john fante - büyük açlık

Upload: gokhanturhan

Post on 07-Jul-2018

262 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    1/168

     

    Büyük Açlık  

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    2/168

     Parante z Gazetecilik ve Yayıncılık Ltd. Ġstiklal cad. 212, Aznavur Pasajı Alt Kat, no.8 Beyoğlu - ĠSTANBUL  

    Tel/ Fax: (0212) 252 85 67 E Posta: [email protected] web: www.parantez.net 

    Birinci Baskı: Eylül 2005 

    Yayın Yönetmeni: Metin Celâl, Çeviri: Avi Pardo, Kapaktaki Fotoğraf: John Fante, Kapak Düzeni: Nevruz Kıran  

    Baskı: Mart Matbacılık Sanatları Ltd. ġti, Mart Plaza, Merkez Mah, Ceylan Sok. 24, Nurtepe, Kağıthane, Ġstanbul

    (0212 321 23 00) Kitabın Orjinal Adı: "Big Hunger"

    Copyright: © 2000 by Joyce Fante, All rights reserved. This book is published by the arragement with Ecco. an

    imprint of Harper Collins Publishers & (0NK Agency Lid.) Türkçe Yayın Haklan: © Par antez ISBN 975 - 281 -

    035 - 7

    John Fante

    BÜYÜK AÇLIK  Çeviri: Av i Par do 

    parantez

    mailto:[email protected]:[email protected]:[email protected]://www.parantez.net/http://www.parantez.net/http://www.parantez.net/http://www.parantez.net/mailto:[email protected]

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    3/168

    5

    YUH OLSUN DİBBER LANNON'A 

    Dibber Lannon'un bir abisi var. Adı Pat Lannon. Dibber bana abisinin bir gün papa olacağını söylemiĢti. Neyse, fena halde yanıldı Dibber. Banaabisinin dünyanın gelmiĢ geçmiĢ en büyük papası olacağını söylemiĢti, büyük Papa Pius'dan bile daha büyük. Yuh olsun Dibber Lannon'a!

    ġu yüzden: Ben ve Dibber ilkokul üçteyken Pat Lannon sekizinci sınıftaydı.

    Hatırlıyorum onu. Ne abi! Peh! Ġspiyoncunun önde geleniydi. Dibber bunu bilmiyordu tabii ki. Nasıl bilebilirdi? Pat'in küçük kardeĢiydi, abisininispiyoncunun teki olduğunu nasıl bilebilirdi? Kim söylerdi bunu ona?Kimse. Neyse, yuh olsun Dibber Lannon'a.

    Bir keresinde eski okul arkadaĢlarının Pat Lannon hakkında ko-nuĢmalarına kulak misafiri oldum. Çok Ģey biliyorlardı. El ĠĢi Atölyesi'negittikleri ama gitmedikleri günden söz ettiler, onun yerine okulukırmıĢlardı. Pat Lannon hariç herkes. Pat Lannon okul kırmayı kendineyakıĢtıramamıĢtı. Peki, nc yapmıĢtı? Bay Simmons'u alıp köprüyegetirmiĢti. Herkes köprünün altında sigara içiyordu. Bay Simmons hepsinidersinden çaktırmıĢ!ı. Pat Lannon hariç. Öyle biriydi iĢte Dibber

    Lannon'un abisi. Bana bir gün papa olacağını söylediği abisi. Pat Lannon bizim okuldayken ben henüz iiçiincü sınıfa gidiyor dum. O

    sekizinci sınıf öğrencisiydi. Ama hatırlıyorum onu. Çok tuhaf bir tipti.Kafadan çatlak bir görünümü vardı. Gözlüklüydü. Göz leri bir yerdedurmazdı. Bir Ģeye bakardı ve gözleri sapıtırdı. Sandalet giyerdi. Ne abi!Sınıf arkadaĢlarının dediğine göre birinci sınıftayken perçemi bile varmıĢPat'in! Ve bir gün papa olacaktı, öyle mi? Ho ho.

    Her yıl okulumuzda bir piyes sahnelenir. Pat Lannon'u o piyeslerdeoynarken hatırlıyorum. Piyesler bir Ģeye benzemezler zaten. Çokkötüdürler. Rahibeler yazar. Piyes bile denemez onlara. Müsamere.Budalalık. Oyuncular sahnede hareket etmezler bir kere, kimse ölmez,kimse gülünecek bir Ģey söylemez. Kızların bu piyeslerde rol olmasınaizin verilmez. Erkekler çarĢaftan bozma kaftanlar giyerler. Çılgınlık.Herkesin berbat bir rolü vardır. Biri Günah'tır mesela. Bir sonraki Ġffet. Bir

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    4/168

    6

    sonraki Kader. Bir sonraki Merhamet. Liste uzar gider böyle. Metnintamamı kutsal dilde oynanır, Ġsa gibi. 

    Günah girer sahneye. Kutsal dilde bir Ģey söyler. Sonra Kader girer."Selam olsun sizlere! Kader derler bana! Size haber getirdim!" Sonra

    Umut girer sahneye. Seyirciye kim olduğunu ve ne yaptığını söyler. Vesonra Yardımseverlik girer sahneye, ya da Tevazu, ya da bir o kadaraptalca baĢka biri. Hepsi sahnenin ortasında yan yana dizilip beklerler. Vekimdir bekledikleri, sorarım size? Sevgi! Ve kimdir Sevgi? Pat Lannon!Her seferinde! "Selam sizlere! Sevgi derler bana! Dünyaya huzur ve iyilikgetiririm!" Ön sırada oturanlar sözcüklerle tarif edilemeyecek kadarharikulade bulurlardı Pat Lanon'ı. Avuçları kızarıncaya kadar alkıĢlarlardı.Papa'ymıĢ! 

    Pat Lannon'un rahibelere yalakalanmak için bir yöntemi vardı. Bir bisikleti vardı. Bisikletiyle onların iĢlerini görürdü. Geç saatlere kadarokulda kalıp çalıĢırdı. Silgileri temizler, karatahtaları yıkardı. Sınavkâğıtlarına bile bakardı. Sınıfın dayıları kötü not aldıkları taktirde burnunun üzerine yumruğu yemekle tehdit ederlerdi onu. Ama kuĢkuçekmemek için bazılarına kötü not vermek zorundaydı. Ne yapardı peki?Kızlara kötü not verirdi. Neden? Çünkü sınıfta dövebileceği öğrenciler

    sadece kızlardı da ondan! Ve Dibber onun papa olacağını söylüyordu! Yuholsun ona!

    Russel Meskimen okulun kıdemli öğrencilerindendi. Pat'in bisikletlastiklerinin havasını indirirdi. Bir keresinde Russel kaldırıma ahlaksızsözcükler yazdığı için okulda kalma cezasına çarptırılmıĢtı. Sınıfta RahibeCletus bekliyordu. Rahibe Cletus onun için bir Ģey yaparsa onu azatedeceğini söylemiĢti Russel'a. Russel da kolay kurtulacağını sanıp hemenkabul etmiĢti. Bir sorun vardı ama. 

    Rahibe Cletus ona Gales'e gidip yirmi rulo tuvalet kağıdı almasını veHayırsever Rahibeler'in hesabına yazdırmasını istemiĢti. 

    Altından kolay kalkılacak iĢ değildi. Russel reddedemezdi ama. "Tamam," dedi. Yapmak istemiyordu.

    Gales kentin tam merkezindedir. Herkes ne düĢünecekti? Birkaç ruloönemli değildi -ama yirmi! Üstelik rahibeler için! Ġnsanlar nasıldır

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    5/168

    7

     bilirsiniz. Ġnsanın yüzüne gülmek için bahane ararlar. Russel bisikletini almaya gitti.

    Bisikletlerin arasında Pat Lannon'ın bisikletini gördü. "Hey, Pat," dedi Russel. "Sana bundan böyle bisikletinin lastik lerini

    söndürmeyeceğime dair söz vermemi ister misin?" "Harika olur," dedi Pat.

    "Benim için kent merkezine gidip alıĢveriĢ yapacaksın ama," dediRussel.

    Pat Lannon bisikletine atlayıp Gales'e gittti. Hiç sorun değildi onuniçin. Ġçeri girip yirmi rulo tuvalet kağıdı istedi. Ve Dibber onun bir gün papa olacağını iddia ediyordu. Ne papa! Yahu, yirmi rulo! DöndüğündeRussel ondan tuvalet kâğıtlarını alıp Rahibe Cletus'a teslim etmiĢti.Gitmek üzere dıĢarı çıktığında Pat'in bisikletine takılmıĢtı gözü. Bir herif bu kadar aptalsa lastiklerinde hava olmasa da olur deyip yine indirmiĢtilastiklerin havasını. Bu da bir Ģeyleri kanıtlar sanırım. 

    Bob Armstorng bir baĢka kıdemli öğrencidir. O ve Pat ayinlerde birlikte servis yapıyorlardı. Bob Ģarap çalardı. Bir keresinde çok fazla çaldıve Peder Walker farkına vardı. Bob'a onun çalıp çalmadığını sordu. 

    "Hayır, Peder," dedi Bob. "Yemin ederim."

    Sonra Pat'a sordu Peder Walker."Bob çaldı, Peder. Onu gördüm," dedi Pat.Bülbül, bülbül! Bob ayinden sonra Pat'e saldırdı. Leylak ağacının arkasından fırlayıp

    üzerine atladı. Ne dövüĢçü çıktı ama Pat! Çirkef, çünkü aptal gibi tekmeatıyordu. Tırmaladı bile! Bob'un tepesi iyice atmıĢ, Pat'i eĢek sudangelinceye kadar dövmüĢtü. 

    Bazen Lannonların evine giderdim. Dibbeı'la iyi vakit geçirir, saatlercetakılırdık. Bir ağaç ev inĢa etmiĢ, bir de mağara kazmıĢtık. Karnımızacıktığında Dibber  bir Ģeyler yemek için eve alırdı beni. Çok güzel birevleri vardı Lannon'ların, kasabanın en güzel evlerinden biri. BayLannon'un bir mobilya mağazası vardı. Evin her yeri halı döĢeliydi, bodrum bile. Mutfakta sert yeĢil bir hah vardı, iskemleler yeĢldi, ocakyeĢildi, tavaların sapları bile yeĢildi. Gerçekten çok güzel bir mutfaktı.Bizim salonumuzdan bile daha güzeldi. 

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    6/168

    8

    Pat Lannon'un küçük bir odası vardı bodrumda. Onun o odada kimyasetiyle oynadığına tanık olmuĢtum bir keresinde. Kapıda duruyordum.KonuĢmuyordu. Dibber'la oynamamdan hoĢnut değildi. Bana baktıfırıldak gözleriyle. Korkuttu beni. Bir süre sonra, içinde yeĢil bir sıvı bulunan tüpü iĢaret etti. 

    "ġu tüpü görüyor musun?" dedi. Gördüğümü söyledim. Sonra içinde sarı bir sıvı bulunan tüpü iĢaret etti. "ġu tüpü görüyor musun?" Görüyordum. "YeĢil sıvıyı sarı sıvıya dök," dedi. Döktüm. Puff diye bir ses çıkararak alev aldı. Saçımı ve parmaklarımı yaktı. Canım yanıyordu. Gözlükleri düĢünceye

    kadar güldü Pat Lannon. Sonra ben de güldüm. Numaradan ama. Hiçkomik değildi. Acıklıydı. Tepem atmıĢtı. Parmağım acıyordu. Nefretediyordum o budaladan. Tanrım, nasıl nefret ediyor dum. Ne papa!

    Bir keresinde Dibber'la dere yatağındaki perili eve gitmiĢtik.Hayaletleri öldürmek için sapanlarımızı da almıĢtık yanımıza. Her yere

    tırmanıp hayalet aradık. Örümcek ağları ve yarasalar vardı, hayalet yoktuama. Sonra yukarıdan bir ses geldi, sapanlarımızı hazırladık. Hayaletsesini andırıyordu. Değildi ama. Pat Lannon salağıydı. Geziniyorduoralarda. Cebinden tebeĢir çıkarıp yere Ģöyle yazdı: 

    Dikkat! Bu tahtalar çürük. Dikkat! "Bu ne anlama geliyor?" diye sordu Dibber.

     Ne anlama geldiğini açıklamadı ama. Bir sır olduğunu söyledi. AmaDibber'e ve bana beĢer sent verdi. Oymak beyine gidip yere ne yazdığınıona söylememizi istedi bizden. Ona madalya vereceklerini söyledi. Dibbergitti. Ben gitmedim. O test tüpleri gibi bir eĢek Ģakası bekliyordum.Kandırdım onu. BeĢ sent daha bulup sinemaya gittim.

    Bay Lennon'un arka bahçesinde gizli elektrik telleri vardı. Nereyedokunsan çarpılırdın. Tavuk hırsızlarına karĢı yaptırdığını söylüyordu.Ama ben biliyordum tavukların baĢına ne geldiğini. Pat öldürüyorduonları. Kedi yavrularına da kötii davranırdı. Bacaklarına kablo bağlayıp

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    7/168

    9

    elektrik verirdi. Tavuklardan birinin peĢine düĢer, tavuk yorgunluktanyere serilinceye kadar kovalar, sonra da elektrik verirdi. Arka bahçesinde bir karınca tepesi vardı. Bir keresinde tepeye bir kazık çakıp yavru birkediyi karıncaların üzerine asmıĢtı. 

    Katolik lisesini bitirdikten sonra üniversite hazırlık okuluna gitti Pat.Lannonların Packard marka bir arabaları vardı. Pat hazırlık okulundankızları arabasına doldurup Pazar Ayini'ne getirirdi. Lannonların sırasınaotururlardı. Kızlar Katolik değillerdi. Katolik'sen onlarla çıkmamangerekir. Günah değildir ama yine de yapmazsın. Kızların bacakları çokgüzeldi ama. Katolik bacaklarından çok daha güzel. Ayini dinlemezlerdi.Öylece otururlardı. Ġçlerinde sakız çiğneyen bir kızıl vardı. Rahibi kastederek, "Bunu neden yaptı?" diye sorardı sürekli. 

    Dibber'e göre abisinin Protestan kızları ayine getirmesinin nedenionların inançlarını değiĢtirmekti. Külahıma anlatsın! Pat Lannon kimsenininancını değiĢtirmeye çalıĢmıyordu. Ben bir keresinde tanık oldum.Biliyorum. Ayinden sonra komünyondan dönmüĢtü, gü- lümsüyordu.Karnını ovuĢturup dudaklarını Ģaplattı. Kızıl onu izliyordu. "Leziz!" dedi."Leziz!" Günahtır böyle konuĢmak. Kutsal Komünyon leziz filan değildir.

    Tadı bile yoktur. Papa'ymıĢ! Yuh olsun Dibber'a!Pat Lannon'un asıl sevgilisi Dagmar Heine'ydi. Onu da kiliseye

    getirirdi. Severdim Dagmar'ı. HoĢ kızdı. Bacakları çok güzeldi. Büyüyüpliseye baĢlamadan önce Flexible Flyer kızağıyla bizim yokuĢtan aĢağıkayardı bizimle. Her yıl yokuĢun en iyi derecesini o yapardı. Altın sarısısaçları vardı ayrıca. Bize yakın otururdu, yokuĢun ortasında. AnnesiölmüĢtü. Babası demiryolları için çalıĢırdı. 

    Papa küfür etmez, ama ben Pat Lannon'ın Dagmar'ın yanında küfürettiğini duydum. Lannonların tenis kortunda. Pat ile Dagmar tenisoynuyorlardı. Dagmar yeniyordu onu. Gülüyordu Pat'e. Pat bir ara ağınüzerine düĢtü, kız gülmekten oyuna ara vermek zorunda kaldı. Patsinirlendi ve oyunu bıraktı. Yorgun olduğunu söyledi. Ama ben biliyor dum neden bıraktığını. AĢağılık hissetmiĢti kendini. Hazırlıksınıfına gidiyordu üstelik. Ne papa! 

    Tenis raketini ödünç istedim. 

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    8/168

    10

    "Oradaki kancığa sor," dedi. "Pat!" dedi Dagmar.

    "Siktir git!" dedi Pat.

     Ne papa!

    Yaz boyunca Dagmar'la birlikteydi. Kız evine  geliyordu. Onları birbirlerine sarılıp öpüĢürken gördüm. Pat gözlüklerini çıkarmıĢtıöpüĢmek için. Kızın onu nasıl öpdüğünü anlayamıyordum. Dagmar'laöpüĢebilmek için daha büyük olmayı arzulardım. O heriften sonraarzulamadını ama. 

    Ben ve Dibber mağaramıza girdiğimizde Pat ile Dagmar ağaç evimizikullanırlardı. Ağaç evimizdeysek mağaramızı kullanırlardı. Onları çıkarmaya uğraĢırdık. Çıkmazlardı. Dagmar bize ağaç evi kullanmakarĢılığında para teklif etti. Bize bir dolar verdiler. Dib ber'la yarı yarıyakırıĢtık. Biliyordum o ağaç evde ne yaptıklarını. Nefret ediyordum.Deprem varmıĢ gibi sallanırdı ağaç ev. Ne papa! 

    Dibber her zaman Pat'in tıp okuyacağını söylerdi. Bir gün Dag- mar'aonun ne yapacağını sorduk, hemĢirelik okuyup Pat'in hasta- larıylailgileneceğini söyledi. Sonra birden kasabada Pat Lannon'un rahiplikokumak için baĢka bir kente gideceği dedikodusu yayıldı. Ben çok tuhaf

     bulmuĢtum. Bir kere Peder Walker, Rooney rahiplik okumaya gittiğindeduydurduğu gibi duyurmamıĢtı. Ġnanmıyordum. Anneme sordum. Doğruolduğunu sandığını söyledi. Ama yine de inanmadım. Dibber'a sordum.Pat'in Kentucky'de bir manastırda olduğunu söyledi. 

    Sonra hava atmaya baĢladı Dibber. Pat'in yazdığı mektuplardan filansöz ediyordu. Hava atıp duruyordu. Bir keresinde Pat manastırın asma bahçelerinde çalıĢtığını yazdı. BaĢka bir mektubunda Çince öğreniyordu.Sonra patates soyuyordu. Sonra altı haftalık bir inzivaya çekildi vemektuplar kesildi. Ġnzivaya çekildiğinde mektup yazamıyordun. Ben pekmemnun olmuĢtum bu iĢe. 

    Dagmar evimize geldi. Annemle konuĢtu. Pat'in rahip okulunagittiğine inanmıyordu. Anneme hiçbir zaman inanmayacağını söyledi.Ağladı, çok üzgündü. Rahipler evlenemez. Böyle dedi. Seviyordu o herifi.Bazen kız kardeĢime dergi getirirdi Dagmar. Bir süre oturup sohbet ederdi.

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    9/168

    11

    HemĢire olmayı hâlâ isteyip istemediğini sordum ona. Bilmediğinisöyledi. 

    Annemin onunla konuĢtuğunu duydum. Delice Ģeyler söylüyor duannem. Pat rahip olacağı için onunla gurur duyması gerektiğini filansöyledi. Pat bundan böyle onun hayatını kutsal bir ıĢıkla aydınlatacaktı.Bir rahibin dualarına sahip olduğu için dünyanın en Ģanslı insanıydı. Peh!Delilikti bana kalırsa. Rahip iyi bir Ģeydir -Pe- der Walker gibi- iyi birinsandır. Ama Pat Lannon. Tanıyordum onu. Beni kandıramazdı.Tavukları ve kedi yavrularını nasıl öldürdüğünü biliyordum. Rahip olurdu belki, ama iyi bir rahip olamayacağı kesindi. O ölü kedi yavrusunugördüm ben. Öyle bir Ģey yapıp kutsal olunamaz. Milyon yılda bile. 

    Sonra kıĢ geldi yine. YokuĢ karla kaplandı. Bir süre sonra kar sertleĢti,kızaklarımızı çıkardık. Yemekten sonra yokuĢtaydık. Ben, Dibber,kardeĢim ve bütün arkadaĢlar. Kayarken Dagmar'm evinin önündengeçiyorduk. Pencerede gördük onu. Bizi seyrediyordu. Flexible Flyer ilerekorları kırdığı zaman yaptığı gibi bize katılması için bağırdık ona,katılmadı ama. IĢıklar söndü ve ev karanlığa gömüldü. KayaklarımızıyokuĢ yukarı çekerken bir anlam veremedik.

    Geç saate kadar kaydık. Çocuklar teker teker evlerinin yolunu tuttu.Sonra Dibber da evine gitti, kardeĢimle ben kaldık yokuĢta. Son bir kezdaha kaymaya karar verdik. Sıra kardeĢimdeydi, kızağı o çekti. Dagmar'ınevi karanlıktı hâlâ. YokuĢun tepesine vardığımızda evin ıĢıkları yandı.Dagmar kürk bir paltoyla ön balkona çıktı. Babası vardı yanında.Basamakları inip karın en derin olduğu yerden Reeve Yaylası 'na doğruyürüdüler. Çok tuhaftı. Oradan geçen kestirme bir yol filan yoktu.Dizlerine kadar karın içinde güçlükle ilerliyorlardı. Bir süre sonrakaraağaçların arkasında kayboldular. Bizi görmediklerini biliyordum. Buyüzden onları selamla- mamıĢtım. Anlayamıyordum. KardeĢimle evegidip yattık. Dagmar ile babasının karın içinde karaağaçlara doğruyürüyüĢleri gözümün önünden gitmiyordu.

    Ertesi giin Dibber Lannon'a anlattım. "Tuhaf," dedi.

    "Hem de çok," dedim. 

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    10/168

    12

    "Gidip ziyaret edelim onu," dedi.

    O akĢam kaymadan önce gittik. Heinelerin garajı açıktı. Dagmar'ınkızağını gördük orada, paslanmıĢtı. Hüzün verici bir görüntüydü.  Nekızaktı bir zamanlar! YokuĢun gördüğü en hızlı kızak! ġimdi pas tutmuĢ,eskimiĢti. 

    Sonra Dibber ıslık çaldı ve Dagmar ön balkona çıktı. Dibber'ı soruyağmuruna tuttu Dagmar, Pat ve mektuplarında ne yazdığına dair dahaçok. Dibber hava atmaya baĢladı hemen. Pat'i bir sonraki Papa olacakĢekilde eğittiklerini söyledi, ki yalandı, çünkü Papa olmak için özel bireğitimden geçmezsin, seçilirsin. Ah o Dibber! Yuh olsun ona. Dagmarorada öylece durup onu dinledi. Çok güzel görünüyordu kürk paltosununiçinde. 

    Sonra Bay Heine çıkardı baĢını kapıdan. "Dagmar!" dedi. "Gir içeri!" Kayaklarımızı yokuĢ yukarı çekip kaymaya baĢladık. Saat on bi re

    kadar kaydık. Çok soğuktu. Çocuklar evin yolunu tuttu. Ben ve DibberyokuĢun tepesinde bekledik. AĢağıdan kimse bizi göremezdi. Bir süresonra Dagmar ile babası çıktılar dıĢarı. Diz boyu karın içinde yaylayadoğru yürümeye baĢladılar yine. Hiçbir yere gitmi- yorlardı, karaağaçların

    arkasından geniĢ bir daire çizip eve döndüler. Ondan sonra her gece tekrarettiler bunu. Ben ve Dibber yokuĢun tepesinden onları izliyorduk.Karınüstü yatıyorduk bizi görmemeleri için. Yürümekten baĢka bir Ģeyyapmıyorlardı. Diz boyu karın içinde hep. 

    Sonra Dagmar uzağa gitti. Noel'den önce. Annemin konuĢtuğunuduydum. Çok kızgındı. Dagmar'a katil deyip duruyordu. Yılba- Ģı'ndansonra kız kardeĢime bir tebrik kartı geldi. Dagmar'dan. Annem parçaladıkartı. 

    "Katil!" dedi. "Katıl!" "Kimi öldürmüĢ Dagmar?" dedim. "Sen iĢine bak," dedi. Dagmar birini öldürmüĢse o insan bunu mutlaka hak etmiĢtir. Bana

    göre hava hoĢtu. Ayrıca Dagmar birini öldürebilirdi çünkü Protestan'dı veProtestan kilisesinde bağıĢlanmayan günah yoktur. Ayrıca hoĢuma

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    11/168

    13

    gidiyordu Dagmar. Bacakları nefisti. Hem o yavru kedi öldürmezdi PatLannon gibi. Bu kadarını biliyordum. 

    O Pat Lannon! Bir de hava atıyordu Dibber. Pat Lannon bir sahtekârdı.Söyleyeceğim size neden sahtekâr olduğunu. Bahar geldi, karlar eridi ve beysbol mevsimi açıldı. Bir akĢam, antrenman sonrasında Dibber'la eveyürüyorduk. Dibber hava atıyordu yine. Pat'in önümüzdeki yaz Papaolacağını söyleyecek kadar ileri gitti. KarĢı kaldırıma geçtik. Bir arabageçti önümüzden. Lannonların Packard'lydı. Pat Lannon vardıdireksiyonda. Dibber  bağırdı. Pat durmadı. Tozu dumana katarak yoladevam etti. Sonra Dibber onun Pat olamayacağını söyledi, çünkü Patmanastırdaydı ve rahiplik eğitimi görüyordu. Bal gibi Pat'ti ama. 

    Pine Caddesi'ndeki kafeteryaya girdiğimizde otoparktaydı, arabanıniçinde. Sakız çiğneyen kızıl vardı yanında. Rahibe filan da benzemiyordu,rahip yakalığı takmamıĢtı, üzerinde siyah elbise de yoktu. Her zamankigibi görünüyordu. Dibber yanına koĢtu. 

    "Hey, sana peder mi diyeceğim bundan böyle?"  Güldü Pat. "Hayır," dedi. "Pat diyeceksin her zamanki gibi." "Sen Ģimdi rahip mi oldun?" dedi Dibber.

    Kızıl güldü. "Kes Ģunu!" dedi Pat ona. "Kancıklığın âlemi yok!" Dibber ĢaĢırdı. Bir rahibin böyle bir Ģey söylediğine ilk kez tanık

    oluyordu. Bir çok küfür sözcüğü bilirler ama kullanmazlar. "Hiçbir zaman rahip olmayacağım," dedi Pat. "Kendime yanlıĢ meslek

    seçmiĢim." Tiksintiyle baktı Dibber ona."Ben de önüme gelene senin bir sonraki Papa olacağını söylüyorum!"

    diye isyan etti.

    Pat güldü. Cebinden bir miktar para çıkarıp Dibber'a verdi. "Unutgitsin," dedi. "Arturo'yla birlikte gidip birer muzlu süt için." 

    Yürüdük. Dibber'in havası iyice sönmüĢtü. Uzun süre bir Ģeysöylemedim. Ama bankanın önüne geldiğimizde kendimi tutamadım. 

    "Ne Papa'!" dedim. "Yuh olsun sana, Dibber!"

    "Kapa çeneni!" dedi. 

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    12/168

    14

    Kapatmadım ama. Eve varıncaya kadar bastım damarına. Papa diyeçağırıp durdum onu. Artık okulda herkes Papa diyor ona. Eskiden Dibberderlerdi, ama Ģimdi Papa demek yetiyor, hemen baĢını kaldırıyor.Kızmıyor ama. Dibber'dan daha iyi olduğunu düĢünüyor.

    JAKIE'NIN ANNESİ 

    Jakie Shaler'in annesi gibi bir annem olsaydı ben bir Ģey yapardım.Çok tuhaf bir Ģey yapardım. Gidip baĢka bir anne bulurdum kendime. 

    Pek konuĢkan değildir ama Jakie ile vakit geçirmek çok zevklidir yinede. Jakie'nin babası da hoĢ adamdır, ama insan arkadaĢının babasıyla fazlatakılmaz. Bayan Shaler gibi kötü de değildir Bay Shaler. Jakie'ye futboltopu alır, beysbol topu alır, tenis topu alır, beysbol sopası alır, bokseldiveni alır, kızak alır, tenis raketi alır, yay ve ok alır. Bay Shaler bir silah bile aldı Jakie'ye. Jakie istediği her Ģeye sahip ama bizimle birliktetakılamıyor çünkü annesi feci bir kadın. Babası çok farklı. Ġyi biri. 

    O evde dayak atma iĢini annesi üstlenmiĢ anlaĢılan. Jakie hiçbir Ģeyyapamıyor neredeyse. Cumartesi günleri bahçeden dıĢarı çıkmasına izinvermiyor, hafta arası da okuldan doğru eve gitmek zorunda. Küçük kardeĢiPetey ölmeden önce Jakie evde kalıp sürekli onunla oynamak zorundaydı.

    Jakie sinir olurdu çünkü Petey fazla küçüktü oyun oynamak için. KaçmayaçalıĢırdı. Ama bahçe çitinin üzerinden atlayıp koĢmaya baĢladığı an Peteyyaygarayı koparır, annesi mutfaktan fırlayıp Jakie'nin peĢine düĢerdi. Onuyakalayıp

     bodruma indirir, eĢek sudan gelinceye kadar döverdi. Kasaba Jakie'ninhaykırıĢlarıyla yankılanırdı. Bu iĢ için kullandığı özel bir süpürgesi vardı.Var gücüyle indirirdi o süpürgeyi. Jakie'nin kıçın- daki ve bacaklarındakimorlukları görürdük. Gösterirdi bize. 

    Jakie bu kadar tehlikeli bir annesi olduğu için kötü hissediyordukendini. Tehlikeli olmakla da kalmıyordu; pisti de, ama Jakie hiçbirzaman böyle bir Ģey söylememiĢti. Dayak yedikten sonra okulda sırasınaoturmaktan nefret ederdi. YavaĢça ve gayet yumuĢak otururdu. Ellerininüzerine otururdu fazla acımasın diye. Böyle bir kadındı annesi. O kadaryakardı oğlunun canını. Dayak yedikten sonra koĢamazdı. Top

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    13/168

    15

    oynayamadığı için maçlarda hakem olurdu, çünkü hakemlik çok dahakolaydı. Bir hafta boyunca hakemlik  yapardı. 

    Bayan Shaler iki kere sabun yedirdi Jakie'ye, bir keresinde de kızgınmaĢayla dilini yaktı. Jakie küfrettiği için yedi sabunu. Dilininyakılmasının nedeni ise sigara içerken yakalanması. Hepimiz kıĢlıkambarında sigara içiyorduk. Aslında Bayan Shaler bizi sigara içerkenyakalamadı, ama dumanı görünce anladı. Ne içtiğimizi öğrenmediği içinĢanslıyız. Tanrım! Hem de nasıl, çünkü at gübresi içiyorduk. 

    Jakie'nin kardeĢi Ģöyle öldü. Bir gün bahçede oyun oynarken birdensokağa koĢtu ve bir arabanın altında kaldı. Oracıkta can ver di.

    Cenazesi cuma günü kaldırılacaktı. Bizim sınıftan herkes perĢembegünü küçük Petey'yi görmek için Shalerlerin evine gitti. Herkesin çiçekiçin beĢ sent getirmesi gerekiyordu, çünkü Petey Jakie'nin kardeĢiydi veJakie bizim sınıftaydı. Bazı çocuklar beĢ senti getirmedi. Robert Teale degetirmemiĢti. 

    Küçük Petey beyaz bir tabutun içinde yatıyordu. Yeni bir takım elbisevardı üzerinde. Fazlasıyla hoĢ kokuyor, hiç de doğal görünmüyordu. Yüzüo kadar beyazdı ki peruk takıyormuĢ izlenimi uyandırıyordu. PerdeleriçekmiĢ, mumlar yakmıĢlardı, bu da sahneyi daha da ürkütücü kılıyordu. 

    Diz çöküp dua ettik. Kızların bazıları ağlamaya baĢlamıĢtı bile. Zorduağlamamak. Bir süre sonra Robert Teale dıĢında herkes ağlıyordu. Serthergelenin tekiydi o Robert Teale. Hiçbir Ģeye ağlamayan tiplerden.

    Bayan Shaler girdi odaya. Siyah bir elbise vardı üzerinde, göz lerikıpkırmızıydı. Haykırdı ve tabuta doğru koĢtu, kollarını tabutun iki yanınakoyup yüzünü Petey'nin göğsüne yasladı, Petey'nin saçını dağıttı, çığlıkatıp Tanrı'ya Petey'i ondan almaması için yalvardı. 

    "Beni al, Tanrım! Ama bebeğimi alma. Ah ah ah ah ah ah." Böylesürüp gitti. 

    Yürek paralayıcıydı. Hayatta görülecek en acıklı sahnelerden biriydi.Acıyorduk Bayan Shalter'a. Petey'nin annesi olarak neler hissettiğinitahmin edebiliyorduk. Ben de dua ettim Tanrı'nın Petey'nin yerine onualması için. 

    Kızlardan bazıları ağlamaktan helak olup kendilerini dıĢarı attılar.Robert Teale dıĢında herkes ağlıyordu. Kolay iĢ değildi o herifi ağlatmak.

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    14/168

    16

    Çok katıdır. Ama kızlar dıĢarı çıkmakla hata etmiĢlerdi. Gösterinin en iyikısmını kaçırdılar. 

    Bayan Shaler'in Petey ile ölü değilmiĢ de sanki uyuyormuĢ gibikonuĢmaya baĢladığı sahne. Yere diz çöküp Jakie'yi de yanına çek ti.Kollarını Jakie'nin boynuna doladı, çocuğu boğmasına az kalmıĢtı.Jakie'nin yüzü önce kızardı, sonra morarmaya baĢladı. 

    "Ah, küçük Petey'im benim!" diye feryat etti. "Annen iyi anne likedemedi sana. Ah, geri gel, küçük oğul!" 

    Robert Teale dıĢında herkes ağlıyordu. Ben bile. Kızlar mendilleriniçıkarmıĢ burunlarının önünde tutuyorlardı. Petey'nin saçı dağılmıĢtı, sabahuykusundan uyanmıĢ gibi duruyordu. Gerçekte uyanmamıĢtı ama. Tabuttaölüydü. UyanmıĢ gibi görünüyordu sadece.

    Sonra bayan Shaler çığlık atmaya baĢladı. Attığı her çığlıkla midem biraz daha bulanıyordu. Daha çok korkuyordum Ģimdi. Kederden çokkorku hissediyordum.

    "Ah, Tanrım, geri ver onu bana!" Jakie ağlamaktan iki laf bile edememiĢti. "Böyle konuĢma, Anne" dedi sonunda Bı/im önümüzde küçük 

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    15/168

    17

    düĢtüklerini hissetmiĢ olmalıydı. "PiĢmanlıklar! PiĢmanlıklar! PiĢmanlıklar!" diye haykırdı Bayan

    Shaler.

    Jakie'yi yakaladı, çocuk yere kapaklanacaktı az kalsın. "Jakie, sana Petey'nin ve biitün arkadaĢlarının önünde söz veriyorum,

     bundan sonra iyi bir anne olacağım. Sana söz veriyorum, Jakie. Sözveriyorum. Söz veriyorum." 

    "Sen zaten iyi bir annesin, anne," dedi Jakie. "Yemin ederim."

    Bay Shaler girdi içeri. Bayan Shaler'i yerden kaldırıp yatak odasınagötürdü. Babası onu çağırınca Jakie de içeri girdi. Bir süre son ra BayShaler odadan çıkıp Petey'nin saçını taradı. Hiçbir Ģey demedi. Sonra gittiyine. Biz tabutla yalnız kalmıĢtık. Ürkütücüydü. Diz çökmüĢtük. Petey'ninyüzünü ve ellerini bile doğru dürüst gö- remiyorduk. K ızlardan bazılarıeve gitmek istiyor ama yerlerinden kıpırdamıyorlardı. Uzun süre dizçökmek insanın dizlerinin anasını ağlatır. Çocuklardan biri ne yapmayıdüĢündüğümüzü sordu. 

    Robert Teale ayağa kalktı. MüthiĢ bir cesareti var herifin gerçek ten.Tabutun yanına gitti ve eğilip Petey'nin yüzüne yakından baktı. 

    "Siz ne isterseniz yapabilirsiniz," dedi sonra, "ama ben eve gidiyorum.

    Gittim bile." Ve gitti. Sonra herkes iyice korkmaya baĢladı. Evden dıĢarıkoĢtuk. Ġyi gelmiĢti temiz havaya çıkmak. Herkes evine gitti.

    Bayan Shaler'i düĢünürdüm sık sık. Jakie'ye iyi davranacağına dair sözvermesi iyi olmuĢtu. Bundan sonra Jakie canı istediğinde bizimletakılabilecek, biz de onun futbol toplarından, beysbol toplarından, basketbol toplarından, beysbol sopalarından, boks eldivenlerinden,kızaklarından, tenis raketlerinden ve okundan yararlanabilecektik. Silahını bile kullanabilirdik belki.

    Ertesi gün cenazeyi kaldırdılar. Cenazeye katılmak için okuldankaytarabileceğimizi sanıyorduk, ama berbat bir okul bizimk i, izinvermediler. Sadece Jakie'ye izin verildi. O da Petey kardeĢi olduğu için.Berbat bir okul, gerçekten. Annem de gitti cenazeye. Kilise çokkalabalıkmıĢ dediğine göre. 

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    16/168

    18

    "Hayatımda bu kadar çok çiçek görmedim," dedi. "Elk Kulübü de büyük bir sepet göndermiĢ." Bunu duymak beni sevindirdi, çünkü babamda bir Elk.

    "Ah, Jakie'ye yüreğim paralandı. Tabutun yanından geçerkenmumlardan birini devirdi. O kadar korktu ki. Kendini çok kötü hissetti."

    Jakie pazartesi günü okuldaydı. Kimse mum meselesiyle ilgili bir Ģeysormadı ona. Herkes biliyordu zaten. Cenazeye katılan anneler çocuklaraanlatmıĢtı. Herkes Jakie'ye çok iyi davrandı, cenaze kalkalı daha iki günolmuĢtu. 

    Daha sonra oyun için takım seçmeye baĢladık ve karĢı takım Jakie'yiseçti. Ama Jakie oynayamayacağını söyledi. 

    "Oynayamam ama hakemlik yaparım," dedi. "Aman Allahım!" dedi Robert Teale. "Ne biçim annen var senin? Seni

    dövmeyeceğine dair sana söz vermedi mi? Pis numara diye buna derimiĢte." 

    Jakie fazla yüksek sesle konuĢmadı. Zor duyduk dedik lerini."Siz benim ne yaptığımı bilmiyorsunuz," dedi. "Cenazede değildiniz,

     bu yüzden bilmiyorsunuz." "Ben biliyorum," dedi Teale. "Biliyorum ne yaptığını. Çok da kötü bir

    Ģey sayılmaz. Ġsteyerek yapmadın bir kere. Feci bir annen var." Jakie ağlamaya baĢladı. Sessizce. Çok kötü bir annesi olduğu için de

    ağlamıyordu. Küçük kardeĢi Petey öldüğü için ağlıyordu. Belliydi. SUÇLU 

    O yaz Madden Sokağı'nda oturuyorduk, lisenin yakınında. O günekadar oturduğumuz en iyi evdi, bir küveti ve mutfakta ocak için havagazıvardı. Annemin düĢlerinden biriydi havagazı ocağı. Havagazı düĢünügerçekleĢebilir kılmıĢ, Ģimdi iĢ bir ocak satın almaya kalmıĢtı. 

    Madden Sokağı'ndaki evin kirası ayda yirmi beĢ dolardı, daha önceödediğimiz kiradan beĢ dolar daha fazla. Uç yatak odalı  kırmızı tuğladan bir binaydı ve önünde gerçek bir bahçesi vardı. Nihayet oda sıkıntısıçekmeyecektik. Annemle babam büyük yatak odasında yatıyordu, babaannem mutfağın yanındaki odada, ben ve iki kardeĢim ise orta odada.Herkesin bir odası vardı, bu da ailemiz için hatırı sayılır bir geliĢmeydi. 

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    17/168

    19

    Fazla Ġtalyan yoktur Madden Sokağı'nda. Bizden baĢka bir tek FredBestoli var, ki Ġtalyan'dan çok içki kaçakçısıdır. Bir zamanlar ailedostumuzmuĢ Fred, ama yasaları çiğnediği için annem artık eve gelmesiniistemiyor. Ġçki satmaya baĢlamadan önce babaannem de severmiĢ FredBestoli'yi. Onun gibi Fred de Abruzzi yöresinden- miĢ, ortak tanıdıkları varmıĢ. Ama kendini ısrarla tutuklatıp diğer 

    Ġtalyanların Ģerefine leke sürdüğü için babaannem ondan nefret ediyorartık. 

    Babam ne zaman Fred'i eve getirse babaannem onu Ġtalyanca selamlar."Ġyi günler, Köpek Pisliği," der. Ya da, "Bir kadının rahminden Ģu çıkana bakın." 

    Fred Bestoli suskun ve melankolik Ġtalyan'ın lekidir, ama babaannemonun içindeki savaĢçıyı uyandırmayı iyi bilir. Babaanneme "Kıçımı öp,ihtiyar," diye karĢılık verir, babam da onu yüreklendirir.

    "Aferin Frederico. Ver ağzının payım Ģu ihtiyar sürtüğün." Babaannem öfkeyle babama döner ve ona, "Seni doğuracağıma domuz

    doğursaydım keĢke," der. Babam da ona annesi olduğu dikkate alınırsa birdomuz doğurmamasmın ĢaĢılacak Ģey olduğunu söyler. Bir Ģey çıkmazdı bu hakaretlerden. AtıĢırlardı sadece. 

    Babam her güz Ģarap yapıp mahzene stoklardı. Hiçbir zaman Ģansıyaver gitmemiĢtir o Ģarapla. Ya çok tatlıdır ya da çok ekĢi. Sabrı yok, bağbozumun bir Ģansı olsa bile babam olgunlaĢmasına fırsat tanımadan oĢansı sıfıra indirir. Bu yüzden de sık sık Fred Bestoli'nin tek baĢına ve sefilkoĢullarda yaĢadığı evine giderdi. Giderken yanında duvarcı aletlerini degötürürdü, çuval bezinden ağır bir torba. Kimseyi kandıramazdı ama.Bahçelerini sulayan komĢular, "Biz biliyoruz o torbanın içinde neolduğunu," der gibi bakar lardı ona. 

    Biz filmlerde gördüğümüz sabıkalılara bayılırdık, ama Fıed Bestoli'ninöyle hayranlık duyulacak bir tip olduğu söylenemezdi. Ne kimseyiöldürürdü, ne de araba çalardı. Boulder cezaevine o kadar çok giripçıkmıĢtı ki biz bile hor görürdük onu.

    Her zaman ara sokaktan gelirdi evimize. Kömürlüğün arkasında durup babama ıslık çalardı. Yemekteysek babam dıĢarı çıkıp ona beklemesinisöylerdi. Bu masada ciddi bir gerginlik yaratır, babaannem homurdanıp bir

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    18/168

    20

    Ģeyleri çarpmaya baĢlar, Amerika'ya küfreder, babama onu doğduğu gün boğmadığına piĢman olduğunu söylerdi. Annem yemek yemeyi bırakır,gözlerini babamın üzerine dikip kaskatı kesilirdi. Akabinde babam dasinirlenip çatalını ve bıçağını masaya vurmaya baĢlar ve Amerika'yageldiğine, annesi gibi bir çakalın rahminden çıktığına, karısı gibi biraptalla evlendiğine lanet ederdi. Biz çocuklar bu kasırganın ortasında birazderin soluk alacak olsak babam bıçağı kaptığı gibi bizi gırtlağımızı kesmekle tehdit ederdi. Bu sahne evimizde haftada iiç-dört defa yaĢandığıhalde o güne kadar yaptığı en kötü Ģey bir keresinde kardeĢim Dino'yaköfte fırlatmak olmuĢtu. 

    Yemek bitip sofra toplandıktan sonra annem bize oturma odasına gidipkapıyı kilitlememizi söyler, babaannem de kendi odasına giderdi. Ama babaannem maraza çıkarmak için fırsat kollardı. Fred Bestoli'yle yüz yüzegelmenin bir yolunu bulurdu, ayaklarının dibine tükürmek ya da ona birĢekilde hakaret etmek için bile olsa. Fred de onun her tükürüğüne tükürük,her hakaretine hakaretle karĢılık verirdi, babam yeter diye bağırana kadar.O zaman babaannem sız- lana sızlana, Tanrı'yı evi ve içindeki herkesiyakmaya teĢvik ederek odasına çekilirdi. 

    Bir akĢam yemekteydik, kapı çalındı. Babam açtı kapıyı. Ellerinde paketlerle Fred Bestoli'yi görmeyelim mi karĢımızda? 

    "Merhaba," dedi anneme ve babaanneme ürkek bir bakıĢ atarak. Yenive parıltılı bir havası vardı adamın, üzerindeki yeni takım el biseyle yeĢilkravat da değildi bunun nedeni. Yüzündeydi; bir memnun etme hevesi, bircana yakınlık. Bizi bile baĢıyla selamlamıĢtı. Babaannem konuĢtu. 

    "Ne istiyorsun, eĢek herif?" Fred gülümsemeye çalıĢtı. "Çıktığı lağıma geri atın Ģunu," dedi babaannem. Fred acınacak kadar cesur gözlerini babama çevirdi. Babam ona

    yaklaĢtı ve Fred  babamın kulağına bir Ģeyler fısıldadı. Babam dinlerkenzaman zaman baĢını sallayıp gülümsüyordu. Sonunda babam sırtınıokĢadı. 

    "Güzel," dedi. "Aferin, Fred."

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    19/168

    21

    Utangaç bir çocuğu odaya sokar gibi Fred'i yemek odasına sok tu babam. Fred diĢleri kenetlenmiĢ, ellerinde paketlerle masanın yanmadikildi.

    "Senin için," dedi uzun bir hediye paketini babaanneme doğruuzatarak.

    Babaannem ona ydan uzatılmıĢ gibi geri çekildi."Al!" diye emretti babam.

    Babaannem kaĢlarını çatıp paketi Fred'in elinden kaptı. Fred anneme dönüp ona da bir paket uzattı. Annem tereddüt etti, ama

     babam paketi Fred'in elinden alıp annemin eline tutuĢturdu. Üç paket dahavardı. Hepsi birbirinin aynıydı ve Fred her birimize bir paket verdi. Ġnce,uzun kutularda kravat vardı muhtemelen. Carlo tırnaklarını ambalajkağıdına geçirip yırtmaya çalıĢtı, ama babam ona beklemesini söyledi.Babam bir söylev verme hazırlığıyla gırtlağını temizlerken Fred Bestoli berrak ve parlak siyah gözleriyle babama baktı. 

    "Fred Bestoli benim otuz beĢ yıllık arkadaĢım," dedi babam. "Benimdoğduğum kasabadan on beĢ kilometre uzaklıkta doğmuĢ. Amerika'ya benimle aynı zamanda gelmiĢ. Çok çalıĢtı bu ülkede. Harç taĢıdı. Kömür  madeninde iĢçilik yaptı. Çukur kazdı. Zor iĢler. Kazandığıyla geçimini

    sağlayamadı. Mesleği de yok. Peki, ne yaptı? Biraz viski sattı. Birkaç ĢiĢeĢarap. O kadar mı kötü bu yaptığı? Hayır, bence değil! Ama kanun öylediyor. Bu yüzden de üç-dört kez hapse girdi."

    Fred öksürdü. Dolgun, parlak bir gözyaĢı damlası yanağından aĢağısüzülüp yerde parçalandı. Babaannem duygulanmıĢtı. Burnunu önlüğününköĢesine gömdü. Babam yarattığı etkinin memnuniyetiyle sesini birazyükseltti, ellerini ve gözlerini tavana doğru kaldırdı. 

    "Yukarısı," dedi cenneti kastederek, "neyin doğru, neyin yanlıĢolduğuna karar verilen yerdir ve orada dostları var Fred Bestoli'nin, buradaolmasa da."

    Annem, Fred ve babaannem ağlıyorlardı Ģimdi, babam o kadarduygulanmıĢtı ki hıçkırıklara  boğuldu. KardeĢim Victor kıs kıs güldüutancından. Bunu gören babamın dudaklarında öyle tuhaf ve ses siz birhırıltı belirdi ki Victor baĢını eğip yere baktı. 

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    20/168

    22

    "Ama Fred Bestoli farklı bir adam bu akĢam," diye bağırdı ba bam."Tövbekâr bir adam. Ġçki satmayacak artık. Dostunuz olmak istiyor, eskisigibi."Babaannem ayağa fırlayıp küçük ve ĢiĢman kollarını Fred'in boynunadoladı. "ġükürler olsun!" dedi. "Sana Ģükürler olsun, Tanrım!" 

    Bir yandan ağlayan bir yandan da gülen Fıed babaannemin beyazsaçlarına sesli bir öpücük kondurdu. 

    "Frederico'm benim," dedi babaannem. "Oğlum. Oğlumdan da yakın,kanımdan canımdan bile daha yakın." 

    "ġimdi paketleri açabilir miyiz?" diye sordu Victor.Babam baĢını salladı ve ambalaj kâğıtlarını yırttık. Kravat. M innet

    duyamıyordun, ama annem adama teĢekkür etmeye zorladı bizi.Babaannemin paketinden siyah bir Ģal çıktı. Babaannem zevkten dörtköĢeydi Ģalı omuzlarına yerleĢtirirken. 

    "TeĢekkür ederim,  figlio mio,  oğlum benim," dedi ve gözlerindenyaĢlar boĢaldı. "Binlerce teĢekkür." Sonra babama baktı. "Ah, onudoğursaydım seni doğuracağıma. Kırk beĢ yılda bana bir lazımlık bilehediye etmedin. Hayırsız evlat." 

    Fred'in anneme hediyesi gri bir yelekti. Annemin yeleği üzerinegiyiĢini seyrettik. Düğmelerini ilikledikten sonra ellerini memnuniyetle

    yeleğin üzerinde gezdirdi. "Dostumuza yiyecek bir Ģeyler ikram etmeye ne dersiniz?" dedi babam. Babaannemle annem yerlerinden fırlayıp Fred için masada yer açtılar.

    Annem porselen bir tabak getirdi. Babaannem yatak odasına gidip iĢlemeli bir peçeteyle döndü. Babam yeni bir testi Ģarap almak için mahzene indi. 

    Carlo ön kapıdan dıĢarıda duran bir Ģey gördü. "Bak!" dedi.

    Evin önünde gıcır gıcır bir Packard Sedan vardı. Kocaman siyah biraraba, o kadar yeniydi ki parlak bir yaratık gibi duruyordu. Fred Bestoli'ninarabasıydı. O gün satın almıĢtı, birkaç saat önce. DıĢarı koĢup arabayayakından baktık, kapılarını açtık, düğmelere bastık, kornasını öttürdük.Hiçbirimiz o kadar yeni bir arabaya binmemiĢtik. 

    "Bizi gezdirmesini isteyelim," dedi Victor.

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    21/168

    23

    Eve girdiğimizde Fred'in önünde bir tabak biber dolmasıyla bir bardakĢarap vardı. Annemle babaannem tepesindeydiler, babam karĢısınaoturmuĢtu. Yeni arabayla bizi gezdirmesini istedik ondan.

    "Olmaz," dedi babam.

    "Sana sormadık," dedi Carlo."Ama ben sana söylüyorum." Fred'in kıyakçılığı üzerindeydi ama. "Tabii ki. Bir tur atarız." "Arabanı mahveder bunlar," dedi babam. "Nasıl?" dedi Fred omuzlarını kaldırarak. "Bilmiyorum. Bulurlar bir yolunu."

    Ama sonunda razı oldu babam. Bir koĢulla ama. Hazırlanmamızgerekiyordu. Bu, üzerimizi değiĢtirmek, pazar kıyafetlerimizi giymekdemekti, kravat filan.

    "Ne gerek var?" diye sordu Victor.

    "Yeni bir arabaya böyle binilmez," dedi babam.Birbirimize baktık. Kadife pantolon ve okul kıyafeti vardı üzerimizde.

    Saçmalıyordu. Onunla tartıĢılmazdı ama. Ya hazırlanırdık ya da arabaylagezmeyi unuturduk.

    Uzun ve nahoĢ hazırlık baĢladı. Önce yıkanmak zorundaydık, üçümüzü

     birden küvete  soktular, babaannemin yönetiminde. Bir marangozzımparayı nasıl kullanırsa öyle kullanırdı sabun bezini, kulaklarımızınarkası soyulurdu. Sabun bezinin köĢesini büker, kulak zarına kadar sokupçevirerek tirbuĢon etkisi yaratırdı. BaĢ derisindeki kiri tırnaklarıylakazırdı. ĠĢkence tamamlandıktan sonra yatak odasına gittik, annemkıyafetlerimizi hazırlamıĢtı -temiz çamaĢır, temiz gömlek, temiz çorap. Ogece, Fred Bestoli'ye jest olsun diye, yeni kravatlarımızı taktık. Yarım saatsonra kolalanmıĢ ve boğulmuĢ olarak hazırdık. Tek sıra halinde yatakodasından çıkıp yemek odasına girdik. Babamla Fred masadaoturuyorlardı. Biz hazırlanırken onlar Ģarap testisini iki kez boĢaltmıĢlardı.Yüzlerinden ve seslerinden belliydi. 

    "Gidip arabada bekleyin," dedi babam.

    Bir saat bekledik. Boğulduk beklemekten, her yerimiz ağrıdı. Gece inmiĢti. Sokak karanlıktı. Ön kapıdan nefretle masanın üzerine iyiceeğilmiĢ babama ve Fred'e bakıyorduk. Yeni Ģarap iĢlerini bitirmiĢ,

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    22/168

    24

    harikulade bir biçimde alkole teslim olmuĢlardı. Birbirlerinden yarımmetre uzaklıkta olmalarına rağmen bağırarak konuĢuyor, zaman zamanyumruklarını masaya indiriyorlardı. Birer canavara dönüĢmüĢlerdi. 

    "ġunlara bak," dedim. "Midemi bulandırıyorlar." "Babam kafayı bulmuĢ," dedi Carlo."Bir gün buradan gideceğim," dedi Victor. "Tahammülüm kalmadı. On

    iki yaĢıma bastığım gün gideceğim, görürsünüz. PiĢman olacaklar ama iĢiĢten geçmiĢ olacak." 

    Sonunda annem araya girdi. Ne dediğini duyamadık ama hare-ketlerinden bizimle ilgili konuĢtuğu anlaĢılıyordu. 

    "Beklesinler," diye bağırdı babam. Carlo bir çığlık attı, yüzünün morarmasına ve boynundaki damarların

    gerilmesine neden olan uzun ve tüyler ürpertici tizlikteki çığlık deldigeceyi. O kadar korkunçtu ki babamla Fred bağrıĢmayı kesip birbirlerine baktılar, ayılmıĢlardı bir an için. Babam ayağa kalktı, Fred yerinden fırladı.Susuzluktan ölmek üzere olan iki insan gibi dıĢarı sendeleyip destek içingölgelere tutunmaya çalıĢarak verandanın basamaklarını indiler.Kaldırımda yürürken her an kapak - lanabilirlerdi, ama arabanın yanınageldiklerinde saygınlıkları bir ölçüde geri geldi ve ayıkmıĢ gibi yaptılar. 

    Babam baĢını arka kapıdan sokup iğrenç bir gülümsemeyle bize baktı,gözleri kayıyordu. 

    "Hazır mısınız?" diye geveledi. Cevap vermedik. Fred Bestoli direksiyona geçmek için arabanın öbür

    tarafına doğru sendeleyerek ilerledi, ama tuhaf bir dürtüyle yürümeyedevam etti. Kendi kendine konuĢarak karĢı kaldırıma doğru gitti. Babam bir Ģekilde yardımına koĢtu. Whitley'erin bahçesindeki elma ağacın altında bağıra bağıra konuĢtuklarını duyabiliyorduk. Fred  bir arabası olduğunuunutmuĢtu. Bağırırlarken Whitley'lerin veranda ıĢığı yandı. Babam birazyumuĢadı, içinde son bir insanlık kıvılcımı çaktı ve sesini alçaltıp Fred'iarabaya yönlendirdi. Soluk soluğa, yalpalayarak, ayaklan dolanarak bizedoğru geldiler. 

    Gezmek istemiyorduk artık. Hayatlarımızı kurtarmak için arabadaninmeye çalıĢtık. Ama babam izin vermedi. Gezmek istemiĢtik, gezecektik. 

    "Ama Fred araba süremeyecek kadar sarhoĢ," dedim. 

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    23/168

    25

    "Ben sürer im," dedi babam.Ġnledik. Babam hayatında araba sürmemiĢtir. Babam Fred'i ara baya

    yerleĢtirirken annemle babaannem verandanın basamaklarından indiler.Fred uyuyor, babam cebinden anahtarları almaya çalıĢıyordu. Arka kapıyıaçıp indik arabadan. Annem babama arabayı kullanmaması için yalvardı.Babam kulak asmadı, Fred'i bir çuval soğanı iter gibi sağa sola iterekanahtarları aramaya devam etti. Anahtarları bulduğunda biz arabadan inipgüvenliğimizi sağlamıĢtık. Babam anahtarı kontağa sokmaya çalıĢtığında babaannem elinde süpürgeyle öne atıldı. Süpürgeyi kapıdan sokup babamın eline öyle bir vurdu ki anahtar elinden yere düĢtü. Babam yerdeanahtar ları ararken babaannem bir tane de kafasına yapıĢtırdı. Bu aralıksıztaciz babamı öfkelendirdi, süpürgeyi babaannemin elinden kaptığı gibiarabadan indi ve sendeleyerek babaanneme saldırdı. Babaannem sağlamdurdu ama, kollarını kararlılıkla kavuĢturmuĢtu, dudaklarından tükürüklü beddualar yükseliyordu. Kafa kafaya verip birbirlerine hakaretleryağdırdılar. Annem arabanın içine uzanıp anahtarları yeleğinin cebinesoktu.

    Sokaktaki bütün verandaların ıĢıkları yanıyordu artık. KomĢular kapıeĢiklerinde durmuĢ seyrediyorlardı. Babamla babaannem bir den kestiler

     birbirlerine hakaret etmeyi. Annemin yardımıyla Fred'i arabanın önkoltuğundan indirip eve soktular. Annem perdeleri çekip evin öntarafındaki ıĢıkları söndürdü. Sokaktaki verandaların ıĢıkları tek tek söndü,kapıları kapatılıp kilitlendi. Gece sessizdi bir kez daha. 

    Fred Bestoli'yi sofaya uzattılar. Ağzı bir karıĢ açık horluyordu. Babamyatak odasında gitti. Ayakkabılarını fırlatıp attı. Kısa bir süre sonra Fred'inhorultularına babamın horultuları da katıldı. 

    Bir karıĢ suratlarla mutfağa oturduk. Carlo, Victor ve ben. Babaannemgirdi mutfağa. Gülümseyip para çantasını açtı. Her birimize beĢ sent verdi. 

    "Sinemaya gidin," dedi.

    Sinema! Çevresini sardık, onu kucaklayıp öptük. Bizi itti, kra-vatlarımızı çıkarıp koĢarak çıktık evden. O güne kadar yaĢadığımız en iyievdi.

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    24/168

    26

    KOTU KADIN

    Clito Dayı kar fırtınasının ortasında eve geldiğinde akĢam yeme-ğindeydik. GaloĢlarını çıkardı, ellerini ovuĢturup yemek odasına girdi. 

    Babam pasta e fagilo yemesini söyledi, ama dayım yemek istemedi.Bir iskemleye ters oturup çenesini arkalığa yasladı, son derece dikkatli birhalde kahverengi gözleriyle masayı inceledi. ġarap ĢiĢesine baktı, babamınne kadar içtiğine, ekmeklerimize ne kadar tereyağı sürdüğümüze, her Ģeye.

    Annem kendine çekidüzen verip saçını geriye attı. Dikkatli olmakzorundaydın Clito Dayı'nın yanında. Durup dururken mesele çıkarmakgibi bir yeteneği vardı. Biz çocuklar kirli tırnaklarımızı görmemesi içinellerimizi masanın altında tutuyorduk. 

    Berberdi Clito Dayı. Annemin en büyük ve Ġtalya'da doğmuĢ tekağabeyi. Ġngilizcesi kötüydü. Berber dükkânı Denver'in Küçük Ġtalya'sında bir numaraydı. Zengin olmasına rağmen Clito Dayı'nın evlenmemek için bahanesi, bir kadına bakacak parası olmayıĢıydı. 

    Herkes korkardı ondan. Ayrıntılardan soruna varma yeteneği ür -kütücüydü gerçekten. Saç tıraĢı için dükkânına gittiğimizde annem

     bize pazar kıyafetlerimizi giydirirdi. Bunıın nedeni Clito Dayı'nın bir

    keresinde benim ayakkabımın tabanındaki deliği fark edip babamın kumaroynadığı sonucuna varmasıydı. Haklıydı. Annemin bütün kardeĢlerievimize doluĢup babamın bizi ihmal edip etmediğini öğrenmeyi talepetmiĢlerdi. Clito Dayı'nın Osage Sokağı'ndaki berber dükkânının önündenona el salladığımızı gördüğünden emin olmadan katiyen geçmezdik.Bunun da bir nedeni vardı. Bir keresinde Terese teyzem ona elsallamamıĢtı. KarĢı kaldırımdan geçmiĢti, baĢını baĢka tarafa çevirerek.Clito dayım hemen telefona sarılıp Ju- lio'yu, Teresa'nın kocasını aramıĢtı.Julio kasap dükkânını kapatıp Clito'yla berber dükkânının önünde buluĢmuĢtu. Birlikte Osage so- kağı'nda yürümüĢ, bütün bar ve kafeleritaramıĢlardı. Gerçekten de Teresa'yı Zucca'nın Yeri'ndeki localardan birinde bahisçi Tony Mongone ile konuĢurken bulmuĢlardı. Teresa Teyze

    at yarıĢı oynamaya baĢlamıĢtı yine. Julio karısını dıĢarı sürüklemiĢ,yüzüne bir tokat aĢkettikten sonra taksiye bindirip eve göndermiĢti. Dahasonra Clito Dayı kurnaz bir gülümsemeyle Teresa'nın at yarıĢı oynamaya

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    25/168

    27

     baĢladığını nasıl anladığını anlattı. YürüyüĢünden, dedi, sinir li halinden, bana el sallamayıĢından. 

    Ve bir kez daha evimizdeydi Clito Dayı, kar fırtınasının ortasında bize bir Ģey söylemek için gelmiĢti. 

    "ĠĢler nasıl?" diye sordu babam. Omuz silkti Clito Dayı. Sonra odadan çıkmamızı istediğini ima eder

     bir biçimde baĢını bize doğru salladı. Kendimizi aĢağılanmıĢ hissederekçıktık odadan. Bize neydi? Uzun çamaĢır ve çorap dıĢında ne görmüĢtük kio pintiden? Mutfağa girdik, babam kapıyı arkamızdan kapattı. Hemenkapıya yığılıp kulaklarımızı aralığa dayadık. Clito Dayı konuĢtu. 

    "Son zamanlarda Mingo'yu gören var mı aranızda?" "Bir süredir ortalıkta yok," diye cevap verdi babam. En sevdiğimiz dayımızdı Mingo, annemin en küçük ağabeyi ve ailenin

    en ünlü kiĢisiydi, çünkü Denver Senfoni Orkestrası'nda piyano çalıyordu. Noel'de bize hava tüfeği, elektrikli tren, beysbol sopası, kızak gibihediyeler alırdı. 

    "Yakında evleniyor Mingo. Bir karısı olacak," dedi Clito. "Mingo mu?" dedi babam kuĢkuyla. "Bekle. Görürsün." 

    Anahtar deliğinden Clito Dayı'nın gizemli gülümsemesini gördüm.Zevkten dört köĢeydi. 

    "Kiminle evlenecekmiĢ?" diye sordu annem. "Bir  putana ile tabii ki," dedi Ġtalyanca. "ġırfıntının tekiyle." "Sen nerden biliyorsun?"

    "Çok Ģey bilirim ben." Gülümsedi. "Çok, çok..." Annemle babam onun bildiklerinden ürküp sustular. ġarabın babamın

    gırtlağındaki çağıltısını duyabiliyordum. "Mingo'nun evleneceğine sevindim," dedi annem. "O kadar yalnız ki, o

    Roma Oteli'nde bir baĢına." "Yalnız mı?" dedi Clito Dayı sırıtarak. "Yalnız değil Mingo. Roma

    Oteli benim dükkândan yarım blok. Gözlerim görüyor benim. Bir Ģeydemiyorum, ama görüyorum ne oluyor." 

    "Ne görüyorsun?" "Bir kadın görüyorum, kızıl saçlı." 

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    26/168

    28

    Annem masaya vurdu.

    "Clito, ne kadar yoruyorsun beni! Ne fitneci adamsın!" Clito eller ini kalbine bastırdı. "KardeĢim bir  putana ile evlensin diye

    mi fitne? O kadın Flamingo Pansiyonu iĢlettiği için mi fitne? Ah, hayır!Küçük kardeĢim Mingo'ya sevgimden fitne. Ben berilerim. Saç kestirmeyegelirler; dört kız bir kadın. Bir Ģey söylemem. Saçı keserim, parayıverirler. Ama bu kadın benim küçük kardeĢim Mingo ile evlenmek isterse ben fitneci değilim, konuĢurum. Miııgo'yu korumak için." 

    "Mingo o tür bir kadınla evlenmez," dedi babam. "O kadar sağduyusuvar."

    "Mingo, o bir deli. Büyük sanatçı." "O kadar da deli değil," diye karĢılık verdi babam. "Mingo genç Ġm

    adam. Gönül eğlendiriyor. Onun bileceği iĢ." O kurnaz gülümseme belirdi Clito'nun dudaklarında. "Kimse bir kı/ılla

    gönül eğlendirmek için almaz pırlanta yüzük." "Ne!" dedi annem.

    Clito kollarını kavuĢturup bir kedi gibi sırıttı. "Yüzük baĢkası içindir belki," dedi babam. Clito gücenmiĢti babamın

    kuĢku duymasından. 

    "Frank Palladino ile konuĢtum," dedi. "Frank her Ģeyi anlatır. Yüzük,kızıl saçlı için." 

    Bunu tartıĢamazlardı. Palladino berber dükkânından iki dükkânaĢağıdaki kuyumcu dükkânının sahibiydi. 

    "Öyle bir kadınla evlenemez," dedi annem. "Ben izin vermem!" "Çok geç," diye gülümsedi Clito. "KuĢ gibi uçuyor..." 

    Clito evden çıkıp klanın diğer üyeleriyle görüĢmeye gitti. Ertesi günannem sürekli telefondaydı, ya o birini arıyordu ya da birileri onuarıyordu. Yemekte babama ayrıntıları anlattı. Rosa Teyzem, Attilio'nunkarısı, üzüntüden kahrolmuĢtu. Philomena Teyze de bu konuda

    konuĢamayacak kadar tiksinmiĢti -tuhaf Ģey, çünkü annemle neredeyse birsaat telefonda bunu konuĢmuĢlardı. Teresa Teyze Mingo'nun neden diğerkardeĢleri gibi temiz ve ahlaklı bir Ġtalyan kızıyla evlenmediğini bilmek

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    27/168

    29

    istiyordu. Louisa Teyze Mingo'nun kadınını ilk gördüğünde gözlerinioyacağını söylüyordu. 

    Üç gün boyunca bir tür kitle histerisi hakim oldu klana. Teresa Teyzeeve gelip annemin omzunda ağladı. Annemle Louisa Teyze kiliseye gidipMingo'nun selameti için dua ettiler. Philomena Teyze evimize geldi,kanepeye yığıldı ve ağlamaya baĢladı. Annem ellini tuttu, birlikteağladılar. Babam, Flamingo Pansiyon'a gidip bütün bu karmaĢaya nedenolan o kadınla konuĢmayı teklif etti, ama annem onu askılıklarındanyakalayıp "Sakın öyle bir Ģey yapayım deme!" diye bağırdı. 

    Haber yayıldıktan üç gün sonra Clito evimize geldi yine. Polise gidipkızıl saçlı kadının siciline baktırmıĢtı. ĠĢte korkunç gerçekler: Kadının adı,Joan Cavanough idi ve otuz iki yaĢındaydı. Yıllardan beri kötü kadınlıkyapıyordu, iki kez de tutuklanmıĢtı. Ama asıl adı, Joan Cavanough değildi;Mercedes Lopes'ti.

    "Meksikalı, öyle mi?" dedi babam. "Hayır," dedi Clito. "Portekizli." "Portekizli," dedi babam. "Hımm. Bu kötü." "Kilise izin vermez," dedi annem. "Mingo Protestan kilisesinde

    evlenmek zorunda kalacak."

    "Portekizli ise Katoliktir muhtemelen," dedi babam."Onun gibi bir kadın nasıl Katolik olur?" dedi annem. "Asla!" Babam öfkelendi birden. Belki kayınbiraderlerinden hiçbir zaman

    hoĢlanmadığı için, belki Clito Dayı'dan nefret ettiği için, belki onunla balığa çıkan Mingo Dayı'yı çok sevdiği için, her neyse birden yumruğunumasaya indirip tabaklan havalandırdıktan sonra bağırmaya baĢladı. 

    "Fark etmez! Meksikalı, Amerikalı, Portekizli, Katolik, Protestan -farketmez! Bir erkek kendi kaderini kendi tayin eder . Rahat bırakın adamı.Belki seviyor bu kadını. Belki kim olduğu umurunda değil. Belki onuFlamingo Pansiyon'dan çıkarıp ona namuslu bir ev sunacak. Bunu hiçdüĢündünüz mü?" 

    Clito anneme baktı buruk bir gülümsemeyle. Sonunda gerçek kimliğiaçığa çıkmıĢtı babamın; inancındaki o sefil liberalizm. Ba bam bitkin birhalde oturup Ģarap içti. Clito annemin yüzüne dalıp gitmiĢti, acıyarak

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    28/168

    30

     bakıyordu ona. Evden gittiğinde kimse ne bir kelime etti ne de yerindenkımıldadı. 

    Babam masada kaldı. Annem kocasından utanç duyduğunu ima eder bir biçimde tabakları takırdatarak topladı sofrayı. Babam üç saat boyuncamasada oturup içti. Çok sessizdi, elindeki bardağı döndürüp duruyordu.Ġki kez testiyi doldurmak için mahzene indi. Yatağa gitmek için yerindenkalktığında sendeledi. Sadece bacakları sarhoĢtu ama. Koyu bir hüzündalgasının yılgınlığı çökmüĢtü üzerine.

    Clito ertesi gece gelmekte gecikmedi. Elinde Ģapkasıyla yemekodasının ortasında dikilip Ģu açıklamayı yaptı: O öğleden sonra MingoDayı berber dükkânına gelmiĢti.  Sakal tıraĢı olmak için. Üç günlük birsakal vardı yüzünde. Solgun ve bitkin görünüyordu. Nerelerde olduğusorulduğunda "ġvırada burada," demiĢti. Neler yaptığı sorulduğunda ise,"Biraz ondan biraz bundan," diye karĢılık vermiĢti. Clito Dayı Mingo'yaevlenmeyi düĢünüp düĢünmediğini sorduğunda da, "Bazen evet, bazenhayır," diye karĢılık vermiĢti. 

    Mingo Dayı sıcak havluların altında uyuklarken Clito Dayı usulca arkaodaya geçip Julio Dayı'ya telefon etmiĢti, kasaba. Ġki dakika sonra Juliodükkândaydı. Mingo berber koltuğundaydı hâlâ. 

    "Bu aralar hiç göremiyoruz seni," demiĢti Julio Dayı. "Buradayım iĢte," diye gülümsemiĢti Mingo. "Yarın evlilik yıldönümüm," demiĢti Julio Dayı. "AkĢam yemeğine

    davetlisin, ravioli var. Gelecek misin?"

    "Gelirim."

    Ve Julio'yu yıldönümü için kutladıktan sonra çekip gitmiĢti Mingo.Clito Dayı'nın açıklaması burada bitti. 

    "Yarın Julio'nun evlilik yıldönümü değil ki," dedi annem. "KasımdaevlenmiĢti, Attilio diĢlerini çektirdikten iki gün sonra." 

    "Yarın öğlen saat birde,"  dedi Clito. "Julio'nun evi. Herkes gelsin."Gizemli bir biçimde gülümseyip gitti. 

    Babam Julio Dayı'nın evine gitmek istemiyordu. Ertesi gün öğlesaatinde annem yüzünde pudra, ağzı firkete dolu ve giydiği kor seden zorsoluk alarak bir odadan bir odaya k oĢturuyordu. Babam yeni pantolonuyla

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    29/168

    31

    mutfak masasına oturmuĢ Ģarap içiyor, bunun bir tuzak olduğunu vegitmeyeceğini söylüyordu. Neden tıraĢ olmuĢtu öyleyse? Ve neden yeni pantolonunu giymiĢti? Protestoyu giderek artırmasına rağmen annemdençok daha önce giyinip hazırlanmıĢtı. 

    Tek sıra halinde arka bahçedeki her iki yanı kar kaplı patikaya girip babamın kamyonunu koyduğu barakanın yolunu tuttuk. Annem babamınyanına oturdu, biz çocuklar kamyonun kasasına yerleĢtik. 

    Julio Dayı'nın tek katlı evi iki kilometre uzaklıktaydı. VardığımızdaMingo Dayı dıĢında herkes oradaydı. Annem soluk soluğa kaldıverandanın basamaklarını tırmanırken. Birden gözyaĢlarına boğuldu. JulioDayı kapıyı açıp ona sarıldı. 

    "Tamam, tamam, Coletta," dedi. "Sen üzülme, her Ģey yoluna gi rer."PeĢlerinden puro dumanı kaplı salona girdik, Ģarap ve ter kokuyordu

    içerisi, erkek teri. Saygdı bir sessizlikle annemin hıçkırarak mutfağagiriĢini seyrettiler. Tony Dayı'nın gözleri doldu birden, kendine hâkimolmak için dudağını ısırdı. Annem mutfakta dört teyzemin kollarınayığıldı. Bir süre sonra Louisa'nın sunduğu Mingo Dayı'nın hayatından pasajlar eĢliğinde ağlaĢmaya baĢladılar -rahip yardımcılığı ona ne kadaryakıĢırdı, ne kadar güzel bir bebekti, piyanoyu ne kadar zarif çalardı, o

    kızılla evlenirse annelerin ve ba balarının kemikleri nasıl sızlayacaktı.Sonra ateĢteki yemek kaynayıp taĢtı. Kadınlar hemen ağlamayı kesipateĢin altını kıstılar. Her Ģey yoluna girdikten sonra kaldıkları yerdendevam ettiler, bu kez tutkulu bir öfkeyle. 

    "AĢmalı onun gibi kadınları," dedi Philomena. "Sallandırıp çü-rüyünceye kadar bırakacaksın orada." 

    "Asılmak kurtuluĢ olur onun için," dedi Teresa. "Göğsüne o filmdekigibi bir iĢaret koyup sokaklarda sürükleyeceksin. Üzerine tüküreceksin."Tükürdü. 

    "Paramparça edeceğim onu," dedi Louisa Teyze yavaĢ yavaĢ ısınarak."O kadını gördüğümde tırnaklarımı gözlerine sokup gözlerini oyacağım.Hiçbir erkek yüzüne bakmayacak bir daha." 

    Babam salondaki sofada kendine bir yer bulup oturmuĢtu, ama önceerkeksi bir tiksinti duygusuyla üzerlerine Pompei kalıntıları iĢlenmiĢyastıkları kaldırıp baĢka bir yere koyması gerekmiĢti. Diğer yastıkların

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    30/168

    32

     parlak yüzlerinde Ģiirler vardı. ġiirlerden bir tanesinin baĢlığı "Anne" idi.Bir diğerinin ise, "Evim, Güzel Evim." Duvarlar ve piyanonun üzerihayatta ve ölmüĢ akraba fotoğraflarıyla kaplıydı. Teresa Teyze'nin altı ayönce ölen bebeğinin o ürkütücü fotoğrafı vardı bir de. Bebek öldüktensonra çekilmiĢti fotoğraf. 

    Oturuyorlardı öylece, ailenin erkekleri. Julio Dayı, kasap; onunevindeydik. Clito Dayı, berber. Pasquale Dayı, taĢçı. Tony Dayı, kamyonĢoförü. Attilio Dayı, amele. Babam, duvarcı. Üzerlerine dar gelen pazarkıyafetlerinin içindeki tıknaz bedenleri terlerken o süslü küçük salondaoturmuĢ Ģarap ve puro içiyorlardı. 

    Orada bulunmalarının nedeni üzerine konuĢmuyorlardı. Havadansudan, zor zamanlardan konuĢuyorlardı. Hepsinin birbirleriyle meselelerivardı ve her an bir Ģey patlayabilirdi. Duvarcı babam, taĢçı Pasquale'ninyaptığı iĢi küçümserdi. Kamyon Ģoförü Tony Dayı akrabaları için iĢyapmamaya yeminliydi. Bu yüzden de diğerleri ondan nefret ederdi. Hepsikasap Julio'nun iki yüzlü bir zorba olduğunda hemfikirdiler. Amele AttilioDayı diğerlerinin sürekli maddi sıkıntıdan söz etmeyi ihmal etmeyerekonlardan borç alma umudunu yok etmelerine fena halde içerlerdi. Ġki ortakyanı vardı bütün bu adamların. Mingo'ya duydukları hayranlık; çünkü

    Mingo sanatçıydı, özgürce uçan bir kuĢtu, gününü gün eden bir bekârdı.Bir de uğursuz dilinden ötürü Clito Dayı'ya besledikleri nefret. ClitoDayı'nın ne hissettiğini kestirmek mümkün değildi çünkü baĢkalarınınhayatlarında yaĢıyordu. 

    Bir süre sonra Tony Dayı havayı yumuĢatmaya çalıĢtı. "Ah, Tanrım!" dedi. "Ravioli nefis kokuyor.""Ravioli  mi?" dedi Julio Dayı. "Sen beni milyoner mi sanıyor sun? 

    Spagetti."  

    "Ama ben sanmıĢtım ki..." "BoĢ ver ne sandığını. Burada neden toplandığımızı biliyorsun. O

    kadın hakkında ne yapacağız?" "Ben Mingo'yla konuĢurum," dedi Pasquale Dayı. "Beni dinler." "Sen!" dedi Julio küçümseyerek. Kasap ameleye söylüyordu.

    "Güldürme beni." "Ben bu iĢe bulaĢmak istemiyorum," dedi Tony Dayı. 

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    31/168

    33

    "Tony haklı belki de," dedi babam. "KarıĢmamak en iyisi belki." "Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin?" dedi Pasquale. "Öyle

     bir yenge istiyorsun galiba."

    Babamın sesi kabardı. "Bazı yengelerime yeğleyebilirim," dedi. Pasquale yerinden fırladı. Babam da. Birbirlerinin üzerine yürüdüler,

    göğüs göğüse geldiler. Diğerleri onları ayırırken birbirlerine bağırdılar. "TaĢçı filan değil o, serserinin teki!" diye bağırdı babam. "Kendine bak sen, duvarcı bozuntusu!" diye karĢılık verdi Pasquale.Kadınlar koĢarak çıktdar mutfaktan, telaĢla erkeklerinin yanlarına

    gidip kavga etmemeleri için yalvardılar, ĢiĢman sinekkuĢları misalivızıldayıp durdular. Kavga kimse kimseye vurmadan önlendi. Erkeklerkadınlara salondan çıkmalarını emrettiler. 

    Kadınlara karĢı ortak bir duruĢ sergilemek havayı yumuĢatmıĢtı.Oturdular tekrar, gerginlik sona ermiĢti. Babam kravatını gevĢetti,Pasquale ceketini çıkardı, Tony ayaklarını sehpaya uzattı ve Attilio Dayıayakkabılarını çıkardı. Güçlü bir ayak kokusu yayıldı odaya. ġarap bardakları bir kez daha dolduruldu. TartıĢma yeniden baĢladı. 

    Kuzin Delia, Tony Dayı'nın küçük kızı, kararsız adımlarla içeri girip baĢını Julio'nun kucağına koydu. 

    "Kötü kadın gelecek mi bu akĢam?" diye sordu. "Hayır," dedi Julio."Neden gelmiyor?"

    Louise Teyze içeri daldı ve Della'yı kaptığı gibi kucağına yatırıp kıçınısert bir biçimde tokatlamaya baĢladı. Della'nın çığlıkları bütün evidoldurdu. "Ben sana öğretirim kötü kadınlardan konuĢmayı," dedi Lousiesoluk soluğa. "Ben sana öğretirim!" 

    "Sen de kötüsün!" diye böğürdü Deha. "Ġğrençsin." Della'yı elinden tutup kardeĢlerimle kuzenlerimin toplandığı bodruma

    indirdim. Nef ret dolu bir ortamdı, kızlar bir tarafta erkek ler bir tarafta.Kızlar dövüĢmeyecek kadar kendilerini beğenmiĢ ve gururluydular,erkekler de kötü imalarda bulunuyorlardı. 

    Yukarıda kadınlar mutfakta sabırsızlanmaya baĢlamıĢlardı. Spagettihazırdı, sosu dökülmüĢ ve peyniri serpilmiĢ olarak kocaman tabaklarda

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    32/168

    34

     bekliyordu. Yemek odasında yetiĢkinler için, mutfakta ise çocuklar içinmasalar kuruldu. Saat bir buçuktu. 

    "Gelmeye yüzü yok," dedi Louise."Nasıl olsun ki," dedi Rosa.Mideleri Ģarap dolu erkekler somurtarak oturuyorlardı. Sadece Clito

    Dayı özenli görünümünü korumayı baĢarmıĢtı. Pencerenin önüneoturmuĢ, parmağını titizlikle yalayarak bir kadın dergisinin sayfalarınıçeviriyordu. Babam sofada uyuyakalmıĢtı, ağzı bir karıĢ açık. 

    Saat ikide Julio Dayı, "Yiyelim," dedi.Adamlar yerlerinden kalktılar, eklemlerinden takırtı sesleri çıktı. Aç ve

    huzursuz bir halde masanın bir köĢesine sıralanmıĢ iskemlelere oturup biryarım daire oluĢturdular. Kadınlar itiraz etti. Erkeklerin eĢlerinin yanınaoturmalarını istiyorlardı. Adamlar söylenip yerlerinden kalkmamaktadirendiler. Çocuklar mutfağın ortasına kurulmuĢ portatif masalardayiyorlardı. Spagetti sıcak ama hamurumsuydu; domates sosu kurumuĢtu, peyniri azdı. Tatlı olarak elmadan baĢka bir Ģey olmadığınıöğrendiğimizde spagettinin lezzeti daha da kaçtı. Portatif masalardatartıĢmalar baĢladı. Birkaç tekme savruldu. 

    Yemek odasında Julio Dayı Ģikayet ediyordu. Hayatında yediği en kötü

    yemekti. Diğerlerine fikirlerini sordu. Ağızları dolu olduğu için baĢlarını  sallayarak aynı kanıda olduklarını belirttiler. Teresa Teyza gözyaĢlarına boğuldu, kadınlar onu teselli etti. O kızıl saçlı yosmadaydı suç; o kadınınyüzünden oluyordu her Ģey. Sonra bir den herkes sustu, spagettimiziyerken sadece emme, yutma, çiğneme, yutkunma ve geğirme sesleriduyuldu.

    Ön kapı açıldı. Mingo Dayı ve kadını duruyordu kapıda. Uzun boyluydu Mingo, pırıl pırıl gözleri bir horozun gözlerini andırırdı. Saçlarımısır püskülü rengindeydi, kemikli ve mavi damarlı uzun elleri vardı.Annesi Rus olan büyükbabamın babasına benziyordu. Ailenin esmer,kahverengi gözlü ve tıknaz olmayan tek ferdiydi Mingo. Patateslerinarasında bir havuç. 

    Yanındaki kadın ufak tefekti, gül renginde dudak boyası sürmüĢtü.Mingo onu kendine doğru çekti, güven vermek ister gibi. Otuz iki

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    33/168

    35

    yaĢlarındaydı kadın, çıkık elmacık kemikleri ve çekik siyah gözleriyle birzamanlar harikulade olduğu hemen belli olan güzel bir yüze sahipti. 

    "Korkma," dedi Mingo gülümseyerek. Kadınlar tiksinti duygusuyla bakıĢtılar, ama erkeklerin yüzünde bir tür

    korku okunuyordu. Mingo Dayı kadının omuzlarından kürk pelerininikaldırdı. Altına turuncu eteğinin içine sokulmuĢ yeĢil ve bol bir bluzgiymiĢti. Narın yapılı, yuvarlak kalçalı, ince bacaklı bir kadındı. ElleriniovuĢturdu, soğuktan kızarmıĢlardı. Mingo Dayı kadının ellerini ellerininarasına alıp onları ısıttı. 

    Bu fazla geldi kadınlara. Kalktılar, çenelerini kaldırıp tek sıra halindeyatak odaksına girdiler ve kapıyı arkalarından çarptılar. Mingo Dayıgüldü. 

    "Demedim mi ben sana?" dedi.

    Kadın korku dolu gözlerle ona baktı. Sonra yatak odasının kapısı açıldı. Rosa Teyze süzüldü dıĢarı.

    "Attilio," dedi, "hemen içeri gel. Senin orada oturmanı istemiyorum,Attilio. Duydun mu beni?"

    Attilio iskemlesinden kalkmaya yeltendi ama Mingo Dayı onun bakıĢını yakalayınca yerine oturdu tekrar. Kadın gülümsedi, bir köpeğin

    diĢleri kadar beyazdı diĢleri. Mingo Dayı kolunu kadının omzuna koyuponu masaya yaklaĢtırdı. Erkekleri kadına tek tek tanıĢtırdı. Kadınınyüzüne bakmadan baĢlarını soğuk bir biçimde salladılar. Kadın her birinegülümseyip, "Memnun oldum," dedi. Sıra Clito Dayı'ya geldiğinde, "Ah, ben sizi tanıyorum! Siz benim ber - berimsiniz!" dedi kadın. Clito gözlerinikırpmakla yetindi. 

    Mingo Dayı mutfak kapısına doluĢmuĢ biz çocuklara döndü."Çocuklar, bu Bayan Cavanough."

    O anda yatak odasının kapısı açıldı ve kadınlar dıĢarı döküldüler,çocuklarını uzaklaĢmaya çalıĢan yavru kedileri kapar gibi kapıp topladılar,kimini ensesinden ve saçından yatak odasına sürüklediler. KuzenimAlbert ile ben kaçtık. Annem babama yalvardı, Philomena TeyzePasquale'ye Albert'i dıĢarı çıkarmasını emretti. Adamlar Mingo Dayı'yıgücendirme korkusuyla omuz silktiler. 

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    34/168

    36

    Yatak odasından tekme, çığlık ve tokat sesleri geldi. Kadınların (ilkeliçığlıkları ve hakaretleri soğuk rüzgâr gibi geçiyordu duvarlardan; sürtük,yuva yıkıcı, sokak kadını. 

    Adamlar kıvranıp öksürüyorlardı, ama Mingo ve Bayan Cavanoughfarkında değillerdi sanki. Teresa Teyze'nin, "Onun dokunduğu bütüntabakları kıracağım," çığlığına rağmen masaya oturdular.

    "Gözlerini oyacağım!" diye bağırdı Louise.Sonra tepinme ve zaman zaman atılan çığlıklar eĢliğinde itip kakma

    sesleri duyuldu. Kapı bir kez daha açıldı, Louise saçları darmadağın ve bluzu yırtılmıĢ olarak kadınların elinden kurtulup elinde saç fırçasıylaBayan Cavanough'ya saldırdı. 

    "Öldürürüm seni dıĢarı çıkmazsan!" dedi tiz bir çığlıkla. "Beyni ni patlatırım senin!" 

    Kadın korkuyla Mingo Dayı'nın arkasına saklandı, babamla Julio DayıLouise'yi tekrar yatak odasına götürürlerken saç fırçası Ju - lio'nunkafasına iniyordu. Kapıyı kapatıp geri geldiler, Julio Dayı acı içindekafasını ovuĢturuyordu. Mingo Dayı çenesini öne doğru çıkarmıĢtı,gözleri öfke doluydu, yine de gülümsüyordu sürekli. 

    "Kaygılanma hayatım," dedi kadına Mingo. 

    "Gidelim," dedi kadın. "Benden nefret ediyorlar." "Bu ev sana açık," dedi Mingo. "KardeĢimin evi herkese açıktır. Öyle

    değil mi, Julio?""Sana açık değil!" diye bağırdı Philomena yatak odasından. Bayan Cavanough'nun dudakları titredi, parmaklarım gırtlağına

    götürdü. Ağlamak üzereydi. Önünde bir bardak Ģarap gördü, alıp birdikiĢte içti. Sonra oturup dirseklerini masaya yasladı ve adamlara baktı,duvarlara baktı, kucağına baktı. Birden kalktı. 

    "Yapamam!" diye hıçkırdı. "Ah, Mingo, yapamayacağım! Ya- pamayacağım!" 

    Salona koĢtu, paltosunu aldığı gibi ön kapıdan dıĢarı fırladı. Mingogeri gelmesini söyleyerek peĢinden gitti. Arabanın direksiyonuna geçmeküzereyken yakaladı onu, vücudunun yarısı arabanın içindeydi, elleridalgalanıyor, kadına yalvarıyordu. Sonra geri çekildi, araba yola çıkıpaniden hızlandı. 

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    35/168

    37

    Mingo ellerini cebine sokup eve doğru yürüdü. Verandada durup birsigara yaktı. Birkaç dakika verandanın korkuluğuna yaslandı, ağzındanduman bulutlan çıkıyordu. Sonra sigarayı fırlatıp içeri gir di.

    Masada oturan adamlar tabaklarına baktılar. Yatak odasında çıtçıkmıyordu. Mingo oturup kendine bir bardak Ģarap koydu. Julio Dayıomzuna dokundu.

    "Olanlardan ötürü özür dilerim." "Kapa çeneni," dedi Mingo. Acı ve hayal kırıklığı dolu gözleriyle yüzlerine baktı tek tek. Onu koca

    masada tek baĢına içerken bırakıp salona geçtiler, fısıltıyla konuĢtular.Mingo aralıksız içti, düĢüncelere dalarak. Bir süre sonra yatak odasınınkapısı yavaĢça açıldı ve sessiz kadınlar çıktı ılıĢan. Bir an masanınetrafında durup beklediler, öfkeleri yatıĢmıĢtı, yaydıkları Ģefkat vemerhamet dalgaları Mingo'yu kapladı. Teresa Teyze aĢağı inip bir ĢiĢe brendi ile döndü. 

    "Bunu dene, Mingo. Saklıyordum." Mingo bardağını doldurup içti. Louise Teyze yanına oturmaya cesaret

    etti, parlak saçlarını okĢadı. "Zordur, Mingo," dedi. "Çok zordur -bilirim."Kadınlar ölmüĢ bir aĢkın gece nöbetini tutarken Mingo tek kelime

    etmeden içmeye devam etti. Çok geçmeden brendi ĢiĢesi boĢaldı,Mingo'nun baĢı masanın üzerine düĢtü. Onu kaldırıp yatak odasınasürüklediler. Ayakkabılarıyla giysilerini çıkarıp yatırdılar. Derin biruykuya daldı, arada sırada kabus görüp inliyordu. Louise alnını okĢadı. 

    "Çok genç," dedi. "Unutur." Mingo birden doğruldu, kan çanağına dönmüĢ gözlerinde çılgın bir

     bakıĢ, yumrukları sıkılmıĢ. Hepimiz yatak odasındaydık, kadınlar yatağınetrafında, erkekler ve çocuklar kapının önünde. 

    "Clito!" dedi Mingo. "Ah, Clito! Hazreti Meryem aĢkına, neden yaptın bunu bana?"

    Sonra yatağa yığılıp uykuya daldı tekrar. Kadınlar perdeleri çekipodayı kararttılar. Herkes usulca dıĢarı çıktı ve kapı örtüldü. Mingo'nunyürek paralayan sesi belleklerimizdeydi hâlâ. Herkes bembeyaz bir yüzletek baĢına duran Clito Dayı'ya baktı. Rosa Teyze ellerini kalçalarına

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    36/168

    38

    dayayıp karĢısına geçti. Birden yüzüne tiikür - ılii. Kadınlar bir andaçıldırdılar, Clito Dayı'yı köĢeye sıkıĢtırdılar. 

    "Ġkiyüzlü!" dedi annem. "Pis dedikoducu!" dedi Philomena.

    "Gözlerini oyacağım onun!" dedi Louise.Ġmdadına adamlar yetiĢtiler, onu kadınların pençelerinden kurta- rip ön

    kapıya götürdüler. "Hadi, Clito," dedi babam. "Toz ol buradan, yoksacanın yanacak." Babam Clito Dayı'yı ön kapıdan öyle bir güçle itti ki berber dengesini kaybedip basamaklardan aĢağı yuvarlandı. Bir süre karıniçinde öylece yattı. Sonra ayağa kalkıp yürümeye baĢladı. 

    O günden sonra Clito Dayı'dan korkmadık -hiçbirimiz. Saç tıraĢımızgeldiğinde annem bizi Clito'nun dükkânının tam karĢısındaki BerberJoe'ya gönderdi. 

    TOZA SOR'A ONSOZ

    Yoldaki toza sorun! Mojave Çölü'nün baĢladığı yerde tek baĢlarınaduran bodur ağaçlara sorun. Camilla Lopez'i sorun onlara ki atlınıfısıldasınlar. Evet, çünkü sevgilimi son gören Mojave'nin sınırındayaĢayan bir veremliydi ve dediğine göre ona hediye ettiğim köpekle

     birlikte Batı'ya doğru gitmiĢti, Panço'ydu köpeğin adı, o günden sonraPanço'yu da gören olmadı. Buna inanmayacaksınız. Bir kızın ekim ayındayanına Panço adında genç bir polis köpeği alıp Mojave Çölü'ndeyürümeye baĢladığına inanmayacaksınız, aıııa doğru. Köpeğin ayakizlerini gördüm kumda, yanında da Ca- milla'mn ayak izleri... Ve bir dahahiç dönmedi Los Angeles'a, annesi de onu bir daha görmedi ve bir mucizegerçekleĢmemiĢse Motive Çölü'nde ölmüĢ olması gerekir. Panço'nun da.Ġkinci romanım ıçiıı bir taslak hazırlamam gerekmiyor, hazır. BaĢımageldi. Kız git- iı, ona âĢıktım ve benden nefret ediyordu, benim öyküm bukadar.

    Yoldaki toza sorun. Plaza Meydanı'ndaki koca Jinpero Seıra'ya sorun,heykeli orada duruyor, üzerinde çaktığım kibritlerin izleri de, orada sigaraiçip insanlığı seyrederdim, ben, John Fante ve Arturo Uaııdini, ikisi birarada, insan ve hayvan aĢığı, fark gözetmeksizin.

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    37/168

    39

     Ne günlerdi! Sokaklarda gezinir, emerdim sokakları. Arturo Bandi- ni, tek bir kısa öyküyle, büyük düĢler kuran büyük yazar. Hâlâ gö rebiliyorumonu, Bandini karakterini, kolunun altında yeĢil kapaklı bir dergi, süreklikolunun altında, insan ve hayvan aĢığı, fark gözetmeksizin, filozoftu, genç bir filozof. Bir bar kızına âĢık olup  reddedilen genç bir yazarın basitöyküsü. 

    Bir dakika, izin verin de anlatayım Ģu öyküyü. Camilla Lopez adında bir kıza âĢık oldum. Bir gece çalıĢtığı yere gittim ve karĢım- daydı ve ogünden beri o kızın güzelliğini her düĢündüğümde boğulacak gibi olurum,Ģimdi yazarken bile. Oradaydı, yanımda, bir birahanede garson, banakahve getirdi ve ben kahveyi iğrenç buldum ve konuĢtuk. Sonra yinegittim oraya, sonra yine ve yine, ve bir süre sonra o kadar âĢık oldum kisaçma sapan davranmaya baĢladım ona. Bu arada o baĢkasına âĢıktı,çalıĢtığı Liberty Birahanesi'nin barmenine, barmenin ise ona tahammülüyoktu. Bu yüzden çıktı benimle, barmeni unutmak için, her yere geliyordu benimle ve deli oluyordum onun için, ben ona tutuldukça o da barmenetutuluyordu. Marijuana içmeye baĢladı. Bana da öğretti içmeyi. Sapıttı.Akıl hastanesine koydular. Bir ay kaldı orada. Çıktığında tekrar gördümonu. Barmen Sammy'ye âĢıktı hâlâ. Sammy'nin ona tahammülü yoktu.

    Tahammülü yoktu çünkü Camilla Meksikah'ydı ve o Amerikalı 'ydı, buyüzden onu küçük görüyordu, bu iĢte öykü -Ramona teması, ama bu kezĠtalyan kökenli bir Amerikalı anlatıyor, ve o, Bandini, bu kıza acıyorçünkü o da biliyor toplumsal önyargının nasıl bir Ģey olduğunu, ve kızı deligibi seviyor ama kız onu anlamıyor. Bir yazar Bandini. Los Angeles'da bir baĢına. Soneler yazıyor kıza. Kız soneleri okuyup yırtıktan sonra sokağafırlatıyor. Sokaktaki toza sorun, Liberty Birahanesi'nin talaĢına sorun, oallahın cezası kirli talaĢa sorun, üzerine küçük kâğıt parçaları düĢtüğünüsöyleyecektir size, benim sonelerim iĢte onlar, çünkü sevmedi beni, onueğlendiriyordum, ama o Amerikalı Sammy için çıldırıyordu. 

    Bundan bir roman çıkmaz mı diyorsunuz? Lanet olsun, Camilla'yitanıdığım gece kumsala gidip çırılçıplak yüzdük ve o fazla açıldı, onunarabasıyla gitmiĢtik, harikulade bir kızdı, harikulade Camil- la, nasılseviyordum onu, Tanrım, Tanrım, ve ne pis bir oyun oynadı bana, çılgın buluyordu, beni, onu güldürüyordum, ve gitti açıldı o gece, normal bir

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    38/168

    40

    kızın açılamayacağı kadar, sabahın ikisinde o soğuk okyanusta ve o geceonu ay ıĢığında gördüğümde kuĢkulanmıĢtım, iĢte sosyal baskı karĢısındadarmadağın olacak bir kız demiĢtim kendi kendime, o zaman bile fazlahassas ve harikulade bir Ģey vardı o kızda, ondan sonra da, harikulade kız,kömür karası saçlar, kadife bir ten, yüzmeye baĢladı ay ıĢığında, banameydan okuyarak, ben açılmadım ama, bir süre sonra yorulup döndüm,sonra o da döndü ve battaniyeye sarılıp uyuduk birlikte -iki çıplak çocuk,ama yanında yatarken hissetmiĢtim ona hiçbir zaman sahipolamayacağımı, bir Ģekilde zehirli olduğunu hissetmiĢtim, aslagerçekleĢmeyeceğini, Ģehvetsiz bir tutku hissetmiĢtim, kızın tuhaflığını,annemin memesini hissettiğim gibi, o kadar emin, benim harcım değildi otoprağa ait olan harikulade güzellikte bir Meksikalı kızı gökyüzününaltında götürmek. Ve ben, merhametli kiĢi, insan ve hayvan aĢığı, SantaMonica Körfezi'nin kumlarına sorun Arturo Bandini'nin o gece büyük birsevgili olup olmadığını, hayır hayır hayır,  çünkü bir adam küçük kızınanasıl acırsa öyle acıyordum ona, Ģehvet değildi hissettiğim, tutkuydusadece, ve hep öyle kaldı. Sonra sabahın beĢinde, güneĢ Doğu'dayükselirken, Wilshire Bulvan'nda gidiyorduk ve o kadar mutluydu ki onadokunmadığım için, arabayı o sürüyordu, tuhaf ve önemli bir Ģey söyledi,

    her sözcüğünü hatırlıyorum, Ģöyle dedi: "Çok güzel bir geceydi. Bir dahaasla tekrarlanmayacak." Ama sürekli aptallık ettiğime dair bir kuĢku vardıiçimde, sadece o gece değil, onunla birlikte geçirdiğim her gece, çünkü omuhteĢem kentte çok tuhaf ve büyülü yerlere gitmiĢtik birlikte. Süslü püslü Hollywo- od'dan mı söz ediyorum? Filmlerden mi? Bel Air veLakeside'dan mı? Pasadena ve çevresindeki civcivli bölgeden mi? -hayır,hayır, binlerce kez hayır. Farklı medeniyetlerden bir kızla bir oğlana ait bukitap diyorum size; Main Sokağı'na, Spring Sokağı'na, Bunker Tepesi'nedair, kentin Figueroa'nın batısına kadar olan kısmına dair, ve iinlii insanlarfilan yok bu kitapta, dedikodu yok, skandal yok. Terslen bir Ramona

    öyküsü. Güzel. Bana dair. Bu yüzden  Toza Sor   koydum adını kitabın, çünkü Doğu ve Or -

    tabatı'nın tozu var bu sokaklarda, ve hiçbir Ģeyin yetiĢmeyeceği bir toz bu,kökleri olmayan bir kültür, asla onlara ait olmayacak topraklara ulaĢmaya

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    39/168

    41

    çalıĢan umutsuz insanların anlamsız öfkesi. Ve onların mutlu olduklarınısanan, onlar gibi olmaya çalıĢan bir kız. 

    Arturo Bandini, ben, büyük yazar,   The American Mercury ûeyayınlanmıĢ tek bir öyküyle ve öykü Opera Binası'mn önünde durup içerigiren zenginleri seyrederken baĢarımın bir kanıtı olarak ce bimde hep.Bazen kazayla bir kürk mantoya değebilmek için kalabalığın içindensıyrılıyorum, oradan tesadüfen geçiyormuĢum gibi, affedersinizhanımefendi, ve sonra saatlerce onu düĢünüyorum, nasıl biriydi acaba-yazacağım büyük romanın kahramanıydı belki, St. Paul'un bir kırmızı biryeĢil yanıp sönen neon tabelası yatağımı renklere boyarken konuĢuyorumonunla.

     Ne günler. Yoldaki toza sorun, St. Paul'deki odamın karafatmalarınasorun, odamın köĢesinden çıkan farelere sorun, ne kadar cana yakındı ofareler, konuĢurdum onlarla. "Selam fare, nasılsın bu gece, arkadaĢlarınnerede?" Elbette, insan ve hayvan aĢığı, fark gözetmeksin, dostluklarımkazanmak için besliyorum fareleri, muhteĢem bir insan, müĢfik bir adam,Thoreau ve Emerson okuru, gelecek vaat eden hoĢgörülü büyük yazar, St.Paul'un ıĢıkları yanıp sönerken ekmek kırıntılarıyla fareleri besliyor,onların sağa sola kaçıĢmalarını izliyordum, ama fazla samimi olmaya

     baĢladıklarında son vermek zorunda kaldım, yatağıma filan çıkıyorlardı,iyi dosttuk onlarla, ama Çinliler gibi çoğalıyorlardı ve odam çok küçüktü.  

    Bir deli gibi mi konuĢuyorum? Deliliği verin bana öyleyse, o günlerigeri getirin. Ġnsanlığa acıyan birine dair tuhaf bir roman verin bana, büyükinsan Bandini, kimse onun gibi çıkamaz sahneden, her Ģeydeki zavallılık,çevremi kuĢatan saçma kent, dehamın Ģanslı üvey babası, Angel'sFlight'tan yukarı, iki yüz basamak ve Bunker Tepesi'ndeyim, kentinortasında, mukaddes basamaklar, bu basamaklardan ölümsüzlüğe tırmandıBandini! Bir gün, ey siz insanlar, anımla yankılanacak bu basamaklar ve biraz ilerde, Ģu duvarın üzerinde altından bir plaket ve üzerinde birrölyef -yüzüm. Yalnız mıyım Ģimdi? Peh! Benim yalnızlığım meyve verir,ve bir Ses'in o basamakları çıktığını hatırlayacak bir Los Angeles olacakyarın, ve Sahtekâr Benny'nin gözlerinden mutluluk yaĢlan akacaktorunlarına bir zamanlar üstün bir insanla konuĢtuğunu anlatırken. Odamaçıkardım sonra, aynanın karĢısında kendimle konuĢmaya. Ya da ün-

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    40/168

    42

    leneceğim günlere yönelik küçük bir çalıĢma belki, aynayı belli bir açıyagetirip daktilonun baĢında nasıl göründüğüme bakmak, büyük yazar iĢ baĢında, basının sorularını yanıtlıyor, flaĢlar patlarken gözlerini kırpıyorsabırla. "Beyler, beyler! Lütfen! Gözlerim, beyler ben de çalıĢmakzorundayım, biliyorsunuz." Basın mensuplarının kahkahaları. "Tanrım, ĢuBandini, hoĢ adam doğrusu, ün onu hiç ĢımartmamıĢ. Bizden biri gibi,normal bir gazeteciden farksız -harikulade bir tip."

    Tozlu hollere sorun, St. Paul'un tozlu hollerindeki tozlu insanlara

    sorun, yakında kendileri de toza dönüĢecek olan yaĢlı ve tozlu in sanlara,kanlarında Ġndiana'nın, Ohio'nun, Illinois'm ve lowa'mn tozunu taĢıyan,ölmek için bu köksüz ve tozlu topraklara gelen insanlara sorun. Üstünden  topu topu altı yıl geçti ve çoğu toza dönüĢtü bile, ama büyük yazarıhatırlayan birkaç kiĢi var hâlâ, onun ağzında toz yoktu, hayır, hayır, tozyoktu onun ağzında, büyük öykülerden söz eden büyük yalancı yazar,kanıtlamak için yeĢil bir dergide bir öykü yayınlanmıĢ bir de. Büyük yazar,tozlu kitapçıların müdavimi, tozlu dergileri kaldırıp o güzel öyküsününtozunu üfler - dı, satın alırdı dergiyi, kendi öyküsünü, tozlanmasın diye.Evet, somu, yoldaki toza sorun.

    Ho hi ho,  büyük yazar eve mektup yazıyor,  annesine, büyük yazara

    hayat zor geliyor, ama bak ana, The Atlantic'te  çıkacak bir öyküm var,  Pasifik'le,  beĢ dolar yolla, ana, beĢ dolar yolla. Ve beĢ dolarla, on dolarla,yeĢil dergili büyük yazar bir batakhanede iri bir Ģansınla konuĢuyor, tozlusarıĢına parlak geleceğinden söz ediyor. Aıturo Bandini'nin "CarissimaMia"sını okumuĢ muydu? Hayır mı, v.ı/ık, çok yazık. Peki, ArturoBandini'nin "Mea Culpa"sını okumuĢ muydu? Evet mi, okumuĢ, öyle mi'?Tuhaf. Çünkü henüz yazılmadı. Ama beĢ dolar ve on dolar, Coloradotozundan, anasının kuzusu için -men culpa, mea culpa, mea maxima culpa.

    Ġnsan dolu bir kitap, tozlu ilkel insanlarla. Gerçek Los Angeles, BunkerTepesi, ve muhteĢem günlerin düĢünü kuran Arturo Bandini. KarĢısınaçıkan insanlar: Marcus, Ģarap satıcısı, Saturday Evening Post' ta yazdığımısandığı için bana ilk komilik iĢimi veren Marcus. Bana sunduğu pembedolgun memeleriyle Bayan Adolph Lang, St. Paul'da yan odada kalıyordu, bana pembe dolgun memelerini sunmuĢtu çünkü o Tanrı'nın anasıydı vehayatın sütünden yararlanmak benim de hakkımdı. Üçüncü Cadde ile Hill

  • 8/18/2019 John Fante - Büyük Açlık

    41/168

    43

    kavĢağında duran ve sattığı marijuna sigaralarını tahta bacağına zulalayankomünist torbacı Dave Myers. Tanrı'nın Seçkin Kulları'nın üyesi olan vekurban etmeleri gereken kuzu kanını bulamadıkları için harikulade birSiyam kedisini katleden iki yaĢlı kadın sonra. Camilla ile beni CentralBulvan'nda uzun ve karanlık bir ara sokaktaki terk e- dilmiĢ bir otelinsarsak merdivenden çıkarıp erkeklerin ve kadınların ölü gibi yattıklarıodaya götüren ĢiĢko zenci, Ģilteyi bıçağıyla yarıp içinden çıkardığımarijuanayı satmıĢtı bize. Daha sonra odamda içmiĢtik marijuanayı. Bircigara, etki yok. Ġkinci cigara. Oda kararıyor. Arturo'nun vücuduyükseliyor. Yerden havalanıyor, beĢ santim, on santim. Yükseliyor,yükseliyor, ah, ah, saçma dünya, saçma Camilla, ve güldü Arturo, güldü,kahkahalar, Camilla gülmedi ama, ağzı yumuĢadı, beyaz tükürüğü ipekipliği gibi adını söylemek