. Teoriyi ele

almak için nedenlerimiz bulunmaktadır. Bu kuram ötekileştirildikleri için devlet bireyi

sayılmayanlar ve yine ötekileştirildikleri için güç tarafından hakları yok sayılanlara

yönelmektedir. Feminist tarihçilik, Thrasymakhos’ un ifade ettiği doğruluk meselesinin

20. Yüzyıla özgü bir yorumu olarak gözükmektedir. Rejimlerin değişmesi, insanların

etkileşimde bulunma hızları, yaşamın, olayların daha hızlı bir şekilde olup bitmeleri

sonucunda söylem farklıkları ve farklı doğrular ortaya çıkmaktadır.

20. Yüzyıl başlarında hakları olmayan toplumlar ve bireyler, kısaca ötekiler, söylemin

değişmesine takiben tarihteki yerlerini almışlardır ve hatta tarih oluşturmaya başlayan

ötekilerde mevcut bulunmaktadır.

Üzerinde durmak istediğimiz üçüncü nokta ise modern hukuktaki bazı

yansımalar bölümündeki bazı sorunlara ışık tutmakla ilgilidir. Yüzyılımızda neredeyse

bütün devlet mitolojik ya da mantıkdışı olmayan hukuk sistemlerine sahip

gözükmektedir (en azından genel kanı budur) ve yasalarını bu şekilde uyguladıkları

belirtmektedirler. Dworkin’ in örneğinde ve benzeri pek çok modern hukuk kararlarında

geleneksel yöntemler ile verilmiş kararlar görmek ise mümkündür. Hukuk

uygulayıcılarının adaleti gerçekleştirme amacına yönelirken desteklerini pozitif

Page 50: Hak Bağıntısı: Sokrates-

43

hukuktan aldıkları söylenmektedir. Oysa ki hukuk uygulayıcıları çoğu zaman

metafizikten, fizik alana geçerek kararlar vermektedirler ve aynı meselede farklı

hakimler farklı kararlar da verebilmektedirler. Bu durumun nedeni ise her bir bireyin

kendi doğruluk zeminine sahip olması ve adaleti, doğruluğu ve hakkı barındırdığı kabul

edilen hukukun bu önkabulünün de Platoncu bir doğruluk anlayışı ile tutarsız olmasıdır.

Sonuç olarak ise pek çok nedenden ötürü şunu demek gereklidir. Doğruluk,

doğru kavramını, doğru, adalet temellendirmesini, adalet ise hak, özgürlük, sorumluluk

gibi hukuksal alanın ilke ve kurallarını belirlemektedir. Yasalar bireyi, toplum ve hatta

iktidar üzerinde egemen kılabiliyor gözükmektedir. Oysa bu bir yanılsamadır. Doğruluk

ve ahlak felsefesi içerisinde ele alındığı biçimiyle adalet bir söylemdir ve söylemin

doğruluğu ise dilde mümkündür. Fiziksel alana dair bir kanıtlamasının yapılması ise

mümkün değildir.

Page 51: Hak Bağıntısı: Sokrates-

44

KAYNAKÇA

Akarsu, Bedia, Felsefe Terimleri Sözlüğü, İnkılap Kitabevi, İstanbul 1998.

Beccaria, Cesare,Suçlar ve Cezalar Hakkında (çev: Sami Selçuk), İmge Yay, Ankara

2004.

Arslan, Ahmet, İlk Çağ Felsefe Tarihi İki, İ.B.Ü. Yay. , İstanbul 2008.

Montaigne, Denemeler, BNM Yay, Konya.

Berktay, Fatmagül, Tarihin Cinsiyeti, Metis Yay, İstanbul 2003.

Aristoteles, Eudemos'a Etik, (çev:Saffet Babür), Dost Kitabevi, Ankara 1999.

Dworkin, Ronald, Hakları Ciddiye Almak (çev: Ahmet Ulvi Türkbağ), Dost Kitabevi,

İstanbul 2007.

John S. Mill, Faydacılık, (çev:Şahap Nazmi Coşkunlar) MEB yay, Ar Basımevi, Ankara

1946.

MacIntyre, Alasdair, Homerik Çağdan Yirminci Yüzyıla Ethikin Kısa Tarihi,

(çev:Hakkı Hünler & S.Z. Hünler) Paradigma Yay, İstanbul 2001.

Marquis De Condorcet, İnsan Zekasının İlerlemeleri Üzerine Tarihi Bir Tablo Taslağı,

(çev:Oğuz Peltek), M.E.B. Yayınları, Ankara, 1945.

Platon, Devlet (çev: S.Eyüboğlu – M.Ali Cimcöz) Remzi Kitabevi, İstanbul 1974.

Platon, Devlet (çev: Sabahattin Eyüboğlu- M. Ali Cimcöz) T.İ.B. Yay, İstanbul 2010.

Platon, Diyaloglar, (çev:Teoman Aktürel ) Remzi Kitabevi, İstanbul 2009.