halkın sesi 151'inci sayı

16
2 R›dvan Akar’›n Birand’la tart›flma- s›, medya emekçilerine hangi s›n›ftan olduklar›n› hat›rlatt› Neoliberal gericili¤in son hamle- si 1+4+4+4’lü e¤itim sistemine dair kanun teklifi mecliste ‹stanbul ‹kitelli’de ço¤u kad›n 420 iflçi iflten ç›kar›ld›. ‹flçiler haklar› için direniflte ‹çiflleri Bakan› sanatç›lar› he- def gösterdi, üç sanatç› evi bas›larak gözalt›na al›nd› Savafla karfl› savafl AB ve IMF’nin dayatt›¤› y›k›m paketini kabul eden Yunanistan hükümeti halka savafl açt›. Halk için art›k tek çare savaflmak S. 5 Veremin s›rr› ne? Verem hastal›¤› yeniden yayg›nlafl›yor. Türkiye’nin onlar- ca y›lda kazand›¤› tedavi deneyimi sa¤l›kta dönüflümle silini- yor S. 6 Enerjide kriz ç›kard›lar Dünyan›n en zen- gin enerji yataklar›n›n ortas›nda enerjisiz kald›k. AKP krizi gizlemeye çal›fladur- sun, sermaye yeni zamlar için f›rsat kolluyor S. 9 DGM’leri ezmifltik! Dün 15-16 Haziran direnifllerinde, bugün güvencesizli¤e karfl› mücadelelerde boy gösteren D‹SK’in mili- tan çizgisi, ‘70’lerde DGM karfl›t› toplumsal muhalefetin ön saflar›ndayd› S. 13 ‹flçisin sen iflçi kal ‹mam hatip hallolundu Kad›nlar›n yönetti¤i direnifl Sanatç›lar hedefte SAYFA SAYFA SAYFA SAYFA 23 fiubat 2012 • 1.25 TL 9 7 15 ‘Zira iktidar kavgası keskin’ ‹ktidar kavgas› art›k AKP ile has›mlar› aras›ndaki bir çat›flma de¤il, AKP içi bir çat›flmaya dönüflmüfl durumda. “M‹T krizi”, Gülen Hareketi ile Erdo¤an aras›ndaki kav- gay› h›zland›rd› S. 4 Sokak sokağı destekledi Eşkıyalar ‘bu işleri’ bırakmıyor D‹SK 14’üncü Genel Kurul’u 10-11-12 fiubat’ta gerçekleflti. Genel Kurul, D‹SK’i te- peden t›rna¤a yenileyecek olan›n, gü- vencesizlefltirmeye ve taflerona karfl› mücadele çerçevesinde yürütülecek sendikac›l›k oldu¤unu gösterdi S. 8 Söylefli sayfas›n- da ‹zmitli mahpus- larla gözalt›na al›n- malar›, tutuklanma- lar›, hapishane tec- rübeleri hakk›nda yapt›¤›m›z söylefliyi yazd›k. S. 14 Gülen hareketi ile hükümet aras›ndaki kavga, her iki taraf›n iktidar ve rant h›rs›n› ortaya ç›kard› Kendi aralar›nda kavgal›lar ama iflçilere, Kürtlere, muhaliflere, kad›nlara ve halk›n hak- lar›na karfl› müttefikler Adalet, demokrasi ve halk›n haklar› için mücadele onlar›n saraylar›ndan de¤il sokaklardan yükseliyor Ferda Koç / Sayfa 4 Yeni bir 12 Eylül... Nuri Günay / Sayfa 7 Tablet neye yarar? Tufan Sertlek / Sayfa 9 Filizlenen devrimci... Halkevci Kad›nlar/ Sayfa 11 8 Mart’ta alanlara İtaat etmiyoruz 8 Mart’ta alanlara AKP’nin hukuk anlay›fl›- n›n simgesi konumundaki Özel Yetkili Mahkemeler (ÖYM) ald›klar› kararlarla Türkiye’nin yeni terör kon- septini ve yenilenen rejimin yap› iskelesini oluflturuyor. ÖYM’leri kendinden önceki “özel mahkemeler”den farkl› k›lan yaln›zca halk muhalefetini bast›rmak için de¤il ayn› zamanda düzen içi politik operasyonlar için de kullan›l›yor olmas› S. 12 Koltuk kavgasına karşı demokrasi mücadelesi Baharda iktidarlar›n› korumalar› zorlaflacak... SAYFA 3 YOL YAZISI Halk›n Sesi’nde bu say› iki Kibele sayfas› var. ‹lk Kibele sayfas›nda, KESK ve ona ba¤l› sendikalar›n kad›n sekreterli¤ini yapan 9 kamu emekçisinin tutuk- lanmas›n› yazd›k. Bu tutuklamalar kad›nlar›n eflitlik mücadelesinden, emekten, Kürt halk›ndan, bar›fltan yana olanlara yönelik bir sald›r›n›n parças› oldu¤u yaz›yor. ‹kinci Kibele sayfas›nda, mahalleli, ev iflçisi, tekstil iflçisi, atamas› yap›lmayan ö¤retmen kad›nlar niçin 8 Mart alan›nda ola- caklar›n› anlat›yor S. 10 - 11 Bir iktidar aracı: Özel Yetkili Mahkemeler Y›l 6 • Say› 151 A-PDF Merger DEMO : Purchase from www.A-PDF.com to remove the watermark

Upload: halkinsesi-gazetesi

Post on 30-Mar-2016

268 views

Category:

Documents


18 download

DESCRIPTION

Halkın Sesi gazetesinin 151'inci sayısı

TRANSCRIPT

Page 1: Halkın Sesi 151'inci sayı

2 R›dvan Akar’›n Birand’la tart›flma-s›, medya emekçilerine hangis›n›ftan olduklar›n› hat›rlatt›

Neoliberal gericili¤in son hamle-si 1+4+4+4’lü e¤itim sisteminedair kanun teklifi mecliste

‹stanbul ‹kitelli’de ço¤u kad›n420 iflçi iflten ç›kar›ld›. ‹flçilerhaklar› için direniflte

‹çiflleri Bakan› sanatç›lar› he-def gösterdi, üç sanatç› evibas›larak gözalt›na al›nd›

Savaflakarfl› savafl� AB ve IMF’nindayatt›¤› y›k›mpaketini kabuleden Yunanistanhükümeti halkasavafl açt›. Halkiçin art›k tekçare savaflmak� S. 5

Veremins›rr› ne?� Verem hastal›¤›yenidenyayg›nlafl›yor.Türkiye’nin onlar-ca y›lda kazand›¤›tedavi deneyimisa¤l›ktadönüflümle silini-yor � S. 6

Enerjide krizç›kard›lar� Dünyan›n en zen-gin enerjiyataklar›n›nortas›nda enerjisizkald›k. AKP krizigizlemeye çal›fladur-sun, sermaye yenizamlar için f›rsatkolluyor � S. 9

DGM’leriezmifltik! � Dün 15-16 Hazirandirenifllerinde, bugüngüvencesizli¤e karfl›mücadelelerde boygösteren D‹SK’in mili-tan çizgisi, ‘70’lerdeDGM karfl›t› toplumsalmuhalefetin önsaflar›ndayd› � S. 13

‹flçisin sen iflçi kal ‹mam hatip hallolundu Kad›nlar›n yönetti¤i direnifl Sanatç›lar hedefteSAYFA SAYFA SAYFA SAYFA

23 fiubat 2012 • 1.25 TL

97 15

‘Zira iktidarkavgasıkeskin’� ‹ktidar kavgas› art›kAKP ile has›mlar›aras›ndaki bir çat›flmade¤il, AKP içi birçat›flmaya dönüflmüfldurumda. “M‹T krizi”,Gülen Hareketi ileErdo¤an aras›ndaki kav-gay› h›zland›rd› � S. 4

Sokak sokağıdestekledi

Eşkıyalar ‘bu işleri’bırakmıyor

� D‹SK 14’üncü GenelKurul’u 10-11-12fiubat’ta gerçekleflti.Genel Kurul, D‹SK’i te-peden t›rna¤a yenileyecek olan›n, gü-vencesizlefltirmeye ve taflerona karfl›mücadele çerçevesinde yürütüleceksendikac›l›k oldu¤unu gösterdi � S. 8

� Söylefli sayfas›n-da ‹zmitli mahpus-larla gözalt›na al›n-malar›, tutuklanma-lar›, hapishane tec-rübeleri hakk›ndayapt›¤›m›z söylefliyiyazd›k. � S. 14

Gülen hareketi ilehükümet aras›ndaki kavga, her iki taraf›niktidar ve rant h›rs›n›ortaya ç›kard›�

Kendi aralar›ndakavgal›lar ama iflçilere,Kürtlere, muhaliflere,kad›nlara ve halk›n hak-lar›na karfl› müttefikler�

Adalet, demokrasi vehalk›n haklar› içinmücadele onlar›n saraylar›ndan de¤il sokaklardan yükseliyor �

Ferda Koç / Sayfa 4

Yeni bir 12 Eylül...

Nuri Günay / Sayfa 7

Tablet neye yarar?

Tufan Sertlek / Sayfa 9

Filizlenen devrimci...

Halkevci Kad›nlar/ Sayfa 11

8 Mart’ta alanlara

İtaat etmiyoruz 8 Mart’ta alanlara � AKP’nin hukuk anlay›fl›-

n›n simgesi konumundakiÖzel Yetkili Mahkemeler(ÖYM) ald›klar› kararlarlaTürkiye’nin yeni terör kon-septini ve yenilenen rejiminyap› iskelesini oluflturuyor.

ÖYM’leri kendinden önceki“özel mahkemeler”denfarkl› k›lan yaln›zca halkmuhalefetini bast›rmak içinde¤il ayn› zamanda düzeniçi politik operasyonlar içinde kullan›l›yor olmas› � S. 12

Koltuk kavgasına karşıdemokrasi mücadelesi

Baharda iktidarlar›n› korumalar› zorlaflacak... SAYFA 3

YOL YAZISI

Halk›n Sesi’nde bu say› iki Kibelesayfas› var. ‹lk Kibele sayfas›nda,KESK ve ona ba¤l› sendikalar›n

kad›nsekreterli¤iniyapan 9 kamuemekçisinin tutuk-lanmas›n› yazd›k.Bu tutuklamalarkad›nlar›n eflitlikmücadelesinden,emekten, Kürthalk›ndan,bar›fltan yanaolanlara yönelikbir sald›r›n›nparças› oldu¤u

yaz›yor. ‹kinci Kibele sayfas›nda,mahalleli, ev iflçisi, tekstil iflçisi,atamas› yap›lmayan ö¤retmenkad›nlar niçin 8 Mart alan›nda ola-caklar›n› anlat›yor � S. 10 - 11

Bir iktidar aracı: Özel Yetkili Mahkemeler

Y›l 6 • Say› 151

A-PDF Merger DEMO : Purchase from www.A-PDF.com to remove the watermark

Page 2: Halkın Sesi 151'inci sayı

MEDYAHalk›n Sesi

223 fiubat 2012 / 7 Mart 2012

2 8 fi U B A T B E L G E S E L ‹ N ‹ N ‹ fi Ç ‹ S ‹ R I D V A N A K A R , P A T R O N U M . A . B ‹ R A N D

Rıdvan Akar, yedi yıldıremek verdiği 28 Şubatbelgeselinden adının

silinmesine itiraz edincepatronu Birand “Bu belgeselbenim. Hayatta her şeylesuçlayabilirsiniz ama emekhırsızlığı ile suçlayamazsınız”dedi. Birand unutmuş olmalı,medya endüstrisi dahil mevcutdüzende tüm üretim sürçleriemek hırsızlığı üstüne kurulu.Ortaya çıkan tüm eser emeğinürünüyken, mülk sahipleri, onaemeğinin yalnızca bir kısmınınkarşılığı veriyor. Tabii Birandgibi bir de emeğini çaldığı işçiyeemeğinin bir kısmının bilekarşılığını vermeyenlerinkiemek hırsızlığından da fazlasıoluyor.

7 YIL ÇALIfiTIB‹T‹REMEDEN AYRILDI

Gazeteci Rıdvan Akar 14Şubat’ta T24 internet sitesinde“Bir belgesel nasıl yapılır? Yada emeğe ‘son darbe’ “başlıklıbir yazı kaleme aldı. Akaryazıda CNNTürk’te M. AliBirand imzasıyla yayımlanmayabaşlayan ‘Son Darbe: 28 Şubat’belgeselini kendisi ve ekibininçektiğini fakat “patronu”Birand ile yolları ayrılınca hemkendisinin hem ekibinin adınınbelgeselden silindiğini anlattı.Yedi yıl süren belgesel hazırlıksürecinin ayrıntılarını, Birand’ınbelgeselin içeriğinden dahihabersiz olduğunu yazan Akar,Birand’ı “emek arsızlığı” ilesuçladı.

Yazısında belgesel üzerinde-

ki haklarını hukuki yollarlaarayacağını söyleyen Akar’ınanlatımına göre belgesel fikri2005 yılında kendisinden çıkmış,patronu konumundaki Birand’aöneriyi götürmüş Birand, tümsüreçleriyle Akar’ın ilgilenmesikoşuluyla belgeseli kabuletmişti. Mali aksaklıklar yüzün-den belgeselin çekimi yedi yılsürmüş, belgesel çalışmasındasona yaklaşılıyorken Birand ileAkar’ın yolları yaz başındaAkar’ın CNNTürk’teki işindençıkmasıyla ayrılmıştı. Akar,Birand’ın ekibinden ayrılıncason aşamasına gelinen belgeselçalışmasını da bırakmıştı.

“BEN ÇEKT‹M” DEM‹YOR“BEN‹M” D‹YOR

Rıdvan Akar ve belgesel içinoluşturduğu ekibin belgeseldenisimlerinin silinmesi iddialarıüzerine “patron” Mehmet AliBirand bir açıklama yaptı.Medyatava.net sitesinin haberi-ne göre Birand, hakkındakiiddiaları, Cengiz Semercioğluve Sema Eren'in sunduğu"Böyle Bir Şey Var mı?" pro-gramında şöyle yanıtladı:

“Bu konunun üzerinde biledurmaya gerek yok. Yaptığım herbelgeseli başında olduğum birekibe bırakırım. Bu sefer de32.Gün'e bıraktım iyi bir çalışmayaptılar, ancak süresi uzadı ozaman durdurduk. Onlar benimçalışanlarımdı bir bölümü ayrıldıbir bölümü CNN’e geçti. RıdvanAkar başka bir konudan dolayıbana "sizinle çalışamayacağım"dedi. Bütün projeyi ve 32. Gün'ü

bıraktı. CNN’den yeni bir ekipkurdum, her şey yeniden yazıldıve belgesel bitti. Neyin kavgası varanlamıyorum. Oraya kiminisminin konulacağına ben kararveririm. Ben işi yarıda bırakanındeğil işi bitirenin adını yazarım.Bir mal iyi olunca sahibi çokolur. Bu belgesel benim. Hayattaher şeyle suçlayabilirsiniz amaemek hırsızlığı ilesuçlayamazsınız.”

Birand’ın “emek hırsızlığıyapmam” açıklamasınıdeğerlendiren iktisatçı MustafaSönmez Cumhuriyet’tekiköşesinde Marx’ın kapitalizmedair temel analizini hatırlattı.

Sönmez 18 Şubat’tayayımlanan “medyada emekhırsızlığı ve çakallık” başlıklıyazısında şunları yazdı:

“Emeğin gerçek karşılığı, kapi-talizmde hiçbir zaman verilmez.Verilse, sermayeye, patrona birşey kalmaz. Çünkü yaratılandeğer adına ne varsa emeğinürünüdür. Ama harcanmışemeğin sadece bir kısmı emeksahibine ücret olarak verilir,kalanı sermayedara artık-emekkarşılığı, kâr olur. Bu anlamdabir emek hırsızlığı vardır. Bu ka-pitalizmin bütün türlerinde, enilkelinde de, en gelişkininde deböyledir. Emek hırsızlığı, kapita-list birikimin anayasasıdır.Kapitalizmin doğasında olanemek hırsızlığı her sektöre,dolayısıyla medya-kültür sek-törüne de içkin bir şeydir.”

YAPIMCIM DEMED‹PATRONUM DED‹

Akar’ın açıklamaları veBirand’ın tavrı, ürettiği ürününfikri niteliği olsa da “medyaendüstrisi” nin de işçi-patronilişkisi açısında diğer“endüstri”lerden farkıolmadığını göstermiş oldu. Dizi,müzik, sinema, haber sek-töründe çalışanlar da ennihayetinde işçi. Gazeteci,editör, metin yazarı, senaristveya müzisyenler üretimsürecinde daha karmaşık,yetenek veya eğitim isteyen, bunedenle “hünerli emek” olaraktanımlanan bir emek sarf edi-yor. Sarf ettikleri emek gücükarşılığında ücret alıyorlar, buda onları “işçi” yapıyor. Medyaendüstrisi genişledikçe,kullanılan teknoloji geliştikçeortaya çıkan eserler de standart-laşıyor. Bu sektörde gazeteci,editör, metin yazarı gibi kadro-larda çalışan fikir işçileri de bustandartlaşmaya bağlı olarak“hünerli emek” sergilemelerigerekmeyen yeni üretim süreç-leri içinde konumlanıyor.Emeğin niteliksizleştirilmesi vedeğersizleştirilmesi basıncıaltında işçi sınıfının bir parçasıolduklarını idrak ediyor.

Bu nedenle Rıdvan Akaremek verdiği belgeseldenisminin silinmesine tepki gös-terirken yalnızca bir telif soru-nunu gündeme getirmiş olmadı.

Birand için “yapımcım” yeri-ne “patronum” ifadesini kullan-ması bile 28 Şubat belgeselindekimin isminin kimin kararıylayazılacağı sorununun bir sınıfsorunu olduğunu gösteriyor.

AKP medyası hiç bu kadar ‘çok sesli’ olmamıştı

Anadolu Ajansı’nda AKP tarafındanatanan yönetim, kurumu yenidenyapılandırıyor. Ağustos başında görevegelen yeni yönetimin en büyük meşguliyetiajansta örgütlü sendika. Altı aydır sendikalıüyelere baskı yapılarak sendikalörgütlülüğü dağıtmaya çalışan yönetim buyolla başarılı olamayınca sendikayı elegeçirmek için harekete geçti. İşin ilginciTürkiye bu plandan 14 yıl önceDemokratik Kongo’da yaşanan bir kazavesilesiyle haberdar oldu.

Ağustos ayında Anadolu Ajansı ile ilgiliiki önemli gelişme oldu. 2 Ağustos 2011’deBülent Arınç'ın Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanı olur olmaz başdanışmanlığına getirdiği, ardından

Başbakanlık Basın Danışmanlığı yapılanKemal Öztürk AA Genel Müdürlüğü'neatandı. 22 Ağustos’ta “bir grup AAçalışanı” imzasıyla bir mektup yayımlandı.

Çalışanlarının ajansta yaşananlara dairkamuoyuna hitaben kaleme aldığı bu mek-tubu okuyanlar için ajansın DemokratikKongo hatası şaşırtıcı olmamıştır. Çünküajans çalışanları bu mektupta AA’da baştasendika üyeleri olmak üzere deneyimsahibi 70 çalışanın emekli olmaları içinbaskı gördüğünü, emekli olmayanlarıngörevlerinin değiştirildiğini, haber girişşifrelerinin iptal edildiğini anlatmıştı.

Demokratik Kongo’ya dair hatalı habersendikasız çalıştırma ve deneyimli kadro-ların görevden uzaklaştırılmasının bir sonu-

cu olarak görülebilir. Radikal gazetesinde Erkan Goloğlu

imzasıyla 17 Şubat’ta yayımlanan bir yazıdaKongo hatasından yola çıkarak AA yöneti-minin sendika düşmanı tavrını ortayakoyan bazı iddialar ortaya atıldı. Goloğluimzalı yazıya göre “AA yönetimi, TGS’yiolağanüstü genel kurula götürmeyeçalışıyor. Başkan adayı olarak ajansınGenel Müdürlük ve bürolarını gezen adayGenel Müdürlüğün mevcut TürkiyeGazeteciler Sendikası yönetimi ile toplusözleşme masasına oturmayacağı yönündepropaganda yapıyor. Sendikayı olağanüstügenel kurula götürmek için sendikaüyelerinden zorla imza toplanıyor. İmzavermeyen üyeler AA’dan atılmakla veya

sürgünle tehdit ediliyor. TGS de basına yansıyan bu iddiaları

doğrular nitelikte bir açıklama yayımladı.Sendika AA yönetiminin sendika yöne-timine karıştığını duyurarak basın emekçi-lerini, sendikaları, basın meslek örgütlerinive demokratik kitle örgütlerini kendileriyledayanışma içinde olmaya çağırdı. TGS’nindayanışma çağrısına ilk yanıt ÇağdaşGazeteciler Derneği ve Halkevleri İletişimHakkı atölyesinden geldi. ÇGD yaptığıaçıklama ile AA’daki sendikal örgütlülüğesaldırıya karşı TGS’nin yanında olduğunubelirtti. Halkevleri İletişim Hakkı Atölyeside açıklamasında AA’daki sendikadüşmanlığının halkın haber alma hakkınıngaspı sonucu doğuracağına dikkat çekti.

R›dvan Akar’›n çekti¤i belgeselden ismini silen patronu Birand’la tar-t›flmas›, medya emekçilerine hangi s›n›ftan olduklar›n› hat›rlatt›

MİT-Yargı / Polis eksenindeyaşanan cemaat - Erdoğançatışması AKP medyası olaraktanımlanan medya bloğunun da ikiparçalı olduğunu, hangi medyagrubunun cemaat, hangi medyagrubun Erdoğan cephesinden yeraldığını su yüzüne çıkardı.

KCK soruşturması bahanesiyleMİT ile yargının karşı karşıyagelmesi Erdoğan ile cemaatarasında yaşanan iktidarçatışmasının bir göstergesi olarakokundu. Bu çatışmanın medyagündeminde ele alınış biçimi, sonyıllarda tek ses olan AKPmedyasındaki ilk büyük çatlağı dayarattı.

MİT yöneticilerinin ifadeyeçağrılmasını 9 Şubat’ta çıkangazetelerin hepsi manşet veya sür-manşetten gördü AKP medyası ilkdefa bu KCK operasyonukonusunda “tek ses tek yürek”değildi. Cemaatin gazetesi Zamanile Bugün ve Taraf gazetelericemaat kadrolarının etkin olduğuiddia edilen emniyet ve savcılardanyana manşetler attı. Bu gazeteleregöre MİT içinde halen Ergenekonkalıntıları vardı. MİT, KCK’nınkuruluşunda etkin görev almış,Ergenekon bağlantısı sayesindeKCK’yla etkileşim içinde bulun-

muştu. MİT Müsteşarı HakanFidan ve MİT yöneticileri, örgütünyönetilmesine aracılık etmişti.KCK içine sızan MİT elemanlarıörgütün eylemlerine katılmış, MİTise istihbarat aldıkları halde birçokbaskın ve eylemi önlememişti.

AKP medyasının bir diğerbüyük gazetesi Yeni Şafak, Star veSabah ise MİT yöneticilerine sahipçıkıp AKP’nin yanında yer alanmanşetler attı. Bu gazetelere göreMİT’e yönelik soruşturma AKPiktidarını hedef alıyordu. MİTErdoğan’ın bilgisi ve onayı ilehareket eden, doğrudan

Başbakan’a bağlı bir kurumdu. Bunedenle MİT üzerinden Erdoğansıkıştırılmak isteniyordu.

Tartışma ve saflaşmayailerleyen günlerde iki cepheninkanaat önderleri de katıldı.

Cemaat cephesinden Ali Bulaç13 Şubat’ta Zaman gazetesindeyayımlanan “Fitne” başlıklıyazısında “Üçüncü şahısların, iç vedış güçlerin körüklediği fitne”yedikkat çekti. Aynı gün Zaman’ıngenel yayın yönetmeni EkremDumanlı da “Aman dikkat”başlıklı yazısında AKP ve cemaatdüşmanlarının sevindirilmemesi

gerektiğini yazdı. Bugün’ünAnkara temsilcisi Adem YavuzArslan da aynı gün savcının hatayapmış olabileceğine dikkat çeke-rek AKP ile çatışma görüntüsüsergilememeye çalıştı.

Aynı itidal çağrısı kısa bir süresonra Erdoğan cephesinden degeldi. Yeni Şafak gazetesindeYasin Doğan takma adıyla yazılarkaleme alan AKP milletvekili veBaşbakan Erdoğan'ın DanışmanıYalçın Akdoğan, 15 Şubat tarihli'Her türlü oyunun farkındayız..."başlığını attığı ve gazeteninmanşetinden 'Bu oyun bozulur'

başlığıyla duyurulan yazısında, ikiyapı arasında bir çatışmayaşanmadığını ve yaşanmayacağınıvurguladı.

‹DD‹ALARDAN VAZGEÇ‹LMED‹Bu uzlaşı mesajlarına rağmen

taraflar birbirlerini yıpratmayadönük iddiaları yinelemekten geridurmadı. 13 Şubat’ta uzlaşmaçağrısı yapan Ali Bulaç, 16 Şubat’-ta MİT’te dönüşümün sağlan-madığını vurgulayarak savcılarınKCK-MİT ilişkisine dairiddialarını yineledi, MİT içindehalen Ergenekon kalıntılarıolduğunu ima etti. Taraf’ın polis-yazarı Önder Aytaç 18 Şubat’takiyazısında hükümetin asıl amacınınErgenekon ve KCK sanıklarınıkurtarmak olduğunu, MİT olayı ilebu operasyonun hayatageçirildiğini iddia etti. AKP ceph-esinden Fehmi Koru asıl operasyo-nun Erdoğan’ı köşeye sıkıştırmaamacıyla birileri tarafındanbaşlatıldığını iddia etti.

İktidar içi çatışmada akil kalem-ler bir yandan kamuoyunaçatışmalı bir görüntü vermemekiçin çabalarken bir yandan dakarşılıklı yapılan hamlelere görepozisyon aldı, almaya devam edi-yor.

Medyan›n AKP’lilefltirilmesi operasyonu iflten atmalarla vepolisiye operasyonlara sürüyor. Medyada AKP’ye muhalefeteden isimler ya iflsiz b›rak›l›yor ya da çeflitli suçlamalarlahapsediliyor. Medya endüstrisinin çiçe¤i burnunda patronuDemirörenler, iktidarla uyumlu olduklar› mesaj›n› vermek içinNuray Mert’in sesini k›st›.

Tasfiye operasyonunda s›ra beklenen bir isme, NurayMert’e geldi. Baflbakan›n “namertsin” diyerek seçim meydan-lar›nda yuhalatt›¤› Nuray Mert’in ad› AKP’nin istemedi¤igazeteciler listesi yap›lsa üst s›ralarda yaz›lacak gibiydi.AKP’nin bask›c› politikalar›n› ve Kürt sorununda izledi¤i çizgiyielefltiren Mert, uzunca bir süredir medyada yürütülenitibars›zlaflt›rma operasyonunun da hedefindeydi. KCK tutuk-lusu Prof. Dr. Büflra Ersanl› ile gündelik telefon sohbetleri “flokgörüflmeler” olarak sunulan Nuray Mert, “yeni Kandil muhip-leri” yaz›s›yla kendisinin PKK sempatizan› oldu¤unu önesüren Hilal Kaplan baflta olmak üzere AKP’li köfle yazarlar›n›nlinç giriflimine maruz kalm›flt›.

Mert’in iktidar›n hedefinde olmas›, gazetesinin yenipatronu Demirörenlere deAKP’yle iyi geçinme mesaj› ver-mek için bir f›rsat sundu.Yay›mlanan son yaz›s›n›n alt›naMert’in y›ll›k izne ç›kaca¤› duyu-rusu eklendi. Mert’in yaz› günüolan 15 fiubat Çarflamba günügazeteye gönderdi¤i yaz›s›yay›mlanmad›. Mert yay›mlan-mayan yaz›s›n› di¤er yaz› günüolan pazar da gazeteye yollaya-ca¤›n› belirtti. Fakat 19 fiubatPazar günü de gazetede Mert’in yaz›s› yoktu. Milliyet gazetesikonuyla ilgili bir aç›klama yapmad›.

Milliyet gazetesinin Mert’in yaz›lar›n› yay›mlamay›kesmesi, Milliyet ve Vatan gazetelerinin hisselerinintamam›n›n 3 fiubat’ta Demirören’e devredilmesinin hemenard›ndan geldi. Karacan-Demirören ortakl›¤›, a¤ustos ay›ndaVatan ve Milliyet gazetelerini Do¤an Medya Grubu’ndan sat›nalm›flt›. Fakat ortaklar aras›nda ödeme plan›na dairanlaflmazl›klar ç›km›flt›. Bu çekiflme tüm hisselerini DemirörenGrubu'na devretmesiyle sona ermiflti. Demirören kontrolüalmas›n›n ard›ndan AKP’nin hedefindeki bir ismi iflten ç›kard›.Bu tercih medya endüstrisine giren Demiören grubununAKP’nin suyuna giden bir yay›n çizgisi izleyece¤inin iflareti.

Patrondan AKP’yenamert mesajı

Sendika olacaksa onu da biz yaparız

İşçisin sen işçi kal

Page 3: Halkın Sesi 151'inci sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

323 fiubat 2012 / 7 Mart 2012

B u kadarına Ergenekoncular bilecesaret edememişti. Hükümeti

falan değil, doğrudan TayyipErdoğan’ı götürme tehdidini içerenbir operasyon. Evet, bahsedilen özelyetkili savcı Sarıkaya’nın MİTMüsteşarı Fidan’ı şüpheli sıfatıyla ifad-eye çağırması. Neyin şüphelisi; PKKile işbirliği yapmak! Hükümetin yanıtı,hemen savcıları ve iki polis şefinigörevden alıp, alelacele yasal korumasağlamak oldu ve “MİT görevlilerinisorgulamak için mutlaka Başbakanınizni gerekir” yasası hızlıca Meclis’tengeçirilip saatler içinde Gül’eonaylatıldı. Bu kadar hızın nedenitehlikenin büyük olması. Çünkü sözkonusu olan Tayyip’in karizması vegeleceği.

Eğer bunlar yapılmasaydı nelerolabilirdi? Savcı ifadeye gelmeyenMİT’çiler için tutuklama kararıçıkarttırıp, MİT binalarını poliseşliğinde basabilirdi. Hatta Başbakanhakkında da bir şeyler isteyebilirdi.Nihayetinden Başbakan’ın icraatlarısorgulanıyor. Çünkü “suç”un işlendiğizamanda Başbakan’ın temsilcisi olanşimdiki MİT Müsteşarı, doğrudanBaşbakan’ın emriyle PKK ile müzak-erelere katılıyordu. (Her ne kadarTayyip “hükümet değil, devletgörüştü” dese de.) Fidan, savcılıksorgusunda “emri Tayyip’ten aldım”dese -ki herhalde “kafama göretakıldım, Oslo’dan geçiyordum, biarkadaşa bakıp çıkacaktım” demeye-cektir- savcının Tayyip’i de ifadeyeçağırmayacağını kim (!) garanti ede-bilir? Süreç, Tayyip’in Yüce Divan’a“vatana ihanet” suçlamasıyla iler-letilebilecek kadar büyük bir tehditiçermekteydi. (Bu arada dünyada buduruma benzer kaç örnek var bilin-mez; ama bizim ülkemizde benzer birdurum daha önce de yaşanmıştı.Menderes döneminin MİT BaşkanıAhmet Salih Korur sorgulanmıştı.)

Tayyip ise üç-beş gün sürensuskunluğun ardından (Bu suskunluksırasında yeni yasa çıkartılmış, iki

polis şefiyle bir sürü polis memurudeğiştirilmiş ve elbette gerekligörüşmeler de yapılmıştı), “sınırlarıaşan her türlü girişim yetki gaspıdır.Hiçbir zaman seçilmişleri atanmışlarakul etmeyiz” diyerek sözüm ona süre-ci noktaladı. Tabii burada söz konusuedilen seçilmişler ve atanmışlar kim-lerdir, tam bir muamma! Fidan mıseçilmiş, yoksa Sarıkaya mı? İkisi deatanmış değil mi? Fethullah’ı kimseçti ya da atadı? Tayyip’in asıl kastet-tiği, kendi seçtiklerini başkalarınınatadıklarına kul ettirmeme tercihidir.

Bu çatışmanın karşı tarafındakiFethullah cemaati ise Tayyip kadarkendi elemanlarına sahip çıkmadı.Süper savcılarının, seçkin polislerininarkasında durmadı. Hatta, MehtapTV’de yayımlanan ‘Düşünce Günlüğü’adlı programda süreci değerlendirenZaman yazarları Hüseyin Gülerce, AliBulaç ve Ahmet Turan Alkan, MİTMüsteşarı Fidan’ı ifadeye çağıran ÖzelYetkili Savcının, yabancı istihbaratservisleri tarafından önüne konulanmalzeme ile düğmeye basmak zorun-da kalmış olabileceğini söylediler. Buifadelere Radikal’den Akif Beki alkıştutmakta gecikmedi; “Zaman yazarıgibi ‘MOSSAD’dır MOSSAD’ diyo-rum. Çünkü sonuç bir tek İsrail’eyarıyor. Gülerce’ye katılıyorum;yabancı istihbarat teşkilatlarının nam-ıhesabına çalışan ajanlar içimizesızmış, kurumlara nüfuz etmiş, diyo-rum.”

Burada özel bir parantez açmakgerek. Çünkü bu değerlendirmeler,siyasal İslamcı kadroların bilgi kirliliğiyaratmak, takiye yapmak içinsergiledikleri cin fikirliliklerin nadideörneklerinden. Yukarıda dagörüldüğü gibi Fethullah’ın sözcüsüGülerce, kendi cemaatlerinin üyesisavcı Sarıkaya’yı MOSSAD ajanlarıylaişbirliği yapmakla suçluyor. Eğer buiddiası ciddiye alınacak olsa MİT’in -kiasli görevi yabancı istihbarat teşkilat-larına karşı çalışmak- tüm yargı vepolis kadrolarını araştırması, fişlemesi

ve takip etmesi gerek. Fethullah veGülerce bunu gerçekten ister mi? Cinfikirlilik işte! (Nerelerde dolaşacağıbelli olmuyor.)

Bununla birlikte, “padişahınkarşısında eğilen ama gaz çıkarmak-tan da geri durmayan köylü” misalidavranmaya devam ettiler. Aynısahibin aynı sesi Gülerce, “öfke ilekalkan zararla oturur, hele bu öfke,yeni kanun düzenlemelerine alelaceleyansırsa” demekten geri durmadı.

Medya aracılığı ile karşılıklımesajlaşma, anlaşıldığı kadarıyla birsüre daha devam edecek. Gülerce’ninmuadili yani Tayyip tarafının sözcüsüYalçın Akdoğan (BaşbakanBaşdanışmanı) önce Yeni Şafak’tadaha sonra (kesmemiş olacak ki)Star’da ayrıntılı iki yazı yayımladı. Buyazılarda öz itibariyle söyledikleri;“hükümetin güvenlik politikalarınamüdahale etmeyin”, “parti ve cemaat‘kaybet-kaybet’ sarmalına sürüklen-mek istenmektedir”, “cemaat mensu-plarını kamu kurumlarından tasfiyeetmeye çalıştığımız çirkin bir iftiradır”,“biz gücümüz yettiğince hakbildiğimiz yolda yürür ve kardeşlikhukukunu korumaya gayret gösteri-riz”. Bunlarla birlikte Akdoğan’ınsürekli hatırlattığı “ortak düşmanlar”vurgusunu da eklemek gerek.

SSoonnuuçç::1- “Yeni” iktidar sahipleri

arasındaki kavgada bir raunt dahayaşandı. (Deniz Feneri Davasını veŞike operasyonunu daha öncekirauntlardan birkaçı olarak görmekgerek.) Bunun son olmayacağı hattadaha öncekiler düşünülürse, herseferinde biraz daha ileri, daha daşiddetleneceği aşikar.

2- Son kapışmada TayyipErdoğan’ın kişisel otoritesinin vekarizmasının ciddi ölçüde sarsıldığıkesin. Fethullah Gülen Hareketi’ninde cüreti ve bu uğurda en hayırlı“evlatlarını” bile feda edebileceğinigöstermesi dikkate değer. Tayyip

kazanmış gösterilse de; hatta AhmetAltan “Türkiye’de hükümetleri her-hangi bir siyasi karar almaya siyasetdışı bir gücün ‘zorlayamayacağı’anlaşıldı” dese de gerçek durumunbu olmadığı ortada. İçine girilen yeniçatışma süreci, her iki taraf açısındanda ciddi avantaj ve dezavantajlarladolu uzun ve gerilimli günlere gebe.Zaten tarafların söylem kurucuları dabunun bilinciyle, şimdiden, durumukendi lehine çevirmek için meşruiyetsöylemi oluşturma yarışına giriştiler.Örneğin, Tayyip’in başdanışmanıYalçın Akdoğan tarafından, MİT-PKKgörüşmesiyle ilgili suçlamalar Tayyiplehine yorumlanmaya çalışılıyor.(Gerçi kaş yaparken göz çıkaranAkdoğan kendi zaafiyetlerini de “itiraf”etmiyor değil.) Star’da çıkan yazısındaAkdoğan “Son dönemde İmralı iledevletin yürüttüğü bir müzakere veyadiyalog söz konusu değildir. Budurum, taktiksel ve konjonktürel birtavır değildir. Önümüzdeki aylardadiyaloğun yeniden başlayacağı iddi-aları ise tamamen spekülasyondanibarettir” demekte. Daha da ileri gidipkişisel garanti vermektedir; “Kürtmeselesinin nihai çözümü için diya-loğun gerekli olduğuna dairyaklaşımlar kadar bunun fayda değilzarar getireceğine yönelik kanaatlerde bulunmaktadır. Şahsen benimkanaatim de bunun farklı sıkıntılarazemin hazırladığı, kötü niyetli aktörler-le arayış içine girmenin faydagetirmediği yönündedir.”

3- Yaşanan çatışmalarda kadro-laşma, çıkar paylaşımı önemli neden-ler olmakla birlikte artık politik tercihfarklılıkları daha belirgin hale gelmek-tedir. Başbakanı tehdit edebilecek biroperasyonun tek nedeni sırf kadroihtiyacı olamaz. Özellikle son yaşanankapışmanın içerisinde doğrudan Kürtsorunu ve Suriye sorunu vardır.Hatırlanacak olursa aynı dönemiçerisinde Hatay’da görevli MİT men-supları, Suriye’den kaçan ve Esadyönetimine muhalif bir albayı Suriye

istihbaratına teslim etmekle suçlandıve tutuklandılar. Bu durum Suriyepolitikasına, MİT’in kendi içindemüdahale etmesine izin vermeden,yargı aracılığıyla doğrudan müda-haledir. Ayrıca zaten Fidan’ın ve diğeriki MİT ajanının suçlanma nedeniPKK ile yapılan müzakerelerdir. Bu dadoğrudan bir politika tercihidir. Bunuyapanların ya da yaptıranların, Kürtsorununa bakışı ve “çözüm yöntem-leri” bellidir. Her iki iktidar odağı daKürt sorununda savaş yanlısı veSuriye sorununda emperyalizm yanlısıolmakla birlikte, bu sorunlarda ortayaçıkan gelişmeleri bir üstünlük aracıolarak kullanmaya çalışmaktadır.

4- AKP iktidarının daha öncekidönemlerindeki bileşenleri, kendilerinibir araya getiren ve bir arada tutanözelliklerini kaybetmeyebaşlamışlardır. 10 yıllık süreçte ikti-darın olanaklarına bağlı olarak tarikatve cemaat ilişkileri değişmiş; yeniçıkar ilişkilerine bağlı olarak dini veekonomik harç çözülmeye başlamış,geleneksel çıkar ilişkileri yerine iktidarpaylaşımı ve politik tercihler üzerindenyeni ittifaklar/bileşimler ortayaçıkmaya başlamıştır.

5- Söz konusu çıkar ilişkilerindekideğişim ve bunlara bağlı politik ter-cihlerdeki farklılaşmalar zaten birsüredir gözlenmekteydi. Sermayegericiliğini ve sermayenin en genelçıkarlarını temsil eden neoliberal poli-tikaların yürütülmesinde aralarındahiçbir fark görülmemektedir.(Örneğin Fethullah’ın “eğitim, sağlıkparasız olmalı” dediğini duydunuzmu?) Ancak süreç içinde Kürt sorunuve uluslararası politikalar gibi çetrefillisorunlar üzerinden de farklı politikkonumlar oluşturmaya çalıştıklarıgörülüyor.

6- İktidarı paylaşanların en önemliortak noktası kendi “işlerinegelmeyen” hiçbir hukuki kuraloluşturmamaları, hiçbir denetimaygıtı geliştirmemeleridir. Örnek,yaşanan krizin sözde “çözümü”nde

rahatlıkla görülebilir. Krizi aşmak içinhükümet, “Kürt sorununu çözmekiçin diyalog dahil her türlü girişimiyapmak için” yetki istememiştir, tamtersine gizlilik ve keyfilik için yasaçıkarmıştır. Tıpkı Öcalan’ı havamuhalefeti nedeniyle avukatlarıyla 7aydır görüştürmediği gibi. Diğer yan-dan Türkiye siyasetinde bu denli belir-leyici rol oynayan Fethullah Gülenacaba hangi hukuka tabidir.Otoritesini kimin ve neyin hukukun-dan almaktadır?

7- İktidarı paylaşanların her şeydendaha da önemli ortak noktası isesola, toplumsal muhalefete olandüşmanlıklarıdır. Süper savcıSarıkaya, HSYK’nın alelacele kararı ilegörevden elçektirilmiş; ancak onunbir gün önce aldırdığı, “KCK’ninkadın örgütlenmesine” yönelikoperasyon harfiyen uygulanmıştır.Son kapışmanın büyüklüğüne vevahametine rağmen tarafların hepsi“düşmanı sevindirmeme” vurgusuyapmakta, “ortak düşmanı” işaretetmektedir. Tayyip’in her iç gerilimdeaynı taktiği uyguladığı zaten bilinmek-te ve görülmekte. Bunu özellikle CHPüzerinden yapmakta; Dersim’e ilişkinsözde özür, İzmir Belediyesi’nin yolsu-zluk dosyaları vs. Baharla birliktetoplumsal muhalefetin gündemlerininyoğunlaşacağı ve doğal olarak (vebiraz da zorunluluktan) ciddi birhareketlenmenin yaşanacağırahatlıkla görülebilir. Bu durumAKP’nin “özel ilgi”sini çekecektir mut-laka.

İktidarı paylaşanların tüm bu özel-likleri de toplumsal muhalefetin “özelilgi”sini çekmeli mutlaka.

İster cemaat eksenli ister politikeksenli, ister ayrışsınlar isterbütünleşsinler, “halka düşman”olmaları ortak noktaları ve toplumsalmuhalefet de hepsiyle birdensavaşmalı, mücadele etmeli. Baharlabirlikte iktidarlarını korumaları dahada zorlaşacak. “Zor”u ise hiç mi hiçsevmiyorlar!

Baharda, iktidarlar›n› korumalar› zorlaflacak

H atay halkı, 19 Şubat’-ta sokağa çıkıp“Ortadoğu’ya ve

Suriye’ye EmperyalistMüdahaleye Son” diyerek fiilibir miting düzenledi. Çevrekentlerden katılımcıları daiçeren 3 binin üzerinde anti-emperyalist, kent merkezineyürüyerek Ulus (Künefeciler)Meydanı’nda bir miting yaptı.

Hataylı demokrasi güçleri,Suriye’ye yönelik baskılara veemperyalist müdahaleçabasına karşı halklarınkardeş olduğunu haykırmakve barış istemek için eylemyapma kararını açıklamış,bunun üzerine Hatay Valiliğiengel olmaya çalışmıştı.Valilik, eylemi yasaklamış,tüm yerel basın eliyle baskıkurulmaya çalışılmış, rady-olardan saat başı yapılanduyurular ve televizyonlardanyapılan haberler ile mitingekatılım düşük tutulmak isten-mişti. Halkı korkutmak içinSuriyeli mültecilerin eylemebomba atabileceği gibidedikodular dahi yayıldı.Ancak her şeye rağmen bin-lerce kişi miting alanınayürüdü.

‘EMPERYAL‹ZME KARfiI,HALKIN YANINDA’

Kurumlar adına ortakbasın açıklamasını okuyanEğitim-Sen Şube BaşkanıAyhan Erkal, Ortadoğucoğrafyasına yapılanemperyalist müdahalelerekarşı halkların kardeşliği için

mücadele ettiklerini belirtti.Ortadoğu’da gelişen halkhareketlerinin emperyalizmtarafından manipüle edilmeyeçalışıldığını belirten Erkal, bumüdahalenin yanı başlarındaolan Suriye’ye de yansıdığınısöyledi. Erkal açıklamasınındevamında Antakya kentininSuriye’de gelişen olaylardansiyasi ve ekonomik olaraketkilendiğine dikkat çekti.Demokrasi ve devrimmücadelesi veren güçlerolarak bu tarihsel dönemeçtedevletler düzleminde tarafalmadıklarını ezilen halklar-dan yana taraf aldıklarınısöyleyen Erkal, valiliğinyasağını da kınadı.

SA⁄IN ‘SUR‹YE’ TEKEL‹KIRILDI

Mitingin kitleselliği vebaşarısı Suriye meselesinikendi tekelinde gören AKPçevrelerinde rahatsızlıkyarattı. Sağcı-İslamcı basıneylemde Esad fotoğrafıtaşıyan birkaç kişiyi bahaneederek, eylemin Esadyanlılarınca örgütlendiği vediktatörlüğün savunulduğuiddiasına sarıldı. Tarafgazetesi de bu kara propagan-dayı manşetine taşıdı.

Mitingin örgütçülerindenHalkevleri MYK ÜyesiSerhad Savaş mitinge ilişkinbu karalamalara da yanıtverdiği bir değerlendirmeyazısı kaleme alarak, şunlarıbelirtti: “19 Şubat mitingindeörgütlediğimiz fiili meşru mil-itan ve ‘bağımsız’ çizgi

önümüzdeki dönemdetoplumsal muhalefetin refer-ans noktası olacaktır.Yasaklara rağmen mitingdeyakalanan kitlesellik, coşkuçeşitli grupların hatalı eğilim-lerine rağmen solun halklabuluşabilme kanalını yaratmışoldu. Bu buluşma

kitleselleştikçe ve politikolarak derinleştikçeemperyalizmin Ortadoğuplanlarına karşı en ciddiçekim merkezi olamayaadaydır. Miting çalışmasınıyürüten kurumlar olaraksürecin sıkıntılı noktalarındanbirinin yerel ve ulusal basın

aracılığıyla çabamızın mani-ple edilme ihtimalininolduğunun bilincindeydik.Sürecin politik iradesi dekitlesel öncülüğü de devrim-cilere aittir. Tüm Türkiyelidevrimcilerin içi ferah olsun.

“2012’yi AKP’nin zorunuarttıracağımız bir yıl olarak

ilan etmiştik. Çukurova’dahem AKP’yi hem deemperyalistleri zor bir yıl bek-liyor. Bizler de kendi safımızıörgütleyerek bölgemizden veülkemizden emperyalistler veyerli işbirlikçilerini def edenekadar mücadelemiz sürecekyolumuz açık olsun.”

Ni¤de'nin Uluk›flla ‹lçesi'ndemaden arama ve iflletme ruhsat›alan Ayd›n Do¤an'›n orta¤›

oldu¤u Gümüfltafl flirketi mahkemeninyürütmeyi durdurma karar›na ra¤menfaaliyetlerini sürdürünce köylülerin tep-kisi ile karfl›laflt›. Köylülerin ihbar› üzer-ine 21 fiubat’ta flirketin çal›flmalar› dur-duruldu.

Liseli Genç Umut 18 fiubat’taBursa’da Van ile dayan›flma kon-seri düzenledi. Nilüfer Kent

Konseyi’nin katk›s›yla, Konak KültürEvi’nde gerçekleflen etkinlikte yerelgruplar sahne ald›.

Pufli takt›¤› için 2 y›ld›r tutuklubulunan Galatasaray Üniversitesiö¤rencisi Cihan K›rm›z›gül içinarkadafllar› ve hocalar› 21

fiubat’ta eylem yapt›. GalatasarayÜniversitesi içinde toplanan 200'üaflk›n kifli, alk›fllar ve sloganlarla,Befliktafl Adliyesi'ne yürüyerek Cihan’›ntahliyesini istediklerini söyleyen biraç›klama yapt›.

Çanakkale merkezindekiBarbaros Mahallesi'ndeÇanakkale Ticaret ve SanayiOdas› taraf›ndan yap›lacak yat

liman› için 20 fiubat’ta ÇED toplant›s›yap›ld›. Toplant›n›n yap›laca¤› MehmetAkif Ersoy Toplant› Salonu önünde biraraya gelen Çanakkale Çevre Platformuüyeleri, Yat Liman› Projesi için yerseçimine karfl› ç›karak toplant›y›protesto etti.

Gazi Mahallesi’nde NalburÇetesi diye bilinen grubundevrimcilere yönelik sald›r›s› biryürüyüflle protesto edildi Eyleme

Al›nteri, BDP, BDSP, Devrimci YoldaÖzgürlük, DHF, ESP, Gazi Muhtarl›¤›,Gazi Cemevi, Gazi Halkevi, Partizan,SODAP, Sultangazi Dersimliler Derne¤ive TKP kat›ld›

Mu¤la Yata¤an’daki madeniflçileri 11 fiubat’ta MaraflÇöllolar Maden Sahas›’ndagöçükte hayat›n› kaybeden

madencileri and›.

Solun Suriye tavrı oyun bozdu

Hatay’da sol güçler emperyalist müdahaleye karşı Suriye halkıyladayanışma mitingi düzenleyince, ‘birilerinin’ huzuru kaçtı. Valiliğin aktifengelleme girişimlerine karşın eylem gerçekleşti

Türkiye Üniversiteler Meclisi, “Paral› e¤itime,zorbal›¤a, AKP’ye karfl›” 25-26 fiubat’ta ‹stanbulTeknik Üniversitesi’nde buluflacak. Yumurtal›eylemleri ve Hopa Davas› ile kamuoyununtan›d›¤› Kolektifçiler yeni dönemi konuflacak.

Ö¤renci Kolektifleri’nin örgütledi¤i etkinliktehem Türkiye’deki üniversitelerden hem de

Almanya, Yunanistan, K›br›s ve Lübnan’danüniversiteliler yer alacak. Kolektifler ikinci kezKolektif Yürütme Kurulu’nu seçecek. Üniver-

sitelilerin mücadele deneyimlerini paylaflacaklar›ve “Üniversitede haklar›m›z, rektörlerden flart-lar›m›z var” kampanyas›n› tart›flacaklar› mecliste,

Kolektif tiyatro grubu, üniversiteli müzik gruplar›ve RitmArt da sahne alacak.

Etkinli¤in ikinci gününde Kolektif Atölyeleriyap›lacak. Atölyeler T›p Fakülteleri, E¤itimFakülteleri, Hukuk Atölyesi, ‹letiflim Atölyesi veKolektif Sinema ayr› ayr› toplanarak gelecekdönemi birlikte programlayacak.

Kolektif Meclisi‹stanbul’da toplan›yor

Page 4: Halkın Sesi 151'inci sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

423 fiubat 2012 / 7 Mart 2012

Tutuklu BDP milletvekilleri Selma Irmak veFaysal Sarıyıldız’ın da aralarında olduğu 60 Kürtsiyasi tutuklu, Kürtlere yönelik siyasi ve askerioperasyonların durdurulması, Abdullah Öcalan’ayönelik tecrit politikasına son verilmesi talebiylesüresiz açlık grevine başladı.

“Açlık Grevi” bir “çaresizlik” eylemi. Ama “çare-siz” görünen bir çok süreçte açlık grevlerinin“çare”nin önünü açabildiği de bir başka gerçek.

12 Eylül faşizminin Kürtlereboyun eğdirmek için uyguladığıvahşete karşı Mazlum Doğan’ın1981 Newroz’unda cezaevihücresinde intihar ederekbaşlattığı “ölümüne direniş”inen önemli halkalarından biriKemal Pir, M.Hayri Durmuş,Akif Yılmaz ve Ali Çiçek’inölümleriyle sonuçlanan açlıkgreviydi. Bu “ölümüne direniş”,12 Eylül’ün “Kürtleri onursuz-laştırma” siyasetine karşı, Kürthalkının “derinlerinde yatan”direniş potansiyelini açığaçıkaran bir başka süreci tetikle-mişti.

Ama açlık grevi, çözüm güçlerini hareketegeçiremediğinde, çaresizliğin tesciline de yol aça-bilecek bir mücadele yöntemi. Bu yönüyle de insan-da kaygı uyandırıyor.

BDP’nin verdiği rakamlarla 6.000 Kürt siyasetkadrosu tutuklu. Bölgede bir çok belediye, BelediyeBaşkanları, Belediye Meclisi üyeleri ve kadrolarınınçoğu cezaevinde olduğu için çalışamaz halde.Demokratik Kürt kurumları, tutuklamalarla işlevsiz-leştirilmenin eşiğinde. Yalnızca Kürt siyasi kurumlarıdeğil bahsettiğim. Işıkçılar, kostümcüler tutuklandı-ğı için tiyatro oyunları dahi sergilenemeyebiliyor.

AKP faşizminin iktidarını konsolide etmek içintemel bir araç haline getirdiği “Kürt Düşmanlığı”,Kürt siyasi kurumlarını “hareketsiz” hale getiriyorgetirmesine ama Kürt özgürlük hareketinin Kürthalkı içindeki desteğini azaltmakta başarılı ola-madığı da ortada. A&G’nin anketi, Robotskikatliamı öncesinde BDP’nin oy oranını yüzde 8.2olarak saptadı. Bölgede AKP desteğinin, artıkneredeyse tamamen bölgedeki asker ve polisleredaralma eğiliminde olduğu zaten biliniyordu. Amayüzde 8.2, Kürtlere yönelik “siyasi soykırım”ınBatı’daki Kürt nufusunu da AKP’ye karşı saflaşmayayönelttiğini gösteriyor.

Kürt siyasi temsil kurumlarına yönelik saldırı,Kürtler içinde yeni bir ulusal-siyasal bilinçlenmesürecini harekete geçiriyor.

Bu sürecin önemli yansımalarından birini Kürtsiyasetinin PKK dışı unsurlarında izleyebiliyoruz.Bundan birkaç yıl öncesine kadar Kürt siyasetininPKK dışı unsurlarında gördüğümüz “yeminli PKKdüşmanlığı” KCK operasyonlarının sonrasında ciddibir gerileme gösteriyor. AKP iktidarı Kürtsiyasetindeki parçalanma eğilimlerini KemalBurkay’ı Türkiye’ye getirmek gibi manevralarlakaşımak isterken, tam tersine bir sonuçla yüz yüzegeliyor. “Sopa ve havuç” politikası Kürtlerin“Bizansı” Diyarbakır’da dahi sonuç vermiyor. AKPBurkay’ı yeni Şerafettin Elçi haline getirmekisterken, kırk yıllık “gerici Kürt siyaset adamı”Şerafettin Elçi’nin “Kürt ulusal özgürlük hareketi”ninmilitanına dönüşümünü izliyoruz.

Kürt siyasetindeki bu “birleşme eğilimi”nin, Kürthalkı içindeki bir “dip dalgası”nın yansımasıolduğunun mutlaka anlaşılması gerekir.

Kürt açık siyasetinin baskı altına alınmış olması,hatta hareketsizleştirilmiş olması, yani Kürtler içinyeni bir 12 Eylül, bu nedenle bir “son” değil, yeni birbaşlangıç anlamına geliyor.

Bu dip dalgasının siyasi karşılığının ne olacağınışimdilik kestirebilmek olanaklı değil. Ancak Kürtulusal özgürlük hareketinin gelişim sürecinin AKPfaşizmine karşı direnişle tanımlanacağı da açık. Buçerçevede gelişecek yeni siyasallaşma sürecinin,Kürt siyasetindeki “sola yönelim”i toplumsal alanataşıması gerçek bir olanak. Kürt ulusal özgürlükhareketinin bir “ezilen halk hareketi” olmaktan kay-naklanan eşitlikçi ve özgürlükçü potansiyelininortaya konulması açısından içinde bulunduğumuzanın çok ciddi imkanlar sunduğu görülmeli. Buolanağın gerçeğe dönüşmesi halinde, Kürt siyase-tinin Türkiye toplumundaki karşılığının köklü birbiçimde değişebileceği de ortada.

Kürt hareketinin Türkiye cephesinde ırkçılıktançok demokratik güçleri harekete geçirdiği günlerçok uzakta olmayabilir.

Yeni bir 12 EylülKürtler için ne anlamagelir?

FerdaKoç

[email protected]

‘Zira iktidar kavgası keskin’‹ktidar kavgas› art›k AKP ile has›mlar› aras›ndaki bir çat›flma de¤il, AKP içi bir çat›flmaya dönüflmüfl durum-da. “M‹T krizi”, Gülen Hareketi ile Erdo¤an aras›ndaki bu kaç›n›lmaz kavgay› yaln›zca h›zland›rd›

A KP medyasının farklıkanatları, “Cemaatle-hükümet arasında çatışma

yok, olamaz” mealinde yorumlaryapadursun, emniyette büyük birtasfiye operasyonu yürütülüyor.Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılması-nın ertesi günü Terörle MücadeleŞube (TMŞ) Müdürü Yurt Atayünve İstihbarat Şube Müdürü (İŞM)Erol Demirhan görevden alındı.Bir hafta sonra İstanbul EmniyetMüdürlüğü İŞM ile TMŞMüdürlüğünde görevli 9 polisingörev yeri değiştirildi. Birkaç günsonra da TMŞ, Organize Şube veİstihbarat Şubesi’nde görevli 700polisin “şark hizmeti”ne yol-lanacağı öğrenildi. Tasfiye edilenya da kenara itilen bu kadrolar“Cemaat” diye anılan FethullahGülen Hareketi’ne yakınlıkları iledikkat çekiyor.

“CEMAAT” DOSYASIOlaylar Fidan’ın ifadeye

çağrılması ile tetiklenmiş görünsede, ne Gülen Hareketi ile Erdoğanarasındaki gerilim MİT krizi ilebaşladı ne de Gülencilere yöneliktasfiye operasyonu. Gerilim şikeyasası değişikliğinde de AKP içisaflaşmalarla gündeme gelmişti.Daha önce de Beşir Atalay veHakan Fidan gibi iktidar kadrolarıGülencilerin yıpratma kampanya-larına hedef olmuştu.

Vatan yazarı Bilal Çetin, 14Şubat tarihli yazısında polise yöne-lik büyük bir atama ve görevdenalma dalgası olacağını yazmıştı. Sözettiği dalga iki gün içinde başladı.Ancak ilginç olan Çetin’in bugörevden almaları MİT krizinedeğil, MİT krizi öncesi TayyipErdoğan’a sunulan “cemaatörgütlenmesi ile ilgili bir dosya”yabağlaması idi. Çetin’in henüzgerçekleşmemiş diğer iddiasınagöre tasfiye operasyonu polisin

ardından yargıya da uzanacak.Fidan, bu dosyayı sunan kişi

olmakla itham ediliyor. Hürriyetyazarı Şükrü Küçükşahin’inyazdıklarına bakılırsa, Fidan birgörüşmede “Gülen Cemaatidevlette örgütleniyor” sorusuna“Paralel bir örgütlenmeye devletiçinde izin vermemek ana göre-vimiz” şeklinde yanıt vermiş. Sözkonusu itham AKP medyasınınamiral gemisi Sabah Gazetesiyazarı Ferhat Ünlü tarafındandolaylı olarak şu cümlelerledoğrulandı: “Krizi, ‘devlet, 'paraleldevlet'e karşı’ ifadesiyle özetlemekmümkün. Beklenen son savaş -Armageddon- biraz erken başladı.”Ali Bayramoğlu ise daha açık vedürüsttü: “[Cemaate karşı] tedbir-lerin niteliği, yerindeliği,

hukukiliğine ilişkin tartışmalar, şuaşamada, fazla anlam taşımıyor,zira iktidar kavgası keskin... ''

MEDYADA AYRIfiMA“MİT krizi”nde Sabah, Star,

Takvim, Yeni Şafak ve Akitgazeteleri Fidan’ın ve Erdoğan’ınyanında; Zaman, Taraf ve Bugüngazeteleri Fidan’ın karşısındasaflaştı. Gülenciler savcılara vepolislere övgüler dizerken,Erdoğancılar MİT’i savundu.Manşetlerde açık saflaşma, ağırkalemlerin iç sayfalardakiyazılarında ise itidal, dostluk,kardeşlik çağrıları vardı. Ancak ikitaraf da kardeşlik çağrısınıyaparken, karşılıklı tehditleri vekavgayı sürdürüyordu.

Erdoğan’ın akıl hocası Yalçın

Akdoğan’ın Yeni Şafak’taki yazısıbunun bir örneğiydi. “Cemaatlearamızda bir kavga yok, zaten ola-maz da” diyen Akdoğan, bu ham-lenin Başbakan’ı hedef aldığınıyazıyor ve “Cemaat”i üstü kapalıolarak tehdit ediyordu: “Eğer bugirişimi başlatanlar istemedenböyle bir duruma sebep oldularsabir adım sonrasını göremeyecek biryetersizlik içindedirler.”

Erdoğan’ın “Seçilmişleriatanmışlara kul etmeyiz” sözleriyleöne çıkan açıklamaları da, Fidan’ayönelik hamleyi kendisine yönelikbir tehdit olarak gördüğünü ortayakoyuyordu. Erdoğan haksız değil.Başbakan’ın emriyle ile PKK ilegörüşen Fidan’ın bu görüşmedendolayı soruşturulması, Erdoğan’ınsuçlanması anlamına geliyor.

KAÇINILMAZ KAVGAKavga, iktidar gücünü tekelinde

toplayan Erdoğan ile yeni rejiminoperasyonel kurumlarında kadro-laşan Gülen Hareketi arasındasürüyor. “Devlet - paralel devlet”söylemi bu gerçeğin bir ifadesi.AKP’nin iktidar mücadelesinde,ulusalcı hasımlarına karşı birleşipiç farklılıklarını geri planda tutanbu iki güç şimdi iktidar içi rekabetgerçeği ile baş başa. Çünkü, şimdisorun iktidarın nasıl ele geçirileceğideğil nasıl paylaşılacağı sorunu.

Polis ve yargı gibi yeni rejiminmerkezi operasyonel araçlarıhaline gelen iki kurumda GülenHareketi etkin ancak bu kurumlarüzerinde kontrol kurma gücü dedahil olmak üzere bütün iktidarErdoğan’ın elinde toplanmışdurumda.

Çatışma kaçınılmaz ancak hemkavga için haklı gerekçelerin gös-terilmesi hem de paylaşılabilecekbir iktidar olması için hasımlarakarşı iktidar içi bütünlüğün sağlan-ması gerekiyor. Gülen Hareketikendi hamlelerini gerekçe-lendirmek için Kürt sorunundakive dış politikadaki krizlerikullanırken, hükümet bu ham-lelerin İsrail’in, Ergenekon’un vsişine geldiği söylemini kullanıyor.Çatışma sırasında iktidar içi bütün-lüğün ve taban desteğinin korun-ması için de, ortak düşmanla kavgatırmandırılıyor. İç kavgada dahisöylem olarak “KCK, vesayet veErgenekon ile mücadele” öneçıkarılıyor. Sadece birbirleriniyemiyorlar; AKP içi dalaşaKürtlere, sola ve CHP’ye saldırılareşlik ediyor.

Ancak, bazı Gülencilerin iddiaettiği gibi iktidar kendi ayağınasıkmıyor. İktidarı muhafazaetmenin gereği ne ise o yapılıyor.Ve iktidar bazen kendi evlatlarınıda yiyor…

Medyanın “güzide” kalem-leri MİT krizi sırasında

Fethullah Gülen ve TayyipErdoğan’dan hangisinin müzak-ereci hangisinin çatışmacıolduğunu tartışırken, 13 Şubat’-ta şu ana kadarki en büyükKCK operasyonlarından birigeldi. Operasyonlarda KESKyöneticisi kadınlar ve sanatçılarhedef alındı. Ankara’daaralarında KESK KadınSekreteri Canan Çalağan veSES Kadın Sekreteri BedriyeYorgun’un bulunduğu 9 kadınsendikacı tutuklandı.Operasyonlarda sinemacılarınve şairlerin de hedef alınmasıİçişleri Bakanı İdris NaimŞahin’in sanatı da içine alan“terör” tanımını hatırlattı.Operasyonlara KESK baştaolma üzere toplumsal muhalefetbileşenleri sokağa çıkarak yanıtverdi. İstanbul Emniyet MüdürüHüseyin Çapkın 28 ilde 149kişinin gözaltına alındığıoperasyonlarla KCK’nın kırsal-metropol ağı çökertildiğini vesonunun geldiğini iddiaederken, gözaltına alınlardanbüyük bölümünün serbestbırakılıp 26’sının tutuklandığıoperasyon son dönemlerdetutuklama oranı en düşükoperasyon olarak dikkat çekti.Delilleri özel yetkilimahkemelere dahi tutuklamagerekçesi üretemeyen bir

operasyonun “örgütü çökerttiği”iddiası, 30 yıldır defalarcatekrarlanan “operasyonpalavraları” arasına katıldı.

Diğer taraftan AbdullahÖcalan'ın avukatlarının birgörüşme başvurusu daha 21Şubat’ta reddedildi. 27 Temmuz2011’den bu yana Öcalan’lagörüşmelerin engellenmesi Kürtsorununda çözümsüzlüğü derin-leştirmeye devam ediyor.

SOKAKLAR ISINACAKHükümet cephesi saldırılarını

sürdürürken Kürt hareketibaharda “Edi bese, An azadi, anazadi” (Yeter artık, ya özgürlük,ya özgürlük) sloganıyla yeni bir

hamle yapmayı hedefliyor.Abdullah Öcalan’ın Türkiye’yegetirilmesinin yıldönümü olan15 Şubat’taki eylemler, tecrite vesavaşa karşı açlık grevleri, 21Şubat Uluslararası Anadil Günüetkinlikleri etrafında ısınanmuhalefet, Mart ayında daha dayükselecek.

15 Şubat eylemlerinin dikkatçeken yönleri yaygınlığı ve hede-fiydi. ANF’nin geçtiği bilgiyegöre toplam 40 il ve ilçemerkezinde kitlesel basın açıkla-maları yapıldı. Kürt illerindekidükkanlar kepenk açmadı,öğrenciler okul boykotu yaptı.Diyarbakır’da uzun süredirkepenklerin kapanmadığı Ofis

semtinde dahi eylem kararınauyuldu. Köln, Paris, Zürih veLondra'da Zaman gazetesibüroları hedef alınırken,Türkiye’deki çeşitli eylemlerininhedefinde BİM marketler zincirivardı.

Öte yandan, aralarındaŞırnak milletvekilleri SelmaIrmak ve Faysal Sarıyıldız'ın dabulunduğu altmışın üzerindetutuklu, “hükümetin baskı,tecrit, savaş ve katliam poli-tikalarını protesto etmekamacıyla” süresiz ve dönüşüm-süz açlık grevine başladı. Bueylemleri desteklemek üzereçok sayıda ilde ve ilçede açlıkgrevleri başlatıldı. Blok vekilleride eylemlere destek vermek içiniki günlük açlık grevi yaptılar.Bu arada BDP Eş GenelBaşkanı Selahattin Demirtaşsüresiz açlık grevine giren tutuk-lu BDP Şırnak MilletvekiliSelma Irmak ile görüşmesininardından yaptığı açıklamadaaçlık grevine giren tutuklularagörüş yasağı getirildiğini duyur-du. BDP Eş Genel BaşkanıGülten Kışanak da gruptoplantısında yaptığı konuşmadatutuklu milletvekilleri vebelediye yöneticileriyle ilgilikonuşurken Tayyip Erdoğan’ınMİT krizi konusundaki sözlerinihatırlattı: "Hani seçilmişleriatanmışlara kul etmeyecek-tiniz?" dedi.

Meclis İnsan Haklarını İncelemeKomisyonu bünyesinde oluşturulan

Uludere Alt Komisyonu 34 kişininöldürüldüğü Roboski katliamınınHeronlar tarafından çekilmiş görüntüleri-ni izledi.

AKP’li vekiller dışında görüntüleriizleyen herkes katliamın “göz göre göre”geldiğini kabul etti ancak cinayeti bir tekiktidar partisi vekilleri göremedi.

Genelkurmay Başkanlığındangörevlilerin ve ASELSAN'dan gelenuzmanların geldiği komisyonda görüntü-lerin izlenmesinin ardından BDP’li veCHP’li vekiller bombalanan kişilerin sınırticareti yapan köylüler olduğunun apaçıkolduğuna dair çeşitli açıklamalar yaptılar.BDP-Blok milletvekili ErtuğrulKürkçü’nün ifadesiyle ’KöylülerRoboski’de ne anlattıysa görüntülerde deaynı şeyleri vardı”.

Apaçık görüntüleri sadece AKP’livekiller “seçemediler”. AKP’li milletvekil-lerinin çoğunluğu soruşturmanın gizliliğiniöne sürerek herhangi bir açıklamadabulunmazken, sadece TBMM İnsanHaklarını İnceleme Komisyonu BaşkanıAyhan Sefer Üstün "Görüntüler tekbaşına büyük resmi görmeye yetmez"dedi.

Süreç ilerledikçe başka kapıların vepencerelerin açıldığını savunan Üstünsürecin bu nedenle uzayabileceğini söyledive “sabırlı olunmasını” tavsiye etti.

AKP körnumarasınayatıyor

77 fifiuubbaatt:: M‹T Müsteflar› HakanFidan, eski Müsteflar Emre Taner veeski Müsteflar Yard›mc›s› AfetGünefl, KCK soruflturmas›n› yürüten‹stanbul Özel Yetkili Savc›s›Sadrettin Sar›kaya taraf›ndan tele-fonla aranarak ertesi gün ifade ver-meye ça¤r›ld›.

88 fifiuubbaatt:: ‹fade vermeye gidenolmazken M‹T, Baflbakanl›k veCumhurbaflkanl›¤› aras›nda yo¤unbir trafik bafllad›. Hükümet, ‹stan-bul Terörle Mücadele fiube MüdürüYurt Atayün ve ‹stihbarat fiubeMüdürü Erol Demirhan’› görevdenald›.

99 fifiuubbaatt:: M‹T karfl› hamlesiniyapt› ve “‹fade için Baflbakanl›k'tanizin al›nmas› gerekir. SoruflturmaAnkara'ya gönderilmeli” diyereksavc›l›¤a görev ve yetkisizlikitiraz›nda bulundu.

1100 fifiuubbaatt:: Adana’da Esad yöne-timi ile iflbirli¤i yapt›¤› iddias› ile 5M‹T’çi gözalt›na al›nd›. Öte yandanhükümet “M‹T mensuplar›n›n veyaBaflbakan taraf›ndan özel bir göreviifa etmek üzere görevlendirilen-lerin” suç iflleseler dahi Baflbakanizni olmadan soruflturulmas›n›engelleyen bir yasa teklifi haz›rlad›.

1111 fifiuubbaatt:: Savc› Sadrettin

Sar›kaya görevden al›nd›.1122 fifiuubbaatt:: Fethullah Gülen, kriz

patlak verdi¤i s›rada ikinci ameliy-at› nedeniyle tedavi gören TayyipErdo¤an’a “geçmifl olsun” mesaj›gönderdi. Erdo¤an, ilk ve as›lameliyat›n›, Gülen Hareketi ile karfl›karfl›ya geldi¤i fiike Yasas› krizis›ras›nda geçirmifl, Gülen “geçmiflolsun” dememiflti.

1155 fifiuubbaatt:: ‹stanbul EmniyetMüdürlü¤ü ‹stihbarat fiubeMüdürlü¤ü ile Terörle Mücadelefiube Müdürlü¤ünde görevli 9 per-sonelin görev yerleri de¤iflti. Bupolisler, Hanefi Avc›’n›n “Haliç’te

yaflayan Simonlar” adl› kitab›ndapolisteki “Cemaat örgütlenme-si”nin as kadrosu olarak an›lm›flt›.

1177 fifiuubbaatt:: Hükümetin,Baflbakan’a ba¤l› kifli ve kurumlar›Özel Yetkili Mahkemeler ve genelolarak yarg› karfl›s›nda dokunulmazk›lan yasas› Meclis’te kabul edildi.Yasa 13 saat sonra Cumhurbaflkan›Abdullah Gül taraf›ndan onayland›.

1199 fifiuubbaatt:: Tayyip Erdo¤an, krizsonras›nda ilk kez konufltu

2200 fifiuubbaatt:: Terörle Mücadele,Organize fiube ve ‹stihbarat fiube-si’nde görevli 700 polise flark tayiniç›kt›¤› haberi medyaya düfltü.

M‹T müsteflar› HakanFidan’›n ifadeye ça¤r›lmas›

ile bafllayan kriz, Halk›nSesi’nin bir önceki say›s›

bask› aflamas›ndayken pat-lak verdi. O nedenle, 14 güniçin yaflananlar› hat›rlatmak

yerinde olacakt›r

Gün günMİT krizi

Baharın gelişi şubattan belli

‘Polis çiçek atacak değil ya’

Eskişehir de 17 Şubat’ta görülen Şerzan Kurtdavasında, Şerzan’ın katil zanlısı polis Gültekin

Şahin’in avukatı Erol Halka,müvekkilinin Şu sözlerlesavundu: Polis çatışanlaraçiçek mi sunacaktı?

Bir önceki davada daHalka, “çoluk çocuğusevinecek” diyerek Şahin’inserbest bırakılmasını istemişti.

Üniversite öğrencisi ŞerzanKurt, 12 Mayıs 2010 tarihindeMuğla’da Kürt öğrencilereyönelik faşist saldırı sırasındapolisin açtığı ateşle yaralanmışve 19 Mayıs günü yaşamını

yitirmişti. Şerzan Kurt’un öldürmekle suçlananpolislerin davası Eskişehir’e taşınmıştı.

Page 5: Halkın Sesi 151'inci sayı

DÜNYAHalk›n Sesi

523 Şubat 2012 / 7 Mart 2012

iklimkıta7 5

Yemen Devlet Başkanı Ali AbdullahSalih'in halk isyanları sonrası görevini

devretmesinin ardından 33 yıllık Salih döne-mine son verecek seçim yapılırken, Salih’ideviren muhalif grupların büyük çoğunluğuseçimi boykot etti. Salih’ten sonra tekadayın Salih’in sağ kolu Mansur Hadi’ninaday olmasıyla ülkede bir şeydeğişmeyeceğini belirten muhalifler, Salih’inkalıntıları temizlenene kadar mücadeledevam etme kararı aldılar.

Mali usulsüzlük soruşturmasının sanığı olanAlmanya Cumhurbaşkanı Christian

Wulff istifasını açıkladı. Wullf, kendisine duyu-lan güvenin azalmasını gerekçe göstererek 17Şubat’ta görevden ayrıldı. Mali usulsüzlük iddi-alarını araştıran savcılar, federal parlamento-dan Cumhurbaşkanı Wulff'undokunulmazlığının kaldırılmasını talep etmişti.Suçsuz olduğunu iddia eden Wulff’un istifaetmesi için Ortadoğu’daki eylemlerden esin-lenerek “ayakkabılı” eylemler yapılmıştı.Merkez sağ Hıristiyan Demokrat partinin üyesiolan Wulff’un istifasından sonra bir ay içindeyeni bir aday çıkması bekleniyor.

Christian Wulff istifa etti

On binlerce Mısırlı başkent Kahire'deMübarek rejiminin devrilmesinin

yıldönümünde yine sokaklara çıktı. Mübarek’indevrilmesinin yıl dönümünde bu kez orduyudevirmek isteyen Mısırlılar, bütün ülkeyeyayılmasını bekledikleri grevi de 11 Şubat’tabaşlattılar. Savunma Bakanlığı önündetoplanan on binlerce kişi “Kahrolsun ordu” slo-ganları atarak Mübarek rejimini devam ettirenaskeri yönetimi istifaya çağırdı. Mısırlılar 11Şubat’ın özgürlük ve demokrasi için yaşandığınıancak bir yıllık sürede değişen bir şeyolmadığını ifade ediyorlar.

M›s›r bir y›ld›r ‘ayn›’

Senegal'de seçimler yaklaşırken var olanyasaları ihlal ederek yeniden aday olan

devlet başkanına karşı tepkiler gittikçe yük-seliyor. 12 yıldan bu yana devlet başkanı olanve bir daha seçimlere giremeyecekken mecliskararıyla aday olan Abdoulaye Wade’ye tepkigösteren Senegallilerle polis arasında çatışma-lar yaşanıyor. Wade seçimlerin adil olacağınısöyleyerek eylemlerin sona erdirilmesini istesede, iktidar baskısıyla çıkarılan bir yasaylaWade’in başkan olmasını istemeyenSenegalliler, talepleri gerçekleşene kadareylemlere devam edeceklerini belirtiyorlar.

Senegal’de isyan

E konomik krizdeki Yunanis-tan’a verilecek 130 milyarEuroluk ikinci “kurtarma”

paketi 21 Şubat’taki Euro BölgesiMaliye Bakanları toplantısında ka-bul edildi. Avrupa Merkez Bankası,IMF ve AB tarafından denetlene-ceği açıklanan kemer sıkma politi-kalarına bağlı olan kredi paketi Yu-nanistan’a “kurtuluş” getirmedi.Çok sıkı denetlenecek olan ve kre-di için koşulan olmazsa olmaz şart-lar halka yönelik ağır bir saldırı dal-gası anlamına geliyor.

130 milyar Euro daha ülkeyegelmeden hükümet, 3 milyar Euro-luk harcama kesintisi taahhüdündebulundu. Bu kesintiler kamu harca-malarından yapılacak. Pakete göreen az 2020’ye kadar kamu emekçi-lerinin maaşlarında kesintiler yapıl-ması, vergilerin arttırılması, emekli-lik haklarının kısıtlanması ve büyükbir özelleştirme dalgasının başla-ması öngörülüyor.

YENİ BİRİKİM SÜRECİDevletin boşalttığı alanlara özel

şirketler yerleştirilerek ülkedebüyük devletlerin kontrolünde yenibir sermaye birikim sürecibaşlatılacak. Bu süreçte yer ala-bilmek için şirketler “fedakârlık”bile yaptı. 21 Şubat’ta kabul edilenpakete göre devletin özel kurum-lara olan 200 milyar Euro borcu-nun 107 milyarlık kısmınınsilinecek olması, şirketlerin kazgelecek yerden yumurta esirgemekistemediğini gösterdi. Borçlardaindirime gidilmesinin bir diğer se-bebi de, Yunanistan’ın iflasını açık-

laması durumunda hiç para alama-ma korkusu.

Papandreu hükümetinin istifa-sından sonra göreve gelen teknok-rat hükümet, kredi anlaşması nede-niyle önümüzdeki günlerde en az385 milyon Euro tutarında yeni birkesinti paketi daha açıklayacak. Bukesintilerin borçlar tamamen bite-ne kadar (resmi olarak 2020 hedefgösteriliyor) devam edecek olmasıda ülkede büyük bir yıkım meyda-na getirecek.

Almanya, Fransa ve İngiltere’ninbaşını çektiği Avrupa devletleri deYunanistan’ın bu durumundan isti-fade ederek, neoliberal politikalar-la ülke üzerinde egemenlik kurmaderdinde. Son paketin ortaya çık-masında ve kabul edilmesinde enbüyük payı da bu üç ülke oynadı.

Yapılan anlaşmaya göre Yuna-nistan’ın borçlarının vadesi yedi yıl-dan otuz yıla çıkarıldı. Beklenenkesintiler yapıldıktan sonra ülkeye14.5 milyar Euro tutarında ilk öde-

me yapılacak. Bu parayla Yunanis-tan’ın 20 Mart’a kadar vadesi gelenborçlarını ödemesi ve temerrüde(gecikme) düşmesinin engellenmesihedefleniyor.

Yunanistan’ın temerrüde düş-mesi durumunda güvensizlik orta-mının oluşmasından ve 2008’dekinebenzer bir kredi sıkıntısı yaşanma-sından korkan Avrupa devletlerininYunanistan’a neden “şefkat” gös-terdikleri de tüm bunlarlaanlaşılmış oluyor.

GENÇLERİN YARISI İŞSİZÜlkede son bir yıl içinde iki

yıkım paketi onaylanırken işsizlikoranı da aynı sürede yarı yarıyaarttı. Yunanistan İstatistikKurumu’nun verilerine göre geçenyıl 2010 yılı Kasım ayında yüzde13.9 olan işsizlik oranı Kasım2011’de yüzde 20.9’a yükseldi.

Ülkede 25 yaş altı genç nüfustaişsizlik oranı ise yüzde 48'e vardı.

Diğer yandan, açıklanan verileregöre Yunan halkının yüzde 27.7'siyoksulluğun eşiğinde yaşıyor.Eurostat verilerine göre, yoksulluksıralamasında Yunanistan 27 ABüyesi arasında 7. sırada yer alıyor.Romanya ve Bulgaristan yüzde 41,Letonya yüzde 38, Litvanya yüzde33, Macaristan yüzde 30, Polonyayüzde 27.8, Yunanistan yüzde 27.7ile en yüksek yoksulluk oranlarınasahip ülkeler.

Pakete karşı çıkan Yunan halkıda, neoliberal yıkıma tepkisinisokakta gösteriyor. Paketin onay-landığı gün başta Atina olmaküzere, on kentte hayatı durduranYunanistanlılar, önümüzdekisüreçte de grevler ve sokak eylem-leriyle bu yıkımı durdurmak içinmücadele vereceklerini dile getiriy-orlar. Ülkedeki yıkımın büyüklüğüve bu yıkımdan tüm halkın etkilen-mesi, sokaklarda hükümete veemperyalistlere karşı verilen savaşımeşrulaştırmaya yetiyor. Dahaönce hükümetin halka savaşaçtığını dile getiren Yunan halkısokaklarda öfkesini haykırırken şumottoyu kullanıyor: “Savaşa savaşlacevap verilir!”

Yemen’de ‘yeni’ dönem

Beşar Esad, dünyada en azsevilen insanlardan biri olmada zirve-ye doğru yükseliyor. Hemen hemenherkes tarafından zalim olmakla,gerçekten de çok kanlı bir zalimolmakla suçlanıyor. Onu kınamayıreddeden hükümetler bile onabaskıcı yöntemlerini dizginlemesi veiçerdeki muhaliflerine karşı çeşitlisiyasi tavizler vermesi yönündetavsiyelerde bulunuyor gibi görünüy-orlar.

Peki, Esad’ın tüm bu tavsiyelerigörmezden gelmesi ve Suriye’ninsiyasi kontrolünün devamı içinyaptığı had safhadaki baskıyısürdürmesi nasıl oluyor? Koltuğunubırakması için neden hiçbir dışmüdahale yok? Bu soruları yanıtla-mak için ilkin onun gücünüdeğerlendirelim. Evvela, Esad’ınoldukça güçlü bir ordusu var veşimdiye kadar, birkaç istisna dışında,ordu ile ülkedeki diğer şiddet aygıtlarırejime sadık kaldı. İkincisi, bir içsavaş tanımının artarak yapıldığı birdurumda o hâlâ halkının en azyarısının desteğine hakim görünüyor.

Hükümetin kilit görevleri ve resmikurumlar, Şiiliğin bir kolu olanAlevilerin elinde. Aleviler, nüfusun birazınlığı ve kuşkusuz çoğunluğuSünni olan muhalif güçlerin iktidaragelmesi halinde kendilerine neolacağından korkuyorlar. Ayrıcakayda değer diğer azınlık güçler -Hıristiyanlar, Dürziler ve Kürtler- birSünni hükümete karşı aynı derecedeihtiyatlı görünüyorlar. Son olarakbüyük ticaret burjuvazisi henüz Esadve Baas rejiminin karşısına geçmişdeğil.

Ama bu gerçekten yeterli mi?Eğer hepsi bu olsaydı, Esad’ıngerçekten uzun süre

direnebileceğinden kuşku duyardım.Rejim, ekonomik bakımdansıkıştırılıyor. Muhalif Özgür SuriyeOrdusu, Irak Sünnilerinden vemuhtemelen Katar’dan silah desteğialıyor. Ve dünya basını ile her türpolitikacıdan gelen kınama korosu-nun sesi günden güne daha güçlüçıkıyor.

Buna karşın bugünden bir ya daiki yıl sonra, Esad’ı gönderilmiş veyarejimi kökten değişmiş olarak bula-cağımızı düşünmüyorum. Nedeni,onu en güçlü sesle suçlayanların,onun gitmesini gerçekten iste-memeleri. Bunları tek tek inceleye-lim.

Suudi Arabistan: Dışişleri BakanıNew York Times’a “Şiddet durdurul-malı ve Suriye hükümetine dahafazla şans tanınmamalı” dedi. Busözler gerçekten sert, ancakarkasından gelen “Uluslararasımüdahale reddedilmeli” kısmı işinrengini değiştiriyor. Gerçek şu ki,Suudi Arabistan, Esad karşıtlarınainanılmasını istiyor ama ardındangelecek hükümetten de çok korkuy-or. Esad sonrası (muhtemelenoldukça anarşik/kargaşalı) birSuriye’de El Kaide’nin bir dayanakbulacağını biliyor. Ve Suudiler, ElKaide’nin ilk hedefinin Suudi rejiminidevirmek olduğunu da biliyor.Öyleyse “uluslararası müdahaleyehayır.”

İsrail: Evet, İsrailliler aklını İran ilebozmayı sürdürüyor. Ve evet, BaasSuriye’si, İran dostu bir güç olmayadevam ediyor. Fakat aslına bakılırsaSuriye, İsrailliler için nispeten sessizbir komşu, bir istikrar adasıolmuştur. Evet, Suriyeliler Hizbullah’ayardım ediyor ama Hizbullah da nis-peten sessiz. İsrailliler, Baas sonrası

Suriye’de çalkantı riskini almayıgerçekten neden istesin ki? Hem ozaman iktidarı kim alacak ve bunlarkendi meşruiyetlerini İsrail’e karşıcihat ilan ederek kurmak zorundakalmayacak mı? Ve Esad’ın düşüşü,Lübnan’ın şu an keyfini çıkarıyorgöründüğü nispi sakinliğinin veistikrarının altüst olmasına, Hizbullahradikalizminin güçlenmesi ve yenilen-mesi ile sonuçlanmasına nedenolmaz mı? Esad’ın düşmesi duru-munda İsrail’in kazanacağı pek birşey yok, kaybedeceği ise çok şey var.

ABD: ABD hükümeti, kendindenemin konuşuyor. Ama pratikte nekadar ihtiyatlı olduğunun farkındamısınız? Washington Post 11 Şubat’-taki bir haberine şu başlığı attı:“Katliam yapılırken ABD Suriye’de ‘iyibir seçenek’ görmüyor.” Makale ABDhükümetinin “askeri müdahaleheveslisi olmadığına” işaret ediyor.“Bu sadece özgürlük meselesideğildir” sözleriyle durumu itiraf ede-cek kadar dürüst olan CharlesKrauthammer gibi neo-con entelek-tüellerin baskısına karşı heves yok.Onun da dediği gibi, bu gerçektenİran’daki rejimi yıkmak ile ilgili.

Ama Obama ve danışmanlarınıniyi bir seçenek görememesininnedeni tamamen bu mu? Libya’yaoperasyon için sıkıştırdılar. ABD’ninpek can kaybı olmadı ama sonuçtagerçekten jeopolitik fayda sağladılarmı? Yeni Libya rejimi, şayet yeni birLibya rejiminden söz edebilirsek,daha mı iyi? Ya da bu, Irak’tançıkışına neden olan uzun süreli bir içistikrarsızlık sürecinin başlangıcı mı?

Bu nedenle Rusya, Suriyeüzerindeki Birleşmiş Milletler öner-gesini veto ettiğinde, ABD’nin derinbir oh çektiğini anlayabildim.

Çatışmanın hedefini büyütmeye veLibya-tarzı bir müdahale başlatmayayönelik baskı kaldırıldı. Obama, Rusvetosu ile cumhuriyetçilerin Suriyetacizine karşı korunmuştu. ABD’ninBirleşmiş Milletler’deki elçisi SusanRice, suçu Rusların üzerine atabilir.“İğrençlerdi” dedi o; oh ne diplo-matça.

Fransa: Suriye’de bir zamanlarınegemen rolüne her zaman hasretduyan Dışişleri Bakanı Alain Juppé,bağırıyor ve suçluyor. Ya askeri birlik-ler? Şaka yapıyor olmalısın. Yaklaşanbir seçim var ve askeri birlikleri gön-dermek asla destek görmez, özellikleLibya’da olduğu gibi pastadan dilimalamadığından beri.

Türkiye: Türkiye, Arap dünyasıylailişkilerini son on yılda inanılmazderecede geliştirdi. Sınırlarındaki içsavaş nedeniyle kuşkusuz mutsuz.Bir tür siyasi uzlaşma görmektenmutlu olur. Ama Dışişleri BakanıAhmet Davutoğlu, garanti vererekşunları söyledi: “Türkiye tarafdeğiştirmiş ordu mensuplarına silahya da destek sağlamıyor.” Türkiyeaslında tüm taraflarla dost kalmayıistiyor. Ve ayrıca Türkiye’nin kendiKürt sorunu var ve Suriye, şimdiyedek yapmaktan çekindiği şeyi yapıpKürtlere aktif destek verebilir.

Bu şartlar altında kim Suriye’yemüdahale etmeyi ister? Belki Katar.Ama Katar, zengin olsa bile hemenhemen hiç büyük bir askeri gücüyok. Sözün özü, etkili konuşmalarıntonu yüksek, iç savaş çirkin olmasınakarşın, hiç kimse gerçekten Esad’ıngitmesini istemiyor. Bu nedenle Esadne olursa olsun kalacak.

15 Şubat 2012

ImmanuelWallerstein

Suriyeaçmazı

B ve IMF’nin dayatığı yıkım paketini kabul eden hükü-met halka savaş açtı. Halk için artık tek çare savaşmakA

Yunanistan: Savaşa karşı savaş

Euro Bölgesi'nin dördüncü büyük ekono-misi olan İspanya'da neoliberal yıkım pa-

ketlerine karşı eylemler devam ediyor. 21 Şu-bat’ta Valancia'da yapılan eylemde, eğitimdeyapılan kesintileri protesto eden binlerce öğ-renci sokağa çıktı.

Öğrencilerin eylemine polis saldırınca eği-tim hakkını savunan öğrenciler ile polis ara-sında çatışma yaşandı.

Eyleme katılan bir öğrenci, "Geçen haftakieylemde polisin uyguladığı orantısız gücüprotesto için de bir araya geldik. Ancak bugü-nü sorarsanız geçen haftayı aratıyor diyebili-rim" dedi.

Öğrenciler, yerel hükümet istifa edene ka-dar protestolarını sürdürme kararı aldıklarınıifade ediyorlar.

İspanya’da geçen yıl Mayıs ayında büyükbir eylem dalgası başlamış ve büyük çoğunlu-ğunu öğrencilerin oluşturduğu 15 Mayıs hare-keti ülke genelinde meydanları işgal etmişti.Başkent Madrid’deki Sol Meydanı’nda başla-

yan eylemler dehalkın haklanı için neoliberalpolitikalara karşı mücadele yükselmişti.

PORTEKİZ GREVE GİDİYOREkonomik krizden çıkmak adına neolibe-

ral paketlerle emekçilere yüklenen Portekizhükümetine karşı tepkiler büyüyor. Ekono-mik kriz ve neoliberal politikaların etkisiniderinden hissettirdiği Portekiz'de İşçiler Ge-nel Konfederasyonu 22 Mart'ta genel grevçağrısında bulundu.

Konfederasyon Genel Sekreteri ArmenioCarlos, "22 Mart'ta sömürü ve yoksulluğa kar-şı genel grev yapacağız" dedi.

Konfederasyon, Avrupa Birliği ve Ulusla-rarası Para Fonu'nun talimatları çerçevesindehazırlanan neoliberal paketin kazanılmış hak-ları gasp ettiğini, sömürü ve yoksullaşmayıarttırdığını belirterek tüm emekçileri haklarıiçin sokağa çıkmaya çağırdı.

Portekiz'de 2 Şubat’ta toplu taşımaçalışanları büyük bir grev yapmıştı.

İber yarımadası isyanda

Fransa'nın Belçika sınırındaki Flarangekasabasında bulunan ArcelorMittal

Demir-çelik Fabrikası'nda işçiler, geçiciolarak kapatılan iş yerlerinin bir süre dahakapalı tutulması kararını protesto etmek içinfabrikalarını işgal etti. "İşgal Et" hareket-lerinden ilham alarak eylem başlattıklarınıbelirten işçiler, çadır kasaba kurarak işletmeyisüresiz olarak işgale karar verdiklerini bil-dirdi.

İşçiler, geçen yıl geçici kapatma kararıyla 3bin işçiye kapıyı gösteren şirketin, aralıklarlayaptıkları başvurularını karşılıksız bıraktığınıya da "red" cevabı verdiğini ifade ettiler.Dünyanın en büyük demir-çelik işletmesi olanArcelorMittal, 2011'in son çeyreğinde 757milyar Euro kayıp açıklamasına rağmenşirketin hala karda olduğu belirtiliyor.

Fabrikayıişçiler ‘açtı’

Etkilikonuşmalarıntonu yüksek,iç savaşçirkinolmasınakarşın, hiçkimsegerçektenEsad’ıngitmesiniistemiyor. Bunedenle Esadne olursaolsun kalacak

Dünya gündeminde en çok yer edinen ülkeerin başında Suriye geliyor. Bir yandan emperyalist blokun ülke üzerindeki planları, diğer taraftan emperyalist işbir-likçisi ülkelerin paçasından tutup al aaşğı etme çabası... Suriye’ye ilişkin tüm bu tartışmaları ABD’li yazar Wallerstein’in kaleminden sizlere sunuyoruz...

Page 6: Halkın Sesi 151'inci sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

623 fiubat 2012 / 7 Mart 2012

Halk›n SesiSSaahhiibbii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Ali Ergin DemirhanTTeelleeffoonn // FFaakkss

0212 245 90 37AAddrreess Tomtom Mahallesi Örtmealt› Sokak No: 6/3

BEYO⁄LU/‹STANBULBBaass››lldd››¤¤›› YYeerr

Taflbask› Matbaac›l›k Yay. ve Amb. San. Tic. Ltd. fiti. Bask› TesisleriKocaeli /‹ZM‹T (0262 335 45 29)

[email protected] günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

Antalya’nın Kemer İlçe-si’nde bulunan Çıralı

köyünde halk, sahillerinesahip çıkıyor. Bir doğaharikası olan ve türü tüken-mekle karşı karşıya olancaretta caretta kaplumba-ğalarının yaşam alanı bölge,mesire alanı ve otel yapımıtehditiyle karşı karşıya.

Sahillerine dokunul-masını istemeyen halk isebu duruma karşı çadırkurarak nöbet tuttmayabaşladı. Verilen bumücadele sonucunda halkda ilk kazanımlarını eldeetti.

Antalya Valisi AhmetAltıparkmak proje alehineaçılan davalar sonuçlananakadar bir çivinin dahiçakılmayacağı sözünü verdi.Dava sonuçlanana kadarkazanım sağlayan yörehalkı ise bu projenin tama-men iptal edilmesi içinmücadelelerini sürdürmek-te kararlı. Halk bir yandanda internet ortamında imzakampanyası sürdürüyor.

Artvin’in Cerattepe bölgesinde çıkartılmasıplanlanan madenler için, yapılan ihale

sonucu Özaltın A.Ş.’ye ruhsat verildi. Artvinhalkı ise madenleri yaptırmamakta kararlı.

Cerrattepe’de yıllardır verilen mücadele sonu-cunda iptal edilen maden çıkartma ruhsatı yenimaden kanunuyla tekrar gün yüzüne çıktı. 17Şubat günü Enerji ve Tabii KaynaklarBakanlığı’na bağlı Maden İşleri GenelMüdürlüğü’nde gerçekleşen ihale sonucundabölge yaklaşık 98 milyon liraya Özaltın A.Ş’yeteslim edildi. Artvin’in Merkezi’nin 15 katıbüyüklüğünde olan bölüm artık Özaltın A.Ş’nin.Özaltın A.Ş. bu alanda bulunan altın, bakır veçinko gibi elementlerin çıkartılması içinçalışmalar başlatacak. Çalışmaların tünel miyoksa açık maden ocağı şeklinde mi yapılacağıtam olarak bilinmemekle birlikte madenmühendisleri bu kadar büyük bir arazide ancakaçık işletmelerin yapılabileceğini söylüyor. Bu dabin 400 bitki türünün bulunduğu, 120 endemikçeşidin yer aldığı, yırtıcı kuşların göç ederkenkullandığı ve 2 milyondan fazla ağacın bulun-duğu bir bölgenin yok olması anlamına geliyor.

Bunun yanında altın madenlerinde kullanılansiyanürün depolanacağı alanlar Artvin’in jeolojikdurumundan dolayı mevcut değil. Madençıkartılması için kullanılacak olan siyanürün nasıldepolanacağı ise soru işareti.

Yoksulluk var ki verem varB olu’da bir lisede otaya çıkan

verem vakası, halk sağlığınıyakından ilgilendiren ve toplum-

sal bir sorun olan verem konusundaTürkiye’nin sağlıkta dönüşümle beraberbaşa döndüğünü gösterdi. Sağlıktadönüşümle beraber Verem SavaşDispanserleri ve ilgili sağlıkkurumlarının tasfiye edildiği sağlık siste-minde, bu hastalığa yakalananları iştenatma uygulamaları yaygınlaşabilir.

Bolu Anadolu Lisesi’nde çalışan te-mizlik işçisi İ.T’ ye verem tanısı konul-du. Verem teşhisi konulmasınınardından, okulda yapılan tüberkülin cilttesti sonucu, aralarında öğrencilerin veöğretmenlerin olduğu 12 kişide dahaverem hastalığına rastlandı. Bolu Valisi,Milli Eğitim Müdürlüğü’nün veremliişçinin işine son verdiğini açıkladı.Türkiye İş Kurumu’nun işsizleri kap-sayan Toplum Yararına ÇalışmaProjesi’yle Bolu Anadolu Lisesi’ndeçalışmaya başlayan 47 yaşındaki temizlikişçisi İ.T. verem hastalığı tedavisi görüy-or ve artık bir işi yok.

Akciğer sağlığı ile ilgili çalışmalaryürüten Türk Toraks Derneği temizlikişçisinin işine son verilmesini son derecetehlikeli ve sakıncalı bulduğunu açıkladı.Dernek, yaptığı açıklamada veremintedavisinin mümkün olduğunu ve hasta-ların tedaviden sonra işinedönebileceğini ve her işi yapabileceğinihatırlattı.

Konuyla ilgili olarak veremin ortayaçıkma sebeplerini ve sağlıkta dönüşümprogramının toplum sağlığı üzerine etki-sini İstanbul Tabip Odası YönetimKurulu Üyesi Dr. Süheyla Ağkoç’lakonuştuk. Ağkoç, verem hastalığının tekbaşına biyolojik bir sorun olmadığını,veremin ortaya çıkmasında yaşamkoşullarının çok önemli rolü olduğunuanlattı. Ağkoç, veremin bir yoksulhastalığı olduğunu belirtirken,

tüberkülozun tedavisinin yıllardır bilin-diğini fakat dünyada en yaygın bulaşıcıhastalıklardan birisi olduğunu vurguladı.

NEREDE DÖNÜfiÜM ORADATÜBERKÜLOZ

Dr. Süheyla Ağkoç tüberkülozhakkında şu bilgileri verdi:

Tüberküloz hastalığının ortayaçıkmasında işsizliğin, yoksulluğun,barınma ve beslenme koşullarınınönemli bir rolü var. Bu yoksunluklartedavinin önünde de engel oluşturuyor.TTB’nin hazırladığı TüberkülozRaporu’nda da Türkiye’de tüberkülozhastalarının yüzde 79’unun herhangi bir

işte çalışmadığı, yüzde 30’unun iş bulmagüçlüğü çektiği verileri yer alıyor.

Ağkoç, ayrıca, piyasa odaklı sağlıkpolitikalarının uzantısı olarak ülkemizdede uygulamaya giren sağlıkta dönüşümprogramıyla, verem savaş dispanser-lerinin konumunun ikinci planaitildiğini, uzun zamandır Sağlık

Bakanlığı’nın birincil olan bu hizmetinyürütülmesinden de çekildiğini söyledi.Hastaların tanı ve takibi aile hekimleri-ne devredildiğini belirten Ağkoç piyasaodaklı sağlık politikaları uygulayanülkelerde tüberküloz vakalarındaartışlar olduğunun altını çizdi.

Ticari perspektifle düşünenleraçısından tüberküloz tedavisinin kârlıbir alan olmadığını söyleyen Ağkoçsağlık kuruluşlarının bu hizmetlerdençok kâr edemediği için de üzerineeğilmediğine işaret etti. Ağkoç, busüreçten en fazla zarar görenlerintüberküloz hastaları olduğunu vurgu-ladı.

Ağkoç son olarak Sağlık Bakanlığıteşkilat yapısını düzenleyen 663 SayılıKHK ile Verem Savaş DaireBaşkanlığı’nın kaldırıldığını ve bumerkezlerin Türkiye Halk SağlığıKurumu’na devredildiğini belirtti.

PARALI SA⁄LIK TEDAV‹YE ENGELTTB’nin hazırladığı Tüberküloz

Raporu’nda sağlık hizmetlerininpiyasalaştırılması sonucunda hangihastalıkların tedavisine öncelik verilece-ğinin, hastaların sisteme getirdiklerimaliyet yükü ve hastalığın tedavisininkarlı olup olmadığına göre hesaplandığıbelirtiliyor. Tüberkülozun, sosyoekono-mik yönüyle değerlendirilmesi gerekenbir hastalık olduğu vurgulanıyor. Bunedenle hastalıkla mücadelenin dehastalığı toplumsal bağlamda ele alanbir program içinde yürütülmesi vetedavinin sürekliliğini sağlayacak sağlıkpolitikalarının oluşturulması gerektiğiifade ediliyor.

Dr. Süheyla Ağkoç’un sözleri veTTB’nin raporunda belirtilenler,veremin sadece bir hastalık olmadığını,yaşam koşullarının ve sağlık hizmetipolitikalarının verem tedavisinin önemlibir parçası olduğunu gösteriyor.

Sağlık alanında yapılansaldırılara karşı birçok yerde

Sağlık Hakkı Meclisleri ile direnişehazırlanırken Türkiye Büyük SağlıkHakkı Meclisi 11 Mart’tatoplanıyor.

Genel Sağlık Sigortası’nın yürür-lüğe girmesi, tam gün yasasınınKHK’larla geçirilmesi ve SağlıkBakanlığı Teşkilat Yapısı veGörevleri hakkındaki KHK’ninyürürlüğe girmesiyle sağlık alanındaneoliberal dönüşüm sürüyor.Halkın ve sağlık hizmeti üretenlerinhakkını gasp eden ve sağlığıpiyasalaştıran bu dönüşümlere karşıdireniş merkezleri de oluşuyor.

21 Aralık grevi ile sağlık hakkıiçin meclisleşme kararı alan sağlıkörgütleri bu direniş merkezlerinintemelini atıyor. İş yerlerinde SağlıkÇalışanları Meclisi kurma çalışmasıyapan emekçiler sokakta da SağlıkHakkı Meclisleri’yle mücadeleyibüyütüyor. Türkiye Büyük SağlıkHakkı Meclisi 11 Mart Pazar günüAnkara’da Ahmet Taner KışlalıSpor Salonu’nda toplanacak.

Mamak Sağlık Hakkı Meclisi’ninkuruluş çalışmalarında yer alanSES Ankara Şube üyesi Hüseyin

Boy, Halkın Sesi’ne yaptığıdeğerlendirmelerde, piyasacıyaklaşımın güçlenmesinden dolayımücadele araçlarının da yenilenme-ye ihitiyaç olduğunu belirtti.Mamak bölgesini pilot bölge seçtik-lerini söyleyen Boy, “Mahalledeoturan sağlıkçılar ve ziyaretettiğimiz kurum temsilcileriyleortak yaptığımız toplantıda mecliskuruluşunu daha geniş katılımlıhalk toplantısıyla yapmayı uygunbulduk ve 4 Mart tarihinikararlaştırdık” dedi. Tekamaçlarının Mamak Sağlık HakkıMeclisi’nden Ankara Sağlık HakkıMeclisi’ne katılmak olmadığınısöyleyen Boy asıl işlerininMamak’ta komisyonlar kurarakmahallelerde ekipleşebilmek vehalkçı bir yaşamı halk olarak kura-bilmek olduğunu belirtti. Boy,herkesi 11 Mart’ta toplanacak olanTürkiye Büyük Sağlık HakkıMeclisi’ne katılmaya davet etti.

Pilot bölge Mamak’ta, MamakSağlık Meclisi’nin kurulması için dehazırlıklar başladı. Meclisin kurul-ması için Mamak’ta sokak sokak,ev ev gezilerek sağlık hakkı meclis-leri anlatılıyor. Yapılan kahve ve ev

toplantılarında, AKP’nin sağlıkalanında gerçekleştirdiği neoliberaldönüşüm nedeniyle yaşadığı deney-imleri paylaşılıyor.

Taşeron sağlık işçilerinin örgütüDevrimci Sağlık İş’in İç AnadoluBölge Temsilci SevinçHocaoğlulları’nın da katılımıylasağlıkta yaşanan uygulamalara vesorunlara dair söyleşiler düzen-leniyor.

MUHTARLAR DA SA⁄LIKHAKKI MECL‹S‹’NDE

Öte yandan, SES Ankara Şubesiüyeleri Hüseyin Boy ve KemalYılmaz Mamak ilçesinde bulunan18 muhtarla görüşerek SağlıkHakkı Meclisi’ni anlattılar.Muhtarlarla yapılan değerlendir-menin ardından Sağlık HakkıMeclisleri kurulması için toplantılaryapılması, bilgilendirici materyal-lerin dağıtılması kararı alındı.

DOKTORLAR EMEKL‹LERLEBULUfiTU

Batıkent semtinde de doktorlar

emeklilerle buluştu. Ankara Tabip Odası Başkanı

Beyazıt İlhan’ın katıldığı toplantıdasağlıkta dönüşüm programı adıaltında gelinen mevcut durum, per-formans uygulamaları, kamusalsağlık kurumlarının çökertilereközelleştirmelerin özendirilmesi veparalılaştırma süreci üzerine bilgipaylaşımı yapıldı.

Yapılan konuşmalarla TürkiyeBüyük Sağlık Hakkı Meclisitoplatısına kitlesel katılma kararıalındı.

Verem hastalığı yeniden yaygınlaşıyor, Türkiye’nin onlarcayılda kazandığı tedavi deneyimi sağlıkta dönüşümle siliniyor

Sağlık için ilk meclis Mamak’ta

Otelcininçırasınıyaktılar

Sağlık hakkı mücadelesi bileşenlerinin21 Aralık grevinde kurdukları SağlıkHakkı Meclisleri ete kemiğe bürünmeyebaşladı. İlk adım Mamak’ta atıldı

‹lki Mamak’takurulan Sa¤l›kHakk›Meclisi’nintoplant›lar›naçok say›damahalleli kat›ld›.

Ulaflt›rma Denizcilik ve Haberleflme Bakan›Binali Y›ld›r›m, 81 ilin valisine genelge gönde-rerek baz istasyonlar›n›n kurulmas› için kolay-l›k yap›lmas›n› istedi.

Bakan Y›ld›r›m, valiliklere gönderdi¤igenelgede elektronik haberleflmenin, herkesiçin vazgeçilmez bir ihtiyaç halinedönüfltü¤ünü belirterek, yerel yönetimlerinbaz istasyonlar›na müdahalesinin engellen-mesini istedi. Y›ld›r›m, yerel yönetimlerin, bazistasyonlar›n›n yerinin seçilmesine müda-halesini, haberleflme hizmetlerinin aksamas›olarak tarif etti. Yap›lan müdahalelerin, kuru-lum ve iflletme aflamalar›nda faaliyetlerinenerjisini kesti¤ini söyleyen Y›ld›r›m, valileresorun ç›kmas›n› önleme talimat› verdi.

Y›ld›r›m baz istasyonlar›n›n “güvence”sinide Bilgi Teknolojileri ve ‹letiflim Kurumu (BTK)sertifikas› ile kuruldu¤unu söyleyerek verdi.Ancak BTK, flikayet baflvurusu olmadan dene-tim yapabilecek durumda de¤il. Çünkü hempersonel yeterlili¤i bak›m›ndan hem teknikanlamda oldukça eksik. Buna ra¤men yasalolarak insan sa¤l›¤› ve çevreye olumsuz etki-leri bak›m›ndan, baz istasyonu kurmak içinuygun yer belirlenmesi ifllemi için BTK’denbaflka yetkili tan›nm›yor. BTK’nin sorumluoldu¤u Bakan ise baz istasyonlar›n›n kurulu-muyla ilgili çevre ve insan sa¤l›¤›n› esgeçerekyay›mlad›¤› genelgede amaçlar›n› flöyles›ral›yor: “Enerji hatlar›n›n tesisi ve enerjiaboneliklerinin yap›lmas› dahil her türlü ko-

layl›¤›n sa¤lanmas› elektronik haberleflmehizmetlerinin sa¤l›kl› bir flekilde yürütülebil-mesi, elektronik haberleflme sektörünün geli-flimi ve yat›r›mlar›n aral›ks›z devam etmesiaç›s›ndan büyük önem arz etmektedir”

BIRAKINIZ KURSUNLARBakan›n “B›rak›n›z, kursunlar” talimat›

verdi¤i baz istasyonlar›, yerleflim bölgelerindeuygun güvenlik mesafesi ve uyar› levhalar›dikkate al›nmadan infla edildi¤inde çevreyi vehalk sa¤l›¤›n› tehdit ediyor. Ancak, bu istas-yonlar, baca, reklam panosu, mobese kame-ras› içine gizlenerek ve pek çok flekilde ka-mufle edilerek sa¤l›¤› tehdit eden yerlerdekurulmaya devam ediliyor.

‘Baz istasyonları için bir güzellik yapın’

İhale işbirlikçiÖzaltın’da

Page 7: Halkın Sesi 151'inci sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

723 Şubat 2012 / 7 Mart 2012

Milli Eğitim Bakanlığı “büyük atılım”,“milat” gibi söylemlerle, Başbakan

Erdoğan’ın da dahil olduğu cilalı bir kampanyaçalışmasıyla pilot okullarımızı akıllı tahtaya vetabletlere kavuşturdu. Söylediklerine göre pekyakında bütün okullarımız teknolojik araçgereçlere kavuşacak. Bu öyle bir kampanyaoldu ki, medyada zaman zaman AKP’yemuhalefet edenlerin birçoğu “Canım iyi şeyleryapılsın, destekleriz”e geldiler. Sokakta “Yahuilla muhalefet edeceksiniz” diyenler bile oldu.Öyle ya, “Okullara bilgisayar girmesin” demekpek acayip olurdu. Ama 10 yıldır eğitim alanınıher yönüyle harabeye çeviren hükümetin biruygulamasına bakıp güzel oldu demek de pekacayip, pek safça.

***Hak mücadelesi verme-

sek, Şırnak’ta okuyan biröğrenciyle büyük kentlerinözel okullarında okuyanöğrencinin aynı sorularacevap vererek okul kazan-maya çalıştığı eğitim siste-minde bu “her derdedeva” gösterilen tabletlerintüm eşitsizlikleri ortadankaldıracağına inanalım.

Yüz binlerce öğretmenaçığı ve atama bekleyenöğretmen olduğunubilmesek, ücretli köle gibiçalışan öğretmenlerimizolmasa, öğretmenlerimizinözlük hakları her geçen gün ellerindenalınmasa, bakan tarafından aşağılanmasalarbu büyüyle gözlerimiz kamaşsın.

Örneğin hükümet okullara ödenek ayırsa,okullarda para toplanması gerçekten tarihekarışsa, yetmez ama evet diyelim. Ya damesela okulları şehir dışına taşımak yerinedepreme karşı sağlamlaştırma projeleri hayatageçirilse “Evet teknolojik eğitim de, iyi olur”diyelim.

***Maalesef ne niyet ne de proje iyi. Neden

mi? Çünkü bu projeyle hepimizin vergileriyletoplanan paralar hükümet eliyle şirketlerinkasasına aktarılıyor, milyon dolarlar hükümeteliyle şirketlerin kasasına indiriliyor. Bu projeyleteknoloji devleri eğitim alanına doğrudan dalışyapıyor.

Peki, ne işe yarayacak bu kadar masraf?Teknolojinin cazibesi mevzunun bu yönünüperdeliyor. Bilgisayarlı eğitimin “bilgi toplumu”olma yolunda önemli bir aşama olduğusöyleniyor. Öğretmen eğitimci kimliğindensoyutlanarak öğrenciyle bilgisayar arasındabağ kuran kişi pozisyonuna indirgeniyor. Oysaeğitimde esas olan öğrenci-bilgisayar değilöğrenci-öğretmen ilişkisidir. Yani konuteknolojik değil pedagojik. Bir de malum bil-gisayar insan yönetiminde bir araç, içine neyüklersen onu gösterir. Yani araç eğitiminniteliğini değiştirmiyor. Türk-İslam sentezli,AKP’yle tekrar ayar verilen gerici müfredatıkitapla vermekle, bilgisayarla vermek arasındaniteliksel bir fark yok.

Diğer yandan teknoloji malum hızla ilerliyor.Bu tabletler kısa sürede teknolojideki yeni iler-lemelere kurban gitmeyecek mi? Çok kısasürede evler eski tabletlerle dolacak. Hükümetartık bilmem hangi teknoloji devinin kasasınamilyon dolarları tekrar indirecek.

***Maalesef ilk bakışta birçoğumuza cazip

gelen tabletin, akıllı tahtaların ve FatihProjesi’nin amacı, olmuşu, olacağı budur. Buprojeden vatandaşa tabletli gerici, paralı nite-liksiz eğitim, şirketlere bol para, hükümete bolrant düşmektedir. Teknoloji şirketleri ve AKPdurumdan doğal olarak memnun. Ancakbizler için aynı şeyi söylemek mümkün değil.Eğitim alanı her yönüyle çökertiliyor. Öğret-menlerin, öğrencilerin ve velilerin yani hak sa-hiplerinin duruma acilen el koyması gerekiyor.

AKP, eğitim sistemininzorunlu ve kademeli1+4+4+4 yıl olarak

yeniden düzenlenmesini öngörenyasa teklifini 21 Şubat’ta meclisgündemine sundu. AKP parti grupbaşkan vekillerinin imzasını taşıyan“222 İlköğretim ve Eğitim Kanunuİle Bazı Kanunlarda DeğişiklikYapılmasına Dair KanunTeklifi”yle kesintili ve kademeli bireğitim yapısı oluşturulacak. Yenikademelendirmede 1 yıl okul önce-si (ana sınıfı) eğitimi, 4 yıl temeleğitim, 4 yıl yönlendirme veortaöğretime hazırlık eğitimi, 4 yılortaöğretim şeklinde olacak.

SERMAYENİN, MESLEK LİSESİRÜYASI GERÇEK OLUYOR

Kademelendirilen eğitim siste-minde İlk 4 yıllık eğitimin ardındanikinci 4 yıllık aşama (ortaokuldönemi) “mesleğe yönlendirme”adını taşıyacak. Söz konusu kanunteklifinin gerekçeleri arasındaöğrencilerin meslek eğitimine yön-lendirilmesi yer alıyor.

Meslek liseleri Koç’un “Mesleklisesi memleket melesi” sloganıylasimgelenen bir sermaye projesiolarak sürekli gündemde.Türkiye’de Dünya Bankası patentliMEGEP (Mesleki Eğitim veÖğretim Sistemini Güçlendirme)projesi ile meslek liselerine ilgininartması, bu liselerin etkinleşmesihedeflenmişti. Yeni yasa düzen-lemesiyle “katsayı” uygulaması dadeğiştirilerek meslek liselilerinsınavlarda düz liseler karşısındaki“dezavantajlı” konumu da ortadankaldırılıyor. Böylece geçen yılçıkarılan torba yasa ile “stajyer”,“çırak emeği” adı altında mesleklisesi öğrencilerinin emeğini

sömürüye açma planı, meslekliselerinin doluluk oranını garan-tileyerek bütünlendi.

KIZ ÇOCUKLARI EVEKAPANACAK

Eğitim sisteminin kademeli halegetirilmesinden en fazla zarargörecek kesim ise “kız çocukları.”Mevcut uygulamada ilkokulabaşlayan kız öğrenci 8 yıllık eğiti-mini tamamlıyor. Fakat eğitiminkademelendirilmesi durumunda

eğitimciler, kız öğrencilerin ailebaskısı, erken yaşta evlenme veyaev içi veya ev dışı çalıştırılma gibigerekçelerle okula gönderilmemesitehlikesine işaret ediyor. Kanunteklifi ilköğretim öğrencilerinin,ikinci 4 yıllık kademeden itibareneğitimini “açık” yani okula gitme-den görmesi olanağını sunarak daailelerin çocuklarını okuldan uzak-laştırmasına dayanak yaratıyor.

Başbakan Erdoğan’ın üzerinebasa basa söylediği “Dindar nesil

yetiştirme” çabası da yeni eğitimsisteminde karşılık bulacak. İkti-dara geldiği günden beri AKP’ningündemlerinden birisi olan imamhatip sorunu da yeni yasaylaçözülecek. Kademelendirmeyleberaber İmam Hatip eğitimi ilk 4seneden sonra, ikinci kademededevreye girecek. 8 yıllık kesintisizeğitim öncesi “orta kısmı” bulunanİmam Hatipler bu bölümleriyeniden açabilecek. Yeni sisteminilk okulu dört yıla indirip, orta

okulu 4 yıla çıkarması sayesindeİmam Hatip eğitimi bugünün 5.sınıfına kadar indirilebilecek.Katsayı uygulamasınınkaldırılmasıyla imam hatiplere olanilginin yeniden artması da bekle-nen bir diğer gelişme

Teklifi meclise sunan isimlerdenAKP Grup Başkan Vekili NurettinCanikli 21 Şubat’ta katıldığı bir TVprogramında konuştu. Kesintisizeğitimi bir dayatma olarak nitele-diği konuşmasında Canikli imamhatiplerin önünün açılması iddi-alarını şu sözlerle savundu.“Aileler çocuklarını istedikleriokullara gönderebilir, (İmam ha-tipleri) vatandaş kendi rızasıylaorayı tercih ediyorsa bize saygıduymaktan, önünü açmaktanbaşka bir şey düşmez.”

FİKRİN KAYNAĞI CEMAATBu kanun teklifinin temel

dayanağını 18. Milli Eğitim Şurakararları alıyor. Türkiye’nin ortavadeli eğitim politikalarının belir-lendiği son Şura 1-5 Kasım 2010tarihleri arasında yapılmıştı. AKPhükümetinin bürokratları ve AKPyandaşı Memur Sen temsilcilerininkatıldığı Şura’da eğitimim gericileş-tirilmesi ve piyasalaştırılmasına dö-nük kararlar alınmıştı. Buçerçevede Memur Sen’in önerisiyleeğitimin 1+4+4+4 modelinegeçmesi benimsenmişti. Eğitim sis-teminin kademelendirilmesi,meslek liseleri ve gerici eğitiminönünün açılmasına dair öneriler ilkolarak 1-3 Temmuz 2005 tarih-lerinde toplanan, GülenHareketi’nin başını çektiği AbantPlatformu’nda gündeme gelmişti.Gülen Hareketi’nin aldığı kararlar,yandaş sendika aracılığıyla Şura’ya,AKP sayesinde TBMM’ye taşındı.

“İstanbul’un kapısı”Haydarpaşa Garı birkaç

ay içerisinde halka kapanacak.Haydarpaşa gar binası veçevresi, kentin tarihi vekültürel simgesi olmanınyanında şehirlerarası ve kentiçi ulaşımda kritik bir önemesahip. İstanbul BüyükşehirBelediye Başkanı KadirTopbaş’ın açıklamalarına göreyüksek hızlı tren projesinedeniyle Haydarpaşa-Gebze-Köseköy hattı 2 yıllığınakapatılacak. 2010’da “Gar veLiman Dönüşüm Projesi” ileHaydarpaşa ve çevresinin tur-izm ve ticaret merkezi olmasıkararlaştırıldı. Bina, kültüreltesislere, turizm ve konaklamaalanlarına ayrıldı. Anadoluseferlerinin kaldırılmasınınardından hazirana kadarPendik-Gebze tren ulaşımı ve130 bin yolcuyu taşıyan ban-liyö seferleri iptal edilecek.

İstanbullular uygulamayaher pazar yaptıkları eylemlerleitiraz ediyor. HaydarpaşaDayanışma Platformu kentseldönüşüm projesinin,Haydarpaşa Garı’nın tarihi vekültürel değerlerini yokedeceğini ve ulaşım hakkınamüdahale anlamına geldiğinibelirtiyor.

HAYDARPAŞA HALKAKAPATILAMAZ

Birleşik TaşımacılıkÇalışanları Sendikası 1 No'lu

Şube, Halkevleri ve HalklarınDemokratik Kongresi üyeleri,uygulamayı protesto etmekiçin 13 Şubat’ta HaydarpaşaGarı önünde bir araya geldi.Eyleme Aka-Der ve HalkınTakımı da destek verdi.

Eylemde Halkevleri adınaaçıklama yapan Ezgi ÖzdemirHaydarpaşa’yla ilgili alınacakkararda İstanbulluların da sözhakkı olduğunu belirtti.Özdemir, bölgede yapılacakdönüşümde sermayegruplarının ihtiyaçlarını gide-rildiğini ancak asgari koşullar-da yaşam mücadelesi veren

halka zarar verildiğini söyledi.Özdemir, tren raylarının kap-atmak yerine tek hattın açıkkalması gerektiğini vurguladı.

Kocaeli Halkevleri üyeleride Sakarya-Kocaeli-İstanbuldemiryolu hattınınkapatılmasına karşı sokak-taydı.

12 Şubat’ta yapılan basınaçıklamasında Kuzey Boy,Köseköy-Derince arasında yüktaşımacılığı için açık bırakılanhattın kullanılabileceğinedikkat çekti. Boy, İstanbul'a ikivasıtayla yapılan gidiş-dönüşlerin ulaşım harca-

malarını 2-3 kat artırdığını vehalkın otobüs firmalarınamahkum edildiğini söyledi.

Halkevleri ayrıca, 80.yıldönümünü etkinlikleri kap-samına “80. yılındaHaydarpaşa’ya sahipçıkıyoruz” yürüyüşünü de aldı.Halkevciler, raylar üzerindeyapılan yürüyüşün ardındanHaydarpaşa DayanışmaPlatformu’yla buluştu.

Burada yapılan basınaçıklamasında Haydarpaşa’yasahip çıkmak için her pazarsaat 13.00’da garın önüneçağrı yapıldı.

Büyükşehir Belediye Başkanı RecepAltepe’nin Bursalılara yaptığı süprize Bursa

Halkevi de sevgililer günü hediyesi ile karşılıkverdi. Bursa’da bir yılda üçüncü kez ulaşıma zamyapıldı. Halkevciler Altepe’ye bir mektup yazdıve hediye olarak yumurta verdi.

Belediyenin ve Bursa Ulaşım A.Ş.’nin duyuruyapmadan 11 Şubat’ta uygulamaya koyduğuzamma karşı “Yeter artık! Aşkımız bitti RecepAltepe. Bu şehri terk et” yazılı pankartla eylemyapıldı. Altepe genişletilen metronun sıfırmaliyetle yaptığını ilan ederken, Halkevciler,alınan bu kararın belediyenin kâr elde emekamaçlı olduğunu kaydetti. Eylemde ayrıca,Halkevciler’in belediye başkanına sevgililergününe özel mektubu okundu. “Sevgi emek isterRecep. Ancak; belediye başkanı olduğun gün-den beri aramızda oluşması muhtemel sevgiyedair en ufak bir çaban olmadı. Bütün işin gücünyalan Recep. Sıfır maliyetle metroyu Emek’egötürdüğünü söylüyorsun, faturayı sırtıma yük-lüyorsun. Gözün paradan başka bir şey görmü-yor; ulaşımdan zaten kar ediyorken zam üzerinezam yapıyorsun. Gözün doysun Recep!”

Öte yandan Adana’da da belediyenin ısrarlısaldırıları karşısında Halkevcilerin ulaşım hakkımücadelesi sürüyor. Geçtiğimiz ay,Halkevcilerin açtığı dava sonucu yapılan ulaşımzammını geri çekmek zorunda kalan AdanaBüyükşehir Belediyesi yeni bir zam yaptı. Yüzde20’yi geçen zamla ilgili Halkevleri bir basınaçıklaması yaptı. Ünsal Bolat’ın okuduğu açıkla-mada belediyenin mahkeme kararını hiçesaydığını söylenerek, yeniden zam yapılmasının“halka hakaret” olduğu ifade edildi.

Adana Büyükşehir Belediyesi, ağustos ayındazam kararı almış, Halkevciler karara karşı huku-ki mücadele başlatmıştı. Belediye bir süremahkeme kararını uygulamamış, Halkevcilerinbaskısı sonucu kararı uygulamak zorundakalmıştı.

NuriGünay

Halkevleri GYK üyesi

Tablet kime yarar?İmam Hatip meselesi hallolunduBir sermaye projesi olarak gündeme gelen1+4+4+4 kademeli eğitim sistemi, imam hatip-lerin önünü açan düzenlemelerle beraber yasalaşıyor

‘Her pazar Haydarpaşa’ya’

‘Bu şehri terket Recep’

Haydarpaşa ve çevresinin rant projelerine ve ulaşım hakkınınortadan kaldırılmasına karşı İstanbullullar her pazar eylemde

2/B arazilerikonusunda

çalışmalarınısürdüren AKPfaturayı halka

kesti. 2/B alan-larını rant mer-kezlerine çevir-

mek isteyen ikti-dar, yoksul halkımağdur ederken

zenginin işinikolaylaştırıyor

Yoksula zengin gömleği2/B’deki de¤ifliklik TBMM’de henüz

görüflülmedi. Taslak yasalafl›rsa yoksulunpay›na büyük borçlar, zenginin pay›nada fazlaca rant düflecek.

Orman vasf› kaybettirilen alanlar›nüzerine iki flekilde yerleflim kuruluyor. Yabar›nma ihtiyac› için kurulan gecekon-dular veya köy evleri ya da lüks konutlarveya oteller. Yeni yasa bar›nmaihtiyac›n› karfl›lamaya çal›flan yoksul ilebu arazilerden rant elde etmek isteyenzengini eflit bir flekilde borçland›r›l›yor.

Kanundan yararlanabilmek için haksahibi olmak, hak sahibi olmak içinbelirlenen sat›fl bedeline itiraz etmemek

gerekiyor. Bedeli kabul etmeyenlerdo¤rudan sat›fl hakk›ndanyararlanam›yor. Hak ve tazminat talepedemedi¤i gibi dava açma hakk› elindenal›n›yor. Baflvuru bedeli 1.000 ila 2.000lira aras›nda de¤iflecek. Arazilerinsat›fl›nda sözde indirimler de yapan ikti-dar tafl›nmaz› var olan fiyat›n›n yüzde70’i olarak belirleyor. Ancak rayiçbedelin nas›l belirlenece¤i ise büyük birsoru iflareti olarak duruyor.

Hak sahiplerine do¤rudan sat›lmas›gereken tafl›nmazlar a¤açland›r›lmaküzere Orman Genel Müdürlü¤ü’ne tahsisedilmiflse, kamu hizmetine ayr›lm›flsa,

özel kanunlar gere¤ince de¤erlendirile-cekse, bu tafl›nmazlar›n sat›fl› yap›lmaya-cak. Maliye Bakanl›¤›nca belirlenentafl›nmazlar da hak sahiplerine sat›lmay-acak; ayn› ilde bulunan baflka 2/B arazi-lerinden yer sat›lacak.

Birçok köylü bu yasayla iflgalci konu-muna düflecek. Orman ve Su iflleriBakan› Veysel Ero¤lu, devlete paraödenmedi¤i için bu bölgelerin iflgal edil-di¤ini söylüyor.

2/B arazilerinde inisiyatifin TOK‹’deolmas› da kentlerdeki 2/B’li arazilerinkentsel dönüflüm alanlar› haline gele-sine yol açacak.

Page 8: Halkın Sesi 151'inci sayı

EMEK823 fiubat 2012 / 7 Mart 2012

‘‘OOnnaayyllaayyaanneemmeekkççiiddüüşşmmaannııddıırr’’

Sendikal GüçbirliğiPlatformu, Toplu İş

İlişkileri Yasası’na tepkigösterdi. Türk-İş içindeki 10sendikadan oluşan platform,yasanın 12 Eylül’ükemikleştirdiğini belirterekyasaya destek veren herkesi“emek düşmanı” ilan ettik-lerini açıkladı. Platform,işkolu barajının yüzde 3’edüşürülmesinin göz boyamaamacıyla yapıldığını, diğerbarajların aynenkorunduğunu belirtirkenyasayla birlikte devletin,sendikal faaliyetleri denetimaltına aldığını, grev hakkınıyok ettiğini söyledi.

ÇÇOOMMÜÜ’’ddeeiişşee iiaaddeeiiççiinn iimmzzaa aatt

Maraş Afşin’de 11 Şubat2011’de meydana

gelen ve 11 kişinin yaşamınıyitirdiği iş kazasıyla ilgiliTMMOB bir rapor yayım-landı. Rapor, insanların da-ha fazla kar için öldüğünügözler önüne seriyor. Proje-de 2011 yılı sonuna kadar200 milyon m3 toprak kazısı-na karşılık 12 milyon ton kö-mür üretilmesi planlanırken,60 milyon m3 eksik kazı ya-pılarak planlanandan 14milyon ton daha fazla kömürüretildiğine dikkat çekilenraporda “gerekli güvenliksağlanmadan, bir üretim zor-laması olmuştur” denildi.

ÜÜrreettiimm zzoorrllaammaassııööllddüürrddüü

Sosyal-İş, Çanakkale OnSekiz Mart Üniversite-

si'nde çalışan 36 işçinin işegeri alınması için 16 Şu-bat’ta bir imza kampanyasıbaşlattı. İşçilere BursaUludağ, Konya Selçuk veOrdu üniversitelerindetaşeron şirketlerde çalışanSosyal-İş üyesi işçiler dedestekliyor. Sosyal-İş, kent-teki herkesi kampanyalarınadestek olmaya çağırırkenimzaları üniversite rektör-lüğüne gönderecekleriniduyurdu.

İşçiler, 2012 yılı başındakeyfi bir biçimde iştençıkartılmıştı.

D İSK, 14’üncü Olağan GenelKurulu’nu 10-11-12 Şubat günüİstanbul’da Mustafa Kemal

Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdi.Maltepe Belediyesi’ndeki taşeronbelediye işçilerinin KemalKılıçdaroğlu’nu protestosuyla başlayangenel kurul, delegelerin ve genelbaşkanların konuşmalarıyla devam etti.Kürsüde konuşma yapanlar, güvencesiz-leştirmeye karşı birleşik bir mücadeleninörgütlenmesinde hemfikir olduklarınıdile getirdi. Genel Kurul’un songününde yapılan seçimle Genel-İş GenelBaşkanı Erol Ekici, DİSK GenelBaşkanı olurken Birleşik Metal-İş GenelBaşkanı Adnan Serdaroğlu da DİSKGenel Sekreteri oldu.

14. Olağan Genel Kurul, sınıf hareke-tini ve DİSK’i ileriye taşıyacak bir dizifırsatın değerlendirilemediği bir genelkurul oldu. Enerji-Sen’in DİSK’eüyeliğinin yeni yönetim kurulunabırakılmasıyla DİSK, devletsendikacılığına ve Türk-İş’teki sarısendikacılığa karşı vereceği yanıtı ertele-miş oldu. Aynı şekilde Dev Turizm-İş’inüyeliğinin yeni yönetime bırakılması daDİSK’in Hak-İş’e yani hükümetevereceği yanıtı ertelemesi anlamınageldi. DİSK’in turizm alanındakisendikası OLEYİS, 12 Haziran seçim-lerinden önce Hak-İş’e geçirilmişti.Genel Kurul boyunca kadınlarınörgütlenmesi konusuna çok sık vurguyapılsa da yönetim kurulunda bir tekkadın bile yer almadı. Yeniproleterleştirme sürecinde kadın

emeğinin vebuna bağlıolarak dakadın mili-tanlığınınönemkazandığınıhatırlatanArzuÇerkezoğlugenelbaşkanlığınıyaptığı

Devrimci Sağlık-İş’in kadın yönetici-leriyle öne çıktığını ve Devrimci Sağlık-İş’in yönetim dışı bırakılmasıyla böylesibir fırsatın da kaçırıldığını ifade etti.

Genel kurulun sürprizini Dev Sağlık-İş Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu,DİSK yönetim kuruluna aday olduğunukürsüden açıklayarak yaptı. Çerkezoğluadaylık sürecini şu sözlerle ifade etti:

“Çok sayıda delegesi olansendikalarımız tarafından oluşturulan veiçerisinde bizim ve Limter-İş, Bank-Sengibi bazı sendikalarımızın da yeralmadığı bir yönetim listesi

hazırlanmıştı. Bu liste sekiz sendikanın(Genel-İş, Birleşik Metal-İş, Lastik-İş,TEKSTİL, Tüm Ka-İş, Gıda-İş, Sosyal-İş, Nakliyat-İş) bir ortak mutabakatıolarak sunuldu. Fakat özellikle genelkurulun ilk gününden itibaren, gereksendikamızdan gerekse de genel kurul-daki delege arkadaşlarımızdan aldığımıztalepler karşısında, bu listenin tamamendışında, fiili-meşru-militan mücadelenin,taşerona, güvencesizleştirmeye karşımücadelenin, DİSK’in gelecek dönem-lerine daha etkin taşınması açısındanyönetim kuruluna adaylığımızıaçıkladık.”

DİSK Genel Kurulu’nda 388 delegeoy kullandı. Genel başkanlığa ve genelsekreterliğe tek aday çıkarken kalan 7kişilik yönetim kurulu için 8 aday vardı.İlk tur seçimlerinde üçte ikilikçoğunluğu bulan adaylar yönetim kuru-luna seçilirken, çoğunluk oyu alamayanadaylar ikinci turda tekrar seçime girdi.İlk turda 3 aday, çoğunluk oyu alamadı.Arzu Çerkezoğlu 198 oy, İsmailYurtseven 237 oy, Ergun Tavşanoğlu247 oy aldı.

İkinci tur öncesinde Genel-İş GenelBaşkanı Erol Ekici, Arzu Çerkezoğlu’naoy verilmemesi konusunda 165 kişidenoluşan delegasyonunu uyardı. Tümuyarılara rağmen Çerkezoğlu 166 oy aldıancak yönetim dışında kaldı.Çerkezoğlu, sonuçları Halkın Sesi’nedeğerlendirdi.

SOKAKTAK‹LER B‹RB‹R‹N‹DESTEKLED‹

DİSK içinde oluşturulan ortak listeyerağmen ilk turda alınan 198 oyla işçilerinve delegelerin iradelerini ortaya koyduk-larını hatırlatan Çerkezoğlu ikinci turdada tüm uyarılarına rağmen aynı iradenindevam ettiğini söyledi. “Bu başarı,güvencesizleştirmeye, taşeronlaştırmayakarşı fiili-meşru-militan mücadelenin,yani sokağın başarısıdır” diyenÇerkezoğlu hakları için sokaktamücadele edenlerin birbirini destekle-diğini ifade etti.

Çerkezoğlu, ‘Üye yap, aidat topla,yetki al, toplu sözleşme imzala’ ezberinedayanan ve taşeron sistemi karşısındaetkisini yitiren geleneksel sendikalanlayışa rağmen DİSK içinde devrimcibir müdahalenin olanaklarının da herkestarafından görüldüğünü söyledi.Sendikal hareketin güvencesizliğe karşımücadele çerçevesinde belirleneceğinibelirten Çerkezoğlu şunları söyledi: “Bubelirleyicilik ne genel kurul salonlarıyla,ne tüzük maddeleriyle, ne de kağıtüzerinde yapılan ittifaklarla sınırlanabilirbir durum değil. Genel kurul bunugöstermiştir.”

KESK Ankara ŞubelerPlatformu, konfederas-

yona ve bağlı sendikalarayönelik operasyonlar ile maaşzamlarının iki aydır öden-memesine karşı 16 Şubatgünü Başbakanlığa yürüdü.Başbakanlık kapısında yapı-lan basın açıklamasını KESKGenel Başkanı Lami Özgenokudu. Özgen, 1 milyon 800bin kamu emekçisinin yılınikinci ayında da zamsız maaşaldığını belirterek söze başla-dı. 12 Eylül referandumununüzerinden 18 ay, BakanlarKurulu’nun önüne gelmesininüzerinden 4 ay geçmesinekarşın toplu sözleşme yasası-nın çıkamadığını hatırlatanÖzgen, aynı gecikmenin fatu-ra, vergi ve faiz ödemelerindehalkın karşısına çıkmamasınadikkat çekti. Özgen, KESK’eyönelik baskı, gözaltı ve

tutuklama terörüne dedeğindi. KESK’li kadınlarınmücadelesinin ve KESK’in4688 sayılı yasaya karşıolmasının AKP için tehditolduğunu kaydeden Özgen,mücadeleden vazgeçmeyecek-lerinin altını çizdi. Basınaçıklamasının ardından kamu

emekçileri temsili olarakbordrolarını yaktı.

KESK üyeleri Ankara’daBaşbakanlılk önündebaskılara ve 4688 sayılı yasayakarşı tepkilerini dilegetirirken İstanbul’dakiKESK üyeleri de üç ayrımerkeze çadır kurdu. KESK

İstanbul ŞubelerPlatformu’nun 4688 sayılıyasaya ve KESK’e yöneliktutuklama terörüne karşıbaşlattıkları eylemlerde ilkçadır 14 Şubat’ta Bakırköy’de,ikinci çadırı 15 Şubat’taMecidiyeköy’de kuruldu.Üçüncü çadır da 16 Şubat gü-

nü Kadıköy İskele Meyda-nı’nda kuruldu. Çadır eylem-leri, demokrasi kürsülerinedönüştü. Eylemi ziyaret eden-ler KESK’in yanında oldukla-rını dile getirirken yaşadıklarısıkıntıları da paylaştı. Kadı-köy’deki eylemde KESKİstanbul Şubeler PlatformuDönem Sözcüsü BarışUluocak, 26 Şubat günüKadıköy Meydanı’nda bölgemitingi yapacaklarını duyur-du.

Halkın Sesi’ne konuşanUluocak şunları söyledi:“Mecliste bekleyen 4688 sayılıyasa ve Toplu İş İlişkileri Ya-sası gibi emekçilere yöneliksaldırılara aynı zamandaAKP’nin toplumsal muhalefe-te yönelik baskısına, özel yet-kili mahkemeler aracılığıylauyguladığı faşizme karşı ‘sus-muyoruz, korkmuyoruz, tes-lim olmuyoruz’ diyeceğiz.”

CHP’li İstanbul MaltepeBelediyesi’nde taşeron sistemine

ve işten çıkarmalara karşı direnişegeçen belediye işçileri 18 Şubat günüAnkara yürüyüşüne başladı. İşçiler,direnişlerini sürdürdükleri MaltepeBelediyesi önünden kitlesel bir basınaçıklamasıyla uğurlandı. Dev Sağlık-İş, Genel-İş, Tüm Bel-Sen, Eğitim-Sen, ÖDP, TKP üyelerinin yanı sıra

demokratik kitle örgüt-lerinden temsilciler deişçilere destek verdi. 2Mart’ta Ankara’yaulaşmayı planlayanişçilerin Ankara’dakidurağı CHP GenelMerkezi olacak. İşçilerTuzla’da iş cinayetleri-

ne karşı, Gebze’de Pippa Bacaanısına, Dilovası’nda çevre kirliliğinekarşı, İzmit’te de özelleştirmelerekarşı basın açıklamaları yaptı.

Taşeron belediye işçileri, çalışmakoşullarının iyileştirilmesi içinMaltepe Belediyesi önünde 21Aralık’ta direnişe geçmişti. Direniş, 9işçinin işten çıkarılmasının ardındanbüyüdü. Direnişin sürmesi ve işçilerineylemleri sonucunda belediye 17Ocak günü işten çıkarılanların işe gerialınacağına haftada 45 saati aşançalışmanın fazla mesai sayılacağınasöz verdi. Belediye sözünü tutmayıncaişçiler 24 Ocak’ta tekrar direnişegeçti.

Eski Isparta Belediye Başkanı HasanBalaman, Belediye-İş’e üye 152

işçiyi baskı ve tehditle Hizmet-İş’e üyeolmaya zorladığı gerekçesiyle 2,5 yılhapis cezasına çarptırıldı. 2006’da açılandava 9 Şubat 2012’de sonuçlandı.Kararın ardından Hak-İş’i kayırmaklasuçlandığını ve bunun “Onur duyulacak”bir olay olduğunu söyleyen Balaman,ayrıca “Allah’a şükür yolsuzluktan,

hırsızlıktan suçlanmadım” dedi.Balaman, Meclis’te bulunan ‘yargı refor-mu’nda yer alan bir düzenlemeyle hapisyatmayacağını iddia ederek karara itirazetti. Karar, Yargıtay’da bekliyor.

AKP’li belediyelerde Hak-İş’in yük-selişi ve Balaman’ın sözleri şaşırtıcı değil.2004’ten bu yana binlerce işçi Hizmet-İş’e üye olmadığı için işten çıkarıldı veBalaman da bundan gurur duydu.

2004 Yerel Seçimleri’nde AKP’denbelediye başkanı olan Hasan Balaban2006’da Belediye-İş üyesi işçileri baskı vetehdit yoluyla yandaşları Hak İş’e bağlıHizmet İş’e üye yapmaya çalıştı. Hizmet-İş’e geçmek istemeyen 152 işçi işten çı-karıldı. Belediye İş’in açtığı davalar so-nucunda işten çıkartılmaların sendikalarnedenlerden olduğu ispat edilerek 152işçinin tamamı işine geri döndü.

DİSK Genel Kurulu sonucunda Erol Ekici DİSK Genel Başkanı oldu. DİSK’i tepeden tırnağa yenileyecek olanıngüvencesizleştirmeye ve taşerona karşı mücadele çerçevesinde yürütülecek sendikacılık olduğu ortaya çıktı

Samsun Gazi Devlet Hastanesi’ndeDev Sa¤l›k-‹fl üyesi tafleron sa¤l›kiflçilerinin 26 Ocak 2011’den berisürdürdükleri direniflin hakl› oldu¤umahkeme taraf›ndan da tescillendi.

‹flten ç›kar›lan üç iflçinin açt›¤› ifleiade davas› 17 fiubat günü sonuçland›.Mahkeme, Dev Sa¤l›k-‹fl SamsunTemsilcisi Yüksel Arslan, Dev Sa¤l›k-‹flüyeleri Songül Ak›n ve Kadriye EsraSavafll›’n›n sendikal nedenle ifltenat›ld›klar›na ve iflçilerin as›l iflvereniniflçileri olarak ifllerine iade edilmesinekarar verdi.

Mahkeme karar›n› de¤erlendirenDev Sa¤l›k-‹fl Samsun Temsilcisi YükselArslan, flunlar› söyledi:

“Mahkeme karar›yla, üyelerimizinGazi Devlet Hastanesi’nin kendi iflçisi(kadrolu iflçisi) statüsünde çal›flt›r›lmas›gerekirken hukuka ayk›r› bir flekilde

(muvazaal› bir flekilde) hizmet al›mihaleleri ile tafleron firmalar üzerindenusulsüz çal›flt›r›lmas› da belgelenmifloldu.”

Arslan, kararla birlikte iflçileredönük sendikal bask›, istifaya zorlama,ve iflten atma fleklindeki tüm hakgasplar›n›n da belgelendi¤ini sözlerineekledi.

Dev Sa¤l›k-‹fl üyeleri 20 fiubat günübir bas›n aç›klamas› yaparak GaziDevlet Hastanesi Baflhekimli¤i’nedilekçe verdi. ‹flçiler, dilekçelerindehastane yönetiminden mahkemekarar›n› uygulamalar›n› istedi.

Mahkemenin verdi¤i ifle iade karar›ve iflten ç›karmalar›n sendikal nedenleoldu¤una dair karar 391 günlükdireniflte iflçiler lehine al›nan ilk karar.

‹flçilere daha önce ‘ma¤duriyetinizigiderece¤iz’ diyen Samsun Valisi

Hüseyin Aksoy, dört ay sonra ‘konuyuçözemiyoruz’ demiflti. AKP Samsun ‹lBaflkan› Osman Çetinkaya hakk›n›arayan iflçiler için “bölücü ve ideolojik”gibi kelimeler kullanm›flt›. Spor Bakan›ve AKP Samsun Milletvekili Suat K›l›çda iflçilerin ç›kmalar›na gerekgörüldü¤ü için görevlerine sonverildi¤ini savunmufl “iflten ç›kmalar›nagerek görülmese karar verilmezdi”demiflti.

Dev Sa¤l›k-‹fl üyeleri defalarca polisve özel güvenlikçilerin sald›r›lar›nau¤ramalar›na ra¤men hastanebahçesindeki direnifllerine bir an olsunara vermediler.

Halk›n Sesi’ne konuflan YükselArslan direniflte 7 iflçi oldu¤unu ve ifleiadeleri durumunda tüm iflçiler ifl bafl›yapana kadar direnifllerini sürdürecek-lerini söyledi.

Samsun’da kazanım

‘Taşeron’CHP’yeyürüyor

‘Ya Hak-İş ya fesih’e 2,5 yıl hapis

KESK baskılara pabuç bırakmıyorKESK, ‘sahte sendika yasasına’ ve AKP’nin toplumsalmuhalefete yönelik baskılarına karşı mücadele ediyor

Sendikaları yok et-meye çalışan AKP,Hak-İş’i kayırıyor.Eski Isparta Beledi-ye Başkanı da bun-dan gurur duyuyor

Kad›köy,çad›reylemi.

Samsun Gazi Devlet Hastanesi’nde ifllerine geri dönmek için direniflte olan Dev Sa¤l›k-‹fl üyeleri özel güvenlikçi-ler ve çevik kuvvet taraf›ndan defalarca sald›r›ya u¤rad›lar, gözalt›na al›nd›lar ama y›lmad›lar.

Y E N ‹ D E N F ‹ L ‹ Z L E N E N D E V R ‹ M C ‹ S E N D ‹ K A C I L I K

Sokak sokağı desteklediHalk›n Sesi

Page 9: Halkın Sesi 151'inci sayı

EKONOMİHalk›n Sesi

923 fiubat 2012 / 7 Mart 2012

DİSK bir genel kurulunu daha bitirdi. Delegelerinçoğunluğunu oluşturan sendikaların başkanlarının

mutabakatıyla oluşturulan yeni bir yönetim kurulu görevegeldi. Genel kurulda kürsüye ve delege konuşmalarına dayansıyan sınıf hareketinde ve DİSK’te yaşanan sorunlarailişkin güvencesizlerin örgütlenmesi, kafa-kasa birliğininsağlanması gibi vurgular öne çıktı. DİSK Genel Kurulu’nurutin bir salon toplantısının dışına çıkartan en önemlişeylerden birisi de Devrimci Sağlık İş’in yönetim kurulunaadaylığı ve bunun yarattığı etki oldu.

Dev-Sağlık İş’in aldığı oy sayısı yalnızca bir sendikanındeğil, taşerona ve güvencesizleştirmeye karşı mücadeleninyeni dinamiklerinin örgütlenmesinin doğruluğunu vegerçekliğini gösteriyordu. Zira sendikaların üye sayısınadeğil, ödenen aidata bağlı delegasyon sistemi nedeniyle 2delegeyle salona gelen bir sendikanın adayının 198 oyalması DİSK delegelerinin “sınıf bilinçli bir işçi” olarakbağımsız davranabilme kabiliyetlerini göstermiştir. DİSKadına umut edilecek bir şey varsa bu da yıllardır her ortam-da dile getirdiğimiz ve genel kurul günü de üzerine basabasa söylediğimiz “işçi sınıfının ihtiyaçlarına cevap verecekbir sendikal mücadeleyi yürütmeye var mıyız, yok muyuz?”sorusuna “Evet varız“ diyen birdinamizmin DİSK’te olduğunugösteren bir olgu olduğu için; DİSKdelegelerinin sendika yönetimlerininoluşturduğu listeye rağmengüvencesizliğe karşı mücadeleyiörgütleyen bir sendikanın adayınıısrarla iki turda da öne çıkarmasıdır.Önemli olan bir başka şey DİSKGenel Başkanı’nın bu delegeiradesini “eğer liste delinirse benDİSK başkanlığından istifa ederim”yaklaşımıyla aşmaya çalışmasıdır.Bu dayatma DİSK’in, kolektif biraklı sınıf mücadelesinin yönetiminegetirme konusundaki samimiyetingöstergesi olsa gerek. Eğer bu akılve irade sendika yönetimlerininkendi aralarında oluşturduğu akıl veiradeyle çatışıyorsa burada çatışmayı çözecek olan işçi sını-fının kendi iradesi olmalıdır. DİSK Genel Başkanı sendikayönetimlerine rağmen DİSK delegelerinin desteğini alan birsendika yöneticisine yaptığı “ya o, ya ben” dayatmasınıngerekçesini DİSK delegelerine açıklamak zorundadır. Listeoluşturularak kurdukları ittifak hangi ortak politikalara, he-deflere ve programa dayanmaktadır? Listede var olan sen-dikalar işçi sınıfı hareketi ve DİSK’in herkesçe kabul edilenyetersizliklerini aşmak için hangi ortak strateji ve hedeflerdebuluşmuştur? Devrimci Sağlık-İş’in DİSK yönetimine gir-mesi hangi ortak strateji ve hedefleri bozmaktadır ki, “onlarolursa biz yokuz” denilebilmektedir. Devrimci Sağlık-İş bu-güne kadar fiili, meşru bir mücadele yürüterek büyümekdışında ne yapmıştır ki bazı sendika başkanları “eğer siz se-çilirseniz, biz yönetimde görev almayacağız” diyebilmiştir.Bunun cevabı işçi sınıfına ve devrimcilere verilmek zorun-dadır. DİSK gibi bir mücadele örgütünün içerisinde bu an-cak –eğer kişisel bazı kaygılar yoksa- programatik ve sendi-kal politikalarda birliği olanlar tarafından programatik vesendikal politikalarda ayrımları olanlara ya da sınıf uzlaşma-cılarına, sınıfa ihanet edenlere söylenebilir!

Genel Kurul salonuna takılıp kalmanın anlamı yok. Çokaçıktır ki sınıf hareketindeki yenilenme dinamikleri, yeni işçikitlesinin mücadele çizgisi birçok sendikada ve sendikasızişçilerin direnişlerinde büyüyerek devam edecek; tümgeleneksel örgütlenmeleri de tepeden tırnağa devrimci birtarzda yenileyecektir. Devrimci Sağlık İş bugüne kadar neyaptıysa bundan sonra da daha büyük sorumlulukla yap-maya devam edecektir. Esas sorun DİSK’in bundan sonrane yapıp ne yapmayacağıdır. Sanırız DİSK’in yetkili organ-ları bir mücadele programı açıklayarak bunun gereğini yer-ine getirmeye çalışacaklardır. Emek hareketininönümüzdeki sorunlarını tekrar tekrar sıralamaya gerek yok.Esas sorun emek hareketinin ve onun ana gücü DİSK’inbu sorunlar karşısında etkin bir özne haline gelebilmek içinnasıl bir stratejik plan içerisinde mücadele edeceğidir.

Bu konuda DİSK’e gerçek hayatın soruları vardır. DİSKişçi örgütüdür ve ancak işçi sınıfı içerisindeki gücüyletoplumsal-siyasal bir güç haline gelebilir. Güvencesiztaşeron işçilere, genç işçilere, kadınlara karşı bu ürkek vekorkak tutumun DİSK’teki etkisinin kırılması birincil görevolarak durmaktadır.

Emeğe ve emek hareketine karşı bu kadar stratejiksaldırıların olduğu bir dönemde sınıfın bütün unsurlarını tekbir cephe altında toplamak için nereden başlayıp nasıl biryol izleneceğine ilişkin ne düşünüyoruz? Siyasal bir özneninolmadığı tarihsel bir konjonktürde DİSK işçi sınıfınınbirliğini sağlamak için ne yapmalıdır, nasıl yapmalıdır? Kayıtdışı, örgütsüz ve güvencesiz olarak çalışmaya mahkumedilmiş milyonlarca emekçiye ulaşmak için planlarımıznedir? Bu amaca yönelik olarak sendikalarımızın gücünübirleştirmek, olanaklarını ortaklaştırmak için iş kolusendikacılığı cenderesinden çıkmaya cesaret edip bölgeselmerkezi mücadele örgütleri kurmaya yönelebilecek miyiz?DİSK Genel Kurulu’nda yaşananlar, yönetimin oluşumbiçimi ve bileşimi, sınıf hareketinin ihtiyaç duyduğu yenilen-meyi ortaya çıkaracak dinamikleri içermiyor. Dev Sağlık-İş’in aldığı 198 oyda cisimleşen şey, bu süreçte DİSK’ibelirleyecek ve geleceğe taşıyacak olan bir mücadeleörgütü olarak bu çizginin büyütülmesi gerekliliğidir.

Filizlenen devrimcisendikac›l›k

Havada grev yasağınaHava-İş’ten kampanya

TBMM’de bekleyen Toplu ‹fl‹liflkileri Yasa Tasar›s› hava iflkolun-daki iflçi sendikalar›n›n grev hakk›n›elinden al›yor. Türkiye’deki tek sivilhavac›l›k sendikas› olan Hava-‹fl,grev haklar›n›n ortadankald›r›lmas›na karfl› bir imza kam-panyas› bafllatt›. Mecliste bekleyentaslakta, grev yap›lmas› yasakiflkollar› aras›nda olmayan havac›l›k

alan›nda, yasaya eklenen 64’üncümaddenin 6’›nc› f›kras› grevhakk›n› fiilen ortadan kald›r›yor.

Tasla¤›n 64. Maddesi’nin 6’›nc›f›kras›na göre, havac›l›k iflkolundabir grev olmas› durumundaiflveren, ulafl›m faaliyetlerininyüzde 40’›n› sürdürebilecek. Yani,iflveren iflçilerin yüzde 40’›n›çal›flt›rabilecek.

Enerji-Sen ataktaEnerji-Sen Genel Baflkan› Kamil

Kartal, örgütlenme çal›flmas› içingitti¤i Afflin-Elbistan’dasendikalar›n›n yeni dönem plan-lar›na iliflkin aç›klamalar yapt›.Elbistan’da üç yeni termik santralinyap›lmas› planland›¤›n› söyleyenKartal, bu santrallerde yaklafl›k 10bin iflçinin tafleron flirketarac›l›¤›yla, güvencesiz çal›flaca¤›öngörüsünde bulundu. Kartal,

çal›flanlar›n giderek güvensizlefltiril-di¤i enerji iflkolunda sendikalmücadelenin önem kazanaca¤›n›söyledi

Elbistan'da, iflçilerin söz ve kararsahibi oldu¤u yeni bir sendikalanlay›fl yaratmak için örgütlenmesüreci bafllatt›klar›n› söyleyenKartal, mart ay›n›n ortalar›nda daEnerji-Sen’in Elbistan fiubesi’ninaç›l›fl›n› yapacaklar›n› duyurdu.

Enerji denizinde enerji krizi

‹stanbul ‹kitelli’de 212 AVM binas›n› ufuk-ta görünce otobüsten inip HEY Tekstil’i bul-mak üzere yola koyuldum. Bölge tekstilcidengeçilmiyor. Bir iflçi HEY Tekstil’i tarif etti, birazumutsuzdu: “Bofluna bekliyorlar” diyordu.HEY Tekstil’in yan›nda 50 kadar iflçi bekliyor,100 kadar› da fabrika yak›n›ndaki kahvedeoturuyordu. ‹flçiler beni hemen ‘komite’yeyönlendirdiler. Masalar›na oturdu¤umda erte-si günkü eylem için ç›ta almay› ve döviz yaz-may› planl›yorlard›. Öneri fluydu: “Yazd›¤›m›zdövizlerin alt›na kim oldu¤umuzu da yazal›m.

HEY Tekstil ‹flçileri diyelim.” Öneri, oybirli¤iyle kabul edildi ve sohbete bafllad›k.Komitenin tamam› kad›n iflçilerden olufluyor.Çal›flanlar›n büyük k›sm› kad›n ve komiteönerisi daha önce sendikal deneyimi olanemekli bir iflçiden gelmifl.

Dört ayd›r maafllar›n› alamayan iflçilerdenNurcan, 6 fiubat’ta fabrika içinde eylemlerebafllad›klar›n› ve bu eylemlerin bir saat iflb›rakma, oturma eylemleri fleklinde oldu¤ubilgisini verdi. 13 fiubat’tan beri fabrikaönünde beklediklerini de 8 y›ll›k iflçi Meleksöyledi. 13 fiubat günü fabrikaya gittiklerindeiflten ç›kar›ld›klar›n› ö¤renmifl iflçiler. Kap›daki

müdürler de iflten ç›kar›ld›klar›na dair yaz›n›niki gün içinde adreslerine ulaflaca¤›n› söylemiflancak yaz›lar hala yok.

HEY TEKST‹L’‹N BAfiARISININ SIRRIÇALIfiMA KOfiULLARINDA

Nurcan, 420 iflçisini “ekonomik s›k›nt›”gerekçesiyle soka¤a atan›n 2008 y›l› baflar›öykülerinde ad› geçen Aynur Bektafl oldu¤unusöyledi. Bektafl, ayn› zamanda Türkiye Odalarve Borsalar Birli¤i Giriflimci Kad›n KuruluBaflkan›. ‹flçiler, k›dem tazminatlar›n› ve 4ayl›k maafllar›n› istiyor. Sloganlar› ve dövizleribunu anlat›yor. Neden ifle girmek istemedik-leri de HEY Tekstil’in “baflar› öyküsü” gibiçal›flma koflullar›nda gizli. ‹flçilerin att›¤› “Gecegündüz çal›flt›k sokaklara at›ld›k” slogan›asl›nda her fleyi özetliyor.

‘ÇOK SU ‹Ç‹YORSUN!’Günde en az 10 saat çal›flan iflçilerin ö¤len

aras› bir saat ve günde iki defa çay molas› varfakat ço¤unlukla eldeki ifli bitirmek için bumolalar feda ediliyor. Hatta eldeki iflin bitir-ilmesi için iflçiler sabahlara kadar çal›flt›r›l›yor.Bu çal›flma karfl›l›¤›nda verilen ücret asgariücret ki o da 4 ayd›r verilmemifl. Verilse bile

iflçilerden Çi¤dem ve Meryem’in anlatt›¤› gibisadaka misali 100 lira 100 lira verilmifl.Sabaha kadar çal›flma yetmiyor, iflçileremolalar›nda bile bask› uygulan›yor. Nurcananlat›yor: “Lavaboya gitti¤imizde müdürlergelip ‘Hadi iki dakika oldu yeter, çok su içiyor-sun’ diye ba¤›r›yorlard›.”

HEY Tekstil’de üç y›l öncesine kadar bin500 iflçi çal›fl›yormufl. Birkaç defa sendikal›olmak istemifl iflçiler ancak müdürler bu duru-mu önceden fark ederek iflçileri toplay›p“Sendikaya üye olan› iflten ç›kart›r›z” demifl.

Sohbetimiz, fabrika önüne yap›lanyürüyüflle sona erdi. Yürüyüfl sonras›ndakomiteden Melek, herkesin sabah 8’de iflegelir gibi fabrika önüne gelmesini söyledi.Kad›n iflçilerin ailelerinden gördü¤ü bask› ileilgili konufluldu. Yan›tlar› haz›rd›, “Eve paragetirirken iyiydi, hakk›m›z›n pefline düflüncemi kötü olduk.”

Direnifle iflten ç›kar›lan 420 iflçi de kat›l›yor.Hatta daha önce iflten ç›kar›lan iflçilerden dedestek var. Bebe¤ini emzirdi¤i için 4-5 saatdirenifl alan›nda kalan iflçilerden, hamileiflçilere kadar hepsi kenetlenmifl durumda.

A ğır kış koşullarıdolayısıyla artan doğalgazve elektrik talebinin

karşılanamama riskinin gündemegelmesiyle birlikte enerji üzerinetartışmalar tekrardan alevlendi.Azerbaycan, Rusya ve İran’dandoğalgaz akışının yavaşlamasıkarşısında panik havasını engelle-mek isteyen Enerji Bakanlığı, ko-nutlarda doğalgaz ve elektrik ke-sintisi yaşanmayacağını belirtti.Ancak Elektrik Üreticileri Derne-ği Genel Başkanı ÖnderKaraduman, doğalgaz arzındaciddi şekilde düşüş olduğunu vebunun sonucunda da elektrikarzında da sıkıntıların olacağınısöyledi.

Türkiye’de doğalgazda dışabağımlı bir ülke olmasına karşın,elektrik üretiminin yüzde 46oranında doğalgaz santrallerindenkarşılanıyor. İthal edilendoğalgazın yarıya yakını ısıtmadakullanılırken, yüzde 53’ü elektriküretmek için kullanılıyor. Budurumda doğalgaz alımındayaşanan aksamalar konutlarda vesanayide zincirleme sıkıntıları datetikliyor. Enerji Bakanlığı,doğalgaz kesintisi yaşanmamasıiçin elektrik üretimindedoğalgazın yerine ikincil yakıtolan “ fuel-oil”e geçilmesi talimatıverdi. Ancak bu müdahale ile bir-likte elektriğin maliyeti fuel-oil’indoğalgazdan pahalı olmasındandolayı yükselecek, karındanvazgeçmek istemeyen şirketlerelektrik fiyatlarına yeni zamlaryapacak.

DO⁄ALGAZ N‹YE KISILDI?Türkiye coğrafi olarak enerji

kaynakları açısından zenginKafkasya, Ortadoğu ve Orta Asyaile enerji açısından fakir Avrupaarasında bir doğal köprü konu-munda. Dünyadaki yaklaşık 1 tri-lyon dolar civarındaki yıllık enerjiticareti ve yatırım miktarı içinde;Türkiye çevresinde bulunanpiyasa, yaklaşık 360 milyar dolarihracat ve 320 milyar dolarlık itha-lat ile en büyük paya sahip. AKPde yıllarca bu durumu avantaja

çevirmekten söz etti ve şaşalı tö-renlerle boru hattı projelerini baş-lattı. Bakü Tiflis Ceyhan (BTC)ve Nabucco projeleri enerji akışınıTürkiye üzerinde toplayarak yal-nızca bizim değil Avrupa’nın daenerji ihtiyacını karşılayacak veTürkiye’ye milyarlarca dolar ka-zandıracak projeler olarak tanıtıl-mıştı.

Ancak Türkiye ve komşularıarasındaki anlaşmalara dayan-maktan çok çokuluslu petrol dev-lerinin ve emperyalizmin belirleyi-

ciliğinde gelişen bu projeler, haliy-le Rusya ve İran gibi enerji devikomşularımızın da tepkisini çekti.BTC şu anda zararda olan birproje. Nabucco hattı için ise gazbulunamıyor. AKP’nin son enerji“başarısı”, Rusya’nın Nabucco’yaalternatif olarak öne çıkardığı Gü-ney Akım projesi kapsamındaRusya ile imzalanan enerji alımanlaşması oldu.

Enerjide Rusya ve İran’a ba-ğımlı olan Türkiye, AKP hüküme-tinin bağımsız bir dış politika izle-

mek yerine emperyalizmin dümensuyuna ilerlemesinin bedeliniödüyor. AKP’nin her işbirlikçiadımı Rusya ve İran’dan doğalgazaktarım sıkıntıları ile karşılanıyor.

SERMAYE ‹Ç‹N KARLI HALKA ZARARLI

Öte yandan 1980 sonrasında,özelleştirme politikaları eşliğindeteşvik edilen doğalgaza dayalıelektrik üretimi pahalı ve sürdü-rülebilirlikten yoksun. Ancak do-ğalgaz santralleri ucuz kurulummaliyeti nedeniyle sermayeningözdesi oldu ve neoliberal hükü-metlerce teşvik edildi. Doğalgazsantrallerinin ürettiği elektrik içinhükümet alım garantisi veriyor,yani santral ihtiyaç fazlası üretimyapsa da parası ödeniyor. Ancakbu santrallerin halkın enerji ihti-yacını karşılama zorunluluğu yok.Özel üreticiler fiyatları beğenme-diklerinde kasıtlı arızalar çıkara-rak kesintilere gidebiliyor. 2006dünya kupası sırasında Marmarave Ege’de göstere göstere yapılanbüyük çaplı elektrik kesintileri,özel doğalgaz santrallerinin zamtalebini hükümete kabul ettirme-lerini sağlayan bir eylem olmuştu.

Enerji Bakanı Taner Yıldız’akalırsa, hükümetin emperyalizmişbirlikçisi ve sermaye yanlısı poli-tikalarında sorun yok. Yıldız,Van’da çadır yangınlarında öleninsanları teferruattan sayıyor ola-cak, “Avrupa’da insanlar sokaktadonarak ölüyor” demagojisiyle,kendi kusurlarını mazur göster-meye çalışıyor. Ancak geçiştirmepolitikaları ile ötelenmeyeçalışılan enerji krizi eli kulağındabekliyor.

Kadınların yönettiği direniş

DTufan

Sertlek

Dev Sa¤l›k-‹flYönetim Kurulu

Üyesi

Makineleri işçiler taşımış‹flçilerden Engin, 26 Ocak’tan itibaren

fabrikadaki makinelerin yavafl yavaflkaç›r›ld›¤›n› söyledi. Üstelik makineleriflçilere tafl›t›lm›fl. Nas›l m›, Enginanlat›yor: “Müdürler, ‘‹cra gelecek,geldi¤inde makineleri görmemesi laz›m

o yüzden makineleri yak›ndaki depolaratafl›yaca¤›z’ dedi. Birçok iflçi, makineleritafl›d›. Tafl›ma ifllemi bittikten bir günsonra depoya bakt›k. Makinelerinyerinde yeller esiyor.”

ENG‹N DURAN

ALP TEK‹N BABAÇ

ünyanın en zengin enerji yataklarının ortasındaenerjisiz kaldık. AKP krizi gizlemeye çalışadur-sun, sermaye yeni zamlar için fırsat kolluyor

Page 10: Halkın Sesi 151'inci sayı

10Halk›n Sesi 23 fiubat 2012 / 7 Mart 2012

KİBELE

Kadına, Kürde,emeğe operasyon

K CK operasyonları adıaltında yapılansaldırılar, toplumsal

muhalefetin gündemini takipediyor. Dünya Kadınlar Günüyaklaşırken, 13 Şubat’tasabahın erken saatlerindeyapılan baskınla KESK’tekikadın sekreterleri ve dahaönce kadın çalışmalarındaetkin rol almış 14 kadıngözaltına alındı. 9 kadın(KESK Kadın SekreteriCanan Çalağan, Eğitim Sen 1Nolu Şube üyesi HaticeBeydilli, SES Ankara ŞubeKadın Sekreteri Nurşat Yeşil,eski KESK yöneticisi BelkısYurtsever, Tüm Bel-SenKadın Sekreteri GülerElveren, SES Kadın SekreteriBedriye Yorgun, Eğitim Sen 1Nolu Şube üyesi Evrim Oğraş,SES Ankara Şube YöneticisiHülya Mendilligil, Eğitim Sen2 Nolu Şube Kadın SekreteriGüldane Erdoğan) tutuklandı.

Konuyla ilgili bilgilerini vedeğerlendirmelerini HalkınSesi ile paylaşan Eğitim-SenKadın Sekreteri Sakine EsenYılmaz, tutuklamalarınKESK’e, kadınlara, emeğe veKürt sorununun demokratikyollarla çözümünden yanataraf olanlara dönük saldırıanlamına geldiğini anlattı.

Yılmaz, 40’a yakın KESKüyesinin, her ay yapılanbaskınlar sonucu tutuk-landığını ancak kadınçalışmasının aktif isimlerinin 8Mart öncesi tutuklanmasınıntesadüf olmadığını vurguladı.100 bini aşkın kadın üyesiyleKESK’in kadın örgütlen-melerindeki yerinin büyükolduğunu söyleyen Yılmaz,operasyonun KESK KadınMeclisi’nin 8 Mart programınıbelirlediği toplantısınınhemen ertesinde olmasınadikkat çekti. Yılmaz, yaklaşık350 kadının katıldığı kadınmeclisinde ciddi kararlaraldıkları ve bunlardan birinin8 Mart’ın tatil edilmesi için ogün hizmet üretmeme kam-

panyası olduğu bilgisini verdi.

KÜRTLERLE DAYANIfiMASUÇ

Yılmaz, Kadın Meclisi’ninaldığı kararlardan birinin deRoboski katliamını protestoetmek ve Kürt ailelerle daya-nışmak için “Unutmadık,unutmayacağız, takipçisiyiz”diyerek 25 Şubat’taUludere’ye gitmek olduğunubildirdi. Yılmaz bu nedenle, 9KESK’li kadının tutuklanma-sının Kürt halkıyla dayanışmaiçinde olan kadınları sindirmeçabası olduğunu söyledi.

KESK’e dönük tüm baskın-ların ayrıca emeğe ve kadınemeğine yöneldiğini aktaran

Yılmaz, her ay şube başkanla-rının, yöneticilerin tutuklandı-ğı bir ortamda sendikacılıkyapmalarının beklendiğiniifade etti. Bülent Arınç’ın“Referandumda ‘evet’demeyenlerin toplu sözleşmeisteme hakkı yoktur” sözlerinihatırlatan Yılmaz, “Yasalarlagüvence altına alınmış toplusözleşme hakkına dahisaldırılan bu ortamda nasılörgütlenebiliriz?” diye sordu.

Yılmaz, operasyonunnedenlerini bu şekildesıralarken, polis kadınsendikacıların 2009’dakibebek ölümlerini duyuranSeher Tümer’in tutuklandığıve hüküm giydiği duruşmaları

izlemelerini gerekçe gösteri-yor. Yılmaz, bunların operasy-onlara kılıf uydurmak içinyapıldığını teşhir etmek için“Duruşmaların üzerinden 3 yılgeçti. Peki neden şimdi?” diyesordu. Operasyonları yapan-ların yanıt veremediği busoruyla ilgili olarak Yılmaz,“Sorun şu ki, belli zamanlardahükümet, operasyonlar içingerekçeler buluyor. 8 Martöncesi saldırılar da bunu gös-teriyor” diye konuştu.

CEZAEV‹NDEK‹ KADINLARKART BEKL‹YOR

Aralarında BüşraErsanlı’nın da bulunduğu 40tutuklu üye için eylemlerinin

sürdüğünü ifade eden SakineEsen Yılmaz, tüm kadınörgütlerinden destek bek-lediklerini duyurdu.Cezaevindeki 9 kadına kart,mektup ve kitap gönderilmesi-ni isteyen Yılmaz, tutuklununismine “Sincan F TipiCezaevi” adresi eklenerekpostaların ulaştırılabileceğinibildirdi.

Son tutuklamalara konfe-derasyon hukuki yollarla itirazetti. İtirazın reddi halindegörülecek duruşmalardaKESK’li kadınlar adliyeönünde olacak. Yılmaz, tümkadınları yanlarında olmayaçağırdı.

KESK ve ona bağlı sendikaların kadın sekreterliğini yapan 9 kamu emekçisi KCKoperasyonuyla tutuklandı. Bu tutuklamalar kadınların eşitlik mücadelesinden,emekten, Kürt halkından, barıştan yana olanlara yönelik bir saldırının parçası

� Bakanlığın kabul ettiği taslakmetinde, tasarının amaç, kapsam vetemel ilkeler maddesinde yer alan“kadınlar, çocuklar, aile bireyleri vetek taraflı ısrarlı takip mağdurları”ifadesi ile kapsam genişletildi. Cinselyönelim ifadesinin eklenmesi talepedilmesine rağmen yer almadı.

� Ev içi şiddet, toplumsal cinsiyetgibi tanımlar yer alırken “fiili eşitlikhayata geçirilmelidir” ifadesitanımlanmayarak kadın-erkek eşitliğimuğlak kalmış oldu.

� Şiddet mağdurları tariflenirkenşiddete direkt maruz kalan kadınlardışında şiddete tanıklık edenleri dekapsam içine alan düzenleme netolmasa da dolaylı olarak kabul gördü.

� Tartışmalı konulardan olanmülki amirlerin yetki ve görevleri

kadın örgütlerinin talepleri doğrul-tusunda iyileştirildi. Mülki amirlersadece acil durumlarda karar alacak.Kadınların bu noktada itiraz ettiği“mülki amirlerin uygun görecekleritedbirlere hükmedebileceği” ifadesive mülki amirlerin psikolojik destekvermesi için yapılan düzenlemetasarıda yer almaya devam ediyor.

� Tasarıda yer alan önemli mad-delerden biri de “şiddet önleme ve iz-leme merkezleri”nin düzenlenmesioldu. Kadın örgütlerinin her ilde ol-ması gerektiğini söylediği merkezle-rin ilk olarak 14 ilde açılması karar-

laştırıldı. Maliye Bakanlığı “mali yük”olarak gördüğü merkezlere, daha ön-ce savcılık ve kolluk bünyesinde ku-rulması planlanan “şiddetten korumabüroları”na karşı çıktığı gibi, itirazınadevam ediyor. Bu merkezlerle ilgilitasarıda hala boşluk var. Kadınlarınbaşvuracağı merkezlerin denetimininkimin yapacağı, kimlerin çalışacağı,kadın örgütü temsilcilerinin yer alıpalmayacağı gibi düzenlemeler son-radan çıkarılacak yönetmeliklere ha-vale edildi. Bu merkezlerin SibelÜresin’in görüşlerini paylaşan kadındüşmanlarıyla doldurulup doldurul-

mayacağı ayrı bir merak konusu.� Kolluk kuvvetlerinin “kadın

erkek eşitliği”, “toplumsal cinsiyet”konularında eğitim alması tasarıdayer alırken kadına yönelik şiddetle il-gili yaptırımlarda son kararı verecekhâkim ve savcılar bu kapsamın dışın-da tutuldu.

� Tasarının en önemli mad-delerinden biri de hakkında tedbirkararı alınan kadınların sağlık gider-lerinin karşılanması ile ilgili düzen-leme. Kadınların çoğu kocaya bağlısosyal güvenceye sahip ve tasarıyagöre sosyal güvencesi olan kadınlarsağlık giderlerini kendisi karşılamalı.Bu durum hastane masraflarınıödeyecek olan kocanın, kadının yeri-ni öğrenmesi anlamına geliyor vegizlilik ihlal edilmiş oluyor.

Tasarıda ne var ne yok?

Kadına yönelik şiddet ve kadıncinayetleri, toplumun büyük kesi-minin tepkisini çekti. Çözüm bek-lentisi AKP’yi hareket etmeyezorladı. 22 Temmuz seçimleri ön-cesi ismi ve yapısı değiştirilen ve“kadının adının geçmediği” Aileve Sosyal Politikalar Bakanlığı gö-revine getirilen Fatma Şahin’in ilkicraatı “Kadının ve aile bireyleri-nin şiddet korunmasına dair ka-nun” taslağı hazırlamak oldu.

Kadın-erkek eşitliğine inan-mayan, gerici bir iktidarın kadınayönelik şiddeti önleme iddiasıylahazırladığı tasarı kadınlara güvenvermiyor. Tasarının oluşturulmasürecinde edinilen izlenimler,AKP’nin kadın sorunlarıkarşısında attığı adımların gerici-neoliberal-erkek egemen poli-tikaların çerçevesi içindençıktığını gösteriyor.

Ayşe Paşalı’nın eski kocasıtarafından (nikâh olmadığı içinkoruma verilmemişti) öldürülme-siyle başlayan yasa tasarısınıngörüşülmesi süreci, seçimlerinardından Fatma Şahinöncülüğünde devam etti.

Bakanlık, taslağı 236 kadınörgütünün bir araya geldiğiŞiddete Son Kadın Platfor-mu’ndan görüş alarak hazırladığı-nı açıkladı ve AKP’nin “ılımlı,uyumlu” Şahin çizgisi böyleceparlatılmış oldu. Şahin, görevegeldikten sonra şiddet uygulayanerkeğe kelepçe ya da hadım etmegibi kadına yönelik şiddeti besle-yen erkek egemen sistemi gözdenuzak tutan, sorunu birkaç erkeğinproblemine indirgeyen önerilergetirmişti. Bakanlık aileyi koruma,kadını aile içinde var olduğusürece makul vatandaş sayma ide-olojisini şiddet tasarısında da gös-termeye devam etti. Fatma Şa-hin’in şiddeti önleme konusundaDiyanet İşleri Başkanlığı ya daEmniyet Kurumları ile imzaladığıprotokollerde sürekli aileyikoruyan öneriler geliştirdiğinibiliyoruz. Malatya’da ailelerehizmet verecek imam projesi debu anlayışın tezahürüydü.

Şiddet tasarısı için ince, titiz veyoğun bir emek harcayan kadınörgütlerinin tasarı hazırlama süre-cinde edindikleri izlenimler Şahiniçin muhafazakâr ama uyumluolduğu iken Bakanlık için kadınsorunları konusunda tecrübesizkadrolarla dolu, işlevsiz olduğuyönündeydi.

Bakanlık ile oturulan hertoplantı sonrası tutulmayan sözler,baştan güvensiz bir ilişki kurul-masına neden oldu.

Kadın örgütleri ile Bakanlık ilk

olarak 19 Eylül tarihinde birtoplantı düzenledi. Kadınlar alandeneyimlerini aktardılar ve kanunmaddelerinden daha önce gelenuluslararası sözleşmelerin gerekli-liğini ve taleplerini ilettiler. Ba-kanlığın bu talepleri bir hafta için-de yazılı olarak istemesi üzerinekadınlar yoğun bir emekle, gecegündüz çalışarak bir taslakhazırladı. Avrupa Konseyi KadınaKarşı Şiddet Sözleşmesi esas alı-narak hazırlanan taslak, kadınınşiddetten korunması, şiddetin ön-lenmesi, şiddetin ortadan kaldırıl-ması, şiddetin tanzim edilmesi vebu amaçla oluşturulacak kurumsalyapılar ve denetleme mekaniz-maları esas alınarak hazırlandı.

Bakanlığın hazırladığı taslakmetin ise 98’de kabul edilen kanu-nun çok gerisinde düzenlemeleriçeriyordu. Sonrasında yapılan birdizi çalışma ve toplantıda yine ba-kanlık yasa taslağının kadın örgüt-leri yasa taslağı temelinde değişti-rilmesi üzerine tartışmalarla ve ta-leplerle geçti.

5 Ocak 2012 tarihindeBakanlık tarafından KSGMsitesinde yayınlanan tasarı iseöncekilerden çok daha farklı çokdaha geriydi. Bu tasarıya göreşiddetten koruma tedbirlerininverilmesi siyasi otorite olan vali,kaymakam gibi mülki idari amir-lere verilmişti. Karar verme süre-cinde bağımsız olmayacağı aşikârolan ayrıca basına yansıyan kimitecavüz olaylarında tecavüzcü sı-fatıyla yer aldığı bilinen mülkiamirliklere verilen görev ve yetki-leri kadın örgütleri kabul etmedi.Tasarıda tartışmalı bir diğer konuda tedbir kararına uymayan erke-ğe verilecek zorlama hapsinin er-keğin taahhüt etmesi durumundakaldırılmasıydı. Kadınlar bu mad-deye ve sadece resmi nikâhlıkadınları koruyan maddelere iti-raz etti. İstanbul FeministKolektif “Canımız ÜzerindenPazarlık Yapılmasını KabulEtmiyoruz” diyerek bir basınaçıklaması düzenledi. 12 Ocak’tatekrar bir araya gelen kadınörgütleri ve Bakanlık itiraz edilenmaddeler üzerinde anlaşmayavardı ve tüm kadınları kapsayanbir tasarı hazırlandı.28-29-30Ocak günlerinde yapılan teknikbir çalışma sonrası tasarının sonhali kadın örgütlerine gösterilme-den Bakanlar Kurulu’na imzayagönderildi. Eksikleri ve yanlışla-rıyla imzaya açılan tasarıyı 4 ba-kanlık imzalamadı. İmzalamayanbakanlıklardan MaliyeBakanlığı’nın çekincesi isetasarıda yer alan düzenlemelerinmaliyetli olacağı idi.

Şiddetle mücadeletasarının neresinde?

Kad›nlar bir yandan sevgililer gününde eylemdeyken, bir

yandan baflka kad›nlar “sevgi” gerekçe gösterilerek

öldürüldü. Bodrum’da Ya¤mur hemflire, ayr›lmak istedi¤i

sevgilisi taraf›ndan öldürüldü. 14 fiubat tarihli gazeteler,

Van’da aile meclisi karar›yla öldürülen Ayfle Hanay’›

yaz›yordu. Bu cinayet de Hanay’›n baflka birileri ile “gönül

iliflkisi içinde olmas›” gerekçe gösterilerek k›l›fa sokuldu.

Sosyalist Kad›n Meclisleri sevgililer gününde yapt›klar›

eylemde "Kad›nlar erkekler taraf›ndan yaflam hakk› tan›nma-

yarak sevgi ad›na öldürülmeye devam ediyor. Erkeklere

sesleniyoruz sizin sevginiz bizi öldürüyor... Biz kad›nlar

mucize de¤il yaflam hakk› istiyoruz. Hediye de¤il yaflam

hakk› istiyoruz” diyerek kad›n cinayetlerini protesto etti.

Gül de can da alma

Kadınlar sevgililer gününde, “sevdiği için”öldürdüğünü, şiddet uyguladığını iddia

eden kadın düşmanlarına karşı eylemdeydi.Ankara ve İstanbul’da 14 Şubat’ta sokağaçıkan kadınlar, erkeklere “Gül de alma, canda alma. Öldüren sevgi istemiyoruz” diyeseslendi.

Sosyalist Feminist Kolektif, basın açıkla-masını sevgililer günü kampanyalarıyladonatılmış Demirören AVM önünde yaptı."Hangi hediye erkek şiddetini unutturabilir?"diye soran kadınlar, erkeklerin sevgisinin hergün 5 kadın öldürdüğünü hatırlattı.

Halkevci Kadınlar ve Üniversiteli KadınKolektifi İstanbul ve Ankara’da yaptıklarıeylemlerde kadın düşmanlığını yenidenüreten AKP’ye, tacize, tecacüze karşı sesçıkardı. Erkeklerin sevgisinin ölüm ve tacizde getirdiğini belirten kadınlar, sevgililer

gününde bunun için eylemde olduklarınıbelirtti.

Halkevci Kadınlar eyleme bir de hediyepaketi getirdi. Paketin içinden kocasıtarafından öldürülen Ayşe Paşalı’nın, sevgilisitarafından öldürülen Münevver Karabulut’unve öldürülen onlarca kadının öyküsü çıktı.Kadınlar şiddeti önlediği söylenen kanuntaslağını hediye paketine benzetti. KESK’likadınlara dönük polis operasyonununAKP’nin kadın düşmanı yüzünü tekrar gös-terdiğini belirten kadınlar, operasyonları daprotesto etti.

Kadınlar, operasyonların 8 Mart öncesindebir gözdağı ve bastırma harekatı olduğunuifade ettikleri eylemde, baskı ve tutukla-maların kısacası devlet şiddetinin örgütlükadın mücadelesini yok edemeyeceğininaltını çizdi.

Öldüren sevgi istemiyoruz

HANDE YANAR

Page 11: Halkın Sesi 151'inci sayı

11

B u 8 Mart AKP iktidarı ve onunmedyası açısından belki de bugünedek hiç olmadığı kadar önemli,

popüler bir gün olacak. Ne de olsa son 8Mart’tan bu yana kadın cinayetleri konusu“popülerliğini” katladı. Akşam haberlerindekanal başına, günlük gazetelerin üçüncü say-falarında gazete başına ayrı bir kadıncinayeti haberi verilebiliyor zorlanmadan.Sahi sizin son duyduğunuz cinayettekullanılan silah neydi, kadın hangi sebepleöldürülmüştü, güzel miydi, adam ne-reye kaçmıştı hatırlıyor musunuz?

HÜKÜMET‹N 8 MARTHED‹YES‹

İmza atmamış olandört bakanlıkimzalarını atar da 8Mart gününeyetiştirilebilirse,başbakan nurtopu gibi birşiddet yasasıhediye edecekbiz kadınlara.Önceliklesöyleyelim kişiddet karşıtıher yasaldüzenlemenamlusunamermisürülmüş birsilahın önündesavunmasız duranbir kadının elindekisomut caydırıcıetkendir.

AKP’yi kadınadönük şiddet konusundayasal düzenleme yapmaüstelik bu işe kadın örgütleri-ni dahil etme noktasına getirengerçek, bu toprakların alışkınolduğu insan kanı oranındaki kadınkanı miktarının, görmezden gelinemeyecekbir boyuta gelmesidir. Sistematik hale gelmişolan bir cins katliamını “çözmekten” imtinaetmeyi hiçbir iktidar göze almaz.

Diğer yandan tüm toplumsalsorunlarda, bir sorunun nasılçözüldüğü, çözülmüş olması kadarönemli bir durum açığa çıkarır.Toplumda yaşanan son on yıllıkdönüşümle birliktedüşünüldüğünde; örneğin şiddetekarşı “mülki amirlerin uygun göre-cekleri tedbirlere hükmedebilmeyetkisini” okuyunca ve mülki amirinbölgenin cemaat önderi, AKP şefi vsolduğu da göz önüne alınca berat kandilindecamilerde toplanan adamların, toplupişmanlıktan yararlanma başvurusu çokabartılı bir hayal olmasa gerek.

YASA KADIN MÜCADELES‹N‹NKAZANIMIDIR

Tabii evli ama düzgün eş olmayan, utan-madan evlenmemiş ya da boşanmış olarakyaşamaya karar vermiş olan, üstüne üstlükgeceleri dışarıda olabilen, hele hele politik,mesela bir de bunun üstüne Kürt olanlar içinhali hazırda zaten yürürlükte olan bir yasavar: “Kadın mı kız mı belli değil yasası”.

Şu noktayı vurgulamakta fayda var; enazından kız kardeşlerimizin bir bölümü içinbile olsa bir korunak haline gelen bu yasaAKP’nin kadın sevgisiyle dolup taşan gön-lünden kopmadı, aksine AKP ne kadartırpanlasa da tüm şiddet karşıtı yasalar gibisözü geçen yasa da Türkiye’de on yıllardırevlerde, iş yerlerinde, sokaklarda,mahkemelerde inadına haklarını savunmayaçalışan tek tek ya da çoğul kadın hareket-

lerinin

tarihsel mirasıdır.“Okunmadık fermanım var düşman elinde,

onu da yazan yanlış yazmış sarhoş halinde,getir beyim ben yazayım zülfüm telinde”

(Hisarlı Ahmet)Kadınlar bunca şiddetin yanı sıra bir de

yoksulluğun, güvencesizliğin ve savaşınkarşısında insanca yaşama mücadelesindehep en öndeler.

Güvencesiz işçilerin sendikası Dev-Sağlıkİş’in DİSK genel kuruluna taşıdığı cürret hertürlü tehdide rağmen güvencesizliğe karşısadece patronlara değil topluma da başlarını

kaldırmayı başarmış kadın işçilerin cür-reti değil miydi aynı zamanda?

Savaşın kurallarına itaatetmesi buyrulan aydınların

içinden barışı savunduğuiçin hapsedilen bir kadın

aydının, Büşra Hoca’nınotobüsteki

gülümsemesiaydınların

tamamının gözünükör eden korkukaranlığını arala-madı mı?

Toplumuntamamına umutolan üniversitehareketinde“her taşınaltından” birüniversitelikadın çıkmıyor

mu olanca güzel-liğiyle?

Yoksul mahal-lelerde halkın hak-

ları mücadelesinibayrak edinenlerin

önemli bir bölümükadınlar değil mi?Evet öyle…

SALDIRILARA KARfiI B‹RKADIN BAR‹KATI KURAB‹L‹R‹Z

Neo liberal gerici savaş iktidarınıntoplumun farklı kesimlerine dönük

saldırganlığının önündeki barikat kadınçoğunluğuna dayanıyorsa, kadına dönük hertürden saldırganlığın karşısında çok daha

güçlü bir kadın barikatı kurulabilirdemektir.

Öyleyse öncelikle yaşamsal birsorun haline gelmiş olan kadıncinayetleri ve kadına dönük şiddetkarşısında kadınları güçlendirecekpolitik çağrıyı evde, sokakta, işyerinde, sendikada, partide,Halkevi’nde en geniş topluluklarlaüretmek acil görevimiz olmalı.Kadınların erkeklere itaat etmeden,

AKP’nin merhametine sığınmadan, patron-ların güvencesizlik dayatmasına başeğmeden kurtuluşunu sağlayacak olanmücadelenin ve dayanışmanın adresi 8 Martalanları olmalıdır.

Şiddete, eşitsizliğe ve güvencesizliğe karşıkadınların kurtuluşunun fikrini üretenkadınlara ve onları destekleyen erkeklereselam olsun!

Bu fikrin evde, sokakta, iş yerinde,sendikada, Halkevi’nde, partide, AKP’ye,erkeklere ve patronlara karşı devrimcieylemini örgütleyen tüm kadınların 8 Mart’ıkutlu olsun!

Kadına yönelik şiddetle mücadelenin toplumsallaştığı, kadın militanlığınınyükseldiği bir dönemde Kadınlar 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde buluşma-ya hazırlanıyor. Kadınlar hangi taleplerle alanlara çıkacaklarını anlattı

M E R H A M E T D ‹ L E M ‹ Y O R U Z , ‹ T A A T E T M ‹ Y O R U Z

Kadınlar 8 Mart’ta alanlara

Serpil Kemalbay - İMECEİMECE 8 Mart’a nasıl

hazırlanıyor?Ev hizmetlerinin iş yasası kap-

samına alınması için kampanyasürdürüyoruz. ILO 189 No’lu Evİşçilerine İnsanca İş Sözleşmesi’ninhükümet tarafından onaylanmasıiçin çalışıyoruz.

5 Mart’ta Ankara’da Çalışma veSosyal Güvenlik Bakanı FarukÇelik’le heyet olarak görüşmekisteyeceğiz. Meclise gireceğiz veBDP’li, CHP’li vekillerlegörüşeceğiz. Meclis önünde birbasın açıklaması gerçekleştirmeyiplanlıyoruz. 8 Mart’ta alana da aynıtaleplerle çıkacağız. Ev hizmet-lerinin iş yasası kapsamınaalınmasını, gündelikçi veya aylıkçıçalışan tüm ev işçilerinin sosyalgüvenlik çatısı altına alınması içingerçekçi ve uygulanabilir yasaldüzenleme yapılmasını talep ediyo-ruz. Çalışma yaptığımız Esenyurt’tapek çok ev işçisi var. Bu kadınlaraulaşarak, İstanbul KadınPlatformu’nun düzenlediği 8 Martmitingine hep birlikte gidebilmekiçin masalar açıyoruz. Sokak eylem-leri düzenliyoruz.

Taleplerimizin karşılanması içinhepimiz sesimizi yükseltmeliyiz vebasıncı artırmalıyız.

Dilşat Aktaş - Halkevleri MYKÜyesi

Halkevleri ile üniversitedeykentanıştım. Faşizme, emperyalizme,ırkçılığa-şovenizme ve erkek ege-menliğine karşı mücadeleyi buradaöğrendim, emeğimi herkeslepaylaşmanın mutluluğunu da.Kendi başınıza sorunların üstesin-den gelmek zordur. Ancakörgütlüyseniz kolektif akıl ve iradeile çözüm bulmak, birliktemücadele etmek güç verir. İçindeyaşadığımız toplumda kadınlarıngüçlenmesinin önemli olduğunudüşünüyorum, o nedenle gerekkadın üye sayısının gerekse deyönetici kadın sayısınınHalkevleri'nde artması gerektiğinidüşünüyorum. Gelin eşit ve özgürbir toplumu birlikte kuralım, 8mart alanında buluşalım

Bize kendinizi tanıtır mısınız?İsmim Songül Kahraman. 32

yaşındayım ve 11 yıldır HeyTekstil de çalışıyorum. Çalıştığımyıllar içerisinde güvenceli çalıştırı-lıyordum; ama son 3 yıldır maaş-larımızın ödenmesinde gecikme-celer yaşanıyordu. İşten atılacağı-mı tahmin bile etmezdim. Şu an420 işçi işten çıkarıldı ve 200’e ya-kını kadın işçi.

Kadın olarak bu süreçte karşılaş-tığınız zorluklar var mı?

Ben evli değilim ama evli olanarkadaşlarım kadar iyi hissediyo-rum bu zorluğu. Özellikle engellibir kadın arkadaşımızdan bahset-mek istiyorum. Bacağının birinikullanamadığı için tuvalet ihtiya-cını ve işten çıkış saatini işçilerçıkmadan 5 dk önce yapmak içingünlerce tartışmıştı. Bırakın er-ken çıkmasını, bunu söylediği içinişten kaçıyor dendi arkadaşımıza.

Sizin kadınlar olarak budirenişte ayrı bir talebiniz var mı?

Yaklaşık 1 haftadır neredeysetüm gün burada direnişteyiz. Ka-dın olduğumuz için evde sorum-luluklarımız daha fazla ve bunarağmen saatlerimiz burada geçi-yor. Attığımız bir slogan vardı.Ben burada öğrendim slogan at-mayı ve ilk sloganım da kadınla-rın taleplerini anlatıyor. “Kadın-lar burada Aynur Bektaş nere-de?”

8 Mart Dünya Kadınlar Günüyaklaşıyor. Sesiniziulaştırabildiğiniz kadınlara nelersöylemek istersiniz?

Yaşamak için sürdürdüğümüzbüyük bir mücadele zaten var.Babalarımızdan, kocalarımızdanevlerde, her yerde kadınlar olarakyıllarca zulüm görmüşüz. Ben ar-kadaşlarım adına tüm kadın arka-daşlarımıza bir çağrıda bulunmakistiyorum.

Bizlere sahip çıkın arkadaşlar.Çünkü kadınlar el ele verdiğindeher zorluğun üstesinden gelirler.Şimdiden çok teşekkürler.

Emeğimiziştensayılsın

Gücümüzübirliğimizveriyor

‘HeyTekstil’debiz varız’

Kadroluiş için

8Mart 1857- NewYork’ta kadın tek-stil işçilerinin gösterisine polissaldırdı. İki yıl sonra Mart ayında,

tekstil işçisi kadınlar ilk Kadın İşçilerSendikası’nı kurdular.

Ağustos 1907 - Clara Zetkin, II.Enternasyonal yıllık toplantısında, eşitişe eşit ücret ve tüm kadınlara oy hakkıtalepleriyle her yıl uluslararası bir kadıngösterisi yapılması önerisini ilk kez dilegetirdi.

1910’da - Kopenhag’da yapılanUluslararası Sosyalist KadınlarKongresi, Clara Zetkin’in, 1908 gösteri-leri anısına, bir Uluslararası Kadınlar

Günü gösterisi düzenlenmesi önerisinikabul etti.

1921 - TKP, Türkiye’de ilk 8 Martkutlamasını yaptı.

1922- Lenin, Clara Zetkin’in öner-isiyle Uluslararası Kadınlar Günü’nüSovyetler Birliği’nde resmi tatil ilan etti.

8 Mart 1968- 2. Dünya Savaşı son-rasında yapılmayan UluslararasıKadınlar Günü, ABD’nin Chicagokentinde kadınlar tarafından yenidenbaşlatıldı.

16 Aralık 1977 - İlerici KadınlarDerneği 8 Mart’ı Dünya EmekçiKadınlar Günü olarak kutladı.

Geçmişten bugüneDuygu Semiz - Ataması

yapılmaya eğitim emekçisiEğitim hakkı ve güvenceli iş

mücadelesinin öznesi kadın öğret-menler de 8 Mart’ta sokağaçıkacak. Semiz 8 Mart alanınataşıyacakları taleplerini şöylesıraladı: Eğitimde gericileşmeye vecinsiyetçiliğe karşı,

Tacizin, mobingin olmadığı birçalışma ortamı için,

Doğum ve emzirme izin-lerinden eşit yararlanmak için,

Çocuk ve yaşlı bakımınıntoplumsallaşması için,

Güvencesiz kadın öğretmenleresosyal güvence için 8 Martalanında olacağız.

KİBELE23 fiubat 2012 / 7 Mart 2012 Halk›n Sesi

SELCAN ADIYAMAN

‘Okunmadık fermanım vardüşman elinde, onu da

yazan yanlış yazmış sarhoşhalinde’

Page 12: Halkın Sesi 151'inci sayı

DOSYAHalk›n Sesi

1223 fiubat 2012 / 7 Mart 2012

Bir iktidar aracı olarakÖzel Yetkili MahkemelerAKP’nin hukuk anlayışının simgesi konumundakiÖzel Yetkili Mahkemeler aldıkları kararlarlaTürkiye’nin yeni terör konseptini ve yenilenenrejimin yapı iskelesini oluşturuyor

ÖYM’leri kendinden önceki “özel mahkemeler”denfarklı kılan yalnızca halk muhalefetini bastırmakiçin değil aynı zamanda düzen içi politik operas-yonlar için de kullanılıyor olması

AKP’nin

‘yargı gücü’

AKP’nin hukuk alanında yaptığı

değişiklik ve düzenlemeler Özel Yetkili

Mahkemelerle (ÖYM) simgeleşiyor.

DGM’lerden devralınan “muhalefeti

bastırma” çabası bu mahkemelerle

sürüyor. ÖYM’lerin

kendinden önceki “özel mahkemeler-

den” temel farkı, iktidarın politik

operasyonlarında ve rejimin

dönüşümünde kullanılan aktif bir

unsur haline gelmesi

ÖYM’ler demokrasi ve adilyargılama hakkını ihlal eden,

savunma hakkını kısıtlayan yetki-lere sahip. Saunma hakkı gaspınınyeni biçimleri olarak ortaya çıkanbu yetkiler şöyle:

� Teknik takip� Gizlilik kararı� Uzun tutukluluk� Gizli tanık uygulaması ÖYM’lerin en özel yetki-

lerinden birisi “örgütlü su町üphesi gördükleri her durumda,tek tek veya belirlenen isimlerintopluca teknik takibe alınmasıkararını verebilmeleri. Bu nokta-da ilgili kanunun (CMK)ÖYM’lerin dinleme kararı vere-bileceği suçların kapsamını sonderece geniş tuttuğunu belirt-meliyiz. ÖYM’ler polisinbaşvurusu üzerine “iletişimdenetlenmesi” olarak adlandırılanişlemlere izin veriyor. Bu işlemler“iletişimin dinlenmesi,kaydedilmesi, tespiti, sinyal bilgi-lerinin değerlendirilmesi ve mobiltelefonun yerinin tespiti” uygula-malarını kapsıyor. Mevcut hukukdüzeninde bu takip kayıtları ile“delil imal ediliyor.”

Mahkemelerde sunulan delil-lerin çoğu elektronik ortamdaelde edilen takiplere dayanıyor.Teknik takip Ergenekon, Oda TVve KCK operasyonlarındasavcıların hazırladığı iddi-anamelerin temelini oluşturuyor.Örneğin Oda TV davasının 134sayfalık iddianamesinin neredeysetamamı 12 sanığın telefonkonuşmaları ve mail yazışmalarınadayanılarak hazırlandı. Sanıklarınörgütlü bir biçimde hareket ettiği,bu görüşmelere dayanarak ispat-lanmaya çalışıldı.

Andıç davasından tutuklananeski Genelkurmay Başkanı İlkerBaşbuğ’un Ergenekon örgütüüyeliğine delil olarak sunulanlararasında Ergenekon davasındanyargılanan gazeteci MustafaBalbay ile yaptığı bir telefongörüşmesi var. Bu görüşmedeBaşbuğ, Mustafa Balbay’a yaptığıbir haberin kaynağını soruyorfakat Balbay kaynağını açıklaya-mayacağını söylüyor. Savcı içerik-ten bağımsız olarak iki ismin tele-fon görüşmesi yapmış olmasınınaralarında örgüt bağı olmasınadelil olduğunu iddia ediyor.

TEK B‹R MA‹L YET‹YORTeknik takibe takılmak yani

takip edilen birisiyle iletişimegeçmiş olmak da kişiyi “suçlu”yapabiliyor. Örneğin BoğaziçiÜniversitesi öğrencisi ŞeymaÖzcan, Devrimci Karargahsoruşturması kapsamında takipedilen bir avukata mail atarakkendisine bir gazetede staj yap-ması için yardımcı olup olamaya-cağını sordu. Bu mail dayanakyapılarak “örgüt üyeliği” suçla-masıyla tutuklanan Özcan, 9Aralık 2011’den beri hapiste. Son

KCK dalgasında gözaltına alınanFotoğraf sanatçısı MehmetÖzer’in gözaltına alınma gerekçe-si de benzer bir biçimde KCK ileilgili kendisine gelen bir mail.KCK operasyonu kapsamında 26Kasım’da tutuklanan 33 avukatın“örgüt üyeliği” suçlamasıylatutuklanmasına delil olarak gös-terilen “en kuvvetli” dayanak iseÖcalan’ın görüşme notlarının buavukatların maillerine gönderilmişolması.

Mahkeme dinleme izninikolaylıkla verdiği için eleştiriliyor.Örneğim Oda Tv davası sanığıgazeteci Nedim Şener, İstanbulEmniyeti’ne 6 Mayıs 2009 tari-hinde “M. Yılmaz” imzası ileelektronik posta olarak gönder-ilen bir ihbar mesajı üzerine dinle-meye alınmış. Bu mesajı kiminhangi delillere dayanarak attığınabakılmaksızın mahkeme dinlemekararı vermiş.

Emniyetten giden dinlemetaleplerinin mahkeme tarafındançok fazla incelenmeden onay-landığı da bir diğer eleştirikonusu.

‘Olağandışı yargılama usulleri,Özel Yetkili Ağır Cezamahkemeleri’ makalesinde avukatGüçlü Sevimli bir örnekleanlatmış. Sevimlinin aktarımınagöre kendisine telefon dinlemekonusunda talep gelen bir hakimtalep konusunu ve içeriğini hiçokumadığı için aralarında kenditelefonunun da bulunduğu dinlen-me listesine onay vermiş.

fiOK GÖRÜfiME:‘EVDEY‹M HASTAYIM’

Teknik takip yalnızcamahkemelerde delil olarak kul-lanılmıyor. AKP tipi hukukdüzeninde yürütülen operasyon-ların meşruluğunu sağlamak,operasyona hedef olan isimleriitibarsızlaştırmak için de tekniktakip verileri kullanılıyor.Dosyalar üzerinde gizlilik kararıbulunduğu halde gözaltına alınanisimler henüz mahkemedeykendava dosyasındaki deliller basınasızdırılıyor. Teknik takibe alınankonuşmalar, dialoglar haberleştir-ilerek tutuklanan isimleritibarsızlaştırılmaya çalışılıyor.Örneğin KCK davası kapsamındatutuklanan Prof.Dr BüşraErsanlı’nın gazeteci Nuray Mert’letelefon konuşması AKPmedyasında “Şok görüşme” (YeniAkit gazetesi), “Ersanlı ve Mert’iele veren konuşma” (Bugüngazetesi) başlıklarıyla okurasunuldu. Oysa konuşma içeriğindeErsanlı evde ve hasta olduğunuanlatarak söze başlamış, ardındaniki isim artan çatışmalar nedeniylekaygılı ve üzüntülü olduklarınıbelirten bir sohbet yapmış.

TUTUKLANAN NEYLESUÇLANDI⁄INI B‹LM‹YOR

Teknik takiple elde edilendelillere dayanarak hazırlanansoruşturma sonrası yapılanoperasyonlarla gözaltına alınanbinlerce kişi Özel Yetkili Savcıkarşısına çıkarılıyor. Özel yetkili

savcıların sahip olduğu “gizlilikkararı verme” yetkisi bu noktadadevreye giriyor. Çoğu savcı dosyahakkında gizlilik kararı veriyor.Gizlilik kararı koyulan bir dosyayıyargılanan kişi ve avukatı iddiana-menin hazırlık süreci tamam-lanana kadar göremiyor. Yanigizlilik kararı bulunan bir dosyakapsamında tutuklandığınızdailgili mahkeme iddianameyi kabuledene kadar neyle suçlandığınızı,hakkınızdaki delilleri, ne siz neavukatınız görebiliyor. Savunmahakkının gaspı olarak nite-lendirilen bu durum çarpıcıörnekler yaratıyor. ÖrneğinKocaeli’nde 26 Kasım 2011’deyapılan ev baskınları ile gözaltınaalınıp tutuklanan 13 kişi 2.5 aycezaevinde yattı. 3 Şubat’taavukatlarının tutukluluk durumu-na itirazları üzerine serbestbırakıldı. Fakat serbest bırakılan13 kişi dava üzerinde gizlilikkararı bulunduğu için ve halenortada kabul edilmiş bir iddi-aname olmadığı için neylesuçlanıp tutuklandıklarını, neden2.5 ay hapiste tutulduklarını halenbilmiyor.

TUTUKLAMA CEZAYADÖNÜfiÜYOR

ÖYM’lerle ilgili kamuoyununen sık tartıştığı durum bir önlemolması gerekirken bircezalandırmaya dönüştürülentutukluluk kararı ve uzun tutuklu-luk süresi. Özel yetkili savcılarıntalebiyle bugüne kadar gözaltına

alınan çoğu sanık tutuklanmatalebiyle mahkemeye sevk edildi.ÖYM’ler de savcıların talepleriniyerinde görerek sorgu aşamasındatutuklama kararı verdi. Bu işleyişnedeniyle şu an Türkiye’de onbinlerce tutuklu bulunuyor. AKPiktidarın büyük tasfiye operasyonuolarak yürüyen davalarda uzuntutukluluk süreleri tartışmakonusu haline geliyor. 2007’deErgenekon ile başlayan, KCK,Devrimci Karargah, Balyoz ilesüren operasyonlar silsilesindetutuklananların yargılandığıdavalardan henüz hiçbiri bitmedi.İlk dalgada gözaltına alınanlarneredeyse 5 yıldan uzun birsüredir hapishanedeler. Kanunagöre ÖYM’lerin yetkisikapsamında tutuklananlarıntutukluluk süresi 10 yıla kadaruzayabiliyor.

En sık başvurulan tutuklamagerekçesi sanıkların “kaçma şüph-esi” ve “delilleri karartma şüphe-si” olarak gösteriliyor. Fakatbunun bir ezber olduğu biliniyor.Ankara Hopa davasındahaklarında arama kararı olduğunuöğrenen Halkevi üyeleri DorukYıldırım ve Özgür Atmaca kendiiradeleriyle adliyeye gidereksavcıya ifade verdi. Fakat savcı kiHalkevciyi “kaçma ve delillerikarartma şüphesi” olduğugerekçesiyle tutuklama talebiylemahkemeye sevk etti. Mahkemede tutuklama kararı verdi.

HAFIZALARI KUVVETL‹G‹ZL‹ TANIKLAR

ÖYM’lerde savunma hakkıihlaline yol açan bir diğer uygula-ma da gizli tanık uygulaması. Gizlibir tanığın ifadesi dayanak göster-ilerek operasyonlar yapılıyor, iddi-anameler hazırlanıyor. Bu gizlitanıkların hafızası o kadar kuvvetlioluyor ki, hangi olay hangi tarihtenerede yaşanmış, isim isim kimbunlara katılmış her şeyi sıralıyor.Hatta geçen yıl Halk Cephesiüyelerine yapılan bir dizi polisoperasyonunda gizli tanık ifadesio kadar ayrıntılıydı ki tanıkifadesinde isim vermekle yetin-meyerek, üstüne ifade verilenisimlerin nüfus ve adres bilgilerinidahi vermişti. Polis fezlekelerinigibi verilmiş gizli tanık ifadeleri,polis tarafından yapılan yasa dışıdinleme ile elde edilen bilgilerinmahkemede kullanılabilmesi içinbaşvurulan bir yol haline getiril-miş izlenimi veriyor.

ÖYM’ler bu uygulamalarla adilyargılanma ve savunma hakkınıngasp edildiği mahkemeleredönüşmüş durumda. Bumahkemelere çıkarılanlar çoğuzaman nasıl toplandıkları bilin-meyen delillerle, kimin tarafındanverildiği bilinmeyen ifadeleredayanılarak, neyle suçlandığınıdahi bilmeden tutuklanıyor. Vebu tutukluluk süresi en iyi ihti-malle iddianamenin hazırlanıp

İ stanbul Özel Yetkili CumhuriyetBaşsavcılığı KCK soruşturması kap-

samında 8 Şubat akşamı MİTMüsteşarı Hakan Fidan, eski müsteşarEmre Taner ve eski müsteşaryardımcısı Afet Güneş’i ve iki üstdüzey MİT yöneticisini “şüpheli”sıfatıyla ifadeye çağırdı. Özel YetkiliSavcılar bugüne kadar BDP’lisiyasetçilerden gazetecilere kadar çoksayıda muhalifi; eski genelkurmaybaşkanından, JİTEM komutanlarınakadar rejimin önemli aktörlerini ifade-ye çağırmıştı. Fakat bu sefer ÖzelYetkili Savcı’nın doğrudan Başbakan’abağlı bir bürokratı ifadeye çağırmasıÖzel Yetkili Savcı ve Özel Yetkili AğırCeza Mahkemeleri’nin (ÖYM) yetki-

lerinin sınırını tartışma konusu halinegetirdi.

Özel Yetkili Mahkeme ve Savcılık,AKP eliyle kurulan neoliberal-İslamcıhukuk anlayışının bir ürünü. AKPeliyle yürütülen rejimin neoliberal-İslamcı dönüşümünde hukuk,mahkemeler ve polis önemli bir yertutuyor. Adalet sağlaması beklenen bukurumlar MİT örneğinde degörüldüğü üzere iktidar içihesaplaşmalarda kullanılan, politikalana müdahale aracına dönüşüyor.Geçmişte “terörle mücadele”ylegörevli kurum olarak TSK öneçıkarken bugün “terörle mücadele”deözel yetkili savcılar ve mahkemeler öneçıkıyor. Sınır ötesi askeri operasyon-

ların yerini, yurt çapında süren KCKoperasyonlarının alması rejimin ağırlıkmerkezinin TSK’dan bu kurumlarakaydığını da gösteriyor. Çünkü “terörlemücadele” rejimin dönüşüm ve kırılmasüreçlerinde devlet aygıtlarınındönüşümü ve konumlandırılmasındakurucu bir söylem.

Özel Yetkili Savcılık ve ÖYM’ler,kanunlar, polis, jandarma, emniyet vegüvenlik bürokrasisinde yapılandeğişiklikler, yetkilendirme vegörevlendirmeler “etkin bir terörlemücadele stratejisi”nin parçası olaraksunuluyor. Ortaya çıkan manzaradaÖYM’ler ve polis, rejimin öne çıkan vesüreci belirleyen aktörlerinedönüşüyor.

DGM’lerinmirasçısı

Bu yetkiler herkesi suçlu çıkarır

Türkiye’nin özel mahkeme geleneği erkenCumhuriyet dönemine kadar dayanıyor. Ortak nok-

taları rejimin “düşmanlarını” özel ve yok etmeye dayalıbir hukuk anlayışı ile yargılamak olan bu mahkemelerinkökeni İstiklal Mahkemeleri olarak gösterilebilir. İstiklalMahkemeleri’nin işlevini ilerleyen yıllarda sırasıyla,Sıkıyönetim Mahkemeleri, Olağanüstü HalMahkemeleri, Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM)sürdürdü. DGM’ler yerini ve en önemlisi yetkileriniÖzel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerine bıraktı.

DGM’lerin gündeme gelişi Türkiye’de sömürge tipifaşizmin kurumsallaştığı bir döneme denk gelir. 12 MartMuhtırası’nın ardından 1973’te anayasaya yapılan birekleme ile DGM’ler kurulmuş fakat o dönem DİSK’in“DGM’leri ezdik” kampanyası ile simgeleşen birtoplumsal direnç sayesinde Anayasa Mahkemesitarafından bu düzenleme iptal edilmiştir. Bu gelişmeninardından DGM’nin yeniden gündeme gelmesi rejimindönüm noktalarından 12 Eylül darbesinin ertesindeolur. 1982 Anayasası’na 83’te eklenen bir madde ileDGM’ler kurulur.

“Terör” ve “suç örgütü” davalarına bakanDGM’lerin işleyişi 1990’lı ve 2000’li yıllarda öncetoplumsal muhalefetin, ardından da muhalefetinyarattığı direnç sayesinde Türkiye AB ilişkilerinin gün-demi olur. Bu dönemde görülen “Manisalı gençlerdavası”, “Mecliste pankart açan öğrencilerin davası”,DGM’nin savunma hakkını gasp eden adaletsiz işleyişiniülke çapında kabul gören bir gerçeğe dönüştürdü.

Meşruluğu zedelenen DGM’ler AB görüşmesürecinde de Türkiye’nin ayağına dolanınca anayasanınDGM'leri düzenleyen 143. maddesi 2004 yazı başındayürürlükten kaldırıldı, yerine 5190 sayılı Kanunla ÖzelAğır Ceza Mahkemeleri kuruldu. Bu mahkemelerDGM’lerle aynı hak ve işlevlere sahip. Hukukçulardüzenlemenin mahkemelere dair isim değişikliğindenibaret olduğu görüşünde. Türkiye’de 8 kentte, 22 ÖYMvar. Özel Yetkili Mahkeme ve Savcılara bu yetkilerHakim ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından veriliyor.

ÖYM’ler sömürge tipi faşizmin AKP dönemine özgümahkemeler olarak da tanımlanabilir. Geçmiş dönem-lerden farklı olarak yalnızca halk muhalefetinibastırmak için değil aynı zamanda politik operasyonlariçinde kullanıldılar. ÖYM’leri kendinde önceki “özelmahkemeler”den farklı kılan da bu operasyonel niteliğiolduğu. İşlevsel farklılıklarının yanı sıra ÖYM’lerinçağın imkanların, etkin kullanması için yeni “güvenlikteknoloji”lerinin kullanılması yetkileri ile donatıldığını,bu sayede hareket alanının genişletildiğini de belirtmekgerekiyor.

ÖYM’lerin benimsedi¤i “Terör” tan›m› bu konudaki uluslararas› e¤ilimlerle uyumlu bir biçimde geniflletilip dö-nüfltürülüyor. Yoksul ayaklanmalar›n›, hak temelli hak isyanlar›n› yeni “tehlike” olarak tan›mlayan NATO kon-septiyle paralel bu yeni terör tan›m› Kürt sorunu ile özgün yanlar da kazanan bir Türkiye tipi terörle mücadelestratejisi ortaya ç›kar›yor. Hukuk terörle mücadele dayanak gösterilerek rejimin etkili bir ayg›t›na dönüflüyor.

Page 13: Halkın Sesi 151'inci sayı

TARİHHalk›n Sesi

1323 fiubat 2012 / 7 Mart 2012

B ugün siyasi çatışmalarınmerkezinde yer alan ÖzelYetkili Ağır Ceza

Mahkemeleri, 2004’te kapatılanDevlet Güvenlik Mahkemeleri’nin(DGM) yerine getirildi. 12 Eylülfaşizminin vurucu güçlerinden biriolarak 1983’te yürürülüğe sokulanDGM’ler, 1970’li yıllarda da gündemegetrilmiş; fakat toplumsal muhalefetinbaskısıyla engellenmişti. DevletGüvenlik Mahkemeleri’nin, 12 Martsonrasında, 26 Haziran 1973 tarihli1699 sayılı kanuna dayanılarakAnkara, İstanbul, İzmir, Adana veDiyarbakır’da kurulan özel mah-kemelerdi. Mahkemeleri kuranyasa, 11 Ekim 1975'deAnayasa Mahkemesitarafından iptal edilmişti;ancak mahkemenin bozmakararında, yasanın“anayasaya uygun halegetirilmesi” için bir yılsüre veriliyordu. Busüre içinde, mevcutDGM yasası TBMMtarafından değiştirilme-diği takdirde, tümüyleortadan kalkacaktı. Biryılın sonunda yasatekrar TBMM’dengeçemedi veDGM’ler kalktı.

M‹LL‹YETÇ‹ CEPHEDGM YASASINIGEÇ‹REM‹YOR

Toplumsal muhale-fetin baskısı, MilliyetçiCephe (MC) koalisyonhükümetini iç krize sürük-lerken, yasanını parlamento-dan geçmesini engelledi.

DGM yasasının iptal edilmesininardından, iktidardaki MC koalisyonu,DGM yasa değişikliğini Meclis’tengeçirmek istedi. İktidar ortaklarındanAP, MSP ve MHP yasanın “laiklikkarşıtı eylemlerin cezalandırılması”olarak bilinen TCK 163. maddeyidışarıda bırakmasını isterken,Cumhuriyetçi Güven Partisi (CGP)bu maddeyi de kapsamasını istiyordu.CHP zaten karşıydı; CGP’de hükümetiçinden direnç gösterince, DGM’ler,hem hükümet içi bir krize dönüştü,hem de parlamento tıkanmış oldu.

Ancak parlamentoyu krizesürükleyen temel gerekçe, sokaktan

yükselen DGM karşıtı muhalefetti.Sokak hareketlendiği müddetçe yasaparlementodan geçirelemiyordu. Bumuhalefetin başını Devrimci İşçiSendikaları Konfederasyonu (DİSK)çekiyordu.

D‹SK’TEN GENEL YASVE F‹‹L‹ D‹REN‹fiLER

DGM’leri “sınıf mahkemeleri” ve“sıkıyönetimsiz sıkıyönetim” olarakniteleyen DİSK, 16 Eylül 1976’da birbildiri yayımladı. Genel BaşkanKemal Türkler, “MC iktidarının

anayasal ve demokratik yoldandüşürülmesine ve halktan yana iktidarkuruluncaya kadar tüm ülkede genelyas ilan edildiğini” açıkladı. Türkler,DGM’ye karşı olma sebeplerini iseşöyle açıklıyordu: “DGM kurulduğutakdirde sendika seçme özgürlüğü,toplu sözleşmenin uygulanmasınısağlamak, sarı sendikanın oyunlarınıbozmak, işten atılmaları önlemek,komando saldırılarını durdurmak içindirenen işçiler, bu eylemi sözle veyayazıyla destekleyenler, işçi sınıfının,

halkın ve ülkenin çıkarları doğrul-tusunda, MC’ye ve sermaye sınıflarınakaşı yazanlar, toplantı düzenleyenlerve bu toplantıya katılanlarDGM’lerde yargılanacaklardır.”Türkler, ayrıca hakimlerin siyasal ikti-dar tarafından seçilecek kişilerarasından atanacak olmalarınınsiyasal iktidara bağımlılık anlamınageleceğine de dikkat çekiyordu.

DİSK’in kararı, her gün öğledensonra sessiz matem yürüyüşleri veyamitinglerin yapılmasını da içeriyordu.

“Bu yürüyüşler sırasında iş duracakmı?” sorusuna Türkler’in cevabı “onuişverenler düşünsün” şeklindeydi.Direniş kararının ardından iş bırakmakonusunda işçiler serbest bırakılmıştı.

Aynı gün DİSK Yönetim KuruluTaksim Anıtı’na siyah çelenkkoyarken, işçiler de yaygın biçimdepek çok iş kolunda iş bıraktı. 300 binkadar işçi direnişe geçti. Ankara veİzmir’de otobüsler çalışmazkenİzmir’de mezbahada et kesilmedi,çöpler toplanmadı. İpraş Aliağa petrolrafinerilerinde akaryakıt üretimidurdu.

PROF‹LO CAN KAYBINARA⁄MEN YILMADI

En militan direniş İstanbul’dakiProfilo fabrikasında oldu. DGMyasasını protesto amacıyla başlattıklarıdirenişten sonra, işten çıkarılan arka-daşlarının yeniden işe alınması için 2bin kadar işçi direnişe geçti. İşçiler,polis saldırısına rağmen fabrikayıboşaltmadı. 30 Eylül’deki ikincisaldırıda, 12 Mart’ın İstanbul SiyasiŞube Müdürü Ilgaz Aykutlu işveren-lerin danışmanı olarak çatışmayıyönetiyor; polis şeflerine talimat veriy-ordu. O gün, Yakup Keser adlı işçipolis tarafından öldürüldü, 200 işçigözaltına alındı, 6’sı tutuklandı.Emniyet müdür vekili Nihat Kanerpolisin silah kullanmadığını iddiaederek, “adı geçen işçinin direnişekarşı olduğunu için kendi arkadaşlarıtarafından vurulduğunu” iddia etti.Her zaman işçi eylemlerine düşmancatavır takınan polis, Profilo direnişindede işçi hareketini karalayan bir tutumsergiledi.

Direnişin 6. gününde DİSK genelmerkezi polis tarafından basıldı.Genel Sekreter greve teşvik suçuylatutuklandı. Türkler ve 5 yöneticihakkında gıyabi tutuklama kararıçıktı; birkaç gün sonra datutuklandılar.

GENÇL‹K HAREKET‹ D‹REN‹fi‹NÖN SAFLARINDA

Sadece işçiler değil, başta gençlikhareketi olmak üzere toplumsalmuhalefetin diğer kesimleri de ayak-taydı. ODTÜ’lüler Ankara-Eskişehiryolunu trafiğe kapatırken İstanbul’dada Şişli’de öğrenciler yolları kesti.Diyarbakır’da dersler boykot edildi.Buca Bölge Cezaevi’nde bulunan50’den fazla siyasi mahpus DGMyasasını protesto amacıyla 3 günlükaçlık grevine başladı.

ÖZEN TAÇYILDIZ

‹flçi s›n›f› hareketine bir sald›r› arac› olarak gündeme getirilenDevlet Güvenlik Mahkemeleri, baflta iflçi s›n›f›n›n militan temsilcisiD‹SK olmak üzere, gençlik hareketi ve toplumsal muhalefetindi¤er öznelerince örgütlenen kararl› direnifllerle engellendi.

‘Adalet aşığıKonya’

1970’lerde ülkenin hemen heryerinde “DGM’ye hayır!” mitingleriyapılırken, bir tek Konya’da destekmitingi yapıldı. Tıpkı 2009’daKonya barosuna bağlı 601avukatın Adalet Bakanı Mehmet AliŞahin’le görüşüp Konya’ya da “özelyetkili mahkeme” istemesi gibi.Avukatlara göre, Adana’dakiDGM’ye gidip gelen vatandaşlaruzun yolculuklardan mağdur olu-yormuş!

DGM’leri “sınıf mahkemeleri” ve “sıkıyönetimsizsıkıyönetim” olarak niteleyen DİSK, MC iktidarıanayasal ve demokratik yoldan düşürülene vehalktan yana iktidar kuruluncaya kadar tümülkede genel yas ilan etti. DGM’ler, sendikalözgürlük için, sarı sendikalara ve komandosaldırılarına karşı direnen işçileri yargılayacaktı

Aslında DGM’lerde işçi sınıfının, halkın ve ülkeninçıkarları yargılanacaktı. Buna izin verilemezdi. Dün15-16 Haziran direnişlerinde, bugün güvencesizli-ğe karşı kararlı mücadelelerde boy gösterenDİSK’in militan sınıf çizgisi, 1970’lerde DGMkarşıtı toplumsal muhalefetin ön saflarında kendi-ni gösterdi

D G M ’ L E R E K A R fi I D ‹ S K ’ T E N ‹ fi Ç ‹ S I N I F I T A V R I

Sermaye mahkemelerine hayır

‹stanbul Emniyet Müdürü fiükrü Balc›, Ilg›zAykutlu, Nihat Kaner gibi emniyetçilerin M‹TMüsteflar› Fuat Do¤u’yla ba¤lant›l› kontrgerillaeylemlerinde adlar› geçiyordu. Bunlar, sadece iflçieylemlerine saldr›lar de¤il, solculara vekomünistlere karfl› eylemler planl›yor, uyguluyorve bunlar›n tümünü komandolar›n üstüne y›k›yor-lard›.

DGM’lere karşı direniş sırasında ikti-dar da boş durmuyordu. İçişler BakanıOğuzhan Asiltürk eylemin “kanunsuz”olduğunu öne sürerek “Bu gibi eylem-lerin işçi haklarını zedeleyebileceğini”söylüyordu. Asiltürk, “DGM’lerin işçiler-le ilgisinin olmadığını” belirtiyordu:“Doğrudan doğruya komünizm vebölücülük suçlarına bakan bir mahkemekurulması ihtilal metodlarıyla hareketeden komünist suçlarına ayrı bir mahke-menin bakması elbette devletingüvenliğiyle ilgilidir.” Asiltürk, suçişleyenlerin mahkemeye verildiğini söyle-meyi de ihmal etmedi. Direniş yapılanyerlerde savcılar soruşturma başlatmıştıbile. Başbakan Demirel de, yardımcılarıErbakan ve Türkeş’i de yanına alarak,

DGM’lerin “işçi haklarının ihlal edilme-siyle hiçbir ilgisi olmadığını, yasanın işçihaklarını zedeleyen bir yasa olmadığını”söylüyordu.

PATRONLARIN KARA L‹STES‹İşçiler yaygın bir biçimde iş bırakırken

patronlar da yoğun bir baskıyagirişmişlerdi. Türkiye İşveren SendikalarıKonfederasyonu (TİSK) Başkanı HalitNarin “siyasi müzakerelerin yeri işyerlerideğildir; siyasi müzakere mecliste olur”diyordu. İlerleyen günlerde de TİSK, işakitlerinin ihbarsız, tazminatsız fes-hedileceğini açıkladı; direnişe liderlikedenlerin listesini hazırlanmasını istedi.Liste, tüm Türkiye’ye dağıtılarak buinsanlara iş verilmeyecekti.

TÜRK-‹fi Y‹NE ‹fiVERENLER‹N SAFINDA

Patronlara göre “DİSK ve Türk-İşMeclis üzerinde baskı unsuru olamaz”dı;zaten Türk-İş’in de böyle bir niyetiyoktu. Türk-İş Genel Başkanı HalilTunç, DİSK’in eyleminin fiyaskoylasonuçlandığını ilan ederken, genel işçieylemlerinin güçlü işçi kuruluşlarıtarafından yapılabileceği tespitiniyapıyordu.

Tunç’a göre güçlü işçi kuruluşu ken-disiydi elbette. Türk-İş’e bağlı işçilerin bueyleme katılmaları sözkonusu değildi;çünkü kırmızı çizgisi 163. maddeydi veeğer kanun 163. maddeyi kapsam dışındabırakacak şekilde çıkarsa Türk-İş “etkilieylemlere” geçecekti.

Demirel, Erbakan ve Türkeş’tenantikomünist bastırma taktiği

Sokakta toplumsal muhalefet yük-selirken, Meclis’te CHP’nin oyalama tak-tikleriyle yasan›n bir tek maddesi bilegeçmedi. Anayasa Mahkemesi’ninMeclis’e verdi¤i 1 y›ll›k süre doldu;böylece 11 Ekim’de AnayasaMahkemesi’nin iptal karar› yürürlü¤egirdi. DGM’ler yeniden kurulaca¤› 1983'ekadar gündemden düflürüldü.

Bu süreçte DGM’lerde 540 davaaç›lm›fl, 3244 kifli yarg›lanm›flt›. Verilen143 karar temyiz edilmifl, Yarg›tay bunlar-dan 102’sini onam›flt›. Dönemin Milliyetgazetesinin ifadesine göre “DGM’deanarflik olaylar ile baz› iflçi ve ö¤renci

olaylar›na bak›lm›flt›.” DGM’lerin kapanmas›nda baflar› pay›

parlamentoya; yani “Türk demokrasisi”neve hükümet içinde ortaya ç›kan çatlaklaraç›kar›lsa da, bu tür yaklafl›mlar bilinçliçarp›tmalard›r. DGM karfl›t› toplumsalmuhalefet CHP kanallar›na aktar›lmakistendi¤inden bu tür çarp›tmalarabaflvurulmaktayd›. Oysa hiç tart›flmas›zbaflar› Türkiye iflçi s›n›f›n›n ve toplumsalmuhalefetindir. Sokaktan yükselen politikgücün parlamento üzerindeki bask›s›olmasa egemenler aras› çatlaklar›n ortayaç›kmas› ve parlamentonun t›kanmas› sözkonusu olmazd›.

Türkiye işçi sınıfının zaferi

Page 14: Halkın Sesi 151'inci sayı

YÜZ YÜZEHalk›n Sesi

1423 fiubat 2012 / 7 Mart 2012

İstanbul’dan Kocaeli’ne giderken muavin sorar: “Cezaevimi, Halkevi mi?” İzmit kent merkezinde Halkevi ve Cezae-vi iki önemli duraktır. Biz bu iki seçeneği de esgeçmeyeceğimiz bir sohbet için Kocaeli’nin yolunu tuttuk.

Yolu “Cezaevi’nden” geçen Halkevciler Mihrican Atalay,ve Tugay Çalışkan’la Öğrenci Kolektifleri’nden Yaşar Seğ-men, Necati Henden ile sohbet ettik. Sohbetimize onların

gözaltına alınmasına tanıklık eden Hasan Yöndem de eşliketti. Onlar, 22 Kasım sabahı evleri basılarak gözaltına alın-dılar. Ardından tutuklandılar ve 1 Şubat’ta tahliye edildi-ler. Neden gözaltına alındıkları ve tutuklandıkları henüzaçıklanmadı ama Kocaeli’ndeki ulaşım, enerji, barınma,eğitim hakkı mücadeledesinde hep Halkevciler ve ÖğrenciKolektifleri vardı.

İzmitli mahpuslar

anlatıyor

Neden tutuklandınız?Mihrican: Halkevleri’nin “kamu

yararına dernek” statüsündençıkarılmasıyla birlikte burada dabaskılar arttı. İlk olarak on yıllıkborçlar bahane edilerek SaraybahçeHalkevi’nin yerinden bizi çıkarmayaçalıştılar. Ulaşım zammı protesto-larına polis saldırdı. 12 Haziranseçimlerinden sonra iki KCKoperasyonu oldu, 16 üniversiteöğrencisi tutuklandı. Seçim son-rasında polis sendikalara giderek“Artık AKP binasına ve Valiliğeyürümek de yasak” dedi. 19Ekim’de Hakkari’de bir baskın olduve 24 asker öldürüldü. Bizim deKardeş Türküler konserimiz vardı21 Ekim’de. Özellikle basın men-suplarıyla konuşup konseri barıştalebiyle gerçekleştirdiğimizisöyledik. Ama konserde çekilenhalaya katılan bir gazetecininçalıştığı gazete “Böyle bir yasgününde eğlendiler” diye haberyaptı.

Yaşar: Tutuklanmadan hemenönce biliyorsunuz bir deniz otobüsükaçırma olayı oldu ve bir kişiöldürüldü. Olay sonrasındaSonhaber.com diye hatırlıyorumama bir haber sitesinde şu şekildebir haber çıktı: “Bunları yapanPKK’dir. PKK’yi kentte besleyen deÖğrenci Kolektifleri ve EmekGençliği’dir.” Çok provokatif birhaberdi bu. Bundan bir hafta sonraböyle bir operasyon oldu.

22 Kasım sabahına gelelim,evleriniz basılarak gözaltına alındınız,neler yaşadınız?

Tugay: Sabahın 4’ünde içerigirer girmez “Telefonunu ver,gözaltındasın” dediler. Polisin ken-dini sürekli iyi göstermeye çalışantavrı dikkatimi çekti. “Bizi yanlıştanıyorsunuz” falan diyorlardı.

Yaşar: Kardeş Türküler kon-serinin afişi, Deniz Gezmiş halısıbunları hep delil olarak yazdılar.

Hasan: Ben tutuklanmadım amaama o sırada ben de evdeydim. Birhalı için polisler tartıştı. “Mahirhalısı olsa alırız da bunda Denizvar” dedi biri, diğeri de “Tamambunu da alalım mı” diye sordu.Sonra içeri geçip toplantı yaptılarve “Al bunu” dediler. BöyleceDeniz Gezmiş’in resminin olduğuhalı “delil” olarak alındı. Benimevden çıkan eşyaların bana aitolduğuna dair imza attım.

Yaşar: Ona rağmen eşyaları bi-zimmiş gibi yazmışlar. Savcılıktaifade vereceğimizi düşündüler.

Neyle suçlanıyordunuz peki?Biz, neden gözaltına alındığımızı

bilmiyorduk, gizlilik kararı vardı kihala var. O yüzden hangi sorularlakarşılaştığımızı avukatlara aktar-maya çalıştık. “Neyle suçlandığımıgörmek istiyorum” dedim, polislerşaşırdı. Polis bana sürekli “Bu işleribırakın sizi tutuklatmayız. Bak dörtgün gözaltında kaldınız artıkbırakırsınız bu işleri” şeklindekonuşmalar yapıyordu. Şubedesavcıya ifade verirken…

Savcı şubede mi ifade alıyor?Evet, hatta ifade verirken şube

müdürü geldi. Savcıyı odasınaçağırdı.

Nezarette de Tugay’ın bahsettiği“iyi hal” sürdü mü?

Mihrican: Fiziksel şiddet yoktuama biz su istediğimizde bardağatükürüp veriyorlardı. Gece saat 3civarında uyandırıp “sohbete gidi-yoruz” dediler.

HALKEV‹ ÖRGÜT, YA POL‹S TEfiK‹LATI NE?

Ben içeri girdiğimde TerörleMücadele Şubesi MüdürYardımcısı iki kişi vardı.“Halkevleri örgüttür” dediler. Bende “Evet örgüttür” dedim. “Polisteşkilatı nedir, devlet nedir?” diyesorunca, “Örgüttür” demek zorun-da kaldılar. Sonra hapishaneye…

Tam da oraya gelecektim, hapis-hanede neler yaşadınız?

Tugay: Hapishaneye girince ikixray cihazından geçiyorsun. Sonraseni boş bir odaya sokup “Soyun”diyorlar. “Soyunmayacağım” diyor-sun, zorla soydular. Oradaki tutumçok önemli. İçeri girdik, hücrelerde“Yeni arkadaşlar geldi” diye hemenherkesin haberi oldu. Sabaholduğunda bize çay yolladılar,eşofman yolladılar.

Hapishane nasıl bir yer?Yaşar: Gerçi biz çok az kaldık

ama orada seni kimliksizleştirmeyeçalışıyorlar bunu kavradık. Üçkişiden başka kimseyle görüşmeimkanın yok ama devrimciler bunuyaratıcı eylemlerle aşıyor.Gardiyanlar için de orası birişkence gibi. Her yirmi metrede birgardiyan değişiyor. Aranıyorsun,ayakkabın çıkartılmaya çalışılıyor.Sen hepsine itiraz ediyorsun.Çünkü bunların hepsi seni onursuz-laştırmak için yapılıyor. Mektubugetiren, kantine götüren, reviregötüren hepsi farklı insanlar.Bunların arasında da bir diyalogyok. 2-3 haftada bir rutin aramalarıvar. Seni önce hücrenden dışarıçıkarıyor, üzerini arıyor. Hücreyisensiz arıyor.

Neden böyle yapıyorlar?Sana ait hücreni bile senden

almaya çalışıyor. Bizden önce birbuçuk yıl bunun mücadelesi veril-

miş. Bir kişinin 60 tane disiplinsoruşturması var. Bunu yüzlercemahpusla çarptığında ki, herkesaynı tutumu aldığı için dosyalaryığılmış. İdare, devrimcilerleanlaşmak zorunda kalmış. Bu yüz-den bazı yerlerde ayakkabılarımızıçıkartmıyorduk. Hapiste psikolojikbaskı yapıp sonra da rahatlatmakistiyorlar. Örneğin günde üç defakapı açılır. İnsanın kırılmaanlarında duvarları, kapıları yum-ruklamasını önlemek için yapıyorlarbunu. Senin 8 saatte bir bile olsakarşıdan biri olduğunu görmeni isti-yor.

Tugay: Orada çok ciddi birdüzen var.

Nasıl bir düzen?Yemeğin ne zaman geleceği,

mektubun ne zaman geleceği, duşgünü, kantin günü her şey idaretarafından belirleniyor. Eğer budüzen içinde devrimci bir duruşlabir program çıkaramazsan seni yokederler. Örneğin yemek geliyor,“almam” diyemezsin ama yeme

isteğini kendi düzeneğin içindesönümlendirebilirsin.

Siz nasıl bir program kurdunuz?Yaşar: Gündüzleri üç kişi sesli

okuma yapıp tartışarak ilerledik.Bize çok şey kattı. Ardışık kitaplarokuduk. Sonra o kitap üzerinetartıştık. Siyasal gündem tartışmasıyapıyorduk. Televizyon gelincedaha rahat yapmaya başladık.

Düzen konusunda içeri iledışarısının aynı olması gerekmiyor.Zaman her yerde geçiyor. Hapistedaha çabuk geçiyor, çünkü oradatüketeceğin şey zaman. Dışarıdazamanı kaybetmemek içinuğraşıyorsun. Orada zamanatahakküm kurabiliyorsun.

Ortak düşmanı görüyorsunorada. Devrimci dayanışmayıyaşıyorsun. İnsanın yaratıcılığıartıyor. Kantinde size iğne, iplik,yapıştırıcı yok ama bunları ürete-biliyorsun.

Kantin nasıl?Necati: Kantin, tam bir alışveriş

merkezi aslında. Kantinin bir listesivar ve bu listede aklına gelebilecekher şey var. Fiyatları, piyasayla aynıbelki bazıları çok az daha yüksek.Örneğin Lacoste tişört var, 137 lira.Başka marka tişört yok. Televizyonalabiliyorsun 408 lira. Plazmaalıyorsun. Her şeyin en pahalısı var.

Yaşar: Bunların dışında mahpusiçin en önemli şey mektup, çünküdışarıda kurabildiğin tek bağ. Üçgörüşçü hakkın var, bunlarla hafta-da bir saat hiçbir şeyi karşılamıyor.

Tugay: Kantinin önünde“Saygılarımla”, “Arz ederim” gibiyazıları karalıyorduk. Her itirazındamüdüre çıkıp ifade vermen gereki-yor. Mazgaldan ifade alıyorlar. 15santimetre karelik yerden.

Orada ifade vermezsen ne oluyor?Turgay: Vermeyince infaz

hakimine çıkarılıyorsun. Biz çok azkaldık ama içeride onlarca hastamahpus var, ölüm orucundançıkanlar var. Yağlı yemek yiyemi-yorlar ama yağlı yemekler çıkıyor.Sıcak suyla yağını süzmeyeçalışıyorsun.

Necati: Müzik, resim, ahşapoyma, çini sanatı, İngilizce, bilgisa-yar gibi dersler vardı. Bunlardevrimcilerin okuma saatlerini gaspetmek için alınmış önlemlerdiaslında.

Mihrican: Ben diğer arkadaşlar-dan farklı olarak T Tipi hapis-hanede kaldım.

Senin koşulların nasıldı?Mihrican: On kişi kaldık biz.

Ben geldiğimde orada bir düzenvardı. 6-7 yıllık mahpuslar vardı,onların yol göstericiliği sayesindeorası bizim açımızdan dahayaşanabilir bir alan oldu. Bizimhapishanedeki müdür hapishane-den “tesis” diye bahsetti. “Şöyleimkanlarımız var” falan diyordu.Sanki biz isteğimizle gelmişiz detatil yapacakmışız gibi anlattı. İşte“Diğer hapishanelerde bu yok,bizde var” türünden şeyler söylü-yordu.

D‹REN‹fi DÖNÜfiTÜRDÜAileniz nasıl karşıladı?Mihrican: Baskı ne kadar

artarsa direnç o kadar fazlalaşıyor.Tutuklama denilen şey vazgeçirme,caydırma amacıyla yapılıyor ama bututuklamalar içeriye giren insanlarımücadeleye daha sıkı bağlıyor,ailelerimizi de değiştiriyor.Örneğin, muhafazakar bir ailem varbenim, hapishane görüşünde gerillaailesiyle sarıldılar. Hapishane süreciaileyi bu şekilde dönüştürebiliyor.Medya bombardımanıyla hareketeden, devlete inanan bir aileydibenim ailem. Ben içerideykendevleti görme fırsatı buldular.

Hapse atılanların çoğu üniversiteli,bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Necati: Toplumun en dinamikunsurlarından olan üniversiteligençliğin hapse atılması aslındanormal bir durumdu. Bizimleberaber hapse atılan 12 kişinin 11’iüniversiteliydi.

Bu durum çevrenizi nasıl etkilendi?Necati: Mücadeleye daha sıkı

sarılmak sadece içeri atılan bizleriçin değil dışarıda kalanlar açsındanda gerçekleşti. Biz tutuklandıktansonra Kocaeli Üniversitesi’nde sonyılların en kitlesel eylemi yapıldı.

Hapishanedeki deneyiminhayatınızdaki karşılığı ne oldumesela?

Tugay: Tabii çok fazla kalmadıkama kendi hayatımızı programla-mayı öğrendik ve bu hayatın heralanına yansıyor.

nümüzdeki dönemde, hak mücadelesiçizgisini örgütlerken bir yandan dademokrasi mücadelesini beraber yürütmekzorundayız. Sosyal haklarla demokrasitalebi bu noktada birleşebilir

ıkınca arkadaşlarımızın, koyduğumuzprogramı yerine getirdiklerini gördük. Mü-cadelenin sürekliliği açısından önemliolan bu. Baskıyla, zorla hak mücadelele-rini engelleyemeyeceklerini görmüş olduk

Ç

Demokrasi talebi sokakta

H A P ‹ S H A N E H A K M Ü C A D E L E S ‹ N ‹ E N G E L L E M E Y E Y E T M E D ‹

İçeride de‘haklar’ var

Yaşar: Biz içeri girdiğimizde bir kitapçıkverdiler. Oradaki haklarından bahsediyor.Kapağına bakınca zaten, ‘Sağlık hakkı,eğitim hakkı’ var. Halkevi bildirisiniandırıyor. “Hak mücadelesi burada da bi-zimle” dedik. Hapishanede yer olmadığı içinpazartesi günü bizi revire götürdüler. Ne duşşansın ne de üzerini değiştirme şansın var.Çarşamba günü hücrelere yerleştirildik.Mesela çarşamba bizim kantin günümüzmüşonu da sonra öğrendik. İlk on gün sıcak sugörmedik. Normalde ilk başta tek kişilikhücrelere yerleştiriliyormuşsun daha sonra 3kişilik hücrelere geçiyorsun tabii hapishane-lerde yer olmadığı için bizi direk üç kişilikhücrelere yerleştirdiler.

Kantin dışında başka nelerin günü var?Duş günün, görüş günün, her şeyin günü

ve saati var. Bu günleri nasıl öğreniyorsunuz? Yandakilere soruyorsun, her şeyi sorarak

öğreniyorsun. Gardiyanlara soruyorsun amagardiyanlar bilmiyor ya da söylemiyor. Onundışında her şeyi dilekçeyle öğreniyorsun.

Kronik karaciğer rahatsızlığına yol açanGilbert Sendromu vardı sende. Acaba hapis-hanede bu hastalığa özel bir hassasiyet göster-diler mi?

Necati: Normalde her ay kan tahliliyaptırmam lazım. Hastane günüm, görüşgünümle kasıtlı olarak denk getirildi. Çünkügittiğimde de doktora özellikle söylemiştimpazartesileri görüşüm var diye. Üçüncühafta durumu aileme söyledim. Gündemoldu. Gazetelerde yazılmış. AdaletBakanlığı, aileme “Necati’nin sağlık duru-muyla ilgileniyoruz” demiş. Sonra bendilekçe yazmadan beni perşembe günü dok-tora götürdüler. Böyle olunca üç haftasonra hastaneye gidebildim. Bu olaylargazetelerde yazdıktan sonra bir de televiz-yon geldi. O zamana kadar defalarcadilekçe yazmıştık. Tek kişilik hücrede 18gün kaldım.

İçeriden çıktıktan sonra dışarısını nasıl buldunuz?Mihrican: Biz tutuklanmadan önce bir program

çıkarmıştık Halkevleri olarak, bir genel kurul süreci-miz vardı. Bu genel kurulda ben şube başkanıseçildim. Yaşar arkadaşımız da yedek üye olarakyönetime girdi. Dışarıya çıkınca arkadaşlarımızın,koyduğumuz programı aynen yerine getirdiklerinigörünce çok mutlu olduk. Bir mücadeleninsürekliliği açısından önemli olan da budur zaten.Baskıyla, zorla hak mücadelelerini engelleyemeye-ceklerini görmüş olduk. Biz içerideyken yaşananlarıHopa davası süreciyle birlikte değerlendirirsek,

“demokrasi” talebinin yavaş yavaş sokaklara çıktığınıgörmek de mümkün.

Örneğin Hrant Dink’in katledilişinin beşinciyılında on binlerce insanın yürümesi sadece davanınhassasiyeti ile ilgili bir durum değil; orada belirginbir AKP karşıtlığı var. Operasyonlara tepki olarakortaya çıkıyor. Önümüzdeki dönemde, gücümüzüaldığımız hak mücadelesi çizgisini örgütlerken birtaraftan da demokrasi mücadelesini beraber yürüt-mek zorundayız.

Sosyal haklar denilen haklarla demokrasi talebibu noktada birleşebilir.

‘Orada çok ciddibir düzen var. Eğerbu düzen içinde

devrimci birduruşla bir

program çıkara-mazsan seni ve

kişiliğini yokederler’

ÖEşkıyalar ‘bu işleri’ bırakmıyor

Görüş mühastane mi?

Page 15: Halkın Sesi 151'inci sayı

Y önetmen Mizgin MüjdeArslan, görüntü yönetmeniÖzay Şahin, şair ve

fotoğrafçı Mehmet Özer 13 Şubatsabahı erken saatlerinde evleribasılarak gözaltına alındı. Dördergün gözaltında tutulan sanatçılarserbest bırakıldı.

Aynı günlerde Biletix, GrupYorum’un biletlerini “terör”gerekçesiyle satmayacağını açıkladı.Yaşananları İçişleri Bakanı İdrisNaim Şahin’in 26 Aralık tarihindeyaptığı şu açıklama özetliyor:

“Terör örgütünün yürüttüğüçalışma sadece dağda, bayırda,şehirde, sokakta, arka sokaklardahaince pusu kurarak yaptığısaldırılardan ibaret değil. Birileri deciddi halde saptırma yaparak,kendine göre gerekçeler uydurarakmakulleştirerek, teröre destek veriy-or. Resim yaparak, tuvale yansıtarak,şiir yazarak, günlük makaleyazarak… Arka bahçe İstanbul’dur,İzmir’dir, Bursa’dır, Viyana’dır,Londra’dır, Washington’dur, üniver-sitede kürsüdür, dernektir, siviltoplum kuruluşudur. Oraya dasızmışlardır. Dağdakiyle mücadelekolay. Ama arka bahçede ayrık otuy-la tereler birbirine karışıyor. Birkısmı faydalı, bir kısmı zehirli.”

BABASININ KAYIP MEZARININPEfi‹NDE

13 Şubat günü KCK adı altındagerçekleştirilen operasyonlar kap-samında gözaltına alınan yönetmenMüjde Arslan, görüntüyönetmenliğini Özer Şahin’in yaptığıson filmi Kayıp Mezar üzerindeçalışıyordu. Arslan, kendi hayathikayesinden yola çıktığı belgeselfilmde, Müjde bir yaşındayken dağaçıkan ve kısa süre sonra da ölümhaberi gelen babasının kayıpmezarının izini sürüyor. Kurguaşamasında olan ve KültürBakanlığı’ndan da ‘senaryogeliştirme’ desteği alan filmin çekim-leri için Arslan ve ekibi Mahmur’agitmişlerdi.

Arslan, gözaltındayken kendisineMahmur’a gidişleri hakkında sorularsoran savcıyı bu ziyaretin film çekimiiçin olduğuna ikna edebilmek içinkaba kurgusu tamamlanmış filmiizletmek zorunda kaldı. MüjdeArslan, filmini 31 Mart’ta başlayacakİstanbul Film Festivali’ne yetiştirme-ye çalışıyordu.

Daha önce Dicle HaberAjansı’nda sinema muhabirliği veGündem gazetesinde kültür sanateditörlüğü yapan Müjde Arslan,Agora Yayınları’ndan çıkan ‘Rejisör:Atıf Yılmaz’, ‘Kürt Sineması:Yurtsuzluk, Sınır ve Ölüm’ ve ‘Yeşim

Ustaoğlu: Su, Ölüm ve Yolculuk’kitaplarının da editörlüğünü üstlen-mişti. Kısa filmlerinden Son Oyun,Boston Belgesel ve Kısa FilmYarışması En İyi Kısa FilmÖdülü’nün de aralarında olduğu beşfestivalden ödülle dönmüştü. Yineailesinden birinin, Emine halasınınhikayesini anlattığı 2009 tarihli‘Ölüm Elbisesi: Kumalık’ isimlibelgesel çalışması da ilk kezgeçtiğimiz yıl İstanbul Film

Festivali’nde gösterilmiş ve beğenitoplamıştı.

ANKARA MUHALEFET‹N‹NS‹MGE ‹SM‹

Ankara muhalefetinin simge isim-lerinden şair ve fotoğrafçı MehmetÖzer de Mizgin Arslan’la aynıoperasyon kapsamında gözaltınaalındı. Özer’in sorgusunda gözaltısebebi olarak yolladığı bir e-postagösterildi.

4 gün gözaltında tutulduktansonra serbest bırakılan Özer, "Böylebinlerce e-postam her yerde bulunur,üstelik bu e-postalardan haberdarbile değilim" diyerek bu keyfi gözaltıuygulamasına karşı öfkesini dilegetirdi. İstanbul’da gözaltında tutu-lan Özer serbest bırakıldıktan hemensonra, daha önce üstlendiği Van’ayardım için düzenlenen konserinsunuculuğunu yapmak üzereAnkara’ya döndü.

Alt›n Ay› Taviani’lerinBerlin Film Festivali’nde 'altın ayı ödülü' Tavianikardeşlerin filmine gitti. Hapishanede Shakespeare'nin oyu-nunu sahnelemeye çalışan bir grup hükümlünün hikayesinianlatan İtalyan yapımı "Sezar Ölmeli" filmi birinci oldu.Reis Çelik'in Lal Gece filmi kristal ayı ile ödüllendirildi.

Fidel Castro’nun anıları gazeteci Katiuska Blanco’nunsöyleşisiyle kitap oldu. Yaklaşık bin sayfalık "Guerrilla ofTime" adlı kitap, Castro'nun çocukluğundan başlıyor veokuyucuyu Castro ile arkadaşlarının Fulgencio Batistayönetimini devirdiği Aralık 1958'e götürüyor.

Ünlü pop şarkıcısıWhitney Houston,48 yaşında öldü.1980'lerde ve 1990'lıyıllarda çıkan albüm-leriyle ünü dünyayayayılan Houston ül-kemizde de KevinCostner ile başrolle-rini paylaştığı "TheBodyguard" filmindesöylediği "I WillAlways Love You"şarkısı ile hafızalarakazınmıştı.

KESK’tenVan konseriKESK Ankara ŞubelerPlatformu, Vanlıdepremzedeler için 19Şubat’ta AnadoluGösteri Merkezi’ndekonser düzenledi.Cevdet Bağca,Bandista, Helesa,Kibele, Kutup Yıldızıve Koma Çiya'nınkatılacağı konseringeliri ile Vanlıdepremzedelerekonteynır alınacak.

KÜLTÜRSANAT

Halk›n Sesi

1523 fiubat 2012 / 7 Mart 2012

Houston’aelveda

Fidel’in an›lar› kitap oldu

AKP’nin sanata yönelik saldırılarıişgüzar rektörleri de hareketlendirdi.

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’nde birheykel Ermenistan devlet armasına benze-diği gerekçesiyle depoya kaldırıldı.Heykeltıraş Atanas Karaçoban’ın üniversitekampüsünde bulunan heykeliyle Ermenistandevlet armasındaki figür arsındaki tek ben-zerlik bir aslan ve kartalın yan yana durması.Üniversite Rektörü Ahmet Karaaslankonuyla ilgili bir açıklama yaparak şunlarısöyledi: “Üniversitemizin giriş kapısındaki 2heykel estetik olarak da şık değildi. Bu

heykellerin Ermenistan'ın devlet armasınabenzediği yönünde çok sayıda şikâyet aldık.Üniversitemizin danışma kurulu, şikâyetlerüzerine söz konusu heykellerin kaldırılmasıyönünde bir karar verdi.”

Heykelinin kaldırılması karşısında üzüntüduyduğunu söyleyen heykeltıraş AtanasKaraçoban "Heykeli yaparken benialkışlayan yönetim bugün heykeli kaldırdı.Heykeli kaldıran yönetim kurulu üyelerininsoyadları arasında Erarslan, Karaarslan veArslan ismine sahip olanlar var. Olayı ironikbuluyorum" açıklamasında bulundu.

Halkevleri’nin 80.yılkuruluş yıldönümü

etkinlikleri kapsamındaŞirintepe Halkevi, 11 Şubatcumartesi günü çocuklarıtiyatroya götürdü. Çocuklar,Ankara Sanat Tiyatrosu’ndaizleyicilerle buluşan“Kırmızı Şapkalı Kurt” adlıçocuk oyununu izledi.Çocukların velileri de bukeyfe katıldı. Etkinliğekatılan çocuklar oyundançıkardıkları dersleri bir-biriyle paylaşırken bundansonrası için de tiyatroya sıksık gideceklerini söylediler.45 çocuğun katıldığı etkinliksonrası çocuklar tiyatrooyuncularıyla fotoğraflarçektirdi.

B A K A N H E D E F G Ö S T E R D ‹ , P O L ‹ S E V L E R ‹ N ‹ B A S T I

Karadeniz müziğiniderelerin sesine, kadınların

mücadelesine kulak veren birKaradenizli kadından dinlemekistiyorsanız Bahçeye Hanımelialbümünü tavsiye ederiz. Kara-deniz müziğini otantik dokusu-nu bozmadan ama kendi renginivererek okuyan Ayşenur Koli-var’ın uzun süredir beklenen al-bümü çıktı. Akademik düzeydeHalkbilim ve kadın çalışmalarıile ilgilenen Ayşenur Kolivar’ıdinleyiciler Sonbahar filmininsonunda okuduğu "Daim YusufOrti" ağıdıyla hatırlayabilir. Ko-livar doğup büyüdüğü Karade-niz’de 1996’dan beri derlediğiezgi ve hikâyeleri 25 şarkıdanoluşan Bahçeye Hanımeli’ndetopladı. Albümdeki parçalar

Kolivar’ın Karadenizli kadınlar-dan dinlediği öykü ve ağıtlaradayanıyor. Bu yanıyla da bir ka-dın albümü olma niteliği taşıyor.

Lazca, Hemşince, Megrelce,Gürcüce, Pontus Rumcası,Çerkesce ve TürkçeninKaradeniz'deki lehçelerindeyorumlanan parçaların yeraldığı albümü bir “kültür bahçe-si” olarak gören Kolivar, 25parçayı Karadeniz’e özgü çiçekadları altında bölümlendirmiş.Albümde açan Karadeniz çiçek-leri şöyle: Manuşag (Menekşe),Loresima (Papatya), Gastumra(Güz çiğdemi), Mekhak (Ka-ranfil), Seteney (Düğün çiçeği),Tsifin (Ormangülü), Vargel(Bahar çiğdemi).

Erkan Oğur’un gitarıyla, Se-

lim Bölükbaş’ın tulum ve ke-mençesiyle, Hikmet Akçiçek’insesiyle katkı sunduğu albümde‘Yaylar’, ‘Kar Yağayi’, ‘MaviliEşarbum’, ‘Dida Voynana’ gibitanıdık Karadeniz ezgileri var.Bu ezgilerin yanı sıra ‘E Asiye’,‘Ela Mendemiyoni’, ‘Vay Beni ‘gibi Karadeniz dışında duyul-mamış parçalar da var. Albüm-de yer alan ‘Lafın Aykırısı’ par-çası ise Karadeniz kadınının de-reler aşkına isyanını anlatıyor.HES’lere karşı mücadele edenkadınlarla yapılan mülakat veeylemlerde yapılan kayıtlardanalıntılar taşıyan bu parçadakadınlar sesleniyor: “Dereyikurutanlar sopalıktur sopalık,Ander kalsın parası, dere değilsatuluk.”

!f Uluslararas› Ba¤›ms›z FilmlerFestivali’nin ilk aya¤› 16 fiubat’ta ‹stanbul’dabafllad›. ‹stanbul aya¤› 26 fiubat’a kadarsüren festival, 1- 4 Mart'ta Ankara'da ve tari-hinde ilk defa 2 - 4 Mart aras›nda ‹zmir'detakipçileriyle buluflacak.

11. y›l›na girenfestivalin bu senekiözel konu¤u, verdi¤imücadeleyle eflcinselaktörlerin ana ak›msinemada ad›n›duyurmas›na önayakolan Britanyal› oyun-cu Rupert Everett.daha önce bir belge-sel çekimi için

Türkiye'ye geldi¤i s›rada eflcinsel oldu¤unuö¤renen babas› taraf›ndan öldürülen AhmetY›ld›z cinayetinden haberdar olan Everett, bucinayeti konu alan Zenne filminin özel gös-terimini sunacak.

!f'in di¤er bir konu¤u ise "Piyano" vePeter Greenaway filmleri dahil say›s›z filminmüziklerini besteleyen Michael Nyman.

Çocuklara80’inci yılhediyesi

Bağımsız filmler 11 yıldırperdede

Irkçılıkheykelkaldırttı

Mizgin Müjde Arslan ve Özay fiahin’ingözalt›na al›nmas›na sinemac›lar ortakbir bildiri yay›nlayarak tepki gösterdi.Altyaz›, Ankara Uluslararas› Film Festivali,docIstanbul, Documentarist, Filmmor, ‹flçiFilmleri Festivali, Sinesen, Uçan SüpürgeUluslararas› Kad›n Filmleri Festivali, YeniFilm Dergisi gibi kurumlar›n yan› s›ra yö-netmenlerin, yap›mc›lar›n, yazarlar›n veoyuncular›n imza att›¤› aç›klamada ‹çiflle-ri Bakan› ‹dris Naim fiahin’in 26 Aral›k2011 tarihinde sanatç›lar› hedef gösterenaç›klamalar› hat›rlat›ld›. Aç›klamada“Mizgin Müjde Arslan'›n, Özay fiahin’in veberaberinde pek çok insan›n gözalt›naal›nmas›, bu tutuklamalar›n Kürtlere yö-nelik siyasi operasyonlar oldu¤unu birkez daha olanca aç›kl›¤›yla ortaya koy-mufltur. Bugüne kadar kad›n, erkek,genç, yafll› binlerce insan›n ma¤dur oldu-¤u operasyonlarda, ö¤renciler, siyasetçi-ler, gazeteciler, iflçiler, akademisyenler ilebirlikte art›k sanatç›lar›n da hedef al›nd›-¤› aflikârd›r” denildi.

Ankara’da da Özer’in yaln›z olmad›¤›n›göstermek isteyen dostlar› bir dayan›flmametni yay›mlayarak “Hepimiz birerMehmet Özer’iz” dedi. ÇHD, ‹HD Ankarafiube, Düflünceye Özgürlük Giriflimi,Ankara Ayd›n Sanatç› Giriflimi, Devrimci78’liler Federasyonu ve Pir Sultan AbdalDerne¤i taraf›ndan yay›mlanan aç›klama-da Mehmet Özer’in “Kral Ç›plak” dedi¤iiçin gözalt›nda oldu¤unu vurgulayandostlar›, Özer’in yan›nda olduklar›n› veonu sahipsiz b›rakmayacaklar›n› ifadeettiler.

fiahin’in hedef göstermesinin ard›ndanBiletix de kendine vazife ç›kard›.Malatya’da Grup Yorum’un konser biletinisatan üniversite ö¤rencileri hapis cezas›al›nca Biletix, Grup Yorum’un konserbiletlerini satmaktan vazgeçti.

Bursa’da yap›lacak konser öncesi Grup

Yorum Biletix’ten sözlü olarak red cevab›ald›. Olay›n bas›na yans›mas›n›n ard›ndangelen tepkiler üzerine geri ad›m atanBiletix yetkilileri satmama karar›n› yalan-layarak “Grup Yorum konserinin bilet-lerinin sat›fl›n›n hukuka ayk›r› olmad›¤›n›netlefltirmifl bulunuyoruz” dedi.

Biletix'den gelen "araflt›rd›k, bir sorunyok" aç›klamas›n›n üzerine "GrupYorum'un meflrulu¤unu sorgulamak kim-senin haddine de¤ildir. Biletix, GrupYorum'u yasa d›fl› göstermeye çal›flm›flt›r”diyen Grup Yorum ise Biletix’i özür dile-meye ça¤›rd›.

GONCA fiAH‹N

AKP’ye karşıdayanışma

Gözalt›na al›nan flairve foto¤rafç› MehmetÖzer, Ankara muhale-fetinin simge isim-lerinden biri. Onun fliir-leri, objektifi olmadaneylemler öksüz kal›r.Ankara’n›n direniflteki-leri onun ‘Gül diyor ki:‹syan’ dizesiyle isyan›hayk›r›r.

Sanatçılar AKP’nin hedefinde

Biletix’tenYorum’asansürBobiler.Org sitesinden al›nm›flt›r

‹çiflleri Bakan› ‘terörün arka bahçesi’deyip sanatç›lar› hedef gösterdi. Üçsanatç›, evi bas›larak gözalt›na al›nd›

Karadeniz çiçek açtı

Page 16: Halkın Sesi 151'inci sayı

SOKAĞINSESİ 16

Halk›n Sesi23 Şubat 2012 / 7 Mart 2012

Ü R E T E N B İ Z İ Z Y Ö N E T E N D E B İ Z O L A C A Ğ I Z

B u toprakların 80 yıllık örgütüHalkevleri insanca yaşamdemokrasi ve özgürlük mücadele-

si yürüyüşünü güçlenerek, yaygınlaşaraksürdürüyor. Piyasacı, gerici, faşist iktidar-ların baskısı üzerinden eksilmeyenHalkevleri, AKP’nin itibarsızlaştırma veetkisizleştirme çabalarına karşın yürüt-tüğü halkın hakları mücadelesini 80’inciyıl etkinliklerine de taşıdı. Etkinliklersalonlarda da sokaklarda da büyük bircoşku içinde gerçekleşti.

80’inci yıl etkinliklerinin merkezindeHalkevleri Genel Merkezi’nin Ankara’da-ki etkinlikleri yer aldı. Ankara’da 80’inciyıl coşkusu, 10 Şubat günü düzenlenenyemek ile başladı. 450 kişinin katıldığı ye-mekte çok sayıda demokratik kitleörgütü, sendika ve meslek örgütü yöneti-cilerine ‘Halkevleri’ne üye ol’ çağrısınakulak verdikleri için teşekkür edildi veüye kartları takdim edildi.

II. HALKIN HAKLARI ÖDÜLLERİSAHİPLERİNİ BULDU

Etkinliklerin ikinci ayağı 18 Şubatgünü gerçekleşti. Halkevleri GenelMerkezi önünde bir araya gelen,çoğunluğunu kadınların oluşturduğu 500kişi, balonlarla süslenmiş kortej ve davulzurna sesleri eşliğinde kent merkezininfarklı noktalarında Halkevleri’nin 80’inciyılını kutladı.

II. Halkın Hakları Ödül Töreni’ningerçekleştirileceği İnşaat MühendisleriOdası’na gelinmesinin ardından sokaktakicoşku salona yansıdı.

Tiyatrocu ve sinema oyuncusu TanerRumeli’nin sunduğu etkinlik, HalkevleriGenel Başkan Yardımcısı SamutKarabulut’un açılış konuşması ile başladı.Karabulut’un ardından sahne alan FeryalÖney, türküleri ile salondaki coşkuyuartırdı.

Öney’in dinletisinin ardından ödültörenine geçildi. II. Halkın Hakları Ödül-

leri’ne özgür basının simgesi olan ÖzgürGündem gazetesi, Hopa haberlerinedeniyle Milliyet gazetesi muhabiriTürker Karapınar ve Radikal gazetesimuhabiri Mesut Hasan Benli, DHA ka-meramanı basın emekçisi Tahsin Güner,yaşam haklarına sahip çıkanların haber-lerini yaptığı için Ömer Şan, UludereKatliamı’nı sansüre karşın yayımlayanAyşenur Arslan, halkın haklarını ve kadınhaklarını köşelerine taşıyan Akşamgazetesinden Özlem Çelik, Radikalgazetesinden Ezgi Başaran ve yineRadikal gazetesinden Pınar Öğünç, Vandepremini unutturmayan ve Van ÇocukEvi’ni anlatan yazıları nedeniyleCumhuriyet gazetesi yazarı Müge İplikçi,halkların kardeşliğini türkülerine yansıtanKardeş Türküler ve tutuklu gazetecilerinsimgesine dönüşen Ahmet Şık ile NedimŞener layık görüldü.

Ödülleri BDP Milletvekili HasipKaplan, CHP milletvekilleri Levent Gök

ve Kazım Kurt, akademisyen KorkutBoratav, Akşam gazetesi yazarı NihalKemaloğlu, Çağdaş Gazeteciler DerneğiGenel Başkan Yardımcısı Gökhan Bulut,Eğitim-Sen MYK üyesi Betül ÖztürkKorkut, Dikmen Vadisi Barınma HakkıBürosu Temsilcisi Tarık Çalışkan, Hopatutuklusu ve Halkevi üyesi DorukYıldırım, Halkevleri MYK üyeleri DilşatAktaş ve Oya Ersoy, Halkevleri GYKüyesi Metin Kaya ve etkinliğin sunucusuTaner Rumeli takdim etti.

Yapılan konuşmalara halkın haberalma hakkına sahip çıktığı için hayatınıkaybeden ve tutuklanan gazetecilerdamgasını vurdu.

İkinci defa düzenlenen tören ile birlik-te halkın iletişim hakkının önemi, san-sürün ve baskının had safhaya ulaştığıböylesi bir dönemde bir kez daha ifadeedilmiş oldu.

Ödüllerin verilmesinin ardından etkin-lik sona erdi.

Son dönemde özellikle eğitimhakkı ile doğa ve yaşam mücade-

lesi başlıklarında yürüttüğü hakmücadeleleriyle dikkat çekenÇanakkale Halkevi’nin 19 Şubat günüyapmak istediği 80’inci yıl yürüyüşünepolis saldırdı. Halkevi üyeleri,Bankalar Caddesi’nden şarkılar vesloganlarla Saat Kulesi’ne yürümek,daha sonra burada bir sokak tiyatrosusergilemek istedi. Fakat yürüyüşhenüz başlamadan polis barikatıkitlenin önünde yerini aldı.

GÜVENLİK ŞUBE MÜDÜRÜTAYYİP KUKLASINA ATLADI

Yürüyüşün izinsiz olduğuuyarısında bulunan Güvenlik ŞubeMüdürü, sokak tiyatrosundakullanılmak üzere hazırlanan“Padişah Tayyip” kuklasını görüncekuklanın üzerine atladı.

Kuklayı vermek istemeyenHalkevcilere bu sefer çevik kuvvetsaldırdı. Biber gazı, cop ve kalkanlar-la saldıran polis, 6 Halkevi üyesini de

gözaltına aldı. Gözaltına alınanHalkevciler, maruz kaldıkları yoğunbiber gazı nedeniyle hastaneye gitti-ler. Ancak polisin hastane kapısındabarikat kurması üzerine hastaneönünde yeniden çatışma çıktı. BirHalkevi üyesi yaralandı. Gözaltınaalınanlar akşam saatlerinde serbestkaldı.

ÇANAKKALE MUHALEFETİOMUZ OMUZA

Saldırının ardından Çanakkaletoplumsal muhalefeti tarafından birbasın açıklaması gerçekleştirildi.Açıklamayı okuyan HalkevleriOnursal Başkanı Abdullah Aydın,yürüyüşün bir gösteri yürüyüşü değil,geleneksel bir kutlama yürüyüşüolduğuna dikkat çekti ve ‘izinsiz’ birdurumun olmadığını belirtti. PolisinAKP’ye muhalif olan kurumlarayönelik düşmanca tavrının birörneğini gördüklerini söyleyen Aydın,hak ve demokrasi mücadelesini yük-selteceklerini ifade etti.

II. Halkın Hakları ödülleri sahiplerinibulurken sanat sokakla, sokakHalkevcilerle buluştu. Halkevleri’ninÇanakkale’deki yürüyüşüne polis saldırdı

Geçmişe gelecekten bakan 80 yıllık birhalk örgütü olan Halkevleri, halkın hak-ları mücadelesinin coşkusunu sokak-lara ve salonlara taşıdı

‹zmir Halkevleri, 17 fiubat’taki etkinli¤inde yüzlerce kifliyicoflkusuna ortak etti. Halkevleri Kültür Sanat Atölyesi fiiirGrubu’nun “80 Yasakl› fiair/80 Yasakl› Dize” sunumuyla bafllayanetkinlikte Hilmi Yaray›c›, ‹zmirlilere sevilen flark›lar›n› seslendirdi.Etkinlikte Van Çocuk Evi gönüllüsü Rasmus Engelhard’a veUmuda Ezgi grubu solisti Nihat Ayd›n’a da birer plaket verildi.

Çay›na, suyuna, deresine sahip ç›kan Hopa ve Kemalpaflal›larise farkl› alanlardaki etkinliklerini ortak flenli¤e tafl›d›. Hopa,Kemalpafla, Borçka ve F›nd›kl›’dan gelen ekipler, halkoyunundanfliire, gitar ve ba¤lamal› dinletiden tiyatroya, müzik grubundançocuk korosuna kadar çok çeflitli gösterimler ile unutulmaz birgece yaflatt›. Rize Pazar’da da Halkevleri’nin tarihsel geliflimiüzerine yap›lan sunumun ard›ndan Halkevleri mücadelesinintart›fl›ld›¤› bir forum düzenlendi.

Çanakkale Halkevi de afifl sergisi, Press filmi gösterimi, tiyatrooyunu ile bafllatt›¤› 80. y›l etkinliklerini 19 fiubat akflam› düzen-ledi¤i yemek ile sonland›rd›. Etkinlikte SES fiube Baflkan› EftelY›ld›r›m’a “Halk›n doktoru”, Olay gazetesi baflyazar› SermetAtadinç’e “Halk›n gazetecisi”, Ziraat Mühendisleri Odas› fiubeBaflkan› Hicri Nalbant’a “Halk›n mühendisi”, Cüneyt Orcan’a“Halk›n avukat›”, emekli ö¤retmen fierife Ergün’e de “Halk›nö¤retmeni” ödülü verildi.

Salonlarda 80 yılcoşkusu

“Tek yol sokak” diyen Halkevleri’nin sokak-taki 80. y›l kutlamalar›nda da coflku vard›.Antalya Halkevi’nin 19 fiubat’taki yürüyüflü,dayan›flma mesajlar› ile dikkat çekti. Yürüyüfledestek veren Devrimci Sa¤l›k-‹fl, DevrimciTurizm-‹fl, Sosyal-‹fl ve Pir Sultan Abdal KültürDerne¤i temsilcileri, Halkevleri’nin insancayaflam, demokrasi ve hak mücadelelerininönemine iflaret ettiler. ‹zmir Buca Halkevi de19 fiubat günü ‹zmirlilere üyelik ça¤r›s› yapt›¤›bir yürüyüfl gerçeklefltirdi.

SOKAKTA SANAT SERGİSİAnkara

Halkevleri deKonur Sokak’tagünler sürençal›flmalar›nard›ndan 20fiubat akflam›“Sokak özgür-

lefltirir” diyerek “Sanat sergisi”ni açt›. 25sanatç› taraf›ndan yap›lan ve “Sanat› soka¤a,halk›n aya¤›na, halk›n yan›na getirdik” söz-leriyle sunulan eserler, yüzlerce kiflininkat›ld›¤› aç›l›flta ilgiyle izlendi. Sergide her biribirbirinden farkl› anlamlar içeren üç boyutlukald›r›m resimleri, duvar resimleri, flablon

çal›flmalar›,pankartlar, insanfleklinde ka¤›ttanoyuncaklar, kuk-lalar, heykellerve mimaritasar›mlar yerald›.

Eylem desanat dasokakta Halkevleri’nin 80. yıl yürüyüşüne saldıran

polisin kutlamalara gölge düşüremedi

Çanakkale’dekukla terörü

Köklü ve genç bir örgüt

AAnnttaallyyaa

‹‹zzmmiirr

HHooppaa

AAnnkkaarraa:: ‘‘SSookkaakk ÖÖzzggüürrlleeflflttiirriirr SSaannaatt SSeerrggiissii’’nnddeenn