issn 1309 - 095x 2018 sayı 28 ücretsizdir · 2018. 12. 27. · 1 türkiye foto muhabirleri...

88
1 Türkiye Foto Muhabirleri Derneği Yayın Organıdır ISSN 1309 - 095X 2018 Sayı 28 ücretsizdir

Upload: others

Post on 01-Feb-2021

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • 1

    Türkiye Foto Muhabirleri Derneği Yayın Organıdır

    ISSN 1309 - 095X 2018 Sayı 28 ücretsizdir

  • 2

  • 3

  • 4

    C

    M

    Y

    CM

    MY

    CY

    CMY

    K

    KANBER02_46x33 BASKI.pdf 1 4.07.2018 10:54

  • 5

    C

    M

    Y

    CM

    MY

    CY

    CMY

    K

    KANBER02_46x33 BASKI.pdf 1 4.07.2018 10:54

  • 6

  • 7

    www.tfmd.org.tr

    fotomuhabirleridernegi fotomuhabirleri türkiyefotomuhabirleriderneği

  • 8

    TFMD Foto Muhabiri Türkiye Foto Muhabirleri Derneği

    (TFMD) Adına SahibiRıza ÖZEL

    Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ahmet İZGİ

    YÖNETİM KURULURıza Özel (Başkan)Osman Altınışık (Başkan Yardımcısı)Tolga Adanalı (Başkan Yardımcısı, İstanbul) Cem Öksüz (Başkan Yardımcısı, İzmir)Öner Şan (Başkan Yardımcısı, Antalya) Osman Şişko (Başkan Yardımcısı, Trabzon) Derya Yetim (Genel Sekreter)Necati Savaş (Üye)Hamza Şahin (Mali Sayman)Cengiz Oğuz GümrükçüAhmet İzgi (Üye)

    TFMD KURUCU ÜYELERRafet Hüner (Kurucu Başkan)Bülent Hiçyılmaz (Onursal Başkan)Sökmen BaykaraZekai DurmuşHalim ErmişRıza EzerDursun Gündoğduİlhan KuyucuTurgut MantarMehmet Ünlü

    GENEL YAYIN DANIŞMANLARIMehmet ÜnlüŞükrü AkınCoşkun AralÜmit Kozan

    HUKUK DANIŞMANIUmut Kurman – ALK Hukuk Bürosu

    GRAFİK TASARIM - WEB SİTESİBuket YÜKSELEN-Ink Medyawww.inkmedya.com0312 439 62 72

    YAYIN KOORDİNATÖRLERİHamza ŞahinBekir Öner ŞanRaşit AydoğanMurad Sezer

    EDİTÖRDilek ŞahinAyze Ajans

    YAYIN KURULUArif AkdoğanMurad SezerMehmet AcarBülent UzunYavuz ÖzdenÖzge Elif KızılŞenay GünerMert Gökhan KoçEvrim AydınOsman Can Gürdoğan Mehmet Özdoğru Cenk Özel

    BASKIDumat Ofset / 0312 278 82 00

    ADRESTunus Caddesi 6/21-24Kavaklıdere ÇANKAYA / ANKARA0 312 4178750-60

    Süreli Yayın / Sayı 282018, 3 ayda bir yayınlanır

    Foto Muhabirleri Dergisi’nde yer alan yazı, fotoğraf ve reklamların sorumluluğu sahiplerine aittir. Yazı ve fotoğrafların kullanım hakları TFMD’ye (Türkiye Foto Muhabirleri Derneği) aittir. İzinsiz kullanılamaz.

    KAPAK FOTOĞRAFI

    Fotoğraf: Emin SANSAR

    Zeytin Dalı Harekatı’nın kritik karesi...

    18

    2846

    50

    70

  • 9

  • 12

    TRENİ NEREDE KAÇIRDIK?

    Gazetecilik mesleği her geçen gün hızla eriyor. Foto muhabirleri ise bu meslekte erozyona uğrayan zor bir görevi icra ediyorlar. Sayfalarını çevirdiğiniz gazetelerin tirajları ise her gün bir gün öncekinden daha az… Son olarak Habertürk veda etti basılı gazeteye. Şimdi sektörde çalışanların kafasındaki büyük soru işareti; “Sıra ne zaman bize gelecek?”

    “Zamanın ruhu” gibi süslü tanımlarla internet medyasına dönüşümü anlatanlara bakıyorsunuz, pek çoğu bulunduğu konumu ya da aldıkları yüklü paraları kaybetmemek uğruna köşe kapatanlar… Oysa perde arkasında üç kuruş paraya çalışan adları unutulan, onlarca meslektaşımız işsiz kalıyor…

    Evet medya dönüştü, tüm dünyada dönüştü ama Türkiye’de medya bu dönüşümü sağlayamadı… Peki treni nerede kaçırdık?

    Çünkü; haber yapmaya veda etti önce gazeteler… İnternetin hızla yayıldığı yıllarda yazarlarıyla tutunmaya çalışırken asıl işini, haberi unuttu gazeteler… Mesela spor sayfalarında spor haberi yapmaktan daha kolaydı, 3 büyük takımı takip etmek… Ya da bir politikacının haberini verirken “şunları söyledi” diyerek iki nokta, tırnak içi yalnızca sözlerini aktarmak, ayrıntıya bakmaktan kolaydı... Bunu gazeteciler değil, gazeteleri yönetenler böyle istedi.

    Dünyada internet medyasına ağırlık veren yazılı basın kuruluşları, dosya haberler çalışıp, gündem yaratırken sayfalarında, multi medyalar hazırlanırken mesela fotoğraflarla, Türkiye’de gazeteciler, foto muhabirleri işlerinden oldu. Pek çok foto muhabiri meslektaşım, dünyaya örnek işlerini, çalıştıkları kurumlarda değil, kendi sosyal medya hesaplarında, web sayfalarında değerlendirebildi ancak. Yetenekleri vardı ama o yeteneklerini dünya örneklerinde olduğu gibi kullanacakları platformları yoktu. Hala pek çoğu, çalıştıkları kurumlardan önde düşünüyor, çünkü dünyayı izliyorlar.

    Ucuz ajans abonelikleriyle her yerde web sayfaları açılmaya başladı, patlamış mısır gibi çoğalarak…

    “Zamanın ruhu, işten çıkarmanın bahanesi olamaz”

    RIZA ÖZELTürkiye Foto Muhabirleri Derneği Başkanı

  • 13

    TRENİ NEREDE KAÇIRDIK?

    Ama sonunda hepsi birbirinin kopyası “Ajans” gazeteleri, siteleri ortaya çıktı. Bugün bir gazetenin, bir sitenin diğerinden farkı yok. Fark yaratacak, ne muhabiri, ne foto muhabiri, ne editörü var çünkü…

    Saygın gazetelerin internet sayfaları bir ‘tık’ uğruna, reyting uğruna, çamura batan televizyonlar gibi prestijini kaybetti. Bakın, internet sayfasında haber yerine yarı erotik, iççamaşırlı kadın fotoğrafları… Dünyada böyle mi? Kesinlikle hayır… Aklınıza gelen dünyadaki ilk 10 gazetenin web sayfalarına tıklayın bakın, böyle olmadığını göreceksiniz.

    Ve en önemlisi belki de;2004 yılında Mark Zuckerberg henüz 20 yaşında Facebook’u kurarken dünya medyası genç yetenekleri, vizyonu olan genç beyinleri bünyesine katarak dönüşümü yakalamaya çalışırken,

    Türkiye’de gazetelerde baş köşeleri kapan mesleğin duayenleri geleneklerinden kopamadı. Bugün hala değişmedi bu durum. Dünya medyasına yön veren kurumların tepesindeki yöneticiler ya da üst yönetimlerin pek çoğu 30’lu 40’lı yaşlarında isimler. Türkiye’de neredeyse gazetelerin siyah-beyaz dönemlerini görmemiş yönetici yok!

    Şimdi, “Zamanın ruhu” diyerek küçülüyor Türk medyası.

    Ama bir gerçek var, ne internet gazetesi, ne gazete, ne televizyon. Muhabiri, foto muhabiri, kameramanı olmadan haber olmaz, habercilik olmaz…

    Onun için, kimse “zamanın ruhu” diyerek, işten çıkarmalara kılıf uydurmasın…

    DUYGUSAL BİR SES…

    Habertürk Gazetesi, basılı yayınına son verdi. Gazetenin birinci sayfasında tek bir cümle yer aldı: “Son Baskı”

    Bu tek cümlenin anlamı meslektaşlarımız için de “son” oldu. Bir çok meslektaşımız işini kaybetti. Habertürk’ün bir çok ödül kazanmış, başarılı foto muhabiri, dostum Arif Akdoğan, sosyal medya hesabından duygusal bir yazı ile veda etti gazetesine… Görenler, görmeyenlere de aktarsın diyerek Arif Akdoğan’ın satırlarını paylaşıyorum;

    “Biz, gazete safyalarında fotoğraf karelerinin kenarındaki , 'fotoğraf' iki nokta üst üste kısmına, adımızın yazılması büyüsüyle büyüdük. Koşarak işe gelmeyi öğrendik, yürüyerek değil... Sebebini hep bildiğimiz heyecanla her gün yeni bir yarış için hazırdık. Yorulsak da ağlasak da kavga da etsek ertesi gün sabahı elimize aldığımız o sayfalarla unuttuk herşeyi yıllarca. 'İyi olan kazansın' dedik, kendi yarışımızda. Bize öğretilen, herkese eşit bakabilme vicdanı ile vizörün arkasında durduk. Gerçek hayat hikayelerinde saf duyguların yansıtıcısı olmayı öne koyduk hep. Yalanın, dolanın, kibirin esiri olmadık. Kendi adımıza değil toplum için göreve gittiğimiz aklımızdan çıkmadı hiç. Hatalarımız da oldu sadece bizim sorumlu olmadığımız. Sevenimiz de pek olmadı. Hep kolay damgalandık, çileyle ve dürüstçe ayakta durmaya çalışırken. Güldürdüğümüz nice güzel yüzler de vardı üzdüklerimizi unutturan. Ve sonu belli bir hikayenin kalan oyuncularından olduk son yıllarda. Böyle bir sonu haketmeyen nice arkadaşımızla iniyoruz bu gemiden. Bizim için şarkıdaki gibi 'vakit tamam' artık... Yorumsuz bir hayatı seçmek nasip oldu bize. Severken ayrılmak zor, görünen gerçekten kaçmak da...

    Haklar helal olsun...

  • 14

    FOTOSENTEZ

    Antalya Belek'teki Avrupa'nın en büyük çadır gösteri merkezi Chapito'da muhteşem akrobasi gösterilerinden bir an.

    Mustafa YİĞİT

  • 15

  • 16

    FOTOSENTEZ

    Belek'teki The Land Of Legends Thema Park'ta 4 bin metrekarelik alana kurulan, Avrupa'nın en büyük çadır gösteri merkezi Chapito'da sahnelenen 'uçan motorlar' gösterisinden adrenalin yüklü bir kare.

    Mustafa YİĞİT

  • 17

  • 18

    FOTOSENTEZ

    Polis Akademisi mezuniyet töreninde bir de sürpriz yaşandı. Komiser Yardımcısı Ahmet Telkıran, törenin ardından akademi arkadaşlarının ve yüzlerce izleyicinin huzurunda kız arkadaşı Hicran Kaplan'a evlenme teklif etti. İşte "o an" böyle yansıdı.

    Erçin TOP

  • 19

  • 20

    FOTOSENTEZ

    18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi'nin 103. yılı dolayısıyla Gelibolu Yarımadası'ndaki Şehitler Abidesi’nde düzenlenecek tören öncesi abidede bulunan Türk Bayrağı şiddetli rüzgar nedeniyle zarar gördü. Törene alanında bulunan görevliler zarar gören bayrağı yenisiyle değiştirdi.

    Erçin TOP

  • 21

  • 22

    ZEYTİNDALI HAREKATININKRİTİK KARESİZeytin Dalı Harekatı’nın kritik noktası...

    KARELERLE BURSEYA DAĞI'NIN ELE GEÇİRİLİŞ ÖYKÜSÜ

    Hem Kilis il merkezi hem de muhaliflerin kontrolündeki Azez'e bakan konumu nedeniyle Zeytin Dalı Harekatı'nın en kritik noktasıydı Burseya Dağı... Ne şiddetli yağan yağmur, ne arazinin zorluğu Türk askerini durduramadı... Harekatın 8. gününde, gece gündüz hava akınları ve topçu atışlarıyla vurulan Burseya Dağı'na karadan da operasyona başlandı. Ve saatler öğleni bulduğunda PKK/PYD işgalindeki Burseya Dağı'nda artık Türk bayrağı dalgalanmaktaydı...

    Anadolu Ajansı Foto Muhabiri Emin Sansar ise o tarihi anları kare kare görüntüleyen isim oldu.

  • 23

    FOTOĞRAF: EMİN SANSAR

  • 24

    ZEYTİN DALI HAREKATI NEDİR?

    Türk Silahlı Kuvvetleri ve Özgür Suriye Ordusu tarafından Suriye'nin Halep ilinin Afrin İlçesi ile Azez İlçesine bağlı Tel Rıf'at kentine yönelik başlattığı askerî harekâtın adıdır. Takvimler 20 Ocak 2018’i gösterdiğinde birbiri ardına havalanan Türk savaş uçakları, Türkiye sınırına yakın noktada bulunan PYD’ye ait mevzileri bombalamaya başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Afrin operasyonu fiilen başlamıştır” sözleriyle dünyaya operasyonu duyurdu. Erdoğan, Afrin’e yönelik harekat sonrasındaki hedefin Menbiç olduğunu da açıkladı.

    HAREKATIN AMACI

    Türk Silahlı Kuvvetleri de bir açıklama yaparak operasyonun ismini “Zeytin Dalı Harekatı” olarak belirtirken, amacının, Türkiye’nin sınırlarında ve bölgede güvenlik ve istikrarın sağlanması olarak

    tanımlandı. “Afrin bölgesinde, PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ’a mensup teröristleri etkisiz hale getirmek, dost ve kardeş bölge halkını bunların baskı ve zulmünden kurtarmak” da amaçlar arasında sıralandı.

    26 Mart 2018'e kadar Bülbül, Cinderes, Mabatlı, Raco, Şeran ve Şeyh Hadid belde merkezleri ile 282 köy, 6 köy altı yerleşim, stratejik 23 dağ veya tepe, 1 baraj, 1 havaalanı ve 1 üssün de dahil olduğu 50 stratejik nokta; toplam 332 bölge Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türkiye destekli Özgür Suriye Ordusu tarafından kontrol altına alındı. 18 Mart'ta Afrin kent merkezi, 24 Mart 2018'de ise Afrin ilçesinin tamamı Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türkiye destekli ÖSO güçleri tarafından ele geçirildi. Zeytin Dalı Harekâtı sayesinde sınır güvenliği sağlanarak Hatay- Osmaniye- Kilis-İslâhiye bölgesinde PKK/PYD’nin terör saldırıları önlendi. Terör örgütünün varlığı sınır hattından 35 kilometre uzaklaştırıldı.

  • 25

    AFRİN NEREDE?

    Afrin Türkiye sınırında yer alan bir Suriye kenti. Nüfusun ağırlıklı kısmını Kürt nüfus oluşturuyor. Afrin'de çok sayıda Arap ve Türkmen de bulunuyor. Hatay ve Kilis ile sınırı olan Afrin, sınırdan çıplak gözle bile görebilecek kadar Türkiye'ye yakın.

    FOTOĞRAF: EMİN SANSAR

    FOTOĞRAF: UĞUR YILDIRIM

  • 26

    ÖNCE SESİ DUYDUK, SONRA FÜZEYİ

  • 27

    Suriye'nin Afrin Bölgesinde yürütülen Zeytin Dalı Harekatı'nı takip ederken yakınında bir noktaya düzenlenen tanksavar füze saldırısında elinden ve bacağından yaralanan AA'nın kıdemli muhabiri Sarp Özer, yaşadıklarını Fotomuhabiri Dergisi'ne anlattı. AA Savunma Muhabiri Sarp Özer, bir ay süren tedavisinin ardından yarıda bıraktığı görevini tamamlamak üzere yeniden Afrin'in yolunu tutmuş. İşte kendi kaleminden Özer'in Afrin hikayesi:

    FOTOĞRAF: UĞUR YILDIRIM

  • 28

    GÖREVLENDİRME İÇİN GÖNÜLLÜ OLDUM

    Bu görevlendirme için gönüllü oldum. Beş yılı aşkın süredir Anadolu Ajansının savunma muhabiri olarak görev yapıyorum. Son dönemde yurt dışındaki bir çok büyük çaplı çatışmanın yanı sıra Türk Silahlı Kuvvetlerinin büyük harekatlarını yerinde takip ettim. Güvenlik güçlerinin, güneydoğuda teröristlerin açtığı çukurların kapatılması ve terör hedeflerinin bertaraf edilmesine yönelik düzenlediği operasyonlarını Silopi'de, Cizre'de, İdil'de ve Nusaybin'de haberleştirdim. Şah Fırat Operasyonu'nu kapsamında Türk Bayrağı, Suriye Eşmesi'ne dikilirken oradaydım. Son olarak Fırat Kalkanı Harekatı sırasında harekat hattındaki sayılı gazeteci arasında yer aldım. Kurumum tarafından verilen savaş muhabirliği eğitimini de almamdan dolayı Zeytin Dalı Harekatı'nı da yerinde takip etmem gerektiğini hissediyordum.Gazetecilik refleksi ve gündemde olan büyük bir harekata tanıklık etmenin verdiği heyecanla gerekli hazırlıklar sonrasında kameraman arkadaşım Engin Çorlu ile Hatay'a gittim. Havaalanından doğrudan harekatın batı ayağını takip etmek üzere görevlendirildiğimiz yere doğru

    geçtik. Genelkurmay Başkanlığı tarafından verilen izin sayesinde harekatı sınır ötesinde de takip edebilecektik.

    HER ŞEY YENİ BAŞLIYORDU

    Hudut hattına ulaştığımız sırada helikopter sesleri duymaya başladık. Bunun üzerine hemen fotoğraf makinesi ve kameralarımızı çıkardık. Helikopterlerden atılan izli mermiler sadece karanlığı delmiyor, gök gürültüsü gibi gecenin sessizliğini yarıyordu. ATAK'ların bölgeden ayrılmasının ardından Engin ile birbirimize baktık, bir süre konuşmadık. İyi bir görüntü çektiğimizi, harekatta ilk defa ATAK'ların kullanılmasına tanıklık ettiğimizi ve bunun kendimiz açısından daha başlangıç olduğunu biliyorduk. Sabahın ilk saatleriyle zırhlı araçların peşinden sınırın ötesine geçtik.

    ZORLU BİR GECEYDİ

    Sınırın beş kilometre içindeki bölgede yerimizi aldığımızda bizi en çok zorlayacak konunun yağış ve çamur olduğunu bir kez daha fark ettik. Soğuk bir havada uyku tulumu içinde geçen ve başta tank olmak üzere sürekli silah sesleriyle bölünen

    SARP ÖZER

  • 29

    kısa süreli uykunun sonunda zorlu bir geceyi geride bırakarak sabaha ulaştık. Doğan güneşle birlikte bulunduğumuz bölgenin harekatın ilk aşamasının önemli hedeflerinden biri olduğunu fark ettik. Kahraman Mehmetçik yoğun yağış altında yaşanan çatışmalar sonucu aldığı bin rakımlı tepeyle hakim noktayı ele geçirmiş, terörist unsurları mahkum alan olarak nitelendirilen aşağı bölgelere kaçmak zorunda bırakmıştı.İlk olarak, bölgede teröristler tarafından kazılan tünelleri görüntüledik. Terör örgütünün kullandığı eğitim kampının ele geçirilmesi, teröristlerden arındırılan köylere vatandaşların dönüşleri, Mehmetçiğin yaptığı harekatlar, terör örgütü üyelerinin bulunduğumuz alana yönelik bombalı araç saldırısının tank atışıyla etkisiz hale getirilmesi bölgeden yaptığımız haberlerden sadece bir kaçı oldu.

    YAŞAM İLE ÖLÜM ARASINDAKİ KISA SÜRE

    Sınır ötesinde geçen 12'nci günün sabahında Türk Silahlı Kuvvetleri destekli Özgür Suriye Ordusu güçlerinin terör örgütüne ait bir eğitim kampını ele geçirmesini haberleştirdik. Çekimleri tamamlamamızın ardından kaldığımız alana doğru yola çıktık. Sırtımızdaki çelik yelekler ve uzun bir aradan sonra yüzünü göstermeye başlayan

    güneşin eşliğinde yaklaşık iki kilometrelik yürüyüşle söz konusu bölgeye ulaştık. Bir şeyler yemek üzere kameraman arkadaşım Engin ile ayrıldığımız sırada teröristler tarafından bizim de yer aldığımız alana doğru tanksavar atışı yapıldı. Önce sesi duyduk ardından tanksavar füzesinin bulunduğumuz bölgeye doğru gelişini gördük. Bunun üzerine hızla hedef hattından koşarak kaçmaya çalıştım. Kulakları delen bir patlamanın ardından etrafı toz bulutu kapladı. Atılan füze binanın dışına isabet etmiş şarapnel parçalarıyla yaralananlar olmuştu.

    FOTOĞRAF: EMİN SANSAR

    SARP ÖZER

  • 30

    YARALANDIĞIMI ANLAMADIM

    Olayın sıcaklığıyla ilk olarak yaralananlar arasında yer aldığımı anlamadım. Patlama nedeniyle kulağımda bitmeyen bir çınlama duyuyordum. Saldırıların devamının gelme ihtimaline karşı ayağa kalkıp bölgeden uzaklaşmayı istedim. Ancak ayağa kalkmayı başaramadım. Bunun üzerine sağ bacağımda pantolonuma yayılan kanı fark ettim. Bacağımdaki şarapnel parçasını gördükten sonra yaranın ciddiyetini anladım. İlk müdahale bölgedeki askerler tarafından yapıldı. Şarapnel parçasının derine girdiği ve birkaç yaralıyla beni tahliye edeceklerini söylediler. Yapılan sargının ardından Engin'in ve bir askerin desteğiyle zırhlı araca doğru ilerledik. Bu sırada bulunduğumuz bölgeye teröristler tarafından havan saldırısı düzenlendi.

    ÇOK ŞANSLI OLDUĞUMU SÖYLEDİLER

    Atılan havanlara askerler hemen karşılık verdi. Çatışma sonrasında hızla bölgeden tahliye edildik. Kırıkhan Devlet Hastanesinde bir saat süren operasyonla bacağımdaki şarapnel parçası çıkartıldı. Doktorlar, çok şanslı olduğumu, santimlerle sakat kalmaktan kurtulduğumu söylediler. Hastanedeki dört günün sonunda taburcu edildim. Bir aylık sürenin ardından tamamen iyileştim ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin Afrin merkezini almasının ardından yarıda bırakmak zorunda kaldığım görevimi tamamlamak üzere kameraman Engin Çorlu, foto muhabiri Emin Sansar ile yeniden Afrin'e gittim.

    FOTOĞRAF: EMİN SANSAR

  • 31

    FOTOĞRAF: EMİN SANSAR

    FOTOĞRAF:UĞUR YILDIRIM

  • 32

    FOTOĞRAFIN ZİRVE TÖRENİ

  • 33

    Türkiye Foto Muhabirleri Derneği'nin (TFMD) düzenlediği “Türk Telekom Yılın Basın Fotoğrafları 2018” yarışmasında ödüller, Ankara’da düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Ödül gecesine, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, MHP İzmir Milletvekili Oktay Vural, CHP milletvekilleri Tahsin Tarhan, Didem Engin, Niyazi Nefi Kara, Şenal Sarıhan, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü Mehmet Akarca ile Kahramankazan Belediye Başkanı Lokman Ertürk'ün yanı sıra medya, iş ve sanat dünyasından pek çok önemli isim katıldı.

  • 34

    FOTOĞRAFIN ZİRVE TÖRENİ

    3 BİN 200 FOTOĞRAF ARASINDAN SEÇİLDİTürkiye'nin en prestijli medya ödülleri arasında yer alan ve 33 yıldır aralıksız düzenlenen organizasyona bu yıl, 3 bin 200'ün üzerinde fotoğraf katıldı. 8 dalda yapılan değerlendirme sonucu, 30 fotoğraf ve 3 fotoğraf serisi ödül aldı. "Yılın Basın Fotoğrafı" ödülü, AA Foto Muhabiri Onur Çoban'ın, dünyanın son yıllardaki en önemli sorunlarından biri olan mültecilik konusuna dikkati çeken ve Myanmar'da yaşanan dramı anlatan karesine verildi. MİLLET ADINA TEŞEKKÜR EDERİZProgramın açılışında konuşan Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, foto muhabirliğinin zor bir meslek olduğuna vurgu yaptı ve foto muhabirlerinin her zaman böyle salonlarda olmadığını belirterek şunları söyledi:“Bin bir sözcükle anlatamadığınız bir şeyi bir karede anlatmak yetenek ve beceri istiyor. Fotoğrafların zihindeki etkisi ve ifade gücü çok

    daha etkili. Bu yüzden fotoğrafın popülerliği değişmedi, değişmeyecek. Burada ödül alan fotoğraflarda bunu gösteriyor. Sizler tarihe tanıklık ediyorsunuz. Ülkemizin nasıl bir gündemle karşı karşıya olduğunu bir kare ile gözler önüne seriyorsunuz. Bu milletin gönlünde kimlerin olduğu, kimlerin olması gerektiği anlamında sizin fotoğraflarınız çok önemli. Kayıt aldığınız hakikat içeren görüntülerle insanımız adına verdiğiniz mücadele bizleri yalnız bırakmadığınız anlamına geliyor. Zor, stresli ve bir o kadar da çileli bir meslek yaptığınızı biliyoruz. Foto muhabirlerine sergiledikleri gayret nedeniyle millet adına teşekkür ederiz. Akıp giden zamanı durdurma şansınız yok. Ama sayenizde o an sabitleniyor. Türkiye’nin ve dünyanın her noktasında fotoğraf çeken ve ödül alan tüm foto muhabirlerini yürekten kutluyorum.”

    GENÇLER BİZİMGençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak ise sporun gücünün, fotoğraf yarışmasında yine kendisini

  • 35

    gösterdiğini söyledi. Bak, şöyle devam etti: "Sporun gücü, uyuşturucuyu yenecektir. Uyuşturucu ile ilgili fotoğrafları da gördüm. Uyuşturucu ile mücadelede ortak çaba göstermemiz gerekiyor. Gençler, bizim gençlerimiz. Sporla beraber toplum üzerindeki yarattığı etkiyi giderelim. Bunun yanında sporun gücü terörü de yenecektir. Buna yürekten inanıyoruz. Doğu ve Güneydoğu'daki çocuklarımızı sporla beraber terör ikliminden uzaklaştırmak için yoğun yatırımlar yapıyoruz. Ülkemizin spora yaptığı yatırımlar ortada. Sporun gücünü bu çabanın içinde kullanmayı hep beraber gerçekleştirmemiz gerekiyor." TÜRKİYE’NİN EN UZUN SOLUKLU FOTOĞRAF YARIŞMASITFMD Başkanı Rıza Özel ise 1985'ten beri aralıksız düzenlenen yarışmanın, Türkiye'deki en uzun soluklu fotoğraf yarışması olduğunu belirtti. Özel, sadece fotoğraf seçmediklerini, seçtikleri fotoğrafları yayınlarla, sergilerle hafızalara taşıdıklarını ifade ederken dernek olarak, yarışma jürisinde ağırladıkları yabancı konuklara Türkiye'nin güzelliklerini gösterdiklerini, üniversite gençliği ile buluşturduklarını ayrıca çocuklara fotoğrafı sevdirecek projelerden yayınlara, sergilere bir çok alanda, sahip oldukları “Kamu Yararına” ifadesini hak etmek için çabaladıklarını ifade etti.

    Özel, foto muhabirleri olarak bazı sıkıntılar yaşadıklarını belirterek, şunları kaydetti:

    "Bugün Türkiye, dünyanın hiçbir yerinde örneği olmayan bir durumda. Başkentinde muhabiri, foto muhabiri olmayan gazeteler var. Bu anlamda sizlerin desteğinize ihtiyacımız var. Bizim güçlü olabilmemizde en önemli olgu sendika. Sendikalaşmanın önünü açarsanız sevinirim. 2008 yılında fotoğraf makinelerine bir vergi geldi. Halen fotoğraf makinelerine yüzde 25 vergi ödüyoruz. Türkiye'de KOBİ'ler, tarım, turizm bir çok alan destekleniyor. Biz çok şey istemiyoruz; Yüzde 25 ÖTV ile fotoğraf makinesi almayalım."

  • 36

  • 37

  • 38

  • 39

  • 40

  • 41

  • 42

  • 43

  • 44

    FOTOĞRAFLARLAYILIN BASIN FOTOĞRAFLARI '18

  • 45

    FOTOĞRAFLARLAYILIN BASIN FOTOĞRAFLARI '18

  • 46

  • 47

  • 48

  • 49

  • 50

    Anadolu Ajansı (AA) Fotoğraf Servisi, arşivinde yer alan 5 milyon kare fotoğrafla Türkiye’de foto muhabirliğine ve basın sektörüne yön vermeye devam ederken son yıllarda yaptığı atılımlarla yurtdışında da adından söz ettiriyor. Getty Images, AFP gibi basın sektöründeki dev ajanslarla yapılan partner ortaklıklar sayesinde TIME, The New York Times, The Guardian, Bild başta olmak üzere bir çok gazete ve dergilerde önemli fotoğraflara imza atan Anadolu Ajansı, 400’ü aşkın freelance foto muhabiri ağıyla dünyanın dört bir yanından fotoğraf üretmeye devam ediyor.Anadolu Ajansı Görsel Haberler Yayın Yönetmeni Ahmet Sel ve Anadolu Ajansı Fotoğraf Editörü Fırat Yurdakul, AA’nın dünya vitrinine açılmasıyla ilgili olarak Fotomuhabiri Dergisine konuştu.

    AA GÖRSEL HABERLER YAYIN YÖNETMENİ AHMET SEL:

    İŞBİRLİĞİ YOLUNU SEÇTİK

    AA’nın dış dünyaya açılmasında fotoğraf üretimi çok önemli bir rol oynadı. Türkiye’de de bunu ilk kez gerçekleştiren kurum olarak özel bir önemi var. AA’nın fotoğraf üretimi kaliteli bir üretim. AA, eskiden beri Türkiye’nin en iyi fotoğrafçılarının çalıştığı bir kurum. Fakat bundan 5 sene önce AA yeni bir atılım yaptı. Bu sayede ajansın fotoğraflarının bütün dünyadaki uluslararası medyada yayınlanmasının önü açıldı. Dünyada fotoğraf dağıtıcısı çok önemli büyük sermayeli, büyük ajanslar var. Haber fotoğrafı pazarını ellerinde bulunduruyorlar. Biz bunlarla işbirliği yolunu seçtik.

    GETTY VE AFP GİBİ DEV ORTAKLAR

    Bunların başında Getty Images geliyor. Dünyanın en büyük fotoğraf dağıtıcısı, aynı zamanda önemli stok fotoğraf üreticisi bir ajans. Bunlar diğer ajansları dünyanın birçok yerinde temsil ediyorlar, bizde onlarla bir anlaşma yaptık. Bu sayede AA’nın fotoğrafları Amerika kıtasında, Japonya’da ve Avrupa’nın çeşitli yerlerinde görülmeye başladı. Daha sonra Agence France Presse (AFP) ile bir anlaşma yaptık. Bu sayede de fotoğraflarımız Fransa başta olmak üzere Avrupa’da çok yaygın bir dağıtıma kavuştu. Bunun yanısıra Almanya’da DPA ile çalışıyoruz, TT News, Abaca Press, Image China gibi Asya’da, Japonya’da, Çin’de de dağıtıcı partner ortaklarımız var. Bunların sayesinde AA’nın çektiği fotoğraflar dakikalar içerisinde dünyanın öbür ucundaki prestijli bir gazete, dergi veya bir internet sitesinde yer bulabiliyor. Böyle geniş bir dağıtım ağına sahip olunca o dağıtım ağını beslemek lazım. Bu anlamda da AA yine bir atılım yaptı ve dünyanın her köşesinde yüzlerce freelance fotoğrafçıyla iletişime geçti. Bizim talebimiz olduğunda ya da kendileri ilginç bir şey bulduklarında AA için çalışmaya başladılar.

    AHMET SEL AA GÖRSEL HABERLER YAYIN YÖNETMENİ

    FIRAT YURDAKULAA FOTOĞRAF EDİTÖRÜ

    AA’NIN FOTOĞRAFLARIDÜNYA VİTRİNİNDE

    RÖPORTAJ: MERT GÖKHAN KOÇ-ŞENAY GÜNER

  • 51

    AA SAYGIN FOTOĞRAF SERVİSLERİNDEN BİRİ OLDU

    Bugün AA’nın fotoğraf servisi dünyada ve Avrupa'da saygın fotoğraf servislerinden biri haline geldi. Her gün yüzlerce fotoğrafımız dünyanın uluslararası basın organlarında yer alıyor. Bunların içerisinde en önemlilerinden biri Time dergisi. Bu ayki sayısında bile ilk haberinin yarım sayfalık fotoğrafı AA’nın Tahran’dan geçtiği bir fotoğraf. Dünyada nerede önemli bir olay olursa AA kısa süre içerisinde olayın fotoğraflarını elde edebiliyor. Ve o fotoğraflar dakikalar içerisinde buradaki İngilizce yayıncılarımıza geliyor. Onlar sayesinde fotoğrafların İngilizce altyazıları yazılıp partnerlerimize iletiliyor. Otomatik olarak New York Times, Time, The Guardian’ın, Liberation, El Pais gibi dünyadaki önemli gazetelerin bilgisayarına düşüyor. Kaliteli ya da ulaşılması zor yerlerden elde edilen fotoğraflar olduğu için yayına giriyor.

    TELİF ALIŞKANLIĞI TÜRKİYE’DE DE YERLEŞMELİ

    Artık Anadolu Images ya da Anadolu Ajansı ismi basında dünya çapında bir marka oldu, tanınır hale geldi. Türkiye’dekinin aksine Avrupa ve Amerika’da batı dünyasında fotoğrafın telif hakları dikkat edilen bir husus.

    Bu kapsamda yayımlanan her fotoğrafımızın altında mutlaka fotoğrafı çekenin ve ajansın adı yazar. Günde yüzlerce kez tekrarlanınca ister istemez alışkanlık ve tanınırlık oluyor. Bu AA’nın güvenilirliğini, prestijini önemli ölçüde artırıyor. Keşke bu alışkanlık Türkiye’de de yerleşse. Türkiye’nin en önemli eksiklerinden biri yayın organlarında bir fotoğrafın sahibinin ismi yada ajansın isminin yazılmaması. Keşke burada da unutulmasa. Nasıl başka dallarda emeğe saygı gösteriliyorsa basında da mutlaka foto muhabirinin emeğine saygı göstermek gerekiyor. Foto muhabiri en çok risk alan insandır, hep ön plandadır. En ön planda ve en riskli yerde olmalı ki o fotoğrafı elde edebilsin. Bu süreçlerde bazı arkadaşlarımızı kaybettik, bazıları yaralandı, bazıları rehin alındı. Arkadaşlarımız çok zor süreçlerden geçiyor, her anlamda ateş hattındalar.

    AMACIMIZ AA’NIN BİLİNİRLİĞİNİ ARTTIRMAK

    Son zamanlarda AA’nın yurtdışında açtığı ofislerin sayısı da arttı. En son Kolombiya’da ofis açtık. Sudan’da ofis açma çabası içerisindeyiz. Endonezya’dan Etiyopya’ya, Senegal’e, Tunus’tan Güney Afrika’ya kadar her yerde temsilciliğimiz, ofisimiz, muhabirimiz var. Amacımız bunun sayısını daha çok artırmak, fotoğraf açısından AA’nın güvenilirliğini, bilinirliğini artırmak, bunu iyice yerleştirmek. Her sene Fransa'da haber fotoğrafçılarının bir araya geldikleri Visa Pour L'image Festivali’ne katılıyoruz. AA büyük bir stant açıyor, foto muhabirlerle, diğer ajanslarla, yayıncı kuruluşlarla bir araya gelme imkanımız oluyor.

    AA’NIN FOTOĞRAFLARIDÜNYA VİTRİNİNDE

  • 52

    Bu da son 4 senedir yaptığımız bir şey. Yaptığımız atılımlar içerisinde yine AA’nın organize ettiği İstanbul Fotoğraf Ödülleri (İstanbul Photo Awards) yarışması var. Bu da artık dünyada önemli yarışmalar arasına girdi. Büyük ödüller veriliyor, örneğin bu yıl vereceğimiz ödüllerde toplam rakam 165 bin dolar. Dünyanın en önemli, en prestijli fotoğraf yöneticilerinin ya da foto muhabirlerinden oluşan bir jüri var. Yarışmanın kitabını da yayımlıyoruz. Bunlar AA’nın güzel gelenekleri ve artık Türk basınının da gelenekleri haline geldi. Bizim arzumuz bu yarışmaya Türkiye’den de daha kaliteli haber fotoğrafçısı katılımı olması.

    AA FOTOĞRAF EDİTÖRÜ FIRAT YURDAKUL:

    DAĞITMAK ÜRETMEKTEN DAHA ÖNEMLİDİR

    Dünyanın en iyi fotoğraflarını çekebilirsiniz. Dünyanın en iyi fotoğrafçılarına da sahip olabilirsiniz. Dünyanın her yerden size anlık fotoğraf akışı geliyor olabilir. Ama fotoğrafı dağıtmak ve dağıtım ağına sahip olmak fotoğrafı üretmekten bin kat daha önemlidir. AA’nın eskiden beri süregelen bir fotoğraf kültürü var. Çok sağlam bir altyapısı var. Biz bu altyapıyı devam ettirmeye çalışıyoruz şu anda. Fakat mesele şu; çok iyi fotoğraf çeken çalışanlara sahip olmamıza rağmen iyi bir fotoğraf dağıtım altyapımız yoktu. Elimizdeki fotoğrafları dünyaya ulaştırmak gibi bir problemimiz vardı. Bir diğer sorunumuz ise üretimimizin Türkiye ile sınırlı olmasıydı. Sadece Türkiye’de üretiyorduk ve Türkiye dışında dağıtamıyorduk. Ümran bebek, Bangladeş’teki olaylar, Gazze’de gözleri bağlı gözaltına alınan Filistin’li çocuk gibi fotoğrafların hepsi AA’nın fotoğrafları. Biz bu fotoğrafları dünyaya dağıtamasaydık ne bir farkındalık yaratabilmiş olacaktık, ne de AA imzasını gösterebilmiş olacaktık. AA, dağıtımın fotoğraf dünyasındaki önemini bildiği için bu işin startını verdi ve bunu partner ortaklarla yapma fikrini hayata geçirdi.

    İNGİLİZCE ALTYAZILI FOTOĞRAF SAYISI 850 BİNE ULAŞTI

    Editoryal olarak üretmiş olduğumuz tüm fotoğrafları kendi yayıncılarımız vasıtasıyla bu ajansların sayfasına yüklüyoruz. İngilizce bilen yayın ekibimiz, dünyanın dört bir yanından gelen fotoğraflara İngilizce altyazı yazıyor ve kendi yetkileriyle ajansların yayınına koyuyor. Bir nevi ajansın editörü gibi çalışıyor. Hatta Getty Images’e galeri bile yapıyoruz. Getty’nin sayfasına (galeri) açıp istediğimiz gibi fotoğraf yüklüyoruz. Bu çok önemli bir şey. Dağıtım ağının gücünü keşfettik ve sadece Türkiye’den fotoğraf göndermek bize yetmemeye başladı. Freelance foto muhabiri ağımızı genişletelim dedik. Şu anda sayı 400’ü geçti. AA’ya dünyanın dört bir yerinden fotoğraf geliyor. Sevindirici olan da bu fotoğrafları hızlı bir şekilde dünyaya dağıtabiliyoruz.

  • 53

    Şu ana kadar yayınladığımız İngilizce altyazılı fotoğraf sayısı 850 bine ulaştı. Artık stok fotoğraf çekip onları İngilizce altyazılarıyla beraber yayınlıyoruz ve yoğun bir şekilde kullanılıyor. Yurtdışına gönderdiğimiz günlük fotoğraf sayısında 630’a ulaştık. 2 bin 200 civarında da Türkçe yayınlıyoruz.

    DÜNYANIN BİRÇOK YERİNDEN 400’Ü AŞKIN FREELANCE FOTO MUHABİRİ

    Freelance foto muhabirlerinden fotoğraflar daha önce mail yoluyla geliyordu. Ancak 400’ün üstünde kişiden günde binlerce fotoğraf demek bu. Bu işin altından kalkmak için bize fotoğraf gönderebilecekleri bir yazılım yapmamız gerektiğine karar verdik. Freelance foto muhabirimiz Photoshop’ta, bildiği kadar İngilizcesi ile info kısmını dolduruyor ve bize gönderiyor. Burada bizim ekranımıza düşüyor, taranıyor, kontrol ediliyor ve yazılım sayesinde o ekranda bir tuşa basarak Getty Images’e istedikleri formatta, AFP’ye istedikleri formatta fotoğrafı gönderebiliyoruz. Pek çok ajans fotoğrafı satarsa freelance foto muhabirine ücretini ödüyor. Biz de tabii ki her gönderileni almıyoruz ama beğenirsek satılsa da satılmasa da ücretini ödüyoruz. Bu da freelance çalışanlar ile aramızdaki bağı güçlendiriyor ve aidiyet oluşturuyor. İstanbul’da da Arapça fotoğraf ekibimiz var. Ortadoğu’dan gelen fotoğrafları anlayıp değerlendirip bize Türkçeleştirerek aktarıyorlar.

    Görsel Haberler Yayın Yönetmeni Ahmet Sel, dünyanın en büyük ve saygın fotoğraf dağıtım ajanslarıyla yaptıkları anlaşmalar sayesinde AA'nın fotoğraflarının bütün dünyada görünür hale geldiğini belirtirken, ayrıca dünyanın pek çok ülkesinde temsilcilikler açarak, AA'nın bilinirliğini ve güvenirliğini artırmayı amaçladıklarını bildirdi. AA Fotoğraf Editörü Yurdakul ise 400'ü aşkın freelance foto muhabiri ile dünyanın dört bir yanından fotoğraf geldiğini, bunları da çok hızlı bir şekilde dünyaya dağıtabildiklerini söyledi.

  • 54

    İBRAHİM LALELİİBRAHİM LALELİ

    TFMD’nin düzenlediği Türk Telekom Yılın Basın Fotoğrafları 2018 yarışmasında “Yılın Günlük Yaşam Fotoğrafı” kategorisinde birinciliği alan fotoğrafın sahibi İbrahim Laleli Basının tecrübeli isimlerinden. Laleli, kendisine birincilik getiren “Baloncu Çocuklar” fotoğrafı için, “Bir kaç saniye içinde çektiğim ve ‘O’ anı anlatan bir kare” diyor. Laleli, fotoğrafa ve işine hala ilk günkü tutku ile bağlı olduğunu söylüyor.

  • 55

    İBRAHİM LALELİ

  • 56

    Mesleğe nasıl başladınız?

    Gazetecilik mesleğine 1997 yılında Antalya'nın yerel bir gazetesinde magazin muhabiri olarak başladım. Fotoğraf makinesini ilk kez tuttuğumda 'O' anı sevdiğimi hissettim. Hatta sevgi değildi, tutkuydu. Tutkumu zaman içinde ustalarımdan gördüklerimle, kopyaladıklarımla, denemelerim ve yanılmalarımla birleştirip mesleğime yön verdim. Dünyanın ileri gelen fotoğraf ajanslarını yakından takip ederim, foto muhabirlerinin geçtikleri fotoğrafları inceler ve kendime has becerilerimin üzerine gördüklerimi ekleyerek gelişmeme devam ediyorum.

    MESLEĞİMİN HER AYRINTISINA AŞIĞIM

    Bu mesleğin sizi yakalayan en keyifli yanı ne?

    Aslında mesleğimin her ayrıntısına aşığım. Bir kere foto muhabirliği, adrenalini kemiklerinize kadar hissetmeniz. Benim eşimle, oğlumla sohbetlerimizde altını çizdiğim bir cümlem vardır; "İnsanların kaçarak uzaklaştığı yerlere, biz koşarak gideriz". Çünkü bizler en önde, o fotoğraf karesi için mücadele edenleriz. Hatta kimi zaman heyecanım, adrenaline dönüşür. Siz foto muhabirlerini bir de sokakta görün. Ben mesleğimin heyecanını, bitmek tükenmek bilmeyen temposunu, saatlerce bir fotoğraf karesi için beklemeyi, kısacası özverisini seviyorum. ”Anı” yakalayamamak beni ürpertir, korkutur. Çünkü o an fotoğrafının geri dönüşümü asla olmaz. Geçip gitmiştir. Sadece gözlerinizle gördüğünüzü, fotoğrafa yansıtamamış olmanın burukluğu kalır içinizde.

    Sizin için en önemli hikaye hangi fotoğrafınızda?

    Milyonlarca kez deklanşöre bastım. Benim milyonlarca çocuğum var. O fotoğrafım bu fotoğrafım diye adlandıramayacağım. Farklı yıllarda birçok ödül aldım. Ödül alan fotoğraflarım evimdeki köşede yerlerini alıyor. Fakat bir örnek vermem gerekirse, 'Yılın Günlük Yaşam Fotoğrafı' birincilik ödülü alan 'Baloncu Çocuklar' fotoğrafı derim. Çünkü 'O' anın hikayesini anlatan bir fotoğraf karesi. Birkaç saniye içinde çektiğim bir kare.

    BİR KARE İÇİN SAATLERCE BEKLEMEYİ SEVİYORUM

    RÖPO

    RTAJ

    : Eyl

    em B

    AYKU

    Ş

    İbrahim Laleli Kimdir?

    İbrahim LALELİ, 1979 yılında Antalya'da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Antalya'da tamamladı. Mesleki hayatına 1997 yılında Antalya'nın yerel bir gazetesinde başladı. Ardından Hürriyet Haber Ajansı'na (HHA) transfer oldu. Mesleki kariyerine Doğan Yayın Holding bünyesinde kurulan Doğan Haber Ajansı'nda (DHA) devam etti. 1999 yılında vatani görevini yapmak için askere gitti. Askerlik dönüşü Star Gazetesi'nde bir yıl çalıştı, ardından DHA'ya transfer oldu. 2002 yılından bu yana DHA Antalya Bürosu'nda çalışan Laleli, evli ve 4 yaşında Poyraz isimli bir erkek evlat sahibi. Türkiye Foto Muhabirleri Derneği (TFMD), Antalya Gazeteciler Cemiyeti (AGC) üyesi.

  • 57

    BİR KARE İÇİN SAATLERCE BEKLEMEYİ SEVİYORUM

    ARTIK DAHA İYİ OLMAK ZORUNDAYIZ

    Her meslek gibi foto muhabirliğinin de zor tarafları var? Sizin için bunlar neler?

    Mesleğimin zor yanlarını saya saya bitiremem. Ama o zorluklar, benim mesleğimi sevme nedenlerim. Mesleğimde bugün çok rahattı denilebilecek zaman dilimi yok. Her anımız koşuşturma, her anımız tehlike, her anımız adrenalin. Ben hayatımı zoru severek kurdum. Bu nedenle mesleğimin de zor diyebileceğim bir yanı yok. Yağmurda, fırtınada, buz gibi havada, deprem veya sel bölgesinde, toplumsal bir olayda, lider takibinde, magazinde, turizmde, havada, karada aklınıza gelebilecek her şekilde işimi en iyi şekilde yapmaya gayret ediyorum. Bizlerin amacı en iyi haber fotoğrafını çekmek. Haber fotoğrafında sanatsal çizgilere pek bakılmaz. Daha çok, yarım ekran yazı ile anlatılan bir haberi, bizler bir kare fotoğrafla anlatırız. O nedenle, konuşan, anlatan ve gösteren fotoğrafları kovalamaktan mutluluk duyuyorum.

    Süreç bizi daha iyi olmaya itiyor. Gerek teknolojik, gerek donanımsal, gerekse yeni bilgilerle güncellenmemiz gerekiyor. Artık hemen hemen herkesin elinde bir akıllı telefon var. Bu da tabi ki zamanla yarışan biz foto muhabirlerini zora sokabiliyor. Haber fotoğraflarında hız çok önemli. Ayrıca sürekli kendinizi yenilemeniz gerekiyor, ben aynı zamanda profesyonel drone pilotuyum.

    Sizin için dönüm noktası olabilecek bir “an” var mı?

    Evet var. Rahmetli babam Günay Laleli, okul eğitimimi bitirip iş hayatına atılmak istediğimde bana bir teklifi olmuştu. Yönetici pozisyonunda olduğu iş yerinde işe başlamamı istedi ben de kabul ettim. Fakat birkaç ay sonra masa başında çalışamayacağımı anladım. Babamla konuştum, sevdiğim işi yapmak istediğimi söyledim.

    O da bana 'Git oğul, hayallerini kovala. Ben senin arkandayım' dedi. O gün çıktığım yolda, geldiğimiz noktada babama sevdiğim işi yapabilmek için verdiğim sözü tutmanın mutluluğunu yaşıyorum. 21 yıl sonra da hayallerimin peşindeyim.

  • 58

  • 59

  • 60

    Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürü Mehmet Akarca Foto Muhabiri Dergisi'nin konuğu oldu. Neden mimarlık değil de medya, BYEGM ne iş yapar gibi pek çok sorumuza samimi cevaplar veren Akarca, "Allah ömür verdikçe gazeteciliğe devam" diyor.

    Asıl mesleğiniz mimarlık ama kamuoyu sizi ekranlardan tanıdı. Neden mimarlık değil de basın?

    Karadeniz Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde okurken, 2. sınıfta TRT Trabzon Radyosu’nun açtığı sınavı kazanarak, Trabzon Radyosu’nda spiker olarak göreve başladım. Tahsil hayatım boyunca TRT’de sürekli çalıştım.

    "TEKRAR DÜNYAYA GELSEM YİNE GAZETECİ OLURUM"

  • 61

    Bu arada redaktör spikerlik için açılan sınava girdim, 7 bin 400 kişinin katıldığı sınavı kazandım. Ardından Jülide Gülizar, Zafer Cilasun ve Çetin Çekin’in hocalık yaptığı kurslarda bütün aşamaları geçerek sona kalan kişi olmayı başardım. Böylece TRT haber merkezinde çalışabilmek için gerekli olan redaktör spikerlik hakkını elde ettim. Üniversite bitince Ankara’ya geldim. Doğrusunu isterseniz o günlerde babamla birlikte Samsun’da müteahhitlik yapmaktı niyetim. Veda etmek için geldim Ankara’ya. Fakat oradaki spiker arkadaşlarımızdan, ağabeylerimizden, ablalarımızdan ve yöneticilerden o kadar ciddi baskı geldi ki, benim yerimin TRT haber merkezi olduğuna karar verdim ve kabul ettim. Ankara’ya TRT haber merkezine tayin oldum. 3 ay kadar sadece izledim. Çünkü 5 yıllık spiker olmama rağmen “Sadece izle.” dediler. 3 ay sonunda çok basit, kısa, kolay programlarda seslendirme yapmaya başladım . Bunu, o günün şartlarında spiker olmayı başarabilmek ne kadar zordu anlamında anlatıyorum. Mesela ilk seslendirdiğim program “Ankara’da Bugün” diye bir programdı. Ankara’daki sanat etkinliklerini veren ve yaklaşık 1,5 dakika süren… Bu beni sevinçten havalara sıçratmıştı, bana görev verdiler diye. Radyo'da ilk canlı yayınım ise gece 23:00 haberlerini okumak oldu. O zamanlar Anayasa gereği Türkiye’de radyo ve televizyon yayıncılığını sadece TRT’nin yapmasına izin veriliyordu. Sadece Meteoroloji Radyosu ve Polis Radyosu kendi konularıyla ilgili yayın yapıyorlardı. Ankara’ya tayin olmamın üzerinden hemen hemen 1 yıl geçmişti ki “Yarın televizyonda haber okuyacaksın.” dediler. Büyük bir heyecan oldu benim için. Ve o gün bu gündür de gazetelerde, radyolarda, televizyonlarda gazetecilik işini sürdürmeye çalışıyorum. Sürekli basın kartım var. Allah ömür verdikçe yapmaya da çalışacağım.

    Hem görüntülü hem de yazılı basında, kimi zaman yönetici kimi zaman kaleminizle görev aldınız. Size göre aralarındaki fark ne, çalışma ortamı ve ortaya çıkan sonuç anlamında hangisi daha keyifli?

    Bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Gerçekten Türkiye’de medya denilince akla gelen her mecrada çalıştım. AA’da Genel Müdürlük yaptım. BYEGM’de Genel Müdürlük görevini sürdürmekteyim. Özel televizyonlarda, TRT’de çalıştım. Gazetelerde yazı yazdım. Programlar yaptım, açık oturumlara katıldım, yönettim. Yani yapmadığım iş kalmadı desem yeridir. Bunların hepsinin ayrı bir heyecanı var. Bunlardan hangisi daha güzeldi? Yanıt verilmesi zor bir soru. Hepsi ayrı güzel. Hepsi çok heyecan verici…

    Gazetede bir yazı yazdığınız zaman, ertesi sabah gazetenin bir an önce gelmesini bekliyorsunuz. Açıp önce yazınızı okuyorsunuz ki yani o yazıyı siz aslında belki 5-6 saatlik bir gayret sonucunda yazmışsınızdır. Bütün harflerini bile biliyorsunuzdur. Öyle olmasına rağmen onun verdiği keyif bambaşkadır. Televizyonda bir haber okuduğunuz zaman, sizi başarılı buldukları takdirde, eşinizden, dostunuzdan ve hatta hiç tanımadığınız kişilerden övgüler dinlediğiniz zaman, bunun zevki bambaşka. Televizyonda bir program yaptığınız zaman, eğer canlı yayın değilse aileniz ve yakın çevrenizle yahut arkadaşlarınızla bu programı izlerken ayrı bir heyecan duyuyorsun. Yani şu söylenebilir ki gazetecilik çok zevkli, çok heyecan verici… Elbette bir o kadar da zor. Fakat hani tekrar dünyaya gelsem gazeteci mi olurdum? Evet, gazeteci olmayı isterdim.

    "DEVLETE YILLIK 1,5 MİLYONU AŞAN HABER AKIŞI SAĞLIYORUZ"

    BYEGM, sadece basın mensuplarına sarı basın kartı veren bir kurum olarak tanınır, ama kurumun çok daha geniş bir görev alanı var. Biraz bunlardan bahsedebilir misiniz? Öncelikle ifade etmek gerekir ki BYEGM Türkiye’nin açık istihbarat kuruluşudur. Türkiye’yi ilgilendiren içeride ve dışarıda her konuya vakıf olmak sorumluluğundayız, bu bilinçle çalışıyoruz. Bu sayede yerelden uluslararasına Türkiye ve dünya medyasını takip ettiğimizde, devletimizin bilmesi gereken her ayrıntıyı yakalayabiliyoruz. Bunu Türkiye ve dünya genelinde 600’ü aşkın yazılı, görsel ve dijital medya ve haber kurumunu anlık takip ederek gerçekleştiriyoruz. Dünya medyasından 40 dilde anlık çeviri gerçekleştiriyor ve hem ilgili haberlerin çevirilerini hem de kullanılan söylemlerin alt metinlerini ortaya koyan analizleri yapıyoruz. Bu çalışmaları günlük 5 rapor halinde devletimizin üst makamlarına sunuyoruz. Bugün BYEGM devletimize, sayısı yıllık 1,5 milyonu aşan bir haber akışı sağlamaktadır.

    Tabi ki sarı basın kartını biz veriyoruz ancak bizim asıl görev alanımız o kartın temsil ettiği meslek mensupları. Biz, basın mensuplarının çalışma koşullarının dünya standartlarında olması için medya kuruluşlarıyla, meslek örgütleriyle işbirliği içinde faaliyetler yürütüyoruz. Basının gücü, doğru ve hızlı haberciliğin birlikteliğinden gelir. 16 Nisan

    "TEKRAR DÜNYAYA GELSEM YİNE GAZETECİ OLURUM"

  • 62

    referandumunda Genel Müdürlük binamızda kurduğumuz basın merkezinden 600 yabancı basın mensubuna uydu üzerinden bedelsiz yayın yapma imkânı sunduk. Bu dünyada bir ilktir. Yine referandum sürecinde Türkiye’de ilk defa mobil basın merkezlerini medya mensuplarının kullanımına tahsis ettik.

    "ÜLKEMİZE YÖNELİK DEZENFORMASYON YAPILDI"

    BYEGM’nin bir diğer görevi güçlü, doğru ve gerçekçi Türkiye algısının yaygınlaşmasına yönelik faaliyetler gerçekleştirmektir. Özellikle son yıllarda ülkemize karşı gerçekleştirilen olumsuz algı operasyonlarına fırsat vermemek için önemli projelere imza attık. 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından uluslararası medyada ülkemiz aleyhine yürütülen dezenformasyona hepimiz tanık olduk. Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, hain darbe girişiminin hemen ardından başlattığı geniş çaplı faaliyetler kapsamında, dünyanın her yerinden 1000’in üzerinde yabancı basın mensubunu ülkemizde ağırlayarak, yaşananları yerinde görme ve devletin en yetkili makamlarıyla görüşme imkânı sunduk. 15 Temmuz’un yıl dönümünde gerçekleştirdiğimiz anma etkinliklerinde 52 ülkeden 340 yabancı gazeteci, meydanlarda olayı birebir yaşayan vatandaşlarımızla ve o ana tanıklık eden sizlerle yani foto muhabirleriyle bir araya getirildi. Uluslararası basın mensupları fikirlerinin olumlu anlamda değiştiğini bizzat ifade etmişlerdir.Sürecin ardından yaptığımız araştırma, söylemlerin %80 olumlu %20 tarafsız olduğunu da ortaya koymuştur. Bu çalışmamızı 7 cilt ve 2 CD halinde Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza ve bakanlarımıza da sunduk.

    "ZEYTİN DALI HAREKATINDA SAHAYA İNDİK"

    Bugün Zeytin Dalı Harekâtı’nı takip eden 550’yi aşkın ulusal ve uluslararası medya mensubu sınırda bulunuyor. Biz harekâttan bir gün önce ilk mobil basın merkezimizi zaten kurmuştuk. 19 Ocak Cilvegözü Gümrük Kapısı... Harekâtın başlamasıyla ikinci basın merkezini bu kez Öncüpınar Sınır Kapısında faaliyete geçirdik. Sahaya indik... Harekâtın hedefleri nelerdir, nasıl yürütülüyor? Basın mensupları bunu kendileri müşahede etsin, en doğru kaynak olarak kendi gördüklerine güvensin diye düşündük. Bugüne kadar yaklaşık 200 basın mensubuna Genelkurmay Başkanlığı ve valiliklerimizle işbirliği içerisinde harekât bölgesinde çalışma imkânı sunduk.

    Harekâtla ilgili basın, sosyal medya ve köşe yazılarının analizini içeren, ulusal ve uluslararası medyayı kapsayan günlük 5 rapor hazırlayıp devlet kurumlarımıza iletiyoruz.Harekâta ilişkin sosyal medya üzerinden yürütülen dezenformasyon ve yalan haberlere derhal karşılık veriyoruz. Kullanılan görsellerin aslında hangi olaya ait olduğunu yeri ve zamanıyla ifşa ediyoruz. Bu çalışmamızı 8 dilde hazırladık. “Tuzağa Düşme” adıyla, tüm dünyaya basın aracılığıyla iletiyoruz.

    “FETÖ PKK YPG EL ELE” adıyla hazırladığımız bir diğer kitapçık çalışmamızla da bu terör örgütlerinin sosyal medya üzerinden yürüttükleri işbirliğini ortaya koyduk. Tüm bunlar Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün Türkiye’nin gündemi doğrultusunda gerçekleştirdiği faaliyetlerdir. Çalışmalarımız aralıksız olarak sürmektedir.Tabii tüm bu yoğun gündemin yanında ülkemizin tanıtılması, devletimizin yürüttüğü siyasi, iktisadi, sosyal ve insani tüm faaliyetlerin içeride ve dışarıda anlatılması, yerel medyanın güçlendirilmesi, uluslararası medya ile güçlü ilişkiler kurulması ve bu sayede doğru haber ve bilgi akışının sağlanması gibi birçok faaliyeti, projeyi ve stratejiyi gerek kurum olarak gerekse diğer kurumlarımızla işbirliği yaparak gerçekleştiriyor, hayata geçiriyoruz.

    "CUMHURİYET TARİHİMİZİ KARE KARE NOT ETMİŞİZ"

    Kurumunuzda Türkiye'nin geniş görsel arşivi mevcut bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?

    Gerçekten de Cumhuriyet tarihimizi kare kare not etmişiz demek mübalağa olmayacaktır. Çok değişik içeriklere sahip geniş bir arşiv. Cumhuriyetimizin erken dönemlerinde devlet büyüklerimize ait kareler, onların yurt dışı ziyaretlerinden ve yabancı devlet başkanları, başbakanların ki bazılarının ilk kez yaptığı Türkiye ziyaretlerine dair fotoğraflar var. Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün çok güzel fotoğrafları yine arşivimizde bulunuyor. Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 98. yıl dönümünde bir sergi açtık ve bu fotoğrafların içinden bir seçkiyi sunduk. Tabii ülkemizin içinden geçtiği tarihi süreçler yine arşivimizde mevcut. Bu bağlamda Türkiye’nin geçmişten günümüze mültecilerle ilgili politikalarını, bu konuya dair o insani bakışını ortaya koyan fotoğrafları “Yüreğimize Sığınanlar” sergisinde, AFAD’ın kendi arşivinden çok güzel çalışmalarla birlikte yine burada, Basın Sanat ve Kültür Merkezimizde sergiledik. Kudüs sorununa dair “Barışı Arayan Şehir Kudüs” sergisi yine bir başka çalışmamız olmuştur.

  • 63

    Gerçekten çok fazla başlık var. Eski Ankara, eski İstanbul

    fotoğrafları, Anadolu’nun değişik bölgelerinden o ilk yıllara

    ait insan manzaraları, hayata dair kareler... Tüm bunları

    bahsettiğim gibi kimi zaman gündemin bir parçası olarak,

    kimi zaman tarihi bir olayın yıl dönümünde anma etkinliği

    olarak, kimi zamansa bu zenginliği paylaşarak geçmişimize

    dair fikirler edindirmek, o günleri yâd etmek ve anlamak için

    sergiler açarak değerlendiriyoruz. Bu sergiler halkımızın

    gelip ziyaret edebileceği etkinliklerdir. Ayrıca okullarımızla

    iletişime geçip, gençlerimizin bu sergileri gezmesini

    sağlıyoruz.

    "HOŞ GELDİNİZ SAYIN BAŞBAKANIM"

    Basın mesleğinin her alanında görev yaptınız, bu

    süreçte hoş anılar da biriktirmişsinizdir, birisini bizimle

    paylaşır mısınız?

    Tabii çok fazla anı var. Bunların içerisinde hemen aklıma

    geliverenini söyleyeyim. 1983’te, genel seçimler yapılmadan

    önce, liderler her seçim öncesi olduğu gibi televizyonda

    propaganda konuşmaları yapıyorlardı. Ben de o sırada

    TRT’nin 2. bodrumunda, elimde iki tane ağır bant, bir

    program yapmak için koridorda koşar haldeydim. Koşarken

    karşıdan Turgut Özal’ın geldiğini gördüm. Yanında birkaç

    tane daha parti yetkilisi vardı. Sözünü ettiğim gibi seçim

    daha olmamış, propaganda konuşmaları yapılıyor. Ben onu

    görünce o da bana doğru baktı. Hani ekranda da tanıdığı

    bir insandım. Gülümsedi… Ben de elimdeki bantları

    yere bıraktım. “Hoş geldiniz sayın Başbakanım.” dedim.

    Yanlışlıkla söylemiştim aslında. Daha seçim olmamış.

    Benim ona “Hoş geldiniz sayın Genel Başkan” demem

    lazımdı. Onun üzerine, bunu bilerek söylediğimi düşündü,

    tebessüm etti, bana sarıldı. “Çok teşekkür ederim. İnşallah

    onu da göreceğiz.” dedi. Ben bantları alıp koridorda

    yürümeye devam ettiğim zaman aklıma geldi. Hoş bir

    anıydı. Biliyorsunuz Anavatan Partisi’nden milletvekilliği

    de yaptım. Milletvekilliği yaptığım sürede Turgut Özal,

    zaman zaman bunu dile getirir, “Mehmet, benim başbakan

    olacağımı çok önceden bildi.” derdi… Ben de sesimi

    çıkarmadan tebessüm ederdim.

    Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Son olarak

    eklemek istediğiniz konu var mı?

    Ülkemiz muazzam atılımlarla layık olduğu muasır medeniyet

    makamına adım adım ilerliyor. Tabii bunun önünü kesmek

    için birçok şer odağı harekete geçmiş durumda. Ancak

    milletimiz bir oldukça ve bu iradeyle devletimizin ardında

    durdukça Allah’ın izniyle bizi yolumuzdan koparabilecek

    bir güç yoktur. Biz bu inançla çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

    Biliyorum ki foto muhabiri arkadaşlarım da bu hassasiyeti

    bizimle paylaşıyorlar. 15 Temmuz anma etkinliklerinde

    gerçekleştirdiğimiz işbirliği bunun en güzel örneğidir

    diye düşünüyorum. Bu vesileyle sizlere mesleğinizde

    gösterdiğiniz başarı ve bu yolda sergilediğiniz cesaret

    için teşekkür ediyorum. 34. yılınızın içindesiniz... Sizlerin

    dernek olarak, bu kadar uzun süredir mesleğinizi ve

    meslektaşlarınızı hakkıyla temsil etmeniz gerçekten takdire

    şayan. Bundan sonraki çalışmalarınızda da kolaylıklar

    diliyorum.

  • 64

    GÖKHAN KILINÇERGÖKHAN KILINÇER

  • 65

    GÖKHAN KILINÇER

  • 66

    Mesleğe kaç yılında başladınız ? Kariyeriniz boyunca sadece spor fotoğrafı mı çektiniz ?

    Bir gazetede çalışmaya ortaokul yıllarında başladım. Hürriyet Gazetesi İzmir Ofisi’ne ilk girişim 1989 yılında oldu. Yaptığım iş ofisboy ve karanlık oda olsa da; o atmosferi yaşamak çok değişik, güzel ve heyecanlı gelmişti. Hala da öyle hissediyorum. Bir gazetenin içine o kadar küçük bir yaşta girmiş olmayı kendim için bir şans olarak görüyorum. Kariyerim boyunca sadece spor fotoğrafı çekmedim tabii ki. Her foto muhabirinin uzmanlaştığı alanlar olsa da Bir foto muhabiri her şeyi çekebilmelidir.

    Spor foto muhabirliğinde 1990’lardan günümüze neler değişti?

    Her şey çok hızlı gelişti. 1990’lı yıllarda haberler daktilolarla yazılırdı. Bilgisayarlar yeni yeni geliyordu ancak kullanan olmadığı için bir köşede duruyordu. İnsanlar yeni teknolojiye ilk başlarda biraz mesafeli dursa da zamanla uyum sağladılar. Sonra tabi inanılmaz bir değişimle her şey bugünkü haline gelmeye başladı.

    Spor foto muhabirliği de diğer alanlar gibi evrim geçirdi. Negatif ve diadan dijitale geçiş, çok büyük ve etkili bir değişiklik yarattı. Yurtiçi ve yurtdışı deplasman maçlarında 1-2 kare fotoğraf göndermek o zamanlar büyük başarıyken artık yüzlerce fotoğraf göndermek sıradan bir durum oldu. Hız ise günümüz için en önemli kriterlerden biri oldu. Ve bizden beklenen de bu hızı en iyi şekilde kullanıp en iyi kareleri anında gazetelere, internet sitelerine taşımak. Olayları dakikalar içinde okuyuculara aktarmak.

    Spor medyasının dur durak bilmeyen çalışkan ismi Gökhan Kılınçer, son 15 yılda 300'den fazla derbi, onlarca kupa finali, şampiyonluk maçları ve törenlerinde yurtiçi ve yurtdışında deklanşöre bastı. Futboldan, basketbola spor ile ilgili hemen her alanda görev alan Kılınçer, üniversiteden de spor bölümünden mezun. 13 yaşında Hürriyet Gazetesi'nin İzmir ofisinde karanlık odada başladığı mesleğinde genç yaşına rağmen Kılınçer, Türk spor camiasının aktif olarak çalışan en tecrübeli isimler arasında yer alıyor. Kılınçer, yazın 1 aylık ara dışında sürekli seyahat halinde. Kılınçer ile Türkiye'deki spor foto muhabirliği üzerine bir söyleşi yaptık.

    RÖPORTAJ : TOLGA ADANALI

    ŞAMPİYONLARIN

    GÖKHAN KILINÇER

    GÖKHAN KILINÇER

    FOTO MUHABİRİ

    Gökhan Kılınçer Kimdir?

    1976 İzmir doğumlu. Ege Üniversitesi Beden Eğitimi Spor Yüksekokulu Beden Eğitimi Öğretmenliği mezunu. Gazeteciliğe 1989'da henüz 13 yaşındayken Hürriyet Gazetesi’nde ofisboy olarak başladı. 2001 yılından beri de Star Gazetesi’nde Spor foto muhabiri olarak çalışıyor. TSYD ve TFMD üyesi Kılınçer, evli ve 7 yaşında erkek çocuk babası.

  • 67

    Meslek yaşamınızda sizin başınızdan geçen üzücü bir olay var mı ?

    Bizim işimiz eğlenceli ve heyecanlı olduğu kadar zaman zaman tehlikeli de olabiliyor. Savaş çeken meslektaşlarımız kadar olmasa da spor foto muhabirleri olarak bizler de tatsız durumlarla karşılaşabiliyoruz. Müsabaka anında, öncesinde ya da sonrasında pek çok olay gelişebiliyor. Pek çok kez olayların arasında kaldım. Yabancı madde atılması yüzünden yaralandım. Önümde bıçaklanan taraftarları gördüm. Linç edilmek istendim. Ancak foto muhabirliği bir aşk. Ve ne kadar üzücü olayla karşılaşsak da bu aşktan kopamıyoruz.

    HER DAİM YENİLİKÇİ OLMALI

    Foto muhabirliği, gazeteciliğin genelinde olduğu gibi zor bir dönemden geçiyor. Genç foto muhabirlerine ve adaylarına bu anlamda ne gibi bir tavsiyeniz olur ? Aslında sadece foto muhabirliği değil medya zor bir dönem geçiriyor. Medya şekil değiştiriyor. Konvansiyonel medya eski gücünden uzak olsa da henüz cenazesi kaldırılacak durumda değil. Fakat herkes bu değişime ayak uydurmak zorunda. Foto muhabirliği de bu durumdan etkileniyor gerçekten. Gençler ya da bu işi uzun zamandır yapanlar için de durum aynı. Her daim yenilikçi olmak gerekiyor. Çok çalışmak, yaratıcı olmak, Türkiye ve Dünya gündemini takip etmek çok önemli. Teknolojiyi de yakından takip etmek gerekiyor.

    Çok sayıda final, derbi, şampiyonluk çektiniz. En çok hangisini “tarihi” olarak niteliyorsunuz?

    Son 15 senedeki bütün kupa finalleri, şampiyonlukları ve derbileri izledim. Sadece futbolda ortalama 300'den fazla derbi, 15 kupa finali, 15 şampiyonun belirlendiği maç ve seremoni... Pek çoğu kendi içinde unutulmaz anlar barındırıyor. Ama en unutulmazı sanırım

    benim için 2008 Avrupa Şampiyonasıydı. İsviçre ve Avusturya’da yapılan şampiyonada kazandığımız üçüncülüğün yanı sıra oynadığımız oyun ve son dakikalara kadar pes etmeyen bir milli takımı takip etmek çok heyecan vericiydi. Bursaspor’un son maçta kazandığı şampiyonluk, İsviçre ile oynadığımız 2006 Dünya Kupası elemeleri Play off maçları da gerçekten çok büyük heyecan ve adrenalin içeriyordu. 2005 Şampiyonlar Ligi finali de bunlar arasında.

    ARTIK KALİTEYE ÇOK BAKILMIYOR

    Türkiye’deki kurumların foto muhabirlerine, dolayısıyla görselliğe yeterince önem vermediği yönünde eleştiriler var...

    İşler dönüp dolaşıp medyanın içinde bulunduğu duruma saplanıyor. Gazetecilerin klasik eksikliğidir aslında toplumun sesi olmaya çalışırken kendi seslerini hiç kimseye duyuramazlar. Bu bir gemi ve batarsa barındırdığı bütün yüklerle batacak. Foto muhabiri, muhabir, editör vs… Foto muhabiri de aslında bir gazetenin ya da internet sitesinin en önemli unsurlarından. Ancak gerekli önem verilmiyor. Artık iyi habercilikle beraber iyi fotoğraf isteği de kalmadı pek çok kurumda. Gelen haber ve fotoğrafla sayfalar yapılıyor. Kalitesine çok da bakılmıyor. Az sayıda çalışanla bütün organizasyonları takip etmeye çalıştırılıyorlar. Ekipman yetersizliği var çoğu foto muhabirinin. Maaşlar da ekipmanların çalışan tarafından alınmasını imkansız hale getiriyor. Bazı fotoğraflar vardır altına hiçbir şey yazmanız gerekmez. O bütün haberi içinde barındırıyordur zaten. Ve pek çok mekanizmayı harekete geçirebilir tek başına. Ancak unutmamak gerekir ki iyi fotoğraf, iyi foto muhabiriyle gelebilir. Kurumlar bunu unutmamalı.

    İşin mutfağına gelirsek her gazete, bu işten gelmiş fotoğraf editörleri çalıştırmıyor. Hayatında fotoğraf çekmemiş kişilerin seçtiği fotoğraflar da bazen enteresan olabiliyor.

    ŞAMPİYONLARIN

    GÖKHAN KILINÇERFOTO MUHABİRİ

  • 68

    Türkiye’deki spor kulüplerinin ve kurumlarının foto muhabirleriyle ilişkilerini nasıl buluyorsunuz?

    Spor kulüpleriyle foto muhabirlerinin ilişkileri iyi diyebilirim. Her kulüpte çalışan meslektaşlarımız var. Bize gerekli çalışma ortamını bir şekilde sağlıyorlar. Yeni yapılan stadlarda zaman zaman sorunlar yaşıyoruz tabi. Anadolu’daki yeni stadlarda internet büyük sıkıntı oluyor zaman zaman. Aslında bir spor foto muhabiri için stadlarda en olmazsa olmazımız hızlı fotoğraf göndermemiz için iyi internet hizmeti. Bu olduktan sonra istediğimiz başka bir şey yok. Ancak ufak tefek sorunlar olsa da şu an için çalışma şartlarımız iyi. Sorunları da ikili ilişkilerle bir şekilde çözebiliyoruz.

    Bize takip ettiğiniz ulusal ve uluslararası organizasyonlardan bahsedebilir misiniz ?

    Türkiye Süper Ligi’ni aralıksız takip ediyorum. Bu, yurtiçi ve yurtdışı deplasmanlarını da kapsıyor. Türkiye Kupası finalleri, Milli takımın Avrupa ve Dünya Kupası Eleme Karşılaşmaları,

    2002 Avrupa Güreş Şampiyonası, 2005 Şampiyonlar Ligi finali, 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası, 2009 UEFA Kupası Finali, 2010 Dünya Basketbol şampiyonası, 2013 Akdeniz oyunları, 2017 Avrupa Basketbol Şampiyonası, 2017 Deaflympics Oyunları, 2017 Euroleague Final Four gibi şampiyonalarda da görev yaptım.

  • 69

  • 70

    ERGUN ÇAĞATAY'IKAYBETTİK...

    Fotoğraf sanatçısı, gazeteci Ergun Çağatay Şubat ayında Marmara Üniversitesi Hastanesi´nde geçirdiği açık kalp ameliyatı sonrasında 79 yaşında hayatını kaybetti.

    Fotoğrafa olan ilgisi nedeniyle Hukuk eğitimini yarıda bırakarak gazeteciliğe başlayan ve ondan sonra koca bir ömrü fotoğrafla geçiren, son ana kadar fotoğraf düşünen, fotoğraf konuşan ve projeleriyle ilgilenen bir ustaydı Ergun Çağatay…

    Bir Usta: Ergun Çağatay

    15 Ocak 1937'de İzmir'de doğdu. İlkokulu bitirdikten sonra 1947-48 yılında orta öğrenim için İstanbul'a Robert Kolej'e geldi ve bu eğitim kurumundan 1958 yılında mezun oldu. Yüksek öğrenimine İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde devam etti, ancak askerlik için ara verdiği hukuk tahsilini üçüncü sınıftan sonra bıraktı.

    Askerliğinden sonra bir reklam ajansında metin yazarı olarak başladığı iş hayatında bir gazetenin “yetiştirilmek üzere gazeteci aranıyor” ilanına cevap verdikten sonra gazeteciliğe başladı. Fotoğraf çekmeye ise 1968 yılında, 31 yaşında eşinin hediye ettiği bir makinayla başladı. Bir tesadüf sonu1974 yılında Paris'te GAMMA fotoğraf ajansına girdi ve yaşantısının bundan sonrasında bir foto muhabiri olarak dünyanın değişik yörelerinde koşturdu. 1980 yılında kısa

    Ömer Serkan BAKIR

    bir süre için gittiği ABD'de New York'ta Time/Life grubunda çalıştı. 1982 yılında LIFE mecmuası için yaptığı Karaciğer nakli ile ilgili kapak konusu olan röportajı, LIFE’ın tarihindeki önemli röportajlardan biri olarak kabul edildi.

    Bir daha fotoğraf makinesi tutamayacağını düşünür

    1983’de Paris / Orly Havaalanı’nda Ermeni terör örgütü ASALA'nın bombalı saldırısında ağır yaralanan Çağatay

    Ergun ÇAĞATAY

  • 71

    uzun süre yanık tedavisi görür. O saldırı 9 kişinin ölümüne ve 50’ye yakın insanın yaralanmasına sebep olmuştur. Ergun Çağatay o saldırıdan sonra yaklaşık 5 sene yanık tedavisi görür. Çağatay, bir röportajında o yıllarda yaşadığı korkuyu şu sözlerle dile getirir: “En çok ellerim etkilenmişti o saldırıda… Ellerimi tekrar kullanamayacağımı sandım. Fotoğraf kariyerim bitti diye düşünmeye başlamıştım.

    Ellerimi tekrar kullanabilmem ise yaklaşık bir sene sürdü.” Beş yılın sonunda yeniden çalışmaya başlayan Çağatay, Topkapı Sarayı Kütüphanesi ve buradaki el yazması nadir kitaplar üzerine yaptığı çalışması Japonya'dan Brezilya'ya kadar dünyanın çeşitli yayın organlarında basıldı.

    Avrupa’da İkinci Kuşak ve Türkçe Konuşanlar

    Avrupa'ya gelen Türk, Cezayirli, Pakistanlı ailelerin Avrupa'da büyüyen ikinci kuşak çocukları üzerine araştırmalar yaptıktan sonra, Paris / Fransa'da Nathan Yayınevi için Türkiye kitabını hazırladı. En kapsamlı projesi “Turkic Speaking Peoples - Türkçe Konuşanlar” aynı zamanda en çok ses getiren çalışmalarından biri oldu. 14 yılda tamamladığı kitap için 110 bin kilometre yol kat ederek 35 bin kare fotoğraf çekti. Kitabın Türkçe çevirisi ise 2008’de İstanbul’da yayınlandı. Yayınlanmış diğer kitabı ise ‘Bir Zamanlar Orta Asya’. Kitabı ile ilgili çeşitli sergiler açıldı.Aral Gölü belgeseli…

    1986 Çernobil nükleer santralindeki patlamadan sonra, dünyanın en büyük çevre felaketi olarak nitelenen, hatalı sulama sonucunda Aral Gölü'nün kuruyup çölleşmesini anlatan belgesel filmini Akademi Prodüksiyon şirketi ile ortak çalışma sonucunda hazırlar. Filmden kısaltılarak hazırlanan 30 dakikalık bir film, 37. Antalya Altın Portakal Film Festivalinde (2000) Kısa Belgesel Film dalında 98 yerli ve yabancı katılımcı arasından birincilik ödülünü kazanır. Ödülün maddi tutarı, bölgedeki yardım çalışmalarına aktarılır.

    Ergun Çağatay’ın Türkiye’de açtığı son sergilerden biri de “Merceğimdeki 50 yıl” adını taşıyordu. Çağatay, 50 yıllık fotoğraf macerası sonunda ortaya çıkan fotoğraflardan seçtiklerine bu sergide yer vermişti.

  • 72

    FAS'IN KIZIL ŞEHRİMARAKEŞ

    Fotoğrafın ustalarından Cengiz Oğuz Gümrükçü, görevi nedeniyle gittiği Marakeş'de objektifine takılanları ve izlenimlerini Fotomuhabiri Dergisiyle paylaştı:

    "ŞEHRİN TARİHİ BİR DOKUSU VAR"

    Şehrin hiç durmadan gezilebilecek tarihi bir dokusu mevcut. Şehirde gezerken Berberi, Arap ve Batı kültürünün izlerini aynı anda görebiliyorsunuz. Bu da size eşsiz bir gezinti imkanı sunuyor. Gezilebilecek yerlerin başında El Badi Sarayı, Saadian Mezarları, Menara veya Majorelle Bahçeleri, Şehrin eski giriş kapısı olan Bab Agnaou kapısı, 67 metrelik minaresi ile yüzyıllardır meydanı seyreden Kutubiye Camiini ve dönüp dolaşıp mutlaka gideceğiniz Djemaa El Fnaa meydanını sayabiliriz.

    Genel itibariyle beklentilerinizi çok yüksek tutmazsanız her keseye uygun konaklama imkanı var. Buralara gelmişken Fas’ın meşhur yemeği Tajin’i denemelisiniz. Özel toprak kaplarda en altta soğan, üzerine et, domates, elma dilimi patates, havuç ve portakal kabuklarını, ağzını kapadıkları kubbe kapaklı kaplarda fırına veriyorlar. Yemek yerken aynı zamanda yerel müzikler dinleyip, başında mumlarla dolu bir tepsiyle dans eden kadınları ya da dansözleri izleyebilirsiniz. Bunlar doğal olarak fiyatı etkileyen unsurlar. Yemeğin ardından içeceğiniz kahve bizim damak tadımıza uygun, ama çay içecekseniz dikkatli olun, çünkü naneli ve şekerli çay ülkenin her yanında. Şekeri zaten size sormadan atıyorlar...

    MÜSLÜMAN MAHALLESİNDE SALYANGOZ SATMAK

    Gelelim meydana.. Meddahlar, müzisyenler, zenneler, kuruyemişçiler, meyve suyu satıcıları, faytoncular, kınacılar, yılan ve maymun oynatıcılarla dolu durumda. Tam bir keşmekeşin hakim olduğu meydanda yiyecek ve içecek satıcıları da var. Buralarda, kelle paça, tandır, naneli ve şekerli çay, her türlü meşrubat, deniz mahsulleri ve bize ilginç gelebilecek olan salyangoz pişiren satıcılar var.Küçük salyangozları haşlayıp satıyorlar. Bizde yerleşmiş olan o meşhur deyim geliyor aklıma: “Müslüman mahallesinde salyangoz satmak”.. Satılıyor da..

    Atlas Dağları'nın dibinde, Atlantik ile Fas arasında bir geçiş noktası oluşturan, Kuzey Afrika'nın belki de en egzotik, en büyülü şehridir Marakeş. Kırmızı renkli binaları yüzünden Kızıl Şehir olarak da bilinen Marakeş, Fas'ın ilk başkenti olma özelliğini de taşıyor. Yeni ile eskinin harmanlandığı, şehrin her yerine sinmiş, Berberi, Arap ve Batı kültürü izleriyle sizi sarıp sarmalayan bir kent...

    Yazı

    : Cen

    giz

    Oğu

    z G

    ÜMRÜ

    KCÜ

  • 73

    ŞİFACI YILANLAR !!!

    Meydanda bizim en çok zaman geçirdiğimiz tezgah yılan oynatıcıları oldu. Meydana girdiğimizi görünce yılancı elinde yılanıyla yanıma gelip Fransızca bir şeyler anlatmaya başlıyor. Anlamadığımı fark edince bu sefer bana “Gringo” demeye başlıyor ve İngilizce konuşuyor. Elindeki yılanı omzuma dolayıp elimin üzerine uzatıyor ve yılanın şifa verdiğini anlatıyor. Kaç çocuğum olduğunu soruyor; “ bir” deyince de elime koyduğu yılanın benim bir çocuğum daha olmasını sağlayacağını söylüyor. Bu arada ben yere oturmuş ve etrafımdaki kobra, engerek gibi birbirinden zehirli yılanların hangisinin beni sokarsa daha etkili olacağını düşünüyorum. Belki de elimin üzerindeki genç engerek daha etkilidir.. Tüm bu muhabbet sırasında arkadaşlarımdan birinin daha omzuna yılan bırakılmasıyla ortalık karışıyor. Arkadaşım benim kadar yılanlara meraklı değil. Karşılıklı bağrışmalardan sonra oradan ayrılmaya karar veriyoruz. Heyhat, bu iş o kadar kolay değil. Çünkü adamın iddiasına göre yılan bana artık şifa verdi (!) ve benim de bu yüzden bir miktar para ödemem gerekiyor. İşin ilginç tarafı yanımda hiç yerel para yok. Bir miktar bozuk para olarak yanımda duran euroları veriyorum, beğenmiyor. Daha çok ödeme yapmam gerektiğini söylüyor inatla. Ben de o sırada Türk ve Müslüman olduğumu belirtip böyle şifacıların bizim ülkemizde de olduğunu söylüyorum. Sözü bağladığım noktada bizim şifacıların aslında Allah rızası için bu işi yaptığını söyleyince bu kez elimdeki minik bozuk para cüzdanını verirsem anlaşacağımızı söylüyor. Bozuk para cüzdanı olarak kullandığım şey aslında hafıza kartı koruyucusu, veriyorum ve dostça ayrılıyoruz.

    "İŞİN SIRRI PAZARLIK"Biraz ilerde maymun oynatıcıları var. Onları izliyoruz. Sonra ellerine dantel gibi kına yaptıran kadınları görüyoruz. Meydanın sonuna doğru bir kapalı çarşı var, oraya girip dolaşıyoruz. Turistlere söyledikleri fiyatlar çok pahalı. Ama pazarlık yapmayı bilirseniz istediğiniz fiyata ya da ona yakın fiyata alışveriş yapabiliyorsunuz. Yine de antika denilen eşyaları almadan önce bir değil birkaç kez düşünmek lazım. Çünkü Marakeş bu konuda sabıkalı. Eskitilmiş halıları ve eskitilmiş metalleri birkaç yüzyıllıkmış gibi satmaya hazırlar. Arkadaşlarım deri eşyalarla ilgileniyorlar ama onlar da Türkiye’deki fiyatlardan pahalı. Ufak tefek şeyler alıp çıkıyoruz. Ve bir tezgahta Faslı kadınların güzellik sırrı diye satılan argan yağını görüyoruz. Birkaç satıcı ile pazarlık yaptıktan sonra istediğimiz fiyata kozmetik yağlarımızı alıyoruz. Kozmetik dışında yemeklere katılan argan yağı olduğunu da öğreniyoruz.

    "ELHAMDULİLLAH"

    Kutubiye camiine geçiyoruz daha sonra. İçerde bir amca önce Fransızca sonra da anlamadığımızı fark edince kırık bir İngilizce ile bize Müslüman olup olmadığımızı soruyor. Bizde adettir, Müslüman mısın diye sorulunca, “Elhamdulillah” deriz.. Amca her defasında “Elhamdulillah” dememe rağmen üç defa daha sordu aynı soruyu. Sonra ikna olmuş olmalı ki “Selamın Aleyküm” deyip yanımızdan uzaklaştı. Biz de özel izinle Kutubiye Camiinin 67 metrelik minaresine tırmanmaya başladık. Yukarıya çıktığımızda manzara müthişti ve keyifli bir çekim yaptık.

  • 74

    TFMD KIYIKÖY'DE

  • 75

  • 76

    Hazırlıklarında son aşamaya gelinen Türkakımı Projesi’yle, Rusya’dan çıkan doğalgaz, Kırklareli’nin Vize İlçesi’ne bağlı Kıyıköy’den Avrupa’ya geçecek. İşte bu köyde yaşayan ortaokul ve lise öğrencisi, 12-17 yaş aralığında yaklaşık 50 çocuk, profesyonellerden fotoğraf çekimini öğrendiler.

    Türkiye Foto Muhabirleri Derneği yönetim kurulu üyesi Cengiz Oğuz Gümrükçü’nün yönetiminde, 15 Nisan-15 Mayıs tarihleri arasında 4 hafta süren eğitim süresince Kıyıköylü gençler, hem fotoğraf çekmeyi öğrendiler hem de fotoğrafın ustalarını tanıma fırsatını yakaladılar.

    Gümrükçü, South Stream Transport B.V (SSTTBV) ile ortak yürütülen fotoğrafçılık projesiyle, çocuklar ve gençlere fotoğraf ve fotoğraf çekimine farklı bakış açısı kazandırmayı amaçladıklarını ifade etti.Kursun ilk haftası, çocuklar TFMD’nin verdiği kompakt fotoğraf makinasının özelliklerini ve nasıl kullanacaklarını öğrendiler. Doğru fotoğraf çekimi nasıl olmalı, çekeceğimiz konuya hangi açılardan bakmalıyız, müdahale edilen ve edilmeyen fotoğraflarda sonuç nasıl olur ve benzeri konularda eğitim alan çocuklar daha sonra uygulama aşamasına geçtiler.

    FOTOĞRAFIN USTALARINDAN İPUÇLARI

    Kursun ikinci haftasında gençler, yaşadıkları balıkçı kasabasının tarihi ve doğal güzelliklerine objektifin arkasından bakmanın keyfini çıkarırken, üçüncü hafta bu eğlenceye fotoğrafın ustaları da dahil oldu. Gençler, TFMD Başkanı Rıza Özel ile İnstagram fenomeni foto muhabiri Mustafa Seven ile birlikte limanda çekim yaptılar ve onlardan fotoğraf çekimleriyle ilgili ipuçları aldılar. Son hafta ise TFMD yönetim kurulu üyeleri Tolga Adanalı, Necati Savaş ve Derya Yetim ile çekim yapma şansı yakalayan çocuklar, ustaların bakış açılarını öğrendiler.

    Kursa katılan öğrencilerden Kıyıköy Ortaokulu’ndan Lara Özen, fotoğraf çekmeyi çok sevdiğini ama “daha iyi fotoğraf nasıl çekilir?” bilmediğini ifade ederken, “Kıyıköy’de böyle bir imkan karşıma daha önceden çıkmamıştı.

    TFMD KIYIKÖY'DE

  • 77

    Kurs sayesinde nasıl fotoğraf çekilmesi gerektiğini öğrendim. Manzara fotoğrafları, karınca yuvaları, çiçekler, portre çalışmaları yaptık. Artık makinemi gittiğim yerlere götürüyorum” diye konuştu. Aynı okuldan 7. sınıf öğrencisi Yener Sezen de kurs çalışmaları sırasında limanda yaptıkları çekimlerden keyif aldığını ifade ederken, 8. Sınıf öğrencisi Sıla Koç da eğitimler sayesinde fotoğraf konusunda yanlış bildiklerinin doğrusunu öğrendiğini söyledi. Koç, “Daha önceden fotoğraf merakım vardı ama fotoğraf konusunda bir bilgim yoktu. Daha önceki çektiğim fotoğraflardan daha güzel çekmeye başladım artık. İleride de daha profesyonel fotoğraf çekmeye devam edeceğim.” dedi.

    Kıyıköy Ortaokulu 7. sınıf öğrencisi Egemen Nak, kurs sayesinde temel kuralları öğrendiğini dile getirdi. Ailesinin de fotoğraf çekmesinden memnun olduğunu vurgulayan, Nak,”Onların da fotoğraflarını çekiyorum. İleride de hobi olarak fotoğraf çekmeye devam etmek istiyorum” diye konuştu.

    Puşkin Rus Okulu 8. sınıf öğrencisi Aylin Karaman ise kurs ile ilgili görüşlerini şöyle ifade etti:

    “Kurs sonrasında daha farklı fotoğraflar çekmeye başladım, eğitmenlerimizin anlattıklarını hatırlayarak çekiyorum fotoğraflarımı. Ailem de fotoğraf çekmemden memnun. Fotoğraf çekerken doğada da çok zaman geçiriyorum. “

    KIYIKÖY VE İSTANBUL’DA SERGİ

    Cengiz Oğuz Gümrükçü, 4 haftalık eğitimin sonunda sertifikalarını alan gençlerin çalışmalarının yer alacağı sergilerin birincisinin Kıyıköy’de ikincisinin ise İstanbul’da düzenleneceğini ifade etti. Cengiz Oğuz Gümrükçü, gençlerin çalışmalarının Ankaralı fotoğraf severlerin görebilmesi için çaba sarf ettiklerini belirtirken, kurs boyunca kapısını açan Kıyıköy Resort Otelin sahibi Alptekin Yorulmaz’a da teşekkür etti.

    TFMD KIYIKÖY'DE

  • 78

    FOTOĞRAFLARIMLAKADIN MESELESİNEDİKAT ÇEKİYORUM...

    Jodi, Türkiye’ye TFMD’nin Yılın Basın Fotoğrafları Jüri Üyesi olarak 2. kez geliyorsunuz. Katılımı 2018’de nasıl buluyorsunuz ?

    Her geçen yıl daha iyi ve nitelikli fotoğraflar yarışmaya geliyor. Bu yılki fotoğraflar, geçtiğimiz yıllara göre daha başarılıydı. Antalya çok güzel, çok misafirperver bir şehir, jüri toplantılarının burada yapılması hem şehir açısından hem de bizim açımızdan olumlu. Kamp gibi olduğu için fotoğraf camiasından diğer kişilerle de bilgi alışverişinde bulunuyoruz.

    Dünyada çok sayıda kadın fotoğrafçı yok. Kadın olmanız çektiğiniz fotoğrafların içeriğini etkiliyor mu ?

    Benim yaptığım çalışmalar da genellikle kadın üzerine. Dolayısıyla iletişim kurmakta çok zorlanmıyorum. Aslında dünyada kadın fotoğrafçılar var ama evet sayıları erkeklere oranla oldukça düşük. Benim ülkem Güney Afrika’da sayımız çok fazla. Özellikle sanat alanında kadın fotoğrafçı sayısı çok fazla. Fakat bazı kültürlerde kadın fotoğrafçı olmak kolay değil. Toplum baskısı kadınları bu anlamda çok etkiliyor. Bir kadın olarak kendimi dezavantajlı görmüyorum. Çünkü ben istediğimi bir şekilde elde etmeyi başarıyorum. Güney Afrika’da şimdi getto diyebileceğimiz bölgelerde gelir düzeyi düşük siyahi kız çocuklara fotoğraf eğitimi veriyorum.

    “AİSHA, 14 YAŞINDA EVLENDİRİLEN BİR ÇOCUK”

    Bibi Aisha’nın hikayesi tüm dünyada ses getirdi. Bize kısaca Aisha’nın hikayesini anlatır mısınız?

    Bibi Aisha ailesi tarafından 14 yaşında evlendirilen bir çocuk. Sürekli şiddet görüyormuş. Bu sebeple bir gün ailesinin evine kaçmış. Babasının evine geri döndüğünü öğrenen komşuları onu polise ihbar etmiş. Afganistan’da eğer kocanızın yanından kaçarsanız tutuklanıyorsunuz.

    Röportaj: TOLGA ADANALI

    Jodi Bieber Kimdir:

    Dünyanın önemli kadın basın fotoğrafçılarından Güney Afrikalı Jodi Bieber, 1967 doğumlu. Johannesburg'da Star Gazetesi'nde çalışırken, kazandığı bir fotoğraf bursuyla kendini geliştiren sanatçı, sonraki yıllarda ülkesinin ilk demokratik seçime giden sürecini, Güney Afrika'nın varoşlarında yaşayan gençleri fotoğrafladı ve çalışmalarını kitaplaştırdı. İran, Irak, Pakistan, Afganistan gibi ülkelerde de pek çok fotoğraf çekti. Fotoğraflarıyla tam dokuz kez Dünya Basın Fotoğrafı ödülünü aldı.

    2011 yılında Afganistan'da çektiği kocası ve kardeşi tarafından kulakları ve burnu kesilen Bibi Asha'nın portresi TİME'a kapak oldu. Bu fotoğrafıyla 2011 yılı Dünya Basın Fotosu seçmelerinde portre dalında ödüle layık görüldü. Biebir, fotoğraf çalışmalarının yanı sıra, çeşitli okullar ve atölyelerde dersler de veriyor.

    Dünyanın sayılı fotoğrafçılarından Güney Afrikalı Jodi Bieber, çektiği fotoğraflarla kadın meselesine dikkat çekmeye çalıştığını belirtiyor. TFMD’nin düzenlediği “Yılın Basın Fotoğrafları Yarışması”nda ikinci kez jüri üyeliği yapan Jodi Bieber, her geçen yıl daha iyi ve nitelikli fotoğrafların yarışmaya gönderildiğini belirtti. Jodi Bieber, jüri üyeliğinden, yaptığı projelere pek çok konuda Foto Muhabiri Dergisi’nin sorularını yanıtladı.

  • 79

    FOTOĞRAFLARIMLAKADIN MESELESİNEDİKAT ÇEKİYORUM...

    Bir süre gözaltında kaldıktan sonra polis Aisha’yı ailesine geri vermiş. Sonrasında aile de kocasını çağırmış Aisha’yı gelip götürmesi için. Çevredeki kadınlara örnek olsun diye kocası, Aisha’nın burnunu ve kulağının bir kısmını kesmiş. Ve Aisha’nın ailesi o sırada kaçmasın diye onu tutuyormuş. Bu olay olduktan sonra Aisha hastaneye yatmış ve Afganistan’da bulunan Amerikan askerleri durumu fark etmiş. Tedavi için Kabil’e göndermişler. Ardından Amerikan ordusu medya ile bağlantı kurmuş. Aisha tedaviden sonra bir sığınma evine götürülmüş. Time Dergisi benimle bağlantıya geçti fotoğraflarını çekmem için. Benden istedikleri sadece Bibi Aisha’nın hikayesi değildi. Afganistan’da başarılı olmuş kadınları da çekmemi istediler. Orada çektiğim ilk fotoğraf Aisha’nınkiydi. Gittiğim yerde bir çadır ve çadırın içinde kırmızı bir halı vardı. Aisha orada oturuyordu. Onu görür görmez büyülendim. Çok güzeldi. İlk başta burnunu ve kulağını fark edemedim. Yanımda bir öğrenci vardı ve tercüme için bana yardım ediyordu. Aisha’nın yanına gittiğimde ilk yaptığım şey kameramı yere koymak oldu. Çünkü hiçbir şey konuşmadan fotoğrafını çekmek kabalık olurdu. Onunla iletişim kurmaya çalıştım. Ona “Bir dakika gözlerini kapat ve ruhunun iç güzelliğini dinle” dedim. O da bunu yaptı.

    BURNUNUZ OLMADAN NASIL YAŞARSINIZ?

    Bir kadın olarak sizi en çok ne etkiledi?

    Burnunuz olmadan nasıl yaşayacağınızı düşünün. Bir kadın olarak en çok bu etkiledi. Aisha çok utangaçtı. Pozitif bir ruhu yoktu. Böyle bir olayda fotoğraf çekmek çok daha zor. Aisha’yı güçlü gösteren bir portre çektim, ancak Time Dergisi benden daha üzücü bir fotoğraf bekliyor diye düşündüm. Time Dergisi’ne fotoğrafı yolladığımda kapakta kullanacaklarını söylediler. Sonrasında benden çekim aşamasının detaylarını öğrenmek istediler. Kapağa “Eğer biz Afganistan’ı terk edersek başımıza ne gelir” başlığını attılar. Bu başlık dünyada ciddi anlamda ses getirdi. Çok sayıda dilde bu konu hakkında makale yazıldı. Ve o kapak fotoğrafından sonra Aisha, Amerika’ya gitti. Ben de o fotoğraftan sonra 20 ülkeye gittim.

    Bibi Aisha’dan sonra ne tür projeler çalıştınız ?

    - Güney Afrika’da bir proje yaptım. Bu projede kadınları iç çamaşırlarıyla çektim. Ama çektiğim kadınlar tırnak içerisinde söylüyorum, kusursuz vücutlara sahip değillerdi. O kadınları çekerken onlara sadece iç güzelliğine bakmaları gerektiğini söyledim. Çünkü herkesin 50 kilo olması gerekmiyor. İnsanlar bedenleriyle mutlu olmalı. 80 ya da 90 kiloyla da mutlu olabilirsiniz. Kadınların çektiğim fotoğraflarda güzelliklerini ortaya çıkarmaya çalıştım. Ben fotoğrafçı olarak kadın meselesine dikkat çekerek mücadele ediyorum. Erkeklerin daha yumuşak ve anlayışlı olduklarında dünyanın daha güzel olacağını düşünüyorum.

  • 80

    YILA DAMGASINI VURAN KARELER

    33 yıldır aralıksız olarak düzenlenen Türkiye’nin en prestijli medya ödülleri arasında yer alan Türk Telekom Yılın Basın Fotoğrafları 2018 sergisinde 3 bin 200’ün üzerinde fotoğraf arasından seçilen 8 dalda 30 fotoğraf ve 3 fotoğraf serisi yer alıyor. Next Level’in ev sahipliğindeki sergide geçtiğimiz yıla damgasını vuran haber fotoğrafları büyük baskılarla sunuldu. Didim’in gök yüzünden çekilmiş güzelliğinden geçtiğimiz yıl Türkiye’nin ev sahipliğinde yapılan dev spor organizasyonlarına, siyasetten sanatçı portrelerine ödüllü kareler, başkentlilerin beğenisini topladı.

    KALABALIKLARLA BULUŞACAK

    Türkiye’de onlarca farklı kentte, KKTC ve Azerbaycan’da fotoğraf severlere ulaşacak serginin startını Ankara’da Next Level’da verdiklerini belirten TFMD Başkanı Rıza Özel, “Her yıl yaklaşık 40 noktada sergileniyor bu dev organizasyonun fotoğrafları. Ve sergilerimizi geniş kitlelere ulaştırabilmek adına Next Level gibi kalabalıkları ağırlayan AVM’leri, üniversiteleri, metro istasyonlarını, kent meydanlarını sergi mekanı olarak seçmeyi doğru buluyoruz” dedi.

    Türkiye Foto Muhabirleri Derneği'nin düzenlediği Türk Telekom Yılın Basın Fotoğrafları 2018 yarışmasının ödül kareleri ilk kez Next Level AVM’de görücüye çıktı. Organizasyonun Türkiye’deki ilk sergisinde Myanmar’da yaşanan dramı anlatan karesi ile “Yılın Basın Fotoğrafı” ödülünü kazanan Anadolu Ajansı Foto Muhabiri Onur Çoban’da serginin açılışında fotoğraf severlerle buluştu. Sergide yer alan fotoğraflar, Next Level'a gelenler ve fotoğraf severler tarafından ilgi ile izlendi.

    YILIN BASIN FOTOĞRAFLARI, NEXT LEVEL’DA!

  • 81

  • 82

    CHP LİDERİ KILIÇDAROĞLU, YILIN BASIN FOTOĞRAFLARI SERGİSİNİ GEZDİ

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Marmaris’te düzenlenen Anadolu medya buluşmasında, Türkiye Foto Muhabirleri Derneği tarafından açılan sergiyi gezdi. Sergide, “Türk Telekom Yılın Basın Fotoğrafları 2018” yarışmasında dereceye giren fotoğraflar yer aldı. Türkiye Foto Muhabirleri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Hamza Şahin’in eşliğinde milletvekilleri Tuncay Özkan, Atilla Serter ve yerel gazetecilerle birlikte sergiyi gezen Kemal Kılıçdaroğlu, yılın siyaset fotoğrafı kategorisinde birinci olan, Adalet Yürüyüşü’nden dönerken mola yerinde çekilen kendisine ait fotoğrafı uzun süre inceledi.

    Sergideki fotoğrafların tamamını ilgi ile inceleyen Kılıçdaroğlu, tüm foto muhabirlerine başarılar diledi.

  • 83

    CHP LİDERİ KILIÇDAROĞLU, YILIN BASIN FOTOĞRAFLARI SERGİSİNİ GEZDİ

    TÜRKİYE FOTO MUHABİRLERİ DERNEĞİ, MECLİS BAŞKANI KAHRAMANI ZİYARET ETTİ.

    Türkiye Foto Muhabirleri Derneği yönetimi, TBMM Başkanı İsmail Kahramanı makamında ziyaret etti. TFMD Başkanı Rıza Özel başkanlığındaki h