iii - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · sihriyet Şafiiler'in görüşünü esas almıştır...

2
SIHRiYET esas s. 187, 247, 273). göre, ilahi eelbeden bir suç ve günah olan leyerek ilahi nimetlerden nail olunamaz (el-Üm, V, "Ha- ram helilli haram hadisi de Mace, "Nikal).", 63) bu yorumlan- Hanefiler ayeti- ne (en-Nisa 4/22) Zira ni- kah "evlilik gibi "cinsel da gelen terek bir kelimedir. Bu sebeple evlilik cinsel de hürmet-i musahere mey- dana gelir (Serahsl, IV, 204-205; Muvaffa- kuddin Kudame, VII, 90). Bu konuda, "Kim bir tenasül uzvuna bakarsa o ve bakana haram ol ur" hadisi de EbQ III, 304) delil ola- rak (Kasanl, II, ). Ancak mahremiyet dola- zina sebebiyle hürmet-i musahere bulunan mahrem akra- balar bakma ve dokunma hü- kümlerine tabi hususunda gö- sebebiyle meydana gelen bir evlenme engeli ise belir- li derecesindeki an- da ki geçici Bir iki kar- anda ayetle ha- ram (en-N isa 4/23); ikiden faz- la anda yasak ol- da evleviyet Yine bir veya teyzesiyle birlikte an- da bir hadisle ya- (Buhil.rl, "Nikal).", 28; Müslim, "Nikal).", 33-40). Bu ayet ve hadislerden ha- reketle fakihler bir kural ortaya koy- Nesep veya süt yönünden bir- birinin mahrem olan , bir biri erkek takdirde evlen- meleri haram olan iki anda kalmak Bu ama- mahrem önleme Hanefiler'e göre hürmet-i musahere sadece cinsel vetle öpme, dokunma ve tenasül uzvuna bakma ile de sabit olur. Malikller el ve yüz yerlere dokunma ve bak- da sonucu söy- ve Hanbelller'e göre ise cin- sel durumlarda hürmet-i musahere kimlerin dahil konusu irade be- özellikle vasiyetin yorumlanma- da önem arzeder. Mesela bir vasiyette bulunsa 112 mahremi olan va- siyette olur. Ancak bir yörede kelimesi anlam içeriyor- sa kelimenin yöresel esas Zira bu gibi durumlarda kelime ile ne örf belirler (el- Fetava'l-Hindiyy e, VI, 120). : Lisanü'l-'Arab, md .; Tacü'l-'arüs, md.; Müsned, VI, 277; el-Üm, Kahire 1968, IV, 291; V, 3, 160, 165; Kemal Yusuf el-H Ot), Riyad 1409/19 89, lll, 304, 481; Nehhas, M. Ali es-Sabun!), Mekke 1409/1988, V, 40; Serahsi. el-Mebsut, IV, 197-208; Kasani, Beda'i', ll, 261, 332; Vll, 351; Muvaffakuddin Kudame, el-Mugni, Beyrut 1405, Vll, 90-99; Osman b. Ali ez-Zeylai, Bulak 1313, ll , 101- 109; VI, 200-202; ibnü'I-Hümam. (Bulak). lll, 117 -134; Haccavi, Kahire 1351, lll, 180-186; Nüceym, lll, 99-111; lll, 174-186; el-Fetava'l-Hindiyye, 274-279; VI, 120; Ali b. Ahmed ei-Adevi, 'ala Ki{ayeti't-talibi'r- rabbanf YOsuf Muhammed ei-Bikal). Beyrut 1412, ll, 74; (Kahi- re). ll, 276-288; M. Akif Aile Hukuku, istanbul 1985, s. 187, 247, 273; "Mu- Mv.F, XXXVll , 367-368; Hamza Aktan, 'da inanç, ibadet ve Gün- lük Ansiklopedisi (ed. lbrahim Kafi Dön- mez), istanbul2006, IV, 1787-1788. Iii HAMZA AKTAN SlKlLLiYE L (bk. SiCiLYA). _] SILA L (bk. _] es-SILA ( ) Tarih u culema,i'I-Endelüs' üne - (ö. 578/1183) zeyil L (bk. iBN _] SILA-i ( ;u.,) birbirini ziyaret etmesini ve iyi ifade eden L ahlak terimi. _] Sözlükte gelen la ile "döl ana rahmi" ve mecazen "insanlar soy rahm 1 rahim u erham) kelimelerinden rahim terim olarak "kan ve evlenme yoluy- la ak- rabalarla sürdürme, gö- zetme, onlara ilgi gösterme, iyilik ve yar- bulunma, ziyaret etme" Akrabalar için zü'l-erham, ülü'l-erham gibi tabirler de nü'I-Eslr, bu tür görevlerini ih- mal etmenin veya akrabalara kötü dav- rahim tabiriyle ifade edil- belirtmektedir ( en-Nihaye, II. 2 0- V, bk. Usanü'l-'Arab, "rl).m", md.leri; Tacü'l-'arO.s, md .leri). Hz. Peygamber'in talima- hicret edenler yer alan Ca'fer-i ResGl-i Ekrem'e dile getirmek için nin huzurunda rahim ve rahim (nak- tabirleri geçmektedir Hi- I-II. 336). Kudüs'te da Bizans Hükümdan Herakleios'un Resu- luilah ken Ebu Süfyan da benzer ifadelerle la-i rahimden söz (Müsned, I, 262, 263; Buhil.rl, "Bed"ü'l-val).y", 6; "Zekat", "Edeb", 8). Kerim'de rahim kelimesi yer al- mamakla birlikte erham yedi ayet- te sözlük (mesela bk. Al-i im- ran 3/6; ei-En'am I44; er-Ra'd 8), üç ayette "akrabalar, (en-N isa Muham- med 47/22; el-Mümtehine 60/3), iki ayet- te ülü'l-erham (el-Enfil.l8/75; ei- Ahzab 33/6) "akrabalar" geç- mektedir . "kurb" kökün- den kelimelerin ayetlerde de akrabaiarla ilgili görevlere yer (mesela bk. el-Bakara 2/83, 77; en-N isa 4/36; 42/23 ). Nisa suresi- nin ilk ayetinde Allah'a hemen riayet et- memekten istenmekte olup lam alimleri bu ayete ve daha ayet- lerle hadisiere dayanarak rahmi gö- zetmenin vacip (farz) ve rahme riayet- haram Kur- tubl bu hususta ümmetinin ittifa- ifade eder (el-Cami', V, 6; b k. Fahreddin er- Razi, IX, I 64) Mü- fessirlerin Ra'd suresinin 21. ayetin- de geçen ve gözetUmesini emret- gözetenlerden övgüyle söz eden ifadede kökünden bir fiilin dikkate alarak bu ayette bilhassa riayet edenlerin kas- (Maverd!, s. 54). de ayetingerek Allah'a gerekse

Upload: others

Post on 25-Jan-2020

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Iii - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · SIHRiYET Şafiiler'in görüşünü esas almıştır (Aydın, s. 187, 247, 273). Şafii'ye göre, ilahi gazabı eelbeden bir suç ve günah

SIHRiYET

Şafiiler'in görüşünü esas almıştır (Aydın, s. 187, 247, 273). Şafii'ye göre, ilahi gazabı eelbeden bir suç ve günah olan zinayı iş­leyerek ilahi nimetlerden sayılan sıhrl hı­sımlığa nail olunamaz (el-Üm, V, ı65) . "Ha­ram helilli haram kılmaz" hadisi de (İbn Mace, "Nikal).", 63) bu şekilde yorumlan­mıştır. Hanefiler görüşlerini, "Babalarınızın nikahladığı kadınları nikahlamayın" ayeti­ne (en-Nisa 4/22) dayandırmıştır. Zira ni­kah "evlilik sözleşmesi" anlamına geldiği gibi "cinsel ilişki" anlamına da gelen müş­terek bir kelimedir. Bu sebeple evlilik dışı cinsel ilişkiyle de hürmet-i musahere mey­dana gelir (Serahsl, IV, 204-205; Muvaffa­kuddin İbn Kudame, VII, 90). Bu konuda, "Kim bir kadının tenasül uzvuna bakarsa o kadının anası ve kızı bakana haram olur" hadisi de (İbn EbQ Şeybe, III, 304) delil ola­rak gösterilmiştir (Kasanl, II, 26ı ). Ancak zinanın mahremiyet doğurmayacağı, dola­yısıyla aralarında zina sebebiyle hürmet-i musahere bulunan kişilerin mahrem akra­balar arasındaki bakma ve dokunma hü­kümlerine tabi olmayacağı hususunda gö­rüş birliği vardır.

Sıhrl hısımlık sebebiyle meydana gelen diğer bir evlenme engeli ise kişinin belir­li yakınlık derecesindeki kadınları aynı an­da nikahı altında bulundurması şeklinde­ki geçici yasaktır. Bir erkeğin iki kız kar­deşle aynı anda nikahlı olması ayetle ha­ram kılınmıştır (en-N isa 4/23); ikiden faz­la kız kardeşle aynı anda evliliğin yasak ol­ması da evleviyet gereğidir. Yine bir kadı­nın halası veya teyzesiyle birlikte aynı an­da bir erkeğin nikil.hında olması hadisle ya­saklanmıştır (Buhil.rl, "Nikal).", 28; Müslim, "Nikal).", 33-40). Bu ayet ve hadislerden ha­reketle fakihler şöyle bir kural ortaya koy­muşlardır. Nesep veya süt yönünden bir­birinin mahrem akrabası olan, başka bir deyişle biri erkek sayıldığı takdirde evlen­meleri haram olan iki kadınla aynı anda nikahlı kalmak haramdır. Bu yasağın ama­cı, mahrem yakınlar arasındaki akrabalık ilişkilerinin bozulmasını önleme şeklinde açıklanmıştır. Hanefiler'e göre hürmet-i musahere sadece cinsel ilişkiyle değil şeh­vetle öpme, dokunma ve tenasül uzvuna bakma ile de sabit olur. Malikller el ve yüz dışındaki yerlere şehvetle dokunma ve bak­manın da aynı sonucu doğuracağını söy­lemiştir. Şafii ve Hanbelller'e göre ise cin­sel ilişki dışındaki durumlarda hürmet-i musahere doğmaz. Sıhrl hısım kavramına kimlerin dahil olduğu konusu irade be­yanlarının, özellikle vasiyetin yorumlanma­sı bakımından da önem arzeder. Mesela bir kişi sıhrl hısımlarına vasiyette bulunsa

112

hanımının mahremi olan hısımlarına va­siyette bulunmuş olur. Ancak bir yörede sıhrl hısım kelimesi farklı anlam içeriyor­sa kelimenin yöresel anlamı esas alınır.

Zira bu gibi durumlarda kişinin kullandığı kelime ile ne kastettiğini örf belirler (el­Fetava 'l-Hindiyye, VI, 120).

BİBLİYOGRAFYA :

Lisanü'l-'Arab, "şhr" md.; Tacü'l-'arüs, "şhr" md.; Müsned, VI, 277; Şafii, el-Üm, Kahire 1968, IV, 291; V, 3, 160, 165; İbn EbOŞeybe, el-Muşan­ne{(nşr. Kemal Yusuf el-H Ot), Riyad 1409/1989, lll, 304, 481; Nehhas, Me'ani'l-~ur'ani'l-Kerim (nşr. M. Ali es-Sabun!), Mekke 1409/1988, V, 40; Serahsi. el-Mebsut, IV, 197-208; Kasani, Beda'i', ll, 261, 332; Vll, 351; Muvaffakuddin İbn Kudame, el-Mugni, Beyrut 1405, Vll, 90-99; Osman b. Ali ez-Zeylai, Tebyfnü'l-f:ıa~a'i~, Bulak 1313, ll , 101-109; VI, 200-202; ibnü'I-Hümam. Fet/:ıu'l-~adfr (Bulak). lll, 117 -134; Haccavi, el-İ~na', Kahire 1351, lll, 180-186; İbn Nüceym, el-Ba/:ırü'r-ra'i~, lll, 99-111; Şirbini. Mugni'l-muf:ıtac, lll, 174-186; el-Fetava'l-Hindiyye, ı, 274-279; VI, 120; Ali b. Ahmed ei-Adevi, lfaşiye 'ala Ki{ayeti't-talibi'r­rabbanf (nşr. YOsuf Muhammed ei-Bikal). Beyrut 1412, ll, 74; İbn Abiöın, Reddü'l-muf:ıtar (Kahi­re). ll, 276-288; M. Akif Aydın. İslam-Osmanlı Aile Hukuku, istanbul 1985, s. 187, 247, 273; "Mu­şahere", Mv.F, XXXVll, 367-368; Hamza Aktan, "Sıhri Hısırnlık" , İslam 'da inanç, ibadet ve Gün­lük Yaşayış Ansiklopedisi (ed. lbrahim Kafi Dön­mez), istanbul2006, IV, 1787-1788.

Iii HAMZA AKTAN

ı SlKlLLiYE

ı

L (bk. SiCiLYA).

_]

ı ı SILA

L (bk. CAİZE) .

_]

ı ı es-SILA ( ;u..,ıı )

İbnü'I-Faradi'nin Tarih u culema,i'I-Endelüs' üne

- İbn Beşküval (ö. 578/1183)

tarafından yazılan zeyil

L (bk. iBN BEŞKÜVAL).

_]

ı ı

SILA-i RAHİM ( ~}f ;u.,)

Akrabalık bağlarını yaşatmayı,

akrabaların birbirini ziyaret etmesini ve iyi ilişkiler kurmasını ifade eden

L ahlak terimi.

_]

Sözlükte "bağ, ilişki" anlamına gelen sı­la ile "döl yatağı, ana rahmi" ve mecazen "insanlar arasındaki soy birliği, akrabalık bağı" manasındaki rahm 1 rahim (çoğul u

erham) kelimelerinden oluşan sıla-i rahim terim olarak "kan bağı ve evlenme yoluy­la oluşan akrabalık bağlarını yaşatma, ak­rabalarla ilişkiyi sürdürme, haklarını gö­zetme, onlara ilgi gösterme, iyilik ve yar­dımda bulunma, ziyaret etme" şeklinde açıklanmaktadır. Akrabalar için zü'l-erham, ülü'l-erham gibi tabirler de kullanılır. İb­nü'I-Eslr, bu tür akrabalık görevlerini ih­mal etmenin veya akrabalara kötü dav­ranmanın kat'-ı rahim tabiriyle ifade edil­diğini belirtmektedir ( en-Nihaye, II. 2 ı 0-2ı ı: V, ı91-ı92; ayrıca bk. Usanü'l-'Arab, "rl).m", "vşl" md.leri; Tacü'l-'arO.s, "rl:ım",

"vşl" md.leri) . Hz. Peygamber'in talima­tıyla Habeşistan'a hicret edenler arasında yer alan Ca'fer-i Tayyar'ın ResGl-i Ekrem'e minnettarlığını dile getirmek için Necaşl'­nin huzurunda yaptığı konuşmada sıla-i rahim (sılatü'r-rahm ) ve kat'-ı rahim (nak­tau ' J-erlıam) tabirleri geçmektedir (İbn Hi­şam. I-II . 336). Kudüs'te bulunduğu sıra­da Bizans Hükümdan Herakleios'un Resu­luilah hakkındaki sorularını cevaplandırır­ken Ebu Süfyan da benzer ifadelerle sı­la-i rahimden söz etmiştir (Müsned, I, 262, 263; Buhil.rl, "Bed"ü'l-val).y", 6; "Zekat", ı ;

"Edeb", 8).

Kur'an-ı Kerim'de rahim kelimesi yer al­mamakla birlikte çağulu erham yedi ayet­te sözlük anlamında (mesela bk. Al-i im­ran 3/6; ei-En'am 6/ı43, I44; er-Ra'd ı3/ 8), üç ayette "akrabalar, akrabalık bağla­rı, akrabalık hakları" (en-N isa 4/ı; Muham­med 47/22; el-Mümtehine 60/3), iki ayet­te ülü'l-erham şeklinde (el-Enfil.l8/75; ei­Ahzab 33/6) "akrabalar" manasında geç­mektedir. Ayrıca "kurb" (yakın lık ) kökün­den çeşitli kelimelerin bulunduğu başka ayetlerde de akrabaiarla ilgili görevlere yer verilmiştir (mesela bk. el-Bakara 2/83, ı 77; en-N isa 4/36; eş-Şura 42/23 ). Nisa suresi­nin ilk ayetinde Allah'a saygısızlığın hemen arkasından akrabalık haklarına riayet et­memekten sakınılması istenmekte olup İs­lam alimleri bu ayete ve daha başka ayet­lerle hadisiere dayanarak sıla-i rahmi gö­zetmenin vacip (farz) ve sıla-i rahme riayet­sizliğin haram olduğunu bildirmiştir. Kur­tubl bu hususta İslam ümmetinin ittifa­kı bulunduğunu ifade eder (el-Cami', V, 6; ayrıca b k. Fahreddin er-Razi, IX, I 64) Mü­fessirlerin çoğu, Ra'd suresinin 21. ayetin­de geçen ve Allah'ın gözetUmesini emret­tiği şeyleri gözetenlerden övgüyle söz eden ifadede sıla kökünden bir fiilin kullanılmış olmasını dikkate alarak bu ayette bilhassa akrabalık bağiarına riayet edenlerin kas­tedildiğini düşünmüştür (Maverd!, s. ı 54). Şevkani de ayetingerek Allah'a gerekse

Page 2: Iii - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · SIHRiYET Şafiiler'in görüşünü esas almıştır (Aydın, s. 187, 247, 273). Şafii'ye göre, ilahi gazabı eelbeden bir suç ve günah

kullara ait olup gözetilmesi emredilen bü­tün hakları kapsadığı kanaatinde olduğu­nu belirttikten sonra müfessirlerin çoğu­nun bu ifadeyi sıla-i rahimle sınırladığını söyler (Fetf:ıu'l-/ı:adir, III, 89). İki ayette (ei­Bakara 2/27; er-Ra'd 13/25) yine sıla kö­künden bir fiil kullanılarak Allah'ın yaşa­tılmasını emrettiği bağları koparanlar kı­nanmaktadır; burada da akrabalık bağla­rını kesenierin kastedildiğini belirtenler var­dır (Şevkan!, ı. 61). Bu yorumu benimseyen Taberi'ye göre bağları koparmaktan mak­sat, Allah'ın farz kıldığı akrabalık haklarını ödemekten ve yakıniara iyilik etmekten kaçınmak suretiyle onlara haksızlık yap­mak, bağları yaşatmaktan maksat ise Al­lah'ın kendi haklarından sayılan, akrabala­ra karşı yerine getirilmesini farz kıldığı ve­dbeleri yerine getirmek ve onlara şefkat­le muamele etmektir. Tabiin müfessirle­rinden Katade b. Diame de ayeti bu an­lamda yorumlamıştır (Ctımi'u'l-beyan, 1, 22 1) .

Sıla-i rahim konusu hadislerde de ge­niş biçimde yer almış, gerek bu tabirle ge­rekse başka ifadelerle bunun önemi vur­gulanmıştır. Buhaıfnin konuya ayırdığı bab­lardan biri "Şılatü'r-raJ:ım " başlığını taşır

("Edeb", 10). Burada yer alan bir hadiste bir kimsenin, "Beni cennete götürecek bir iş söyler misiniz?" şeklindeki bir sorusuna Hz. Peygamber, "AIIah'a kulluk edip O'na hiçbir şeyi ortak koşmazsın; namazını kı­lar, zekatını verirsin ve akrabanı gözetir­sin" diye cevap vermiştir (ayrıca bk. Müs­ned, V, 417, 418; Buhari, "Zekat", 1; "Kefa­let", 4; Müslim, "Imfm", 12, 14). Buharl'­nin e1-Cô.mi'u'ş-şaJ:ıiJ:ı'inde, "Kim akraba­sına ilgi gösterirse Allah da ona ilgi gös­terir'' şeklindeki başlık altında kaydedilen bir hadise göre ("Edeb", 13) Allah Teala, ana rahmine bağlı akrabalık düzenini kur­duktan sonra bu bağları yaşatanlara ken­disinin ilgisinin süreceğini, akrabalık bağ­larını koparanları ise kendi ilgisinden mah­rum bırakacağını bildirmiştir. Ashaba bu bilgiyi veren ResQiullah, sıla-i rahmi ter­ketmenin kötülüğüne işaret eden Muham­med süresinin 22. ayetini okumalarını öğüt­

lemiştir. Diğer bazı hadislerde de Allah'ın rahman ismiyle sıla-i rahim arasında iliş­ki kurularak bu görevi yerine getirenierin ilahi rahmetten nasiplerini alacaklarına, ihmal edenlerin ise rahmetten yoksun ka­lacaklarına işaret edilir (mesela bk. Müs­ned, 1, ı 90, 19 ı , ı 94; VI. 62; Buharr, "Edeb", 13; Tirmizi, "Birr", 16) Hadislerde sıla-i ra­him konusunda karşılık beklenmemesi, iliş­kiyi kesenlerle de akrabalık bağlarının sür­dürülmesi gerektiği bildirilmektedir ( Müs-

ned, ll, 160, 194; lll, 437; IV, 148, 158; Bu­harl, "Edeb", 15; EbQ DavQd, "Zekat", 45). ResQiullah, sıla-i rahmin müslüman olma­yan yakın akrabaya karşı da geçerli olduğu­nu ifade etmiş ve, "Allah, din konusunda sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayantarla iyi ilişkiler içinde olmanı­zı ve onlara adaletli davranınanızı yasak­lamaz" mealindeki ayetin (el-Mümtehine 60/8) buna işaret ettiğini bildirmiş (Müs­ned, VI. 344; Buhar!, "Hibe", 29; "Edeb", 7, 8, 9; Müslim, "Zekat", 50). hangi sada­kanın daha faziletli olduğuna dair bir so­ruya da "Akrabaya verilendir, çünkü bun­da bir sadaka, bir de sıla- i rahim sevabı var" cevabını vermiştir (Müsned, IV, 17, 18; Tirmizi, "Zekat", 24, 26; Nesa!, "Zekat", 22, 82). Bazı hadislerde sıla-i rahmin öm­rü uzatacağı ifade edilir (mesela bk. Müs· ned, lll, 156, 247, 266; Buhar!, "Edeb", 12; Müslim, "Birr", 20, 21 ). Bu hadisler, "Al­lah dilediğini siler, dilediğini sabit bırakır" mealindeki ayete (er-Ra'd 13/39) dayanı­

larak lafzi manada anlaşıldığı gibi, "Allah böylelerine arkasından dua edecek hayır­lı nesiller verir" şeklinde de açıklanmıştır (İbn Hacerei-Heytem!, s. 137-138).

Bilhassa edep ve mev'iza türündeki ki­taplarda sıla-i rahim konusuna yer veril­miştir. Bunun yanında Abdullah b. Müba­rek'in Kitô.bü'1-Birr ve'ş-şı1a'sı, Hüseyin b. Hasan ei-Mervezl'nin aynı isimdeki ese­ri, Ebü'l-Ferec İbnü'l-Cevzl'nin e1-Birr ve'ş­şı1a'sı, İbn Hacer el-Heytemi'nin Esne'1-metô.1ib ii şı1ati'1-e]farib'i gibi kitaplar da yazılmış, bu kitaplarda genel olarak insan ilişkileri ve özellikle sıla-i rahim üze­rinde durulmuştur. Ancak gerek bu eser­lerde gerekse İbn Kuteybe'nin 'Uyunü'1-a]]bô.r'ı, EbQ Bekir Ahmed b. Hüseyin el­Beyhaki'nin e1-Adô.b'ı, İbrahim b. Muham­med el-Beyhaki'nin e1-Mef:ıdsin ve'1-me­sdvi'si, İbn Abdülber en-Nemerl'nin Beh­cetü '1-mecô.1is ve ünsü '1-mücd1is'i gibi sıla-i rahim konusuna kısmen yer veren kaynaklarda sadece bu husustaki ayet ve hadislerle Selef'ten gelen rivayetler sıra­lanmıştır. Gazzali'nin de İJ:ıyô.' adlı eseri­nin insanların birbirlerine karşı hakları ve sorumluluklarını işlediği bölümünde (ll, 192-22 ı) yalnız rivayetleri aktarmakla ye­tindiği görülmektedir. Bu eserlerde ana babaya saygı ve iyilik, çocukların bakımı ve gözetilmesi, eşler arasındaki haklar ve sorumluluklar, diğer akrabaların karşılıklı sorumlulukları, akrabalık bağlarının yaşa­

tılması, komşuluk hakları gibi konular üze­rinde durulur. Bu kitaplarda köle ve hiz­metçiler konusunun akrabatarla birlikte ele alınarak bunların hakları ve sorumluluk-

SIR

larından söz edilmesi, islam ahlak kültü­ründe insan haklarına verilen önemi yan­sıtması bakımından dikkat çekicidir (me­sela bk. Ahmed b. Hüseyin ei-Beyhakl, s. 64-78; İbn Abdülber, I, 756-790; Gazzall, ll, 219-221)

BİBLİYOGRAFYA :

ibnü'l-Esir, en-Nihfiye, ll, 210-211; V, 191-192; Wensinck, el-Mu'cem, "ri:ım", "vşl" md.leri; M. F. Abdülbaki, el-Mu'cem, "rhm", "vşl" md.leri; Müs­ned, I, 190, 191, 194, 262, 263; ll, 160, 194; lll, 156, 247, 266, 437; IV, 17, 18, 148, 158; V, 417, 418; VI, 62, 344; Abdullah b. Mübarek, el-Birr ve'ş­şıla (nşr. Mustafa Osman Muhammed), Beyrut 1411/1991; a.e., istanbul 1998; ibn Hişam. es­Siretü'n-nebeviyye (nşr. Mustafa es-Sekka v.dğr.), [baskı yeri ve tarihi yok[ (Daru İbn Kesir). l-ll, 336; Hüseyin b. Hasan el-Mervezi, el-Birr ue'ş-şıla (nşr. M. Said M. Hasan Buhari). Riyad 1419; ibn Ku­teybe, 'Uyunü'l-af:ıbar(Tavil) . lll, 96-113; Tabe­ri, Cami'u 'l-beyii.n, Beyrut 1412/1992, I, 221; VII, 374; ibrahim b. Muhammed el-Beyhaki. el­Me/:ıii.sin ve'l-mesii.vi, Beyrut 1404/1984, s. 543-568; Maverdi. Edebü'd-dünyii. ve' d-din (nşr. Mus­tafa es-Sekka). Beyrut 1978, s. 150-154; Ahmed b. Hüseyin el-Beyhaki. el-Adab (nşr. M. Abdü lka­dir Ahmed Ata) . Beyrut 1406/1986, s. 27-78; ibn Abdülber. Behcetü'l-mecalis, I, 756-790; Gazzarı. İ/:ıya', ll, 192-221; Ebü'l-Ferec ibnü'l-Cevzi. el-Birr ue'ş-şıla (nşr. Adil AbdülmevcQd - Ali Muavvaz). Beyrut 1413/1993; Fahreddin er-Razi, Mefatif:ıu'l­gayb, IX, 164-166; Kurtubi, el-Cami', V, 6; ibn Hacer el-Heytemi, Esne'l-me(J'ılib If şılati 'l-e/i:arib

(nşr. Hili\f MahmQd Abdüssemi'). Beyrut 1424/ 2003, s. 137-138; Şevkani, Fetf:ıu 'l-/i:adir, Beyrut 1412/1991, ı, 61; lll, 89 . r::;t;ı

lJllll!1l MUSTAFA ÇAGRICI

ı ı

SINAAT -ı HAMS

L (bk. BEŞ SANAT).

_j

1 ı

SIR

L ( .).JI )

_j

Sözlükte "saklamak, gizlemek" anlamın­da masdar ve "saklanan. gizli tutulan, bir şeyin iç yüzü, bir nesnenin özü, her şeyin en iyisi" gibi anlamlarda isim olan sır ke­limesi (çoğulu esrar, serair) ahlak terimi olarak genellikle bir kimsenin saklı tuttu­ğu, başkalarınca öğrenilmesini istemedi­ği, kendisine veya başkasına ait bilgiler için kullanılır. Sırrı saklamaya kitman, vefa, sırrı etrafa yaymaya ifşa, yaptığı şeyleri gizleyen kimseye sırri denir (İbn Düreyd, ı,

81; Lisanü'l-'Arab, "srr" md.; Tacü'l-'aras, "srr" md.). Ragıb el-isfahani'ye göre sır­rın iki şekli vardır. İlki bir kimsenin başka birine saklaması talebiyle söylediği sözdür. Bu talep ya sözle veya sır verenin bunu kimsenin duymayacağı bir yerde verme-

113