horlayanlarda mrı ile üst solunum yolu değişikliklerinin
TRANSCRIPT
T.C.Sağlık Bakanlığı
Taksim Eğitim ve Araştırma HastanesiRadyoloji Kliniği
Şef Dr. Bülent Öner
HORLAYANLARDA MRI İLE ÜST SOLUNUM YOLU
DEĞİŞİKLİKLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
(Uzmanlık Tezi)
Dr. Deniz DALAYMAN
İstanbul – 2005
1
TEŞEKKÜR
Uzmanlık eğitimim boyunca yakın ilgi ve yardımlarını esirgemeyen, bilgi ve
deneyimlerinden yararlanmamı sağlayan Radyoloji Klinik Şefi Sayın Dr. Bülent Öner’e,
İhtisas süresi boyunca yakın ilgi ve dostluklarından dolayı uzmanlarımız; başta şef
muavinlerim Dr. Mahmut Beşer, Dr Emin Zeybek olmak üzere, Dr. Beyza Kahvecioğlu, Dr.
Müge Çerkeş, Dr. Yeter Ekici, Dr Özgür Sarıca ve Dr. Sabahat Nacar’a,
Tez çalışmamda yardımlarını esirgemeyen GATA Haydarpaşa Eğitim Araştırma
Hastanesi Radyoloji bölümü, başta Şef’i Prof. Dr. Eşref Kızılkaya ve Yard. Doç. Dr. Hakan
Mutlu olmak üzere tüm çalışanlarına,
İhtisas süresi boyunca sıcak ve samimi bir çalışma ortamı paylaştığım asistan
arkadaşlarıma,
Desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen aileme teşekkürlerimi ve sevgilerimi
sunarım.
Dr. Deniz DALAYMAN
2
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ 1
GENEL BİLGİLER 2BOYUN BÖLGESİ RADYOLOJİK ANOTOMİSİ 2
Servikal Fasyalar 2
Servikal Spaceler 3
FARİNKS ANATOMİSİ 13
Farinksin Embriyolojisi 14
Nazofarinks( NF) 14
Orofarinks(OF) 15
Hipofarinks(HF) 15
HORLAMA VE UYKU APNEA SENDROMU 16
Epidemiyoloji 16
Terminoloji 16
Klinik 18
Tanı 19
Tedavi 20
MATERYAL VE METOD 21
BULGULAR 23
OLGULARIMIZDAN ÖRNEKLER 27
TARTIŞMA 32
SONUÇ 35
KAYNAKLAR 36
3
GİRİŞ
Horlama, üst solunum yollarındaki yumuşak dokuların uyku sırasında gevşemesi
sonucunda hava yollarında kısmi bir daralma ve bu yumşak dokuların uyku esnasındaki
titreşimleri sonucu ortaya çıkan rahatsız edici bir sesdir (1).
Horlama erişkin insanlarda oldukça sık rastlanan bir sorundur. Horlama erkeklerde ve
şişman kişilerde, sigara içenlerde, alkol kullananlarda daha sık olmakla birlikte her insanda
görülebilir. Horlama bazılarınca önemsiz ve basit bir durum olarak kabul edilsede uyku
düzenini etkileyen ve horlayan kişinin uyku esnasında yeterli oksijen almasına engel teşkil
eden bir rahatsızlıktır. Ayrıca oldukca önemli ailesel ve sosyal bir sorundur (2).
Horlamanın asıl nedeni olan üst solunum yollarında obstrüksiyonun olduğu yerin
belirlenmesi, cerrahi tedavi için oldukça yol göstericidir. Bu bölgeleri oluşturan kemik ve
yumuşak doku yapılarını değerlendirmek için çeşitli yöntemler kullanılabilir. Bu yöntemler
fluroscopi, nasofaringoskopi, sefalometri, CT ve MRI dır. İdeal görüntüleme modaritesi ucuz,
noninvaziv ve hastanın supine pozisyonda olabileceği ve radyasyon içermeyen bir metod
olmalıdır. Ayrıca yüksek rezolüsyonda anotomik yapıları göstermelidir. Böyle bir
görüntüleme modaritesi henüz bulunamamakla beraber MR inceleme üst hava yollarını
değerlendirmede oldukça iyi bir metoddur (3).
Bu çalışmada amacımız, MRI ile horlamada üst hava yollarında daralmaya neden
olabilecek hava yolunu çevreleyen yumşak doku komponentlerinden etkin olanları saptamak,
orafaringeal hava yolunun horlayanlarda horlamayanlara göre daha dar olduğunu göstermek
ve horlamada önemli faktör olduğu söylenen obezitenin rolunu tespit etmekti.
4
GENEL BİLGİLER
BOYUN BÖLGESİ RADYOLOJİK ANOTOMİSİ
Servikal Fasyalar
Servikal fasyalar yüzeyel ve derin servikal fasya olmak üzere ikiye ayrılır.
1. Yüzeyel Fasya:
Platismayı içine alarak boynu çepeçevre kuşatır.
2. Derin Fasya:
Üç alt gruba ayrılır. Bu alt gruplar, yüzeyel, orta (visseral), derin (prevertebral) tabakalardır.
a. Yüzeyel derin fasya
Yukarıda protüberansia oksipitalis eksterna, petroz kemiğin mastoid kısmı, zigomatik
arkus ve mandibulaya yapışır. Mastikatör adeleleri çevreler ve parotisin kapsülünü
oluşturur. Trapezius ve SKM adeleleri içine alarak aşağıda klavikulalara yapışır.
b. Orta derin fasya
Kafa kaidesinden başlayarak faringeal konstrüktör adeleleri çevreler ve önde pterigoid
plaklara, altta hyoid kemiğe, daha altta ise perikarda yapışır.
c.Derin servikal fasyanın derin tabakası
Prevertebral tabaka olarak da adlandırılır. Vertebral kolon, paraspinal ve prevertebral
adeleleri içerir. Spinöz ve transvers proçeslere yapışır.
5
Servikal Aralıklar
Boyun anatomisini daha iyi kavrayabilmek için servikal bölgeleme kullanılmakdadır.
Buna göre boyun iki ana bölgeden oluşur.
• Suprahyoid (üst) bölge
• İnfrahyoid (alt) bölge
Suprahyoid bölgede nazofarinks, orofarinks, oral kavite ile çevre kemik ve yumuşak
dokular bulunur.
1.Suprahyoid bölge aralıkları
Parafaringeal aralık Karotid aralık
Faringeal mukozal aralık Retrofaringeal aralık
Mastikatör aralık Prevertebral aralık
Bukkal aralık Sublingual aralık
Parotid aralık Submandibuler aralık
6
Şekil-1 BS: Bukkal space, MS: Mastikatör space, PPS: parafaringeal space, PS: Parotis space,
PCS: Posterior carotis space, CS: Carotis space, PVS: Paravertebral space, RPS:
Retrofaringeal space, PMS: Faringeal mukozal space
Şekil-2 BS: Bukkal space, MS: Mastiktör space, PPS: Parafaringeal space, CS: Karotid space,
PMS: Paramukozal space, RPS: Retrofaringeal space, PVS: Prevertebral space, CS: Posterior
servikal space
Parafaringeal Aralık:
Parafaringeal aralık koordinat belirleyici aralıktır. Yutkunma ve çiğneme kasları
arasında yer alır. Medialinde faringeal mukozal ve retrofaringeal aralık, anteriorda mastikatör
aralık, lateralinde parotid aralık, posteriorunda karotid aralık bulunur. Derin yüz bölgesinde
7
kafa kaidesi ve hyoid kemik arasında yer alır. Yağ dokusundan zengindir. İçinde trigeminal
sinirin dalları ve pterigoid venöz pleksus bulunur. Asansör görevi görüp komşu aralıklarda
gelişen enfeksiyon veya tümör buradan yukarıya taşır (Şekil-3).
Şekil-3 Parafaringeal aralık
Faringeal Mukozal Aralık:
Parafaringeal aralığın medialindedir. Mukoza, Waldeyer halkasının lenfoid dokusu,
minör tükrük bezleri, kartilaj östaki tüpü, üst ve orta konstriktör adeleler ve levatör palatini
adelesi bulunur. Kitleleri parafaringeal aralıktaki yağ dokusunu laterale deplase eder(Şekil-4).
Şekil-4 Faringeal mukozal aralık
Mastiktör Aralık:
8
Parafaringeal aralığın ön kesimindedir. Aralıkta mandibulanın ramusu ve posterior
korpusu, medial ve lateral pterigoid adele, masseter ve temporalis adelesi, parotis duktusu
proksimal kesimi, inferior alveolar arter, ven ve sinir yer alır. Yukarıda temporal fossaya
uzanır suprazigomatik mastikatör aralık, infratemporal fossada ise nazofaringeal mastikatör
aralık adını alır. Medialde pterigopalatin fossa, lateralde ise zigomatik ark ile sınırlanmıştır
(Şekil-5).
Şekil-5 Mastiktör aralık
Bukkal Aralık:
Mastikatör aralığın ön kesimindedir. Mastikatör aralık ile arasında sınır yoktur. Parotis
duktusunun bir kısmı buradadır (Şekil-6).
Şekil-6 Bukkal aralık
9
Parotis Aralığı:
Parafaringeal aralığın lateralindedir. Yukarıda dış kulak yoluna komşuluk gösterir ve
aşağıda mandibula açısına kadar uzanır. Önünde mastikatör, medialinde parafaringeal aralık
bulunur. Posteromedial kesimde ise digastrik kasın posterior karnı ve fasyası ile karotid
aralıktan ayrılır. Aralıkta parotis bezi, infraparotid fasyal sinir, retromandibular ven, eksternal
karotid arter ve bazı dalları ile lenf nodları bulunur. Kitleleri parafaringeal yağ dokusunu
lateralden mediale doğru iter. Derin parotid bez stiloid ile mandibula arasında yer alan alana
doğru uzanır. Bu alana stilomandibular tünel adı verilir. Derin parotid bez kitleleri ile
parafaringeal kitlelerin ayırımı bazen güç olabilir (Şekil-7).
Şekil-7 Parotis aralık
Karotid Aralık:
Bazılarınca retrostiloid aralık olarak da tanımlanır. Karotid kılıf ile sarılıdır.Önünde
parafaringeal, lateralinde parotid, medialinde retrofaringeal, posteriorunda ise posterior
servikal aralık bulunur. Kafa kaidesinden arkus aorta düzeyine kadar uzanır. Supra ve
infrahyoid kısımları vardır. Suprahyoid kısmında internal karotid arter, juguler ven, 9, 10, 11
ve 12. kranyal sinirler, derin servikal zincirin lenf nodları ve sempatik zincir yer alır. Kitleleri
parafaringeal yağ dokusunu öne ve laterale doğru deplase ederler (Şekil-8).
10
Şekil-8 Karotid Aralık
Retrofaringeal Aralık:
Önde derin servikal fasyanın orta tabakası, arkada prevertebral fasya ile çevrilidir. T2-
T6 düzeyinde bu iki tabaka kaynaşırlar. Suprahyoid bölgede lenf bezleri ve yağ dokusu içerir.
Bu bölgede yer alan patolojilerde prevertebral adeleler arkaya deplase olur.
Prevertebral Aralık:
Retrofaringeal aralığın arka kesimindedir. Derin servikal fasyanın derin yaprağı ile
retrofaringeal aralıktan ayrılır. Anterior ve posterior prevertebral aralık olarak iki kısımda
incelenebilir. Derin servikal fasyanın derin yaprakları arasında bulunur. Diyafragmaya kadar
uzanır. Patolojilerinde prevertebral adeleler öne itilirler (Şekil-9).
Şekil-9 Prevertebral aralık
Sublingual Aralık:
Mylohyoid kasın süperomedial kesimine lokalizedir.Oral kavitenin tabanını yapar.
Sublingual gland ve duktusları, submandibular gland derin kısmını ve Wharton kanalını içerir.
11
Submandibuler Aralık:
Mylohyoid kasın inferolateraline ve hyoid kemiğin superiorunda lokalizedir.
Submandibular bezin yüzeyel kısmını, submandibular ve submental lenf nodlarını içerir.
Parafaringeal aralık mylohyoid kası düzeyinde sublingual ve submandibular aralıklarla
devamlılık gösterir (Şekil-10).
Şekil-10 Submandibuler Aralık
2. İnfrahyoid Bölge Spaceleri
Visseral aralık
Posterior servikal aralık
Anterior servikal aralık
Karotid aralık
Retrofaringeal aralık
Prevertebral aralık
12
Şekil-11 SCM: sternoclohyoid kas RPS: retrofaringeal space TM: Trapezoid kas, PCS:
Posterior servikal space, PVS: Prevertebral space, CS: karotis space, E: özofagus, VS:
Vertebral space, T: Trakea, TG: Tiroid Gland
Karotid, retrofaringeal, prevertebral aralıklar suprahyoid bölgenin devamı olarak
izlenirler.
Visseral Aralık:
Visseral aralıkta tiroid, paratiroid, hipofarinks, trakea, larinks, proksimal özefagus,
rekürren laringeal sinir ve lenf bezleri bulunur. Hyoid kemikten mediastene kadar uzanır
(Şekil-12).
Şekil-12 Visseral aralık
Posterior Sevikal Aralık:
Boynun lateroposterior kesimini temsil eder. Önde karotid aralıkla, lateralde derin
servikal fasyanın yüzeyel tabakası, medialde prevertebral alanı saran derin servikal fasyanın
derin tabakası ile sınırlanmıştır. Kafa tabanından klavikulalara kadar uzanır.
Anterior Sevikal Aralık:
SKM adelesinin ön kesimidir.Lenf nodları, yağ dokusunu içerir (Şekil-13).
13
Şekil-13 Anterior servikal aralık
Karotid Aralık:
Bu aralıkda A. karotis kommunis, İnternal karotid arter, n. vagus, internal juguler ven,
derin servikal lenf nodları ve Sempatik zincir bulunur.
Retrofaringeal Aralık:
Sadece yağ dokusu vardır. T3’e kadar devam eder. Anteriorda visseral aralık,
posteriorda prevertebral aralık arasında sıkışmıştır.
Prevertebral Aralık:
Ön kısımda Longus kolli, skalen kaslar, proksimal brakiyal pleksus, vertebral arter ve
venler ile vertebral pedinküller bulunur.Posterior prevertebral mesafe ve paraspinal aralıkta
Posterior vertebral elemanlar, vertebranın lamina ve spinöz proçesi ile paraspinal adeleler
bulunur.Lenf nodu içermez. Retrofaringeal ve prevertebral aralığın ön kesimi birlikte tehlikeli
aralığı oluşturur ve enfeksiyonlar sınırlama olmadan diyafragma düzeyine kadar arka
mediastene uzanabilirler (4).
FARİNKS ANATOMİSİ
14
Farinks kafa tabanından servikal özofagusa kadar uzanan muskulomembranöz tübüler
bir yapıdır. Farinks üç bölümden oluşur (Şekil-14);
Şekil-14 Farinks. N:Nazofarinks, OC:Oral kavite, OP:Orofarinks, HP:Hipofarink, L:Larinks
1-Nazofarinks (NF):
Farinksin kafa tabanından yumuşak damağa kadar olan kesimdir.
2- Orofarinks (OF):
Yumuşak damaktan faringoepiglottik fold (hyoid kemik seviyesi) seviyesine kadar olan
bölümüdür
3- Hipofarinks (HF):
Faringoepiglottik foldlardan, özophagusa kadar devam eden kısımdır.
Farinksin Embriyolojisi
Birinci brakial ark deriveleri, farinkse ait mastikatör kas, tenör veli palatini, anterior
digastirik kasları oluşturur bu kaslar, trigeminal sinirin, mandibüler bölümünde inerve olur.
Faringeal poş ise, östaki tüpü, tympanik kavite, mastoid hücrelerin öncüsüdür.
İkinci brakial arkusun ventral bölümü, hyoid kemiğin minör kornusunu ve süperior
bölümünü oluşturur. Dorsal bölümü ise, incus, malleulus, stapes ve styoid procesi olışturur.
15
Hyoid kemik ile, styloid proces arasındaki, kartilaj bölümü, stylohyoid ligamanı oluşturur.
İkinci brakial arkusun mezoderminden, kaslar oluşmaktadır. Ayrıca yine buradan fasial sinirde
oluşmaktadır. Fasial sinir digastirik kasın posterir karnını, stylohyoid kası, stapedius kasını ve
yüzeyel fasial kasları inerve eder.
İkinci faringeal poşun ventral bölümü, palatin tonsilin gelişmesiyle, büyük oranda
oblitere olur ve dorsal bölümü ise tonsiller fossayı oluşturur. Endodermi, prolifere olup palatin
tonsillerin kriptalarını ve yüzeyini oluşturan epiteli meydana getirir. Endoderm ayrıca
mezenşimi oluşturmaktadır.
Üçüncü brakial arkusun kartilajı hyoid kemiğin korpusunu, aşağı kesimini ve majör
kornusunu oluşturur. Üçüncü brakial arkustan kaynaklanan kas yapıları ise stylofaringeus kası
ile sınırlı olup, bu kas glossofaringeal sinir tarafından inerve edilir. Dilin arka üçte birlik
bölümünü kaplayan mukozada üçüncü brakial arkus derivesidir. Bazı araştırmacılar
palatofaringeal kasında üçüncü brakial arkus derivesi olduğunu idda etmektedirler (32).
Nazofarinks (NF)
NF, anteriorda koanalar vasıtasıyla nazal fossa ile ilişkilidir. Tababanını yumşak
damağın üst bölümü, tavanını sfenoid kemiğin arkası, posterior duvarı ise ilk iki servikal
vertebra oluşturur. NF damak düzeyinde daralır ve orofarinks ile sınırlanır. Bu alana isthmus
denir. İsthmus anteriorda yumuşak damak, lateralde palatofaringeal arkus, posterolateralde
faringeal duvar ile sınırlanır. Isthmus yukarısında NF duvarları genişler. Bu alan lateral
faringeal reses (rozenmüller fossası) olarak adlandırılır. Östaki tüpünün ağzı, faringeal
reseslerin hemen alt ve önünde levator ve tensor veli palatini kasları arasından NF e açılır.
Öztaki tüpü ağzının arka dudağı tüpün kartilaj kesimi vasıtasıyla kabarıklık (torus tubarius)
göstermektedir.
Orofarinks (OF)
Orofarinks, dilkökü, anterior- posterior tonsiller plikalar, lingula ve palatin tonsiller,
yumşak damak, vallekulalar, lateral ve posterior faringeal duvarları kapsamaktadır.
16
Orapharinks iki alt grupta incelenir retropalatal (sert ve yumşak damak arasındaki
bölüm) ve retroglosal (yumuşak damakla epiglot arasındadır) kısım (4).
Oropharinksin yumşak doku komponentini oluşturan yapılar, anterior, posterior, lateral
duvar olarak sınıflandırılmıştır. Anterior duvarı yumşak damak ve tonsil oluşturmaktadır.
Posteror duvarı ise (hipofarinksinde) superior, orta ve inferior konstruktör kaslar oluşturur. En
önemli yapı ise lateral duvardır ve bu bölümü retropalatal kısımda mandibula, parafaringeal
fat pad, parafaringeal tonsil ve lateral paringeal duvar oluşturur. Retroglossal kısımda ise
lateral duvarı kaslar ve lenfoid doku oluşturur. Orofarinks lateral duvar kasları; hyoglossus,
styloglossus, stylohyoid, stylofaringeus, palatoglossus, palatofaringeus ve faringeal
konstrüktör (süperior, orta ve inferior) kaslardır (3).
Anterior ve posterior tonsiller plikalar üste birleşerek yumuşak damağa katılırlar.
Tonsiller plikalar arasındaki fossalar, fossalar içerisinde bilateral palatin tonsiller yerleşmiştir.
Lingual tonsiler dil kökünün mukozası altında bulunurlar. Dil kökü arkada vallekulalara kadar
devam eder. Vallekülalar dil kökü ile epiglottis serbest kenarı arasındaki median epiglottik
bandın her iki tarafında yer alırlar.
Hipofarinks(HF)
Hipofarinks faringoepiglottik foldlardan başlar, krikoid kıkırdağın alt sınırı düzeyinde
özofagusla birleşir. Priform sinüsleri, lateral faringeal duvarları ve postkrikoid segmenti
içerir. Priform sinüslerin iç ön kenarlarını larinkse ait olan ariepigllottik foldların dış yüzleri
oluşturur (4).
HORLAMA VE UYKU APNEA SENDROMU
Toplumda çok sık görülen bir sorun olan “Uyku Bozuklukları” pek çok patolojiyi
kapsamasına rağmen, bunlar içinde en sık rastlanan grup “Uyku ile İlişkili Solunum
Bozukluğu’’dır. Aslında bu grup; bir ucunda sosyal bir olay olan “Basit Horlama”nın, diğer
ucunda ise tıbbi açıdan ciddi bir sorun olan, morbiditesi yüksek ve hatta potansiyel olarak
ölümcül olabilen “Tıkayıcı Uyku Apnesi Sendromu (OSAS)”nun bulunduğu bir hastalık
spektrumunu kapsamaktadır.
Epidemiyoloji
17
Toplumun yaklaşık 1/3’ü uyku ile ilgili problemlerden yakınmakta olup, en sık tanı
konulan uyku bozukluğu ise OSAS’dur. OSAS’nun gerçek sıklığı tam olarak bilinmemekle
birlikte, genel olarak tüm toplum içinde % 4 oranında olduğu zannedilmektedir. Ancak bu
oran kadın nüfusta % 2’ye düşerken, erkek nüfusta % 5-10’a çıkmaktadır. Gerçekten OSAS
erkeklerde daha sık görülen bir hastalık olup, OSAS’lu hastaların yaklaşık % 85-90’ı
erkektir. Ayrıca OSAS’lu hastaların yaklaşık 2/3’ü şişman olup, OSAS görülme sıklığı yaşla
birlikte belirgin olarak artar. Ancak buna karşılık basit horlama toplumda çok daha sık
görülen bir yakınma olup, genel nüfusta erkeklerin % 53, kadınların ise % 38’inin ara sıra,
yine erkeklerin % 31, kadınların ise % 19’unun ise alışkanlık şeklinde devamlı horladığı
saptanmıştır. Aşırı yorgunluk, fazla alkol veya uyku ilacı alımını takiben görülen ara-sıra
olan horlama veya sadece sırtüstü yattığında ortaya çıkan pozisyonel horlama patolojik kabul
edilmemesine rağmen, alışkanlık tarzında yukarıda sayılan etmenlere bağlı olmaksızın
devamlı horlayanlarda % 34-60 oranında OSAS görülebileceği bildirilmiştir.
Ayrıca OSAS ve basit horlamanın çocukluk döneminde de görülebilen bir hastalık olduğu
unutulmamalıdır.
Terminoloji
En az 10 saniye süre ile ağız ve burundan hava akımının durması olarak adlandırılan
“Apne”, eğer santral olarak solunum yolunun da uyarılmaması (yani abdominal ve torakal
solunum eforunun da olmaması) ile birlikte görülürse “Santral (Merkezi) Apne”, solunum
merkezi ile ilgili sorun olmaması, yani solunum eforuyla birlikte görülürse “Obstrüktif
(Tıkayıcı) Apne” olarak tanımlanmaktadır. Sleep apnea sendromu ise; tüm uyku süresince
olan apnelerin ve hipopnelerin saatlik ortalaması olarak tanımlanan “Solunum Bozukluğu
İndeksi 5’den fazla olmasıdır. Çok daha ender görülen santral apne nedeni nörolojik
bozukluklar olup, daha sık görülen OSAS nedenleri ise periferiktir. Çok geniş anlamda
burun ucu ve ağız içinden, trakeaya kadar uzanan üst solunum yolunu daraltan her türlü
patoloji OSAS’na neden olmaktadır.
18
Şekil-15 OSAS ve horlama nedenleri
Derin uykuya dalma ile birlikte kas tonusunun iyice kaybolması sonrasında, daralmış
olan üst havayolundaki hızlanmış inspirasyon havası havayolu çeperine daha fazla negatif
basınç oluşturmakta ve bu emme kuvveti havayolunu açık tutmaya çalışan kas tonusunu
aşınca, o bölgede havayolu kollabe olmakta ve apne gelişmektedir. Apneyi takiben kanda O2
basıncı düşüp, CO2 basıncı yükselip ve pH düşmektedir. Bu gelişmeler santral sinir sistemi
kemoreseptörlerini uyararak, kişinin apneden kurtulması için refleks olarak uyanmasına veya
daha hafif uyku evresine geçmesine neden olmaktadır. Bunun sonucunda tekrar kasların
tonusunun artması ile negatif basınç aşılır ve kollabe olan bölge açılır. Hava akımı tekrar
başlar, apne ortadan kalkar, O2 basıncı yükselir, CO2 basıncı düşer ve pH yükselir. Hasta
tekrar uykuya dalar. Bu şekilde uykuya dalma, horlama, apne, uyanma periyotları uyku
boyunca devam eder.
19
Şekil-16
Apne sırasında görülen fizyopatolojik reaksiyonlar, diğer reaksiyonları tetiklemekte
ve ciddi sistemik sorunlara da neden olabilen gelişmeler görülebilmektedir. OSAS ile
birlikte miyokard infarktüsü, felç, aritmi ve hipertansiyon gibi kardiyo ve serebro-vasküler
hastalıkların riski yükselmektedir. Belki de toplumda esansiyel hipertansiyon olarak kabul
edilen veya nedeni bilinmeyen miyokard infarktüsü geçiren hastalarda tanı konmamış OSAS
olabileceği de bir gerçektir. OSAS ile birlikte mortalitenin de arttığı ve OSAS’lu hastaların
uzun süre takip edildiklerinde 5 yıllık mortalitenin % 11 olduğu bildirilmiştir. Mortalite
direkt olarak hastalığın ciddiyeti ile ilgili olup, çalışmaların çoğunda vasküler patolojilere
bağlı olduğu vurgulanmıştır. Özetle; basit horlama sadece sosyal bir hastalık olup tedavisi
isteğe bağlı olmakla birlikte, OSAS çok ciddi morbidite, hatta mortaliteye neden olabilen
ciddi bir hastalık olup, tedavisi tıbben zorunlu bir hastalıktır.
Klinik
OSAS yakınmaları şu şekilde sınıflandırılabilir:
Majör
Horlama
Uyku sırasında nefes kesilmesi, boğulma ve zorlukla soluma nöbetleri (tanıklı apne)
Yoğun gün boyu uyuklama
Minör
Dikkat isteyen aktivitelerin yapılmasında ve devam ettirilmesinde zorluk
20
Fiziksel olarak dinlendirmeyen uyku / uykudan yorgun kalkma / sersem gibi uyanma
Kişilik değişiklikleri
İdrak zorlukları
Sabah baş ağrıları
Noktüri
Nokturnal enürezis
Empotans
Ayrıca özellikle çocuklarda kişilik sorunlarına (hırçın, uyumsuz, hiperaktif), okul
başarısızlıklarına ve fizik-mental gelişim sorunlarına neden olmaktadır. Bunlar içinde en
tipik yakınma HORLAMA olup, yukarıda da bahsedildiği gibi her horlayan OSAS
olmamakla birlikte, OSAS’lu hastaların hemen hepsi horlar. Horlama ve uykuda tanıklı
apne, aslında hastadan çok, yatak arkadaşının veya ev halkının bir yakınması olarak dikkati
çekmektedir. Bu nedenle bu hastalardan öykü, mutlaka yatak arkadaşları ile birlikte
alınmalıdır.
Bir diğer ilginç yakınma ise bu hastaların gün boyu yoğun uyuklama içinde
olmalarıdır. Gece yeterince uyuyamayan, sabah yataktan dinlenmiş olmak yerine dayak
yemiş gibi kalkan bu hastalar, gün içinde her fırsatta uyuklamaktadırlar. Gün boyu yoğun
uyuklama hali özellikle şoför, polis, bekçi, hava trafik kontrolörü gibi aşırı dikkat gerektiren
mesleği olan kişilerde ciddi sorunlara neden olabilir.
Tanı
Bu grup hastalarda tanı basamakları şunlardır:
1. Hastalığın tipi: Basit horlama mı, sleep apne sendromu mu?
2. Sleep apne sendromu ise hastalığın tipi (santral mı, obstrüktif mi?) ve ciddiyeti
3. OSAS ise tıkanıklığın yeri
Tedavi
Basit horlamada tedavi elektif olup, hasta ve/veya yatak arkadaşının çözüm isteyip
istememesine bağlıdır. Ancak toplumdaki genel kanının aksine horlama tedavi edilemez bir
durum değildir ve yumuşak damak, uvula ile palatinal tonsil bölgesien yapılacak tek aşamalı
21
bir girişimle büyük oranda başarı elde edilebilir. OSAS ise yukarıda bahsedildiği gibi tıbben
mutlaka tedavi edilmesi gerekli bir klinik antite olup, kontrol altına alınmadığında ölüme
kadar gidebilen ciddi morbiditeye neden olabilmektedir (21).
22
MATERYAL VE METOD
Kasım 2004 ve Mayıs 2005 tarihleri arasında herhangi bir nedendenle servikal MR
çekimi için GATA Haydarpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyoloji Bölümü MR
ünitesine başvuran hastalara yapılan anket ile 17 tane horlama şikayeti olan ve 13 tane
horlama şikayeti olmayan hasta seçildi. Horlama şikayeti olmadığını söyleyen hasların
gerçekten horlamasının olup olamadığı yakınlarına da sorularak teyit edildi. Hasta seçiminde
kadın erkek ayırımı yapılmadı. Seçilen hastaların yaşları 24 ila 75 arasında olup ortalama yaş
43.56±12.12 civarındaydı.
Seçilen bu 30 hastaya öncelikle Vücut Kitle İndeksi (Body Mass İndeks- BMI) hesabı
için boy ve kilo ölçümleri yapıldı. Vücut Kitle İndeksi, kişilerin kilo ölçümlerini, metre
cinsinden boy ölçümlerini karesine bölümü sonucunda elde edildi.
BMI=Kilo(kg)/ Boy(m)x Boy(m)
Daha sonra 1,5 Tesla MR cihazı( Magnetom Vision, Siemens, Erlangen-Almanya) ile
supine pozisyonda, neck array koil kullanılarak aksiyal planda TSE T2 görüntüler elde edildi.
Alınan MRI görüntülerinde,orofarinks hava yolu alanı, parafaringeal yağ doku
kalınlığını, pterygoid adele, parafaringeal duvar kalınlığını ölçümleri yapıldı.
Orofarinksin hava yolu alan ölçümü hava sütünun en dar olduğu bölümünden yapıldı.
Bilateral parafaringeal yağ dokusunun kalınlığını ve parafaringeal duvar kalınlığı orofarinksin
en dar olduğu bölümde, pterygoid kas kalınlığı ise inceleme alanına giren kesitlerede en geniş
olduğu yerden, medial ve lateralinden çizilen paralel çizgiler arasındaki mesafeyi ölçerek
tespit edildi (Şekil-17).
23
Şekil-17 Orofaringeal düzeyden alınan aksial MRI imajında, pteriygoid kas genişliği
(PFG), Orofarinks (OF), Parafaringeal duvar kalınlığı (PFDK), Fat pad genişliği (FPG)
ölçümleri.
Çalışmada elde edilen bulguları (BMI, orofarinks hava yolu alanı, parafaringeal yağ
doku kalınlığı, pterygoid adele, parafaringeal duvar kalınlığı ölçümleri) değerlendirilirken,
istatistiksel analizler için SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 10.0
programı kullanıldı. Çalışma verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metodların
(Ortalama, Standart Sapma) yanısıra niceliksel verilerin analizinde t student testi kullanıldı.
Sonuçlar % 95’lik güven aralığında, anlamlılık p<0.05 düzeyinde değerlendirildi.
24
BULGULAR
Çalışma Kasım- 2004 ve Mayıs- 2005 tarihleri arasında GATA Haydarpaşa Eğitim ve
Araştırma Hastanesi Radyoloji servisinde yaşları 24 ile 75 arasında değişmekte olan, 17’si
horlayan (% 56.7), 13’ü horlamayan (% 43.3) toplam 30 olgu üzerinde yapılmıştır. Olguların
ortalama yaşı 43.56±12.12’dir.
Tablo 1: Yaş ile horlama ilişkisi
YaşOrt. S.D.
Test
istatistiği; p
HorlamaPozitif 46.06 11.39Negatif 40.31 12.73
t: 1.303;
p: 0.203 t: Student t testi
Horlama pozitif olan olgular ile negatif olan olguların yaş ortalamaları arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05).
Tablo 2: BMI ile horlama ilişkisi
BMIOrt. S.D.
Test
istatistiği; p
HorlamaPozitif 27.61 3.24Negatif 23.18 2.23
t: 4.420;
p: 0.001**** p<0.01 ileri düzeyde anlamlı t: Student t testi
Horlama pozitif olan olguların BMI düzeyi, horlama negatif olan olguların BMI
düzeyinden istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı yüksektir (p<0.01).
25
202122232425262728
Pozitif Negatif
Horlama
BMI
Şekil-18 Horlama varlığına göre BMI düzeyi dağılımı
Tablo 3: Pterygoid kas genişliği (mm) ile horlama ilişkisi
Pterygoid Kas Genişliği (mm)Ort. S.D.
Test
istatistiği; p
HorlamaPozitif 14.17 1.70Negatif 14.84 3.31
t: -0.665;
p: 0.515t: Student t testi
Horlama pozitif olan olgular ile negatif olan olguların Pterygoid kas genişliği (mm)
ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05).
Tablo 4: Parafaringeal Duvar Kalınlığı (mm) ile horlama ilişkisi
Parafaringeal Duvar Kalınlığı
(mm)Ort. S.D.
Test
istatistiği; p
HorlamaPozitif 15.29 3.75Negatif 11.92 2.53
t: 2.784;
p: 0.010** p<0.05 düzeyinde anlamlı t: Student t testi
Horlama pozitif olan olguların parafaringeal duvar kalınlığı ortalaması, horlama
negatif olan olguların parafaringeal duvar kalınlığı ortalamasından istatistiksel olarak anlamlı
düzeyde yüksektir (p<0.05).
26
02468
10121416
Pozitif Negatif
Horlama
Parafaringeal Duvar Kalınlığı (mm)
Şekil-19 Horlama varlığına göre parafaringeal duvar kalınlığı dağılımı
Tablo 5: Faringeal Fat Pad Genişliği (mm) ile horlama ilişkisi
Faringeal Fat Pad Genişliği (mm)Ort. S.D.
Test
istatistiği; p
HorlamaPozitif 20.59 3.92Negatif 21.23 4.26
t: -0.428;
p: 0.672t: Student t testi
Horlama pozitif olan olgular ile negatif olan olguların faringeal fat pad genişliği (mm)
ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05).
Tablo 6: Orofarinks hava sütunu alanı ile horlama ilişkisi
Orofarinks Hava Sütunu AlanıOrt. S.D.
Test
istatistiği; p
HorlamaPozitif 0.49 0.15Negatif 1.01 0.19
t: -8.138;
p: 0.001**** p<0.01 ileri düzeyde anlamlı t: Student t testi
Horlama pozitif olan olguların orofarinks hava sütunu alanı, horlama negatif olan
olguların orofarinks hava sütunu alanından istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı düşüktür
(p<0.01).
27
0
0,2
0,4
0,6
0,8
1
1,2
Pozitif Negatif
Horlama
Orofarinks Hava Sütunu Alanı
Şekil-20 Orofarinks hava sütunu alanına göre dağılımı
28
OLGULARIMIZDAN ÖRNEKLER
OLGU-1: FG 40 Yaşında horlama şikayeti olmayan erkek hasta
Kilo: 50 kg, Boy: 1,57 cm
Pteriygoid kas genişliği: 18mm, Parafaringeal duvar kalınlığı: 9mm, Parafaringeal fat
pad genişliği: 11mm, Orofaringeal Alan: 1,8
29
OLGU-2: ÖÇ 51 Yaşında horlama şikayeti olmayan erkek hasta
Kilo: 70 kg, Boy: 1,76
Pterygoid kas genişliği: 12 mm, Parafaringeal duvar kalınlığı: 8 mm, Parafaringeal fat
pad kalınlığı: 13mm, Orofaringeal alan: 1,2
30
OLGU-3: CS 49 yaşında horlama şikayeti olan bayan hasta.
Kilo: 83 kg, Boy: 1,60
Pyeriygoid kas genişliği: 9 mm, Parafaringeal duvar kalınlığı: 19 mm, Parafaringeal fat
pad: 15 mm, Orofarinks alanı: 0,7
31
OLGU-4: MVÖ 44 yaşında horlama şikayeti olan bayan hasta.
Kilo: 80kg, Boy: 1,62
Pterygoid kas genişliği: 14mm, Parafaringeal duvar kalınlığı: 18mm, Parafaringeal fat
pad kalınlığı: 10mm, Orofaringeal alan: 0,2
32
OLGU-5: EK 38 yaşında horlama şikayeti olmayan erkek hasta.
Kilo: 81 kg, Boy: 1,85
Pterygoid Kas kalınlığı: 15 mm, Parafaringeal duvar kalınlığı: 10 mm, Parafaringeal
fat pad kalınlığı:11 mm, Orofarinks alanı: 1,1
33
TARTIŞMA
Horlama kolaylıkla tanımlanan, hoş olmayan düşük frekanslı, üst solunum yollarının
vibrasyonu sonucu oluşan gürültüdür (8). Horlama spesifik akustik karaktere sahiptir ve 5 ile
136 Hz frekansında olup, şiddeti 50 dB den büyüktür (6, 7).
Horlama, hava yolu açıklığı ve hava yolu darlığı arasındaki dengenin bozulması
sonucunda oluşur. Üç faktör bu dengeyi etkiler. Birinci faktör, hava yolunun kesitsel boyutu,
ikincisi faktör, negatif hava yolu basıncının büyüklüğü, ki bu da inspiratuar kaslar ile oluşur
ve total hava yolu direncine bağlıdır. Üçüncü faktör ise üst hava yollarının dilatatör kaslarının
niteliğidir (9). Negatif hava basıncı,üst hava yolu duvarlarının daralmasına neden olurken,
palat, tonsiller ve dilatatör üst hava yolları kasları üst hava yollarını refleks olarak genişletmek
için aktive olurlar (10).
Horlamada fiziksel muayene non sesifiktir ve baş-boyunda sınırlıdır. Ancak fiziksel
muayene ile hastada obezite, kısa ve kalın boyun, nazal polip, septal deviasyon ve nazal
fraktürü gibi horlamada rol oynayabilecek bazı bulgular tespit edilebilir (8).
Fiziksel muayene ile kolayca tanısı konabile obezite, horlamada önemli bir risk
faktörüdür. Yapılan araştırmalarda araştırmacılar BMI nin horlayanlarda anlamla ölçüde
yüksek olduğunu tespit etmişlerdi (14-15). Bizde yaptığımız araştırmamızda BMI nin
horlayanlarda horlamayanlara göre anlamlı ölçüde yüksek olduğunu tespit ettik.
Horlamalarda üst solunum yollarındaki anormalliği göstermek için fluroscopi,
nasofaringoskopi, sefalometri, CT ve MR gibi pek çok yönem kullanılmaktadır (3). Ancak
horlayan hastalarda esas patoloji hala çok açık değildir. Bu nedenle horlayanlarada anotomik
yapı ve fonksiyonel anormallik konularında araştırmalar devam etmektedir. Biz çalışmamızda
hava yolu darlığına neyin yol açtığını ve hangi yumşak doku komponentlerinin en fazla etkili
olduğunu anlamaya çalıştık.
Hava yolu lateral duvarını iki önemli yumşak doku komponenti oluşturur. Bunlardan
birincisi parafaringeal fat pad diğeri ise parafaringeal duvardır. Bazı araşırmacılar
araştırmalarında, obezitenin horlamada önemli bir risk faktörü olduğunu da göz önüne alarak
34
parafaringeal fat pad ölçümleri yapmışlar ve horlayan hastalarda fat pad ölçümlerinde artış
olduğunu ve bu artışın hava yolunda daralmaya yol açabileceğini bildirmiştir (16-17-18-19-
20). Ancak diğer bir grup araştırmacı CT ile yaptıkları araştırmalarında fat pad boyutu ile hava
yolu arasında bir ilişki olmadığını bildirmişlerdir (30-31-23). Bizim çalışmamızda ise
horlayan ve horlamayan iki grup arasında, fat pad ölçümlerinde anlamlı bir fark saptanmadı,
bizce de fat pad boyutu ile hava yolu arasında belli bir ilişki yoktur.
Hava yolu lateral duvarını oluşturan diğer önemli yapı parafaringeal duvardır. Lateral
faringeal duvarı, kompleks yapılar meydana getirir bunlar, lenfoid doku, parafaringeal mukoza
ve kaslardır (Hypoglossus, styloglossus, stylohyoid, stylofaringeal, palatoglossus,
palatofaringeus ve faringealkonstrüktör kaslar). Horlayanlarda faringeal duvar genişliğinde
artış olması hava yolunda daralmaya yani hava yolu genişliğinde azalmaya neden olur.
Faringeal dokuda ödem ve inflamasyonunda hava yolunda darlığa neden olabileceğinin akılda
tutulması gerekmektedir (21). Yapılan araştırmalar göstermiştirki ekspiryumun sonunda
horlayanlarda üst hava yollarının genişlemesindeki yetersizlik, lateral faringeal duvarın
genişliğinin artmasına bağlı olarak oluşur. Bu duvar genişlemesi postural olarak kastaki
gevşemeye yada kaslardaki hipertrofiye bağlı gelişir (22). Lateral faringeal duvarın
boyutundaki artış uykudayken artmış intra luminal basıçdan kaynaklanmaktadır. Kaslar artan
bu basıncın üstesinden gelebilmek için hipertrofiye olur veya postural olarak gevşer.
Artmış negatif inspiratuar basınç, artmış pulmoner rezistans, inspirasyon zamanında
uzama uykunun normal sonuçlarındandır (8). Ancak horlayanlarda negatif inspiratuar
basınçtaki ve pulmoner rezistansta ki artış ve inspirasyon zamanındaki uzama daha belirgin
olarak daha fazla artış gösterir (19-23).Yapılan bazı araştırmalarda araştırmacılar üst hava
yollarında kollapsa neden olan kritik basınçların, sağlıklı kişilerde önemli ölçüde negatif,
nonapneik horlayan kişilerde düşük negatif ve apneik hastalarda ise az miktarda pozitif
olduğunu bulmuşlardır (24-25).
Uykunun başlıca iki evresi vardır. Non- REM dönemi uykunun sessiz evresidir. Bu
dönemde kişi sakin, nabız, solunum ve tansiyonu düşüktür. REM (Rapidly eye movement-
hızlı göz hareketleri) döneminde ise paralize vücutta yüksek aktiviteli beyin mevcuttur. Bu
dönemde hızlı, konjuge göz hareketleri mevcuttur. Yine bu dönemde artmış otonomik
aktiviteye bağlı olarak arteriyel tansiyon, solunum ve nabız artmıştır. Muskuler aktivite ise
azalmıştır.Sonuç olarak uyanıkken postural kas tonusu maksimumdur. Non REM uykuda kas
35
tonusu düşer. REM uykusunda ise kas tonusu minimumdur yada yoktur (27). Hava yolunda
obstrüksiyon en fazla REM döneminde olur çünkü bu dönemde kas tonusu kaybından dolayı
obstrüksiyon daha uzun sürer (28). Horlamada artmış kas laksisitesi yada apnea yi yenebilmek
için yapılan aşırı egzersize bağlı kas kütlesindeki artış horlamada lateral yumşak doku
boyutundaki artışı açıklar (29).
Parafaringeal kas dokusuna yönelik yapılan bir diğer çalışma ise Smirne ve
arkadaşlarının (26), yaptıkları çalışmadır. Bu çalışmada horlayanlarda orta faringeal
konstrüktör kaslarda tip 2a fiberlerinin yüzdesinin anlamlı ölçüde yüksek olduğunu
bulunmuştur.
Bizde horlayan ve horlamayan iki grupla yaptığımız çalışmamızda, horlayanlarda
horlamayanlara göre parafaringeal duvar kalınlığını anlamlı ölçüde artmış olarak bulduk.
Pek çok araştırmacı üst hava yollarının çeşitli düzeylereden kesitsel olarak genişliğini
araştırmıştır ve farinksin çeşitli bölümlerinden alınan ölçümlerle en dar yerini tespit etmeye
çalışmışlardır (11). Horlayan hastalarda yapılan alan ölçüm çalışmalarda farinksin ençok
etkilenen bölümünün orofarinks olduğu tespit edilmiştir (12-13). Biz de bu bilgiler ışığında
çalışmamızda bu düzeyden görüntüler elde ettik ve alan ölçümlerimizi orofarinks düzeyinden
yaptık. Araştırmamız sonucunda ise horlayanlarda, horlamayanlara göre orofarinksin belirgin
düzeyde dar olduğunu tespit ettik.
Son olarak pteriygoid adele genişliğindeki değişikliğin horlama ile ilişkisi olup
olmadığını da araştırdığımız çalışmamızda, Akan ve arkadaşları gibi (23) çalışma yaptığımız
iki grup arasında anlamlı fark saptamadık. Bizce de bu kas grubunun hava yolları ve horlama
üzerine belirgin etkisi yoktur.
36
SONUÇ
Uyku düzenini etkileyen ve kişinin uyku esnasında yeterli oksijen almasına engel
teşkil eden, ayrıca oldukca önemli ailesel ve sosyal problem olan horlamanın etiyolojisinde
pekçok neden birdirilmiştir. Ancak hala esas patoloji çok açık değildir. Bu nedenle
günümüzde hala horlamada anatomik yapı ve horlamanın fizyopatolojisine yönelik çalışmalar
sürmektedir.
Biz, onyedi horlama şikayeti olan ve onüç horlama şikayeti olmayan toplam otuz hasta
ile yaptığımız çalışmamızda, MR ile horlamada üst hava yollarında daralmaya neden
olabilecek hava yolunu çevreleyen yumşak doku komponentlerinden etkin olanları saptamaya,
orofarinks hava yolu alanındaki azalmanın ve obezitenin, horlama üzerinde etkili olup
olmadığını anlamaya çalıştık.
Araştırmamız sonucunda; BMI ortalama değeri horlayanlarda 26.61±3.24
horlamayanlarda 23.18±2.23 bulunmuş olup horlayanlarda BMI inin anlamlı olarak yüksek
olduğu tespit ettik( p< 0.001).
Orofarinks en dar olduğu bölümden alınan alan ölçümlerinde anlamlı olarak horlayan
ve horlamayan iki grup arasında fark olduğu, horlayanlarda orofaringeal hava yolunun ileri
ölçüde( p< 0.001) dar olduğunu saptadık.
Hava yolunun lateral duvarını oluşturan parafaringeal duvar ve fat pad in horlama
üzerine etkisini araştırmaya yönelik yaptığımız ölçüm çalışmasında ise, parafaringeal duvar
kalınlığının horlayanlarda anlamlı düzeyde yüksek olduğunu (p<0.005), ancak faringeal fat
pad genişliğinin horlayan ve horlamayan iki grup arasında farklı olmadığını tespit ettik
(p>0.005).
Pterygoid kasa yönelik yaptığımız çalışmada ise horlayan ve horlamayan iki grup
arasında anlamlı fark saptamadık( p> 0.005).
37
KAYNAKLAR
1- Palomaki H, Partinen M, Erkinjuntti T, Kaste M. Snoring, sleep apnea syndrome, and
stroke. Neurology 1992, 42: 75- 82
2- Block AJ, Boysen PG, Wynne JW, Hunt LA. Sleep apnea, hypopnea and oxygen
desaturation in normal subjects. A strong male predominance. N Engl J Med 1979;
300: 513-517
3- Schwab& Goldberg, Otolaryngologıc Clinics of North America Volume 31. Number
6.December 1998
4- H Akan, Farinks ve Larinksin BT İncelemesi.23. Ulusal Radyoloji Kongresi, Kasım
2002
5- Joseph K. T. Lee, Stuart S. Sagel, Robert J. Stanley, Jay P. Heiken, Computed Body
Tomography with MRI Correlation, Volume 1, Chapter 4
6- Beck R, Odeh M, Oliven A, Gavriely N. et al.The acoustic properties of snores
EurRespir J 1995; 8: 2120-2128
7- Sovijarvi ARA, Malmberg LP, Charnonneau G, et al.Caracteristics of breath sounds
and adventitious respiratory sounds Eur Respir Rev 2000; 10: 77: 591-596
8- Hoffstein V. Snoring. Chest 1996; 109: 201-222
9- Galvin JR, Rooholamini SA, Stanfort W. Obstructive sleep apnea: diagnosis with ultra
fast CT Radiology 1989; 171: 775-778
10- HuangL, Williams JEF, Neuromechanical interaction in human snoring and upper air
way during sleep. Am physiol 1999; 86; 1759-1763
38
11- Bradley TD, Brown IG, Grossman RF, et al. Pharyngeal size in snorers, nonsnorers,
and patients with obstructive sleep apnea. N Engl J Med 1986; 315: 1327-1331.
12- Faber CE, Grymer L. Available techniques for objective assessment of upper airway
narrowing in snoring and sleep apnea. Sleep Breath 2003; 7: 77-86
13- Rivlin J, Hoffstein V, Kalbfleisch J, et al. Upper airway morphology in patients with
idiopathic obstructive sleep apnea. Am Rev Respir Dis 1984; 129: 355-360
14- Mayer P, Pepin JL, Bettega G, et al. Relationship between body mass index, age and
upper airway measurements in snorers and sleep apnoea patients. Eur Respir J 1996; 9:
1801-1809
15- Welch KC, Foster GD, Ritter CT, et al. A novel volumetric magnetic resonance
imaging paradigm to study upper airway anatomy. Sleep 2002; 25: 532-542
16- Horner RL, Mohiaddin RH, Lowell DG, et al. Sites and sizes of fat deposits around the
pharynx in obese patients with obstructive sleep apnoea and weight matched controls.
Eur Respir J 1989; 2: 613-622
17- Hortimore IL, Marshall I, Wraith PK, Sellar RJ, Douglas NJ. Neck and total body fat
deposition in nonobese and obese patients with sleep apnea compared with that in
control subjects. Am J Respir Care Med 1998; 157: 280-283
18- Schwab RJ, Gefter WB, Hoffman EA, Gupta KB, Pack AI. Dynamic upper airway
imaging during awake respiration in normal subjects and patients with sleep
disordered breathing. Am Rev Respir Dis 1993; 148: 1385-1400
19- Horner RL. Mohiaddin RH. Lowell DG. et al Sites and sizes of fat deposits around the
pharynx in obese patients with obstructif sleep apnoea and weight matched
controls.Eur Respir J 1989; 2: 613 622
20- Shelton KE. Woodson H. Gay S. Suratt PM. Pharyngeal fat in obstructive sleep apnea.
Am Rev Respir Dis 1993; 148: 462-466
39
21- Prof. Dr. Levent Erişen,Horlama ve uyku apnea sendromu 2004
22- Hudgel DW.Mecanisms of obstructive slep apnea. Chest 1992; 101: 541-549
23- H Akan, T Aksöz, Ü Belet, T Şeşen. Dynamic upper airway soft tissue and caliber
change in healthy subjects and snoring patients. AJNR Am J neuroradiol 25: 1846-
1850
24- Giedhill 1G, Schwartz AR, Schuben V el al. Upper airway collapsibility in snorers and
in patients with obstructive hvpopnea and apnea. Am Rev Respir Dis 1991; 143:1300-
1303
25- Schwartz AR, Smith PL, Gold AR. et al Induction of upper airwav occlusion in
sleeping normal humans. J Appl Physiol 1988; 64: 535-542
26- Shmime S, lannaccone S. Ferini-Strambi L. et al. Muscle fiber tipe and habitual
snoring, l.uncel 1991: 337: 597-599
27- Thompson SR, AckermannU, Horner RL. Sleep as a teaching tool for integrating
respiratoriy physiology and motor control. Adv Physiol Educ 2001; 25; 29-44
28- Phillipson EA, Kozar I.F, Rebuck AS, Murrihv E. Ventilatcin and waking responses
to CO2 in sleeping dogs. Am Rev Respir Dis 1977; 115: 251 259
29- Ayappa 1, Rapoport DM. The upper airway in sleep: physiologi of the pharynx. Sleep
Medicine Reviews 2003: 7: 9-33
30- Shelton KE, Woodson H, Gay S, Suratt PM. Pharyngeal fat in obstructive sleep apnea.
Am Rev Respir Dis 1993; 148: 462-466
31- Aksöz T, Akan H, Celebi M, Sakan BB. Does the orofaringeal fat tissue influence the
orofaringeal airway snores? Dynamic CT Study. Korean Journal of Radiology 2004
June; 5(2) 102-106
40