ilahiyat fakÜltesi dergisi -...
TRANSCRIPT
T.C. DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARI
0907 • BY 87 • 009 • ı025
iLAHIYAT FAKÜLTESi • •
DERGISI ~IV
(PROF.DR. Ö:MER YİGİTBAŞI'NA ARMAGAN)
ARAPÇA'DA EZDAD MESELESi
Doç. Dr. 1VIuharrem ÇELEBİ
Hiç şüpihesiz Arap!;a'da zıd anlamı kelimeleri işlemeden önce sı'ra
sıyla Araplar ve Arapça'nın aslından yani Sami dmerinden haihsertmek yerinde olacaktır. Bu iSeiheple konuyu mümkün olduğu kaıdar kısa ve sathi bir şekilde başından ele almaya çalışacağım.
«Arap» Kelime~s~ ve Araplar:
Yi:UrUtu'l-Hamevi (626/1228) Mueemu'l-\Buldarı:'ın <<Arabe>> madde-
sinde
dedikten sonıra şöyle devam ediyor:
~ • n Ziı.l,ı ~ l...J ..ıl 1 Jh:.d 1J- Jj 1
n ..... ;y_, loı.ll y__.....JI r'-;ı
e1-Hame:vı: burada Allahın Arapça'yı ilk kez konuşma fır_!)atını Yamb b. Kalıtan'a bahşettiğini ve onun öz Araplar olan Yemen kabilesinin babası olduğunu ifade ediyor. Da:ha sonra ise başka b~r rivayeti naldediyor:
. . " . ~ 1 J y,.-J iı :ı:... i+.! ,y.> ı$' .3 4 Aı J.+c L...v. 1 :> 'l_o 1 L;::,_:, : 0.3? 1 J Ü - .
'-c·' .)~...J 1 tglı 4-Lı 1 0 L-L,ı ~ .3 y J"'"J 1 ;s.;-.~.:,.-;~ ı:.r<-,.. ıY" J5 0 1 ~~ , i:i .rd .:; " ~- : ~ LJ 1 ~ ..ı....,..,.,. ~ f' !..::..D J ü 3 . !"""~ r-' l,ı l,ı ~ 1 _,.:;' ..
ı;,?-ı...L~ ı.,.fJ...'<JJ ~ii LS ı.F-_y y __....,JJ ~~ ,:.U LL., ıY' 3 4 ~ ı.?~ y __...d i
2 n U''.) U ıı :>::Yy 0•'1 r.,? J U r.,? J lill ~ 1-S' 3
(1) Ya.~utu'l-Hamevi, Mucemu'l-'Bu1dan, Beyrut 1957 1957, IV. 96 (2) a.g.e, IV. 97
-3.5-
Doç. D:r. Muharrem ÇELEBİ
Bu rlvayette ise Hz. İsmail'in soyunun «Ti!hame» bölgesinden olan «Ara· be» de neşet ettiği ve bu ınıntıkada oturduklaırından dolayı <<Arap>-> ismini alıdıkları belirtillınektedi'r. Aynı zamanda Arap yarı~adasımn adının · «Arabe» olduğu, bundan dolayı adı g-eçen bölgede oturana <<Arabi>> denildiği <'Hintli» ve «İranll>> m1sal gösterilerek izah ediliyor.
Bu nakillerden «Arap» ·kelimesi ve Arapların aslı hakkında §U ikı
ihtimali öğreniyoruz:
1- «Arap>> ismi «Yarub»dan bozularak meydana gelmiştir. Yarub'da esas Arapların baibasıdır.
2- Araplar bu ismi <<Ararbe»de oturduklarından yani bu bölgeye mensup olmalarından dolayı almı§lardır.
Görüldüğü :giibri ik!;inci va:Dsayımd!a meısele ib~r noktadan ba§lanaraık'' geliştiriliyor. İnsanın aklında hemen şu soru doğuyor: Arap yanma· dası. manasında kullanılan «Arabe» adı nereden geliyor? Veya diğer bir deyişle bu yarımada Iı:için <<Ara be» diye isimlendirildi? Yani adı geçen is· min tarihçesi anlatılmıyor. Aynı eserde Arapçayı ilk konu§anın -:<Ya rub»un babası «Yektan b. Amir» olduğu, «Yektan>>ın Arapla§arak «Kah· tan» ismini aldığı ve oğlunu ilk defa Arapça konU§'tuğundan «Yarub» diye isimlendirdiği şöyle ifade edilir
Birinci ıi'htiimal, Arapça'yı ilk klonuşma hususunda ntvayetler arasm· da tenakuz olmakla berruber ikinciye nazaran bir bütünlük ihtiva etmek· tedir. Bununla birlikte samrım kionuyu Arapça'dan öneeye götürerek incelemek daha uygun olacaktır. _
Bütün tarihıçiLer .Airapiarın «Sami'leD>den ve Arapça'nın «Sami dil· le6nden olduğunda bıirleşirler. O halde meseleyıi lköke doğru incele· meık doyurucu olacaktır. Zira k!onruyu <<KahtaTI>> ve onun oğlu «Yarub»'a bağlayarak izah etmek veya <<Arabe» mıntıkasmdan başlatmak yeni yeni
(1) a.g.e, IV. 97, 98
-3.6-
'ARAPÇA'DA EZDAD MESELESi
soruları doğuruyor. Bunun için önce «Samiler» ve «Sami» delillerine kısaca gözatalım, sonra «Arap» kelimesi hakkında ba§ka bi:r görü§e yer verelim.
Arapça1, :iJbrancaı, Süryanca, Habeşce, Fenikece ve Ararnca konu·· şan kavimlere «Sami» ırkları denmektedir. Bu durum «Sam b. Nuh'a nıiısbe>tle meydana gelıiyor. Zilra rbu ırıklar «Tevra:b'ta ifade edildiğhı:e göre onun neslindendir. Bu kavimlerin konu§tukları diller de <<Sami» dilleri
1 diye isimlendirilir. Bu lisanlar arasındaki büyük benzerliğe Arap
edebiyatı tar:!l1çileru dikkati çekerler. Çünkü bunların hepsi bir ana kökten (asıldan) ayrılmı§lardır. Nasılki bugün Mısır, Suriye, Irak, Ürdün, Suudi Ambistan, Fas, Tunus, Cezayir, Yemen, Kuveyt ve Libya'daki hal!~:
lehçeler:rnin aslı Fa:sih Arapça i:seı, «Sami» dillerinicn de aslı «Sami» di1i~
dk Bu an:a dil maalesef bugün or,tada yoktur. Sadece baz11 tahm:ınıer bulunmaktadır. Bir kısım fileloglara göre «Sami» d'lleııinin aslı İbranca,
diğerlerine göre ise Arapça'dı~r. Ş~md:i asıl ill!e furü araısmdaiki i:rtiibatı Iral\: lehçesinden birikaç örnek vererek göstermeye çalı§alım. Mesela Irak leh
. çesiındeki «Şiıtirit>:iin aslı <<Eyye şeyin türididu» <<Ş1btih>>in aslı <<Eyyü' şeyin biıke, «Sıionek»in aslı «Eyyu şeyti.n levnuke>>, «Kıtlek»dn: aslı <~Kultu leıke» ve «Veyn çün~t»ill aıslı «Eyne ikünte»dir. Bu örneklerden sonra <<Sami'let>> «Samile:r>>in Hk vatanı ha1cıkmdaki na~zmı1yetlere değtnmeık istiyorum. «Samiler>>in ilk vatanı nereısıiydi? Bu hususrta çeşitli görüşl~r ortaya atılmış
tır. Bunları bsaca şu şekilde tasnif edebiliriz:
1- «Sami» ırkı bugün Mezepotamya dediğimiz yerde yani Dicle ile Fırat nehri arasında oturuyordu. Daha sonra buradan göcler başladı. Araplar Arap yanmada:sına, İbraniler Filiıstin'e, Fen1keller Sur:ye'ye Habeşliler Habe~istan'a ve Babilliler Irak'a hicret ettiler .
. 2- Mü§teşriklere göre :
a. SamEer'in ilk vatanı Afrikadır. Bunlaıra göre Afrika'da bugUn konu§ulan dillerl-e Sami lisanları arasmda büyük bir penzerlik bulun:qıaktadır. Bu benzerlik onların ilk vatanının Afrika olduğunu göstermek· te elir.
b. Samiler'in beşiği Arap yarımadasıdır. Zira Arapça Sami dilleri içerisinde ana Sami. diline en yabn olanıdır.
c. SamHer'in ilk yurdu Fırat nehrinin batısıdır. Bazı müsteşrikler
bu görüşU geliştirdiler. Onlara göre çok öncele'ri Samiler bugünkU Habe· şistan'da oturuyorlardı. Buradan Arap yarımadasına hicret ettiler ve Yemen'de çoğaldıla:r. Yemen'den de Hicaz, Necd, Beyreyn, Filistin ve
-37-
Doç. D:r. Muharrem. ÇELEB:i:
Irak'a dağıldılar. Irakta o zamanlar Silmerliler hüküm sürmekteydi. Samiler bu bölgedeki yerli devletleri yenerek kendi - medeniyetlerini ve dev letlerinıi tesis . ettiler.
Samiler hakknda bu kısa bilgiden sonra Araplar ve <<AraP>> kelimesine tekrar dönelim ve bu kelimeyle ilgili ba§ka bir göır:üşe yer verelim:
Oldukça verimli ve hareketli bir bölge olan Mezepotamya'ya Sü~
merler ve Moğollar hicret ettiler. Esas itibarıyla dağ ve köylerde yaşayan Sümerle'r, hakkında pek bilgi edilenemeyen bir devleti yıkarak onların medeniyetini ge1i§tirdiler. Kanuniarına ve ilahiarına yenilerini eklediler. Çivi yazısını 1cat ettiler. Sonraları re&ah ve zenginlik bunları gevşeıtti. Bu nedenle badiyeden gelen Samiler'e yenildiler. Önceleri göçebe olan Samiler Fırat nehrinin batısına yerle§tiler. Fırat ve Dicle nehirle-
ri arasmda yaşayan halk Samiler'e yani <~batılı» dediler.
Bununla Fırat neh'rinin batısında oturanlar demek İstiyorlardı. Bu keli-
me öncE ıı ~ ~ 11 ye sonra da 'a dönüştü. Adı geçer
ke1hnenin anlamı asıl Sami dfthnde 11 • :iJ 1 n baıtılılar'dır. Sami dilu~..r.
ı . d . n enn e ıse badiye anlamındadır.
Sanırım bu girişten sonra «Arapça'da Ezdad Meselesi»ne geçebili-riz.
«Zıdd.» Kellim,esi Hakkmda :
Önce kelimenin manalarmı tesbit edelim:
İbn Düreyd (321/933) «Bir şeyin zıddı onun hilafıdl'I'>> (1 ) diyerek benzerneyeni ve ter:si anlamlarını kastediyor. Ebu't-Tayyib el-Luğavi
(351/962), ezdad'ın zıdd'ın çoğulu ve bir §eyin zıddımn onu nefyeden §ey olduğunu belirtir. Beyaz ve siyah, oömertlik ve cimrilik, kahraman· lık ve korkaklığı misal olarak belirten Ebu't-Tayyib el-Lugavi, ınanada
ihtilafın kuvvet ve cehalet keliınele'rinde olduğu gibi, zıtlık olmadığını,
kuvvetin zıddının zayıflık ve cehaletin zıddının ilim olduğunu, her iki ızıd
(1) İbn Düreyd, Cemlıeretü'l-Luga, HaydarabM 1344 (dezez)
-38-
ARAPÇA'DA EZDAD MESELESi
şeyin muhtelif, her ınuhtelifin de zıd olabileceğini ifade eder. Bu dunmı her muhtelifin zıd olduğu anlamına gelmez, yani her muhtelif zıd değildir. (1 ) el-Ezheri (370/980), Tehz:H:m'l·Luga'da zıddın çoğulunun ezdad
t "" n olduğunru :söyled:Jkten .sonra Kur'an-ı Kerim'de(2 )' • 1.1.,;, ~~ 0~~.J ayetinde «Zıdd»ın «yardımcılar>>, «düşmanlar», manala'rına geldiğini, tekil ve çoğul olarak kullanıldığını, . aynı zamanda <<benzer>> ve «denk» anlamlarını ifaıde ett,iğ'ini belirtir. el-Ezheri çe§ithl gö:rüşleııi nakletmek suretiyle kelimenin manalarını zenginleştiriyoır. Onun sayesinde zıdd kelime.s:\nin de zıd anlamlı kelimelerıden olduğunu anlıyoruz,, (3 ) el-Gevheri (393/1002), hemen hemen aynı anl'amları tekrar ediyıor. (4 ) er-Ragrb elisfehani (502/1108), bu kelimeyi açık bir şekilde izah ediyor: «İki zıd birbi'rinden son derece uzak olmakla beraber bir cinsten olup, biri diğe, rine sıfatlarında karşı olan iki şeydir. Beyazla siyah, şerle hayır gibi. Eğer bu iki şey bir cinsten olmazsa onlara zıt denmez. Tatlı ve hareket gib~» (5 ) el-Feyrüzabadi (816/1413) · ise ik:eli:menin manalarma yeni bir şey eklemiyor. (6 ).
Bm·ada bizi ilgilendiren kelimenin en meşhur manası olan karşı.,
muarız ve muhalif anlamlarıchr. Bir kelimenin ihtiva ettiği iki anlamın. zıd olması iÇin bu iki mananm. bir cinsten olması gerekmektedir. Yani iki muhtelif manayı ifade eden bir kelime ezdad'dan sayılmıyor. Ezdad' la muhtelif manalı kelimelerin farkını en güzel şekilde Ebu't-T'ayyıb elLugavi'yle erı-Raglih eHsfehani açıklıyor. Kısacası bir kelimenin zıd anlamlı olabilmesi için aynı cinsten iki zıd manayı ifade etmesi gerekmektedi'r.
Eski Arap di]ciler:i, Arapça'da bulunan kelimelerin manaları ve yazılışlan üzerinde düşünmü§ler ve bunları bir takım kısırnlara ayırmı~lardır.
Kutrub Muhammed b. el-Müsterur Arapçadaki kelimeleri üç kısma ayınr:
(1) (2) (3) (4) (5) (6) (7)
Ebu't-Tayıyib el-Lugavi, K. el-Ezdad, Dımeşk, 1963, I.I,2 Kur'an-ı Kedm, XIX. 82 el-Ezhed, Tehz]bü'l-Luag, Ml!mr, 1964-1967, (zadad) el-Cevheri, es-Sıhah, Mısır, 1956, (zadad) er-Ragıb el.Jsfelhan'i, Mu'cem Müfredat Elfaz el-ıKur'an M]sır tsz
' ' . el-Feyruzfubadi Muhammed b. yaıkılb el-Muhit, Mısır, 1952 (zıdd) Kutrub, K. el-Ezdad (yzm.) Berlin Kıp. Aihlwarat, 7091, v. gıb.
- 39-
(zıdd)
Doç. Dr. Muharrem ÇELEBİ
1- Lafzı ve manası değişik olan keFımeler. Bu lka:tagoııiye dahil oian kelimeler sayı itibariyle diğerlerinden çok fazladır.
2- Laf~ı ayrı manası bir olan kelimeler. «AYr>>, <<hımar>>; <<Zi 'b», «Sld» gibi.. ....
3- Lafzı bi'r, iki veya daha çok anlamlı kelimeler. Din, imam boy ve millet manalarma gelen «el-Umme>> kelimesi gibi...... Bu tür kelimeler içerisinde zıd anlamlı l\:elimelerde bulunmaktadır. Yakin ve şek
manalarma gelen «aSil>> gibi.
el-Müberrid (285/89.8) de K. Ma lttefaka Lafzuhu ve İlıtelefe Ma'· nahu» ıisimli eıserinde Kutnuh gıibi kelaımı üç kısma ayırır: Zıd manalı kelimeleri lafzı bir olduğu halde iki veya daha fazla anlam ifade eden kel:i-· mele'r gurubunda zikreder,. (1 ) Ancak el-Müberrid <<ezdad» kelimesini kullanmıyor. Eibü Bekr İbnu'l Eı1ıbari (3.28/939) ue kelimeleri, zıd anlamlı, lafzı ve manası değişik ve muhtelif lafızlı aynı anlamlı kelimeler olarak üçe ayırır. (2)
Zıd anlamlı kelimelerin, lafzı bir manaları deği§ik kelimeler guru· bundan ayrı olduğunu açık bir §ekilde Ebu't-Tayyıb el-Lugavi hehrtmi§· tir. Daha sonra bu ayrılığı i:bn Faris (395/1004)in taksiminde de görmek teyiz. O zıd anlamlı kelimeleri ayrı bir kısımda zikrederek lkelamı yedi kısma ayırır; böylece eski ta:ksime yenilik getirmiş olur :
1- Lafzı ve manası deği§ik kelimeler. Adam, at, kılıç gibi. Bu tür kelimeler çoğunlu:ktadır.
2- Lafzı deği§ik manası aynı olan· kelime1er. «Seyf», «aZb»; «leys.,, <~es ed» gibi. ..
' 3- Lafzı bir manası deği§ik ke1imeler. (3 ) <<ayn].l'l-ma'», <<aynu'l-
m~H» gibi. ..
4- Lafzı aynı manası zıd kelimeler. <<Zann» gibi. ..
5- Lafzı ve manası yakın kelimeler. «el-hazm·>, «el-hazn» gibi...
6- Lafzı deği§ik manası yakın kelimeler. «medeha», «ebbene» gibi..
(1) el-Müberrid, K. Ma İttefaka La:fzu~u ve thtelefe Manaihu, Kahire, 1350, s. 2,3 (2) Elbu Bekr İtbnu'l-Erııbari, K. el-E2ıdad, Kuve;yt, 1960, s. 6 (3) ez-Zebidi, <<ezdad>>ı bu !kısma daıhil eder. Bk. Tacü'l .. Arus, Mısır, 1306, 1.9
ARAPÇA'DA EZDAD MESELESi
7- Lafzı bir:bi'rine yakın anlamları değişik kelimeler. <<haıice», «ta· harraca» gilbi ( 1 ı ...
Ezdad'ın Varlığı Hakkında Şüpheler:
Arapça'da z:td anlamlı kelimeler hakkında çeşiti± görüşler ortaya atılmıştır. Bir !kısım dilci1ler bu kelimelerin varlığmda!l şüplenmişler
d~r (2 ) Bu lmsuısta kelimeleri dört k1sımda toplamak mümkündür:
1- Arapça da zıd anlamlı keLimeler olduğunu reddeden görüş:
Bu düşüncede olan eElcilere göre Arapçaısı'da bu tür kelimeler sonradan uydurulmuştur. Asıl Arapça'da zıd anlamlı kelime bulunmamaktadır. Zira erksil halde kelimelerden oluşan cümlenin manasını anlamak olanaJksızdır. Mütekellimirt iki zıd anlamdan hang~1sini kasdedcF'ğini muhatap nasıl anlayacaık? Bu görüşü savunanların başında tbn Derestevyh'ii. görmekteyiz. O <<Şerhu'1-Faısih»inde en-nev'» kelimesinin doğmak anlamına gel<fiğlıli, bazı lügaıtçı1arın onu, batmak manaısma da geldiğini sanarak <{ezıd§Jd»dan saydıklarıniı belirtir; daha sonra da Arapça'da ezdad'ın bulunmadığını ıiıd:cliıa eder. (3 )
2- Arapça'da zıd anlamlı kelimeler vardır; ama bunla'rın aslı yine tek manaya dayanmaktadır. Daha sonra kelam genişleyine-e anlamlarda meydana gelen gelişmelerden dolayı bir kısım kelimeler zıd anlamlı hale gelmişlerdir; gerçekte ise mana biırdir. Msl. <<as-sarim» kelimesi gece ve gündüz manalarma gelir. Bu iki anlamın ,aslı birdir. Çünkü <<as-sarim» kesilmiş demektir. Yani gündüzün oluşuyla gece, gecenin oluşuyla gün·
. düz keısiliıyor. Gündüz ve gece birlbirlel"in[ tallöp ed:1yor. Yani gece ve gündüzün müşterek yanı her ilkisininde günün bir par!;ası olıuşudur. (4 )
3- Zıd anlamlı kelimeler vardır; ama bunların manalarındaki zıd · lık aynı kelimelerin değişik lehçelerdeki farklı anlamlarıdır. Msl. «elCevn>> kelimesi bir lehçe de beyaz, diğer lehçede siyah anlamına gelmek· tedir. KahHelerin bi'rbirleriyle temas etmeleri neticesinde lehçeler arasında anlam alışverişi meydana geldi. Kısacası lehçelerin birbirlerinden eıtkilenmeleri sonucu her lehçe diğ·er lehçedeki zıd manaları aldıkların·
(1) İibn Faris, en-Sfuht'bi, Beyrut, 1984, s. 201, 202; eıs-Suyüti, el-müzlhir Mı-
sır, tsz. 1.388,389 (2) a.g.e, s. 96; a .. g.e, !.396 (3) el-Miüzhir, 1.396 (4) İib:rıu'l-Enbari, K. el-Ezdad, s. 8
41 -
Doç. Dr. Muharrem ÇELEBİ
dan kelimeler z1d anlamlar kazamyor. (1 ) Öyle sanılırıki lehçe farklıhklarının zıd anlamlı kelimelerin çoğalmasında rolü büyüktür. Lehçe farklılığının zıd anlamlı kelimelerin doğuşunun yegane nedeni olduğu tarihi olaylar belirtile'rek arJatılır. Anlam değişikliğinin önemi için şu ilginç olay nakledilir: Himyer kralı, başka bir bölgeden gelen şahsa <<Slb» (otur) der, yabancı «Stb» kelimesi kendi lehçesine «atla» anlamına geldiğinden kendisini üzerinde bulunduğu yüksek tepeden aşağı atar. Bu duruma şaşıran krala lehçe farklılığının bu intihaıra sebep olduğu anlatılınca o, <<iltimyer toprağına gelen Hi:myerceyi öğrensill>> der. (2) Ebu Ubeyd (224/ 888) in «el-Garib ,el-Muısannaf» da ifade ettiği zıd anlamlı kıı'ik kelimenin (3 ) zamanla fazlalaştığım görüyoruz. Bu husus İbn Dureyd'in dikka· tini çekmiş, lehçe farklılığından kaynaklanan zıd anlam1aırı ihtiva eden kelimelerin ezdad'dan sayılmadığını belirtmiştir. Msl. aynlına ve birleşme manlarına gele11>> eş-şa'b» kelimesi ona göre zıd. anlamlı bir kelime değildir. Zira anlamdald zıdlık lehçe faı~klılığından kaynaklanmaktadır- C4 )
4- Arapça'da zıd anlamlı kelimeler vardır: Bu görüşü K el-Ezdad sahiplerinden başka İbn Faris ve es-Suyüti müdalfa eder. İbn Faris, bu konud:a hir kitap yazdığım ve deliii:erinıi zilkrettiğhııi: ihi1dirir. (5) eısı·Suyütl
ise zıd manalı ikJelimeler için mri.saller snnar (6).
Arapça'da zJ>d anlamlı keEimel:erin varlığı, mrktan ve ne zaman ortaya rıkdığı gibi mes-eleler zamanımız müelliflerinin de elikkatini çekmiş, on· lar da bu konuda görü:§le:rini b-eliırtnıişleııdir. (7 )
Ezdad'a İtiraz ve CeVabı :
·Mademki bazı lafızlar iki zıd manaya delalet ediyıor, öyleyse muha· tap s,öyleyenin hanıgi anlamı kasteddiğini nasıl anlayacak? Sayet kendi· sine hitap edilen mütekellimin ifade etmek istediği mananın zıddını an· larsa o zaman ;ke1ıiıme :istenilen med1ulu iıfaıde etımiyıor; bu dmumda ise
(1) a.ge., s, II, 12 (2) es-Sahibi, s. 51; el-Müzhir, 1.396 (3) Elliu Ubeyd, el-GarLb el-Musannaf, y:z;m. Fatih ktp. 4008, v. 225 a, 258, a; er-
Rafi.i, Tarih Adab el-Arab, Beyrut 1974, 1.199. ( 4) el-OYLüzihir; 1.396 (5) es-Sahibi, s. 98 (6) el-Müızhir, I. 389, 396 (7) Tarih Adaib el-:Arab, 1.196.200; Corci Zeydan, Tarih Adab el-Luga el-Ara·
ibiy;ye, Beyrut, 1967, 1.49
-~-
ARAPÇA'DA EZDAD MESELESi
anlam hasıl olmadığından karşılıklı anlaşma mümkün olamaz. Acaba bu husus lıi:sana bi~r noıfusanlık getirmiyor mu?
Dilde zıd anlamlı kelimelerde olduğu gibi, bütün diğer kelimeler de müstakil bir şekilde ele alınmamalıdır. Zıd anlamlı kelimeden öneekı kelimeler veya cümlerle, ondan sonraki kelimeler ve cümlele1r mana yönünden bir bütünlük arzeder. Yani sözün başı ile sonu arasında irtibat vardır. Kısacası kelimeler ve cümleler anlam .itibariyle biırbirlerini tamamlar. Şair Lebid'in şu beytinde olduğu gibi.
p ~ . \ < . jP ')} 1 ~J ıs~ ı.ii-iıll .J _ J-1::; .W _,...ll )L..:.. Lo ~ ...,-
Bu beyitte ee:dad'dan sayılan «cele1> kelimesinin başmdaıki ve sonundaki kelimelerden bu kelimenin. «kolay» anlamında olduğunu anlarız. Şair, ölümden başilm her şey kolaydır, demek istiyor. «Cele1>e büyük anlamı ve ri'rsek mana «Ölümden baş.ka her §ey büyüktür» olur. Bu tür anlamda, ölüm giibi büyıük bir olay ba1site iroa edilmiş oluyor. Ölüm kolay olmadığına göre şa:ir:in kasteddiği mana aşikardır. «Celel» kelimesi şu beyitte de <~kolay» manasma kullanılmaktadır: <1 )
JI:.;- .,~ ~ ü_,..JJ.J üyı.J~- ..Jı~ if-eiı.ll .J.J~ ·-·i.+.S' J_,.:>. !..,:
Aynı kelime aşağıdaki mısrada «büyük>> manasınadır:
Zira şair, «eğer aifedersem bu bağışlarnam çok büyük olur» diyor. Çünkü insan küçük bir suçu affetmekle öğünmez. Bir başka misal:
Burada ee;dad'dan sayılan ~<fevk>> kelimesinin «ÜS1>> anlammda kullanıl
dığını beytin toplu anlamından kolaylıkla anlıyoruz. Zira <<güneşin altı">
manasını verirsek yükseklikte zirveyi ifade etmemiş oiuruz. İkinci ınısra birinci mısradaki <<fevk~> kelimesinin ne anlamda kullamld~ğını çok güzel bir şekilde izah ediyor. Aynı kelime şu ayet-i ker1me'de de üst manasmdadır: (2 )
" lo]_,..~ w :t.,;, _,.."'...;l L. J\.:t,. y .r"Y. ı:.ıi ~~-~ ~ illi 0 1 ıı
(1) el-Mıüzhir, 1.398 (2) K. Kerim, 11.26
-43-
Doç. Dr. Muharrem ÇELEBİ
.:<Muhakkak ki, Allah, sivri sinek ve ondan bUyüğü ile hakkı a~çıklarnak
İ'Çin misal getirmeyi terketrnez». Yüce Allah bu ayet-i kerime'de sivri sineği küçüklü:kteı zirve itt:ihaz etmiştir. <<fevk» kelimesine «dfiı1» alt manası verirsek «Allah sivri sinek ve ondan küçüğü ile hakkı açıklamak için misal getirmekden çekinmeZ>> anlamı ortaya çıkar: bu dururnda da sivrı sinekden daha bUyük olanlardan bahsedilmemiş olunur. Gerçi elKelbi gibi bu görüşü ifade edenler de bulunmaktaysada :ıpüfessirler <<dÜTh·> anlamını pek uygun bulmamaktadırlar. Kısaca ifade etmek gerekirse a_ ..
yetle'rin genel anlamlarından zıd manalı kelimelerin anlamlarını çıka-
rabiliriz. Mesela 1 n , .. (*:'J ly9Jlo ~j u~ ıft1JJ1 11 ayet"'i keri-
rne'sinde «zanne» fiili «teyakkana» anlarnmdadır. Çünkü Allah'ın kend'isine mulaki olma husu:sunda şüpheye düşenleri övmesi mümkün değildir.
Bütün bu açıklarnalardan sonra şu neticeye varabiliriz: Zıd anlam· lı !kelimelerin manaları bi:r bütün içeri:s!inde siyak-ı sd.ba1kdan tesbit edilebilinir. Manası tesbit olunduğuna göıre dile her hangi bir noksanlık getirmesj de söz konusu değildir. Bununla birlikte zaman zaman .zıd anlarnlı kelimelerin anlamıarım tesbitte güçlükler çıkmaktadır. Bu nedenle dilciler arasmda ihtilaflar doğmaktaıı rnünakaşalar meydana gelmektedir. Bu hükmü doğrulayacak pek çok misal lügat kitaplarında ye'r almak· ta dır.
Uk Ezdad Kataplan :
«el-Müselles>> türü eserlerin mucidi olan Kutrub, zayıf bir ihtimalle <<K- el-Ezdad» isimli kita:bıyla bu sahada da ilk eser veren filolog olmuştur. (2 ) Ancak bu konuda kesin bir hüküm vermek oldukça zordur. Zira ne Kutrub'un vefat tarihini, ne de bu eseri ne zaman te'lif ettiğini biliyoruz. Ebu Ubeyde (3 ) (210/825) ve el":Asmai (216,/831)'nin K. el-Ez-dad'lann Kutrub'dan önce te'lif etme ihtimali daha kuvvetlidir; ·çünkü Kutrub kitabında gerek Ebu Ubeyde ve gerekse el-Asmai'den nakletrnekmektedir. (4 )
(1) K Kerim, 11.46 (2) Katiib Çelebi, Keşlfu'z-ZunCm, İsrtanbul, 1.115 (3) İbnu'n-Nedim, el-Fihrist, Tahran, 1971, s. 95 (4) Kutrub, K. el-Ezdad, yzm .. v. lOa, lOb, lSa.
-44-
ARAPÇA'DA EZDAD MESELESI
Kut!rub'un «K el-Ezdad>>ı H. Kofler tarafından (lslamica V, 247 ff. 293 ff) neşreıd:Hmiştir. (1 ) Eser şöyl-e baştar:
' i
~.:;,,.....,i i cr. ~-" ~
,_,:;)U.;.. ı : _ri5 ':ıl ı r-r· ':ılı
Bu girişten sıonra Kutrub, bu kitabı, kelamın üı;;Uncü kısmı olan <<ezdad>>i:i onun kelime sayısı itibariyle azlığı ve güzelliğinden dolayı tahsis ettiği·
ni ifade eder. Zıd anlamlı kelimelere yakın ve; şek manasma gelen «asa . .., kelimesiyle başlar, onun Kur'an'da vacip anlamında kullanıldığını belirttikten sonra tbn Mukbil'in beytiyle isti§hatta bulunur :
., ı ~':ıli crJ> . . :;.Iı ı ..~.J.J _ _, ~ :%'" tl .ul:.u el..i.f:, ...ı ~:ı~ L,ı u.,_.,a;. w ı_, ıı
_ ~ ) : tl .i l.i:.J j.:;- ~JJ ı J ü , LS..;-> 1 tS::::._, ii::,.... G.::-4. 0_ı>::j < ~ ) (...5-- "~ ~
ıY' Lı-c 0-:-' ı J ü _, , ~ı_, .ı..U r 4.ı'" ı:} J_;u ı ı.;t ~_,.:ı c ~ ~ u ı ~.) : J+AA ı::nıl Jü_, . ~ı_, if'
5(~_,.1JI) Jl.,:;;., :ll _;;,l.t::- l.ıY:jlt1~ , .. ,..,,. ... ,., UJ-t:4 r-~-' ~ -!'"~ z,.ı;
Kut!rub «aSa»dan sonra «Zanll>>l zikreder, şek ve yakin anlamına g'eldiğTnıi ayet ve şiirle :iGtişl:mtta ibulunarwk izah ede:r. (6 ) Bu şeiillilde devam eden K. elcEzda.d'da son zıd anlamlı kelime olarak <<İZ>>in manası iza;h edilir; geçen ve gelecek bir olay için kullanıldığ~ yine ayet ve şiirden deımer sunularak açıJklamr. (7) Oldukça muhtasar olan bu eserde esıki Arap şiiriyle istişhat çok önemli bir yeır işgal eder. Kutrub zıd anlamlı kelimelerin ınanaları için şiirle istişhatta bulunur. K. el-Ezdad şiir yönünden zenıgindir. Bu eserde şiirle istişhadın yanında ayetle de istişhat önemli bir yer tutar.
İlık K ( eı-,:s2Jdad) mü elliilerini vefat taıi!hlerine göre şu şekilde sıralayabiliriz: EJ:ıu Ube;yde (8 ) (210/825), Kutruıb (sn. 2.10/825), el-Asma!
(1) Brookelmann (cari), Suwi. leiden, 1937-1942, 1.161 (2) KutrUib, K. el-Ezdad, yzm. v. 9b (3) K. Kerrm, XVII. 8 (4) Beyit için bk. Divan İ!bn Mukibil, nşr. Alunet 'Iürek, Ankara, 1967, s. 106 (S) Kutruib, K. el-E;ı:dad, yzm. v. 9b (6) Kutmb, K. el"Ezdad, y:mn. v. 10a. (7) a.g.e, v. 20a. (8) el-fi!hrist, s. 59 ; el-Klıfti, İnJbahu'r-Ruv:H, Kaihire, 1950, III, 286
-45-
Doç. Dr. Muharrem ÇELEBİ
{216/831), İbrahim b. Yahya eJI-Yezidi cı) (225/839), Ebu Muıhammed AJbdulla:h b. Muhammed et-Tewezi C') (230/844), ]bnu's-S:i.ikkit (246-/860), Ebu Hiltim Seihl b. Buhıaımmed es.Sicistani (255/868), el-Müberrid (285/898), Ebu Bekr Mıt.lıammed b. el'Kfrsım ·el,E,nıbari (328/939), İbn Deresrteveyh (3 ) (347 /958), Eihu't-Tayyib el-:Uugavi (351/9'62), tbnu'dDehhan C4
) (569/1173), Ebu'I-Berekat İbnu'l-Enbari C5 ) (577 /1181), asSagani (605/1208) ve diğerleri ...
Bunların içerisinde İbrahim b. Yahya el-Yazidi ve el-Müberrid'in kitaplan «Ma lttefeka Lafzuhu ve İlıtelefe Ma'na:hu» şeklindedir. BUi eser· lerden Ebu Ulbe[Vde, İbrahim b. Yahya el-Yezidi, İbn Deresteveyh ve Ebu'I-Berekat ibnu'l-Enbari'nin kitapl_arı bize ulaşmamıştır. Bunlar hakkında bHgimiz yoktur; ancak el-Yezidi'nin eserinin yediyüz yaprak civarında olduğunu el-Kıfti'den öğreniyoruz. (6 )
Daha önce de ifade ett>iğimi,z gtb~ biııe ulaşan ~:ük ezdact ıküabı Kntrub'un eseri olabilir. Şimdi en eski ezdad kitapları hakkında ulaştığımız neticeyi kısaca belirtelim:
Kütrulb'un eıseı~iyle el-Asmai İıbnu~s·S~kk~t ve es-Sicistani'nin eser· ~ ' -
leri arasında metod bakımından farklılık bulunmamaktadır. Bu husus adı geçen eserlerin te'lif tarihle'ri:nin birbirlerine yakın olduğu intibaım veriyor. Kitapların tertibi, yanı zıd anlamlı kelimelerin sıralanması hepsinde de her hangi bir kaideye tabi d€ğildir. Birinde kitabın başında
bulduğumuz kelimeyi diğerinde ortada veya kitabın sonlaırırida buluyoruz. Bu durum Ebu't-Tayyib e1-Lugavi'ye kadar devam eder. O, K. el~Ez-
~ .
dad'nı kelimenin ilk harfini esas alamk alfabetik sıraya göre düzenlemi§-tir. Ebu't-Tayyib el-Lugavi'den sonra es-Sagani de zıd anlamlı kelimeleri alfabetik sıraya göre teırtlp etmiştir ; ancak onun eseri s:on derece muh · tasar. şahitlerden tecrit edilmiş küçük bir sözlüğü andırmaktadır. Kutmb, el·As:mai, ]bnu's~S~tk1t ve eıs-Sioistani'nin muıhtaısar K. el-Eızdad'lan
m hacim itibariyle karşılaştıracak olursak es-Sicistil.ni'nin eseTinin diğerlerinden biraz daha büyük olduğunu görürüz. İstişhat hususunda hepsinde de .esıkil Arap şHri ve Kur'ap ayetleriyle ist:i!şhil.da çok önem verıilir .
(1) a.g.e., s. 56; a.ıg.e, 1.190 (2) a.g.e, s. 63; a.g.e, 11.126 (3) Keşfu'z-Zunfm, 1.115 ( 4) el-1\!Iüczhir, 1.379 (5) a.g.e., 1.379 (6) İnba.hu'r-Ruvat, 1,190
. ·. •f.
ARAPÇA'DA EZDAD MESELESi
Ancak el-Asmai, tbnu's-Sikkit ve es-Sicistani, şiir ve ayetten başka nadiren de olsU~ hadis-i şerif ve meselle de istişh;ıtta bulunurlar. Bunların ha
ricinde el-Asmai, Ebu Ubeydle, Ebu ZeJd el-Ensarı, el-Farra', Ebu Amr eş-Şeybani'den; i:bnu's-Sikldt, e1-Asmai, Ebu Ubeyde, Ebu Zeyd el-Ensari,
el-Ferra' ve Ebu Amr eş-Şeybani'den; ve es-Sicistani, el-Asmai, Ebu Ubeyde, Ebu Zeyd e!-Ensari ve İbn Abbas'dan naklede'r. Görüldüğü gibi el-As
mai'den İbnu's-Sikldt ve es-Sicistani faydalanmışlardır. Bu durumu tbnu's-Sikkit çok ileriye götürmüş bazı zıd anlamlı kelimeleri ve manala
rını el-Asmai'den i.'l(tibas etmiştir. İki kitap arasındaki benzerlik Haffner'in de dikkatini çekmişUr. (1 )
Ebu Bekr Muhammed b. el-Kasım el-Enbari (3,28/939:)y1e bu tür
eserlerde gelişmeı görüyoruz. Ebu Bekr İbnu'l-En:bari zamanına kadar te'lif edilen eserlerin en genişini yazmıştır. Daha doğrusu o, bu sahadaki ese'rleri toplamıştır. (2 ) Bundan dolayı kaynaklan diğerlerinden daha zen
gindir. Zıd anlamlı kelimelerin terUbinde her hangi ibir yenilik getir-memi§tir. Kutrub'un ona tesiıini bu eserde açık bir. şekilde görebiliyo
ruz. O, bir çdk yerde Kutruıb'un ismini zikrederek ondan nUik1eder. (3 )
K el-Ezdad türünde yazılmış eserleri ikinci kez Ebu't-Tayyib el-Lu
gavi (3151/96.2) toplar ve «K. el-E2'!dad fi Kelam el-Araib» iısmiyle eseri
ni te'lif eder. O, aynı zamanda zıd anlamlı kelimelerin belirtilen manalarını ka'rşılaştırır,. hataları düzeltir, en sonunda da kendi görüşlerilll
ilave eıder. (4 ) Adı geç.eıı bu eser şu anıa kadar bli:ze ulaşan eZJdad'ların t 'l
mükemmelidir. Şiir, ayet, hadis, mesel, sıka ve fasih Arap filologlarmm
sözleriyle işti,&hatta bulunan müelMimiz rivayetler'iJ tahlük eder. Bu ese-
(1) Bk. AUJguıst Haffner, Drer ArrJbısche Qullewerke Über Dıe Addad,. Worwort, s. 5
(2) İlbnu'l-Enbari, K. el-Ezdad, s. 13 29, 70, 74, 103, 142, 153, 185, 202, 204, 206, 210, 216, 224, 251, 265, 309, 319, 323, 363, 366, 371, 373, 378, 379, 380, 387, 392, 394, 397, 400, 406, 407, 408
(3) Bu konuda fazla bilgi için bk. Ebu Bekr İıbnu'l- En.!bari, K. el-Ezdad, s. 3, ( 4) Efuu't-Tayyiib ei-Lugavi, K, el-Elzdad, LI
-41-
1'
Doç. Dr. MuhaıTem ÇELEBİ
rin çok mühim iki yönü vardrr : Zamanma kadar hiç bir tertibe bağlı kalınmaksızm yazılan zıd anlamlı kelimeleri Ebu't-Tayyib el-Lugavi, bu kı-
. tapta, kelimenin ilk harfine göre aefebetik sıraya dizmiştir. Şayet kelimenin ikinci harfini de sıralamada göz önünde bulundursaydı kitabın
metodu daihia mükemmel olacaktı. İikincl önemli yönü E:bu',t-Tayy:lb el-Lugavi değişik anlamlar ifade erden keLimeyle, z:ıd manalar taşıyan kelimeyi' kesin bir şekilde birbirinden ayı:nyor. Onun zamanma kadar muhtelif anlamlı ke1:ime1eTle zı:d manalı kelimeler karıştırı1mak!tadır. tılk kez Ebu't-Tayyib el-Lugavi bu konuya açıklık kazandırmıştır. O, «her zıd anlamlı kelime, muhtelif anlamlı kelimedir; fakat her muhtelif manalı kelime zı.d anlamlı değildir>-> cı) diyerek bu karıı;ıı.ıklığı halleder.
----(1) a.g.e, 1.2
·10 . - t...tö ...,..,
ARAPÇA'DA EZDAD llı:'I:ESELESİ
.fl ;ı:_._, -IJ :LW 1 · ... ~ ~
• • ü.:ı J 1 _9 ;~+,ı _rJ l WJ 1 ı..i .:ı 1 ~1.,0 :11 :UC.:;,... C..r;::, L~.9 ..:.:J3 l"'" ..ı...;;J
: 4.-IL:;JI ~3 U .... ..Jl,ı o_, l..r"' i u...:::..513 <,Ş_,;JJI (_,..b.,_.JI IJ..~ Lı+:-'i ) •
1-----a-lk 3 u":"! 13 ~ :i.,ı _, l>J 1 y rJ 1 r-" .:r _, n y _rll ıı 41.5 _ı
il
. ~_rJ J ·ı.~ w ws:J 1 <l.l.ftı .) ;-::; ..9 t,Sj w ~:+.:::J ı _f • .ı..,> i_,.':'"_; ~ ~~ p'l 1 3 1 J 1 ~..JI _(
. d.J 'j ı .) 1 ~:ll y:;.S -Ô
• ~~ ~ wwcıı u ı d_....ı....;;Jı y_r!l u;?_,s..JJı ? :, ..ı3
• : ~ 3 , t" l...JI ö J..$;, J 1 r-....J...i..3 <S_,.;. :1 1 w LW 1 rj> ı/' L5 4.-..,ı ..r-.J 1
ı..-4..-. _, u L,a,.. 3 J:::-.) : .j.:t-, <~ Lw uJ.:i.;. 1 _, .ı..h.il u..l.:ı:.->1 L. ..... 1 • ..ı.. .. ı _ o-1':'" 3 ~ : ._J.:t- , " ~ ..:;Iü ı_, iliJ uJ.:i.;..l ı..... _r
: ~_,...aH, ..> 4-iJ J : r-J. _,..,all : .j.:t- , ıı li...'\-" ; L.;, _, .ı..l.;..i.l 0 ;,.:.; l L. _'f
: ,_;.J;.H _, ~ 1 : ..:.ı-l:J 13 _ .:ı >::1 1 : u>~ 1_, ~H '1 1 : u;-~ 13 _ j+..1J 1
d:::J ı •
(..ı..,.. 1 _, ~'"""' l,ı ~; L.;.:W 1 1 ~ u 1 • L....... '1 l <S~ y ..r-..J l ..:.ri"" .:r •• ı;.':
ti JU 4-,:J.""J:ı 0-:'1 ~ y.;ıı..WI 1-.i.J> ~~ ~~~ ~ J-13
. ,_p-~ J+.-9 ·.ı...i,... _, , ,Y.j 3 :ı:.,;;~ t_Uı.:.; .J '1 1 : • _,_J 111 ~.d 1 C;::.:
( ~ı .J.,_,i..J 1 ; • yili u i ı.J-:Y.y<W ı ır {' _,J ~ j.J ( t-1-1 1 .) ı • l:ı .ı..9 ~ ı;. y
(..~ U.,ı US" l;ı ..!.U .) lS.iı f' g -~ ı..: :ı:~~ 1 ~ .J 1 .D .J ' ,) 1 J..,b :1 1 .:r .ı .. :d .J
-> ~ı J ı <..,JJI.; · 4._,:;..,. _, ,· ..:.ı-.,ı ı 0 i I.Lıı .:r L:ı..>...i.:i. ... u" ·' 1 _ı....,;,:~ ı J L~ ı Go' s- "' 9 ~ y Lt,,_, .J _, ~ ı .:r .> 1 J..,b ':1 1 _,.s:::, 1 ır J L 3 . L4J t.:.; ..!.U .> ~ . .J u J _, .> 1 .;~ :JI
<,Ş.iJ 1 .> 1 _,..j 1 ~..J 1 ' ı..,.ı.h t...:...J) ...j ~ <...iı.,~ ll : )\!ı tJ A+:J _,.di :CilJ 1 L~
Doç. Dr. Muharrem ÇELEBİ
- - . Lr" .:> ı _rı ı ($İı..!<.J 1 0 ı : "J,..,a.) 1 llı ~ ~.:ı...ü-' . d.,~ 1 ...l'j ü ~ l.J l:.i l::-,ı ı
"" ı;. " - ... Js:::.5" r)Kll .l;.L:.ı ul L4.J.>;.,., <l.,r>-13 r-::ACl J31 ~lll ..r~;,"'ll .:ılv\...4>lll
· ~~~ 4::o-l:.ı 0-" ua""~l ~ ~!(')\d! u•ll .t...: . .a..:ı.J ~·w lli3 ç. ı;. w-ı;. •
;c,.~ 1 0-" .:ıl ..l,o lll ıJ_ JJ 1 Lr" .::.., _,5 ::, D ıı .u ~"Hı. ~1 tvJ ~ _, •
(s--···.:ı LA~.::-~NJ ı_, ~~-ll 0-,1 ı-' 5 ~ ..?-:" 1.9 ~.,.ll i-' '-:.,) ..rlJ ~ ;(,iJJ 1 f} ,.,.,.. !}
G. Ltı ı ...ı_, ::ı ı.,,_.,J ~.?,JJ ı 1$. _,;,..u ı Y+.w ı _,...,ı 3 <i' u t...aı ı_, 1$..) L:_:ı ':J ı .r''·".P _,.:ıl 3 Go <id' ll- i}
C'"""'-_, :ı,.~ L~ceJ 1 d.J _,.,J 1 ~,.ı.-> .:ı 1 ..ı...;, ':J 1 y.:; J .U l ::ı 1 :> 1 ...ı..,ô ':J 1 ul+,l. b ~ • 1 .r!.·;. 1 ~· . ~ ~~ l,.r=~ _, <S .,r> ll 1 .:> 1 ...ı..,ô ll J y:;5 0-" ü l.oJ.5::J 1 ~ J...a.,
~ . . :L.-if'JI ~;;,.;;~ Jl ü.r~l_, l.4)1 ~-' ~~ .:ıl..ı...,;,'~l .._,..:;5 L:W...ıü
• 1- "' \ . ·:< JJ 1 ~ f~ .,#.,..-.,
-50-