halkın devrimci yolu (sayı 6)

96
3 2 ak mücadeleleri yükseliyor. Ülkenin hemen her taraf›ndan “paras›z e¤itim, paras›z sa¤l›k, paras›z ulafl›m” gibi hak taleplerinde bulunan kitlelerin direniflleri yükseliyor. Sermayenin önünü açmak için halk› güvencesizlefltiren neoliberal politikalar derinlefltikçe halk›n tepkileri de art›yor. Eme¤in ve yaflam›n›n güvencesizlefltirilmesine, do¤an›n tahrip edilmesine karfl› geliflen tepkiler hak müca- delelerine yöneliyor. Neoliberal yeni sömürge kapitalizmine karfl› halk›n biriken tepki ve hoflnutsuzluklar›, giderek ken- dini daha fazla hak mücadelesi formuyla dile getirmektedir. Melih Gökçek’in, yoksul Dikmen hal- k›n›n bar›naklar›n› sermayenin kentsel dönüflüm rantlar›na peflkefl çekmesi, vadi halk›n›n bar›nma hakk› mücadelesiyle durdurulmufltu. Vadi halk›, t›pk› Mamak, Mehmet Akif, Ayazma, Bafl›büyük halk›, Ar›zl›l› depremzedeler ve adlar›n› sayamayaca¤›m›z daha niceleri gibi halk›n bar›nma hak- k›n›n onurlu, yi¤it temsilcisi oldu. Y›llard›r güvencesizlefltirme bask›lar› alt›nda ezilen tafleron sa¤- l›k iflçilerinin güvencesizlefltirmeye karfl› direnifllerini örgütleyen Devrimci Sa¤l›k ‹flçileri Sendika- s›, iflçilerin hak mücadelesinin yolunu gösterdi. ‹fllerini ve yaflam güvencelerini yitiren Tekel ifl- çilerinin 78 gün süren Ankara direnifli bu yolda gerçekleflen en simgesel eylem oldu. Art›k emek hareketinin toplu sözleflme gibi geleneksel yöntemlerinin t›kand›¤› yerlerde, iflçilerin tek güvence- si hak mücadelesi direniflleri oluyor. Ankara ve ‹stanbul’da ulafl›m zamlar›na karfl› yürütülen ula- fl›m hakk› mücadelesini, Ege Mahallesi halk› günlerce süren kitlesel direnifller boyutuna s›çratt›. Türkiye’nin ço¤u kentinde dolmufl-otobüs zamlar›na karfl› ortaya ç›kan örgütlü tepkiler an›lamaya- cak kadar fazlalaflt›. ‘90’lardan beri gençlik hareketinin paral› e¤itime karfl› süren mücadelesi; özel- like kay›t zamanlar›nda ciddi veli tepkileri; güvencesiz (atanamayan, vekil, ücretli, sözleflmeli) ö¤- retmenlerin eylemeleri ve yine gençlik hareketinin Aral›k 2010’da iktidar›n sinir sistemini bozan ç›k›fl› e¤itim hakk› mücadelesinin geliflti¤i ana kulvar› oluflturuyor. Neredeyse tümüyle piyasalaflan sa¤l›k sisteminin halk›n sa¤l›¤›n› hiçe sayan y›k›c› etkilerine karfl›, TTB, SES ve Dev Sa¤l›k ‹fl’in örgütledi¤i ortak direnifller, halk›n sa¤l›k hakk› mücadelesinin sürükleyici dinamiklerini bar›nd›r›- yor. ‹kizdere, Loç Vadisi, Munzur gibi do¤an›n y›k›m›na yol açan HES projelerine karfl› direnifl- ler, k›r yoksuller›, tar›msal üreticiler, yerli halk, kentli ilerici emek örgütleri ve ayd›nlar› bir ara- ya getiren zeminlere dönüflüyor. Hak mücadelesi toplumsal muhalefete yol gösteriyor Halk›n tepkilerinin politikleflmifl kitle hareketleri olarak örgütlenebildi¤i hak mücadelelerinin halk kitleleri üzerindeki politik etkisi büyüktür. Neoliberal politikalar bir sömürge kapitalizmi olarak yerlefltikçe, halk›n yayg›n, kendili¤inden tepkileri de h›zla artmaktad›r. Ne yaz›k ki toplumsal mu- halefetin geleneksel dinamiklerinin krizi, bu yayg›nl›ktaki tepkisel birikimin akabilece¤i muhalefet kanallar›n›n› yetersizli¤i sorununu gündeme getirmektedir. Kentten k›ra, fabrikadan mahalleye, üni- versiteden soka¤a birbirinden çok farkl› düzlemlerde ortaya ç›kan, iflsizlik, yoksulluk ve güvence- sizlikten kaynaklanan farkl› türden (heterojen) tepkileri birleflik bir toplumsal muhalefet çat›s› al- t›nda toplayabilecek bir adres henüz bulunmamaktad›r. Bürokrasi seçkinlerine daralm›fl sendikal ha- reket, salt mesleki ç›karlar›- na daralm›fl ilerici emek ör- gütleri ve eski çat›flmalara göre mevzilenmifl solun geleneksel aktörleri neoliberal y›k›mdan do¤an yeni dinamikleri kapsaya- mamaktad›r. Toplumsal muhalefetin geleneksel dinamiklerinin krizi, örne¤in emek hareketinde klasik toplu söz- leflmecili¤in, ücret sendikac›l›¤›n›n ve sendikal bürokrasi seçkinlerinin krizidir. Yani ‘80’lerden ‘90’lar›n ortalar›na dek neoliberal sald›r›n›n Özal ve ANAP’›n kurmayl›¤›nda yürütülen ilk dalga- s›na karfl› geliflen dinamiklerin krizidir. ‹flvereni masaya oturtma gücünün; “refah devleti”ni eko- nomik kazan›mlar çerçevesinde geriletebilme gücünün ve iktidar›n fliddet ayg›t›n›n etkisini k›ran sendikal militanl›¤›n krizidir. K›saca, toplumsal muhalefetin geleneksel dinamiklerinin krizi, neoli- beral sald›r›ya karfl› dar kesimsel-yerel ç›karlar› savunma çerçevesinde ortaya ç›kan aktörlerin kri- zidir. ‹flçi s›n›f›n›n tarihsel kazan›mlar›na yönelen sermayenin genel sistematik sald›r› dalgas›n›, s›- n›f›n dar-kesimsel mevzilerinde korumaya odaklam›fl bu strateji, bugün hareketi ilerletme gücünü yitirmifl durumdad›r. Kimi özellefltirme hamlelerini duraksatmay›, iflkolu barajlar›n› afla¤› çekmeyi, görece güvenceli s›n›fsal kesimlerin kazan›mlar›n› korumay› hedefleyen mücadele, yads›namaz ya- rarlar› yan›nda, art›k stratejik olarak sonuç al›c› olmamaktad›r. Birincil çat›flma, AKP-hak mücadelesi aras›nda Oysa hak mücadeleleri, toplumsal muhalefetin geleneksel aktörlerini aflan bir politik içerikle tarih sahnesine ç›kmaktad›r. ‹radenin rolünü ve haz›rl›k aflamalar›n› bir kenara b›rak›rsak, hak mücade- leleri do¤uflunda itibaren politik kitle hareketleri olarak ortaya ç›kmaktad›r. Fiilen uygulamaya sok- tu¤u talepleri ve muhalefet tarz›yla do¤rudan siyasal iktidar› hedeflemektedir. Hak mücadeleleri do¤rudan iktidar karfl›t› hareketlerdir. Toplumsal muhalefetin t›kanan gelenekesel aktörlerinden fark- l› olarak, AKP iktidar›n›n halk-s›n›f-do¤a düflman› neoliberal politikalar›n› kesintiye u¤ratt›kça so- nuç al›c› olmakta, kazan›m elde etmektedir. Ortaya ç›k›fl koflullar›n›n zorunlu bir sonucu olarak, AKP iktidar›na, sermayeye ve neoliberal yeni sömürge kapitalizmine karfl› politik bir içeri¤e sa- hiptir. Meflruiyetini siyasal iktidara yönelik basit taleplerinden de¤il, temel kamusal haklardan al- maktad›r. Militan kitle direniflleri bu sürecin fiili güvencesidir. E¤itim, sa¤l›k, bar›nma, ulafl›m, güvencesiz çal›flma gibi belli bir halk-s›n›f kitlesinin somut sorunlar›ndan hareket eden hak mü- cadelesinin kazan›mlar›, zamlar›n geri al›nmas› ya da gecekondular›n›n y›k›lmamas› gibi dar ke- simsel isteklerinin yerine getirilmesiyle mümkün de¤ildir. Sonuç al›c›l›¤›n›n görünmesi bak›m›ndan sadece taktik anlamda de¤erli olan bu kazan›mlar›n kal›c› baflar›ya dönüfltürülmesi, AKP iktidar›- na ve neoliberal kapitalizme devrimci bir karfl› ç›k›flla mümkün olacakt›r. Neoliberal yeni sömür- ge kapitalizminin içinde bulundu¤umuz dönemindeki birincil politik karfl›tl›k, AKP iktidar›yla hak mücadelesi aras›ndaki çat›flmad›r. Ç›karlar› birbiriyle uzlaflmaz karfl›tl›k içeren bu iki politik kam- p›n varl›¤› ve süreklili¤i, hasm›n› bütünüyle etkisizlefltirmesine ba¤l›d›r. Neoliberalizme karfl› savunmac› tepkilerinin yenilgisinden sonra uzun bir sessizli¤e gömülen s›n›f hareketi, üzerindeki ölü topra¤›n› at›yor. Ad›m ad›m izleyerek, AKP iktidar›n›n huzurunu kaç›ran güvencesiz iflçi hareketleri ve halk›n hak mücadeleleri, devrimci öznenin güvencesizlikk›l›¤›ndaki muhteflem dönüflünü haber veriyor Hak mücadelesi yükselirken Hak mücadelesi yükselirken H aziran 2011 genel seçimine do¤ru, egemen- lerde “sand›k merkezli” siyasal hareketlen- me artmaktad›r. Kürt hareketi, “iki dilli ya- flam” ve “demokratik özerklik” temelinde yeni bir siyasallaflma dönemine girerken, toplumsal muhalefet ise “hak mücadelesi merkezli” ha- reketlenmelerle AKP iktidar›n› zorlamakta. Dokuz y›ll›k AKP iktidar›n›n ve temsil etti¤i ‹slamc› liberal rejimin kaderi genel seçim sonuçlar›yla do¤ru- dan iliflkili. AKP, iktidar›n bütün olanaklar›n›, seçim- den tek parti iktidar› olarak ç›kmak için seferber et- mektedir. AKP’nin “mutlak iktidar”›n› pekifltirecek ad›mlar›n süreklili¤i ve Erdo¤an’›n cumhurbaflkanl›¤› hesaplar› buna ba¤l›. AKP iktidar›n›n özgül ç›karlar›ndan söz ederken, AKP’nin, s›n›fsal olarak, neoliberal sermaye düzenini - sermayenin ortak genel ç›karlar›n›- temsil etti¤i göz ar- d› edilmemelidir. Yani sermaye düzeninin ve sermaye iktidar›n›n süreklili¤i temelinde AKP’nin ‹slamc› libe- ral özgül ç›karlar›ndan söz edilmektedir. Genel seçimin AKP için bir kader an› olmas›na karfl›n, sermaye biri- kim süreçlerini en küçük toplumsal ve çevresel hücre- ye kadar tafl›yan politikalardan h›z kesmemesi bu ne- denledir. Enerji özellefltirmelerinden yasal de¤ifliklikle- re, finansal tedbirlerden ulusal istihdam plan›na kadar AKP, hâlâ, neoliberal dönüflümün en ideal ve giriflken kurmay partisidir. Zaten TÜS‹AD gibi tekelci sermaye temsilcilerinden gelen ve AKP sermayesi-tekelci serma- ye çeliflkisi hanesine yaz›lan utangaç elefltiriler de ser- maye mant›¤›n›n gereklerine göre at›lm›fl bu ad›mlar- dan kaynaklanmamaktad›r. Elefltiriler daha çok iktidar›n egemen s›n›flar aras› sermaye aktar›m›ndaki operasyo- nel kullan›m biçimlerinden kaynaklanmaktad›r. Bugün- lerde bu elefltiriler, seçim yat›r›mlar›ndan ve popülizm- den uzak durulmas›; yap›sal reformlar›n h›zland›r›lma- s›; ekonominin küresel dalgalanmalar›ndan kaynaklana- bilecek olas› k›r›lganl›klara; cari aç›k, d›fla ba¤›ml›l›k ve iflflizlik konular›na iliflkin tedbirler al›nmas›na odak- lanmaktad›r. Öte yandan AKP, kendi özgül iktidar›n› pekifltirecek politikalar› birbiri ard›nca gündeme getirmektedir. Özel- likle enerji, inflaat, turizm ve hizmet sektörlerinde ge- liflen ve AKP’nin kurucular zemininde yer alan ‹slam- c› sermaye kesimlerine ihale, yat›r›m, tafleronluk kanal- lar›yla sermaye aktarmakta; bütçeye girmeyen vergi ge- lirlerini seçim yat›r›m› olarak da¤›tmakta; sermaye ve orta s›n›flar›n vergi borçlar›na “ödeme kolayl›¤›” getir- mekte; esnaf ve çiftçilere sübvansiyonlu faiz oranlar› ile kredi kulland›rmakta; üniversiteli ö¤rencileri kredi ve burs zamlar›yla “destek”lemektedir. ‹ktidar-cemaat- STK dayan›flma a¤lar›n›n ifllevselli¤ini saymaya bile gerek yok. Bu desteklere bakarak bir yan›lg›y› ortadan kald›rmakta yarar var. Asl›nda AKP, ‹slamc› yoksul kitlelerin s›n›fsal ç›karlar›n› temsil etmemektedir. Daya- n›flma a¤lar›yla afla¤›ya do¤ru damla damla aktar›lan olanaklar, yoksullar› yap›sal olarak güvenceli toplumsal kategorilere dönüfltürmemektedir. Ancak yoksullar›n ik- tidara dönük beklenti ve desteklerini canl› tutacak ka- dar aktar›lan kaynaklar, cemaat seçkinlerine ve serma- ye kesimlerine aktar›lanlar›n yan›nda önemsiz kal›r. Öy- le ki bu kaynaklar, yap›sal olarak cemaat seçkinlerini bir “‹slamc› aristokrasi”ye, sermaye giriflimcilerini ise bir “‹slamc› burjuvazi”ye dönüfltürecek denli büyük miktarlarda olmaktad›r. AKP’nin ‹slamc› kitleleri temsiliyeti daha çok ideolo- jik alana özgüdür. ‹slamc› kitlelerin dinsel talepleri AKP iktidar›nda karfl›l›¤›n› bulmaktad›r. Neoliberal dö- nüflümün zinde kuvveti haline gelen ‹slamc› gericili¤in iktidarca önü aç›lmaktad›r. Önceleri “demokratik aç›- l›m” söylemini öne ç›karan AKP, seçimlerin yaklaflt›¤› bu günlerde ‹slamc›-milliyetçi hegemonik bir dil olufl- turdu. Kars’taki insanl›k An›t›’na “ucube” yak›flt›rmas›; içki sat›fl› ve sunumunu yeniden düzenleyen yasakç› tu- tum; “Kanuni” dizisine karfl› tak›n›lan yasakç› tav›r, as- l›nda rastlansal geliflmeler de¤il. Seçimlere gidilirken hedef kitlenin ideolojik beklentilerine göre popülist bir söylem kullan›l›yor. Hedef kitle ise bu popülist söy- lemdeki ikiyüzlülü¤ü ya görememekte ya da önemse- memekte. Baflbakan an›ta neden “ucube” dedi¤ini ve y›k›lmas›n› istedi¤ini flöyle aç›klamaktad›r: “Seyyid Ha- san el Karakani türbesi ve camisi ile heykelin bulun- du¤u tepenin yüksekli¤i adeta eflit. Tarihi eseri gölge- leyecek bir inflaata izin veremezsiniz.” Ama ayn› bafl- bakan 2 bin 300 y›ll›k Zeugma Antik Kenti’nin su- lar alt›nda b›rakacak baraj› yapt›rmak için ç›rp›nmad› m›? ‹çki sat›fl›na yeni yasaklar getirecek düzenlemeyi, “çocuklar›n ve gençlerin kendi kendine irade gelifltire- meyece¤inden” hareketle savunuyor. Oysa ayn› baflba- kan 13 yafl›ndaki k›z çocuklar›n›n evlendirilmesine, 11 yafl›ndaki k›z çocuklar›n›n türban takarak okula gitme- sine, “onlar›n iradesi” diye yaklaflabiliyor. Dildeki bu de¤iflim AKP’nin yeni hegemonya projesiyle iliflkili ol- du¤u gibi, devletten topluma cemaat kadrolaflmas›n›n do¤al-gündelik durumuyla da iliflkilidir. Yarg›, M‹T, emniyet, maliye ve idari bürokrasideki kadrolaflma, AKP içinde seçim sonras› olas› iktidar hesaplaflmalar›- n›n temel gerilim alan› durumundad›r. ‹slamc› kadro- laflman›n art›k iyice yerleflik hale gelmesiyle ortaya ç›- 9 GÜNDEM GÜNDEM Yükselen hak mücadeleleri, AKP iktidar›n›n k›r›lganl›¤›n› art›r›yor, Erdo¤an’›n otoritesini sars›yor. ‹ktidar›n süreklili¤i ve Erdo¤an’›n cumhur- baflkanl›¤› bunlar›n bast›r›lmas›na ba¤l›. Gerici iktidarlar›n en güvenilir kitle pasifikasyon arac› ‹slamc›-milliyetçi gericilik, bu sefer resmi devlet söylemi düzeyinden devreye giriyor. Ne var ki at›lan her ad›m, AKP ikti- dar›n›n çeliflkilerini derinlefltiren dinamikleri de büyütüyor AKP’ye ‹slamc›- milliyetçi tahkimat AKP’ye ‹slamc›- milliyetçi tahkimat H Neoliberal kapitalizminin y›k›ma u¤ratt›¤› halk kitleleri, kendili¤inden bir flekilde, kendi kaderlerini eline al›p mevcut düzeni y›karak devrimci bir toplumsal projeyi kuracak harekete yönelmemektedir. Asl›nda sorun özünde bir poli- tikleflme sorunudur. Sorun devrimci politikan›n birincil sorunu olan devrimci öznenin örgütlenmesi sorunudur. Konuyu yeni sömürge devrim stratejisi aç›s›ndan ele alan Mahir Çayan, soruna “suni denge” kavram›yla aç›kl›k getirdi. Bugün AKP iktidar›n›n k›r›lganl›¤›n›n ortaya ç›kar›lmas› ve hak mperyalizmin daha yay›lmac› ve sald›rgan bir geliflim stratejisi izledi¤i 4. Bunal›m Dö- nemi’nde, neoliberal yeni sömürge kapitaliz- mi, halka, gittikçe de¤ersizlefltirilen bir in- sanl›k durumu dayatmaktad›r. Yap›sal krizle- rini bir süreli¤ine de olsa yat›flt›rmak için üretici güç- leri, toplumun ilerici dinamiklerini ve hak›n devrimci potansiyelini sürekli bask› alt›na almaktad›r. Çünkü ne- oliberal kapitalizm, ancak, iflçi s›n›f›n›n yarat›c› potan- siyelini sürekli de¤ersizlefltirerek ve bask› alt›na alarak varl›¤›n› sürdürebilmektedir. Tarihin en büyük proleterlefltirme dalgas› olan güven- cesizlik odakl› neoliberal proleterlefltirme, Türkiye top- lumunda ciddi altüst olufllar, dramatik y›k›mlar ve çö- zülmeler yaratmaktad›r. Halk›n büyük ço¤unlu¤u geçim araçlar›ndan kopar›larak yaflam›n› sürdüremez duruma sürüklenmektedir. Semaye birikiminin, do¤an›n ve top- lumun en genifl s›n›rlar›na uzanmas›yla tar›msal üreti- ciler mülksüzleflmekte; memur, küçük üretici ve esnaf gibi geleneksel orta s›n›flar iflçileflmektedir. ‹flçi s›n›f›- n›n yap›sal bir parças› durumuna getirilen iflsizlik, sü- reklileflmekte, art›k nufus kitleleri oluflmaktad›r. Prole- terlefltirme sürecine sokulan halk›n bütün s›n›f ve kat- manlar› mevcut konumlar›n›, avantajlar›n›, ayr›cal›klar›- n› ve tarihsel kazan›mlar›n› kaybederek güvencesiz ça- l›flma ve güvencesiz yaflam statülerine itilmektedir. Sürekli kriz, istikrars›zl›k ve güvencesizlik ortam›nda sürekli geçim s›k›nt›s›, güvenlik ve gelecek kayg›s› içinde yaflamaya mahkûm edilen halkta, hoflnutsuzluk, tepki, tedirginlik ve korku e¤ilimleri artmaktad›r. An- cak neoliberal kapitalizminin y›k›ma u¤ratt›¤› halk kit- leleri, kendili¤inden bir flekilde, kendi kaderlerini eline al›p mevcut düzeni y›karak devrimci bir toplumsal pro- jeyi kuracak harekete yönelmemektedir. Asl›nda sorun özünde bir politikleflme sorunudur. Sorun devrimci po- litikan›n birincil sorunu olan devrimci öznenin örgüt- lenmesi sorunudur. Devrimci öznenin güncel somut gö- rünümü olan proleterleflme ve güvencesizleflme eksenin- de parçalanm›fl halk s›n›flar›n›n her düzeyden devrim- ci hareketler olarak örgütlenmesi, devrimci politikan›n öncelikli konular› aras›ndad›r. Hak mücadelesi eksenli toplumsal muhalefet hareketi, devrimci gençlik hareke- ti, emek hareketi, devrimci halk hareketi ve nihayet dü- zeni alafla¤› eden bir devrim hareketi bu önceliklerden baz›lar›d›r. Asl›nda bir yan›yla da bak›l›rsa, Türkiye toplumu ge- rilimli bir toplumdur. Cinnet vakalar›, linç olaylar›, kan davalar›, aile içi fliddet ve töre cinayetleri gündelik-s›- radan olaylardand›r. Bu yayg›n gündelik gerilimler, ne- t›yla (Türk-Kürt, zengin-yoksul, güvenceli-güvencesiz) birleflerek çok katmanl› bir görünüm oluflturmaktad›r. Neoliberal yeni sömürge kapitalizminin do¤as› gere¤i Türkiye toplumu, istikrars›zl›k ve krizlerin, çeliflki ve çat›flmalar›n toplumudur. Ne var ki, düzen içi politik iktidar projelerine, alternatif iktidar hareketlerine ve halk aras›ndaki adi çat›flmalara kan tafl›yan çat›flkan enerji, mücadelenin bafllang›c›nda devrimci bir iktidar hareketine kitlesel kan tafl›mamaktad›r. Düzenin y›k›- m›ndan, çöküntü ve çürümelerden do¤an halk kitleleri- nin hoflnutsuzluklar› ve tepkileri, halk içindeki çat›flma- lara ve düzen içi hareketlere dönüflmekte; ancak dev- rimci bir halk hareketi olarak sisteme yönelmemekte- dir. Suni denge Devrimci özne ve onun somut güncel görünümü ola- rak halk›n politikleflmesi ve devrime kitlesel kat›l›m›, devrimci siyasetin birincil sorunudur. Ama ne yaz›k ki bugün gerekli ve yeterli teorik ilgiyi görememektedir. 35 REJ‹M Suni denge, AKP iktidar›n›n k›r›lganl›¤› ve hak mücadelesi E Suni denge, AKP iktidar›n›n k›r›lganl›¤› ve hak mücadelesi Veysel Dere Sosyal demokrasiye neoliberal pansuman Sosyal demokrasiye neoliberal pansuman HP’deki yönetim de¤ifliklikleri, hemen her kesimce ilgiyle izlenen bir siyasal olaylar di- zisi haline geldi. Neoliberal dönüflümle bir- likte çok boyutlu bir krize sürüklenmifl, uzun süredir iktidar yüzü görmemifl, hizip çat›flmalar›ndan erimifl, yorgun ve hareketsiz düflmüfl bu partideki “küçük bir k›p›rt›” bile büyük bir beklenti ve heyecana yol açt›. Bunun bir yenilenme hamlesi; Tür- kiye sosyal demokrasisini içinde debelendi¤i krizinden ç›karacak ileri bir at›l›m oldu¤u yönünde iddia ve de- ¤erlendirmeler var. ‹yimser de¤erlendirmeler ve iddialar bir yana b›rak›l›r- sa, olup bitenleri neoliberal dönüflüm ve sosyal demok- rasinin krizi ba¤lam›nda irdelemek yerinde olacakt›r. Bugüne dek parti bürokrasisinde, biraz da söylemde gerçekleflen de¤iflime bak›l›rsa, at›lan ad›mlar›n, krizi derinlemesine ele almaktan ve yeni siyasallaflma dina- miklerini yakalamaktan uzak; yüzeyde kalan popülist, pragmatist ad›mlar oldu¤u görülecektir. Sosyal demokrasinin genel özelliklerine, ilkelerine, za- mana ve mekana ba¤l› olarak farkl› biçimlerine göre de¤iflik, hatta birbiriyle çeliflen tan›mlar yap›l›r. Gerçek- ten de bütün zaman ve mekanlarda geçerli tek tip bir sosyal demokrasiden söz edilemez. Ülkeye ve zamana göre de¤iflik türde sosyal demokrat hareketlere rastla- n›r. Ancak özünde burjuva reformist hareket olarak sos- yal demokrasinin siyasal gücü, her nerede olursa olsun, iflçi s›n›f›na (halka) de¤iflen her koflulda düzen içi ik- tidar alternatifleri sunabilme yetene¤inde sakl›d›r. Kriz’in odak noktas› bu yetenekteki t›kanmad›r. Yeni sömürge kapitalizmine özgü biçimlerde ve tarih- sel olarak CHP’nin parti yata¤›nda geliflen Türkiye sos- yal demokrasisi, neoliberal dönüflümle birlikte ideolo- jik, s›n›fsal ve örgütsel olarak üç temel düzlemde de- rin krizler yaflamaktad›r. CHP’nin s›n›fsal temeli, neoli- beral politikalar›n y›k›ma u¤ratt›¤› yoksul emekçi halk s›n›flar›n›n tepkilerini AKP iktidar›na alternatif bir si- yasal harekete dönüfltürmeye elveriflli de¤ildir. Zaman zaman “eme¤in kitle partisi” ya da “varofllara yönel- mek” gibi söylemler kullansa da daha çok çözülen or- ta s›n›flar›n, görece güvenceli biçimlerde çal›flan iflçile- rin ve kamu çal›flanlar›n›n eski s›n›fsal konumlar›n›n korunmas› temelinde seçkinci bir çizgi izlemektedir. Neoliberal politikalar›n derinlefltirdi¤i sorunlara “sosyal demokratça” elefltirel bir tav›r tak›nmamas› ve çözüm üretememesi, CHP’nin krizinin ideolojik düzlemini oluflturur. Kürt sorunu, ‹slamc› gericilik ve emekçi hal- k›n temel yaflam ve çal›flma biçimi olarak güvencesiz- lik gibi yak›c› sorunlara karfl› gündelik pragmatik yak- lafl›mlar d›fl›nda sistematik politikalar üretmemektedir. Tersine bütün geri çekilme ve t›kanma zamanlar›nda yapt›¤› gibi baba oca¤›n›n bildik ulusalc›-devletçi-mer- kezci çizgisine çekilmektedir. Gündemi en fazla mefl- gul eden parti içi sorunlar, krizin örgütsel düzlemini oluflturmaktad›r. Sosyal demokrat hareketin farkl› parti- lere bölünmesi, parti içi hizip çekiflmeleri, tart›flma ve karar alma mekanizmalar›n›n daralarak partinin bir li- der partisine dönüflmesi, örgütün s›n›fsal ba¤lar›n›n kopmas› CHP’nin örgütsel-yap›sal krizini göstermekte- dir. Ülkemizin tersine, sosyal demokrasi dünya çap›nda bu ve benzeri sorunlara getirdi¤i çözüm çerçevesinde ye- nilenme deneyimleri yaflamaktad›r. Örne¤in, kimi Ku- zey Avrupa, Güney Avrupa ve Latin Amerika ülkele- rinde sosyal demokrat partiler, neoliberal y›k›m›n halk- ta yaratt›¤› tepkileri düzen içi iktidar seçene¤i olarak örgütleyebilmektedir. ‹ngiltere ‹flçi Partisi, ‹spanya PA- SOE, Brezilya ‹flçi Partisi gibi birbirinden çok farkl› deneyimler üretseler de, asl›nda bütün bu deneyimler, sosyal demokrasinin neoliberal kapitalizmde ald›¤›, “ne- oliberal sosyal demokrasi-neoliberal sol” biçimlenme örnekleridir. ‹ngiliz ‹flçi Partisi, bir emperyalist metro- polde, yeni sa¤c› neoliberal muhafazakar Thatcher ik- tidar›na alternatif “yeni sol” projeyle düzene eklemlen- me stratejisi izledi. Brezilya’da ise Lula, “insani yüzlü neoliberal proje”yle, devrimci bir sendikal-toplumsal hareket birikiminin düzen içi iktidar seçene¤ini olufltu- rarak “radikal bir sosyal demokrasi” örne¤i ortaya ç›- kard›. ‹flçi s›n›f› hareketinin reformizm ve devrimci sosyalizm olarak bölünmesinden bu yana, sosyal demokrasi kar- fl›s›ndaki tav›r devrimci siyasetin hep ciddi konular›n- dan biri olmufltur. Sosyal demokrasinin burjuva refor- mist hareket olarak yenilenmesinin devrimci analizi ve sorunun do¤ru konuluflu, devrimci siyasetin yeniden üretimi bak›m›ndan devrimcilere kaç›n›lmaz görevler yüklemektedir. ‹flçi s›n›f›n›n devrimci iktidar seçene¤i- nin örgütlenmesi, onun düzen içi-reformist e¤ilimlerinin sistematik olarak devrimci siyasetin konusu haline ge- tirilmesini gerektirmektedir. Yoksul emekçi halk kitlelerinin toplumsal davran›fl ve eylem biçimlerinin antikapitalist bir nitelik kazanmaya bafllamas› süreci, ayn› zamanda, sermaye s›n›f›n›n bu mücadelenin nas›l etkisizlefltirilece¤i sorununu önüne koymas›yla birlikte yaflan›yor. Sosyal Demokrasi, böy- le bir konjonktürün ürünü olarak ortaya ç›k›yor. Ser- maye s›n›f› giderek ideolojik hegemonyas›ndan uzakla- flan, kendi politik aktörlerini yaratmaya yönelen emek- çi halk kitlelerini sistem içinde tutmay› baflaracak bir “oluflum” gerçeklefltirip onu aray›fl içinde olan kitlele- 45 SOSYAL DEMOKRAS‹ 44 SOSYAL DEMOKRAS‹ Fark›n› soranlara, “Benim ad›m Kemal!” diyor. “Kemal, Kemal!” diye ba¤›- ran kitleler olsayd› meydanlarda, daha baflka t›nlard› bu yan›t. Ancak ya- ratt›¤› heyecan ve beklentinin yan›na giderek büyüyen bir flüphe eklendi¤ini kim inkar edebilir. Neoliberalizm taraf›ndan manevra alan› tüketilmifl sos- yal demokrasi anlay›fl› ile “yeni CHP”nin genifl kitlelere ulaflmas› çok zor C Celal K›raç nayasa de¤iflikliklerine dair referandum sürecinde, Türkiye’deki Kürt hareketi için- deki bir “fay hatt›” yeniden k›p›rdad›. Kendisine “Kürt burjuvazisi” etiketi iliflti- ren bir grup “Kürt zengini”, Kürt hareke- ti “Boykot” tavr›n› örgütlerken, yüksek sesle “Evet” demeyi seçti. Kürt hareketinin “ifladamlar› kanad›”n›n bu tutumu, AKP ve “liberal ayd›nlar›” taraf›ndan büyük bir cofl- kuyla karfl›land›. AKP’ye muhalif burjuva sözcüleri bi- le Kürt hareketindeki bu “makul” yönelimden hoflnut olduklar›n› belli ettiler. Egemen güçler aç›s›ndan, Kürt hareketinde yönetilebi- lir iki bölünme ekseni bulundu¤u düflünülüyor. Bunlar- dan birincisi “dinsel eksen”, ikincisi ise “s›n›fsal ek- sen”. Kürtlerin düzen kontrolünde tutulmalar›nda, din- sel eksenin “siyasal ‹slam” kanal›yla, s›n›fsal eksenin ise neoliberal politikalar kanal›yla yard›mc› olmas› ön- görülüyor. Kürt sorununda “neoliberal çözüm” perspektifinin Kürt toplumu içindeki bayraktarl›¤›n› yapacak bir “Kürt bur- juvazisinin” imal edilmesi iktidar güçlerinin önemli bir gündemi. ‹ktidar güçlerinin, bölgede ifladamlar›ndan, büyük toprak sahiplerinden ve iktidardan nemalanmay› “meslek” haline getirmifl “STK yöneticilerinden” bir “beflinci kol” meydana getirmeye çal›flt›klar› bir süre- den beri görülüyordu. Öte taraftan Kürt özgürlük hareketi de, Kürt mülk sa- hipleri aras›nda kendisini destekleyen bir “milli burju- vazi”nin oluflmas›n› istiyor. Bölgenin ekonomik olarak “terkedilmiflli¤i” nedeniyle, Kürt ifladamlar›n›n “ulusal” duyarl›l›klar›n›n ön plana ç›kar›labilece¤i ve az çok is- tikrarl› bir “ulusal güç” oluflturulabilece¤i düflünülebili- yor. Peki gerçekte, “zengin Kürtler” in ötesinde bir s›n›f ve- ya özerk bir “sosyal grup” olarak bu “Kürt Burjuva- zisi” nedir? Birbiriyle çeliflik beklentilere konu olan bu sosyal grup kimlerden oluflur; hangi iliflki a¤lar›nda var 59 58 Peki gerçekte, “zengin Kürtler” in ötesinde bir s›n›f veya özerk bir “sosyal grup” olarak bu “Kürt Burjuvazisi” nedir? Birbiriyle çeliflik beklentilere ko- nu olan bu sosyal grup kimlerden oluflur; hangi iliflki a¤lar›nda var olur; hangi yönde geliflir; ve hepsinden önemlisi, bugünkü uluslaflma hareketin- deki yeri nedir? Oligarflinin Kürt Burjuvazisi Oligarflinin Kürt Burjuvazisi Azer Ulafl A ana yönelimleri HES inflas› olan özel enerji flirketleri teflvik edilmektedir. Büyük sermaye, yat›r›mlar›n› ener- ji üzerinde yo¤unlaflt›rmakta, enerji alan›nda fliret karl›l›¤›n› güvence alt›na alacak poltikalar yaflama geçirilmektedir. Tüm bu süreçte egemenlerce sarf edilen “Enerji köp- rüsü olarak kalk›nmak”, “Türkiye’nin artan enerji ihti- yac›n› karfl›lamak”, “enerji ba¤›ms›zl›¤›n› sa¤lamak”, “temiz enerjiye yönelmek”, “enerji piyasas›n› etkin ve verimli iflletmek” gibi söylemler gerçek hayatta bir kar- fl›l›¤› olmayan demagojik ezberlerdir. Türkiye’nin ener- ji politikalar› ABD ve AB emperyalizmi ile Dünya Bankas› gibi uluslararas› finans kurulufllar› taraf›ndan tekelci sermayenin ç›karlar› do¤rultusunda yönetilmek- tedir. Enerji alan›nda savafltan özellefltirmeye kadar her ad›m tekelci sermayenin ihtiyaçlar›n› güvence alt›na alan küresel bir enerji piyasas› yaratma amac›na hiz- met etmektedir. Neoliberal emperyalizm enerji alan›ndaki herhangi bir geliflmeyi emek ile sermaye, halklar ile emperyalizm aras›ndaki çat›flman›n do¤rudan bir parças› olarak kar- fl›m›za ç›karmaktad›r. Bu durum, bir emekçi ailesinin evini ayd›nlatma kayg›s› ile emperyalist savafllar›, bir enerji iflçisinin iflyerindeki mücadelesi ile do¤ay› savun- ma mücadelesini birbirine ba¤layan yeni bir toplumsal çat›flma ve politikleflme sürecine iflaret etmektedir. 67 ENERJ‹ 66 ENERJ‹ nerji; do¤algaz, petrol ve kömür gibi birin- cil kaynaklar›n ç›kar›lmas›n›, tafl›nmas›n›, elektrik enerjisi üretim ve da¤›t›m›n› içeren ve bugün için y›ll›k hacmi 1 trilyon dolar› aflan devasa bir sektördür. Enerjiyi önemli k›lan yaln›zca bu büyük ekonomik hacim de¤il, ener- jinin üretimin temel girdisi ve toplumsal yaflam›n te- mel bir gereksinimi olmas› nedeniyle tafl›d›¤› stratejik pozisyonudur. Enerji üretim, iletim ve da¤›t›m kanalla- r›n›n kimin elinde bulunaca¤› sorusu günümüz toplum- sal-politik çat›flmalar›n ana gündemlerinden biridir. Enerji savafllar›, enerji nakil hatt› projeleri ve enerji özellefltirmeleri bu çat›flman›n güncel gönümleridir. Türkiye’nin içinde bulundu¤u bölge 1 trilyon dolarl›k enerji piyasas›n›n 600 milyar dolarl›k dilimini olufltur- makta ve Türkiye’nin de taraf oldu¤u askeri çat›flma- lara sahne olmaktad›r. Enerji kaynaklar› aç›s›ndan zen- gin olmayan Türkiye, enerji zengini bölgeler ile ener- ji al›c›s› bölgeler aras›nda bir köprü haline getirilmeye çal›fl›lmakta, bu amaçla k›talar aras› petrol/do¤algaz bo- ru hatlar› ve enterkonnekte elektrik flebekeleri infla edil- mekte ve tasarlanmaktad›r. Son 25 y›lda enerji piyasas›n› ad›m ad›m özellefltirme- ye açan Türkiye 2010 y›l›nda elektrik da¤›t›m›n› bütü- nüyle özellefltirmifltir. Üretimde kamunun giderek aza- lan pay›n›n da özellefltirilmesi planlanmakta, bugünkü “Enerji köprüsü olarak kalk›nmak”, “Türkiye’nin artan enerji ihtiyac›n› karfl›lamak”, “enerji ba¤›ms›zl›¤›n› sa¤lamak”, “temiz enerjiye yönel- mek” gibi söylemler gerçek hayat- ta herhangi bir karfl›l›¤› olmayan demagojik ezberlerdir. Enerji ala- n›nda savafltan özellefltirmeye ka- dar her ad›m sermayenin ihtiyaçla- r›n› güvence alt›na alan küresel bir enerji piyasas› yaratma amac›na hizmet etmektedir E Levent Kara Çat›flmalar›n kavfla¤›ndaki ENERJ‹ sabotaj amaçl› s›zmalar oldu¤u da söyleniyor. Bunlar›n münferit vaka m› yoksa arkas› gelecek vakalar m› olup olmad›¤› bilinmiyor. Seçimler tek bafl›na bir fleyi de¤ifltirmez Politik düzlemde, eski rejimin kal›nt›lar› hala iktidarda- lar ve daima rejimin bir dekoru olarak ifl görmüfl sah- te muhalefetle müzakereler yürütüyorlar. Ancak, halk komiteleri ve sendikalar ve gerçek muhalefet bu duru- mu de¤ifltirmeye ve devrimin politik karfl›l›¤›n› olufltur- maya çal›fl›yor. Seçim yap›lmas›na yönelik bir politik yol haritas› ç›kar›lmas›n›n uzun sürmeyece¤ine inan›yo- rum. Eski rejime göre yap›lacak seçimlerin bir fleyi de- ¤ifltirmeyece¤ini belirtmekte fayda var. Bu nedenle ger- çek muhalefet ve halk, seçimlere gitmeden önce ana- yasay› de¤ifltirmeyi talep ediyor. Arap dünyas›nda devrimci canlan›fl Umman ve Birleflik Arap Emirlikleri gibi yerlerde da- hi Arap rejimleri titriyor ve Arap halk› kab›na s›¤ma- yan bir hareketlilik içinde. Twitter’da, Suudi gençli¤i de Tunus devrimine destek gösteriyor ve tiran› hofl gö- ren kendi ülkelerinden utançlar›n› ifade ediyor. M›s›r rejimi baz› temel ihtiyaçlardaki devlet sübvansiyonunu kald›rma planlar›n› erteledi ve Kaddafi üzüntüsünü di- le getirerek Tunuslular›n Ben Ali’ye ömür boyu itaat etmeleri gerekti¤ini söyledi. Kaddafi net olarak, Libya s›n›r›nda kendisinin sahte devrimiyle alakas› olmayan geçek bir devrim olmas›ndan korkuyor. Di¤er bir yan- dan, M›s›r muhalefeti flimdi gerçek yan›t›n sokaktan baflka bir fley olmad›¤› fikrine daha da ikna olmufl du- rumda. Bu devrimci canlanma bütün Arap dünyas›nda geçerli. Cezayir’de üç yurttafl›n kendini yakt›¤› ve bun- lardan birinin öldü¤ünün kaydedildi¤i bildiriliyor. M›s›r ve Cezayir Tunus’ta yaflananlar›n yank›s›n› en çok bu- laca¤› iki Arap ülkesi olarak görülüyor. Hizbullah, Tunus devrimini selamlad› ve bütün Arap liderlerini yaflananlardan ders ç›karmaya ça¤›rd›. Bu devrim herkesin hofluna gitmez Uluslararas› düzlemde, Frans›zlar ve Amerikal›lar üst düzey bir ikiyüzlülü¤ü a盤a vuran aç›klamalar yay›n- lad›lar. Eski rejimi daima desteklediler, Wikileaks’in a盤a ç›kard›¤› gibi onun nas›l bir fley oldu¤unu bili- yorlard› ve flimdi gelip de bize sözüm ona halk›n ter- cihlerine destek ç›kt›klar› mavallar›n› satamazlar. Onlar Ukrayna, Gürcistan ve Lübnan’dakiler gibi CIA ve CI- A-destekli taraf›ndan yönetilmeyen devrimleri görmek- ten hofllanmazlar. Bu gerçek bir devrim ve bu yüzden de bu konuda karars›zl›k duyuyorlar. Diyab Ebu Jahjah, Arap Avrupa Ligi’nin kurucusu ve eski baflkan›d›r. Bu makale ilk olarak 16 Ocak 2011’de kiflisel blogu Abou Jahjah Comments’te ard›n- dan MrZine’de yay›nland›. 89 DÜNYA 88 DÜNYA mman ve Birleflik Arap Emirlikleri gibi yerlerde dahi Arap rejimleri titriyor ve Arap halk› kab›na s›¤mayan bir hareketli- lik içinde. Bu devrimci canlanma bütün Arap dünyas›nda geçerli Tunus devrimi bütün düzeylerde kendi mant›¤›n› kabul ettirmeye devam ediyor… Rejimin kal›nt›lar›n›n, baz› taktiklerle (araçlarla sokaklarda dolafl›p insanlara ve ev- lere rasgele atefl ederek, altyap›y› tahrip ederek vs) kaosu yaymaya dönük giriflimlerinin ard›ndan, Tunus halk› her kentte ve her mahallede olmak üzere bütün ülkeye yay›lan komitelerde örgütlenerek, sokaklarda devriye gezmeye ve kendini korumaya bafllad›. Hatta halk komiteleri eski rejimin milis güçlerinin de pefline düfltü ve bir silahl› çat›flmada iki milis gücü halk ta- raf›ndan infaz edilirken bir kifli de flehit düfltü. ‹srail’in karfl›devrimi desteklemek için Tunus’ta faali- yette oldu¤una iliflkin haberler var. Ayr›ca Libya’dan Politik düzlemde, eski rejimin kal›nt›lar› hala iktidardalar ve daima rejimin bir dekoru olarak ifl görmüfl sahte muhalefetle müzakereler yürütüyorlar. Ancak, halk komiteleri ve sendikalar ve gerçek muhalefet bu durumu de- ¤ifltirmeye ve devrimin politik karfl›l›¤›n› oluflturmaya çal›fl›yor. Diktatörün ülkeden kaçmas›n›n ard›ndan oluflturulan ilk uzlaflma hükümeti, yeni bir isyan› tetikledi ve bir gün içinde devrildi. Halk köklü bir de¤iflim istiyor U Diyab Ebu Jahjah & IMT Tunus Bahar› Tunus Bahar› tersyüz edilmiflti. Ayr›ca Bush döneminin önemli pro- jelerinden biri olan “y›ld›z savafllar›” projesi (uzaya yerlefltirilecek ve ABD'yi Rusya’ya karfl› bir olas› fü- ze sald›r›s›na karfl› koruyacak bir sistem) Obama tara- f›ndan rafa kald›r›lm›flt›. Bunlar yerine bölgesel iflbir- liklerinin a¤›rl›k kazanaca¤› farkl› taktikler gündeme gelmiflti. Bu de¤ifliklikler Rusya’n›n NATO’ya muhale- fetini engellemifl hatta Lizbon zirvesi sürecinde nere- deyse Rusya’n›n bile NATO’ya üye olabilece¤i konu- flulur hale gelmiflti. NATO toplant›s› sonras› egemenler her ne kadar “za- fer” ve “birlik beraberlik” mesajlar› verseler de duru- mun esasen öyle olmad›¤› aç›k. Asya’daki enerji kay- naklar›na göz diken ABD’nin NATO arac›l›¤›yla yapa- ca¤› bir müdahalede Rusya’yla yüz yüze gelmesi hiç flafl›rt›c› olmayacakt›r. Öte yandan egemenler aras›nda 81 DÜNYA 80 DÜNYA ihayet beklenen an geldi ve yeni bir stra- tejik konsepte kavufltuk… So¤uk savafl y›llar›nda kurulan sald›rgan “savunma” ör- gütü Kuzey Atlantik Antlaflmas› Örgütü (NATO), “ça¤›n gereklerine uyum sa¤la- mak için” 19–20 Kas›m’da Portekiz’in baflkenti Lizbon’da topland› ve y›llard›r gündemde olan “yeni stratejik konsept”ini belirledi. NATO ülkelerinin Lizbon’da ald›¤› kararlar küresel sistemin askeri gücü- nün yeni dönemde nerelerde konufllanaca¤›na ve em- peryalizmin yeni dönemde hedef tahtas›na, hem ekono- mik hem de politik olarak, neleri koyaca¤›n› da orta- ya ç›karm›fl oldu. Yeni konseptin temel dire¤i ise uzun süredir gündemi meflgul eden, Türkiye’nin de çok önemli bir rol oynayaca¤› füze kalkan› sistemi oldu. Kurulacak olan füze sistemiyle kurulacak olan enerji hatlar› ve mevcut kaynaklar emperyalistlerin öngördü- ¤ü flekilde ve ölçüde korunmufl olacak. Tüm Asya’y› tehdit olarak görecek füze “savunma” sistemi emperya- list hegemonyan›n sa¤lama al›nmas› için fethedilmesi gereken topraklarda bu tahakküme karfl› ç›kabilecek olan ülkelerin de sözde tüm sald›r› gücünü k›rm›fl ola- cak. Toplant›n›n egemen devletler aç›s›ndan en önemli so- nuçlar›ndan bir di¤erini ise so¤uk savafl›n etkilerini en çok hisseden ve bu dönemde topraklar› Do¤u ve Bat› olmak üzere ikiye ayr›lan Almanya’n›n, baflbakan› An- gela Merkel büyük bir sevinçle aç›klad›: “So¤uk savafl nihayet tamamen sona erdi”. Bu tespitin temel nedeni Obama ile de¤iflen, Rusya’ya karfl› Amerikan taktikle- ri elbette. Hat›rlanaca¤› gibi Bush döneminde Ukrayna ve Gürcistan’da giriflilen operasyonlar Rusya taraf›ndan NATO nedir? Sonbaharla birlikte yeni siyasi geliflmelerin yaflanaca¤› bir döneme giriliyor. Geçmifl dönem- den kalan sorunlar›n bir k›sm› hafiflemifl olmas›na ra¤men, yeni NATO, kriz ve neoliberal konsept NATO, kriz ve neoliberal konsept N Esen Özdemir netme baflar›s› gösteren AKP’nin temel korkusu sokak hareketleridir. Dünyan›n her yerinde etkili biçimlere dö- nüflebilen ve h›zla geliflen toplumsal hareketleri AKP’de iyi izlemektedir. Bu nedenle iktidar, ülkemizde bu di- nami¤i yaratabilecek güçler karfl›s›nda sistematik bir bask› ve denetim politikas› gelifltirmektedir. 8 y›ll›k ik- tidar›n›n sonucunda yap›s› ciddi anlamda k›r›lganlaflan AKP sokaktan ç›kan her ses karfl›s›nda öfkeleniyor. Bu öfkeyi baflbakan›n Kas›mpaflal›¤›na vermek sadece saf- l›kt›r. Bu öfkenin temeli neo liberal gericilik politika- lar›na karfl› biriken öfkenin siyasalaflabilece¤i, akabilce- ¤i vede görünürülk kazanabilece¤i her hangi muhalefet hareketine yol açam›n endiflesi ve savunmas›d›r. Genç- lik hareketi karfl›s›nda AKP’nin yandafl tüm güçleriyle gençlik hareketine sal›d›rmak, gündemi so¤utmak yeri- ne gençlik hareketinin yarat›¤› toplumsal etkiyi tame- men marjinalefltirmek için yo¤un cabas›n deni budur. AKP ayn› zamanda iktidar›n› kurumsallaflt›rmak için ele geçirme operasyonu büyük oranda baflard› üniversitele- ri iktidar›n›n yayg›laflmas› için daha fazla kullanma is- te¤i sçim sonuna haz›rlanan üniversitenin köklü piyasa dönüflümü hedefi karfl›s›ndan gençlik harektini zme ve üniversite muhalefetini kontrol alt›nda tutma hdefine re- ferandum hemen ard›ndan bafllad›. Bask› ve denetim karfl›s›nda militanlaflan gençlik YÖK’ün üniversiteler üzerindeki bask› ve denetimi “uz- manlaflt›rma” çal›flmalar›, Ekim ay›n›n bafl›nda Yusuf Ziya Özcan’›n yapt›¤› “Güvenli olmayan ortamdan öz- gür düflünce ç›kmaz” aç›klamas›yla raporlaflt›r›ld› ve rektörlere servis edildi. Bu rapor kapsam›nda üniversi- telerde sivil polislere özel yerler tahsis edilmesi, par- mak izi uygulamas›n›n, kameralar›n ve girifl-ç›k›fllarda denetimin art›r›lmas› talep ediliyordu. Üniversiteyle ik- tidar aras›ndaki çat›flman›n gelecek dönemde dallan›p budaklanacak temel ekseni böylece su yüzüne ç›km›fl oldu: Üniversitenin muhalif damar›n› kurutmak, üniver- siteyi piyasac› ve gerici etkiye karfl› korunmas›z b›rak- mak için önce gençlik hareketinin hareket alan›n› k›- s›tlamak ve susturmak. ‹ktidar›n kolayca alt edilebilir gördü¤ü gençlik hareke- ti, beklenenin ötesinde dirençli oldu¤unun ilk sinyalini Y›ld›z Teknik Üniversitesi’nde verdi. Türban karfl›t› ey- lemlerinde polis sald›r›s›na u¤rayan ve ard›ndan üniver- siteye al›nmayan ö¤rencilerin üniversite kap›s›nda bafl- latt›klar› oturma eylemi üniversite yönetiminin geri ad›m atmas›n› ve rektörün özür dilemesini sa¤lad›. 6 Kas›m eyleminin örgütlenmesi sürecinde Hacettepe ve Eskiflehir’de yaflanan polis sald›r›lar›na ra¤men son y›l- lar›n en genifl kat›l›ml› YÖK protestosu gerçeklefltiril- di. Sivil polis ve türban uygulamalar›n› hedefine alan ve ortak bir AKP karfl›tl›¤› ile gerçeklefltirilen 6 Ka- s›m eylemi gençlik hareketinin sonraki eylemleri için önemli bir dönüm noktas› oldu. Kitleselli¤i ve AKP karfl›t› net politik hedefleriyle 6 Kas›m eylemi gençli- ¤in enerjisinin Dolmabahçe eylemlerine aktar›lmas›na ön ayak oldu. Gençlik hareketinin, iktidar›n gençlik kitleleri üzerinde- ki fliddetli bask›s›n› zay›flatmas› ve iktidar›n yenilebilir oldu¤unu göstermesi gençlik hareketinin süreklilik gös- teren direnciyle yak›ndan iliflkili. AKP’nin üniversitede- ki piyasalaflt›rma sürecini yavafllatan en önemli unsur kuflkusuz böyle bir dirençle bask› ve denetim ayg›tla- r›yla yüzleflebilen, iradeci ve militan yönleri geliflmifl bir gençlik hareketidir. Yumurta Eylemleri: AKP’nin Bask› Politikas›n›n Çözülüflü AKP’nin marjinallefltirme ve fliddetle bast›rma siyaseti toplumsal muhalefeti görünmez k›lmay› ço¤u kez bafla- rabiliyordu. Gençlik hareketinin iktidar›n özel ilgisine maruz kald›¤› dönemsel yükseliflleri, referandumda ya da harç zamlar›nda oldu¤u gibi AKP kurmaylar› tara- f›ndan ö¤rencileri “adaba” davet ederek ve “bunlar ö¤- renci de¤il” diyerek sindirilmeye çal›fl›ld›. Fakat ezip, susturmak ve toplumsal tepkiyi kontrol etmek üzerine kurulu bu döngü, SBF’deki yumurtal› eylemlerin ard›n- dan k›r›ld›. Burhan Kuzu’nun yumurtalarla protesto edil- mesinin ard›ndan AKP’lilerin yapt›klar› aç›klamalar, Dolmabahçe’deki sald›r›ya duyulan tepkiyi geçifltireme- di; aksine daha da büyüttü. Dolmabahçe’de gençlik ha- reketinin taleplerinin kamuoyunca tart›fl›lmas› ve destek- lenmesi, tüm karfl› propagandaya karfl› engellenemedi. Dolmabahçe eylemlerinin ard›ndan, polisin üniversiteli- lere sald›rmas›, “orant›s›z fliddet” olarak ve polisin iç disiplininin sa¤lanamamas› olarak de¤erlendirildi. “Ezi- ci” bir fliddet yerine “önleyici” bir fliddetin kullan›lma- s› üzerinden biçimlenen tart›flma en ileri noktada pro- testonun demokratik bir hak oldu¤u noktas›nda kilitlen- di. Fakat tüm bu tart›flma eylem yapan ö¤rencilerin ya- flad›¤› ma¤duriyeti özellikle bebe¤ini düflüren kad›n üzerinden öne ç›kararak onlar›n gerçek taleplerinin göz ard› edilmesiyle sonuçland›. ‹ktidar›n fliddetinin, top- lumsal vicdan›n “keflke olmasayd›” diyerek temizlene- ce¤i rutin bir olay olarak alg›lanmas› tasarland›. SBF’de gerçekleflen yumurtal› eylemler, gençlik hare- ketinin eylemlerine gerçek bir politik biçim kazand›ra- rak, polisle ö¤renci aras›nda s›k›flt›r›lan sorunun asl›n- da siyasal iktidar ve ö¤renciler aras›nda cereyan etti¤i- ni a盤a ç›kard›. Üniversitenin gerçek özneleri olarak, gençli¤in maruz kald›¤› sald›r›lara karfl› yumurtalar›yla hesap soran ö¤renciler, kendilerine biçilen ma¤dur kim- li¤ini y›rt›p att›lar. Polisin sald›r›lar›na karfl› biriken kit- lelerin ortak tepkisi yumurta eyleminin iktidar›n meflru fliddet ayg›tlar›nda açt›¤› gediklerden yolunu buldu. De- 27 GENÇL‹K HAREKET‹ 26 eferandum sonucunda elde etti¤i enerjiyi ge- nel seçimlere tafl›may› hedefleyen AKP ik- tidar›n en temel hedeflerinden birini etki gücü yüksek toplumsal kesimlerlerle özel iliflkiler kurulmas› oluflturuyor. Bu iliflkiler bir çeflit halkla iliflkiler çal›flmas› gibi durup özünde AKP iktidar›n›n hegomonik etkisinin bu güçler üzerin- deki etkisinin artt›r›lmas›yla hedefiyle kuruluyor. AKP’nin bu dönem üniversiteyle kurmaya çal›flt›¤› ilifl- kide özünde bu hedefi tafl›yordu. Ö¤renci aff›ndan, Er- do¤an’›n her mitinginde mutlaka de¤indi¤i üniversite ö¤rencilerine verilen kredi ücretlerinin artt›r›ld›¤› vur- gusu, göstermelik YÖK reformu tart›flmas› ve en niha- yetinde neredeyse tümünü kendi atad›¤› üniversite rek- törleriyle yap›lan Dolmabahçe toplant›lar›. Ka¤›t üzerinde baflar›l› olaca¤›ndan neredeyse hiç flüp- he edilmeyen bu plan demokratik ö¤renci hareketinin etkili militan müdahaleleriyle adeta bozguna u¤rat›ld›. Gelinen noktada sonuç AKP’yi, üniversitelerde yapt›¤›- n›n plan›n çok daha gerisine sürüklenmesiyle sonuçlan- d›. Ülkemizde son birkaç ayd›r üniversitelerde yaflanan durumun özeti budur. AKP operasyonuna etkili bir mü- dahalede bulunan gençlik hareketi AKP ve üniversite ars›ndan bir kriz ortam› yaratmay› baflarm›flt›r. Yarat›- lan kriz ortam›ndan üniversitelerde y›llard›r biriken AKP karfl›t› öfke görünür k›l›nm›fl, üniversitelilerinin acil talepleri duyurulabilmifl, gerici ve piyasac› dönüflü- mün ilerlemesi karfl›s›ndan etkili bir direnç merkezi ya- rat›labilmifltir. Sistem içi muhalefetini kendine avantaj yaratarak yö- Üniversitedeki iflgalini, ö¤renci hareketini bast›rarak sa¤lamaya çal›flan AKP, gençlik hareketinin militan inisiyatifiyle bozguna u¤rat›ld›. Piyasac›l›k ve gericilik sald›r›lar› alt›nda ezilen üniversitelilerin AKP karfl›t› öfkeleri ilk kez bu denli siyasallaflt› R ‹ki, üç daha fazla yumurta... ‹ki, üç daha fazla yumurta... yalizmin yenilgisi ve neoliberal sald›r› dalgas›. ‹çiçe ge- çen yenilgi süreçleri ve bunun üzerine gelen yo¤un ne- oliberal sald›r› dalgas›, Türkiye solunun hemen bütün ak›mlar›ndan hat›r› say›l› bir bölümünün sa¤a savrulma- s›na yol açt›. Sa¤a savrulma, yükselen neoliberal sald›- r› dalgas›na tutunarak geçmiflin inkâr›, karalanmas› ve neoliberal kapitalizmle bütünleflme üzerinden oldu. Yo¤un neliberal ideolojik bombard›manlar alt›nda ye- nilgi psikolojisinin ve y›lg›nl›k kültürünün sürekli ye- niden üretilmesi sa¤land›. Daha çok solun emekçi s›- n›flarla ba¤lant›s›na iliflkin, öncülük, önderlik, devrimci parti, proletarya diktatörlü¤ü tart›flmalar›na liberal ide- olojik tezler fl›r›nga edildi. Marksizmin meflru savun- maya dayal› silahl› eylem deneyimleri, solun fliddete düflkünlük genlerine ba¤land›; direnifl e¤ilimleri bast›r›l- d›. Siyasal iktidarlar›n halk üzerindeki sistematik flidde- tini ve bask›s›n› gizleyen bu tav›r, bugün de liberal so- lun en çok baflvurdu¤u yöntemlerden biridir. Gençlik hereketinin AKP protestolar›nda oldu¤u gibi, ne zaman iktidara karfl› meflru direnifl eylemleri yükselse ya da IMF protestolar›nda oldu¤u gibi ne zaman kent yok- sullar›n›n militan eylemleri kent merkezlerinde patlasa, hep ayn› sald›r› ve karalamalarla bast›r›lmaya çal›fl›l›r. Liberal sol, eylem alanlar›nda k›r›k cam-çerçeve parça- lar› arar. Bulamazsa arfliv tarar; “çiçekleri koparan gös- terici” foto¤raf› imdad›na yetiflir. Bunu geleneksel so- lun fliddet düflkünlü¤ünün ve mülkiyete yönelik suç al›flkanl›¤›n› canlanmas›, eski kafal› solculuk olarak yar- g›lar. Yine ne zaman solun yenilenmesinden söz edil- se, karalamalar Stalinizm gibi solun kimi tarihsel de- neyimlerine odaklan›r. Elbette tahmin edilece¤i gibi “Stalin’in totaliter yönetimi” yine solun geneti¤ine flif- relenir. Stalin’in totaliter yönetimine iliflkin kopar›lan pat›rt›n›n ard›nda, örne¤in kap›kullu¤unu yapt›klar› oto- riter Tayyip Erdo¤an’›n tek adam yönetimine iliflkin tek bir elefltiri k›r›nt›s› bulamazs›n›z. Ömer Laçiner’in Bir- kim Dergisi’nin yeni misyonu olarak ilan etti¤i “sos- yalzimin yenilenmesi giriflimi”ne iliflkin kala kala elde geleneksel sola yönelik eski karalama taslaklar› kald›. Marks’›n siyasal çal›flmalar›n›n en parlak tezlerinden bi- ri olan, “Sosyalizm kapitalizmi y›kan gerçek bir hare- kettir” tezi hiç hat›rlanmaz bile. Bilindi¤i üzere Marks, sosyalizm tart›flmalar›n›n bafl›na kapitalizmin devrimci elefltirisini koydu. Murat Belge, Ahmet ‹nsel gibi med- yada her gün saatlerce boy gösteren bu “her fleyi bi- len” sosyalizm alimleri, nedense sosyalizmin alameti fa- rikas›n› unutuyorlar. Ya da kendilerinde, en az›nda adet yerini bulsun diye flöyle yalandan bir AKP iktidar› elefltirisi yapacak cesareti bile göremiyorlar. Hat›rlanaca¤› üzere, bu yaklafl›m›n öncülleri, ilkin 1980 ve 1990’larda geliflen yasallaflma eksenli liberalleflme dalgas›nda da ortaya ç›kt›. “Sosyalizmin yenilenmesi”, “inand›r›c› bir sosyalizm tan›m›n›n yap›lmas›” gibi ide- olojik sorunu birincil sorun olarak öne ç›karan yakla- fl›mlar, geliflen yeni sald›r› dalgas›na karfl› mücadele so- runlar›n› geri plana itti. Tart›flma toplant›lar›nda inan- d›r›c› bir sosyalizm tan›m› yap›lamad›. Üstelik neolibe- ralizmin ilk sald›r› dalgas›na karfl› yükselen toplumsal muhalefeti ilerletecek sol müdahalenin de yap›lmas› da mümkün olmad›. Sistematik sald›r›lar karfl›s›nda savun- mac› bir mücadele çizgisi izleyen toplumsal muhalefet bast›r›ld›. Bast›r›lan toplumsal muhalefetin engel olmak- tan ç›kar›lmas›yla neoliberal yeni sömürge kapitalizmi, AKP’nin kurmayl›¤›nda yerleflik bir düzen haline gel- di. Yasallaflma ekseninde ortaya ç›kan liberal solun, ana geliflme yata¤›n› ÖDP’yle simgelenen yasal partiler ve solun hemen bütün ak›mlar›nda bafl gösteren yasallafl- ma e¤ilimleri oluflturdu. 1960’lardan 1980’lere TKP’den Devrimci Yol’a, TDKP’den Troçkistlere dek sol gele- ne¤in önemli figürleri düzen içi solun yeni e¤ilimleri- ni oluflturdular. Ayr›t›, ‹letiflim (Birikim), Metis yay›n- lar› liberal düflünsel atmosferin kaynaklar›n› oluflturdu. Bugün ilk akla gelen sol liberal isimlerin ço¤unun ev- riminde bu sürecin ciddi bir olgunlaflt›r›c› katk›s› oldu. Neolibaral sol proje Neoliberalizmin sol aya¤›, neoliberal dönüflüm operas- yonlar›nda liberal sol flah›slar›n etkin bir flekilde kulla- n›lmas›ndan do¤ar. Bu projede liberal sol, yap›s› gere- ¤i politik-örgütsel bir gücü olmad›¤›ndan, idelojik ifl- levlerine ba¤l› olarak iki alanda kullan›l›r: devletin ne- oliberal dönüflümünde inand›r›c›l›k ve orta s›n›flar›n ye- ni düzene eklemlenmesinde. AKP iktidar›n›n inand›r›c›l›k aparat› Yasallaflma ekseninde gelifllen liberal sol dalgayla, ye- nilgilerden süzülen Türkiye solu ve toplumsal muhale- fetten arta kalanlar›n yeni düzenle eklemlenme süreci tamamland›.Yerini iktidar eksenli geliflen liberal sola b›- rakt›. Fakl› sol geleneklerden ve toplumsal katmanlar- dan gelen liberal sol, AKP iktidar›n›n ititfaklar temeli- nin liberal sol kanad›n› oluflturdu. Bugün liberal sol, 1960’lardan 1980’lere yükselen solun geleneksel kadro- lar›ndan; 1980’lerden 2000’lere yasallaflma eksenli ge- liflen liberal sol dalgadan; yükselen yeni orta s›n›flar- dan; üniversite, medya, araflt›rma flirketleri gibi mes- leklerden devflirilen çok katmanl› bir yap›ya sahiptir. Buralardan elde ettikleri bütün olanak, ayr›cal›k, biri- kim ve yetenekleri iktidar›n hizmetine sunan bu kesim- ler, ciddi bir politik güce sahip olmad›klar›ndan, esa- sen ideolojik olarak, iktidar›n meflrulaflt›r›lmas›na hiz- met ediyorlar. Yeni liberal solun temel ifllevi solun dü- zene eklemlenmesi de¤il, iktidar operasyonlar›n›n mefl- 31 L‹BERAL SOL 30 011 genel seçimlerine do¤ru, AKP iktidar›- n›n ittifaklar temelinde yer alan liberal sol kanat çözülürken, ittifak, ‹slamc›-milliyetçi gericilik blokuyla tahkim ediliyor. Devletin ve toplumun en gerici güçleri yeniden saf- laflt›r›larak bir kez daha iktidarda kalman›n en garanti- li yolu deneniyor. Türkiye emek eksenli bir siyasallaflma sürecine girdi. Bu sefer, risk oran› düflük eski devlet seçkinlerinden farkl› olarak, sokaktan gerçek bir tehlike yükseliyor. Bu, egemenler aras› bir iktidar savafl›m› de¤il. Devle- tin çürümüfl, yozlaflm›fl kanatlar›n›n iktidar çat›flmalar›n- da, s›rt›n› yükselen egemen güçlere dayayarak “libera- lizm ve sol ad›na” güvenceli siyaset yapanlar›n karfl›- s›nda, art›k silahs›zland›r›lm›fl, “zarars›z” darbe çeteleri yok. Gerçek s›n›f siyaseti yeni bafll›yor. Sokakta “aç- l›k ordular›” var; temel yaflamsal haklar› u¤runa var›- n› yo¤unu ortaya koyan güvencesiz iflçiler, yoksul halk s›n›flar› var. Onlar sokaktayken “emekten yana-sol” bir görüntü çizmenin imkân› yok. Süreç, liberal hafiflikle- ri kald›ramayacak kadar ciddileflti. Hak mücadeleleri ve son olarak gençlik hareketinin ç›k›fl›yla neoliberal siya- set oyunu bozuldu. AKP’nin emek politikas› çözülüyor. Liberallerin uzun y›llard›r beslendi¤i “neoliberal sol proje” iflas etti. Yasallaflma’dan neoliberal sol projeye Liberal solu niteleyen en önemli karakteristik özellik, do¤uflunda ve geliflimindeki çarp›kl›kt›r. Çarp›kl›¤›n te- melinde üç tarihsel olay bulunur: 12 Eylül faflizmi, sos- Güvencesizlerin s›n›f politikas› sürece damgas›n› vuruyor. Süreç, liberal hafiflikleri kald›ramayacak kadar ciddileflti. Hak mücadeleleri ve gençlik hareketi neoliberal siyaset oyununu bozdu. AKP’nin emek politikas› çözü- lüyor. Liberallerin uzun y›llard›r beslendi¤i “neoliberal sol proje” iflas etti. Güvencesizler sokakta ve liberal solun yapabilece¤i hiçbir fley yok Neoliberal sol projenin iflas› Neoliberal sol projenin iflas› 2 Elif Y›ld›z O d u n k › r › c › s › n › n h › n k d e y i c i s i

Upload: halkin-devrimci-yolu

Post on 29-Mar-2016

278 views

Category:

Documents


19 download

DESCRIPTION

Halkın Devrimci Yolu dergisinin 6. sayısı www.halkindevrimciyolu.org

TRANSCRIPT

Page 1: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

32

ak mücadeleleri yükseliyor. Ülkenin hemen her taraf›ndan “paras›z e¤itim, paras›z sa¤l›k, paras›zulafl›m” gibi hak taleplerinde bulunan kitlelerin direniflleri yükseliyor. Sermayenin önünü açmakiçin halk› güvencesizlefltiren neoliberal politikalar derinlefltikçe halk›n tepkileri de art›yor. Eme¤inve yaflam›n›n güvencesizlefltirilmesine, do¤an›n tahrip edilmesine karfl› geliflen tepkiler hak müca-delelerine yöneliyor.Neoliberal yeni sömürge kapitalizmine karfl› halk›n biriken tepki ve hoflnutsuzluklar›, giderek ken-dini daha fazla hak mücadelesi formuyla dile getirmektedir. Melih Gökçek’in, yoksul Dikmen hal-k›n›n bar›naklar›n› sermayenin kentsel dönüflüm rantlar›na peflkefl çekmesi, vadi halk›n›n bar›nmahakk› mücadelesiyle durdurulmufltu. Vadi halk›, t›pk› Mamak, Mehmet Akif, Ayazma, Bafl›büyükhalk›, Ar›zl›l› depremzedeler ve adlar›n› sayamayaca¤›m›z daha niceleri gibi halk›n bar›nma hak-k›n›n onurlu, yi¤it temsilcisi oldu. Y›llard›r güvencesizlefltirme bask›lar› alt›nda ezilen tafleron sa¤-l›k iflçilerinin güvencesizlefltirmeye karfl› direnifllerini örgütleyen Devrimci Sa¤l›k ‹flçileri Sendika-s›, iflçilerin hak mücadelesinin yolunu gösterdi. ‹fllerini ve yaflam güvencelerini yitiren Tekel ifl-çilerinin 78 gün süren Ankara direnifli bu yolda gerçekleflen en simgesel eylem oldu. Art›k emekhareketinin toplu sözleflme gibi geleneksel yöntemlerinin t›kand›¤› yerlerde, iflçilerin tek güvence-si hak mücadelesi direniflleri oluyor. Ankara ve ‹stanbul’da ulafl›m zamlar›na karfl› yürütülen ula-fl›m hakk› mücadelesini, Ege Mahallesi halk› günlerce süren kitlesel direnifller boyutuna s›çratt›.Türkiye’nin ço¤u kentinde dolmufl-otobüs zamlar›na karfl› ortaya ç›kan örgütlü tepkiler an›lamaya-cak kadar fazlalaflt›. ‘90’lardan beri gençlik hareketinin paral› e¤itime karfl› süren mücadelesi; özel-like kay›t zamanlar›nda ciddi veli tepkileri; güvencesiz (atanamayan, vekil, ücretli, sözleflmeli) ö¤-retmenlerin eylemeleri ve yine gençlik hareketinin Aral›k 2010’da iktidar›n sinir sistemini bozanç›k›fl› e¤itim hakk› mücadelesinin geliflti¤i ana kulvar› oluflturuyor. Neredeyse tümüyle piyasalaflansa¤l›k sisteminin halk›n sa¤l›¤›n› hiçe sayan y›k›c› etkilerine karfl›, TTB, SES ve Dev Sa¤l›k ‹fl’inörgütledi¤i ortak direnifller, halk›n sa¤l›k hakk› mücadelesinin sürükleyici dinamiklerini bar›nd›r›-yor. ‹kizdere, Loç Vadisi, Munzur gibi do¤an›n y›k›m›na yol açan HES projelerine karfl› direnifl-ler, k›r yoksuller›, tar›msal üreticiler, yerli halk, kentli ilerici emek örgütleri ve ayd›nlar› bir ara-ya getiren zeminlere dönüflüyor.

Hak mücadelesi toplumsal muhalefete yol gösteriyorHalk›n tepkilerinin politikleflmifl kitle hareketleri olarak örgütlenebildi¤i hak mücadelelerinin halkkitleleri üzerindeki politik etkisi büyüktür. Neoliberal politikalar bir sömürge kapitalizmi olarakyerlefltikçe, halk›n yayg›n, kendili¤inden tepkileri de h›zla artmaktad›r. Ne yaz›k ki toplumsal mu-halefetin geleneksel dinamiklerinin krizi, bu yayg›nl›ktaki tepkisel birikimin akabilece¤i muhalefetkanallar›n›n› yetersizli¤i sorununu gündeme getirmektedir. Kentten k›ra, fabrikadan mahalleye, üni-versiteden soka¤a birbirinden çok farkl› düzlemlerde ortaya ç›kan, iflsizlik, yoksulluk ve güvence-sizlikten kaynaklanan farkl› türden (heterojen) tepkileri birleflik bir toplumsal muhalefet çat›s› al-t›nda toplayabilecek bir adres henüz bulunmamaktad›r. Bürokrasi seçkinlerine daralm›fl sendikal ha-

reket, salt mesleki ç›karlar›-na daralm›fl ilerici emek ör-gütleri ve eski çat›flmalaragöre mevzilenmifl solun geleneksel aktörleri neoliberal y›k›mdan do¤an yeni dinamikleri kapsaya-mamaktad›r.Toplumsal muhalefetin geleneksel dinamiklerinin krizi, örne¤in emek hareketinde klasik toplu söz-leflmecili¤in, ücret sendikac›l›¤›n›n ve sendikal bürokrasi seçkinlerinin krizidir. Yani ‘80’lerden‘90’lar›n ortalar›na dek neoliberal sald›r›n›n Özal ve ANAP’›n kurmayl›¤›nda yürütülen ilk dalga-s›na karfl› geliflen dinamiklerin krizidir. ‹flvereni masaya oturtma gücünün; “refah devleti”ni eko-nomik kazan›mlar çerçevesinde geriletebilme gücünün ve iktidar›n fliddet ayg›t›n›n etkisini k›ransendikal militanl›¤›n krizidir. K›saca, toplumsal muhalefetin geleneksel dinamiklerinin krizi, neoli-beral sald›r›ya karfl› dar kesimsel-yerel ç›karlar› savunma çerçevesinde ortaya ç›kan aktörlerin kri-zidir. ‹flçi s›n›f›n›n tarihsel kazan›mlar›na yönelen sermayenin genel sistematik sald›r› dalgas›n›, s›-n›f›n dar-kesimsel mevzilerinde korumaya odaklam›fl bu strateji, bugün hareketi ilerletme gücünüyitirmifl durumdad›r. Kimi özellefltirme hamlelerini duraksatmay›, iflkolu barajlar›n› afla¤› çekmeyi,görece güvenceli s›n›fsal kesimlerin kazan›mlar›n› korumay› hedefleyen mücadele, yads›namaz ya-rarlar› yan›nda, art›k stratejik olarak sonuç al›c› olmamaktad›r.

Birincil çat›flma, AKP-hak mücadelesi aras›ndaOysa hak mücadeleleri, toplumsal muhalefetin geleneksel aktörlerini aflan bir politik içerikle tarihsahnesine ç›kmaktad›r. ‹radenin rolünü ve haz›rl›k aflamalar›n› bir kenara b›rak›rsak, hak mücade-leleri do¤uflunda itibaren politik kitle hareketleri olarak ortaya ç›kmaktad›r. Fiilen uygulamaya sok-tu¤u talepleri ve muhalefet tarz›yla do¤rudan siyasal iktidar› hedeflemektedir. Hak mücadelelerido¤rudan iktidar karfl›t› hareketlerdir. Toplumsal muhalefetin t›kanan gelenekesel aktörlerinden fark-l› olarak, AKP iktidar›n›n halk-s›n›f-do¤a düflman› neoliberal politikalar›n› kesintiye u¤ratt›kça so-nuç al›c› olmakta, kazan›m elde etmektedir. Ortaya ç›k›fl koflullar›n›n zorunlu bir sonucu olarak,AKP iktidar›na, sermayeye ve neoliberal yeni sömürge kapitalizmine karfl› politik bir içeri¤e sa-hiptir. Meflruiyetini siyasal iktidara yönelik basit taleplerinden de¤il, temel kamusal haklardan al-maktad›r. Militan kitle direniflleri bu sürecin fiili güvencesidir. E¤itim, sa¤l›k, bar›nma, ulafl›m,güvencesiz çal›flma gibi belli bir halk-s›n›f kitlesinin somut sorunlar›ndan hareket eden hak mü-cadelesinin kazan›mlar›, zamlar›n geri al›nmas› ya da gecekondular›n›n y›k›lmamas› gibi dar ke-simsel isteklerinin yerine getirilmesiyle mümkün de¤ildir. Sonuç al›c›l›¤›n›n görünmesi bak›m›ndansadece taktik anlamda de¤erli olan bu kazan›mlar›n kal›c› baflar›ya dönüfltürülmesi, AKP iktidar›-na ve neoliberal kapitalizme devrimci bir karfl› ç›k›flla mümkün olacakt›r. Neoliberal yeni sömür-ge kapitalizminin içinde bulundu¤umuz dönemindeki birincil politik karfl›tl›k, AKP iktidar›yla hakmücadelesi aras›ndaki çat›flmad›r. Ç›karlar› birbiriyle uzlaflmaz karfl›tl›k içeren bu iki politik kam-p›n varl›¤› ve süreklili¤i, hasm›n› bütünüyle etkisizlefltirmesine ba¤l›d›r.

Neoliberalizme karfl› savunmac› tepkilerinin yenilgisinden sonra uzun bir sessizli¤egömülen s›n›f hareketi, üzerindeki ölü topra¤›n› at›yor. Ad›m ad›m izleyerek, AKPiktidar›n›n huzurunu kaç›ran güvencesiz iflçi hareketleri ve halk›n hak mücadeleleri,devrimci öznenin güvencesizlik k›l›¤›ndaki muhteflem dönüflünü haber veriyor

Hak mücadelesiyükselirkenHak mücadelesi yükselirken

H

aziran 2011 genel seçimine do¤ru, egemen-lerde “sand›k merkezli” siyasal hareketlen-me artmaktad›r. Kürt hareketi, “iki dilli ya-flam” ve “demokratik özerklik” temelindeyeni bir siyasallaflma dönemine girerken,

toplumsal muhalefet ise “hak mücadelesi merkezli” ha-reketlenmelerle AKP iktidar›n› zorlamakta.

Dokuz y›ll›k AKP iktidar›n›n ve temsil etti¤i ‹slamc›liberal rejimin kaderi genel seçim sonuçlar›yla do¤ru-dan iliflkili. AKP, iktidar›n bütün olanaklar›n›, seçim-den tek parti iktidar› olarak ç›kmak için seferber et-mektedir. AKP’nin “mutlak iktidar”›n› pekifltirecekad›mlar›n süreklili¤i ve Erdo¤an’›n cumhurbaflkanl›¤›hesaplar› buna ba¤l›.

AKP iktidar›n›n özgül ç›karlar›ndan söz ederken,AKP’nin, s›n›fsal olarak, neoliberal sermaye düzenini -sermayenin ortak genel ç›karlar›n›- temsil etti¤i göz ar-d› edilmemelidir. Yani sermaye düzeninin ve sermayeiktidar›n›n süreklili¤i temelinde AKP’nin ‹slamc› libe-ral özgül ç›karlar›ndan söz edilmektedir. Genel seçiminAKP için bir kader an› olmas›na karfl›n, sermaye biri-kim süreçlerini en küçük toplumsal ve çevresel hücre-ye kadar tafl›yan politikalardan h›z kesmemesi bu ne-denledir. Enerji özellefltirmelerinden yasal de¤ifliklikle-re, finansal tedbirlerden ulusal istihdam plan›na kadarAKP, hâlâ, neoliberal dönüflümün en ideal ve giriflkenkurmay partisidir. Zaten TÜS‹AD gibi tekelci sermayetemsilcilerinden gelen ve AKP sermayesi-tekelci serma-ye çeliflkisi hanesine yaz›lan utangaç elefltiriler de ser-maye mant›¤›n›n gereklerine göre at›lm›fl bu ad›mlar-dan kaynaklanmamaktad›r. Elefltiriler daha çok iktidar›negemen s›n›flar aras› sermaye aktar›m›ndaki operasyo-nel kullan›m biçimlerinden kaynaklanmaktad›r. Bugün-lerde bu elefltiriler, seçim yat›r›mlar›ndan ve popülizm-den uzak durulmas›; yap›sal reformlar›n h›zland›r›lma-s›; ekonominin küresel dalgalanmalar›ndan kaynaklana-bilecek olas› k›r›lganl›klara; cari aç›k, d›fla ba¤›ml›l›kve iflflizlik konular›na iliflkin tedbirler al›nmas›na odak-lanmaktad›r.

Öte yandan AKP, kendi özgül iktidar›n› pekifltirecekpolitikalar› birbiri ard›nca gündeme getirmektedir. Özel-likle enerji, inflaat, turizm ve hizmet sektörlerinde ge-liflen ve AKP’nin kurucular zemininde yer alan ‹slam-c› sermaye kesimlerine ihale, yat›r›m, tafleronluk kanal-lar›yla sermaye aktarmakta; bütçeye girmeyen vergi ge-lirlerini seçim yat›r›m› olarak da¤›tmakta; sermaye veorta s›n›flar›n vergi borçlar›na “ödeme kolayl›¤›” getir-mekte; esnaf ve çiftçilere sübvansiyonlu faiz oranlar›ile kredi kulland›rmakta; üniversiteli ö¤rencileri kredi

ve burs zamlar›yla “destek”lemektedir. ‹ktidar-cemaat-STK dayan›flma a¤lar›n›n ifllevselli¤ini saymaya bilegerek yok. Bu desteklere bakarak bir yan›lg›y› ortadankald›rmakta yarar var. Asl›nda AKP, ‹slamc› yoksulkitlelerin s›n›fsal ç›karlar›n› temsil etmemektedir. Daya-n›flma a¤lar›yla afla¤›ya do¤ru damla damla aktar›lanolanaklar, yoksullar› yap›sal olarak güvenceli toplumsalkategorilere dönüfltürmemektedir. Ancak yoksullar›n ik-tidara dönük beklenti ve desteklerini canl› tutacak ka-dar aktar›lan kaynaklar, cemaat seçkinlerine ve serma-ye kesimlerine aktar›lanlar›n yan›nda önemsiz kal›r. Öy-le ki bu kaynaklar, yap›sal olarak cemaat seçkinlerinibir “‹slamc› aristokrasi”ye, sermaye giriflimcilerini isebir “‹slamc› burjuvazi”ye dönüfltürecek denli büyükmiktarlarda olmaktad›r.

AKP’nin ‹slamc› kitleleri temsiliyeti daha çok ideolo-jik alana özgüdür. ‹slamc› kitlelerin dinsel talepleriAKP iktidar›nda karfl›l›¤›n› bulmaktad›r. Neoliberal dö-nüflümün zinde kuvveti haline gelen ‹slamc› gericili¤iniktidarca önü aç›lmaktad›r. Önceleri “demokratik aç›-l›m” söylemini öne ç›karan AKP, seçimlerin yaklaflt›¤›bu günlerde ‹slamc›-milliyetçi hegemonik bir dil olufl-turdu. Kars’taki insanl›k An›t›’na “ucube” yak›flt›rmas›;içki sat›fl› ve sunumunu yeniden düzenleyen yasakç› tu-tum; “Kanuni” dizisine karfl› tak›n›lan yasakç› tav›r, as-l›nda rastlansal geliflmeler de¤il. Seçimlere gidilirkenhedef kitlenin ideolojik beklentilerine göre popülist birsöylem kullan›l›yor. Hedef kitle ise bu popülist söy-lemdeki ikiyüzlülü¤ü ya görememekte ya da önemse-memekte. Baflbakan an›ta neden “ucube” dedi¤ini vey›k›lmas›n› istedi¤ini flöyle aç›klamaktad›r: “Seyyid Ha-san el Karakani türbesi ve camisi ile heykelin bulun-du¤u tepenin yüksekli¤i adeta eflit. Tarihi eseri gölge-leyecek bir inflaata izin veremezsiniz.” Ama ayn› bafl-bakan 2 bin 300 y›ll›k Zeugma Antik Kenti’nin su-lar alt›nda b›rakacak baraj› yapt›rmak için ç›rp›nmad›m›? ‹çki sat›fl›na yeni yasaklar getirecek düzenlemeyi,“çocuklar›n ve gençlerin kendi kendine irade gelifltire-meyece¤inden” hareketle savunuyor. Oysa ayn› baflba-kan 13 yafl›ndaki k›z çocuklar›n›n evlendirilmesine, 11yafl›ndaki k›z çocuklar›n›n türban takarak okula gitme-sine, “onlar›n iradesi” diye yaklaflabiliyor. Dildeki bude¤iflim AKP’nin yeni hegemonya projesiyle iliflkili ol-du¤u gibi, devletten topluma cemaat kadrolaflmas›n›ndo¤al-gündelik durumuyla da iliflkilidir. Yarg›, M‹T,emniyet, maliye ve idari bürokrasideki kadrolaflma,AKP içinde seçim sonras› olas› iktidar hesaplaflmalar›-n›n temel gerilim alan› durumundad›r. ‹slamc› kadro-laflman›n art›k iyice yerleflik hale gelmesiyle ortaya ç›-

9

GÜNDEMGÜNDEM

Yükselen hak mücadeleleri, AKP iktidar›n›n k›r›lganl›¤›n› art›r›yor,Erdo¤an’›n otoritesini sars›yor. ‹ktidar›n süreklili¤i ve Erdo¤an’›n cumhur-baflkanl›¤› bunlar›n bast›r›lmas›na ba¤l›. Gerici iktidarlar›n en güvenilirkitle pasifikasyon arac› ‹slamc›-milliyetçi gericilik, bu sefer resmi devletsöylemi düzeyinden devreye giriyor. Ne var ki at›lan her ad›m, AKP ikti-dar›n›n çeliflkilerini derinlefltiren dinamikleri de büyütüyor

AKP’ye ‹slamc›-milliyetçi tahkimatAKP’ye ‹slamc›-milliyetçi tahkimat H

Neoliberal kapitalizmininy›k›ma u¤ratt›¤› halkkitleleri, kendili¤inden birflekilde, kendi kaderlerinieline al›p mevcut düzeniy›karak devrimci bir

toplumsal projeyi kuracakharekete yönelmemektedir.

Asl›nda sorun özünde bir poli-tikleflme sorunudur. Sorundevrimci politikan›n birincilsorunu olan devrimci özneninörgütlenmesi sorunudur.

Konuyu yeni sömürge devrimstratejisi aç›s›ndan ele alanMahir Çayan, soruna “sunidenge” kavram›yla aç›kl›kgetirdi. Bugün AKP iktidar›n›nk›r›lganl›¤›n›n ortayaç›kar›lmas› ve hak

mperyalizmin daha yay›lmac› ve sald›rganbir geliflim stratejisi izledi¤i 4. Bunal›m Dö-nemi’nde, neoliberal yeni sömürge kapitaliz-mi, halka, gittikçe de¤ersizlefltirilen bir in-sanl›k durumu dayatmaktad›r. Yap›sal krizle-

rini bir süreli¤ine de olsa yat›flt›rmak için üretici güç-leri, toplumun ilerici dinamiklerini ve hak›n devrimcipotansiyelini sürekli bask› alt›na almaktad›r. Çünkü ne-oliberal kapitalizm, ancak, iflçi s›n›f›n›n yarat›c› potan-siyelini sürekli de¤ersizlefltirerek ve bask› alt›na alarakvarl›¤›n› sürdürebilmektedir.

Tarihin en büyük proleterlefltirme dalgas› olan güven-cesizlik odakl› neoliberal proleterlefltirme, Türkiye top-lumunda ciddi altüst olufllar, dramatik y›k›mlar ve çö-zülmeler yaratmaktad›r. Halk›n büyük ço¤unlu¤u geçimaraçlar›ndan kopar›larak yaflam›n› sürdüremez durumasürüklenmektedir. Semaye birikiminin, do¤an›n ve top-lumun en genifl s›n›rlar›na uzanmas›yla tar›msal üreti-ciler mülksüzleflmekte; memur, küçük üretici ve esnafgibi geleneksel orta s›n›flar iflçileflmektedir. ‹flçi s›n›f›-n›n yap›sal bir parças› durumuna getirilen iflsizlik, sü-reklileflmekte, art›k nufus kitleleri oluflmaktad›r. Prole-terlefltirme sürecine sokulan halk›n bütün s›n›f ve kat-manlar› mevcut konumlar›n›, avantajlar›n›, ayr›cal›klar›-n› ve tarihsel kazan›mlar›n› kaybederek güvencesiz ça-l›flma ve güvencesiz yaflam statülerine itilmektedir.

Sürekli kriz, istikrars›zl›k ve güvencesizlik ortam›ndasürekli geçim s›k›nt›s›, güvenlik ve gelecek kayg›s›içinde yaflamaya mahkûm edilen halkta, hoflnutsuzluk,tepki, tedirginlik ve korku e¤ilimleri artmaktad›r. An-cak neoliberal kapitalizminin y›k›ma u¤ratt›¤› halk kit-leleri, kendili¤inden bir flekilde, kendi kaderlerini elineal›p mevcut düzeni y›karak devrimci bir toplumsal pro-jeyi kuracak harekete yönelmemektedir. Asl›nda sorunözünde bir politikleflme sorunudur. Sorun devrimci po-litikan›n birincil sorunu olan devrimci öznenin örgüt-lenmesi sorunudur. Devrimci öznenin güncel somut gö-rünümü olan proleterleflme ve güvencesizleflme eksenin-de parçalanm›fl halk s›n›flar›n›n her düzeyden devrim-ci hareketler olarak örgütlenmesi, devrimci politikan›nöncelikli konular› aras›ndad›r. Hak mücadelesi eksenlitoplumsal muhalefet hareketi, devrimci gençlik hareke-ti, emek hareketi, devrimci halk hareketi ve nihayet dü-zeni alafla¤› eden bir devrim hareketi bu önceliklerdenbaz›lar›d›r.

Asl›nda bir yan›yla da bak›l›rsa, Türkiye toplumu ge-rilimli bir toplumdur. Cinnet vakalar›, linç olaylar›, kandavalar›, aile içi fliddet ve töre cinayetleri gündelik-s›-radan olaylardand›r. Bu yayg›n gündelik gerilimler, ne-

oliberal çeliflki ve kamplaflmalardan do¤an gerilim hat-t›yla (Türk-Kürt, zengin-yoksul, güvenceli-güvencesiz)birleflerek çok katmanl› bir görünüm oluflturmaktad›r.Neoliberal yeni sömürge kapitalizminin do¤as› gere¤iTürkiye toplumu, istikrars›zl›k ve krizlerin, çeliflki veçat›flmalar›n toplumudur. Ne var ki, düzen içi politikiktidar projelerine, alternatif iktidar hareketlerine vehalk aras›ndaki adi çat›flmalara kan tafl›yan çat›flkanenerji, mücadelenin bafllang›c›nda devrimci bir iktidarhareketine kitlesel kan tafl›mamaktad›r. Düzenin y›k›-m›ndan, çöküntü ve çürümelerden do¤an halk kitleleri-nin hoflnutsuzluklar› ve tepkileri, halk içindeki çat›flma-lara ve düzen içi hareketlere dönüflmekte; ancak dev-rimci bir halk hareketi olarak sisteme yönelmemekte-dir.

Suni dengeDevrimci özne ve onun somut güncel görünümü ola-rak halk›n politikleflmesi ve devrime kitlesel kat›l›m›,devrimci siyasetin birincil sorunudur. Ama ne yaz›k kibugün gerekli ve yeterli teorik ilgiyi görememektedir.

35

REJ‹M

Suni denge, AKPiktidar›n›n k›r›lganl›¤›ve hak mücadelesi

ESuni denge, AKP iktidar›n›n k›r›lganl›¤›ve hak mücadelesi

Veysel Dere

Sosyal demokrasiyeneoliberal pansumanSosyal demokrasiyeneoliberal pansuman

HP’deki yönetim de¤ifliklikleri, hemen herkesimce ilgiyle izlenen bir siyasal olaylar di-zisi haline geldi. Neoliberal dönüflümle bir-likte çok boyutlu bir krize sürüklenmifl,uzun süredir iktidar yüzü görmemifl, hizip

çat›flmalar›ndan erimifl, yorgun ve hareketsiz düflmüfl bupartideki “küçük bir k›p›rt›” bile büyük bir beklenti veheyecana yol açt›. Bunun bir yenilenme hamlesi; Tür-kiye sosyal demokrasisini içinde debelendi¤i krizindenç›karacak ileri bir at›l›m oldu¤u yönünde iddia ve de-¤erlendirmeler var.

‹yimser de¤erlendirmeler ve iddialar bir yana b›rak›l›r-sa, olup bitenleri neoliberal dönüflüm ve sosyal demok-rasinin krizi ba¤lam›nda irdelemek yerinde olacakt›r.Bugüne dek parti bürokrasisinde, biraz da söylemdegerçekleflen de¤iflime bak›l›rsa, at›lan ad›mlar›n, kriziderinlemesine ele almaktan ve yeni siyasallaflma dina-miklerini yakalamaktan uzak; yüzeyde kalan popülist,pragmatist ad›mlar oldu¤u görülecektir.

Sosyal demokrasinin genel özelliklerine, ilkelerine, za-mana ve mekana ba¤l› olarak farkl› biçimlerine görede¤iflik, hatta birbiriyle çeliflen tan›mlar yap›l›r. Gerçek-ten de bütün zaman ve mekanlarda geçerli tek tip birsosyal demokrasiden söz edilemez. Ülkeye ve zamanagöre de¤iflik türde sosyal demokrat hareketlere rastla-n›r. Ancak özünde burjuva reformist hareket olarak sos-yal demokrasinin siyasal gücü, her nerede olursa olsun,iflçi s›n›f›na (halka) de¤iflen her koflulda düzen içi ik-tidar alternatifleri sunabilme yetene¤inde sakl›d›r.Kriz’in odak noktas› bu yetenekteki t›kanmad›r.

Yeni sömürge kapitalizmine özgü biçimlerde ve tarih-sel olarak CHP’nin parti yata¤›nda geliflen Türkiye sos-yal demokrasisi, neoliberal dönüflümle birlikte ideolo-jik, s›n›fsal ve örgütsel olarak üç temel düzlemde de-rin krizler yaflamaktad›r. CHP’nin s›n›fsal temeli, neoli-beral politikalar›n y›k›ma u¤ratt›¤› yoksul emekçi halks›n›flar›n›n tepkilerini AKP iktidar›na alternatif bir si-yasal harekete dönüfltürmeye elveriflli de¤ildir. Zamanzaman “eme¤in kitle partisi” ya da “varofllara yönel-mek” gibi söylemler kullansa da daha çok çözülen or-ta s›n›flar›n, görece güvenceli biçimlerde çal›flan iflçile-rin ve kamu çal›flanlar›n›n eski s›n›fsal konumlar›n›nkorunmas› temelinde seçkinci bir çizgi izlemektedir.Neoliberal politikalar›n derinlefltirdi¤i sorunlara “sosyaldemokratça” elefltirel bir tav›r tak›nmamas› ve çözümüretememesi, CHP’nin krizinin ideolojik düzleminioluflturur. Kürt sorunu, ‹slamc› gericilik ve emekçi hal-k›n temel yaflam ve çal›flma biçimi olarak güvencesiz-lik gibi yak›c› sorunlara karfl› gündelik pragmatik yak-lafl›mlar d›fl›nda sistematik politikalar üretmemektedir.

Tersine bütün geri çekilme ve t›kanma zamanlar›ndayapt›¤› gibi baba oca¤›n›n bildik ulusalc›-devletçi-mer-kezci çizgisine çekilmektedir. Gündemi en fazla mefl-gul eden parti içi sorunlar, krizin örgütsel düzleminioluflturmaktad›r. Sosyal demokrat hareketin farkl› parti-lere bölünmesi, parti içi hizip çekiflmeleri, tart›flma vekarar alma mekanizmalar›n›n daralarak partinin bir li-der partisine dönüflmesi, örgütün s›n›fsal ba¤lar›n›nkopmas› CHP’nin örgütsel-yap›sal krizini göstermekte-dir.

Ülkemizin tersine, sosyal demokrasi dünya çap›nda buve benzeri sorunlara getirdi¤i çözüm çerçevesinde ye-nilenme deneyimleri yaflamaktad›r. Örne¤in, kimi Ku-zey Avrupa, Güney Avrupa ve Latin Amerika ülkele-rinde sosyal demokrat partiler, neoliberal y›k›m›n halk-ta yaratt›¤› tepkileri düzen içi iktidar seçene¤i olarakörgütleyebilmektedir. ‹ngiltere ‹flçi Partisi, ‹spanya PA-SOE, Brezilya ‹flçi Partisi gibi birbirinden çok farkl›deneyimler üretseler de, asl›nda bütün bu deneyimler,sosyal demokrasinin neoliberal kapitalizmde ald›¤›, “ne-oliberal sosyal demokrasi-neoliberal sol” biçimlenmeörnekleridir. ‹ngiliz ‹flçi Partisi, bir emperyalist metro-polde, yeni sa¤c› neoliberal muhafazakar Thatcher ik-tidar›na alternatif “yeni sol” projeyle düzene eklemlen-me stratejisi izledi. Brezilya’da ise Lula, “insani yüzlüneoliberal proje”yle, devrimci bir sendikal-toplumsalhareket birikiminin düzen içi iktidar seçene¤ini olufltu-rarak “radikal bir sosyal demokrasi” örne¤i ortaya ç›-kard›.

‹flçi s›n›f› hareketinin reformizm ve devrimci sosyalizmolarak bölünmesinden bu yana, sosyal demokrasi kar-fl›s›ndaki tav›r devrimci siyasetin hep ciddi konular›n-dan biri olmufltur. Sosyal demokrasinin burjuva refor-mist hareket olarak yenilenmesinin devrimci analizi vesorunun do¤ru konuluflu, devrimci siyasetin yenidenüretimi bak›m›ndan devrimcilere kaç›n›lmaz görevleryüklemektedir. ‹flçi s›n›f›n›n devrimci iktidar seçene¤i-nin örgütlenmesi, onun düzen içi-reformist e¤ilimlerininsistematik olarak devrimci siyasetin konusu haline ge-tirilmesini gerektirmektedir.

Yoksul emekçi halk kitlelerinin toplumsal davran›fl veeylem biçimlerinin antikapitalist bir nitelik kazanmayabafllamas› süreci, ayn› zamanda, sermaye s›n›f›n›n bumücadelenin nas›l etkisizlefltirilece¤i sorununu önünekoymas›yla birlikte yaflan›yor. Sosyal Demokrasi, böy-le bir konjonktürün ürünü olarak ortaya ç›k›yor. Ser-maye s›n›f› giderek ideolojik hegemonyas›ndan uzakla-flan, kendi politik aktörlerini yaratmaya yönelen emek-çi halk kitlelerini sistem içinde tutmay› baflaracak bir“oluflum” gerçeklefltirip onu aray›fl içinde olan kitlele-

45

SOSYAL DEMOKRAS‹

44

SOSYAL DEMOKRAS‹

Fark›n› soranlara, “Benim ad›m Kemal!” diyor. “Kemal, Kemal!” diye ba¤›-ran kitleler olsayd› meydanlarda, daha baflka t›nlard› bu yan›t. Ancak ya-ratt›¤› heyecan ve beklentinin yan›na giderek büyüyen bir flüphe eklendi¤inikim inkar edebilir. Neoliberalizm taraf›ndan manevra alan› tüketilmifl sos-yal demokrasi anlay›fl› ile “yeni CHP”nin genifl kitlelere ulaflmas› çok zor

C

Celal K›raç

TürkiyeCumhuriyetidevletininkurucu parti-si, sa¤ parti-ler bu kuru-culuk rolünüondan çal›n-ca, yani zo-runlu birkarfl›tl›keseri kendi-ne sol deme-ye bafllad›.Daha sonrabuna 70’lerinsol dalgas›ve 80’lerin12 Eylül’ekarfl› gençlikve iflçi müca-delesi eklen-di. Dalga çe-kilince, Bay-kal kald›.

nayasa de¤iflikliklerine dair referandumsürecinde, Türkiye’deki Kürt hareketi için-deki bir “fay hatt›” yeniden k›p›rdad›.Kendisine “Kürt burjuvazisi” etiketi iliflti-ren bir grup “Kürt zengini”, Kürt hareke-

ti “Boykot” tavr›n› örgütlerken, yüksek sesle “Evet”demeyi seçti.

Kürt hareketinin “ifladamlar› kanad›”n›n bu tutumu,AKP ve “liberal ayd›nlar›” taraf›ndan büyük bir cofl-kuyla karfl›land›. AKP’ye muhalif burjuva sözcüleri bi-le Kürt hareketindeki bu “makul” yönelimden hoflnutolduklar›n› belli ettiler.

Egemen güçler aç›s›ndan, Kürt hareketinde yönetilebi-lir iki bölünme ekseni bulundu¤u düflünülüyor. Bunlar-dan birincisi “dinsel eksen”, ikincisi ise “s›n›fsal ek-sen”. Kürtlerin düzen kontrolünde tutulmalar›nda, din-sel eksenin “siyasal ‹slam” kanal›yla, s›n›fsal ekseninise neoliberal politikalar kanal›yla yard›mc› olmas› ön-görülüyor.

Kürt sorununda “neoliberal çözüm” perspektifinin Kürttoplumu içindeki bayraktarl›¤›n› yapacak bir “Kürt bur-juvazisinin” imal edilmesi iktidar güçlerinin önemli birgündemi. ‹ktidar güçlerinin, bölgede ifladamlar›ndan,büyük toprak sahiplerinden ve iktidardan nemalanmay›“meslek” haline getirmifl “STK yöneticilerinden” bir“beflinci kol” meydana getirmeye çal›flt›klar› bir süre-den beri görülüyordu.

Öte taraftan Kürt özgürlük hareketi de, Kürt mülk sa-hipleri aras›nda kendisini destekleyen bir “milli burju-vazi”nin oluflmas›n› istiyor. Bölgenin ekonomik olarak“terkedilmiflli¤i” nedeniyle, Kürt ifladamlar›n›n “ulusal”duyarl›l›klar›n›n ön plana ç›kar›labilece¤i ve az çok is-tikrarl› bir “ulusal güç” oluflturulabilece¤i düflünülebili-yor.

Peki gerçekte, “zengin Kürtler” in ötesinde bir s›n›f ve-ya özerk bir “sosyal grup” olarak bu “Kürt Burjuva-zisi” nedir? Birbiriyle çeliflik beklentilere konu olan busosyal grup kimlerden oluflur; hangi iliflki a¤lar›nda var

5958

Peki gerçekte, “zengin Kürtler” in ötesinde bir s›n›f veya özerk bir “sosyalgrup” olarak bu “Kürt Burjuvazisi” nedir? Birbiriyle çeliflik beklentilere ko-nu olan bu sosyal grup kimlerden oluflur; hangi iliflki a¤lar›nda var olur;hangi yönde geliflir; ve hepsinden önemlisi, bugünkü uluslaflma hareketin-deki yeri nedir?

Oligarflinin KürtBurjuvazisiOligarflinin KürtBurjuvazisi

Azer Ulafl

Aana yönelimleri HES inflas› olan özel enerji flirketleriteflvik edilmektedir. Büyük sermaye, yat›r›mlar›n› ener-ji üzerinde yo¤unlaflt›rmakta, enerji alan›nda fliretkarl›l›¤›n› güvence alt›na alacak poltikalar yaflamageçirilmektedir.

Tüm bu süreçte egemenlerce sarf edilen “Enerji köp-rüsü olarak kalk›nmak”, “Türkiye’nin artan enerji ihti-yac›n› karfl›lamak”, “enerji ba¤›ms›zl›¤›n› sa¤lamak”,“temiz enerjiye yönelmek”, “enerji piyasas›n› etkin veverimli iflletmek” gibi söylemler gerçek hayatta bir kar-fl›l›¤› olmayan demagojik ezberlerdir. Türkiye’nin ener-ji politikalar› ABD ve AB emperyalizmi ile DünyaBankas› gibi uluslararas› finans kurulufllar› taraf›ndan

tekelci sermayenin ç›karlar› do¤rultusunda yönetilmek-tedir. Enerji alan›nda savafltan özellefltirmeye kadar herad›m tekelci sermayenin ihtiyaçlar›n› güvence alt›naalan küresel bir enerji piyasas› yaratma amac›na hiz-met etmektedir.

Neoliberal emperyalizm enerji alan›ndaki herhangi birgeliflmeyi emek ile sermaye, halklar ile emperyalizmaras›ndaki çat›flman›n do¤rudan bir parças› olarak kar-fl›m›za ç›karmaktad›r. Bu durum, bir emekçi ailesininevini ayd›nlatma kayg›s› ile emperyalist savafllar›, birenerji iflçisinin iflyerindeki mücadelesi ile do¤ay› savun-ma mücadelesini birbirine ba¤layan yeni bir toplumsalçat›flma ve politikleflme sürecine iflaret etmektedir.

67

ENERJ‹

66

ENERJ‹

nerji; do¤algaz, petrol ve kömür gibi birin-cil kaynaklar›n ç›kar›lmas›n›, tafl›nmas›n›,elektrik enerjisi üretim ve da¤›t›m›n› içerenve bugün için y›ll›k hacmi 1 trilyon dolar›aflan devasa bir sektördür. Enerjiyi önemli

k›lan yaln›zca bu büyük ekonomik hacim de¤il, ener-jinin üretimin temel girdisi ve toplumsal yaflam›n te-mel bir gereksinimi olmas› nedeniyle tafl›d›¤› stratejikpozisyonudur. Enerji üretim, iletim ve da¤›t›m kanalla-r›n›n kimin elinde bulunaca¤› sorusu günümüz toplum-sal-politik çat›flmalar›n ana gündemlerinden biridir.Enerji savafllar›, enerji nakil hatt› projeleri ve enerjiözellefltirmeleri bu çat›flman›n güncel gönümleridir.

Türkiye’nin içinde bulundu¤u bölge 1 trilyon dolarl›kenerji piyasas›n›n 600 milyar dolarl›k dilimini olufltur-makta ve Türkiye’nin de taraf oldu¤u askeri çat›flma-lara sahne olmaktad›r. Enerji kaynaklar› aç›s›ndan zen-gin olmayan Türkiye, enerji zengini bölgeler ile ener-ji al›c›s› bölgeler aras›nda bir köprü haline getirilmeyeçal›fl›lmakta, bu amaçla k›talar aras› petrol/do¤algaz bo-ru hatlar› ve enterkonnekte elektrik flebekeleri infla edil-mekte ve tasarlanmaktad›r.

Son 25 y›lda enerji piyasas›n› ad›m ad›m özellefltirme-ye açan Türkiye 2010 y›l›nda elektrik da¤›t›m›n› bütü-nüyle özellefltirmifltir. Üretimde kamunun giderek aza-lan pay›n›n da özellefltirilmesi planlanmakta, bugünkü

“Enerji köprüsü olarak kalk›nmak”,“Türkiye’nin artan enerji ihtiyac›n›karfl›lamak”, “enerji ba¤›ms›zl›¤›n›sa¤lamak”, “temiz enerjiye yönel-mek” gibi söylemler gerçek hayat-ta herhangi bir karfl›l›¤› olmayandemagojik ezberlerdir. Enerji ala-n›nda savafltan özellefltirmeye ka-dar her ad›m sermayenin ihtiyaçla-r›n› güvence alt›na alan küresel birenerji piyasas› yaratma amac›nahizmet etmektedir

ELevent Kara

Çat›flmalar›nkavfla¤›ndaki

ENERJ‹

sabotaj amaçl› s›zmalar oldu¤u da söyleniyor. Bunlar›nmünferit vaka m› yoksa arkas› gelecek vakalar m› olupolmad›¤› bilinmiyor.

Seçimler tek bafl›na bir fleyi de¤ifltirmez Politik düzlemde, eski rejimin kal›nt›lar› hala iktidarda-lar ve daima rejimin bir dekoru olarak ifl görmüfl sah-te muhalefetle müzakereler yürütüyorlar. Ancak, halkkomiteleri ve sendikalar ve gerçek muhalefet bu duru-mu de¤ifltirmeye ve devrimin politik karfl›l›¤›n› olufltur-maya çal›fl›yor. Seçim yap›lmas›na yönelik bir politikyol haritas› ç›kar›lmas›n›n uzun sürmeyece¤ine inan›yo-rum. Eski rejime göre yap›lacak seçimlerin bir fleyi de-¤ifltirmeyece¤ini belirtmekte fayda var. Bu nedenle ger-çek muhalefet ve halk, seçimlere gitmeden önce ana-yasay› de¤ifltirmeyi talep ediyor.

Arap dünyas›nda devrimci canlan›fl Umman ve Birleflik Arap Emirlikleri gibi yerlerde da-hi Arap rejimleri titriyor ve Arap halk› kab›na s›¤ma-yan bir hareketlilik içinde. Twitter’da, Suudi gençli¤ide Tunus devrimine destek gösteriyor ve tiran› hofl gö-ren kendi ülkelerinden utançlar›n› ifade ediyor. M›s›rrejimi baz› temel ihtiyaçlardaki devlet sübvansiyonunukald›rma planlar›n› erteledi ve Kaddafi üzüntüsünü di-le getirerek Tunuslular›n Ben Ali’ye ömür boyu itaatetmeleri gerekti¤ini söyledi. Kaddafi net olarak, Libya

s›n›r›nda kendisinin sahte devrimiyle alakas› olmayangeçek bir devrim olmas›ndan korkuyor. Di¤er bir yan-dan, M›s›r muhalefeti flimdi gerçek yan›t›n sokaktanbaflka bir fley olmad›¤› fikrine daha da ikna olmufl du-rumda. Bu devrimci canlanma bütün Arap dünyas›ndageçerli. Cezayir’de üç yurttafl›n kendini yakt›¤› ve bun-lardan birinin öldü¤ünün kaydedildi¤i bildiriliyor. M›s›rve Cezayir Tunus’ta yaflananlar›n yank›s›n› en çok bu-laca¤› iki Arap ülkesi olarak görülüyor.

Hizbullah, Tunus devrimini selamlad› ve bütün Arapliderlerini yaflananlardan ders ç›karmaya ça¤›rd›.

Bu devrim herkesin hofluna gitmez Uluslararas› düzlemde, Frans›zlar ve Amerikal›lar üstdüzey bir ikiyüzlülü¤ü a盤a vuran aç›klamalar yay›n-lad›lar. Eski rejimi daima desteklediler, Wikileaks’ina盤a ç›kard›¤› gibi onun nas›l bir fley oldu¤unu bili-yorlard› ve flimdi gelip de bize sözüm ona halk›n ter-cihlerine destek ç›kt›klar› mavallar›n› satamazlar. OnlarUkrayna, Gürcistan ve Lübnan’dakiler gibi CIA ve CI-A-destekli taraf›ndan yönetilmeyen devrimleri görmek-ten hofllanmazlar. Bu gerçek bir devrim ve bu yüzdende bu konuda karars›zl›k duyuyorlar.

• DDiiyyaabb EEbbuu JJaahhjjaahh,, AArraapp AAvvrruuppaa LLiiggii’’nniinn kkuurruuccuussuuvvee eesskkii bbaaflflkkaann››dd››rr.. BBuu mmaakkaallee iillkk oollaarraakk 1166 OOccaakk22001111’’ddee kkiiflfliisseell bblloogguu AAbboouu JJaahhjjaahh CCoommmmeennttss’’ttee aarrdd››nn--ddaann MMrrZZiinnee’’ddee yyaayy››nnllaanndd››..

89

DÜNYA

88

DÜNYA

mman ve Birleflik Arap Emirlikleri gibiyerlerde dahi Arap rejimleri titriyor veArap halk› kab›na s›¤mayan bir hareketli-lik içinde. Bu devrimci canlanma bütünArap dünyas›nda geçerli

Tunus devrimi bütün düzeylerde kendi mant›¤›n› kabulettirmeye devam ediyor… Rejimin kal›nt›lar›n›n, baz›taktiklerle (araçlarla sokaklarda dolafl›p insanlara ve ev-lere rasgele atefl ederek, altyap›y› tahrip ederek vs)

kaosu yaymaya dönük giriflimlerinin ard›ndan, Tunushalk› her kentte ve her mahallede olmak üzere bütünülkeye yay›lan komitelerde örgütlenerek, sokaklardadevriye gezmeye ve kendini korumaya bafllad›. Hattahalk komiteleri eski rejimin milis güçlerinin de peflinedüfltü ve bir silahl› çat›flmada iki milis gücü halk ta-raf›ndan infaz edilirken bir kifli de flehit düfltü.

‹srail’in karfl›devrimi desteklemek için Tunus’ta faali-yette oldu¤una iliflkin haberler var. Ayr›ca Libya’dan

Politik düzlemde, eski rejimin kal›nt›lar› hala iktidardalar ve daima rejiminbir dekoru olarak ifl görmüfl sahte muhalefetle müzakereler yürütüyorlar.Ancak, halk komiteleri ve sendikalar ve gerçek muhalefet bu durumu de-¤ifltirmeye ve devrimin politik karfl›l›¤›n› oluflturmaya çal›fl›yor. Diktatörünülkeden kaçmas›n›n ard›ndan oluflturulan ilk uzlaflma hükümeti, yeni birisyan› tetikledi ve bir gün içinde devrildi. Halk köklü bir de¤iflim istiyor

UDiyab Ebu Jahjah & IMT

Tunus Bahar›Tunus Bahar›

tersyüz edilmiflti. Ayr›ca Bush döneminin önemli pro-jelerinden biri olan “y›ld›z savafllar›” projesi (uzayayerlefltirilecek ve ABD'yi Rusya’ya karfl› bir olas› fü-ze sald›r›s›na karfl› koruyacak bir sistem) Obama tara-f›ndan rafa kald›r›lm›flt›. Bunlar yerine bölgesel iflbir-liklerinin a¤›rl›k kazanaca¤› farkl› taktikler gündemegelmiflti. Bu de¤ifliklikler Rusya’n›n NATO’ya muhale-fetini engellemifl hatta Lizbon zirvesi sürecinde nere-deyse Rusya’n›n bile NATO’ya üye olabilece¤i konu-flulur hale gelmiflti.

NATO toplant›s› sonras› egemenler her ne kadar “za-fer” ve “birlik beraberlik” mesajlar› verseler de duru-mun esasen öyle olmad›¤› aç›k. Asya’daki enerji kay-naklar›na göz diken ABD’nin NATO arac›l›¤›yla yapa-ca¤› bir müdahalede Rusya’yla yüz yüze gelmesi hiçflafl›rt›c› olmayacakt›r. Öte yandan egemenler aras›nda

81

DÜNYA

80

DÜNYA

ihayet beklenen an geldi ve yeni bir stra-tejik konsepte kavufltuk… So¤uk savafly›llar›nda kurulan sald›rgan “savunma” ör-gütü Kuzey Atlantik Antlaflmas› Örgütü(NATO), “ça¤›n gereklerine uyum sa¤la-mak için” 19–20 Kas›m’da Portekiz’in

baflkenti Lizbon’da topland› ve y›llard›r gündemde olan“yeni stratejik konsept”ini belirledi. NATO ülkelerininLizbon’da ald›¤› kararlar küresel sistemin askeri gücü-nün yeni dönemde nerelerde konufllanaca¤›na ve em-peryalizmin yeni dönemde hedef tahtas›na, hem ekono-mik hem de politik olarak, neleri koyaca¤›n› da orta-ya ç›karm›fl oldu. Yeni konseptin temel dire¤i ise uzunsüredir gündemi meflgul eden, Türkiye’nin de çokönemli bir rol oynayaca¤› füze kalkan› sistemi oldu.Kurulacak olan füze sistemiyle kurulacak olan enerji

hatlar› ve mevcut kaynaklar emperyalistlerin öngördü-¤ü flekilde ve ölçüde korunmufl olacak. Tüm Asya’y›tehdit olarak görecek füze “savunma” sistemi emperya-list hegemonyan›n sa¤lama al›nmas› için fethedilmesigereken topraklarda bu tahakküme karfl› ç›kabilecekolan ülkelerin de sözde tüm sald›r› gücünü k›rm›fl ola-cak.

Toplant›n›n egemen devletler aç›s›ndan en önemli so-nuçlar›ndan bir di¤erini ise so¤uk savafl›n etkilerini ençok hisseden ve bu dönemde topraklar› Do¤u ve Bat›olmak üzere ikiye ayr›lan Almanya’n›n, baflbakan› An-gela Merkel büyük bir sevinçle aç›klad›: “So¤uk savaflnihayet tamamen sona erdi”. Bu tespitin temel nedeniObama ile de¤iflen, Rusya’ya karfl› Amerikan taktikle-ri elbette. Hat›rlanaca¤› gibi Bush döneminde Ukraynave Gürcistan’da giriflilen operasyonlar Rusya taraf›ndan

Kuzey Atlantik Antlaflmas› Örgütü veya Kuzey Atlantik Pakt›(NATO) 9 Nisan 1949’da Washington Antlaflmas› ile kuruldu.NATO ‹ngiliz Lord Ismay’›n deyifliyle “Ruslar› (Sovyetler Birli¤i) d›-flar›da, Almanya’y› alafla¤› edilmifl halde ve ABD’yi içeride” tut-mak amac›yla, temel amaç olarak Emperyalizmin 3. Bunal›m Dö-nemi’nde, “So¤uk Savafl” dönemi olarak tabir edilen dönemde,Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birli¤i (SSCB) ve di¤er sosyalistblokta yer alan ülkelere karfl› emperyalist kapitalist sistemin he-gemonyas›n› sa¤lamak için ortaya ç›km›flt›r. Ancak birli¤in ortayaç›kmas›n›n tek sebebi komünizme karfl› mücadele etmek veABD’nin bu konuda sosyalist blo¤a yak›n olan Avrupa’ya yard›metmesi de¤il, ayn› zamanda ana emperyal gücün 2. Dünya Sava-fl›’ndan y›k›mla ç›kan Almanya’n›n da kontrollü olarak yenidentoparlanmas› ve yeni bir tehdit oluflturmamas› içindir.

Birli¤in kuruluflundan itibaren en önemli maddeleri kurulufl anlafl-mas›n›n üçüncü, dördüncü ve beflinci maddeleridir. Bu maddeler-le üye ülkeler, ortak savunma için yeteneklerini gelifltirmeye,herhangi bir üyenin toprak bütünlü¤ü, siyasî ba¤›ms›zl›k ve gü-venli¤i tehlikede oldu¤unda bir araya gelmeyi ve herhangi birinesald›r›ld›¤›nda bu sald›r›ya hepsine karfl› yap›lm›fl bir sald›r› olarakkabul etmeyi taahhüt etmifllerdir. Bu maddelerle NATO’nun ge-nifllemesi ve emperyalist tahakkümü, iflgalleri dünyan›n dört biryan›na götürebilmesi sa¤lanm›flt›r. Afganistan’da yaflanan iflgalbunun bir kan›t›d›r. Türkiye Kore Savafl›’na asker gönderip em-peryalist ç›karlara destek verdi¤i için üyelik hakk› kazanm›flt›r. 17Ekim 1951’de üyeli¤e kabul edilen Türkiye 18 fiubat 1952’de NA-TO’ya resmi olarak üye olmufltur.

Teflkilat›n askeri yap›s›, üye ülkelerin Genelkurmay Baflkanlar›n-dan veya onlar ad›na daimi görev yapan temsilci askeri perso-nelden oluflur. Konseye karfl› sorumlu olan Askeri Komite, ittifa-k›n en üst düzeydeki askeri merciidir. Konseye ve Savunma vePlanlama Komitesine askeri konularda bilgi sa¤layan ve öneriler-de bulunan Askeri Komite, iki büyük NATO Komutanl›¤›na di-rektif verebilmektedir.

Merkezi Brüksel'de bulunan NATO'nun en yüksek karar almaorgan›, Kuzey Atlantik Konseyi'dir. Konsey müttefikler aras›ndagenifl bir görüflme ve koordinasyon forumu oluflturur. KuzeyAtlantik Antlaflmas›n›n 9. Maddesi uyar›nca kurulmufl olan Kon-sey'de kararlar oydaflma consensus ile al›n›r ve toplant›lar üç dü-zeyde yap›l›rd›.Genel olarak Konsey, d›fliflleri bakanlar› düzeyindey›lda iki kez toplan›r. Bazen de (örne¤in 1957, 1974, 1975, 1977 ve1978'de oldu¤u gibi) hükümet yada devlet baflkanlar› da ülkele-rini Konsey toplant›lar›nda temsil edebilir. Bunun d›fl›nda Konsey,her üye devletin büyük elçi düzeyindeki daimi temsilcilerinin ka-t›l›m›yla toplant›lar›n› sürdürür ve bu, Konseye süreklilik kazand›-r›r. Konsey, bu düzeyde, esas olarak her çarflamba toplan›r. Kon-sey toplant›lar›na Genel Sekreter baflkanl›k chairman eder. Ayr›-ca, her y›l, bir üye ülkenin d›fliflleri bakan›, ‹ngilizce alfabetik s›rayagöre, Konsey Baflkanl›¤› President görevini üstlenir.

Türkiye’de NATO’nun en büyükleri ‹ncirlik ve ‹zmir’de olmaküzere 26 üssü bulunmaktad›r.

NATO nedir?

Sonbaharla birlikte yeni siyasigeliflmelerin yaflanaca¤› birdöneme giriliyor. Geçmifl dönem-den kalan sorunlar›n bir k›sm›hafiflemifl olmas›na ra¤men, yeni

NATO,kriz veneoliberalkonsept

NATO,kriz veneoliberalkonsept

NEsen Özdemir

netme baflar›s› gösteren AKP’nin temel korkusu sokakhareketleridir. Dünyan›n her yerinde etkili biçimlere dö-nüflebilen ve h›zla geliflen toplumsal hareketleri AKP’deiyi izlemektedir. Bu nedenle iktidar, ülkemizde bu di-nami¤i yaratabilecek güçler karfl›s›nda sistematik birbask› ve denetim politikas› gelifltirmektedir. 8 y›ll›k ik-tidar›n›n sonucunda yap›s› ciddi anlamda k›r›lganlaflanAKP sokaktan ç›kan her ses karfl›s›nda öfkeleniyor. Buöfkeyi baflbakan›n Kas›mpaflal›¤›na vermek sadece saf-l›kt›r. Bu öfkenin temeli neo liberal gericilik politika-lar›na karfl› biriken öfkenin siyasalaflabilece¤i, akabilce-¤i vede görünürülk kazanabilece¤i her hangi muhalefethareketine yol açam›n endiflesi ve savunmas›d›r. Genç-lik hareketi karfl›s›nda AKP’nin yandafl tüm güçleriylegençlik hareketine sal›d›rmak, gündemi so¤utmak yeri-ne gençlik hareketinin yarat›¤› toplumsal etkiyi tame-men marjinalefltirmek için yo¤un cabas›n deni budur.AKP ayn› zamanda iktidar›n› kurumsallaflt›rmak için elegeçirme operasyonu büyük oranda baflard› üniversitele-ri iktidar›n›n yayg›laflmas› için daha fazla kullanma is-te¤i sçim sonuna haz›rlanan üniversitenin köklü piyasadönüflümü hedefi karfl›s›ndan gençlik harektini zme veüniversite muhalefetini kontrol alt›nda tutma hdefine re-ferandum hemen ard›ndan bafllad›.

Bask› ve denetim karfl›s›ndamilitanlaflan gençlik YÖK’ün üniversiteler üzerindeki bask› ve denetimi “uz-manlaflt›rma” çal›flmalar›, Ekim ay›n›n bafl›nda YusufZiya Özcan’›n yapt›¤› “Güvenli olmayan ortamdan öz-gür düflünce ç›kmaz” aç›klamas›yla raporlaflt›r›ld› verektörlere servis edildi. Bu rapor kapsam›nda üniversi-telerde sivil polislere özel yerler tahsis edilmesi, par-mak izi uygulamas›n›n, kameralar›n ve girifl-ç›k›fllardadenetimin art›r›lmas› talep ediliyordu. Üniversiteyle ik-tidar aras›ndaki çat›flman›n gelecek dönemde dallan›pbudaklanacak temel ekseni böylece su yüzüne ç›km›floldu: Üniversitenin muhalif damar›n› kurutmak, üniver-siteyi piyasac› ve gerici etkiye karfl› korunmas›z b›rak-mak için önce gençlik hareketinin hareket alan›n› k›-s›tlamak ve susturmak. ‹ktidar›n kolayca alt edilebilir gördü¤ü gençlik hareke-ti, beklenenin ötesinde dirençli oldu¤unun ilk sinyaliniY›ld›z Teknik Üniversitesi’nde verdi. Türban karfl›t› ey-lemlerinde polis sald›r›s›na u¤rayan ve ard›ndan üniver-siteye al›nmayan ö¤rencilerin üniversite kap›s›nda bafl-latt›klar› oturma eylemi üniversite yönetiminin geriad›m atmas›n› ve rektörün özür dilemesini sa¤lad›. 6Kas›m eyleminin örgütlenmesi sürecinde Hacettepe veEskiflehir’de yaflanan polis sald›r›lar›na ra¤men son y›l-lar›n en genifl kat›l›ml› YÖK protestosu gerçeklefltiril-di. Sivil polis ve türban uygulamalar›n› hedefine alanve ortak bir AKP karfl›tl›¤› ile gerçeklefltirilen 6 Ka-

s›m eylemi gençlik hareketinin sonraki eylemleri içinönemli bir dönüm noktas› oldu. Kitleselli¤i ve AKPkarfl›t› net politik hedefleriyle 6 Kas›m eylemi gençli-¤in enerjisinin Dolmabahçe eylemlerine aktar›lmas›naön ayak oldu. Gençlik hareketinin, iktidar›n gençlik kitleleri üzerinde-ki fliddetli bask›s›n› zay›flatmas› ve iktidar›n yenilebiliroldu¤unu göstermesi gençlik hareketinin süreklilik gös-teren direnciyle yak›ndan iliflkili. AKP’nin üniversitede-ki piyasalaflt›rma sürecini yavafllatan en önemli unsurkuflkusuz böyle bir dirençle bask› ve denetim ayg›tla-r›yla yüzleflebilen, iradeci ve militan yönleri geliflmiflbir gençlik hareketidir.

Yumurta Eylemleri: AKP’nin Bask›Politikas›n›n ÇözülüflüAKP’nin marjinallefltirme ve fliddetle bast›rma siyasetitoplumsal muhalefeti görünmez k›lmay› ço¤u kez bafla-rabiliyordu. Gençlik hareketinin iktidar›n özel ilgisinemaruz kald›¤› dönemsel yükseliflleri, referandumda yada harç zamlar›nda oldu¤u gibi AKP kurmaylar› tara-f›ndan ö¤rencileri “adaba” davet ederek ve “bunlar ö¤-renci de¤il” diyerek sindirilmeye çal›fl›ld›. Fakat ezip,susturmak ve toplumsal tepkiyi kontrol etmek üzerinekurulu bu döngü, SBF’deki yumurtal› eylemlerin ard›n-dan k›r›ld›. Burhan Kuzu’nun yumurtalarla protesto edil-mesinin ard›ndan AKP’lilerin yapt›klar› aç›klamalar,Dolmabahçe’deki sald›r›ya duyulan tepkiyi geçifltireme-di; aksine daha da büyüttü. Dolmabahçe’de gençlik ha-reketinin taleplerinin kamuoyunca tart›fl›lmas› ve destek-lenmesi, tüm karfl› propagandaya karfl› engellenemedi. Dolmabahçe eylemlerinin ard›ndan, polisin üniversiteli-lere sald›rmas›, “orant›s›z fliddet” olarak ve polisin içdisiplininin sa¤lanamamas› olarak de¤erlendirildi. “Ezi-ci” bir fliddet yerine “önleyici” bir fliddetin kullan›lma-s› üzerinden biçimlenen tart›flma en ileri noktada pro-testonun demokratik bir hak oldu¤u noktas›nda kilitlen-di. Fakat tüm bu tart›flma eylem yapan ö¤rencilerin ya-flad›¤› ma¤duriyeti özellikle bebe¤ini düflüren kad›nüzerinden öne ç›kararak onlar›n gerçek taleplerinin gözard› edilmesiyle sonuçland›. ‹ktidar›n fliddetinin, top-lumsal vicdan›n “keflke olmasayd›” diyerek temizlene-ce¤i rutin bir olay olarak alg›lanmas› tasarland›.SBF’de gerçekleflen yumurtal› eylemler, gençlik hare-ketinin eylemlerine gerçek bir politik biçim kazand›ra-rak, polisle ö¤renci aras›nda s›k›flt›r›lan sorunun asl›n-da siyasal iktidar ve ö¤renciler aras›nda cereyan etti¤i-ni a盤a ç›kard›. Üniversitenin gerçek özneleri olarak,gençli¤in maruz kald›¤› sald›r›lara karfl› yumurtalar›ylahesap soran ö¤renciler, kendilerine biçilen ma¤dur kim-li¤ini y›rt›p att›lar. Polisin sald›r›lar›na karfl› biriken kit-lelerin ortak tepkisi yumurta eyleminin iktidar›n meflrufliddet ayg›tlar›nda açt›¤› gediklerden yolunu buldu. De-

27

GENÇL‹K HAREKET‹

26

eferandum sonucunda elde etti¤i enerjiyi ge-nel seçimlere tafl›may› hedefleyen AKP ik-tidar›n en temel hedeflerinden birini etkigücü yüksek toplumsal kesimlerlerle özeliliflkiler kurulmas› oluflturuyor. Bu iliflkiler

bir çeflit halkla iliflkiler çal›flmas› gibi durup özündeAKP iktidar›n›n hegomonik etkisinin bu güçler üzerin-deki etkisinin artt›r›lmas›yla hedefiyle kuruluyor.AKP’nin bu dönem üniversiteyle kurmaya çal›flt›¤› ilifl-kide özünde bu hedefi tafl›yordu. Ö¤renci aff›ndan, Er-do¤an’›n her mitinginde mutlaka de¤indi¤i üniversiteö¤rencilerine verilen kredi ücretlerinin artt›r›ld›¤› vur-gusu, göstermelik YÖK reformu tart›flmas› ve en niha-yetinde neredeyse tümünü kendi atad›¤› üniversite rek-törleriyle yap›lan Dolmabahçe toplant›lar›.

Ka¤›t üzerinde baflar›l› olaca¤›ndan neredeyse hiç flüp-he edilmeyen bu plan demokratik ö¤renci hareketininetkili militan müdahaleleriyle adeta bozguna u¤rat›ld›.Gelinen noktada sonuç AKP’yi, üniversitelerde yapt›¤›-n›n plan›n çok daha gerisine sürüklenmesiyle sonuçlan-d›. Ülkemizde son birkaç ayd›r üniversitelerde yaflanandurumun özeti budur. AKP operasyonuna etkili bir mü-dahalede bulunan gençlik hareketi AKP ve üniversitears›ndan bir kriz ortam› yaratmay› baflarm›flt›r. Yarat›-lan kriz ortam›ndan üniversitelerde y›llard›r birikenAKP karfl›t› öfke görünür k›l›nm›fl, üniversitelilerininacil talepleri duyurulabilmifl, gerici ve piyasac› dönüflü-mün ilerlemesi karfl›s›ndan etkili bir direnç merkezi ya-rat›labilmifltir. Sistem içi muhalefetini kendine avantaj yaratarak yö-

Üniversitedeki iflgalini, ö¤renci hareketini bast›rarak sa¤lamaya çal›flanAKP, gençlik hareketinin militan inisiyatifiyle bozguna u¤rat›ld›. Piyasac›l›kve gericilik sald›r›lar› alt›nda ezilen üniversitelilerin AKP karfl›t› öfkeleri ilkkez bu denli siyasallaflt›

R

‹ki, üç daha fazlayumurta...‹ki, üç daha fazlayumurta...

yalizmin yenilgisi ve neoliberal sald›r› dalgas›. ‹çiçe ge-çen yenilgi süreçleri ve bunun üzerine gelen yo¤un ne-oliberal sald›r› dalgas›, Türkiye solunun hemen bütünak›mlar›ndan hat›r› say›l› bir bölümünün sa¤a savrulma-s›na yol açt›. Sa¤a savrulma, yükselen neoliberal sald›-r› dalgas›na tutunarak geçmiflin inkâr›, karalanmas› veneoliberal kapitalizmle bütünleflme üzerinden oldu.

Yo¤un neliberal ideolojik bombard›manlar alt›nda ye-nilgi psikolojisinin ve y›lg›nl›k kültürünün sürekli ye-niden üretilmesi sa¤land›. Daha çok solun emekçi s›-n›flarla ba¤lant›s›na iliflkin, öncülük, önderlik, devrimciparti, proletarya diktatörlü¤ü tart›flmalar›na liberal ide-olojik tezler fl›r›nga edildi. Marksizmin meflru savun-maya dayal› silahl› eylem deneyimleri, solun fliddetedüflkünlük genlerine ba¤land›; direnifl e¤ilimleri bast›r›l-d›. Siyasal iktidarlar›n halk üzerindeki sistematik flidde-tini ve bask›s›n› gizleyen bu tav›r, bugün de liberal so-lun en çok baflvurdu¤u yöntemlerden biridir. Gençlikhereketinin AKP protestolar›nda oldu¤u gibi, ne zamaniktidara karfl› meflru direnifl eylemleri yükselse ya daIMF protestolar›nda oldu¤u gibi ne zaman kent yok-sullar›n›n militan eylemleri kent merkezlerinde patlasa,hep ayn› sald›r› ve karalamalarla bast›r›lmaya çal›fl›l›r.Liberal sol, eylem alanlar›nda k›r›k cam-çerçeve parça-lar› arar. Bulamazsa arfliv tarar; “çiçekleri koparan gös-terici” foto¤raf› imdad›na yetiflir. Bunu geleneksel so-lun fliddet düflkünlü¤ünün ve mülkiyete yönelik suçal›flkanl›¤›n› canlanmas›, eski kafal› solculuk olarak yar-g›lar. Yine ne zaman solun yenilenmesinden söz edil-se, karalamalar Stalinizm gibi solun kimi tarihsel de-neyimlerine odaklan›r. Elbette tahmin edilece¤i gibi“Stalin’in totaliter yönetimi” yine solun geneti¤ine flif-relenir. Stalin’in totaliter yönetimine iliflkin kopar›lanpat›rt›n›n ard›nda, örne¤in kap›kullu¤unu yapt›klar› oto-riter Tayyip Erdo¤an’›n tek adam yönetimine iliflkin tekbir elefltiri k›r›nt›s› bulamazs›n›z. Ömer Laçiner’in Bir-kim Dergisi’nin yeni misyonu olarak ilan etti¤i “sos-yalzimin yenilenmesi giriflimi”ne iliflkin kala kala eldegeleneksel sola yönelik eski karalama taslaklar› kald›.Marks’›n siyasal çal›flmalar›n›n en parlak tezlerinden bi-ri olan, “Sosyalizm kapitalizmi y›kan gerçek bir hare-kettir” tezi hiç hat›rlanmaz bile. Bilindi¤i üzere Marks,sosyalizm tart›flmalar›n›n bafl›na kapitalizmin devrimcielefltirisini koydu. Murat Belge, Ahmet ‹nsel gibi med-yada her gün saatlerce boy gösteren bu “her fleyi bi-len” sosyalizm alimleri, nedense sosyalizmin alameti fa-rikas›n› unutuyorlar. Ya da kendilerinde, en az›nda adetyerini bulsun diye flöyle yalandan bir AKP iktidar›elefltirisi yapacak cesareti bile göremiyorlar.

Hat›rlanaca¤› üzere, bu yaklafl›m›n öncülleri, ilkin 1980ve 1990’larda geliflen yasallaflma eksenli liberalleflmedalgas›nda da ortaya ç›kt›. “Sosyalizmin yenilenmesi”,

“inand›r›c› bir sosyalizm tan›m›n›n yap›lmas›” gibi ide-olojik sorunu birincil sorun olarak öne ç›karan yakla-fl›mlar, geliflen yeni sald›r› dalgas›na karfl› mücadele so-runlar›n› geri plana itti. Tart›flma toplant›lar›nda inan-d›r›c› bir sosyalizm tan›m› yap›lamad›. Üstelik neolibe-ralizmin ilk sald›r› dalgas›na karfl› yükselen toplumsalmuhalefeti ilerletecek sol müdahalenin de yap›lmas› damümkün olmad›. Sistematik sald›r›lar karfl›s›nda savun-mac› bir mücadele çizgisi izleyen toplumsal muhalefetbast›r›ld›. Bast›r›lan toplumsal muhalefetin engel olmak-tan ç›kar›lmas›yla neoliberal yeni sömürge kapitalizmi,AKP’nin kurmayl›¤›nda yerleflik bir düzen haline gel-di.

Yasallaflma ekseninde ortaya ç›kan liberal solun, anageliflme yata¤›n› ÖDP’yle simgelenen yasal partiler vesolun hemen bütün ak›mlar›nda bafl gösteren yasallafl-ma e¤ilimleri oluflturdu. 1960’lardan 1980’lere TKP’denDevrimci Yol’a, TDKP’den Troçkistlere dek sol gele-ne¤in önemli figürleri düzen içi solun yeni e¤ilimleri-ni oluflturdular. Ayr›t›, ‹letiflim (Birikim), Metis yay›n-lar› liberal düflünsel atmosferin kaynaklar›n› oluflturdu.Bugün ilk akla gelen sol liberal isimlerin ço¤unun ev-riminde bu sürecin ciddi bir olgunlaflt›r›c› katk›s› oldu.

Neolibaral sol projeNeoliberalizmin sol aya¤›, neoliberal dönüflüm operas-yonlar›nda liberal sol flah›slar›n etkin bir flekilde kulla-n›lmas›ndan do¤ar. Bu projede liberal sol, yap›s› gere-¤i politik-örgütsel bir gücü olmad›¤›ndan, idelojik ifl-levlerine ba¤l› olarak iki alanda kullan›l›r: devletin ne-oliberal dönüflümünde inand›r›c›l›k ve orta s›n›flar›n ye-ni düzene eklemlenmesinde.

AKP iktidar›n›n inand›r›c›l›k aparat›Yasallaflma ekseninde gelifllen liberal sol dalgayla, ye-nilgilerden süzülen Türkiye solu ve toplumsal muhale-fetten arta kalanlar›n yeni düzenle eklemlenme sürecitamamland›.Yerini iktidar eksenli geliflen liberal sola b›-rakt›. Fakl› sol geleneklerden ve toplumsal katmanlar-dan gelen liberal sol, AKP iktidar›n›n ititfaklar temeli-nin liberal sol kanad›n› oluflturdu. Bugün liberal sol,1960’lardan 1980’lere yükselen solun geleneksel kadro-lar›ndan; 1980’lerden 2000’lere yasallaflma eksenli ge-liflen liberal sol dalgadan; yükselen yeni orta s›n›flar-dan; üniversite, medya, araflt›rma flirketleri gibi mes-leklerden devflirilen çok katmanl› bir yap›ya sahiptir.Buralardan elde ettikleri bütün olanak, ayr›cal›k, biri-kim ve yetenekleri iktidar›n hizmetine sunan bu kesim-ler, ciddi bir politik güce sahip olmad›klar›ndan, esa-sen ideolojik olarak, iktidar›n meflrulaflt›r›lmas›na hiz-met ediyorlar. Yeni liberal solun temel ifllevi solun dü-zene eklemlenmesi de¤il, iktidar operasyonlar›n›n mefl-

31

L‹BERAL SOL

30

011 genel seçimlerine do¤ru, AKP iktidar›-n›n ittifaklar temelinde yer alan liberal solkanat çözülürken, ittifak, ‹slamc›-milliyetçigericilik blokuyla tahkim ediliyor. Devletinve toplumun en gerici güçleri yeniden saf-

laflt›r›larak bir kez daha iktidarda kalman›n en garanti-li yolu deneniyor.

Türkiye emek eksenli bir siyasallaflma sürecine girdi.Bu sefer, risk oran› düflük eski devlet seçkinlerindenfarkl› olarak, sokaktan gerçek bir tehlike yükseliyor.Bu, egemenler aras› bir iktidar savafl›m› de¤il. Devle-tin çürümüfl, yozlaflm›fl kanatlar›n›n iktidar çat›flmalar›n-da, s›rt›n› yükselen egemen güçlere dayayarak “libera-lizm ve sol ad›na” güvenceli siyaset yapanlar›n karfl›-s›nda, art›k silahs›zland›r›lm›fl, “zarars›z” darbe çeteleri

yok. Gerçek s›n›f siyaseti yeni bafll›yor. Sokakta “aç-l›k ordular›” var; temel yaflamsal haklar› u¤runa var›-n› yo¤unu ortaya koyan güvencesiz iflçiler, yoksul halks›n›flar› var. Onlar sokaktayken “emekten yana-sol” birgörüntü çizmenin imkân› yok. Süreç, liberal hafiflikle-ri kald›ramayacak kadar ciddileflti. Hak mücadeleleri veson olarak gençlik hareketinin ç›k›fl›yla neoliberal siya-set oyunu bozuldu. AKP’nin emek politikas› çözülüyor.Liberallerin uzun y›llard›r beslendi¤i “neoliberal solproje” iflas etti.

Yasallaflma’dan neoliberal sol projeyeLiberal solu niteleyen en önemli karakteristik özellik,do¤uflunda ve geliflimindeki çarp›kl›kt›r. Çarp›kl›¤›n te-melinde üç tarihsel olay bulunur: 12 Eylül faflizmi, sos-

Güvencesizlerin s›n›f politikas› sürece damgas›n› vuruyor. Süreç, liberalhafiflikleri kald›ramayacak kadar ciddileflti. Hak mücadeleleri ve gençlikhareketi neoliberal siyaset oyununu bozdu. AKP’nin emek politikas› çözü-lüyor. Liberallerin uzun y›llard›r beslendi¤i “neoliberal sol proje” iflas etti.Güvencesizler sokakta ve liberal solun yapabilece¤i hiçbir fley yok

Neoliberal sol projenin iflas›Neoliberal sol projenin iflas›

2Elif Y›ld›z

O d u n k › r › c › s › n › n h › n k d e y i c i s i 1

Page 2: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

2

ak mücadeleleri yükseliyor. Ülkenin hemen her taraf›ndan “paras›z e¤itim, paras›z sa¤l›k, paras›zulafl›m” gibi hak taleplerinde bulunan kitlelerin direniflleri yükseliyor. Sermayenin önünü açmakiçin halk› güvencesizlefltiren neoliberal politikalar derinlefltikçe halk›n tepkileri de art›yor. Eme¤inve yaflam›n güvencesizlefltirilmesine, do¤an›n tahrip edilmesine karfl› geliflen tepkiler hak mücade-lelerine yöneliyor.Neoliberal yeni sömürge kapitalizmine karfl› halk›n biriken tepki ve hoflnutsuzluklar›, giderek ken-dini daha fazla hak mücadelesi formuyla dile getirmektedir. Melih Gökçek’in, yoksul Dikmen hal-k›n›n bar›naklar›n› sermayenin kentsel dönüflüm rantlar›na peflkefl çekmesi, vadi halk›n›n bar›nmahakk› mücadelesiyle durdurulmufltu. Vadi halk›, t›pk› Mamak, Mehmet Akif, Ayazma, Bafl›büyükhalk›, Ar›zl›l› depremzedeler ve adlar›n› sayamayaca¤›m›z daha niceleri gibi halk›n bar›nma hak-k›n›n onurlu, yi¤it temsilcisi oldu. Y›llard›r güvencesizlefltirme bask›lar› alt›nda ezilen tafleron sa¤-l›k iflçilerinin güvencesizlefltirmeye karfl› direnifllerini örgütleyen Devrimci Sa¤l›k ‹flçileri Sendika-s›, iflçilerin hak mücadelesinin yolunu gösterdi. ‹fllerini ve yaflam güvencelerini yitiren Tekel ifl-çilerinin 78 gün süren Ankara direnifli bu yolda gerçekleflen en simgesel eylem olmufltu. Art›kemek hareketinin toplu sözleflme gibi geleneksel yöntemlerinin t›kand›¤› yerlerde, iflçilerin tek gü-vencesi hak mücadelesi direniflleri oluyor. Ankara ve ‹stanbul’da ulafl›m zamlar›na karfl› yürütü-len ulafl›m hakk› mücadelesini, Ege Mahallesi halk› günlerce süren kitlesel direnifller boyutuna s›ç-ratt›. Türkiye’nin ço¤u kentinde dolmufl-otobüs zamlar›na karfl› ortaya ç›kan örgütlü tepkiler an›-lamayacak kadar fazlalaflt›. ‘90’lardan beri gençlik hareketinin paral› e¤itime karfl› süren mücade-lesi; özellike kay›t zamanlar›nda ciddi veli tepkileri; güvencesiz (atanamayan, vekil, ücretli, söz-leflmeli) ö¤retmenlerin eylemeleri ve yine gençlik hareketinin Aral›k 2010’da iktidar›n sinir siste-mini bozan ç›k›fl› e¤itim hakk› mücadelesinin geliflti¤i ana kulvar› oluflturuyor. Neredeyse tümüy-le piyasalaflan sa¤l›k sisteminin halk›n sa¤l›¤›n› hiçe sayan y›k›c› etkilerine karfl›, TTB, SES, Hal-kevleri ve Dev Sa¤l›k ‹fl’in örgütledi¤i ortak direnifller, halk›n sa¤l›k hakk› mücadelesinin sürük-leyici dinamiklerini bar›nd›r›yor. ‹kizdere, Loç Vadisi, Munzur gibi do¤an›n y›k›m›na yol açanHES projelerine karfl› direnifller, k›r yoksullar›, tar›msal üreticiler, yerli halk, kentli ilerici emekörgütleri ve ayd›nlar› bir araya getiren zeminlere dönüflüyor.

Hak mücadelesi toplumsal muhalefete yol gösteriyorHalk›n tepkilerinin politikleflmifl kitle hareketleri olarak örgütlenebildi¤i hak mücadelelerinin halkkitleleri üzerindeki politik etkisi büyüktür. Neoliberal politikalar bir sömürge kapitalizmi olarakyerlefltikçe, halk›n yayg›n, kendili¤inden tepkileri de h›zla artmaktad›r. Ne yaz›k ki toplumsal mu-halefetin geleneksel dinamiklerinin krizi, bu yayg›nl›ktaki tepkisel birikimin akabilece¤i muhalefetkanallar›n›n›n yetersizli¤i sorununu gündeme getirmektedir. Kentten k›ra, fabrikadan mahalleye, üni-versiteden soka¤a birbirinden çok farkl› düzlemlerde ortaya ç›kan, iflsizlik, yoksulluk ve güvence-sizlikten kaynaklanan farkl› türden (heterojen) tepkileri birleflik bir toplumsal muhalefet çat›s› al-t›nda toplayabilecek bir adres henüz bulunmamaktad›r. Bürokrasi seçkinlerine daralm›fl sendikal ha-

Hak mücadelesinde ortaya ç›kan farkl› deneyimler ileri bir hareket evresinin ilkgiriflimlerini bar›nd›r›yor. Afl›lan her polis barikat›, atlanan her paral› geçifl turnikesi,durdurulan her y›k›mc› dozer kepçesi, yeniden do¤ufl sürecine giren toplumsalmuhalefetin her gün biraz daha flekillendi¤i mevzilere dönüflüyor

Hak mücadelesiyükselirkenHak mücadelesi yükselirken

H

Page 3: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

3

reket, salt mesleki ç›karlar›-na daralm›fl ilerici emek ör-gütleri ve eski çat›flmalaragöre mevzilenmifl solun geleneksel aktörleri neoliberal y›k›mdan do¤an yeni dinamikleri kapsaya-mamaktad›r.Toplumsal muhalefetin geleneksel dinamiklerinin krizi, örne¤in emek hareketinde klasik toplu söz-leflmecili¤in, ücret sendikac›l›¤›n›n ve sendikal bürokrasi seçkinlerinin krizidir. Yani ‘80’lerden‘90’lar›n ortalar›na dek neoliberal sald›r›n›n Özal ve ANAP’›n kurmayl›¤›nda yürütülen ilk dalga-s›na karfl› geliflen dinamiklerin krizidir. ‹flvereni masaya oturtma gücünün; “refah devleti”ni eko-nomik kazan›mlar çerçevesinde geriletebilme gücünün ve iktidar›n fliddet ayg›t›n›n etkisini k›ransendikal militanl›¤›n krizidir. K›saca, toplumsal muhalefetin geleneksel dinamiklerinin krizi, neoli-beral sald›r›ya karfl› dar kesimsel-yerel ç›karlar› savunma çerçevesinde ortaya ç›kan aktörlerin kri-zidir. ‹flçi s›n›f›n›n tarihsel kazan›mlar›na yönelen sermayenin genel sistematik sald›r› dalgas›n›, s›-n›f›n dar-kesimsel mevzilerinde korumaya odaklam›fl bu strateji, bugün hareketi ilerletme gücünüyitirmifl durumdad›r. Kimi özellefltirme hamlelerini duraksatmay›, iflkolu barajlar›n› afla¤› çekmeyi,görece güvenceli s›n›fsal kesimlerin kazan›mlar›n› korumay› hedefleyen mücadele, yads›namaz ya-rarlar› yan›nda, art›k stratejik olarak sonuç al›c› olmamaktad›r.

Birincil çat›flma, AKP-hak mücadelesi aras›ndaOysa hak mücadeleleri, toplumsal muhalefetin geleneksel aktörlerini aflan bir politik içerikle tarihsahnesine ç›kmaktad›r. ‹radenin rolünü ve haz›rl›k aflamalar›n› bir kenara b›rak›rsak, hak mücade-leleri do¤uflunda itibaren politik kitle hareketleri olarak ortaya ç›kmaktad›r. Fiilen uygulamaya sok-tu¤u talepleri ve muhalefet tarz›yla do¤rudan siyasal iktidar› hedeflemektedir. Hak mücadelelerido¤rudan iktidar karfl›t› hareketlerdir. Toplumsal muhalefetin t›kanan geleneksel aktörlerinden fark-l› olarak, AKP iktidar›n›n halk-s›n›f-do¤a düflman› neoliberal politikalar›n› kesintiye u¤ratt›kça so-nuç al›c› olmakta, kazan›m elde etmektedir. Ortaya ç›k›fl koflullar›n›n zorunlu bir sonucu olarak,AKP iktidar›na, sermayeye ve neoliberal yeni sömürge kapitalizmine karfl› politik bir içeri¤e sa-hiptir. Meflruiyetini siyasal iktidara yönelik basit taleplerinden de¤il, temel kamusal haklardan al-maktad›r. Militan kitle direniflleri bu sürecin fiili güvencesidir. E¤itim, sa¤l›k, bar›nma, ulafl›m,güvencesiz çal›flma gibi belli bir halk-s›n›f kitlesinin somut sorunlar›ndan hareket eden hak mü-cadelesinin kazan›mlar›, zamlar›n geri al›nmas› ya da gecekondular›n y›k›lmamas› gibi dar kesim-sel isteklerinin yerine getirilmesiyle mümkün de¤ildir. Sonuç al›c›l›¤›n›n görünmesi bak›m›ndan sa-dece taktik anlamda de¤erli olan bu kazan›mlar›n kal›c› baflar›ya dönüfltürülmesi, AKP iktidar›nave neoliberal kapitalizme devrimci bir karfl› ç›k›flla mümkün olacakt›r. Neoliberal yeni sömürgekapitalizminin içinde bulundu¤umuz dönemindeki birincil politik karfl›tl›k, AKP iktidar›yla hak mü-cadelesi aras›ndaki çat›flmad›r. Ç›karlar› birbiriyle uzlaflmaz karfl›tl›k içeren bu iki politik kamp›nvarl›¤› ve süreklili¤i, hasm›n› bütünüyle etkisizlefltirmesine ba¤l›d›r.

Page 4: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

4

Hak mücadelelerinin AKP iktidar› üzerindeki sars›c› etkileri, geleneksel toplumsal muhalefet üze-rindeki etkisini de art›rmakta, halkta ciddi bir sempati ve politik duyarl›l›k yaratmaktad›r. Ege-menler aras› iktidar çat›flmalar›n›n yaratt›¤› kitle pasifikasyonlar›n›n etkisiyle tepkileri bast›r›lan halkkitleleri, hak mücadelelerinin etkisiyle yeni bir muhalefet dili ve eylem tarz› kazanmaktad›r. Top-lumsal muhalefetin t›kanan aktörleri hak mücadelesinin muhalefet tarz›yla yolunu aramaktad›r. Hakyoksunlu¤unun ortaya ç›kt›¤› her uygulamada örgütlenen ortak direnifller ya da iktidar temsilcile-rinin gitti¤i her yerde karfl›laflt›klar› bireysel protestolar, bu yeni muhalefet tarz›n›n etkisini veyayg›nlaflma kapasitesini göstermektedir. Sendikal bürokrasinin ve solun al›fl›ld›k dar pratiklerines›k›flm›fl kanallar›nda kendini ifade edemeyen bu yayg›n ve flekilsiz duyarl›l›k, kendini ifade eder-ken daha çok hak mücadelelerinin yasal-geleneksel kal›plara s›¤mayan yarat›c› militan pratiklerin-den esinlenmektedir.Bu bak›mdan Tekel iflçilerinin Ankara direnifli gibi devrimci gençlik de toplumsal muhalefetin ko-lektif sesi oldu. Gençlik hareketinin AKP iktidar›n› hedefleyen ç›k›fllar›, iktidar›n sinir sisteminibozarak sermaye yanl›s›, sald›rgan yüzünün iyice a盤a ç›kmas›na yol açt›. “Devletin yenilmezli-¤i” fikrini kendi “mutlak iktidar›”nda yeniden üreten AKP, gençlik eylemleri karfl›s›nda serinkan-l›l›¤›n› yitirdi. Gençlik hareketini fliddet ayg›t›na ve ‹slamc› liberal gericili¤e dayanarak bast›rmayoluna gitti. Bir de hemen eski ezberine dönüverdi. Her muhalif hareket “komünistlikle, marksistve leninist” olmakla damgalanmaya çal›fl›ld›. “Provakatörler ifl bafl›ndayd›.” Ancak eylemlerin mefl-rulu¤u, genifl halk kitlelerinde sempati ve duyarl›l›k yarat›rken, iktidar cephesinde bocalamalar ya-ratt› ve yer yer çatlak sesler ortaya ç›kt›. ‹flte bu nedenle, AKP’nin mutlak iktidar›n› pekifltirerekgücünün doru¤una ç›kt›¤› bir konjonktürde ç›k›fl yapan gençlik hareketi, iktidar›n k›r›lganl›¤›n› vetoplumsal muahelefetin yeni politikleflme efli¤ini gösteren etkisiyle sald›r›n›n temel hedefi halinegeldi.

‹ktidar›n ittifaklar ekseninde çözülme: liberaller yedek lastikHak mücadeleleri, iktidar üzerindeki etkileri bak›m›ndan sonuç al›c› özellikler tafl›maktad›r. F›rat’›nDo¤u yakas›ndan “iki dilli yaflam ve demokratik özerklik projesi” ekseninde yükselen Kürt hare-keti ve Bat› yakas›ndan kararl› ad›mlarla yükselen hak mücadeleleri karfl›s›nda AKP iktidar›, itti-faklar temelinde eksen de¤iflimine gitmek zorunda kald›. AKP’nin birinci hegemonya projesi, dev-let iktidar›n› ele geçirerek hegemonyas›n› merkeze kadar geniflletmekti. Bunda büyük ölçüde ba-flar›l› da oldu. ABD emperyalizminin, tekelci sermayenin, ‹slamc› sermayenin ve cemaatlerin gü-cüne dayanarak köfleye s›k›flt›r›lm›fl ulusalc› rakibini azar azar etkisizlefltiren AKP, “mutlak ikti-dar›n›” ilan etti. Hegemonya projesini “‹slamc› liberal ittifak” ekseniyle meflrulaflt›rd›. Eski bürok-rasi seçkinlerinin otoriter-darbeci iktidar›na karfl› “demokrasi ve özgürlük” vaatlerini liberal söy-lemle inand›r›c› k›ld›. Yine ‹slamc› kitlelerin “türban” gibi dinsel taleplerini “inanç özgürlü¤ü”olarak liberal bir söylemle lanse etti.Tam “mutlak iktidar”›n› ilan etti¤i s›rada AKP, hiç donan›ml› olmad›¤› yeni bir “düflman”la kar-fl› karfl›ya kald›. Bu sefer tehdit, “tehlikeli s›n›flar”›n sokakta yükselen hak mücadelelerinden gel-mektedir. Üstelik eski çat›flmada kendisine büyük üstünlükler sa¤layan silahlar›, hak mücadelele-rine karfl› etkili olamamaktad›r. Her fleyden önce ‹slamc›-ulusalc› çat›flmalar alt›nda pasifize olmuflhalk›n tepkileri hak mücadelesi kanallar›nda politikleflmektedir. Egemenler aras› iktidar çart›flmala-r›n›n ilerletici gücüne inanarak egemen güç odaklar›na bel ba¤layan solun engelleri hak mücade-lelerinde bulunmamaktad›r. Hak mücadelesi, sermayeden ve egemen siyasal güç odaklar›ndan ba-¤›ms›z bir çizgide geliflmektedir. Üstelik hak mücadeleleri, neoliberal yöntemlerce etkisizlefltirilengeleneksel toplumsal muhalefetin t›kanmalar›n› aflacak dinamikler gelifltirebilmektedir. Hak müca-deleleri, do¤rudan, neoliberal düzenin hak yoksunluklar›n› sistematik olarak yaratan piyasalaflt›rmagibi kurucu dinamiklerine karfl›tl›k içinden do¤maktad›r. Do¤umundan itibaren devletin bask› veengellemeleriyle karfl› karfl›ya gelmekte ve bu durum halk›n politikleflmesini h›zland›rmaktad›r.Gençlik hareketinin ç›k›fl›, “iki dilli yaflam, demokratik özerklik” ve hak mücadelesi taleplerini ‹s-lamc›-ulusalc› çat›flma ayg›tlar›yla ve liberal “demokratikleflme ve özgürlük” söylemiyle bast›rama-yaca¤›n› gören AKP, yeni bir sald›r› dalgas› bafllatt›. Böylece AKP’nin seçim stratejisinin politikiçeri¤i de belli oldu. AKP, toplumsal muhalefeti, ‹slamc›l›ktan miliyetçili¤e uzanan gericilikblo¤uyla bast›rma politikas›n› gündeme getirecek. AKP’nin yeni hegemonya projesinin s›n›rlar› or-

Hak mücadele-lerinin AKP

iktidar› üzerin-deki sars›c› et-kileri, toplum-sal muhalefetüzerindeki et-kisini de art›r-makta, halktaciddi bir sem-pati ve politikduyarl›l›k ya-ratmaktad›r.

Sendikal bü-rokrasinin vesolun al›fl›ld›kdar pratiklerines›k›flm›fl kanal-lar›nda kendiniifade edeme-

yen bu yayg›nve flekilsiz du-yarl›l›k, kendi-ni ifade eder-ken daha çokhak mücadele-lerinin yasal-geleneksel ka-l›plara s›¤ma-yan yarat›c›

militan pratik-lerinden esin-lenmektedir

Page 5: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

5

taya ç›kt›. AKP, ‹slamc› Kürtlerden MHP taban›na uzanan yeni hegemonya projesinin toplumsaltemelini, içki yasa¤›, put k›r›c›l›k (“ucube heykel”) ve Osmanl›-Türk büyüklerinin manevi flahsi-yetininm korunmas› (Kanuni dizisi) gibi temalar etraf›nda yaratt›¤› tepkilerle geniflletmeye çal›fl-maktad›r. Bu giriflimlerini, ‹slamc›l›¤› ve miliyetçili¤i do¤rudan resmi devlet söylemi haline geti-rerek meflrulaflt›rmaktad›r. Do¤rudan iktidar›n operasyonel sol uzant›s› durumundaki liberal solusaymazsak, yeni projede liberallere eskisi kadar gerek de kalmad›. Liberaller flimdilik yede¤e al›n-d›.

AKP faflizminin yeni sald›r› modeliYeni sald›r› dalgas›nda AKP, ‹slamc› liberal rejimin -sömürge tipi faflizmin- bütün gerici olanak-lar›n› kullanmaktad›r. Polisten yarg›ya devletin fliddet ayg›t› tümüyle AKP’nin emrinde. Devletiçindeki egemenler aras› küçük siper çat›flmalar› bu genel durumu de¤ifltirmez. Devletin gelenek-sel bask› düzenekleri son model izleme ve denetleme teknolojileriyle tahkim edilmektedir. ‹slam-c› entelektüellerin yerleflti¤i medya ve kitle iletiflim ayg›tlar›; istihbarat ve dezenformasyon teknik-leri; kontrgerillan›n kitle pasifikasyon taktiklerinin tümü art›k AKP’nin resmi flddet ayg›t›n› (AKPfaflizmi) oluflturmaktad›r. Ayr›ca AKP, genifl ‹slamc›-milliyetçi topluluklar›n içine nüfuz edebilengerici kadro yap›lanmalar›na da sahiptir. ‹slamc›-milliyetçi resmi devlet söylemiyle, devletin yeni-den yap›land›r›lmas›nda ve toplumun yukardan afla¤› ‹slamc›laflt›r›lmas›nda eflik atlanmaktad›r.Kontrgerilla operasyonlar›nda kullan›lan tetikçi katillerin fideli¤ini yapan ve bu süreci sokakta ta-mamlayan BBP gibi “sivil” uzant›lar da cabas›.

Öncü pratiklerle AKP iktidar›n›n k›r›lganl›¤›n› gösteren hak mücadeleleri henüz en mükemmel ha-liyle - Halk›n Haklar› Hareketi olarak- tarih sahnesine ç›kmadan bast›r›lmak istenmektedir (“ön-leyici müdahale”). Hak mücadelesi eksenli geliflen toplumsal muhalefete karfl› AKP’nin bask› mo-deli afla¤› yukar› flekillenmifl durumda. Farkl› kesimlerden AKP muhalifleri üzerinde denenmifl bumodel fliddet, yasal düzenlemeler, sat›n alma, asimile etme, yedekleme, istihbarat, dezenformas-yon, komplo, itibars›zlaflt›rma gibi unsurlar› bar›nd›rmaktad›r. AKP has›mlar›n› ve toplumsal mu-halefeti bu yöntemlerle denetim alt›na almak, etkisizlefltirmek istemektedir. Devlet bask›s›, polisoperayonlar›, resmi terörle mücadele söylemini destekleyecek uydurma örgüt operasyonlar›, yarg›-n›n bir adalet kurumu gibi de¤il de iktidar›n müdahale arac› olarak kullan›lmas› gibi düzlemlerikapsamaktad›r. Egemenlerin geleneksel korku ve düflman odaklar yaratarak yönetme yöntemleriniAKP de yinelemektedir. “Kaset vakalar›”nda görüldü¤ü üzere, istihbarat, dinleme, izleme, gözet-leme olanaklar›n› kullanarak has›mlar›n› itibars›zlaflt›rarak gözden düflürme art›k s›kça rastlan›lanbir operasyon biçimi oldu. Ya da internet-bilgisayar ortam›nda sanal suç delilleri üretmek de butarz operasyonlar›n örnekleri aras›nda yer almaktad›r. Kendisini rahats›z eden ya da gereksinimduydu¤u muhaliflerini aldatarak, sat›n alarak ya da korkutarak kendine yedeklemek, içsellefltirmekve asimile etmek, yine AKP’nin yeni gözde operasyon biçimlerinden biridir. Benzer flekilde, sa-t›n alma ya da çeflitli destekler sunarak halk›n-iflçi s›n›f›n›n üst kamanlar›na görece iyi bir yaflamstandart› sunarak iktidar blokuna eklemleme yöntemleri de giderek geliflmektedir. ‹slamc› liberaldestek a¤lar› ve STK’laflt›rma gibi yöntemlerle kitle tepkilerinin düzene eklemlenmesi için büyükfonlar ay›r›lmaktad›r.

‹ktidar karfl›t›, direniflçi, militan, kitlesel ve “potansiyel sosyalist”Hak mücadelelerini bast›rmak ve derinleflen krizini ötelemek için bütünüyle siyasal gericili¤e s›-¤›nan AKP faflizminin, hak mücadeleleri ve onlar›n devrimci öncüleri üzerinde etkili olma flans›yoktur. Burjuva siyasetin yozlaflm›fl komplo ve operasyonlar›nda s›nanm›fl yöntemlerin, devrimci-lerin düzen d›fl› ve düzen karfl›t› devrimci sosyalist yenilenme giriflimlerinde geçerli olma flans›bulunmamaktad›r. Kayna¤›n› sermaye gericili¤i ve toplumsal çürümüfllükten alan burjuva siyaset-çilerinin tersine, devrimciler, halk›n yarat›c› potansiyelinden, toplumun ilerici güçlerinden ve yafla-m›n yenilenmeci dinamiklerinden beslenirler. Ayn› flekilde iktidar›n bask›, sat›n alma ve engelle-me gibi yöntemlerinin hak mücadeleleri üzerinde de baflar›l› olma flans› bulunmamaktad›r. ‹nsan-ca bir yaflam›n asgari koflullar› u¤runa hak mücadeleleriyle harekete geçen halk kitlelerinin ikti-dar ve düzen karfl›tl›¤›, varl›k yokluk sorunudur. Hak mücadelesi, AKP iktidar›yla ve onun tem-sil etti¤i neoliberal kapitalizmle uzlaflmaz karfl›tl›k içindedir.

Hak müca-deleleri fiilenuygulamayasoktu¤u ta-lepleri vemuhalefettarz›yla do¤-rudan siyasaliktidar› he-defleyen, ik-tidar karfl›t›hareketlerdir.Toplumsalmuhalefetint›kanan gele-neksel aktör-lerindenfarkl› olarak,AKP iktida-r›n›n halk-s›-n›f-do¤adüflman›neoliberalpolitikalar›n›kesintiye u¤-ratt›kça so-nuç al›c›oluyor, kaza-n›m eldeediyor

Page 6: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

Hak mücadelesi, iktidar›n güvencesizlefltirici sald›r›s› karfl›s›nda, öncelikle bir direnifl hareketi biçiminde ortaya ç›k-maktad›r. Bar›nmadan sa¤l›¤a, ulafl›mdan HES’lere, üniversitelerden fabrikalara kadar, mücadelenin bafllang›c›ndamutlaka iktidar›n sald›r›s›na karfl› direnifl vard›r. Fakat bunlar›, ilk neoliberal sald›r› dalgas›na karfl› yükselen sa-vunmac›-tepkici hareketlerle kar›flt›rmamak gerekir. Kazan›mlar›n korunmas› temelinde ortaya ç›kan direnifller, darkesimsel ç›karlar etraf›nda uzlaflmac›l›¤›n, küçük ayr›cal›klar çerçevesinde katmanlaflmay› da getirdi. Hak mücade-lesinde ise, bafllang›çta örgütlenen direnifller, hak talepleriyle, politik iktidar ve sermaye karfl›t› politik bir niteli¤ebürünmektedir. Hak mücadelesi talepleri, ma¤dur kitlelerin iktidardan basitçe arzuhalde bulunmas›n› de¤il, fiilen yü-rürlü¤e sokulmufl ve militan kitlesel eylemlerle güvence alt›na al›nm›fl talep hareketlerini ifade etmektedir.

Burada mücadeleye ideolojik meflruiyetini kazand›ran temel kamusal haklar kavram›, gücünü eski güzel günlere dö-nüfl özlemlerinden almaz. Ne bir zamanlar reel sosyalizmin yar›m kalm›fl devlet ekonomisi deneyimleri, ne burju-va refah devletinin sosyal güvenlik sistemi, ne de neoliberal projenin sosyal dayan›flmac›l›¤›, onun karfl›s›nda birseçenek de¤ildir. Güvencesizlefltirme eksenli proleterlefltirme ça¤›nda, sermayenin ve ‹slamc› gericili¤in temel nite-li¤ini kazand›rd›¤›, kamusal alana karfl› hak mücadelesi, proleter-sosyalist nitelikte bir haklar katalo¤uyla meydanokumaktad›r. “Paras›z e¤itim hakk›”na meflrulu¤unu, toplumsal mülkiyet ilkesi vermektedir. Proleter kamusall›ktahareket asla bafllang›ç noktas›na dönmez; yar›m kalm›fl sosyalist deneyim, karfl›tlar› refah devleti ve neoliberal sos-yal dayan›flmac›l›kla sentezlenerek afl›l›r.

Bu noktada hak mücadelesinin, iki temel özelli¤i daha ortaya ç›kmaktad›r. Hak mücadelesi do¤uflundan itibarenmilitan ve kitlesel bir nitelik tafl›maktad›r. Temel kamusal haklar› fiilen güvence alt›na alma zorunlulu¤u mücade-leye militan (kavgac›) bir nitelik vermektedir. Yine ayn› flekilde hak mücadelesi bafllang›çtan itibaren h›zla kitle-sel bir forma dönüflebilmektedir. Militan kitlesel muhalefet tarz›, baflta AKP iktidar› olmak üzere en çok liberalsolu rahats›z etmekte. Çünkü hak mücadelesi, demokratikleflme ve neoliberal kalk›nma hamlelerinden oluflan ikti-dar›n neoliberal siyaset oyununu ve bu oyunda solu temsil eden liberal solun statüsünü bozarak gerçek bir poli-tik-s›n›fsal çat›flma sürecinin önünü açmaktad›r. Bu süreçte liberal sol eski varl›k konumunu sürdüremez durumda-d›r: ya art›k gerçek s›n›fsal-gerici niteli¤i hiçbir kuflkuya yer b›rakmayacak flekilde teflhir olan siyasal iktidarla ara-s›na mesafe koyma çabas›na girmekte ya da bütünüyle soldan koparak iktidar›n do¤rudan hizmetine girmektedir.Örne¤in üniversiteli gençlik hareketinin Aral›k 2010 ç›k›fl›ndan sonra AKP’nin liberal ittifak kanad›nda ciddi çö-zülmeler bafl gösterdi. Ali Bayramo¤lu gibi sa¤ liberaller iktidar karfl› elefltirel tav›r tak›n›rken, DS‹P gibi libe-ral sol kesimler, AKP faflizmini, sola karfl› giriflti¤i düflmanl›k kampanyas›n›n arkas›na saklad›.

Bu bak›mdan hak mücadelesi solda yeniden saflaflman›n da ekseninde yer almaktad›r.

Türkiye solunda reformist-pasifist yar›lmaBireysel “yurttafl tepkileri”nden geleneksel sendikal harekete ve sola kadar toplumsal muhalefetin bütün aktörleri,bu yeni siyasallaflma rotas›nda bir çözülme ve yeniden oluflum-dönüflüm gerilimi yaflamaktad›r. Hak mücadelesininyeni muhalefet tarz›, devrimci-sosyalist solun kendi içinde de yeniden saflaflmas›na yol açmaktad›r. AKP iktidar›-n›n fliddet ayg›t›na karfl› özünde bir kendini savunma tarz› olan hak mücadelesinin özgün militanl›k tarz›, gençlikeylemlerinin sonucunda da görüldü¤ü üzere, sol içinde ayr›flt›r›c› ve yeniden saflaflt›r›c› bir etki de yaratt›. Türki-ye solunun egemen politik saflaflmalar›ndan beslenen kimi reformist yaklafl›mlar, kendini yeni muhalefetin militan-l›k tarz›ndan ayr›flt›rmaya çal›flmaktad›r. Solun bu kesimleri, gençlik eylemlerinden sonra, “fliddetin dozu ve oran-t›s›z güç” tart›flmalar›yla, polis fliddetini hedefleyen genel muhalif söylemi tersine çevirmeye dönük bast›rma ope-rasyonlar›n›n s›n›rlar›na tak›ld›. Sol, sistematik polis fliddeti karfl›s›nda ortaya ç›kan yayg›n hoflnutsuzluk ve duyar-l›l›¤›, sistemin k›r›lganl›¤›n› almak için asl›nda “orant›l› güç-düflük yo¤unluklu fliddet” talebiyle flekillendirmek is-teyen popüler egemen muhalif söylemin etkisinde kald›.

Hak mücadelesinin militanl›k tarz›n›, soyut içeriksiz bir “fliddet eylemi” ve bir tür “gençlik macerac›l›¤›” olarakde¤erlendiren bu yaklafl›mlar, neolibeal düzenin kendi ihtiyac›na ba¤l› devrimci atefli söndürülmüfl bir muhalefetaray›fl›na kap›lmaktad›r. Neoliberal fliddet ayg›t› ve fliddet ideolojisiyle terbiye edilen muhalif eylemler, Türkiye so-lunun reformist-pasifist gelene¤inin yeniden canland›¤› ana damarlardan biri haline gelmektedir.

Hak mücadelelerinin karfl› karfl›ya kald›¤› en ciddi engellerden biri de karfl›s›na ç›kar›lan sosyal liberal seçenektir.

Düzen içi ‘sosyal liberal’ seçenekCHP’deki siyasal çizgi de¤iflimi toplumsal muhalefette sosyal liberal bir yar›lma e¤ilimi yaratmaktad›r. CHP’ninulusalc›-milliyetçi muhalefet ekseninden koparak AKP iktidar›na alternatif sosyal liberal bir muhalefet çizgisine yö-nelmesi, toplumsal muhalefetin ve solun yeniden yap›lanmas›nda düzen içi beklenti ve e¤ilimleri güçlendiren önem-

6

Page 7: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

li bir etken durumundad›r. CHP’nin yeni çizgisi, neoliberal dönüflüm politikalar›n›n y›k›nt›lar›ndan do¤an tepki vehoflnutsuzluklar›n, AKP alternatifi düzen içi bir muhalefet projesi olarak politiklefltirilmesi esas›na dayanmaktad›r.Bu anlamda yeni CHP projesi, konjonktüre solun önünü açan bir müdahale de¤il, tersine neoliberalizm karfl›tl›¤›-n›n devrimci-sosyalist gelifliminin önünü kesen bir projedir. Neoliberalizme karfl› muhalefetin devrimci siyasal çiz-gisi, CHP projesiyle kökten bir karfl›tl›k içindedir.Y›llard›r neoliberal siyasetin y›k›m›ndan tarumar olmufl emekçi kitlelerde kendilerini güvende hissedebilecekleri birTürkiye için CHP’yi iktidarda görmeye e¤ilimli hafife al›namaz bir beklenti oluflmaktad›r. Bu beklenti yoksul kit-lelerde kendili¤inden politik bir irade haline dönüflmese de en az›ndan, devrimci sosyalist solun hareket alan›n› da-raltan, al›fl›lm›fl bir seçmen tavr›na dönüflmesi çok güçlü bir olas›l›k halinde geliflmektedir. Bir süredir halk kitle-leri aras›nda CHP’nin gerçek gücü ve baflar›s›ndan ba¤›ms›z olarak geliflen, ama yine de CHP’ye mal edilen birsol rüzgâr esmektedir. Bundan sermaye medyas›n›n pay› ç›kar›ld›¤›nda, yine de ciddi bir politik sorun ortaya ç›k-maktad›r. Olas› bir CHP iktidar›n›n sunaca¤› asgari olanaklar ve bunu elde etmeye yönelik politik muhalefet ener-jisi, CHP’nin hareket alan›n› geniflletirken, devrimci sosyalist solunkini daraltmaktad›r. ‹ktidar›n emek üzerindekibask›s›n›n hafiflemesi, devletteki gerici kadrolaflman›n geriletilmesi, sosyal haklarda ve ücretlerde görece asgari iyi-leflme beklentileri halk›n düzen içi umutlar›n› sürekli canl› tutmaktad›r. Üstelik toplumda “sol bir geliflmenin” önü-nü açaca¤› varsay›m›yla, solda yerleflik bir gelenek haline gelen aç›ktan ya da örtük olarak CHP’ye bel ba¤lamatavr›n› da güçlendirmektedir. Daha kötüsü, toplumsal muhalefetin düzen karfl›t› ileri talepleri bu asgari politiklefl-me k›skac› içerisine çekilerek törpülenmek istenmektedir. Ayr›ca neoliberal dönüflüm karfl›s›nda solun krizine ege-men saflaflmalara dayanarak yan›t arayan sol, CHP’nin dönüflüm hamleleri sonucunda bofllu¤a düfltü¤ü gibi; solunkimi kesimlerinin sand›ksal siyaset kulvar›nda da daralmalar meydana gelmektedir.

Hak mücadelesi yükselirkenAKP iktidar›n›n çeliflkileri derinlefltikçe, halk›n düzenden kaynaklanan tepkileri giderek kendini hak mücadelesi ola-rak dile getirmektedir. AKP iktidar›n›n çeliflkileri derinlefliyor ve hak mücadelesinin yükselme koflullar› giderek ol-gunlafl›yor. Neoliberal çeliflkilerin uzand›¤› her toplumsal-çevresel hücrede, sermayeyle ve onun iktidar›n› temsileden AKP’yle kökten bir karfl›tl›k içine giren hak mücadelesinin özneleri, giderek kendilerini bir toplumsal muha-lefet biçiminde ifade etmektedirler. ‹ktidar›n neoliberal sadakac›l›kla, geleneksel denetleme düzenekleri ve yarg›, po-lis gibi fliddet ayg›tlar›yla denetim alt›na alamad›¤› hak mücadeleleri ülke çap›nda yayg›nlaflmaktad›r. Ezilenler,mazlumlar, hak ma¤durlar› ad›na yolsuzlu¤a, adam kay›rmac›l›¤a, devletin hortumlanmas›na açt›¤› bayrakla devletseçkinlerinin iktidar›na yürüyen AKP, dokuz y›ll›k kendi iktidar›nda yeni seçkin s›n›flar ve devlet seçkinleri yarat-t›. Burjuvazinin belli bir kanad› ve yeni bürokrasi seçkinlerinin yan›nda cemaat liderleri ve ileri gelenlerinden olu-flan kaymak tabakay› (“‹slamc› aristokrasi”) sürekli besledi. Bu durum ‹slamc› yoksul kitleler içinde “yolsuzlukideolojisi”yle meflrulaflt›r›lan yeniden paylafl›m gerilimlerini de art›rmaktad›r. ‹slamc› cemaatlerin geleneksel sosyaldayan›flmac›l›k yöntemleriyle neoliberal STK’c›l›k yöntemlerinin içiçe geçmesinden oluflan ‹slamc› liberal destek a¤-lar›yla iktidar›n uzant›s› haline getirilen kitleler, hak mücadelesinin de etkisiyle giderek “güvenceli talepler”den da-ha fazla etkilenmektedir. ‹slamc› kitlelerin dinsel taleplerinde, iktidar hâlâ ciddi beklentiler ve destek yaratabilir-ken, s›n›fsal taleplerinde k›r›lmalar görülmektedir. Sivilleflme, demokratikleflme, askeri vesayetin kald›r›lmas› gibikurulu devlet düzenine karfl› demokrasi vaatleriyle iktidar olan AKP, otoriter-merkeziyetçi devlet gelene¤ini ve dev-letin fliddet ayg›t›n› sivil bir eksende yeniden üretti. Bu durumda halk›n demokrasi beklentilerinde k›r›lmalar göz-lenirken, iktidar›n ‹slamc› liberal ittifak ekseninde çözülmeler gözlenmektedir. Bu koflullarda iktidarla hak mücadelesi aras›ndaki çat›flma, giderek Türkiye siyasetinin merkezine daha fazla yer-lefliyor. Toplumsal muhalefetin t›kanan geleneksel aktörlerinden, “bireysel yuttafl tepkileri”ne kadar düzene karfl›tepki ve hoflnutsuzluklara hak mücadelesi, özgün bir muhalefet dili ve tarz› kazand›r›yor. Hak mücadelesi, halk›ntümünün ç›karlar›n› temsil edebilecek duyarl›klar gelifltiriyor. Toplumsal muhalefet, yavafl yavafl hak mücadelesininniteledi¤i bir evreye giriyor. Hak mücadeleleri, önüne birleflik toplumsal muhalefet hareketi gibi ülke genelini ku-caklayabilen politik hedefleri koyabilecek olgunlu¤a ulaflt›.Ayr›ca hak mücadelesi çizgisinde ortaya ç›kan farkl› türden deneyimler, bu deneyimlerin halk›n haklar› hareketinenas›l götürelece¤inin ipuçlar›n› da vermektedir. Kimi ulafl›m hakk› mücadeleleri gibi salt öncü iradeyle geliflen de-neyimler, kimi do¤rudan yerel platformlar olarak ortaya ç›kan deneyimler, kimi sa¤l›k gibi sendikal hareket aktör-lerinin sürükledi¤i deneyimler, kimi bar›nma gibi mahalli-yerel direnifller, kimi e¤itim gibi farkl› özneleri bir ara-ya getiren meclis türü deneyimler … hak mücadelesinde ileri bir hareket evresinin ilk giriflimlerini bar›nd›rmakta-d›r. ‹ktidar›n, afl›lan her polis barikat›, atlanan her paral› geçifl turnikesi, durdurulan her y›k›mc› dozer kepçesi biryeniden do¤ufl sürecine giren yeni toplumsal muhalefetin her geçen gün biraz daha flekillendi¤i mevzilere dönüfl-mektedir.

7

Page 8: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

GÜNDEM

Yükselen hak mücadeleleri, AKP iktidar›n›n k›r›lganl›¤›n› art›r›yor,Erdo¤an’›n otoritesini sars›yor. ‹ktidar›n süreklili¤i ve Erdo¤an’›n cumhur-baflkanl›¤› bunlar›n bast›r›lmas›na ba¤l›. Gerici iktidarlar›n en güvenilirkitle pasifikasyon arac› ‹slamc›-milliyetçi gericilik, bu sefer resmi devletsöylemi düzeyinden devreye giriyor. Ne var ki at›lan her ad›m, AKP ikti-dar›n›n çeliflkilerini derinlefltiren dinamikleri de büyütüyor

AKP’ye ‹slamc›-milliyetçi tahkimatAKP’ye ‹slamc›-milliyetçi tahkimat

Page 9: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

aziran 2011 genel seçimine do¤ru, egemen-lerde “sand›k merkezli” siyasal hareketlen-me artmaktad›r. Kürt hareketi, “iki dilli ya-flam” ve “demokratik özerklik” temelindeyeni bir siyasallaflma dönemine girerken,

toplumsal muhalefet ise “hak mücadelesi merkezli” ha-reketlenmelerle AKP iktidar›n› zorlamakta.

Dokuz y›ll›k AKP iktidar›n›n ve temsil etti¤i ‹slamc›liberal rejimin kaderi genel seçim sonuçlar›yla do¤ru-dan iliflkili. AKP, iktidar›n bütün olanaklar›n›, seçim-den tek parti iktidar› olarak ç›kmak için seferber et-mektedir. AKP’nin “mutlak iktidar”›n› pekifltirecekad›mlar›n süreklili¤i ve Erdo¤an’›n cumhurbaflkanl›¤›hesaplar› buna ba¤l›.

AKP iktidar›n›n özgül ç›karlar›ndan söz ederken,AKP’nin, s›n›fsal olarak, neoliberal sermaye düzenini -sermayenin ortak genel ç›karlar›n›- temsil etti¤i göz ar-d› edilmemelidir. Yani sermaye düzeninin ve sermayeiktidar›n›n süreklili¤i temelinde AKP’nin ‹slamc› libe-ral özgül ç›karlar›ndan söz edilmektedir. Genel seçiminAKP için bir kader an› olmas›na karfl›n, sermaye biri-kim süreçlerini en küçük toplumsal ve çevresel hücre-ye kadar tafl›yan politikalardan h›z kesmemesi bu ne-denledir. Enerji özellefltirmelerinden yasal de¤ifliklikle-re, finansal tedbirlerden ulusal istihdam plan›na kadarAKP, hâlâ, neoliberal dönüflümün en ideal ve giriflkenkurmay partisidir. Zaten TÜS‹AD gibi tekelci sermayetemsilcilerinden gelen ve AKP sermayesi-tekelci serma-ye çeliflkisi hanesine yaz›lan utangaç elefltiriler de ser-maye mant›¤›n›n gereklerine göre at›lm›fl bu ad›mlar-dan kaynaklanmamaktad›r. Elefltiriler daha çok iktidar›negemen s›n›flar aras› sermaye aktar›m›ndaki operasyo-nel kullan›m biçimlerinden kaynaklanmaktad›r. Bugün-lerde bu elefltiriler, seçim yat›r›mlar›ndan ve popülizm-den uzak durulmas›; yap›sal reformlar›n h›zland›r›lma-s›; ekonominin küresel dalgalanmalar›ndan kaynaklana-bilecek olas› k›r›lganl›klara; cari aç›k, d›fla ba¤›ml›l›kve iflflizlik konular›na iliflkin tedbirler al›nmas›na odak-lanmaktad›r.

Öte yandan AKP, kendi özgül iktidar›n› pekifltirecekpolitikalar› birbiri ard›nca gündeme getirmektedir. Özel-likle enerji, inflaat, turizm ve hizmet sektörlerinde ge-liflen ve AKP’nin kurucular zemininde yer alan ‹slam-c› sermaye kesimlerine ihale, yat›r›m, tafleronluk kanal-lar›yla sermaye aktarmakta; bütçeye girmeyen vergi ge-lirlerini seçim yat›r›m› olarak da¤›tmakta; sermaye veorta s›n›flar›n vergi borçlar›na “ödeme kolayl›¤›” getir-mekte; esnaf ve çiftçilere sübvansiyonlu faiz oranlar›ile kredi kulland›rmakta; üniversiteli ö¤rencileri kredi

ve burs zamlar›yla “destek”lemektedir. ‹ktidar-cemaat-STK dayan›flma a¤lar›n›n ifllevselli¤ini saymaya bilegerek yok. Bu desteklere bakarak bir yan›lg›y› ortadankald›rmakta yarar var. Asl›nda AKP, ‹slamc› yoksulkitlelerin s›n›fsal ç›karlar›n› temsil etmemektedir. Daya-n›flma a¤lar›yla afla¤›ya do¤ru damla damla aktar›lanolanaklar, yoksullar› yap›sal olarak güvenceli toplumsalkategorilere dönüfltürmemektedir. Ancak yoksullar›n ik-tidara dönük beklenti ve desteklerini canl› tutacak ka-dar aktar›lan kaynaklar, cemaat seçkinlerine ve serma-ye kesimlerine aktar›lanlar›n yan›nda önemsiz kal›r. Öy-le ki bu kaynaklar, yap›sal olarak cemaat seçkinlerinibir “‹slamc› aristokrasi”ye, sermaye giriflimcilerini isebir “‹slamc› burjuvazi”ye dönüfltürecek denli büyükmiktarlarda olmaktad›r.

AKP’nin ‹slamc› kitleleri temsiliyeti daha çok ideolo-jik alana özgüdür. ‹slamc› kitlelerin dinsel talepleriAKP iktidar›nda karfl›l›¤›n› bulmaktad›r. Neoliberal dö-nüflümün zinde kuvveti haline gelen ‹slamc› gericili¤iniktidarca önü aç›lmaktad›r. Önceleri “demokratik aç›-l›m” söylemini öne ç›karan AKP, seçimlerin yaklaflt›¤›bu günlerde ‹slamc›-milliyetçi hegemonik bir dil olufl-turdu. Kars’taki ‹nsanl›k An›t›’na “ucube” yak›flt›rmas›;içki sat›fl› ve sunumunu yeniden düzenleyen yasakç› tu-tum; “Kanuni” dizisine karfl› tak›n›lan yasakç› tav›r, as-l›nda rastlansal geliflmeler de¤il. Seçimlere gidilirkenhedef kitlenin ideolojik beklentilerine göre popülist birsöylem kullan›l›yor. Hedef kitle ise bu popülist söy-lemdeki ikiyüzlülü¤ü ya görememekte ya da önemse-memekte. Baflbakan an›ta neden “ucube” dedi¤ini vey›k›lmas›n› istedi¤ini flöyle aç›klamaktad›r: “Seyyid Ha-san el Karakani türbesi ve camisi ile heykelin bulun-du¤u tepenin yüksekli¤i adeta eflit. Tarihi eseri gölge-leyecek bir inflaata izin veremezsiniz.” Ama ayn› bafl-bakan 2 bin 300 y›ll›k Zeugma Antik Kenti’ni sularalt›nda b›rakacak baraj› yapt›rmak için ç›rp›nmad› m›?‹çki sat›fl›na yeni yasaklar getirecek düzenlemeyi, “ço-cuklar›n ve gençlerin kendi kendine irade gelifltireme-yece¤inden” hareketle savunuyor. Oysa ayn› baflbakan13 yafl›ndaki k›z çocuklar›n›n evlendirilmesine, 11 ya-fl›ndaki k›z çocuklar›n›n türban takarak okula gitmesi-ne, “onlar›n iradesi” diye yaklaflabiliyor. Dildeki bu de-¤iflim AKP’nin yeni hegemonya projesiyle iliflkili oldu-¤u gibi, devletten topluma cemaat kadrolaflmas›n›n do-¤al-gündelik durumuyla da iliflkilidir. Yarg›, M‹T, em-niyet, maliye ve idari bürokrasideki kadrolaflma, AKPiçinde seçim sonras› olas› iktidar hesaplaflmalar›n›n te-mel gerilim alan› durumundad›r. ‹slamc› kadrolaflman›nart›k iyice yerleflik hale gelmesiyle ortaya ç›kan rahat-

9

GÜNDEM

H

Page 10: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

lama ve AKP içindeki cemaatler aras› iktidar çekiflme-leri, dinci gericili¤in toplumsal yaflama daha fazla mü-dahil oldu¤u bir sürece evrilmesine yol açmaktad›r.

AKP’nin yeni hegemonya projesi, temel olarak, Kürthareketiyle MHP aras›ndaki gerilim hatt›na dayanmak-tad›r. AKP’nin yeni hegemonya stratejisinin ad›mlar›flöyle s›ralanabilir: Önce, ‹slamc› hareketten, yani “afl›-r› sa¤ uç”tan gelerek DYP ve ANAP’›n temsil etti¤igeleneksel merkez sa¤a yerleflti. Böylece destek taba-n›n› geniflletti. CHP’yle MHP’nin ulusalc›-milliyetçi birsiyasallaflma ekseninde oluflturduklar› muhalefet ekseni,özellikle Habur’la birlikte, AKP’nin kitle temelinde eri-meler yaratt›. Fakat, CHP’nin bu muhalefet ekseniniterk etmesi ve PKK’nin uzun erimli ateflkesiyle birlik-te bu muhalefet ekseni çözüldü. fiimdi ise AKP hege-monyas›n› ‹slamc› Kürtlerden MHP taban›na kadar uza-nan bir hatta geniflletmeye çal›flmaktad›r.

Ne var ki hegemonyay› Kürtlerin taban›n› da kapsaya-cak flekilde geniflletme politikas›, son günlerde ciddi t›-kanmalar yaflamaktad›r. Referandumda gelifltirdi¤i dar-be karfl›t› söylem, hemen ard›ndan Kürt hareketininateflkesi seçime dek uzatmas›, MHP taban›n›n çözülme-sinde AKP’nin elini kolaylaflt›rm›flt›. Ancak Kürt hare-ketinin gündeme getirdi¤i “iki dilli yaflam” ve özerk-lik projesi”, AKP’nin “demokratik aç›l›mc›” imaj›n› bo-zarak ‹slamc›-Türkçü potansiyelini iyice görünür k›ld›.“Tek devlet, tek bayrak, tek millet” söylemi, MGK ça-t›s›nda sa¤lanan Kürt hareketini tasfiyeye yönelik mu-tabakat›n yeniden simgesi oldu. Kürt hareketiyle MHParas›na s›k›flan AKP’nin idarei maslahatç› pragmatizmit›kand›. Bugün için temel varolufl politikas›n›n Kürt ha-reketi karfl›tl›¤› eksenine oturtan, ancak bir süredir bo-calayan MHP de, böylece yeniden hareketlenme aral›-¤› yakalam›fl oldu.

fiimdilik merkez sa¤daki toparlanma giriflimleri ciddibir tehdit oluflturmuyorsa da, daha çok Saadet Parti-si’nin teflkilat›yla ortaya ç›kan d›fl siyaset odakl› can-lanma AKP’yi biraz s›k›flt›racak gibi görünmektedir.Ayr›ca 2011’in uluslararas› siyasette olas› kriz dinamik-leri AKP’nin d›fl siyasetinde de yeni t›kanmalar›n ha-bercisidir. Bölgenin, yeniden flekillenen emperyalist pro-jelere eklemlenmesi noktas›nda aktif tafleronluk rolü oy-nayan AKP’nin, tökezleyen giriflimleri sonucunda, buad›mlar› ‹slamc›-Türkçü kitle temeli gözünde meflrulafl-t›rmas› giderek zorlaflmaktad›r. Mavi Marmara sald›r›-s›ndan sonra oldu¤u gibi, uzun zamand›r görünmeyen‹slamc› motiflerin süsledi¤i kitlesel eylemler yavafl ya-vafl sokaklarda görülmeye bafllad›. Sokaklarda karfl›l›¤›-n› bulan bu dinamizmin denetimi, art›k “one minute”

flovlarla o kadar da kolay görünmemektedir. Ancak Or-tado¤u’nun en uçlar› içinde bar›nd›ran kriz ortam›,AKP’ye “profesyonel arabulucu” rolüne uygun yeni gö-revler ç›karacakt›r. Davuto¤lu’da zaten bu misyonu ko-valamakta; ABD ile ‹ran, ‹srail Suriye ve bu s›ralardaise Lübnan’da Hizbullah ile Hristiyanlar aras›nda ara-buluculuk yapmaya çal›flmaktad›r.

Öte yandan AKP’nin yeni hemonya projesi dahil, par-lamenter siyasetin köfle tafllar›n› yerinden oynatan un-sur, CHP’deki yenilenme hamleleri oldu. CHP, “ulusal-c›-miliyetçi muhalefet ekseni”ni terk ederek neolibera-lizme tepkileri düzen içi iktidar alternetifi olarak örgüt-leme sürecine girdi. “Yolsuzlu¤a ve yoksullu¤a karfl›”muhalefet çizgisiyle CHP, yeni bir “neoliberal korpo-ratist sentez”le (emek-sermaye uzlaflmas›/müzakeresi)AKP’yi, kendi politikas›n› tersine çevirerek s›k›flt›rma-ya çal›flmaktad›r.

Bütün bunlara karfl›, uzun y›llard›r AKP’nin kurmayl›-¤›n› yapt›¤› neoliberal dönüflümden do¤an hoflnutsuzlukve tepkiler, art›k kendini hak mücadelesi eksenli birtoplumsal muhalefet olarak ifade etmeye bafllad›. Hakmücadelelerinin kararl› militanlar›n› saymazsak, tek tek,kendili¤inden, gelifligüzel hareketlenmeler giderek ülkeçap›nda genelleflip yayg›nlaflmaktad›r. Egemenlerin san-d›k merkezli gündemlerinden ba¤›ms›z olarak toplum-sal muhalefet “hak mücadelesi merkezli” yeni bir ge-liflme evresine girmifltir.

Büyüyen Türkiye ekonomisinde iflçis›n›f› ve yoksullar yokAKP iktidar›, küresel krizlerin ve ekonomik dalgalan-malar›n yafland›¤› bir dönemde, Türkiye ekonomisinibaflar›yla yönetmesiyle övünmekte; bunu kitlelerin des-te¤ini kazanmak için bir propaganda malzemesine dö-nüfltürmektedir. En çok da dünya devlerinin, kimi Av-rupa ülkelerinin ve ABD’nin küçülürken Türkiye’nin“ekonomik büyüme” kaydetti¤ini vurgulamaktad›r. Ya-banc› spekülatif sermaye, AKP ve kimi yerli sermayekesimlerinin büyümesini sa¤layan; ancak iflsizli¤i veyoksullu¤u da büyüten bir ekomomik büyümedir sözedilen. S›cak paraya dayal› büyüme politikalar› özellik-le kredi sistemine muhataç olan ‹slamc› sermaye ke-simleri taraf›ndan desteklenmektedir. Bunun karfl›s›nda,Ersin Özince (‹fl Bankas›) ve TÜS‹AD gibi gelenekseltekelci sermaye temsilcileri, dünyadaki s›cak para dal-galanmalar›n›n k›r›lganl›¤›n› da gerekçe göstererek, s›-cak para yerine, enerji gibi ucuz iflçilik ve do¤an›n y›-k›m›na yol açan yat›r›mlara a¤›rl›k verilmesini istemek-tedirler.

10

GÜNDEM

Page 11: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

‹ddia edilen bu “yüksek tempolu büyüme” dönemindeekonomideki yap›sal dönüflüm de h›z kazanm›flt›r. Ta-r›m sektörü daralm›fl, özellikle hizmet sektörü ve ‹s-lamc› sermayenin yöneldi¤i inflaat, enerji gibi sanayisektörlerinin a¤›rl›¤› artm›flt›r. Küresel ba¤lant›lar› olantekelci sermayede büyüme gözlenirken, emek yo¤un ça-l›flan geleneksel küçük üretim daralm›flt›r. Hizmet sek-töründe de büyük sermaye kesimler büyürken, sektörü-nün hemen hemen tüm alt kollar›nda daralma gözlen-di. En baflta g›da olmak üzere perakende ticarette, devtekeller geleneksel küçük ticareti bitme noktas›na getir-di. Et ve süt ürünlerde yaflanan kriz bunun somut gös-tergelerindendir. Finans sektöründe yabanc› yat›r›mc›la-r›n, lojistik sektöründe ise büyük lojistik firmalar›n›na¤›rl›¤› att›. (Bkz. Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi2011-2014)

Türkiye kapitalizmi yeniden flekillenen emperyalist eko-nomiye yeniden eklemlendi¤i 2000’ler asl›nda genelolarak bir büyüme ve canlanma dönemidir. AKP, 2001krizinden sonra toparlanan Türkiye ekonomisini devral-d›. Küresel sermaye hareketlerinin ve dünya ticaretinincanland›¤› bu dönemde, AKP bu genel büyümenin“avantajlar›”n› Türkiye’ye tafl›d›. Neoliberal “yap›saluyum program›yla” ülkenin yeni sömürgesel ba¤›ml›l›kiliflkilerini neoliberal çerçevede yeniden üretti. Ekono-miyi tamamen d›fl kaynaklar›n girifline ba¤›ml› k›ld›.Böylece Türkiye ekonomsinin ana özelliklerinden biriolan “borçlanma k›s›r döngüsünü” sürekli pompalad›.Spekülatif sermaye hareketleriyle elde edilen vurgunlar-la cari aç›k finanse edilmeye çal›fl›ld›. O da cari aç›-¤› daha da büyüten yeni borçlanmalar anlam›na gel-mektedir. S›cak parayla finanse edilen cari aç›klar, ya-

ni cari aç›kla ödenen borçlar büyümenin ana özelli¤i-ni oluflturmaktad›r. “Kas›m 2009-Eylül 2010 aras›ndaekonomiye 38 milyar dolarl›k yabanc› sermaye girmifl-tir. Önceki dönemde gerçekleflen 5 milyar dolarl›k ya-banc› sermaye ç›k›fl›n› izleyen bu geliflme, büyüme iv-mesini canland›ran ana etken olmufltur.” (Korkut Bora-tav) Yabanc› sermaye girifli, üretim ve yat›r›ma de¤il,çok büyük a¤›rl›kla (%86) s›cak para olarak spekülatifvurgunlara girmektedir. D›fl borca dayal› büyüme ivme-si, ekonomik sistemin temel k›r›lganl›k noktalar›ndanbiridir.

Merkez Bankas›n›n uluslararas› likidite bollu¤undankaynaklanan k›r›lganll›klar› dikkate alan son tedbir ka-rar› da asl›nda borçlanma k›s›r döngüsü gerçe¤ini ifla-ret etmektedir. Merkez Bankas›’n›n Aral›k 2010’dakifaiz indirimi, ekonominin yap›sal ba¤›ml›¤› nedeniye2011’de olas› küresel dalgalanmalardan kaynaklanan k›-r›lganl›klar› yumuflatmaya dönük bir tedbir olarak gün-deme geldi. TL’nin afl›r› de¤erlendi¤i, ithalattaki art›floran›n›n, ihracattaki art›fl oran›n› 6’ya katlad›¤› bir or-tamda cari a盤›n artmas› Merkez Bankas›’n› bu kara-ra sevk ett. Cari a盤›n daha fazla büyümemesi için“para politikas› faizinin düflürülmesi” ve mevduatlarauygulanan “zorunlu karfl›l›klar›n art›r›lmas›” karar›n› al-d›. En az›ndan seçimlere kadar böyle idare edip eko-nomik büyümeyi yüzde 4,5 civar›nda tutmay› hedefli-yorlar. Borç k›s›r döngüsünün yeniden yap›land›r›lmas›buna ba¤l›.

S›cak para-d›fl borç k›s›r döngüsünün yan›nda, emekpolitikalar› aç›s›ndan bak›l›rsa durum daha vahim gö-rünmektedir. AKP’nin büyüme stratejisi tümüyle “dü-flük maliyet stratejisi”ne -ucuz ve güvencesiz iflçili¤e-

11

GÜNDEM

Page 12: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

dayanmaktad›r. Yani, yabanc› sermayenin pay›n› ç›ka-r›rsak, Türkiye’de büyüyen AKP ve genel olarak ser-maye s›n›flar› olmaktad›r. Büyüme emekçi s›n›flar›n veyoksul halk›n toplumsal y›k›m› pahas›na olmaktad›r. ‹fl-gücü maliyetlerinin olabildi¤ince afla¤›lara çekilmesi,sosyal güvencenin kald›r›lmas›, halk›n çok büyük birkesiminin kimliksiz, kifliliksiz, iflsiz ve güvencesiz kit-lelere dönüfltürülmesi ekonomik büyüme baflar›s› olarakgösterilmektedir.

fiimdi yeniden flekillenen uluslararas› emperyalist siste-me ba¤l› olarak, yeni kriz dalgalanmalar› karfl›s›nda sis-temin k›r›lganl›¤›n›n al›nmas›, yap›sal reformlar›n sür-dürülmesi, sermaye yasalar›n›n h›zla meclisten geçiril-mesi AKP’nin ve sermayenin temel gündemini olufltur-maktad›r. Yine bir seçim sürecinde olunmas› nedeniy-le, her ne kadar “seçim yat›r›mlar›na ve popülizme izinvermeyece¤iz” dese de, bunlar kendi iktidar›n›n sürek-lili¤i aç›s›ndan AKP’nin birincil gündemini oluflturmak-tad›r. Sermaye, seçim sürecinden dolay› hükümete k›s-mi bir “hoflgörü kredisi” verse de ekonomik ç›karlar›n-da ödünsüz davranmaktad›r.

Aralar›ndaki ç›kar çat›flmalar›na karfl›n TÜS‹AD, TUS-KON, MÜS‹AD, TÜRKONFED, TOBB ve ASKONgibi her kesimden sermaye temsilcisi, Türkiye ekono-misinin Do¤u’ya yönelik a¤›rl›¤›n›n artt›r›lmas›ndan ya-na bir tutum izlemektedir. Rusya, Çin, Hindistan gibiAsya ülkelerinden söz edilmektedir. 2011 geliflim stra-tejisini Asya eksenli yapmakla övünen Eczac›bafl›’yla(TÜS‹AD, Görüfl, Aral›k 2010 ) MÜS‹AD ayn› para-lel çizgide yer almaktad›r. ‹flsizlikle mücadele strateji-si çerçevesinde sunulan bu pazar aray›fl›nda vurgu fark-lar› “özel ç›karlar›” temsil ediyor. “‹flsizli¤in önlenme-si ve istihdam›n art›r›lmas› için mutlaka yeni ilave ya-t›r›mlara ve dolay›s›yla yeni giriflimlere ihtiyaç vard›r.Bu alandaki çabalar, ülkemizin uluslararas› mukayeseli

üstünlü¤e sahip oldu¤u ve istihdam kapasitesinin yük-sek oldu¤u sektörlerde yo¤unlaflt›r›lmal› ve bu alanlar-daki teflebbüsler öncelikli olarak desteklenmelidir. Özel-likle ticaret, haberleflme, ulafl›m, inflaat, finansman, sa¤-l›k hizmetleri, e¤itim, kamu hizmetleri, endüstriyel tek-nik yard›m gibi dallar öne ç›kmaktad›r.” (www.musi-ad.org.tr)

TÜS‹AD, kendi uzant›s› TÜRKONFED a¤›yla Diyar-bak›r’da toplanan Bölge Kalk›nma Ajans›’nda kürsüde-ki Kürtçe selamlaman›n ve Kürt halay›n›n coflkusunakap›larak, çözümün ad›n› 100 milyar dolar olarak koy-du. Her ne kadar “tafllar yerinden oynad›”, “aç›l›madevam” gibi demokrasi mesajlar› verse de uluslararas›rekabete ancak Diyarbak›r’› Türkiye’nin Çin’i yaparakkafa tutmay› düflünmektedir. Türkiye’nin Çin’i demekbol ucuz Kürt iflçisi demektir. TÜS‹AD daha çok Böl-ge Kalk›nma Ajanslar› (BKA) ile bu süreci götürmeyeçal›flmaktad›r. Yap›sal reformlar›n bölgesel kalk›nmaaya¤›n›n›n h›zland›r›lmas› gere¤ine vurgu yapan TÜS‹-AD, 26 bölgede 26 kalk›nma ajans›n›n giriflimcili¤iniüstlenmifl durumda. “Yeniden flekillenen küresel siste-me adapte olmak” (Ümit Boyner) ad›na Türkiye’ninbütün bölgelerini sermaye süreçlerine ba¤›ml› hale ge-tirirken, hasm› MÜS‹AD ve TUSKON gibi egemen ol-du¤u sektörlerde ucuz ve güvencesiz iflçili¤e yat›r›myapmaktad›rlar.

CHP: Ad›m ad›m neoliberal iktidar›nsosyal demokrat alternatifine…Türkiye siyasetinin en hareketli sorunlar›ndan birCHP’deki de¤iflim hamleleridir. Bu de¤iflim hamleleri-nin, neoliberal dönüflümle birlikte çok yönlü bir krizesürüklenen Türkiye sosyal demokrasisinin krizine yan›tolup olamayaca¤› tart›fl›l›yor. Yaflanan son iki kurulta-ya ve bu süreçte meydana gelen de¤iflimlere bak›l›rsa,

12

GÜNDEM

Page 13: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

de¤iflimler, sosyal demokrasinin temel t›kanma noktas›-na yan›t olacak hamleleri içermiyor. B›rak›n ‹slamc› li-beral rejimin y›k›ma u¤ratt›¤› kitlelere düzen içi bir ik-tidar alternatifi sunabilmeyi, en dar anlam›yla AKP’yebile alternatif sunabilmesi zor görünmektedir. De¤iflim-ler CHP’nin, ideolojik, s›n›fsal ve örgütsel alanlarda ya-flad›¤› krizi çözerek, onu bir iktidar alternatifi yapabi-lecek dinamikleri bar›nd›rm›yor.

CHP’nin 2010 May›s-Haziran kurultaylar› Türkiye sos-yal demokrasisinde bir yenilenme giriflimi olarak gün-deme geldi. Bu süreçte parti iki kurultay yaflad›; par-tinin genel baflkan›, yönetim yap›s› ve söylemi de¤iflti.Baykal’›n olayl› gidifli ve K›l›çdaro¤lu’nun genel bafl-kanl›¤a gelifli bile partideki ve partiye bel ba¤layanlar-daki de¤iflim umutlar›n› atefllemeye yetmiflti. Ard›ndan“parti içi statüko”nun temsilcisi Önder Sav’›n gidifli veyönetim ekibinin de¤iflmesi beklentileri biraz daha ar-t›rd›. 18 Aral›k 2010 ola¤anüstü kurultay›yla birlikteparti bürokrasisindeki ve yönetim ekibindeki de¤iflim,CHP’yi yeni bir geliflme çizgisine soktu. CHP GenelBaflkan› Kemal K›l›çdaro¤lu bu süreci, parti statükosu-nun temsili isimlerini rahats›z eden bir ifadeyle “YeniCHP” diye adland›r›yor. “Yeni CHP”, en az›ndan 2011Haziran genel seçimi sonuçlar›na dek Türkiye sosyaldemokrasisinin yeniden yap›lanaca¤› ana geliflim kana-l›n› oluflturacak.

Bugüne dek olup bitenlere, özellikle partinin yeni yö-netim kadrosu ve K›l›çdaro¤lu’nun söylemine bak›l›rsa,CHP’deki de¤iflim, bir ç›rp›da köklü bir kopufl de¤il,uzun sürece yedirilen yavafl de¤iflimler olarak yaflan›-yor. Bu durum, partinin yeni ideolojik söylem, eylemve örgütlenmesinin oluflturulmas›nda, salt K›l›çdaro¤-lu’nun temsil etti¤i çizgiye de¤il, parti içi di¤er güç-lere de inisiyatif aral›¤› veriyor. CHP’nin yenilenme sü-recinde görülen tutars›zl›k, karars›zl›k, küçük geri çe-kilmeler, hayal k›r›kl›¤› yaratan ilerihamlelerin temelinde bu gerçeklikyatmaktad›r. Yani asl›nda CHP, ne-oliberal düzenin gereksindi¤i “sos-yal-liberal” bir yenilenme sürecinegirdi; ama kendi mant›¤› çerçevesindebunun baflar›s›n›n kuvvetli bir garantisiyok.

Sermayenin ve emekçi halk s›n›flar›n›n ge-nel beklentileri aç›s›ndan bak›l›rsa, CHP’dekide¤iflim, sosyal demokrasinin uzun zamand›r içinde ol-du¤u krizden ç›kar›p bu beklentilere yan›t verecek birnitelik tafl›m›yor. Partinin ideolojik söylemine, yeni yö-netim yap›s›na ve s›n›fsal ba¤lant›lar›na bak›l›rsa parti-nin yetmezlikleri daha da netlik kazan›yor.

Yönetimde yenilenme, bürokrasidestatükonun süreklili¤iCHP’deki de¤iflimin en kolay gözlendi¤i yer, partininörgütsel yap›s›ndaki de¤iflimdir. May›sta büyük bir he-yecanla bafllayan de¤iflim ve 18 Aral›k 2010 ola¤anüs-tü kurultay›nda belirlenen yeni yönetim yap›s›, “yeni-likçilerin statükoculara karfl› zaferi” gibi sunuldu. Ye-nilenme hamlelerinin süreklili¤i bak›m›ndan K›l›çdaro¤-lu’nun elinin geniflledi¤i ileri sürülerek parti çevreleri-ne ve destekçilerine heyecan ve umut pompalanmakta-d›r.

Öncelikle belirtmek gerekirse, partinin Baykal-Sav yö-netimince belirlenmifl delegeler taraf›ndan “seçilen” par-ti meclisi (PM) ve genel baflkanca “atanan” merkez yö-netim kurulu (MYK), yönetimde belli bir yenilenmeyigösterebilir, ancak bu yenilenme parti bürokrasisininyenilendi¤i anlam›na gelmez. Parti bürokrasisinde sta-tüko devam etmektedir. Bunun en belirgin göstergesi,tart›flma ve karar alma düzeneklerinin, yani “parti içidemokrasinin” temel iflleyifl biçiminin de¤iflmemesidir.CHP’yi bir “lider partisi”ne dönüfltüren bu iflleyifl, bü-tün yetkiyi (otorite) parti liderine veren, bütün kararla-r›n yukardan al›nd›¤› bir hiyerarflik-bürokratik parti ifl-leyifli ortaya ç›karmaktad›r. Bu durumda lider söylemin-de öne ç›kan, “parti içi demokrasinin geniflletilmesi”,“kat›l›mc›k ilkelerinin esas al›nmas›” gibi vaatler bir ni-yet bildiriminden öteye geçip gerçekçi bir projeye dö-nüflmüyor. Kurultayda yönetim organlar›n›n vaadedildi-¤i gibi “çarflaf liste” yerine “blok liste”yle seçilmesi debunu göstermektedir. Benzer bir durum önümüzdeki se-çimlerde milletvekili adaylar›n›n nas›l belirlenece¤ine

iliflkindir. Bu seçimde deCHP’nin adaylar› “merkez” ta-raf›ndan belirlenecek. De¤ifli-me iliflkin beklentiler hepcanl› tutulup, ancak gerçek

dönüfltürücü ad›mlar,parti içi güç den-geleri gerekçegösterilerek at›l-m›yor.

fiimdi K›l›çda-ro¤lu’nun devra-larak yeniden

üretti¤i köklü bü-rokrasi gelene¤i,CHP’nin halkç›bir kitle partisiolarak yeniden ör-

gütlenmesinin önün-

13

GÜNDEM

Page 14: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

deki ciddi engellerden biridir. Bu engel, halk›n “orga-nik temsilcilerinin” do¤rudan belirleyici olabilece¤i birparti yap›s›na izin vermemektedir. Üstelik b›rak›n hal-k›n do¤rudan temsilcilerini, üniversiteden, soldan vesendikal bürokrasiden s›n›rl› say›da devflirilmifl insan›saymazsak -ki bunlar›n ço¤uda “liberal ve ulusalc›”e¤ilimlidir- yönetimde a¤›rl›kla sermayenin “organiktemsilcileri” yer almaktad›r. CHP parti yönetimini olufl-tururken AKP’nin merkez sa¤ için yapt›¤› “koalis-yon”un bir benzerini, sözde, merkez solda kurmaya ça-l›flmaktad›r.

Parti ‘halkç›’, ama yönetim burjuvaCHP tarihi, burjuva seçkinlerin bürokrasi seçkinleriylebütünleflti¤i önemli kavflak noktalar›n› bar›nd›r›r. CHPbugünlerde de böyle bir kavflak noktas›nda bulunmak-tad›r. Görüntüde soldan bir rüzgâr yaratmaya çal›flanCHP’nin yönetici kadrolar›n›n ço¤u sermayenin parlaktemsilcilerinden oluflmaktad›r.

K›l›çdaro¤lu zaten bürokrasiden geliyor. Bihlun Tamay-l›gil, uzun y›llar finans ve turizm sektöründe yer ald›;flimdi CHP genel sekreteri. Gürsel Tekin, AKP’ninMüslüman tüccar yeni giriflimcilerine bile tafl ç›karacakpetrol ürünleri tüccar›d›r. Petrol Ürünleri ‹flverenlerSendikas›’ndaki giriflimleriyle ünlüdür. Burada kazand›-¤› deneyimleri flimdi CHP’ye aktarmaktad›r. ‹stanbul ilbaflkanl›¤›na getirilen Rag›p Nebil ‹lseven, Do¤an Hol-ding’in CEO’lu¤unu yaparken bizzat K›l›çdaro¤lu tara-f›ndan yolsuzlukla suçlanm›flt›. Faik Öztrak, Koç Gru-bu ve TÜS‹AD ba¤lant›l›, MYK üyesi, ekonomiden so-rumlu genel baflkan yard›mc›s›. Umut Oran, tekstil sa-nayiinin önemli patronlar›ndan, partinin en genel ola-rak sermaye iliflkilerini düzenleyen yöneticisi, MYKüyesi. Alaattin Yüksel, otomotiv a¤›rl›kl› Yükselifl fiir-ketler Grubu YK Baflkan›. AR-GE’den sorumlu genelbaflkan yard›mc›s›. Erdo¤an Toprak, eski Befliktafl yö-neticilerinden, TÜG‹AD üyesi, Arçelik Bayii sahibi.Yerel yönetimlerden sorumlu genel baflkan yard›mc›s›.Vahap Seçer, Mersin-Adana hatt›n›n tekstil temsilcile-rinden. Mehmet Ali Susam, ‹zmir’in tütün sektörü tem-silcilerinden. Ali Arif Özzeybek ve Bülent Kuflo¤luözel sa¤l›k sektöründen. Ferit Mevlüt Aslano¤lu, ban-kac›l›k sektöründen. Mehmet Kaban, ayakkab› sektörün-den, Cabani’nin YK baflkan›. Sena Kaleli, KâmilKoç’un YK baflkan›. MYK üyesi, e¤itimden sorumlugenel baflkan yard›mc›s›. Aylin Coflkuno¤lu Nazl›aka,HRM Dan›flmanl›k yöneticisi. Gülseren Onanç, KAG‹-DER baflkan›, TÜS‹AD çevresinden, 10 y›ll›k bir Ec-zac›bafl› kariyeri var, Ticketturk’ün kurucusu. HurflitGünefl, MYK üyesi, idari-mali ifllerden sorumlu genel

baflkan yard›mc›s›. Kemal Dervifl çevresine ve finanssektörüne yak›n isimlerden biri.

Parti içi ideolojik koalisyonK›l›çdaro¤lu’yla birlikte ilk göze çarpan de¤iflim ham-lesi söylemdeki de¤ifliklikti. Partinin ideolojik çizgisin-de köklü bir yenilenmesinin habercisi olarak lanse edi-len bu sol söylem, sol seçmen kitlelerde belli bir he-yecan yaratmaktad›r. K›l›çdaro¤lu kitlelere, içinde dev-rim, devrimci, yoldafl, faflizm, sömürü gibi kavramlar›ns›kça geçti¤i ve devrimci-sosyalist hareketin önderleri-nin isimlerinin s›k s›k an›ld›¤› bir söylemle seslenmek-tedir. Kurultaylarda devrimci figürler öne ç›kar›lmakta,K›l›çdaro¤lu’na “devrimci Kemal”, “halkç› Kemal” gi-bi isimler yak›flt›r›lmaktad›r.

Ne var ki popülist-pragmatist bir siyaset tarz›n›n diliolarak geliflen bu yeni söylem, krizi giderek derinleflenneoliberal kapitalizme karfl›, tutarl› bir elefltiriden yok-sundur. Zaten böyle bir kayg›s› da yok. Partinin ide-olojik çizgisini belirleyen kadrolar›n düflünsel yaklafl›m-lar›ndan da bu anlafl›lmaktad›r. CHP Parti Meclisi’nebak›ld›¤›nda, yerlici, ulusalc›, içe kapanmac›, hür de-mokrat, muhafazakar, sermayeci, iflbirlikçi, liberal, solve Kürt siyasetinden gelen ideolojik koalisyon olufltu-¤u görülecektir. Kürt siyasetinden iki farkl› çizgiyi tem-sil eden eski baro baflkan› Sezgin Tanr›kulu ve afliretreisi Mesut De¤er, partinin Kürt siyasetini temsil ede-cekler. Üniversiteden gelen Binnaz Toprak, SencerAyata gibi liberal, Süheyl Batum gibi ulusalc› akade-misyenler yan yana bulunuyor. Merkez sa¤ kökenli Bü-lent Kuflo¤lu, soldan Enver Aysever, ilahiyatç› Muham-met Çakmak ve varl›¤›n› dinci gericili¤e karfl› müca-deleye adam›fl isimler yine ayn› yönetimde yan yan bu-lunuyor.

Bu, uzun zamand›r kendine ideolojik bir ç›k›fl arayanpartinin, krizini çözebilecek bir yap›lanma de¤il. Olsaolsa, e¤er iyi yönetilebilirse, esnek bir pragmatizmlepartiyi s›k›flt›¤› zor durumlar›ndan kurtaracak, herkeseduymak istedi¤ini söyleyen manevralarda kullan›labilir.Cemaatle yak›nlaflma çabalar› olarak gündeme gelenilahiyatç› Muhammet Çakmak’›n Fethullah Gülen gü-zellemeleri, bir yandan da, önceki “çarflaf” operasyon-lar›nda oldu¤u gibi, CHP’nin dinci gericilik karfl›s›nda-ki sert tavr›n› yumuflatacak sürece yedirilmifl küçük op-rasyonlardan birini oluflturmaktad›r. Benzer bir karars›z-l›k ve pragmatizm Kürt sorunu konusunda da yaflan-maktad›r. Kürt sorunu karfl›s›nda CHP’nin k›r›lganl›¤›-n› gidermek, gerekirse esnek manevralar› yapabilmekamac›yla partide yönetime-vitrine yerlefltirilen Kürt si-yasetçiler, daha flimdiden Kürt hareketinin “iki dilli ya-

14

GÜNDEM

Page 15: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

flam” politikas› konusunda parti yönetimiyle ters düfltü-ler. CHP, Kürt hareketine bask› politikas›nda AKP-TSK mutabakat›n›n yeniden üretildi¤i bir ittifak ekse-ninde saflaflm›fl oldu.

Devflirme vaatlerK›l›çdaro¤lu söylemi, daha çok “Erdo¤an-AKP alterna-tifi” bir yeni iktidar sürecinin haz›rl›k söylemi olaraktasarlan›yor. Kurultayda gündeme gelen 41 vaatte degörüldü¤ü üzere, AKP iktidar›na karfl› hak mücadelesieksenli geliflen toplumsal muhalefetin gündeme getirdi-¤i sorunlar ve talepler devflirilerek eklektik bir CHPprogram› haz›rlanm›fl.

Vaatlerin hepsinde de bir flekilde “adalet, eflitlik, sö-mürü” göndermesi var. YÖK kald›r›lacak, üniversitelerözerk olacak, gençli¤e yönetimde söz hakk› verilecek,harçlar kald›r›lacak, iflsizlik fonu amac›na uygun olarakkullan›lacak, aile sigortas› getirilecek, kamuda tafleroniflçilik kald›r›lacak, “4B” ve “4C” uygulamalar›na sonverilecek, tar›m ve çiftçi desteklenecek, yüzde 10 se-çim baraj› kald›r›lacak, Güneydo¤u’daki may›nl› arazi-ler topraks›z köylülere da¤›t›lacak, yenilenebilir enerjikaynaklar›na öncelik verilecek, çevre talan›na dur de-necek, rant de¤il kent yasalar› ç›kar›lacak…

Neoliberal dönüflüme cepheden meydan okumadan buvaatlerin nas›l kafl›lanaca¤› ayr› bir sorun. Zaten as›lsorun bu de¤il. As›l sorun, neoliberal iktidara soldanhalkç› bir temsiliyet görüntüsü yarat›rken esas olaraksermayenin deste¤ini kazanabilmektir. Yoksa gerçekten

eme¤in-halk›n iradesinin temsiliyeti söz konusu de¤il.Vaatlerinde halk›n taleplerine a¤›rl›k veren CHP, yap›-lanmas›nda sermaye temsilcilerine yer vermektedir. K›-l›çdaro¤lu eme¤e sosyal liberal çözümler vaadederken,sermayeye de eme¤in taleplerinin düzene eklemlendi¤iAKP alternatifi bir iktidar vaat etmektedir.

Kurultayda dile gelen ekonomi politikas›n›n temelinde,AKP politikalar›na “yoksullukla mücadele” çizgisiylemuhalefet etmek yer al›yor. “Yolsuzlukla, yoksullukla,iflsizlikle mücadele” sloganl›yla popüler hale getirilenekonomi politikas›, ayn› zamanda CHP’nin seçim poli-tikalar›n›n da merkezinde yer almaktad›r. Yolsuzluklamücadele, asl›nda bir emek politikas› de¤il, sermaye içiyeniden adil paylafl›m politikas›d›r. ‹ktidar›n yenidenpaylafl›m arac› olarak sosyal adalet ilkelerine ba¤l› ye-niden yap›land›r›lmas› talebidir. Asl›nda burada iktida-r›n sermaye aktar›m›ndaki AKP taraf›ndan operasyonelkullan›m›n›na muhalefet edilmektedir.

CHP’nin s›n›fsal yetmezli¤iCHP’nin yeni misyonu, neoliberal kapitalizmin y›k›mau¤ratt›¤› emekçi halk s›n›flar›n›n tepkilerini düzen içibir iktidar alternatifi haline getirmektir. Yani neoliberaldüzenin AKP alternatifi bir iktidar partisine dönüflmek-tir. Ancak bu konuda yap›sal bir yetmezlik içindedir.Toplumsal muhalefetten talep devflirmek ve emektenyana sol bir söylem kullanmak CHP’nin s›n›fsal krizi-ni çözmüyor. CHP’nin s›n›fsal temeli, neoliberal poli-tikalar›n y›k›ma u¤ratt›¤› yoksul emekçi halk s›n›flar›-n›n tepkilerini AKP iktidar›na alternatif bir siyasal ha-rekete dönüfltürmeye elveriflli de¤ildir.

Çözülen orta s›n›flar›n -yani toplumun görece güvence-li kesimlerinin- savunmac› tepkilerinin siyasallaflt›r›lma-s›na dayanan CHP çizgisi yavafl yavafl terk ediliyor.Asl›nda tam anlam›yla terk edilmeyip, Ayata gibi ye-ni CHP stratejistleri taraf›ndan “orta s›n›flar› varofllarlabuluflturan” bir politika gelifltirilmeye çal›fl›l›yor. ‹flçi s›-n›f›, emekçi ve halkç›l›k kavramlar›na bol bol soyutgöndermeler yap›l›yor. Fakat sorunu somut bir çerçe-vede ele ald›¤›m›zda, sürecin CHP’nin s›n›fsal ba¤lan-t›lar›n›n güçlendirmesi yönünde ilerlemedi¤i görülecek-tir. AKP iktidar›na karfl› toplumsal muhalefetin s›n›fsaltemelini a¤›rl›kl› olarak, iflçi s››f›n›n ve halk›n güven-cesiz kesimleri oluflturmaktad›r. Bu kesimlerin muhale-fet enerjisi, toplumsal muhalefetin geleneksel kanalla-r›yla ortaya ç›kmamaktad›r. CHP’nin, temas halinde ol-du¤u ve yönetimde simgesel anlamda yer verdi¤i bugeleneksel yap›lar üzerinden giderek güvencesizlerinmuhalefet potansiyelini ortaya ç›karma flans› yok. Tür-kiye’de parti bürokrasisiyle sendikal bürokrasinin iflbir-

15

GÜNDEM

Erdo¤an’›n candostu,iktidar›n iyi polisi,cemaatlerin koruyucumele¤i, sermayenin seriniktidar›, ABD’nin aktiftafleronu, NATO’nunprestij kurtar›c›s›Abulluh Gül, acabahalk›n nesi oluyor?

Page 16: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

li¤i sonucu harekete geçebilecek bir güvencesizler top-lulu¤u bulunmamaktad›r. AKP iktidar›n›n, halk›n ve ifl-çi s›n›f›n›n güvencesiz kesimlerinden yükselen muhale-fetle zor duruma düflmesi CHP’nin ifltah›n› kabart›yorolabilir. Ancak onca iktidar gücü ve olana¤›na karfl›n,üstelik daha büyük bir sendikal bürokrasiyle yapama-d›¤›n› CHP nas›l yapacak?! fiimdilik elde, sadece, ‹z-zet Çetin gibi eski sendikal bürokrasiden parti yöneti-mine aktar›lan sendikac›lar ve daha çok sendikal ke-simden oy kayg›lar›yla partiye ça¤›r›lan sendikac›larvar.

Ertelenmifl krizler y›l›nda aktif tafleron ç›plak2011’e girerken, AKP d›fl politikas›na iliflkin yan›lsa-malar›n da¤›lmakta oldu¤u görülüyor. Toplumsal mefl-ruiyetini ve emperyalist sistem aç›s›ndan ifllevselli¤iniyan›lsamalara borçlu olan AKP’nin ifli eskisi kadar ko-lay de¤il. Bir yandan içinde bulundu¤u bölgenin em-peryalist sistemle bütünleflmesine hizmet ederken; öteyandan bölge ç›kar›na hizmet eden, ba¤›ms›z, dik du-rufllu ve bar›flç›l bir hükümet görüntüsü vermeye çal›fl-maktayd›. Bu türden ideolojik yan›lsamalarla emperya-lizmin tafleronlu¤unu ‹slamc› miliyetçi kitlelerin gözün-de meflrulaflt›ran AKP’nin d›fl politikadaki tökezlemele-ri, bu yan›lsmalar› sürdürmesini zorlaflt›rmaktad›r.

Kas›m 2010’daki NATO zirvesinde, ‹ran’› hedef alanfüze kalkan›n›n Türkiye’ye kurulmas› karara ba¤land›.Türkiye NATO belgelerinde ‹ran’›n ad›n›n geçmesineengel olarak ‹ran’› de¤il, Abdullah Gül’ün dedi¤i gibi“NATO’nun prestijini kurtard›.” NATO’nun prestijinikurtaranlar kendi prestijlerini ise kurtaramad›. Gazze’yeyard›m götüren Mavi Marmara gemisine yönelik ‹srail

sald›r›s›nda dokuz yurttafl›n› kaybeden Türkiye’nin özürve tazminat talebi kabul edilmedi. ‹srail üstüne basabasa özür dilemeyece¤ini söyledi. Ancak Mavi Marma-ra sald›r›s›n›n ard›ndan özür ve tazminat olmadan ilifl-kilerin normalleflmeyece¤ini söyleyen AKP hükümeti,bu sözlerini unuttu. D›fliflleri Bakan› Ahmet Davuto¤-lu, “‹srail’le bar›flmaya niyetimiz var” dedi. Turizm Ba-kanl›¤› da ‹srail’le iliflkilerin normalleflmesi için flubatay›nda turizmcilerle birlikte Tel Aviv’e gidilece¤ini ak-tard›.

Afganistan ve Pakistan’da savafl t›rman›rken, TürkiyeKabil’deki iflgalci NATO ISAF birliklerinin komutas›n›tek bafl›na sürdürüyor. 2009’dan itibaren El Kaide’dentehdit almaya bafllayan Türkiye’ye, 26 Aral›k’ta dörtvatandafl›n›n kaç›r›ld›¤› haberi geldi. Daha önce iki as-ker ve birkaç tafleron flirket çal›flan›n› yitirmifl olanTürkiye aç›s›ndan bunlar yaln›zca ihtar niteli¤inde.AKP bu ihtarlara ra¤men iflgale deste¤ini sürdürürse,direniflin baflkenti hedef almas› durumunda baflkenttekitek iflgal gücü olman›n bedelini ödeyecek.

Irak’ta ise, seçim sonras› hükümet aray›fllar›nda AKPABD ile birlikte ‹yad Allawi’nin partisini destekledi.Kas›m ay›nda sonuçlanan hükümet kurma çal›flmalar›n-da Allawi kaybetti, AKP’nin karfl› ç›kt›¤› fiii-Kürt itti-fak› kazand›. ABD ve kuklas› yenilince AKP de kay-betmifl oldu.

2010’un son iki ay›nda a盤a ç›kan bu geliflmeler ge-rek bölge halklar›n›n gerekse Türkiye halklar›n›n gö-zünde AKP d›fl politikas›na iliflkin yan›lsamalar› orta-dan kald›rm›flt›r. AKP, bölgede ABD ve ‹srail mütte-fiki bir hükümet olarak ne yapmas› gerekiyorsa onuyapmaktad›r. Bu iflbirlikçilik emperyalist iflgal ve sal-d›r› politikalar›n› desteklemekte, bölge ülkelerinin iç ifl-

16

GÜNDEM

Page 17: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

lerine emperyalistler ç›kar›na müdahalelerde bulunmak-ta ve kendi ülkesinin en temel egemenlik haklar›n› da-hi savunamamaktad›r.

AKP bu haliyle, kendi bölgesinin emperyalist sistemlebütünleflmesi için gerekti¤inde durumdan vazife ç›kara-rak kendi bafl›na rol alan “aktif tafleron” siyasetini ba-¤›ms›z, bar›flç›l, dik durufllu ve bölge halklar› ç›kar›nabir d›fl politika olarak sunma kapasitesini yitirmektedir.

AKP bu sürecin erken yafland›¤› Kafkasya’dan art›ksöz etmemektedir. Rusya’n›n etkisini pekifltirdi¤i GüneyKafkasya’da bir ABD iflbirlikçisi olarak güvenilmezilan edilip d›fllanan AKP yönetimindeki Türkiye’nin,Ortado¤u halklar›nda kazand›¤› k›smi sempatiyi yitir-mesi de sürpriz olmayacakt›r.

Ne var ki bu haliyle dahi AKP hükümetinden vazge-çilmifl de¤ildir. Bölgenin emperyalist sisteme entegras-yonu (bütünleflme) gerek bölge rejimleri gerek emper-yalist merkezler taraf›ndan istenmekte ve AKP d›fl po-litikas› bu do¤rultuda hala ifl görmektedir. Bu nedenled›fl politikadaki meflruiyeti zay›flam›fl olsa da, bölgeselve/veya ulusal düzeyde alternatifleri ç›k›ncaya kadarAKP yoluna devam edecektir. AKP’nin eylemi ve söy-lemi aras›ndaki çeliflki, bölge ülkeleri ve emperyalistmerkezler taraf›ndan elefltirilmekte, ancak AKP kulla-n›lmaya devam edilmektedir.

Di¤er yandan halklar›n ç›karlar› bu neoliberal emper-yalist bütünleflme süreci ile karfl›tl›k içindedir. Dolay›-s›yla halklar›n, AKP’nin eylemi ve söylemi aras›ndakiçeliflki karfl›s›nda tak›naca¤› tav›r da farkl› olacakt›r.AKP’nin bu çeliflkisinin toplumsal meflruiyet yitimi efl-li¤inde bir krize dönüflmesi ancak bu çeliflkiyi teflhireden ve iflbirlikçi politikalar› hedef alan bir toplumsalmuhalefetin varl›¤› ile mümkün olacakt›r. Aksi takdir-de, yüksek sesli bir demagoji ile iflbirlikçilik perdelen-meye çal›fl›lacakt›r. ‹srail’le her büyük askeri, ekono-mik ortakl›kta somut bir karfl›l›¤› olmayan sözlü at›fl-malar yafland›¤› hat›rda tutulmal›d›r.

Ertelenmifl krizlerin ard› ard›na s›ralanaca¤› 2011, böl-gesel kar›fl›kl›klar›n t›rmanaca¤›, AKP’nin söylemiyleeylemi aras›ndaki aç›n›n giderek aç›laca¤› ve dolay›s›y-la da demagojinin dozunun yükselece¤i bir y›l olacak.Ahmet Davuto¤lu’nun, 2010 sonunda gazetecilerle ved›fliflleri bürokratlar›yla düzenledi¤i toplant›larda söyle-diklerine bak›l›rsa AKP eylemden bütünüyle kopuk birsöylemle karfl›m›za ç›kacak. Davuto¤lu, söz konusutoplant›larda somut hiçbir gündemden söz etmeksizin2010’u de¤erlendirip sonraki 10 y›la iliflkin hedeflerinianlatt›. “Düzen kurucu, dünyan›n farkl› eksenleri ara-s›nda birlefltirici, NATO ve BM içindeki etkinli¤i art-

m›fl, ba¤l› oldu¤u ittifak›n ç›karlar›n› savunurken insan-l›¤›n vicdan›n› da temsil eden” bir Türkiye hedefindensöz etti. Ama Kafkasya’da var olan k›smi iliflkilerindahi yitirildi¤inden ve bunun nas›l onar›laca¤›ndan sözetmedi. ‹ran’›n nükleer program› konusundaki gerginli-¤e çözüm diye sundu¤u anlaflman›n iki gün içinde ge-çersiz say›lmas›ndan, Güvenlik Konseyi geçici üyesiolarak bulundu¤u BM’de reddedilip yaln›z b›rak›lma-s›ndan ve bundan sonra nas›l bir çözücü katk›da bulu-naca¤›ndan söz etmedi. Kafkasya ve ‹ran’da oldu¤u gi-bi Suriye ile ‹srail aras›ndaki arabuluculuk çabalar›n›nda baflar›s›z oldu¤undan, bu durumda kendini nas›l dü-zen kurucu olarak kabul ettirece¤inden söz etmedi. 9Türk’ü katledip üstüne özür talebini bile geri çeviren‹srail’le iliflkileri normallefltirmeye çal›fl›rken, Filistinsorununda inisiyatif alma çabas›n› neye dayanarak sür-dürece¤inden söz etmedi. Füze kalkan›ndan, Afganistaniflgalinden, Irak’ta “kaybedilen” seçimlerden söz etme-di. 2011 gündeminden de söz etmedi.

Ocak ay›nda Sudan’da “bölünme” referandumu yap›l›-yor. Referandum sonuçlar› her koflulda bir iç savafl ola-s›l›¤›n› bar›nd›r›yor. ABD’nin destekledi¤i bölünmeprojsinin arkas›nda Güney Sudan’›n petrol yataklar› bu-lunmaktad›r. Güney Sudan y›ll›k 8 milyar dolarl›k birpetrol rezervine sahiptir. Petrol ç›karma antlaflmalar›Çin ve Hindistan taraf›ndan yap›lmaktad›r. ABD, ‹sra-il ve ‹ngiltere gibi ülkeler de Güney Sudan’› destekli-yor. Silah yard›m› ve maddi yard›m da bulunuyorlar.Sudan’›n ABD ile bafl› dertte olan lideri Ömer El Be-flir’in uluslararas› alandaki s›n›rl› say›da destekçisindenolan AKP, bu deste¤in s›n›rlar›n› test etmek zorundakalabilir. Her ne kadar Beflir yönetimi Güney Sudan’›nayr›lma yönünde karar vermesi halinde karara sayg› du-yaca¤›n› aç›klasa da ülkenin petrol sahalar› Kuzey’leGüney’in tam ortas›nda yer al›yor. S›n›rdaki petrol zen-gini bir eyaletin hangi tarafta kalaca¤› ise tart›flma ko-nusu. Petrol, su, orman ve tar›m arazileri bak›m›ndanzengin olan H›ristiyan nüfus a¤›rl›kl› Güney, Beflir yö-netimindeki Müslüman Arap nüfus a¤›rl›kl› çöllerlekapl› Kuzey’e karfl› arad›¤› deste¤i ABD ve AB’dengörüyor. AKP, bir kriz durumunda, Politik ‹slam’›nuluslararas› a¤›nda ‘s›k›nt›l›’ faaliyet ve gruplara deste-¤iyle bilinen Beflir’le dostlu¤unu sürdürme ya da ko-parma tercihleri aras›nda s›k›flabilir.

Ocak ay›n›n sonunda ise 5+1 ülkeler grubu (BirleflmiflMilletler Güvenlik Konseyi daimi üyeleri ABD, ‹ngil-tere, Fransa, Çin ve Rusya ile Almanya) ile ‹ran ‹s-tanbul’da bir araya gelecek. Bu toplant›da ‹ran’›n nük-leer program› ve uluslararas› yapt›r›mlar görüflülecek.‹ran’a karfl› kurulacak olan füze kalkan›n›n ev sahibi

17

GÜNDEM

Page 18: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

Türkiye, üstlendi¤i rol gere¤i ‹ran’› ikna etme çabas›-na devam edecek. Ancak, nükleer programdan vazgeç-mek istemeyen ‹ran’›n, “NATO’nun prestijini kurtaran”AKP’nin prestijini kurtarmak gibi bir derdi de olmaya-cak. Bugüne kadar d›flar›dan uranyum al›rken, aral›kay›ndaki görüflmelerde uranyum zenginlefltirmeye kendikaynaklar›yla devam edece¤ini aç›klayan ‹ran’›n geriad›m atmaktan çok gerginli¤i t›rmand›racak flekilde pa-zarl›¤› üstten açmas› bekleniyor.

‹ran krizinin ard›ndan, Lübnan, iç savafl tehlikesini debar›nd›ran bir belirsizlik sürecine girdi. Hariri suikas-tinden sorumlu tutulan Hizbullah’›n bakanlar›n›n istifa-s›yla bafllayan siyasal kriz, gerilimleri de beraberindegetirmektedir. Bu gerilimler hala “BM Bar›fl GücüUNIFIL” kapsam›nda bölgede asker bulunduran Türki-ye’yi de do¤rudan ilgilendiriyor. Olas› bir iç savafl,Hizbullah-‹srail çat›flmas›n› ve bu durumda as›l görevi‹srail’i Hizbullah sald›r›s›ndan korumak için tamponbölge oluflturmak olan UNIFIL’in çat›flmaya çekilmesi-ni de gündeme getirebilir. Bu durum Erdo¤an-Davuto¤-lu ikilisine yeni bir f›rsat yaratt›: Lübnan’da taraflararas›nda yeni hükümetin kurulmas› için arabuluculuk.

Lübnan’dan sonra gündeme gelmesi beklenen di¤er birkriz oda¤› da ‹srail-Filistin. ‹srail’in Filistin topraklar›n-da yasad›fl› yerleflim birimleri inflas›na devam etmesi,bar›fl görüflmelerinin ask›ya al›nmas›yla sonuçland›. Busüreçte ‹srail’den kendi katledilen vatandafllar› için da-hi bir özür alamadan iliflkileri normallefltirmeye/ilerlet-meye devam eden AKP’nin bölgesel bir inisiyatif mer-kezi olarak tan›nmas› mümkün görünmüyor. AksineAKP’ye “One minute” gibi ç›k›fllar nedeniyle tan›nankredinin de giderek tükendi¤i bir süreç yaflan›yor.

Bu kesinleflmifl gündemlere ekleyebilece¤i sürprizlerlebirlikte 2011 uluslararas› politikada zor bir y›l olacak.Krizlerin sonraya ertelendi¤i, söylemlerin p›r›lt›s›n›n he-nüz yitmedi¤i önceki y›llar›n aksine AKP, yan›lsamakalkan›n› yitirip “aktif tafleron” çizginin gerçek sonuç-lar› ile yüzleflecek. Bu yüzleflmenin politik maliyetiniise öncelikli olarak halk muhalefeti belirleyecek.

Kürt sorununda yeni siyasallaflmaekseni: “iki dilli yaflam” ve “demokratik özerklik”Kürt hareketi, “iki dilli yaflam” ve “demokratik özerk-lik” projesiyle yeni at›l›m dönemine girdi. Genel seçi-me gidilirken geliflen bu at›l›m sonucunda, AKP ikti-dar›n›n seçim planlar› zora girerken, egemenler devle-tin fliddet ayg›t› etraf›nda yeniden saflaflt›. Kürt hare-ketinin ileri taleplerle çözüm sürecine yeni bir gündem

kazand›rmas›, “diyalog, bar›fl, özgür tart›flma” söylemiy-le lanse edilen AKP’nin “demokratik aç›l›m” politika-s›n›n ulusal bask›c› ve neoliberal asimilasyoncu niteli-¤ini teflhir etti. ‹ktidar›n uzun vadede Kürt hareketinintasfiyesi ve Kürtlerin neoliberal yeni sömürgecilikle bü-tünlefltirilmesi, k›sa vadede ise genel seçimde Kürtler-den gelen deste¤i art›rmak oldu¤u bir kez daha su yü-züne ç›kt›.

“‹ki dilli yaflam” projesi, Kürt illerinde halk›n günde-lik yaflam›nda fiilen yer etmifl olan bir gerçekli¤i po-litiklefltirerek gündeme tafl›d›. Pazar›n, belediyelerin vekentin düzenlenmesinde Kürtçe-Türkçe ortak dil halinegetirildi. Tabelalar, etkiketler ve anonslara Kürtçe ifa-deler eklendi. Resmi dilin Türkçe, ana dilin Kürtçe ol-mas›ndan kaynaklanan halk›n yaflam›ndaki kimi güçlük-lerin giderilmesi ve asl›nda fiili bir durumun “yasal birtalep” haline getirilmesi aç›s›ndan yayg›n kabul gördü.“Ulusal birlik politikalar›” çerçevesinde, Kürt burjuva-lardan ‹slamc›lara kadar Kürtlerin büyük ço¤unlu¤ununbu konudaki ortak duyarl›l›¤›n› temsil eder hale geldi.Ne var ki, bir yandan, Kürt halk›n›n›n temel siyasalteleplerini bar›nd›rmas› bak›m›ndan güçlü, birlefltirici birmuhalefet potansiyeli tafl›yan bu politikalar, Kürt bur-juvalar› gibi her an AKP’yle uzlaflmaya haz›r kesim-leri de içermektedir.

‹ki dilli yaflam projesinin hemen ard›ndan gündeme ge-len “demokratik özerklik tasla¤›”, henüz tam, kapsay›-c› ve bütünlüklü fleklini almasa da Kürt hareketinin si-yasallaflmas› bak›m›ndan önemli bir ad›m› oluflturmak-tad›r. 9 Aral›k 2010 da Demokratik Toplum Kongresitaraf›ndan Diyarbak›r’da düzenlenen “DemokratikÖzerklik Çal›fltay›”nda gündeme gelen “demokratiközerklik tasla¤›” Bat› yakas›nda f›rt›nalar kopard›. Ça-l›fltaya sunulan ve henüz Kürtlerin ortak çözüm prog-ram› haline dönüflmemifl bu taslak, as›l olarak Kürtle-re siyasal bir statü kazand›rmay› hedefliyor. Köy ko-münleri, kooperatifler, kent meclisleri gibi do¤rudan de-mokrasi ve yerinden yönetim ilkelerini temel alan si-yasal örgütlenme modeliyle; anti-tekelci, eflitlikçi eko-nomik yaflam önerileriyle taslak, sol vurgular içeriyor.Kürt burjuvalar, ‹slamc› Kürtler hatta Türkçü entelek-tüeller tasla¤a bu yan›yla tepki gösterdiler. Diyarbak›rTicaret ve Sanayi Odas› Baflkan› Galip Ensario¤lu,özerkli¤in Kürtlerin as›l talebi olmad›¤›n› söyleyerek,“Kürtlerin ortak talebi anadilde e¤itim, seçim baraj›n›ndüflürülmesi ve eski isimlerin iadesidir” diye bu kesim-lerin ortak sesi oldu.

Fakat as›l sald›r› AKP iktidar›ndan geldi. ‹ktidar Kürthareketinin bu hamlesini “demokrasiyi sekteye u¤ratma-

18

GÜNDEM

Page 19: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

ya yönelik bir provokasyon” olarak niteledi. AKP ik-tidar›n›n “demokratik aç›l›m” politikas›n›n ulusal bask›-c› niteli¤ini bir kez daha ortaya ç›kt›. MGK çat›s› al-t›nda Kürt hareketini tasfiye etmeyi amaçlayan AKP-TSK mutabakat› yeniden tesis edildi. ‹slamc› Türkçüentelektüeller, içindeki “ayr› kolluk kuvveti” ve “ayr›bayrak” gibi unsurlar› öne ç›kararak tasla¤›n siyasalözünü ›rkç›-floven bir bo¤untuya getirmeye çal›flt›. Li-beraller her zamanki gibi karars›z ve kaypak tav›rlarsergilerken, ‹slamc›-Türk entelektüeller bu gerici muta-bakat› meflrulaflt›rmak için iktidar›n gölgesinde saflaflt›-lar.

Kürt hareketinin ateflkesi uzun erimli olarak Haziran2011 genel seçimine kadar uzatmas›, AKP iktidar›naalt›n tepside sunulmufl bir avantaj olarak yorumlanm›fl-t›. (Her ne kadar iktidar taraf›ndan “tehdit” amaçl› ol-du¤u söylense de, flartlara ba¤l› olarak savunma amaç-l› ateflkese son verilebilece¤i de hep gündemde tutul-maktad›r.) Ateflkesin uzamas›, AKP’ye hegemonyas›n›Kürtlerden MHP taban›na kadar geniflletme olana¤› ve-riyordu. Oysa Kürt hareketinin yeni politik taktikleri,AKP’nin bölgedeki planlar›n› ifllemez hale getiriyor. ‹s-lamc› hareketten gelerek düzenin-devletin merkezineyerleflen AKP’nin, iktidar temelini daha güçlendirmekiçin ‹slamc›, milliyetçi, Türkçü kitlelerin büyük bir ço-

¤unlukla deste¤ini almas› gerekmektedir. Bu kitlelerinörgütlü oldu¤u geleneksel siyasal yap›lar›n çözülmesibu politikan›n birincil ad›m›d›r. Saadet Partisi’yle ‹s-lamc› kitlelerin iktidar› yavafl yavafl sorgulamaya bafl-lad›¤›, MHP’yle ise, Türk milliyetçili¤inin Kürt soru-nundan kaynaklanan sonuçlar yüzünden AKP’yi s›k›fl-t›rd›¤› bir durumda AKP’nin hegemonyas›n› ‹slamc› veTürkçü unsurlara do¤ru geniflletme takti¤i yaflamsalönem tafl›maktad›r.

AKP, referandumla bafllayan süreçte “darbe karfl›t›” birsöylemle faflist hareketin eski unsurlar›n› MHP taban›-n› çözmek için yeniden saflaflt›rd›. PKK’nin uzun erim-li ateflkesi ise bu süreçte AKP’nin elini güçlendirecekolanaklar yaratt›. Temel varl›¤›n› Kürt hareketi karfl›t-l›¤›nda bulan MHP’nin, “flehit cenazeleri” ve “askeru¤urlama gösterileri”nden yoksun kalmas›, onu dura-¤anl›¤a sürüklemekte ve AKP hamlelerine aç›k hale ge-tirmektedir. En net haliyle Habur sonras› görünen “ulu-salc›-milliyetçi” muhalefet ekseninden CHP’nin kopma-s›yla MHP iyice yaln›z kald› ve erimeye bafllad›. Öy-le ki MHP’nin baraj›n al›nda kalma olas›l›¤›ndan sözedilir oldu. Ne var ki gelinen noktada Kürt hareketiniyine ulusal bask›c› politikalar, devletin fliddet ayg›t› ve‹slamc› Türkçü gerici ideolojik sald›r›larla bast›rma po-litikas› MHP’nin de yeniden inisiyatif alabilece¤i canl›

19

GÜNDEM

Page 20: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

bir siyaset aral›¤› oluflturmaktad›r

Ayr›ca Kürt hareketiyle MHP aras›na s›k›flan AKP’ninyeni hegemonya projesi ve idarei maslahatç› pragma-tizmi ciddi yaralar almaktad›r. AKP’nin islamc› liberalittifak›n›n özellikle liberal kanad›nda “demokratik aç›l›-m›ndan geri çekilme”nin yaratt›¤› hayal k›r›kl›¤›ndankaynaklanan baz› çözülmeler ve karars›zl›klar da göz-lenmektedir. Ancak ‹slamc›-Türkçü entlektüeller ve si-yasetçiler, böylesi bir sert k›r›lma döneminde bile AKPhegemonyas›n› destekleyip meflrulaflt›racak ideolojik birsöylem oluflturmaya çal›flmaktad›r. “Tek devlet, tekbayrak, tek millet” söylemini meflrulaflt›rmak için “din

kardeflli¤i”nden “stratejik ortakl›¤a” kadar ‹slamc› Türk-çü hegemonyay› meflrulaflt›racak zay›f, inand›r›c›l›ktanuzak tezler gelifltirmektedirler.

Öte yandan, AKP iktidar›n›n hegemonyas›n› ‹slamc›Kürtlerden MHP taban›na dek geniflletme politikalar›güttü¤ü bir dönemde, Kürt hareketinin ‹slamc› hareke-te yönelik yak›nlaflma sinyalleri vermesi, riskli bir sü-recin önünü açmaktad›r. Öcalan’›n avukatlar› FethullahGülen cemaatinin sözcülerinden Zaman gazetesi yazar›Hüseyin Gülerce ile görüfltü. Görüflmede, Kürt sorununçözümü do¤rultusunda ittifak kap›s›n› aralad›lar. Yinebenzer flekilde, Hizbulahç›lar›n tahliyesinin ard›ndan

20

GÜNDEM

‹slamc› gericilik uzun ve köklü bir gelene¤e dayan›r. Bu gelenek, ge-rici bir dinsel ideolojinin yan›nda, siyasal, ekonomik ve toplumsalalanlarda derin kökler oluflturmufltur. Devlet-siyasal iktidar, ticaret-piyasa ve cemaat-tarikat-vak›f iliflkileri etraf›nda örgütlenen ‹slamc›gericilik, devletin himayesinde uzun ve kararl› bir büyümenin ard›n-dan, sonunda ülkemizdeki en güçlü siyasal hareketlerden biri halinegelmifltir. Devlette ve toplumda derin maddi kökleri olan ‹slamc› ha-reket, elbette, emperyalist bölge stratejilerinin de vazgeçilmez ta-hakküm araçlar›ndan biri olmufltur. Özellikle Ortado¤u’da, emper-yalist iflgal ‹slamc›lardan ciddi güç almaktad›r. Ülkemizde ‹slamc› ge-ricilik, neoliberal yeni sömürgecili¤in kuruluflunda düzen kurucu birhareket olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. ‹slamc› hareket, AKP’yle bir-likte, bask›n iktidar güçlerinden biri haline gelmifltir. Art›k, ‹slamc› ha-reketin bütün ideolojik, siyasal, ekonomik ve toplumsal güçleri ne-oliberal kapitalizmin ve ‹slamc› liberal iktidar›n hizmetinde seferber-lik halindedir. Bu bak›mdan “AKP iktidar›-gericilik-neoliberalizm”ba¤lant›s›n› çözmek, bugün dinci gericili¤in niteli¤ini anlaman›n, do-lay›s›yla gericili¤e karfl› mücadelenin mihenk tafl›d›r.

Bugün AKP iktidar› taraf›ndan yeniden üretilen ‹slamc› gericili¤ingüncel köfle tafllar› flunlard›r:

1. Model ülke“Model ülke” adland›rmas›, genellikle ABD ile girilen iliflki biçiminedair kullan›lmakta. Yani ABD’nin dünya ölçe¤inde yay›lmac›, hego-monik iliflkilerinde en ideal iflbirlikçi olma misyonunu üstlenen ülkeolarak. Oysa “model ülke” tan›m›, ayn› zamanda ‹slamc›-gerici birhükümetle neoliberal dönüflümün gerçekleflmesi ve bu sürecin ay-n› tür ülkeler için de, özellikle M›s›r, Cezayir, Suriye gibi Müslüman ül-kelerde bir model haline getirilmesini de içermektedir.

Dolay›s›yla gericili¤e karfl› mücadele, gerici iktidara ve ayn› zamandaemperyalizme karfl› mücadeleyi içermektedir.

2. ‘Yurttafl’ yerine ‘ümmet’Kuruluflunda ve sürdürülüflünde burjuva eflitli¤inin temel al›nd›¤› birtoplumsal/siyasal sistem yerine, eflitli¤e ait bu özelliklerin bir k›s›melite devredildi¤i, hatta öbür dünyaya ertelendi¤i bir toplumsal/si-

yasal sisteme geçifl. Burjuva eflitlik ilkesi, baflta medeni hukuk ol-mak üzere tüm hukuk sistemi, siyasete kat›l›m biçimi, sosyal kaza-n›mlar›n paylafl›m›n› içermektedir. ‹slamc› ümmet anlay›fl›yla birliktetalep eden de¤il verilene flükreden bir insan tipi ortaya ç›kmaktad›r.

Bu geçifl için gerekli “nüveler” flimdiden yetifltirilmeye çal›fl›l›yor. Bur-juva hukuk ile iç içe iflleyen cemaat/tarikat hukuku (ikili hukuk); fitreve zekat›n devlet eliyle yap›lan biçimine dönüflmüfl sosyal yard›ma¤› (sadakalaflt›rma); kritik toplumsal sorunlarda “ulemaya soral›m”zihniyetiyle yayg›nlaflt›r›lmaya çal›fl›lan “din yöneticileri s›n›f›” gibiözellikler en belirgin olanlar›.

3. Yeniden üretim yerine, üretilmifl olan› uy-gulayan ekonomik/toplumsal sistemKapitalizm, toplumsal ç›kar yerine sermaye ç›kar›n› esas alan bilgiüretim (bilim üretim de¤il) süreçleri örgütlemekte. Üstelik bu süreç-ler emperyalist merkezlerde “üretim”, merkez d›fl›nda “uygulama”olarak ayr›lm›fl durumda. ‹stenen bilimin yeniden üretimi de¤il, veril-mifl/varolan bilginin kullan›m›d›r. Bu anlay›fl ‹slami-gerici ideolojinin,tüm toplumsal iliflkileri Kuran’›n kurallar›na göre, hiçbir yeniden üre-time tabi tutmadan uygulanmas› zorunlulu¤u temel anlay›fl› ile birebir örtüflmektedir. Soran, gelifltiren, yeniden üreten de¤il, seçilerekverileni uygulayan toplumsal ve ekonomik sistem. Zenginli¤in vefakirli¤in tanr› taraf›ndan paylaflt›r›ld›¤›n› vaaz eden anlay›fl!

4. Liyakate göre de¤il, dini referansa görekadrolaflmaBelki de gericili¤in, neoliberal esaslarla en uyuflmayan yönü budur.Yönetici kadrolar›n seçiminde piyasa kriterlerine ek olarak hattabaz› durumlarda o kriterlerin ilk s›ras›na din referans› yerleflmekte-dir. Üstelik baz› örnekler, mezhebin ve hatta ba¤l› olunan tarikat yada cemaatin bile belirleyici oldu¤unu kan›tlamakta.

Ayr›ca devlet olanaklar›n›n kullan›m› ve da¤›t›m›nda sürekli bir ayr›-cal›k talep eden tekelci sermayenin, bu ayr›cal›¤›n kendi aleyhindekullan›lmas›na karfl› gösterdi¤i hoflnutsuzluk da zaman zaman geri-lim yaratmaktad›r.

‹slamc› gericili¤in güncel köfle tafllar›

Page 21: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

Öcalan, özelefltiri yapmalar› halinde Diyarbak›r KentKonseyi’nde ve Demokratik Toplum Kongresi’nde Hiz-bullahç›lar›n da yerini alabilece¤ini söyledi. Kürt hare-ketinin siyasal ‹slamla bitirilmeye çal›fl›ld›¤› bir zaman-da, ‹slamc› gericili¤in önünü açan, onun yasallaflmas›-n› ve meflrulaflmas›n› kolaylaflt›ran tutumu, kendisi aç›-s›ndan ciddi bir handikap oldu¤u gibi, halklar aras›n-daki ayr›flm›fl devrimci süreçlerin yak›nlaflt›r›lmas› ba-k›m›ndan da ciddi bir engeldir.

Toplumsal muhalefetTürkiye siyasetinin hareketlendi¤i, egemenler aras›“sand›k merkezli” iktidar hesaplaflmalar›n›n fliddetlendi-¤i bugünlerde, hak mücadelesi öznelerinin karakterizeetti¤i toplumsal muhalefet, ba¤›ms›z militan ç›k›fllar›y-la, siyaseti egemenler aras› bir iktidar oyunu olmaktanç›karmaktad›r. Geçen y›l Tekel Ankara direnifliyle ken-dini gösteren bu muhalefet tarz›, 1May›s’ta Taksim’e,referandumda “Hay›r” cephesine ve y›l biterken üniver-site gençlik hareketinin iktidar karfl›t› protestolar›na hepayn› dinamizmin politik ifadelerini kazand›rd›. Neolibe-ral yeni sömürge kapitalizminin, yüksek kârl› birikim-ler için halk› ifle yaramaz art›k nüfus kitlelerine indir-gedi¤i her yerde, neoliberal düzenin ana programatikak›fl›na kökten bir karfl›tl›k konumu ortaya ç›kmaktad›r.Karadeniz, Ege, Akdeniz, Dersim, Kastamonu k›rsal›n-daki HES karfl›t› direnifller; son üç ayda Nemtrans, Be-rikap, Sa-Ba, Polylex, Akdeniz Çivi, metal toplu söz-leflmeleri, Eruslu Sa¤l›k Ürünleri, Hacettepe tafleron vebelediye iflçilerinin örgütledi¤i onlarca direnifl; güven-cesizlik karfl›t› mücadelenin oda¤› haline gelen Devrim-ci Sa¤l›k ‹fl’in asgari ücret Ankara yürüyüflü; hemenhergün bir yenisi eklenen kentsel dönüflüm alanlar›nda-ki y›k›m karfl›t› direnifller; art›k gündelik çat›flma ko-nusu haline gelen paral› e¤itim-paral› sa¤l›k karfl›t› di-renifller bu karfl›tl›k konumundan beslenen mücadele ör-nekleridir.

Hak ve talep eksenli direnifller, henüz politik bir top-lumsal muhalefet hareketine dönüflmüfl de¤ildir. Ancaktoplumsal muhalefetin geleneksel yap›lar›nda kendiniifade edemeyen hak ve güvencesizlik eksenli bu yay-g›n muhalefet potansiyeli, yine de toplumsal muhalefe-tin sürükleyici dinamizmi durumundad›r. Gelenekseltoplu sözleflme düzenekleri ve ücret sendikac›l›¤› ikti-dar›n sald›r›lar› karfl›s›nda t›kanm›fl durumdad›r. Üyesay›lar› baraj›n alt›na düflerek toplu sözleflme gerekle-rini yerine getirmekten uzaklaflan D‹SK ve TÜRK-‹figibi konfederasyonlar hükümetin barajlar› aç›klama flan-taj›n›n tutsa¤› olmufl durumdalar. Sadece sendikal bü-rokrasinin -biraz da geleneksel görece güvenceli iflçi-

nin- ç›karlar›na odaklanan bu sendikalar, giderek genifl-leyen güvencesiz iflçi s›n›f›n›n beklentilerine yan›t ve-rememektedir. Asgari ücret tespit komisyonlar›nda, sen-dikalar yasas›n› müzakere toplant›lar›nda vakit öldürensendika yöneticilerine ciddi tepkiler yönelmektedir.TTB gibi ilerici emek örgütlerinin üyelerinin k›smi, ye-rel ç›karlar› temsil eden ç›k›fllar› ise, kendi çerçevesin-de çok de¤erli olmakla birlikte, toplumsal muhalefetigenel olarak hareketlendirebilecek nitelikte de¤ildir.

Bu dönemde Aleviler, AKP iktidar›na karfl› ilerici de-mokratik taleplerle toplumsal muhalefetin canl› dina-mikleri aras›ndaki yerini almaktad›r. Cemevlerinin iba-dethane olarak tan›nmas› gibi Alevili¤i resmi-yasal birmezhep haline dönüfltürmeye çal›flan anlay›fllar, Alevi-leri iktidar›n güdümüne sokmaya çal›flmaktad›r. ‹ktida-r›n “Alevi aç›l›m›” ve bunun soldaki yans›mas›n› tem-sil eden liberal sol kesimlerin bütün eklemleme çaba-lar›na karfl›n, Alevi muhalefetinin ilerici dinamikleri degüçlenmektedir.

Türkiye solunun referandumda “Hay›r” cephesine solbir nitelik kazand›ran anlaml› eylem birli¤inin d›fl›ndaetkin bir varl›¤›ndan söz edilemez. Zaman zaman gün-deme gelen “sol birlik” ya da “cephe” gibi önerileringenel seçim beklentilerine seslenen yanlar› d›fl›nda, hakmücadelesi eksenli toplumsal muhalefeti ilerletici birçerçevesi bulunmamaktad›r. Yine Kürt hareketinin ikidilli yaflam ve demokratik özerklik mücadelesi, serma-ye ve neoliberalizm karfl›t› vurgular›yla toplumsal mu-halefetin hak mücadelesi eksenli geliflim çizgisiyle pa-ralellikler oluflturmaktad›r. “Anadilde, paras›z e¤itim”ile “anadilde, paras›z, ulafl›labilir sa¤l›k” talepleri bu-nun iki önemli örne¤i olarak gündeme gelmektedir.

Bu dönemde üniversite gençlik hareketi, yeniden top-lumsal muhalefetin etkin aktörlerinden biri olarak ç›k›flyapt›. Do¤rudan AKP iktidar›n›n temsilcilerini hedef-leyen protestolarla, üniversiteki gerici liberal dönüflümüteflhir etti. “Paras›z e¤itim” ve “özerk demokratik üni-versite” talebini merkezine alan gençlik hareketi, hakmücadelesi temalar›yla paralellik kurdu¤u gibi, toplum-sal muhalefette ve halkta hat›r› say›l›r sempati ve du-yarl›l›k yaratt›.

Toplumsal muhalefeti ilerletecek y›¤›nak noktalar› hakmücadelelerinin geliflmekte oldu¤u toplumsal çat›flmaalanlar›d›r. ‹çine girilen seçim atmosferinde, AKP ikti-dar› sermayenin ve kendi özgül ç›karlar›n› pekifltirecekhamleleri derinlefltirdikçe hak mücadelerleri de süreklibüyüyen ve güçlenen bir dinamizm olarak toplumsalmuhalefetin merkezine yerleflmektedir.

21

GÜNDEM

Page 22: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

22

008-2009’da ABD’de patlak veren ve d›fldünyaya yay›lan uluslararas› krizi en a¤›ryaflayan ülkelerden biri Türkiye’dir. Baflba-kan Erdo¤an’›n “kriz Türkiye’yi te¤et geç-ti” ve “krizi en hafif yaflayan ülkelerden bi-

ri Türkiye olacakt›r” iddialar› yanl›flt›r; safsatad›r.

Krizin etkisini nas›l ölçece¤iz?Ekonominin iyiye mi, kötüye mi gitti¤ini öncelikle üre-time bakarak anlar›z. Üretimde yarat›lan katma de¤er-leri tüm ekonomiye tafl›rsak, milli gelire ulafl›r›z. Bu

nedenle krizin etkisini milli gelir hareketlerine bakarakölçmek gerekir. Türkiye’de milli gelir 2008’in Ekimay›nda düflmeye bafllad›; on iki ay sürdü. Ekim2009’da son buldu. Milli gelir hesaplar› üç ayda biryap›l›r. Krizin en a¤›r seyretti¤i üç ayl›k dönem Ocak-Mart 2009 aylar›d›r. Bu dönemde milli gelir bir y›l ön-cesine göre yüzde 14.6 oran›nda düflmüfltü. Bu boyut-ta bir ekonomik daralma, “te¤et geçme” bir yana, budönemde çok a¤›r bir bunal›m›n yafland›¤›n› gösterir.Milli gelirin küçüldü¤ü 12 aya, yani Ekim 2008 ileEylül 2009 aylar›n› kapsayan döneme bakal›m. Bu dö-

2010’da ekonominin h›zla toparlanmas›ndan teselli bulmak isteyenler yan›-l›yor. 2008-2009’daki küçülme henüz telafi edilmemifltir. Eski politikalaraynen sürdürülmekte; ekonominin kaderi spekülatörlerin insaf›na teslimedilmektedir. ‹ki y›l› net olarak kaybedilmifltir ve seçimlere kadar d›fl dün-yadaki havan›n bozulmamas›n› ummaktan baflka bir fley yap›lamamaktad›r

“Kriz Te¤et Geçti”iddias› safsatad›r“Kriz Te¤et Geçti”iddias› safsatad›r

2

Page 23: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

nemin milli gelirini, daha önceki 12 ayla (yani Ekim2007-Eylül 2008 ile) karfl›laflt›ral›m. Krizin yafland›¤›on iki ay içinde ekonominin yüzde 7,8 oran›nda kü-çüldü¤ü belirlenecektir.

Peki, 2008-2009 krizinin üretime ve milli gelire yans›-mas›, daha önceki krizlerden daha m› a¤›r, daha m›hafif olmufltur? Türkiye, yak›n geçmiflte (1994 ve2001’de) iki kriz içinden geçti. Her ikisinde de kriz-ler, (2008-2009’dakinin aksine) hemen hemen tamamentakvim y›llar› içindeki (1994 ve 2001’deki) on iki ay-da yafland›. Ekonomi 1994’te yüzde 6,1; 2001’de iseyüzde 5,7 oranlar›nda küçüldü. Bu gösteriyor ki, AKPhükümeti alt›nda yaflanan 2008-2009 krizi, te¤et geç-mek bir yana önceki iki krize göre çok daha a¤›r sey-retmifltir.

Son olarak y›ll›k milli gelir hareketlerine bakal›m.2008’in son üç ay›nda gerçekleflen küçülme önceki do-kuz aydaki büyüme rakamlar›yla birlefltirildi¤inde o y›-l›n tümüne (2008’e) ait büyüme h›z› binde 7’den (yüz-de 0,7’den) ibaret kalmaktad›r. 2009’da ise ilk dokuzayl›k küçülme, son üç aydaki büyüme ile birlefltirildi-¤inde y›l›n tümünde milli gelirin yüzde 4,7 oran›ndaküçüldü¤ü ortaya ç›kmaktad›r.

Türkiye’nin krizi; baflkalar›n›n krizi Uluslararas› krizin Türkiye üzerindeki etkisini di¤er ül-kelerle karfl›laflt›rarak “te¤et geçme” safsatas›n› ortayakoyal›m. ‹lk önce hangi ülkelerle karfl›laflt›raca¤›m›z›belirleyelim. Neoliberal dönemde yaflanan önceki kriz-lere göre, 2008-2009 krizi emperyalist sistemin merke-zinde (metropolünde) patlak verdi. ABD, AB ve Ja-ponya krizi ilk önce ve en yo¤un yaflayan, tümüyle

küçülen ekonomiler oldular. Bunal›m metropolden em-peryalist sistemin çevresinde yer alan az geliflmifl eko-nomilere tafl›nd› ve oralara genel olarak daha hafif bo-yutlarda yans›d›. Bu nedenle, Türkiye’nin krizden etki-lenme derecesini, metropol ekonomileriyle de¤il, siste-min çevresinde yer alan ekonomilerle karfl›laflt›rmak ge-rekir.

Bu karfl›laflt›rman›n anlaml› olmas› için de koflullar›Türkiye’den çok farkl› olan birço¤u adalardan oluflan;hammaddeci, minik tropikal ülkeleri d›flta tutmak uy-gun olacakt›r. Krizin çevre ekonomilerine yans›mas›2008-2009 y›llar›nda oldu¤u için milli gelir hareketle-rini bu iki y›l›n ortalamas›n› veya toplam›n›, kriz ön-cesiyle (2007) karfl›laflt›rarak yapal›m. IMF verilerinikulland›¤›m›zda ortaya flu tablo ç›kmaktad›r: Yukar›da-ki ölçütleri kulland›¤›m›zda emperyalist sistemin çevre-sinde (Do¤u ve Orta Avrupa’da, Asya’da, Latin Ame-rika’da, Kuzey Afrika, Ortado¤u’da yer alan) ve gelifl-mekte olan, “yar› sanayileflmifl” veya “yükselen piyasaekonomileri” gibi çeflitli adlar alt›nda toplanan 84 ül-keyle ilgili milli gelir hareketlerine bak›yoruz. 2008 ve2009’u birlikte ele ald›¤›m›zda, bunlardan 68’i büyü-meyi sürdürmüfl; sadece yavafllam›flt›r. “Kriz te¤et geç-ti” diye bir iddia sözkonusu olacaksa bu iddiay› sür-dürme hakk›na sadece bu 68 ülkenin yöneticileri sahipç›kabilir. Buna karfl›l›k, “geliflmekte olan”, “yükselen”ekonomilerden 16’s› 2008-2009’da küçülmüfllerdir; mil-li gelirleri 2009’da kriz öncesinin (2007’nin) alt›ndad›r.Örne¤in bu ülkelerden biri olan Türkiye’nin 2009 mil-li geliri, 2007’deki düzeyinin yüzde 4.1 gerisindedir.Demek oluyor ki, uluslararas› krizin iki y›l›nda, emper-yalist sistemin çevresinde yer alan ülkeler içinde Tür-

23

Page 24: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

kiye milli geliri gerileyen az›nl›k gruptad›r; yani kriz-den a¤›r etkilenmifltir. ‹ncelenen 84 ülkenin “a¤›r etki-lenme” s›ralamas›nda Türkiye’den daha kötü durumdaolan sadece dokuz ülke vard›r.

Krizin a¤›r yaflanmas›n›n sorumlusuAKP’dir Türkiye krizden en a¤›r etkilenen bir avuç ekonomiiçinde yer almaktad›r; ancak, bu durumun sorumlulu¤uTürkiye d›fl›nda m› aranmal›d›r? “Te¤et geçme” söyle-minin geçersizli¤i zaman zaman ortaya ç›k›nca baflba-kan, “kriz Türkiye d›fl›ndan kaynakland›; sorumlusu bizde¤iliz” savunmas›na s›¤›nmaktad›r.

Krizin baflta ABD olmak üzere, emperyalist sisteminmerkezinde patlak verdi¤i do¤rudur. Bu nedenle siste-min çevresinde yer alan ülkelerin büyük ço¤unlu¤u(yukar›da kullan›lan gruplaflmaya göre 84 ülkeden 68’i)iki kriz y›l›nda büyümeyi sürdürebilmifller; uluslararas›bunal›m› sadece yavafllayarak geçifltirmifllerdir. O za-man bir sorunu ortaya koymak gerekir: Geliflmekteolan ekonomilerin büyük ço¤unlu¤u d›fltan kaynaklananfloku hafifçe atlat›rken, istisna oluflturan, yani uluslara-ras› bunal›m ortam›nda küçülmeye zorlanan ülkelerde,bu arada Türkiye’de baz› bozukluklar, ekonomik yöne-timde kusurlar aramak do¤al olacakt›r.

Gerçekten de krizden küçülerek, a¤›r boyutta etkilenenülkelerle Türkiye aras›nda ortak özellikler vard›r. Tür-kiye hariç bu ülkelerden üçü Latin Amerika’dan, onikisi eski sosyalist bloktand›r. Hemen hemen hepsi krizöncesindeki befl y›l boyunca (2003-2007’de) kronik, gi-derek artan cari ifllem aç›klar› vermifller ve d›fl borç-lar›n› dörtnala art›rm›fllard›r. Türkiye de bu özelliklerigöstermifltir. Kriz öncesindeki befl y›l içinde ve AKPyönetimi alt›nda emperyalist sistemden Türkiye’ye top-lam 185 milyar dolar yabanc› sermaye girmifl; 2002sonuyla krizin arifesi (Eylül 2008) aras›nda Türkiye’nind›fl borçlar› neredeyse bir buçuk misli artarak 130 mil-yar dolardan 291 milyar dolara ç›km›flt›r.

AKP bu geliflme biçimini izleyerek “emperyalizmle ar-tan ba¤›ml›l›k içinde bütünleflme” stratejisine teslim ol-mufltur. Baflbakan›n “biz IMF ile anlaflmay› reddettik”iddias› aldat›c›d›r. Kemal Dervifl’ten devral›nan IMFanlaflmalar›n› AKP May›s 2005’e kadar kesintisiz sür-dürdü ve o tarihte 10 milyar dolarl›k yeni bir kredikarfl›l›¤›nda üç y›ll›k bir standby daha imzalad›. Bu an-laflma 2008 May›s’ta son buldu¤unda Türkiye’nin d›fldünyaya karfl› k›r›lganl›¤› iyice yo¤unlaflm›flt›.

Bu k›r›lganl›¤a yol açan IMF politikalar›n›n ana ö¤e-lerini hat›rlatal›m: D›fl dünya ile Türkiye aras›ndaki ser-

maye hareketleri kevgir gibi tamamen serbestleflmiflti.Dönem boyunca faizler yüksek; döviz ucuz tutuldu.Devlet bütçesi borç ödemeye kilitlendi. ‹çerideki paha-l› kredilerden kaçan yerli sermaye dövizle, d›flar›danborçland›. Uluslararas› spekülatif finans kapital baz› y›l-larda y›ll›k yüzde 30’u aflan oranlarda getiri toplad›.Türkiye halk› yaratt›¤› de¤erleri emme-basma tulumbagibi emperyalizme aktarmaktayd›.

Uluslararas› kriz patlak verince, Türkiye’ye sermayeak›m› durdu; d›fl borçlar›n anaparas› talep edildi; öden-meye bafllad›; iç talep darald›. Çin, Hindistan, Asya veLatin Amerika ülkelerinin büyük ço¤unlu¤u büyümeyi,biraz yavafllayarak da olsa sürdürürken Türkiye h›zlaküçüldü. AKP’nin neoliberalizme teslimiyetinin kaç›n›l-maz, zorunlu sonucu böylece gerçekleflti.

2010’da ekonominin h›zla toparlanmas›ndan teselli bul-mak isteyenler yan›l›yorlar. 2008-2009’daki küçülmehenüz telâfi edilmemifltir. Eski politikalar aynen sürdü-rülmekte; ekonominin kaderi spekülatörlerin, önceki dö-nemden daha fazla s›cak para girifllerinin insaf›na tes-lim edilmektedir. Ekonomi iki y›l› net olarak kaybet-mifltir ve seçimlere kadar d›fl dünyadaki havan›n bo-zulmamas›n› ummaktan baflka hiçbirfley yap›lamamakta-d›r.

Halk›n krizi te¤et mi geçmektedir? Ekonomi bunal›ma sürüklenirken, fatura oldu¤u gibihalka yüklenmifl; bankalar rekor kârlar elde ederkenTürkiye’deki dolar milyarderlerinin say›s› artm›flt›r.

Halk›n krizinin en aç›k-seçik göstergesi iflsizlik rakam-lar›nda gözleniyor. 2001 krizi nedeniyle dip noktayavurmufl olan Türkiye ekonomisi AKP’nin iktidar y›lla-r›nda istihdam yaratmayan büyüme “mucizesi”ni ger-çeklefltirmifltir. 2002-2007 aras›nda kriz ortam› afl›l›rkenaç›k iflsizlik oran› de¤iflmemifl yüzde 10,3’te kalm›flt›r.Ümitsizlik ve baflka nedenlerle ifl aramaktan vazgeçen;ancak “çal›flmaya haz›r” olanlar› da katarsak, iflsizlikayn› dönemde yüzde 14’ten, yüzde 16,7’ye yükselmifl-tir. ‹flte AKP’nin alt›n y›llar›n›n Türkiye halk›na arma-¤an etti¤i bunal›m…

2008-2009 krizi içinde iflsizlik tablosu daha da a¤›rlafl-t›. Uluslararas› Çal›flma Örgütü’nün belirledi¤i verileregöre, 2008-2009 krizinde Türkiye, iflsizlik art›fl› bak›-m›ndan en a¤›r etkilenen ülkelerden biri olmufltur. Ül-kemizde aç›k iflsizlik yüzde 14,5’e; genifl anlamdaki ifl-sizlik 6 milyon kifliye yükselerek yüzde 22’lik efli¤eyaklaflm›flt›r. Hat›rlatal›m ki AKP iktidar›n›n kriz önce-si y›llar›nda (2002-2007 aras›nda) tar›mda istihdamda2,6 milyon düflmüfltü. 2008-2009’da (yani toplam iflsiz

24

GÜNDEM

Page 25: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

say›s› yaklafl›k 1,4 milyon artarken) bir “mucize” ger-çekleflmifl; tar›m istihdam› 370 bin kiflilik bir art›fl gös-termifltir. Gerçekte ise, kentlerde ifllerini yitiren insan-lar›m›z›n bir bölümü köylerine s›¤›nm›fl; TÜ‹K bunla-r› “tar›msal istihdamda art›fl” olarak kaydetme marife-tini göstererek önceki y›llarda tar›mda gerçekleflen is-tihdam çöküntüsünü “tersine çevirmifl”; toplam iflsizliksay›s›nda ve oran›ndaki art›fl›n bir bölümünü perdele-mifltir.

Halk›n refah›n›n bir baflka göstergesi, ifllerini kaybetme-yip çal›flmaya devam eden iflçilerin ücret hareketleridir.Di¤er sektörlere göre, kay›t-d›fl› yap›lanman›n daha azoldu¤u sanayide 2010’un ilk alt› ay›nda reel ücretler2008’in ayn› dönemine göre yüzde 6,3 oran›nda gerile-mifl; emek verimi ise yüzde 2,7 oran›nda artm›flt›r. Böy-lece, patronlar, verimleri artan iflçilere daha az ücret

ödemeyi baflarm›fllard›r. Bunun ad›, sömürü oran›n›nyükselmesidir. 2010’un ilk yar›s›nda ekonominin canlan-maya bafllad›¤› dikkate al›n›rsa, iflçi s›n›f›n›n krizinin bucanlanmadan pay almad›¤›; aksine halk›n (iflçilerin) kri-zinin hafiflemeden sürdü¤ü ortaya ç›kmaktad›r.

Ücretlerle emek verimi aras›ndaki karfl›laflt›rmay›, 2009ile 2008 aras›nda yapal›m. Krizin yo¤unlaflt›¤› 2009’dareel ücretler (henüz ücretler üzerindeki bask›n›n hisse-dilmedi¤i) 2008’e göre yüzde 7,7 oran›nda düflmüfl; sa-nayide emek verimi ise afla¤› yukar› ayn› kalm›flt›r. ‹fl-verenler sömürü oran›n› ayn› verim düzeyi alt›nda üc-retleri bask› alt›nda tutarak yukar› çekmeyi baflarm›fl-lard›r.

K›saca, Türkiye a¤›r bir krizden geçmifltir; ekonomi2010’da toparlan›rken halk›n krizi hafiflemeden sürmek-tedir.

25

GÜNDEM

Page 26: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

26

eferandum sonucunda elde etti¤i enerjiyi ge-nel seçimlere tafl›may› hedefleyen AKP ik-tidar›n en temel hedeflerinden birini etkigücü yüksek toplumsal kesimlerlerle özeliliflkiler kurulmas› oluflturuyor. Bu iliflkilerbir çeflit halkla iliflkiler çal›flmas› gibi gös-

terilip özünde AKP iktidar›n›n hegomonik etkisinin bugüçler üzerindeki etkisinin artt›r›lmas› hedefiyle kurulu-yor. AKP’nin bu dönem üniversiteyle kurmaya çal›flt›-¤› iliflki de özünde bu hedefi tafl›yor. Ö¤renci aff›ndan,Erdo¤an’›n her mitinginde mutlaka de¤indi¤i üniversiteö¤rencilerine verilen kredi ücretlerinin artt›r›ld›¤› vur-gusu, göstermelik YÖK reformu tart›flmas› ve en niha-yetinde neredeyse tümünü kendi atad›¤› üniversite rek-törleriyle yap›lan Dolmabahçe toplant›lar›.

Ka¤›t üzerinde baflar›l› olaca¤›ndan neredeyse hiç flüp-he edilmeyen bu plan demokratik ö¤renci hareketininetkili militan müdahaleleriyle adeta bozguna u¤rat›ld›.Gelinen noktada sonuç AKP’yi, üniversitelerde yapt›¤›plan›n çok daha gerisine sürüklenmesiyle sonuçland›.Ülkemizde son birkaç ayd›r üniversitelerde yaflanan du-rumun özeti budur. AKP operasyonuna etkili bir mü-dahalede bulunan gençlik hareketi AKP ve üniversitearas›ndan bir kriz ortam› yaratmay› baflarm›flt›r. Yara-t›lan kriz ortam›ndan üniversitelerde y›llard›r birikenAKP karfl›t› öfke görünür k›l›nm›fl, üniversitelilerininacil talepleri duyurulabilmifl, gerici ve piyasac› dönüflü-mün ilerlemesi karfl›s›ndan etkili bir direnç merkezi ya-rat›labilmifltir. Sistem içi muhalefetini kendine avantaj yaratarak yö-

Üniversitedeki iflgalini, ö¤renci hareketini bast›rarak sa¤lamaya çal›flanAKP, gençlik hareketinin militan inisiyatifiyle bozguna u¤rat›ld›. Piyasac›l›kve gericilik sald›r›lar› alt›nda ezilen üniversitelilerin AKP karfl›t› öfkeleri ilkkez bu denli siyasallaflt›

R

‹ki, üç daha fazlayumurta...‹ki, üç daha fazlayumurta...

Page 27: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

netme baflar›s› gösteren AKP’nin temel korkusu sokakhareketleridir. Dünyan›n her yerinde etkili biçimlere dö-nüflebilen ve h›zla geliflen toplumsal hareketleri AKP’deiyi izlemektedir. Bu nedenle iktidar, ülkemizde bu di-nami¤i yaratabilecek güçler karfl›s›nda sistematik birbask› ve denetim politikas› gelifltirmektedir. 8 y›ll›k ik-tidar›n›n sonucunda yap›s› ciddi anlamda k›r›lganlaflanAKP sokaktan ç›kan her ses karfl›s›nda öfkeleniyor. Buöfkeyi baflbakan›n Kas›mpaflal›l›¤›na vermek sadece saf-l›kt›r. Bu öfkenin temeli neoliberal gericilik politikala-r›na karfl› biriken öfkenin siyasallaflabilece¤i, akabilece-¤i ve de görünürülük kazanabilece¤i her hangi muha-lefet hareketine yol açman›n endiflesi ve savunmas›d›r.Gençlik hareketi karfl›s›nda AKP’nin yandafl tüm güç-leriyle gençlik hareketine sal›d›rmak, gündemi so¤ut-mak yerine gençlik hareketinin yarat›¤› toplumsal etki-yi tamemen marjinalefltirmek için yo¤un çabas›n›nnedeni budur. Ayn› zamanda AKP, iktidar›n› kurumsal-laflt›rmak için bafllatt›¤› üniversiteleri ele geçirmeoperasyonunu büyük oranda baflard›. AKP, iktidar›n›yayg›nlaflt›rmak için üniversiteleri daha fazla kullanmagiriflimini seçim sonuna b›rakt›. Seçim sonuna b›rak›lanüniversitelerin köklü piyasa dönüflümü hedefikarfl›s›nda, gençlik hareketini ezme ve üniversitemuhalefetini kontrol alt›nda tutma hedefine ise referan-dumun hemen ard›ndan bafllad›.

Bask› karfl›s›nda militanlaflan gençlik YÖK’ün üniversiteler üzerindeki bask› ve denetimi “uz-manlaflt›rma” çal›flmalar›, Ekim ay›n›n bafl›nda YusufZiya Özcan’›n yapt›¤› “Güvenli olmayan ortamdan öz-gür düflünce ç›kmaz” aç›klamas›yla raporlaflt›r›ld› verektörlere servis edildi. Bu rapor kapsam›nda üniversi-telerde sivil polislere özel yerler tahsis edilmesi, par-mak izi uygulamas›n›n, kameralar›n ve girifl-ç›k›fllardadenetimin art›r›lmas› talep ediliyordu. Üniversiteyle ik-tidar aras›ndaki çat›flman›n gelecek dönemde dallan›pbudaklanacak temel ekseni böylece su yüzüne ç›km›floldu: Üniversitenin muhalif damar›n› kurutmak, üniver-siteyi piyasac› ve gerici etkiye karfl› korunmas›z b›rak-mak için önce gençlik hareketinin hareket alan›n› k›-s›tlamak ve susturmak. ‹ktidar›n kolayca alt edilebilir gördü¤ü gençlik hareke-ti, beklenenin ötesinde dirençli oldu¤unun ilk sinyaliniY›ld›z Teknik Üniversitesi’nde verdi. Türban karfl›t› ey-lemlerinde polis sald›r›s›na u¤rayan ve ard›ndan üniver-siteye al›nmayan ö¤rencilerin üniversite kap›s›nda bafl-latt›klar› oturma eylemi, üniversite yönetiminin geriad›m atmas›n› ve rektörün özür dilemesini sa¤lad›. 6Kas›m eyleminin örgütlenmesi sürecinde Hacettepe veEskiflehir’de yaflanan polis sald›r›lar›na ra¤men son y›l-lar›n en genifl kat›l›ml› YÖK protestosu gerçeklefltiril-di. Sivil polis ve türban uygulamalar›n› hedefine alanve ortak bir AKP karfl›tl›¤› ile gerçeklefltirilen 6 Ka-

s›m eylemi gençlik hareketinin sonraki eylemleri içinönemli bir dönüm noktas› oldu. Kitleselli¤i ve AKPkarfl›t› net politik hedefleriyle 6 Kas›m eylemi gençli-¤in enerjisinin Dolmabahçe eylemlerine aktar›lmas›naön ayak oldu. Gençlik hareketinin, iktidar›n gençlik kitleleri üzerinde-ki fliddetli bask›s›n› zay›flatmas› ve iktidar›n yenilebiliroldu¤unu göstermesi gençlik hareketinin süreklilik gös-teren direnciyle yak›ndan iliflkili. AKP’nin üniversitede-ki piyasalaflt›rma sürecini yavafllatan en önemli unsurkuflkusuz böyle bir dirençle bask› ve denetim ayg›tla-r›yla yüzleflebilen, iradeci ve militan yönleri geliflmiflbir gençlik hareketidir.

Yumurta eylemleri: AKP’nin bask›politikas›n›n çözülüflüAKP’nin marjinallefltirme ve fliddetle bast›rma siyasetitoplumsal muhalefeti görünmez k›lmay› ço¤u kez bafla-rabiliyordu. Gençlik hareketinin iktidar›n özel ilgisinemaruz kald›¤› dönemsel yükseliflleri, referandumda yada harç zamlar›nda oldu¤u gibi AKP kurmaylar› tara-f›ndan ö¤rencileri “adaba” davet ederek ve “bunlar ö¤-renci de¤il” diyerek sindirilmeye çal›fl›ld›. Fakat ezip,susturmak ve toplumsal tepkiyi kontrol etmek üzerinekurulu bu döngü, SBF’deki yumurtal› eylemlerin ard›n-dan k›r›ld›. Burhan Kuzu’nun yumurtalarla protesto edil-mesinin ard›ndan AKP’lilerin yapt›klar› aç›klamalar,Dolmabahçe’deki sald›r›ya duyulan tepkiyi geçifltireme-di; aksine daha da büyüttü. Dolmabahçe’de gençlik ha-reketinin taleplerinin kamuoyunca tart›fl›lmas› ve destek-lenmesi, tüm karfl› propagandaya karfl› engellenemedi. Dolmabahçe eylemlerinin ard›ndan, polisin üniversiteli-lere sald›rmas›, “orant›s›z fliddet” olarak ve polisin içdisiplininin sa¤lanamamas› olarak de¤erlendirildi. “Ezi-ci” bir fliddet yerine “önleyici” bir fliddetin kullan›lma-s› üzerinden biçimlenen tart›flma en ileri noktada pro-testonun demokratik bir hak oldu¤u noktas›nda kilitlen-di. Fakat tüm bu tart›flma eylem yapan ö¤rencilerin ya-flad›¤› ma¤duriyeti özellikle bebe¤ini düflüren kad›nüzerinden öne ç›kararak onlar›n gerçek taleplerinin gözard› edilmesiyle sonuçland›. ‹ktidar›n fliddetinin, top-lumsal vicdan›n “keflke olmasayd›” diyerek temizlene-ce¤i rutin bir olay olarak alg›lanmas› tasarland›.SBF’de gerçekleflen yumurtal› eylemler, gençlik hare-ketinin eylemlerine gerçek bir politik biçim kazand›ra-rak, polisle ö¤renci aras›nda s›k›flt›r›lan sorunun asl›n-da siyasal iktidar ve ö¤renciler aras›nda cereyan etti¤i-ni a盤a ç›kard›. Üniversitenin gerçek özneleri olarak,gençli¤in maruz kald›¤› sald›r›lara karfl› yumurtalar›ylahesap soran ö¤renciler, kendilerine biçilen ma¤dur kim-li¤ini y›rt›p att›lar. Polisin sald›r›lar›na karfl› biriken kit-lelerin ortak tepkisi yumurta eyleminin, iktidar›n mefl-ru fliddet ayg›tlar›nda açt›¤› gediklerden yolunu buldu.

27

GENÇL‹K HAREKET‹

Page 28: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

Demokratik ö¤renci hareketinin yumurta eylemiyle öneç›kmas›, gençli¤in ne istedi¤ine dair soru iflaretlerininço¤almas›n› ve iktidar›n k›r›lgan noktalar›n›n görünme-sini beraberinde getirdi.*

Y›pratma ve yaln›zlaflt›rma stratejisi‹lk olarak Burhan Kuzu’nun a¤z›ndan ç›k›p h›zla AKPyandafl› medyan›n diline pelesenk olan “68 korkusu”,politik iradesi 10 y›llardan beri görmezden gelinengençli¤in, suskunlu¤unu bozmas›n›n egemenlerde yarat-t›¤› telafl› ifade ediyordu. “68 korkusu”nun ortaya att›-¤› “geçmiflte kardefli kardefle k›rd›rd›lar” ajistasyonlar›,gençli¤i yeniden “toplumun tehlikeli kesimi” kategori-sine koymaya çal›flsa da, gençli¤in talepleri olan ve ta-leplerini militan biçimlerde ifade eden bir özneye dö-nüflmesi engellenemedi.

Burhan Kuzu’nun Ankara SBF’nin ard›ndan ziyaret et-ti¤i ‹stanbul Üniversitesi’nde düzenlenen toplant›ya ö¤-rencilerin al›nmamas›, AKP’nin üniversitenin dönüflümüiçin olmazsa olmaz bir destekten yani ö¤rencilerin des-te¤inden mahrum kald›¤›n› gösterdi. Son bir denemeyikurmaylar›yla beraber ODTÜ’de yapan Tayyip Erdo-¤an, üniversitenin bünyesinin AKP’yi kabul etmedi¤iniö¤rencilerin eylemleriyle anlad›. Bu yüzden AKP’ningençlik hareketini bast›rma stratejisi, daha uzun bir sü-rece yay›lm›fl bir marjinallefltirme ve yaln›zlaflt›rmaüzerine kuruldu. Bunun içinse AKP hem egemenleriortak ç›karlar üzerinden görüfl birli¤ine getirmeye, hemde üniversitenin “sar› yöneticileriyle” buluflarak gençlikhareketinin üniversitenin bir bilefleni olamayaca¤› alg›-s›n› hâkim k›lmaya çal›fl›yor. ‹MKB’nin kurulufl y›ldö-nümü etkinliklerinde, medyan›n ö¤renci hareketine des-tek vermesini elefltiren Erdo¤an, “‹MKB’de prim yapa-mazs›n›z” aç›klamas›yla, TÜS‹AD’›n 41. Genel Kuru-lu’nda ise “Aral›k ay›nda CEO'larla yap›lan anketteyüzde 73 yumurtal› eylemi do¤ru bulmad›...D›flar›da dayap›lan bu gösteriler kimler taraf›ndan yap›ld›¤›na bak-t›¤›m›zda Marksist, Leninist ideolojik baz› gruplar” di-yerek gençlik hareketinin sermayenin ç›karlar›na birtehdit unsuru oldu¤unu kabul ettirmeye çal›fl›yor. Erdo-¤an’›n bu sözü ö¤rencileri gündeme tafl›makla suçlad›-¤› medyan›n patronlar›n› kendi yan›na çekmek ve genç-lik hareketine karfl› birleflmifl bir egemen cephesi olufl-turma kayg›s›n› gösteriyor.

Erzurum Atatürk Üniversitesi kariyer kulübünün Bur-han Kuzu’yu davet etmesiyle bafllayan “iktidar› sevenö¤renci” tiplemesi, Kuzu’ya ve Erdo¤an’a gül atanlar-la, omlet piflirenlerle devam ettirilmeye çal›fl›l›yor. ÖTKüyelerini üniversitenin seçilmifl, gerçek temsilcileri ola-rak göstermek ve iktidar›n gençli¤in sorunlar›na duyar-l› oldu¤unu ifade etmek için düzenlenen toplant›larAKP’nin kendisini üniversiteye kabul ettirmek ve genç-lik hareketini marjinallefltirmek için benimsedi¤i bir

yöntem olarak öne ç›k›yor. Fakat AKP’nin, AKP kar-fl›tl›¤›n›n yayg›n oldu¤u gençlik kesimlerini kazanmakiçin yapacaklar›, ayn› zamanda gençlik hareketinin ey-lemlerini de gündemde tutuyor. Jaguarl› ÖTK baflkan›-n›n temsiliyet konusunda oluflturdu¤u soru iflaretleri ik-tidar›n elini zay›flat›rken, gençlik eylemlerinin etkisi 30ÖTK baflkan›n›n kat›ld›klar› toplant›y› protesto etmele-rini sa¤layabiliyor. Piyasalaflt›rma ve gericili¤e karfl›mücadele program› ve militan bir mücadele tarz› olma-yan hiçbir kurum ya da hareketin üniversitenin temsil-cisi olamayaca¤›, AKP’nin “sar› yönticilerle” görüflmestratejisinin baflar›s›zl›¤›nda görülüyor. AKP’nin gençlikhareketini ezip, susturmaya dair stratejisinde yaflad›¤›kriz gibi benzer bir kriz de AKP’nin üniversiteye dairgündemi manipüle etmedeki yetene¤inde yaflan›yor.

Bask›n›n çözülmesi ve kazan›mlar Bask›-denetim ayg›tlar›nda yaflanan krizin derinleflti¤inedair emareler gençlik hareketinin son dönemdeki kaza-n›mlar›yla aç›klanabilir. Örne¤in ‹stanbul Üniversitesietraf›nda polisin arama yetkilerini art›ran yasan›n geriçekilmesi, Eskiflehir’de ö¤rencilere ÖGB müdahaleleri-nin üniversite karar›yla önüne geçilmesi, polislerin üni-versiteye girmesinin tekrar rektör iznine tabi tutulmas›ve YÖK baflkan›n›n “üniversitede sivil polislere yer ay-r›lmas› talebini geri çektiklerini” aç›klamas› devletinfliddet ayg›t›nda aç›lan gediklerin gençlik hareketine ka-zan›mlar sa¤lad›¤›n› gösteriyor. Bir baflka örnek ise;Tayyip Erdo¤an’›n ziyareti sonras› bir daha üniversite-ye polisin girmemesi yönündeki taleplerini rektöre ile-ten ODTÜ’lüler, çat›flmal› eylemleri s›ras›nda polisinüniversite kap›s›ndan girmemesini sa¤lam›fllard›r. Tümbunlar bask› ve denetim ayg›tlar›na karfl› gençlik hare-ketinin demokratik taleplerinin kazan›m olanaklar›n›nartt›¤›n› iflaret ediyor.

Demokratik ö¤renci hareketinin özellikle yumurta ey-lemleriyle ortaya ç›kard›¤› önemli sonuçlardan birisimedyadaki ve akademideki ayr›flmalar›n olumlu yöndederinlefltirilmesidir. AKP medyas›n›n karalama kampan-yalar›na karfl›, yazarlar›n medyada gençli¤in taleplerinigündeme getirmesi ve yumurta eylemini gençli¤in is-yan›n›n simgesi olarak görmesi, gençlik hareketinin ya-rat›¤› toplumsal etkinin önemli birer yans›mas›. Bir di-¤er yandaysa, akademisyenler, “ö¤rencime dokunma”bafll›¤›yla imza toplayarak ve bas›n aç›klamalar› yapa-rak gençli¤in eylemlerine destek verdiler. Bu destek ge-rici ve piyasac› sald›r›lara karfl› üniversitenin duyarl›l›-¤›n› ve üniversite bileflenlerinin ortakl›¤›n› yans›tmas›bak›m›ndan da önemliydi. Ayd›n ve demokrat bir en-telektüel kesimin ön plana ç›kmas› ve ö¤renci hareke-tinin sahip oldu¤u meflru zeminin korunmas›, neolibe-ral ve gerici entelektüel blo¤un çat›rdamas›na ya dasessiz kalmas›na sebep oldu.

28

GENÇL‹K HAREKET‹

Page 29: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

Militan özne Ö¤renci KolektifleriDemokratik ö¤renci hareketinde Ö¤renci Kolektifle-ri’nin yapt›¤› devrimci müdahalelerle öne ç›kmas› onunneoliberalizme ve gericili¤e karfl› izledi¤i politik çizgi-sinin ve militan tarz›n bir kazan›m›d›r. Koordinasyonhareketiyle neoliberal sald›r›ya karfl› ilk kitlesel gençlikhareketini yaratan bu politik çizgi, Ö¤renci Kolektifle-ri döneminde ulafl›ma, harçlara yap›lan zamlar›n gerial›nmas› gibi örneklerle gençlik hareketinin en dinamikdamar›n› oluflturmaya devam etmektedir. Ö¤renci Ko-lektifleri, hem yerel-demokratik dinamiklerden beslenenüniversitenin özgücü olan, hem de militan eylemleriy-le halk›n hak mücadeleleriyle buluflan özgün bir çizgi-yi devam ettirmektedir. Genifl zaman dilimlerinde ›srar-c› bir mücadeleyle gericili¤e ve piyasac›l›¤a karfl› genç-lik içerisinde bir birikim yaratan bu politik hat, Dol-mabahçe eylemlerinde oldu¤u gibi k›r›lma anlar›ndainisiyatif gelifltirerek gençlik hareketinin en görünür öz-nesi olabilmektedir. Bu k›r›lma anlar›n› yaratabilmekiçinse Kolektifler, yumurta eylemleri örne¤inde oldu¤ugibi yayg›n direnifl örnekleri ve araçlar› yaratmaktad›r.Bunlar›n simgeleflmesi ve görünürlük kazanmas› için deeylemlerine süreklilik kazand›rmaktalar. Bu politik çizgiyi hayata geçirmenin önemli bir unsu-ru olan militanl›k anlay›fl›, nesnel durumun dengelerinide¤ifltirebilen, kitlesel tepkinin somutlaflmas› olarak ifa-de edilebilir. Militanl›k anlay›fl› sadece devrimci fliddetkullanabilme becerisini de¤il, bir siyasi üretim süreci-nin ›srarc›l›kla örgütlenmesini, öncülük alg›s›n›n ve ini-siyatif alma yetene¤inin geliflmifl olmas›n› da kapsa-maktad›r. Kolektifler ayn› zamanda kitlelere ulaflabile-cek kurumsal kanallar gelifltirmektedir. Bu kurumsalkanallar arac›l›¤›yla gençlik kitlelerinin çok yönlü e¤i-limleri kapsanabilmektedir. Güncel bir örnek olarakUluslararas› Gençlik Filmleri Festivali, üniversitelerdebulufltu¤u binlerce üniversiteliyle, Türkiye genelindeson y›llar›n en kitlesel üniversite etkinliklerinden biriolmufltur. Aral›k ay›n›n sonunda befl ilde yap›lan etkin-liklere toplamda on binin üzerinde üniversiteli kat›lm›fl-t›r. Üniversitelerin toplumsal ba¤›n›n tamamen kopart›l-mas› hedeflenen bu süreçte Kolektifler üç y›ld›r heryaz yüzlerce üniversiteliyi yoksul mahallere tafl›maktave ayd›n kimli¤ini ezilenlerin içinde yeniden üretmeyihedeflemektedir. Üniversite mücadelesi içinde izlenenpolitik stratejik çizgiyi tek bir bafll›k ve yöntem yeri-ne çok yönlü, yarat›c› ve infla edici muhalefet tarz› Ko-lektiflerin temel özelliklerinden birini oluflturuyor. Üni-versiteli kad›n çal›flmas› bu tarz›n›n görünürlü¤ü aç›s›n-dan en sade örneklerinden birini oluflturuyor. “Üniver-siteli Kad›n Kolektifi” birimiyle kurumsal olarak iler-leme sürecinde olan kad›n çal›flmas› önümüzdeki dö-nem gençlik hareketi içinde özgün ve canl› bir muha-lefet tarz›n› gelifltirecektir.

Kolektifler yakalad›¤› yerel geliflkinlikleri, üniversiteyitemsil etme gücünü, yeni bir üniversite infla etme he-defini ve iktidar karfl›s›nda daha genifl bir gençlik ha-reketini yaratabilmek için merkezileflme hedefini önünekoymaktad›r. Ö¤renci Kolektifleri’nin merkezileflmesigençli¤in çok parçal› tepkilerine politik bir hareketindilini ve hedeflerini kazand›rmay› amaçlaman›n yan›n-da ayn› zamanda yerel çal›flmalar›n zenginli¤i, temsili-yetini ve geliflkinli¤ini artt›rma hedefi de tafl›maktad›r.Merkezileflme çal›flmalar›yla, Ö¤renci Kolektifleri çokdaha disiplinli, koordineli, h›zl› ve üretken bir yap›yakavuflacak ve iktidar politikalar›na seri cevaplar ürete-bilecektir. Bu sayede gençlik kitlerinin neoliberal-geri-ci sisteme karfl› biriken tüm tepkileri merkezi bir bün-yede toplanabilecek, h›zla yayg›nlaflabilecek ve iktidaraetkin ve y›k›c› bir biçimde yöneltilecektir. Militan ey-lemleriyle yol açan gençlik hareketi, merkezi ve ku-rumsal yap›s›yla genifl kitlelerle buluflabilecek ve aç›-lan yol kitleselleflme olanaklar›n› artt›racakt›r.

Sonuç yerine:AKP iktidar› üniversitelerde sermayenin ve kendisininihtiyaçlar› için bir dönüflüme ihtiyaç duyuyor. Fakat budönüflüme, bask› ve denetim organlar›na baflkald›rarakkarfl› ç›kan gençlik hareketi AKP’nin yönetme strateji-sinde bir çözülmeye yol açt›.

Bu çözülmenin pratik yans›malar›ndan birisi AKP’nintoplumsal tepkiyi manipüle edememe ve bast›ramama-s›nda görülüyor. AKP’nin bask› ve denetimi daha daart›rmas› iktidar›n›n meflru zemininin sars›lmas›na yolaç›yor. Gençlik hareketinin AKP’nin ve neoliberal üni-versitenin krizinde yakalad›¤› bu olanaklar gençlik ha-reketinin geliflimiyle art›r›labilir. Bunun için gençlik ha-reketinin daha genifl gençlik kesimleriyle buluflmas›n›sa¤layacak ve gençli¤in biriken tepkisini iktidar karfl›t›politik bir hareket içinde seferber edebilecek tam anla-m›yla merkezi bir hareketin yarat›lmas› gerekmektedir.

(*) 4 Mart 2008 günü Kocaeli Üniversitesi'nde YÖK baflkan› Yusuf Ziya Özcan,13Eylül 2008 günü Karaköy'de demirleyen 2 NATO gemisi, 5 Kas›m 2009 günüKTÜ'de ‹srail Büyükelçisi, 5 fiubat 2010 günü ‹TÜ'de Nato Güvenlik Sekreteri'ninkat›ld›¤› toplant›, 2 Mart 2010 günü ODTÜ'de Savunma Sanayi Müsteflarl›¤›Uluslararas› ‹flbirli¤i Daire Baflkan›, 4 Mart 2010 günü ‹stanbul Ticaret Odas›(‹TO) Baflkan› Murat Yalç›ntafl, 19 Mart 2010 günü ‹stanbul Üniversitesi'ndeAKP'li bakan Nihat Ergün, 24 Mart 2010 günü Mersin Üniversitesi'nde BDDKBaflkan›, 29 Mart 2010 günü Samsun OMÜ'de Ali Sabanc›, 8 Nisan 2010 günüCumhuriyet Üniversitesi'nde Kayseri Sanayi Odas› Baflkan›, 24 Temmuz 2010günü Maltepe Üniversitesi'nde ÖSYM Baflkan›, 4 Eylül 2010 günü “yetmez amaevet” diyen Osman Can, Y›ld›ray O¤ur, fienol Karakafl, 18 Ekim 2010 günüAnkara Üniversitesi'nde AKP'li Bakan Egemen Ba¤›fl, 8 Kas›m 2010 günüHacettepe Üniversitesi'nde British American Tobacco Ankara Bölge Temsilcisi,26 Kas›m 2010 günü Anadolu Üniversitesi'nde Anayasa Mahkemesi Baflkan›, 8Aral›k 2010 günü Ankara Üniversitesi SBF'de AKP'li Burhan Kuzu, 11 Aral›k2010 günü Çanakkale'de DS‹P üyesi Roni Margulies, 14 Aral›k 2010 günüAkdeniz Üniversitesi'nde Yaflar Holding Yönetim Kurulu Baflkan› yumurtalarlaprotesto edildi.

29

GENÇL‹K HAREKET‹

Page 30: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

30

011 genel seçimlerine do¤ru, AKP iktidar›-n›n ittifaklar temelinde yer alan liberal solkanat çözülürken ittifak, ‹slamc›-milliyetçigericilik blokuyla tahkim ediliyor. Devletinve toplumun en gerici güçleri yeniden saf-

laflt›r›larak bir kez daha iktidarda kalman›n en garanti-li yolu deneniyor.

Türkiye emek eksenli bir siyasallaflma sürecine girdi.Bu sefer risk oran› düflük eski devlet seçkinlerindenfarkl› olarak, sokaktan gerçek bir tehlike yükseliyor.Bu, egemenler aras› bir iktidar savafl›m› de¤il. Devle-tin çürümüfl, yozlaflm›fl kanatlar›n›n iktidar çat›flmalar›n-da s›rt›n› yükselen egemen güçlere dayayarak “libera-lizm ve sol ad›na” güvenceli siyaset yapanlar›n karfl›-s›nda art›k silahs›zland›r›lm›fl, “zarars›z” darbe çeteleri

yok. Gerçek s›n›f siyaseti yeni bafll›yor. Sokakta “aç-l›k ordular›” var; temel yaflamsal haklar› u¤runa var›-n› yo¤unu ortaya koyan güvencesiz iflçiler, yoksul halks›n›flar› var. Onlar sokaktayken “emekten yana-sol” birgörüntü çizmenin imkân› yok. Süreç, liberal hafiflikle-ri kald›ramayacak kadar ciddileflti. Hak mücadeleleri veson olarak gençlik hareketinin ç›k›fl›yla neoliberal siya-set oyunu bozuldu. AKP’nin emek politikas› çözülüyor.Liberallerin uzun y›llard›r beslendi¤i “neoliberal solproje” iflas etti.

Yasallaflma’dan neoliberal sol projeyeLiberal solu niteleyen en önemli karakteristik özellik,do¤uflunda ve geliflimindeki çarp›kl›kt›r. Çarp›kl›¤›n te-melinde üç tarihsel olay bulunur: 12 Eylül faflizmi, sos-

Güvencesizlerin s›n›f politikas› sürece damgas›n› vuruyor. Süreç, liberalhafiflikleri kald›ramayacak kadar ciddileflti. Hak mücadeleleri ve gençlikhareketi neoliberal siyaset oyununu bozdu. AKP’nin emek politikas› çözü-lüyor. Liberallerin uzun y›llard›r beslendi¤i “neoliberal sol proje” iflas etti.Güvencesizler sokakta ve liberal solun yapabilece¤i hiçbir fley yok

Neoliberal sol projenin iflas›Neoliberal sol projenin iflas›

2Elif Y›ld›z

O d u n k › r › c › s › n › n h › n k d e y i c i s i 1

Page 31: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

yalizmin yenilgisi ve neoliberal sald›r› dalgas›. ‹çiçe ge-çen yenilgi süreçleri ve bunun üzerine gelen yo¤un ne-oliberal sald›r› dalgas›, Türkiye solunun hemen bütünak›mlar›ndan hat›r› say›l›r bir bölümünün sa¤a savrul-mas›na yol açt›. Sa¤a savrulma, yükselen neoliberal sal-d›r› dalgas›na tutunarak geçmiflin inkâr›, karalanmas› veneoliberal kapitalizmle bütünleflme üzerinden oldu.

Yo¤un neoliberal ideolojik bombard›manlar alt›nda ye-nilgi psikolojisinin ve y›lg›nl›k kültürünün sürekli ye-niden üretilmesi sa¤land›. Daha çok solun emekçi s›-n›flarla ba¤lant›s›na iliflkin öncülük, önderlik, devrimciparti, proletarya diktatörlü¤ü tart›flmalar›na liberal ide-olojik tezler fl›r›nga edildi. Marksizmin meflru savun-maya dayal› silahl› eylem deneyimleri, solun fliddetedüflkünlük genlerine ba¤land›; direnifl e¤ilimleri bast›r›l-d›. Siyasal iktidarlar›n halk üzerindeki sistematik flidde-tini ve bask›s›n› gizleyen bu tav›r, bugün de liberal so-lun en çok baflvurdu¤u yöntemlerden biridir. Gençlikhereketinin AKP protestolar›nda oldu¤u gibi, ne zamaniktidara karfl› meflru direnifl eylemleri yükselse ya daIMF protestolar›nda oldu¤u gibi ne zaman kent yok-sullar›n›n militan eylemleri kent merkezlerinde patlasa,hep ayn› sald›r› ve karalamalarla bast›r›lmaya çal›fl›l›r.Liberal sol, eylem alanlar›nda k›r›k cam-çerçeve parça-lar› arar. Bulamazsa arfliv tarar; “çiçekleri koparan gös-terici” foto¤raf› imdad›na yetiflir. Bunu geleneksel so-lun fliddet düflkünlü¤ünün ve mülkiyete yönelik suçal›flkanl›¤›n›n canlanmas›, eski kafal› solculuk olarakyarg›lar. Yine ne zaman solun yenilenmesinden sözedilse, karalamalar Stalinizm gibi solun kimi tarihseldeneyimlerine odaklan›r. Elbette tahmin edilece¤i gibi“Stalin’in totaliter yönetimi” yine solun geneti¤ine flif-relenir. Stalin’in totaliter yönetimine iliflkin kopar›lanpat›rt›n›n ard›nda, örne¤in kap›kullu¤unu yapt›klar› oto-riter Tayyip Erdo¤an’›n tek adam yönetimine iliflkin tekbir elefltiri k›r›nt›s› bulamazs›n›z. Ömer Laçiner’in Bir-kim Dergisi’nin yeni misyonu olarak ilan etti¤i “sos-yalzimin yenilenmesi giriflimi”ne iliflkin kala kala eldegeleneksel sola yönelik eski karalama taslaklar› kald›.Marks’›n siyasal çal›flmalar›n›n en parlak tezlerinden bi-ri olan, “Sosyalizm kapitalizmi y›kan gerçek bir hare-kettir” tezi hiç hat›rlanmaz bile. Bilindi¤i üzere Marks,sosyalizm tart›flmalar›n›n bafl›na kapitalizmin devrimcielefltirisini koydu. Murat Belge, Ahmet ‹nsel gibi med-yada her gün saatlerce boy gösteren bu “her fleyi bi-len” sosyalizm alimleri, nedense sosyalizmin alameti fa-rikas›n› unutuyorlar. Ya da kendilerinde, en az›ndanadet yerini bulsun diye flöyle yalandan bir AKP ikti-dar› elefltirisi yapacak cesareti bile göremiyorlar.

Hat›rlanaca¤› üzere bu yaklafl›m›n öncülleri, ilkin 1980ve 1990’larda geliflen yasallaflma eksenli liberalleflmedalgas›nda da ortaya ç›kt›. “Sosyalizmin yenilenmesi”,

“inand›r›c› bir sosyalizm tan›m›n›n yap›lmas›” gibi ide-olojik sorunu birincil sorun olarak öne ç›karan yakla-fl›mlar, geliflen yeni sald›r› dalgas›na karfl› mücadele so-runlar›n› geri plana itti. Tart›flma toplant›lar›nda inan-d›r›c› bir sosyalizm tan›m› yap›lamad›. Üstelik neolibe-ralizmin ilk sald›r› dalgas›na karfl› yükselen toplumsalmuhalefeti ilerletecek sol müdahalenin de yap›lmas› damümkün olmad›. Sistematik sald›r›lar karfl›s›nda savun-mac› bir mücadele çizgisi izleyen toplumsal muhalefetbast›r›ld›. Bast›r›lan toplumsal muhalefetin engel olmak-tan ç›kar›lmas›yla neoliberal yeni sömürge kapitalizmi,AKP’nin kurmayl›¤›nda yerleflik bir düzen haline gel-di.

Yasallaflma ekseninde ortaya ç›kan liberal solun, anageliflme yata¤›n› ÖDP’yle simgelenen yasal partiler vesolun hemen bütün ak›mlar›nda bafl gösteren yasallafl-ma e¤ilimleri oluflturdu. 1960’lardan 1980’lere TKP’denDevrimci Yol’a, TDKP’den Troçkistlere dek sol gele-ne¤in önemli figürleri düzen içi solun yeni e¤ilimleri-ni oluflturdular. Ayr›nt›, ‹letiflim (Birikim), Metis yay›n-lar› liberal düflünsel atmosferin kaynaklar›n› oluflturdu.Bugün ilk akla gelen sol liberal isimlerin ço¤unun ev-riminde bu sürecin ciddi bir olgunlaflt›r›c› katk›s› oldu.

Neoliberal sol projeNeoliberalizmin sol aya¤›, neoliberal dönüflüm operas-yonlar›nda liberal sol flah›slar›n etkin bir flekilde kulla-n›lmas›ndan do¤ar. Bu projede liberal sol, yap›s› gere-¤i politik-örgütsel bir gücü olmad›¤›ndan, idelojik ifl-levlerine ba¤l› olarak iki alanda kullan›l›r: devletin ne-oliberal dönüflümünde inand›r›c›l›k ve orta s›n›flar›n ye-ni düzene eklemlenmesinde.

AKP iktidar›n›n inand›r›c›l›k aparat›Yasallaflma ekseninde geliflen liberal sol dalgayla, ye-nilgilerden süzülen Türkiye solu ve toplumsal muhale-fetten arta kalanlar›n yeni düzenle eklemlenme sürecitamamland›. Yerini iktidar eksenli geliflen liberal solab›rakt›. Fakl› sol geleneklerden ve toplumsal katman-lardan gelen liberal sol, AKP iktidar›n›n ititfaklar te-melinin liberal sol kanad›n› oluflturdu. Bugün liberalsol, 1960’lardan 1980’lere yükselen solun gelenekselkadrolar›ndan; 1980’lerden 2000’lere yasallaflma eksen-li geliflen liberal sol dalgadan; yükselen yeni orta s›-n›flardan; üniversite, medya, araflt›rma flirketleri gibimesleklerden devflirilen çok katmanl› bir yap›ya sahip-tir. Buralardan elde ettikleri bütün olanak, ayr›cal›k, bi-rikim ve yetenekleri iktidar›n hizmetine sunan bu ke-simler, ciddi bir politik güce sahip olmad›klar›ndan,esasen ideolojik olarak, iktidar›n meflrulaflt›r›lmas›nahizmet ediyorlar. Yeni liberal solun temel ifllevi solundüzene eklemlenmesi de¤il, iktidar operasyonlar›n›n

31

L‹BERAL SOL

Page 32: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

meflrulaflt›r›lmas›d›r. Bir zamanlar Radikal gazetesi ne-oliberal düzenin ideal sol tipini temsil ederken, staj›n›Birgün ve Radikal’de tamamlayan kimi flah›slar bugünTaraf gazetesinde do¤rudan iktidar operasyonlar›ndakullan›lmaktad›r. AKP’nin hamlelerini meflrulaflt›ran “si-villeflme” (anayasa, demokrasi vb.), “inanç özgürlü¤ü”,demokratikleflme”, “ileri demokrasi” (eski TKP tezi)söylemi, liberal sol taraf›ndan üretiliyor.

‹slamc› medyadan Birikim’e, fiahin Alpay’dan ÖmerLaçiner’e; Radikal’den Taraf’a, Ahmet ‹nsel’den MuratBelge’ye, Roni Margulies’a, Nabi Ya¤c›’ya, GülayGöktürk’e; EDP’den DS‹P’e, Ufuk Uras’tan Do¤anTarkan’a daha birçoklar› AKP iktidar›n›n liberal sol ka-nad›n› oluflturuyorlar. Sa¤ kanat-‹slamc› liberaller isedaha çok neoliberal dönüflümle cemaat yap›lanmas› ara-s›ndaki gerilimleri giderme görevini üstlendiler. Medya,üniversite ve dan›flmanl›k hizmetlerinde görevlendirilen‹slamc› entelektüeller, daha çok, neoliberal dönüflümü-nün siyasal ‹slam ve cemaat yap›lanmas›na uyumlu ha-le getirilmesinin görevlerini yerine germektedir. ‹slam-c› entelektüeller, son derece yayg›n olan ‹slamc› ya-y›mc›l›ktan; cemaat evlerinin e¤itim tezgahlar›ndan; yi-ne ‹slamc› dayan›flma a¤lar›yla gönderildi¤i yurt içindeve yurt d›fl›ndaki üniversitelerden ve az say›da da ol-sa, ‹slamc›, faflist hareketin gerici sokak hareketlerin-den geliyor. Düflünsel kökleri, dünya görüflleri ve ya-flam tarzlar› liberal dönüflümün gereklerine uygun de-¤il. Geçerken vurgulamak gerekirse, kimi ‹slamc› libe-rallerle sa¤ kanat liberaller “Müslümanlar›n muhafaza-kâr özelliklerini yitirmeden modernleflmesi ve yeni pi-yasa toplumuna uyumu” konular›nda çal›fl›yor.

AKP’nin, neoliberal dönüflümün ideolojik-düflünsel alt-yap›s›n› üretebilecek ve liberal söylemle bunu meflru-laflt›racak nitelikte bir entelektüeller “kast”› bulunmu-yor. ‹flte liberal sol burada devreye giriyor. ‹ktidar›n vesiyasal ‹slam›n, emperyalizmle yeni iflbirlikçilik ba¤la-r›n›n derinlefltirilmesi, devletin neoliberal dönüflümü veAKP’nin devletteki gücünün art›r›lmas›na, ‹slamc› ser-mayenin yükselen piyasalara pompalanmas› ve ‹slamc›gericili¤in ve cemaat hukukunun toplumsal yap›da yay-g›nlaflt›r›lmas› hamlelerini liberal sol bir söylemle mefl-rulaflt›r›yor. TSK gibi AKP’nin has›mlar›n›n y›prat›lma-s›, solun bask› alt›na al›nmas›, yeni orta s›n›flara ide-

al düzen içi yüksek standartl› bir yaflam kültürününpompalanmas› ve emekçi s›n›flar›n düzene dönük alg›-lar›n›n buland›r›lmas› ifllevlerini üstleniyor.

Asl›nda ‹slamc› liberal ittifak›n derin tarihsel kökleribulunur. Türkiye kapitalizminde devletin yeniden yap›-lanmas›na iliflkin her giriflim (Demokrat Parti, Özal,AKP) ‹slamc› liberal ittifaka dayan›r. Liberaller, burju-vazi gibi ‹slamc›lar› da devlete karfl› demokrasinin ta-fl›y›c›lar› olarak görürler. ‹slamc›lar ise devletin dönü-flümünü ‹slamc› ideolojiyle meflrulaflt›ramad›klar›ndangerekli ideolojik aparat› liberal söylemden al›rlar.

Liberal sol söylemin teorik öncüllerini, yenilgi ve in-kâr üzerinden kurulmufl çarp›k bir sivil toplumculukanlay›fl› sa¤lar. Sivil toplumculuk, Türkiye’de s›n›flarüstü biçimde olufltu¤u ve tüm s›n›flar› eflit biçimde bas-k› alt›na ald›¤› varsay›lan “ceberut” devlet düzeninin,sivil toplumun önünü t›kayarak demokratik geliflmele-rin önünü t›kad›¤› anlay›fl›na dayan›r. Bu durumda ta-rih s›n›f mücadelelerinin de¤il, devlet ile bu heterojensivil toplum aras›ndaki mücadelenin tarihidir. Devletinkarfl›s›nda yeralan sivil toplumun devleti gerileterek de-mokratik geliflmelerin önünü açabilecek bafll›ca gücüoluflturur. ‹flin çarp›kl›¤› flurda ki, demokrasi sicilindeen küçük bir cesaret par›lt›s› olmayan ‹slamc› burjuva-zi, bu devletin karfl›s›nda (!) demokrasinin itici gücüolarak görülmektedir. Daha kötüsü, y›llard›r siyasal ik-tidarlara tutunarak büyüyen, iktidarlarca desteklenen veiktidarlar› destekleyen; kontrgerillan›n Komünizme Kar-fl› Mücadele derneklerinde beslenen, Kanl› Pazar ve Si-vas gibi katliamlar›n kullan›lan ‹slamc› hareket de de-mokrasinin itici gücü olarak görülmesidir.

Burjuvaziye bel ba¤lamakT›pk› ulusalc›lar gibi liberaller de egemenlerin bir ka-nad›na bel ba¤layarak siyaset yap›yorlar: ulusalc›larTSK’ya, liberaller burjuvaziye yaslan›yor. “Gelenek so-lu, modas› geçmifl s›n›f siyasetinin peflini b›rakmamak-la suçlayan liberaller, bu tav›rlar›yla emek düflmanl›¤›-n› a盤a vururlar. Asl›nda kendisi de burjuvazinin s›n›fsiyasetini yapan liberal solun, s›n›f siyaseti diye kara-lad›¤› fley “iflçi s›n›f›” (emek-halk) siyasetidir. Onlaragöre, AKP iktidar› ve onun temsil etti¤i baflta ‹slamc›burjuvazi (“otantik”), Türkiye’de “burjuva demokratikdevrimin” tafl›y›c›s›d›r. “Devrimci burjuvazi”nin varl›¤›-na, yani “demokrasi u¤runa devrim yapacak” bir bur-juvazi varsay›m›na dayanan bu iddia geçersizdir. Bu id-dia burjuvazinin devrim yapmas›n› gerektiren koflular›varsayar. Oysa bu koflullar ülkemizde mevcut de¤ildir.Her fleyden önce, sermayenin birikim süreçlerin önünükesen yap›sal engellerin varl›¤›ndan söz edilemez. Ül-kenin bütün olanaklar› sermaye için seferber edilirkenve iktidarda tarihsel olarak ç›karlar› burjuvaziyle kök-

32

L‹BERAL SOL

Page 33: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

ten çeliflen feodal egemenler gibi s›n›flar bulunmazkenburjuvazi ne için devrim yapacak? B›rak›n devrimi,Kürt aç›l›m›nda da görüldü¤ü gibi, ülkemizde demok-rasi ve özgürlükler u¤runa en küçük bir riski bile gö-ze alabilecek bir bujuvazinin varl›¤›ndan söz edilebilirmi? Tabi yalanc› darbelere karfl› ald›¤› riski saymaz-sak!) Bütün büyük tarihsel kazan›mlar›n› barikatlardadökülen devrimci proletaryan›n kanlar›na borçlu olanburjuvazi, flimdi bütün gericili¤ini proletaryan›n devrim-ci hareketini engellemek için seferber ediyor.

Orta s›n›flar›n yeni düzene eklemlenmesiSon otuz y›lda Türkiye’de hareketli bir orta s›n›f olu-flumu gözlenir. Bir yandan kamusal sektörün tasfiyesiy-le birlikte kamuda çal›flan kesimlerde çözülme ve gü-vencesizlik eksenli proleterleflme yaflan›r. Buna kentliküçük üreticiler ve tüccar tak›m› da efllik eder. Öteyandan neoliberal piyasalar›n yükselen sektörlerindeciddi büyüme söz konusudur. Finans piyasalar›, banka-c›l›k, reklamc›l›k, dan›flmanl›k, sigortac›l›k, turizm vehizmetler, baflta televizyonculuk olmak üzere medya gi-bi yaflam standartlar› yükselen yeni orta s›n›flar ortayaç›kmaya bafllar. Güvencesiz-ucuz emek sömürüsününsonucunda büyüyen sermaye s›n›flar›n›n gölgesindeçöplenen (ana yeme¤in etraf›ndaki k›r›nt›lar› at›flt›rmak)bu s›n›flar, uydu kentlerde, ayaktak›m›ndan ar›nd›r›lm›fl“güvenli, temiz” semtlerde oturur. Yüksek standartl› or-ta s›n›f tüketim kültürüne ve kredi sistemine ba¤›ml›-d›r. Türkiye’de bu y›llarda iki dalga halinde liberallefl-me s›n›fsal olarak iflte bu orta s›n›f kesimlere dayan›r.Neoliberal sol projesi, çözülen eski orta s›n›flar›n gö-rece güvenceli-ayr›cal›kl› kesimleriyle yeni orta s›n›fla-r›n s›n›fsal-politik enerjisinin neoliberal düzene eklem-lenmesi projesidir.

Liberal sol can çekifliyorPolisin son zamanlardaki hemen hemen bütün toplum-sal muhalefet eylemlerine sald›r›s›, özellikle gençlik ha-reketine yönelik bast›rma kampanyas›, liberallerle ikti-dar aras›ndaki ilk ciddi k›r›lma noktas› oldu. Ard›ndangelen ‹slamc› kurallar›n dayat›lmas› ve yasaklamalar,iktidar›n liberal kanad›n› bunal›ma soktu. Liberal “siviltoplumcu anti-devlet” anlay›fl› ve “inanç özgürlü¤ü” il-keleri çerçevesinde, ‹slamc› gericilli¤e, AKP iktidar›n›ngerici piyasac› bütün uygulamalar› ve iktidar fliddetinemeflruluk kazand›ran liberal kanat, art›k bu ifllevini ye-rine getirmekte zorlan›yor. ‹ktidar›n her “anti-liberal”hamlesiyle yaflad›¤› hayal k›r›kl›¤›n› yüksek sesle dilegetiren liberaller, üstelik yedikleri f›rçayla iyice onur-suzluk konumuna itiliyor. ‹slamc›-liberal ittifak›n eflitonurlu bir üyesi olmad›klar› an›msat›larak s›k s›k ayarveriliyor. Fethullah Gülen cemaatinin Zaman Gazete-

si’ndeki sözcüsü Hüseyin Gülerce, liberal müttefikleri-ne, buyurgan bir ses tonuyla bu “geçici demokratiklefl-me molas›”n› sineye çekmelerini nasihat ediyor. Seçimsonras› tek parti iktidar›n›n gerçeklefltirece¤i beklenenanayasal de¤iflim için, bütün bunlar› görmezden gelme-lerini istiyor. Ne var ki durum idare edilecek bir du-rum de¤il. “Devlet adam›n›n manevi flahsiyetine haka-ret”ten dolay› liberal cephenin en keskin kalemi, ikti-dar›n bafl destekçisi Ahmet Altan, Erdo¤an taraf›ndanmahkemeye veriliyor. ‹ktidar›n dayand›¤› ‹slamc›-liberalittifak ekseni çözülüyor, liberaller yede¤e al›n›yor…

Bütün bunlara karfl›n, liberaller, bu ifllerin bafl sorum-lusu olarak, AKP iktidar› de¤il, kendisinin gözden düfl-mesine yol açan “devrimci solu” görüyor. Neoliberaliz-me karfl› kitle tepkilerine yenilenmeci dinamikleriyleyol gösteren sol hareketleri kendisine karfl› bir tehditolarak görüyor. Bu konuda yan›lm›yor da! Gelenekselsolun hayaletleriyle bo¤uflmaktan yorgun düflen liberalsol, kafl›s›nda gölgesinde büyüdü¤ü iktidara karfl› gü-vencesizlerin politik hareketlerini görünce cam çerçevegibi “mülkiyet suçlar›”na sar›lmaktan baflka çare bula-m›yor. Solu oyunbozan olarak görüyor. Tam neoliberaldüzen egemenli¤ini ilan etmiflken, yükselen piyasalarüzerinde geleneksel solun önemli bir bölümü ve ortas›n›flar güvenceli yaflam standartlar› oluflturmuflken flim-di bu militan hareketler de nereden ç›kt›? Düflman›düflmana, muhalefeti muhalefete, demokrat› demokrata,sivili sivile ve solu sola benzemeyen neoliberal siyasetoyunu bozuldu! fiimdi gerçek s›n›f çat›flmas› bafll›yor.Art›k güvencesizler sokakta ve liberal solun yapabile-ce¤i hiçbir fley yok!

Dipnotlar(1) Nasrettin Hoca kad›l›k yapar. Bir keresinde bir adam gelerek baflka bir adamdan

flikayetçi oldu¤unu bildirir. Hoca adama, “Anlat bakal›m ” der. Dâvâc› meseleyianlat›r: — Bu adam otuz çeki odun yard›. O baltay› vurdukça bende karfl›s›na geçtim,h›nk, h›nk diye kuvvet verdim. Kendisi paralar› ald›, benim hakk›m› vermedi. Hoca dâvây› dinledikten sonra dâvâc›ya: — Evet hakk›nd›r. Sen bu kadar yorul, bütün paralar› o als›n, olur mu? der. Dâvâl› hayk›r›r: — Aman Kad› Efendi, odunu ben yard›m, karfl›mda seyretmekle ne hakk› olabi-lir? — “Sus senin akl›n ermez” deyip istenen paralar› getirmesi için ›srar eder. Pa-ralar gelir. Hoca, paralar› yüksekten birer birer atarak sayar. Daha sonra odunyar›c›ya döner, “Al flu paralar›” der. H›nk diyene de, “Haydi sen de paralar›n se-sini al” diyerek dâvây› halleder.

(2) 1960-1980 aras›nda Sol Yay›nlar›, devrimci-sosyalist hareketin geliflimi ve dev-rim merkezli düflünüflün ana kaynakças›n› oluflturmufltu.

33

L‹BERAL SOL

Ömer Laçiner Ahmet ‹nsel Do¤an Tarkan Gülay Göktürk

Page 34: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

Neoliberal kapitaliz-minin y›k›ma u¤ratt›¤›

halk kitleleri, kendili-¤inden bir flekilde, ken-di kaderlerini eline al›p

mevcut düzeni y›karakdevrimci bir toplumsalprojeyi kuracak hareke-te yönelmemektedir.

Sorun devrimci politika-n›n birincil sorunu, dev-

rimci öznenin örgütlenmesisorunudur. Konuyu yeni sö-mürge devrim stratejisi aç›-s›ndan ele alan Mahir Çayan,soruna “suni denge” kavra-

m›yla aç›kl›k getirdi. BugünAKP iktidar›n›n k›r›lganl›¤›-n›n ortaya ç›kar›lmas› ve hakmücadelelerinin gelifltiril-mesi aç›s›ndan suni dengekavramsal çerçevesi aç›kla-y›c› olmaya devam ediyor

Suni denge, AKPiktidar›n›n k›r›lganl›¤›ve hak mücadelesi

Suni denge, AKP iktidar›n›n k›r›lganl›¤›ve hak mücadelesi

Veysel Dere

Page 35: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

mperyalizmin daha yay›lmac› ve sald›rganbir geliflim stratejisi izledi¤i 4. Bunal›m Dö-nemi’nde, neoliberal yeni sömürge kapitaliz-mi, halka, gittikçe de¤ersizlefltirilen bir in-sanl›k durumu dayatmaktad›r. Yap›sal krizle-

rini bir süreli¤ine de olsa yat›flt›rmak için üretici güç-leri, toplumun ilerici dinamiklerini ve hak›n devrimcipotansiyelini sürekli bask› alt›na almaktad›r. Çünkü ne-oliberal kapitalizm, ancak, iflçi s›n›f›n›n yarat›c› potan-siyelini sürekli de¤ersizlefltirerek ve bask› alt›na alarakvarl›¤›n› sürdürebilmektedir.

Tarihin en büyük proleterlefltirme dalgas› olan güven-cesizlik odakl› neoliberal proleterlefltirme, Türkiye top-lumunda ciddi altüst olufllar, dramatik y›k›mlar ve çö-zülmeler yaratmaktad›r. Halk›n büyük ço¤unlu¤u geçimaraçlar›ndan kopar›larak yaflam›n› sürdüremez durumasürüklenmektedir. Semaye birikiminin, do¤an›n ve top-lumun en genifl s›n›rlar›na uzanmas›yla tar›msal üreti-ciler mülksüzleflmekte; memur, küçük üretici ve esnafgibi geleneksel orta s›n›flar iflçileflmektedir. ‹flçi s›n›f›-n›n yap›sal bir parças› durumuna getirilen iflsizlik, sü-reklileflmekte, art›k nufus kitleleri oluflmaktad›r. Prole-terlefltirme sürecine sokulan halk›n bütün s›n›f ve kat-manlar› mevcut konumlar›n›, avantajlar›n›, ayr›cal›klar›-n› ve tarihsel kazan›mlar›n› kaybederek güvencesiz ça-l›flma ve güvencesiz yaflam statülerine itilmektedir.

Sürekli kriz, istikrars›zl›k ve güvencesizlik ortam›ndasürekli geçim s›k›nt›s›, güvenlik ve gelecek kayg›s›içinde yaflamaya mahkûm edilen halkta, hoflnutsuzluk,tepki, tedirginlik ve korku e¤ilimleri artmaktad›r. An-cak neoliberal kapitalizminin y›k›ma u¤ratt›¤› halk kit-leleri, kendili¤inden bir flekilde, kendi kaderlerini elineal›p mevcut düzeni y›karak devrimci bir toplumsal pro-jeyi kuracak harekete yönelmemektedir. Asl›nda sorunözünde bir politikleflme sorunudur. Sorun devrimci po-litikan›n birincil sorunu olan devrimci öznenin örgüt-lenmesi sorunudur. Devrimci öznenin güncel somut gö-rünümü olan proleterleflme ve güvencesizleflme eksenin-de parçalanm›fl halk s›n›flar›n›n her düzeyden devrim-ci hareketler olarak örgütlenmesi, devrimci politikan›nöncelikli konular› aras›ndad›r. Hak mücadelesi eksenlitoplumsal muhalefet hareketi, devrimci gençlik hareke-ti, emek hareketi, devrimci halk hareketi ve nihayet dü-zeni alafla¤› eden bir devrim hareketi bu önceliklerdenbaz›lar›d›r.

Asl›nda bir yan›yla da Türkiye toplumu gerilimli birtoplumdur. Cinnet vakalar›, linç olaylar›, kan davalar›,aile içi fliddet ve töre cinayetleri gündelik-s›radan olay-lardand›r. Bu yayg›n gündelik gerilimler, neoliberal çe-

liflki ve kamplaflmalardan do¤an gerilim hatt›yla (Türk-Kürt, zengin-yoksul, güvenceli-güvencesiz) birleflerekçok katmanl› bir görünüm oluflturmaktad›r. Neoliberalyeni sömürge kapitalizminin do¤as› gere¤i Türkiye top-lumu, istikrars›zl›k ve krizlerin, çeliflki ve çat›flmalar›ntoplumudur. Ne var ki, düzen içi politik iktidar proje-lerine, alternatif iktidar hareketlerine ve halk aras›nda-ki adi çat›flmalara kan tafl›yan çat›flkan enerji, mücade-lenin bafllang›c›nda devrimci bir iktidar hareketine kit-lesel kan tafl›mamaktad›r. Düzenin y›k›m›ndan, çökün-tü ve çürümelerden do¤an halk kitlelerinin hoflnutsuz-luklar› ve tepkileri, halk içindeki çat›flmalara ve düzeniçi hareketlere dönüflmekte; ancak devrimci bir halk ha-reketi olarak sisteme yönelmemektedir.

Suni dengeDevrimci özne ve onun somut güncel görünümü ola-rak halk›n politikleflmesi ve devrime kitlesel kat›l›m›,devrimci siyasetin birincil sorunudur. Ama ne yaz›k kibugün gerekli ve yeterli teorik ilgiyi görememektedir.Kimi pratik durumlar d›fl›nda teorik çal›flma ve araflt›r-

35

REJ‹M

E

Page 36: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

36

REJ‹M

Çin ve Vietnam gibi klasik halk savafllar›n›n yafland›¤› ülke-lerde, devletin (merkezi otoritenin) zay›fl›¤›, feodal parçalan-m›fll›k ve feodal-sopal› sömürünün keskinli¤i nedeniyle ge-nifl ve yayg›n silahl› köylü ayaklanmalar› görülür

malar neredeyse yok denecek kadar azd›r. Bu yetersiz-lik, ‘80’lerden sonra Türkiye solunun merkezinden dev-rim kavram›n›n uzaklaflmas›yla yak›ndan iliflkilidir. Busüreçte solun ana ak›mlar›n›n liberalleflmesi, geri kalan-lar›n ise bu sürece tepkiyle birlikte ya da beraber a¤›r-l›kla savunma konumuna çekilmesi, onlar›, devrim vedolay›s›yla devrimci özne sorunundan uzaklaflt›rd›. Oy-sa devrimci özne, ‘70’lerde solun merkezi sorunlar›n-dan birini oluflturuyordu. O y›llar›n hareketli “suni den-ge” tart›flmalar›n›, polemik ve araflt›rmalar›n› bu konu-daki en ciddi teorik çal›flma olarak kabul etmek gere-kir.

Mahir Çayan taraf›ndan Kesintisizler II-III adl› broflür-de gelifltirilen suni denge kavram› (Mahir Çayan, Top-lu Yaz›lar) bu konudaki en aç›klay›c› teorik çerçeveyisunmaktad›r. ‘70’lerin bafllar›nda silahl› eylemlerin halkhareketine dönüflmemesi ve mücadelenin bafllang›c›ndadevrimci savafl›n kitlesel bir nitelik kazanamamas› dev-rimci hareketin yak›c› bir sorunudur. Mahir Çayan, bu

sorunu, emperyalizmin 3. Bunal›m Dönemi’nin özellik-lerinin bir sonucu olarak yeni sömürge ülkelerde orta-ya ç›kan de¤iflimleri inceleyerek, suni denge bafll›¤› al-t›nda formüle eder. Çin ve Vietnam gibi klasik halksavafllar›n›n yafland›¤› ülkelerde, devletin (merkezi oto-ritenin) zay›fl›¤›, feodal parçalanm›fll›k ve feodal-sopa-l› sömürünün keskinli¤i nedeniyle genifl ve yayg›n si-lahl› köylü ayaklanmalar› görülür. Mücadelenin bafllan-g›c›nda savafl kitlesel bir nitelik kazan›r. Oysa Türki-ye’de durum farkl›d›r. Temel fark, genifl halk kitleleri-nin düzene karfl› tepkilerinin kolayca güçlü silahl› ha-reketlere ve silahl› köylü ayaklanmalar›na dönüfltürüle-meyece¤i olgusuna dayan›r. Mahir Çayan bunu oligar-fli ile halk kitlelerinin düzene karfl› tepkileri aras›ndakurulmufl olan suni denge kavram›yla aç›klar.

Suni denge kavram›, yeni sömürge Türkiye’nin, eski-nin sömürge ve yar› sömürgeleriyle olan tarihsel fark-l›lafl›m›n› aç›klayan bir kavramd›r. Suni dengeye yolaçan temel farkl›laflma, devletin ve sömürünün niteli-

Page 37: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

¤indedir. Kapitalist devletin gücü, merkezi devlet oto-ritesinin ülke çap›ndaki yayg›n gücü ve tam denetimiy-le ba¤lant›l›d›r. ‹yice merkezileflmifl maliye, idare, gü-venlik bürokrasisi; fliddet ayg›t›n›n tek elde toplanmas›ve ideolojik ayg›tlar›n kitleleri etkileyebilme kapasitesi-nin geniflli¤i devletin gücünü oluflturur. Bunun yan›n-da, sömürge tipi faflizm olarak biçimlenen devlette, im-paratorluktan miras al›nan kat› merkeziyetçili¤i ve za-y›f oto dinamizmiyle güçlü devlet gelene¤i yenidenüretilir. Böylece “devletin yenilmezli¤i” sabit fikri deyeniden üretilmifl olur. Kitlelerin pasifikasyonu -halk›npolitikadan uzaklaflt›r›lmas›- için devlet kurumu veonun sivil uzant›lar› arac›l›l›¤›yla toplum faflistlefltiril-meye çal›fl›l›r. Ayr›ca, iktidar›n hegemonyas›n›n sa¤lan-mas›nda halk aras›ndaki köklü gerici ideolojilerden ya-rarlan›l›r. Halk›n devrimci katmanlar›n› bask› alt›n al-mak ve halk› edilginlefltirmek için ‹slamc›-miliyetçiak›mlar seferber edilir.

Öte yandan ülkede kitlesel halk ayaklanmalar›na yolaçan yayg›n, ç›plak, sopal› feodal sömürünün olmama-s› suni dengede belirleyici bir farkt›r. Suni denge, çar-p›k yeni sömürge kapitalizminin özgül sömürü biçimi-nin ay›rt edici özelli¤idir. Emperyalizmin içselleflmesiy-le oluflan gizli iflgal olgusu, gerçek düflman› görünmezk›lmaktad›r. Ekonominin temelinde emperyalizme ba-¤›ml›l›ktan kaynaklanan kriz ve istikrars›zl›klar yer al-sa da, refah devleti uygulamalar›n›n sonucu olarak or-taya ç›kan nispi refah ortam›, halk›n düzenden beklen-tilerini canl› tutmaktad›r. S›n›fsal çeliflkileri yumuflatannispi refah ortam›, halk›n düzenden kopmas›n› zorlafl-t›r›r. Özetle, suni denge, siyasal olarak devletin fliddetayg›t›n›n y›ld›r›c› terörü ve devletin yenilmezli¤ine dö-nük geleneksel alg›; ekonomik olarak halk›n düzendenbeklentilerini canl› tutan nispi refah düzenekleri ve ide-olojik olarak ‹slamc›l›k ve miliyetçilik gibi köklü ge-leneksel gerici ideolojilerle halk›n düzene olan tepkile-rinin pasifize edilmesiyle meydana gelmektedir. Halk›ntepkileriyle düzen (oligarfli, devlet) aras›nda kurulan su-ni denge, bu tepkilerin devrimci bir eksende politiklefl-mesini engelleyerek, mücadelenin bafllar›nda halk›n, dü-zen d›fl› ve düzen karfl›t› devrimci hareketlere kitleselolarak kat›l›m›n› engeller. Bunun için, Mahir Çayan’›nformüle etti¤i yeni sömüre devriminin devrim starejisiolan Politikleflmifl Askeri Savafl Stratejisine (PASS) gö-re, halk savafl›n›n ilk aflamas›n›, eskisi gibi kitlesel birsavafl niteli¤inde de¤il, öncü savafl› niteli¤inde olacak-t›r. Kitlelerin tepkileri, silahl› propaganday› temel alanöncü-savaflç› bir partinin önderli¤iyle silahl› bir isyanadönüflür. Burada devletin yenilmezli¤i sabit fikrinin k›-r›larak kitlerlere güven verilmesi ve onlar›n savafla ha-

z›rlanmas› sa¤lanm›fl olur. (Bak. Devrimci Yol dergile-ri)

‹slamc› liberal rejim ve suni dengeninyeniden kurulmas›De¤iflen koflullara ba¤l› olarak, rejimin suni dengeyiyeniden tesis eden ayg›t ve düzenekleri de de¤iflmek-tedir. AKP iktidar›n›n temsil etti¤i ‹slamc› liberal re-jimde suni denge özgül bir biçim almaktad›r. Emper-yalizmin 4. Bunal›m Dönemi’nde, neoliberal yeni sö-mürge kapitalizminde, neoliberal ilkeler suni dengeyisürekli yeniden tesis eden düzeneklere temel niteli¤inikazand›rmaktad›r. Devletin, devletin fliddet ayg›tlar›n›nve ideolojik hegemonya ayg›tlar›n›n neoliberal ilkelerçerçevesinde yeniden yap›lanmas›; refah devletinin sos-yal güvenlik kurumlar›n›n yerini neoliberal destek a¤-lar›na b›rakmas› ve ‹slamc› gericili¤in rejime temel di-namizmini verecek fleklilde yap›land›r›lmas› bu de¤ifli-min odak noktalar›n› oluflturmaktad›r.

fiiddet ayg›t›n›n yeniden yap›lanmas›Türkiye’deki rejimler Osmanl› ‹mparatorlu¤undan dev-ral›nan ve zaman›m›za kadar aktar›larak gelen kat› mer-keziyetçi ve güçlü devlet gelene¤iyle halk› yönetebil-mektedir. Her gelen yeni rejim, bu bask›c› otoriter dev-let gelene¤ini zaman›n gerekli k›ld›¤› de¤iflimlerle sen-tezleyerek yeniden üretmektedir.

Devletin geleneksel fliddet al›flkanl›¤›ndan ve ‹slamc›gericilikten beslenen bu ayg›tlar, AKP faflizmiyle ne-oliberal ilkelere göre yeniden etkinleflmektedir. Yeni sö-mürgecilikte, TSK merkezli kontrgerilla, polis, yarg›,istihbarat ve bunlar›n sivil uzant›lar›ndan oluflan devle-tin fliddet ayg›t›, bugün AKP (“sivil”) merkezli olarakyeniden yap›land›r›lmaktad›r. “Yönetiflim ve devletinküçülmesi” iddialar›n›n tersine, devlet daha merkeziyet-çi ve otoriter biçimler kazanmaktad›r. M‹T’te, yarg›da,poliste ve üniversitede ‹slamc› kadrolaflma tamamlan-mak üzeredir. Rejim biçimi resmen “çok partili parla-menter demokrasi” olarak tan›mlanmas›na karfl›n, bu ta-n›m pratikte karfl›l›k bulmamaktad›r. Burjuva demokra-silerinin alt›n kural› olarak gösterilen “kuvvetler ayr›l›-¤›” ilkesi ihlal edilmektdir. Yasama ve yarg› tümüyleyürütme gücüne, yani AKP iktidar›na; yani Recep Tay-yip Erdo¤an’›n “kiflisel otoritesine” ba¤lanm›fl bulun-maktad›r. Yarg› ve polis, AKP Yarg›s› ve AKP Poli-si olarak, iktidar›n muhalefeti bast›rmak için kulland›-¤› operasyonel bir ayg›ta dönüflmüfl durumdad›r. Elek-tronik izleme ve denetleme teknolojisi polisin yap›lan-mas›n› son derece güçlendirmifltir. 150 bin kifliyi bu-lan (700 bin hedefleniyor) özel güvenlik kadrolar› bü-

37

REJ‹M

Page 38: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

tün toplumsal yaflama yay›lm›fl özel bir orduyu and›r-maktad›r. ‹nsanlar›n gündelik yaflamlar› bile iktidar›ngözetimi ve denetimi alt›ndad›r. Sendikal bürokrasi elegeçirilmifl ya da denetim alt›na al›nm›fl, düflünceyi aç›k-lama özgürlü¤ü ayaklar alt›na al›nm›flt›r. Ezilenlerin veeme¤in özgür siyasal s›n›fsal örgütlenmeleri sistematikolarak engellenmektedir. Özel Yetkili Mahkemeler, Te-rörle Mücadele Yasas›, ‹nfaz Sistemi ve hapishanelerAKP faflizminin özgün fliddet ve pasifikasyon ayg›t›n›oluflturmaktad›r.

‘Nispi refah’ düzeneklerinde dönüflümNeoliberal yeni sömürgecilikle birlikte AKP iktidar›ndaücretlerin afla¤› çekilmesi, temel kamusal hizmetlerinpiyasalaflt›r›lmas›, sosyal güvenli¤in tasfiyesi edilmesiy-le, sömürüyü yumuflatan ve kitlerlerdeki refah beklen-tilerini tatmin eden düzenekler tümden de¤iflime u¤ra-maktad›r. Devletin “güvenceli ifl, yaflam ve sosyal gü-vence” sa¤layan ayg›tlar›n›n yerini neoliberal destek a¤-lar› almaktad›r.

AKP iktidar›n›n temel ald›¤› neoliberal politikalar ser-

maye birikim süreçlerinin temel kamusal hizmetler ala-n›na uzat›lmas›na yol açt›. E¤itim, sa¤l›k, bar›nma, bes-lenme, ulafl›m gibi kamusal hizmetler tamam›yla piya-saya aç›ld›. ‹flçi ücretleri afla¤› çekilirken eme¤in yeni-den üretim alan› da tümüyle piyasalaflt›r›ld›. ‹flgücü ma-liyetlerinin düflürülmesi sosyal güvencelerin tasfiye edil-mesi, “insanca yaflam ve güvenceli gelecek” olanakla-r›n› ortadan kald›rd›. Öte yandan siyasal iktidar bun-dan kaynaklanabilecek tepkileri denetim alt›na almak vedüzenin kenara ittilen ezilenlerini düzene sürekli eklem-leyebilmek için sosyal güvenli¤in yerine neoliberal des-tek a¤lar›n› (“dilencilefltirme”) kurumlaflt›rmaktad›r.

Neoliberal destek a¤lar›, kökleri Osmanl› ‹mparatorlu-¤u’na kadar giden ‹slamc› cemaat-vak›f dayan›flmac›l›-¤›n›n, neoliberal ilkeler çerçevesinde yönetiflim, STK,yard›m-kredi fonlar› a¤lar›yla iç içe geçmesinden olufl-maktad›r. ‹nsanlar bu a¤lar arac›l›¤›yla yeni düzene veiktidara yeniden ba¤lanarak beklentileri sürekli k›l›nma-ya çal›fl›lmaktad›r. Örne¤in bar›nma hakk› gasp edilen-ler kredi ve yard›m fonlar›yla bütün gelece¤ini iktida-r›n ve kredi sisteminin ellerine teslim etmektedir. E¤er

38

REJ‹M

Yanl›fl anlafl›lmas›n; Melih Gökçek “Ulafl›m hakt›rsat›lamaz”, “‹syan” ça¤r›s› yapm›yor, akl›nca hak talebini“gayrimeflru” hale getiriyor.

Page 39: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

flansl›ysa (!) bir ev sahibi olabilmiflse, ömrü boyuncaoturdu¤u evin kredilerini ödemek zorundad›r. Ya daperformansa dayal› ücretlendirmeyle (prim, ek ödenti,promosyon gibi) iflçiye, emeklili¤e ve k›dem tazminat-lar›na yans›yan güvenceli ücret yerine kaderini tümüy-le iflverene teslim etti¤i ücret sistemi getirilmektedir.Dünya Bankas›’n›n çiftçiye dönüm bafl›na 10 bin liraverdi¤i tar›m› çökertme fonlar›ndan belediyelerin da¤›t-t›¤› giysi, g›da ve kömür yard›mlar›na dek ülke çap›n-da örülen ve halk›n gündelik yaflam›n› iktidara ba¤›m-l› hale getiren iflte bu neolibeal destek a¤lar›d›r. Böy-lece kendi kaderini iktidara teslim eden ve gelece¤iipotek alt›na al›nan halk›n düzene olan tepkileri eko-nomik zor yöntemleriyle pasifize edilmektedir. Daha iyibir yaflam, örne¤in bir ev beklentisi içinde yakas›n›kredi-borç sistemine kapt›rm›fl olan insanlar, ömrünü,risklerle ve a¤›r bedellerle dolu devrim yolunda de¤il,sermayenin borç k›s›r döngüsünde tüketmektedir. Yineayn› flekilde, neoliberal destek a¤lar›yla iktidar›n güdü-müne giren (“neoliberal korporatizm”) sendikal bürok-rasi seçkinleri, giderek güvencesizleflen büyük bir iflçikitlesininin denetim alt›na al›nmas›n› sa¤lamaktad›r.

Neoliberal kimlik siyaseti ve ideolojikhegemonya ayg›tlar›n›n yenidenyap›lanmas›Kitleleri, iktidara ve sermayeye ba¤›ml› k›lan neolibe-ral destek düzenekleri, halk›n (hep yard›m, destek,prim, promosyon, teflvik, kredi, ek ödendi, performan-sa dayal› ücret bekleyen), kendisine verilenlere ba¤›m-l› ve verilenlerle yetinen edilgen ma¤dur kitlelere dö-nüflmesine yol açmaktad›r. “Ma¤duriyet”, halk›n kendikaderine sahip politik özne olmaktan ç›kar›larak toplu-mun en alt seviyesine indirgendi¤i kal›c› bir toplumsalstatüye dönüflmektedir. Neoliberal kimlik siyasetinin te-melinde yer alan ma¤duriyet statüsü, etnik, dinsel, mez-hepsel, cinsel kimlik kümelerine ayr›flm›fl neoliberaltoplumda, halk›n siyasetten uzaklaflt›r›lmas›n›n (depoli-tizasyon) özünü oluflturmaktad›r. Türbanl› kad›nlar,Kürtler, Aleviler, Romanlar gibi farkl› kesimlerden olu-flan halk›n kimlik ma¤duriyetlerinin sürekli canl› tutul-du¤u neoliberal kimlik siyasetinde, halk›n s›n›fsal-top-lumsal eksenlerde örgütlenmesi sistematik olarak engel-lenmektedir. Toplumdaki geleneksel s›n›fsal, etnik,mezhepsel gerilimler, neoliberal sürecin getirdi¤i parça-lanmalarla birleflerek gergin ve k›r›lgan bir toplumsalyap› ortaya ç›karmaktad›r. ‹slamc›l›k, milliyetçilik, ulu-salc›l›k ak›mlar› kendi eksenlerinde çeflitli gerilimler ya-ratt›¤› gibi, zenginler ve yoksullar gibi toplumsal ku-tuplaflmalar ve güvencelilerle güvencesizler gibi s›n›f içi

rekabet de artmaktad›r.

AKP iktidar› toplumdaki köklü ‹slamc›-milliyetçi geri-cili¤e dayanarak iktidar›n› sürdürülebilmektedir. ‹slam-c›-milliyetçi gericilik, üretici güçlerin geliflimini ve hal-k›n devrimci dinamiklerini bask› alt›na almak için ik-tidar›n elindeki haz›r-besleme k›talar› oluflturmaktad›r.‹ktidar, etnik-toplmsal çat›flmalar› yaratt›¤› istikrars›zl›k-lardan çekindi¤i için, ‹slamc›-miliyetçi kitle potansiye-lini daha çok, d›fl siyaset odakl› müdahalelerle canl›tutmaktad›r. ‹srail gibi Filistin halk›na sald›ran devlet-lere ya da geleneksel ABD-Ermeni lobisine antipati, ‹s-lamc›-milliyetçi kitleleri, dolays›yla iktidar deste¤inicanland›rmak için kullan›lmaktad›r. Kald› ki zaten ‹s-lamc›l›k ve milliyetçilik, 50 y›ld›r kitle pasifikasyonla-r›n›n temelinde yer alan sistematik kontrgerilla operas-yonlar›n›n kitle meflruiyetini oluflturmaktad›r. fiu s›ralaryine, hak mücadelelerinin yükselmesiyle k›r›lganl›¤› ar-tan AKP iktidar›n›n, toplumsal muhalefete yönelik flid-det ve bask› politikalar›n›n meflrulaflt›r›lmas› için kulla-n›lmaktad›r. Yine ‹slamc› kitlelerideki geleneksel Ke-malist devlet seçkinleri alerjisi, iktidar›n s›k›flt›¤› herdurumda yeniden gündeme getirilmektedir. Kitlelerindinsel talepleri, eski devlet seçkinleriyle çat›flma düzle-mi yarat›larak iktidar lehine sürekli siyaset alan›na ta-fl›nmaktad›r.

AKP iktidar›n›n k›r›lganl›¤›Halk kitlelerinin tepki ve hoflnutsuzluklar›n› denetim al-t›na alabildi¤i sürece “halk›n tepkileri ile düzenin sü-reklili¤i” aras›ndaki dengeyi koruyabilen AKP iktidar›,üç noktada bu dengeyi korumakta zorlanmaktad›r:

1. Yenilenen devletin fliddet ayg›t›yla halk›n demokra-si beklentileri aras›ndaki çeliflki

2. Neoliberal destek (dilencilefltirme) a¤lar›yla halk›nrefah beklentileri aras›ndaki çeliflki

3. Halk›n ideolojik (‹slamc›-milliyetçi-liberal) talepleriy-le ekonomik talepleri aras›ndaki çeliflki

Bu üç noktada ortaya ç›kan k›r›lganl›kla hak mücade-lesi aras›nda do¤rudan bir ba¤lant› bulunmaktad›r. ‹k-tidar›n k›r›lganl›klar› kendili¤inden bir biçimde ortayaç›kmamaktad›r. Hak mücadelelerinin yeni muhalefet tar-z›, iktidar›n k›r›lganl›¤›n› oluflturan-ortaya ç›karan-görü-nür k›lan bir ifllev tafl›maktad›r. Bu üç k›r›lganl›k nok-tas›n› oluflturan çeliflkiler, henüz hak mücadeleleri tara-f›ndan en zengin içerikleriyle politik olarak formüleedilemeseler de, bunlar, do¤rudan iktidar› hedefleyenhak mücadellerinin yükselece¤i politik-ideolojik çat›flmaalanlar›n›n alt bafll›klar›d›r.

Neoliberal yeni sömürgecili¤in kal›c› kriz ve istikrar-

39

REJ‹M

Page 40: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

s›zl›klar›, tepki ve hoflnutsuzluklar› da sürekli k›lmak-tad›r. Zaman zaman tepkiler denetim alt›na al›n›p den-ge sa¤lansa da kriz mutlak, denge ise geçici ve göre-celidir. Krizler var oldu¤u sürece, halk›n beklentilerin-de k›rlmalar ve fliddetin denetim alt›na almad›¤› tepki-leri mutlaka olacakt›r. ‹ktidar›n k›r›lganl›¤›n›n ortayaç›kt›¤› nokta, iflte bu tepkilerin denetim alt›n al›nama-d›¤›, iplerin koptu¤u noktad›r. Suni dengenin k›r›lmas›ayr› bir tart›flma konusudur. Kitlelerin tepkilerinin dev-rimci bir iktidar stratejisi çerçevesinde politiklefltirilme-si, bunun bir iktidar hareketi olarak mevzilenmesi veizlenecek yolu ve kullan›lacak yöntemleri içeren tart›fl-ma ayr› bir çal›flman›n konusudur. Ancak suni dengekavram›n›n, AKP iktidar›n›n k›rlganl›¤›, halk kitleleri-nin tepkilerinin politikleflmesi ve bu noktada devrimciiradenin rolüne iliflkin teorik aç›klay›c›l›¤›, hak müca-delelerinin örgütlenmesinde pratik önem arz etmektedir.

1. Yenilenen devletin fliddet ayg›t›ylahalk›n demokrasi beklentileri aras›ndaki çeliflkiAKP’nin, “devletin sivilleflmesi, küçülmesi ve demok-ratikleflmesi” hakk›ndaki propagandas›, neoliberal yenisömürgecili¤e has de¤iflimlerin ürünüdür. AKP buradaneoliberal ilkelerle yönetilen alternatif bir devlet tasar›-m› vaat etmektedir. 50 y›ll›k yeni sömürge devletininalternatifi, “sivillik”, “küçüklük” ve “demokratiklik”kodlar›yla tan›mlanmaktad›r. Sivil devlet, anayasadanyarg›ya dek devletin “askeri vesayet”ten ar›nd›r›lmas›anlam›na gelmektedir. Yani AKP iktidar›nda, askerlerin(TSK) belirleyici oldu¤u “anti demoktaratik-otoriter-bas-k›c›” devlet gelene¤i sona erdirilmesi vaat edilmekte-dir. Devletin küçültülmesi, devletin ekonomiden el çe-kerek neoliberal piyasalara uyum sa¤lamas›, hantall›k-lardan, yolsuzluklardan kurtulunmas› anlam›na gelmek-tedir. Devletin demokratikleflmesi ise, devletin, eski bü-rokrasi seçkinlerinin bask› arac› olmaktan ç›kar›larakmilletin (halk›n) iktidar›n› temsil etmesi anlam›na gel-mektedir. Böylece imparatorluktan miras al›n›p, küçükburjuva diktatörlü¤ü ve oligarflik diktatörlük koflullar›n-da yeniden üretilen devletin bask›c›-otoriter gelene¤i so-na erdirilecektir. Devletin bas›k›c›-sald›rgan tarz›n› ka-rakterize eden kontrgerilla yap›lanmas› ve bunun siviluzant›lar› etkisizlefltirilerek, kendi halk›n› düflman görenbir devlet anlay›fl›ndan kurtulunacakt›r.

Halk›n devletten korkusu, devlete tepkisi ve “devletinyenilmezli¤i”ne iliflkin sabit fikri, “ileri demokrasi”söylemiyle düzen içi bir iktidar alternatifine güç verdi.Özellikle islamc› kitlelerin “Kemalist devlet”le çeliflki-leri tarihsel bir hesaplaflma davas›na dönüfltürüldü.

AKP, mazlumlar›n ve ma¤durlar›n temsilcisi olarakseçkinlerin iktidar›na kafa tuttukça kitlelerin devleteolan tepkileri, iktidara yerleflen bir hareketin deste¤i ha-line geldi. Asl›nda AKP, “devletin yenilmezli¤i” fikri-ni, anti-devlet söylemiyle düzen içi bir iktidar alterna-tifinin kitlesel enerjisi olarak kulland›.

‹ktidara iyice yerleflen AKP, yeni sömürgeci “askermerkezcil” kapitalist devlet yap›lanmas›n›n, neoliberal,“sivil merkezcil” anti-tezi oldu. Yani, devletin bask›c›gelene¤ini ve fliddet ayg›t›n›, neoliberal ilkeler çerçeve-sinde daha da gelifltirip pekifltirerek “sivil” bir eksen-de yeniden üretti. Merkezi otorite, yani devletin kat›merkeziyetçili¤i tarihte hiç görülmemifl yo¤unlu¤a ulafl-t›. Askeri faflizmlerde, en az›ndan devletin toplum içi-ne nüfuzunda s›n›rlar görülürdü. AKP iktidar›ndaysa ‹s-lamc› cemaatler, neoliberal yönetiflim düzenekleriyletoplumun her hücresine nüfuz edebilecek yönetsel ay-g›tlara ulaflm›fl durumdad›r. Elektronik denetleme tek-nolojisi ve özel güvenlik flirketleriyle gündelik yaflam›nbütün alanlar› iktidar ve sermayenin denetimi alt›nda-d›r.

Sonuç olarak, devletin fliddet ayg›t›na dayanarak halkkitlelerinin tepkilerinin pasifize edilmesi, düzenle uyum-lu hale getirilmesinde AKP, büyük bir iktidar gücüneulaflm›fl oldu. AKP iktidar›n›n k›rlganl›¤› da tam bunoktada ortaya ç›kmaktad›r. Çünkü bu büyük iktidargücünü art›k meflrulaflt›rmakta zorlanmaktad›r. Kamuo-yu ve kitle meflruiyetini, eski devlet seçkinlerine karfl›,ma¤durlar›n ve mazlumlar›n temsilcisi olarak elde edenAKP, art›k bu yan›lsamay› yaratamamaktad›r. Eski dev-let seçkinlerinin gücü k›r›l›ncaya dek kendisine, “ezi-lenler hareketi”, “iktidarda ama ma¤dur-muhalif” görün-tüsü verebiliyorken flimdi verememektedir. Hak müca-delelerinde görüldü¤ü gibi, AKP mutlak iktidar gücü-nü ezilenlere yönlendirdikçe, bunu meflrulaflt›rmamakta-d›r. Kendisine yönelen her türlü tepkiyi polis fliddetiy-le bast›ran zalim bir iktidar görüntüsüyle, ezilen kitle-lerin tepkilerini düzene yeniden eklemleme yetene¤iniyitirmektedir. Meflruiyetini egemenler aras› iktidar ça-t›flmalar›na göre oluflturmufl olan AKP iktidar›n›n flid-det ayg›t›, “sokaktan yükselen tehlike” karfl›s›nda haz›r-l›ks›zd›r.

2. Neoliberal destek (dilencilefltirme)a¤lar›yla halk›n refah beklentileri aras›ndaki çeliflkiYeni sörmürge Türkiye kapitalizminin klasik sömürge-lere göre ay›rt edeci özelli¤i “nispi refah”t›r. Nispi re-fah, yani halk›n görece refah koflullar›nda yaflamas›, sö-

40

REJ‹M

Page 41: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

mürüyü ve sömürüye karfl› kitle tepkilerini yumuflat-makta ve halk›n düzenden “iyi yaflam” beklentilerinicanl› tutmaktad›r. Hele hele nispi refah› sa¤layan poli-tikalar, refah devleti, sosyal güvenlik sistemi gibi ya-p›sal tedbirler getirmiflse de rejimin ezilenleri bütünselolarak düzene eklemleme ayg›tlar› daha sa¤lam çal›fl-maktad›r. Yurttafllar kendilerini görece güvencede his-setmektedir. Üstelik devletin bask›c› niteli¤ine bir dekoruyucu devlet (“baba devlet”) niteli¤i eklenmektedirki bu durum, korkuyla kar›fl›k, devlet kafl›t›l›¤›n› den-geleyen ciddi bir psikolojik eflik yaratmaktad›r.

Ne var ki temel kamusal hizmetlerin piyasalaflt›r›lma-s›n›, sosyal güvenli¤in tasfiyesini ve bütün refah dev-leti uygulalar›n›n sona erdirilmesini gerektiren neolibe-ral politikalar, halk›n nispi refah koflullar›n› kamusalgüvence alt›na alan ayg›tlar›n tasfiyesi anlam›na gel-mektedir. Neolibeal yeni sömürgecilikte, nispi refah ay-g›tlar› tamamen piyasa iliflkilerine ba¤land›¤› gibi, onunyerine geçirilen neoliberal destek a¤lar› da piyasan›n veiktidar›n halk kitleleri üzerindeki bask›s›n› güçlendir-mektedir. Halk›n refah beklentilerini kurumsal güvence-den yoksun b›rak›larak iktidar›n ve sermayenin ellerineteslim edilmesi çeliflkileri derinlefltirmektedir. Bu des-tek a¤lar›n›n edilgen unsurlar›na dönüflen kitleler, piya-

sa ve iktidarla tek yanl› -güvencesiz- iliflkiye geçmeyezorlanmaktad›r. Performans›na, sadakatine, kulland›¤›oya, verimlili¤ine göre bu a¤lar›n parças› heline gelen-ler, bir lütuf gibi yukardan verilenlere muhtaç ma¤dur-lar haline gelirken, öte yandan da sermayenin genel de-¤erlenme süreçlerinin basit parçalar›na dönüflmektedir-ler.

Düzenin k›r›lganl›¤›n› alarak, kitle tepkilerinin düzeneeklemlenmesini sa¤layan bu düzeneklerle halk›n beklen-tileri aras›nda çeliflkiler büyümektedir. Bu durum biryandan, “yolsuzlu¤a karfl› mücadele” tart›flmalar›nda gö-rüldü¤ü gibi, “düzen içi adil paylafl›m” beklentilerini vehayal k›r›kl›¤›ndan kaynaklanan huzursuzluklar› art›r-maktad›r. T›pk› AKP’nin ezilen ‹slamc› kitlelerin tem-silcisi olarak iktidara yerlefltikten sonra h›zla lüks biryaflam›n içine yuvarlanan ‹slamc› burjuvaziye, cemaatarsitokrasisine ve kendi kadrolar›na büyük miktarlardasermaye aktarmas›ndan kaynaklanan -flimdilik dipten gi-den- huzursuzluklarda görüldü¤ü gibi. Öte yandan, in-sanlar› ma¤dur konumuna indirgeyen destek, prim, tefl-vik, yard›m gibi temel yaflamsal ürünlere yönelik bek-lentilere, kamusal hak niteli¤i veren hak mücadelesi,“ma¤dur” kitlelerin iktidara ve sermayeye yönelik edil-gen tepkilerini politiklefltirmektedir. Hak mücadelesi,

41

REJ‹M

Page 42: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

“insanca yaflam”› toplumsal güvenceye alan bir alterna-tifi bir toplumsal proje sunmaktad›r.

Benzer flekilde, sendikal bürokrasi seçkinlerine ve gö-rece güvenceli iflçi-emekçi s›n›f kesimlerine verilenekonomik ödünler emek hareketini pasifize ederek bel-li bir eflikte turmay› baflarsa da, güvencesiz iflçi s›n›f›-n›n hak ve talep eksenli yeni muhelefet tarz› karfl›s›n-da etkisiz kalmaktad›r. AKP iktidar› emek hareketinidenetim alt›na almak ve giderek AKP sendikac›l›¤›n›yaratmak yoluyla, s›n›f hareketinde bir yeni uzlaflmac›-l›k, bir nevi “neoliberal korporatizm” anlay›fl›n› egemenk›ld›. Ancak neoliberal destek a¤lar›yla iktidara ba¤›m-l› k›l›nan sendikal bürokrasi seçkinleri, iflçi s›n›f›n›n sa-

dece “görece güvenceli üst tabakas›”n› temsil etmekte-dir. ‹flçi s›n›f›n›n sürükleyici gövdesini oluflturan güven-cesiz iflçi s›n›f›n› temsil etmemektedirler. ‹flçi s›n›f›n›nkaderinin belirlendi¤i asgari ücret belirleme komisyon-lar›nda ya da ifl yasas›n› de¤ifltirme toplant›lar›nda gü-vencesiz iflçi kesimleri temsil edilmemektedir. AKP ik-tidar›, ortaya ç›kan y›k›c› sonuçlara giderek daha flid-detli tepkiler vermeye bafllayan bu güvencesiz iflçi kit-lerlerinin tepkilerini denetleyebilecek a¤lara sahip de¤il-dir. AKP iktidar› bir yandan neoliberal güvencesizlefl-tirme programlar›n› h›zla yürürlü¤e sokarken, tafleron-laflt›r›lan, sendikas›zlaflt›r›lan, ucuza çal›flt›r›lan bu kit-lelerden yükselen iflçilerin hak mücadelesini muhalefet

42

AKP’nin fliddet ayg›t›n› teflhir eden mili-tanl›¤›, çeliflkinin ilerletici taraf›ndakiherkesi harekete geçirebilen kitleselli-¤iyle, ma¤durlar›n tepkilerine devrimcipolitik bir nitelik kazand›rabilmesiylehak mücadeleleri, farkl› türden kitletepkilerinin a盤a ç›kt›¤› ana kanal›oluflturmaktad›r.

Page 43: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

tarz›na karfl› bask› ve sindirme politkalar›ndan baflka biraraca sahip de¤ildir. ‹nsanca yaflam koflullar› ortadankal›d›r›lan güvencesiz iflçi s›n›f›n›n hayatta kalma mü-cadelesini, salt fliddetle denetim alt›na almak, iktidaraç›s›ndan giderek zorlaflmaktad›r.

3. Halk›n ideolojik (‹slamc›-milliyetçi)talepleriyle s›n›fsal ç›karlar› aras›ndaki çeliflki‹slamc›-milliyetçi ideolojiler ve siyasal ak›mlar, halkkitlelerinin tepkilerini pasifize edilerek, onlar›n devrim-ci özneye dönüflümlerinin engellenmesinde, eskiden be-ri kullan›lagelen gericilik kayna¤›n› oluflturmaktad›r. Sö-mürge tipi faflizmin toplumsal temelinin yarat›lmas›nda,kontrgerillan›n komünizme karfl› mücadele stratejisinde,gerek kadro potansiyeli, gerek kitle seferberli¤i olarakhep bu kaynaklara baflvurulmufltur. ‹slamc› hareket herne kadar bugün toplumsal de¤iflimlerin -örne¤in “ileridemokrasinin”- birincil aktörü gibi gösterilse de her za-man rejimlerin en güvenilir gericilik potansiyelini olufl-turmufltur.

Temel ideolojik-toplumsal dinamizmini ‹slamc›l›ktanalan AKP iktidar›, ‹slamc›-milliyetçi siyasallaflma ekse-ninde kimi k›r›lganl›klar yaflamaktad›r. Öncelikle, uzuny›llard›r iktidar beklentileriyle harekte geçirilen ‹slamc›kitleler, tam iktidar olmuflken AKP iktidar›n›n sab›rl›-yavafl ilerleme stratejisiyle çeliflkiye düflmektedir. Temeldinsel taleplerinin bir an önce karfl›lanmas›, Mavi Mar-mara olay›nda görüldü¤ü gibi, d›fl siyasette afl›r› k›flk›r-t›lm›fl kitlelerin art›k “one minute flov”flar›yla kolaycayat›flt›r›lamay›fl›, içki, kad›n, sanat gibi gündelik yafla-m›n daha fazla ‹slamc›laflt›r›lmas› gibi konularda çeflit-li gerilimler ortaya ç›kmaktad›r. Ç›kar›lan yasa ve yö-netmeliklerle yukardan afla¤› devlet eliyle ‹fllamc›laflt›r-man›n artt›¤› bugünlerde, özellikle temel seçim yat›r›-m› olarak dinsel-milliyetçi beklentileri k›flk›rt›lan kitle-lerin zamanla AKP taraf›ndan bile denetlenmesindegüçlükler yaflanabilir. Öte yandan ‹slamc› kitlelerin din-sel talepleriyle s›n›fsal ç›karlar› ars›ndaki çeliflki gide-rek büyümektedir. Neoliberal kapitalimin iktidar›nda ‹s-lamc› kitlelerin sadece dinsel ç›karlar›n› temsil edenAKP, onlar› da s›n›fsal olarak y›k›ma sürüklemektedir.‹slamc› dayan›flma a¤lar›yla bu kitlelerin “s›n›fsal” ta-lepleri biraz yat›flt›r›lm›fl olsa da genel güvencesizlik vehak kay›plar› süreçlerinden onlar da nasibini almakta-d›r. Hak mücadelerinde art›k yavafl yavafl ‹slamc› kit-leler de yer almaktad›r. Tekel direniflide görüldü¤ü gi-bi, üstelik bu eylemlerde türban gibi ‹slamc› taleplerisimgeleyen figürlerle yer ald›klar›nda iktidar› bir haylirahats›z da etmektedirler. Zaten ‹slamc› burjuvaziyle s›-

n›fsal çeliflkileri olan bu kesimlerin, zaman zaman gi-derek zenginleflen “cemaaat aristokrasisi”yle de gerilim-leri artmaktad›r.

Devrimci iradenin rolü ve hak mücadelesiAKP iktidar›n›n k›r›lganl›¤›, iflçi s›n›f› siyasetinin dev-rimci müdahalelerinden ba¤›ms›z ortaya ç›kabileceknesnel-kurumsal bir gerçeklik de¤ildir. Türkiye neolibe-ral yeni sömürge kapitalizmi, sermaye yetersizli¤i veba¤›ml›l›k iliflkilerinden dolay› sürekli kriz ve istikrar-s›zl›klarla bo¤uflmaktad›r. Halk kitlelerini devrimci di-namiklerini bask› alt›na almadan sermaye süreçlerininönünü açamaz; dolay›s›yla varl›¤›n› sürüdüremez du-rumdad›r. Zaten sömürge tipi faflizmin temelini de bugerçeklik oluflturmaktd›r. Türkiye’de egemen siyasetinniteli¤i özünde bir kriz yönetimidir. Rejim krizi, kitlehareketinin, rejimi yetmezli¤e sürükleyebilecek niteliktesiyasallaflmas›yla ortaya ç›kmaktad›r. Böylece, süreklisermaye birikiminin önünün aç›lmas› ve bu süreçte or-taya ç›kan tepkilerin düzene yeniden eklemlenmesi sü-reci t›kanmaktad›r.

AKP iktidar›n›n k›r›lganl›¤›n› göstermesi-ortaya ç›kar-mas› bak›m›ndan hak mücadelelerinin önemi yaflamsal-d›r. ‹ktidar›n nesnel olarak k›rl›ganl›¤›n›n olgunlaflt›¤›çeliflkilere müdahale tarz›yla hak mücadeleleri, kitleler-deki hoflnutsuzluk ve tepkilerin düzene yeniden eklem-lenmesini zorlaflt›rmaktad›r. AKP’nin temel politik s›-n›fsal program›n›n sonucu olarak, Türkiye’de siyasetgüvencesizlik ve hak mücadelesi çat›flmas› temelindekurulmaktad›r. Bunun siyasal ifadesi, AKP iktidar›ylahak mücadeleleri aras›ndad›r. Hak mücadelelerinde, buprogram›n uygulanmas› sorucunda ortaya ç›kan y›k›m-dan kaynaklanan kitlelerdeki tepkilerin, düzene yenideneklemlenmesini zorlaflt›ran bir muhalefet tarz› geliflmek-tedir. AKP’nin fliddet ayg›t›n› teflhir eden militanl›¤›,çeliflkinin ilerletici taraf›ndaki herkesi harekete geçire-bilen kitleselli¤iyle, ma¤durlar›n tepkilerine devrimcipolitik bir nitelik kazand›rabilemesiyle hak mücadelele-ri, farkl› türden kitle tepkilerinin a盤a ç›kt›¤› ana ka-nal› oluflturmaktad›r. Neoliberal kimlik siyasetinin par-çalad›¤› birbiriye çeliflen farkl› kitleleri bir araya geti-rebilmesiyle ve dilencilefltirme politikas›n›n “ma¤dur”la-r›n› özneye dönüfltürmesiyle, hak mücadelesi toplumsalmuhalefetin geleneksel yap›lar›ndan ayr›lmaktad›r.

Kitle tepkilerinin kendili¤inden iktidara karfl› politik birmuhahalefet hareketine dönüflmedi¤i bilinen bir gerçek-liktir. Bu koflullarda hak mücadelelerini, iflçi s›n›f›n›ngüncel devrimci politik çizgisi olarak ortaya ç›karandevrimci iradenin rolü yaflamsal bir önem tafl›maktad›r.

43

REJ‹M

Page 44: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

Sosyal demokrasiyeneoliberal pansumanSosyal demokrasiyeneoliberal pansuman

44

SOSYAL DEMOKRAS‹

Fark›n› soranlara, “Benim ad›m Kemal!” diyor. “Kemal, Kemal!” diye ba¤›-ran kitleler olsayd› meydanlarda, daha baflka t›nlard› bu yan›t. Ancak ya-ratt›¤› heyecan ve beklentinin yan›na giderek büyüyen bir flüphe eklendi¤inikim inkar edebilir. Neoliberalizm taraf›ndan manevra alan› tüketilmifl sos-yal demokrasi anlay›fl› ile “yeni CHP”nin yoksul kitlelere ulaflmas› çok zor

Celal K›raç

Türkiye Cum-huriyeti dev-letinin kuru-cu partisi,sa¤ partilerbu kuruculukrolünü ondançal›nca, zo-runlu bir kar-fl›tl›k eserikendine soldemeye bafl-lad›. Dahasonra buna70’lerin soldalgas› ve80’lerin 12Eylül’e karfl›gençlik ve ifl-çi mücadelesieklendi. Dal-ga çekilincesahne Bay-kal’a kald›.

Page 45: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

HP’deki yönetim de¤ifliklikleri, hemen herkesimce ilgiyle izlenen bir siyasal olaylar di-zisi haline geldi. Neoliberal dönüflümle bir-likte çok boyutlu bir krize sürüklenmifl,uzun süredir iktidar yüzü görmemifl, hizip

çat›flmalar›ndan erimifl, yorgun ve hareketsiz düflmüfl bupartideki “küçük bir k›p›rt›” bile büyük bir beklenti veheyecana yol açt›. Bunun bir yenilenme hamlesi; Tür-kiye sosyal demokrasisini içinde debelendi¤i krizindenç›karacak ileri bir at›l›m oldu¤u yönünde iddia ve de-¤erlendirmeler var.

Yüzeysel ve iyimser de¤erlendirmeler bir yana b›rak›-l›rsa, olup bitenleri neoliberal dönüflüm ve sosyal de-mokrasinin krizi ba¤lam›nda irdelemek yerinde olacak-t›r. Bugüne dek parti bürokrasisinde, biraz da söylem-de gerçekleflen de¤iflime bak›l›rsa, at›lan ad›mlar›n, kri-zi derinlemesine ele almaktan ve yeni siyasallaflma di-namiklerini yakalamaktan uzak; yüzeyde kalan popülist,pragmatist ad›mlar oldu¤u görülecektir.

Sosyal demokrasinin genel özelliklerine, ilkelerine, za-mana ve mekana ba¤l› olarak farkl› biçimlerine görede¤iflik, hatta birbiriyle çeliflen tan›mlar yap›l›r. Gerçek-ten de bütün zaman ve mekanlarda geçerli tek tip birsosyal demokrasiden söz edilemez. Ülkeye ve zamanagöre de¤iflik türde sosyal demokrat hareketlere rastla-n›r. Ancak özünde burjuva reformist hareket olarak sos-yal demokrasinin siyasal gücü, her nerede olursa olsun,iflçi s›n›f›na (halka) de¤iflen her koflulda düzen içi ik-tidar alternatifleri sunabilme yetene¤inde sakl›d›r.Kriz’in odak noktas› bu yetenekteki t›kanmad›r.

Yeni sömürge kapitalizmine özgü biçimlerde ve tarih-sel olarak CHP’nin parti yata¤›nda geliflen Türkiye sos-yal demokrasisi, neoliberal dönüflümle birlikte s›n›fsal,ideolojik, ve örgütsel olarak üç temel düzlemde derinkrizler yaflamaktad›r. CHP’nin s›n›fsal temeli, neolibe-ral politikalar›n y›k›ma u¤ratt›¤› yoksul emekçi halk s›-n›flar›n›n tepkilerini AKP iktidar›na alternatif bir siya-sal harekete dönüfltürmeye elveriflli de¤ildir. Zaman za-man “eme¤in kitle partisi” ya da “varofllara yönelmek”gibi söylemler kullansa da daha çok çözülen orta s›-n›flar›n, görece güvenceli biçimlerde çal›flan iflçilerin vekamu çal›flanlar›n›n eski s›n›fsal konumlar›n›n korunma-s› temelinde seçkinci bir çizgi izlemektedir. Neoliberalpolitikalar›n derinlefltirdi¤i sorunlara “sosyal demokrat-ça” elefltirel bir tav›r tak›nmamas› ve çözüm üreteme-mesi, CHP’nin krizinin ideolojik düzlemini oluflturur.Kürt sorunu, ‹slamc› gericilik ve emekçi halk›n temelyaflam ve çal›flma biçimi olarak güvencesizlik gibi ya-k›c› sorunlara karfl› gündelik pragmatik yaklafl›mlar d›-fl›nda sistematik politikalar üretmemektedir. Tersine bü-

tün geri çekilme ve t›kanma zamanlar›nda yapt›¤› gibibaba oca¤›n›n bildik ulusalc›-devletçi-merkezci çizgisi-ne çekilmektedir. Gündemi en fazla meflgul eden par-ti içi sorunlar, krizin örgütsel düzlemini oluflturmakta-d›r. Sosyal demokrat hareketin farkl› partilere bölünme-si, parti içi hizip çekiflmeleri, tart›flma ve karar almamekanizmalar›n›n daralarak partinin bir lider partisinedönüflmesi, örgütün s›n›fsal ba¤lar›n›n kopmas›CHP’nin örgütsel-yap›sal krizini göstermektedir.

Ülkemizin tersine, sosyal demokrasi dünya çap›nda buve benzeri sorunlara getirdi¤i çözüm çerçevesinde ye-nilenme deneyimleri yaflamaktad›r. Örne¤in, kimi Ku-zey Avrupa, Güney Avrupa ve Latin Amerika ülkele-rinde sosyal demokrat partiler, neoliberal y›k›m›n halk-ta yaratt›¤› tepkileri düzen içi iktidar seçene¤i olarakörgütleyebilmektedir. ‹ngiltere ‹flçi Partisi, ‹spanya PA-SOE, Brezilya ‹flçi Partisi gibi birbirinden çok farkl›deneyimler üretseler de, asl›nda bütün bu deneyimler,sosyal demokrasinin neoliberal kapitalizmde ald›¤›, “ne-oliberal sosyal demokrasi-neoliberal sol” biçimlenmeörnekleridir. ‹ngiliz ‹flçi Partisi, bir emperyalist metro-polde, yeni sa¤c› neoliberal muhafazakar Thatcher ik-tidar›na alternatif “yeni sol” projeyle düzene eklemlen-me stratejisi izledi. Brezilya’da ise Lula, “insani yüzlüneoliberal proje”yle, devrimci bir sendikal-toplumsalhareket birikiminin düzen içi iktidar seçene¤ini olufltu-rarak “radikal bir sosyal demokrasi” örne¤i ortaya ç›-kard›.

‹flçi s›n›f› hareketinin reformizm ve devrimci sosyalizmolarak bölünmesinden bu yana, sosyal demokrasi kar-fl›s›ndaki tav›r devrimci siyasetin hep ciddi konular›n-dan biri olmufltur. Sosyal demokrasinin burjuva refor-mist hareket olarak yenilenmesinin devrimci analizi vesorunun do¤ru konuluflu, devrimci siyasetin yenidenüretimi bak›m›ndan devrimcilere kaç›n›lmaz görevleryüklemektedir. ‹flçi s›n›f›n›n devrimci iktidar seçene¤i-nin örgütlenmesi, onun düzen içi-reformist e¤ilimlerininsistematik olarak devrimci siyasetin konusu haline ge-tirilmesini gerektirmektedir.

Yoksul emekçi halk kitlelerinin toplumsal davran›fl veeylem biçimlerinin antikapitalist bir nitelik kazanmayabafllamas› süreci, ayn› zamanda, sermaye s›n›f›n›n bumücadelenin nas›l etkisizlefltirilece¤i sorununu önünekoymas›yla birlikte yaflan›yor. Sosyal Demokrasi, böy-le bir konjonktürün ürünü olarak ortaya ç›k›yor. Ser-maye s›n›f› giderek ideolojik hegemonyas›ndan uzakla-flan, kendi politik aktörlerini yaratmaya yönelen emek-çi halk kitlelerini sistem içinde tutmay› baflaracak bir“oluflum” gerçeklefltirip onu aray›fl içinde olan kitlele-rin önüne alternatif olarak koyar. Bu “oluflum” bazen

45

SOSYAL DEMOKRAS‹

C

Page 46: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

sermaye s›n›f› taraf›ndan bizzat yarat›ld›¤› gibi, bazende emekçi s›n›flar›n öz deneyimleri taraf›ndan gerçek-lefltirilmifl olmas›na ra¤men zaman içinde sermaye s›-n›f›n›n tahakkümü alt›na girebilir. Sosyal Demokrasiuluslararas› ve ulusal koflullar›n belirleyicili¤i ile kimizaman emekçi halk kitlelerin taleplerinin temsilcisi ol-may› baflar›r ve mücadeleyi düzen içine hapseder; an-cak kimi zaman da bundan baflar›l› olamaz ve devrim-ci bir rüzgâr›n önünde savrulup gider. Bunun nas›l fle-killenece¤i bütünüyle yerel ve küresel ideolojik-politikatmosfere, emekçi halk kitlelerinin politik temsilcileri-nin ideolojik-politik durufluna ve kitlelerin o güne ka-dar yaflad›klar› tarihsel sosyal deneyimlere ba¤l›d›r.

‹ngiliz iflçi s›n›f› hareketi: DevrimdenreformizmeKarl Marks iflçi s›n›f› devrim teorisini geliflmifl ülke ifl-çi s›n›f› mücadeleleri üzerine kurmufltu. En büyük umu-du da ‹ngiliz iflçi s›n›f›n›n kapsaml› ve kitlesel müca-

delesi idi. Ancak bu beklentisi gerçekleflmedi ve ‹ngi-liz iflçi s›n›f› h›zla devrimden uzaklaflarak reformizmeyöneldi. Bunun nedenleri üzerine genifl kapsaml› birtart›flma yürütecek de¤iliz. Ancak flu aç›k ki, bu me-sele özellikle 19. yüzy›l›n son çeyre¤i ve 20. yüzy›l›nilk çeyre¤inde s›n›f hareketinin bileflenlerini çok mefl-gul etti.

Esas sorunlardan bir tanesi iflçi s›n›f›n›n yekpare bir s›-n›f olarak alg›lanmas›yd›. Ancak ‹ngiltere’de h›zla ge-liflen s›n›f mücadelesi karfl›s›nda ‹ngiliz burjuvazisininsömürgelerden elde etti¤i sermaye birikiminin bir k›s-m›n› iflçi s›n›f›na “rüflvet” olarak vermeyi bir taktikolarak benimsemesiyle s›n›f içinde parçal› bir yap›oluflturmay› baflard›. Güçlü sermaye birikimi ve siyasalyönetim deneyimine sahip ‹ngiliz burjuvazisi zorlu sü-reçlerden sonra s›n›f hareketini içermeyi baflarabildi.Kuflkusuz bu sadece iflçi s›n›f›na verilen ekonomik ta-vizlerle de¤il, siyasal tavizlerle de gerçekleflmiflti.

Fredrich Engels’in ifadesiyle afl›r› tekel kâr›na sahip ‹n-giliz sermayesi bir “burjuva iflçi partisi” ortaya ç›kma-s›n›n koflullar›n› oluflturmufltur. Lenin emperyalist dö-nemde bu durumu yeniden ele alarak “tekel kâr›” bi-riktirebilen her emperyalist ülkede bir “burjuva iflçi par-tisi”nin kaç›n›lmaz oldu¤unu anlat›r. Bu durumu güç-lendiren di¤er önemli faktör ise yine Engels’in ifade-siyle yazarsak “sat›l›k sendikac›lar” gerçe¤idir. Günü-müze çok tan›d›k gelen bu söylem sermaye s›n›f›n›nkeflfetti¤i ilk içerden teslim alma yöntemi olmasa ge-rek. Kara Avrupas›’nda ise süreç ‹ngiltere’dekindenfarkl› ilerler. ‹ngiliz sermayesi gibi afl›r› tekel kar›nasahip olmayan Fransa, Almanya, ‹talya gibi ülkelerdeburjuvazi iflçi s›n›f›na karfl› her zaman çok fliddetli mü-dahalelerde bulunur. Buna karfl›n iflçi s›n›f›n›n mücade-le yöntemleri de hep devrimci biçimlerde gerçekleflir.1848 devriminden Paris Komünü’ne, çal›flma saatlerininafla¤› çekilmesinden seçme ve seçilme hakk›na kadarpek çok alanda ciddi kazan›mlar elde edilir. Ancak ar-t›k iflçi s›n›f› mücadelesi içinde iki farkl› e¤ilim oldu-¤u gerçe¤i kaç›n›lmaz olarak ortaya ç›km›fl durumda-d›r: Reformculuk ve devrimcilik.

Alman Sosyal Demokrat Partisi:Reformizmden karfl› devrime ‹flçi s›n›f›n›n “reforma karfl› zaaf›”n› fark eden Almanburjuvazisi siyasal iktidar› eliyle sosyal taleplerini içe-ren yeni bir siyasal düzen infla etme yoluna gitti. Al-man burjuvazisini bu yola iten en önemli sebep dün-yan›n en güçlü ve örgütlü iflçi s›n›f› partisiyle karfl›karfl›ya olmas›yd›. Her ne kadar Alman Sosyal Demok-rat Partisi (ASDP) bizzat kendi liderleri eliyle reform-

46

SOSYAL DEMOKRAS‹

Reformizmin babas› Bernstein, serma-yenin kar›n› iflçilerle paylaflmak isteye-ce¤ini savundu. Kautsky ise ya¤mayaortak olma umuduyla savafl› destekledi

1) Fredrich Engels2) Karl Marx3) V.I. Lenin4) Karl Kautsky5) E. Bernstein

Page 47: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

cu bir yola sokulmufl olsa da dünyada hala yükselenbir ivmeye sahip olan s›n›f mücadelesini devrim iddi-as›ndan vazgeçirmenin bir yolu aran›yordu. 19. yüzy›-l›n son demlerinde enternasyonal niteli¤e bürünen iflçis›n›f› mücadelesinin yaln›zca fliddetle bast›r›lamayaca¤›art›k kabul edilir hale gelmiflti.

ASDP teorisyeni Eduard Bernstein’in “hareket her fley-dir, hedef hiçbir fley” söylemiyle özlü olarak aç›klad›-¤› reformculuk giderek partinin ana yönelimi halinegeldi. Bernstein görüflleri resmi kongrelerde reddedilsebile partinin prati¤ine hakim oldu. Bu e¤ilim giderekMarksizmden ayr› bir fikri geliflimin çekirdeklerini ta-fl›yordu ve Bernstein, kendisine “revizyonist” denmesi-ni memnuniyetle karfl›l›yordu. Bernstein’› reformizmegötüren en önemli fikri yan›lg›, sermaye s›n›f›n›n eli-ne geçen art› de¤eri paylaflma e¤iliminde oldu¤ununkabul edilmesiydi. Bernstein’a göre sermaye s›n›f› bi-rikimini artt›rd›kça üretimi ve istihdam› gelifltirecek vekâr›n bir k›sm›n› iflçi s›n›f›yla paylaflacakt›. Güçlü iflçis›n›f› mücadeleleri karfl›s›nda sermaye s›n›f›n›n “kendi-ni savunma” ve “karfl›t›n› içerme” refleksinin sonucuolan ve konjonktürel olan bu özelli¤in, Bernstein tara-f›ndan sermayenin genel e¤ilimi gibi alg›lanmas› onuburjuvaziyle iflbirli¤ine itti.

Reformizmin asl›nda bir burjuva ideolojisi oldu¤unu veEngels’in ifade etti¤i gibi reformcu partinin asl›nda bir“burjuva iflçi partisi” oldu¤u gerçe¤ini pratik olarak an-lamak için I. Dünya Savafl›’n›n ç›kmas›n› beklemek ge-rekecekti. II. Enternasyonal toplant›lar›nda aç›kça ç›k-mas› muhtemel bir dünya savafl›n›n emperyalist amaç-larla ç›kaca¤› öngörülmüfltü. ‹flçi s›n›f› partilerinin busavafltan uzak durmas›, engellemeye çal›flmas›; ancake¤er engelleyemezse, savafl ortam›n› devrimci bir duru-ma dönüfltürülmesi kararlaflt›r›lm›flt›. Buna ra¤menASDP, savafl konusunun görüflüldü¤ü ilk meclis toplan-t›s›nda savafl bütçesine onay vererek saf›n› aç›kça bel-li etmiflti. ASDP yöneticileri aç›kça Alman milliyetçi-li¤i propagandas› yaparak, Almanya’n›n savafl sonras›kazanaca¤› sömürgelerden Alman iflçi s›n›f›na pay dü-flece¤i fikrini ifllediler.

Bernstein’in “kapitalizmin sürekli olarak geliflti¤i ve bugeliflmeye ba¤l› olarak refah› artt›rd›¤› ve bu refah› ifl-çi s›n›f›yla paylaflma e¤iliminde oldu¤u, demokratikhaklar› güçlendirdi¤i” fleklinde özetlenecek fikri I. Dün-ya Savafl› sonras› Almanya’da filizlenen faflist hareke-tin sermaye s›n›f›n›n koflulsuz deste¤i ile iktidara gel-mesi karfl›s›nda tam anlam›yla iflas etti. Bernstein’›nöncülü Lassale gibi reformistlerle, baflta Marks olmaküzere o dönemin Marksist siyasetçileri k›yas›ya bir tar-

t›flma yürütmüfller ve reformist görüflleri mahkum et-mifllerdir. Reformistlerin devrimci siyasete iliflkin yürüt-tükleri elefltirilerin bir k›sm› tart›flmaya de¤er bulunsabile Bernstein’de aç›kça ifadesini buldu¤u flekliyle re-formizmi ideolojik olarak as›l besleyen kapitalizmin bü-yüme dinamiklerinin yanl›fl tahlil edilmesiydi. Kapita-lizmin sürekli olarak büyüyen ve paylaflt›ran bir sistemoldu¤u yan›lg›s› reformistleri kapitalizm içerisinde eko-nomik ve demokratik olarak iflçi s›n›f›n›n kendisine biryer bulabilece¤i düflüncesine yöneltmifl ve bu ba¤lam-da kapitalizmi kökten y›kmaya yönelen devrimci hare-ketlerle bir yol ayr›m›n› tercih etmifllerdi. Ekonomikmücadeleyle siyasal mücadeleyi birbirinden ay›ran vesiyasal mücadelenin önemini ikincil plana düflüren buBernsteinci görüflleri; Lenin, iflçi s›n›f› hareketi içinde-ki ekonomizm e¤ilimi olarak elefltirdi. Ekonomizm, ifl-çi s›n›f›n›n kendili¤inden e¤ilimlerini yüceltiyor, siyasalmücadele, devrimci örgüt ve devrimci s›n›f bilincininoluflturulmas› sorununu görmezden geliyordu.

“Uzlaflma” dönemi: SosyalDemokrasinin alt›n ça¤›!II. Dünya Savafl› sonras›nda iki kutuplu dünya gerçe-¤i, Avrupa’da güçlenerek ç›kan sol-sosyalist partiler vesendikalar ve bütün dünyada güçlü bir dinamik halinegelen devrimci-sosyalist hareketler iflçi s›n›f› hareketiy-le sermaye s›n›f› aras›nda stratejik bir uzlaflma döne-minin bafllamas›na neden oldu.*

Bu dönem bir taraftan savafl sonras› büyük bir dina-mizme kavuflan sermaye hareketlerinin sürekli büyüme-sine sahne olurken, beraberinde Avrupa iflçilerinin deayn› flekilde bu büyümeden ciddi pay ald›¤›na tan›kl›kediyordu. Asl›nda bu uzlaflma, tekelci kapitalizmin ge-lifliminin bir görüngüsüdür; yani ekonomist mücadele(mutlak art› de¤er sömürüsü) düzleminde bir uzlaflma-d›r. K›ta Avrupa’s›nda bile muazzam bir göreli art› de-¤er sömürüsü vard›r. II. Dünya Savafl› sonras› ekomik

47

SOSYAL DEMOKRAS‹

Page 48: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

patlama, malileflme, Keynesçilik ve yine kriz bu teme-le dayan›r.

Bu anlam›yla iflçi s›n›f› mücadelesinin merkezi duru-mundaki Avrupa’da refah devleti ve faflizm sonras› de-mokratikleflme süreci bafllam›fl ve bu sürecin temelözellikleri sosyal demokrasinin temel tercihleriyle nere-deyse bire bir örtüflür hale gelmifltir. Bu ba¤lam›ylasosyal demokrat siyaset bütün Avrupa’da savafl sonra-s› dönemi kuran temel siyaset haline gelmiflti. Serma-ye s›n›f›n›n bu temel yönelimi merkez sa¤ iktidarlar›bile sosyal demokrat politikalar›n d›fl›na ç›kmamayazorlad›. Kuflkusuz bu dönemin ideolojik ve siyasal so-nuçlar› çok yönlü olarak ele al›nabilir; ama konumuzaç›s›ndan en önemli yan› “Avrupa Demokrasisi,” “Ba-t› Demokrasisi” diye özel bir demokrasi kültürü ve yö-netim biçiminin var oldu¤u ve bunun kapitalizmin ta-rihsel baflar›s› oldu¤u fleklindeki bir yan›lsaman›n bü-tün dünyada hegemonik fikir haline gelmesi oldu.

Baflta SSCB olmak üzere reel sosyalist ülkelerin gide-rek dura¤anlaflan ve ideallerinden uzaklaflan görüntüsü“Bat› Demokrasisi” diye tabir edilen burjuva demokra-sisini daha da parlatt› ve 1980’lerin sonunda fiilen sos-yalist rejimlerin çökmesiyle alternatifsiz hale geldi.1990’l› y›llarla birlikte sald›rgan biçimde uygulamayakonulan özellefltirme uygulamalar›, iflçi s›n›f›n›n örgüt-süzlefltirilmesi, sosyal devletten uzaklafl›lmas› ve bütünyaflam alanlar›n›n ticarilefltirilmesi, emperyalizmin yeni-den aç›k iflgal uygulamalar›na bafllamas› vb. somut po-litikalar sermaye s›n›f›n› iflçi s›n›f›yla uzlaflmaya itentemel dinami¤in devrim ve sosyalizm tehdidi oldu¤u

gerçe¤ini bütünç›plakl›¤›yla orta-ya ç›karm›flt›r.

Türkiye’deSosyalDe-

mokrasi ve Ecevit’in CHP’si Zaman zaman farkl› partilere bölünse de Türkiye sos-yal demokrasisi, esas olarak CHP parti yata¤›nda orta-ya ç›km›fl ve geliflmifltir. Bu süreç, örne¤in Avrupa ti-pi sosyal demokrasilerin tersine, iflçi s›n›f› hareketinindüzen içine-sa¤a çekilmesiyle de¤il, devlet-merkez par-tisinin sola yönelmesiyle bafllam›fl, sonuçta Türkiye’yeözgü bir sosyal demokrasi biçimi ortaya ç›km›flt›r.

Türkiye’de sosyal demokrasi denilince akla CHP geli-yor. CHP’nin sosyal demokratl›k iddias›, onun s›n›fsaltemeli ve kökeninden dolay› ciddi tart›flmalara konu ol-maktad›r. Zira gördü¤ümüz gibi sosyal demokrasi, ta-rihsel olarak iflçi s›n›f› mücadelesi içindeki bir yol ay-r›m›n›n do¤al sonucu olarak ortaya ç›km›flt›r. CHP isecumhuriyet rejimini kuran bir parti olarak kapitalizminyukar›dan afla¤› inflas› sürecinde ilk y›llar›nda özel ser-mayeyi güçlendirmeyi denese de gerek özel sermaye-nin c›l›zl›¤› gerekse de 1929 bunal›m› nedeniyle dev-let kapitalizmi uygulamalar›yla aç›kça “müteflebbis” ifl-levi görmüfltür. Bu ifllevi lay›k›yla yerine getirebilmekiçin de iflçi s›n›f›n› ekonomik ve demokratik haklarbak›m›ndan bask› alt›nda tutmufltur.

CHP’nin kendisini “sol” ve “sosyal demokrat” olaraktarif etmesi bütünüyle ‹kinci Dünya Savafl› sonras› olu-flan uluslararas› siyasal konjonktürle ilgilidir. ‹ki kutup-

lu dünyada emperyalist-kapitalistblok yeni sömürge ülkelerde emekve sosyalizm düflman› sa¤c›-mil-liyetçi partilerle ittifak kurmayaöncelik vermiflti. Ülkemizde isesavafl›n hemen ard›ndan, 1946 y›-l›nda, ilk seçimler yap›lm›fl ve1950’de yap›lan seçimleri ezicibir üstünlükle Demokrat Parti ka-

zanm›flt›. DP iktidara gelmesiyle sa-vafl sonras› yeniden kurulmaya baflla-

nan kapitalist blokta Türkiye’nin kurucuaktörü haline gelmifl ve bu anlam›yla

CHP’nin elinden bu rolü çalm›flt›. Asl›ndaCHP seçimlere izin verip tek parti diktatörlü-

¤ünden vazgeçerek bu yeni dönemin kurucu öz-nesi olmaya heveslenmifl; ancak 20 y›l› aflk›n sü-

ren tek parti yönetimine karfl› köylü kitlelerin vergialt›nda inletilmesi ve modernist yeniden yap›lanmayaduyulan tepki DP ile bir patlamaya dönüflünce evdekihesap çarfl›ya uymam›flt›.

DP, emperyalizmin yeni sömürgecilik siyasetinin uygu-lay›c›s› olarak iktidar›n› sürdürdü. 27 May›s sonras›onun bu miras› Adalet Partisi taraf›ndan devir al›nd›.

48

SOSYAL DEMOKRAS‹

Page 49: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

CHP 27 May›s sonras› süreçte art›k eski biçimlerde si-yasi varl›¤›n› sürdüremeyece¤ini anlay›nca kendisiniça¤dafl siyasal tan›mlar içinde bir yer aram›fl ve ‹smet‹nönü’nün tabiriyle kendisini “ortan›n solunda” tarif et-mifltir. Bu tabirle CHP aç›kça kendisini sol olarak ta-rif ediyordu. Ancak bu tarif zorlamas›n›n temel dina-mi¤i CHP’nin sahip oldu¤u sol de¤erler de¤il, dahaçok kendisini karfl›t olarak tan›mlad›¤› AP’nin siyase-tin sa¤ taraf›nda yer al›yor olmas›yla ilgiliydi. Kuflku-suz bu tercihte 1960’l› y›llarda esen sol-sosyalizm rüz-gârlar›n›n yaratt›¤› prestijden ve yeni kurulan T‹P’e du-yulan ilgiden etkilenmesi de rol oynam›flt›r.

CHP’nin gerçek anlam›yla sosyal demokrasi tarifiylebuluflmas› Bülent Ecevit’le olmufltur. Ecevit’in ‹nönü’yüdevirerek CHP’nin bafl›na geçti¤i 1970’li y›llar›n bafl-lar› Türkiye’de devrimci sol rüzgârlar›n da güçlü esti-¤i y›llard›r. Ecevit aç›kça CHP’nin devlet partisi olmagörüntüsünden uzaklaflaca¤› ve Türkiye’nin ezilen kit-leleriyle buluflaca¤› mesaj›n› vermifl ve siyasetinin te-mel yörüngesini de buna göre kurmufltu. “Bu düzende¤iflmelidir!”, “Su kullanan›n, toprak iflleyenin!” gibisosyalizan sloganlar kullanmaktan çekinmemifltir.

Ecevit kendi hareketini tarif ederken kimi zaman (Av-rupa sosyal demokrat partilerine özenerek) demokratiksosyalizm söylemini kullansa da esas olarak “demokra-tik sol” hareket demeyi tercih ediyordu. Bu tarifle dev-rimci hareketle aras›na kal›n bir çizgi çekmeyi amaç-l›yordu. Ancak 1970’lerle birlikte Türkiye öyle bir si-yasal ortama tan›k oldu ki Ecevit hiçbir zaman kendihayalindeki bu tarife uygun bir sosyal demokrat hare-ketin lideri olamad›. Zira 12 Mart darbesiyle gerek oli-garfli içi s›n›f dengelerini yeniden düzenlemeye çal›flan,gerekse de devrimci muhalefeti ezmeye çal›flan emper-yalizmin güdümündeki tekelci sermaye o dönemdekigüç dengelerinden dolay› istediklerini bütünüyle yapa-mam›flt›.

Bu nedenle emperyalizmin ve tekelci sermayenin1970’li y›llar›n ortalar›na do¤ru belirginleflen tercihi ül-keyi sa¤ partilerden oluflan milliyetçi bir cephe ile yö-netmek ve bir iç savafl politikas›yla aç›k faflist dikta-törlü¤ün tesisini sa¤lamakt›. Bu süreçte egemen s›n›f-lar›n kesin tercihi Demirel’in Adalet Partisi, Türkefl’inMHP’si ve Erbakan’›n MSP’sinden oluflan MilliyetçiCephe (MC) hükümetleriydi. Egemen s›n›flar›n bu ter-cihi, CHP’nin siyasal duruflunun, zoraki de olsa “anti-MC” zemininde yer almas›na yol açt›.

Özellikle K›br›s’a yap›lan müdahalenin Anti-Amerikan-c› “görüntüsü,” haflhafl ekiminde ABD’nin yasa¤›n› ta-n›mamas› nedeniyle uygulanan ambargo, CHP’yi “iste-

medi¤i” halde nesnel olarak devrimci hareketin rüzgâ-r›yla hareket eder hale getirdi. 1975 sonras›nda dev-rimci hareket büyük bir ivme kazan›rken, CHP’de sos-yal demokrat bir parti olarak ülke tarihinin en güçlüdönemini yafl›yor ve CHP 1977 seçimlerinde yüzde 42oyla iktidara geliyordu. Asl›nda bu olgu sosyalist ha-reketle sosyal demokrat siyasetin tarihsel geliflim süre-cinin temel özelliklerini de yans›t›yordu. Esas olarakdevrimci hareket taraf›ndan temsil edilen yükselen top-lumsal muhalefet, sosyal demokrasinin de güçlendi¤inesnel sonuçlar yarat›yordu. Ancak CHP deneyiminiBat› tipi sosyal demokrat siyaset gelene¤inden ay›rançok temel bir fark vard›r. CHP’nin s›n›fsal kökeni, te-meli ve ba¤lant›lar› nedeniyle Bat›’dan farkl› ifllev vemisyonlarla donat›ld›. Örne¤in 1970’lerde, temel olarak,tekelci sermayenin devrimci hareketi dizginlemek içinkullanmak istedi¤i bir yedek güç olarak kurgulanmad›.CHP bunu istemifl olsa bile, oligarflinin iç savafl stra-tejisi ve toplumun faflistlefltirilerek sa¤›n birli¤inin ya-rat›lmas› yönündeki MC siyaseti AP, MSP ve MHP gi-bi sa¤c› partileri öne ç›kard›. Hatta CHP’nin iktidar ol-du¤u dönemlerde, sermaye s›n›f›, aç›kça CHP’ye karfl›tav›r alm›fl ve MC hükümetlerinin kurulmas› için hertürlü deste¤i vermifltir. TUS‹AD o tarihlerde gazetele-re tam sayfa ilan vererek CHP’nin iktidardan gitmesigerekti¤ini ilan etmekten çekinmemiflti.

Özetle Türkiye’de ilk sosyal demokrasi prati¤i Ecevit’inCHP’si ile hayat bulmaya çal›flm›fl ama bu pratik bü-tünüyle o dönemin siyasal atmosferinin özelli¤i taraf›n-dan belirlenmifltir. CHP, 1973-1980 sonras› oylar›n›a¤›rl›kla sanayi kentlerinden alm›fl ama bununla birlik-te k›rsal alanda da etkili olabilmifltir. Türkiye’nin heryan›n› saran faflist terör devrimcilerle beraber CHP’li-leri de hedef alm›flt›r. Yaflanan kitle katliamlar›ndaözellikle CHP seçmenlerinin oturdu¤u mahalleler hedefal›nm›fl; CHP’nin pek çok il, ilçe yöneticisi, milletve-kili öldürülmüfltür. CHP yönetimi-bürokrasisinin irade-sinin d›fl›nda ve buna ra¤men, CHP seçmeni devrimcihalk hareketiyle çok yak›n iliflki içinde bulunmufl, dev-rimci hareketin politikalar›n› destekler duruma gelmifl-tir.

Neoliberalizm ve sosyal demokrasininkriziNeolibeal dönüflümle birlikte gerekli yenilenme hamle-lerini yapamayan sosyal demokrasi, ideolojik, s›n›fsalve örgütsel düzlemlerde yaflanan çok boyutlu bir kri-zin içine sürüklendi.

Sosyal demokrat siyasetin 1980 sonras›ndaki ilk k›p›r-dan›fl› devrimci hareketle ayn› dinamikler üzerinde fle-

49

SOSYAL DEMOKRAS‹

Page 50: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

killendi. 12 Eylül darbesinin kaybettirdi¤i ekonomiksosyal haklar ve demokrasi talebiyle ö¤renci hareketiy-le bafllayan hareketlenmeyi k›sa süre sonra “89 Baha-r›” diye bilinen iflçi hareketi izledi. Bu süreç 1989 y›-l›nda yap›lan yerel seçimlerde o günkü SHP’yi (Sos-yal Demokrat Halkç› Parti) yüzde 32 ile birinci partiyapt›. ‹stanbul ve Ankara Belediye Baflkanl›klar›kazan›ld›. Ancak gerek reel sosyalizmin çöküflünün gi-derek artan derin ideolojik etkileri, gerek 1. KörfezKrizi ve Kürt meselesinin seyrinin yaratt›¤› bask›c› or-tam neoliberal uygulamalarla birlikte solun tekrar geri-ledi¤i bir dönemi bafllatt›. Bu dönemin tek ayr›ks› ha-reketi Kamu Çal›flanlar› hareketi oldu; ama bu hareketde bir iflçi hareketi ve/veya siyasal bir hareket taraf›n-dan desteklenmeyince büyük bir h›zla geleneksel sen-dikal anlay›fl›n kulvar›na yuvarland›.

1980 ve 1990’larda SODEP/SHP’nin belediyelerde vekoalisyon orta¤› olarak hükümette gerçeklefltirdi¤i icra-atlar sosyal demokrasinin geliflimi aç›s›ndan önemli dö-nüm noktalar›n› oluflturdu. Toplumsal muhalefetle kur-du¤u olumlu etkileflim ve Kürt sorunu gibi konularda-ki sol yaklafl›mlar›yla belediyelerde ve hükümette eldeetti¤i konumu, neoliberal sald›r›ya karfl› bir toplumsalharekete dönüfltürmedi. Tersine neoliberal yeni sömür-ge kapitalizminin Türkiye’de yerleflmesinin tramplentahtalar›ndan birini oluflturdu. Gerek CHP’yle birleflenSHP, gerekse daha sonra koalisyon orta¤› olarak hü-kümete gelen DSP, neoliberalizmin orta s›n›flar, iflçi s›-n›f› ve yoksullar üzerindeki etkilerinin siyasal ‹slam ta-raf›ndan iktidar alternatifi bir hareket olarak örgütlen-mesinin önüne geçecek sosyal politikalar üretemediler.

CHP, 12 Eylül yasa¤›n›n ard›ndan 1992’de tekrar si-yaset alan›na döndü. Deniz Baykal ve ‹smail Cem’inbirlikte örgütlemeye çal›flt›¤› baflar›s›z bir Üçüncü Solgiriflimi gibi baz› yenilenme çal›flmalar›na sahne oldu.28 fiubat ve sonra AKP iktidar›nda “ulusal sol” cep-henin sözcülü¤üne soyunarak k›s›r bir “laiklik”, “ulu-sal bütünlük” siyasetinin takipçisi haline geldi. Bu dö-nemde neoliberal kapitalist politikalardan olumsuz etki-lenen halk kitlelerinin taleplerine cevap veren bir par-ti olmay› tercih etmedi. AKP’nin siyasal sistemi yeni-den yap›land›rmak istemesi karfl›s›nda geleneksel ege-menlik iliflkilerinin sözcülü¤ünü yapan devletçi-merkez-ci politikaya yöneldi. Bu duruma AKP’ninicraatlar›ndan “rahats›z” olan devlet seçkinlerinin deCHP içinde etkinliklerini artt›rmalar›n› eklemek gerek.Bu durum CHP’yi yoksullaflan emekçi kitleler nezdin-de bir seçenek olmaktan uzaklaflt›rd›. CHP sadece ça¤-dafl yaflam›n kazand›rd›¤› de¤erleri kaybetmekten kor-kan kentli orta s›n›flar›n, kamu çal›flanlar›n›n ve iflçile-

rin görece güvenceli kesimlerinin ve Alevileringeleneksel al›flkanl›klarla destekledi¤i bir parti halinegeldi. Sosyal demokrat siyasetin olmazsa olmaz› olanyoksul-emekçi s›n›flarla ba¤lar› iyice zay›flad›.

Kemal K›l›çdaro¤lu ve sosyaldemokraside yenilenme giriflimleriKemal K›l›çdaro¤lu’nun genel baflkanl›¤a gelmesiyle,CHP’nin yeniden sol vurgulu bir sosyal demokrat si-yasete yönelece¤i umudu genifl kitlelerde olumlu yan-k› bulmaktad›r. Uzun y›llar sonra ilk kez sosyal de-mokrat hareketin yeniden ciddi bir kitlesel güç olabi-lece¤i umudu sosyal demokrat seçmeni heyecanlad›r-maktad›r. Bununla birlikte, kimi sol-sosyalist çevreler-de, CHP’deki de¤iflimin siyasal konjonktürü solun ge-liflimine olanak verecek biçimde de¤ifltirebilece¤ine yö-nelik beklentiler de ortaya ç›kt›.

CHP’nin önümüzdeki dönemde izleyece¤i çizginin bir-kaç temel belirleyeni olacakt›r: CHP’nin üzerine bine-ce¤i organik iliflkilerinin oldu¤u bir kitlesel dalga bu-lunmamaktad›r. Aksine neoliberal kapitalist uygulama-lar›n y›k›ma u¤ratt›¤› ancak büyük ço¤unlu¤u AKP’ninideolojik hegemonyas› ve maddi deste¤i alt›nda pasifi-ze edilmifl bir yoksullar kitlesi bulunmaktad›r. ‹flteCHP’nin s›n›fsal krizi bu noktada bafll›yor. Yeni CHPyöneticilerinden Sencer Ayata'n›n CHP için kurgulad›-¤› “yeni tarihsel ittifak” tezi, orta s›n›flar›n kendi ha-yat tarzlar›n› korumak amac›yla yoksullar› AKP'den ko-partmay› hedefleyen bir sosyal demokrat program› te-mel al›yor. Bu biçimde kurulacak yeni ittifak›nAKP'nin karfl›s›na dikilmesi öngörülüyor. Sencer Aya-ta’n›n bir süredir dillendirdi¤i “yeni orta s›n›f” söyle-mi, CHP’nin önümüzdeki dönem izleyece¤i siyasetin“sol” vugular›n› daha da siliklefltiriyor. Ayata, kendisi-ne sorulan, “Solun oy oran›, Ecevit’in yüzde 40’l›k çiz-gisini aflamaz m›, bunun için ne yap›lmal›?” sorusunaflöyle cevap veriyor:

“CHP bir oy art›rma e¤iliminde. Art›fl›n ne kadar, ne-rede artt›¤› da önemli. K›y›lar, tuzu kurular, beyazTürkler gibi yüzeysel ifadeler Türkiye’nin içinde bulun-du¤u siyasi dönüflümü görmemizi engelliyor. Ortadayüzde 30’lara hatta yüzde 40’lara ulaflan bir kitle var.CHP artan ölçüde ülkenin yüksek vas›fl› iflgücünündeste¤ini kazan›yor. Yeni yaflam tarzlar›n› benimseyen-lerin partisi haline geliyor. ‹leri sanayi hatta sanayi öte-si kesimlerin benimsedi¤i parti oluyor. Türkiye’nin lo-komotifi bu kesimler ve yöreler. CHP toplumun gele-ce¤ini temsil eden orta s›n›flar›n partisi oluyor.”

Ayata’n›n tezi, bir tür radikal sosyal demokrasi olarak

50

SOSYAL DEMOKRAS‹

Page 51: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

de¤erlendirebilece¤imiz Latin Amerika’da görülen gün-cel sol iktidarlardan esinleniyor. Fakat onlar› siyasal ik-tidara tafl›yan s›n›fsal hareket ve toplumsal muhalefettemeli tersine çevrilerek/çarp›t›larak CHP’ye uyarlanma-ya çal›fl›l›yor. Latin Amerika örne¤inde görülen dev-rimci-toplumsal hareketin “insani yüzlü neoliberalizm”gibi reformistleflmesi süreci, Türkiye’de tersine önerili-yor. Neoliberalizme karfl› cepheden meydan okumadan,neoliberalizmin y›k›ma u¤ratt›¤› emekçi s›n›flar› neoli-beralizmin bir baflka biçimine (sol-liberal/sosyal-liberal)eklemlemeye çal›fl›yor. Deyim yerindeyse, “devrimci ol-madan reformist oluyor.” Neoliberal yeni sömürge ka-pitalizminin olas› hegemonya krizleri aç›s›ndanCHP’nin siyasal bir de¤eri var m›d›r? Ayata’n›n tezi-nin tutars›zl›¤›na bakarsak, CHP’nin ezilenlerin düzeneeklemlenmesi bak›m›ndan herhangi bir gücü bulunmu-yor. Bu durumda K›l›çdaro¤lu’nun sürekli olarak ko-nuflmalar›ndan eksik etmedi¤i “halkç›l›k” söylemi içibofl, popülist, pragmatist bir propagandadan öteye git-meyecektir. Yenilenme girifliminde baflar›l› olsa bile,CHP’nin yeni politikalar›, s›n›fsal temelindeki belirsizve karars›z tercihler nedeniyle neoliberal ekonomikprogram›n sol bir türevinin uygulay›c›s› olma mecburi-yetini k›ramayacakt›r.

CHP’nin yenilenme ad›mlar›, uzun zamand›r hizip ça-t›flmalar›ndan yorgun düflmüfl partinin örgütsel kriziniçözemeyece¤i gibi, onun ideolojik ve s›n›fsal krizinidaha da derinlefltirecek tercihlerle dolu. Örne¤in yeniyönetimde, özel üniversitelerin tozunu yutmufl SüheylBatum gibi bir ulusalc›, ad› Kürt siyasal hareketiyleba¤lant› içinde an›lan Sezgin Tanr›kulu, Abdüllatif fie-ner’in Türkiye Partisi’nden ANAP ve DYP kökenli ikigenel baflkan yard›mc›s› Bülent Kuflo¤lu ve Ali ArifÖzzeybek, ilahiyattan ‹slamc›-muhafazakâr e¤ilimiylebilinen Muhammet Çakmak, soldan Enver Aysever gi-bi farkl› e¤ilimlerden oluflan “yumuflak bir ideolojikkoalisyon” oluflumu gözlenmektedir. Böyle bir yönetim,seçimlere kadar gözard› edilebilecek olsa da gerilimle-rin ve krizlerin habercisi bir yap›lanmay› göstermekte-dir.

Sosyal Demokrat hareket kapitalizmin nimetlerine ina-nan-güvenen bir gelenekten geldi¤i için sermaye s›n›-f›yla her zaman güçlü iliflkiler içerisinde olmay› arzueder. K›l›çdaro¤lu’nun CHP ‹stanbul örgütünü Do¤anHolding Genel Koordinatörü Nebil ‹lseven’e teslimetmesi de bu arzunun flekillenmesidir. Teorik söylemolarak sermaye s›n›f›yla birlikte emekçilerin ve halk›nç›karlar›na sayg›l›, ekonomik-demokratik haklar›n gü-vencede oldu¤u ve sosyal devlet uygulamalar›ndan ta-viz verilmedi¤i bir kapitalist sistem tasavvur eder. An-

cak CHP’yi s›k›nt›ya sokan en önemli hususlardan bi-ri Türkiye’nin son 20 y›ld›r geçirdi¤i liberal sürecinekonomik alan› bütünüyle küresel kapitalizmin uzant›s›haline getirmesi ve geleneksel anlam›yla sosyal demok-rat programlara son derece dar bir manevra alan› b›-rakmas›d›r. Bir baflka deyiflle, CHP’nin halk›n temelekonomik talepleri ve sosyal haklar için Türkiye sos-yal demokrasisinin geleneksel kal›plar› içinde yapabile-ce¤i neredeyse bir fley kalmam›flt›r. Üretim, istihdam,bölüflüm konular›nda sermaye s›n›f›n› da emekçi kitle-leri de birlikte ikna edecek ciddi ne söylenebilir göre-ce¤iz. En fazla, sol liberallerin temel talepleri aras›ndayer alan ad›mlara yönelebilir. Örne¤in, CHP yönetici-lerinin AKP’nin “baflar›l›” biçimde uygulad›¤› yoksul-lara kamu eliyle sadaka da¤›t›lmas› siyasetini elefltir-mek için dile getirdi¤i, “bu uygulamay› ‘anayasal hak’olarak düzenleyece¤iz” söylemi gibi. Sanayisi, tar›m›çökertilmifl, do¤as› tahrip edilmifl, istihdam yap›s› bo-zulmufl, gelir da¤›l›m› dengesi alt üst olmufl bir Tür-kiye’nin yeniden kurulmas› gibi çok temel sorunlar›nçözümüne iliflkin bir siyasetin üretilmesinde sosyal de-mokrat siyasetin sermaye s›n›f›ndan ba¤›ms›z bir prog-rama sahip olabilece¤ini iddia etmek hiç de gerçekçibir yaklafl›m olmayacakt›r. CHP’nin önümüzdeki seçimsürecinde “sosyal devlet” söylemiyle soslanm›fl serma-ye s›n›f›n›n genel ç›karlar›n›n temsil eden neoliberal birprograma sahip olaca¤›n› söyleyebiliriz.

Dipnot:* Bu uzlaflma döneminin dinamiklerini tam olarak anlamak için savafl sonras› Avru-

pa’s›n›n ve genel olarak emperyalist ülkelerin ekonomik büyüme stratejilerini,yeni sömürgecilik siyasetini, faflizmi yenilgiye u¤ratan bir süreç olmas›n›n etki-lerini ve Avrupa iflçi s›n›f› örgütlerinin içinde bulunduklar› ideolojik atmosfer,Sovyetler Birli¤i’nde yaflanan sosyalizm sürecinin ve SSCB’nin savafl sürecinde-ki tart›flmal› politikalar›n›n örgütler üzerindeki etkisini birlikte de¤erlendirmek ge-rekir.

Di¤er taraftan asl›nda emperyalist merkezler d›fl›nda bir “uzlaflma dönemi” oldu¤un-dan bahsetmek mümkün de¤ildir. Emek ve sermaye çat›flmas›n›n daha do¤ru-dan-dolay›ms›z yafland›¤› geliflmifl kapitalist ülkelerde böyle bir “uzlaflma” stra-tejisinden bahsetmek mümkünken bu merkezlerin d›fl›nda emperyalizme karfl›k›yas›ya bir mücadele sürüyordu. Vietnam’da bafllayan ulusal kurtulufl savafl›baflta olmak üzere bütün bir Afrika K›tas›, Asya ülkelerinin ço¤unda, Latin Ame-rika’da antiemperyalist hareketler emperyalizmle difle difl bir mücadele içindey-diler. Bu mücadelelerin pek ço¤u Latin Amerika d›fl›nda baflar›ya ulaflm›fl ve ki-misi Çin ya da SSCB etkisinde sosyalist kampa kat›l›rken, önemli bir k›sm› da an-tiemperyalist 3. Dünya Ba¤›ms›z Bloku kurarak ayr› bir enternasyonalist örgüt-lenmeye gitmifllerdir.

51

SOSYAL DEMOKRAS‹

Page 52: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

52

SOSYAL DEMOKRAS‹

Arjantin’de IMF karflıtı isyan-larıyla üst üste hükümetlerdeviren iflsiz iflçiler hareketineden hareket edemez halegeldi? Milyonları toprak iflgal-lerinde seferber eden, LatinAmerika’nın en büyüktoplumsal hareketi MST’ninsesi neden kısıldı? Pekimerkez sol karflısında tama-men farklı bir taktik izleyenBolivyalı sol örgütler nedenkan kaybetti? Zapatistalar,merkez sol ne eylerse eylesinbizi ilgilendirmez dedi¤indedurumu kurtarmıfl mı oldu?

Celal K›raç

ktidara gelme potansiyeli tafl›yan ya da iktidaragelen sosyal demokrat (merkez sol) partiler iledüzen karfl›t› toplumsal hareketlerin ve/veya sos-yalist partilerin iliflkisi daima sorunlu oldu. Güç-lü bir merkez sol seçene¤in varl›¤› karfl›s›nda,

beklentiye kap›lan ve/veya düzen karfl›t› sahici bir solalternatif oluflturmayan hareketler geriledi. Neoliberal

rejimleri deviren toplumsal hareketlerin ve halk isyan-

lar›n›n ard›ndan hükümetlerin sola geçti¤i Latin Ame-

rika önemli dersler a盤a ç›kard›.

Brezilya ve Arjantin gibi güçlü merkez sol gelenekle-

rin var oldu¤u ülkelerde, toplumsal hareketler bir alter-

natif oluflturmad›klar› gibi bu hükümetleri kendi müca-

Latin Amerika’da yeni sosyal demokrasi ve toplumsal hareketler

Page 53: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

delelerinin önünü açaca¤› beklentisiyle desteklediler.Bolivya’da, merkez sol toplumsal hareketlerin enerjisi-ne yaslanarak yenilenirken, bu hareketlerin inflas›nda te-mel rol oynayan düzen karfl›t› sol merkez, sol karfl›-s›nda elefltirel bir tutum alarak ba¤›ms›zl›¤›n› koruduancak inand›r›c› bir baflka seçenek sunamad›. Meksi-ka’da ise parlamenter siyasete dönük elefltiri, merkez

soldan ayr› durman›n da ötesinde seçim eksenli politikçat›flmalar karfl›s›nda bir kay›ts›zl›k olarak kendini gös-terdi. Yaln›zca öznel tercihlerin de¤il nesnel koflullar›nda belirleyici oldu¤u bu üç ayr› iliflki biçimi; hareket-lerin sistem içine çekilmesi, sönümlenmesi, bölünmesiya da bast›r›lmas› ile sonuçland›. Her üç durumda dailk baflta neredeyse kaç›n›lmaz bir gerileme yaflayan ha-

53

Page 54: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

reketlerden bir k›sm› daha sonra yeniden toparlansa dabir k›sm› aç›s›ndan geri dönüfl kap›s› kapanm›flt›.

Bolivya: Gerilimin zararlar› vefaydalar›Bolivya’da 2003 ve 2005 y›llar›nda halk ayaklanmas›karfl›s›nda neoliberal hükümetler devrildi. Bu isyanc›sürecin ard›ndan, K›z›lderili koka köylüleri hareketininlideri Evo Morales’in kurdu¤u Sosyalizme Do¤ru Ha-reket (MAS), kimi zaman “21. yüzy›l sosyalizmi” ki-mi zaman “Yerli/And kapitalizmi” diye adlandırdı¤ı birhedefle iktidara geldi. MAS hükümeti “yeralt› zengin-liklerinin kamulaflt›r›lmas›, toprak reformu, IMF ve DBile iliflkilerin kesilmesi, ABD ile askeri iliflkilerin biti-rilmesi, yerli halklar›n da asli unsur sayıldı¤ı yeni birulus tan›m› yapan ve neoliberal düzenlemeleri tersineçeviren yeni bir anayasan›n yaz›lmas› ve koka imhaprogramlar›n›n durdurulmas›n›” içeren hükümet prog-ramlar› ilan etti. Toplumsal hareketlerin talepleri bir po-litik program haline getirilmiflti.

MAS’›n baflar›s›, neoliberalizme karfl› geliflen farkl›sektörel hareketlerin mücadele içinde a盤a ç›kan talep-lerini bütünlefltiren bir program oluflturup, kitlelere buprogram› savunabilecekleri bir parti sunmas› oldu.MAS’›n seçim zaferi ise, kitle seferberli¤i ile parlamen-ter mücadele yöntemlerini bir arada kullanan bir çiz-

giyle radikal reformlara giriflen bir hükümetin kurula-bilece¤ini gösterdi. Ancak bu, madalyonun bir yüzüy-dü. Madalyonun di¤er yüzünde ise halk›n taleplerinikarfl›lama vaadindeki MAS’›n program›n›n, bu vaadioligarfli ile halk aras›nda bir uzlaflma ile gerçeklefltir-meyi öngörmesi vardı. MAS’›n sosyalizmi kapitalizminiçinde bir fleydi. Çok uluslu flirketlere ve büyük top-rak sahiplerine karfl› kimi k›s›tlamalara gidilse de, bukesimlerin ç›karlar› devlet güvencesine al›nd›. MAS’›n“kamulaflt›rma” dedi¤i fley vergi art›fllar›ndan ibaretti.Kamulaflt›r›ld›¤› söylenen enerji iflletmelerinin mülkiye-ti özel sektörde kald›. Toprak reformu, toprak sahiple-rinin elindeki verimli arazileri kapsamad›.

Radikal politik önderliklere sahip COB (1950’lerin dev-rimine öncülük eden madenciler sendikas›) ve FEJUVE(mahalle meclisleri federasyonu; su ve gaz›n özelleflti-rilmesine karfl› mücadelede bafl› çeken kent yoksullar›hareketi) gibi örgütler MAS’ın bu çeliflkilerini, daha ik-tidara gelmeden önce dile getirmifl ve elefltirel bir tu-tum alarak yollar›n› ay›rm›flt›. Ancak COB, FEJUVEvb. örgütler, MAS’›n hükümet olma önerisinden dahacazip ve inand›r›c› bir politik etkinlik önermeden se-çimleri boykot edince kendi üyelerinin dahi MAS’a oyvermesini engelleyemedi ve bölündüler. MAS toplum-sal hareketin lider kadrolar›n› politik rüflvetle ve k›smiiyilefltirmelere raz› ederek bu “baflar›ya” ortak olma

54

SOSYAL DEMOKRAS‹

Page 55: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

ça¤r›lar›yla kendine ba¤lad›. Bu ça¤r›lara kulak veren-ler, soka¤› bir daha dönmemecesine terk etti.

Ancak hükümetten ba¤›ms›z radikal bir sol çizgininvarl›¤›, bu çizginin aktörleri zay›flam›fl olsa da, MAShükümeti ile egemen s›n›flar aras›ndaki iliflkinin hükü-meti sa¤a çekme e¤ilimi karfl›s›nda önemli bir dirençoluflturdu. 2010 y›l›nda maden flirketleri lehine düzen-lemeler ve halk›n tüketti¤i benzine yönelik sübvansi-yonlar›n kald›r›lmas› giriflimi karfl›s›nda genifl çapl› is-yanlar patlak verdi. MAS’›n seçmenleri MAS’›n karfl›-s›na geçti ve ona geri ad›m att›rd›. Toplumsal hareket-lerin dönemsel bir daralma pahas›na ba¤›ms›zl›klar›n›korumas›, halk›n hükümetten duydu¤u hayal k›r›kl›¤›-n›n kendisini yine soldan ifade etmesine olanak tan›d›.

Arjantin ve Brezilya: Merkez-sol ön açmad›, yok ettiPiqueteros (barikatçılar) ve MST (topraksızlar) gibidevasa hareketlerin merkez-solu destekledi¤i Arjantinve Brezilya’da kazanan neo-liberalizm, kaybedentoplumsal hareketler oldu. Merkez-sol iktidarlar, sonun-da mali sermayenin ve tar›msal-sanayi flirketlerinin h›z-l› bir dönüfl yapaca¤› ve burjuvazinin yeniden toparla-n›p karlar›n› art›raca¤› ekonomik programlar›n› pek birengele tak›lmadan yürüttüler. Bu hükümetlerden beklen-ti içinde olan toplumsal hareketler cephesinde ise, ne-

oliberal politikalar›n ve yoksullu¤un devam etmesinekarfl›n durgunluk ve gerileme yafland›.

Arjantin ve Brezilya’da merkez-solun güçlü iki sosyal-demokrat gelene¤e dayanmas›; iki ülkenin de emperya-list güçler aç›s›ndan daha merkezi bir öneme sahipolup, yeni sömürgeler zincirinin kuvvetli halkalar›n›temsil etmeleri; do¤rudan gelir destekleri ile Boliv-ya’dakine göre daha kayda de¤er neoliberal sosyal po-litikalar gelifltirmifl olmalar› bu süreçte elbette etkili ol-mufltur. Ancak temel zafiyet toplumsal hareketler cep-hesindedir. Her iki ülkede de hareketler farkl› toplum-sal kesimlerin taleplerini ortak bir program etraf›ndabirlefltiren bir politik hareket oluflturmay› baflaramam›fl;ba¤›ms›zl›¤›n› koruyan Bolivya toplumsal hareketlerininaksine merkez-sol hükümetlere eklemlenmifllerdir. Kit-lelerin yaflamsal ihtiyaçlar›n› karfl›lama gerekçesiyle, ne-o-liberal sosyal politikan›n uygulay›c›s› haline gelmiflve hareket kabiliyetlerini önemli ölçüde yitirmifllerdir.

Arjantin’de solun fraksiyoner yap›s› farkl› kesimleribirlefltirmek bir yana, 2001 isyan›nda art arda pek çokhükümet deviren piqueteros örgütlenmelerini fraksiyon-laflt›rarak bu parçal›l›¤a hizmet etmifl; bildirilerde kalanbirlik ve iktidar mücadelesi ça¤r›lar› radikal solun par-çal›l›¤›n›, orta s›n›flar›n Peronizmle kuvvetli ba¤lar›n›aflamam›flt›r. Bir süre sonra piqueteros hareketi, hükü-metin iflsizlere yönelik gelir deste¤i da¤›t›mlar›n› yürü-

55

SOSYAL DEMOKRAS‹

Meksika’da 2006 seçimlerinde, ‘ortanın solu’nda duran Lopez Obradoryoksullardan büyük destek topladı. ABD’nin açıktan karflı çıktı¤ı Obrador,hile karıfltı¤ı kesinleflen bu seçimleri kıl payı kaybetti. Bunun üzerinebaflkent meydanlarına çıkan yüz binlerce Obrador destekçisi gittikçeradikalleflen söylemlerle bir sivil itaatsizlik bafllattı. Zapatistalar baflkent-teki bu harekete kayıtsız kaldı. Ancak sa¤ iktidar Zapatistalara kayıtsızkalmadı. Önce baflkenttekileri, sonra Zapatistaları hedef aldı.

Page 56: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

ten gruplara dönüflmüfltür.

Brezilya’da ise iflçi hareketinin bürokratik liderlikler ka-nal›yla ‹flçi Partisi’ne (PT) ba¤l› olmas› karfl›s›nda tekgüçlü ilerici toplumsal hareketi temsil eden Topraks›zK›r ‹flçileri Hareketi (MST), ‹flçi Partisi ile girdi¤i it-tifak nedeniyle bir bürokratikleflme, durgunluk ve geri-leme evresine girmifltir. Toprak reformunun ilerletilme-si vaadine karfl›l›k PT’ye seçimlerde destek veren vetoprak iflgallerini durduran MST, vaat edilenin çok ge-risinde bir toprak da¤›t›m program› ve MST’li ailele-rin g›da ihtiyaçlar›n› gidermeye yönelik asgari gelirdeste¤i alm›flt›r. MST’nin savunucular› bu durum kar-fl›s›ndaki elefltirileri “MST 1,5 milyon ailenin karn›n›doyurmak zorunda” sözleriyle yan›tlam›fllard›r. Ancakhükümetin toprak reformu konusunda ad›m atmad›¤› gi-bi neoliberal politikalar› sürdürmesi karfl›s›nda g›da des-te¤i vb. politikalar kitlesel hoflnutsuzlu¤un kabarmas›n›engelleyememifl, bu hoflnutsuzluk hala PT’ye oy verenkitleler aç›s›ndan bile MST’ye yönelik bir güvensizli¤itetiklemifltir. Bunun üzerine hareket PT ile yollar›n›ay›rm›flt›r ancak bu deste¤in bedeli hareket aç›s›ndanzaman, güven ve destek kayb› olmufltur. MST’nin du-rumu, gündelik ç›kar mücadelesini politik mücadeleninönüne koyan anlay›fl›n s›n›rlar›na dair önemli bir dersiçermektedir.

Meksika: Elefltirmek yetmiyor“‹ktidar olmadan toplumsal de¤iflim” yaklafl›m›na refe-rans olarak gösterilen Zapatistalar da, 1994 isyan›n›nard›ndan çekildikleri Chiapas eyaleti s›n›rlar› içindekibekleyifllerini anlaflma imzalanan merkez sol hüküme-tin yerli halk›n taleplerine yan›t vermemesi üzerinebozdular. Temmuz 2005’te yeni bir deklarasyon yay›n-layan hareket, Meksika çap›nda neoliberalizme karfl›mücadele eden bütün toplumsal kesimleri, “parlamenta-rizme kap›lar› kapayan bir politik mücadele içinde” ezi-lenlerin siyasetini birlikte örgütlemeye ça¤›rd› ve buça¤r›y› örgütlemek için “öteki kampanya” adl› ulusalbir kampanyaya bafllad›. Zapatistalar’›n bu ç›k›fl›, neo-liberal egemenlik iliflkilerini koruyan devlet ayg›t› ol-du¤u yerde kald›¤› sürece, silahl› bar›fl süreciyle koru-nan yerel iktidar organlar›n›n da “baflka bir dünya kur-maya” yetmedi¤ini do¤ruluyordu. Ne var ki, Chia-pas’taki mücadelesinde h›zla geliflen hareket ülkeninöteki alanlar›nda görünür bir baflar› elde edemedi. Budurumun gerekçesi, Chiapas’›n ülkenin di¤er bölgeleri-ne göre daha derin çeliflkilere sahip olmas› olamazd›.Çünkü 2006 yaz›nda, baflkanl›k seçimlerine, merkez-solun aday› Luis Obrador aleyhine hile kar›flt›r›lmas›naisyan eden baflkent Meksiko City’nin yoksullar› aylar

boyunca baflkent meydan›n› iflgal alt›nda tutan bir ey-lem sürecine girecekti. Ayn› dönemde Oaxaca eyaletibir ö¤retmen grevinin, yerlilerden kad›nlara, üniversite-lilerden kent yoksullar›na kadar genifl halk kesimlerininkent isyan›na dönüflmesine ve bu isyanc› kitlenin birhalk meclisi kurarak eyaleti alt› ay boyunca sokaktanyönetmesine sahne olacakt›. Bu süreçte üç isyan dina-mi¤i aras›nda organik bir ba¤ kurulmas›nda rol alabi-

56

SOSYAL DEMOKRAS‹

Evo Morales’e hayranl›kla bakan bu kad›nlar›n güngelip ona karfl› isyan ederek haddini bildirece¤ini kimbilebilirdi? Evo’ya mesafe koyan solcular bunu çok öncesöylemiflti.

Page 57: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

lecek olan Zapatistalar, böylesi bir rolü reddettiler.“Obrador, politikac›lar s›n›f›na aitti; Oaxaca ise kendiyolunu çizmeliydi.” Parlamenter siyasetin çürümüfllü¤ü-ne yönelik elefltiri, neoliberalizme yönelik tepkileriniparlamenter kanalla dile getiren, burada da önleri ka-pan›nca soka¤a ç›kan Meksiko City’li kent yoksullar›-n›n hiçe say›lmas›na ve hareketler aras› yatay iliflkiyeyap›lan afl›r› vurgu da Oaxaca isyan›n›n yaln›z b›rak›l-

mas›na yol açt›. Oaxaca’da büyük bir terörle bast›r›lanve geri çekilen hareket, takip eden seçimlerde “boykotmu, aday ç›karma m›” tart›flmas›ndan bir sonuç ç›ka-ramay›nca sa¤ ezici bir zafer kazand›. Parlamenter ka-nallar›n s›n›rlar›na tak›l›nca soka¤a ç›karak daha radi-kal talepler dile getiren merkez sol taban›n mücadele-si karfl›s›nda kay›ts›zl›klar›n› koruyanlar, sa¤›n soka¤›fliddetle bast›ran sald›r›s›ndan muaf tutulmad›lar.

57

SOSYAL DEMOKRAS‹

Page 58: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

58

Peki gerçekte, “zengin Kürtler”in ötesinde bir s›n›f veya özerk bir “sosyalgrup” olarak bu “Kürt Burjuvazisi” nedir? Birbiriyle çeliflik beklentilere ko-nu olan bu sosyal grup kimlerden oluflur; hangi iliflki a¤lar›nda var olur;hangi yönde geliflir ve hepsinden önemlisi, bugünkü uluslaflma hareketin-deki yeri nedir?

Oligarflinin KürtBurjuvazisiOligarflinin KürtBurjuvazisi

Azer Ulafl

Page 59: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

nayasa de¤iflikliklerine dair referandumsürecinde, Türkiye’deki Kürt hareketi için-deki bir “fay hatt›” yeniden k›p›rdad›.Kendisine “Kürt burjuvazisi” etiketi iliflti-ren bir grup “Kürt zengini”, Kürt hareke-

ti “Boykot” tavr›n› örgütlerken, yüksek sesle “Evet”demeyi seçti.

Kürt hareketinin “ifladamlar› kanad›”n›n bu tutumu,AKP ve “liberal ayd›nlar›” taraf›ndan büyük bir cofl-kuyla karfl›land›. AKP’ye muhalif burjuva sözcüleri bi-le Kürt hareketindeki bu “makul” yönelimden hoflnutolduklar›n› belli ettiler.

Egemen güçler aç›s›ndan, Kürt hareketinde yönetilebi-lir iki bölünme ekseni bulundu¤u düflünülüyor. Bunlar-dan birincisi “dinsel eksen”, ikincisi ise “s›n›fsal ek-sen”. Kürtlerin düzenin kontrolünde tutulmalar›nda, din-sel eksenin “siyasal ‹slam” kanal›yla, s›n›fsal ekseninise neoliberal politikalar kanal›yla yard›mc› olmas› ön-görülüyor.

Kürt sorununda “neoliberal çözüm” perspektifinin Kürttoplumu içindeki bayraktarl›¤›n› yapacak bir “Kürt bur-juvazisinin” imal edilmesi iktidar güçlerinin önemli birgündemi. ‹ktidar güçlerinin, bölgede ifladamlar›ndan,büyük toprak sahiplerinden ve iktidardan nemalanmay›“meslek” haline getirmifl “STK yöneticilerinden” bir“beflinci kol” meydana getirmeye çal›flt›klar› bir süre-den beri görülüyordu.

Öte taraftan Kürt özgürlük hareketi de, Kürt mülk sa-hipleri aras›nda kendisini destekleyen bir “milli burju-vazi”nin oluflmas›n› istiyor. Bölgenin ekonomik olarak“terkedilmiflli¤i” nedeniyle, Kürt ifladamlar›n›n “ulusal”duyarl›l›klar›n›n ön plana ç›kar›labilece¤i ve az çok is-tikrarl› bir “ulusal güç” oluflturulabilece¤i düflünülebili-yor.

Peki gerçekte, “zengin Kürtler” in ötesinde bir s›n›f ve-ya özerk bir “sosyal grup” olarak bu “Kürt Burjuva-zisi” nedir? Birbiriyle çeliflik beklentilere konu olan busosyal grup kimlerden oluflur; hangi iliflki a¤lar›nda var

59

A

Page 60: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

olur; hangi yönde geliflir; ve hepsinden önemlisi, bu-günkü uluslaflma hareketindeki yeri nedir?

Kürt egemen s›n›flar›n›n “Kürt Burjuvazisi”ne dönüflümüÖncelikle alt›n› çizmemiz gereken bir olgu var. “Kürtburjuvazisi”, “Kürt egemen s›n›flar›”n› tan›mlayan birkavram de¤il. Çeyrek yüzy›l önce Kürt egemen s›n›f-lar› denildi¤inde akla gelen, Kürdistan’›n “büyük top-rak sahipleri” ve “tefeci-tüccar” (a¤alar-fleyhler) s›n›fla-r›yd›. Feodalizm kal›nt›s› olan bu s›n›flar, Kürt toplu-mu üzerinde güçlü say›labilecek bir siyasi denetime sa-hipti.

Bu s›n›flardan “türeyen” Kürt burjuvazisi ilksel biriki-mini devlet ile iliflkilerine borçludur. Feodal toprak sa-hiplerinin tar›m burjuvazisine dönüflmesinde, ticaretburjuvazisinin kaçakç›l›¤› da içeren ilksel birikimlerin-de, mafyatik birikim olanaklar›n›n yarat›lmas›nda dev-letle kurulan yak›n iliflkilerin izleri kolayl›kla görülebil-

mektedir. Bu izlerin bulunmas›nda, Kürt egemen s›n›f-lar›n›n tercihlerinden öte, Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusdevlet olarak kurulufl sürecine de damgas›n› vuran kay-g›lar› ve bu kayg›lar› yans›tan politikalar› belirleyici ol-mufltur. Üniter ulus devlet Türk kimli¤i üzerinden ku-rulurken, Kürt egemen s›n›flar›n›n özerkliklerinin elle-rinden al›nmas›na karfl› gösterdikleri ilk itirazlar, aske-ri bask›lar eflli¤inde uygulanan fiark Islahat Plan›, Mec-buri ‹skân Kanunu ile bast›r›lm›flt›r. Devlet, Kürt ege-men s›n›flar›n›n zenginleflmesini denetim alt›nda tutma-ya çal›flm›flt›r. 1946’ya kadar oldukça s›k› bir flekildesüren bu denetimi, eski Baflbakanlardan Ferit Melen“Devletin söylenmeyen politikas› ‘zenginleflmesinler,okumas›nlar' seklindeydi” diye anlatm›flt›r.11

2. Dünya Savafl› sonras› yeniden kurulan dünya paza-r›ndaki uluslararas› iflbölümüne Türkiye’nin tar›m üre-ticisi olarak eklemlenmesi, Kürt egemen s›n›flar› iledevlet aras›ndaki iliflkilerde bir dönüm noktas› olmufl-tur. Büyük toprak sahibi Kürt feodaller ile yaflanan uz-

60

OL‹GARfi‹

Devlet, Kürt ege-

men s›n›flar›n›n

zenginleflmesini

denetim alt›nda

tutmaya çal›flm›fl-

t›r. 1946’ya kadar

oldukça s›k› bir fle-

kilde süren bu de-

netimi, eski Baflba-

kanlardan Ferit

Melen “Devletin

söylenmeyen poli-

tikas› ‘zenginlefl-

mesinler, okuma-

s›nlar' seklindeydi”

diye anlatm›flt›r.

Page 61: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

laflma konjonktürü Demokrat Parti iktidar› ile berabersiyasal bir birli¤e do¤ru evirilmifltir. Bu birlik, Kürtegemen s›n›flar›yla Cumhuriyet dönemi Türk sa¤›n›nilk ittifak›d›r. Bu dönemde kapitalist iliflkilerin yerlefl-meye bafllamas›yla, Kürt feodalleri Türk tar›m ve tica-ret burjuvazisi ile kol kola girmifltir.

Bu bütünleflme, ulusal bask›y› da ulusal bask›ya karfl›mücadeleyi de sona erdirmemifltir. Yeni bir “Kürt ulus-laflmas› süreci” ve “Kürt ayd›nlanmas›” bu kez Kürtküçük burjuvazisi/ayd›nlar›n›n öncülü¤ünde filizlenmeyebafllam›fl, filizlenir filizlenmez de devletin hedefi hali-ne gelmifltir. Kürtçe fliir yazan Musa Anter ile ona des-tek veren 49 kifli Demokrat Parti iktidar›n›n son za-manlar›nda tutuklanm›fl ancak afliret ileri gelenlerinefazlaca dokunulmam›flt›r. YÖN dergisinin ortaya ç›kar-d›¤› belgelere göre M‹T’in haz›rlad›¤› rapor do¤rultu-sunda tutuklanmas› tavsiye edilenler ö¤renci, avukat,doktor, gazeteci ve asker Kürt ayd›nlar›d›r. Ancak 1960askeri müdahalesinin ard›ndan zaman›nda DemokratParti’ye destek veren afliret reisleri bir kez daha dev-letin menziline girmifl, 500’e yak›n afliret ileri gelenitutuklanarak Sivas’taki bir toplama kamp›na gönderil-mifltir. 1963’te da¤›t›lan kamptan 55 kifli sürgün edil-mifl ve bu tarihten sonra Kürt egemenlerinden bir da-ha ses seda ç›kmam›flt›r. Bu sürgün Kürt egemenleri-nin Türkiye oligarflisiyle bütünleflmesi aç›s›ndan 1946sonras› yeni bir dönüflümü ifade etmifltir.

1960’l› y›llarda Kürt egemen s›n›flar›, Türkiye’de geli-flen sanayi sermayesinin bayilik, acentelik a¤lar›na ek-lemlenmeye bafllad›. Böylece Kürt egemen s›n›flar› içe-risinde sermayeye dayal› iliflkiler bafllang›çtan itibarenTürk tekelci sermayesinin güdümünde geliflti.

Bütün bunlar›n sonucu olarak 1945 sonras›n›n Kürtuluslaflmas›, Kürt yoksul köylülü¤ü, proletaryas› ve“halk-ayd›nlar›” üzerinden yükselecektir. Buna karfl›l›kKürt egemen s›n›flar› içerisinden Kürt hareketiyle ya-k›n iliflki kurmaya kalkan istisnai örnekler ise k›sa sü-rede tasfiye edilmifltir.22

Kürt egemen s›n›flar› genellikle sa¤ iktidarlar içerisin-de kendine yer aram›fl, Türkiye’de rejimin ideolojik ye-niden üretiminin temel araçlar›ndan olan dinsel gerici-li¤in tafl›y›c›lar›ndan olmufllar, rejime gericilik üzerin-den eklemlenmifllerdir. Bugün de Kürt egemen s›n›fla-r› “Kürt burjuvazisi”ne dönüflürken Türkiye devleti veegemen s›n›flar›yla iliflkisinde ayn› temeli kullanmakta-d›r. Bugünkü eklemlenme de gerici sa¤ iktidarlara ka-t›l›m ve yeni sömürgecilik politikalar›na uyum eksenin-de cereyan etmektedir. Bölgedeki sermayenin son dö-nemde öne ç›kan de¤erlenme alanlar›, hem Türkiye oli-

garflisi ile bütünleflmesinin hem de bu bütünleflmeninözgün bir biçimini yaratmaya bafllayan neoliberal dö-nemin izlerini tafl›maktad›r.

Darbe, savafl ve neoliberal dönüflü-mün ganimetleriyle büyümeNeoliberal dönüflüm süreci Kürt burjuvazisine kimi bi-rikim olanaklar› yaratm›flt›r. Bölgede33 son iki y›ldakikurumlar vergisi “rekortmenleri”nden toplan›lan verilerdo¤rultusunda Kürt burjuvazisinin bu süreçten nas›lfaydaland›¤› hakk›nda bir fikir edinilebilmektedir.

‹nflaat sektöründe varl›¤›n› gösteren ve geçmiflte deyapt›¤› iflbirli¤i ölçüsünde devletten ald›¤› ihalelerle bi-rikimini büyüten bölge sermayesi için son 10 y›l› bualandaki birikim olanaklar›n›n zirve yapt›¤› bir dönemolmufltur. Savafl›n da tetikledi¤i kentleflme ile beraberözellikle TOK‹ üzerinden yap›lan inflaat yat›r›mlar› bus›çraman›n bafll›ca sebeplerinden biridir. Hemen hementüm illerde vergi rekortmenleri aras›nda inflaat flirketle-ri olsa da bu alanda A¤r›, Bitlis, Diyarbak›r, Hakkari,Van ve Batman daha fazla öne ç›kmaktad›r. A¤r›’daki10 “rekortmenden” 7’si inflaat ve buna ba¤l› yap› mal-zemeleri sektöründe faaliyet göstermektedir ve jandar-ma karakolu inflaat› yapmaya kadar varan devlet ihale-lerini kazanmaktad›r. Diyarbak›r’da da vergi rekortmen-lerinden yar›s› inflaat alan›nda faaliyet göstermektedir.Bu firmalar›n ortak özelli¤i birikimlerinin en kritik afla-mas›n› devlet müteahhitli¤i ile sa¤lam›fl olmalar›d›r.

61

OL‹GARfi‹

Kürt egemen s›n›flar› genellikle sa¤ iktidarlar içerisindekendine yer aram›fl, Türkiye’de rejimin ideolojik yeniden üre-timinin temel araçlar›ndan olan dinsel gericili¤in tafl›y›c›la-r›ndan olmufllar, rejime gericilik üzerinden eklemlenmifller-dir.

Page 62: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

Bugün devlet müteahhitli¤i sadece bölgedeki inflaat ya-t›r›mlar› ve TOK‹ ihaleleri ile s›n›rl› kalmamakta Tür-kiye’nin dört bir yan›nda hastaneler, ö¤renci yurtlar›,adliye binalar›, Anayasa Mahkemesi, D›fliflleri Bakanl›-¤›’na, Savunma Bakanl›¤›’na ait inflaatlar, hatta askeritesislerin inflaat›na kadar varmaktad›r. Hakkâri’de veVan’da da vergi rekortmenlerinin neredeyse yar›s› in-flaat sektöründe faaliyet göstermektedir. Vergi rekort-menlerinin yaklafl›k yar›s› inflaat sektöründe faaliyetgösteren bir di¤er il olan Batman’da özellikle inflaatsektöründe uluslararas› ölçe¤e tafl›nm›fl FERNAS dikkatçekmektedir. Darbe sonras› bölgede büyük bir bask›dönemi yaflan›rken 1982 y›l›nda devletten karayollar›ihalesi alarak “ifllerini büyüten” bu flirket, AKP döne-minde önemli bir s›çrama daha göstermifl, bugün 5 binçal›flan›, yurtd›fl›ndaki flantiyeleri ve bürolar›yla “Bat-man’›n gözdesi” olarak sunulmufltur. Darbe dönemindeald›klar› devlet ihaleleriyle büyüyen flirketin sahipleri,bugün “demokratik aç›l›m” ad› verilen tasfiye sürecineve 35 y›ld›r kimsenin gündeme getiremedi¤i konular›çözmeye çal›flt›¤›n› iddia ettikleri “cesur” Baflbakan’adestek veren aç›klamalar›yla dikkat çekmektedir.

Bölge sermayesinin ilgi göstermeye bafllad›¤› bir di¤ersektör de sa¤l›kt›r. Urfa bu konuda dikkat çekmekte,en çok kar beyan eden 15 firmadan 8’i özel sa¤l›khizmetleri, t›bbi malzeme ve ilaç ticareti ile birikiminikatlamaktad›r. Ad›yaman’da, Hakkâri’de, Siirt’te ve

Van’da vergi rekortmeni 10 flirketten 2’si sa¤l›k ala-n›nda faaliyet göstermektedir. Mufl’ta ve Diyarbak›r’dada bir firma vergi rekortmenleri aras›na girmifltir.

Kürt burjuvazisi için ucuz iflgücünün yaratt›¤› olanak-lar birikimin önemli bir kayna¤›d›r. Bu nedenle özel-likle ucuz iflgücü ile rekabet gücü sa¤lanan tekstil gi-bi sektörler önemli bir yer tutmaya bafllam›flt›r. Bu ko-nuda Ad›yaman’›n özel bir yeri vard›r. 10 y›l öncetekstilin kentte hiçbir varl›¤› yokken bugün en çok karbeyan eden firmalar içerisinde hem say› olarak hem dekar miktar› olarak tekstil sektörünün dikkat çekici bira¤›rl›¤› vard›r. Ad›yaman Ticaret ve Sanayi Odas› Bafl-kan› taraf›ndan "Türkiye'nin Çin'i" olarak nitelendirilenAd›yaman’daki tekstil firmalar› “Ortado¤u’nun modamerkezi” olma iddialar›n› ucuz iflgücüyle ve devletinverdi¤i teflviklerle hayata geçirebileceklerini aç›kça ilanetmektedir. Türkiye’nin birçok yerinden firmalar kentte“kümelenmeye” ça¤›r›lmaktad›r. Ad›yaman’daki tekstilkümelenmesine verdi¤i destek nedeniyle ad› bir cadde-ye verilen CHP’li Umut Oran sadece Ad›yaman’dakide¤il Diyarbak›r ve Mardin'deki vas›fs›z iflsizler ordu-suna dikkat çekerek bölgenin bir tekstil ve haz›r giyimhavzas› haline getirilebilece¤ini savunmaktad›r. Bölgedeyap›lan üretim Avrupa ve Ortado¤u pazar›na ihraç edil-mekte, askeri giysi üretiminde de uzmanlafl›lmakta, Er-do¤an’›n diktatörüyle samimi oldu¤u Sudan ordusuAd›yaman’dan giydirilmektedir ve yeni Irak ordusununüniformalar› için görüflmeler sürmektedir. Ad›yamanÜniversitesi’nde aç›lan Tekstil Bölümü ile bu kümelen-meye kalifiye ucuz iflgücü havuzu yarat›lmak istenmek-tedir.

Tar›m ve g›dada flirket egemenli¤inin geliflmesi, bölge-deki eski büyük toprak sahiplerini ihracatç›/ithalatç› flir-ket patronlar› haline getirmifltir. Bu alanda Urfa veMardin öne ç›kmakta, 10 vergi rekortmeninden 3’ü g›-da ve tar›m alan›nda faaliyet göstermektedir. Siirt’te ençok kar beyan eden 5 firmadan 2’si, Hakkâri ve Bit-lis’te 1’i bu alanda yo¤unlaflmaktad›r.

Bölgede öne ç›kan bir di¤er birikim alan› da enerjidir.HES’lerde ve elektrik da¤›t›m özellefltirmelerinde bölgesermayesinin belirli bir aflamaya ulaflanlar›n›n da varl›-¤› hissedilmeye bafllam›flt›r. Dicle Elektrik Da¤›t›mA.fi’nin ihalesini alan geleneksel tekelci sermayenin ya-n›na %5’lik “küçük ortak” olarak Yusuf Kaya isimlibir Kürt ifladam›n› almas› ilginç bir geliflmedir. Kaçakelektrik kullan›m›na karfl› mücadele edeceklerini ilaneden konsorsiyumun yan›na bir Kürt ifladam›n› almas›-n›n temel amac› tabii ki sermaye yetersizli¤i de¤il, busürecin halkla yaflanacak olas› s›k›nt›lar›n› yönetiflimci

62

OL‹GARfi‹

Page 63: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

bir tarzda aflma iste¤idir. fi›rnak, Hakkari, Mardin veSiirt’teki HES projelerini alan FERNAS, yukar›da dabelirtildi¤i üzere bir çok alanda ayn› anda faaliyet gös-teren, holdingleflmifl, uluslaras›laflm›fl ve AKP ile “or-ganik” iliflkiler kurmufl bir firma olarak bu alandaki enileri ad›mlar› atm›flt›r. HES projelerinin inflaat aflamala-r›nda da bir çok bölge firmas› ucuz emek gücününavantaj›ndan faydalanmakta ve tafleronluk ihalelerinikapmaktad›r.

Kürt burjuvazisi bu tarz büyük projelerde Türkiye’ningeleneksel sermayesi ile ortakl›klar kurma ihtiyac› his-setmektedir. Bölgeye ilgisiyle dikkat çeken MehmetEmin Karamehmet ve Turgay Ciner’e ait flirketlerin ya-t›r›mlar›nda bir çok yerel sermaye tafleronluk ve en iyiihtimalle “küçük ortakl›k” yapmaktad›r. Bunun yan› s›-ra özellikle 1960’lardan sonra daha fazla kurumsalla-flan bayilik, tafleronluk iliflkisi de sürmektedir. Ad›ya-man’da vergi s›ralamas›nda ilk 10’daki firmalardaKoç’un ve Sabanc›’n›n birer bayisi bulunmaktad›r. A¤-r›’da bir otomotiv bayisi, Siirt’te bir beyaz eflya bayi-si, Van’da iki beyaz eflya ve cep telefonu bayisi ver-

gi rekortmeni olmufltur. Van’da Koç baflta olmak üze-re beyaz eflya bayili¤iyle ilk ticari sermaye birikiminiyapan fiengüller, daha sonra özellikle cep telefonu ala-n›nda tüm Türkiye’de yayg›n bir bayilik a¤› kurmufl-tur. fiengüller ticari sermaye birikimini üretime aktar-mak için ad›mlar atmakta, son olarak Güney Kore fir-mas› LG’nin Türkiye üretimini üstlenmek için yapt›¤›giriflimlerle dikkat çekmektedir. Akaryak›t bayilikleri debölgedeki zenginlerin ilk elden girifltikleri geleneksel ifl-lerdendir. Ad›yaman’da, A¤r›’da, Urfa’da ve fi›rnak’taiki, Siirt’te, Hakkari’de ve Bitlis’te birer akaryak›t ba-yisi vergi rekortmenleri listesinde ilk 10’a veya 5’e gir-mifllerdir.

Bölge sermayesi aç›s›ndan bir baflka önemli geliflme deküreselleflme süreciyle beraber, yerel birikimin tüm ola-naklar›n›n küresel sermayeye aç›s›ndan önem kazanma-s›yla kredi olanaklar›n›n artmas›d›r. Henüz hiçbir böl-ge sermaye grubu “finans kapital” aflamas›na ulaflabil-mifl de¤ildir ve bu nedenle bu kredi olanaklar› olduk-ça hayatidir. Küreselleflmenin bir di¤er etkisi de ulus-lararas› ticaret a¤lar›na daha do¤rudan ba¤lanma ola-

63

OL‹GARfi‹

‹nflaat sektöründe varl›¤›n› gösteren ve geçmiflte de yapt›¤›iflbirli¤i ölçüsünde devletten ald›¤› ihalelerle birikimini bü-yüten bölge sermayesi için son 10 y›l› bu alandaki birikimolanaklar›n›n zirve yapt›¤› bir dönem olmufltur. Savafl›n datetikledi¤i kentleflme ile beraber özellikle TOK‹ üzerindenyap›lan inflaat yat›r›mlar› bu s›çraman›n bafll›ca sebeplerin-den biridir.

Page 64: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

naklar›n›n geliflmesidir. Bunun yan›nda Irak’›n iflgaliy-le beraber oluflan konjonktür, d›fl ticareti ve bu ülke-deki büyük uluslararas› tekellerin üstlenicili¤i üzerindenbirikim olanaklar›n› art›rm›fl, bu durum Kürt burjuvazi-si aç›s›ndan Barzani’yi, neredeyse Tayyip Erdo¤an ka-dar kritik bir müttefik haline getirmifltir. G›da, tekstilbaflta olmak üzere emek yo¤un a¤›rl›kl› ürünlerin ihra-cat› ve petrol ticareti hem ihracatç› ithalatç› firmalarahem de tafl›mac›l›k alan›nda faaliyet gösteren firmalaraönemli birikimler sa¤lamaktad›r. D›fl ticaretin geliflme-si Irak’la s›n›rl› de¤ildir. Hakkâri’de Yüksekova ihracatalan›nda dikkat çekmekte, en yüksek kar beyan eden10 firmadan en az 3’ünün ihracat/ithalat yapt›¤› Hak-

kari’den sadece s›n›r› olan ‹ran’la de¤il Afrika ve Bal-kan ülkeleriyle de ticari al›flverifller yap›lmaktad›r. fi›r-nak’ta en çok kar beyan eden ilk 5 firman›n 3’ü ih-racat ile ilgili faaliyet göstermekte, bunlardan ikisininlojistik/nakliye alan›nda uzmanlaflt›klar› görülmektedir.Siirt ise özellikle Mersin merkezli d›fl ticaret firmala-r›yla yapt›¤› g›da ihracat›yla dikkat çekmektedir.

De¤erlendirme Yukar›daki veriler ›fl›¤›nda neoliberal dönemde bölge-deki sermayenin e¤ilimlerine dair baz› bafllang›ç tespit-leri yap›labilir.

Bölgedeki sermaye kesimlerinin önemli bir bölümü ilk

64

OL‹GARfi‹

Page 65: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

birikimini devlet ile kurdu¤u iliflkilere borçludur. Dar-be dönemlerinde bir kontrgerilla stratejisinin parças›olarak devletin sundu¤u birikim olanaklar›yla ciddikontrol alt›nda biriken sermaye, bu dönemde de neoli-beral dönüflümün devlet eliyle sundu¤u birikim olanak-lar›nda de¤erlenmektedir. Bunlar›n bafl›nda bölge ser-mayesinin birikiminin geleneksel kanal› olan inflaat sek-törü gelmekte, onu sa¤l›k sektörü izlemektedir. Enerjisektörü bölgedeki sermaye birikiminin belirli bir afla-mas›na gelen en büyükler için kapa¤›n at›laca¤› yük-selen sektör olarak öne ç›kmaktad›r. Bu aç›dan dizgin-lenmemifl bir piyasalaflma ve metalaflma süreci ile ya-flanan birikimin bölgede s›n›fsal gerilimleri artt›rmas›beklenebilir.

Bölgedeki ucuz ifl gücü Kürt sermayedarlar›n›n da ba-fl›n› döndürmektedir. ‹nflaat sektörünün ve tar›m›n ucuzemek kayna¤› olan Kürt proletaryas› için tekstil gibiemek yo¤un sektörlerin yolu görülmektedir. Bölgeselasgari ücret tart›flmas› bu noktada kritik bir önem ka-zanmaktad›r. Bu süreci ilerletecek olan bu uygulamabölgedeki sermaye örgütleri taraf›ndan hararetle destek-lenmekte, Türkiye’nin Çin’i olma iddias› Kürt halk›nada bir umut ›fl›¤› olarak sunulmaya çal›fl›lmaktad›r.

Bölge sermayesi aç›s›ndan bir di¤er önemli olgu, biri-kim ölçe¤inin “yerel s›n›r›”n›n zay›fl›¤›d›r. Bölgede bü-yüyen sermaye gruplar› yat›r›mlar›n› hem Türkiye’yehem de uluslararas› düzeyde geniflletmeye çal›flmakta-d›r. Bu durum, “Kürt burjuvasinin” yoksul, proleterKürt halk› ile “kader ortakl›¤›” ol(a)may›fl›n›n alt›nda-ki esasl› bir etkendir.

“Kürt burjuvazisi”nin bu duruma karfl› iki “çözüm”üöne ç›kmaktad›r. Bunlardan birisi bölgede hay›rseverlikfaaliyetlerine özel önem vermesidir. Kürt ifl adamlar›-n›n en “iri” isimlerine dair basit bir internet araflt›rma-s› yapmaya kalk›ld›¤›nda halk›n enerji hakk›n› gaspedecek enerji da¤›t›m ihaleleri, sa¤l›kta piyasalaflmadannemalanmalar›, Kürt köylüsünü iyiden iyiye y›k›ma sü-rükleyecek HES projeleri, devletten al›nan inflaat ihale-leriyle de¤il “hay›rsever ifladam›” haberleriyle gündemolmalar› bir tesadüf de¤il, özel bir çaban›n ürünüdür.Bölgede kapitalist geliflme ve savafl›n yaratt›¤› güven-cesiz y›¤›nlar bir taraftan Kürt ifladamlar›n›n bir taraf-tan da baflta Gülen cemaati merkezli olmak üzere din-sel sadaka örgütlerinin hay›rseverlik faaliyetleriyle ku-flat›lmaktad›r.

Bu koflullar alt›nda bölgedeki sermaye örgütlerinin re-ferandum sürecindeki ç›k›fl›n› bir kez daha de¤erlendir-mekte fayda vard›r. Bugün referandum sürecinde Kürt-ler içerisinde a盤a ç›kan burjuva siyasetin tarihsel ar-

ka plan›nda geleneksel tekelci sermayeyle ve devletlekurulu ba¤lar, sa¤ siyasetle ittifak, dinsel gericili¤in ta-fl›y›c›s› olma gibi olgular yatmaktad›r. Neoliberal dö-nemde ise bu ba¤lar dönüflümün ganimetleri üzerindensa¤lamlaflmaktad›r. Bu koflullar alt›nda “Kürt burjuva-zisi” için Kürt sorununun çözümü öncelikle öyle ya daböyle çat›flmas›zl›¤›n sa¤lanmas›d›r. Bu, PKK’nin tasfi-yesi pahas›na bile olsa, birikimin süreklili¤i aç›s›ndangerçekleflmesi gereken bir hedeftir. Ancak öte yandanhaf›zalar›nda “Kürt okumas›n zengin olmas›n” dönemi-nin izleri vard›r ve kimli¤in s›n›rl› bir tan›nmas› onlariçin de bir güvencedir. Ancak daha önemli olan ucuziflçili¤in devam edece¤i flartlar›n sürmesi, neoliberal dö-nüflümün ganimetleri için yoksul-emekçi kesimlerinayak ba¤› olmamas›d›r. Bu konuda mevcut iktidarla ifl-birli¤inden daha do¤al bir fley yoktur.

“Kürt burjuvazisinin” bugün bir Türkiye siyaseti var-d›r. Bu siyaset, AKP iktidar›n›n hayata geçirdi¤i dönü-flümle güçlü bir yak›nsama içindedir. Bu koalisyonakarfl› reaksiyon gösteren Kürt halk›n›n Türkiye siyase-ti ise (“Demokratik Özerklik Projesi” aç›klanana kadar)yak›n bir döneme kadar oldukça belirsizdi. Bu durum,küçük burjuva Kürt ayd›nlar›n›n sermayenin liberal tez-lerinden etkilenmesine yol aç›yordu. Neoliberalizmdenmedet uman milliyetçi Kürt ayd›nlar›, halkç›, sosyali-zan do¤rultularda çözüm aray›fllar›na yönelen Kürt ha-reketininin yeni ç›k›fllar›n› neredeyse “ihanet” olaraksunmaya çal›flmaktad›r. Kürt hareketinin “iki dilli ya-flam ve demokratik özerklik projesi” eksenli ç›k›fl›n› veAKP projesine eklemlenmemesini, Kürt sorununun çö-zümünün önünde bir engel olarak lanse etmeye çal›fl-maktad›rlar. Kürt hareketinin, Kürt burjuvazisinin ek-lemlendi¤i ve Kürt ayd›nlar›n›n bir bölümünün de et-kisinde kald›¤› neoliberal projeye karfl›, “DemokratikÖzerklik Projesi” çerçevesinde de oldu¤u gibi halkç›-proleter bir “düzen de¤iflikli¤ini” de öngören çözümaray›fllar›n›n cesaretlendirilmesi, desteklenmesi ve derin-lefltirilmesi bu nedenle temel bir önemdedir.

Dipnotlar

1 Mehmet Ali Birand, Apo ve PKK, Milliyet Yay›nlar›, ‹stanbul, 1992, s. 622. Bunun en bilinen örne¤i 4 Kas›m 1993 günü Holiday ‹nn otelinde dönemin baflba-

kan› Tansu Çiller "PKK'nin haraç ald›¤› ifladamlar› ve sanatç›lar›n isimlerini bili-yoruz, onlardan hesap soraca¤›z' aç›klamas›nda bulunmas›n›n ard›ndan arala-r›nda Savafl Buldan ve Behçet Cantürk’ün de oldu¤u Kürt ifladamlar›n›n seri ci-nayetlerle öldürülmeye bafllanmas›d›r.

3 “Bölgede” derken co¤rafi bir bölgede bulunan illerden öte Kürt hareketinin belirli biroy oran›na ulaflt›¤› iller temel al›nm›flt›r.

65

OL‹GARfi‹

Page 66: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

66

ENERJ‹

nerji, do¤algaz, petrol ve kömür gibi birin-cil kaynaklar›n ç›kar›lmas›n›, tafl›nmas›n›,elektrik enerjisi üretim ve da¤›t›m›n› içerenve bugün için y›ll›k hacmi 1 trilyon dolar›aflan devasa bir sektördür. Enerjiyi önemli

k›lan yaln›zca bu büyük ekonomik hacim de¤il, ener-jinin üretimin temel girdisi ve toplumsal yaflam›n te-mel bir gereksinimi olmas› nedeniyle tafl›d›¤› stratejikpozisyonudur. Enerji üretim, iletim ve da¤›t›m kanalla-r›n›n kimin elinde bulunaca¤› sorusu günümüz toplum-sal-politik çat›flmalar›n ana gündemlerinden biridir.Enerji savafllar›, enerji nakil hatt› projeleri ve enerjiözellefltirmeleri bu çat›flman›n güncel gönümleridir.

Türkiye’nin içinde bulundu¤u bölge 1 trilyon dolarl›kenerji piyasas›n›n 600 milyar dolarl›k dilimini olufltur-makta ve Türkiye’nin de taraf oldu¤u askeri çat›flma-lara sahne olmaktad›r. Enerji kaynaklar› aç›s›ndan zen-gin olmayan Türkiye, enerji zengini bölgeler ile ener-ji al›c›s› bölgeler aras›nda bir köprü haline getirilmeyeçal›fl›lmakta, bu amaçla k›talar aras› petrol/do¤algaz bo-ru hatlar› ve enterkonnekte elektrik flebekeleri infla edil-mekte ve tasarlanmaktad›r.

Son 25 y›lda enerji piyasas›n› ad›m ad›m özellefltirme-ye açan Türkiye 2010 y›l›nda elektrik da¤›t›m›n› bütü-nüyle özellefltirmifltir. Üretimde kamunun giderek aza-lan pay›n›n da özellefltirilmesi planlanmakta, bugünkü

“Enerji köprüsü olarak kalk›nmak”,“Türkiye’nin artan enerji ihtiyac›n›karfl›lamak”, “enerji ba¤›ms›zl›¤›n›sa¤lamak”, “temiz enerjiye yönel-mek” gibi söylemler gerçek hayat-ta herhangi bir karfl›l›¤› olmayandemagojik ezberlerdir. Enerji ala-n›nda savafltan özellefltirmeye ka-dar her ad›m sermayenin ihtiyaçla-r›n› güvence alt›na alan küresel birenerji piyasas› yaratma amac›nahizmet etmektedir

ELevent Kara

Çat›flmalar›nkavfla¤›ndaki

ENERJ‹

Page 67: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

ana yönelimleri HES inflas› olan özel enerji flirketleriteflvik edilmektedir. Büyük sermaye, yat›r›mlar›n› ener-ji üzerinde yo¤unlaflt›rmakta, enerji alan›nda flirket kar-l›l›¤›n› güvence alt›na alacak poltikalar yaflama geçiril-mektedir.

Tüm bu süreçte egemenlerce sarf edilen “Enerji köp-rüsü olarak kalk›nmak”, “Türkiye’nin artan enerji ihti-yac›n› karfl›lamak”, “enerji ba¤›ms›zl›¤›n› sa¤lamak”,“temiz enerjiye yönelmek”, “enerji piyasas›n› etkin veverimli iflletmek” gibi söylemler hayatta gerçek bir kar-fl›l›¤› olmayan demagojik ezberlerdir. Türkiye’nin ener-ji politikalar› ABD ve AB emperyalizmi ile DünyaBankas› gibi uluslararas› finans kurulufllar› taraf›ndan

tekelci sermayenin ç›karlar› do¤rultusunda yönetilmek-tedir. Enerji alan›nda, savafltan özellefltirmeye kadar herad›m tekelci sermayenin ihtiyaçlar›n› güvence alt›naalan küresel bir enerji piyasas› yaratma amac›na hiz-met etmektedir.

Neoliberal emperyalizm enerji alan›ndaki herhangi birgeliflmeyi emek ile sermaye, halklar ile emperyalizmaras›ndaki çat›flman›n do¤rudan bir parças› olarak kar-fl›m›za ç›karmaktad›r. Bu durum, bir emekçi ailesininevini ayd›nlatma kayg›s› ile emperyalist savafllar›, birenerji iflçisinin iflyerindeki mücadelesi ile do¤ay› savun-ma mücadelesini birbirine ba¤layan yeni bir toplumsalçat›flma ve politikleflme sürecine iflaret etmektedir.

67

ENERJ‹

Page 68: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

Emperyalist çat›flman›n oda¤›ndakienerjiABD emperyalizmi, küresel egemenli¤inin temel daya-naklar›ndan üretken gücünün 1970’ler itibari ile di¤eremperyalist güçler ve güç adaylar› karfl›s›nda göreliolarak gerilemesiyle karfl› karfl›yad›r. 1970’lerin ard›n-dan Almanya ve Japonya, 2000’ler itibari ile de Çinve Rusya emperyalist sistem içinde, ABD ile çeflitlialanlarda rekabete girmeye bafllam›flt›r.

Bu durumda ABD, küresel egemenli¤ini sürdürebilmekiçin mali ve askeri araçlar› daha etkin bir flekilde kul-lanmaya bafllam›flt›r. Burada, ekonominin kalbi ve candamar› diye nitelenebilecek olan enerji kaynaklar›n›,enerjinin iletim, da¤›t›m ve ticaretini denetim alt›na al-mak temel hedef olarak öne ç›km›flt›r. Enerji kaynak-lar› aç›s›ndan zengin bölgeler ve bu bölgeleri dünyapazarlar›na ba¤layan yollar; iflgaller, savafllar, iç çat›fl-malar ve istikrars›zl›klar yoluyla emperyalist müdahale-lere maruz kalm›flt›r. Dünyan›n savafl ve istikrars›zl›kharitas›n›n büyük ölçüde enerji zengini bölgelerle ör-tüflmesi raslant› de¤ildir. Ancak bu durumun sadeceenerji kaynaklar›na el koymay› amaçlad›¤›n› söylemeksafça olaca¤› gibi bazen gerçeklerle de çeliflmektedir.

Irak’ta yaflanan basitçe ABD’nin bir ülkeyi iflgal edipzenginliklerine el koyma çabas› de¤ildir. Irak’ta rakipemperyalist ç›karlar çat›flmaktad›r. Savafl› tetikleyen un-

surlardan birinin, Saddam Hüseyin’in 6 Kas›m 2000 ta-rihinde petrolü ABD dolar› yerine AB para birimi Eu-ro ile satmaya bafllamas› oldu¤u bilinmektedir. Karfl›-l›ks›z para basmay› engelleyen Bretton Woods anlafl-mas›n› 1972’de tek tarafl› olarak fesheden ABD, dola-r›n uluslararas› ticarette geçerli tek para birimi olmas›sayesinde tüm dünyay› göstere göstere doland›ran bir“küresel kalpazan” haline geldi. Di¤er ülkeler, para bi-rimlerini ancak kendi piyasalar›nda kullanabildikleri içinpara bast›klar›nda bunun bedelini, karfl›l›¤›nda üretimyaparak ya da paralar›n›n de¤erini düflürerek yine ken-dileri ödemektedir. ABD ise yaln›zca ka¤›t ve bask›maliyetini ödedi¤i dolarlar karfl›l›¤›nda, tüm dünyadangerçek mal ve hizmetler alabilmektedir. Irak’›n iflgaledildi¤i 2003 y›l›nda 0,5 trilyon dolar civar›nda olanve flimdi de 1,5 trilyon dolara ulaflan ABD bütçe aç›k-lar›, bu yolla bütün dünyaya ödettirilmektedir. Dolar›nuluslararas› ticaretten d›fllanmas› halinde bu devasa büt-çe a盤› ABD’nin üstüne göçecektir. Saddam Hüseyin,Çin’den Rusya’ya Avrupa’dan Latin Amerika’ya geniflbir alandaki ihracatç› ülkelerin uluslararas› ticarette do-lardan ç›kma tart›flmalar› yürüttü¤ü bir s›rada Euro ilepetrol sat›fl›na geçerek, ABD aç›s›ndan kitle imha si-lahlar›ndan çok daha büyük bir tehdit haline gelmiflti.ABD’nin Irak’› iflgal etmek için Birleflmifl Milletler’-den onay istedi¤inde, Bat› Avrupa ülkelerinin itiraz›y-la engellendi¤i hat›rlanmal›d›r. Irak’›n iflgalinden bu ya-

68

ENERJ‹

Enerji savafllar›, iddia edildi¤i gibi enerji kaynaklar›na elkoyma amac›yla yap›lm›fl olsayd›, bugün Irak’ta petrolsahalar›n› sat›n alan Çinli ve Koreli flirketlere bakarakABD’nin yenildi¤inden söz edebilirdik. Oysa ABD, busavafllarla daha önemli bir fleyi, dolar› korumaktad›r

Page 69: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

na geçen 7 y›lda petrol üretimi hala Saddam rejimininambargo alt›ndaki üretim miktar›na ulaflamam›fl veözellefltirilen Irak petrollerinden ABD’lilerin yan› s›raAvrupal› ve Asyal› flirketler de pay kapm›flt›r. 2009’unikinci yar›s›ndaki özellefltirmelerde baflta ABD’li veBritanyal› flirketlerin giriflimleri baflar›s›z olunca Britan-ya-Çin ortakl›¤› devreye girmifl; sonraki özellefltirmeler-de de Çin, Rusya, Malezya, Norveç ve G.Kore flirket-leri öne ç›km›flt›r. Burada ABD ve Britanya ikilisininbaflar›s›zl›klar›nda gerek Irak direniflinin, gerek yerelegemenler ile di¤er uluslararas› güçlerin bu direnifltende istifade ederek ABD ile pazarl›k güçlerini art›r›fl›-n›n pay› vard›r. Ancak ABD yine de galiptir. ÇünküIrak petrolü ABD öncülü¤ünde özellefltirilerek uluslara-ras› piyasaya aç›lm›flt›r, dolarla sat›lmaktad›r ve dolar›terk edenin bafl›na gelenleri herkes görmüfltür.

Dünyan›n pek çok ülkesinde katliamlar gerçeklefltiril-mekte ancak ABD, Sudan’›n Darfur bölgesindeki kriziözel olarak öne ç›karmaktad›r. Çin ise Sudan’› özelolarak savunmaktad›r. Petrol zengini Sudan’›n dünyan›nen büyük flirketleri aras›nda yer alan Çin petrol flirke-ti PetroChina’n›n faaliyet alan› olmas› da bu durumuaç›klamaktad›r. ABD’li petrol flirketi Chevron’un,1980’lerde düflük rezerv tespitinin ard›ndan iç savafl›gerekçe göstererek faaliyetlerini durdurdu¤u Sudan

1999’a kadar petrol ihraç eden bir ülke de¤ildi. Mev-cut devlet baflkan› Ömer Beflir 1989’da bir askeri dar-beyle iktidara geldikten sonra ABD ve Avrupa’n›n am-bargosuyla karfl› karfl›ya kald›. Ancak h›zl› büyüyenekonomisi için hammade, g›da ve enerji arayan Çin’inuzatt›¤› elle iktidar›n› ayakta tutabildi. Çin de neolibe-ral yeni sömürgecilik iliflkilerinin s›n›rl› ölçüde nüfuzedebildi¤i Afrika’da bir örnek ortakl›k kurma flans› ya-kalad›. Malezya ve Hindistan’›n da küçük ortaklar ola-rak eklemlendi¤i Çin petrol flirketlerinin yat›r›mlar› ile2000’li y›llarda Sudan’da ihraç edebilecek kadar petrolüretilmeye, rafineriler kurulmaya ve petrol boru hatlar›döflenmeye baflland›. 2001’de 250 milyon varilin birazüstünde oldu¤u san›lan petrol rezervi, Ocak 2010 he-saplamalar›nda ise 5-6 milyar varile ulaflt›. fiu anda Su-dan’›n petrol ihracat›n›n yüzde 60’› Çin’in al›mlar›ndanolufluyor. Sudan’›n rezervleri, dünya rezervinin yüzde0,6’s› ya da Irak rezervlerinin yüzde 4’ü bile etmiyor.Ancak Çin; Nijerya’dan Angola gibi petrol zengini ül-kelerle ciddi yat›r›mlar ve ticari ortakl›klar kurdu¤u Af-rika’da ABD ve Avrupa ile ihtilaf içindeki rejimlereiktidarlar›n› koruyabilecekleri bir baflka ortakl›k flans›sunuyor.

Rusya ise gerek kendi topraklar›nda gerek di¤er eskiSSCB topraklar›nda (Güney Kafkasya, Orta Asya) yer

69

ENERJ‹

Enerjide Avrupa’n›n Rusya’ya ba¤›ml›l›¤›n› azaltma niyetiyle infla edilen Nabucco, Rusya’n›n müdahalesiyle do¤madan öldü

Page 70: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

alan enerji kaynaklar›n›n ç›kar›lmas› ve dünya pazala-r›na ulaflt›r›lmas› üzerinde gittikçe güçlenen bir tekelkuruyor. Enerji kaynaklar› üzerindeki bu kontrol onadünya sahnesinde yeniden söz sahibi olma flans› tan›-yor. 90’l› y›llar› krizler ve gerileme ile geçiren Rusya,Vladimir Putin’in iktidara geldi¤i 2000’lerin bafl›nda,SSCB’nin y›k›lmas›n› müteakiben Orta Asya ve Kaf-kas enerji kaynaklar›na göz diken, bu bölgelerde eko-nomik ve askeri anlaflmalara imza atan ABD’nin kar-fl›s›na dikilmeye bafllam›flt›r. Orta Asya’daki ABD et-kisini silip atmay› hedefleyen fiangay ‹flbirli¤i Örgü-tü’nün kurulmas›ndan, A¤ustos 2008’de Rusya ordusu-nun Gürcistan’a müdahalesine uzanan bir süreç içinde,eski SSCB topraklar›n›n emperyalist kapitalist sistemeentegrasyon sürecini kendi denetimine almay› baflarm›fl-

t›r. Dünyan›n 7. büyük ekonomisi ve G8 üyesi olanRusya, ekonomik gücünü büyük ölçüde petrol ve do-¤algaz üretimine borçludur. Sadece petrol ve 150 tril-yon metreküplük dünya do¤algaz rezervinin 48 trilyonmetre küpüne sahip olan Rusya, enerji fakiri Avru-pa’n›n enerji tüketiminde yüzde 48’lere varan bir pay›karfl›lamaktad›r. Putin döneminde art›k bir dünya deviolarak uluslararas› alana ç›kan, dünyan›n en büyük do-¤algaz flirketi Gazprom 2009’da dünyan›n en karl› bi-rinci en büyük 16. flirketi olarak kayda geçmifltir. 2004sonu itibar›yla Gazprom flu ülkelere do¤algaz veren tekkaynakt›r: Bosna-Hersek, Estonya, Finlandiya, Make-donya, Litvanya, Letonya, Moldova ve Slovakya. Er-menistan’›n d›fl ticaretini neredeyse bütünüyle kontroleden Gazprom Ermenistan’›n ‹ran’dan ald›¤› do¤algaz-

70

ENERJ‹

Sudan'da sonra referandumla birlikte ayr›l›ktan yana kararveren Güney, hem açl›¤›n hem de petrol zenginli¤ininyo¤unlaflt›¤› bölge. ABD ve Çin'in ayr› ayr› hesaplar yapt›¤›Güney Sudan diken üstünde

Page 71: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

dan elektrik üretimine ve hatta bankac›l›k sistemine ka-dar pek çok alanda tek belirleyen durumunda. Bununharicinde Bulgaristan'›n ihtiyac›n›n %97'sini, Macaris-tan'›n ihtiyac›n›n %89'unu, Polonya'n›n ihtiyac›n›n%86's›n›, Çek Cumhuriyeti'nin ihtiyac›n›n %75'e yak›-n›n›, Türkiye'nin ihtiyac›n›n %67'sini, Avusturya'n›n ih-tiyac›n›n %65'ini, Romanya'n›n ihtiyac›n›n %40'a yak›-n›n›, Almanya'n›n ihtiyac›n›n %36's›n›, ‹talya'n›n ihtiya-c›n›n %27'sini ve Fransa'n›n ihtiyac›n›n %25'ini Gaz-prom karfl›lamaktad›r. Ticari ve siyasi gerilimler ç›kt›k-ça dönem dönem do¤algaz› kesen ya da kesme tehdi-dinde bulunan Rusya’n›n bu tekel pozisyonundan rahat-s›z olan Avrupa’n›n alternatif aray›fllar› Ortado¤u, Kaf-kas ve Orta Asya ülkelerinde çeflitli giriflimleri günde-me getirmekle birlikte Rusya da efl zamanl› giriflimler-

de bulunmaktad›r. Bir ara yüzünü bat›ya dönen do¤al-gaz zengini Azerbaycan ve Türkmenistan, Rusya ileiliflkilerini yeniden gelifltirmifl durumdad›r. NATO’nunKafkaslara uzanarak Rusya’n›n müdahale edemedi¤i birenerji koridoru edinme çabas› da 2008 savafl›nda kaya-ya çarpm›flt›r. ABD ve Avrupa’n›n eski SSCB ülkele-rinde iflbirlikçi rejimler oluflturmak için sahneye koy-du¤u “renkli devrim” görünümlü siyasi müdahaleleri,ne egemen s›n›flar ne de halk nezdinde kal›c› bir ba-flar› ortaya koyamam›fl, yaflananlar›n siyasi-toplumsalyap›n›n ABD ç›karlar› için alt üst edilmesinden baflkabir fley olmad›¤› görülmüfltür. Rusya da bunu avantajaçevirerek, emperyalist kapitalist sisteme entegrasyondagörece istikrarl› ve güvenli bir kanal olarak yak›n vekadim hami Rusya seçene¤ini ortaya koymufltur.

71

ENERJ‹

Page 72: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

‹ran-ABD, Türkiye-Ermenistan, Türkiye-K›br›s, Türki-ye-Irak(Kürdistan) ve Suriye-‹srail gerilimi gibi her bi-ri ayn› anda hem çözüm giriflimleri hem çat›flma ola-s›l›klar›yla birlikte an›lan kronikleflmifl sorunlarda ener-ji üzerinden yürütülen egemenlik yar›fl›n›n belirleyicili-¤i giderek artmaktad›r. Emperyalist kapitalist sistemlebütünleflmesini ilerletmek isteyen ABD karfl›t› rejimiy-le ‹ran, ABD ve ‹srail’in sürekli tehditlerine karfl›nÇin’in, Rusya’n›n ve k›smen de Avrupa’n›n k›smi ko-rumas›na sahiptir. Çin ve Rusya ‹ran’› ABD yay›lma-c›l›¤›n› s›n›rlayan bir tampon ifllevi gördü¤ü için tek-nolojik, askeri ve politik bak›mdan desteklemekte; Ba-t› Avrupa ülkeleri de ABD’ye ra¤men enerji anlaflma-lar› imzalamaktad›r. Ancak bölgesel güç olma iddias›n-daki ‹ran, fazla ileri gidince tüm dünyay› karfl›s›ndabulabilmektedir. Avrupa, ‹ran’la iliflkilerin normalleflme-sinden yana iken, ABD bu iliflkilerin kendi denetimid›fl›nda geliflmesinden yana de¤ildir. Ayn› flekilde Rus-ya da Avrupa’n›n Rusya’ya olan ba¤›ml›l›¤›n›n azalma-s› anlam›na gelecek bu ve benzeri geliflmelere s›cakbakmamaktad›r. ABD, Türkiye ile Ermenistan aras›ndas›n›r› açacak protokollerin imzalanmas›n› teflvik etmek-tedir. Ancak adeta Rus do¤algaz flirketi Gazprom’unyönetti¤i Ermenistan’› kaybetmesi pek de kolay olma-yan Rusya bu krizli durumdan istifade ederek Türki-ye’den uzaklaflan Azerbaycan’› yan›na çekmektedir.

Bu kap›flman›n askeri, politik ve ekonomik görünümle-ri vard›r. AKP hükümeti her fleye ra¤men Irak’›n ifl-galinde ABD’ye yard›mc› olmufl, Türkiye hava sahas›,limanlar› ve üsleri komflu ülkenin iflgalinde kulland›r›l-m›flt›r. Gürcistan’›n NATO üyesi olma yolunda teflvikedilmesinde aktif rol alan Türkiye 2008’deki Rusyamüdahalesine kadar Gürcistan ordusuna silah ve aske-ri e¤itim deste¤i vermifltir. ‹ran’a karfl› bir tehdit ola-rak sürekli canl› tutulan, nükleer müdahale olas›l›¤›n›de içeren ABD sald›r›s› gerçekleflirse Türkiye’deki üs-ler kullan›lacakt›r. NATO’nun Kas›m 2010’da oluflturu-lan yeni stratejik konseptinde, “Müttefikler aras› daya-n›flma ve ortaklarla iflbirli¤i halinde enerji altyap›lar›-n›n, kritik transit yollar›n ve bölgelerin korunmas› dadahil olmak üzere enerji güvenli¤ine katk›da bulunula-ca¤›” vurgulanm›flt›r. NATO’nun yeni dönemde en kri-tik askeri projesi olan füze kalkan›n›n da, emperyalistülkeler ile enerji zengini bölgeler aras›nda NATO üye-si bir do¤al köprü olarak “enerji koridoru” haline ge-tirilmesi düflünülen Türkiye’ye kurulmas› karara ba¤lan-m›flt›r.

Emperyalistler enerji üzerinde denetim kurabilmek için,enerji kaynaklar›n› ele geçirmenin ne yeterli ne de ge-rekli oldu¤unu, esas olan›n onu kayna¤›ndan pazara

ulaflt›rma sürecini yönetmek oldu¤unu bilmektedir. Bunedenle de as›l savafl boru hatlar› üzerinde yaflanmak-tad›r. Dünya petrol ticaretinin yüzde 38’i, do¤lagaz ti-caretinin ise yüzde 75’i boru hatlar› üzerineden yap›l-maktad›r. ABD ve Avrupa bir yandan Çin, Rusya, Hin-distan, Malezya di¤er yandan dünyay› petrol ve do¤al-gaz boru hatlar› ile örmektedir.

Enerji köprüsüTürkiye co¤rafi olarak enerji kaynaklar› aç›s›ndan zen-gin Kafkasya, Ortado¤u ve Orta Asya ile enerji kay-naklar› aç›s›ndan fakir Avrupa aras›nda bir do¤al köp-rü konumundad›r. Dünyadaki 1 trilyon dolar civar›nda-ki y›ll›k enerji ticaret ve yat›r›m miktar› içinde; Tür-kiye çevresinde bulunan enerji piyasas›, yaklafl›k 360milyar dolarl›k ihracat ve 320 milyar dolarl›k ithalatile en büyük paya sahiptir.

Egemenler bu ticaretin botu hatlar› kanal›yla Türkiyeüzerinden gerçekleflmesi halinde bu büyük potansiyel-den pay kap›laca¤›, enerji yoksulu Türkiye’nin co¤rafiavantaj›n› kazanca çevirece¤i iddias›ndad›r.

Halihaz›rda infla edilmifl ve ifller durumda olan boruhatlar›; Kerkük-Yumurtal›k, Bakü-Tiflis-Ceyhan petrolboru hatlar› ile Mavi Ak›m do¤algaz hatt›d›r. Samsun-

72

ENERJ‹

Page 73: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

Ceyhan do¤algaz boru hatt› infla aflamas›nda, yasal pro-sedürü henüz tamamlanan Nabucco do¤algaz boru hat-t› da proje aflamas›ndad›r.

Kerkük-Yumurtal›k boru hatt› 1999 y›l›nda 305 milyonvaril petrol tafl›rken, Irak’›n iflgalinin ard›ndan a盤a ç›-kan çat›flma koflullar›n›n etkisiyle 2009’da bu miktary›ll›k 10,9 milyon varile düflmüfltür. Saddam sonras›Irak’la büyük enerji anlaflmalar›na giriflildi¤i, önemliekonomik f›rsatlar olufltu¤unu söyleyenler iddialar›n›nyan›na bu verileri de eklemelidir!

Temmuz 2006’dan beri aktif halde bulunan Bakü-Tif-lis-Ceyhan (BTC) boru hatt› Azerbaycan petrolünü Ak-deniz’e tafl›maktad›r. Projenin hayata geçirilmesiABD’nin British Petroleum’u (BP) teflvik etmesi ile,BP’nin ana iflleticili¤inde gerçekleflmifltir. fiirketler ara-s› paylar s›raland›¤›nda Azerbaycan Devlet Petrol fiir-keti %45, BP Amoco %25, Unocal %7,48, Statoil%6,37, ENI Agip %5 ve TPAO (Türkiye) %5 pay sa-hibidir. 2007-2008 döneminde BTC’nin günlük petrolak›fl› 1 milyon varil seviyesini zorlamaya bafllam›fl yük-sek karlar aç›klanm›flt›r. BTC Türkiye Genel MüdürüCan Suphi, Nisan 2008’de yapt›¤› aç›klamada "Hattan21 ayda 333 milyon varil, yani 20 milyar dolarl›k pet-rol akt›" demifl, BIL Genel Müdürü Salih Paflao¤lu da

Türkiye’ye 21 ayda 1.5 milyar dolar kald›¤›n› söyle-mifltir.

Ne var ki, “Yüzy›l›n projesi” slogan›yla gündeme ge-tirilen ve “enerji köprüsü” iddias›n›n temel dayanakla-r›ndan BTC, k›sa zamanda bir fiyasko olarak an›lma-ya bafllanm›flt›r. BOTAfi ad›na Aral›k 2009’da yap›lanaç›klamada, yüzy›l›n projesi olarak lanse edilen, y›ldaen az 300 milyon dolar tafl›ma ve vergi geliri eldeedilmesi planlanan Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hatt›ndanzarar edildi¤i itiraf edilmifltir. Baflbakanl›k Yüksek De-netleme Kurumu ve K‹T Komisyonu’na gizli ibarelibilgilendirme yaz›s› yazan ve 3 y›lda 210 milyon do-lar zarar eden BOTAfi “anlaflmalar de¤iflmezse zarar›-m›z artarak devam edecek” demifltir.

Üstelik bu fiyasko, bir baflka fiyasko olan Mavi Ak›mprojesinden sözümona ders alan AKP’nin oldukça id-dial› oldu¤u bir projenin ürünüdür. 1997 y›l›nda imza-lanan anlaflmaya göre, 25 y›l süreyle, Türkiye’nin Rus-ya’dan y›lda 16 milyar metre küp do¤algaz sat›n al-mas›n› öngören Mavi Ak›m, büyük iddialarla duyurul-mufl bir Türkiye-Rusya projesiydi. Dönemin ANAP’l›enerji bakan› Cumhur Ersümer, bu anlaflmada rüflvetkarfl›l›¤› Rus flirketi Gazprom’a ak›l almaz imtiyazlartan›m›fl ve bu nedenle Yüce Divan’da yag›lanm›flt›.Mavi Ak›m ile temiz ve ucuz enerjiye kavuflaca¤›n›öne sürenler, daha ucuz Türkmen gaz› yerine Rus ga-z›n› tercih etmifl, Rusya’n›n belirledi¤inin üstünde birfiyat vermifl, do¤algaz talep tahminlerini kas›tl› olarakfliflirerek tüketilemeyecek kadar gaz için al›m garantisivermifl ancak Rusya’n›n gaz kesmesi durumunda zara-r› kamu kaynaklar›yla karfl›lam›flt›r. Tahminlerin flifliril-di¤inin a盤a ç›kmas› üzerine mecburen paras› ödene-cek gaz› tüketmenin yollar› aranmaya bafllanm›flt›r. Buaray›fl karfl›s›nda özel do¤algaz çevrim santrallerininkurulumu teflvik edilmifl, elektrikte do¤algaza dayal›üretim öne ç›kar›lm›flt›r. Bu santrallerin çal›flabilmesiiçin di¤er mevcut enerji santralleri devre d›fl› b›rak›l-m›fl ya da düflük kapasite ile çal›flt›r›lm›flt›r. Kilowatt-saat (kwh) maliyeti 2 cent olan kömürlü termik san-trallerin yerine kwh maliyeti 10 cent olan do¤algazçevrim santrallerinin geçirilmifl, bu fark kamu kasas›n-dan ödemelerle ve kabaran faturalarla halka ödetilmifl-tir. Bu süreçte Türkiye’nin elektrik üretiminde do¤al-gaz›n pay› yüzde 40-50’ye, Türkiye’nin do¤algazdaRusya’ya ba¤›ml›l›¤› da yüzde 70’e ç›km›flt›r. Ülkeninve halk›n zarar› hesaplanamaycak kadar kapsaml› vebüyüktür. Kar ise projenin gerçek sahipleri Rus Gaz-prom ve ‹talyan EN‹ ile Cumhur Ersümer gibi politi-kac›lar›n ve proje inflaat›n› üstlenen Çal›k gibi serma-ye gruplar›n›nd›r.

73

ENERJ‹

Page 74: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

Bu fiyaskolar›n ard›ndan yeni bir “yüzy›l›n projesi” ilekarfl› karfl›yay›z: Nabucco. ‹lk baflta Türkmen ve Kaf-kas gaz›n› Rusya kontrolü d›fl›nda Avrupa’ya tafl›ma id-dias› ile tasarlanan Nabucco; yukar›da söz edilen Rus-ya, Avrupa, ABD ç›kar çeliflkilerinin bir ürünü olarakoldukça sanc›l› bir yoldan geçti. ‹nflaat›n bafllayaca¤›2010 y›l›nda yeni bir fiyasko ile karfl› karfl›ya oldu¤u-muzu söylemek maalesef kehanet olmayacak. Tasar›aflamas›nda Türkmenistan ABD’den uzaklaflarak yeni-den Rusya’ya yanaflt› ve Rusya ile imzalanan enerji an-laflmalar› ile, Nabucco’da tafl›nmas› planlanan Türkmengaz› önemli ölçüde Rusya’ya kapt›r›lm›fl oldu. Türkme-nistan’›n kaybedilmesinin ard›ndan Kafkas do¤algaz›gündeme geldi. Gürcistan’a yönelik Rusya müdahalesi-nin ard›ndan Ermenistan s›n›r›n› kullan›labilir hale ge-tirmek isteyen ABD’nin çabalar› sonusunda Türkiye’ninErmenistan ile protokol imzalama giriflimleri ise Azer-baycan’› Türkiye’den uzaklaflt›rd›. Türkiye’ye art›k ucuzgaz satmayaca¤›n› aç›klayan, tarifeleri yükselten Azer-baycan, ayn› dönemde Rusya ile yeni anlaflmalar im-zalad› ve böylece Kafkas gaz› üzerindeki Rusya kon-trolü pekiflti. Türkiye Azerbaycan’› kaybetti¤i gibi Er-menistan’› da kazanamad›. ‹ran gaz› ABD’den gelenuluslararas› abluka politikas›na tak›l›yor, Irak gaz› iflgalalt›ndaki ülkenin istikrars›zl›¤› nedeniyle güvenilir birkaynak olarak görünmüyor. Emperyalist ç›karlara hiz-met ederek bu kap›flmadan faydalanabilece¤ini zanne-den Türkiye hükümetleri de iflbirlikçili¤in bedelini ödü-yor.

Toplamdaki bu zarar manzaras› irdelendi¤inde, Türki-ye’de bu durumdan kazananlar oldu¤u da görülecektir.Boru hatt› inflaatlar›nda ihale alan sermaye gruplar› karetmifltir. BOTAfi Türkiye’nin üçüncü büyük flirketi ha-line gelmifltir. Do¤algaza dayal› üretimin teflvikiyle çev-rim santralleri kurarak pazara giren flirketler kar etmifl-tir. Yüklü rüflvet tarifeleri dünya çap›nda bilinen hükü-met üyeleri parma¤›n› yalam›flt›r. Ancak elektri¤i vedo¤algaz› daha pahal›ya tüketen, kamu kaynaklar› buya¤ma projelerinde heba edilen, mevcut üretim potan-siyelini kullanmas› engellenen emekçi halk ise zarar et-mifltir.

Sermayenin yeni hücum alan› olarakenerji Enerji, ekonominin temel girdisi ve temel toplumsal birihtiyaç oldu¤u için vazgeçilmezdir; keyfe ba¤l› olarakde¤il zorunlu olarak tüketilmektedir. Bütün bir toplu-mun zorunlu al›c› yani “kafesteki müflteri” oldu¤u bualan ekonomik kriz koflullar›nda sermaye aç›s›ndan bircan simididir ve sermaye içi çeliflkilerin ve yolsuzluk-

lar›n da zirveye ç›kt›¤› bir alan haline gelmektedir.

Bu özellikleriyle birlikte, y›ll›k 1 trilyon dolarl›k birhacmi olan ve bunun 600 milyar dolar› Türkiye’nin or-tas›nda bulundu¤u havzada dönen enerji elbette ifltah-lar› kabartmaktad›r.

Temmuz 2010’da aç›klanan “Türkiye’nin en büyük 500flirketi” listesinde enerji flirketleri ilk s›ralarda gelmek-tedir. FORTUNE derginin listesinde 1. s›rada TÜPRAfi,2. s›rada TEDAfi, 3. s›rada BOTAfi, 4. s›rada POAfi,7. s›rada EÜAfi, 8. s›rada Shell&Turcas Petrol yer al-maktad›r. Bunlar›n Shell d›fl›nda tamam› bir dönem ka-munun elinde olup, bugün itibariyle tamamen ya dabüyük ölçüde özellefltirilmifl flirketlerdir. Bu y›l elektrikda¤›t›m hizmetlerinin bütünüyle özellefltirilmesi ile lis-tedeki enerji flirketlerinin a¤›rl›¤›n›n daha da artaca¤›beklenmektedir.

Günümüzde SANKO gibi eski tekstilcilerden mühendis-lik flirketlerine, çokuluslu flirketlerinden Koç, Sabanc›,Çukurova Grubu gibi devlere genifl bir kesim yat›r›m-larda önceli¤i enerji alan›na vermektedir. Türkiye ser-mayesinin yurtd›fl› yat›r›mlar›nda ilk s›ray› enerji ald›-¤› gibi, yabanc› sermayenin Türkiye’ye en çok yat›r›myapt›¤› alan da enerjidir. EPDK yetkilileri 2020’ye ka-dar enerji alan›nda 130 milyar dolarl›k yat›r›m yap›la-ca¤›ndan söz etmektedir. Bu büyük pastaya yönelikolarak farkl› sermaye gruplar›n›n ilgisi de büyüktür.Zorlu, Çal›k, AKSA gibi AKP iktidar›na yak›nl›¤› ilebilinen gruplar›n h›zl› yükselifli ayn› zamanda di¤er ser-maye gruplar› ile bir rekabeti de ifade etmektedir.

Birincil enerji kaynaklar› (petrol, kömür, do¤algaz) ba-k›m›ndan fakir olan Türkiye’de sermayenin ilgisi boruhatt› projeleri ve rafineriler gibi yan sektörleri de kap-samakla birlikte, günümüzde as›l öne ç›kan hedef ikin-cil enerji, yani elektriktir.

Özellefltirme, piyasalaflt›rma ve metalaflt›rma süreçleriile ‘kamu iktisadi teflekküllerinin’, ‘temel kamusal hiz-metlerin’ ve ‘do¤an›n’ sermaye ya¤mas›na aç›ld›¤› ne-oliberal yeni sömürgecilik koflullar›nda, elektrik sektö-rüne yönelik de bir sermaye hücumu yaflanm›flt›r.1980’li ve 1990’l› y›llar boyunca IMF-DB direktiflerido¤rultusunda sektör parçalan›p karl›l›k mant›¤› ile ifl-letilmeye bafllam›fl üretim ve da¤›t›m alanlar› sermaye-ye aç›lm›flt›r. Elektrik sektöründeki bu piyasalaflma sü-reci, enerji kaynaklar› ve boru hatlar› üzerinden dönenemperyalist kap›flma ile do¤rudan ba¤lant›l› olarak ge-liflmifltir. Nitekim, hala süren bu piyasalaflma sürecindeDünya Bankas›’n›n koflullu kredileri ve Avrupa Birli-¤i’ne uyum süreci belirleyicidir.

Yukar›da Mavi Ak›m boru hatt› ile ilgili bölümde de-

74

ENERJ‹

Page 75: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

¤inildi¤i gibi, enerji politikalar›nda temel belirleyen, id-dia edilenin aksine toplumun enerji ihtiyac› de¤il tekel-ci sermayenin gerekesinimleridir. Do¤algaza dayal›elektrik üretimi bir yandan Gazprom ve ENI pazar veyat›r›m ihtiyac›n› karfl›lam›fl di¤er yandan da özel sek-törün elektrik üretimi alan›na giriflini kolaylaflt›rm›flt›r.Bu süreçte kamunun elindeki santraller devre d›fl› b›-rak›lm›fl, 2 cent maliyetli üretim yerine 10 cent mali-yetli üretim tercih edilmifl, yani toplumun enerji ihti-yac›n› de¤il sermayenin kar güdüsünü temel alan birsüreç ifllemifltir. Do¤algaz çevrim santrallerinin, kurulu-mu yani sermayeye maliyeti ucuz, iflletmesi yani tüke-ticiye maliyeti pahal›d›r. Dolay›s›yla sermaye aç›s›ndankarl›, toplumun ve üretici güçlerin bütünü aç›s›ndan isezararl›d›r. Devre d›fl› b›rak›lan, düflük kapasiteyle çal›-fl›t›r›lan ya da Antalya’da do¤algaz santrali ihtiyac› uy-durmak için Kepez’de oldu¤u gibi bak›mla art›r›labile-cek olan kapasitesi düflük gösterilen kamu elindeki bü-yük çapl› kömür yakan termik ve hidroelektrik santral-lerinin ise kurulumu pahal›, iflletmesi ucuzdur. Toplumiçin faydal›/yararl› olmakla birlikte, karl› olmad›¤› içinsermaye taraf›ndan tercih edilmemektedir.

Üstelik bu santrallerin yüksek iflletme maliyeti “al›mgarantisi” gibi ilginç düzenlemelerle halka, kamuya fa-tura edilmektedir. Kendi santralinde 1 birime elektriküreten kamu, özel sektörün üretti¤i elektri¤i 5 birimesat›n al›p, 2-3 birimden satmaktad›r. Aradaki fark ka-musal kaynaklar›ndan ç›kmaktad›r. Bir flirketin, karl› di-ye, kendi üretti¤i enerjiyi 5 birim fiyattan kamuya sa-t›p, kendi kullanaca¤› elektri¤i kamudan 3 birim fiya-

ta sat›n almas› gibi tuhafl›klar bu dönemde yaflanm›fl-t›r. Enerji s›k›nt›s›n›n baflgösterdi¤i dönemlerde, piyasakuralar›n›n iflletilerek talep art›fl›na ba¤l› fiyat art›fl› is-teyen özel üreticiler Temmuz 2006 Marmara-Ege ka-rartmalar›nda oldu¤u gibi büyük çapl› elektrik kesinti-lerine giderek, zorla zam almaya bafllam›fl, DengelemeUyum Yönetmeli¤i gibi piyasac› düzenlemeler devreyesokulmufl, elektrik fiyatlar› borsa gibi spekülasyonlaraaç›k bir yap›ya kavuflmufltur. Bugüne kadar kamuya fa-turalar yoluyla s›n›rl› ölçüde yans›t›lan bu spekülatif fi-yat art›fllar› kamusal kaynaklardan karfl›lanm›fl, halk›nbirikimi peflkefl çekilmifltir. Ayr›ca özele al›m garantisiveren devletin özelden arz garantisi istemedi¤i görül-müfl, halk›n enerji kullanma hakk›n›n de¤il kar etmeihtiyac›n›n öne al›nd›¤› anlafl›lm›flt›r. Sermayenin kar et-mesinin koflulu da, spekülasyon, fiyat art›fl› ve karart-malar olmufltur.

Bugün ise AKP hükümetinin, do¤algaz santrallerinind›fla ba¤›ml›l›k yaratt›¤›ndan flikayet ederek öz kaynakolan hidroelektrik potansiteli de¤erlendirme söylemi ileHES’leri teflvik etti¤i görülmektedir. 2006’da adeta po-litikac›lar›n ve sermayedarlar›n bafl›na ayn› anda tafldüflmüfl ve h›zla HES inflas›na giriflmifllerdir. Bugün;kurulu, infla edilmifl ya da proje aflamas›nda olanHES’lerin say›s›n›n 5 bini geçti¤i belirtilmektedir. Ül-kemizde üretilen toplam elektri¤in yaklafl›k yüzde 20’sikay›p-kaçaklara giderken, toplamda yüzde 3’lük ihtiya-c› bile karfl›lamayacak, binlerce küçük HES projesi ev-reye sokulmaktad›r. Oysa yeni santraller kurmaya ge-rek b›rakmadan kay›p kaçak oranlar›n› dünya standart-

75

ENERJ‹

Page 76: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

lar›na çekmek toplam projelerin alt› kat›ndan daha faz-la enerji kazand›racakt›r. Artan enerji ihtiyac› gerçekniyeti gizleyen bir iddia olmakla birlikte ba¤›ml› ener-jiye karfl› ba¤›ms›z enerji iddias› da samimi de¤ildir.Bugün HES projesine giriflen AKSA gibi pek çok flir-ket, HES’i savunmak için kötülenen do¤algaz çevrimsantrallerinin de sahipleridir. 2006’da bafllayan bu “ba-¤›ms›z” enerji sevdas›, asl›nda Dünya Bankas›’n›n ay-n› y›l düzenledi¤i bir enerji zirvesi ile yenilenebilirenerjide kullan›lmak üzere milyarca dolarl›k ucuz kre-di sa¤lama sözü vermesi ile ilgilidir. Mevcut HES pro-jeleri Dünya Bankas› bu kredilerinden nasiplenmek içins›raya giren ve iktidara yak›nl›klar›n› kara tahvil etmekisteyen flirketlerin ve zor zamanlarda gelen bu para ak›-fl›n› geri çevirmek istemeyen hükümetin marifeti. PekiDünya Bankas› neden bu kredileri aç›yor? Ayr› bir ya-z› konusu olmakla birlikte HES’ler su kullan›m hakk›sözleflmeleri ile enerji üretimi d›fl›nda ifllevlere de sa-hip. Karbon sal›m›na yol açmayan bu enerji üretimi bi-çimi, Kyoto Sözleflmesi ile zemini oluflturulan “hava ti-caretini” desteklemek için de gerekli. Her ülkeye bellibir karbon sal›n›m kotas› tan›yan sözleflme uyar›nca ko-tas›n› doldurmayanlar, aradaki fark› bir baflka ülkeyesat›yor. Paray› ödeyen ülke de kendi kotas›ndan fazlakarbon salma yani havay› kirletme “hakk›” elde edi-yor. ‹flte HES’ler yeni karl›l›k ve spekülasyon araçlar›arayan emperyalist sistemin “su piyasas›” ve “karbon

piyasas›” oluflturma amaçlar›na hizmet etmek, yani “ha-va bedava, su bedava” devrini kapatmak için teflvikediliyor. Ayn› mant›k do¤rultusunda HES’leri rüzgar vegünefl enerjisi projelerinin izlemesi bekleniyor.

Yeni santraller kurulurken sermayenin ve hükümetleringenel söylemi Türkiye’nin bir enerji krizinin efli¤indeoldu¤udur. Hatta nükleer santral ihalesi gibi “getirisi”bol projeler gündeme geldi¤inde bu getiriden nasiple-necek olanlar vatandafla bu krizi hissettirmek ister.Cumhur Ersümer’in enerji bakan› oldu¤u dönemde Ak-kuyu nükleer santral ihalesi gündeme geldi¤inde, Ersü-mer enerji krizi söylemine sar›lm›fl, hatta Süleyman De-mirel’in “yapmay›n” demesiyle durdurulan elektrik ke-sintileri yaflanm›flt›. Oysa gerçek Türkiye’de bir enerjikrizi olmad›¤›, olsa bile bunun illa yeni santrallerin in-flas›n› gerektirmedi¤idir. Kurulu gücü günlük 45 binMW’›n üstüne olan Türkiye rekor elektrik tüketimininyafland›¤› 8 A¤ustos 2010 günü bunun 34 bin MW’›n›kullanm›flt›r. Kamu santrallerinin elektrik üretimi sürek-li düflürülmekte özel üreticilerin üretimleri art›r›lmakta-d›r. Örne¤in 2009’da kamu üretimi yüzde 9 azal›rken,özel üretim yüzde 21 art›r›lm›flt›r. Kay›p kaçak oranla-r›nda dünya standard› yüzde 4-7 seviyesi iken bu Tür-kiye’de yüzde 15-20 seviyesinde seyretmekte, üretilenelektri¤in 5’te 1’i kullan›lamamaktad›r. Kullan›lan ener-ji de verimsiz kullan›ld›¤› için yüzde 30’lara varan

76

ENERJ‹

Sanko Holding AKP döneminde iktidara yak›n olmaktannasiplenen sermaye gruplar›n›n biri olarak biliniyor.Son döneminde sermayeye kaynak aktarman›n en kolayyolu ise bir flirkete HES lisans› ve dolay›s›yla ucuz DBkredisi vermekten geçiyor.

Page 77: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

oranlarda bofla sarf edilmektedir. Ancak kapitalist dün-ya insanlar›n geliflmiflli¤ini, ihtiyaçlar›n› ne ölçüde kar-fl›lad›¤› ile de¤il ne kadar tüketti¤i ile ölçtü¤ü için, tefl-vik edilen fley verimli kullan›m de¤il çok tüketimdir.

Enerji ihtiyac›n› karfl›lamak için santral kurmak yerine,halk›n düdüklü tencere ve tasarruflu amplul kullanma-ya teflvik edildi¤i bir toplumsal seferberlik bafllatarakorta büyüklükyeki (1200 megawatt) bir temik santralkadar kazanç sa¤layan Küba da bir örnektir. Ancak bupara kazand›rmad›¤› için sermaye ya da sermaye yan-l›s› hükümetlerce de¤il emekçiler taraf›ndan örnek al›-nabilecek bir örnektir.

Da¤›t›m özellefltirmeleri2009-2010 y›llar›nda, elektrik da¤›t›m hizmetleri bütü-nüyle özellefltirildi. Elektrik da¤›t›m›n›n ard›ndan elek-trik üretimi ve do¤algaz da¤›t›m› alan›nda da özellefl-tirmelerin bafllat›laca¤› belirtiliyor. Enerjinin, bir kamu-sal hak olmaktan ç›kar›larak; sadece, kar ettirdi¤i ölçü-de üretilen ve paras› ödendi¤i ölçüde tüketilen bir me-taya dönüflmesi 73 milyonluk ülke nüfusunun tamam›aç›s›ndan fahifl fatura, elektriksiz ve do¤algazs›z kalma,paras› ödendi¤i halde dahi karanl›kta kalma tehlikesi;150 binin üzerinde enerji iflçisi için de güvencesiz ça-l›flma ve iflsizlik tehdidi anlam›na geliyor.

2009’a kadar neredeyse tamam› kamu elinde bulunanelektrik da¤›t›m hizmetlerinin özellefltirilmesi 7 Aral›k2010’da yap›lan üç ihaleyle son buldu. Elektrik da¤›-t›m flirketleri toplamda 15.8 milyar dolara sat›ld›. Elek-tri¤i art›k devlet de¤il özel sektör da¤›tacak.

Burada iki noktaya odaklanmak gerekmektedir. Birinci-si, Elektrik Mühendisleri Odas›’n›n açt›¤› davalar d›fl›n-da, toplumsal muhalefetin düflündürücü bir sessizliklekarfl›lad›¤› bu özellefltirme süreci devasa bir kamusalbirikimin sermayeye peflkefl çekildi¤i aç›k bir ya¤masüreci olarak iflletilmifltir. ‹kincisi, elektrik da¤›t›m hiz-metlerinin kar mant›¤› ile iflletilmesi fahifl elektrik fa-turas› ve güvencesiz çal›flt›rman›n çok ötesinde sonuç-lara yol açacak, sermaye dahil üretici güçlerin bütünüaç›s›ndan y›k›c› bir durum yaratacakt›r.

Daha önce kamu tekelinde bulunan ancak özellefltirme-ye haz› hale getirilmek için üretim, iletim, da¤›t›m veticaret birimlerine bölünen ve flirketlefltirilen elektriksektörü, bu flirketleri de kendi içinde co¤rafi olarakparçalam›flt›r. Bunun sonucunda 18 da¤›t›m flirketi aç›-¤a ç›km›fl ve bunlar da 2009-2010 döneminde 15.8milyar dolara özellefltirilmifltir. Rakam›n büyüklü¤ü aç›-s›ndan 1986-2008 aras› 22 y›ll›k özellefltirmelerin top-lam gelirinin 36.5 milyar dolar oldu¤u dikkate al›nabi-

lir. Ancak son olarak üç büyük flirketin özellefltirildi¤i7 Aral›k ihalesi tam bir tiyatro fleklinde yaflanm›flt›r.‹stanbul Anadolu Yakas›, Toroslar ve Akdeniz ElektrikDa¤›t›m fiirketleri s›ras›yla MMEKA (Mehmet EminKaramehmet ve Mehmet Kazanc› ortakl›¤›), Y›ld›zlarSSS Holding (Sabahattin Y›ld›z) ve Park Holding’e(Turgay Ciner) sat›ld›. Aç›k art›rma usulü ile gerçek-lefltirilen üç ihaleye de bizzat ya da ba¤lant›l› flirketle-riyle giren bu holdingler, özellefltirme bedelini mini-mum art›fl bedeli kadar art›r›p ya da hiç art›rmay›p an-laflm›flças›na her birine bir flirket düflecek flekilde pay-laflm›flt›r. Bu nihai ihaleye gelinceye kadarki süreçte k›-ran k›rana kap›flan ve kendi toplam servetlerinin üstün-de teklifler veren bu flirketlerin özellefltirme bedeli ola-rak vermeyi taahhüt ettikleri bu paralar› nereden bula-ca¤› flimdilik meçhuldür. fiirketler büyük olas›l›kla ya-banc› enerji devleriyle birleflecek ya da ödeyemeyecek-leri bir borcun alt›na girip yeni bir baflar›s›z ya da fla-ibeli özellefltirme deneyimine imza atacakt›r.

Önceki ihalelerde MMEKA orta¤› Mehmet Kazanc›’n›nkardefli Cemil Kazanc›’ya ait olan AKSA; Trakya, Ço-ruh, Van Gölü ve F›rat EDfi ihalelerini, MMEKA, Ge-diz ve Bo¤aziçi ihalelerini; Bundan önce özellefltirmeve prim borçlar›n› ödememekten sab›kas› bulunan an-cak yine de enerji ve maden özellefltirmelerinde önem-li paylar elde eden Sabahattin Y›ld›z’›n Y›ld›zlar SSS’iOsmangazi ve Toroslar’›; Çal›k Yeflil›rmak’›; Sabanc›Baflkent’i alm›flt›r. Böylece Türkiye’nin elektrik da¤›t›mhizmetlerinin önemli bir bölümü, AKP’ye yak›nl›¤›ylabilinen, ayr› flirketler görünümde olmakla birlikte bir-biriyle anlaflmal› olan ve sicili kirli birkaç sermayeda-r›n eline geçmifltir. (Bu özellefltirmelerin ak›ld›fl›l›¤›karfl›s›nda EPDK müdahale ihtiyac› duymufl ve MME-KA’y› ald›¤› da¤›t›m bölgelerinden birinden vazgeçme-ye ça¤›rm›flt›r.)

Sermayeye sat›lan varl›klar kamunundur ancak özellefl-tirme geliri, hükümetin sermaye yanl›s› politikalar› ge-re¤i büyük ölçüde sermayeye geri dönecektir. Sermayeelektrik da¤›t›m flirketlerine ödedi¤i bu bedeli do¤al

77

ENERJ‹

Türkiye’deki kaçak elektrik içinde, ö¤renci evlerinin yada yoksul mahallelerin kaçak olarak tüketti¤i elektrik,sanayide kullan›lan kaçak elektri¤in yan›nda devedekulak kalmaktad›r. Ancak devlet “kaçak elektriklemücadelede” bu gerçe¤i gizlemeye çal›flmaktad›r

Page 78: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

olarak elektrik faturalar›na yans›tacak, yani özellefltirmebedeli de elektrik faturalar› yoluyla halktan tahsil edi-lecektir. Kar güdüsü sermayeyi elektrik hizmeti için da-ha yüksek fiyat istemeye, elektrik iflçisine daha az üc-ret ödemeye ve kar ettirmeyen alanlara hizmet götür-memeye itecektir. Paras›n› ödemeyenin elektri¤i kesile-cek; da¤›t›m flirketleri ve üretim flirketleri aras›ndakiolas› gerilimler sistemi çöküfle sürükleyebilecektir.

Tüm bu öngörüleri; Türkiye’nin özellefltirme tarihi vebiri yoksul biri zengin iki yabanc› ülkeden özellefltir-me örnekleri ile destekleyebiliriz.

‹stanbul Anadolu Yakas› elektrik da¤›t›m hizmetleri1990’da özellefltirilerek AKTAfi’a sat›ld›. AKTAfi busüreçte elektri¤i kamudan ald›¤› fiyat›n iki kat›ndan da-ha fazlas›na satt›. Faturalara bak›m ve yat›r›m bedelle-ri ekletti ancak bak›m ve onar›m çal›flmalar›n› da ne-redeyse s›f›ra indirdi. Bu süreç kay›plar› art›rd› ve hiz-met kalitesini düflürerek s›k s›k kesintilere yol açt›. Fa-hifl fiyattan sat›lan elektri¤e ra¤men AKTAfi kamudanald›¤› elektri¤in paras›n› da ödemedi. Elektrik Mühen-disleri Odas›’n›n, enerji iflçilerinin ve kullan›c›lar›n ›s-rarla takip etti¤i davalar sonucunda 2002 y›l›nda, ka-muyu zarara u¤ratt›¤›, haks›z para toplad›¤› ve bununyan› s›ra pek çok baflka usulsüzlükler yapt›¤› için AK-TAfi’›n tabelas› indirildi. Özellefltirmenin kay›p kaçakoran›n› düflürece¤i, hizmet kalitesini art›raca¤›, yat›r›m-lar› kolaylaflt›raca¤›, enerjiyi daha ucuza mal edece¤iiddia edilmiflti. Yaflanansa bunun tam tersiydi.

Tek bir örne¤in bir fleyi mahkum etmek için yetersizoldu¤u do¤rudur. Farkl› koflullarda farkl› sonuçlar aç›-¤a ç›kabilir. Öyleyse Güney Afrika’n›n yoksul bölge-lerde elektrik hizmetlerini yayg›nlaflt›rma iddias› ile yü-rüttü¤ü özellefltirmeleri inceleyelim. Güney Afrika’da1994’te ›rkç› rejim devrilip Nelson Mandela yönetimiiktidara geldikten sonra ülkenin çözülmesi gereken acilsorunlar›ndan biri de yoksullar›n elektrik ihtiyac›yd›.Devlet kendi olanaklar›n›n yetersizli¤ini öne sürerek ka-mu elektrik flirketi ESKOM’u özel ortaklarla birlikteözel sektör mant›¤›yla yeniden yap›land›rd›. Elektrikbedelleri tahsil edildi¤inde ve karl› bir flekilde iflletil-di¤inde flirketin yat›r›m için gerekli kayna¤a ulaflaca¤›ve elektriksiz yoksullara da elektrik ulaflt›rabilece¤i önesürülüyordu. Ancak unuttuklar› fley yoksullar›n, iyi birtahsilat sisteminin yoklu¤undan dolay› de¤il paralar› ol-mad›¤› için o faturalar› ödeyemedi¤i idi. fiirket karl›-laflmak için fiyatlara yüzde 300’e varan oranlarda zamyapt› ve evlere çok farkl› yöntemler kullanarak faturaulaflt›rmaya ve faturas›n› ödemeyenin elektri¤ini kesme-ye bafllad›. Sonuçta yoksullar ya elektriksiz kald› ya daelektriklerini “kaçak” ba¤layarak kullanmay› sürdürdü.

Güney Afrikal› yoksullar›n özellefltirme deneyimi, ka-çak elektrik kullan›m›n›n yüzde 50’lileri aflt›¤› rivayetedilen Kürt illerinin ve büyük kentlerdeki yoksul ma-hallelerin bafl›na gelecekleri anlamam›z aç›s›ndan önem-li ipuçlar› bar›nd›rmaktad›r.

Sermaye mant›¤›n›n sadece paras› olmayanlar› zor du-rumda b›rakaca¤›n› düflünüyorsan›z yan›l›yorsunuz.ABD’nin Kaliforniya kenti 2000 ve 2001 y›llar›nda bü-tün eyaleti günler boyu elektriksiz b›rakan bir krize sü-rüklendi. Bu elektrik üretim ve da¤›t›m›n›n kamu teke-li ve planlamas›ndan ç›kar›larak ayr›lmas› ve özelleflti-rilmesinin, fiyat oluflumunda da kar ilkesinin temelal›nmas›n›n sonucunda a盤a ç›kan bir krizdi. Kullan›-c›lar elektri¤i belirli bir fiyattan da¤›t›m flirketindenal›r; da¤›t›m flirketi ise belli bir fiyattan satt›¤› elektri-¤i arz-talep iliflkisi içinde sürekli de¤iflen bir fiyattanüretici flirketten al›r. Elektrik sabit miktarda üretilen vedepolanamayan ancak günün saatlerine ve mevsim ko-flullar›na göre sürekli de¤iflen miktarda tüketilen birürün oldu¤u için, da¤›t›m flirketlerinin karfl›lamakta ol-du¤u talep de dengesizdir. Yüksek talep koflullar›ndasaatlik ihaleler aç›larak belli saatler aras›nda elektriknormal fiyat›n›n onlarca hatta yüzlerce kat›na sat›labi-lir. Da¤›t›m flirketi bu dengesizli¤i faturalara k›smenyans›t›r ancak birebir yans›tamaz, bu nedenle de talepart›fllar›nda her zaman afl›r› fiyat veremez. Kaliforni-ya’da da elektrik üretim flirketleri da¤›t›m flirketlerininyüksek fiyat ödemekteki isteksizli¤i üzerine kar oran-lar›n› be¤enmeyerek yat›r›mlar›n› düflük tutmufl, dahakarl› bölgelere sat›fl yapmaya bafllam›flt›r. Afl›r› tüketiman›nda yeterli elektrikle beslenemeyen sistem de, elek-trik flebekelerinin do¤as› gere¤i zincirleme bir reaksi-yona girerek çökmüfl, Kaliforniya günlerce elektriksizkalm›flt›r.

Türkiye’de otoprodüktörlerin 2006-2007’de Ege veMarmara’da tetikledi¤i birkaç saatlik karartmalar bu du-rumun küçük bir örne¤idir. O dönemde da¤›t›m›n ta-mam› ve üretimin önemli bir bölümü hala kamu elin-de oldu¤u için etkisi zay›f bir sars›nt› yaflanm›flt›r. An-cak özellefltirmelerin tamamlanmas› bizi çok daha bü-yük krizlerle karfl› karfl›ya getirecektir.

Bu sayd›¤›m›z örneklerden sermaye de ders ç›karm›fl-t›r. Devletin enerji sektöründen tamamen çekilmesi id-dias›ndan çark edilerek yeni dönemde düzenleyici vesermayeyi teflvik edici, tamamlay›c› bir rol oynamas›benimsenmifltir. Özellefltirmeler flartl› hale getirilmifl vemükiyet devri yerine s›n›rl› süreli iflletme devri biçi-minde gerçeklefltirilmeye bafllanm›flt›r. Ne var ki, ser-mayeye yard›mc› olmak için devreye girece¤ini aç›ktanortaya koyan neoliberal devletin burada kamu yarar›na

78

ENERJ‹

Page 79: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

bir denetleyici rol oynamas› mümkün görünmemekte-dir.

Denetleme konusunda da, kar güdüsüne güvenenler, pa-ra kazanmak isteyen flirketlerin ve bu flirketleri parakazanma koflullar›n› güvence alt›na alacak politika üre-ten kurumlar›n sistemin daha verimli çal›flmas›n› sa¤la-ca¤›n› öne sürmektedir. Ancak AKTAfi, Güney Afrikave Kaliforniya örnekleri bir yana sermayenin kar gü-düsü ile denetim mekanizmas› aras›nda do¤rudan biriliflki oldu¤unu öne sürmek yerine daha gerçekçi biröneri ortaya atmak mümkündür. Venezüella elektrik ifl-çileri sendikas›, elektik sistemindeki kronikleflmifl ar›za-lar ve verimsizlik karfl›s›nda, elektrik kurumunun iflçiyönetimine devredilmesini talep etmekte; sorunu en iyi,elektri¤i ve elektrik hizmetini üretenlerin bilip çözebi-lece¤ini savunmaktad›r.

SonuçÜretimin temel girdisi ve toplumsal yaflam›n temel birgereksinimi olan enerji, bugün emperyalizmin ve ser-maye stratejilerinin öncelikli hedeflerinden biri konu-mundad›r. Enerji alan›nda yaflanan dönüflüm için sürek-li “artan enerji ihtiyac›n› karfl›lama”, “temiz enerjiyeyönelme”, “enerji ba¤›ms›zl›¤›n› sa¤lama” kula¤a hoflgelen gerekçeler öne sürülmektedir. Ancak emperyalistsavafllardan enerji koridoru projelerine, de¤iflik santraltiplerinin teflvikinden özellefltirmelere kadar bütün busüreçler, sermayenin karl›l›k koflullar›n›n garanti alt›naal›nd›¤› küresel bir enerji piyasas› yaratma amac› etra-f›nda flekillenmekte ve neoliberal emperyalizmin mer-kezi kurumlar› taraf›ndan yönetilmektedir.

Enerji alan›nda yaflanan dönüflüm, tekelci sermayeninihtiyaçlar› do¤rultusunda gerçekleflmektedir. Bu ihtiyaç“enerji ihtiyac›” de¤ildir. Kimi zaman finansal egemen-lik araçlar›n› koruma, kimi zaman rakiplerin yükselifli-ni engelleme, kimi zaman da yeni karl›l›k ve/veya ser-maye birikim kanallar› oluflturma ihtiyac›d›r. Tekelcisermayenin kâr temelli yaklafl›m› yaln›zca do¤ayla yada emekle de¤il, toplumun enerji ihtiyac› ile de örtüfl-memekte, aksine çat›flmakta, bütün üretici güçlerin önü-ne bir engel olarak ç›kmaktad›r.

Ülkenin, halk›n ve do¤an›n ç›karlar› bir tarafta emper-yalizmin ve sermayenin ç›karlar› karfl› tarafta saflafl-maktad›r. Bu saflaflma; enerji hakk› için, do¤ay› savun-mak için, ülkenin ba¤›ms›zl›¤› için, enerji iflçilerininhaklar› için yürütülecek mücadelelerin birbirleri ile ilifl-kili olduklar›n› ve fahifl faturaya karfl› ç›kma basitli¤in-deki bir eylemin ayn› zamanda stratejik bir önem ta-fl›d›¤›n› da ortaya koymaktad›r. Gerek co¤rafi konumugerek neoliberal yeni sömürgecilik politikalar› gere¤i

dünyan›n enerji kavfla¤› haline getirilen Türkiye, çat›fl-malar›n da kavfla¤› haline gelmifl ve ne egemen ne ezi-len s›n›flar›n d›fl›nda kalamayaca¤› bir durum a盤a ç›k-m›flt›r. 2010’da giderek görünür hale gelen bu manza-ran›n bir yan›nda süregiden emperyalistler çat›flmalardi¤er yan›nda da sermayenin enerjiye hücumu yer al-maktad›r. Türkiye’de en büyü¤ünden en küçü¤üne hiç-bir sermaye grubu, oligarfli içi güç dengelerini yenidentarif edecek bir role sahip olan enerjiye kay›ts›z kal-mamakta öncelikli yat›r›m alan› olarak enerjiyi seçmek-tedir. Özellefltirmelerle bir günde tekeller yarat›lmakta,milyar dolarl›k krediler iktidara yak›n gruplar›n cebinedoldurulmakta, tüm ülke ekonomisinin ve hatta bölgepolitikalar›n›n can damarlar› ancak s›rt›n› bir emperya-list merkeze ya da çok uluslu tekele yaslayarak buoyuna dahil olabilen iflbirlikçi sermayeye teslim edil-mektedir. Koç, Sabanc›, Çukurova gibi tekelci serma-yenin geleneksel gruplar›ndan Çal›k gibi yeni yükselen‹slamc› sermaye gruplar›na, tekstil ve flehirlerararas› ta-fl›mac›l›k flirketlerinden mühendis ortakl›klar›na olabile-cek en genifl yelpazenin ortak yöneliminin “enerjiyehücum” olmas› bofluna de¤ildir.

Ancak sermayeyi bu hücuma ikna eden devasa kar ola-na¤› yoktan var olmamakta; eme¤in güvencesizlefltiril-mesine, do¤an›n talan›na, kamusal haklar›n bütünüyleortadan kald›r›lmas›na ba¤l› olarak ortaya ç›kmaktad›r.Bugüne HES’lere karfl›, fahifl faturalara karfl›, yenilen-meyen ifl sözleflmelerine ve ödenmeyen ücretlere karfl›yürütülen mücadeleler henüz ›s›nma aflamas›nda, birbafllang›ç noktas›n› ifade etmektedir. Sektörün neolibe-ral dönüflümünde kritik kararlar›n al›nm›fl olmakla bir-likte, fiili süreç henüz tamamlanmam›flt›r. Ka¤›t üzerin-de gerçekleflen ancak fiili devirler bahar aylar›na b›ra-k›lan elektrik da¤›t›m özellefltirmeleri, elektrik fiyatlar›-n›n piyasa koflullar›na göre belirlenmesine yönelik(muhtemelen seçim sonras›na b›rak›lm›fl) düzenlemelerve enerji borsas›n›n oluflturulmas› yönünde fiili süreç-ler bafllad›¤›nda çat›flma boyut de¤ifltirecektir. Fiili ge-çifl süreci ile birlikte yükselmesi kaç›n›lmaz olan çat›fl-mada emek sermaye çeliflkisinin yan› s›ra, sermaye içiçeliflkiler de devreye girecektir. Bu süreç, sektörün do-¤as› gere¤i, yerel ya da dönemsel bir çat›flma olmaya-cak, ulusal ve uzun erimli bir çat›flma olarak yaflana-cakt›r. Bu krizli süreçte, flu an ›s›nma aflamas›nda ol-du¤unu söyledi¤imiz hareketlerin, kamunun demokratikyeniden inflas›n› hedefleyen bir strateji ile kâr temellipolitikalara karfl› sürdürdü¤ü mücadele kritik rol oyna-yacakt›r.

79

ENERJ‹

Page 80: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

80

DÜNYA

ihayet beklenen an geldi ve yeni bir stra-tejik konsepte kavufltuk. So¤uk savafl y›l-lar›nda kurulan sald›rgan “savunma” örgü-tü Kuzey Atlantik Antlaflmas› Örgütü(NATO), “ça¤›n gereklerine uyum sa¤la-mak için” 19–20 Kas›m’da Portekiz’in

baflkenti Lizbon’da topland› ve y›llard›r gündemde olan“yeni stratejik konsept”ini belirledi. NATO ülkelerininLizbon’da ald›¤› kararlar küresel sistemin askeri gücü-nün yeni dönemde nerelerde konufllanaca¤›na ve em-peryalizmin yeni dönemde hedef tahtas›na, hem ekono-mik hem de politik olarak, neleri koyaca¤›n› da orta-ya ç›karm›fl oldu. Yeni konseptin temel dire¤i ise uzunsüredir gündemi meflgul eden, Türkiye’nin de çokönemli bir rol oynayaca¤› füze kalkan› sistemi oldu.Kurulacak olan füze sistemi, kurulmas› planlanan ener-

ji hatlar› ve mevcut kaynaklar emperyalistlerin öngör-dü¤ü flekilde ve ölçüde korunmufl olacak. Tüm Asya’y›tehdit olarak gören füze “savunma” sistemi emperyalisthegemonyan›n sa¤lama al›nmas› için fethedilmesi gere-ken topraklarda, bu tahakküme karfl› ç›kabilecek olanülkelerin de sözde tüm sald›r› gücünü k›rm›fl olacak.

Toplant›n›n egemen devletler aç›s›ndan en önemli so-nuçlar›ndan bir di¤erini ise so¤uk savafl›n etkilerini ençok hisseden ve bu dönemde topraklar› Do¤u ve Bat›olmak üzere ikiye ayr›lan Almanya’n›n, Baflbakan› An-gela Merkel büyük bir sevinçle aç›klad›: “So¤uk savaflnihayet tamamen sona erdi”. Bu tespitin temel nedeniObama ile de¤iflen, Rusya’ya karfl› ABD taktikleri el-bette. Hat›rlanaca¤› gibi Bush döneminde Ukrayna veGürcistan’da giriflilen operasyonlar Rusya taraf›ndantersyüz edilmiflti. Ayr›ca Bush döneminin önemli pro-

NATO,kriz veneoliberalkonsept

NATO,kriz veneoliberalkonsept

NEsen Özdemir

Page 81: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

jelerinden biri olan “y›ld›z savafllar›” projesi (uzayayerlefltirilecek ve ABD'yi Rusya’ya karfl› olas› füze sal-d›r›s›na karfl› koruyacak bir sistem) Obama taraf›ndanrafa kald›r›lm›flt›. Bunlar›n yerine bölgesel iflbirlikleri-nin a¤›rl›k kazanaca¤› farkl› taktikler gündeme gelmifl-ti. Bu de¤ifliklikler Rusya’n›n NATO’ya muhalefetiniengellemifl hatta Lizbon Zirvesi sürecinde neredeyseRusya’n›n bile NATO’ya üye olabilece¤i konuflulur ha-le gelmiflti.

NATO toplant›s› sonras› egemenler her ne kadar “za-fer” ve “birlik beraberlik” mesajlar› verseler de duru-mun esasen öyle olmad›¤› aç›k. Asya’daki enerji kay-naklar›na göz diken ABD’nin NATO arac›l›¤›yla yapa-ca¤› bir müdahalede Rusya’yla yüz yüze gelmesi hiçflafl›rt›c› olmayacakt›r. Öte yandan egemenler aras›ndadaha önce pek çok kez yaflanan ve özellikle Irak Sa-

81

DÜNYA

Kuzey Atlantik Antlaflmas› Örgütü veya Kuzey Atlantik Pakt›(NATO) 9 Nisan 1949’da Washington Antlaflmas› ile kuruldu.NATO, Emperyalizmin 3. Bunal›m Dönemi’nde, “So¤uk Savafl”dönemi olarak tabir edilen dönemde, Sovyet Sosyalist Cumhuri-yetler Birli¤i ve di¤er sosyalist blokta yer alan ülkelere karfl› em-peryalist kapitalist sistemin hegemonyas›n› sa¤lamak için kurul-mufltur. NATO’nun amac›n› ‹ngiliz Lord Ismay flu flekildetan›mlar: “Ruslar› (Sovyetler Birli¤i) d›flar›da, Almanya’y› alafla¤›edilmifl halde ve ABD’yi içeride tutmak”. Ancak birli¤in amac›komünizme karfl› mücadele etmek ve ABD’nin bu konuda‘komünist tehdit alt›ndaki’ Avrupa’ya yard›m etmesi de¤il, ayn›zamanda 2. Dünya Savafl›’ndan y›k›mla ç›kan Almanya’n›n dakontrollü olarak yeniden toparlanmas› ve yeni bir tehdit olufltur-mamas› içindir.

Birli¤in kuruluflundan itibaren en önemli maddeleri kurulufl anlafl-mas›n›n üçüncü, dördüncü ve beflinci maddeleridir. Bu maddeler-le üye ülkeler, ortak savunma için yeteneklerini gelifltirmeye,herhangi bir üyenin toprak bütünlü¤ü, siyasî ba¤›ms›zl›k ve gü-venli¤i tehlikede oldu¤unda bir araya gelmeyi ve herhangi birinesald›r›ld›¤›nda bu sald›r›ya hepsine karfl› yap›lm›fl bir sald›r› olarakkabul etmeyi taahhüt etmifllerdir. Bu maddelerle NATO’nun ge-nifllemesi ve emperyalist tahakkümü ile iflgallerin dünyan›n dörtbir yan›na götürebilmesi sa¤lanm›flt›r. Afganistan’da yaflanan ifl-gal bunun bir kan›t›d›r. Türkiye, Kore Savafl›’na asker gönderipemperyalist ç›karlara destek verdi¤i için üyelik hakk› kazanm›flt›r.17 Ekim 1951’de üyeli¤e kabul edilen Türkiye 18 fiubat 1952’deNATO’ya resmi olarak üye olmufltur.

Teflkilat›n askeri yap›s›, üye ülkelerin genelkurmay baflkanlar›n-dan veya onlar ad›na daimi görev yapan temsilci askeri perso-nelden oluflur. Konseye karfl› sorumlu olan Askeri Komite, ittifa-k›n en üst düzeydeki askeri merciidir. Konseye ve Savunma vePlanlama Komitesine askeri konularda bilgi sa¤layan ve öneriler-de bulunan Askeri Komite, iki büyük NATO Komutanl›¤›na di-rektif verebilmektedir.

Merkezi Brüksel'de bulunan NATO'nun en yüksek karar almaorgan›, Kuzey Atlantik Konseyi'dir. Konsey müttefikler aras›ndagenifl bir görüflme ve koordinasyon forumu oluflturur. KuzeyAtlantik Antlaflmas›n›n 9. Maddesi uyar›nca kurulmufl olan Kon-sey'de kararlar oydaflma konsensus ile al›n›r ve toplant›lar üç dü-zeyde yap›l›r. Genel olarak Konsey, d›fliflleri bakanlar› düzeyindey›lda iki kez toplan›r. Bazen de (örne¤in 1957, 1974, 1975, 1977 ve1978'de oldu¤u gibi) hükümet ya da devlet baflkanlar› da ülkele-rini konsey toplant›lar›nda temsil edebilir. Bunun d›fl›nda konsey,her üye devletin büyük elçi düzeyindeki daimi temsilcilerinin ka-t›l›m›yla toplant›lar›n› sürdürür ve bu, konseye süreklilik kazand›-r›r. Konsey, bu düzeyde, esas olarak her çarflamba toplan›r. Kon-sey toplant›lar›na Genel Sekreter baflkanl›k eder. Ayr›ca, her y›l,bir üye ülkenin d›fliflleri bakan›, ‹ngilizce alfabetik s›raya göre,Konsey Baflkanl›¤› President görevini üstlenir.

Türkiye’de NATO’nun en büyükleri ‹ncirlik ve ‹zmir’de olmaküzere 26 üssü bulunmaktad›r.

NATO nedir?

Türkiye NATO’nun nükleer depo-su olmay› sürdürecek. Afganistanve Somali örneklerinde oldu¤u gi-bi NATO ad›na ABD’nin ileri kara-kollar›nda nöbet beklemeye de-vam edecek

Page 82: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

vafl› s›ras›nda ortaya ç›kan iflgal edilen topraklar›n veenerji kaynaklar›n›n paylafl›m› bu güçleri mutlaka kar-fl› karfl›ya getirecektir.

Dünya siyasetinde de¤iflen durumlara göre NATO dakendisini de¤ifltirdi. Kuruluflundan beri NATO, 1949,1962, 1957, 1968, 1991, 1999 y›llar›nda olmak üzere,6 stratejik konsept belgesi kabul etmifltir. Bu de¤iflik-likler hiçbir zaman NATO’yu kurulufl amac›ndan sap-t›rmad›. Savunma örgütü olarak kuruldu¤u iddia edilenNATO emperyalist tahakkümün sa¤lanmas› için hepdünya halklar›na sald›rd›, onlarla savaflt›. Emperyalistkapitalist sistemin mevzi kazanmas› karfl›s›nda tehditolarak gördü¤ü her fleye sald›ran ve onu yok etmek is-teyen NATO’nun de¤iflti¤i ne zaman söylense, bu sal-d›rgan birli¤in halklara karfl› sald›rganl›¤› bir kat dahaartt›.

Bir misyon örgütü olarak NATONATO 1949 y›l›nda Belçika, Kanada, Danimarka, Fran-sa, ‹zlanda, ‹talya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Por-tekiz, ‹ngiltere ve Amerika Birleflik Devletleri taraf›n-dan kuruldu. Sosyalist Blok ülkelerinin askeri tehdidi-ne karfl› kuruldu¤u iddia edilen NATO, o günden be-ri emperyalist kapitalist sistemin ç›karlar›n› koruyan vebu ç›karlar u¤runa birçok sald›r› gerçeklefltiren askerive siyasi bir birlik oldu. 16 Nisan 1947’de borsac› veBeyaz Saray dan›flman› olan Bernard Baruch taraf›ndanortaya at›lan “so¤uk savafl” kavram›, o günden sonra1990’lara kadar sürecek olan ve her anlamda dünyan›nyönelimini belirleyen yeni bir savafl konseptinin ad› ol-mufltu. Esasen Emperyalizmin 3. Bunal›m Dönemi’netekabül eden bu dönem, muazzam oranda silahlanmaart›fl›n›n yan› s›ra, komünizme karfl› kara propaganda,yeni sömürge ülkelerinde NATO arac›l›¤›yla kontrgeril-la örgütlenmeleri kurma gibi faaliyetleri de içeriyordu.

1949’da kurulan NATO ilk ifl olarak Bat›’ya, yani Sov-yetler Birli¤i’nin etraf›ndaki ülkelere, 250 adet nükleersilah› yerlefltirdi.

NATO kuruluflundan itibaren ‘Herhangi bir NATO üye-sine yap›lm›fl olan sald›r› di¤er NATO üyesi ülkelereyap›lm›fl olarak görülecek ve toplu savunmaya geçile-cektir’ fleklinde formüle edilen 5. maddesinde belir-tildi¤i gibi bir örgüt olmad›. Sadece Türkiye’de yafla-nan flu örnek bile NATO’nun esasen savunma de¤il,emperyalist ç›karlar› korumak için sald›r› yapma örgü-tü oldu¤unu aç›kça ortaya koyuyor.

1959’da ABD’nin burnunun dibinde yaflanan KübaDevrimi sonras›nda ilk sald›r› ABD’den gelmiflti. Kü-ba Halk› aras›nda Domuzlar Körfezi sald›r›s› olarakisimlendirilen sald›r› sonras›nda emperyalist sald›rganlara¤›r bir yenilgi alm›flt›. Küba, ABD’nin yan› bafl›ndabir “Sovyet tehdidi olarak” bafl gösterince ABD hemenNATO’yu devreye soktu ve buna karfl›l›k olarak Sov-yetler Birli¤i’ne karfl› emperyalizmin ileri karakolu olanTürkiye’ye Jüpiter füzeleri yerlefltirildi. “Savunma” ör-gütü olan NATO, sald›r›p yenilmifl bir ülkenin mevzikazanabilmesi ad›na, üstelik ortada hiçbir karfl› sald›r›yokken, ‹zmir’e yerlefltirdi¤i füzelerle esasen ne amacahizmet etti¤ini ispatlam›flt›.

NATO’ya karfl› Sosyalist Blok ülkeleri taraf›ndan 1955y›l›nda oluflturulan Varflova Pakt› da¤›ld›ktan sonraNATO’nun ne yapaca¤› sorusu bir süre gündemi mefl-gul etti. Varflova Pakt› ülkelerinin 5-6 Temmuz1991’de Brüksel’de Avrupa ile bütünleflme protokolünüimzalamas›n›n ard›ndan somut olarak bir hedefi kalma-yan NATO, varl›¤›n› devam ettirebilmek için bir ç›karyol buldu elbette. Bu yolun ad› “stratejik konsept de-¤iflikli¤i” olarak dünya halklar›na müjdelendi!

Sosyalist Blok’un da¤›lmas›ndan sonra Avrupa’dakibölgesel güç iliflkilerinin yeniden düzenlenmesi elzembir mesele haline gelmiflti. Baflta ABD olmak üzerebizzat ana emperyal güçlerin oluflturdu¤u yeni stratejikkonseptle birlikte NATO, ça¤›n gereklerine uygun,uluslararas› kapitalist sistemin yeni ihtiyaçlar›n› karfl›la-yabilen, küresel bir askeri güç olarak daha fonksiyonelbir hale getirildi.

NATO 1990’da start verilen ve 7–8 Kas›m 1991’deyap›lan Roma Zirvesi’yle ete kemi¤e bürünen yeni stra-tejik konseptine etnik ve bölgesel çat›flmalar, göç olay-lar›, afl›r› milliyetçilik, kitle imha silahlar›n›n yay›lma-s›, uluslararas› terörizm, uyuflturucu ticareti ve organi-ze suç olaylar›yla mücadele etmeyi temel amaç olarakald›. Esas›nda aç›klanan bu maddeler NATO’nun nas›lbahaneler yarat›p dünya halklar›na sald›raca¤›n› aç›kl›-

82

DÜNYA

NATO’nun de-¤iflti¤i ne za-man söylense,bu sald›rganbirli¤in halkla-ra karfl› sald›r-ganl›¤› bir katdaha artt›

Page 83: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

yor. NATO’nun “mücadele” alanlar›n› asl›nda kendisi-nin yaratt›¤›na dair Yugoslavya’da yaflananlar örnekgösterilebilir. Afl›r› milliyetçilikle mücadele edece¤iniaç›klayan NATO çok geçmeden Yugoslavya toprakla-r›nda milliyetçili¤i tetikledi. Stratejik bir konumda olanve ABD karfl›t› blokta yer alan Yugoslavya’n›n parça-lanmas› için Bosna’daki ayr›l›kç› odaklar› besleyen NA-TO, besledi¤i afl›r› milliyetçili¤in binlerce insan›n ölü-müne yol açmas›n› bahane göstererek Yugoslavya’daS›rp halk›n›n üzerine bomba ya¤d›rd›. NATO’nun aç›k-tan destekledi¤i iç savafl sonucunda Yugoslavya y›k›l-d› ve yeni düzenle birlikte bölgeye çok say›da NATOüssü kuruldu. Böylece NATO, stratejisi ne kadar de¤i-flirse de¤iflsin, misyonunu dünya halklar›na karfl› em-peryalist hegemonyan›n sald›r› örgütü olarak devam et-tirece¤ini kan›tlam›fl oldu.

Bu yeni stratejik konseptte Avrupa’n›n yak›n bir aske-ri çat›flma tehdidi alt›nda olmad›¤› vurgulanarak NA-TO’nun bölgedeki stratejileri de de¤ifltirildi. Bunun içinat›lan en somut ad›m eski Sosyalist Blok ülkeleriyleiliflkileri düzeltme ad›na yap›ld›. 10–11 Ocak 1994’teyap›lan Brüksel Zirvesi’nde bu ülkelerin tehdit olarakalg›lanmad›¤› belirtildi. Yine bu ülkelerdeki sözde “de-mokratikleflme hareketlerinin” desteklenmesi gerekti¤ivurgulanarak NATO kapsam›nda Bar›fl ‹çin Ortakl›k(B‹O) projesi uygulamaya konuldu. Böylelikle NATODo¤u’ya do¤ru aç›l›m›nda önemli bir mevzi kazan›rkeneski Sosyalist Blok ülkeleri de uluslararas› kapitalistsisteme eklemlenmifl oldu.

NATO’nun asl›nda küresel emperyalist emellere sahipbir sald›r› örgütü oldu¤unun ispat› da bu dönemde at›-lan ad›mlarla nesnellik kazand›. 1990’dan Lizbon Zir-vesi’nde de¤iflene kadar NATO’nun emperyalist yöne-limlerini belirleyen stratejik konsept, süreçte yap›lan birdizi önemli toplant›yla NATO, dünya halklar›na karfl›giriflti¤i savaflta makyaj tazeledi. 1994’te yap›lan Brük-sel Zirvesi ve 1997’de yap›lan Madrid Zirvesi’yle bir-likte NATO yay›lmac› politikas›n› sürdürdü ve küreselbir sald›r› gücü haline geldi.

Bu konuda NATO Askeri Komitesi Baflkan› GeneralNaumann’a kulak verelim: “NATO art›k eskiden oldu-¤u gibi bölgesel bir savunma örgütü olarak kalamaz.Üye ülkelerin ç›karlar›n› nerede olursa olsun koruyabi-lecek ve gelecekte kurulabilecek koalisyonlar›n temeli-ni oluflturacak küresel bir ittifak haline gelmelidir. NA-TO, komuta ve kuvvet yap›lar›n› bu do¤rultuda uyar-lamal› ve yeni flartlara mukabele edebilecek yetenekle-ri kazanmal›d›r.”1

ABD’nin NATO nezdindeki büyükelçisi R. Nicholas

Burns da, General Naumann gibi NATO'nun kapitalistülkelerin ç›karlar›n› koruyan bir küresel askeri güç ha-line getirilmesini savunuyor: "NATO'nun gelecektekimisyonu, krizleri önleme ve söz konusu krizlere karfl›-l›k verme fleklinde olacakt›r. Krizlere verilecek karfl›l›kya bir savafl görevi veya bir rehine kurtarma operas-yonu ya da Fransa, ‹spanya, Çek Cumhuriyeti ve Bir-leflik Devletler'e yönelecek tehdidin kayna¤› olabilecekOrta ve Güney Asya, Ortado¤u ve Kuzey Afrika ül-kelerinde gerçeklefltirilecek bar›fl gücü operasyonlar›fleklinde olacakt›r. Bu tehdit, hepimizin bildi¤i üzere,Baflkan Bush'un 11 Eylül 2001'den bu yana dile getir-di¤i üzere kitlesel imha silahlar›yla küresel terörizmleefl anlaml›d›r. Söz konusu küresel tehdit Amerikan hal-k›n› ve ayn› zamanda NATO içinde yer alan bir süresonra say›s› yirmi alt›ya ç›kacak olan on dokuz ülkehalk›n›n tamam›n› da etkileyen en büyük tehdittir. Bu,temel bir de¤iflim iflaretidir.”[2]

Emperyalist sald›rganl›k art›yorNATO, Körfez Savafl› ve Yugoslavya topraklar›n›npaylafl›lmas›n›n ard›ndan güç dengelerinin Do¤u’yado¤ru kaymas›yla birlikte yeni bir stratejik konseptoluflturma karar› ald›. 1999’da yap›lan Washington Zir-vesi’yle yeni bir stratejik konsept belirlendi. Yeni stra-tejik konseptle birlikte NATO yeni ortaklar ve iflbirli-¤i anlaflmalar›yla çok kollu küresel bir emperyalist güçhaline geldi. NATO Befllisi’nin (ABD, Britanya, Al-manya, Fransa ve ‹talya) hatta sadece ABD’nin boyun-duru¤u alt›nda Bar›fl ‹çin Ortakl›k, Akdeniz Diyalo¤u,‹stanbul Giriflimi gibi isimlerle 65 devlet NATO ileba¤lant›l› hale getirildi. Bu ba¤lant›lar; ortak güvenlikkavram›yla iliflkili olarak BM, AG‹T, AB, Afrika Bir-li¤i, Körfez ‹flbirli¤i Konseyi, fiangay ‹flbirli¤i Örgütü

83

DÜNYA

NATO’nun ataca¤› ad›mlar› belirle-yen ana emperyal güç ABD, bu he-gemonyay› tekrardan sa¤layabil-mek ad›na NATO’daki sad›k uflakla-r›n› devreye sokmaktad›r

Page 84: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

gibi yap›larla gelifltiriliyor. Bu, dünya askeri gücünündörtte üçünün ABD’ye, dolay›s›yla da NATO’yla ba¤-lant›l› olmas› anlam›na geliyor.

Yeni dönemde geniflleme ve esneme politikas›na önemveren NATO, bünyesindeki devasa askeri gücü elbettesavunma amac›yla elinde bulundurmuyor. NATO ken-disine tehdit olarak uluslararas› terörizmi seçti ve bu-nunla “mücadele” etmeye koyuldu. Esasen dünya halk-lar›na karfl› yeni bir savafla giriflen NATO’nun hede-finde ise yüksek kârl› enerji yataklar› vard›.

11 Eylül 2001’den sonra “insanl›¤› tehdit eden terö-rizmle mücadele etmek için” NATO Afganistan’a sal-d›rd›. O günden bu yana NATO’nun en büyük u¤rafl›haline gelen Afganistan savafl›yla birlikte NATO genifl-leme politikas›n› geri plana itti ve kendini “terörle mü-cadele”ye adad›. 2002 y›l›nda yap›lan Prag Zirvesi’ndeAkdeniz Diyalo¤u içindeki devletlerin de kat›ld›¤› Te-rörizme Karfl› Ortak Eylem Plan› imzaland›.

NATO, 2004’te yap›lan ‹stanbul Zirvesi’nde ald›¤› ka-rarlarla emperyalist tahakkümün sald›r› örgütü oldu¤u-nu kan›tlad›. Bu toplant›dan ç›kan “NATO’nun Bat›’y›savunma gücü olmaktan ç›kar›lmas› ve alan d›fl› mü-dahalesine göre konumland›r›lmas›, terörle mücadeleninoldu¤u her bölgenin NATO’nun müdahale alan› olma-s›” kararlar› ald›. Böylece NATO’nun emperyalist ka-

pitalist sistemin ihtiyaçlar›na göre flekil de¤ifltiren birmekanizma oldu¤unu yeniden ispatlad›.

Uluslarüstü petrol-do¤algaz ve silah tekellerinin kar is-te¤i do¤rultusunda yönünü Ortado¤u’ya çeviren NATO,George W. Bush döneminde ortaya ç›kar›lan BüyükOrtado¤u Projesi’nin (BOP) hayata geçmesi için ad›m-lar att›. Emperyalist kapitalist sistemin dünyay› ele ge-çirme arzusuna emperyalist güçlerin militarist güvence-si olarak efllik eden NATO, kan emicilerin “gözbebe-¤i” olan Ortado¤u’da, küresel sistemle çat›flabilecektüm güçlerin tasfiye edilmesinde en büyük rolü oynu-yor.

Bölgede emperyalist tahakküme tehdit oluflturabilecekolan güçlerin geliflimi NATO’nun stratejisinde bir ta-k›m de¤iflikliklere gitmesini zorunlu k›ld›. Özellikle‹ran’›n nükleer bir güç olarak tehdit haline gelmesi böl-gede güçlü bir flekilde konumlanmas› emperyalist he-gemonyan›n kurulmas› karfl›s›nda önemli bir sorun ya-rat›yor. Ayn› flekilde bölgeye hakim olabilecek bir güçolan nükleer füzelere sahip Rusya’n›n da bir flekildebertaraf edilmesi NATO aç›s›ndan oldukça önemli. Em-peryalist güçlerin bölgedeki en büyük dostu Siyonist ‹s-rail’in koruma alt›na al›nmas› da bölge stratejileri aç›-s›ndan oldukça önemli bir yere sahip.

NATO’nun Ortado¤u’daki emellerine ulaflabilmesi için

84

DÜNYA

Amerika k›tas›nda emper-yalist güçlerin iki büyüktemsilcisi ABD ve Kana-da’y›, Avrupa’daki emper-yalist sisteme bir flekildedahil olmufl tüm devletler,iflbirlikçi Türkiye, ‹srail,Kafkasya’daki iflbirlikçiNATO heveslisi Gürcistan,Rusya, k›sacas› emperya-list tahakkümün koruyucu-su olan tüm devletler dün-ya halklar›na karfl› füzekalkan›yla korunacak

Page 85: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

olmazsa olmaz flartlardan biri de Avrupa’n›n bu konu-da etkin bir rol oynamas›. So¤uk savafl y›llar›nda Sov-yetler Birli¤i’ne karfl› emperyalist kapitalist kutupta yeralan Avrupa’n›n ve özellikle de Avrupa Birli¤i’nin NA-TO’yla küresel iflbirli¤i yapmas›n›n sa¤lam temellereoturtulmas› ihtiyac›n›n da giderilmesi zorunlu bir ihti-yaç haline geldi.

Tüm bu flartlar bir araya gelince NATO so¤uk sava-fl›n bitmesinin ard›ndan üçüncü kez konsept de¤iflikli-¤ine gitmek zorunda kald›. Temelleri son birkaç y›ldaat›lan bu stratejik konsept de¤iflikli¤i NATO’yu yenile-mek için de¤il, yukar›da belirtti¤imiz koflullar› da kap-sayan bir dizi geliflme karfl›s›nda NATO’yu yenidenkonumland›rmak için yap›lmak zorundayd›. NATO üye-si ülkeler bir süredir görüfltükleri stratejik konsepte ha-yat vermek için 19–20 Kas›m’da nihai olarak bir ara-ya geldi.

Yeni sald›r› sahas› tüm Asya19-20 Kas›m’da Portekiz’in baflkenti Lizbon’da bir ara-ya gelen NATO ülkeleri dünya siyasetinin önümüzde-ki 10-15 y›l›na yön vermesi beklenen NATO’nun ye-ni stratejik konseptini belirlediler. Yeni stratejik kon-septte NATO hedef tahtas›na tüm dünyay› koydu. Buyeni durum NATO belgelerinde flöyle aç›klan›yor;“Aradan geçen 10 y›ldan sonra belgenin güncellefltiril-mesine karar verilmesinin nedenleri aras›nda: eskidenberi mevcut terörizm ve etnik/dinsel gerilim ve çat›fl-malara, sistem d›fl› devletlerin eklenmesini, siber sald›-r›rlar›, deniz korsanl›¤›n›, enerji güvenli¤ini, iklim de-¤iflikli¤ini, demografik projeksiyonlar›n a¤›rlaflt›rd›¤›ekonomik geri kalm›fll›k sorununu, yasa d›fl› göçleri,salg›n hastal›klar›, nükleer silahlar›n yay›lmas›n› (KuzeyKore, Pakistan, ufukta görünen ‹ran), teknolojiyle terö-rizm aras›ndaki ölümcül iliflkiyi sergileyen 11 Eylül vesonras› geliflmeleri, Afganistan ve Irak’a yap›lan müda-haleleri, 2008-2009 y›llar›nda yaflanan ekonomik/malibunal›m› sayabiliriz.”

Rusya’n›n Kafkasya’daki ve ayn› zamanda Ortado-¤u’daki iliflkilerini tekrar düzeltmesiyle ve bu ülkelerüzerinde tekrar politik belirleyici bir güç haline gelme-siyle bölgedeki tüm üslerinden olan ABD, bölgedekihegemonyas›n› tekrar sa¤lamak için harekete geçmekzorunda kald›. Bu bölgedeki enerji kaynaklar›n›n kon-trolü, ABD emperyalizminin hegemonyas›n› tekrar sa¤-lamak ad›na çok önemli bir ifllev görüyor. Tüm dün-yadaki sömürgecilik iliflkilerini ve NATO’nun ataca¤›ad›mlar› belirleyen ana emperyal güç ABD, bu hege-monyay› tekrardan sa¤layabilmek ad›na NATO’daki sa-d›k uflaklar›n› devreye sokmaktad›r.

Daha önce Avrupa, Balkanlar, Güney ve Orta Asya’yado¤ru geniflleme arzusunu dile getiren NATO, ilk ikiemeline ulaflt› ve gözünü tam fethedilememifl olan top-raklara, Asya’ya dikti. Emperyalizmin dikkatini çekecekkadar önemli enerji kaynaklar›na sahip olan bölge önü-müzdeki birkaç y›l içinde yap›lacak olan enerji hatt›projeleriyle daha da önemli bir konuma gelecek. Bukonuda ABD daha önce NATO arac›l›¤›yla Gürcistan’asilah y›¤›na¤› yaparak ad›m atm›fl, Rusya’ya karfl› sa-vafla giriflen Gürcistan büyük bir hezimete u¤ram›flt›.Öte yandan Asya’da küresel sistemin tehdit olarak gör-dü¤ü ve ABD’ye ba¤›ml› bir politika izlemeyi redde-den devletlerin var oluflu bölgenin emperyalist sald›r›tehdidi alt›na girmesi için yeterli bir neden.

Bu devletlerden Çin ve Rusya’y› yeni “içerme” yönte-miyle tehdit olmaktan ç›karmay› öngören NATO’nundi¤er baz› devletler için bu yöntemle baflar› sa¤laya-mayaca¤› kesin. ‹ran, Kuzey Kore ve Burma’n›n(Myanmar) “uyumsuzlu¤una” NATO’yla sald›r›larakkarfl›l›k verilebilir. Burma ve ‹ran’da yap›lmaya çal›fl›-lan “renkli” devrimlerin baflar›l› olmamas›, Kuzey Ko-re ve Çin’deyse böyle bir ihtimalin uzaktan dahi gö-rünmemesi bu ülkeleri yeni sald›r›larla yüz yüze geti-rebilir. Ayr›ca Yemen’de bafl gösteren ve terörizmekarfl› oldu¤u iddia edilen ABD sald›r›lar› bu ülkeninde yak›n zamanda gerçekleflmesi olas› görünen bir NA-

85

DÜNYA

Page 86: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

TO veya ABD sald›r›s›na maruz kalabilece¤ini göste-riyor.

Birlefltirici unsur füze kalkan›NATO’nun varl›k amac›na tehdit olan ülkelere karfl› gi-riflti¤i-giriflece¤i savafllarda üye ülkelerin ve iflbirlikçidevletlerin bir arada daha sa¤lam temeller üzerinde du-rabilmelerini sa¤layacak olan unsursa füze kalkan› pro-jesi olacak. 2008’de Bush döneminde ABD projesi ola-rak ortaya ç›kan proje bu kez NATO projesi olarakmakyajland› ve gündeme getirildi. ABD taraf›ndan birsüredir temelleri oluflturulan proje, küresel sistemi teh-dit edebilecek olan tüm yap›lara karfl› emperyalist ül-keleri ve iflbirlikçilerini (NATO’ya göre tüm üye vemüttefik devletleri) koruma alt›na al›yor.

Amerika k›tas›nda emperyalist güçlerin iki büyük tem-silcisi ABD ve Kanada’y›, Avrupa’daki emperyalist sis-teme bir flekilde dahil olmufl tüm devletler, iflbirlikçiTürkiye, ‹srail, Kafkasya’daki iflbirlikçi NATO hevesli-si Gürcistan, Rusya, k›sacas› emperyalist tahakkümünkoruyucusu olan tüm devletler dünya halklar›na karfl›füze kalkan›yla korunacak. Komflusu ‹ran’›n ad›n› yenikonsepte yazd›rmad›¤›n› övünerek söyleyen, her f›rsat-

ta “‹stedi¤imizi ald›k, bizim dedi¤imiz oldu” diyerekNATO’da bir hüküm sahibi oldu¤u imaj›n› yaratmayaçal›flan Türkiye’nin kendini kand›rma, halk› aldatma ça-balar› da gün yüzüne ç›km›fl oldu. Suudi Arabistan,Katar ve Ürdün’e sat›lan füze sistemleriyle proje haya-ta geçti bile.

Lizbon’da karar alt›na al›nan proje gelebilecek herhan-gi bir füze tehdidine karfl› birçok ülkeye füze savun-ma sistemleri kurulmas›n› öngörüyor. Asya Pasifik’tefüze savunma sistemine sahip gemiler konuflland›r›la-cak, 2013’e kadar da sistem kara temelli olarak kuru-lacak. 5000 kilometre menzilli radar sistemine sahipsistem binlerce kilometre öteden havaya f›rlat›lan birtenis topunu bile tespit edebiliyor. Lizbon’da al›nan ka-rarlarda teknik ayr›nt›lar›n daha sonraya b›rak›ld›¤› söy-lense de en az›ndan Türkiye’de radar sisteminin ‹z-mir’deki NATO üssüne (ve Trabzon baflta olmak üze-re baflka birkaç noktaya daha) kurulmas› bekleniyor.

Füze savunma sistemi, devletleri sadece d›flar›dan ge-lecek olan füzelere karfl› “koruma” görevine sahip de-¤il. Proje ayn› zamanda nükleer füzelere sahip olan ül-kelerin birbirleriyle olan iliflkilerini de düzenleyecek.

86

DÜNYA

Page 87: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

Dünya halklar›na karfl› el ele veren devletler ortak biramaç u¤runa birlikte savafl verdikleri için iliflkileri debir seviyede düzenlenmifl olacak. Proje kapsam›nda ba-z› ülkelere nükleer füzeler de yerlefltirilecek ve tehdityaratan devletler tehdit edilmifl olacak. Enerji kaynak-lar› ve hatlar› etraf›na kurulacak olan sistemin esasenuluslarüstü tekellerin ç›kar›na hizmet etti¤i de aç›kçaanlafl›l›yor.

NATO’nun nükleer deposu TürkiyeNATO’nun yeni stratejik konseptiyle Türkiye, emper-yalizmin aktif tafleronlu¤u rolünü, emperyalist hege-monyan›n sa¤lamlaflt›r›labilmesi ad›na, nükleer silahlar›topraklar›nda konuflland›rarak, füze kalkan› sistemininen önemli parçalar›ndan biri haline gelerek devam et-tiriyor. Hâlihaz›rda Türkiye’de “So¤uk Savafl” dönemin-den kalma, ABD menfleli 90 kadar nükleer bafll›k bu-lunuyor. ABD’nin y›llard›r yürüttü¤ü Ortado¤u’ya ha-kim bir iflbirlikçi devlet yaratma plan› Lizbon Zirve-si’nde böylece bizzat Türkiye taraf›ndan onaylanm›fl ol-du. Böylesine riskli olabilecek bir projede AKP aradans›yr›labilmek için Abdullah Gül’ü devreye soktu veprojeyi “devletlefltirdi.” Bundan sonra Türkiye devletpolitikas› olarak NATO’nun nükleer deposu göreviniyürütmeye devam etmekle birlikte, Afganistan ve So-mali örneklerinde oldu¤u gibi NATO ad›na Ameri-ka’n›n en ileri karakollar›nda nöbet beklemeye devamedecektir.

Füze kalkan› projesi ise Türkiye’ye so¤uk savafl döne-minde yüklenen misyona benzer bir durumu yenidencanland›rd›. Özellikle Avrupa’ya karfl› (sözde NATOüyesi ülkeleri) kayna¤› “belli olmayan” sald›r›lar› dur-duracak, sald›r›lar›n onlara ulaflmamas› için kendi top-raklar›n› ve halk›n› tampon haline getirecek “yeni” birmisyonu sahiplendi.

NATO her ne kadar konsept de¤ifltirse de dünya halk-lar›na karfl› savafl veren emperyalizmin askeri gücü ol-maktan hiçbir zaman vazgeçmemifltir, vazgeçemez. Em-peryalist tahakkümün devam etmesi için küresel siste-min NATO’ya ihtiyac› oldu¤u aç›kt›r ve NATO dün-ya halklar›n›n kan›yla beslenen bir savafl mekanizmas›-d›r. AKP hükümeti Türkiye’yi bu mekanizman›n önem-li bir parças› haline gelmeye çal›flarak, sadece Türkiyehalklar›na karfl› de¤il, ayn› zamanda dünya halklar›nakarfl› savafl açmaktad›r.

87

DÜNYA

Füze kalkan› projesi ise Türki-ye’ye so¤uk savafl dönemindeyüklenen misyona benzer bir du-rumu yeniden canland›rd›. Özel-likle Avrupa’ya karfl› (sözde NA-TO üyesi ülkeleri) kayna¤› “belliolmayan” sald›r›lar› durduracak,sald›r›lar›n onlara ulaflmamas›için kendi topraklar›n› ve halk›n›tampon haline getirecek “yeni”bir misyonu sahiplendi

Page 88: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

88

DÜNYA

mman ve Birleflik Arap Emirlikleri gibiyerlerde dahi Arap rejimleri titriyor veArap halk› kab›na s›¤mayan bir hareketli-lik içinde. Bu devrimci canlanma bütünArap dünyas›nda geçerli

Tunus devrimi bütün düzeylerde kendi mant›¤›n› kabulettirmeye devam ediyor… Rejimin kal›nt›lar›n›n, baz›taktiklerle (araçlarla sokaklarda dolafl›p insanlara ve ev-lere rasgele atefl ederek, altyap›y› tahrip ederek vs)

kaosu yaymaya dönük giriflimlerinin ard›ndan, Tunushalk› her kentte ve her mahallede olmak üzere bütünülkeye yay›lan komitelerde örgütlenerek, sokaklardadevriye gezmeye ve kendini korumaya bafllad›. Hattahalk komiteleri eski rejimin milis güçlerinin de peflinedüfltü ve bir silahl› çat›flmada iki milis gücü halk ta-raf›ndan infaz edilirken bir kifli de flehit düfltü.

‹srail’in karfl› devrimi desteklemek için Tunus’ta faali-yette oldu¤una iliflkin haberler var. Ayr›ca Libya’dan

Politik düzlemde, eski rejimin kal›nt›lar› hala iktidardalar ve daima rejiminbir dekoru olarak ifl görmüfl sahte muhalefetle müzakereler yürütüyorlar.Ancak, halk komiteleri, sendikalar ve gerçek muhalefet bu durumu de¤ifl-tirmeye ve devrimin politik karfl›l›¤›n› oluflturmaya çal›fl›yor. Diktatörün ül-keden kaçmas›n›n ard›ndan oluflturulan ilk uzlaflma hükümeti, yeni bir is-yan› tetikledi ve bir gün içinde devrildi. Halk köklü bir de¤iflim istiyor

UDiyab Ebu Jahjah & IMT

Tunus Bahar›Tunus Bahar›

Page 89: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

sabotaj amaçl› s›zmalar oldu¤u da söyleniyor. Bunlar›nmünferit vaka m› yoksa arkas› gelecek vakalar m› olupolmad›¤› bilinmiyor.

Seçimler tek bafl›na bir fleyi de¤ifltirmez Politik düzlemde, eski rejimin kal›nt›lar› hala iktidarda-lar ve daima rejimin bir dekoru olarak ifl görmüfl sah-te muhalefetle müzakereler yürütüyorlar. Ancak, halkkomiteleri, sendikalar ve gerçek muhalefet bu durumude¤ifltirmeye ve devrimin politik karfl›l›¤›n› oluflturma-ya çal›fl›yor. Seçim yap›lmas›na yönelik bir politik yolharitas›n›n k›sa sürede belirginleflece¤ine inan›yorum.Eski rejime göre yap›lacak seçimlerin bir fleyi de¤ifltir-meyece¤ini belirtmekte fayda var. Bu nedenle gerçekmuhalefet ve halk, seçimlere gitmeden önce anayasay›de¤ifltirmeyi talep ediyor.

Arap dünyas›nda devrimci canlan›fl Umman ve Birleflik Arap Emirlikleri gibi yerlerde da-hi Arap rejimleri titriyor ve Arap halk› kab›na s›¤ma-yan bir hareketlilik içinde. Twitter’da, Suudi gençli¤ide Tunus devrimine destek gösteriyor ve tiran› hofl gö-ren kendi ülkelerinden utançlar›n› ifade ediyor. M›s›rrejimi baz› temel ihtiyaçlardaki devlet sübvansiyonunukald›rma planlar›n› erteledi ve Kaddafi üzüntüsünü di-le getirerek Tunuslular›n Ben Ali’ye ömür boyu itaatetmeleri gerekti¤ini söyledi. Kaddafi net olarak, Libya

s›n›r›nda kendisinin sahte devrimiyle alakas› olmayangeçek bir devrim olmas›ndan korkuyor. Di¤er bir yan-dan, M›s›r muhalefeti flimdi gerçek yan›t›n sokaktanbaflka bir fley olmad›¤› fikrine daha da ikna olmufl du-rumda. Bu devrimci canlanma bütün Arap dünyas›ndageçerli. Cezayir’de üç yurttafl›n kendini yakt›¤› ve bun-lardan birinin öldü¤ünün kaydedildi¤i bildiriliyor. M›s›rve Cezayir Tunus’ta yaflananlar›n yank›s›n› en çok bu-laca¤› iki Arap ülkesi olarak görülüyor.

Hizbullah, Tunus devrimini selamlad› ve bütün Arapliderlerini yaflananlardan ders ç›karmaya ça¤›rd›.

Bu devrim herkesin hofluna gitmez Uluslararas› düzlemde, Frans›zlar ve Amerikal›lar üstdüzey bir ikiyüzlülü¤ü a盤a vuran aç›klamalar yay›n-lad›lar. Eski rejimi daima desteklediler, Wikileaks’ina盤a ç›kard›¤› gibi, onun nas›l bir fley oldu¤unu bili-yorlard› ve flimdi gelip de bize sözüm ona halk›n ter-cihlerine destek ç›kt›klar› mavallar›n› satamazlar. OnlarUkrayna, Gürcistan ve Lübnan’dakiler gibi CIA ve CI-A-destekli güçler taraf›ndan yönetilmeyen devrimlerigörmekten hofllanmazlar. Bu gerçek bir devrim ve buyüzden de bu konuda karars›zl›k duyuyorlar.

• DDiiyyaabb EEbbuu JJaahhjjaahh,, AArraapp AAvvrruuppaa LLiiggii’’nniinn kkuurruuccuussuuvvee eesskkii bbaaflflkkaann››dd››rr.. BBuu mmaakkaallee iillkk oollaarraakk 1166 OOccaakk22001111’’ddee kkiiflfliisseell bblloogguu AAbboouu JJaahhjjaahh CCoommmmeennttss’’ttee aarrdd››nn--ddaann MMrrZZiinnee’’ddee yyaayy››nnllaanndd››..

89

DÜNYA

Page 90: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

Tunus Bahar›‹syan›n bafllang›c›nda Uluslararas› Marksist E¤ilim(IMT) taraf›ndan yay›mlanan bu yaz›, ilk günlerinatmosferini ve isyan›n ard›nda yatan koflullar› özetli-yor. IMT’nin fazla iyimser bulunabilecek önerilerinin,zamanla gerçekleflmifl olmas› ise Tunus halk ayaklan-mas›n›n solun genel beklentilerini flafl›rt›c› biçimdekarfl›layan bir ilerici potansiyel tafl›d›¤›n› gösteriyor.

Tunus sokaklar›, 2011’e bask›c› güçlerle protestoculararas›nda haftalarca süren çat›flmalara girdi. Patlak ve-ren olaylar›n alt›nda yatan as›l neden, kalabal›klar›n, 17Aral›k’ta Sidi Bouzid’te kendini yakan genç bir adam-la dayan›flmas›yd›. Bu olay›n ard›ndan bir baflka gençadam (Hüseyin Falahi), iflsizli¤i protesto etmek üzerebir elektrik dire¤inden atlayarak intihar etti. Ard›ndan,Gdir bölgesinde, 34 yafl›ndaki üçüncü bir baflka gençadam kuyuya atlayarak intihar etti.

26 yafl›ndaki genç Muhammed Bouazizi, yüksekokulmezunu bir iflsizdi. Ruhsatnamesi olmadan sat›fl yapt›-¤› gerekçesiyle küçük meyve tezgah›na el konulmas›n›protesto etmek amac›yla kendini yakt›. Polis onun va-li ile görüflmesine izin vermemiflti ve yerel resmi gö-revliler taraf›ndan vahfli sald›r›lara u¤ram›flt›. Yerel birhastaneye kald›r›ld›¤›nda hayati tehlikesi sürüyordu.Hastane d›fl›nda gençlerden oluflan bir kalabal›k beledi-yeyi, bask› ve istismarlar› nedeniyle protesto etti. Böl-

gedeki gençler çal›flma hakk› talep ediyorlard›. Göste-rilere, büyük ço¤unlu¤u iflsiz olan binlerce yurttafl ka-t›ld›. Gösterilerde egemen s›n›f politikalar›n› itham edenve intikam talep eden sloganlar yükseldi.

Hemen ard›ndan, protesto dalgas› di¤er flehirlere de ya-y›ld›. Gelen bilgilere göre bir gösterici, genç Muham-med Beflir Al-Amari (18 yafl›nda), Sidi Bouziane’dekigösterilerde, çal›flma hakk› ve iyi bir yaflam için yol-suzluklar› protesto ederken vurularak hayat›n› kaybetti.Son ulaflan bilgilere göre, genç Shawki Heydari deManzel Bouziane’deki gösterilerde s›rt›ndan polis kur-flunlar› ile vurularak flehit oldu.

Gafsa belediyesine ba¤l› Zanoch k›rsal›nda hareketlilikgün be gün artt›. 23 Aral›k sabah›, iki yüksek okulmezunu iflsiz, belediye meclisi önünde oturma eylemibafllatt›. Bir gece önce bir baflka iflsiz genç Aliani Has-hemi, kendini feda ederek bir intihar girifliminde bu-lunmufltu. Gelen bilgilere göre bölgeye binlerle ifadeedilen say›da bast›r›c› güç sevk edildi.

Protestolar›n çap›, Almknasi, Manzel Bouziane ve Rgabgibi flehirlere varacak kadar büyüdü. Sidi Bouzid fleh-rini kuflatan çat›flmalar 19 Aral›k Pazar ve 20 Aral›kPazartesi geceleri de devam etti. Çat›flmalar ancak pa-zartesi sabaha karfl› 3’te sona erdi. Devlet güçleri gözyaflart›c› gaz ve bomba kulland›lar ve evlere bask›nlardüzenleyerek gençleri tutuklad›lar.

90

DÜNYA

Page 91: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

Sidi Bouzid flehri hâlâ polis kontrolü alt›nda, resmi veyar›-resmi medyan›n sessizlik duvar›n›n ard›na kapat›l-m›fl durumda…

25 Aral›k Cumartesi günü Sidi Bouzid yak›nlar›ndakiJdid Souk bölgesinde kolluk güçlerinin gerçek cepha-ne kulland›¤› fliddetli çat›flmalar yafland›. Benzer olay-lar Sidi Ali Ben Oun bölgesinde de yafland›; kollukgüçleri, yoksul göstericilere karfl› gerçek mermi ve gözyaflart›c› gaz kulland›lar, elektrikleri kestiler. Ancak bu,kalabal›klar› durdurmaya yetmedi. Aksine devlet güçle-ri ile göstericiler aras›nda yeni çat›flmalar yaflanmas›naneden oldu.

Bouziane flehrinde s›k›yönetimin ve soka¤a ç›kma ya-sa¤›n›n uygulanabilmesi, Azaafor bölgesinin tümüylekontrol alt›na al›nabilmesi için asker ve polisin müda-halesi gerekti. Ayn› gün yani 25 Aral›k Cumartesi gü-nü, Jendouba Belediyesi’ne ba¤l› Fernana flehrinde, Ainile Jendouba Drahem’i birbirine ba¤layan karayolundatrafik, göstericilerin yakt›klar› atefl sonucunda kesildi.Jendouba’dan sendikal kaynaklardan ulaflan bilgilere gö-re, cumartesi akflam› bir grup gösterici Fernana ile Jen-douba aras›ndaki yolu benzin dökerek atefle verdi.

Diktatörlü¤ün yan›t›Bu protestolar karfl›s›nda diktatörlük, mermi ya da gözyaflart›c› bomba sarfiyat›ndan çekinmedi ve Tunus’u öz-gürlük, güvenceli bir ifl ve ekmek talebini yükseltenezilen ve yoksullara karfl› yürütülen tek tarafl› bir sa-vafl alan›na çevirmek için elinden geleni ard›na koy-mad›. fiu ana kadar, say›s›z kifli yaraland›, tutukland›ve kaç›r›ld›. Bunlar bir yana onlarcas› da öldürüldü:Mohammed Beflir Ammari, fievki Heydari ve niceleri...

Gelen bilgiler, örne¤in Sidi Bouzid’te tutuklunanlarapolis taraf›ndan iflkence yap›ld›¤›n› gösteriyor. Bu da

kitlelerde daha büyük öfke yarat›yor.

Bu vahfli bask›ya paralel olarak, otoriteler genç Mu-hammed’in bafl›na gelenlerden duyduklar› “büyük üzün-tü”yü dile getirdiler. Ancak “de¤iflimin gerçekleflmesi-ni” engellemek isteyen “yalanc›lar” diye adland›rd›kla-r› bir grubu suçlad›lar. ‹çiflleri Bakanl›¤› bu durum üze-rine, silahs›z sivillere karfl› gerçek mermi kullan›lmas›-n› meflrulaflt›ran bir genelge yay›mlad›.

Tunus’u 23 y›ld›r demir yumrukla yöneten diktatörZeynel Abidin Bin Ali 28 Aral›k’ta bir konuflma yap-t› ve “bu isyanc›lar›n Tunus’un ad›n› yat›r›mc›lar nez-dinde kötüye ç›kard›klar›n›” söyledi ve “afl›r› uç” ola-rak nitelendirdi¤i az›nl›klara karfl› yasalar›n sert bir fle-kilde uygulanmas› ve “yapt›klar›n›n bedelinin ödetilme-si” sözü verdi. Ayr›ca flöyle dedi: “Ülkenin ç›karlar›nakarfl› afl›r› uç az›nl›klar ve provakatörler taraf›ndan flid-det kullan›m› ve isyan kabul edilemez bir ifade arac›-d›r. Bu durum ülkemizin d›flar›dan görünümünü boza-rak negatif ve medeni olmayan görüntü do¤urmakta,yat›r›mc› ve turistlerin ülkemize duyduklar› heyecan›azaltmakta bu da iflsizli¤i azaltmak için ihtiyaç duydu-¤umuz yeni ifllerin yarat›lmas›n› engellemektedir. Bunedenle yasalar kesinkes uygulanacakt›r.”

Bu küstah bir diktatörlük mant›¤›d›r: Adaletsizli¤e kar-fl› yap›lan gösteriler, ülkenin ç›karlar›na karfl›ym›fl gibisunuluyor ve “Tunus’un yat›r›mc›lar nezdindeki görü-nümüne zarar vermek”ten söz ediliyor. Bu arada, uy-gulanan vahfli bask› tam da ülke ç›karlar›na uygunmuflve Tunus’un imaj›n›n düzelmesine yard›mc› oluyormuflgibi sunuluyor. ‹fl talebinde bulunulan gösteriler “kabuledilmez, negatif ve medeniyet d›fl›”ym›fl. Ülkenin kay-naklar›n› on y›llard›r ya¤malamak ve halk› her türlügereksiniminden yoksun b›rakmak ise pek kabul edile-bilir ve medeniyet kan›t›ym›fl.

91

DÜNYA

‹syan›n ilerleyen günlerinde mahallelerde ve kentlerde halk komiteleri kuruldu. Bu komiteler faaliyetlerini yan›zca özsavun-ma ile s›n›rlamad›, kimi zaman rejimin milis güçlerinin pefline düfltü kimi zaman polisle silahl› çat›flmaya girdi.

Page 92: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

Zeynel El Abidin Bin Ali “ülkelerinin hayr›n› isteme-yenleri –hiçbir araflt›rma yapmadan yalanlar yayan, Tu-nus’a karfl› bir sindirme ve düflmanl›k e¤ilimi olufltur-maya çal›flan yabanc› televizyon kurulufllar›n›” ithametmekten geri durmuyor. Asl›nda öldürme, tutuklama vecezaland›rmalara devam etmek, hiçbir flekilde rahats›zedilmek istemiyor.

Gelen bilgiler, gösterileri bast›rmak için diktatöryel Tu-nus rejiminin, sokak ve kamusal yerlerdeki göstericile-re karfl› afl›r› fliddet kullan›m› gibi faflist yöntemler kul-land›¤›n› ifade ediyor. Polis gelifligüzel tutuklamalar ya-p›yor ve polis kontrol noktalar›n›n da yard›m› ile ge-ce karanl›¤›nda bir adam kaç›rma operasyonunu haya-ta geçiriyor. Rejim ayr›ca milisler olarak örgütlenmiflsuçlular› da yurttafllara sald›rtmak üzere kullan›yor. Po-lis taraf›ndan desteklenen düzinelerce gerici milis, gös-tericilere tafl ve sopalarla vahflice sald›r›yor.

S›k› önlemlerden herkes nasibini al›yor. Komünist ‹flçiPartisi lideri Ammar Amroussia, çok say›da genç veparti aktivisti ile birlikte tutukland›. Yetkililer, flaka ya-par gibi, her türlü gösteri ve protestonun yasakland›¤›-n› duyuruyorlar. Sanki bunlar daha evvel yasal birerifade biçimiymifl gibi… Bir kez daha bu rejimin, çü-rümüfl tufeyli ayr›cal›klar›n› savunmak ad›na ne tür birbask› uygulayabilece¤ini görüyoruz.

Ne var ki bu bask› bir gücün ifade de¤il; aksine re-jimin zay›fl›¤›n›n ve toyekün iflas›n›n kan›t›d›r. Reji-

min uygulamaya çal›flt›¤› terörün düzeyi, bu kitle ha-reketi ile devrilebilece¤inin fark›nda oldu¤unu gösteri-yor. ‹nisiyatifi tekrar ele almak ve yeniden destek sa¤-lamak amac›yla yeni bir manevra olarak kabine de¤i-flikli¤ine dahi gittiler.

Hareketlili¤in arkas›nda yatannedenlerOlaylar› do¤rudan ve aniden tetiklenmesinin arkas›ndaçok daha köklü nedenler oldu¤unu görüyoruz. Emper-yalizme göre Tunus, turizm ve özel sektör yat›r›mlar›için bir tür cennet gibidir. Yabanc› sermayenin en bü-yük kayna¤› turizmdir. Ülke y›ll›k yedi milyon turistia¤›rlamaktad›r. Turizm sektörünün y›ll›k geliri 5,2 mil-yar dolar olarak tahmin edilmekte, yaklafl›k 350 bin ki-fli bu sektörde istihdam edilmektedir. Tunus ayr›ca böl-gedeki en istikrarl› ülke, ekonomisinin “aç›kl›¤›” veTunus Dinar›’n› tamamen liberallefltirmesi sayesindeAvrupal› ya da Körfez ülkelerinden yat›r›mc›lar için çe-kici bir ülke olarak pazarlanmaktad›r.

Ne var ki ülke flu anda, üretici güçlerin korkunç sö-mürüsüyle harap olarak kriz yafl›yor. Rejim ve emper-yalistler, en iyi göstergeler ve görece en yüksek büyü-me oranlar› söz konusu oldukça ekonomik modelleriniövdüler. Bu göstergeler rejim taraf›ndan bask› ve zu-lümlerin meflrulaflt›r›lmas› amac›yla kullan›ld›. Ancakflimdi her fleyin sonu geldi. Son on y›lda y›ll›k yüzde

92

DÜNYA

Page 93: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

5 olarak gerçekleflen büyüme oranlar› 2009’un sonun-da yüzde 3’e düfltü.

Uzun dönemli büyüme dahi, iflçilerin yaflam standartla-r› ve çal›flma koflullar›na iliflkin hiçbir olumlu etki ya-ratmad›. 2004’teki iflsizlik oranlar›, resmi rakamlara gö-re, yüzde 13,9 idi. Bu oran 2009’un sonunda yüzde22 ile tavan yapt›. ‹fl ve çal›flma olanaklar› ise güven-cesiz ve geçici nitelikte... Tekstil ile makina ve elek-tronik sanayi sektörlerinde Tunus’un rekabetçili¤ini ko-ruyabilmek ad›na iflçilere, asgari yaflama standartlar›n›bile sa¤lamayan sefalet ücreti dayat›ld›. Tunus’ta asga-ri ücret 250 Dinar’d›r (130 Euro’dur). Tunus ticareti-nin yüzde 80’i, flimdilerde derin bir resesyon yaflamak-ta olan Avrupa Birli¤i ile oldu¤undan önümüzdeki dö-nemde daha büyük bir çöküfl bekleniyor.

Kitlelerin mücadelesini ateflleyen bu ekonomik etkenle-rin üstüne bir de her türlü özgürlü¤ü bo¤an diktatör-lük ve vahfli polis bask›s› biniyor.

‹flçi s›n›f› hareketleniyorHareketin en can al›c› yan›, iflçi s›n›f›n›n tutumu veezilen kesimlerin hepsine öncülük ederek kendi ba¤›m-s›z ad› ve örgütlenmesi alt›nda kavga edebilme yetisi-dir. Çat›flmalarda bu geliflmenin nüvelerini görüyoruz.

22 Aral›k Çarflamba günü sendikalar da resmen protes-to hareketine dahil oldular. Bizerte’de, bölgesel birlikmerkezinde düzenlenen bir mitingde toplanan iflçiler ve

sendikac›lar, Bizerte sendikas› ile üyelerinin Sidi Bou-zid’teki protestolar ile dayan›flmas›n› dile getirdiler.Göstericiler ayr›ca bölgesel iflçi sendikas› merkezindebir oturma eylemi düzenlediler. Eylemde “Çal›flma hak-k› görevdir, protesto görevdir, ablukay› kald›rmak gö-revdir”, “‹fl hakt›r”, “‹fl! Özgürlük! Onur!” sloganlar›at›ld› ve Tunuslu yöneticiler “h›rs›zlar sürüsü” olarakadland›r›ld›.

‹flçi sendikalar›n›n Mahdia, Kairoun ve Jendouba’dakibölge flubeleri, Sidi Bouzid bölgesindeki protestolaradesteklerini bildirdiler. Bunun ötesinde, çok say›da sen-dika yöneticisi, Sidi Bouzid halk› ile koflulsuz dayan›fl-malar›n›, her türlü hukuksal yard›ma haz›r olduklar›n›,gözalt›na al›nanlar›n serbest b›rak›lmas› ve flehirde uy-gulanan ablukan›n kald›r›lmas› taleplerini ifade eden vehükümeti, göstericilerin ifl ve refah taleplerini karfl›la-maya ça¤›ran bir bildiri yay›mlad›lar.

Ortaö¤retim sendikas› Alrdev de Sidi Bouzid’teki gös-terilerle dayan›flmas›n› ifade etti ve toplumsal sorunla-r›n çözümünde “güç kullanma seçene¤i”ni reddetti. Ay-r›ca gözalt›na al›nanlar›n serbest b›rak›lmas› için 12Ocak’ta Sidi Bozin’de bir bölgesel grev ilan etti.

Bu hareketlilik ileri do¤ru at›lm›fl büyük bir ad›md›rve protestolarla s›n›f dayan›flmas› göstermenin en iyiyoludur. Sendikalar, mücadele örgütleri olarak iflçilerisömürü, bask›, diktatörlük ve zulüm karfl›s›nda birlefl-tirme sorumlulu¤unu üstlenmelidirler. Bunu en etkin fle-

93

DÜNYA

26 yafl›ndaki genç Muhammad Bouazizi, yüksekokul me-zunu bir iflsizdi. 30 yafl alt›nda iflsizli¤in yüzde 40’lar›buldu¤u genç nüfusuyla Ortado¤u yeni isyanlara gebe

Page 94: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

kilde sa¤layabilmek için sendikalar ülke çap›nda bir ge-nel grev ilan etmeli, bask›n›n sona erdirilmesini talebi-ni dile getirmeli, göstericilere uygulanan bask›n›n so-rumlular›n› k›namal› ve siyasal özgürlük ça¤r›s›nda bu-lunmal›d›r.

Hareketin s›n›rlar›Tunuslu kitlelerin hareketi, yüzeyin alt›nda mevcut olanderin memnuniyetsizli¤i göstermifltir. Daha önemlisi,çal›flan kitleler, iflsiz gençlik ve geri kalan ezilen taba-kalar içinde biriken devrimci enerjinin büyüklü¤ünü vetoplumun de¤iflmesi yönündeki karfl› konulmaz istekle-rini a盤a ç›karm›flt›r.

Silahs›z göstericilere karfl› kullan›lan gerçek mermi vegöz yaflart›c› gazlara ra¤men, diktatöryal kapitalist Tu-nus rejimi kitlelerin hareketini durduramayacak. Aksinebask› yaln›zca daha fazla gösteriye neden oluyor. Tu-nus halk›, devletin barbal›¤›na karfl› koyuflunda en yük-sek düzeyde cesaret sergiliyor.

Bize göre hareket, pek çok etkenin birikiminin ifade-sidir ve s›n›f mücadelesinin gözle görünür durgunlu¤u-nun karakterize etti¤i bir dönemin sona erdi¤ini gös-termektedir. Bu hareket, çok yak›nda ya da daha son-ra Tunus’taki tiranl›k ve sömürü rejimini bir kerede vekesin olarak devirecek kitle hareketlerinin bir baflkaaflamas›n›n bafllang›c›d›r.

Her fleye ra¤men bu, bilimsel bir program ve aç›k biryol haritas› bulunmayan “kendili¤inden” bir harekettir.

Ancak bu öncelikle kitlelerin sorunu de¤ildir. Kitleleryapmalar› gereken her fleyi yapm›fllar, bask›ya karfl›gösteriler organize etmifller ve her türlü fedakarl›kta bu-lunmufllard›r. Daha ne isteyebiliriz ki?

Kitleler ne istemediklerini tam olarak biliyorlar: Bask›ya da sömürü, iflsizlik, açl›k, yoksulluk istemiyorlar vebunlar›n hepsini reddetmek üzere harekete geçtiler. An-cak ne istediklerini tam olarak bilmiyorlar. Alternatifinne oldu¤unu bilmiyorlar. Bu anlafl›labilir. Alternatif me-selesi, Marksistlerin ve devrimci iflçilerin görevidir.

E¤er Tunus’ta iflçi s›n›f› ve genel olarak ezilen kitle-ler içerisinde kök salm›fl devrimci bir Marksist parti–yani geçifl program› ve net bir bilimsel sosyalist en-ternasyonalist perspektif sahibi bir parti- bulunsa idi,Tunus iflçi s›n›f›, bu harikulade hareketi kapitalist dik-tatör rejimi tarihin çöplü¤üne at›p sosyalizm, adalet veeflitlik sistemini infla edecek baflar›l› bir devrime dö-nüfltürebilirdi. Ancak bugün eksik olan tam da böylesibir liderliktir.

AlternatifIMT mensuplar› olarak biz Marksistler, sol gruplar, ge-nel olarak iflçi s›n›f› ve Tunus sokaklar›n›n genç isyan-c›lar› aras›nda tart›fl›lmak ve hareketi devrimci bir ek-sene yönlendirecek bir alternatif gelifltirilmesine katk›sunmak üzere baz› düflüncelerimizi paylaflmak istiyoruz.

Marksistler olarak, solcular› ve iflçileri, iflçi havzalar›n-da, fabrikalarda ve üniversitelerde, hareketi örgütleyip

94

DÜNYA

Protestocular, “Ben Ali Defol! Halk›n Sesi” yaz›l› dövizlertafl›yor. Eylemlerde ‹slami figür ve sloganlara rastlamakneredeyse imkans›z. ‹syan›n bayraklar› ve sloganlar› k›z›l

Page 95: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)

ona önderlik edecek demokratik olarak seçilmifl müca-dele komiteleleri oluflturmak üzere kitle hareketini ör-gütlemeye ça¤›r›yoruz. Bu komiteler halk ve iflçi kon-seylerinin nüvesi olacakt›r. Bu komiteler yerel, yöreselve kentsel düzeylerde koordinasyon halinde olmal›, böl-gesel ve ulusal koordinasyon oluflturulmal›d›r.

‹flçi havzalar›n›n, sendika merkezlerinin ve gösterilerintepkisel ve bask›c› sald›r›lara karfl›, seçimle oluflan mü-cadele komiteleri ve di¤er oluflumlar taraf›ndan kontroledilen öz savunma milisleri oluflturularak korunmas›n›öneriyoruz. Diktatörlü¤ün bir bask› sistemi var ve fa-flist milisleri kitlelere sald›rtmak üzere örgütlüyor. Ken-dimizi korumak üzere milislerimizi oluflturmal›y›z.

‹flçi sendikalar›nda, iflçi havzalar›nda, üniversitelerde vesol parti saflar›nda diktatörlük, bask› ve sömürü karfl›-t› bir genel grev ilan etmek üzere hareketlilik yaratmaça¤r›s› yap›yoruz. Bask›ya bir son verilmesi ve kitlele-re fliddet uygulayan faillerin soruflturulmas› ça¤r›s› ya-p›yoruz. Grev hakk›, toplant› ve gösteri hakk› gibi hertür demokratik özgürlü¤ün uygulanmas›n› talep ediyo-ruz. Grevi asgari ücretin günlük yaflam›n ihtiyaçlar›n›ve iflçiler ile ailelerinin kültürel ve e¤lence etkinlikle-rini karfl›layacak flekilde derhal yükseltilmesi gibi po-püler talepler temelinde örgütlemeliyiz.

Özellefltirmelere son verilmesini ve hayati önem tafl›-yan sektörlerin iflçilerin denetimi alt›nda kamusallaflt›-r›flmas›n›, Ben Ali diktatörlü¤üne son verilmesini ve ifl-çi ve yoksul kitlelerin demokratik olarak seçilen kon-seyleri arac›l›¤›yla sa¤lanan demokratik denetimi alt›n-da demokratik bir rejimin inflas›n› talep etmeliyiz.

Bask› sisteminin içindeki kardefllerimizi, evlatlar›m›z›da kazanmal›y›z: Ayn› koflullar alt›nda yaflad›¤›m›z s›-radan askerleri ve polisleri, silahlar›n› ortak düflman›-

m›za –bu sömürü ve bask› rejimine- çevirmeye ça¤›r-mal›y›z. Her türlü bask› fiiline karfl› net bir tav›r ta-k›nmal› ve ayn› zamanda onlar› iflçi, köylü ve yoksulkardefllerinin saflar›nda yer almaya ça¤›rmal›y›z.

Kuzey Afrika iflçi s›n›flar›na vahfli bask› ile mücadele-sinde Tunuslu iflçilerle uluslararas› dayan›flma göster-mek üzere ça¤r› yapmal›y›z. Bu yönde at›lm›fl ilkad›mlar olarak çeflitli eylemlerin örgütlendi¤i Ürdün,Lübnan ve Avrupa örneklerini gördük. Ma¤rip Bölge-si’nin sömürge karfl›t› mücadelesini karakterize edenmilitan dayan›flma gelene¤ine yaflam flans› tan›mal›y›z.Bu bölge, Cezayir’deki iflsizlik ve bar›nma hakk› içinverilen kahramanca mücadele, ya da Fas ve Bat› Sah-ra’daki iflsizlik ve özellefltirme karfl›t› ve bar›nma hak-k› için verilen yi¤it mücadele gibi önemli toplumsal vesiyasal mücadelelerin orta yerinde bulunuyor.

Genç iflçileri ve Marksist militanlar›, sokaklardaki dev-rimci savaflç›lar aras›nda Marksist gruplar oluflturmayaça¤›r›yoruz. Onbinlerce genç Ben Ali diktatörlü¤üne is-yan etti ancak Tunuslu gençlerin ve iflçilerin kahraman-l›k ve azimden daha fazlas›na ihtiyac› var. Onlara yar-d›mc› olacak kitlesel bir devrimci partiye ihtiyaçlar›var. Böyle bir parti flu anda bulunmuyor ama bugünsokaklara ç›kan en ileri gençlik ve iflçi s›n›f› bileflen-leri taraf›ndan oluflturulmas›n› hedeflemeliyiz.

Demokratik hak ve özgürlüklere kavuflman›n, sömürü-ye ve emperyalizme boyun e¤meye son vermenin tekyolu sosyalist bir Ortado¤u federasyonunun parças› olansosyalist Tunus’u kurmakt›r.

* HHDDY’nniinn nnoottuu:: BBuu iikkii mmaakkaallee iissyyaann››nn iillkk hhaaffttaallaarr››nnddaa yyaazz››lldd››¤¤›› iiççiinnddaahhaa ssoonnrraa yyaaflflaannaann ppeekk ççookk ggeelliiflflmmeeyyii ddoo¤¤aall oollaarraakk iiççeerrmmeemmeekktteeddiirr..OOkkuurrllaarr,, yyaazz››llaarr›› bbuu zzaammaann ffaarrkk››nn›› ggöözzeetteerreekk ddee¤¤eerrlleennddiirrmmeelliiddiirr..

95

DÜNYA

Yeni iflçi s›n›f› bu: Ne zaman nerede isyan edece¤i belli olmuyor. Berlin Duvar›’n›n alt›nda aran›rken Seattle’da, gözler orayadönünce IMF’nin gözbebe¤i Arjantin’de, sonra herkes Latin Amerika’ya al›fl›nca Avrupa’da, sonra da iflçi s›n›f›ndan ve ça¤›nneoliberalizme karfl› isyanlar ça¤› oldu¤unu bilen devrimcilerden baflka herkesin flafl›rd›¤› Ma¤rip’te çekiyor isyan bayra¤›n›

Page 96: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 6)