jurgen kuczynski - İşçi sınıfı tarihi - e yayınları, 1. basım, 1968
TRANSCRIPT
-
8/15/2019 Jurgen Kuczynski - İşçi Sınıfı Tarihi - E Yayınları, 1. Basım, 1968
1/122
İŞÇİ SINFI
TARHI A
-
8/15/2019 Jurgen Kuczynski - İşçi Sınıfı Tarihi - E Yayınları, 1. Basım, 1968
2/122
e yayınlan : 3 tarih dizisi : 1
-
8/15/2019 Jurgen Kuczynski - İşçi Sınıfı Tarihi - E Yayınları, 1. Basım, 1968
3/122
Jurgen Kuczynski
İŞÇİ SINIFI TARİHİ
-
8/15/2019 Jurgen Kuczynski - İşçi Sınıfı Tarihi - E Yayınları, 1. Basım, 1968
4/122
JURGEN KUCZYNSK/
İŞÇİ SINIFI TARİHİ
Çeviren :
Galip Üstün
E Y A Y I N L A R I Ank ara Cad desi 37 Al kı n Han İs tan bu l
-
8/15/2019 Jurgen Kuczynski - İşçi Sınıfı Tarihi - E Yayınları, 1. Basım, 1968
5/122
Yüz kad/n, neşeyleYün tarayan.Oturduktan yerde şarkılar söyleyerek.{'\)'ı>
İKİ YÜZ dokuma tezgâhı.. Hemen alttaki satırda bu tez-gâhların her birinin başında bir kişi ve yanında da bir çocuk bulunduğu söylenmemiş olsa, bir büyük fabrikadan söz edildiğ ini sanmak hiç de yanlış oimaz. Bundan b in ya da beş bin yıl önce, hatta daha da önceleri yine böyle çalı-şılıyordu. Yalnız şu farkla ki, böyle bir durum istisnaî
olarak bir iki kere görülmüş olsa bile, genellikle, bir tek binanın içinde iki yüz dokuma tezgahı yoktu. Çalışma sırasında avazı çıktığı kadar bağırarak şarkı söyleyen yüz tane yün tarayıcı kız,bize kadm işçiler üstünde b ildik lerimizi hemen hatırlatacak bir manzara değildir.
YUKARDA bir parçasını verdiğimiz şiir XVI. yüzyıl sonundan kalmadır. Bu sınai çalışmayı yaptığı ülkenin adı dolayısıyla Jack o f Newbu r y adıyla da bilinen John Winch - Combe' ın imalâthanesini övmek amacıyla yazılmıştır. O zaman çalıştırdığı kimseler bugün işçi sınıfı derken kastettiğimiz anlamda işçiler değildi. Bugün işçi sınıfı dediğimiz sınıfın işçileri atalarınınkilerden başka aletlerle çalışır. Şimdi de, halk türkülerinden sonra bir de polis
arşivlerine bakalım. Bunlarda, 1787 yılında, çalıştıktan ipli khaneyi ne gece ne gündüz terkedemeyen, bunun içi n de gerçekte bir mahpus hayatı yaşadıklanndan yakman ipHkçi kızlann şikâyetlerini buluruz. Polis onlara hiç acımamakta ve bu katı tutum tam kırk yıldır sürmektedir. İşte nedenleri: Biraz gün düzler i ça l ışan, akşam olunc a da d i len meye ve fuhuş yapmaya koyulan ip l ikç i kız larm pek iy i b i l inen yaşama tarzı ip l ik evi sahip ler in i böyle b ir tedb ir a lmaya zor lar . İşyer ine, vü cu t lar ında açı lmış yaralar la, hat ta zührevî hasta l ık lar la, ya da gebe kalmış o larak döner ler . Kendi ler in i sakınmadan yaşamalar ı yüzünden i l le t ler i b i rb i r ler ine bulaşır ve işte en büyük yoks ul luğun doğuşunun ve düşkünler evler i iç in en fuzul î b i r yükün or taya çıkışının nedeni budur. (2)
PEK tabii ki burada söz konusu olan, bu söze bizim bugün
8
verdiğimiz anlamda işçiler değildir. Zira bizim işçilerimiz hareketlerinde özgürdür.
İŞ TE bundan dolayıdır k i 1859 yılında hakkında bi r seyyahın şunian yazmış olduğu Virginia'daki A.B.D. bir kömür madeninde çalışanlan da işçi olarak adlandırmayacağız: Dün bir maden ocağını z iyaret et t im . Çal ışanlar ın çoğu köle. Göze hoş görünen ve pek az raslanacak derecede a t le t ik vücu t lu zenc i le r . Sorum lu luk ge
rekt i ren görevlerde kul lanı lan çok sayıda Beyaz da var . Köle ler in bazı lar ı Maden Ocağı Kumpanyasına a i t ; ama büyük çoğu nluğu , sahip ler i ta raf ından yı l l ık 120 i lâ 200 Dolar arası f iyat la, g iy im ve bar ınaklar ını da sağlayan Kumpanyaya ki ra lanmış. (3)
BURADA sınıf olarak ortaya çıkışını inceleyeceğimiz çağdaş anlamdaki işçiler geçmiş devirlerin işçilerinden, özgür kişiler olmaları ve onlarla aynı üretim araçlarını, aym iş âletlerini kullanmamalın dolayısıyla ayrılır. Demek oluyor ki aym zamanda hem, ne köle ve ne de serf değil de özgür kişiler olmalan, hem de kullandıktan yeni iş âletleri dolayısıyla çağdaştırlar, herde göreceğimiz gibi bu iki nokta arasında sıkı bir bağ vardır; çünkü yeni araç
ve gereçlerle yalnız özgür emekçiler çalışabiliyorlardı.
A MA bu işç i, bü tün çağdaşlanndan na&ıl ayrıl ır? Atel ye sahibiyle arasındaki fark basittir: Mülkiyet meselesi.. İşçi, ne binası ne de donatımı kendisine ait olmayan bir atelyede çalışmaktadır. Bununla birlikte, köle gib i hiç bir şeye malik olmayan bir kimse de değildir. Elbiseleri, ev eşyası ve bazı başka mallan vardır. Yalnız, işyerinde hiç bir şey kendi mah değildir. Bir çeşit çifte hürriy eti vardır: Davranış, yani Feodal i te toprağına ya da XIV. Louis Fransasında olduğu gibi kral l ığın malı işyer ler ine, imalâthan elere bağl ı ser f ler o lan ata-larının tersine, istediği yere gitmek hürriyeti; ve aym zamanda da iş âletleri konus undaki hürriyeti ki sermayesi
iş âletleri olan bu işçiyi sermaye sahibinden ayırt ettiren de işte budur.
-
8/15/2019 Jurgen Kuczynski - İşçi Sınıfı Tarihi - E Yayınları, 1. Basım, 1968
6/122
BELKİ bu işçiyle aynı evde yaşayan, ya da bazen, çalıştığı ve oturduğu bir kendi evi olan, ama iş aletlerinin sahibi bulunan zanaatçı He arasındaki fark da budur.
İŞÇİ, zanaatçıya benzediği gibi toprağı işleyen köylüye ■de benzer: Her üçü de iş âletlerinden yararlanırlar. Ve yine aradaki fark, bu iş aletlerin in işç inin ken di mah olmamasıdır.
VÜCU DU bile kendisine ait olmayan köle bir yana bırakılacak olursa, beden işçilerinin tarihinde, hiç olmazsa iş aletlerinin büyü k bir kısmına sahip bulunmayan hiçbir insan topluluğu, sosyal tabaka ya da sınıf mevcut olmamıştır.
AMA buna karşıl ık da iş alet ler inden, işyerinden, ve feo -dalite toprağından bağımsız olduklan içindir ki modern anlamda işç iler, sınıf olarak, bir işyerini başka bi r işyerine gitmek için terketmekte özgür ilk işçilerdir. Ve işte yine bundan dolayı da, büyük iktisatçı Davi t Ricardo'nun dediğ i gibi, iş hayatında dolduracaktan boş yerlere geçmek için aralannda serbest rekabete girişen ilk i şçiler de bunlardır.
DÜNYADA bugün, ya da bundan yüz elli yıl önce, Al-manya'da veya Ingiltere'de, Hollanda'da veya Birleşik Devletler'de, işçiyi müteşebbisten, imalâthane sahibinden veya köylüden ayırt etmeyi başaramayan bir kimse pek bulunamazdı. Buna karşılık, bugün bir fabrika işçisini
bir zanaatçı kalfasından ayırt edebilmek bile güç olmaya başladı. Bu gün artık işçi sınıfının mevcut olmadığını öne sürenler bile var.
BU kitabın Herdeki bölümlerinin amacı, işte bu çeşitten sorunlan ele alarak incelemektir.
BUNU başarabilmek için belki de en pratik metod, tarih yolundan ilerlemek, M^O'tan önce adma işçi denilen kimselerin imâ la thane - manü faktü r işçileri ve tanm işçileri, maden ocağı işçileri ve evlerinde çalışan emekçiler, aynı zamanda da kalfalar ve çırakların sosyal karakterinin analizidir ve bu kimseler hakkında da ileride, daha dar bir anlamda alınmış olan işçi sın ıfı, yani Arbei ter lc- lasse ya da vvoricing class terimleri yerine emekçi
sınıf ı , arbeitende Klassen, labouring classes terim-leri kullanılacaktır.
10
S A N A Y İ D E V R İM İN D E N
Ö N C E K İ İ Ş Ç İ L E R
BUGÜN toplumu sanayi devriminden önceki durumuyla göz önüne getirmek kolay değildir. Yukarda bilhassa. Kap ital izm den önc e değil de Sanayi dev r im ind en önc e dedik; zira İngiltere'de Kapitalist bir durum sanayi devriminden en az yüz yıl, hatta bazıianna göre ikiyüz yıl önce vardı.(4)
BU topl umda herkes, bir şeye sahip olmaya önem vermekteydi. Hiç bir şeye sahip olmayan, yalnız aldığı ücretle yaşayan kimse diğerlerinden aşağı sayılıyordu. Hiç bir köylü, hiç bir zanaatçı böyle birine kız vermek istemezdi. İngiliz devrimi sırasında en aşırı yoksulluğun temsilcisi ve toprak tesviyecilerinin, d ig ge rs lerin başkanı Gerrard VVinstanley işte bunun için, ücretli çalışmaya karşı bir kanun çıkanimasını istiyordu. O zamanlar küçük bur
juvazinin devr imci kanadını meydana getiren lev el ler s ler, yani tesviyeciler, bütün hür insanlar için oy hakkı istiyorlardı -ve tabii- bu sözle de bir şeye sahip olanları, mal ve mülk sahiplerini kastetmekteydiler.
O TARİHTEN Yüz elli yıl kadar sonra, Fransız İhtilâli sı
rasında da mülkiyet ve hürriyet konusunda tutum yine aynıydı. Tan rıl ar Su sam ışlar dı da Anatole France,
11
-
8/15/2019 Jurgen Kuczynski - İşçi Sınıfı Tarihi - E Yayınları, 1. Basım, 1968
7/122
Robespierre tarafından genç devrimci Gamelin'e aşağıdaki dersi işte bu anlayış içinde verdirmektedir:
BİLGE Maxim i l ien onu mal lar ı eşi t leşt i rm eyi ye top raklar ı paylaşt ı rmayı , zengin l iğ i ve yoksul luğu or tadan kaldı rmayı ve herkes iç in mut lu, hayır l ı olan mutavassı t yo lu, or ta karar ı sağlamayı isteyenler in yalancı , ka l leşçe n iyet ler i konusunda aydın lat ıyordu. Onlar ın vecizeler ine kapı larak, i lk in, gerçek b i r cumhur iye tç in in görüş le r ine uygun o l
duğun u düşü ndüğü tasar ı lar ım beğenerek kabul et mişt i . Ama Robespier re, Jakobenlere söylevler iy le, onlar ın ar t n iyet ler in i gözler in in önüne sermiş ve sonuç o larak da n iyet ler in i s af ve tem iz g ib i g ördüğü bu adamlar ın Cumhur iye t i y ıkmaya yöne lmiş o l duklar ını ve zengin ler i ya lnız, meşru otor i teye karşı güçlü ve hakkından gel inemeyecek düşmanlar or taya çıkar tmak amacıyla te lâş ve endişeye sev- ke t t iğ in i an lamış t ı . Gerçekten , mü lk iye t tehd i t a l t ına g irer g i rm ez.malı mülkü az o lduğu kadar malına düşkün o lan bü tün ha lk b i rden Cumhur iye t in kar şısına çıkıyordu. Çıkar lar ı tehdi t ve kışkı r tmayla harekete getirmek iş başındaki rej ime karşı en ağır tahr ikt i r . Genel b i r mut lu luk ve adalet devr i hazır lamak kisvesi a l t ında mal lar ın eşi t l ik ve or tak- laşalığını yurttaşların çabalarına lâyık bir iş olarak öne sürenler , asl ında Federal ist lerden ço k daha teh l ikel i hain ve şer irdir ler. (6)
MÜLKİYET ve hürriyet, ikisi birbirine bağlıydı ve devrimci bir partinin en radikal kanadının hatta Robespierre'in gözünde bile, gelir getiren bir mülkü, örneğin ev gibi bir çeşit sabit sermayesi olmayan hiç kimse toplumun içine katılmaya değer bir kişi değildi.
İMALATHANE İŞÇİLERİ
BU açıdan, emekçi tabakalarının yapısını gözden geç i
relim ve bunu yapmak için de işe modern endüstriye en yakın görünen imalâthane işçilerinden başlayalım.
12
AŞA ĞIDAKİ satırlarda imalâthane işçisi olan bir ailenin havatı anlatılmaktadır:
MAKİNALARIIM o r taya çıkışından önce ham madd enin eği t i lmes i ve dokunm ası işç in in evinde yapı l ırdı . Kadınlar eğir i r , erkek de doku rdu; ya da ai le re is in in kendis i ça l ışmıyorsa, eğir i len ip l ik sat ı l ı rdı . Dokumacı a i le ler in in pek çoğu şehir dışında şehre yakın yer lerde otururdu. Dokuma piyasası ürünler i ta lebin i karşı lamak bakımından mahal l i p iyasanın kesin bir rol oynaması, bu konuda hemen hemen yegâne pazar olması ve daha sonraları gerek yabancı pazar lar ın feth i , gerekse t icaret in gel işmesi dolayısıy la or taya çıkan rekabet in büyük gücünün kendin i henüz ücret ler üstünde güçlü b ir b iç imde duyuramaması dolayısıy la bu a i le ler , ücret ler iy le büyük b ir rahat l ık iç inde yaşamaktaydı lar . Bu e lver iş l i duruma ayr ıca, ağır nüfus ar t ışıy la b i r l ik te mahall i pazarda sürekli bir talep artışının her e- mekçiye iş sağlayan olum lu sonucu ve meskenler in in şehir dışında b ibr ib i r inden uzak ve çok dağınık olması dolayısıyla işçi ler arasında güçlü b ir rekabetin or taya çıkamamasmı da eklemek gerekir . İşte bundan dolayı dokumacının durumu her zaman, boş vaki t ler inde iş leyebi leceği b i r parça toprak sat ın
almaya elver işl iydi. Boş zamanı ise, istediği kadar bulabi lecek durumdaydı ; z i ra dokumacı l ığını ancak canı istediği zaman ve canı istediği sürece yapıyordu.İşinin kazancı iyi olduğu için çalışmasını kendis i ayar lardı . Yalnız, doğrusu kötü b ir tar ımcıydı ; bu yüzden de, önem vererek ve inançla işlemediği tar la lar ı pek b ir şey get i rmiyordu. Ama hiç o lmazsa proleter deği ld i yaL. İngi l iz ler in dediğ i g ib i , «yurdunun topr ağına kazık çakmış» yani yer leşmiş t i ve çağdaşı İng il iz işçis inden bir ü st basamağı işgal ediyordu.
«BU İŞÇİLER işte böyle, dindar ve ağırbaşlı bir hava iç inde kend i ler in i sakin ve dürüst b i r h ayat ın akışına bırakmışlar ı . Durumlar ı daha sonraki devir ler in iş
ç i ler iy le ö lçülemeyecek kadar iy iyd i . Bi tap düşecek
13
-
8/15/2019 Jurgen Kuczynski - İşçi Sınıfı Tarihi - E Yayınları, 1. Basım, 1968
8/122
kadar çal ışmak gereğin i duymuyor lardı ; bahçeler inde ya da tar la lar ınd a, on lar iç ir t d in lenm e yer ine geçecek o lan sağl ık l ı ve d in lendir ic i , gevşet ic i çal ışmalar yapıyor lardı . Dokumacı l ıkta ancak canlar ının istediğ i kadar çal ışarak bütün iht iyaçlar ını karşı layabi l iyor lardı . Ayr ıca kom şular ının oyun ve eğlenceler ine de kat ı labi ld ik ler i iç in bütün bu kı r oyunlar ı , eğlenceler i , top oyunlar ı sağl ık durumlar ının bozulmasını önlediğ i g ib i vücut lar ını da kuvvet lend i r iyordu . Büyük çoğun luğuy la , en ikonu sağlam yapı l ı insanlardı ve gövdeler in in, komşular ı
köylüler le ya hiç ya da pek az bir farkı vardı. Çocuklar ı temiz kı r havasında büyüyor , a i le ler in in iş ine yardım edecek olsalar bunu ancak zaman zaman, arada bir yapıyor lardı ve sekiz ya da on iki saatl ik iş günü gib i b i r şey h iç b i r zaman söz konusu değ i l di.(7)»
YUKARDA tırnak içinde verdiğimiz yazının kaynağı yanlış değildir. Evet, bu satırlar Goethe'nin İsviçre gezisini anlatan İd il tarzında bir anlatısı değildir. İmalâthane emekçisi iplikçi ve dokumacılann önemli bir kısmı gerçekten böyle yaşıyordu.
İKİ çeşit imalâthane vardı: Merkezileşmiş imalâthane ve
dağılmış, bir merkezde toplanmamış olanı. Bunların birincisi çok sayıda işçiyi bir işletmede toplardı daha önce sözünü etmiş o lduğumuz VVinch-Combe'unki g ib i . İkincisi ise çok zaman, kırda yaşayan bir tek merkezî yapımevi Manüfaktür hesabına çalışan binlerce işçi kulanıyordu. Merkez imalâthanenin, Manüfaktürün sadece bu imalâthanenin dağınık yerlerde imâl edilmiş dokumalarını boyamak gibi imalâtın yalnız son safhasıyla ilgili işlemleri yaptığı da görülürdü.
FRANSA, Almanya ya da Avusturya gibi feodal ülkelerdeki dağınık imalâthane işçilerinin hayatı Engels'in anlattığından başka türlüdür. Bu ülkelerde genellikle, toprak kölesi köylülerin feodal senyörlerine karşı yükümlülük olarak yün eğirdiklerini, elde edilen iplikleri de feodal senyörün
merkezî imalâthanelere sattığını görürüz. Bu köylülerin
14
büyük çoğunluğu, çok zaman artık yok olmak üzere olan feodal sistemin en kötü şartları altında yaşardı. XV. veXVI. yüzyıllarda, örneğin Almanya ve Fransa'da şartlar daha iyi, feodal yükümlülükler de XVII. ve XVIII. yüzyıl- dakinden daha az ezici olduğundan, zaman içinde daha gerilere doğru çıkıldığında, merkezileşmiş imalâthanelerde emekçilerin daha çok hürriyete ve daha iyi bir duruma sahip olduklarını görmek nadir raslanan bir olay değildi. Hatta kimi zaman, ve özellikle de hürriyetin kırlarda henüz pek geniş olduğu XVI. yüzyılda, hemen hemen yalnız kendi hesabına çalışan kasaba dokumacılanna bile raslamak
mümkündü. Örneğin Heitz 1540'ta, dokumacı köyü olarak bilinen Saksonya köylerinden Langhennersdorfta on üç dokumacıdan yedisinin toprak sahibi olduğunu; dolayısıyla da bu kimselerin gerçekte, tarlalan kendilerini beslemeye yeten köylüler oiduklannı ve aynca yedisinin de bahçıvan ya da bir evin ortaklaşa kiracı'lanndan biri olduğunu nakletmektedi r.(8) Bahçıvanlann da, işledikleri toprağı istedikleri gibi tasarruf hakkı ve kullandiklan bir evleri vardı. Gerçekten, «hane»lerin sayısı çok zaman, toprak sahiplerinin ve bahçıvanlarmkiyle aynıydı. Yalnız, evlerin ortaklaşa-kiracı'lan genellikle mülk sahibi değildi ve o devirde nispî bir davranış özgürlüğüne sahip bulunan gerçek işçilerle durumlan aynıydı.
MERKEZİLEŞMİŞ imalâthanelerin işçileri büsbütün başka tip işçilerdi. Sayıları, ayrı ayn yerlerde çalışan merkezileşmemiş imalâthane işçilerine oranla daha azdı. See'ninXVII. yüzyıl Fransası için yapmış olduğu şu gözlem XVIII. yüzyılda Almanya ve imalâthaneler Avrupasmın geri kalan bütün öteki bölümü için de geçerlidir;
ZAFER imalâthaneler i modern fabr ik alar g ib i dü şünmemek gerek i r . Endüst r in in b i r yerde yoğunlaşması o layı , XVI I . yüzyı lda Clermont- l 'Heraut yakmm daki do kum acı ve kumaş çırpıcısı ate lyeler in i aynı çat ı a l t ında top layan Vi l len euv et te imalâthanesi (9) gibi bazı imalâthaneler sayılabilirse de bunlar henüz yaygınlaşmış değildir. İmalâthaneler işlerini çok zaman, bir çok küçük yapımcıyı ekonomik bağımlılıkları altında
tutarak dışarda yaptınyorlardı.
15
-
8/15/2019 Jurgen Kuczynski - İşçi Sınıfı Tarihi - E Yayınları, 1. Basım, 1968
9/122
GERÇEKTEN, şehir dışanda evlerde yapılan sınaî çalışmanın daha o zaman büyük bir rolü vardı. 1698 yı l ında Am iens bölgesi Mal iy e d airesinde görevl i o lan Bigno n'un An ı lar ı bu bakımdan çok önemlidir. (10) Bignon bu anılarında Picardie imalât- henelerinln pek çoğunda yalnız şehirde değil civar köylerde, ovada da çalışıldığını, çok zaman tüccarın ham maddeyi avans olarak verdiğini söylüyor. İşçilerin bir kısmı bütün vakit ler ini işler ine vermektedir ; diğer ler i ise «çif tçi l ik ve ekim işleri boş zaman bıraktıkça» bu işi yapıyorlardı. Bu durumda da yaptıkları bu iş, «belirli bir mesleği olma
yan gündelikçiler için, zaman zaman çalıştıklan bir «meslek» oluyordu. Kumaşçılıkta tüccann ya da imalâthane sahibinin önemini arttıran, Bignon bu noi^taya da dil
-
8/15/2019 Jurgen Kuczynski - İşçi Sınıfı Tarihi - E Yayınları, 1. Basım, 1968
10/122
ağırlık kazanabildi. Püriten bir avukatın daha 1597 Parlâmentosunda hem tan rıy a hem de yeryü zün de insanlara t iks int i veren tembel ve serser i k imseler in savurganl ık ve kepazel ik ler in in var l ığından(20) söz etmesinin yanı sıra, gurbete düşmüş halk yığmlarmm Kıta Avrupası yöneticilerine verdiği korku. Alman Devletlerinde ve Avrupa'nın Doğusunda olduğu gibi Kıtanın batısında da, dilencilikle ilgili kanun ve emirnamelerde sık sık görülmektedir ki bu durum, İngiltere'de XVI. yüzyıl ve XVII. yüzyılın ilk yirmi beş yılındaki ve zaten XVII. yüzyıl boyunca artık pratik önemini yitirmiş olması dolayısıyla resmen 1714'te kraliçe Anne tarafından kaldınlan, serserilere karşı sert kanunlar dönemine rastlar
Ama şartlan nispeten elverişli olan Ingiltere'de bile, ki yapımevi işçileri konusundaki gözlemlerimizi bitirirken bunu hatırlatmak yerinde olur merkezileşmiş yapım- evlerinde çalışmak yine de aşağı, doğru dürüst kimselere lâyık olmayan bir iş salıyılırdı. Ve, ailesinin yanında yün eğirirken az bir drahomayla bile olsa bir koyuncunun oğluyla evlenmek ihtimali olan pek çok köylü kızı, şayet merkezileşmiş bir yapımevinde çalışmaya gidecek olursa, artık en fakir kalfanın gözünde bile bir dilenci ya da kötü kadından başka bir şey olmazdı. Yapımevinde çalışan
işçi kızlarla fahişeler sırf, fahişelerin herkese vücutlannı satmasına karşılık ötekilerin de bir «public work», evlerinin dışında bir kamu hizmeti görmeleri dolayısıyla fahişelerle bir tutuluyor ladı. Öte yandan, bu yargı, bütün diğer emekçilerin durumunun tersine hayatlarının hiç bir teminatı bulunmayan bağsız, ilişiksiz proleterler olan iş arkadaşlan erkeklerin durumuna da uygun düşüyordu. Böylece de görülüyor ki fabrikalann öncüsü merkezileşmiş yapımevi işçileri, aslında kast-dışı bir topluluktu.
MADEN OCAKLARI İŞÇİLERİ.
BU durum, belli bir ölçüde, modern işçi sınıfının bir diğer alt tabakasına, maden ocağı işçilerinin du rumuna da uyu
yordu.
18
İLK büyük maden bilimi uzmanının adının Georgius Agrícola olması hiç de öyle akla gelmeyecek bir raslantı değildir. Zira Avrupa'da, Orta Çağ'da Am a, örneğin Eski Yunan'da değil maden ocağı işi tarımın bir koluydu. Dolayısıyla da gitgide ondan bağımsız duruma gelirken ve hatta münhasıran sınai bir çalışma olunca bile,şehirden uzak olma durmunu hep muhafaza etti. Sanayi haline geldikt en sonra, maden işletmeciliği , personelini; hayat tarzı İnsanlığın geri kalan bölümünden bir çok bakımlardan ve çok farklı olan özel ikamet bölgelerinde madan işçisi köylerinde toplamaya başladı. Maden ocağı işçileri
şehir ler in halkı taraf ınd an neredeyse insandan aşağı yarat ık lar g ib i görülüyordu. Sef i l ve kasvet l i kasabaların per işan kulübeler inde sımsıkışık ve yoksul luk iç inde yaşıyor lardı . Başka meslekten kimseler le hemen hemen hiç b i r i l işk i ler i yoktu. Bu kapanık ve p is insanlar hakkında tür lü tür lü hikâyeler anlat ı lmaktaydı ve kendi hal inde yaşayan küçük kasaba tacir i iç in, bu en korkunç b ir b iç imde çal ışt ı r ı lan işçi ler le görüşmek düşüncesi b i le tüyler ürper t ic i b i r şeydi . F i fe Kont luğunda, maden ocağı işç i ler in i özgür işçi ler le aynı yere gömmek yasakt ı . Page Arnot XVIII. yüzyılda İskoçyalı maden ocağı işçilerinin durumunu işte bu sözlerle anlatmaktadır. (21) G.D^H. Cole'un gözlemleri de aynıdır; Maden ocağı ve ağır
meta lü r j i i şç i le r i çoğun luk la , top lumun ka lan bölümünün dışında yaşayan bir yabani ler ı rkı sayı l ı yord u. (22)
I
Ve Van Gogh da 24 eylül 1880'de Pas-de-Calais maden işçileri için şunları yazmıştır:
KÖMÜRCÜLER ve dokumacı la r da d iğer emekç i lerden ve zanaatçı lardan hemen hemen apayrı, başl ıbaşına b ir ı rk; ve onlara büyük b ir sempat i duyuyorum. Bu değiş ik, yepyeni t ip ler i b i r gün oldu klar ı g ib i ç izebi l i rsem kendim i gerçekten mu t lu sayacağım.
Uçurumun dib in in adamı, de profundis, k ö m ü r
i şç is i ; da lg ın görünüş lü ve rüya görüyormuş g ib i ,
19
-
8/15/2019 Jurgen Kuczynski - İşçi Sınıfı Tarihi - E Yayınları, 1. Basım, 1968
11/122
uyurgezer gibi olanıysa, dokumacı. İşte, aşağı yukar ı ik i yı l o ldu onlar la yaşıyorum. Or i j ina l karakter ler in i tanımayı b i raz o lsun öğrendim; h iç olmazsa kömürcüler inkin i . . . Ve g i tg ide, bu belk i iş lek b ir muhayyelenin etk is iy le ama yanl ış ve haksız o larak b ir şer i r ler ve haydut lar takımı g ib i düşünülen yoksul ve kapanık, d iğer ler in in hepsin in ger is indeki iş ç i lerde dokunakl ı b i r şey, insanın iç ine iş leyen b ir yan buluyorum. Şer i r , ayyaş, haydut başka yerde olduğu gibi burada da var, ama gerçek t ip bu değil. (23)
TABİİ Ki, aslında maden ocağı işç isinden çoi
-
8/15/2019 Jurgen Kuczynski - İşçi Sınıfı Tarihi - E Yayınları, 1. Basım, 1968
12/122
Ama bu korporasyon dışı ustalar gayrı meşru çalışmakla birlikte, mülk sahibi olmayan kimseler de değildiler. Fransız İhtilâli'nin en civcivli zamanında sans cu - lo tt es adı verilenlerden oldukça uzak bir görüşte, hatta büyük çoğunluğuyla onlara karşı oldukları halde- Robes- pierre'in en zorlu taraftarlan arasında bulunanlara raslı- yoruz.
ZANAATÇI LARIN bir kısmı hatta, belk i de biraz izam eden SchmoHer'e{2Q) bakılacak olursa şehirlerde bile büyük bir
kısmı geçimlerini sağlayabilmek için tanmcı da oluyorlardı. Bununla birlikte, bazı tanıklıklarda mübalağa edilmiş olduğunu kabul etsek bile yine de, şehirlerde dahi, birer parça toprağa sahip kimseler vardı.
İNGİLTERE'DE de, zanatçılann durumu büsbütün başka nedenler yüzünden, yani yaşadıkları toplumun genel düşkünleşmesinden ötürü değil de yapımevi rekabeti dolayısıyla gerilemiş olmakla birlikte pek farklı değildi. Gerilemenin, yapımevinin rekabet ettiği sanayi dallannda sınırlı kalmış olmasının nedeni budur.
Maden ve yapımevi işletmeciliği tamamen önemsiz bir rol oynayan Amerikan kolonilerinde zanaatçının önemi saygı uyandıran ve ekonomik bakımdan da elverişli bir
pozisyonu vardı. Bunu, zanaatçıya yönetici sınıfın üyelerine olduğu gibi Mr. ve Mrs diye hitap edilmiyorsa bile, basit bir işçi gibi yalnız küçük adıyla çağınimayarak adını söylerken Goodman, kadınsa da Goodvvife sıfatlarının kullanılmasından görüyoruz.
Çalışma şartları çok zaman, XI. ve XII. yüzyıllarda Av rupa'da büyük bir tanmsal işletmedeki şartları hatırlatıyordu. İçinde yalnız ayakkabıcılan yarım düzüneyi bulan Plantasyonlar vardı. Aynca bunlara, asıl mesleği iplikçilik ya da dokumacılık olanlan, ve tabii demircileri, maran- gozlan, v.b. da eklemek gerekir. (27) Bundan başka, tıpkı Orta Çağ'daki gibi, şu ya da bu tarzda, belirli bir toprak üstünde çalışmaya katlanmak zorunda olanlar da eksik
değildi. Bunların arasında tabii ilkin kölelei saymamız gerekir. Sonra bir de indentured persons denilen bazı
22
kimseler vardı ki bunlar araziden geç iş h ak lar ınıt l bedelini ödünç aldıklan paralann birikip duran faizlerini çalışarak, bir çeşit toprak köleliği biçiminde ödemek zorundaydılar. Bunlann ardından da, ailelerinin başlıca
îj- işi kendi ler ine plantasyonun sınırları iç inde ayrılmış yeriişlemek olanlar geliyordu.
Küçük şehirlerde zanaatçılann durumu, zanaatçılığın Avrupa'da en elverişl i olduğu devi rlerdeki kadar ¡yiyidi. Büyük şehirlerde, 1775'fe, Filadelfiyanın nüfusu 40.000, New York'un 25.000, Boston'un 16.000 id i ekonimik bakımdan hiç de kötü durumda değildiler; ama Filadelfiya, New York ve Boston belediyelerinin yönetiminde hiç bir zaman York, Nuremberg ya da Rennes zanaatçılarının, ya da 1775 dolaylannda Birleşik Devletler'in düzünelerle küçük şehrindeki zanaatçılarınkinin eşi bir etkiye sahip olamamışlardır.
Bunun la birlik te yine de, zanaatçılann hiç bir zaman, merkezileşmiş yapımevi ya da maden ocağı işçileri gibi toplumun tortusunu meydana getirmediğini, genellikle her zaman, İngilizce deyimiyle v ery m uc h in it , ve ry much of it olduklanni görürüz.
Kalif iye işçi lerle zanaatçılar, ya da evlerinde çalışan çe^
şitli emekçilerle onlann yardımcılan veya çıraklan arasında şu, ya da bu durumlardaki farklan göstermek kolaydır. Am a bu ayınm sonuna kadar götürülemez. Merkezi leşmiş bir yapımevi kalifiye işçi, sanaat erbabı, makinist olarak bir zanaatçının hizmetlerine başvurabilir; bu kimse, atelyesini yine muhafaza ederek, zaman zaman, ya da bütün zamanını vererek gidip orada çalışabilir. Ve yine her zaman, merkezileşmiş yapımevinin işçilerinden farklı olarak kalır.
TARIM İŞÇİLERİ.
SANAYİ Devriminden önceki ilk büyük işçi kategorisi tanm işçileri, gündelikçiler gibi kırda çalışan işçilerden meydana gelmiştir. Machines et Bienetre Mak ina la r ve
Rahatlık adındaki kitabında Jean Fourastie(28), Vauban
23
-
8/15/2019 Jurgen Kuczynski - İşçi Sınıfı Tarihi - E Yayınları, 1. Basım, 1968
13/122
(29) tarafından XVII. yüzyılın sonu için yapılmış olan nüfus tasnifini bir modern hiyerarşi halinde düzenlemek istemektedir. Burada, gruplann şöyle sıralandığını görüyoruz:
B. Gündelikçi ler, ya da maaş alanlar, veya zanaatçı lar. Yı lda ortalama olarak 150 l ira kadar alan Kralın Gö rev lil eri Officiers du Roi. Hizmetçiler ve Uşaklar Yemek ve yatmaktan başka yılda 30 lira...
OLDUKÇA tuhaf bir tasnif. Ama her hâlü kârda, kırda çalışan işçi lerin çoğunluğunun, sayılan 1.150.000 olarak gösterilen Hiz m etç ile r ve Uşak lar kategorisinde bulunması gerekiyor.
KİMDİR bu, kırda çalışan işçiler? Yaşamalanna yetmeyecek ve zaten geçimlerini de sağlayamayan, ama terketmeleri hiç de kolay olmayan, ve hatta çok zaman, feodal bağlar dolayısıyla terketmeye de hakları olmayan bir parçacık toprağa sahip bu kimselerden, Thüringen'in küçük bir feodal devletinde olduğu gibi Merkezî ve Batı Avrupa'da ve kapitalist Ingiltere'de de pek çok vardı. Görüldüğü gibi, yer değiştirme haklan kısıtlıydı; tıpkı gayn meşru çalışan ustabaşılar gibi, bulunduklan ülkelerin pek çoğunda bunlara değişik, özel adlar verilmiştir.
ÇİFTLİKLERDE çalışan uşak ve hizmetçilerin, çoğunlukla ne topraklan, ne de âletleri vardı; ve bu, feodal Fransa ile İtalya için olduğu kadar kapitalist Ingiltere için de doğrudur.
Bu hizmetçi kızlaria uşaklann arasında her zaman, en basit işleri görenler olduğu gibi daha başkaları, belirii bir sosyal seviyeye ulaşan ve çok zaman da ataerkil tarzda, efendinin ailesinden olanlar da bulunurdu.
Bununla biriikte, içlerinden pek çoğu bu görevleri ancak geçici bir süre için yapar, sonra da ailesinden ol- duklan çiftlik sahibinden burayı devir alır, ya da köylü ailelerinden evlenirierdi.
24
BERİDE, Ingiltere'de ve Kıta Avrupasında da, kimi zaman kırda tanm işçisi gibi, kimi zaman da şehirde ve uzmanlık, ustalık istemeyen işlerde çalışan başıboş, serseri gündelikçiler vardı.
Kırlarda, meslekî bi lgi isteyen işlerin en alt basamaklann- da, haşata, yol ya da bina yapımma yardımcı olarak çalışan emekçilere de raslanır.
Hali vakti yerinde köylülerin, uşaklar konusundaki mev
zuat dolayısıyla tarım işçisi pozisyonuna katlanmak zorunda bulunan ve halkın orta tabakalan zanaatçılar, köylüler, dükkâncılar, dokumacılar ile küçük toprak sahiplerince damat olarak kabul edilebilir birer aday sayılan çocuk- lan gelecekteki mirasçılardan başlayarak, toplumun tortusunu meydana getirenlere; ana yollan zaman zaman çiftçilik için terkettikten bir süre sonra o işi de bırakarak geçimlerini dilenci, hırsız, kadınların «belâlısı» ya da k i-ralık asker olarak çıkarmaya çalışanlara varıncaya kadar bütün bu işçiler, o devirde, birbirinden tümüyle farklı bir sosyal tabakalar yığını meydana getiriyordu.
Am a, Sanayi Devr iminden önce üyelerine işçi adı veri len bütün sosyal grup ve tabakalar hiç de daha az heterogen değildi. Aile bağlan ya da başka bağlaria günün birinde
asaleten usta olacağından emin bulunan kalfayla gezginci, serseri tanm işçisi arasındaki fark ne büyüktür!... Ya da yapitalist tarzdaki ücretli Ingiliz tanm işçisi ile hizmetlilerie ilgili mevzuat dolayısıyla feodal toprağa bağlı Bavyeralı çiftlik yanaşması arasındaki mesafe şöyle bir göz önüne getirilsin...
PROLETARYA.
SANAYİ Devriminden önce, Ingiltere dahil hiçbir Amerika' ya da Avrupa ülkesinde, geniş bir işçi topluluğu, bir işçi sınıfı olduğu söylenemez.
BU işçiler bir parçacık toprağı olan tanm işçileri ve kalfalar ya çalışmalarına yarayan üretim araçlannın hiç olmazsa bir
25
-
8/15/2019 Jurgen Kuczynski - İşçi Sınıfı Tarihi - E Yayınları, 1. Basım, 1968
14/122
kısmına sahiptirler, ya da örneğin gezginci serseri, gün deiiiir şeyleri yoktu.
AYNI sosyal düzenin iç inde ve aynı ülkede, ya az çok, ya da tamemen hürdüler. Örneğin, bazen Iskoçyalı maden ocağı işçilerinin çocuklannı daha vaftizden itibaren maden ocağının sahibine bağlamalanna karşılık yapımevi işçileri tam bir hürriyet içinde, çalışırlardı Bunlar hapisli, köle veya indentured ya da İngiltere'nin bazı bölgelerinde,
daha hâlâ hiç değilse yan-feodal bir düzen altında bulunabildikleri gibi Almanya'da olduğu gibi Kapitalizm şartlan altına geçmiş bile bulunabilmekteydiler.
KİMİ zaman ise ya gezginci, serseri tanm işçileri gibi her türlü toplumun dışında, ya da maden ocağı işçileri gibi, ama köylerinin kapalı toplumuna katışmış entegre olmuş olabilirlerdi. Bu kimseler aynı zamanda da, pek çok kalifiye işçi ya da zanaatçı gibi, kızlanna şayet günün birinde ev hayatının yeknasaklığından kurtulmak hevesine kapılarak komşu ilin yapımevine çalışmaya gidecek olursa, kötü yola düşmüş gözüyle bakılan, köyün bellibaşlı kişileriydi.
TARİHÇİNİN gözünde bunlann hepsinin yegâne ortak
yanı; ilerde endüstri proletaryasının, yani modern işçi sınıfının en büyük bölümünün bunlann saflanndan çıkacak olmasıdır.
A MA bu hiç bir zaman, bu gruplann pek çoğunun din- bilimcilerin, filozoflann, politikacılann gözünde ve tasniflerinde bir bütün meydana getirmemiş olduklan anlamına gelmez. Bu kimseleri anlatmak için die A rm en , p aup ers yani yoksullar ya da yoksul sınıflar gibi kolektif adlar kullanılmıştır. Bu kolektivitelerin üyeleri hiç bir şeyi tasarruf etmezdi; iş âletleri yoktu ki bu da, zanaatçılar sınıfından hiç bir işçinin bunlardan sayılamayacağı anlamına gelir. Buna karşılık da bu kolektivitelerin içinde, işi aylaklık olanlar, dilenciler ve herhangi bir sosyal örgüt tarafından bakılan sakatlar bulunurdu. Seidel, (30) incelemesini Conze'ye(31) istinat ettirerek şöyle yazıyor:
26
A ŞA ĞI tab ak a ya da yoksul hal k tabak as ı, XIX. yüzyılın başına kadar, alt sınıf ların insanlarından meydana gel iyordu ve mü lk sah ib i köy lünün, korpo - rasyo nlarm zanaatçı us talarının karşısında köylünün altında, burjuvanın altında sayı lmış o lmakla b ir l ik te, bir zamanlar ın Roma'sınm Plebeienleri g ib i b i r ordo plebeius, b i r sosya l gövde meydana ge t i r i yo rdu ; yan i , yukardan d ikka t le gözet im a l t ında tu tu lan düzenl i b i r bütüne a i t t i ve dolayısıy la da ne bu bü tünün dışında, ne de ona yabancıydı. (32) Marj inal
yaşayışı iç inde çok zaman en büyük yoksul lukla karşı karşıya ve hayatın pahalı olduğu dönemler le kı t l ı k dev i r le r inde yard ıma muhtaç durumda o lan bu Pieb'in yoksulu,, t ıpkı halef i pro leter g ib i , h iç de yararsız deği ld i . Kır larda, ç i f t l ik lerdeki yanaşmalar ve g ünde l ikç i le r , küçük köy lü le r ve küçük top rak sahip ler i ; şehir lerde de i lk fabr ikalar ın işçi ler i ve uşaklar, arabacılar, yapı işçi ler i hep bu aşağı tabakadan çıkıyordu. Toplumun bünyesin i her zaman ih t iyaç duyduğu el emeği bakımından besleyen hazne, bu tabakaydı. Ve bu var lığı mutlaka gerekli el emeğin i sağlamakla da - t ıpkı halef i pro letarya gib i- pek büyük b ir yarar sağlamış o luyordu.
DEMEK oluyor ki aşağı tabaka halk, XVIII . yüzyı lın
sonuna kadar top lumun, durup d in lenmeks iz in yok olmasına çalışı lan aşağı, bayağı bir tabakası değildi. Zaten, yok olması neden istenecekti ki?.. Zavallının yiyeceği kı rda b ir parçacık toprağı , b i r ineği , şeh irde de ücret l i b i r iş i vardı. Luth er 'den James W att ' ın devr ine kadar hep, toplumun yapısı iç inde b ir sını f meydana get i rmekteydi .Sını f lar h iyerarşis i onsuz düşün ülemezdi ve ne adını anm ayarak ne de ta r t ışmayla, çekişmeyle onu yer inden söküp atmanın gereğ i yok tu .
SEİDEL, özellikle de yazısının sonuç bölümünde, çifte bir yanlışı var. Feodalitenin başlangıcında ve en yüysek noktasına vardığı devirde dilenciler sosyal düzenin dışında
değildi. O düzenin içinde onlann da yeri vardı; hatta kimi zaman,korporasyonlar biçiminde örgütlenmiş durumdaydı
27
-
8/15/2019 Jurgen Kuczynski - İşçi Sınıfı Tarihi - E Yayınları, 1. Basım, 1968
15/122
lar bile. Din ve teoloji için ise, beşerî düzenin temel nitelikte bir terkibini meydana getiriyorlardı. Dilenciler ol masaydı insanlar tannnın karşısında kendilerini nasıl, merhametli ve mağfireti! gösterebilirlerdi? Var olmalannın zorunluğunun aynca ekonomik nedenleri de açıktı. Nitekim, Ortes'te şu gözlemi buluyoruz: Yo ksu ll ar ve aylaklar , zengin ler in ve emekçi ler in kaçmı lmaz ürünüdür . (33)
Ama daha sonralan, Ingil iz Kapi tali zminin başlangıc ında,
daha da sonralan. Feodal rejimin son bulması sırasında, çalışmaya zorlamak için dilenciler ve serseriler kovuşturul- duğu; dilencilik, çalışabilecek durumdaki kimseler için cezalandıniması gereken bir suç olarak kabul edi ldiğ i zaman onlar da yoksullann, ya da artık sosyal düzenin dışında sayılmaya başlamış olmalanna rağmen yine aşağı tabakanın, Pleb'm arasında sayılmaya devam edildiler.
Demek oluyor ki nihaî sonuç yine şöyle olmaktadır. İşç i smıfma takaddüm etmiş o lan sosyal tabakalar bir çok bakımlardan, h iç b i r zaman ve h iç b i r yerde bir bütün o larak düşünülemeycek kadar hetero- gendi ler . Ni tekim devr in edebiyat ının yapt ığı da bundan başka tür lü deği ld i .
28
İ Ş Ç İ S I N I F I N I N
O R T A Y A Ç IK I ŞI
BERLİN hükümetinin, von Heydebreck'e Fabrika İşçilerinin Durumunun Düzeltilmesi İçin Teklifler konusundaki 1 Haziran 1819 tarihli bir raporunda, fabrikalarda çalışan çocuklara yardımda bulunmanm ve özellikle onlara okul eğitimi sağlamanın yolları aranmaktaydı. Raporda bu konuda şu sözleri buluyoruz: Fabrika sahipleri bakımından ise, eğit im için gerekli boş zamanı vermeye.kesin emir ler ve yasaklar la zor lanmadıklar ı sürece onlardan h iç b i r şey beklememek yer inde o lur . Z i ra bu kimseler , devlet in bütün selâmet in in onlar ın fabr ikalarının çalışmasına bağlı olduğuna ve devlet in başına gelebi lecek en büyük fe lâket in de bu fabr ikaların en küçük, önemsiz bir atelyesinin çalışma hızının azalması, ya da fabr ikalardan, daha az veya biraz daha yüksek f iyat la mal çıkması olacağına kesin l ik le inanmaktadır lar . Hizmet ler inde çal ışanları, işçi ler i ve çocukları makinaların ârızî birer parçası saymaya alışmışlardır . Bu gövdeler in çalışması ve el ler in yarar lı bir biçimde işlemesi onlara ye ter. (34)
Berlin'in en yüksek İdarî otorit esinin bu yazısında bizi özellikle ilgilendiren, fabrika sahiplerinin emekçileri m a-
29
-
8/15/2019 Jurgen Kuczynski - İşçi Sınıfı Tarihi - E Yayınları, 1. Basım, 1968
16/122
kinaların ârızî parçaiarı olarak görmeleridir. Yarı feodal Berlin hükümetinin bu makinanın ârızî parçası emekçi formülünü aradan yanm yüzyıl geçtikten sonra Marx'in işçinin makina ile ilişkileri konusundaki son derece duy- gulandıncı, acı tahlilinde buluyoruz. Buna, makinanm işçi He ilişkileri dememiz daha doğru olmaz mıydı acaba? Marx, Kapital de şöyle diyor:
KAPİTALİST sistemde, emeğin sosyal prodükt iv i tesin in bütün metodlar ı ferdî işç in in zararma olark iş ler ; üret imin gel işmesine dönük bütün araçlar , üret ic in in h izmet indeki sömürü ve nüfuz araçlar ı biç imine g irer ; işç iy i sakat layarak ancak kısmen insan durumuna düşürür ; onu makinantn basi t b i r parçası yapar ; çabasıyla b i r l ik te çal ışmastnm temel in i de yok eder ; onu çal ışma sürecin in manevî güçler ine, b i l im bu sürecin iç inde yer a ldığı oranda yabancı kı lar : İşçin in iç inde çal ışt ığı şar t lar ı tanm- maz hale get i r i r ; onu sürekl i o larak, k indar ve bayağı bir despot izm al t ında bırakır ; hayatmı, ardı kesi l - meksiz in sürüp g iden b ir ça l ışma durumuna sokar ve kar ısı i le çocuklar ını sermayenin s i l ind ir in in a l t ına sokarak ezer (35)
İnsan, çalışma sürecinin entellektüe! değerlerine yabancı
kılınmıştır ve makinanm bir parçası durumuna gelir. Bu, tabii ki makinanm suçu değil Marx makina düşmanı değidir, tersine. Kapitalizmin makinayı kullanma tarzının sonucudur:
MAKİNALARİN kapi ta l is t tarzda kul lanı l ışının b i r b i r inden ayr ı lmayan çel işme ve anîagonizmalar ı makina iç in yoktur ; çünkü bu çel işme ve antagoniz- malar makinalar ın kendinden deği l , kapi ta l is t taraf ından kul lanı lma tarzından i ler i gel i r .
Böylece, kendinde kendi mahiyeti bakımından olarak alınan makina çalışma süresini kısalt ır , insanın tabiat kuvvet ler ine üstün gelmesin i sağlar , üret ic in in zeng in l iğ in i a r t t ı r ı r . Ama, kap i ta l i s t in ku l lanma
tarzıy la, iş gününün süresin i uzat ı r , iş in yoğunlu
30
ğunu ar t t ı r ı r , insanı tabi i kuv vet ler in boyun duruğu al t ına sokar ve üret ic iy i yoksul laşt ı r ı r . . . (36)
Kapi ta l is t üret im tarzının, işç iye oranla çal ışma şar t lar ına ve ürüne genel o larak verdiğ i yabancı ve bağımsız b iç im, modernizm yüzünden, mut lak bir zıddiyete dönüşür . (37)
İŞÇİ ile çalışma süreci arasındaki kopma, bu sürecin entellektüel kısmının ortadan kaldırılması, o devrin birbirinden en değişik tabaka ve smıflanndan kimseler için çarpıcı olmuştur. Nitekim, bunlardan biri olan Leipzig Üniversitesi profesörü liberal Kari Biedermann'm bu konuda şunlan yazmış olduğunu görüyoruz:
SON UND A buna b ir d e , ' insan çal ışmasını sı r ı f mekanik b i r ça l ışma durumuna düşürerek müteşebbisin zekâsına ve sermayesine işçinin üzer inde daha da büyük b ir üstünlük sağlayan makina iş i eklenir . Size, b i r meşgalenin iç inde ente l lektüel o lan ne varsa tümünden yoksun bırakabi len tarz o larak, bana tamamıyla inandır ıcs gelen b ir tek örnek ver mekle yet ineceğim. Jacquard ' ın, kendi adıy la anılan dokuma tezgâhındaki buluşunu herhalde b i l i r s in iz. Bu buluş, b i r desen meydana get i rm eye yara
yan ve basi t dokuma tezgâhlarmda çeşi t l i çapraz ip l ik ler in kısmen tezgâhm bu işe mahsus b ir ter t ibatı , kısmen de iş sırasındaki bazı el hareketler iyle düzenlenmesi yer ine bu iş in, işç in in ayr ıca m üdahalesine lüzum kalm adan, pek bas it ve akı l l ıca bir mekanizmayla otomat ik o larak yapı lmasma dayanır . Bu durumda, dokumacı işç in in çal ışması çok daha mekanik o lmuştur . Bel l i b i r deseni dokuma tezgâhında or taya çıkarmak iç in kul lanması gereken zekâ, artık makinanm işi olmuş ve işçinin, zekâsını kul lanarak edindiğ i kazanç da şimdi onca yok o larak makinanm sahib ine, yani işverene geçmiş dem ekt i r . İşçi bu durumda, eskisine göre iki kat lı bir zarara uğramıştır . Önce, bu işe artık zekâsını ve ustalığını kullanamayacak, dolayısıyla da bu desen işinden
ar t ık kazanç sağlayamayacakt ı r . Sonra da, f iyat ı
31
-
8/15/2019 Jurgen Kuczynski - İşçi Sınıfı Tarihi - E Yayınları, 1. Basım, 1968
17/122
çok daha yüksek o lduğu iç in kendine b ir Jacquard tezgâhı satın alamayacağından bir başka işverenin emanet et t iğ i makinada, onun hesabine cal ışacak- t ı r .J(38)
BELLİ bir deseni dokuma tezgâhmda ortaya çıkarmak için kullanılması gereken zekâ, artık makinanın işi olmuştur. Yani, makine işçinin entellektüel görevlerinden birini ondan devir almış olduğu için işçiyi artık kendi parçası eklentisi durumuna getirmiş olur.
AYRICA makine, işçinin entelektüel görevlerin i ondan devir almakla kalmıyarak işçinin nezaretçisi de olur. Charles Barbage, uzun zaman unutulmuş olarak kald ıktan sonra ancak günümüzde yeniden keşfedilmiş olan makinalar ve f abrikalar (39) üstündeki kitabında bu noktaya şu sözlerledikkatimizi çekiyor: Ma k in an ın en d ik kate |değer avanta j lar ından bir i , b iz i işç in in d ikkats iz l iğ i , tem bel l iğ i ve h i lebazl ığma karşı garant i altına almasıdır
MAKİNANIN parçası eklentisi insan... Ve tabii, kapitalist için makinanın insandan daha değerli olması farkıyla.. 1844'te Goethe'nin, Prusya kralının ve Berlin'in yoksullan nın dostu Bettina von Arnim'in oğlu Anton Freidmund Endüstriyaiizm ve Yoksulluk (40) admdaki bir kitapçıkta şöyle yazıyordu:
İNSANIN h izmet inde ku l lan ı lan tab ia t kuvve t le r iy le meydana get i r i lmiş iş ler her zaman en öneml i , en ucuz ve en prodüict i f t i r . İnsan taraf ından meydana get i r i lmiş o lanlar ise, sâf real i te a l ınında kesin l ik le bel i r lenmiş sonuçlara varmak söz konusu olduğu zamah, kaçını lmaz b ir b iç imde, daima daha geride kalır . Ve bu da işçiyi makinadan daha aşağı duruma get i rmeye yeter . Sanayic i kapi ta l is t , ancak makinayı kul lanamadığı yerde insandan yarar lanır ; ve onun t icar î önemine verdiğ i düşük değer de işç ide h iç b i r zaman insanı göz önünde tutmadığım
yeter ince göster i r .
32
Genel o larak, m ahkûm edi lmesi gereken, tab iat kuvvet ler in in kul lanı lması deği l ; bu kul lanmayı bütün sınaî i t ic i güçle yöneten ve c ismanî o lanın yanında ruhanîyi , en iğrenç egoizmin yanında da tanrısal ve genel olanı unutan işleme tarzıdır .
Ve bununla birlikte makina aynı zamanda da ne büyük bir harikadır! Yalnız emekçinin toplum içindeki yerini değil, bütün toplumu da dönüştürmüş, büyüklüğü ve ifadesi bakımından Engels'in şu sözlerle 1789 Fransız İhtilâline eş önemde saydığı bir devrim yaratmıştır: Fr an
sa 'da iht i lâ l in f ı r t ınası ü lkeyi kasıp kavururken İngil tere'de de daha sessiz, ama hiç de daha az güç lü o lmayan b i r a l tüs t o luş gerçek leşmiş t i . Buhar ve yeni â let -makina ' lar , yapımevinden modern endüstr iye geçiş i sağlayarak bur juva toplumunun temel ler in i a l tüst ediyor , yapımevi devr in in gevşek r i tm i yer in i ü re t im in gerçek b i r «ş iddet l i evr im dönemi»ne bırakıyordu»(41)
Büyük dinbilim uzmanı Schlelermacher, daha yüzyılın başlangıç noktasında, yeni zamanlann sembolü «harika makina» (42) konusundaki hayranlık duygulannı şu sözlerle anlatıyordu:
BENİ hayatımın her ânında herkese bağlayan kendi öz gücümün tamamlayıcısı toplu luk anlayışını iş te burada duyuyorum. Herkes kendin i üstüne düşen işe ver iyor ; tanımadığı b i r in in eser i o lan iş i b i t i r i yo r ; ona ne borçlu o ld uğunu bi lmeyen bir başkasının işini hazır l ıyor. Böylece de herkes yabancı güçler in etkis in i kendis in in o lan b ir hayatmış g ib i duyarak, yeryüzünde çepçevre, insanlar ın o r tak eser i tam am lanıyor ; ve bu top lu luğ un har ika makiası da herkesin her haf i f , küçük hareket in i sanki onun uzuvlar ıym ış g ib i , başkalar ının meydana get i rd iğ i b in ler ce z incir in arasından, ve bü yüterek, b i r e lekt r ik ış ığı g ib i , amaca götürüyor ; ve bütün bu yapt ık lar ıy la, onun iş in i b i r anda tamamlıyor .
ONDAN otuz küsur yıl kadar sonra da Fransız edebiyat
eleştirmecisi Desire Nisard şöyle yazıyor: Şi m d il ik
33
-
8/15/2019 Jurgen Kuczynski - İşçi Sınıfı Tarihi - E Yayınları, 1. Basım, 1968
18/122
bütün şi i r imiz, buhar l ı gemi ler in pruva bodoslamalar ı ve demiryol lar ının raylar ıy la i lg i leniyor (43. Bundan da on bir yıl sonra ise, yani Anton Friedmund von
Arnim Kapi tali zm için makinanın işçiden daha değerl i olduğunu yazdığı yıl, Fransız Akademisi yıllık ödülü için konu olarak, smaî gelişmenin önemli faktörü, buhann keşfini veriyordu . Bununİa birlikte, değişiklik nedeni olan aslında buhar makinası değildir. Engels, İng iltere'de emekçi sınıfın durumu konusundaki gençlik yıllannın eserine şu sözlerle başladığı zaman bunda ancak kısmen haklıydı: İngi l tere 'de emekçi sını f ın tar ih i , b i r önceki yüzyı lm
ik inci yar ısıy la b i r l ik te, b uhar makinasının ve pamuk iş leyen makinanın bulun masıyla başlar (44)
BUHAR makinasının bulunması. Sanayi devriminden önce olmuştur. Bu, yapımevi dönemi sırasındaki bir buluştu ve İngiltere'de maden ocaklannın işletilmesinde yaygın bir biçimde kullanıldı. Üretim metodlannda hiç bir devrime yol açmadı ancak, bu buluştan sonra artık kuyuların suyunu daha çok su çekerek daha büyük bir hızla çalışarak eskisinden daha kısa zamanda boşaltabilen, dolayısıyla da daha derin kuyular açarak kömür ocaklarını daha rasyonel bir biçimde işletebilen pompolama tulumba tesislerinin gücünü arttırmaya yaradı. Savary ve Newcomen tarafından gerçekleştirilen buharlı tulumbalar sayesinde İngiliz kömür üretimi XVIII, yüzyılın başından ortasına
kadar eskisinin yanm misli arttı.
Buharlı tuiumbaiann, İktisadî bakımdan ancak kapitalist, yani üretimin geliştirilmekte olduğu bir ülkede kullanılabileceği doğruydu. Nitekim, bu harikadan söz edildiğini işitmiş olan feodal bir Alman prensi bu çeşit bir makina edinerek bunu, şatosunun bahçesindeki çeşmelerden su akıtmakta kullandı... Oysa ki İngiltere'de, buhar makinası yalnız, yakıt bakımından mevcut i htiyaçlan karşılamaya yaramıştır.
BİR devrim yaratan makina, âlet-makina m ac h in e-o u ti i yani, evde çalışan zanaatçı ve işçilerin eski âletlerini de-ğerden düşüren ve işçin in nentellek tüel yeteneklerinim) yerini tutan ya da bu yetenekleri kendine alan, kendinin
yapan makina olmuştur.
34
ALET - MA KİNANİN kullanılmaya başlaması, Ingil izlerin yaratıcı zekâsının ve üretim şartlan ile kapitalist ihtiyaçlara dayanan bir İngiliz ekonomik uygulamasının eseridir. Bu son derece önemli olayın üstünde durmak ve bu olayı daha yakından incelemek gerekir. (45)
GERÇEKTEN, bu makinanın kullanılmaya başlanması iktisat tarihinin en ilgi çekici olayianndan biridir. (46) Hareket noktası tekstil endüstrisinin iki dalı olan iplik eğirme ile dokuma işlerinin gelişme hızının nispetsizleş- mesi oldu. Teknik ve, üretiminin randımanı konuşundu,
iplik eğirme dokumacılığın gerisinde kalmıştı. Dokumacılara yeteri kadar mal teslim edebilmek içi n pek çok sayıda ip - likçinin kullanılması zorunluğu kendini gösteriyordu. Bu durumu, erken kapitalist olmuş İngiltere'de olduğu gibi ekonomisi feodal Kıta Avrupasında da görüyoruz. Hem de öyle ki, bu yeni durum. Kıta Avrupasında, askerleri ve karılannı bile zorla istihdam etmeye kadar vanyordu. 1733'te ise, İngiliz mühendisi Kay'in hızlı mekik denilen sistemi icat etmesiyle dokumacılann randımanı hemen hemen iki katma çıktı. Böylece, iplik eğiricilerle dokumacılar arasındaki randıman nispetsizliği o derecede artmış oluyordu ki her dokumacı için on, on iki iplikçi gerekmeye başladı. Tabii ki bu şartlar altında, ne türlü olursa olsun, iplik egiricilerin randımanının arttırmaya çalışılması ve
İngiltere'nin en seçkin bilimsel kurumu Royal Society'nin de iplik eğirme işinin hızlanmasına yarayacak bir keşif için ödül vereceğini bildirmesi pek normaldi. Kullanılabilecek gibi görünen ilk iplikmakinası, Kay'mdokumacılığagelişme- sağlamış olan icadından iki yıl sonra VVyatt'ın bulduğu makina oldu. Dolayısıyla da Sanayi Devrimi'nin başlangıcı olarak VVyatt'ın makinasmı saymak gereklidir. Bu makinanın iplikçilerle dokumacılar arasındaki nispetsizliği ortadan kaldırmaya yetmiş olduğu söylenemez. Aynca, yeni bulunan makina, kul llanılması hemen yayg ınlaşabilecek nitelik te de değildi, sorun henüz çözülmemişti, bir çok mühendis bunu çözmek için çalışmaktaydı. VVyatt'tan üç yıl sonra Paul, ihtiyaçlara henüz tamamıyla cevap veremeyen bir iplik makinası yaptı. Bu makinanın, 1748'de tamamlanan geliştirilmiş bir modeli de yeterli olmadı. Ancak 1764'te,
yani Kay'in icadının durumu daha da çok bozmasından
35
-
8/15/2019 Jurgen Kuczynski - İşçi Sınıfı Tarihi - E Yayınları, 1. Basım, 1968
19/122
bir icuşaic sonradır ki Hargreaves pek başarılı sonuçlar veren makinası Spinning Jenny'y\ çıkarmayı başarabildi . Beş yıl sonra, Arkwright, gelişmiş bir iplik makinasmı işletmek için hidrolik kuvvet kullandı. Esası insan elinin çalışmasına dayanan yapımevlerine karşı ilk safhadaki fabrikalardan ancak o zamandan, ya da daha doğrusu iki yıl sonra Arkwright 'm ilk makinasmın çalışmaya başladığı tarih olan 1771'den itibaren söz edebiliriz. Arkwright, makinasmı önemli değişikliklerle geliştirdikten sonra 1778 de Crompton daha da gelişmiş bir modelle onu izledi.
BU defa da yeni bir nispetsizliğe gelinmişti: İplikçi lerin randımanı dokumacılannkinden, görülür biçimde yüksekti. Demek ki dokuma işine yeniden hız vermek gerekiyordu.
Aslında, Crompton'un gelişt iri lmiş ip lik makinasmın or taya çıkışından sonra Cartwright 1785'te, özellikle de 1788 ve 1789'da geçirdiği değişikliklerden sonra dokuma işini en az iplik yapma kadar hızlandıracak olan bir dokuma makinası icat ediyordu. Ama bu makinanm yayılması çok ağır olmuştu bu yüzden de, 1800'de bile, bir sanayiciler konferansmm Lancashire'da «duiomaçı azlığına karşı çare aradığını görüyoruzki bu da iplikçiliğin o zaman da yin e daha ilerde olduğunu göstermektedir. Buna karşılık, Cartwr igh t 1804'te mekanik dokuma tezgâhını elle çalışan doku macıyla başarılı bir rekabet yapabilecek kadar Heri bir noktaya getirmişti. O zam an dan beri
her yı l b i raz daha m ük emm el leşt i r i lm iş o lan bu icat lar la zafer ar t ık, Ingi l iz endü str is in in başl ıca kol lar ında, e l emeğin in karşısında makina çal ışmas ın ın o lmuştu ve İng i l i z endüst r is in in bü tün ta r ih i de o andan i t ibaren yalnız, m akinanm el işç is in i nası l, kazanmış o lduğu bütü n duru mlar ından birb i r i ardınca söküp at t ığının h ikâyesid i r . (47)
1880 yıllan da buhar makinasmın tekstil ve özellikle de pamuk endüstrisine girdiği yıllardır ve yine bu durum da özellikle Lancashire işyerlerinde görülmüştür. Bu da göstermektedi r ki pamuk endüstrisi İngilt ere'de gerçekten, fabrikalar devrinin ilk endüstrisidir.
A MA bu ilk fabrika endüstri si , 1760 ile 1770 yıllannda»
henüz ülkenin küçük sanayii arasında bulunuyordu. Pamuk
36
sanayiinden fabrika sanayiine bu geçişin önemini kabul etmek ne kadar gerekliyse, olay aynı zamanda yapımevin- den endüstriye doğru giden kapitalist üretimin geçirmiş olduğu geliştirici dönüşüm bakımından da o kadar karakteristi k bir olaydır; yine o nispette de. Sanayi devriminin boyutl annın önemini, XVIII. yüzyıl boyunca, değerinden daha büyük görmek gibi bir mübalağaya kapılmamak gerekir.
PAMUK sanayiinin, yani fabrika endüstrisinin rolü üstünde
bir fikir edinebilmekiçin,çeşitli sanayilerin miktan ve önemi konusunda o devirden bir yazann sözlerine başvurmak yararlı olur Macpherson'un Ticaret Yıllıklarında verdiği rakamlara göre, yün sanayii, tanm bir yana bırakılacak olursa, ekoniminin bütün kollarının başında geliyordu ve yıllık 16,8 milyon Sterlinglik bir üretim göstermekteydi. Bunu, 12,1 milyon Sterlingle demir ve hırdavat sanayii ve 10,5 milyon Sterlingle de deri sanayii izlemekteydi. Bun- lann arkasından da çok daha küçük bir rakamla, yani 3,35 milyon Sterlinglik bir üretim değeriyle ipek sanayii, ve ancak keten, kurşun, kalay ile porselenden sonra da 0,96 milyon Sterlingten biraz daha az bir rakamla pamuk sanayiini buluyoruz. Maden işletmelerine, birahanelere, yapı ve gemi sanayiine bu tabloda yer verilmemiş. Ama zaten pamuk endüstrisi ancak 1780-1790 yılllanndan itibaren hızlı bir
gelişme göstermeye başlamıştır. Bunu, pamuk endüstrisinin ham madde tüketimin in, daha 1785'te bile en büyük endüstri durumunda olan yün endüstrisinin ham madde tüketimiyle karşılaştırdığımız zaman anlıyoruz. 1781'de2,5 milyon kilo olan pamuk tüketimi, 1810'da, hemen hemen bir nesil sonra bu miktan yirmi beş katı kadar aşarak 60 milyon kiloya varmıştır. Buna karşılık, 1781'd e 25 mi lyon kiloyla pamuğun on katı kadar çok olan yün tüketimi daha 1810'da pamuk tüketiminden gözle görünür derecede azdı ve 1830'da da 40 milyon kiloyu biraz geçen bir miktarla pamuk tüketimin in ancak üçte birine varıyordu.
MAKİNADAN NEFRET.
MODERN işçi sınıfı makinanm ürünüdür. Politik bir topluluk, ya da bazı kişisel sebep ve saiklerle ya da kişisel
37
-
8/15/2019 Jurgen Kuczynski - İşçi Sınıfı Tarihi - E Yayınları, 1. Basım, 1968
20/122
duygu ve izlenimlerin sonucu olarak kişilerin katılmasıyla meydana gelmiş değildir. Üretici güçlerin evriminin sonucudur. Makinanın yaratmış olduğu bir şey; âlet-makina- nın bir yaratımıdır. Makina olmazsa işçi sınıfı da olmaz.
İŞÇİ sınıfı, âletleri makina olan yani bir tele işçinin mül-kiyetinde bulunamayacak kadar pahah bir âletle çalışan kimselerden meydana gelmiştir. İşte bunun içindir ki işçi bundan sonra artık işçi sözünü yalnız ve sadece modern işçiyi, çağdaş işçiyi, yani işçi sınıfından oian
kimseyi anlatmak için kullanacağız proleterdir. Elinde çalışma kapasitesinden başka hiç bir şey olmaksızın, kişi olarak kendine mahsus özellikleri hiç bir rol oynamayan bir üretim için işçi, makinenin işleyişinin buyruğu altmda çalışır ve mekinanm işleyişi de işçinin kendisi terafmdan değil, makinenin sahibi tarafından tayin edil miştir. Ve, müstahdemin, teknisyenin ya da işyerinin bütün diğer üyelerinin tersine, işçi elleriyle çalışır, makineye hizmet eder; üretimdeki yeri ancak bir elişidir.
MİLYONLARCA âleti modası geçmiş duruma düşürerek, makina bu âletleri önce gereksiz, sonra da değersiz kılar. Makinanın yaptığı işe tekabül eden üretim areçlanna sahip olanlenn hepsini, ellerindeki bu imkândan yoksun kılarak köksüz insanlar yapar. Öte yenden da, üretim aracı yok
luğu dolayısıyla bir zanaat işi yepameyan, ya da bu işi yapmak istemeyenlerin hepsine, kendilerine tanmdan başka İDİr yerde çalışme elanı bulmak imkânının sağlar. Makina, istihdam imkânlannda ve mülkiyetin şartlannda, sosyal bünyede ve kişilerin gruplaşmesınde bir devrim yeret- mıştır. Teknik devrim bir sosyal devrim getirdi. Bu fenomenin tümünün adına, muharrik gücü, hareket noktası, sürekli klavuzu ve nezaretçisiyle. Sanayi devriminin süreci vetiresi adını veriyoruz.
İNSANLAR mekinanm yeni zamanlenn merkez kuvveti olduğunu çabucak anladılar. Ama makinenin eylemi kendileri için menfî olan kimseler, yani âletlerinin artık modası geçmiş olanlar, Hegel'in deyimiyle söyleyelim, makinayı kendinin olarak, yani İnsanlığa sonsuz, sınırsız gelişmeler getiren kendinde makine gibi değil de, Ke-
38
pitalizmin güçlü gelişme şartları altında onlann yaşayış şartlarında tamamen somut bir etki yapan makina olarak görmekten başka bir şey yapmıyorlardı. Aynı zaman de de makineyi sahibinin elindeki makina ölerek değil de soyut, yani münferit bir nesne gibi görüyorlardı.
MAKİNAYA karşı böylece, mekinanm o zamanlar üretim sürecine sokulmuş olduğu bütün ülkelerde bir çok vesilelerle eyeklanmış olanlenn nefreti ertmeye başladı.
MAKİNANIN Kapitalizmin ürünü olduğunu. Kapitalizmin gelişmesini kolaylaştırmekte büyük bir rol oynadığını belirtmiştik. Bunun yanı sıra, maden ocaklannda kullenılen buherlı tulumbelarden söz ederken verdiğimiz bir örnek dolayısıyla. Feodal toplumun bu çeşit makinalarden htç bir istifadesi olamayacağını da gördük.
İŞÇİLERİN makineden nefretiyle ilgili olarak söylediklerimizin yanı sıra, yine bu konuyla ilgisi bakımından, feodal bir toplumda üretim âleti olarak ortaya çıkmış en basit çeşitinden bir âlet-makinanın kaderinden söz etmemiz yararlı olur. (48)
ŞERİT makinesi Almanya'de icat edilmişti. İtalyan pepezı Lencelloti 1636'da Venedik'te çıkan bir yezısınde bu ko
nuda şunları anlatıyor: Elli y ıl kad ar o lu yo r. Lancelloti bunu 1579'da yazıyordu Danzig'li Anton Müller, bu şehirde, dör t i lâ a l t ı kumaş şer id in i aynı zamanda imal eden pek ustaca yapı lmış b ir makina görmüş.
A m a bu bulu şun b ir çok iş çiy i d i len c i l iğ e m ah kûm edeceğinden korktuğu iç in. Belediye Mecl is i , buluşu g iz lemiş ve mucid in i de ya g iz l ice boğdurmuş ya da s uya at tırm ış. Aynı makina, ilkin 1629'de Leyden’de kullanıldı. Ama şeritçilerin ayeklanmelen önce Belediye yetkili lerini bunu yasaklamak zorunda bıraktı. Sonrelen ise, Etets Generaux'nun 1623, 1639 v.d. kerer- nemeleriyle, kulanılması sınırlandınlecaktı. Dünyade büyük gürültü kopmasına yol açmış olan bu makina gerçekte iplik ve dokuma makinalannın, dolayısıyla da XVIII. yüzyıl Seneyi devriminin hebercisiydi. Dokumacılıkta hiç tecrübesi olmayan bir delikanlının bile, basit bir menivelâya
39
-
8/15/2019 Jurgen Kuczynski - İşçi Sınıfı Tarihi - E Yayınları, 1. Basım, 1968
21/122
mihanıkî bir hareket vererek, bütün mekikyeriyle tezgâhın tamamını harekete geçirmesini sağlıyordu ve aynı makinanın geliştirilmiş modelinde bir defada 40 ilâ 50 parça iş birden alınabilmekteydi.
1676'da, Saksonya Diyet Meclisi, şerit makinalan kurmayı yasaklıyor, ama makinalann imha edilmeyerek «yapım- evleri için saklanmasını ve orada yasaklanmamasını» bildiriyordu.
1685: İmparator VI Charles tarafından, yasaklama karannın İmparatorluk için yenilenmesi.
1720: Saksonya için bir genel buyrukla, İmparatorun yasaklama karannın yenilenmesi. Ama bu karar, o güne kadar şerit makinalanyla çalışmış olanların bu işe ölünceye kadar devam etmelerine izin veriyordu.
1765: Saksonya için, şerit makinalannın yeniden çalıştırılmaya başlanması konusunda genelge.1797: Saksonya'da, Annaberg yakınlannda, Şeritçiler korporasyonu Loncası tarafından bir şerit makinasına son saldırı.
BU son durumda söz konusu olan henüz çok ilkel olmakla
birlikte, çıkarını baltaladığı kimselerin kendilerini belirli bir başarıyla savunabilecek durumda olduklan gerçek bir âlet-makinaydı.
TALEBİN pek büyük üretim imkânlan verdiği, piyasanın her çeşit mal için hızla geliştiği her şeyin yolu makinaya açmak için aynı yönde toplanmış olduğu kapitalistbirörgüt düzeni içinde durum büsbütün başkaydı.
İŞÇİLERİN makinayla mücadelesi daha sert, daha yırtıcı, daha genel, aynı zamanda da sonuçsuzdu.
BU çeşitten kavgaların en büyükleri, makinanın en erken ve en geniş bi çimde yayılmış olduğu İngiltere'de geçmiştir.
Walter Scott 1812'de Southey'e şöyle yazıyordu: The country is mined under our feet, ülke ayak larınızın
40
altında iâğımlanmış durumdadır. Daha sonraları ise Chorlotte Bronte, Shirley de, o devrin durumunu, belirsiz yanradii
-
8/15/2019 Jurgen Kuczynski - İşçi Sınıfı Tarihi - E Yayınları, 1. Basım, 1968
22/122
diğ in i düşünün; bu adamın suçlu o lduğunu kabul ederek onu mahkû m emek iç in daha ik i şey eksik kal ı r k i bence bunlar da on ik i tane kasap gib i jür i üyesi ve Jef f reys(51) g ib i b i r yargıçt ı r . (52)
BUNUNLA birlikte, daha sonra görüleceği gibi, kasapları tedarik edenler işverenlerin kendileri olacaktı. Yorkshire' deki Rawfolds Mills'in sahibi, iki makina kincisini ağır yaraladıktan sonra, arkadaşlanna ihanet etmek istemedikleri için bunlan susuz ve doktorsuz bırakarak kan kaybından
ölmeye terketti.
A MA ne var ki diğer emekç ilerin bütün tabakalan, hiçbirinin durumu mai
-
8/15/2019 Jurgen Kuczynski - İşçi Sınıfı Tarihi - E Yayınları, 1. Basım, 1968
23/122
t ığ ı g ib i pek tuh af d iyeb i leceğ im b i r bahaney le bir iplik makinasının kurulmasına izin vermediğini söylüyor ve bu karara itirazını da şöyle belirtiyordu: Bir iplik maki- nası yüzünden şehir yangın tehl ikesiy le karşı kar şıya bırakı lmış olsun, bunun inanılacak bir yanı yoktur ; çünkü bu mak ina a teş le değ i l , b i r ç i f t öküz ya da at la hareket geçir i l i r ve iğneler in in hareket i insan el iyle sağlanacak olsa bi le o zaman da yine ateşe iht iyaç yoktur . (55)
BİR fabrika sahibinin, Berlin'deki Maliya Bakanlığı Ticaret, Sanayi v.b. bölümü direktörü Peter Christian VVilhelm'e 3 Ocak 1829 tarihli mektubu da çok karakteristiktir; Kamu görevl i ler imiz, ya da daha doğrusu bu d i lekçenin sahib i taraf ından kendis ine başvurulan h idro l ik iş ler i müfet t iş i Roessler bana en açık şeki lde, fabr ikasını yüksek basınçl ı b i r buhar makinasıy la çal ışt ı rmak izn in i h iç k imsenin a lamayacağını b i l d i rm iş t i r . Be led iye yönet ic i le r im iz in pek çoğunun açıkça kat ı ld ık lar ı , ve b ir kaç haf ta önce Cocker i l l atelyesinde kal ın l ığı ancak b ir «Parmak»ın sekizde bir i kadar o lan p ir inç levhalardan yapı lmış b ir buhar kazanının pat lamasıyla sonuçlanan üzücü bu olaydan sonra söylenen bu sözler , b iz im alâtçı larda büyük endişeler in doğmasına yol açmışt ı r .
Zira halen sekiz i lâ on fabr ika bu makinalar ı ku l lanmak üzere bütü n h azır l ık lar ını yapmış duru md adır .. . ve bu çeşi t b i r makinayı gerekl i iz in a lmadan önce kurmaya başlayan bir imalâtçıya kızarak ser t davranmak da akla yakın o lmaz; z i ra, genel o larak, bu izni is temek üzere başvurulan tar ihten sonra i zn in resmen ver i ld iğ in in b i ld i r i lmes ine kadar o l dukça uzun bir zaman geçmektedir İşte bundan dolayı da, daha uzun bir zaman kaybetmemek iç in, izn i a l ı r a lmaz çal ışmaya hemen başlayabi lmek ancak böy le l ik le mümkün o lab i lmekted i r . İ z in iç in en az b ir yı l kaybedi lmektedir . Resmî makamlara başvurduğum tar ih o lan 25 n isan 1825 gününden ber i h iç b i r cevap ya da iz in in i a lamamış o lan benimk i g ib i ve bugün de devam eden daha b i r çok durumlar ın sanayie pek zarar l ı etk i ler i o lduğ u m uhak kakt ı r .
44
Tasarı larını resmî makamlar la sürekli bir savaş i ç inde gerçek leş t i reb i lmek iç in a r t ı k ancak tu tkuya kadar varan b ir teşebbüs zihniyet i zorunlu o lmu ştur . (56)
YARl-FEODAL ülkede, gelişmenin gerçek trajedisi: «Ma- kinalan kurmak ve hizmete koymak için, tutkuya kadar varan bir teşebbüs zihniyetine sahip olmak zorunluluğu»,
İŞÇİ SINIFININ DURUMU.
İŞÇİ sınıfını makina yaratır. Demek o luyor ki gerçek işçiler fabrika işçileridir. Ya da içine maden işçileriyle yapı işçilerini de alabilmek için işçi sınıfı terimini genişleterek: Fabrika işçileri endüstri proletaryasının en önemli kısmını, temel unsurunu meydana getirir,
BU unsuru daha yakından inceleyelim ve bunun için de bir fabrikanın kapısında duralım:
TIP Akademisi, Moral ve Politik Bilimler Akademisi üyesi, Sanayi Devrimi sırasında Fransa'da işçilerin durumu üstüne araştırmalann büyük yazarı Viilerme şöyle diyor: Her sabah şehre gelişler ini ve akşamları gidişler ini görmek gerekir . Ara lar ında b ir çok solgun, zayı f , çamurun iç inde çıp lak ayak yürüyen kadın var . . .
ve onlardan da daha çok sayıda, hiç de daha az pis, daha az soluk benizl i olmayan, çalıştıkları sırada üst ler inetezgâhlardan akan yağla vıcık vıcık o lmuş paçavraların içinde gencecik çocuklar(57). Victor Hugo'nun dediği gibi, o bir teki bile gülmeyen ço- cuklar.(58)
HEMEN hemen aynı tarihte. Amerikan tekstil endüstrisinin küçük şehri LovveM'de Am erican Nat io nal Trade Union Convention'un bir raporunda yine aynı gözlem yerinden yapılmış şu tasviri buluyoruz: Fabrikadan çıktıkları zaman yüzler indeki der in ç izgi ler le ve acınacak görünüşler iy le bu bayağı laşmış kadın lar ı görmek yüreğin iz i parçalayan b ir şeydir . Bu fabr ikalar bugünkü durumda birer ıst ı rap, hasta l ık ve sefa let
yuvasıdır. (59)
45
-
8/15/2019 Jurgen Kuczynski - İşçi Sınıfı Tarihi - E Yayınları, 1. Basım, 1968
24/122
VE yine aynı tarihlerde Doktor Hawkins, bir kraliyet komisyonuna Manchester’de emekçilerin durumu konusunda şu raporu sunuyordu: Sanıyorum ki yolcuların pek çoğu, Manchester 'de pek yaygın ve özel l ik le de fabr ika işçi ler inde sık raslanan cı l ız l ık ve çel imsiz l ik ten o lduğu kadar , bu k imseler in yüzler in in soiukluğundan da hayrete düşmektedir . . . . İ t i ra f edeyim ki bana tanışt ı r ı lan Manchester fabr ikalar ı kız lar ının ve erkekler in in görün üşler i genel o larak pek sıhhatsiz, tenler i pek soluktu. Yüzler in in i fadesinde, gençlerde görmeye al ışı lmış hareket l i l ik ve canl ı l ık tan eser yoktu. (60)
SOSYAL bakımdan birbirinden pek farklı ülkelerde, üstelik üçü de doktor olan kimseler tarafından yapılmış bU müşahedeler birbirine ne kadar benziyor!... Asıl şaşırtıcı olan da bu müşahadelerin, pr oletaryanın en başta kadın ve çocuklardan meydana geldiği intibaını vermesidir. Massachusetts devlet komitesinin raporu da. Birleşik Dev- ietler'deki fabrikalarla ilgili bölümünde sanki erkeklerin oynadığı hiç bir rol yokmuş gibi yalnız kadın ve çocuklardan söz ediyor. (61)
DURUM gerçekten, hemen hemen öyleydi. Makinayla çalışan modern proletaryanın büyük kitlesi kadınlar ve
çocuklardan meydana geliyordu. Erişkin yaştaki erkeklerin nispeti, ancak Sanayi devriminden sonra bir dereceye kadar önemli olmaya başladı.
ÇÜNKÜ, makinanın büyük avantjının, kadınların ve özellikle de çocukların çalışmasını sağlamak olduğu, yaygın bir düşünceydi; üste!ik,bunu söyleyenlerin arasında İnsanlığa değer verdiği iddiasında olanlann sayısı da az değildi.
ÖRNEĞİN, Birleşik Devletler'deki durumu ele alalım:
KADINLARIN durumu üstündeki araştırmalarla dünya çapında ün yapmış uzman Edith Abott şöyle yazıyor:
İLK fabr ikalard a, çocu klar ın kul lanı lması büyü k b ir
çoğunlukla, kadın lar ın çal ışt ı r ı lmasıyla aynı görüş
46
açısından ele a l ınmaktaydı . Çal ışan çocuğundeğer i konusundaki koloni geleneğine hâlâ bağl ı ka lmış insansever ler , yapımevler i kuru lmasını hararet le tasvip ederek devlet adamlar ını ve ikt isatçı lar ı destekl iyor lardı ; çünkü bu, çocuklar ın kul ianı lması iç in yeni yeni imkânlar demek t i . Bun lar , Ülkede büyük b ir çoğu nluğu kır işi iç in «çok küçük ya da çok nar in» on i lâ on alt ı yaşları arasındaki 600.000 çocuğun kullanı lmasından sağlanacak ek kazanca dikkat i çekiyor , bu, durum un karşısına da, çocu klar ın b i r «tembel l ik a l ışkanl ığı» yüzünden maruz kalacaklar ı
«sefahat ve ahlâksız l ık» tehl ikes in i koy uyo r lardı. (62)
DAHA 1800'de Noah Webster ülkenin her yanında kötü yetişmiş, paçavralar içinde ve durumları ancak tekstil sanayiinde iş bulabilirlerse düzelen çocuklar bulunduğunu yazıyordu. (63) 1808'de de Connecticut parlâmentosu. Albay Humphreys 'in bir fabrika kurmakla k ad ın lar ın ve ço cu kların çalışm alarına yarar lı bir biç im vermiş olduğunu bildirerek fabrikasının on yıl süreyle her türlü vergiden muaf tutulduğuna karar vermişti. Albayın kendisi de çok samimi olarak, çalıştırdığı çocuklan yoksulluktan, hatta belki de cinayet gibi suçlardan korumuş olduğuna inanmaktaydı.
FABRİKA personelinin manzarası ve bu personelin durumu konusundaki raporlar karşısında gene/ olarak, hiç bir şey yönetici sınıflann çevresine bu raporlar kadar nüfuz etmiyordu, bu da ancak tesadüflere bağlıydı, endişesiz bir burjuva huzuru içinde bir çeşit dinî iç hayata devam etmek istenirse, tabii ki böyle bir ideoloj inin gelişmesi lüzumluydu.
AMERİK A Bir leşik Devletleri 'nde endüstri personel inin terkibi üstünde bazı rakamlar verelim. Cinsiyet bakımından: New-England'ın altı devleti ile Nev York, New Jersey, Pennsylvania, Delaware, Maryland ve Virginia'da, yani hemen hemen bütün pamuk endüstrisinde, 1833 yılında personelin beşte üçü kadındı (64); Lowell pamuk
işçileri şehrindeki emekçiler arasında yapılan bir sayımın
47
-
8/15/2019 Jurgen Kuczynski - İşçi Sınıfı Tarihi - E Yayınları, 1. Basım, 1968
25/122
sonuçlarına göre, 1833'te 1200 erkek ve 3800 de kadın işçi vardı. (65) Kadınların başlangıçta durmadan artan yüzde nispeti kadar önemli bir başka nokta da çocuklann çalışmasının genelleşmesiydi. Örneğin, Paterson'da Ne w Jersey 1832'de yapılan bir anket, bütün endüstri personelinin altıda biri kadannın on sekiz yaşından küçük olduğunu ortaya koyuyordu. (66) Diğer bir çok tekstil endüstrisi şehirlerinde de bu nispet ya aynı ya da daha yüksekti. Aileler, çocuklannı düşük ücretler yüzünden, ya da koğulmak kçrkusuyla çalışmaya gönderiyorlardı. Filadelfiya'daki durumu gösteren bir raporda şunları oku
yoruz; Çocuklar ına, b i r in in okulu b i t ince d iğer in i oku la göndererek s ı ray la eğ i t im vereb i lecek d urum da bir çok ai le bi l iyoruz. Bu ai leler in hepsi de, çocuklardan b ir i fabr ikadaki iş in i az b ir zaman iç in, ve okumaya g i tmek gerekçes iy le b i le te rkedecek olursa bütün a i leyi iş ten atacağmı söyleyen işveren taraf ınd an bundan vazgeçir i lm işt i r . Ayr ıca, bunun kuru b i r tehd i t o la rak ka lmadığ ı durum lar ı da b il iy o ru z. (67) İşte böylece işverenler, çok zaman mak ul b ir cep h arç lığ ı bile denemeyecek bir ücretle çalışmak zorunda olan, ama buna karşılık da masrafı a- zaltan işçi başına ödenen ücret ortalamasını düşüren pek çok sayıda çocuk kullanıyordu. İşçi alınacağı zaman ço ğunlukla, çok çocuk lu aile reisleri tercih edilirdi . Rhode Island Ma nufacturer's and Farmer's Record'un 4 Mayıs 1820 tarihli şu ilânı gibi ilânlar hiç seyrek değildi:
BİR pamuk fabr ikası için 5 i lâ 8 çocuklu ai le aranıyo r. (68)
İŞTE Birleşik Devletler'deki durum.
Ya İngiltere? Aynı devir için, elimizde 1 numaralı tablonun gösterdiği rakamlar var.
ERKEKLER, pamuk üzerine iş yapan işyerleri personelinin ancak dörtte biri kadardı. Bu durumun bir problem olarak ortaya çıkmasının şaşılacak bir yanı olamazdı. Nitekim, 29 ekim 1831 tarihli Leeds Intelligencer'e göre, durum
Leeds'te yapılan bir toplantıda karar olarak şöyle yer
48
Tablo I .
18357e Pamuk Endüstrisinde Çalışanlar:{10)
Erkek Kadın Yaşlar ı 1 3 -Çocu klar 18 arası gençler
Ing i l te re 50.675 53.410 53.843 24.164
Gal ler Ülkes i 250 458 354 89
İskoçya 6.168 12.403 10.442 4.082İr landa 960 1.553 847 436
Toplam 58.053 67.824 65.486 28.771
almıştı : Şümulü sınır l ı bir kanun, halen topluma yük olan ve çalışmak isteyen, aynı zamanda çalışacak durumda olan b ir çok k iş iye iş imkânı vererek, bozuk s istem yüzünden işsiz l iğe m ahkûm bu insanlar ın günler in i aylak geçirmeler in i önleyeceği g ib i , çalışanların arasında günde on iki i lâ on alt ı saat çal ışmak zorunda olan kız çocuklar ı b i le bulunduğu halde aylak dolaşan bu kimseler in durum unu d üzenleyecek ve iş imkânlarını artt ıracaktır .Gerlach da buna şu sözleri ekliyor: Gerçekten, sanayi alanındaki
büyük değiş ik l ik dolayısıy la Lancashire 'da or taya çıkan durum, kadın lar ve çocuklar fabr ikada ai lenin ekmek parasını kazanırken erkekler in büyük çoğunluğunun ev iş ler iy le uğraşmalar ına yol açmışt ı . (69)
DEMEK oluyor ki Birleşik Devletler'de olduğu gibi İngiltere'de de, kadın ve çocuklann çalışmasını doğru bulan aynı ideoloj iyi bulmamızın şaşılacak bir yanı yoktur . Biz bu konuda yalnız, biyolojik temele dayanan bir örnek vermekle yetiniyoruz. Şöyle ki, çocuklan çalıştırmayı tercih sebebi A.Ure tarafından 1835'te Philosophie of Manu factures adındaki kitabında, ister tarımdan, ister zanaat tan gelmiş o lsun, er işkin yaşı geçmiş b ir k imseden yarar l ı b i r fabr ika işçis i yapmanın hemen
hemen imkânsız (71) olması gerekçesine dayandınlı- yordu.
AO
-
8/15/2019 Jurgen Kuczynski - İşçi Sınıfı Tarihi - E Yayınları, 1. Basım, 1968
26/122
BU tezin Alman savunucusu ise Amerikalı tarafından öne sürülen delillerin genel çizgilerine, kamu yaranndan mülhem bir gerekçe de ekliyor. Buna göre, şayet kamu yarannı kollamak iddiasıyla çocuklann çalışmasını sınırlamak ciddî olarak düşünülürse, o zaman şu noiktaya dikkat etmek gerekecektir : Çalışmak için yet er l i kapasitesi olm ayan, ya da yeter ince iş bulamayan ve a i lenin geçimini çıkarabi lmek iç in çocuklar ı ça l ışan b in lerce a i le de vardır . Bu insanlar ın,çocuklar ının çal ışma kapasi te
s inden yarar lanmalar ını yasaklamak fazla ser t b i r karar o lmaz mı? Ayr ıca, başka h iç b i r dayanağı olmayan bin lerce başka a i le de vardır ; ya da dul bir kadının hayat ında ar t ık yalnız, tek başına çal ı şarak besleyemeyeceği çocuklar ından başka kimsesi kalmamışt ı r . Ona, «bu çocuklar ı fabr ikaya göndermemen ve kendin ize onlar ın çal ışmasıyla yar dım ett irm em elis in iz» demek hainlik olmaz mı? Şayet devlet bunu söylemek hakkını kendinde görürse, o zaman işi olmayanları ve sakatları doyurmak devletin ödevi olacaktır. Am a dev leti n bun a güc ü yok tu r. (72) Devlet çocukları işsiz kalmaya terkederse,onları doyurması gerekir. Bunu yapamıyor; o zaman da çalışmalanna herhangi bir kısıtlama getirerek onları işsiz insanlar durumuna sokmamalıdır.
BU konuda, işi olmayanlar ve özellikle de kadınlar ve çocuklar tarafından işsiz kalmaya mahkûm edilmiş erkekler için toplumun, yani Devlet'in bir Plâsman Ofisi kurmasını öngören Carlyle'm yukardakilere aykın tutumunu da anmadan geçmeyelim: A t s ahib i, yaz aylar ının işleri b i t t i k ten sonra bü tün k ış a t la r ım bes lemek zorundadır . Bu adamın, at lar ına şöyle dediğ in i düşünel im; Ey dör t ayakl ı lar , ar t ık s iz in iç in iş im yok; ama dün yada daha pek çok yerde yapı lacak iş ler var . Bi l iyorsunuz ki yoksa size bir iktisat konferansı mı vermem gerekir? buh ar makinası , uzun vâdede, daima daha çok iş yarat ı r . Dünyanın b ir köşesinde demir yo l lar ı, b i r başka köş esinde kanal lar inşa edi lm ektedir . Yapı lacak pek çok iş var . Avrupa'da, da, Asya 'da ya da Amer ika 'da b ir yerde muhakkak iş bulacağınızdan hiç şüpheniz olmasın. O halde, haydi
ş imdi g id ip iş arayın. Şansınız açık o lsu n! . . A t lar kuşkulu, üst dudaklar ını uzata uzata k işn emeye başlayacaklardı ve bu hareket le demek istedik ler i de Avrupa, Asya, Afr ika ve Amer ika 'nın pek öyle yol üstü b ir tak ım yer ler o lm adığı ve ora larda kendi ler inden iş o larak istenen şeyin ne o lduğ unu pek iy i b i lm edik l er id i r . İş bulamay acaklardır . Sonunda da sağı solu ç i t ler le çevr i lm iş yold a b ir süre dör tn ala i ler leyerek açl ıktan kıvranmaya baş
layınca çi t ler in üstünden aşacak ve başkasının malını oburc a yemeye başlayacaklardır , ve ger is in i de bi l iyoruz! . . . (73)
KAPİTAL'İN birinci cildinin on üçüncü bölümünde Marx, Makina çal ışmasının işçin in üstündeki i lk etk i ler i konusundaki açıklamasına şöyle başlıyor: Makina, adale kuvvet in i fuzu l î duruma ge t i rd iğ i n ispe t te , ada le kuvvet i o lmayan ve bedenî gel işmeler i tamamlanmamış, ama kollarında ve bacaklarında daha çok esnekl ik bulunan işçi ler i ku l lanmak iç in b i r araç durumuna gel i r . İşte bunun iç indir k i makinanm kapi ta l is t is t ihdam tarzının i lk s loganı , kadın lar ın ve ç ocu kların çalışmasıydı ¡ .. .Emeğin ve emekç inin yer in i tu tan bu güçlü araç böylece hemen, c insiyet
ve yaş farkı gözetmeksiz in işçin in a i lesin in bütün fer te ler in i işe a larak, sermayenin boyunduruğu al t ında ücret l i ler in sayısını ar t t ı rmanın b ir yo lu durumuna geld i . Kapi ta l izm iç in çeki len kürek cezası yalnız çocuklar ın oyunlar ının yer in i a lmakla kalmayarak ai le çevresi içindeki, kârı ai lenin olan ve ahlâk sını r lar ı iç inde yapı lan hür çal ışmanın da yer in i gaspet t i . (74)
DEMEK oluyor ki makina yalnız modern proletaryayı yaratmakla kalmayarak aynı zamanda onun yapısını da en sarih biçimde meydana getirir.
SANAYİ personeli içinde kadın ve çocuklann çok geniş bir
yer tuttuklanndan söz ettik, bu Marx'in yukarda anlatmış olduğu gibi pek apaçık bir durumdur.
K1
-
8/15/2019 Jurgen Kuczynski - İşçi Sınıfı Tarihi - E Yayınları, 1. Basım, 1968
27/122
o halde, erkeklerin meydana getirdiği azınlık kimlerden kuruluydu? Bunlar ne yapıyorlardı?
ERİC Hobsbavvm, 1789'dan 1848'e Avrupa İhtilali adındaki kitabında şöyle yazıyor: 1834'ten 1847'ye kadar, İngi l iz pamuk endüstr is inde çal ışanlarm yalnız dör t te b i r i er işkin yaştaki erkeklerden meydana gel i yordu. Yarısı da henüz gelişme çağındaki kadın ve kızlardı. Kalanı ise 18 yaşından küçük erkek çocuk
lar . Çal ışma dis ip l in in i mu hafaza etmek iç in kul lan ılan bir başka metod da, kali f iye işçiyi, uzmanlık alanı o lmayan beden işçis in in işvereni durumuna get i rmekt i . Bu iş, «sub-contracts»lar la yani ik inci elden sözleşmeler le yapılabil iyordu ; bu da sanayileşmenin i lk safhasında işin paylaşı lmasının önemini ve küçük iş letme karakter in i göster i r . İşte böy lece , pamuk endüst r is inde bü tün erkek çocukların üçte ikisi ve bütün kızların da üçte bir i , işi doğrudan doğruya veren ve onlar ı sıkı b i r nezaret al t ında ç al ışt ı ran k al i f iye işçi lere bağl ı o larak ç al ışmaktay dı lar . Bu çeşi t anlaşmalar fabr ik alar ın d ışında daha sık görülürdü. İşçi ler iyle kendi hesabına sözleşm eler yapan bu «İkinc i el işveren» mü mk ün olduğu kadar çok üret im yapı lmasından mal i çıkar sağlayan b ir k imseydi ve bundan d olayı da onun hesabına çalışan işçi ler in canla başla çalışmasına çok dikkat ederdi .
KALİFİYE işçiler olan ikinci el işverenler büyük çoğunluğuyla, eskiden zanaatçı olan erkeklerdi.
FRANKFURT an der Oder yönetim çevresindeki Züllichau' da bulunan iki yün fabrikasının aşağıdaki bilgiyi aldığımız 5 eylül 1818 tarihli ödeme cetvelleri bize kalifiye işçilerin pozisyonunun bir başka cephesini veriyor: (76)
1. Aym meslek gu rubu iç inde en çok üc ret i alan işçilerin aldıkları paranın miktan iki işyerinde bir-
birinden oldukça farklıdır. Buna karşılık, kalifiye olmayan işçilerin ve çocukların gündeliklerinde iki
işyerinin pek az bir farkla aym ödemeyi yaptıklarını görüyoruz.
2. Kadınlann ücretleriyle çocuklarınki arasındaki fark büyük değildir.
YUKARDAKİ birinci müşahadeden, henüz zanaata yakın durumdaki bir kaç emekçinin yine tamamen ferdî bir