kayıp ruhlar #5

32

Upload: kayipruhlarfanzin

Post on 26-Jul-2016

241 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

 

TRANSCRIPT

Page 1: Kayıp ruhlar #5
Page 2: Kayıp ruhlar #5

Kayıp Ruhlar’ın beşinci nüshası

Emeği geçenler;­Tarık Cemil­Tarık Nazım­Devrim Kahraman’ın kedisi Sakız

BU NÜSHAZAFER EKIN KARABAY’AITHAF EDILMIŞTIR

Page 3: Kayıp ruhlar #5
Page 4: Kayıp ruhlar #5

YANKI1.

ADAM

Parmaklarının arasından salınan tütün dumanınınodağında geçen şunca saati düşündü. Zaman kaymasımı, eğilip bükülen, salınımlı, mekânda, bu dörtduvarın arasında sıkışıp kalmış iki ruhun ansızınboşalıvermesi mi? Beyninde, uzayda ya da yerinaltında olmasının bir fark yaratmadığı, dahasımekânsal değişkenlerin sonucu değiştirmediği,seçeneklerin sıfıra indirgendiği bir konum arzuladı.Böylece sol yanında, kanepesiz odadaki yerminderinde oturan kadına doğru seyridi vücudu.Kadının soltarafta oturuyor oluşu ideolojik birzorlama değil tam olarak biyolojik bir acziyetindoğurduğu istence dayanıyordu. Sol kolunun kırıkkemiklerinden sızan zayıflığın sonucuydu bu.Gündelik eylemlerin yavanlığı! Omuzlarının üzerindedaha fazla taşıyamadığı başını kadının dizlerinebıraktı. Bu o an için hem bir zorunluluk hem de birkaçıştı. Ama bunun önemi yok, çünkü bir kadınındizine başınızı bırakmışsanız, artık bütünacziyetinizi kabullenmişsiniz demektir. O da öyleyaptı. Dış dünyaya dönük savaşında son kozunu oynadıböylece. Bir kadının dizi en mahrem ve en yıkılmazsavunmadır. Ama kadına karşı bütün duvarlarınyıkılıp bütün silahların bırakıldığı anlamına dagelir bu. Öyledir çünkü bir yaradan içeri girmekbunu gerektirir, yaradan içeri almak da öyle.Başını koyduğu yerin olanca sıcaklığı ve derinyumuşaklığı… Çünkü bu derin yumuşaklık dışa dönük ensert duvardır aynı zamanda. Kıvrıldı ve anarahmindeki bir cenin gibi ne kadının dışında nedünyanın içinde kaldı. Kalmadı böylece acziyetinizi.

Page 5: Kayıp ruhlar #5

Aczini kabullenen sığındı, bu doğru ama sığınılankapılarını birer birer kapattı. Soğuk, metalik birtat bıraktı bu hâl adamda. Yüzüne kapanan bin yıllık,paslı, demir kapının tedirginliğiyle doğruldusokulduğu kuytudan. Doğruldu ama artık çıplakolduğunu, gardının çoktan düşürüldüğünü, on adımlıkdüelloda sekizinci adımda kurşun tadının ağzındagezindiğini biliyordu.Kalktı, kitaplığa doğru uzandı, nereye veya neyeuzandığına dikkat etmeksizin raftan eline ilk gelenkitabı çekti. Olduğu yere, halının üzerine kıvrılıpyattı. Elindeki kitabı başının altına koydu elbette.Sonradan reddedildiği yerle seçilen kitap arasındabir bağ olup olmadığını, elin mi kitaba gittiğiniyoksa kitabın mı eline geldiğini sorgulamadı.Herkes bilir ki gelinen yer varılan yerin geçmişidir.Geçilen yol durulan yere gebedir. Herkes ne kadargeldiği yere aitse o kadar da gittiği yerin sakinisayılır.

Adam işte böylece kustu içerisindeki suskuyu. Bubulantıyı yaşarken gözlerinin önünden halı desenlerive tanıdık adımlar, tütün dumanı ve gözyaşları…Gözlerinin önünden askeri darbeler ve sivilitaatsizlikler geçti. Çoğuna dikkat etmedi ve çokazına anlam verebildi.Adamın başı kitaba yaslı, adamın başı söyleyemediğikelimelere yaslı, gidilen yol kat edilen mesafeye,akan zaman yutkunulan heveslere yaslı…Kadın usulca ama umursamazca kalktı oturduğu yerden.Durduğu mekândan sıyrılırcasına kalktı. Ardındakapanan kapının metalik sesi, ama bu defa gerçektenkapanan kapı kime kapandı, hangi yüze açıldı?

Page 6: Kayıp ruhlar #5

Kapanan kapı soğuk bir battaniye gibi örtüldüadamın üzerine ve büzüldü, küçülebildiği kadarkıvrıldı odanın orta yerinde. Sürülen toprağıngittiğini, dölleyen havanın da yitirilmek üzreolduğunu biliyordu adam.Herkes bir tarafa doğru ıslanıyordu bu doğru. Amakimin kime doğru ıslandığıydı önemli olan… Belkiböylece Önemli'nin önemini kavrayınca yeni birkapı açmak gerekmezdi diye geçirdi içinden. Buyetmedi elbette, yutkunmaların çağına uygunduyalnızca bunu bildi, bunu genzi yakan acı bir sugibi bildi.

2.KADIN

Zehirli bir diken gibi batıyor tenine, bakışı,dokunuşu ve nicedir susuşu bile… Kadın yüksünmüyortaşımaktan ama taşınan kıpırdadıkça her adım dahada zorlaşıyor. Kapattığı kapıları bir birmühürlüyor. Her defasında ve daha keskin… Kendineizahı kesin ama bunu kime anlatabilir ki? Çıkmazsokaktaki lamba oluşunu kime, kimseye, neyeyandığını. Yandığını kime anlatacak?Oturduğu yerden karşısındaki kitaplığı izliyorşimdi. Ama mutfağa gidip çayın altını yakan kimdi?İki bardak çay doldurup –ikisi de demli­ içerigetiren, bu dört duvarın arasında gezinen kim?Peki, yanında oturan adam, o kim? Ve işte başınıdizine yaslıyor, şu an bunun kaçınılmaz olduğunubiliyor ama nasıl tepki verecek? Kımıldamadan mıdurmalı, yoksa ellerini sakallarında mıgezdirmeli?

Page 7: Kayıp ruhlar #5

Daha rahat olması için oturuşunu mu değiştirmeli,yoksa ani bir kasılmayla hoşnutsuzluğunu muhissettirmeli? Hepsi mi, hiç biri mi?Kadın bunları düşünmekten hiçbirini yapacak fırsatıbulamıyor –ki öyledir, hayatı düşünmekten onuyaşamaya fırsatımız olmaz­ öyle eylemsiz amasoğukluğu buzdan bir diken gibi saplanıyor adamınyüzüne. Bu kadını belirli bir açıdan kurtarıyor amakazanılan zafer öbür uçta karşı konulmaz biryenilginin çağırıcısı olmaktan öteye gidemiyor.Kadın kendi yumuşaklığından kovduğu adamın ötedekitaplıktan özellikle seçtiğine emin olduğu ‘O’kitabı başının altına koyup halının üzerineuzanışını izliyor. Adamın dudaklarındaki o eminifade, zamanı yavaşlatıyor. Bir saat öncesinde öncedudaklarına değen ardından daha aşağılara inerekkasıklarını yoklayan o dudakların ince bir çizgihalinde yavaşlattığı zamanı fırsat bilip artıkburada yer tutmaması gerektiğini, gidişinin tamda bukarşılıklı yenilgi anına denk gelmesi gerektiğinibiliyor.Kadın böylece adama verdiği ne varsa orada bırakıpusulca çıkıyor odadan. Evin çelik kapısına bakıyor,bir ev için emniyetli ama bu ayrılış için fazlacasoğuk oluşu içini üşütüyor, mutfağa yöneliyor ocaktahalen dumanı tüten çaydanlığın sıcaklığı az da olsaiçine değiyor. İşte balkonun kapısı ve yukardabaşının üzerinde aysız gece göğü, kadifemsiyumuşaklığı ve ılık sessizliğiyle orada duruyor,kadim bir çağrı gibi.Kadın yükseliyor, bu yükseliş hiç üşütmüyor, artıkne tenine batan dikenler ne soğuk sözler var,çıktığı yerde kadın olmanın ılıklığıyla baş başa.Yalnızca soğuk bir yankı duyuyor, bir anlığına, birkapının ya da etin soğuk bir zemine çarpması gibi,aldırmıyor, gece göğünün çağrısına kulak veriyor.

Page 8: Kayıp ruhlar #5

"nil, gözlerimden geçsin diye güne kirpiklerim kırılırdı.oysa saklambaç oynayan bir çocuktu büyüttüğüm..."

ZAFER EKIN KARABAY

Page 9: Kayıp ruhlar #5

seni tanıdım tanıyalıher şubat ayında saklambaç oynayasım geliriçimdebüyümeye direnen bir çocuk gizlidir

(zafer ekin karabay'a ithafen)

Page 10: Kayıp ruhlar #5

KARANLIKMAVI

Eski bir bando çınlıyor kulaklarımda

Kesik

Kesilmiş sesiyle paslı trompetler çınlıyor

Duldasında en mavi yerinin

Yaklaşan karanlık kendine bir ülke beğeniyor

Hepimiz toplaşıp oraya sığınıyoruz

Sana gizil bir ad beğeniyorum

Henüz kendimin bile ırağında olan

Tutup kalbimi adına sürgün ediyorum

Büsbütün yabancı bir yerde

Benim olmayan bir isimle kader ortaklığı ediyorum

Sesinin kulağımı terk edişini

Adımın dilinden, adının belleğimden silinişini

Tenimden bakışlarının el çekişini izliyorum

Boğazıma oturan bir lokmayı yutmaya çabalar gibi

Ağzımın kenarında bir ülke beliriyor

Ağzımın kenarında

Sarma sigara

Ağzımın kenarında ucuz şarabın burukluğu

Ağzımın kenarında ağzının orta yeri

Kimse kimsenin yarasını umursamıyor biliyorsun

Bu yüzden bağlamanın bam telini söküp

Güzelce boğazıma doluyorum

Ki zaman yavaşlasın

Ay ondördüne dolansın

Dilim adını az daha fazla sayıklasın…

Page 11: Kayıp ruhlar #5

Akıp giden zamanın sürgitleri

Dilinin ucundaki bu biteviye kahır

İşte diyorum göğsümü orta yerinden yaracak olan

Göğsümdeki zindanları

Kapanan kapıları

Açılan oyukları

Bir öpüşle tersyüz edecek olan

Beni çırılçıplak soyup

Yağmurun ortasına bırakıyor

Seni bu yağmur giydirecek diyor

İnanıp iman ediyorum

Tenime değen her yağmur damlasının

Beni giydirmeden önce yakıp eriteceğini bilerek

Karanlık mavi diyorum

Bu çıkmaz sokağın başka tanımı olmasa gerek

Oysa diyedir bütün yaşamak

Çıkmaz sokakların dibine

Çaresiz ve üşümüş bir köpek gibi

Sinelim diye

Zihnini yageye bulamış bir Kızılderili şaman

Tutup iki yakamdan silkeliyor beni

Tutup iki yakamı

Gözlerimin içine bakıyor

Sen oluyor içime akıyor en keskin sızısıyla bir bıçağın

Kaçacak yer yok

Bunu biliyorum

Kaçmaya yeltenmem

Sen de bunu biliyorsun

İnandım ve iman ettim

İçimdeki sızı da bunu biliyor

Bileklerimdeki tereddüt kesilerine

Page 12: Kayıp ruhlar #5

Şimdi o eski bandonun

Paslı trompetlerin

Karanlığın içinden geçip

Kendimi bu yağmura sunuyorum

İşte çırılçıplak sunuyorum

Ki beni

Kara bir balçık gibi eritip

Yeniden giydirsin

Kendi olmanın tedirginliğiyle

Ki bulayım hangi çıkmaz sokağında

Yaşamaya ayak direyen sesin

Page 13: Kayıp ruhlar #5
Page 14: Kayıp ruhlar #5

GECE

BİRİNCİ KISIM

Yaralarını kimseye göstermeden saran bir şehir gibiydinEy ağlamakla bulamadığımAyaklarımı bastığım asfaltı yadsıdımSırtımı yasladığım duvarı…Kimseye göstermeden dallarınıKesen bir ağaçtımEy kalbimden zoru olanRuhuma kendi ellerinleOnulmaz yaralar açtımBöyle yazdı Nazım saman kağıdı defterine, saat geceninüçüydü. Boşalan şarap şişesini yokladı.“Hala boş mu?”“Hala boş!”Kendine güzel bir çarmıh beğendi kelimelerin içinden.“Korkak!”En paslı hecelerle çiviledi kendisini o çarmıha. Arkasınayaslandı, gözlerini kapamak istedi ama kapayamadı. Her şeyama her şey o kadar gerçekti ki… gözlerini karanlığa faltaşı gibi açtı böylece.Çarmıhın kollarının üzerinden tıslayıp sürünerek gelengölge, Nazımın ellerinde eskidiği aşikar bir gölge,karanlığın ortasında bilinci yırtan, kelimelerden veçarmıhtan daha gerçekçi ve daha gözle görülür.“Nne acı, yenilginin, yılgının meyvessi, çürümüşdişşlerimin arassınndann ssana gülümsüyorlar.”Silkinip doğrulmak istedi ama artık çok geç. Çarmıhaçivilenen elleri kaybolmuş, kendisi büsbütün bir çarmıhaevrilmiş ya da çarmıh bütünüyle bir Nazıma dönüşmüş. Öyleceduruyor, kendi içine doğru kanayan bir İsa olarak,odasındaki karanlığın içine nasıl aktığını duyumsadı. Usulusul akan bir peygamber kanı gibi ılık ve helak edici.Gecenin müziği başladı.

Page 15: Kayıp ruhlar #5

“gir hadi”Olanca çıplaklığıyla karşısında Nazımın, karşı konulmazbeden, kıvrılıp bükülerek en yakınından en uzağına.Aksayan raksıyla nefesinin çarpışı bacak arasına, oradangöbek deliğine, göğüs uçlarına… ya nasıl kaçacak bircüzam yığını gibi erimiş suratından. Öğürmek boşa, otaze pembe göğüs uçları, o taze kasıklar bu yüzün.Müzik artıyor ve raks devam ediyor, gölge kadına sahipoluyor Nazımın dizleri üzerinde.“şarap şişesi?”Hiçbir işe yaramayacaksa bile kırıklarıyla gırtlağınıkesmeli. Kesti! Ama ne kadar keserse kessin herdefasında iki büyük karadeliğin çarpışması gibi öncezaman büküldü sonra yavaşlayıp hızlanan anlıkdalgalanmalar karanlığa yayıldı, kanayamadı ama geceyide kanatamadı.“ııhhhh…”“hala boş!”Gözlerini yadsıyan ve uzaktan anlık bir hayret üzreçıkagelen kadına dikkat kesildi. Bu gün beraberoturdular, birbirlerine dokunup konuştular, ama kadınınsulu, kırmızı bir meyveyi andıran dudakları neden gerçekgelmiyor? İlerde gölgeyle oynaşan kadının seğirdikçedamlayan irinleri daha gerçek! Neden?“ahmak olma!”Şimdi gün ışığının kendine sunduğu kadına bakıyor,diğerlerinin yerine geçiyor. Kadının davetkar ve hayranbakan yanı diğer yanına, isteyen ve çağıran yanınayansıyor. Kadının elleri sakallarında geziniyor ama bukabulleniş mi yoksa büyük yıkıma hazırlık mı? Boşalanşarap şişesi kadının bedeninde geziniyor. Sakınımlı amadoğurgan…

Page 16: Kayıp ruhlar #5

“yeteri kadar büyüyebilirsek uzayzamandaçarpışarak olanı değiştirebiliriz.”Anlık bir seyrime ve gözleri kapanıyor Nazımın.Samankağıdıdeftere eğiliyor, ne varsa yırtıyor.İçinde ve dışında. Masanın üzerinde geçmiştengelen bir hediye gibi duran boş şişeyi ağzınagötürüyor. Ağır ağır keder yudumluyor.“şişe tekrar doldu, her zaman olduğu gibi. Saatgecenin üçüydü.”

Page 17: Kayıp ruhlar #5
Page 18: Kayıp ruhlar #5

KAYIP MEKTUPLAR ­ 2

Devrim,Her yer ceset kokuyor, alıyor musun kokuyu?Clementine çok ağladı mektubunu alınca. Cevap yazardiye bekledim sana. Ama yazmayacakmış. Neden bukadar acıttın canını? Neden böyle kırdın? Sehpanınüzerinde buldum mektubu, okudum, kokladım. Çoközledim seni. Seni ve mavi duvarlı bahçemizi. Orayagelmeyi her şeyden çok istedim. Ama O’nu yalnızbırakamazdım. Beni anlıyorsun değil mi? Artıksaçları siyah değil mi yani Devrim’in?Devrim, her gece ağlama sesine uyanıyorum onun.Hangi sabah bir balkondan düşecek diye beklemektenyoruldum. Sen neredesin? Neden gelip götürmüyorsunbizi evimize? Herkes ölüyor görmüyor musun? Biz buşehre geldiğimizden beri herkes ölüyor. En yakınarkadaşlarını ekimde kaybetti. Şimdi tutmuş ölmektenbahsediyorsun.O seni çoktan affetti. Yollar açıldı, şehir yenidenkuruldu, gel.Seni sevmediği için değil kırıldığı için gitti. Hanibiliyorsun işte çok kaybetti. Küçük bakkalın önündearaba hızla geldiğinde ödün patlamıştı ona bir şeyolacak diye. Ondan haber almadan bu kadar zamannasıl yaşadın, söyler misin Devrim? O olmadan ölme!Senden nefret ediyorum onu üzüp durma. Seni deanlıyorum bekleyip duruyorsun sinek boku gibi.Bekleyip durma. Ölme. Bileği kırıldığında seniarayıp ağlamadı mı? Ve sen gelmedin mi? GelmedinDevrim. Sen yokken yaşamak istemiyor, özlüyor,boyundan büyük işlere kalkışıyor her gün. Olmuyor,mezar taşına senin adını mı yazsalar? Kalbindenbaşka yerde arayıp durma onu, ayrıntıları bırakAllah kahretsin!

Page 19: Kayıp ruhlar #5

Ne yani şimdi sebep, şımarıklık mı yapıyor? Seniseviyor ve senin kararların… Kahretsin o kadarboktandı ki. Yargılarım evet ve hakkım var buna.Saygısızım ve buna da hakkım var. Burası dünya işte,acıların geçmeyecek. O bebek dünyaya gelmeliydi,buna engel olmamalıydın. Clementine ölümü ve dahasısenin ölümünü bu kadar erken tanımak zorunda değildiama sen bunu ona yaşattın. Benim tezgâha çıkmamönemli değil, sana yemin ederim bir dahayemeklerinize de sulanmayacağım. Benimle oyna diyesabahın köründe komodinin tepesinden karnına daatlamam. Ama özledim anlasana. Uyuyamıyorumdiyorsun, kalkıp sigara içiyorsun. Yaşayamıyorumdiyorsun, kalkıp…Sen doğduğunda ben yoktum, dağıtma konuyu bak şimdivarım. Biz aileyiz yaralayıp durma. Bizi al buradanDevrim sen olmayınca yaşayamayız. Günlerce evdeoturup yaptıklarınızı izledim. Senin ona tokatattığın sahne ve figüran ben, senin ona bağırdığınsahne ve arka odaya kaçan ben. Gözyaşları içinde,sarhoşum diye onu dövdüğün sahne ve sesinize uyananben. Kurtuldun işte neden ölmek istiyorsun? Biz seniyeniden severiz, yeniden başlayıp yenidensevinebiliriz.Belki de öylece geçip gitmeliydi o gün yanında beyazbisikletiyle. Hiç görmemeliydi seni, sen hiçbulmamalıydın o ağacın üzerinde beni. Ve ben hiçgörmemeliydim sevişirken ikinizi.Bana keşfedilmemiş bir elzem bıraktım Devrim. Banave bize. İçin yanmıyor mu? Birsen Tezer yinesöylüyor, çalsan kapımı…

Küçük Kediniz Sakız(kediler imza atamaz ki)

Page 20: Kayıp ruhlar #5
Page 21: Kayıp ruhlar #5

karşıdan karşıya geçerkeneli bırakılan çocuklardık

sonra hangi tarafa geçsek karşıda kaldık!

zafer ekin karabay

Page 22: Kayıp ruhlar #5

PERSONA

Persona, Bergman’ın hastanedeyken hasta yatağındayazdığı bir senaryodur. Tiyatro sahnesinde (elektrarolünde!) oyunun ortasında, aktrisin ansızınsusmaya karar vermesiyle filme başlarız. Fakat bususku çok daha içkin ve girintilidir ki iki kadınınbirbirleriyle kendi yöntemleriyle susmaları vekonuşmaları bu geçişkenliği sunar bize. Bu geçişiyüzlerin birbirine girdiği sekanslar zirveyeçıkarır. Burada bütün bir varoluş, bütün biryalnızlık ve bütün bir birlik mevcuttur. Yüzlerinbirbirine girmesi farklı yerlerde farklı açılardansunulmuştur. Bu da var oluşa bakışı yansıtıyor.Filmin başında ve sonlara doğru tekrar görülenfotoğraf kareleri… Tamamen Bergman'ın "hey bu birfilm, yalnızca bir film izliyorsunuz" diyerek biziuyarması, uyandırmak istemesi.Devamında yani filmin film olmaya başlamaaşamasında çocuk ve ölüler… Cesetler, çocuk, soğukve ölüm iç içe. Belki çocuk da ölü ama biz bununayrımına varamıyoruz –belki varmak istemiyoruz­ kibirden hareketlenip –canlanıp­ üzerini örtmeyebaşlamasını yadırgamıyoruz. Peki, bunun alt metninine şekilde yorumlamalıyız? İki olasılık mevcut;ilki, doğumdan ölüme doğru uzanan sancı. Bu dahaontolojik bir kaygıdır, yeryüzünde bulunuşumuzunabsürtlüğüne kadar uzanır. İkincisi de,karakterlerin çocuklarla ve bebeklerle olansıkıntısı. Elizabeth ileriki sahnelerde çocuğununfotoğrafını yırtar, Alma ise kürtaj yaptırmıştır.Sonlara doğru Alma’nın bileğini kanattığı sahne!Orda Alma ellerini yüzüne kapar, ama ellerkendisine mi aittir?

Page 23: Kayıp ruhlar #5

Ve gerçeklik algısı, baştan sona... Filmin başındaçocuğun ekranda dokunduğu yüz, aktrisin ve Alma'nıniç içe geçmiş yüzü, bu geçişme zaten sürgit devamediyor ki almanın istediği bu, Elizabeth olmak.Gerçek olan hangisi, hangisi aslında hasta, hangisisağlıklı?Konuşma ve susma eylemlerini biraz daha irdeleyelim.Alma’nın içkin olarak olmak istediği bir personavardır. Bu karşısında susar, ama onun susmasıkendisinin konuşmasına bağlıdır. Bu sebeple süreklikonuşur. Karakterin bu konuşması diğer yönüyletedavi süreciyle ilintisinden çok yaratı ve yıkımlailgili… Alma konuşarak personasını yaratır ama aynıyaratı beraberinde yıkımı da getirir zira bukarşılığını ayrı bir kişilikte susku olarak görür.

Daha derinde ise tek ve büyük bir personanıniçindeki diğer iki küçük personadır Alma veElizabeth. Her iki karakter de aslında tek birkişiliğin içsel olarak, kendi içinde parçalanıp,ontolojik mücadele vermesine dayanır.

Page 24: Kayıp ruhlar #5
Page 25: Kayıp ruhlar #5

UĞULTU

Tutmak istedim bir ucundan hayatıKumsala balıklar çizdimGizlediğim ne varsa bir birVe önünü sonunu düşünmeden önüne dizdimHayatı tutamadım elbet veSencilleşen ruhumun parçalarını döktüğümle kaldım

Kumsala çizdiğim ne varsa denize ağdıYalnızca bir sanrıydı yaşadığımÖylece yanıldığımla kaldımSefil bir ruhun sızısıydıYağmur oldu üstüme yağdıBen saçlarında geceye durmuş bir ormanın düşünedaldım

Bir ayyaşın gırtlağındaki anlık hırıltıydıSerçe sürüsüne sığınmanın nefes nefese telaşıSana baktım yoksunSola baktım yıkık dökük bir şehirSoyundum girdim sokaklarınaAyaklarımı ıslak kaldırımların sesine saldım

Yürüdüm bir zamanAklımda uzaklardan saçlarına dökülen usul bir nehirSızan suda sızımı buldumİhanet etmedim suya tenimi sundum yıkandımKarayı renk belledim yolumaBaşımı koyduğum dizindenGözlerime uyku çaldım

Page 26: Kayıp ruhlar #5

Genişçe bir kavşağa gelip durdumZulamdaki tütünü sarıp yaktımAcaba dedim tanrıBurada benimle kime küfretmiş olabilirAğza alınmaz bu laneti üstümeBen helak edilen nice kavimden boyandım

Sırtım bütün asfaltlarına dayalı bakTalan bu kentin yıkık molozlarınaYankı, gırtlağımda dururÇağıldayan bu sağanağındaHer adımda bu senden boşalan kentinÇıkmaz sokaklarına daldımSen yağdınben ıslandımrüzgar oldumkalbin makamındaestimuğuldadım

Page 27: Kayıp ruhlar #5
Page 28: Kayıp ruhlar #5
Page 29: Kayıp ruhlar #5

NEREYE EĞİLDİYSEM YÜZÜM ORAYA SIĞINDI...

Page 30: Kayıp ruhlar #5

Ceplerinde bakışsız gözler taşıdın nicedirTalan edilmiş bir hayat hikâyesiKekeme dudaklarında döküldüSokak çocuklarınınİlk hece ve sonra aksayarak ikincisi…

Çöle hapsettin ruhunuKi herkes bilir çölden çıkış olmadığınıAma en çok daİçinde kendi çölünü taşıyanlarAğızdaki kum tadınıHer nefeste ciğerleri yakan kuru sıcağı…

Ve uzaktan bir gölgeÖylece çıkageliyorÇıkıp gidiyorum bu mağribi şehrin sokaklarındanKelimeler;Ağzımda büyüyen bir lokma gibiÇiğnemeden tükürüyorum

Mürekkep dağılıyorBeyaz sayfa üzerine yayılan acıToprak kanı nasıl emerse öyleEmiyor dokusuna değen anıları

Kusuyorum sıcağının ortasınaCeplerimde ne varsaEllerimde ne varsaNe varsa sancıtanAdını adımla susuyorum

Başımı yaslıyorum bir fahişenin dizlerineKadınlığını kokluyorum ama çoktan silinmişSoğuk bir mermer tadı var o yumuşaklıktaSonunda doğruluyorum göğsüme yığılan acıyı mirasalarak

Page 31: Kayıp ruhlar #5

Nereye yürümeli şimdi yola çıksam daYol açık diyor kimileriYaşamaya devam ediyorum böyleceÖmrümün kapalı sokaklarında

Uzayan bir sevişmenin artakalan sızısıAğzında uzayan bir yaşamın yavanlığıAğzımda adının tuz yangını

Eyvah diyorum! Eyvah ki sesinSesimin sıcağına çarpan bir serçe oluyorO sonradan gelen pişmanlıkKokunu sarıp tütün kâğıdınaGırtlağımdan parmak uçlarıma kadarHis ediniyorum onu, karanlık alnacıma

Ceplerinde bir avuç göz hiç bakmamışDudaklarında söylenmemiş binlerce sözNereye dönsem dönüşü olmayan bir yolGün ağar, gölge uzarÖlümün anlamı fark edilir bir anlığınaNereye baksam karanlığın ürküntüsüBakışsız bir kedi kadarYol artık beni yürüyor

Page 32: Kayıp ruhlar #5