kb 2008 - 01 (48)

32

Upload: kizilbayrak

Post on 29-Mar-2016

241 views

Category:

Documents


8 download

DESCRIPTION

Kızıl Bayrak sayı 2008 - 01 (48)

TRANSCRIPT

2 � Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLERGüçlü bir başlangıç yapıldı... . . . . . . . . . 3

Sermayenin akıl hocaları:

Türk-İş ve Hak-İş . . . . . . . . . . . . . . . . . . 4

Krize karşı mücadelede

liberal-reformist engeli. . . . . . . . . . . . . . 5

Kızıl Bayrak bir ay süreyle kapatıldı!. 6-7

Ergenekon davasında son perde... . . . . . 8

Sıhhiye’yi dolduran 50 bini aşkın işçi ve

emekçi faturayı ödemeyi reddetti! . . . . . 9

Krize karşı eylemlerden... . . . . . . . . 10-11

Metal yürüyüşlerinde 7. hafta! . . . . . . . 12

İşçi ve emekçi hareketinden… . . . . 13-15

29 Kasım eyleminin gösterdikleri...

İşçi ve emekçilerin tepkisi harekete

geçirilmeli, mücadelesi

ortaklaştırılmalıdır! . . . . . . . . . . . 16-17

Yemekhane işçilerinin direnişi sürüyor!18

BMİS Bursa Şube Başkanı Ayhan Ekinci

ile metal TİS’leri üzerine konuştuk... . . 19

Esenyurt İşçi Platformu Girişimi

çalışmalarından... . . . . . . . . . . . . . . . . . 20

İstanbul’da 10. yıl etkinliği! . . . . . . . . . 21

Gençlikten... . . . . . . . . . . . . . . . . . . 22-24

Kadınlarla kriz üzerine.... . . . . . . . . 25-26

Ekim Gençliği’nden... . . . . . . . . . . . . . 27

Siyonist İsrail yeni saldırılara

hazırlanıyor! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 28

Diyet öyküleri / 3:Yarına dair... . . . . . . 29

Eylem ve etkinliklerden... . . . . . . . . . . 30

Mücadele postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Mollaşeref Mh. Turgut Özal Cd.

(Millet Cd.) No: 50/10 İstanbulTel: 0 (212) 621 74 52Fax: 0 (212) 534 95 90

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: Gün MatbaacılıkBeşyol Mah. Telsizler Mevkii Akasya Sk. No. 23/A

İSTANBUL / Tel: 0 (212) 426 63 30

Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008Fiyatı: 1 YTL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Gülcan CEYRAN EKİNCİEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tanKızıl Bayrak’tan

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008

Gazetemiz sermaye devletinin hukuk terörünemaruz kalmış bulunuyor.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafındanverilen bir karar ile gazetemiz 1 ay kapatma kapatıldı.

Bu karara gerekçe olarak 7 Kasım 2008 tarihlisayımızda yer alan Türkiye Komünist İşçi Partisi‘ninyurdışında gerçekleştirdği 10. Yıl Parti etkinliği haberi,bu etkinlikte yapılan konuşmalar ve etkinliğegönderilen mesajlar gösterildi. Ayrıca TKİP MerkezYayın Organı Ekim‘den gazetemiz için iktibas yapılan“TKİP 10. Yıl Bildirgesi” de kapatma gerekçeleriarasında yer aldı.

Böyle bir saldırı ile ilk defa karşılaşmayoruz. KızılBayrak yayın faaliyetine başladığı tarihten itibarensayısız kez toplatma, kapatılma ve yayın durdurmakararı ile karşı karşıya kaldı. Dahası onlarca kezbaskına uğradı. Çalışanları topluca gözaltına alındı,tutuklandı. Satış ve dağıtımı engellenmeye çalışıldı.Ancak tüm bu çabaların boşuna olduğu bugün gün gibiortadadır.

Açık ki bu saldırılarla sadece gazetemizkarşılaşmadı. Hemen hemen tüm ilerici ve devrimcibasın yayın organları da aynı akıbet ile karşılaştı.Deyim yerindeyse bu olağan ve rutin bir uygulamaolarak hep vardı. Bugün de sermaye devletinin hukukterörü kesintisiz olarak devrededir. Kürt günlük basınve ilerici-devrimci basın ağır bir baskı ve saldırıaltındadır. Devletin devrimci ve ilerici basının sesini vesoluğunu kesmek, işçi ve emekçi kitlelerlebuluşmasının önüne geçilmek isteniyor. Devrimci veilerici yapılar ise sınırlı güç ve imkanlarla bu cephedendüzene karşı bir savaş yürütmektedir.

Kuşkusuz sermaye diktatörlüğünün hüküm sürdüğübir ülkede demokratik hak ve özgürlüklerinin ne ifadeettiği biliniyor. Sermaye sınıfı için hak ve özgürlük olanişçi ve emekçiler için baskı ve sömürüdür. Hak veözgürlükler emekçiler için kağıt üstünde kalmaktadır.Dahası mücadelenin gücüyle kazanılmış kimi kırıntıdüzeyindeki hakların da kullanımının önünde fiili veyasal ciddi engeller bulunmaktadır. Dolayısıyla buengelleri aşmanın tek yolu devrimci siyasal mücadeleyiyükseltmekten geçmektedir.

Gazetemiz Kızıl Bayrak sınıfın, devrimin ve

sosyalizmin sesiolarak var oldu.Bundan sonradaböyle bir misyon vebilinçle yolunuyürüyecek, devrimdavasının gerçeğidönüştürülmesizorlu çabasındaüstlendiği roleuygun bir tutum vepratik içindeolacaktır.

Çürümüş vekokuşmuş sermayedüzenini vedevletini teşhiretmeye ve devriminve sosyalizminsesini işçi ve emekçi kitlelere taşımaya devamedecektir.

Buradan şunu bir kez daha hatırlatmayı gerekligörüyoruz: Kızıl Bayrak, susmadı, susmayacak!

Kapatma kararının duyulmasanın hemen ardındanokurlarımızın ve dostlarımızın gazetemizle dayanışmaduygularını ifade eden mesajlarının peşpeşe elimizeulaşması bunu gösteriyor.

Şimdi görev Kızıl Bayrak’ı daha geniş işçi veemekçilerle buluşturmanın zamanıdır!

Şimdi görev Kızıl Bayrak’ı işçi ve emekçilerinelinde ve bilincinde bir silaha çevirerek sermayedüzenini yıkma mücadelesini yükseltmenin zamanıdır.

***Aylık Sosyalist Gençlik Dergisi Ekim Gençliği’nin

Aralık 2008 tarihli 113. sayısı çıktı. Derginin sonsayısını Eksen Yayıncılık bürolarından ve kitapçılardantemin edebilirsiniz.

***Önemli hatırlatma: Gazetemizin önümüzdeki

sayısını, bayram nedeniyle kargoda oluşabilecekdağıtım güçlüklerinden dolayı çıkarmama yolunagidiyoruz. Kızıl Bayrak’ın 49. sayısı bir haftalık aranınardından 19 Aralık 2008 tarihinde çıkacaktır.

KKiittaappççıı vvee bbaayyii ii lleerrddee.. .. ..

Sosyalizm İçin

Kapak Kızıl Bayrak � 3Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008

Onbinler mücadele kararlılığını ortaya koydu

Krizin faturasını kapitalistlere ödetme şiarıylagerçekleştirilen 29 Kasım merkezi eylemi, hemkitlesel katılımı hem coşkulu atmosferiyle, işçi sınıfıve emekçilerin mücadele kararlılığını ortaya koyan birbaşlangıç oldu.

Krizin faturasını kapitalistlere ödetmek isteyenonbinler ülkenin dört bir yanından Ankara’ya aktılar.Gelen saldırının farkında olan işçiler, emekçiler vegençler kavgaya hazır bir görünüm sergilediler.

Eylemin karar alma sürecinin eksikliklerine,merkezi katılımın iki konfederasyonla sınırlı olmasına,hazırlık sürecinin yetersizliğine rağmen onbinlerceemekçi kapitalizme karşı direnme isteğini ortayakoyabilmiştir. Eylemin başarısının öngörülenin deötesinde olması, kapitalizme ve onun krizine karşıemekçiler safında biriken öfke ve tepkinin dışavurumu olmuştur. Onbinlerin mücadele kararlılığı hemdosta hem düşmana ilk mesajını vermiştir.

Öfkeyi örgütlemek!

Kapitalistlerin tüm hazırlıklarının krizin faturasınıişçi ve emekçilere ödetme yönünde olması, bununsonuçlarının ise şimdiden yüzbinlerce işçiyi olumsuzyönde etkilemesi yerel eylemlerin de yayılmasınısağlıyor. Mevzi direnişlere yenileri eklenirken, ilkörnekleri Gebze ve Denizli’de görülen kentsel çaptaeylemler başlamıştır. Bu örneklere her gün yenilerinineklenmesi beklenmelidir.

Gelinen yerde kapitalistlerin pervasız saldırılarınakarşı biriken, yer yer eylemlerle dışa vuran öfkeyiörgütlemek, krizin faturasını kapitalistlere ödetmemücadelesinde kritik bir yer tutuyor. Bu çerçevedetaban örgütlenmeleriyle işçi sınıfı ve emekçilerininisiyatifini güçlendirmek, söz, yetki ve kararsüreçlerinin emekçiler tarafından belirlenmesinisağlayacak mücadele araçları geliştirmek öncelikligörevlerden biridir.

Krize karşı mücadele komitelerini işyerlerinde,organize sanayi bölgelerinde, havzalarda, kısacasıüretim ve hizmet kurumlarında yaygın bir şekildekurmak, sürece hazırlığın en önemli ihtiyaçlarındandır.Bu komiteler, emekçilerin yaşam alanlarında da etkinbir faaliyet yürütmeyi önüne koymalı ya da ihtiyacagöre benzer örgütlülükler geliştirilmelidir.

Sınıf dayanışmasını her alandagüçlendirmek!

Krizin yıkıcı etkilerine karşı mücadelede “Kurtuluşyok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!” şiarınıen geniş kitleler içinde yaymak gerekiyor. Özelliklemevzi direnişlerle çok yönlü ve etkin bir sınıfdayanışması örgütlemek ihmal edilemez bir görevdir.İşçi sınıfı, emekçiler, işsizler, gençler ve kadınların,yani kapitalizmin krizinin hedefinde olan tüm güçlerineylemli mücadele süreçlerine katılması için çabaharcamak, sınıf dayanışmasını geliştirmenin de zemini

olacaktır.Siyasal yapıların, sendikaların, demokratik kitle

örgütlerinin propaganda, ajitasyon, örgütlenme veeylem ekseninde öreceği kapitalizme ve krize karşımücadelenin merkezinde ise işçi sınıfı olmalıdır.Öznesi işçi sınıfı olan bir mücadele, emekçilerin vekrizden etkilenecek toplumun yoksul kesimlerininharekete geçmesini kolaylaştıracak, bu kesimlerdekapitalizme karşı biriken mücadele dinamiklerininbirleşik mücadelenin kanallarında akmasınısağlayacaktır.

Ortaya konulan talepler temenniler listesi değil,emekçilerin gündeminde olan, uğruna mücadeleedilecek temel gereksinimler olmalıdır.

Elbette ne kapitalistler ne onların kokuşmuş rejimibu talepleri karşılama niyetindedirler. Bu temeltaleplerin kazanılması için meşru-militan dişe diş birmücadele kaçınılmazdır. Bu mücadele sadece güncelsonuçlarıyla değil, bir sistem olarak kapitalizmleköklü hesaplaşma anlamına gelen devrim mücadelesiaçısından da büyük önem taşımaktadır.

Anti-kapitalist temelde birleşik mücadeleyi örmek!

İşçi ve emekçiler mücadele eğilimini ortayakoymuş bulunuyorlar. İlerici-devrimci parti veörgütler, sendikalar ve demokratik kitle örgütleri bueğilime uygun davranmakla, emekçilerdeki mücadeledinamiklerinin önünü açan, buna uygun araçlargeliştiren pratik bir tutum almakla yükümlüdür.

İşçi sınıfı ve emekçilerin çıkarlarını temel alananti-kapitalist bir program etrafında güçleri birleştiripsefer etmek büyük bir önem taşımaktadır. Birleşikmücadele daha sarsıcı eylemler için şarttır. Sermayeyekorku, işçi ve emekçilere umut veren 29 Kasımeylemi, daha güçlü çıkışlarla aşılmadığı takdirde,emekçilere güven veren atmosferin zayıflamasıkaçınılmaz olacaktır.

Krizin faturasını asıl sorumluları olan kapitalistlereödetebilmek için birleşik, meşru-militan eylemleresüratle hazırlanılmalıdır. Bazı istisnalar dışındasendikalara hakim anlayışların sermaye ile uzlaşmaeğilimlerinin boy vermesini önlemek, böylece sınıfınbu tek kitlesel örgütlerinin giderek keskinleşecek sınıfçatışmasında gereken rolü oynayabilmelerinisağlamak için taban basıncının eksik olmamasıgerekiyor. Ancak hareketli bir tabanın sendikayönetimlerine basınç uygulayabileceği olgusunu gözönünde bulundurmak, ilerici-devrimci güçlerin olduğukadar, ilerici-öncü işçi ve emekçilerin de özel kaygısıolmalıdır.

Emekçiler lehine somut kazanımlar yaratan bir mücadele için!

Hem kapitalistler hem onların gerici rejimiemekçilerin taleplerini karşılamaya değil, tersine, varolan kazanımların son kırıntılarını da gaspetmeyedönük çok yönlü bir hazırlık içindeler. Krizin daha ilkdalgasında yüzbinlerce işçi kapının önüne konmuşken

onlar, İşsizlik Sigorta Fonu’nda biriken paralarınasalak patronlara peşkeş çekilmesi için uygun birformül arıyorlar. Salt bu pervasızlık bile kapitalistlerinkirli niyetlerini anlamak için yeterlidir.

Bu arada sermaye uşağı AKP hükümetinin İçişleriBakanı’na bağlı yeni bir “terörle mücadele birimi”oluşturma kararı alması, Amerikancı rejimin hakarama mücadelesini yükselten işçilere, emekçilere,yoksullara ve onların siyasi temsilcisi olan ilerici-devrimci güçlere karşı saldırgan planlarını elevermektedir.

Sermaye cephesinin giderek azgınlaştığı bukoşullarda, krizin faturasını kapitalistlere ödetmemücadelesi, kararlı, meşru-militan bir temeldeörülmek durumundadır. Bedel ödemekten kaçınmayanancak bedel ödetmeyi esas alan bir mücadele hattıizlenmelidir. Patronlar ve onların zorba devleti nekadar pervasızsa, devrimcilerin yanısıra işçi sınıfı,emekçiler ve ezilen yoksullar da o kadar kararlıolmalıdır.

Kriz koşullarında mücadeleden geri durmakemekçileri bedel ödemekten kurtarmıyor. Tersine,pasif tutumlar çok daha ağır bedellerin bir kadermişgibi kabullenilmesine yol açıyor. 2001 krizininfaturasını fiilen ödemeyi kabul eden işçi veemekçilerin ekonomik, sosyal ve siyasal alanda ağırkayıplara maruz kalmaları, genç emekçi kuşaklarınmoral yozlaşmasını da beraberinde getirmiştir. Öncekikuşakların mücadelesiyle kazanılan hakları 2001krizinde korumayı başaramayan emekçiler, çocuklarınıda düzen bataklığı içinde yozlaşmaktankoruyamamıştır. 2001’de ödenen ağır bedelden dersalan işçi sınıfı ile emekçi müttefikleri, bu kezmücadele etmeye kararlı olduklarını ortayakoyuyorlar.

Güncel planda krizin faturasını ödememek içinolduğu kadar, işçi sınıfının sömürüden ve zincirdenkurtulma mücadelesinde deneyim kazanıpustalaşmasının da temel yolu, “sınıfa karşı sınıf”bilinciyle örülen meşru-militan direniştir.Keskinleşmesi kaçınılmaz olan sınıf kavgasınınseyrini emekçiler lehine geliştirmek, hem krizin yıkıcısonuçlarını reddetmenin hem devrim ve sosyalizmmücadelesini güçlendirmenin olanaklarınıgenişletecektir.

Güçlü bir başlangıç yapıldı...

Krizin faturasını kapitalistlere ödetmekmücadelesi daha sarsıcı eylemlerle

devam etmelidir!

Krizin faturası kapitalistlere!4 � Kızıl Bayrak Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008

Sermayenin akıl hocaları: Türk-İş ve Hak-İş

Sermaye krizin her türlü yükünü çeşitli yol veyöntemlerle doğrudan doğruya işçi ve emekçilerinsırtına bindiriyor. Ücretsiz izin, işten atma ve ücretödememe uygulamaları son günlerde çığ gibi yayılıyor.Haklar kriz bahanesiyle daha bir acımasızcatırpanlanıyor. Mal ve hizmetlere peş peşe yapılanzamlar da üzerine eklenince, işçi ve emekçiler adetasoluk alamaz hale geliyor.

Doğal olarak bütün bunlar krizi işçi ve emekçileringündemine sokuyor. Sonuçları kendi yaşamlarınayansıdıkça, işçi ve emekçiler kriz konusundakigelişmelere, bununla ilgili haberlere daha bir duyarlıhale geliyorlar. Sermayenin, krizin bedelini ödetmepolitikalarına karşı tepkilerin ise saldırılarla orantılıolarak arttığı gözleniyor.

Bu konuda sendikalar cephesinde ise birbirindenfarklı iki tutumun olduğunu söyleyebiliriz. Bututumlardan birincisini DİSK ve KESK temsil ediyor.İlk başlarda kriz konusunda sermayeye akıl vermeboyutu ağır basan bir program önerisiyle ortayaçıksalar da, DİSK ve KESK’in sınıfın ve emekçileringerçek taleplerini sahiplenme, mücadeleyi yükseltmeyedönük eylem ve çabalara ortak olma gibi olumlu birçizgi içerisinde olduklarını söyleyebiliriz. Kuşkusuzbunun nedenleri ve bu nedenlere bağlı sınırlılıkları dasöz konusu. Konumuz DİSK ve KESK’in krizinfaturasına karşı mücadelede oynadıkları rol olmadığıiçin şimdilik bu kadarını söylemekle yetinelim.

Sendikalar cephesinde kriz karşısında DİSK veKESK’ten farklı bir tutumu Türk-İş ve Hak-İş temsilediyor. Elbette onlar da yeri geldiğinde krizbahanesiyle yaşanan işten atmalara veryansın ediyorlar.Hatta faturanın işçi ve emekçilere kesilmesine karşıçıktıklarını söylüyorlar. Ancak söyledikleri dahadikkatlice incelendiğinde, Türk-İş ve Hak-İşyönetimlerinin meseleye hiç de işçi ve emekçilerinçıkarları ekseninde yaklaşmadıkları rahatlıklagörülebiliyor. Krizi tanımlayışları olsun, “çözümönerileri” olsun, bu iki konfederasyonun yöneticilerininaslında meseleye sermayenin penceresindenbaktıklarını bütün çıplaklığıyla gösteriyor.

Örneğin Türk-İş krizi “sosyal devlet”politikalarından uzaklaşılmış olmasıyla izah etmeyeçalışıyor. Oysa ki yaşanan krizin temel nedenisermayenin kar hırsı. Bunun üzerinde yükselenkapitalist sistemin kendisi. Fakat Türk-İş krizin yapısalözellikleriyle bağını görmezden geliyor ve her şeyi“sosyal devlet” politikalarından uzaklaşılmış olmasıylaaçıklamaya yelteniyor. Böyle olunca çözüm de basitelbette; “sosyal devlet”i geri istersin olur biter!Nedense Türk-İş yöneticilerinin aklına krizinkapitalizmin işleyişiyle bağını sorgulamak, kapitalistsistemi suçlamak bir türlü gelmiyor!

Aynı şekilde Türk-İş yöneticilerinin aklına “iştençıkartmalar, ücretsiz izinler yasaklansın” gibi sınıfınçıkarlarını çok daha ilerden ifade eden talepler degelmez. Türk-İş yöneticilerine göre krizin yarattığıyıkımı azaltmak için patronlara çeşitli teşvikler,muafiyeler sağlanmalıdır. Yetmediyse “İstihdamyaratan işletmelerin sosyal güvenlik primleri” devlettarafından ödenmelidir. Bunlar yapılırken de “amanişçi çıkartmayın” diye kendilerine yapmacık dildökülmelidir.

İşçi çıkartılmasını patronlara daha fazla yağma verant olanağı sağlayararak “çözen” Türk-İş yöneticileri,

kapitalist ekonominin selameti için akıl vermekten degeri durmuyorlar. Faiz oranlarının azaltılmasını,patronlara “istihdam şartı ile” uzun vadeye yayılmışişletme kredisi verilmesini talep ediyorlar. Fakat Türk-İş adına yayınlanan raporda bir talep daha var ki, bukadar da olmaz dedirtecek cinsten. Talep şöyle:“Ekonomik gerekçelerle işten çıkarılma kararı, herilde/sektörde oluşturulacak, işçi-iş veren temsilcilerininde bulunduğu bir komite tarafından kararabağlanmalıdır.” Yani kimler işten atılacak, kimleratılmayacak bu konuda sendikalara da danışılsın, eğergerçekten gerekiyorsa işçilerin atılmasına biz de onayverelim denilmektedir.

Sadece bu son talep bile, Türk-İş yöneticilerininkriz sürecinde kimin çıkarlarının kaygısıyla hareketettiğini ortaya koymaktadır. Bir sendikal konfederasonyönetimi düşünün ki, “ekonomik gerekçelerle” bazıişçilerin işten atılabileceğini meşru görmektedir. Birkonfederasyon düşünün ki yöneticileri patronlara vedevlete “gelin ekonomiyi kurtarmak için atılacakişçileri beraber belirleyelim” diyebilmektedir.

Buna benzer bir diğer talep ise “İşten çıkarılmanınkaçınılmaz olduğu durumlarda, işçiye alacaklarınınhemen ve ke sintisiz olarak ödenmesi” istemidir.Sormak gerekir yeri geldiğinde mangalda külbırakmayan Türk-İş yöneticilerine; sendikacı olaraksizin göreviniz işten çıkartmalara, diğer hak gasplarınakarşı mücadeleyi örgütlemek midir, yoksa iştenatmaların bazı durumlarda meşru, kabul edilebilirolduğunu anlatmak mı?

Hem konuyla ilgili yayınladıkları raporlar veaçıklamalar, hem de krizin faturasını ödememek içinörgütlenen mücadeleye uzak durmaları, Türk-İşyöneticilerinin sendikacılıkla hiçbir alakalarınınolmadığını tüm açıklığıyla göstermektedir. Gerçektende onlar özellikle şu dönemde TİSK’in, MESS’in ya daTÜSİAD’ın memurlarıyla aynı misyona sahiptir vebuna uygun hareket etmektedir. Görevleri sermayeninkrizden zarar görmesini engellemek. Krizin faturasınıödemek istemeyen işçi ve emekçilerin kafasınıkarıştırmak, mücadelesini sekteye uğratmak, elinikolunu bağlamak. Örgütsüz olanları daha beterörgütsüzlüğe, çaresizlik duygusu içinde ezilenleri dahabeter kaderciliğe itmek. Böylece de sermayenin işinikolaylaştırmak. Sendikal koruculuk böyle bir şey işte.

Ya Hak-İş? Dinci gericiliğin arka bahçesi olaraknitelenen bu konfederasyonun da tıpkı Türk-İş gibi,krizin faturasını ödememek talebi üzerinden gelişenmücadeleye oldukça mesafeli durduğu ortada. Fakatonların derdi Türk-İş gibi “sosyal devlet” dahi değil.Onların asıl derdi, krize bağlı gelişmeler üzerindenAKP’nin yıpranmasına kendilerini siper etmek.Gerçeklere kırk takla attırarak, türlü izahatlar yaparakAKP’yi savunmak.

Hak-İş yönetimi “krize karşı işletmelercealınabilecek birçok tasarruf tedbirinden henüzyararlanılmamışken” patronların işçi çıkartmasınıeleştirmektedir, bunu “hukuki ve ahlaki” bulmadığınısöylemektedir. Peki işten atılanları düşündüğü için mi?Tabi ki hayır, Hak-İş’in kaygısı bu durumun hükümetizor duruma düşürmesidir. Zaten açıklamanındevamında da bu açıkça dile getirilmektedir; “Hukukiyol izlemeden bu kadar yoğun işten çıkarmalar olması,aslında işçi çıkarma sopasıyla hükümeti dize getirmehevesinden ibarettir. Özel sektörün 190 milyar doları

aşan dış borcu hükümet tarafından üstlenilmeyezorlanacaktır.” Yani patronların tek derdi özel sektörün190 milyar dış borcunu devlete ödettirmektir.Hükümeti buna razı etmek için de işçi çıkartmaktadır.

Hak-İş yöneticileri bu kadarla da yetinmemişler,hükümeti bu beladan korumak için bir dizi öneri degeliştirmişler. Bu önerilerini de 3 Kasım’da yapılanEkonomik Koordinasyon toplantısında hükümetesunmuşlar. 11 Kasım tarihli son açıklamalarında da buönerilerinin hükümet tarafından uygulanmasındanmemnuniyet duyduklarını belirtiyorlar. Tablo şu; birişçi sendikası konfederasyonu hükümetin önüne birtakım öneriler koyuyor. Sonra da hükümet bizimönerilerimizi dikkate alıp uygulamaya çalışıyor diyegururla açıklıyor. İnsan ister istemez bu öneriler deneymiş, hükümet işçilerin taleplerini yerine migetiriyor diye merak ediyor.

Salim Uslu’nun 25 Kasım tarihli açıklamasındabelirtildiğine göre, Hak-İş’in hükümete sunduğu “4özgün öneri” kısaca şöyle: 2B arazileri konusuçözülsün. TOKİ “yurtdışındaki yurttaşlara” yönelikprojeler geliştirsin. Ekonomik kriz karşısında “hemişletmeyi hem de işçiyi korumak” için yasal imkanlarkullanılsın. İşsizlik sigortası fonundan yararlanmakoşulları iyileştirilsin. Tabii bir de “iç talebicanlandırmak için” asgari ücrete, emekli maaşlarına vb.iyileştirmeler yapılması talebi var. Bütün bu öneriler“istihdam yaratma” bahanesi üzerinden dile getiriliyor.Ormanlar yağmaya açılsın ki istihdam gelişsin. TOKİsayesinde AKP’li müteahhitlere daha fazla paraakıtılsın ki istihdam gelişsin. Patronların kayıplarıdevlet tarafından karşılansın ki istihdam gelişsin.İşsizlik sigortası fonundaki paralar krizdennemalanmaya çalışan patronlara akıtılsın ki istihdamgelişsin!..

Doğrusu gerçekler ancak bu kadar tepetaklakedilebilir. AKP’nin yağma ve rant politikaları bu kadarkararlıca savunulabilir. Krizden rant ancak bu kadarustalıkla sağlanabilir. Ve doğrusu Hak-İş’in, işçisınıfının çıkarları ile, mücadelesi ile uzaktan yakındanilgisinin olmadığı ancak bu kadar açık bir biçimdeortaya konulabilir.

Krizin yolaçtığı yıkım, krizden yararlanmak isteyenpatronların hiçbir yasa-kural tanımadan saldırılarıyoğunlaştırmaları, bugün işçi ve emekçiler cephesindeciddi bir sarsıntıya yol açmış durumdadır. Ödenenfatura kabarıp yıkımın boyutları arttıkça, Türk-İş veHak-İş yönetimlerinin yalana ve tabandakiörgütsüzlüğe dayalı hükümranlıkları da sallanmayabaşlayacaktır. Fakat gene bu kendi başınagerçekleşmeyecektir. Bugün ilk adımlarına tanıkolduğumuz, ağır aksak ve sancılı bir biçimde de olsayolunu yürümeye başlayan birleşik, fiili mücadele veörgütlenme çizgisi geliştikçe bezirganların, sendikalkorucuların işi de zorlaşacaktır. Ankara ve Gebze’degerçekleştirilen mitingler, yerellerde gerçekleştirilenpek çok eylem ve bunların tamamında ortaya konulanmücadele eğilimi bu bakımdan umut vericidir.Özellikle Gebze’deki eyleme Türk-İş ve Hak-İştabanından da belli bir katılımın olması anlamlıdır.Tarihsel deneyimlerin de işaret ettiği gibi mücadeleaynıları birleştirir, ayrıları ayrıştırır. Yeterincegüçlendirildiğinde ve ileri taşındığında, sendikal ihanetçeteleri de bu mücadele ateşinde yanmaktankurtulamayacaklardır.

Krizin faturası kapitalistlere! Kızıl Bayrak � 5Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008

Krize karşı mücadele eğilimi giderek güçleniyor.İşten çıkarmalara ve ücretsiz izinlere karşı tek tekfabrikalarda yaygın eylemler yaşanıyor. Sendikalıolanların örgütlü eylemleri dışında, örgütsüz birçokfabrikada da işçiler hoşnutsuzluklarını dışa vuruyorlar.Kapitalistlerin dayatmalarına karşı durmaya vedirenmeye çalışıyorlar.

Öte yandan krize karşı sendikal odaklar baştaolmak üzere bir dizi kurumdan mücadele ve eylemçağrıları yükseliyor. Platformlar kuruluyor, eylemlerörgütleniyor. Basın açıklamaları, paneller, yürüyüşler,mitingler gerçekleştiriliyor. Daha başka nelerinyapılacağı tartışılıyor, fikirler üretiliyor.

Yine de bu kadarı yüzeydeki görüntüyü anlatıyor.Altta henüz kendisini dışa vurmamış ama patlamayahazır büyük bir tepki ve hoşnutsuzluk emekçihareketinin geniş gövdesine yayılıyor, mayalanıyor vekendisine kanal arıyor.

Bu kanalın açılıp açılmayacağı, açılırsa nereyebağlanacağı, büyük ölçüde bugün mücadele veörgütlenme alanında bulunan güçlerin inisiyatiflerinebağlı olacak, onların bakışı ve eylemi toplumsalhareketin geleceğini belirleyecektir. Sonuç olumluolursa, işçi ve emekçilerin geniş yığınlarına yayılanhoşnutsuzluk eylem ve direniş alanına taşacak,böylece sermaye düzeni karşısında büyük bir güçaçığa çıkarılmış olacaktır. Ya da tersine, mücadele vedireniş örgütlü unsurlarla sınırlı kalacak, dolayısıylasermayeye karşı etkili bir mücadele ve direnme gücüortaya konulamayacaktır. Böylece sermaye düzeni birbüyük kriz döneminden daha paçasını kurtararakçıkmayı başaracaktır.

Bu kaygı, bugün krize ve krizin faturasına karşımücadele etme iddiasını taşıyan ve halihazırda buçerçevede bir takım girişim ve etkinliklerde bulunangüçlerin hemen tümü tarafından bir biçimde ifadeedilmektedir. Fakat sorun bunu ifade etmek planındadeğil, daha çok mücadele ve örgütlenme sürecininnasıl bir siyasal perspektifle ele alındığı ve nasıl biryoldan yüründüğü konusunda çıkmaktadır. Öyle ki,krizin faturasını ödememek tutumundaki genelortaklaşma, bu alana gelindiğinde yerini açık birayrışma ve saflaşmaya bırakmaktadır. Bu ise sınıf vekitle hareketinin nasıl bir yönde ilerleyeceğisorusunun yanıtlanması açısından belirleyiciönemdedir. Çünkü doğru bir siyasal perspektifle elealınmayan ve doğru bir kanala bağlanmayan gündelikmücadelenin gelişme olanağı bulunmamaktadır.

Siyasal perspektif planındaki en önemlifarklılaşma, mücadelenin hedefleri ve yürüyeceği hatkonusunda ortaya çıkmaktadır. Bu farklılaşmareformizm ile devrimcilik arasında yaşanmaktadır.Reformizm mücadeleyi düzen içi kanallara akıtarakboğmayı hedeflerken, devrimci çizgi düzenitemellerinden yıkmak hedefiyle hareket etmektedir.Bugün bu anlayış farklılığı kendisini belirgin birsaflaşma biçiminde göstermiş değildir. Fakat, gündelikmücadelenin her alanında, örgütlenme ve eylemsüreçlerinde net bir biçimde gözlemlenebilmektedir.Önümüzdeki süreçte çok daha net biçimde görülmesive ayrışma ve saflaşmalar biçiminde dışa vurmasıkaçınılmazdır.

Reformistlerin hedefinde AKP bulunmaktadır.Genel olarak krizin kapitalizmin yapısal bir kriziolduğu düşüncesini ifade etseler de, politika vemücadele alanında hedefi AKP ile sınırlamaktadırlar.

Zamlar ve işten çıkarmalar vb. saldırıların sorumlusuolarak AKP’yi göstermekte, dolayısıyla krizinfaturasına karşı mücadeleyi AKP’ye karşı mücadeleolarak görmektedirler.

Hedefe AKP’nin konulması boşuna değildir, çünkümücadelenin yolu da buna uygun olarak seçimsandığına bağlanmaktadır. Örneğin bu cenahın baştagelen temsilcilerinden ÖDP, Marks’ın haklıçıktığından ve düzeni değiştirmek gerektiğinden demvurup “insanca bir düzen için yan yana gel”me çağrısıyaparken, bunun somut içeriği ve nasıl olacağıkonusunda hiçbir şey söylememektedir. Bununlabirlikte somut mücadele ve örgütlenme planındahedefte AKP’den başkası yoktur. Krizin yıkıcıetkilerini anlattıktan sonra, halkı seçimlerde AKP’yetokat atmaya çağırmaktadır.

Bir başka reformist odak olan TKP’nin hedefindede yine sadece AKP vardır. “AKP gitmeli” çağrısıyapan TKP, krizle ülkenin felakete gittiğini söylüyor,AKP’nin izlemekle yetindiği suçlamasını yapıyor veAKP ile krizin başladığı ABD arasındaki efendi-uşakilişkisinden dem vuruyor, AKP’yi durdurmayıfaaliyetinin merkezine koyuyor. Hedef bu olunca,kaçınılmaz olarak yerel seçimler de mücadeleninbağlandığı yol oluyor.

Bir diğer reformist-liberal odak olan EMEP debugünlerde topladığı 5. Olağan Genel Kongresi’ndetutumunu özlü biçimde ortaya koymuştur. Kongre’ninsonuç bildirgesinin girişinde genel geçer sözlerlekrizin kapitalizmin krizi olduğu belirtilip sınıfmücadelesinin sertleşeceği bir döneme girildiği vekrizin faturasının ödenmemesi için mücadele edilmesigerektiği tespiti yapıldıktan sonra, temel görev“birleşik halk hareketinin örgütlenmesi” olaraksaptanmaktadır. Bu görevin somut karşılığı ise şöyleaçıklanmaktadır:

“Çatı Partisi, bu amaca yönelik en önemliaraçlardan biridir. Çatı Partisi, işçi ve halkhareketinin ve demokrasi mücadelesinin bütün bubirikimlerini ve birikmiş güçlerini ortak bir gücedönüştürme ihtiyacının yanıtı olacaktır.”

Yani EMEP için mücadelenin tüm birikimleriniortak bir güce dönüştürmek demek, toplumsalmücadelenin birikimlerini bir çatı partisi aracılığıylaseçimler kanalına akıtmak demektir. Krize karşımücadele EMEP’in ve ortaklarının bir yerel seçim

zaferine bağlanmıştır. Bu formülasyon esasında tümreformist ve liberal tayfanın ortak çizgisidurumundadır. Reformizmin misyonu sınıfmücadelesini düzen içi kanallara akıtmaktır. EMEP desınıf mücadelesinin sertleşeceğini öngördüğü birdöneme bu misyonun gereğini yerine getirmek üzerehazırlanmaktadır. Kongresini de bu temel kaygıüzerine oturtmaktadır.

Reformizmin ortaklaştığı bu tutum, aynı zamandaörgütlenme ve eylem alanında da sonuçlarınıüretmektedir. Söylemlere, çağrılara, bildirilere,protestolara hep aynı ruh hakimdir. Örgütlenmeplanında da ise bu tutumun sonuçları artık daha netgörülmektedir. Bu alanda özellikle EMEP’in “çatıpartisi” hedefine bağlı olarak şekillendirmeye çalıştığı“birleşik halk hareketi”nin örnekleri görülmektedir.HSGGP zemini üzerinden ortak mücadeleyiörgütlemekten özellikle kaçan EMEP, bölgelerde yerelplatformlar kurmak üzere seferber olmuştur. Buamaçla yönetimlerini tuttukları sendikalar aracılığıyladüzenlenen toplantılara CHP, DSP ve SHP gibi düzenpartileri özellikle çağırmaktadırlar.

Küçükçekmece’de oluşturulmuş bulunan platformEMEP’in hedeflediği yerel platformlara tipik birörnektir. EMEP, ÖDP, TKP, Halkevleri ve SHP’ninbileşenleri olduğu yerel platform zamlara karşı bireylem de yaptı. Bu eylemin hedefinde AKP vardı.ÖDP’nin internet sitesinde verdiği haberdebelirtildiğine göre, eylemde yapılan açıklamada,“AKP’nin yolsuzluklarına, gericiliğine, piyasacılığınakarşı sessiz kalınmayacağı vurgulandı”.

Ayrıca belirtmek gerekir ki, EMEP, devrimcigüçlerin bu koşullarda bu platformlara katılmamatutumu alıyor olmalarını dikkate almamaktadır.Dahası, bu reformist ve burjuva partilerin çağrılarıkarşılıksız bırakmaları durumunda, oluşturulan yerelplatformları işlemez hale getirmek için özel bir çabasergilemektedir.

Önümüzdeki süreçte sınıfın ve emekçilerin krizekarşı örgütlenmesi ve sınıf mücadelesinin büyütülmesiyönünde yürütülecek devrimci çalışmanın en önemliayaklarından birini de reformizme karşı mücadeleoluşturacaktır. Bağımsız bir sınıf ve emekçi hareketiyaratmak için her dönem önemli olan bu mücadelebugün her zamankinden çok daha yakıcı bir ihtiyaçhaline gelmiştir.

Krize karşı mücadelede liberal-reformist engeli

Kızıl Bayrak susturulamaz!6 � Kızıl Bayrak Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008

Anadolu Yakası BDSP: “KızılBayrak’ı susturamazsınız!”

Daha önce de söylenmişti “Kızıl Bayrak’ısusturamazsınız” diye. Sayısız kez kapatıldıgazetemiz. Burjuva hukuku komünist basının sesinisürekli boğmaya çalışıyor. Fakat şimdiye kadar bukonuda bir başarı sağlayamadılar. Birkaç yıl öncesinekadar neredeyse her sayısı toplatma, hemen hemen heray kapatma cezası alıyordu gazetemiz. O zaman dasusturmayı başaramadılar. Bundan sonra ise başarmaşansları hiç yoktur. Çünkü Kızıl Bayrak sahipsiz vekendinden menkul bir gazete değildir. İçeriğininbelirlenmesinden basımına ve emekçi kitleleretaşınmasına kadar Kızıl Bayrak her adımda devrimcibir sahiplenmenin ürünüdür. Bu hep böyleydi ve hersaldırıya muhatap olduğunda sahiplenmenin birazdaha yükseldiğini gördük. Bu sefer de sonuçdeğişmeyecektir. Komünistler yıllardır en zorkoşullarda ve binbir emekle bugüne getirdikleriyayınlarını daha ilerden sahipleneceklerdir.

Ne dağıtım tekellerinin karşı devrimci tutumu nede burjuva mahkemeleri bizim sesimizi boğabilir. KızılBayrak kendini ne yasal boşluktan var etti, ne de engeniş olanaklar içinde. Gazetemiz komünist iradeninyılmayan kararlılığı sayesinde bugünkü konumunukazandı ve aynı biçimde devam edecektir.

Anadolu Yakası’ndan BDSP’liler

OSB-İMES Derneği: İşçi sınıfınınsesi susturulamaz!

Sermaye sınıfı, bugün kendi yarattığı krizinbedelini biz işçi ve emekçilere ödetmeye çalışıyor.Sermaye düzeni medyasıyla, polisiyle, jandarmasıylave hukukuyla baskılarını arttırmaya ve sömürüyüderinleştirmeye devam ediyor. Bu kokuşmuş veçürümüş sistemini ayakta tutmak için her şeyi yapıyor.

Bunun bir göstergesi de işçi sınıfının veemekçilerin sesi Kızıl Bayrak gazetesininkapatılmasıdır.

Bu olay bize iki şeyi göstermektedir. Birincisi,sermaye sınıfı sıkıştığı her anda olduğu gibi, bugün dezorbalık ve baskıya başvurmaktadır. İkincisi, işçi sınıfıkarşısında “hukuk” ve “adalet” diye ortaya konulanaldatmacaların aslında sermaye sınıfının elinde biroyuncak olduğunu görüyoruz. Bu oyuncağı işçisınıfını ezmek, devrimci muhaliflerin sesini boğmakiçin kullanıyor.

Elbette sermaye sınıfı bununla da sınırlıkalmayacaktır. Mücadelenin yükseldiği her aşamadazorba kimliğini ve katliamcı yüzünü daha pervasızgösterecektir. Fakat bu baskılar şimdiye kadar biziyıldırmadı ve bundan sonra da yıldıramayacaktır.

Bugün Kızıl Bayrak gazetesine yapılanı, işçisınıfına yapılmış kabul ediyoruz. Bunun için KızılBayrak gazetesinin yanındayız.

Bizlere düşen temel görev sesimizi dahagürleştirmek ve mücadeleyi yükseltmektir. Sermayesınıfına en güçlü cevabı ancak bu şekilde verebiliriz.

Baskılar bizi yıldıramaz!Sınırsız söz, basın, gösteri, toplantı ve

örgütlenme özgürlüğü!OSB-İMES İşçileri Derneği

Kayseri BDSP: “Kızıl Bayrakyukarı, daha daha yukarı!”

Burjuvazinin yalan perdesini aralayıp gerçekleriişçi sınıfı ve emekçilere ulaştırmaya çalışan devrimcibasına karşı baskıların sonu gelmiyor. Bu yoğunlaşanbaskıların son örneği ise, gazetemiz Kızıl Bayrak’a datoplatma ve bir ay süreyle yayın yasağı verilmesi oldu.

Açıktır ki, sermaye devletinin gazetemiz KızılBayrak’a ve diğer devrimci ve muhalif basına karşıuyguladığı baskılar, toplumun gerçekleri görmesi vetepki göstermeye başlamasından duyulan korkunun birifadesidir. Gerçekleri ters çevirip çarpıtarak sunansermaye devletinin en sıradan bir demokratik hakmücadelesine dahi tahammülsüzlüğü bunun içindir.

Fakat yanılıyorlar. Bu ülkede ağır bedellerpahasına yaratılan devrimci basın geleneğinin enkararlı halkalarından birini oluşturan gazetemiz KızılBayrak’ı nasıl bugüne kadarki baskılar bir milim bilegeriletemediyse, bundan sonra da o aynı kararlılıkla buçizgide devam edecektir. Bundan dostun da düşmanında zerrece kuşkusu olmasın!

Egemenlerin bu saldırılarına verilecek en güzelyanıt, mücadele bayrağına daha da kararlıca sarılmakolacaktır, onların korkusunu gerçek kılmak için!

Kızıl Bayrak susturulamaz!Sınırsız söz, basın, gösteri, toplantı ve

örgütlenme özgürlüğü!Kayseri BDSP

Kırşehir BDSP: Kızıl Bayraksusmadı, susmayacak!

Sermaye devleti, çeşitli milliyetlerden işçi veemekçilerin sesi Kızıl Bayrak gazetesine, 7 Kasım2008 tarihli sayıyı gerekçe göstererek bir ay süreyleyayın durdurma cezası verdi. Gazetemizin işçi veemekçilere ulaşmasını hazmedemeyen sermayeninfaşist devleti, işçi ve emekçilerin devrimci kürsüsüKızıl Bayrak gazetesine yönelik saldırılarına devamediyor. Bundan önce de benzer saldırılar yaşandı.Baskılar bugüne kadar Kızıl Bayrak gazetesini işçi veemekçilerin onurlu sesi olmaktan vazgeçiremedi,bundan sonra da vazgeçirmeyecektir.

Kızıl Bayrak inatla, emeğin korunmasımücadelesinde, işçi sınıfı ve emekçilerin sesi olma,Kürt halkının özgürlük mücadelesine destek verme,demokratik hak ve özgürlükler mücadelesinin kararlı

savunucusu olma suçlarını işlemeye devam edecektir. Gün gazetemize yönelik baskılara karşı mücadelebayrağını yükseltme günüdür. Gün yayın durdurmacezası ile sesi kısılmak istenen gazetemizi her koşuldaişçi ve emekçilere ulaştırma görevine dört elle sarılmagünüdür.

Kızıl Bayrak susturulamaz!Kırşehir BDSP

Bursa BDSP: “Kızıl Bayraksusturulamaz!”

Emperyalist-kapitalist sistem girdiği her bunalımdöneminde faşist terörünü arttırmış, özellikle dedevrimci, ilerici ve muhalif kesimlere uyguladığıbaskıları yoğunlaştırmıştır.

Devrimci basın da devrimci faaliyetin bir alanıdır.Burjuvazinin tahammülsüzlüğü tam da devrimcisiyasal mücadeleye ve bunun araçlarına dönüktür.Sermaye devleti, ağır bedeller ödenerek kazanılmışdevrimci mevzilere saldırılarını bu tahammülsüzlüktemelinde yöneltmektedir.

Son dönemde devrimci ve muhalif basına yönelikbaskılar artmış, gazetemiz Kızıl Bayrak da bundannasibini almıştır. Kapatma kararı biz işçi ve emekçilernezdinde hükümsüzdür. Bu ve benzeri baskılardevrimci mücadeleyi, sınıfın, devrimin ve sosyalizminsesi olan Kızıl Bayrak Gazetesi’ni susturamayacaktır.

Sermaye devletinin tüm baskı ve terörüne karşıgazetemizi daha da sahiplenecek, Kızıl Bayrak’ımızıdaha da yükselteceğiz.

Bursa BDSP

Ekim Gençliği: Devrimci basınsusturulamaz!

Kapitalist sistemin gün geçtikçe derinleşen krizineparalel olarak burjuvazi, işçilere, emekçilere yöneliksaldırılarını alabildiğine tırmandırıyor.

Sömürü ve talan üzerine kurulu bu düzen varlığınıtümüyle baskı ve zor temelinde devam ettirmeyeçalışıyor. İşçi ve emekçiler ile birlikte gençliğe hiçbirgelecek vaadetme şansı bulunmayan kapitalist sistem,buna karşı mücadeleyi örgütleyen devrimci güçleretürlü yöntemlerle azgınca saldırıyor. Kürt halkınadönük imha ve inkâr politikalarını sosyal yıkımsaldırılarıyla birleştirerek işçi ve emekçilere köleceyaşam koşulları dayatılıyor. Artan faşist saldırganlığın

Kızıl Bayrak ile dayanışma mesajlarından...

Devrimin ve sosyalizmin soluğu KızılBayrak susturulamaz!

Kızıl Bayrak susturulamaz! Kızıl Bayrak � 7Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008

yanısıra üniversitelerde ardı arkası kesilmeyensoruşturma ve cezalarla gençlik de bu saldırılarınhedefi haline getiriliyor..

İşçi sınıfının devrimci sesi olan gazetemiz KızılBayrak’a yönelik son “yayın durdurma” kararı da bubütünlüklü saldırının bir ayağını oluşturmaktadır.Kızıl Bayrak’a yönelik saldırı, her yönüyle çürümüşbu düzene karşı verilen mücadeleden egemenlerinduyduğu korkunun açık bir göstergesidir!

Devrimci siyasal faaliyetimiz bugüne değindüzenin türlü saldırılarına rağmen nasıl tüm tokluğuve iddiasıyla devam ettiyse, bundan sonra da aynıkararlılıkla sürecektir.

Devrimci basın susturulamaz! Çünkü KızılBayrak mücadelesini burjuva düzenin yasallığınayaslanarak değil, tarih boyunca işçi ve emekçilerinyürüttüğü haklı mücadeleye dayanarak yürütüyor.

İşçi sınıfı devrimciliğinin gençlik alanındakitemsilcisi olan Ekim Gençliği olarak bulunduğumuztüm alanlarda mücadeleye her zamankinden dahafazla yüklenmek sorumluluğuyla karşı karşıyaolduğumuzun bilincindeyiz. Bu bilinçle KızılBayrak’ımızı daha da yukarı çıkarma kararlılığımızısürdürmeye devam edeceğiz.

Ekim Gençliği

Mücadele Birliği: Kızıl Bayraksusturulamaz!

Kapitalist sistemin krizi derinleştikçe saldırıları daartıyor. Daha önce Y. E. Mücadele Birliği dergisi dedahil olmak üzere birçok yayına birçok kez kapatmave yayın durdurma cezası verilmiş, çalışmalarengellenmeye çalışılmıştı. Geçtiğimiz ay dergibüromuz ve Ayışığı Sanat Merkezleri basılarakokurlarımız ve çalışanlarımız gözaltına alınmış, 6 kişitutuklanmıştı. Bu saldırıların en son halkası da KızılBayrak dergisine verilen kapatma cezası oldu.

Gazetenin basıldığı Gün Matbaası’na ulaştırılantebliğat ile Kızıl Bayrak’ın 2008/44 sayılı, 7 Kasım2008 tarihli sayısı nedeniyle bir ay süreyle yayınınındurdurulduğu bildirildi. İstanbul 13. Ağır CezaMahkemesi tarafından verilen karara, ilgili sayıda yeralan etkinlik haberi, bu etkinlikte yapılan konuşmalarve etkinliğe gönderilen mesajların gerekçegösterildiği öğrenildi.

Mücadele Birliği dergisi olarak Kızıl Bayrakdergisi çalışanları ve okurlarıyla dayanışma içerisindeolacağımızı duyuruyoruz.

Kızıl Bayrak susturulamaz!Devrimci basın susturulamaz!Yaşasın devrimci dayanışma!

Mücadele Birliği

Sınıfın, devrimin ve sosyalizminsoluğu susturulamaz!

Sermaye devleti son aylarda terörünü daha daartırarak devrimci-sosyalist basına yöneliksaldırılarını tırmandırdı. Toplumsal muhalefete, Kürthalkına, devrimci güçlere, işçi ve emekçilere yöneliksaldırılardan devrimci-sosyalist basın da payınadüşeni almaktadır. Devrimci-sosyalist basına yönelikbaskılar ve kapatma kararları toplumun gerçeklerigörmesi ve tepki göstermeye başlamasından duyulanrahatsızlığın bir ifadesidir.

Türkiye’deki sosyalist-devrimci basına yöneliksaldırıları nefretle kınıyoruz. Gazetemize yönelikkapatma saldırısı Stuttgart’ta 6 Aralık günüdüzenlenecek yürüyüşle protesto edilecektir. 6Aralık’ta Kızıl Bayrak’ı daha da yukarlardadalgandırarak, gazetemizi işçi ve emekçilereulaştırmaya devam edeceğiz.

Devrimci basın üzerindeki baskı ve sansürehayır!

Kızıl Bayrak / Stuttgart

Düzen içi çatışmalar, Kürtsorunundaki çözümsüzlük ve son olarakdünya genelinde etkisini gösteren krizile birlikte gittikçe köşeye sıkışansermaye devleti, bir yandan Kürthalkına karşı şovenizmi körüklerkendiğer yandan da tüm muhalif seslerekarşı baskı ve terör uygulamalarına hızveriyor.

Sosyal yıkım saldırıları ile sağlığınve eğitimin ticarileştirilmesi, yağma vetalan politikaları, dinsel gericiliğinpalazlandırılması ile birlikte işçi veemekçiler cendereye alınırken, bunakarşı sesini yükseltip tepkisinigösterenler devletin zor aygıtının,askerinin, polisinin, baskı ve işkenceninve hukuk terörünün hedefi oluyor.Faşist ceza yasaları ile sokakta polisterörü yasallaştırılırken muhalif seslereyönelik baskılar, yayın toplatma ve durdurma yasakları birbirini izliyor.

Devrimci basın hedefte!

Son yıllarda devletin estirdiği terör dalgası devrimci ve muhalif basını da fazlasıyla hedef aldı. Burjuva basınınikiyüzlüce yaptığı sözde muhalefete dahi tahammül gösterilmeyerek basın yasakları olağanlaştı. Açık bir sansürolan basın yasakları ciddi bir tepki ile karşılanmadı. 2005’te yürürlüğe giren TCK da basın üzerinde ağır birtahakküm yarattı. “Örgüt propagandası”, “askerlikten soğutma”, “Türklüğe hakaret” gibi basını doğrudanilgilendiren maddeyi içeren TCK’da, suçun basın yoluyla işlenmesi ağırlaştırıcı sebep olarak görüldü.

Burjuva basını dahi etkileyen bu uygulamalardan esas nasibini alan ise kuşkusuz ki ilerici, devrimci ve muhalifbasın oldu. Kürt günlük basınına aynı gün el konularak, birbiri ardına kapatma cezaları verilerek yayın çıkarılmasıengellenmeye çalışıldı.

Kızıl Bayrak, Atılım, Yürüyüş, Devrimci Demokrasi, İşçi-Köylü gibi devrimci yayınlar pek çok kez toplatma vekapatma cezası aldı. Devrimci basın büroları polis tarafından defalarca basıldı, çalışanlar darp edilerek gözaltınaalındı ve tutuklandı.

Devrimci basına yönelik engellemelerin son ayağını da dağıtım sansürü oluşturdu. Dağıtım şirketleri tarafındandevrimci basının önüne konulan ve “astarı yüzünden pahalıya gelen” dağıtım bedelleriyle devrimci ve ilericiyayınların bayii kanalıyla okurlarına ulaşması engellendi.

Sınırsız söz, basın, gösteri, toplantı ve örgütlenme özgürlüğü!

Yayın durdurma saldırıları son aylarda yeniden hız kazandı. Yürüyüş / Halk Gerçeği, İşçi-Köylü / ÖzgürGelecek, Gelecek/Özgür Ülke/Gerçek, Atılım gazeteleri birbiri ardına toplatma, yayın durdurma ve kapatmacezaları aldı. TKP’nin “Yankee Go Home!” şiarlı afişi hakkında da toplatma kararı verilirken, Hayat TV’nin yayınıkeyfi biçimde haftalarca ve üstelik hiçbir yasal dayanağı olmadan engellendi.

Sermaye devleti son olarak gazetemiz Kızıl Bayrak’a da toplatma ve bir ay süreyle yayın yasağı verdi.Gazetemizin basıldığı Gün Matbaası’na ulaştırılan tebliğat ile Kızıl Bayrak’ın 2008/44 sayılı, 7 Kasım 2008 tarihlisayısı nedeniyle bir ay süreyle yayınının durdurulduğu bildirildi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen karara gerekçe olarak, ilgili sayıda yer alan TürkiyeKomünist İşçi Partisi’nin yurdışında gerçekleştirilen 10. yıl etkinliği haberi, bu etkinlikte yapılan konuşmalar veetkinliğe gönderilen mesajlar gösterildi. Ayrıca TKİP Merkez Yayın Organı Ekim‘den iktibas yapılan “TKİP 10.Yıl Bildirgesi” de kapatma gerekçeleri arasında yer aldı.

Kararda ilgili yazılar sıralanarak, bu yazılar ile “TKİP propagandası” yapıldığı, “TKİP’nin geçmişte güvenlikgüçleri ile silahlı çatışmaya girerek polislerin ölümüne sebep olan bir örgüt” olduğu ve Kızıl Bayrak gazetesihakkında “bu örgütün propagandasını yapmaktan çok sayıda dava açıldığı” belirtildi. Matbaaya bildirilen kararhenüz Kızıl Bayrak bürolarına ibraz edilmedi.

Gazetemiz Kızıl Bayrak ve coğrafyamızda yaratılan devrimci basın geleneği burjuvazinin tüm saldırılarına karşısözünü söylemekten geri durmadı, bundan böyle de durmayacaktır. Bugüne kadar gazete binalarınınbombalanmasına, çalışanlarının kaçırılmasına-katledilmesine, sansüre, yayın yasaklarına, ekonomik zorlanmalararağmen geri adım atmayan devrimci ve ilerici basın, işçi ve emekçilere gerçekleri açıklamaya, çürümüş vekokuşmuş sermaye düzenini ve devletini teşhir etmeye ve devrimin ve sosyalizmin sesini kitlelere taşımaya devamedecektir.

Sınıfın, devrimin ve sosyalizmin sesi susturulamayacaktır!Devrimci basına yönelik baskı ve sansüre hayır!Kızıl Bayrak susturulamaz!Sınırsız söz, basın, gösteri, toplantı ve örgütlenme özgürlüğü!

Kızıl Bayrak3 Aralık 2008

Kızıl Bayrak bir ay süreyle kapatıldı!

Sınıfın, devrimin ve sosyalizmin sesi Kızıl Bayrak susmadı, susmayacak!

Çürümüş, çeteleşmiş devletten hesap soralım!8 � Kızıl Bayrak Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008

Ergenekon davasında son perde...

Ergenekon, Susurluk vb. kontrgerilladevletinin gerçek yüzüdür!

Ergenekon davası devam ederken, TuncayGüney’in MİT elemanı olduğu açıklandı vekontrgerillanın kirli siciline yönelik bazı bilgilerortalığa saçıldı.

İfadeleriyle Ergenekon’u “deşifre eden” TuncayGüney’in “MİT elemanı” olduğu, MİT tarafındanüzeri örtülü bir şekilde itiraf edildi. MİT, Güney’in“şüpheli faaliyetleri” nedeniyle izlenmekte olduğunuama “kayıtlı bir haber kaynağı” olmadığını savundu.“Kuruluşu ve işleyişi tartışmalı Kontr TerörMerkezi’nin, sorumlularıyla birlikte 1997’de kuruluşşemasından çıkarıldığı” ifade edilse de, açıklama,Susurluk’ta bir bölümü açığa çıkan kontrgerillailişkilerinin o dönem gizlenen MİT boyutuna ışık tutarbir mahiyete sahip.

Bilindiği gibi, MİT’e bağlı Kontr TerörMerkezi’nin başında Mehmet Eymür bulunuyordu.MİT’in açıklamasından, Tuncay Güney’in Eymür’ünyönetimindeki birime, dolayısıyla MİT’e bağlıçalıştığı anlaşılıyor. Ergenekon davasınaaçıklamalarıyla “yön” veren ve halen Kanada’dabulunan Güney, ‘90’ların başında MİT tarafındanJİTEM ve Ergenekon’a “sızdırılmış”. Eymür’ün birinternet sitesinde yer alan “Tuncay Güney sizin ekibesızmış. İpliğinizi pazara çıkarmış.” sözleri bunu ayrıcadoğruluyor.

Basına yansıyan bilgilere göre, Tuncay GüneySusurluk kazasına kadar kontrgerillanınKürdistan’daki faaliyetleri ve JİTEM ortaya çıkanadek Veli Küçük’le irtibatlı olarak çalışıyormuş.Sonrası biliniyor. Güney, 2001 yılında İstanbul’dagözaltına alındıktan sonra, polise verdiği ifadelerle veevindeki 6 çuval belgeyle Ergenekon yapılanmasını“deşifre etti”!

Açıktır ki MİT, Eymür’ü adres göstererek, TuncayGüney’in suçlamalarına konu olan Susurluk, JİTEM,Ergenekon bağlantılı kirli faaliyetlerden MİT’i temizeçıkarmaya çalışıyor. Güney’in “Kod adı İpek” olanMİT elemanı değil, faaliyetlerinden dolayı dikkatiçeken bir “şüpheli” olduğunu, “Kontr TerörDairesi”nin ‘97’de dağıtıldığını belirterek gerçeğiperdelemeye çalışıyor. Böylece MİT topu MehmetEymür’e atıyor. Eymür ise Uğur Mumcu suikastındaErgenekon’u işaret ediyor.

Oysa Tuncay Güney’in eski MİT Müsteşarı ŞenkalAtasagun döneminde ABD’ye gönderildiği artıkherkesçe biliniyor. Kaldı ki, Tuncay Güney’in “kiminadamı” olduğundan çok, tanık olduğu olaylarınkendisi önemlidir. Zira bağlı olduğu “adamlar”ınhepsinin de, kendi aralarında dalaşsalar da, sermayedevletinin “çelik çekirdeği” olan kontrgerillaya“derinden” bağlı oldukları sır değil.

Kontrgerilla, kontr terör, JİTEM, Ergenekon, failimeçhuller, suikastlar… Hrant Dink cinayetinde“azmettirici” olan, emniyet ve jandarmanın “haberelamanları”… Çeşit çeşit istihbarat tezgahları, oyuniçinde oyunlar, rezaletler... Her şey “Devletin vemilletin güvenliği” için! En pis, en aşağılık işler bu“kutsal” kılıfla perdelendi.

Şimdi MİT, kendi bünyesinde kurulmuş KontrTerör Dairesi’nin kuruluşu ve işleyişini “şaibeli”bulduğunu söylüyor! Elbette sadece Kontr TerörDairesi değil, Ergenekon da esası itibarıyla “sırperdesi” altında korunmaktadır. Tüm bunlar,

“Susurluk” ve “Ergenekon” olarak kodlanankontrgerilla uzantılarının, kendi aralarında dalaşsalarda, nasıl içiçe geçtiklerini apaçık gösteriyor. Devletterörü de, devlet adına işlenen cinayetler de, mafyatikorganize işler de, her türden gayr-ı meşru işler de hepbu yapılanmadan besleniyor.

Ergenekon iddianamesindeki gayri ciddi bir takımkonuşma ve belgeleri bir yana bırakırsak, yine deülkenin yakın tarihine ilişkin epeyce bilgiyeralmaktadır. Fakat buna rağmen özenle TSK’nın veMİT’in Ergenekon’la bir ilişkisinin olmadığı iddiaedilebiliyor!

Açıktır ki, Ergenekon davası, devleti ve kritikorganlarını aklamaya çalışmaktadır. Geçmişte yapılmışve halen yapılmakta olan kirli işlerden vekatliamlardan devletin Özel Harp Dairesi, MİT’ibunlarla bağlantılı asker ve sivil bütün bürokratlarıözenle ayıklanmakta ve sözkonusu iddianamedeaçıklanan bazı işler şimdi deşifre olmuş ve ayakbağınadönüşmüş unsurların üzerine yıkılarak “bağırsaktemizliği” yapılmaya çalışılmaktadır.

Bu kanlı ve kirli aygıt, sermaye devleti tarafındangerçekleştirilen “bin operasyon”larda, Kürdistan’da üçbinden fazla köyün yakılıp boşaltılmasında, beşbinden fazla faili meçhul cinayette, cezaevi katliamlarıda dahil toplu katliamlarda, dergi ve gazete bürolarınınbombalanmasında ve daha birçok kanlı eylemindüzenlenmesinde “icraatçı” olarak görev almıştır.İcraatlarını kontrgerilla talimnamesindeki, “Adamöldürme, bombalama, silahlı soygunculuk, işkence,kötürüm hale getirme, adam kaçırma suretiyle tedhiş,olayları tahrik, misilleme ve rehinelerin alıkonması,kundakçılık, sabotaj, propaganda ve yalan haberyayma, zorbalık, şantaj” benzeri eylemlerle duyurankontrgerilla, silah ve uyuşturucu kaçakçılığının,fidyeciliğinin de merkezindedir.

Kısacası kontrgerilla, adına ister Ergenekon, isterSusurluk, ister JİTEM, ister kontr terör denilsin, işçisınıfı ve emekçilerin, Kürt halkının can düşmanıdır.Onu ortadan kaldıracak olan da işçi sınıfı veemekçilerin, Kürt halkının birleşik, kitlesel ve militanmücadelesidir.

Ege Üniversitesi’nde işçiler kazandıEge Üniversitesi 1 No’lu yemekhanede çalışan işçilerin ücretleri düzenli olarak ödenmiyor, yol paraları

dahi verilmiyordu. Ayrıca sağlıksız malzemelerle pişen yemekler, “gıda mühendisinin kontrolünden geçmiştir”diye yediriliyordu.

Yemekhane işçileri, ücretlerin ödenmemesi ve yemek üretiminin sağlıksız olması nedeniyle 27 Kasımgünü toplu olarak iş bıraktı. Yemekhaneye gelen taşeron işçileri işten atmakla tehdit etti. Bazı işçiler işbaşıyapsa da garson işçiler masalardan kalkmayarak direnişi sürdürdüler.

ÖGB’ler yemekhaneye gelip işçilerle konuşmaya çalıştılar. Devrimci öğrencilerin müdahalesi sonucuÖGB şefi yemekhaneyi terk etmek zorunda kaldı. Rektör sekreteri de gelerek öğrenciler ve işçilerle konuştu.Ücretlerin ödenmediğini bilmediğini söyleyen sekreter, öğrencilerin tartışmaları sonucu yemekhaneyi terketmek zorunda kaldı.

Öğrenciler ve işçiler yemek yemeye gelen öğrencilere süreci anlattılar. Yemekhaneye kimse sokulmadı.Bekleyiş sırasında “Zafer direnen işçinin olacak!”, “Direne direne kazanacağız!” sloganları atıldı, halaylarçekildi. Direnişin kararlılıkla sürdürülmesi karşısında taşeron ücretleri ödemek zorunda kaldı.

Ücretlerin ödenmesinin ardından işçiler ve öğrenciler talepler listesi hazırladı. Talepler şöyle: Maaşların düzenli olarak ödenmesi, yemeklerin sağlıklı koşullarda üretilmesi, fazla mesailerin ödenmesi,

her çalışanın çalıştığı kol dışında çalıştırılmaması, maaşların adil dağıtılması, torpilin kaldırılması.Tartışmalar sonucunda sorumlu müdür talepleri kabul etti. “Direne direne kazanacağız!” , “Yaşasın sınıf

dayanışması” sloganlarıyla boykot sona erdi. Alkışlar ve sloganlar eşliğinde yemekhaneden çıkan öğrencilerişçilerle beraber yemekhane kapısı önünde halay çektiler.

Ege Üniversitesi / Ekim Gençliği

Krize karşı kitlesel protesto... Kızıl Bayrak � 9Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008

Sıhhiye’yi dolduran 50 bini aşkın işçi ve emekçi faturayı ödemeyi reddetti!

“Krizin faturası kapitalistlere!”Sermaye sınıfı bir kez daha işçi sınıfına yönelik

saldırıları arttırırken, işçi ve emekçiler cephesindenkrize karşı sesler yükseliyor. 29 Kasım günü AnkaraSıhhiye Meydanı’nı dolduran 50 bini aşkın işçi veemekçi “Krizin faturası kapitalistlere!” şiarınısermayeye karşı tok biçimde haykırdı.

800’ü aşkın otobüs ile Ankara yollarına düşenemekçiler Ankara’ya girmeden önce dört ayrı noktadabiraraya gelerek, dört koldan Ankara’ya girdiler.

Sendikalar, meslek odaları, siyasi partiler, devrimcikurumlar, kitle örgütleri, yöre dernekleri sabahsaatlerinde pankart ve flamalarını açarak Ankara Garıönünde toplandılar. İşçi ve emekçiler Ankara’nınayazına karşı davul zurna eşliğinde çektikleri halaylarve sloganlarla ısınarak miting saatini beklemeyebaşladılar.

İşçi ve emekçiler yürüyüş saatinin gelmesiylebirlikte kortejler oluşturarak yürüyüşe geçtiler.Kortejlerin en önünde “Krizin bedeliniödemeyeceğiz / İşsizliğe, zamlara ve yoksulluğakarşı emek, barış, demokrasi! / DİSK” pankartı yeraldı. Ana pankartının ardında ise DİSK’e bağlısendikalar pankartlarıyla yer aldılar.

“Krizin faturasını biz ödemeyeceğiz!” pankartıve flamalarla eyleme katılan Birleşik Metal-İşSendikası’nın korteji oldukça kitlesel ve coşkuluydu.Metal işçilerinin kortejinde, işten atma saldırılarınakarşı verdikleri mücadeleyle gündeme gelen AsilÇelik, Tezcan Galveniz ve Philips işçileri pankart vedövizleriyle yer alırken, grevci TEGA işçileri de kendipankartlarıyla yürüdüler. Birleşik Metal-İş kortejindekriz ve işten çıkarmaların yanısıra TİS süreci de temelbir gündem olarak ele alındı.

DİSK kortejinin bir diğer kitlesel sendikası iseGenel-İş oldu. Dev Sağlık-İş, Genç-Sen ve Sine-Sende eyleme anlamlı bir katılım gerçekleştirdiler. YineAnkara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nde direnişteolan yemekhane işçileri DİSK kortejinde kenditalepleriyle yer aldılar.

DİSK sendikalarının arkasından KESK’e bağlısendikalar yürüdüler. KESK korteji kitleselliği iledikkat çekti. Özellikle KESK’e bağlı sendikalarınAnkara şubeleri yüksek bir katılım gerçekleştirdi.

Eğitim-Sen’liler krizi ve zamları gündeme alanpankartlarıyla mitingin en kitlesel ve coşkulu kortejinioluşturdular. Sağlık Emekçileri Sendikası da haylikitlesel katıldı.

Kürdistan’dan gelen sendika kortejlerinde krizinyanısıra ulusal talepler de yoğun olarak yer aldı.

TMMOB da, mitinge katılmayı geç planlamışolmasına rağmen anlamlı bir katılım sergiledi.

TÜRK-İŞ Ankara Şubeler Platformu mitingekatılarak destek verdi. Petrol İş, TÜMTİS, Tez-Koop-İş ve Tek Gıda İş Ankara Şubeleri pankartlarınıaçarak eyleme katıldılar. TÜRK-İŞ sendikalarıözellikle alana girişleri sırasında coşkuyla atılan“Yaşasın sınıf dayanışması!” sloganları ilekarşılandılar.

Sendika ve meslek odalarının arkasında ilerici vedevrimci kurumlar yer aldılar. Alevi örgütlerinin veyöre derneklerinin katılımının sınırlı olduğu mitingteHalkevleri ve Yurtsever Cephe’nin katılımı dikkatçekti.

Komünistler de toplanma anından itibarenkortejlerini oluşturdular. En önde “Sınıfa karşı sınıf,düzene karşı devrim, kapitalizme karşı sosyalizm!” ve“Krizin faturası kapitalistlere!” şiarlı BDSP

pankartlarının açıldığı kortejde, BDSP’nin ardında“Gücümüz birliğimizden gelir!” pankartı ile Topkapıİşçi Derneği (Tİ-DER) yer aldı. Topkapı işçileri ayrıca“Krizin faturası patronlara!”, “İşten çıkarmalaryasaklansın!”, “Ücretsiz izinler kaldırılsın!” gibitaleplerin yer aldığı dövizler taşıdılar.

Tİ-DER’i “Gemileri yaktık geri dönüş yok! /Tersane İşçileri Birliği Derneği” pankartını taşıyan vebaretleri ile eyleme katılan tersane işçileri izledi.

Mamak İşçi Kültür Evi, “Sosyal yıkımsaldırılarına, çürüyen sermaye düzenine, çeteleşendevlete ve geleceksizliğe karşı çözüm devrimde,kurtuluş sosyalizmde!” şiarının yazılı olduğu pankartlakatıldı. Sincan İşçi Derneği Girişimi ise “Krizinfaturasını ödememek için örgütlü mücadeleye!”pankartıyla yürüyüş kortejinde yerini aldı.

Genç komünistler “Bu çürümüş düzenin tekalternatifi sosyalizmdir! / Gençlik gelecek, geleceksosyalizm! / Ekim Gençliği” pankartı ile kortejdekiyerlerini aldılar. Ekim Gençliği kortejinde “Geçityok!” kampanyasının afişlerinden oluşan dövizlertaşındı.

BDSP kortejinde ağırlıklı olarak krizin faturasınıkapitalistlere ödetme çağrısının yer aldığı sloganlaratıldı. Komünistler alana yönelik de çok yönlü birmüdahale gerçekleştirdiler. BDSP tarafından çıkarılankriz gündemli bildirinin dağıtımının yanısıra sınıfın,devrimin ve sosyalizmin sesi Kızıl Bayrak gazetesi deişçi ve emekçilere ulaştırıldı.

Sosyalist Kamu Emekçileri alanda KamuEmekçileri Bülteni dağıtımı gerçekleştirirken, BDSP’liMetal İşçileri de Birleşik Metal-İş Sendikası kortejineMetal İşçileri Bülteni’nin dağıtımını yaptılar.

“Koca sakallı Marx haklı çıktı!”

Kortejlerin büyük bir kısmının alana girmesiylebirlikte miting programı, gerçekleştirilen saygı duruşuile başladı.

Mitingde ilk sözü Türk Tabipler Birliği BaşkanıGençay Gürsoy aldı. Yaşanan sürecin “koca sakallıMarx”ı haklı çıkardığını söyleyen Gürsoy,konuşmasını işçi sınıfının mücadelesini selamlayarakbitirdi.

Ardından Türk Mimar ve Mühendis OdalarıBirliği Başkanı Mehmet Soğancı söz aldı. SözlerineNazım Hikmet’ten bir şiir okuyarak başlayan Soğancı,konuşması boyunca mücadeleyi yükseltme çağrısı

yaptı. Mitingi düzenleyen iki temel kurum adına DİSK

Genel Başkanı Süleyman Çelebi ve KESK GenelBaşkanı Sami Evren birer konuşma yaptılar. “Krizgeliyor”, “Kriz geldi” gibi sözlerin anlamını yitirdiğinisöyleyen Çelebi, artık sözün bittiğini ve sıranıneyleme geldiğini belirtti. İşten çıkarmalara, zamlara,işyeri kapatmalara, askıya alınan ve imzalanamayantoplu iş sözleşmelerine, toplu ücretsiz izinlere, düşükücrete karşı her yerin eylem alanına çevrilmesigerektiğini vurgulayan Çelebi, DİSK GenişletilmişBaşkanlar Kurulu Kararlarını okumak için kurulbileşenlerini kürsüye çağırdı.

Kurul kararlarında, sermayenin saldırılarına emekcephesinin talepleriyle karşı durma, işyerlerini,meydanları, mahalleleri, pazar yerlerini, okullarıeylem alanına çevirme, işten çıkarmalara karşı işyeriniterketmeme eylemleri örgütleme, yerellerde krize karşımücadele kürsüleri kurma vb. maddelere yer verildi.

Çelebi konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Krizekarşı kıskançlıkların yerine paylaşım ve dayanışmayı,‘bensiz olmaz’ yerine ‘sensiz olmaz’ şiarını, öne çıkmadeğil sıra neferi olma alçak gönüllülüğünü, yenidenekmeği paylaşmayı, mahallerde birlikte yürümeyi,işyerlerinde omuz omuza mücadeleyi yükseltmeninzamanıdır. (…) Buradan sizleri, yanınızda kim olursaolsun elele tutuşmaya, omuz omuza durmaya,Türkiye’de en büyük insanlık, onur ve mücadelezincirini oluşturmaya davet ediyorum!”

Ardından söz alan Sami Evren, eğer gereklitedbirler en kısa zamanda alınmazsa daha büyükeylemler düzenleyeceklerini ilan etti. “Bizleri yalnızsananlar kalabalığımızı görsün, bizi suskun sananlarçığlıklarımızı duysun, bizi uslu sananlar öfkemizibilsin, bizi korkak sananlar cesaretimizi görsün diyeişte buradayız.” dedi.

Miting Grup Kybele’nin programının ardından sonbuldu.

Kürsüden konuşmalar yapılırken alana yenigirmekte olan SDP’liler ile polis arasında gerginlikyaşandı. Polisin SDP’lilerin taşıdığı pankartlarınsopalarını alana almak istememesi üzerine SDP’lilerbariyerlere yüklenerek alana girdiler. Polis biber gazıve plastik mermi kullanarak saldırdı. Saldırıya ortakbir şekilde karşı konuldu. Çatışmanın ardından polisarama noktası dağıtıldı. Geride kalan gruplar doğrudanalana giriş yaptılar. Polis, taş yağmuru sonrasındaçekilmek zorunda kaldı.

Krize karşı eylemlerden...10 � Kızıl Bayrak Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008

Türk Tabipleri Birliği (TTB), Devrimci Sağlıkİşçileri Sendikası (Dev Sağlık-İş) ve SağlıkEmekçileri Sendikası (SES) tarafından 26 Kasımgünü İstanbul’dan “Hastanelerin özelleştirilmesineve işten çıkarmalara karşı iş güvencesi, örgütlenmeve parasız sağlık hakkı için” gerçekleşen Ankarayürüyüşünün 27 Kasım günkü durağı Bursa’ydı.

Yürüyüş kolu Bursa’da sendikalar, siyasipartiler ve demokratik kitle örgütleri tarafındankarşılandı. Bursa Devlet Hastanesi’ne doğruyönelen yürüyüş kolunun önü polis barikatıylakesildi. Kararlı tutumlarıyla barikatı açtıran sağlıkemekçileri ve destek veren kurumlar yürüyüşleriniyol boyunca süren polis tacizi eşliğindegerçekleştirdiler.

Yaklaşık 150 kişinin katıldığı eylemde“Emekçiye değil çetelere barikat!”, “Zafer direnenemekçinin olacak!”, “Kurtuluş yok tek başına yahep beraber ya hiçbirimiz!”, “Kızılay işçisi yalnızdeğildir!”, “Krizin bedeli patronlara!” sloganlarıatıldı.

Sağlık emekçileri Eskişehir’de!Yürüyüş kolu 27 Kasım günü Eskişehir’de işçi

ve emekçiler tarafından karşılandı. Yürüyüşsırasında çevredeki insanlara yönelik ajitasyonkonuşmaları yapıldı. Krizi yaratanın işçiler veemekçiler olmadığı ve bu krizin faturasını daonların ödemeyeceği vurgulandı. TTB, Dev-Sağlık-İş ve SES imzalı bildiriler çevredeki insanlaradağıtıldı ve 29 Kasım mitingine çağrı yapıldı.

“Hastanelerin özelleştirilmesi ve iştençıkarmalara karşı iş güvencesi örgütlenme veparasız sağlık hakkı için yürüyoruz!” yazılıpankartın açıldığı yürüyüş alkışlarla ve sloganlarla,İl Sağlık Müdürlüğü’nün önünde okunan basınaçıklamasıyla sona erdi.

Birçok kurumun destek verdiği eylemde, “Grev,direniş, yaşasın örgütlü mücadelemiz!”, “Hastanelerbizimdir satılamaz!”, “İşten atılmalar yasaklansın!”,“Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber yahiçbirimiz!”, “29 Kasım’da Ankara’dayız!”sloganları atıldı. Eyleme yaklaşık 250 kişi katıldı.

Sağlık emekçileri Ankara’da!Sağlık emekçileri yürüyüşlerini 28 Kasım günü

Ankara’da sonlandırdılar. Sabah saatlerindeAnkara’ya gelen sağlık emekçileri saat 12.00’deKolej kavşağında buluştu. Buradan “Hastanelerinözelleştirilmesi ve işten çıkarılmalara karşı işgüvencesi, örgütlenme ve parasız sağlık hakkı içinyürüyoruz!” şiarlı pankartlarıyla Kızılay GenelMüdürlüğü’ne doğru yürüyüşe geçtiler.Kaldırımdan yürümeyi reddederek yoldan yürüyensağlık emekçileri yürüyüş boyunca polisinbaskılarına maruz kaldı. Yürüyüş sırasındaemekçiler “Hastaneler halkındır satılamaz!”,“Sendika hakkımız söke söke alırız!”, “Direnedirene kazanacağız!” sloganları attılar.

Kızılay Genel Müdürlüğü’nün önünegelindiğinde, “Kızılay işçisi yalnız değildir!”,“Kızılay şaşırma sabrımızı taşırma!” sloganlarıatıldı. Kızılay Genel Müdürlüğü önünde yapılankonuşmaların ardından Sağlık Bakanlığı önüneyüründü. Polisin saldırgan tutumu bakanlık önündede devam etti.

Bakanlık önünde, SES Genel Başkanı BedriyeYorgun, TTB adına Ali Küçük ve KESK BaşkanıSami Evren konuşmalar yaptılar. Emekçiler “Genelgrev genel direniş” sloganlarıyla eylemi bitirdiler.

Eylem bitiminde Kızılay işçileri görüşme içinmeclise gittiler. Sendikaya gitmek üzere yola çıkanSES üyelerinin önüne bir kez daha barikat kuruldu.Polis bu defa da emekçilerin üzerindeki önlüklerleyürüyemeyeceğini söyledi. SES üyelerininkararlılığı karşısında barikat kaldırıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul-Bursa-Eskişehir-Ankara

Sağlıkçıların Ankara yürüyüşü son erdi!

“İş güvencesi, örgütlenmeve parasız sağlık hakkı!”

Basın emekçileri krizin bedeliniödememek için yürüdü!

“Medyada emekçikıyımına son!”

Basın emekçileri krizin bedelinin ödememek için 2Aralık günü Taksim’den Galatasaray Lisesi’ne yürüyüşgerçekleştirdi. Türk-İş’e bağlı Türkiye GazetecilerSendikası (TGS) İstanbul Şubesi’nin düzenlediğiyürüyüşe çok sayıda basın emekçisi katıldı.

Medyada kriz gerekçesiyle gittikçe artan iştençıkarmalara tepki olarak gerçekleştirilen eyleme Türk-İşGenel Sekreteri Mustafa Türkel, Türk-İş 1. BölgeTemsilciliği, Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu,Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Çağdaş HukukçularDerneği ve İletişim Fakültesi Öğrencileri de destekverdi. Yürüyüşün bir başka temel talebi ise sendikalörgütlenmenin önündeki baskıların son bulmasıydı.

Saat 10.30’da Taksim Tramvay Durağı’nda“Medyada emekçi kıyımına son! / Türkiye GazetecilerSendikası” pankartı ve farklı dövizler açarak toplanmayabaşlayan basın emekçileri sloganlarla İstiklal Caddesiboyunca yürüyüş gerçekleştirdiler.

“İşsizliğe ‘hamdolsun’ demeyeceğiz!”, “Krizinbedeli patronlara!”, “Direne direne kazanacağız!”,“Emeğin onuru sendikalı olmaktır!”, “Bütün basınişçileri birleşin!”, “İşten çıkarmalar yasaklansın!”sloganlarıyla coşkulu bir yürüyüş gerçekleştiren basınemekçileri, “Medyada kıyıma son!”, “İş güvencesiistiyoruz!”, “Sendika basın özgürlüğünün degüvencesidir!”, “İMF’nin feneri sevsinler seni!”,“Emeğin onuru sendikalı olmaktır!” dövizlerini taşıdılar.

Galatasaray Lisesi önünde yapılan basınaçıklamasında, krizin faturasının basın emekçilerinekesilmesi şu sözlerle dile getirildi:

“Fırsatçı ve açgözlü medya patronları, küreselkapitalizmin can çekişmelerini bahane gösterip sırfkarlarını korumak için, krizin faturasını bizlere kestiler!

Medya patronları öylesine pervasızlaştı ki, sonbirkaç ayda Doğan Grubu’na bağlı Kanal D, CNN Türkve Star televizyonu ile Hürriyet ve Milliyetgazetelerinde, Ciner Grubu’na bağlı Kanal 1 ve HaberTürk’te, Doğuş Grubu’na bağlı NTV ve Kral TV’de,Çukurova Grubu’na bağlı Sky Türk televizyonu veAkşam gazetesinde, Kanal 7’de ve onlarca şirkette krizbahanesiyle yüzlerce medya emekçisi işinden edildi.”

Açıklama, basın emekçilerini TGS çatısı altındaörgütlenmeye çağıran şu sözlerle son buldu:

“Medya patronlarının pervasızlığı ve açgözlülüğü,bizim örgütsüzlüğümüzden güç bulmakta. Sendikalhaklarımız yasadışı yollarla gaspediliyor. Yıpranmahakkımızı elimizden aldılar. Yetmedi. Gözleri kıdemtazminatlarımızda. Ve bugün işsiziz. Kaybedecek neyimizkaldı ki!

En temel haklarımızı bir bir yitirirken daha ne kadarsessiz kalacağız...Medya patronlarının kölesi değiliz.Sermayenin çıkar ilişkileriyle dürüst gazeteciliğikirletmesine dur diyebilmek, şantajcılıktan sıyrılmış birhabercilik anlayışıyla halkın haber alma özgürlüğüne vedemokrasinin tam anlamıyla işlemesine katkı sağlamakve insanca çalışma koşulları için basın emekçilerinisendikamız çatısı altında örgütlenmeye çağırıyoruz.”

TGS Genel Başkanı Ercan İpekçi, TGS Eski GenelBaşkanı Nail Güreli ve Türk-İş Genel Sekreteri MustafaTürkel’in yaptığı konuşmalar ile basın açıklaması sonbuldu.

Yürüyüşe Evrensel, BirGün, Kızıl Bayrak, Atılım,Alınteri, Dicle Haber Ajansı ile Bianet çalışanları dadestek verdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

27 Kasım 2008 / Bursa

Krize karşı eylemlerden... Kızıl Bayrak � 11Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008

Gebze Sendikalar Birliği 30 Kasım günü işsizliğe,yoksulluğa, zamlara ve işten atılmalara karşı, “Krizinbedelini ödemeyeceğiz. Kriz ticareti yapılmasınamüsade etmeyeceğiz!” şiarıyla bir mitinggerçekleştirdi.

Gebze Sendikalar Birliği’ne bağlı sendika şubeleriüyeleri, siyasi parti, dernek ve devrimciler TrafoMeydanı’nda toplandılar.“Krizin bedeliniödemeyeceğiz! Gebze Sendikalar Birliği” pankartıarkasında sırasıyla Petrol-İş, Kristal-İş, Tez Koop-İş,Harb-İş, TÜMTİS, Basın-İş, Belediye-İş, Çelik-İş,Birleşik Metal-İş, Lastik-İş, Nakliyat-İş, Emekli Sen,Eğitim-Sen pankartları yer aldı. Destekleyici kurumlarolan EMEP, HKP, ÖDP, İP, TKP, Gebze TuncelilerKültür ve Dayanışma Derneği, Gebze İşçiDayanışmaevi, UİD-DER, Alınteri, Halk KültürMerkezleri ise sendikaların arkasında konumlandılar.

Gebze Cumhuriyet Meydanı’na kadar alkış vesloganlarla yürüyen kitle, sermayenin saldırılarınakarşı “Krizin bedelini ödemeyeceğiz” mesajını verdi.

Mitingde Türk-İş’e bağlı sendika şubeleri,“Yoksulluğa hayır!”, “İMF’ye hayır!”, “İşimedokunma!”, “Babalar işsiz, çocuklar aç!”, “İş-ekmekyoksa barış da yok!” şiarlı dövizler taşıdı. Türk-İşİstanbul Şubeler Platformu kortejinde, “Satılmış Türk-İş istemiyoruz!”, “İşten atmalar durdurulsun!”,“Yapılan zamlar geri alınsın!” dövizleri yer aldı.Sloganlarla Türk-İş’in konumu protesto edildi.TÜMTİS kortejinde, “Sendika haklarımız içindireniyoruz!” pankartıyla Unilever işçileri yürüdü. TezKoop-İş Sendikası “Taşeronlaştırmaya,sendikasızlaştırmaya, esnek çalışmaya, tensikatlarakarşı örgütlen, sınıf mücadelesini yükselt!” pankartı ve“Krizin faturasını ödemeyeceğiz!”, “Direne direnekazanacağız!”, “AKP geleceğimizi karartıyor!”,“Yoksulluğa hayır!” şiarlı dövizleriyle katıldı.

Hak-İş’e bağlı Çelik-İş Sendikası Gebze ŞubeBaşkanlığı ve Çelik-İş Sendikası İstanbul 1 No’luŞube üyesi metal işçileri mitinge yaklaşık 700 kişiylekatıldılar. “İşime dokunma!”, “Yoksulluğa hayır!”, “İşyoksa barış da yok!” dövizleri taşıdılar.

DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikasıkortejinde “Yoksulluğa ve yolsuzluğa hayır!” pankartıarkasında “Kriz bahane edilerek Philips kapatılamaz!”pankartıyla Philips işçileri yürüdü. “Hak yoksa barışda yok! Alınterimizin hakkını istiyoruz!”, “MESSdayatmalarına hayır!” pankartı arkasında iseSarkuysan, Kroman Çelik, Çayırova Boru, Poly Metal,Makina Takım, Arpek, Arfesan işçileri fabrikapankartlarıyla yürüdüler. DİSK’e bağlı Nakliyat-İşSendikası, Lastik-İş Sendikası ve Emekli Sen demitinge katılan sendikalardı.

Miting, tüm kitlenin Cumhuriyet Meydanı’nagelmesinin ardından Gebze Sendikalar Birliği’ninortak açıklamasının okunmasıyla devam etti.

Açıklamada, dalga dalga yayılan küresel krizinbirçok ülkede olumsuz etkilerinin ortaya çıktığıvurgulandı. Ekonomik kriz ile birlikte Türkiye’nin enönemli sorunu haline gelen işsizliğin giderilmesi içinişten çıkarılmaların durdurulması, iş güvencesininsağlanması, işten çıkarılma yerine çalışma saatlerinindüşürülmesi, kayıt dışı ekonominin kayıt altınaalınması, yoksul kesimlerin kredi borçlarınındondurulması, özelleştirme uygulamalarının derhaldurdurulması, İşsizlik Fonu’nda biriken paranın amacıdoğrultusunda kullanılması, asgari ücretin bir aileyigeçindirecek şekilde vergiden muaf tutulması,

zamların durdurulması, kamu kesiminde çalışanmemur ve sözleşmeli personelin maaşlarınıngerçekleşen enflasyon oranını yansıtacak biçimdebelirlenmesi vb. talepler sıralandı.

Açıklama sırasında direnişteki Tezcan işçileriningözaltına alındığı duyuruldu. Duyuru kitle tarafından“Baskılar bizi yıldıramaz!” sloganıyla protesto edildi.

Kitlenin çektiği halaylarla son bulan mitinge

yaklaşık 4 bin kişi katıldı.Miting boyunca ses aracından ajitasyon

konuşmaları yapıldı. Kitle yürüyüş boyunca mitingekatılmayan Gebze esnafını, “İşçiler burada esnafnerede!” sloganıyla protesto etti. Yürüyüş esnasındaGebze halkı yer yer pencere ve balkonlardan alkışlarlamitinge destek verdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

GOP Emek Platformu kuruldu!Eğitim-Sen 4 No’lu Şube’nin çağrısıyla bir araya gelen, içlerinde GOP İşçi Platformu ve GOP BDSP’nin

de yeraldığı kurumlar GOP Emek Platformu’nu oluşturdu. Krize, zamlara, hak ihlallerine, özelleştirmeye, iştenatmalara, geleceksizliğe karşı oluşturulan platform, ilk olarak DİSK ve KESK’in 29 Kasım mitingininçağrısını işçi ve emekçilere ulaştırma kararı aldı.

Bu çerçevede 28 Kasım günü GOP Bereç’te işçilerin çıkış saatinde bildiri dağıtımı gerçekleştirildi. 29Kasım günü de platformun aldığı karar doğrultusunda GOP Meydanı’nda son dönem yoğunlaşan ekonomik vesosyal saldırıları konu alan, platformu deklare eden ve mitinge katılmaya çağıran bir basın açıklamasıgerçekleştirildi.

Basın açıklamasında Mücadele Birliği çalışanlarına yönelik baskın ve tutuklamalar da protesto edildi,tutuklananların serbest bırakılması istendi.

Basın açıklamasının ardından miting çağrı bildirileri dağıtıldı.Kızıl Bayrak / GOP

Zeytinburnu Halk Platformu: “Faturayı ödemeyeceğiz!”Zeytinburnu Halk Platformu (Eğitim-Sen İstanbul 1 No’lu Şube, Haber-İş Bakırköy Temsilciliği, Tüm Bel-

Sen, EMEP, ÖDP, CHP, SHP ve DTP) 27 Kasım günü Zeytinburnu Adliye Meydanı’nda gerçekleştirdiğieylemle zamları protesto etti.

“Zamlara Hayır! Krizin faturasını ödemeyeceğiz! Zeytinburnu Halkı” pankartının açıldığı eylemde ilkyapılan konuşmada AKP ve Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları ve zamlar eleştirildi, “İMF’ye ve AKP’yeümüğümüzü sıktırmayacağız” denildi.

Ardından ortak basın açıklaması okundu. Açıklamada, ABD’de başlayan kapitalist krizin Türkiyeekonomisini de etkisi altına aldığı, krizin patronların aşırı kar hırsından kaynaklandığı, krizin sorumlusununbüyük sermaye, uluslararası şirketler ve dünyayı kendi aralarında paylaşmak isteyen emperyalist ülkelerolduğu vurgulandı.

AKP hükümetinin krizin bedelini emekçi ve yoksul kesimlere ödetmeye çalışırken, zamlarla, işsizlikle,sefalet ücretleriyle, borçlarla, iflaslarla boğuşan geniş toplum kesimlerinin öfkesini umuda dönüştürmek içinbir araya geldikleri söylendi. 28 Aralık’ta Zeytinburnu’nda krize ve zamlara karşı bir miting düzenleneceğibelirtilerek mitinge çağrı yapıldı.

Yaklaşık 80 kişinin katıldığı eylemde, “Zama, zulme karşı omuz omuza!”, “Doğalgaz zammı geri alınsın!”,“Zam, zulüm, işkence işte AKP!”, “Savaşa değil eğitime bütçe!”, “İMF defol bu memleket bizim!”, “Güngelecek, devran dönecek, AKP halka hesap verecek!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Gebze Sendikalar Birliği’nden miting…

“Krizin bedelini ödemeyeceğiz!”

Metal yürüyüşlerinde 7. hafta!12 � Kızıl Bayrak Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008

Uyuşmazlık sürüyor, metal işçileri yürüyor…

“MESS dayatmalarına hayır!”“Metal İşçileri

Bülteni” eyleme-direnişe çağırıyor!

MESS’le metal işkolunda örgütlü üç sendikanınayları bulan TİS görüşmeleri sürecinin başındanitibaren sürece etkin müdahaleyi önüne koyan BDSP’liMetal İşçileri, Ankara, Bursa, İzmir, İstanbul, Manisa,Kocaeli gibi metal fabrikalarının yoğun olarak yeraldığı şehirlerde metal işçilerine “Metal İşçileriBülteni”yle seslendiler.

Metal Grup TİS’lerinde süreç daha da kızışırken“Metal İşçileri Bülteni”nin 3. sayısı çıkmış bulunuyor.

“Krizi biz yaratmadık, faturasını daödemeyeceğiz... MESS’e ve krize karşı eylem-direnişzamanı!” ana başlığıyla çıkan bülten metal işçilerinikrizin faturasını ödememeye çağırırken, aynı zamandasendikal ihanet girişimlerine karşı bir kez dahauyarıyor. Metal işçileri grev ve direniş komitelerialtında mücadeleye çağrılıyor.

Bültenin kapak yazısında yer alan mücadeleçağrısına, ilerleyen sayfalarda çeşitli fabrikalardanTürk Metal ve Birleşik Metal-İş Sendikası’na üyemetal işçileri yanıt veriyorlar. Yine bu bölümdeBirleşik Metal-İş Sendikası’nın işyerlerinde yürüttüğühazırlık çalışmalarının haberleri yeralıyor. Bültensayfaları İzmir, Bursa, İstanbul’dan gelen işçiyazılarıyla devam ediyor. Alkom işçilerinin kalemealdığı “Alkom işçileri olarak yüzbin metal işçisininyanındayız!” başlıklı yazı, MESS kapsamında yeralmayan bir işyerinin ortak mücadele çağrısına verdiğiyanıt açısından anlamlı bir yerde duruyor.

8 sayfa çıkan bültenin 6. sayfası BMİS üyesi metalişçilerinin gerçekleştirdiği eylem haber vefotoğraflarına yer verirken, 7. sayfa ise Almanya’dakiTİS sürecini ihanetle sonuçlandıran IG Metal’e dönüktepkilere ayrılmış. Metal işçilerinin BDSP’li Metalİşçileri ile iletişim kurmasını kolaylaştıracak olaniletişim adres ve telefonları verilmiş.

BDSP’li Metal İşçileri bültenin arka kapağında yerverdikleri yazıyla metal işçilerine ortak mücadeleçağrısı yapıyorlar. 29 Kasım’da Ankara’dagerçekleştirilen mitinge katılan Birleşik Metal-İş üyesimetal işçilerine bülteninin dağıtımını yapan BDSP’liMetal İşçileri, önümüzdeki günlerde çalışmayürüttükleri alanlarda bültenin yeni sayısını metalişçileriyle buluşturacaklar.

Metal işkolunda örgütlü sendikaların uyuşmazlıkzaptını tuttuğu Metal Grup Toplu İş Sözleşmesisürecinde, Birleşik Metal-İş Sendikası’nın her haftaCuma sabahları servislerden inerek fabrikalara yürümeeylemleri devam ediyor. Eylemler 7. haftasına girmişbulunuyor.

ABB’nin Kartal ve Dudullu’daki fabrikalarında,Avrupa yakasında MESS kapsamında yer alan Paksanişyerinde, Gebze’de ise çeşitli fabrikalarda 28 Kasımsabahı Cuma eylemlerine devam edildi.

Paksan işçileri MESSdayatmalarına karşı yürüdü!

İstanbul Avrupa Yakası’nda Birleşik Metal-İşSendikası İstanbul 2 No’lu Şube’de örgütlü PaksanMakine Parça İmalat fabrikasında çalışan yaklaşık 45işçi sabah saatlerinde gerçekleştirdikleri yürüyüşlerinesloganlarla başladılar. Dörtyol mevkiinden fabrikalarınadoğru yürüyüşleri sırasında “MESS dayatmalarınahayır!” ve “Denkleştirmeye, esnekliğe hayır! / DİSKBirleşik Metal-İş” pankartlarıyla gelen işçiler “İşçilerelele, genel greve!” sloganıyla diğer fabrikalarınişçilerine seslendiler.

İşçilerin yürüyüşleri sırasında Küçükçekmece İşçiPlatformu, “Metal sözleşmelerinde son sözü grevmeydanlarında söyleyelim!” yazılı pankartı ile işçileriselamladı. Yürüyüşün ardından işçileri bilgilendirmeiçeriği taşıyan bir açıklama yapan sendika temsilcisi,sürecin giderek kısaldığını, olası bir grev için işçilerinhazırlanmaları gerektiğini söyledi.

ABB işçilerinden 7. hafta yürüyüşüSabah saat 07.30’da Dudullu Organize Sanayi

Bölgesi yönetim binası önündeki alanda servislerindeninen ABB işçileri, tüm servislerin gelmesiyle beraberdörtlü kortej oluşturarak yürüyüşe geçtiler. “Direnedirene kazanacağız!”, “ABB işçisi direnişin simgesi!”,“MESS MESS şaşırma sabrımızı taşırma!”, “Geliyor,geliyor genel grev geliyor!”, “Krizin faturasıpatronlara!” sloganlarıyla işyerlerine doğru yürüyenişçilere birçok araç kornalarıyla destek verirken, bazıişyerlerinden işçiler de camlara çıkarak alkışladılar.İşyeri önüne gelindiğinde, ABB İşyeri Temsilcisiişçilere seslenerek, uyuşmazlık sürecinin önümüzdekigünlerde dolacağını ve bununla birlikte grev sürecininbaşlayacağını belirtti. İşçilerin grev kararlılığını atılan

sloganlarla tekrar dile getirdiği eyleme OSİM-DER,EMEP ve UİD-DER de destek verdi.

Sendikanın MESS kapsamı dışındaki işyerlerinin deeylemlere katılacağını açıklamasına rağmen OSB’deBirleşik Metal’in örgütlü olduğu tek fabrika olanMAG’tan eyleme katılım olmadı.

İzmir’de metal işçileri yürüdü!28 Kasım’da saat 15.30’da Üçyol Metro Durağı’nda

bir araya gelen yüzlerce BMİS üyesi işçi coşkulu bireylemle Konak’taki Çalışma Bölge Müdürlüğü’neyürüdü.

“DİSK / Birleşik Metal-İş Sendikası İzmir Şubesi”,“Krizin faturasını biz ödemeyeceğiz! / BMİS”, “MESSdayatmalarına hayır!” yazılı üç ayrı pankartla yürüyenişçiler müdürlük önünde basın açıklamasıgerçekleştirdiler.

Eyleme Delphi Dizel, Lisi-FTB, Totamak,Şenkayalar, Polkima, ZF Lemförder ve Tariş Bakımfabrikalarından vardiya çıkışında katılım sağlayanişçiler yol boyunca coşkulu sloganlar attılar.

Basın açıklamasını okuyan Birleşik Metal-İşSendikası İzmir Şube Başkanı Ali Çeltek, ABD’denbaşlayarak tüm dünyaya yayılan krizin kapitalizminkrizi olduğunu, krizin faturasının işten çıkatmalar,esneklik dayatmaları ve ücret kesintileri ile emekçilereödetilmeye çalışıldığını ifade etti, MESS’le yürütülenTİS sürecine değindi.

Konuşma, krizin bedelini krizin gerçek sahiplerineödetmeye çağıran sözlerle son buldu:

“Yüzbinin üzerinde işçinin işten çıkarıldığı,onbinlercesinin ücretsiz izin yoluyla gelirsiz bırakıldığı,fabrika önü direnişlerin, yürüyüşlerin yaygınlaştığı,fabrikaların işgal edildiği, gelecek umudunu kaybedenişçilerin kendilerini işten çıkaran işverenleriyaralamaya başladığı bir ülkede ayrımsız tümemekçileri kendilerine yönelik bu saldırı dalgasınakarşı ortak mücadeleye çağırıyoruz. Bu sürecinTürkiye’nin emekçilerine değil krizin gerçek sahibi olanbir avuç sermaye sahibine ödetilmesi gerekmektedir.”

Eylemde “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraberya hiçbirimiz!”, “Gün gelecek, devran dönecek, AKPhalka hesap verecek!”, “Direne direne kazanacağız!”,“Zafer direnen emekçinin olacak!”, “İşçi-memur elelegenel greve!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!”, “Susma,sustukça sıra sana gelecek!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul-İzmir

Sınıfa karşı sınıf! Kızıl Bayrak � 13Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008

Asil Çelik’te grev kararı!Bursa Orhaneli’nde kurulu bulunan ve Birleşik

Metal İşçileri Sendikası’nın örgütlü olduğu AsilÇelik’te 8 Ağustos’ta başlayan toplusözleşmegörüşmeleri 19 Eylül’de uyuşmazlıkla sonuçlandı.İşverenin parasal konularda verdiği teklifin sendikatarafından kabul edilmemesiyle uyuşmazlık zaptıtutuldu ve grev süreci başladı.

Bundan 4 yıl önce de Asil Çelik patronunun benzertutumu nedeniyle 15 gün greve çıkılmıştı.

Grev kararı ile ilgili olarak BMİS Bursa Şubesi’ninyaptığı açıklamada şunlar söylendi:

“Sendikamız Birleşik Metal İş, bugün itibariylegrev ilanını Asil Çelik fabrikasına asmıştır. Asil Çelikişçisinin tek isteği ailelerinin geçimini sağlayacak birücret ve işgüvencesidir. Çok zor ve ağır koşullardaölümle burun buruna gelme pahasına, gece gündüzçalışıp evlerine ekmek götürmeye çalışan Asil Çelikişçileri, şimdi bunun karşılığını almak için mücadeleveriyorlar. Bugünden sonra da bu haklı mücadelesinidaha kararlı verecektir. Bundan hiç kimsenin kuşkusuolmamalıdır.

“Asil Çelik’i Türkiye’nin en büyük 100 firmasıarasına taşıdılar. Sadece bir yıl içinde 133. sıradan101. sıraya yükselen bir işyerinden bahsedilirken,işçilerden fedakârlık beklemek istismarcılıktır, artniyetli davranmaktır.”

“Asil Çelik işçileri talepleri ile tüm işçi sınıfı veemekçi halk adına grev ilanını asmıştır. Uygulamaktanda kaçınmayacaktır.”

Kızıl Bayrak / Bursa

Tezcan Galvaniz’de direniş!Kocaeli’nin Arslanbey İlçesi’nde kurulu bulunan

Tezcan Galvaniz’de kriz bahanesiyle yaşanan işçiatma saldırısına karşı başlayan direniş iki haftayıgeride bırakmış bulunuyor.

Yaptıkları birçok eylemle sendika haklarına sahipçıkan Tezcan işçileri 30 Kasım günü krize karşı eş veçocuklarıyla eylem yaptılar. Birleşik Metal-İşSendikası Kocaeli Şubesi’nin çoğunluk yetkisininbulunduğu işyerindeki sendika üyeleri, İzmit MerkezBankası önünden başlayarak İnsan Hakları Anıtıönüne yürüdüler ve daha güçlü eylemlergerçekleştireceklerini duyurdular.

Eylemde konuşan Birleşik Metal-İş SendikasıKocaeli Şube Başkanı Hami Baltacı, işten atılanüyelerinin işe dönüşleri sağlanana kadar mücadeleedeceklerini ifade etti.

“Tezcan şaşırma, sabrımızı taşırma!”, “Direnedirene kazanacağız!”, “Babalar işsiz çocuklar aç!”,“Krizin faturası patronlara!” sloganlarının atıldığıeyleme Birleşik Metal-İş Sendikası’nın örgütlü olduğuişyerlerinden işçiler de destek verdiler. TezcanGalvaniz patronu iki hafta önce kriz bahanesiyle 38işçinin iş akdini feshederek kapı önüne koymuştu.

Rotopak’ta TİS kazanımıRotopak’ta aylardır devam eden toplu iş

sözleşmesi görüşmeleri arabulucu sürecindeanlaşmayla sonuçlandı. Basın-İş Sendikası İstanbulŞubesi’nin örgütlü olduğu işyerinde 340 sendikaüyesini kapsayan TİS’te Rotopak patronu geri adımattı.

Sözleşme görüşmelerinin ilk oturumlarında birönceki toplu sözleşme döneminde kazanılan haklarıgeri çekme dayatmasında bulunan Rotopak patronu bu

dayatmasından vazgeçti.Basın-İş Sendikası ile Rotopak patronu arasında

sağlanan anlaşmaya göre, ücretlere %7,3 oranındaartış sağlanırken, ikinci, üçüncü ve dördüncü 6 aylıkdilimlerde enflasyon oranında artış olacak. Rotopakişçileri yine aynı TİS sonucuna göre yıl sonundaRotopak’ın yüzde 6’lık kar payını alacaklar. Sosyalyardımlarda ise geçmiş toplu sözleşmeye göre yüzde19 oranında artış sağlandı.

TİS sonucunu gazetemize değerlendiren Basın-İşSendikası İstanbul Şube Başkanı Levent Dinçer, iştençıkarmaların, ücretsiz izin uygulamalarının sıkçayaşandığı bir kriz döneminde imzaladıklarısözleşmeyle Rotopak işçilerinin kazanılmışhaklarından taviz vermediklerini, sözleşmeyiRotopak işçilerinin onayıyla imzaladıklarını ifadeetti.

Basın-İş Sendikası İstanbul Şubesi’nin Rotopak’taimzaladığı II. Dönem Toplu İş Sözleşmesi 31 Haziran2010 tarihine kadar geçerli olacak.

Kızıl Bayrak / İstanbul

“IBM’de sendikal haklara saygıistiyoruz!”

Tez-Koop-İş Sendikası’yla beraber yürüttüklerisendikal örgütlenme mücadelesi nedeniyle iştenatmaların yaşandığı IBM Türk’te mücadele sürüyor.Tez-Koop-İş Sendikası’nın IBM’deki işyeritemsilcileri Nedim Akay, Elvan Demircioğlu ve BerkAlev, işten atılmalarının ardından sendikaları ve çeşitliörgütlerle birlikte her hafta Çarşamba günü İstanbulLevent’teki IBM önünde eylem yapma kararı aldılar.

Tez-Koop-İş Sendikası’nın “IBM’de sendikalhaklara saygı istiyoruz!” eyleminin ilki 3 Aralık günüLevent’teki Yapı Kredi Plazaları önündegerçekleştirildi.

TMMOB İKK, EMO, Birleşik Metal-İş SendikasıGenel Merkezi’nin desteğiyle gerçekleştirilen eylemdeokunan basın açıklamasında, IBM çalışanlarınınsendikal örgütlenme mücadelesinin geçmişi özetlendi.Atılan sendika temsilcilerinin işe geri alınmalarıistendi, IBM’e Tez-Koop-İş Sendikası’ylatoplusözleşme imzalama çağrısında bulunuldu.

“Yaşasın IBM direnişimiz!”, “Direne direnekazanacağız!”, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz!”,

“Güvenligelecek güvenli iş!” sloganlarının atıldığıeylemde, metal işçilerinin TİS sürecine dönük dedayanışma çağrısında bulunuldu.

Kızıl Bayrak / İstanbul

“Philips kapatılamaz!”Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulu

bulunan ve Birleşik Metal-İş Sendikası’nın 40 yılayakın süredir toplusözleşme imzaladığı PhilipsFabrikası’nın 31 Aralık 2008 tarihinde kapatılacağıaçıklandı.150 işçinin çalıştığı fabrikanın kapanmasıPhilips işçilerinin işsiz kalması anlamına geliyor.

Şimdiye kadar GSB’deki fabrikaları ve Philips’inİstanbul Dudullu’daki genel merkezi önünde eylemleryapan 150 Philips işçisi “Philips kapatılamaz!”diyerek sendikaları Birleşik Metal-İş ile kamuoyunayayılması planlanan bir kampanya başlattılar.

Philips Group Yönetim Kurulu üyelerineprotestoların iletileceği, Philips işçileriyle dayanışmamesajlarının verileceği mektup kampanyasıylafabrikanın kapatılması kararının geri çekilmesiisteniyor.

Edirne’de HSGGP eylemi!Edirne Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu

bileşenleri 1 Aralık günü Tahmis Meydanı’ndasağlıkta dönüşüm ve etkileri konulu bir basınaçıklaması gerçekleştirdi.

Açıklamada, sağlıkta yapılan dönüşümlerle dar

İşçi ve emekçi hareketinden…

3 Aralık 2008 / İstanbul

Sınıfa karşı sınıf!14 � Kızıl Bayrak Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008

gelirlilerin sağlık hizmetinden yararlanamayacağınavurgu yapıldı. Hastanelerin işletme, sağlıkçalışanlarının köle, hastaların da müşteri haline geldiğibelirtildi.

Eylemde sık sık “Sağlıkta tasarruf ölüm getirir!”,“Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber yahiçbirimiz!” sloganları gür bir şekilde atıldı. Eylemeyaklaşık 40 kişi katıldı.

Eyleme HSGGP bileşenleri olan Edirne TabipOdası, Edirne Diş Hekimleri Odası, Edirne EczacılarOdası, DİSK’in yanısıra diğer sendika, siyasi partilerve öğrenci gençlik de destek verdi.

Ekim Gençliği / Edirne

Pazartesi eylemleri sürüyor!TÜMTİS’de örgütlendikleri için işten atılan Bursa

Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı sarı otobüs şoförlerieylemlerine kararlılıkla devam ediyorlar. 1 Aralıkgünü Orhangazi Parkı’nda toplanan işçilere seslenenTÜMTİS Bursa Şube Başkanı Ahmet Güllü ve ŞubeSekreteri Özdemir Aslan, haklarını alıncaya kadarmücadeleye devam edeceklerini belirttiler. Yapılanaçıklamalarda işçi düşmanı AKP iktidarındanönümüzdeki yerel seçimlerde hesap sorulacağı ifadeedildi.

Eyleme bazı sendika temsilcilerinin yanısıraYenişehir ilçesinde bulunan Şişecam fabrikasındakiKristal-İş üyesi işçiler de destek verdi. Eylemde“Sendika hakkımız engellenemez!”, “Zafer direnenşoförlerin olacak!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / Bursa

Adana sağlık emekçilerinden eylemMecliste görüşülmeye başlanacak olan Kamu

Hastaneleri Birlikleri Yasası ile ilgili olarak SESAdana Şubesi, Adana Tabip Odası ve Dev Sağlık-İştarafından 27 Kasım günü Adana DevletHastanesi’nde bir eylem gerçekleştirildi.

Basın metninde, yasanın sağlığın bir meta halinegetirilerek pazarlanmasının yolunu açtığı belirtilerek,hastanelerin işletme ve çalışanların köle olmasına izinverilmeyeceği vurgulandı.

AKP hükümetinin sağlıkta yıkım programındakison vuruşlara hazırlandığının ifade edildiğiaçıklamada, kamu hastanelerinin devlet bütçesiünitesi olmaktan çıkarılarakbirer sağlık işletmesinedönüştürülmesi, daha sonrakiaşamada ise mülkiyeti ilebirlikte özel sektöreaktarılması yaniözelleştirilmesinin amaçlandığıvurgulandı. Yasanın mahiyetineve nasıl uygulanacağına dairbilgiler verildikten sonra SağlıkBakanlığı’na yasanın doğuracağısıkıntılara dair sorular yöneltildi.Açıklama, tasarının derhal geriçekilmesi talebi ile son buldu.

Kızıl Bayrak / Adana

Ambar işçilerieylemde!

Zeytinburnu NakliyecilerSitesi’nde örgütlü DİSK’e bağlı Nakliyat-İş Sendikasıekonomik krize karşı 28 Kasım sabahı 1 saatlik işbırakma eylemi gerçekleştirdi.

Islıklar ve alkışlarla AKP hükümetini ve iştençıkarmaları protesto eden işçilere Nakliyat-İşSendikası Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğluseslendi: “Büyük şirketler ve fabrikalar batmanoktasına geldi. Krize karşı tedbir almayan AKP’yiuyarıyoruz. Çalışanların emeğine göz dikmeyin” diyenNakliyat-İş Başkanı krizin faturasını ödemeyeceklerinisöyledi.

“AKP işçiye hesap verecek!”, “Yaşasın örgütlümücadelemiz!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”sloganlarını atan ambar işçileri sendika başkanınınkonuşmasını sık sık sloganlarla kestiler. Eylemde sondönem gelen fahiş zamlar da protesto edildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Direnen işçilere uluslararasıdestek

Çeşitli sanayi bölgelerinde sendikal örgütlenmemücadeleleri nedeniyle işten atma saldırılarıyla karşıkarşıya olan Türk-İş’e bağlı Deri-İş ve TEKSİFSendikaları’na uluslararası destek geldi.

27 Kasım günü İstanbul Gümüşsuyu’ndaki Türk-İş1. Bölge Temsilciliği’nde basın toplantısı düzenleyenörgütler işten atmalara karşı direnen işçilerledayanışma sözü verdiler. TEKSİF Denizli Şubesi’ninişten atmalara karşı direnişte olduğu Menderes Tekstilile Deri-İş Sendikası’nın Düzce ve Sefaköy’dekidirenişlerinden işçilerin katıldığı açıklamadaUluslararası Tekstil, Hazır Giyim ve Deri İşçileriFederasyonu (ITGLWF) Genel Sekreteri Neil

Kearney, Türk-İş 1.Bölge Temsilcisi FarukBüyükkucak, TEKSİFGenel Başkanı NazmiIrgat ve Deri-İşSendikası GenelBaşkanı Musa Serviyer aldı.

Basınaçıklamasınınardından Nazmi Irgatsöz alarak, tekstilsektörünün 2.5milyon çalışanıylaen yüksek üretiminve istihdamınbaşında geldiğiniifade etti. Ardındankonuşan ITGLWFGenel Sekreteri

Neil Kearney, işçilerinörgütlenme hakkının güvence altına alınmasıgerektiğini belirtti.

Basın toplantısı, Desa, Menderes ve BJ Tekstilişçilerinin, “Sendika hakkımız engellenemez!”sloganıyla sona erdi. Açıklamaya TÜMTİS İstanbulŞubesi de destek verdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

OGÜ’de sağlıkçı eylemi27 Kasım günü Osmangazi Üniversitesi

Hastanesi’nde çalışan sağlık emekçileri, döner

sermayeoranlarının artırılması için hastane anagiriş kapısı önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi.SES ve Türk-Sağlık Sen üyelerinin ortaklaşagerçekleştirdiği eylemde “Döner sermaye hakkımızıistiyoruz!” pankartı açıldı.

Hastanelerde bir süredir döner sermayenin adildağıtılması talebiyle eylemler yapıldığını hatırlatansağlık emekçileri, fakülte yönetiminin taleplerinikarşılamaması için hiçbir neden olmadığını, taleplerinbir an önce kabul etmesi gerektiğini söylediler.Sendika, siyasi parti ve kurumların da destek verdiğiaçıklamada, “Direne direne kazanacağız!”,“Hakkımızı istiyoruz!” sloganları atıldı. Açıklamayayaklaşık 150 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Eskişehir

Dostel işçilerinden eylemGebze Organize Bölgesi’nde kurulu Dostel

Makine’de 20 sendika üyesinin işten çıkarılmasınatepki gösteren işçiler iki saat süren bir eylem yaptılar.

İşçiler 28 Kasım günü 08.00-16.00 vardiyasınınardından fabrikayı terketmediler. Dostel patronu16.00-24.00 vardiyasında çalışan işçilerin üretimyapmadığını söyleyerek fabrikaya noter çağırdı.Sendika yöneticileri ve temsilcileri üretimin devamettiğini belirterek bekleyişlerini sürdürdüler. Bekleyişsırasında “Dostel işçisi ekmeğinin bekçisi!”, “Krizbahane sermaye şahane!”, “Atılan işçiler gerialınsın!”, “Gemileri yaktık, geri dönüş yok!“sloganlarını atan işçiler sonuna kadar direneceklerinisöylediler.

Eylem, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze ŞubeBaşkanı Erdoğan Özer’in fabrikaya gelmesiyle sonbuldu. Eylemin sona erdiğini, fabrika önünde bekleyenişçilerin Gebze’ye kadar yürüyerek döneceğinibelirten şube başkanına BMİS üyeleri tepkigösterdiler.

Yapı-Yol Sen’den basın açıklamasıYapı-Yol Sen 27 Kasım günü Ankara’da bir saatlik

iş bırakma eylemi gerçekleştirdi. Saat 11.00’de işbırakan emekçiler, saat 12.30’da Bayındırlık ve İskan

1 Aralık 2008 / Bursa

1 Aralık 2008 / Edirne

Sınıfa karşı sınıf! Kızıl Bayrak � 15Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008

Bakanlığı önünde buluşarak burada bir basın açıklamasıgerçekleştirdiler.

Yapı-Yol Sen Genel Başkanı tarafından okunan basınaçıklamasında şunlar söylendi: “İşyerlerimizde kadro vesendika farkı gözetmeksizin tüm emekçileri ortak talepleretrafında mücadeleye çağırıyoruz. Sermaye tarafındankışkırtılan farklı ücret ve istihdam politikalarına karşıeşit ücret, kadrolu istihdam gibi eşit hakları ancakbirlikte mücadele ederek kazanabiliriz.”

KESK Genel Sekreteri Emrali Şimşek’inkonuşmasının ardından söz alan DİSK Genel SekreteriTayfun Görgün krizin bedelini ödememek için tüm işçive emekçileri 29 Kasım’da Sıhhiye Meydanı’na çağırdı.Eylem “Zafer direnen emekçinin olacak!” sloganıyla sonbuldu.

Kızıl Bayrak / Ankara

Çolakoğlu’nda ücretsiz izin!Türk Metal’in örgütlü olduğu Çolakoğlu Metalurji

A.Ş.’de hadde tesisinin yıkılıp yerine yenisininyapılacağı gerekçesiyle 130 işçinin işine son verildi.

Gebze-Dilovası’nda kurulu bulunan Çolakoğlu’nunGenel Müdürü, 30 işçinin emeklilikleri geldikleri içinkendi istekleriyle işten ayrıldıklarını savundu. Bazıkaynaklara göre, yeni tesisinin yapılması sürecinde 100işçiye 500’er YTL ödeme yapılacak ve bu paranın tesisiyapıldıktan sonra geri alınıp alınmayacağına Çolakoğluyönetimi karar verecek.

“Bu oyunu bozacağız”Hak-İş’e bağlı Çelik-İş Sendikası, binlerce uçak

bakım lisanslı teknisyen ve yüzlerce mühendisin çalıştığıOrtadoğu’nun en büyük ve nitelikli uçak bakım merkeziTHY Teknik A.Ş.’nin “metal işkolunda” olduğugerekçesiyle, Hava-İş Sendikası’na karşı Çalışma veSosyal Güvenlik Bakanlığı’na işkolu itirazında bulundu.

Hava-İş Sendikası’nın karşı karşıya kaldığı bu tavır,önümüzdeki dönem TİS görüşmelerin sert mücadeleleresahne olacağının işaretlerini veriyor.

Hava-İş Sendikası, Teknik A.Ş.’deki gelişmelerleilgili 3 Aralık günü bir basın toplantısı gerçekleştirdi.Hava-İş Sendikası Genel Başkanı Atilay Ayçintarafından yapılan açıklamada şunlar söylendi: “TeknikAŞ 2006 Mayıs ayında THY’den bölünerek ayrıldığında,THY Teknik işverenliği yine o tarihlerde Çalışma veSosyal Güvenlik Bakanlığı’na bizzat resmi başvurudabulunmuş ve Bakanlık gerekli incelemeyi yaparakişyerinin havacılık işkolunda olduğunu tesbit etmiş ve31.08.2006 tarih ve 26275 sayılı resmi gazetedeyayınlanarak kesinleşmişti. Bu karara hiçbir sendikadaitirazda bulunmamıştı. Yani THY Teknik A.Ş’nin hangiişkolunda olduğunun tespiti işlemi hukuken bitmiştir.”

Hava-İş Sendikası bu girişimi işveren açısındançalışanlarına yönelik saygısızca bir oyun olarakdeğerlendirirken, Çelik-İş Sendikası’nın da bu oyununfigüranı olduğunu söyledi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Birleşik Metal-İşSendikası “Metalİşçisinin Gerçeği”başlıklı bölgetoplantılarınısürdürüyor.

2 Aralık günü,Birleşik Metal-İşSendikası İstanbul 1No’lu Şube’nin örgütlüolduğu ve MESSkapsamında yer alanişyerlerinden işçiler,BMİS Genel MerkeziKemal Türkler ToplantıSalonu’nda birarayageldiler. MESSkapsamındakifabrikalardan (ABB,Aksan, Lombardini -Anadolu Motor- ve ISUZU) toplantıya katılan metalişçilerine Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı AdnanSerdaroğlu seslendi.

Konuşmasına dünya genelinde ortaya çıkan iktisadikrizin nedenleri ve bu krizin metal TİS’lerine olan etkisikonusuyla başlayan Serdaroğlu, kriz dönemlerinin sınıflararası mücadelenin keskinleştiği dönemler olduğunu söyledi.MESS’le yürüttükleri TİS sürecinin krizle biraradayürümesi nedeniyle daha fazla çaba sarfetmelerigerektiğini vurgulayarak, bir yıl öncesinden hazırlıklarınabaşladıkları TİS sürecinde metal işçilerinin birliğiniönemli ölçüde sağladıklarını ifade etti.

MESS’le yürütülen görüşmelerde 46 maddede uyuşmazlık zaptı tuttukları bilgisini veren Serdaroğlu,arabulucu sürecinde devam eden görüşmelerde bayramdan sonra grev kararlarının alınmaya başlanacağınısöyledi. Yaptıkları eylemlerle üyelerini güvenli hale getirmek istediklerini, metal işçilerini sürece hazırlıklıhale getirme hedefinde olduklarını dile getirdi.

Serdaroğlu’nun konuşması sırasında salondan birkaç kere “Direne direne kazanacağız!”, “Sadaka değilhakkımızı isteriz!” sloganları atılırken BMİS üyelerinden bazıları konuşmaya müdahale etti. Konuşmak içinsöz alan bir metal işçisi şunları söyleyerek Serdaroğlu’na tepki gösterdi: “Yaklaşık bir saattir sizi dinliyoruz.Bilmediğiniz bazı şeyler var. Şu anda bütün fabrikalarda yeni girmiş işçi arkadaşlar olsun 3-5 senelik işçiarkadaşlar olsun sendikaya güven kalmamış. Bugün bir DİSK neden böyle bir noktada olsun! Şu andapatlamak üzereler. Diyelim ki greve çıkarıyorsunuz bizi. Adam 700 YTL maaş alıyor, 400 YTL kira veriyor.Bu adam nasıl greve çıkacak?”

Mesai eylemlerinin geriye çekilmesine dönük eleştiriler de yapılırken, Serdaroğlu önümüzdeki günlerdebu sorunların tartışılacağı ek toplantılar yapılmasını önerdi ve güven ilişkilerinin zedelenmemesi gerektiğiniifade etti. Bundan sonra da salondan eleştiriler devam ederken, yapılan eylemlerin etkisiz ve zayıf kalmasıtemel eleştiri konusu oldu. Atılan geri adımlarda, temsilcilerin topu yöneticilere, yöneticilerin isetemsilcilere attığı ifade edildi. “Sadece siz konuşacaksanız bizi buraya çağırmasaydınız! Biz burayakonuşmaya geldik!” diyen işçilerin konuşmaları salondaki diğer işçilerin önemli bir bölümünden de destekaldı.

Son olarak söz alan bir işçi kapitalizme karşı daha güçlü bir mücadelenin örgütlenmesi gerektiğinisöyledi. Ayrıca sendikayı eleştiren arkadaşlarına da seslenen bu işçi, sendika yöneticilerinin greve çıkmaktanendişe duyan işçileri ikna etmek için mücadele edilmediği durumlarda metal işçilerinin karşı karşıyakalacağı çok daha ağır sonuçları anlatması gerektiğini söyledi.

Toplantıda açığa çıkan tepkinin önemli bir bölümü mevcut mücadele pratiğinin daha ileriye taşınmasıihtiyacının ürünüydü. Düzenlenen eylemlerle işçiler süreç içerisine dahil edilmeye çalışılsa da bunun yeterliolmadığı, temsilcilerin ve mevcut komitelerin tabandaki hoşnutsuzluğu bir mücadele iradesine çevirmekonusundaki yetersizliği bir kez daha görüldü.

Dar bir kesimden gelen tepkiler ise mücadeleyi ileriye taşımaktan ziyade mevcut yönetimi köşeyesıkıştırmak ve mücadeleyi baltalamak amacı taşıyordu. Bu tepkilerin önemli bir bölümünün Isuzu’dangelmiş olması dikkat çekti. Bu durum, yıllardır burada işçiler ile sendikanın kenetlenmesi konusundayaşanan sıkıntıları ve eski 1 No’lu Şube Başkanı Ali Rıza İkisivri’nin sendika içi hesaplar uğruna Isuzuişçilerini nasıl kullandığını akıllara getirdi.

Mevcut tepkiyi MESS’e yönelterek daha güçlü mücadelelere girilmesi ve burada merkez yönetiminindaha güçlü bir irade ile açığa çıkması gerektiğini bir kez daha gösteren toplantı, tartışmaların ardındanSerdaroğlu’nun birlik çağrısı ile sona erdi.

Toplantının ardından Metal İşçileri Bülteni’nin dağıtımını gerçekleştiren BDSP’li Metal İşçileri, BirleşikMetal üyesi metal işçilerini daha güçlü mücadele için süreç içerisinde daha aktif rol almaya çağırdı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

İstanbul’da metal işçileri toplandı…

“Direne direne kazanacağız!”

28 Kasım 2008 / Gebze-Dostel

2 Aralık 2008 / İstanbul

29 Kasım eylemin16 � Kızıl Bayrak � Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008

CMYK

29 Kasım günü onbinlerce işçi, emekçi ve gençAnkara’da “Krizin faturasını yaratanlar ödesin!”şiarıyla alanlara çıktı.

Eylemin öncesine, eylem anına ve sonrasına dairpek çok şey söylenebilir. Bunların başında, eylemin önsürecinin yeterince güçlü örgütlenmemesi, kitlesel vecoşkulu geçmesine rağmen eylemin dağınık olması, enönemlisi ise 29 Kasım sonrasının belirsiz ve boşluktabırakılması gelmektedir.

Fakat, eylemin tüm eksik yanlarına rağmen, alanaakan onbinlerce işçi ve emekçi mücadele isteğini vekararlılığını ortaya koymuş, öfke ve tepkisininkolayından yatışmayacağının işaretlerini vermiştir. Buda giderek büyüme potansiyeli taşıyan bir mücadeleninzemini demektir. Sendika bürokrasisinin sonrasını boşbırakmasına rağmen, tüm bu açılardan 29 Kasımeylemi, kitlelerde biriken öfke ve tepkinin merkeziAnkara eylemleriyle boşaltılamayacağını göstermiştir.

Eylemi düzenleyenlerin niyetlerinden bağımsızolarak bu böyledir. Krizin sonuçları daha belirginhissedilmeye başlandıkça, emekçiler kitleler halindearayışa gireceklerdir. Alttan alta biriken hoşnutsuzlukşu ya da bu şekilde mücadele sahnesine yansıyacaktır.Sendikal bürokrasi ya yükselen dalganın önündesürüklenmek ya da içini boşaltmak için önündeyürümek zorunda kalacaktır.

Krizin giderek daha da ağır yansıyacak sonuçlarıdüşünüldüğünde, daha geniş emekçi kesimlerinharekete geçme eğilimi göstereceği, hoşnutsuzluğundaha da derinleşeceği açıktır. Nitekim etkileri daha çokhissedilmeye başladığı ölçüde, hoşnutsuzlukeylemlerle dışa vurmaya başlamıştır. Bu yanıyla birbaşlangıç sayılabilecek 29 Kasım eylemini kendisınırlarının ötesinde anlamak, ortaya çıkan imkanlarabu gözle bakmak gerekmektedir.

Yetersiz bir ön hazırlık süreci

Eylem öncesine ilişkin en temel eksiklik, yeterincegüçlü bir ön hazırlık sürecinin örgütlenememişolmasıdır. Eylemin ön hazırlığı ağırlıklı olarakkentlerde merkezi noktalarda gerçekleştirilen bildiridağıtımlarıyla, basın açıklamalarıyla, afiş, pankart vb.araçların kullanılmasıyla sınırlı kalmıştır. Eylemidüzenleyen sendikaların işyerleri ve fabrikalarda,sanayi havzalarında tabana yönelik ciddi birçalışmasından söz etmek olanaklı değildir. Bu zayıflıkörneğin DİSK’in alana katılımına da yansımıştır.

KESK bünyesinde sergilenen kimi tutumlar dahada vahimdir. ÖDP’nin KESK içindeki bileşenlerdenDSD grubu, genel kurul sürecinde iyice ayyuka çıkaniç çatışmalarını 29 Kasım eyleminde de sürdürmüş,İsmail Tombul/Oğuzhan Müftüoğlu kanadı eylemekatılmamıştır.

ÖDP içindeki iç çatışma TMMOB’da da kendisinigöstermiştir. Önce kendisini eylemin örgütleyicisiolarak ilan eden TMMOB, sonrasında eylemdençekilmiş, daha sonra da destekçisi olarak imza atmıştır.

İşçi ve emekçileri doğrudan ilgilendiren kriz gibitemel bir gündem karşısında mücadeleyi güçlendirmekve büyütmek yerine dar grupsal kaygılarla hareket

edenlerin bu tutumu mücadeleyi bölmekte ve zararvermektedir. Kabul edilmesi mümkün olmayan bututumlar mahkum edilmelidir.

KESK yönetiminde Devrimci Memur Hareketi iletemsil edilen Halk Cephesi ise, sendikal bürokrasinin,öncesinde eylemi “ortak” örgütleme çağrısı yapmasınarağmen, sonrasında sergilediği her zamanki dayatmacıtavrını eleştirerek, “örgütleniş biçimi grupçu vedayatmacı, siyasal içeriği reformist ve uzlaşmacı olan29 Kasım Mitingi’ne katılmayacağı”nı açıklamıştır.Eleştiri zemini haklı olmakla beraber, reformizmin bututumunu geriletmenin yolu, onbinlerce işçi veemekçinin katılacağı, hak ve taleplerini haykıracağı bireyleme katılmamaktan değil reformizmi teşhiretmekten geçmektedir.

Hem eylemin ön çalışmasındaki zayıflığa, hem deeylemi örgütleyen güçlerin dar grupçu yaklaşımlarınarağmen kamu emekçilerinin mitinge katılımı yoğunoldu. KESK kortejleri disiplin açısından dağınık birtablo sergilese de, kamu emekçileri canlılıkları veöfkeli sloganlarıyla alanda yerlerini aldılar. Sondönemlerde üye tabanı zayıflayan, eylemlerepankartlarıyla sembolik bir şekilde katılan TarımOrkam-Sen, BTS, Kültür Sanat-Sen, Haber-Sen, ESMgibi sendikalar 150-250 kişilik kortejleriyle eylemekatıldılar.

Kamu emekçileri cephesinden eyleme yansıyankatılım ise, kamu emekçilerinin kriz gibi bir gündemkarşısında taşıdığı mücadele dinamiklerine işaretetmektedir. Ancak, dar grupçu yaklaşımlar alana dayansımış, toplam güç ve enerjinin heba edilmesineneden olmuştur. Sınıf hareketinin ihtiyaçlarını değilkendi grupsal çıkarlarını öne çıkaranların bu tutumukitleler önünde teşhir ve mahkum edilmelidir.

Sektörel talepler merkezi taleplerle birleşti!

İşçi ve emekçilerin sektörel taleplerini vesorunlarını alana taşıyarak merkezi taleplerlebirleştirmeleri eylemin dikkat çeken bir diğer yanıolmuştur.

Özelleştirme kapsamındaki sektörler özelleştirmekarşıtı şiarlarla alana çıkmışlardır. Sağlık çalışanlarısağlığın paralı hale getirilmesine, hastanelerinözelleştirilmesine ve işgüvencesine vurgu yapantaleplerini, metal işçileri TİS sürecine ilişkin talepleriniyükseltmişler, eğitim emekçileri devlet terörüne, baskıve soruşturmalara karşı tepkilerini ortayakoymuşlardır. Tarımın ve tarımsal kurumlarıntasfiyesine karşı şiarlarıyla Tarım-Orkam Sen üyeleri,vergi dairelerindeki yolsuzluklara karşı şiarlarıyla BESüyeleri, sendikalarının kapatılmasına karşı şiarlarıylaEmekli-Sen üyeleri, işgüvencesi talebiyle taşeron,sözleşmeli vb. çalışan işçi ve emekçiler, toplusözleşmehakkı talebiyle Tüm Bel-Sen üyeleri, mücadelekararlılıklarını anlatan şiarlarıyla belediye işçilerikendilerini alanda ifade etmişlerdir.

Sektörel taleplerin “Krizin faturasınıpatronlar/yaratanlar ödesin!” şiarıyla birleşmesi,mücadelenin yerel, sektörel ve merkezi ayaklarının birbütünlük halinde işlenebilmesinin zeminine işaret

29 Kasım eyleminin gösterdikleri...

İşçi ve emekçilerin mücadelesi

nin gösterdikleri... Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008 � Kızıl Bayrak � 17

CMYK

etmektedir. Sektörlerde, yerellerde derinleşen fakatmerkezi taleplerle birleşen bir mücadele hattı ihtiyacınıgöstermektedir.

Faşizme karşı artan öfke!

Son dönemde boyutlanan devlet terörüne karşıduyulan tepki de eylem alanına yansıdı. Eylemboyunca hemen tüm kortejlerden faşizme karşıyükselen öfkeli sloganlar neredeyse hiç susmadı. Keyfiolarak gözaltına alınan ve tutuklanan emekçilerinfotoğrafları, “Şehitlerimiz onurumuzdur!” şiarlıpankartlar Eğitim-Sen kortejlerinde taşındı. Faşizmekarşı mücadele çağrısı yapan sloganlar yürüyüşboyunca sık sık haykırılırken, bu tepki aramanoktalarında ve alanda da devam etti.

Sermaye devleti krizin faturasını işçi ve emekçilereödetmek ve toplumsal muhalefeti sindirmek içinönümüzdeki dönemde faşist baskı ve terörünü daha dayoğunlaştıracaktır. Devletin bu sınırsız ve keyfiterörüne karşı emekçi kitlelerin hoşnutsuzluğu giderekartmaktadır. 29 Kasım eylemi, emekçi kitlelerinekonomik ve sosyal taleplerin yanısıra temeldemokratik hak ve özgürlükleri için de mücadele etmeeğiliminde olduklarını göstermiştir.

İşçi ve emekçilerin tepkisi örgütlenmeli veharekete geçirilmelidir!

Eylem alanında kürsüden “emek cephesi” vurgusuyapılması, eylemi örgütleyenlerin “29 Kasım son değilbaşlangıç” vurgusunu öne çıkarması anlamlıdır. Ancak29 Kasım’ın sonrasına dair somut bir hattan sözetmekmümkün değildir. Oysa, bundan sonrası için söz değileylem gereklidir.

Sendikalar kamuoyuna bir takım programlarsunmuş bulunmaktadır. Sendika ve meslek örgütlerininde imza attığı, İktisatçı Mustafa Sönmez’in hazırladığısermayeye krizden çıkması için akıl veren program,tabandan yükselen tepkinin basıncıylasahiplenilmemiştir.

DİSK ve BMİS’in açıkladığı programların yanısıraİstanbul Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformubileşenleri de krize karşı mücadele hattı oluşturmakiçin toplanmaya devam etmektedir. Yansıyan bilgileregöre, KESK de kendi cephesinden bir programhazırlığı içerisindedir.

Günün acil ihtiyacı, ayrı ayrı hazırlanan programlarve platformlar değil, devrimci bir mücadele programıetrafında emek cephesinin tüm güçlerinin birarayagelebileceği, tabanın söz, yetki ve karar hakkınınişletilebileceği birleşik bir mücadele zeminininyaratılmasıdır. 29 Kasım alanı bunun dinamiklerini,güç ve imkanlarını ortaya koymuştur.

Alana akan onbinlerce işçi ve emekçi krizkarşısında büyümekte olan öfke ve tepkinin kitlesel ilkyansımasıdır. Bugün eylem alanına çıkan emekçikitleler daha çok örgütlü kesimlerdir. Henüz genişemekçi kesimlerin öfke ve tepkisi tam olarak açığaçıkarılabilmiş değildir. Örgütsüz kesimlerin tepkisini

açığa çıkarmak için mevcut güç ve dinamikleri ortaktalepler ve ortak mücadele hattında etkin bir biçimdeharekete geçirmek gerekmektedir.

Yerelliklere yayılıp derinleşmeve mücadeleyi merkezileştirme ihtiyacı!

Kapitalist sistemin krizi tümdünyayı etkisi altına almakta,derinleşen kriz Türkiye’yi degiderek daha fazlaetkilemektedir. Yaygın veyoğun işten atmalar, ücretsizizinler, uzun çalışma saatleri,düşük ücretler... Tüm bunlarher ilde, bölgede, havzada,fabrika ve işyerindeyaşanmaktadır. Artan zamlarve vergi yükü tüm işçi veemekçilerin sırtınabinmektedir. Saldırınınmerkezi niteliği ortakmücadeleyi zorunlukılmaktadır. Ancakyerelliklerde somut biçimleralmayan, tek tek fabrikalarda, havzalarda, bölgelerdeayakları örülmeyen bir mücadelenin güçlenmesi,sermayeye geri adım attırabilmesi mümkün değildir.Yerel ayaklardan ve bunun gücünden yoksun birmücadele sınırlı kalmaya mahkumdur.

Ortak talepler etrafında biraraya gelmiş merkezibirlikteliklerin gücünü arkasına alan yerel çalışmalarher ile, bölgeye, havzaya yayılmalı, buralardaderinleşmeli, buradan alınan güçle ortak mücadeleyibüyütme çabası içinde olunmalıdır. Mücadeleyiortaklaştıran en önemli etken ortak talepler ise,saldırıları püskürtmenin en etkili yolu da ortakdireniştir. Krizin sonuçlarına karşı işçi ve emekçilerinortak direnişini büyütmeyi hedefleyen bir hatoluşturulmalıdır.

Buradan bakıldığında, SSGSS deneyimi birçokaçıdan önemli ve öğreticidir. Bu tür birlikteliklerinsendikal bürokrasi tarafından nasıl dizginlenmeyeçalışıldığı bilinmektedir. Sendikal bürokrasininihanetçi tutumlarını boşa çıkarmanın yolu, tabanıniradesini esas alan, söz, yetki ve karar hakkınıntabanda olduğu bir işleyişin merkezden yerelliklerekadar oturtulmasından geçmektedir. Gelinen yerde,“krizin faturasını biz ödemeyeceğiz, patronlaraödeteceğiz” diyenlerin, nutuk atmanın ötesinegeçemedikleri sürece, bir ciddiyetleri veinandırıcılıkları olmayacaktır.

Kitleleri harekete geçirmeyi hedefleyen bir mücadele çizgisi izlenmelidir!

İşçi ve emekçiler krizin sonuçlarını somut olarakyaşamaktadır. İşten atılan, köle gibi uzun saatler boyuçalışmak zorunda kalan, ücretsiz izne çıkarılan, sıfırzam dayatılan işçi ve emekçilere sistemi teşhir eden

etkili bir propagandayla seslenmek önemlidir ancakyeterli değildir. Yaygın ve etkili bir propagandanınyanısıra, işçi ve emekçilere somut mücadelebiçimleriyle harekete geçme çağrısı yapılmalıdır.Henüz mücadelenin seyri sınıf hareketini kendiözdeneyimleri üzerinden ilerletecek, buna uygunyöntemleri ve araçları açığa çıkaracak düzeydedeğildir. Bu nedenle, sermayenin somut saldırılarınakarşı somut eylem çağrıları yapılabilmelidir. Kitleleri

harekete geçirmeyi hedefleyenbir hat izlenmelidir.Mücadeleyi ve direnişiortaklaştırabilmenin bir yolu dabudur.

Örneğin, işten atmalarkarşısında fabrika/işyeri işgallerive direnişler, sıfır zamdayatmalarına ve esnek üretimsaldırılarına karşı grevler,örgütsüz yerlerde yaşanan hakgasplarına karşı dayanışma veortak tutum alma çağrılarıylaseslenmek, mücadelenin somutbiçimler alması bakımındananlamlı olacaktır. Asıl önemli olanise, bu mücadele çağrılarını somut

deneyimlerle ete-kemiğe büründürmeye çalışmaktır.Örgütsüz kesimlerle dayanışmayı örmek ayrıca

önem taşımaktadır. Halihazırda süren grev vedirenişlerle dayanışmanın yanısıra saldırının yaşandığıfabrika bölgesinde dayanışma amaçlı eylemli süreçlerörgütlemek gerekmektedir.

Kapitalizmin krizi, sonuçlarını fabrikasında,evinde, mahallesinde kısacası toplumsal yaşamın heralanında yaşayan emekçi kesimleri etkilemekte veilgilendirmektedir. Ortak taleplere ve mücadeleyedayalı bir çalışma buraları da hedeflemelidir. Ancakkriz asıl olarak üretim alanlarında daha ağır ve yoğunhissedilmektedir. Buralarda gelişebilecekhareketlenmeler tüm toplumu etkileyebilecekniteliktedir. Bu nedenle, öncelikle seslenilmesi gerekenyerler, üretim alanları, sanayi havzaları ve fabrikalarolmalıdır. Buraları temel alan ve harekete geçirmeyihedef alan bir çalışma tarzı üzerinden emekçi semtleri,pazarlar, kahveler ve toplumsal yaşamın diğer alanlarıüzerinden de emekçilere gidilebilmelidir.

Devrimci bir mücadele hattı örülmelidir!

Krize karşı mücadeleyi büyütecek güçler ortadadır.Mücadelenin muhatapları bellidir. 29 Kasım alanı bunubir kez daha göstermiştir. Hiç vakit kaybedilmeden, iyiniyet ve temennilerin ötesine geçmeyen talepmanzumeleri ve mücadele programlarıortaklaştırılmalı, ete-kemiğe büründürülmeli, işçi veemekçi kitlelere güven ve güç veren devrimci birmücadele hattı örülmeye çalışılmalıdır. Kuşkusuz,böyle bir mücadelenin hedefinde sadece AKPhükümeti değil, bir bütün olarak emperyalist-kapitalistsistem, işbirlikçi burjuvazi ve onların uşaklarıolmalıdır.

tepkisi harekete geçirilmeli,i ortaklaştırılmalıdır!

29 Aralık 2008 / Ankara

Tadal direnişi yol gösteriyor!18 � Kızıl Bayrak Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008

Ankara Üniversitesi’ndeyemekhaneyi işgal edenyemekhane işçilerinin direnişlerigüçlenerek devam ediyor. İşçileredestek ziyaretlerigerçekleştiriliyor. Öğretimgörevlileri sorunu çözmeleri içinrektörlükle görüşüyor, şirketesorunu çözmeleri yönünde imzalargönderiyor.

Bir yandan hocalar imzatoplarken, öğrenciler de kenditaleplerini dile getiren dilekçelertoplamaya devam ediyorlar. Ayrıcamerkezi Gaziantep’te bulunan yenitaşeron şirketin Gaziantep’tekiüniversiteye yemek çıkarttığınınöğrenilmesi üzerine, oradakiöğrencilerle ilişkiye geçilerekşirketle görüşmeleri istendi.Antep’teki öğrenciler şirketinsorunu çözmemesi halinde boykotgerçekleştireceklerini bildiriyorlar.

İşçiler kararlılıkla mücadelelerini sürdürüyorlar. Sonolarak 28 Kasım günü fakültelere yemek bırakmayagelen şirket arabası işçiler ve öğrenciler tarafından gerigönderildi. ÖGB’ler yemekleri bırakması yönünde ısrargösterdi. Ancak şirketin bölge temsilcisi sorun yaşamakistemedikleri için yemek bırakmayacaklarını söyleyerekaracı dışarı çıkarttı.

Şirket temsilcisi yemekhaneye götürülerek durumanlatıldı. Öğrenciler, işçilerin yanında olduklarını,buradan herhangi bir müdahale sonucu işçiler çıkartılsada öğrencilerin kalıcı olduğunu, eğer işçiler alınmazsayemekhanelerde yemek tüketilmeyeceğini söylediler.Şirket çalışanı konuşmayı yetkililere ileteceğinisöyleyerek yemekhaneden ayrıldı.

Bu arada, rektörlükle geçici bir süre için anlaşmayapan yeni bir şirket tarafından 28 Kasım günüTandoğan Merkez Kampüsü’nde yemek çıkartıldı.Tandoğan’daki öğrenciler tek tek öğrencilerlekonuşarak yemekhaneden yemek yememe çağrısıyaptılar ve işçilerin yaşadıkları süreci anlattılar. Boykotçağrısı öğrenciler tarafından sahiplenildi. 28 Kasımgünü gelen 700 yemekten sadece 8’i tüketildi. Bu

süreçten rahatsız olan idare okula girmek isteyenarkadaşlarımıza zorluk çıkarttı. Bir arkadaşımızÖGB’nin saldırısına uğradı ve kafası yarıldı.

Cebeci’de okul yoğun polis ablukası altındatutuluyor. Giriş çıkışlarda işçiler ve öğrenciler tacizediliyor, içeri ekmek sokmak isteyenlere barikatkuruluyor ve psikolojik baskı oluşturuluyor. Basın içerialınmıyor, içeri girmiş olan zorla dışarı çıkartılıyor.

28 Kasım günü yemekhane işçileri ve öğrencilerleröportaj yapmak için ATV geldi. Röportaj sürerken,haber yapmak için gelen basının içeri alınmadığı haberigeldi ve toplu bir şekilde kapıya gidildi. Bu aradaiçerdeki basın da zor kullanılarak dışarı çıkartıldı. Buolay üzerine, içinde İletişim Fakültesi olan bir kampüsegazetecilerin girmesinin yasaklanması teşhir edildi.Demir kapılar arkasında basına içerdeki süreç anlatıldı.

Baskılar sürerken işçilere destek ziyaretleri deartıyor. 28 Kasım günü Özelleştirme Karşıtı Platform,EMEP ve eylem için Ankara’ya gelen TTB, SES veDev Sağlık-İş yöneticileri ziyarette bulundular. Ayrıcaokulda bulunan Eğitim-Sen’li hocalar da sık sık ziyaretediyorlar. İşçiler haklı mücadelelerini kararlı bir şekildeyürütürken destek ziyaretleri moral kaynağı oluyor.

Cebeci Ekim Gençliği

Yemekhane işçilerinindirenişi sürüyor!

Yemekhane işçileri üretime el koydu!Ankara Üniversitesi’nde işten çıkarılan yemekhane işçilerinin işe geri dönmek için başlattıkları işgal eylemi

ikinci haftasını doldurdu. Yemekhane işçileri 3 Aralık günü itibariyle yemekhanede taşeronsuz yemek yapmaya başladılar. Yemekhanenin

işleyişi tamamen işçilerin eline geçmiş durumda. İşgal boyunca her gün yemek çıkarılıp yemekhane tüm kampüseaçılacak. Yemekler bağış usulü dağıtılıp elde edilen gelir yemeklik malzeme almak ve işçilere destek amacıylakullanılacak.

2 Aralık günü birçok öğrenci yemekhanede yemek yiyerek işçilere maddi destek sundu.İşçilerin bu eylemiyle, sermayenin işçilerin emeği üzerinden nasıl asalakça geçindiği daha net bir şekilde açığa

çıkmış oldu. Yemekhane işçilerinin iş güvenceleri için verdikleri mücadele başarıyla sonuçlandığı takdirde,üniversitelerdeki taşeronluk sistemi ciddi bir darbe alacak, üniversitelerde çalışan işçilerin mücadelesine örnekolacaktır.

Bu hafta içerisinde anlaşma sağlanamaması halinde işçiler bayramda da yemekhaneyi boş bırakmayarak işgaledevam edecekler. Bayramdan sonra da işgalin etkisi daha da büyütülerek, sonuç alınıncaya kadar mücadele sürecek.

Cebeci Ekim Gençliği

Direnişteki AÜ Tadal işçileriyle29 Kasım mitingi üzerinekonuştuk...

“Faturayı ödememekiçin örgütlenmemiz

gerekiyor!”- DİSK ve KESK tarafından örgütlenen,

sendikalar, meslek odaları, kitle örgütleri,devrimci kurumlar ve siyasi partilertarafından desteklenen “Krizin bedeliniödemeyeceğiz” mitingi 50 bin kişinin katılımıile Ankara’da gerçekleşti. Mitingi nasıldeğerlendiriyorsunuz?

1. işçi: Miting çok güzeldi. Ama çıkanolaylar burjuva basın tarafından kötü amaçlakullanıldı. Bizim vermek istediğimiz mesajıgölgeledi. Yine de orada önemli bir işçidayanışması sergilendi. Böyle mitinglerişçilerin dayanışmasını güçlendiriyor. Bizdenhaberi olmayanlara sesimizi duyuruyoruz.Moral kaynağı oluyor ve dayanışmaduygusunu güçlendiriyor. Bu yüzden dahasıklıkla böyle yürüyüşler yapılması gerek.

2. işçi: Miting işçilerin birliği açısındançok güzeldi. Ayrıca 14 gündür yemekhaneişgali yapan biz işçilerin sesini daha iyiduyurduk bu sayede. Bu açıdan da anlamlıydı.Miting sayesinde diğer işçilerle sohbet etmeimkanımız oldu. Kendi sürecimizi onlarla dapaylaştık.

3. işçi: Eylem ezilen taşeron işçilerinincoşkulu sesini duyurdu. Yukarıdakiler bu sesiduydularsa titremişlerdir.

4. işçi: Bu miting polis-işçi çatışmasındanibaret değildir. Ama burjuva basın öyleyansıttı. Bizim açımızdan ise çok iyi birmitingdi. Çok kalabalıktı. Yukarıya iyi birmesaj verdiğimizi düşünüyorum. Ben hiçböyle bir miting görmemiştim.

- 29 Kasım mitingi krize karşı tepkininbirleşik ve kitlesel bir şekilde gösterilmesiaçısından başlangıçtı. “Krizin faturasınıödememek” için bundan sonra neleryapılmalı?

1. işçi: Krize karşı platformlaroluşturulabilir. Bu platformlar krizdenetkilenen biz işçilere ödettirilen bedeli dahaaza indirebilir. Sosyal düzeni sağlayabilir.

2. işçi: Krizin faturasını ödememek içinörgütlenmemiz, birbirimize kenetlenmemizgerekiyor. Patronlara karşı sendikalarımızla,derneklerimizle mücadele etmeliyiz. Bizsesimizi yerinde ve zamanında söyleyipyumruğumuzu masaya vurduğumuzdapatronlar korkacak. İşçiler artık uykudanuyanıyor. Patronlar da, hükümet de bununfarkında. Bu krizde örgütlü olmayan bilinçsizişçiler daha çok eziliyor.

3. işçi: Biz sömürülmeye, taşeronluğakarşı burada işgal yapıyoruz mesela. Buradaverdiğimiz mücadele çok önemli. Eğerkazanırsak taşeronluk sistemini altedebilmenin mümkün olduğunu tümTürkiye’ye göstereceğiz ve bu diğer işçileriçin de umut olacak. Sistem kendine köleyetiştirmek istiyor ama bu sisteme her yerdekarşı durursak kazanabiliriz.

Ayhan Ekinci ile konuştuk... Kızıl Bayrak � 19Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008

- Metal TİS’lerinde yaşanan gelişmeleri vesürece ilişkin düşüncelerinizi kısaca belirtirmisiniz?

Ayhan Ekinci: MESS ile 10 Ağustos’ta başlayangörüşmeler 10 Ekim’de MESS’in verdiği tekliflebirlikte tıkandı. MESS bize ne vermişti?

Birincisi, MESS bize ilk altı ayla ile ilgili % 4.10verdi. Üçüncü, dördüncü, beşinci aylarla ilgiliherhangi bir şey yok. İkincisi, denkleştirmeyi getirdi.Denkleştirme işçilere 11 saatlik bir çalışma sistemigetiriyor. Üçüncüsü, ikramiyelerle ilgili. Metalişkolunda 120 günlük ikramiyesi olan bir işçinin fiiliçalıştığı günler üzerinden parasını vereceğim diyor.Yani, ben işçinin ücretsiz izin halinde, istirahathalinde gelmediği günlerin parasını ödemeyeceğim.Bu da 120 günlük ikramiye bedelinin yarı yarıyadüşmesi demektir. Dördüncüsü, Türkiye’de yeni yenigelişmekte olan AR-GE bölümleri için “Ben bunlarıkapsam dışına alacağım. Bunların sendikada örgütlüolmalarını istemiyorum. Kadrolu olmalarınıistemiyorum. Bunların çalışma sürelerini benbelirlemek istiyorum” diyor.

Vermiş olduğu bu teklifle birlikte, sürecin debitmesiyle TİS görüşmeleri tıkandı. Daha sonra toplusözleşme takvimimiz devam etti ve arabuluculuksafhası başladı. Arabulucu atandı ve bu süreiçerisinde iki kez görüşme oldu. İki görüşmede deMESS kendi sunduğu maddelerden geri adım atmadı.

Arabulucunun ‘80’den beri hiçbir görüşmeyisonuçlandırdığı görülmemiştir. Arabulucu, süresidolduktan sonra raporunu yazacak. Rapor elimizegeçtiği tarihten itibaren MESS grup toplu sözleşmekapsamında olan işyerlerinde grev kararlarınıasacağız. Bu da bize, arabulucu raporuyla birliktegrev sürecinin başladığını gösteriyor. Bu “greveçıkıyoruz” anlamında değil tabii. Yasal prosedür olan60 günlük sürenin başladığını gösteriyor. Bu 60günlük süre içerisinde, toplu iş sözleşmesikapsamındaki işyerlerinde TİS komitelerimizle grevtarihini belirleyeceğiz. Bu sürecin bayram sonrasınasarkacağını düşünüyoruz.

Tabii bu arada metal işkolunda örgütlü sarısendika olan Türk Metal, metal işçilerinin kazanılmışhaklarını gaspetmeye dönük bir harekette bulunabilir.Zira, kendi şube yöneticilerinin de söylediği gibi,Ramazan ayında toplu sözleşme sürecini bitirmeyiplanlıyorlardı. Ama sendikamızın yoğuneylemliliklerinden dolayı bir sıkışıklık yaşayıp bunuyapamadılar. Zaten bu sendikanın ve başındaki“Emlakçı Mustafa”nın metal işçilerinin haklarınıkoruma gibi bir amacı olduğunu düşünmüyoruz.Sadece kendini kurtarma hesabı yapan “EmlakçıMustafa” metal işçilerini kullanıyor. Kenditemsilcilerini toplayarak bir görüşme yapacağınınbilgisini aldık. Bu da şunu gösteriyor; artık iyicesıkıştı ve bir an önce de toplu sözleşmeden kurtulmakistiyor. Bizim yoğun eylemlilik ve bilgilendirmetoplantılarımızdan dolayı sıkıntı yaşıyor ve sürecindaha da uzamasını istemiyor. Bu yüzden de bayramsonuna kadar yeni bir satış sözleşmesine imza atabilir.

Ama buna metal işçilerinin çok büyük bir tepkigöstereceğini biliyoruz. Sendika olarak, yaptığımızeylemliliklerin belli bir etkisi olduğu konusunda örgütolarak hemfikiriz. Ama bunlar yeterli mi? Değil tabii

ki. Sonuçta hala MESS’in ne verdiğini bilmeyenmetal işçileri var. Krizi bahane ederek insanlarısindirmek isteyen bir sarı sendika var. Metalişçilerinin kazanılmış haklarının gaspedilmesine gözyumacaklar.

Biz BMİS olarak metal işçilerinin kazanılmışhaklarını daha ileriye taşıyarak süreci bitirmekistiyoruz. Şu an için sıkıntımız TİS sürecinin vekrizin aynı döneme denk gelmesi. Bu, sendikamızı veçalışanlarımızı biraz zora soktu. Ama bugünkü krizimetal işçileri yaratmadı, bunu aylardır alanlardahaykırıyoruz.

Bizler 2008’in ilk 10 ayı sürekli ürettik,arkadaşlarımız gece-gündüz demeden 11-12 saatçalıştı. Son iki ayda, metal patronlarının almışoldukları işlerin büyük çoğunluğunu bitirmişdurumda metal işçisi. 2008’in son 2 ayında 2009’unişlerini yapmaya başladılar. Ama krizle birlikte metalpatronları çalışanların kazanılmış haklarına gözdikmeye başladılar. Bizim örgütlü olduğumuzfabrikalarda yaptığımız eylemliliklerimizden dolayıbu konuda rahat davranamadılar. Bizim dışımızdakiişyerlerinde işçilerin ücretlerini dörtte bir oranındakesiyorlar. Aylıklarda büyük bir düşüş var. Ücretsizve yarı ücretli izinler gündemde.

Bununla ilgili, son çıkan 4857 sayılı kanunun 65.maddesinde, işsizlik sigortasından, krizden dolayızarar gördüğü takdirde işçinin mağduriyeti giderilirdeniliyor. BMİS olarak bunu metal işçilerineduyurduk. Bu yasa bize şunu gösteriyor: Herhangi birkrizden dolayı işverenin işleri aksadığı takdirdeişsizlik fonundaki para kullanılır. Ama hem hükümethem de metal patronları, fonda biriken parayı işçiyevermekten ziyade kendileri almaya çalışıyorlardı.Artık o kadar yüzsüz davranıyorlar ki, İMF’den gelenparanın da, fonda biriken paranın da hepsini bizevereceksin diyorlar. Biz de metal işçisine şunuanlattık; bu para bizim paramızdır. Zararın telafiedilmesi konusunda arkadaşlarımızı bilgilendirmeyeçalışıyoruz. Bu çerçevede gerekli girişimleriişyerlerinde yaptık. İşverenleri Bölge Çalışma’yadilekçe göndermeye zorlattık. Şimdi BölgeMüdürlükleri hareketlilik halinde. Bizim olan buparaların ücretli ve yarı ücretli izine çıkarılan işçilereverilmesi için, ‘bu para işçilerin parasıdır, onlaraverilecek’ diyen Çalışma Bakanı’na başvurulardabulunuyoruz.

- Bu dönemde Bursa’da süreç nasıl işliyor?- Metal sektöründe çalışan, ama örgütlü ama

örgütsüz, üyemiz olsun veya olmasın, tüm metalişçilerini kapsayan bir toplu sözleşme taslağıhazırladık. Metal sektöründe çok düşük ücretliçalışanlarımız var. Emekliliği dolan arkadaşlarımızınayrılmasından ve işçi sirkülasyonunun çokolmasından dolayı yeni arkadaşlar geliyor ve saatücretleri çok düşük.

Biz TİS komitelerimizle hazırladığımız taslakta,bunların belli oranda arttırılmasını ve daha sonra da% 5 + 80 kuruş olarak yansımasını öngördük. Buradabir şey dikkatimizi çekti. Bizden başka, Türk Metal’inşube yöneticilerine varıncaya kadar, bizimhazırladığımız taslağı öne sürerek “Evet bu taslakiyidir, bu taslaktakilere göre süreç sona ermelidir”

dediler. Gebze’de, İzmit’te, Bursa’da bu böyle.Çünkü onların hazırladığı taslağa göre, fazla ücretalan yine fazla zam alacak, az ücret alan da yine çokdüşük bir zamla karşı karşıya kalacak. İşçiler debizim taslağımızı sahiplendiler. Tüm işçilerdenolumlu tepkiler aldık. Bu anlamda Bursa’dakigelişmeler aslında iyi.

Biz Bursa’da ilkleri başardık. Asil Çelik’te çalışanişçilerle “Ben ücretsiz ve yarı ücretli izni kabuletmiyorum!” diyerek başkaldırdık. Hem bizimüyelerimize güven geldi, hem de diğer metal işçileri“bu böyle de yapılabiliyormuş” demeye başladılar.Bu mantık Bursa’da yayılmaya başladı. MESS’invermiş olduğu tekliflerle ilgili olarak işçilerde “benbunları istemiyorum” deme cesareti yaygınlaşmayabaşladı. 11 saatlik çalışmanın dayatılmasına, fazlamesainin ödenmemesine başkaldırıyı Prysmianişçileriyle uyguladık. Vardiya çıkışında fabrikayıterketmeme eylemiyle patronu uyardık. Budayatmalar devam ederse, sadece Prysmian ve AsilÇelik’te değil her yerde benzeri eylemlerinbaşlayacağına inanıyoruz. Bosch işçisi de bunu yaptı,her ne kadar çok duyulmadıysa da. Bu medyadayansıtılmadı. Bu maddeler üzerinde ısrar edilirse,sürecin bu yöne gittiğini görüyoruz. Metal işçisininkazanılmış hakları bir çırpıda alınmak isteniyor amametal işçisi buna sessiz kalmayacaktır.

Bursa’da, başta Tofaş, Renault ve Boschfabrikaları olmak üzere birçok yerde gerçekleşenişten çıkarmalara karşı bu sarı sendikanın yöneticilerikıllarını bile kıpırdatmadılar. Bu çıkışların işçilerisindirmeye, kazanılmış haklarının savunulması içingösterilen iradenin kırılmasına yönelik olduğunudüşünüyorum. Burada Asil Çelik ve Asemadfabrikalarını örnek vermek istiyorum. Siz işçiyeörgütlülük ve mücadele anlamında bir şeylerverdiğiniz zaman bunun karşılığını alıyorsunuz. Hiçbeklemediğimiz yerde grev oylaması yapıldı veişverene büyük bir şamar indirildi. Olumsuzluklararağmen greve “evet” denildi. Örgütlü olduğumuzişyerlerinde greve “evet” kararları alınıyor. Biz artıkgrev oylaması yapılırsa “ne olur” diyedüşünmüyoruz. Metal işçileri artık patronlara buşekilde cevap verecektir. Metal işçilerinin Asemad veAsil Çelik başlattığı mücadele sadece metal sektörünedeğil diğer sektörlere de yayılacaktır. Patronlarkasalarında biriktirdikleri artı değerleri bizimlepaylaşacaklar. Krizi bahane ederek kazanılmışhaklarımıza saldırırlarsa büyük bir tokat yiyecekler.

Bayram sonrası süreç metal işçisi için yoğuneylemliliklerin ve grevlerin olduğu bir süreç olarakgeçecek. Bayram sürecinde metal işçilerininkazanılmış haklarına yönelik bir saldırı olursa, hemhükümet, hem metal patronları hem de sarı sendikametal işçilerinden gerekli cevabı alacaktır.

Biz yıllardır mücadelenin içindeyiz. İşçilikhayatımızdan beri bu sarı sendikanın tavrını çok iyibiliyoruz. Bunlar puslu havayı severler. Yani onlarınböyle bir tutum alması hiç de sürpriz olmaz. Amaonlar ne yaparsa yapsın, biz BMİS olaraktaleplerimizden asla vazgeçmeyeceğiz ve budayatmalara karşı direnişimizi sürdüreceğiz. Kısacasıbiz yine de grevde olacağız.

Kızıl Bayrak / Bursa

BMİS Bursa Şube Başkanı Ayhan Ekinci ile metal TİS’leri üzerine konuştuk...

“Taleplerimizden asla vazgeçmeyeceğiz,direnişimizi sürdüreceğiz!”

Esenyurt İşçi Platformu Girişimi çalışmalarından...20 � Kızıl Bayrak Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008

2. Büyükçekmece İşçi Kurultayı’nda bölgesel birişçi platformunun önemi tartışılmış ve böyle birplatformun oluşturulması kararlaştırılmıştı. Bukarardan hareketle bölgemizde ihtiyaç duyduğumuzböyle bir örgütlülüğü yaşama geçirmek için yaklaşıkiki aydır hedefli bir çalışma yürütüyoruz. Fabrikalardaderinleşme hedefiyle oluşturulan metal ve tekstil işçikomisyonları düzenli olarak bir araya geliyorlar veçeşitli etkinlikler planlıyorlar. Krizin işçi ve emekçilerüzerindeki yıkıcı etkilerinin yoğun şekilde hissedildiğibugünlerde “Krizin faturasını patronlar ödesin!”şiarıyla çalışmalarımızı hızlandırmış bulunuyoruz.

Krizin sorumluları işçi ve emekçilere ağır bir faturadayatıyor. İşten çıkartmalar, ücretsiz izinler yaygın birbiçimde yaşanırken, patronlar kriz ortamını bahaneederek işçi sınıfının kazanılmış haklarını gaspediyor,çalışma biçimini esnekleştiriyor, düşük ücretdayatıyorlar. Bölgemizde de yaygın yaşanan busaldırıların giderek boyutlanacağı ve işçilere dayatılanyıkımın derinleşeceği ortadadır.

Kapitalizmin yapısal krizinin bölgemizdeki yansımaları

Esenyurt-Kıraç bölgesinde kapitalist patronlar krizibahane ederek saldırıları başlatmış bulunuyorlar. Birsüre önce Türk Metal’de örgütlenme çalışmalarıbaşlatan Pressan’da 70 işçi işten çıkartıldı. Böylecesendikal mücadele boşa çıkarıldı. Mega Elektronik’teişçiler ayda 15 gün çalıştırılıp 15 gün ücretsiz izneçıkartılıyor. Yıldız Kalıp’ta işten çıkartmalar yaşanıyorve ücretler geç ödeniyor. Öztiryakiler’de ücretlergeciktirilerek parça parça veriliyor. Baydemirler’deücretsiz izin ve çıkışlar yaşanıyor. Esenyurt Hadımköyyolu üzerinde faaliyet gösteren Yılmazlar Tekstil’de52 işçi kriz bahane gösterilerek işten çıkarıldı. Geneaynı bölgede üretim yapan Rosse Tekstil patronu krizbahanesiyle işçilerin ücretlerini ödemesi gerekentarihte ödemedi.

Bu listeyi uzatmak mümkün. Önümüzdeki dönembu ve benzeri saldırılar artacaktır. İşsizliğinkitleselleşmesi, ücretlerin düşürülmesi, haklarıntırpanlanması, vergilerin çoğalması, yaşam kalitemizindüşürülmesi gibi saldırılarla yüzyüze kalacağız.

Sınıf çalışmamızda derinleşerekilerleyeceğiz!

Krizlerin ağırlaştığı ve bunu faturasının işçi sınıfıve emekçilere ödetildiği her durumda egemenlerin enbüyük korkusu “sosyal patlama tehlikesi”dir. Sermayesözcüleri 2009 yılı içerisinde 3 milyon işçinin iştençıkarılacağını söylüyorlar. Burjuvazinin “sosyalpatlama” korkusunu gerçeğe dönüştürebilmek için budönemde “sınıfa karşı sınıf” vurgusunu öne çıkararak,“Krizin faturası kapitalistlere!” şiarıyla yürüteceğimizçalışmalarımız önemli bir yerde durmaktadır.Fabrikalarda taban örgütlenmelerine dayanarakderinleşmeyi hedeflediğimiz çalışmalarımızı çeşitliaraçları ve yöntemleri çok yönlü kullanarakyoğunlaştırma çabasındayız. Fabrika ve işletmelerdederinleşecek olan çalışmamızı eylemsel bir hatta örmeve sınıfın ileri unsurlarını böyle bir çalışma etrafındaörgütleme hedefiyle hareket ediyoruz.

Bunun dışında platformumuz, her ay düzenliçıkardığı Esenyurt İşçi Bülteni’ni bu süreçte etkin birşekilde kullanacaktır. Bültenimizi A3 ebadındaçıkarmaya başladık. Böylece adım adım yerel gündemehakim, gündem belirleyen ve tutum aldıran yerel birsiyasi işçi gazetesi düzeyine ulaştırma hedefindeyiz.Bunun dışında sınıfın bağımsız tutumunu açıklayanbildiri, afiş vb. araçlarla, işçi toplantılarıyla, basınaçıklamaları gibi eylem ve etkinliklerle süreceyükleneceğiz. Bu çerçevede fabrikalara seslenen özelbildirileri kullanmaya başladık. Krizin sonuçlarını ilkelden yaşayan Yıldız Kalıp ile Öztiryakilerfabrikalarına yönelik özel bildirilerimizi ulaştırdık.Ayrıca iki tekstil fabrikasına dönük hazırladığımız özelbildirileri kısa sürede işçilere ulaştıracağız.

Metal işçileri ve tekstil işçileri komisyonları da krizgündemli işçi toplantıları gerçekleştirdi. Toplantılardakrizin sonuçları ve yapılması gerekenler üzerineverimli tartışmalar yapıldı. Geneldekinin bir yansımasıolarak bölgemizde de patronların kriz bahanesiylegerçekleştirdikleri işten atmalar, ücretsiz izin gibisaldırılar, sınıf cephesinden henüz eylemli bir tepkiyleyanıtlanmamıştır. Bu durumu değiştirmek, baştabulunduğumuz fabrikalar olmak üzere bölgede yaşananher soruna karşı eylemli tepkileri yaşama geçirmek

platformumuzun önünde bir görev olarak durmaktadır. Kriz öncelikle kadın işçileri etkilemektedir.

Bölgemizde kadın komisyonu çalışmalarınıyoğunlaştırdığımız bu süreçte, emekçi kadınçalışmamıza daha da ağırlık vereceğiz. Emekçi kadınkomisyonumuz belli aralıklarla toplantılar veetkinlikler organize etmekte, bazı materyal ve araçlarlaalanına müdahale etmektedir.

Krize karşı yürüttüğümüz faaliyeti başlayan asgariücret görüşmeleri ve yaklaşan Ocak ayı zamdönemlerine ilişkin çalışmalarla birleştireceğiz. Buçerçevede çalışmamızı, “Krizin faturası kapitalistlere!”,“İşten atmalar, ücretsiz izinler yasaklansın!”, “Herkeseiş, tüm çalışanlara iş güvencesi!”, “Vergiden muaf,insanca yaşamaya yetecek ücret!”, “Asgari ücretbelirlenirken 4 kişilik bir ailenin tüm ihtiyaçları dikkatealınsın!” talepleri etrafında, işçilere tutum aldırmak veeyleme geçirmek hedefiyle yürüteceğiz.

Metal komisyonu çalışmalarından...

Bilindiği gibi, onbinlerce metal işçisini kapsayantoplu iş sözleşmelerinde metal patronları krizi bahaneederek işçilere esnek çalışmayı ve düşük ücretleridayatmaktadır. Esenyurt İşçi Platformu Girişimi Metalİşçileri Komisyonu olarak, metal TİS sonuçları sadecesendika üyelerini değil örgütlü-örgütsüz tüm metalişçilerini yakından ilgilendirdiği için, bu gündemli birçalışma yürüttük. Metal işçisini seyirci değil tarafolmaya çağıran faaliyetimizle bölgemizdeki metalişçilerine ulaşmaya çalıştık.

Bölgemizde, Birleşik Metal-İş’te örgütlü Gimsan veKonvekta işçilerine metal işçileri bültenlerinin yanısıra,TİS sürecine dahil olmadıkları için BMİS’ineylemlerine katılmayan işçilere bu eylemlere katılmave eylem sürecini bölgemizde büyütme çağrısı yapanbildirilerle seslendik. Krizin sonuçlarını ilk eldenyaşayan Yıldız Kalıp ile Öztiryakiler fabrikalarına özelbildirilerimizi ulaştırdık.

Yine metal işçileri olarak kriz gündemli bir toplantıgerçekleştirdik. Metal işçileri toplantısı içinbölgemizde bulunan Makel, Öztiryakiler, Yıldız Kalıp,Gimsan ve Konvekta fabrikalarına çağrı bildirileridağıttık. Aynı bildirileri Depo ve Köyiçi’nde sabah işegitmek için servis bekleyen işçilere de ulaştırdık.Bunun dışında toplantıya çağrı amaçlı “İşten atmalar,ücretsiz izinler yasaklansın! Krizin faturası patronlara!”şiarlı ozalitleri bölgemizde kullandık.

Kriz gündemli yaptığımız toplantıda, işçilerin, krizbahanesiyle işten atılmaları, ücretsiz izinleri ve diğersaldırıları doğal karşılama gibi bir eğilimtaşıyabildiklerini gözledik. Ancak bu eğilim bilinçliolmaktan çok, bu saldırılara karşı ne yapacağınıbilmeyen bir ruhhalinin yansımasıdır. Bu süreçte işçisınıfı propagandaya daha açık ve alıcı hale gelmektedir.Ancak genel propaganda ve tahlilden çok, eylemli birhatla birleşen etkin bir propaganda-ajitasyonçalışmalarını yoğunlaştırmak gerekiyor. Yapılanverimli tartışmalardan da hareketle önümüzdeki dönemeylemli süreçlerle bölge işçilerine seslenmeye devamedeceğiz.

Esenyurt İşçi Platformu Girişimi olarak,platformumuzu kısa bir süre sonra ilan edecek, bölgededevrimci bir sınıf hareketi geliştirme hedefiyleçalışmalarımızı sürdürecek, saldırıları göğüsleyereksınıf çalışmamızda ilerleyeceğiz.

Esenyurt İşçi Platformu Girişimi

Esenyurt İşçi Platformu Girişimi çalışmalarından...

Etkin, yaygın ve tempolu bir çalışma!

İstanbul’da 10. yıl etkinliği! Kızıl Bayrak � 21Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP),Büyük Ekim Devrimi’nin 91., Yeni Ekimler’inPartisi’nin 10. yılı vesilesiyle düzenlediği panellerzincirinin sonuncusunu 30 Kasım günü İstanbul’dagerçekleştirdi.

Geçtiğimiz haftalarda Adana, Ankara ve İzmir’dedüzenlenen panellerin ardından İstanbul’dagerçekleştirilen panelle Ekim Devrimi ve YeniEkimler’in Partisi bir kez daha selamlanırken,sosyalizmin güncelliği tüm canlılığıyla ortaya konuldu.

Panele Prof. Dr. Yüksel Akkaya, Tez-Koop-İşSendikası Genel Eğitim Danışmanı Volkan Yaraşır veBağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP)Temsilcisi konuşmacı olarak katıldılar.

İki bölüm halinde gerçekleştirilen panelin ilkbölümünde panelistlere söz verilirken ikinci bölümdekatılımcıların panelistlere yönelttiği sorular yanıtlandı.

Panel, dünyanın farklı yerlerinden eylemgörüntüleri ve devrimci marşlardan oluşan birsinevizyon gösterimi ile başladı. Ardından açılışkonuşması gerçekleştirildi.

Açılış konuşmasında 21. yüzyılın ilk on yılındaemperyalist saldırganlığın tırmandığı ifade edildi.Bugün yaşanan krizin kapitalizmin yapısal çelişkileriniortaya koyduğu ve neoliberal politikaların iflasıanlamına geldiği söylendi. Kapitalizmin yıkılabilmesiiçin devrimci hazırlığın gerektiği ve Ekim Devrimiderslerinin bu açıdan öğretici olduğu vurgulandı.

Ardından Yeni Ekimler Partisi’ni emekleriyleyücelten Habip, Ümit ve Hatice yoldaşlar şahsındadevrim ve sosyalizm davasında şehit düşenler için birdakikalık saygı duruşu gerçekleştirildi ve panelistlerkürsüye davet edildi. İlk sözü Yüksel Akkaya aldı.

“Kriz dönemleri devrimle taçlandırılmazsageçmiş süreç işler!”

Tarihsel süreç içinde kapitalizmin gelişimaşamalarını ele alarak konuşmasına başlayan Akkaya,insanlık tarihinin bugüne kadar tanık olduğu krizlerüzerinde durdu. I. ve II. Dünya Savaşları’nın ardındangelen krizlerle beraber günümüzde III. DünyaSavaşı’nın çıkmamasının aldatıcı olmaması gerektiğinisöyleyerek, yaygın bir III. Dünya Savaşı’nınyaşanmakta olduğu tespitinde bulundu. Kriz dönemleribir devrimle taçlandırılmadığı, kapitalist sistem ortadankaldırılmadığı sürece geçmiş tarihsel sürecin bir kezdaha işleyeceğini söyledi.

Akkaya konuşmasını “Ne yapmalı?” sorusununcevabını veren şu sözlerle sonlandırdı: “Kentyoksullarını kucaklayan bir işçi sınıfı mücadelesineihtiyacımız var. Bunu nasıl yapabiliriz? Bunu aslındaişçi sınıfının çalışma yerleri olan işyerlerindenbaşlatabiliriz. İşyerlerinden çıkıp sokaklarda, evlerdesürdürebiliriz. Sokaklardan çıkıp kentlerde, havzalardasürdürebiliriz. Kentlerden, havzalardan çıkıp bütünülkeye bunu yayabiliriz. Kim yapacak bunu? Kuşkusuzişçi sınıfına önderlik yapacak bir parti yapacak.Siyasal yapılar yapacak. Peki nasıl olacak bu?Örgütlenme dikey, yatay bütün örgütlenmeleri içermeli.Yani sendikalardan kitle örgütlerine, yoksullardanişsizlere kadar herkesi kapsayacak bir örgütlenme veörgütlü bir mücadele gerekiyor. Bu mücadele mutlakadevrimci bir mücadele olmalı. Bu mücadele mutlakaiktidar perspektifi taşıyabilmeli…”

Volkan Yaraşır’dan Ekim Devrimi üzerinecanlı anlatım...

Volkan Yaraşır ise oldukça uzun süren ve ilgiyledinlenen konuşmasına Adana, Ankara ve İzmir’deaynı başlıkla gerçekleştirilen etkinliklerin öneminedeğinerek başladı. Geçmişte yapılan Ekim Devrimianmalarının sol hareketlerin tartışma platformlarınadönen etkinlikler olduğuna, ancak bunun bugün aynıbiçimde hayata geçirilmediğine işaret etti.“RuhuEkim’de olan arkadaşlar bu tartışmayı her düzeydeaçtılar” diyerek, BDSP’nin düzenlediği etkinliklerinönemine vurgu yaptı.

Yaraşır, Bolşevik Parti’nin Ekim Devrimisürecindeki özel yeri, önemi ve işçi sınıfının tarihselmisyonu üzerine düşüncelerini oldukça canlı vecoşkulu bir anlatımla sundu. Ekim Devrimi’ninhazırlanış sürecini tarihsel altyapısı ışığında anlattı.

“Ekim Devrimi nedir?” sorusunun cevabını ise ikitanım altında topladı. “11. Tez + Sovyetler”tanımlamasını Marx’ın “Aslolan dünyayıdeğiştirmektir!” sözüyle birleştirdi. Marx’ın 11.Tez’ini “Tek yol devrim!” olarak nitelendiren VolkanYaraşır, sınıfın yıkıcı gücünü yaratacak olanı ise“parti” olarak tanımladı.

Sovyetler üzerinde özenle duran Yaraşır,Sovyetleri, somut ihtiyaçların ürünü olarak ortayaçıkan taban örgütlenmeleri olarak nitelendirdi.Rusya’da sınıf hareketinin siyasallaşma sürecini çeşitlideneyimler ışığında sundu. 1905 Devrimi’nden EkimDevrimi’ne uzanan süreç üzerinde durdu. BolşevikParti’nin Ekim Devrimi’ni hazırlayan süreçteki özelrolüne ilişkin vurgular yaparak, Bolşevik Parti’ninkarakterini “4-İ formülü” altında topladı. İradeci(volantarist), illegal, işçi sınıfıyla organik bağ veihtilalci” olarak açtığı formülasyonunu somutörneklerle besledi.

Konuşma Bolşevik Parti’nin rolüne ve Lenin’inEkim Devrimi’ni önceleyen süreçteki özel konumunayapılan vurgularla devam etti.

Yaraşır’ın konuşması, Türkiye’de sınıf hareketininnabzının sanayi havzalarında attığı ve bu havzalardaçalışma yürütmenin gerekliliğine yaptığı özelvurgularla devam etti. Ekim Devrimi’nin ancak bukoşullarda referans olabileceğini belirtti.

BDSP Temsilcisi: “Sıra Lenin’in haklılığınada gelecektir!”

BDSP temsilcisi sözlerine önemli bir tarihselsüreçten geçildiğini vurgulayarak başladı.Emperyalist-kapitalist sistemin tam bir çöküşiçerisinde olduğunu, burjuva ideologların bile Marx’ınhaklılığını kabul etmek zorunda kaldığını söyledi.Kapitalizmi daha zor günlerin beklediğini, sıranınLenin’in haklılığına da geleceğini vurguladı.

Yaşanan krizin genel tablosunun çizildiğikonuşmada, 29 Kasım’da gerçekleştirilen mitinge dedeğinildi; bu mitingin sadece başlangıç olarakalgılanması gerektiği, mücadelenin bundan sonra dahada çetin geçeceği söylendi. Kriz nedeniyle işçi veemekçilere yönelik saldırıların da artacağıvurgulanarak “Krizin faturası kapitalistlere!” şiarıylamücadelenin öneminden bahsedildi.

Komünisthareketin sınıfa yöneliminin ve devrimci partiihtiyacının vurgulanmasının ardından Türkiye’de solhareketin gelişimine dair bir anlatım yapıldı. ‘60’lardagündeme gelen küçük- burjuva sosyalizmi ve ‘71devrimci kopuşunun ardından hakim olan küçük-burjuva devrimciliği tanımlanarak bu dönemlerintemel özellikleri ortaya konuldu.

12 Eylül’e gelindiğinde kazanılan mevzilerinkolaylıkla kaybedildiğini vurgulayan BDSP temsilcisi,12 Eylül sonrası dönemi ve komünist hareketin ortayaçıktığı koşulları anlattı. Bu dönemde EKİM adını alankomünistlerin sorunu ideolojik planda ortayakoyduklarını, sınıfsal özünü yakalayarak yönelimlerinide buna göre şekillendirdiklerini belirtti ve teorikçıkışın sınıf yönelimi ile birleştirilmesinin anlamınıifade etti.

Devrimci programa sahip olmanın hayati önemineişaret edilerek, Bolşevik Parti’nin illegal ve ihtilalciolduğu belirtildi ve “böyle bir örgüt önce devrimciteori ile korunuyor, devrimci teori olmadan devrimcipratik olmaz” denildi. Devrimci örgütlerin bugünyaşadığı sorunların ideolojik-teorik planda zaaflarınıaşamamalarından ve geçmişleriylehesaplaşamamalarından kaynaklandığı, bu hareketlerinartık programlarına bile sahip çıkamadıkları söylendi.

“Türkiye’de artık proletarya sosyalizmi dönemivardır, Türkiye’de artık Komünist İşçi Partisi vardır”sözleriyle partinin iddiasını ortaya koyan BDSPtemsilcisi, partinin Türkiye’nin devrimci geleceğinitemsil ettiğini dile getirdi. Devrimci program ileillegal-ihtilalci örgütün önemini vurguladı. Sınıfdevrimcilerinin tüm eksiklerine rağmen sınıf içindefaaliyet yürütme ısrar ve iradesi gösterdiğini, sınıfhareketi içerisinde yer tutmaya çalıştığını söyledi.

Konuşması şu sözlerle sona erdi:“İşte bolşevik partiye dair söylenenler ortada, işte

Komünist İşçi Partisi gerçeği. İşte biz bu birikimleredayanarak geleceği omuzlayabileceğimiz birdönemden geçiyoruz. Ekim Devrimi’nin 91., YeniEkimler’in Partisi’nin 10. yılını kutladığımız böyle birdönemde bunları tartışmamız tesadüfi değil. Bu birtarihsel eşiktir, biz buna hazırlıklı giriyoruz…”

BDSP temsilcisinin konuşmasının ardındansalonda “Yeni Ekimler için ileri!” sloganı coşkuylaatıldı.

Panelin ikinci bölümde izleyicilerin sorularınayanıt verildi. Bu bölümde sosyalizmin tarihselsorunları, ulusal sorun, taban örgütlenmeleri, sınıfındeğişen yapısı gibi pek çok konuda sorular yöneltildi.

Panele 250 civarında kişi katıldı. Yaklaşık 5 saatsüren panel boyunca tüm konuşmalar büyük bir ilgiyledinlendi. Konuşmalara gösterilen ilgi kendisini soru-cevap bölümünde de gösterdi, pek çok soru üzerindencanlı tartışmalar yaşandı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Ekim Devrimi 91. yılında İstanbul’da selamlandı...

Sosyalizm güncel, YeniEkimler’in Partisi gelecektir!

30 Kasım 2008 / İstanbul

Gençlik gelecek...22 � Kızıl Bayrak Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008

Anadolu Üniversitesi’nde 6 Kasım’dan sonrabaşlattığımız “Geçit yok!” kampanyasının faaliyetleridevam ediyor. Geçtiğimiz hafta boyunca YunusemreKampüsü’nde afişlerimizle, bildirilerimizle ve yayınsatışı gerçekleştirerek kampanyamızı öğrencileretaşıdık.

Bu hafta başında hazırlık öğrencilerine yönelikmerkezi bildirilerimizin dağıtımını gerçekleştirdik. 24ve 25 Kasım’da “25 Kasım Kadına Yönelik ŞiddeteKarşı Uluslararası Mücadele Günü” vesilesiylekapitalizmin şiddeti doğurduğunu ve çözümününsosyalizmde olduğunu vurgulayan, şiddetinkaynağına karşı kadın ve erkeği birlikte mücadeleyeçağıran duvar gazetelerini kampüsün çeşitli yerlerineastık. Merkezi afişlerimizi haftanın başından itibarenyaygın bir şekilde kullanarak kampanya çalışmasınısürdürüyoruz.

28 Kasım günü Anadolu Üniversitesi YunusemreKampüsü’nde “Geçit yok!” kampanyasını deklareeden ve 29 Kasım’da Ankara’da gerçekleştirilecekolan mitinge çağrı yapan bir basın açıklamasıgerçekleştirdik. Kampanyamızın şiarlarının yazılıolduğu pankart açtık.

Yemekhane önünde yapılan açıklamada şiarlaravurgu yapıldı.

“Gericiliğe ve çetelere geçit yok!” denilerek,sermayenin iç çatışmalarına gençliği yedeklemeyeçalışmasına ve sistemin bekası için her türlü saldırıyıgerçekleştirdiğine değinildi.

“Emperyalizme ve şovenizme geçit yok!”denilerek, emperyalist devletlerin kendi çıkarları içinkanlı katliamlar gerçekleştirerek, halklara yıkımdanbaşka bir şey getirmediğinden, Türk devletininemperyalist işgallere ortak olduğundan ve içerde deKürt halkına yönelik inkar ve imha politikalarıylayeni linçler örgütlemeye çalıştığından bahsedildi.

“Çürüyen düzene ve çeteleşen devlete geçityok!” denilerek, kapitalist düzenin her yönüyleçürüdüğünden ve kendi bekasını sağlamak için detepeden tırnağa çeteleştiğinden bahsedilerek, budüzenin tek alternatifinin sosyalizm olduğu

vurgulandı.“İşsizliğe ve geleceksizliğe geçit yok!”

şiarıyla mesleki alandaki dönüşümlere değinilerekgençliğin geleceği ve özgürlüğü için mücadeledenbaşka bir alternatifinin olmadığı dile getirildi.

“Ticarileşen eğitime geçit yok!” şiarıyla da, neo-liberal saldırıların en yoğun biçimde eğitim alanındayaşandığı, eğitimin paralı hale getirildiği ve anti-bilimsel bir eğitimin gençliğe dayatılarak sermayeninçıkarları doğrultusunda bilim üretildiğine vurguyapıldı.

Son olarak dünyayı etkisi altına alan ekonomikkrizden bahsedilerek, krizin geleceksizlik ve işsizlikdemek olduğu belirtildi.

Basın açıklamasında “Gençlik gelecek, geleceksosyalizm!”, “Diplomalı işsiz olmayacağız!”, “Eşitparasız, bilimsel, anadilde eğitim!”, “Bıji bıratiyagelan!”, “Kahrolsun MGK, MİT, CIA kontr-gerilla!”sloganları atıldı.

Ekim Gençliği / Eskişehir

İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nde faaliyetlerimizisistematik bir tarzda devam ettiriyoruz. Merkezimateryallerimizin yanı sıra bulunduğumuz alana özgüsorunları ve gündemleri işleyen afiş, ozalit, bildiri gibiaraçları da kullanarak ve Ekim Gençliği masamızıaçarak çalışmalarımızın yerel ayaklarını örüyoruz.

“Geçit yok!” başlıklı kampanyamızın duyurusunu,Dokuz Çeşmeler Yerleşkesi, Tınaztepe Yerleşkesi,Güzel Sanatlar ve Eğitim Fakülteleri’nde yaygın olarakgerçekleştirdik.

Geçtiğimiz haftalarda Yabancı Diller Yüksekokuluöğrencileri ile birlikte kampanya gündemli toplantılargerçekleştirdik. Genel planda öğrenci gençliğinmücadele gündemlerine, özelde DEÜ HazırlıkÖğrencileri’nin sorunlarına ve mücadele yol veyöntemlerine dair sohbet ettik. Harçlara gelen zamlara,kayıt paralarına, üniversitemizde son iki yıldır zorlaalınmaya başlanan “bağış” paralarına ve “güvenlik”olarak uygulanan turnike ve kamera sisteminedeğindik.

Bu tartışmalar sonucunda, Hazırlık Öğrencileriolarak karşı karşıya kaldığımız sorunları diğerarkadaşlarımızla paylaşmak ve bunlara karşı mücadeleetmek amacıyla bir bülten çıkarma kararı aldık. Ayrıcaher hafta düzenli olarak kampanya gündemlerine dairsöyleşiler yapmayı planlıyoruz. Kampanyamızınduyurusunu yaptığımız diğer yerleşke ve fakültelere debenzer bir hat üzerinden çalışmalarımızı taşımayıhedefliyoruz.

Faaliyetlerimiz esnasında kapitalist sistemin bizgençliğe, işçi ve emekçilere açlığı, yoksulluğu,işsizliği, geleceksizliği dayattığını, alternatifininsosyalizm olduğunu dile getiriyoruz. Krizin sistemindoğası gereği yaşandığı ve krizi yaratanın kapitalistlerolduğu vurgusuyla gençliği mücadele çağırıyoruz. Bukapsamda “Kriz demek, işsizlik, geleceksizlik demektir!/ İşsizliğe, geleceksizliğe geçit yok! / 29 Kasım’daAnkara’dayız!” şiarlı afişlerimizi yaygın olarakkullandık.

Dokuz Eylül Üniversitesi Ekim Gençliği

YTÜ’de kampanyafaaliyetlerinden...

Yıldız Teknik Üniversitesi’nde (YTÜ) dönembaşından beri sürdürülen yoğun propagandaçalışması “Geçit yok!” kampanyası ilebütünleştirilerek devam ediyor.

YTÜ Mimarlık Fakültesi’nde imzakampanyası

YTÜ’de yeni dönemin başlaması ile beraberMimarlık Fakültesi’ndeki üç öğrenci atölyesinden enbüyük olanı dekanlık tarafından iptal edilmiş, biri desınıfa dönüştürülerek öğrenci kullanımınakapatılmıştı. Böylece fakülte öğrencilerinin grupçalışması yapacak alanları kalmamış oldu.“Mimarlık Fakültesi Öğrencileri” olarak atölyelerintekrar kullanıma açılması için imza toplamayabaşladık. Hazırlanan duvar gazeteleri ve açılan imzamasası ile çalışmayı yaygınlaştırıyoruz.

Amatör’ün yeni sayısı çıktıYTÜ’nün yerel yayını Amatör’ün yeni dönemde

çalışmalarına başlanmıştı. Derginin 6. sayısıüniversitede kullanılıyor. YTÜ’de servis ücretlerininzamlanması, Hazırlık Binası’nda klüp masaları dahilher türlü öğrenci faaliyetinin yasaklanması gibi yerelsorunların yanısıra, artan polis terörü ve TÜSİAD’ıneğitim raporu gibi başlıkları ele alan Amatör, dergiekibinin katılımı ile üniversitede açılan masadan veelden dağıtılarak okurlara ulaştırıldı.

Bir sonraki sayının hazırlık çalışmaları dabaşladı. Haftalık düzenli bir araya gelerek toplantılargerçekleştiriyoruz.

YTÜ Ekim Gençliği

DEÜ’de kampanya faaliyetlerinden...

28 Kasım 2008 / Eskişehir

AÜ’de “Geçit yok!”kampanyası sürüyor!

...gelecek sosyalizm! Kızıl Bayrak � 23Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008

Ülke genelinde estirilen faşist rüzgarüniversitelerde de kendini gösteriyor. İTÜ MaçkaKampüsü’nde 2 Aralık günü provokasyon yaratmayave faşist yayınlar dağıtmaya çalışan faşistleredevrimci ve demokrat öğrenciler tarafından izinverilmedi. Devrimcilerin müdahaleleri sonucu geriçekilen faşistler, bu kez de üniversite dışından gelenfaşist çapulcularla birlikte öğrencilere bıçak, satır vesallamalarla saldırdılar.

Faşist güruh öğle saatlerinde İTÜ’nün Maçka’dakiHazırlık Fakültesi binasında masa açarak faşist“Sancak” dergisinin dağıtımını yapmaya çalıştılar.Devrimci ve demokrat öğrenciler dergi dağıtımınıengellediler. Çıkan ilk çatışmanın ardından geriçekilen faşistler bu kez de üniversite dışındangetirdikleri kişilerle birlikte yeniden öğrencilerinüzerine saldırdılar. Satır ve bıçaklarla gerçekleşenfaşist saldırı sonucunda 4 öğrenci çeşitli yerlerindenyaralandı. Öğrencilerden üçü kaburga, bacak vekollarından bıçaklanırken bir öğrenci de gözündenyaralandı. Kaburgasından bıçaklanan öğrencinindurumunun ciddi olduğu belirtiliyor.

Olayın hemen ardından kampüse gelen polisler 13faşisti gözaltına aldı. Saldırıyla beraber kampüs içindetoplanmaya başlayan solcu öğrenciler, “Faşizme karşıomuz omuza!”, “Bedel ödedik bedel ödeteceğiz!”sloganlarını atarak basın açıklamasına çağrı yaptılar.

Yapılan basın açıklamasında, İTÜ’de faşizminbarınamayacağı, her türlü faşist faaliyetin İTÜöğrencileri tarafından engelleneceği, devrimci-demokrat öğrencilerin İTÜ’de anti-faşist mücadeleyidaha da yükselteceği vurgulandı.

“İTÜ’nün kapısı faşizme kapalı!

3 Aralık günü Maçka ve Maslak’ta faşistsaldırganlık bir kez daha protesto edildi.Gerçekleştirilen eylemlerde “İTÜ’nün kapısı faşizmekapalı!” sloganı yükseltildi.

Maçka:

Faşistleri üniversiteye göndererek faaliyetiengellemeye çalışan üniversite yönetimi, 3 Aralıkgünü bu tutumunun devamı olan bir örnek dahasergiledi. Hazırlık binasında devrimci güçlerin düzenliolarak masa açtığı sabitlendirilmiş masa ve panolarsökülmüştü. Yüksek Okul Müdürlüğü masalarınsökülmesine dair rektörlük emrini gerekçe gösterdi.

Sabahtan itibaren, saat 11.00’de başlayacakboykotun çağrısını yaptık. 2 Aralık günü saldırıyıgerçekleştiren faşistlerin resimlerini asarak teşhirettik. “İTÜ’de faşist istemiyoruz!” şiarlı afişlerleöğrencileri boykot için “Orta merdivenler”debuluşmaya çağırdık. Sınıfları dolaşarak bir gün önceyaşanan olayı anlatan ve eyleme çağıran konuşmalaryaptık.

Saat 11.00’de “Orta Merdivenler”in yanındatoplanmaya başlayan öğrenciler alkış ve ıslıklarla dersboykotu başlattılar. Yapılan konuşmalarda, bir günönce yaşanan saldırı anlatıldı, faşist saldırıyı protestoetmek ve yaralanan arkadaşlarımıza desteği büyütmekgerektiği vurgulandı. Sloganlar ve alkışlarla toplananöğrenciler “Saldıranlar cezalandırılsın! İTÜ’de faşististemiyoruz! / İTÜ Öğrencileri” yazılı pankartlabinanın birinci ve ikinci katında dolaştılar. Hazırlıkbinasının içerisi dolaşıldıktan sonra kapının önüne

çıkıldı.Basın açıklamasında, yaşanan saldırının

unutulmayacağı, bu zihniyete karşı mücadelenindevam edeceği ve faşist saldırıların bir dahayaşanmaması için herkesin destek vermesi gerektiğisöylendi. Eyleme destek veren Eğitim-Sen adına birkonuşma gerçekleştirildi. Basın açıklamasınınardından saat 12.00’ye kadar oturma eylemi yapıldı.Oturma eylemi sırasında Gündoğdu, Çav Bella veBeyazıt Marşı söylendi.

Eylem boyunca sık sık “İTÜ faşizme mezarolacak!”, “İTÜ’de faşist istemiyoruz!”, “Maçka’dafaşist istemiyoruz!”, “İTÜ’nün kapısı faşizmekapalı!”, “Faşizme karşı omuz omuza!”,“Üniversiteler bizimdir, bizimle özgürleşecek!”sloganları atıldı. Maçka Kampüsü’nün bahçesindekiçınara siyah bez bağlandı ve öğrenciler kağıtlarayazdıkları talepleri üzerine astılar.

Eyleme 200 civarında öğrenci katıldı. Farklıüniversite ve liselerden öğrenciler de eyleme destekverdiler.

Maslak:

Maslak’ta sabahın erken saatlerinden itibarenyoğun bir şekilde olayı teşhir eden bildiriler dağıtıldı.Okulun birçok noktasına saldırıyla ilgili afişler asıldı.Saat 12.00’de yemekhane binasının önündetoplanmaya başlandı. Toplu bir şekilde yemekhaneyegidilerek olayı teşhir eden konuşmalar yapıldı veöğrenciler basın açıklamasına çağrıldı.

Tekrar yemekhane önüne gelindiğinde 200 İTÜ’lütoplanmıştı.“Saldıranlar cezalandırılsın! İTÜ’defaşist istemiyoruz! / İTÜ Öğrencileri” pankartı ilerektörlük binasına doğru yürüyüşe geçildi. Yürüyüşesnasında “İTÜ’nün kapısı faşizme kapalı!”,“Üniversiteler bizimdir, bizimle özgürleşecek!”,“Maçka faşizme mezar olacak!”, “İTÜ faşizme mezarolacak!”, “Faşizme karşı omuz omuza!”, “İTÜ haykırfaşizme hayır!”, “YÖK kalkacak, polis gidecek,

üniversitelerbizimle özgürleşecek!” sloganları atıldı.

Rektörlüğün önünde basın açıklamasıgerçekleştirildi. Basın açıklamasını saldırı sırasındakolundan bıçak darbesiyle yaralanan Ali Dumanokudu. Açıklamada, bu saldırının planlı bir şekildegerçekleştirildiği, öğrencileri satırlar, bıçaklar ileyaralamak hatta öldürmek amaçlı olduğu, busaldırının sadece orada bulunan öğrencileri değil tümİTÜ’lüleri hedef aldığı söylendi. Eşgalleri belirlenenbu faşistlerin bir an önce okuldan atılmaları istendi.Açıklamanın sonunda, bu saldırıların ne ilk ne de sonolacağı vurgulanarak tüm İTÜ’lü öğrenciler faşizmekarşı birlikte mücadeleye çağrıldı. İTÜ Sahnesi veTİMİS Oyuncuları adına “Şiddete karşı ses çıkar”başlıklı bir metin okundu.

Basın açıklamasının ardından saldırganlarıncezalandırılması için İTÜ Rektörlüğü’ne öğrencileradına dilekçe verildi. Pankartın rektörlük binasınaasılmasının ardından basın açıklaması sona erdi.

İTÜ Ekim Gençliği

DTCF’de faşist saldırı püskürtüldü…

“Faşizmi döktüğü kanda boğacağız!”2 Aralık günü faşistlerin bir kadın öğrenciyi bıçakla tehdit etmesi ile başlayan gerginlik, 3 Aralık günü

yaklaşık 15 faşistin inlerine giderken tehditler savurmalarıyla devam etti. Yaşananlar üzerine hazırlıklıbekleyen devrimci ve demokrat öğrenciler saat 15.00’e kadar okulda toplu bir şekilde beklediler. Önce ortadagörünmeyen faşistler, okul boşalmaya başladığı sırada, tekbirlerle bulundukları yerden saldırmaya başladılar.Saldırı okulda bulunan devrimci ve demokrat öğrencilerin müdahalesiyle geri püskürtüldü. Çatışmada ikifaşist yaralandı.

Polisin içeri girmesi üzerine devrimci öğrenciler kolluk kuvvetlerine de müdahale ettiler. Bunun üzerinepolis yoğun bir şekilde gaz bombası kullandı. Devrimci öğrenciler faşistler ve polis okulu boşalttıktan sonratoplu çıkış yaptılar.

Toplu çıkışın ardından Dil Tarih’ten Yüksel Caddesi’ne gelinerek basın açıklaması yapıldı. Açıklamadaşunlar söylendi:

“Bugün Dil Tarih’te yaşananlar sağ-sol çatışması değildir. Bu saldırılar sistemli bir şekilde yapılmaktadır.Dün İTÜ’de yaşananlar da bunun göstergesidir. Bugün özel güvenlik birimleri ve polis de faşistleri korumakiçin görevlendirilmiştir. Ancak bizler tüm baskılara rağmen mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz.”

Yürüyüş sırasında sık sık, “Dil Tarih faşizme mezar olacak!”, “Faşizmi döktüğü kanda boğacağız!”,“Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!” sloganları atıldı.

Okul önünde beklerken ve yürüyüş sırasında devrimci öğrenciler çevreden olumlu tepkiler aldılar.Ekim Gençliği / Ankara

3 Aralık 2008 / İTÜ-Maçka

İTÜ’de faşist saldırı lanetlendi...

“Faşizme karşı omuz omuza!”

Gençlikten...24 � Kızıl Bayrak Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008

Genç-Sen 6. Temsilciler Meclisi toplantısı 30Kasım günü gerçekleştirildi.

Toplantı MYK tarafından yapılan şu gündemönerileri ile başladı: Örgütlenme ve şubedeğerlendirmesi; Üniversitelerdeki son gelişmeler(şube aktarımları), Üniversite politikaları; Önergelerindeğerlendirilmesi. Bu gündemlere kapatma davası vemali durum eklendi.

İlk olarak MYK adına merkezi çalışmalar ile ilgilibilgilendirmede bulunuldu. Genel kurul, 9 Kasımmitingi ve kapatma davası üzerinde duruldu. Genelkurul ve mitingin Genç-Sen’i üst düzeye taşıdığıbelirtildi.

Daha sonra merkezi örgütlenme kurulu adınakonuşma yapılarak, ihtiyaçlar doğrultusunda böyle birkurulun oluşturulduğu belirtildi. Bu kurulun illereziyaretler yaparak, sorunlar ve çalışmalar ile ilgili fikiralışverişinde bulunduğu söylendi. Ardındanörgütlenme sorumlusu Ersan söz alarak, yapılantoplantıların, alınan kararların ve seçim sonuçlarınıntutanaklarının tutulması ve aidatların toplanmasıkonusunda gerekli hassasiyetin gösterilmesigerektiğini belirtti.

MYK konuşmalarının ardından şubelere ilişkinbilgilendirmelere geçildi. Yerellerden genel olaraküyeler arasındaki iletişim sorunu, ulaşım sorunu, ÖGBsaldırıları, soruşturmalar, yemekhanelerde yaşanansorunlar ve bu sorunlarla ilgili yapılan çalışmalaraktarıldı.

Ankara Üniversitesi temsilcisinin gelmemesinedeniyle, gözlemci olarak salonda bulunan AnkaraÜniversitesi öğrencisi, yemekhane işgali ile ilgilibilgilendirmede bulundu.

YTÜ’nün yeni temsilcisi, ÜYK’nın gerekliolduğunu, şubede kararlaştırıldığını ve üyelerin iknaedildiğini söyledi. Yapılan tartışmalara ise hiçdeğinmedi.

Trakya Üniversitesi yerelde genel kurula dairyapılan değerlendirmeyi aktardı. Genel kurulun, birgüne sıkıştırılması sonucu önergelerin tartışılamadığıve MYK seçimlerine daraltıldığı belirtildi. Birleşik birgençlik iradesinden yoksun, parmak demokrasisininuygulandığı, verimsiz bir genel kurul gerçekleştirildiğisöylendi. Sergilenen tavır nedeniyle yerellerinkararlarının boşa düşürüldüğü belirtildi. Farklı fikirlerekarşı tahammülsüzlük sonucu devrimci dayanışmailkesine yakışmayan, devrimci etiğe sığmayanolayların yaşandığı ifade edildi.

Bunun üzerine, MYK adına, bu tartışmanın genelbir tartışma olmadığını, dışardan yapılan bir tartışmaolduğunu, yerel çalışmayı güçlendirmeye yönelikaktarımlar yapılması gerektiği söylendi.

Osmangazi Üniversitesi, tartışma yürütülmeksizingenel kurula gelinmiş olması nedeniyle net bir tutumalınamadığını belirtti.

Kayseri Erciyes Üniversitesi temsilcisi, birleştiriciolması açısından sendikal mücadelenin gerekliolduğunu söyledi. Az sayıda üye ile Kayseri Genç-Sençalışması yaptıklarını ve bu çalışmanın merkezdenkopuk yürütüldüğünü dile getirdi. Tüzüğün bir şablonolduğunu belirtti.

Aranın ardından “Üniversite politikalarımız”başlığına geçildi. MYK tarafından “Krizin bedeliniödeme, her gün %50 indirim iste!” başlıklı bir önergesunuldu. Bunun üzerine salonda gözlemci olarakbulunan YTÜ üyesi, kriz başlıklı bir önergenin zatenolduğunu, o tartışılmadan bu önergenin tartışılmasınındiğer önergeyi boşa düşüreceğini belirtti.

Bunun üzerine MYK adına sunulanın bir önergeolmadığı, merkezi bir kampanya önerisi olduğu,önergelerin daha sonra tartışılacağı söylendi. Sunulanöneride kriz üst başlığı altında yerellerde yaşananulaşım sorunu üzerine %50 indirim talebinin işlenmesiönerildi. Yereller bu başlığın bütün yerellerikapsamayacağını belirttiler. Ayrıca Mimar Sinan,Trakya, Marmara, Hacettepe, Gaziantep Üniversiteleriulaşımın ücretsiz olması gerektiğini, bunun bir hakolduğunu söylediler.

Bazı MYK üyeleri, ara verilerek, metnindüzeltilmesini ve yeniden tartışılmasını önerdiler.

Bu önergeye karşılık yeni bir önerge daha sunuldu.Bu önergede, temel noktayı krizin oluşturması, krizinkapitalizmin yapısal sorunlarının bir göstergesiolduğunun vurgulanması ve “Hak gasplarının gerialınması” isteminin ileri sürülmesi önerildi. “Krizinbedelini ödemiyoruz!” üst başlığıyla yerellerin altınıdolduracağı bu kampanya önergesi kabul edildi.

Kapatma davası ve mali durumla ilgili kısabilgilendirme yapıldı. Asistan öğrencilerin iştençıkartılması üzerine kampanya yürütülmesikararlaştırıldı.

Genel kurulda önerilen ancak tartışılmayan,Temsilciler Meclisine bırakılan önergeler, zamandarlığı nedeniyle yine tartışılmadan bir sonrakitoplantıya bırakıldı.

Ekim Gençliği / Ankara

Genç-Sen TemsilcilerMeclisi toplandı!

YTÜ’de ulaşımzammına karşıfaaliyet…

Ulaşım zammına karşı “ne yapabiliriz”itartışmak için 3 Aralık günü YTÜ’de bir toplantıgerçekleştirdik.

YTÜ yönetimi “Çilek Turizm” ile anlaşarak 24Kasım tarihinden itibaren geçerli olacak biçimdeYTÜ yerleşkeleri arasında ulaşımı sağlayanservislerin tarifesine zam yapmış ve ek güzergahlarekleyerek bunları ücretli hale getirmişti. Bununlailgili olarak geçen haftadan itibaren etkin birbiçimde çalışmamızı sürdürüyoruz. Bu amaçlaüniversitemizde dört yıl öncesine kadar ücretsizolan servislerin ücretlendirilmesini, buuygulamanın eğitim hizmetlerininparalılaştırılmasına denk düştüğünü, üniversitelerinticarethaneye dönüştürüldüğünü teşhir eden bildirive duvar gazetelerini kullanıyoruz.

İlk elden duyarlı öğrencilerle beraberçalışmanın nasıl sürdürüleceğine dair bir toplantıgerçekleştirdik. Toplantının çağrısını yaygın afiş veel ilanları kullanarak yaptık. Toplantı çağrısınıözellikle Davutpaşa-Yıldız kampüsleri arasındaring yapan servislerde yapmaya çalıştık. Servislerebinmeyi bekleyen öğrenciler ile bu konuyukonuştuk.

Yaklaşık 45 öğrencinin katılımı ile Tonozönünde gerçekleştirilen toplantıda öncelikle servisücretlerine yapılan zammın neyin ürünü olduğuanlatıldı. Bu uygulamanın ticarileşen eğitiminörneklerinden sadece biri olduğu vurgulandı.Ardından servis zamları özelinde çalışmanın dahaetkin bir şekilde nasıl yürütülebileceği tartışıldı veçalışmanın yöntemi çizildi. Bunun sonucundayeterli, nitelikli ve ücretsiz ulaşım talebini dilegetiren bir dilekçe hazırlanması ve bunun bayramtatilinden hemen sonra kullanılmaya başlanması,ulaşım zammına karşı duvar gazetelerininhazırlanması, dikkat çekici ve görsel açıdan çeşitlietkinliklerin yapılması ve bu çalışmaların Yıldız veDavutpaşa kampüslerinde eşzamanlı olarakyürütülmesi kararlaştırıldı. İletişimin vemateryallerin paylaşımının daha rahat sağlanmasıiçin e-mail grubu oluşturuldu.

Toplantı sonunda toplantıların düzenli birşekilde hem Yıldız hem de Davutpaşakampüslerinde sürdürülmesi ve bundan sonraki ilktoplantının 17 Aralık’ta Yıldız, ikincisinin ise 18Aralık’ta Davutpaşa kampüsünde yapılmasıkararlaştırıldı.

YTÜ Ekim Gençliği

- Türkiye’yi gün geçtikçe içine alan krizetkilerini hissettirmeye başladı. Krizin nedenlerikonusunda ne düşünüyorsunuz? Kadınlar bukrizden nasıl etkilenecekler?

Sultanbeyli’den bir tekstil işçisi: Ben bir tekstilişçisiyim. Kriz işçi ve emekçilerin zaten zor olanyaşamını iki kat daha ağırlaştıracak. Açlık veyoksulluk katbekat artıyor.

Ebetteki krizin sebebi biz işçi ve emekçilerdeğiliz. Kapitalist sistemin daha fazla üretim, dahafazla kâr hırsı biz işçi ve emekçileri aç ve işsizbırakıyor. Bir yandan çalışanlara keyfi dayatmalaryapılıyor. Zorunlu mesai, esnek çalışma, sosyalhaklarının gaspı, sigorta primlerinin düzenliödenmemesi, maaşların geciktirilmesi, vb... Gerekçeise “kriz”!

Kadınlar krizden erkek işçilere göre daha fazlaetkileniyor. Patronlar tarafından daha kolaysindiriliyorlar. Duygu sömürüsü yapılarakkandırılıyorlar. Örneğin işten çıkarmalarda öncekadınları çıkarıyorlar, kadın emeğini ek iş olarakgörüyorlar. Ve bunu topluma da benimsetmişler.Kadınlar işten çıkarmalara karşı mücadele etmekkonusunda yeterince öne çıkmıyorlar.

Dudulu OSB’den bir elektronik işçisi: Bildiğimkadarıyla kriz Amerika’daki büyük bir bankanınverdiği Mortgage’nin (ev kredileri) geriödenememesi sonucu batmasıyla yansımıştı ilkolarak. Bu ev kredileri aslında alım gücü olmayankişilere büyük faizler karşılığında veriliyor. Kredileriödemek için diğer tüketim maddelerinde kısıtlamayagidilince, bu da piyasada tıkanıklığa yol açıyor. Aynışey kredi kartları için de geçerli. Ayrıca krizinnedenleri arasında Çin’in dünya ekonomisinemüdahalesi de vardır. Çin’de işçilik ucuzolduğundan üretilen malların ucuz olması özellikleemekçilerin Çin mallarına tercihi etmesine yolaçıyor.

Krizden biz kadın işçiler tabii ki daha çoketkileniyoruz. Çünkü işten atmalarda en ön sıralardabiz yer alıyoruz. Aynı durum işe alınırken de sözkonusu. Fabrikalara işçi alımlarında da en son tercihedilen yine biz oluyoruz ve buna bağlı olarak yineişyerlerimizde en çok bizler işten atılma tehditleriylekarşı karşıya kalıyoruz. Çalışmayanlarımız iseevlerinde kriz nedeniyle işsiz kalan ya da her günçıkarılmayı bekleyen eşlerinin o sinirli hallerine,baskılarına ve yer yer şiddetine maruz kalıyor. Eveekmek gelmediğinde, mutfakla bizler boğuşuyoruz“acaba bugün ne pişirsem çocuklarıma” diye. Yanibiz kadın işçileri daha çok etkiliyor kriz.

Ümraniye’den işsiz bir kadın: Kriz her dönemolduğu gibi bu dönem de en çok işçileri etkiledi.Yanı sıra kadın işçileri daha çok etkiliyor. Ben de birkadın olarak çalıştığım fabrikadan kriz nedeni ile biray önce işten çıkarıldım ve hala da iş bulamadım.Her gittiğim yerde “kriz var” deniliyor. Bu kriziyaratanlar biz değiliz, ama nedense her dönemolduğu gibi bu dönemde de faturayı biz işçilereödetmeye çalışıyorlar. Bu dünyayı kendiçıkarlarımızı gözeterek bizler batırmıyoruz. Budünyayı kapitalistler, cumhurbaşkanları, başbakanlar,patronlar batırıyorlar. Bu dünyayı kurtarmak,krizlerin yaşanmayacağı bir dünya kurmak bizimnasırlı ellerimizden, yani işçi sınıfından geçiyor.

Ümraniye’den bir ev kadını: Baştakilerin yanlışpolitika izlemesi. Devletin çarpık sistemi. Adaletinbir türlü düzenli bir şekilde işlememiş olması.Vurgunlar, hortumlar… Hangi parti başa geçersegeçsin kendi adamını düşünüyor. Fakir fukarayıdüşünen yok. Hiç tecrübesi olmayan bir adamıalıyorlar müdür yapıyorlar. Kamu alanlarınınözelleştirilmesi, kısacası devletin çarpık sistemi kriziortaya çıkarıyor.

Kocaları işsiz kalacak, kadınlar her anlamdaetkilenecek. Geçim sıkıntısı baş gösterince sorunlarda evliliğe kadar yansıyacak...

Kartal’dan tekstil işçisi bir kadın: Kadınlar bukrizden kaynaklı çok yıpranırlar. Yani çocukları içindaha çok etkili olur. Onların ihtiyaçlarınıgideremediklerinden üzülürler ve etkilenirler. Tekbaşına olsalar sorun etmezler belki, ama çocukolunca sorun yaşanır. Benim de işe girmemin enbüyük nedeni onlar. Sağlık sorunları oldukları haldeihtiyaçlarına cevap verebilmek için çalışıyorum.

Kartal’dan emekçi bir kadın: Krizle beraberkadınların tekrar eve kapanması ve sosyal yaşamdanuzaklaşmaları sonucu doğar. Var olan üretim dışınaçıkarılan insanın düşünme kapasitesi de daralır,sosyal bir varlık olma özelliklerinden uzaklaştırılıpköleleştirilmesi sonucu ortaya çıkar. Diğer yandan dakapitalizmin aile çekirdeği mantığının madditemelleri oluşturulur.

- Emekçiler, emekçi kadınlar kriz konusunda neyapmalı?

Sultanbeyli’den bir tekstil işçisi: Ben diyorumki mücadelenin ön saflarında yer alalım. Çünküpatronlar çıkarları için biz kadınları kullanıyor.Örneğin asgari ücreti bizlere dayatıyorlar. Çalışmave yaşam şartlarında, eğitim şartlarında bizi hepikinci planda görüyorlar. Hayatın yarısınıoluşturuyorsak kavganın da yarısı olmalıyız. Krizinkarşısında örgütlenelim ve mücadeleye katılalım.

Dudulu OSB’den bir elektronik işçisi: Tabii kikendimizi geliştirerek, eğiterek örgütlenmeliyiz.Yani bir sınıf olduğumuzu bilince çıkararak vekarşımızda yine düşman bir sınıf olduğunun farkınavararak mücadele etmeliyiz. İşçi kimliğimize sahipçıkmalı, birbirimize güvenmeli ve haklarımız içinsonuna dek savaşmalıyız. Bir kere şunu biliyoruz.Kriz bizim krizimiz değil kapitalistlerin krizi. Amaen çok bizler etkileniyoruz. Bizim ücretlerdüşürülüyor, açıklar bizim vergilerimizlekapatılmaya çalışılıyor. Aç kalan, daha çok köleleşen

bizler oluyoruz. O yüzden örgütlü gücümüzükullanalım, krizi yaratanlara karşı birleşelim.

Ümraniye’den işsiz bir kadın: Mesela bazıtelevizyonlarda ev yaşantılarında daha tutumluolmaya yönlendiriyorlar. Peki, bunu söyleyenler,söyletenler ne kadar tutumlular? Sözde tutumluolunursa kriz bu şekilde atlatılabilecekmiş. Yalan!Bizler sesimizi daha da çok duyurabilmek içinbirleşmeliyiz. Çevremizdeki herkese bu krizi bizimyaratmadığımızı, krizi yaratanların kirli yüzlerinianlatmaya çalışmalıyız. Bunun yanı sıra bu krizin vedaha birçok şeyin hesabını birlikte sormalıyız.

Ümraniye’den bir ev kadını: Emekçi kadınlarsorunlarına karşı birlikte davranabilir. Sesimiziduyurmalıyız, sürekli eylemler yapmalıyız. Kapıkapı dolaşıp insanları bilinçlendirmeliyiz. Bu krizbizim suçumuz değil. Biz yapmadık. Yapanlardüşünsün. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın”dersek, bu yılan bir gün dönüp dolaşır çocuğumuzuveya torunlarımızı sokar. Duyarsız kalmamalıyız.Birlikte mücadele etmeliyiz.

Kartal’dan tekstil işçisi bir kadın: Emekçikadınlar krize karşı sokağa dökülmeli. Her zamansöylüyoruz belki ama yapmıyoruz. Sokağa çıkılırsaetkili olur diye düşünüyorum.

Kartal’dan emekçi bir kadın: Emekçi kadınlarbu krize karşı örgütlenmeli. Örgütlenmek için deemekçi kadınlar fabrika, işyeri, mahallelerde krizleilgili etkinlikler düzenlemeli. Bu etkinliklerde krizinkadınlar üzerinde etkileri paylaşılmalı veanlatılmalıdır.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Kadınlarla kriz üzerine... Kızıl Bayrak � 25Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008

Emekçi kadınlarla krize karşı mücadele üzerine konuştuk...

“Emekçi kadınlar krize karşı örgütlenmeli,sokağa dökülmeli!”

“Pet şişe yasağı”na gülünç gerekçe! Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Hapishanesi idaresi, küçük pet şişelerinin kullanımını yasaklamıştı. Sıklıkla

suların kesildiği hapishanede tutsaklar, pet şişelere su doldurarak, kesinti olduğunda susuz kalmıyorlardı.Ancak yasak nedeniyle tutsaklar zor günler geçirdiler.

Yasağın, bir tutuklunun başvurusuyla Meclis’e ve ardından da Adalet Bakanlığı’na taşınması üzerine,Bakanlık, Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcısı’na yasağın doğru olup olmadığını, doğru ise yasağın gerekçesininne olduğunu sordu. Tekirdağ Başsavcısı verdiği yanıtta, odalardaki pet şişelerin aşırı şekilde biriktirilerek,bunların koğuşlar arası haberleşmede kullanıldığını iddia etti. Bir diğer gerekçe olarak da, bu şişelerin“yangın çıkarma amaçlı yanıcı madde olarak kullanıldığı”nı, tutukluların 500 mililitrelik şişelerini su iledoldurarak ağırlık çalıştıklarını, böylece pet şişelerini firarda kullanmak istediklerini iddia etti ve “pet şişelerip yapmak suretiyle firara teşebbüste kullanılabilir” denildi!

- Türkiye’yi gün geçtikçe içine alan kriz etkilerinihissettirmeye başladı. Krizin nedenleri konusunda nedüşünüyorsun? Kadınlar bu krizden nasıletkilenecek?

Telekom çalışanı: Yaşam koşullarımız zatenağırdı. Ben kendim ne olduğumu bazen karıştırıyorum.İşyerinde ağır çalışma koşulları, bunun dışında evyaşamının omuzlarıma yüklediği işler, çocuklarınsağlığı ve bakımıyla ilgilenmek beni oldukça yoruyor.Bunun yanında eşimin düzenli bir işinin olmaması veyaşadığımız ekonomik sorunlar bazen beni bunalımaitiyor.

Şu anda Telekom’da çalışıyorum ve kadro azalmasınedeniyle yıl sonunda işten çıkarılmamız gündemde.Eskiden en azından sosyal aktivitelere katılma şansımoluyordu ama geldiğim noktada iş ve ev arasında birhayatım var. Kriz gün geçtikçe bizi daha da zorluyor.Eşimin işsiz olmasının yanısıra benim de işsiz kalmamtehlikesi hayatımızı iyice çekilmez hale getirecek.

Ev kadını: İşsizlik ve yoksulluk belimizi bükmüşdurumda. İşsizliğin yanısıra yapılan zamlar bizi iyicezora soktu. Hastalandığımızda bile bizden paraalıyorlar artık. Bizi insan yerine koymuyorlar. Şimdibir de kriz çıktı. İşsizlik, yoksulluk iyice artıyor. Neyapacağımızı, nasıl yaşayacağımızı bilemiyoruz artık!

İşçi emeklisi: Ben 600 YTL ile geçinmeye çalışan,daha doğrusu geçinemeyen bir işçi emeklisiyim.Yıllarca çalışıp emek harcadık, ama şimdi yaşamkoşulları giderek ağırlaşıyor ve bu koşullarda devletbizi yok sayıyor. Haklarımızı vermediği gibi yapılanzammı bile bize çok görüyor. Televizyonda süreklikriz haberleri izliyoruz. Başbakan krizin bizi “teğetgeçti”ğini söylüyor ama her taraftan işçiler çıkarılıyor.Ben bunu ve yapılan zamları anlamıyorum. Bu krizibiz yaratmadık. Faturasını bize ödetiyorlar.

2. ev kadını: Her şeye zam geldi. Nasılgeçineceğimi, çocuğumun ihtiyaçlarını nasılkarşılayacağımı bilemiyorum. Kriz işsizlik demek.Kocam kriz nedeniyle doğru dürüst iş bulamıyor.Zaten yaşam koşullarımız ağırdı, şimdi iyice içindençıkılmaz bir hal aldı. Barınacak doğru dürüst birevimiz bile yok. Kiralar oldukça yüksek, bu dayetmezmiş gibi her şeye zam yapılıyor ve yaşamkoşullarımız daha da ağırlaştırılıyor.

3. ev kadını: Şu anda hiçbir şeyim yok. Sağlıkgüvencem yoktu, Yeşil Kart çıkardım. Onun için deşimdi para istiyorlar. 2 çocuğum var, biri yakınzamanda tutuklandı. Ona bile yardım edemiyorum.Eşim bizi işsizlikten dolayı bırakıp gitti.Akrabalarımın yardımıyla geçiniyordum ve ufak birgelirim vardı. Krizden dolayı o da elimden gitti.Eskiden komşularım yardım ediyordu, ama krizlebirlikte onların da yardım olanağı ortadan kalktı.Sosyal kurumlara başvurdum ama elim boş döndüm.

2. işçi emeklisi: Türkiye’de kriz hiçbir zamaneksik olmadı. Yoksullar çok yoksul, zenginler çokzengin oldular. Ben 650 YTL maaşla iki üniversitelibir de asker beslemeye çalışıyorum. Hiçbir başkagelirim yok. Başbakan hiçbir zaman yemeğini üç kezısıtıp yedi mi, ya da ucuz ekmek almak için sırada saçbaş kavgası yaptı mı acaba? Bize vaatlerde bulundu,nerede bu vaatler şimdi? Bayram diye on gün tatilverdiler, çocuklarım gelecek, ama nasıl gelecekler onubile bilmiyorum.

3. işçi emeklisi: Kriz beni derbeder hale getirdi.Tek başıma dört çocuklu bir anayım. Bulduğum tümişlerde çalıştım, çocuklarımı büyüttüm ve şimdi iyiceyaşlandım. Çocuklarım ise iş bulamadılar. Hepsibenim 500 YTL’lik maaşıma bakıyorlar. Faturalarıödedikten sonra elimizde bir şey kalmıyor. Yarın benölürsem bu çocuklara ne olacak bilmiyorum. Krizdurumumuzu iyice kötüleştirdi. İş bulan bir çocuğumkriz nedeniyle işten çıkarıldı.

- Emekçiler, emekçi kadınlar kriz konusunda neyapmalı?

Telekom çalışanı: Krize karşı tüm emekçilerin biraraya gelip mücadele etmesi gerekiyor. Yoksa bukrizin yaşamımızı iyice içinden çıkılmaz halegelmesine engel olamayacağız.

Ev kadını: Bu sorunlara karşı biraraya gelmemiz,birlik olmamız gerekiyor. Bunun dışında birkurtuluşumuz yok.

İşçi emeklisi: Kadınlar bu kadar sorun karşısındabiraraya gelmeli ve “bu krizin faturasınıödemeyeceğiz” diye haykırmalı. Bunun için debulunduğumuz her yerde, işte, evde, mahalledemücadele etmeliyiz.

2. ev kadını: Biz bu krizden en çok etkilenenleriz.Bir yandan yaşadığımız sıkıntılar, diğer yandan krizinüzerimizdeki yükü arttırmasına karşı mücadeleetmeliyiz. Örneğin ben 29 Kasım’da eşimle birlikteAnkara’ya mitinge gittim. Orada onbinlerce emekçiylebirlikte krizi bizim yaratmadığımızı ve faturasınıödemeyeceğimizi, bunun karşısında da hakkımız olanıyani insanca bir yaşamı istedik. Bunun arkası gelmeli

ve teslim olmamalıyız. 3. ev kadını: Krize karşı sokağa çıkmak,

yürüyüşler yapmak gerekiyor. Bu düzeni temeldendeğiştirmek gerekiyor. Yoksa gördüğümüz gibi hepçalıp çırpıyorlar. Bu düzen böyle devam ettiği sürecebundan sonra gelenler de aynısını yapacaklar. Bunaizin vermemek gerekiyor.

2. işçi emeklisi: Bu düzeni değiştirmek gerekiyor.İktidara her gelen vaatlerle geliyor ama geldikleri andaverdikleri sözleri unutuyorlar. Bu yüzden düzenitemellerinden değiştirmek gerekiyor. Yoksa bunlarınyerini başkası alacak ve değişen bir şey olmayacak.

3. işçi emeklisi: Bu düzen kökünden sökülüpatılmalı ve yerine adil, eşitlikten yana bir düzenkurulmalı.

Kızıl Bayrak / Adana

Zindanlarda saldırı artarak devam ediyor!2007’den bu yana Kırıklar 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Burak Demirci, guatr hastalığı

nedeniyle 28 Kasım ‘08 tarihinde hastaneye gitmek için cezaevi yönetimine başvuru yaptı. Kendisini almayagelen askerlerin “kazağını çıkart” dayatmasını reddetmesi üzerine askerler tarafından dövüldü. Diğerarkadaşlarının da destek vermesi üzerine Demirci ve arkadaşları Seyfi Demirsoy Hastanesi’ne götürüldü.Askerler tarafından boynuna ip dolanarak sıkılan Demirci, doktor nezaretinde öldürülesiye dövüldükten sonratekrar cezaevine götürüldü. Hücreye atılan ve arkadaşlarıyla görüştürülmeyen Demirci’nin bir bacağınıkullanamadığı ve şişlik oluştuğu bildirildi.

Kırıklar 1 No’lu F Tipi Hapishanesi’nde 4 Kasım günü hastaneye sevk edilen Fehmi Çapan ile İleriKızılaltun adlı devrimci tutsaklar da askerlerin saldırısına maruz kaldılar. Ring aracına bindirilen tutsaklar,aracın içindeki kamerayı kapattıkları gerekçesiyle, hapishaneye geri götürüldü. Aracın içinde saldırıya maruzkalan tutsaklar, dövülerek yerlerde sürüklendi. Hapishane girişinde de işkenceye maruz kalan tutsaklarhapishane doktoruna çıkartıldıktan sonra, hastaneye sevk edildiler. Ancak tedavileri yapılmadan gerigötürüldüler.

Tutsaklara yollanan mektuplara el konuluyor...

Edirne F Tipi Hapishanesi’nde tutuklu bulunan Zeynel Firik ve Erol Engin’in yakınlarının verdiği bilgiyegöre; ayakkabı araması dayatıldığı için avukat, aile ve telefon görüşmesinde, hastaneye gidişlerindeayakkabılarını hücrede bıraktıkları, bu sayede arama yaptırmama muamelesi görmekten kurtuldukları, ancakhapishane idaresinin bunu yeterli görmemesi nedeniyle şimdi de çoraplı ayaklarının dedektörle aramauygulamasının dayatıldığı, hücre dışına yalınayak çıkacakları bildiriliyor.

En son Semiha Köz isimli arkadaşlarının 20 Kasım ‘08 tarihinde Erol Engin’e yolladığı iadeli taahhütlümektubuna idarenin el koyarak sadece boş mektup zarfını verdiği belirtiliyor.

Bolu F Tipi Hapishanesi’nde kalan Ramadan İçgel adlı tutsak, dişleri eksik olduğu için hastaneye sevkedilmiş, yapılan muayenesinde dişlerinin eksik olduğu tespit edilerek yaptırılması ve masraflarının AdaletBakanlığı bütçesinden karşılanması gerektiği belirtilmiş. Ramadan İçgel’in diş protezinin ‘estetik’ amaçlıolduğuna ve dişleri eksik olarak da hapishanede yaşamını sürdürebileceğine, diş eksikliğinin yaşamsal birtehlike oluşturmadığına karar verilmiş ve dişi ücretinin karşılaması Ramadan İçgel’den istenmiş.

Kadınlarla kriz üzerine...26 � Kızıl Bayrak Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008

Emekçi kadınlarla kriz üzerine konuştuk...

“Krizin faturasını ödemeyeceğiz!” diye haykırmalıyız!

Ekim Gençliği’nden... Kızıl Bayrak � 27Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008

6 Kasım’ın ışığında...

Olanakları güce dönüştürmek için güneyüklenelim, yarını kazanalım!

Gençlik hareketi birçok yerelde ortaya konaneylemliliklerle bir 6 Kasım sürecini daha geridebıraktı. Bu sürecin hedefler, politikalar ve ortayakonan pratikler üzerinden değerlendirilmesi,deneyimleri ileriye yönelik adımlara konu edilebilmekaçısından önemlidir. 6 Kasım toplam gençlikmücadelesinden bağımsız ele alınamayacağına göre,bu mücadele içerisinde nerede durduğunu ortayakoyabilmek gerekmektedir.

Ticarileşen eğitim, düzen içi taraflaşma ve halkların kardeşliği

Bu yılın 6 Kasım gündemleri, ticarileşen eğitim,burjuva düzen gericiliği ve düzen içi taraflaşma,YÖK’ün baskıcı ve anti-demokratik uygulamaları veKürt halkının özgürlük mücadelesine yapılan saldırılarolarak belirlenmiştir. Genç komünistlerin yürüttüğütüm çalışmalarda 6 Kasım süreci birçok politik başlıkile birlikte ele alınmış, düzenin teşhiri ve gençliğeyönelik saldırılar bu kapsamda işlenmiştir.

Yalnızca kriz gündemi kimi yerellerde yeterlidüzeyde işlenememiştir. Bunda, 6 Kasım ön sürecindehenüz kriz gündeminin gençlik içinde bir taraflaşmayayol açmamış olması rol oynamıştır. 6 Kasım sonrasısüreçte kriz gündeminin etkin bir biçimde işlenmesi,düzene karşı tek alternatifin sosyalizm olduğunungüçlü bir propagandanın konusu haline getirilebilmesigerekmektedir.

Gençlik örgütlenmelerinden yansıyanlar

Yurtsever Gençlik’in son yıllardan farklı olarak 6Kasım sürecine dâhil olma, ortak eylemlere katılmaçabası anlamlıdır. Gençliğin birleşik, kitleselhareketinin gelişebilmesinin koşullarından biri deKürt ve Türk gençliğinin ortak mücadelesininörülebilmesidir. YDGH’ın 6 Kasım sürecine katılmışolması bu noktada önemlidir. Öte yandan, Kürthalkının meşru taleplerini sahiplenmek, bunun pratikayaklarını örebilmek noktasında toplam 6 Kasımeylemlilikleri anlamlı bir yerde durmaktadır. Gerekanadil talebinin dillendirilmesi, gerekse şovenisthisteriye karşı halkların kardeşliği şiarlarıyla beraberKürt halkının özgürlük mücadelesine dönüksaldırıların 6 Kasım sürecinde işlenmiş olması da,ortak mücadelenin geliştirilmesi bakımındanönemlidir.

6 Kasım üzerinden atılan bu adımları ileriyetaşıyabilmek gerekmektedir. Kürt halkına yöneliksaldırılara karşı ortak mücadele hattı örülebilmesi,Kürt halkının haklı taleplerinin geniş gençlikkesimlerince sahiplenilmesi yönlü çabalar ortayakonulmalıdır. Tırmandırılmaya çalışılan milliyetçi-şoven havanın gençlik içerisinde yoğun bir etkialanına sahip olduğu düşünüldüğünde, bu 6 Kasımsürecinde atılan adımların güvenceye alınmasınınönemi açıktır. Kürt gençliğini gençlik mücadelesininbir bileşeni haline getirme bakışıyla hareket edilmeli,bunun gerekleri yerine getirilmelidir.

Bu vesileyle vurgulanması gereken bir diğer noktaise, 6 Kasım sürecinde Öğrenci Kolektifleri, TKP,Geleceğimizi İstiyoruz İnisiyatifi gibi siyasalgruplarla yaşanan politik ayrışmadır. Bu ayrışmaeylemin içeriğine ilişkin politik tartışma sonrasında

yaşanmıştır. Gençlik hareketlerinin ihtiyaçları vebirleşik eylemsel sürecin önemini bir kenara koyarakkendi politik eksenlerini toplama dayatmakistemişlerdir.

TKP’nin sergilediği tutum, yıllardır sürdürülenilkesiz ve dar grupçu anlayışın bir devamıdır. Çoğuzaman “programatik temelli” olduğu iddia edilen vebugüne kadar aralıksız sürdürülen 6 Kasımtartışmalarına yönelik açık ilgisizlik bunun birgöstergesidir.

Öğrenci Kolektifleri ise, sorunu AKP eksenli elealan politik platformunu toplama dayatmaya çalışmış,sekterliğe varan tartışmalar yürütmüştür. Sorunu AKPkarşıtı mücadeleye indirgeyen, düzen içi taraflaşmayıgörmezden gelerek gençliğin enerjisinin sahtetaraflaşmalarla heba edilmesine yol açan bakışlarlaortak bir 6 Kasım sürecinin örgütlenemeyeceğiaçıktır.

Siyasal gençlik gruplarını ayrıştıran temelnoktalardan biri de Kürt sorunu olmuştur.İstanbul’daki eylem için Öğrenci Kolektifleri ilktartışmasında, “Biz geçen sene ‘Halkların kardeşliği’şiarıyla süreci örgütlemiştik ancak bu seneki eylemaçısından Kürt sorunu eksenli bir söyleme çok gerekolduğunu düşünmüyoruz” türünden açıklamalaryapabilmiştir.

Birleşik bir 6 Kasım sürecini örgütleme üzerine

Siyasal gençlik örgütlenmelerinin apolitizminingöstergelerinden biri, 6 Kasım’ın kendinden menkulbir gün olarak görülmesidir. Bu anlayış toplantılardakendini açık biçimde ortaya koymuştur. Eyleminbiçimi üzerine saatlerce tartışılırken, eylem önsürecinin nasıl ve hangi yöntem ve araçlarlaörgütlenebileceği tartışması ya sürekli sınırlandırılmışya da “o zaten halledilir” laçkalığıyla geçiştirilmeyeçalışılmıştır.

Genç komünistler bulundukları her yerelde birleşikve hedefli bir 6 Kasım sürecinin örgütlenmesi içinazami çabayı harcamışlardır. Ancak, etkin bir politikmüdahaleyle birlikte yerellerden birleşik bir tarzdaörülmüş 6 Kasım çalışmaları daha sonraki süreçte dedevam edebilmeli, hedef baştan bu çerçevede ortayakoyulabilmeli, en geniş gençlik kesimlerini sürecekatacak bir hat oluşturulabilmeliydi. Bunun pratiktekikarşılığı, politik bir temelde ortaklaşmak, dar grupçukaygılara kapılmadan birleşik bir eylemli süreciörmek olmalıydı. Fakat toplamda eylemler ve önçalışmalar değerlendirildiğinde, bunun karşılığınınolmadığı, 6 Kasım’ın tek bir günden ibaret olarakalgılandığı görülmüştür.

Eylem değerlendirmelerinde, genelde eylemlerinparçalılığına işaret edilmektedir. İstanbul 6Kasımı’nda yedi farklı eylem gerçekleşmiştir.Biçimsel kaygılar ve dayatmalar eylemin bölünmesinikoşullayabilmiştir. Birçok ilde sağlanan ortaklıklar iseeylem gününe sıkışabilmiştir.

Sonuçta, bu seneki 6 Kasım süreci bir kez dahagöstermiştir ki, birleşik bir mücadele hattınıngeliştirilmesinde halen aşılamayan birçok engel vardır.Bu aynı zamanda birleşik mücadeleden ve ortak bireylem sürecinden ne anlaşılması gerektiği ile de ilgilibir sorundur.

6 Kasım öncesinde bu konuda söylediklerimizoldukça açıktır:

“Birleşik bir 6 Kasım süreci çerçevesindeüniversitelerde yoğun ve ısrarlı bir faaliyet örülmeli,yanı sıra kitle inisiyatiflerini açığa çıkarabilecekaraçlar tanımlanabilmelidir. Yalnızca siyasal gençlikgruplarının örgütlü güçlerine daralan bir 6 Kasımeylemini aşabilmek için bu son nokta ayrı bir önemtaşımaktadır.” (Ticari Eğitime Karşı GençlikKoordinasyonu 6. Toplantısı Sonuç Bildirgesi)

Birleşik bir mücadele ve eylem süreci, kitleçalışmasına dayanmalı ve bu çerçevede ortak birpolitik hat ortaya konulabilmelidir. Ancak bu seneki 6Kasım süreci, kimi yerellerdeki olumlu örneklerisaymazsak, afiş ve bildiri dağıtımına sıkışmış bir“ortaklığın” ve “birleşikliğin” dışına çıkamamıştır.Siyasal gençlik gruplarının 6 Kasım sürecinitakvimsel bir eylemlilik olarak algılayan bakışıvarlığını sürdürmektedir.

Genç-Sen ve 6 Kasım süreci

Genç-Sen’in genel tablosu olan politikasızlık bu 6Kasım sürecine de yansımıştır. Gerek yerel 6 Kasımeylemlerini gerekse de merkezi eylemi, saptanmış birpolitika çerçevesinde etkin bir ön çalışmaylaörgütleyememiş, birçok yerde bunu “tercihetmemiştir.”

Liberal-reformist blokun etkin olduğu alanlarda,gençlik hareketinin birleşik eylem ihtiyacına yanıtverecek bir ortak mücadele örgütlenememiştir.Ortaklık için çaba harcamak şöyle dursun, kimitutumlar bazı yerellerde bu ortaklığın bozulmasınaneden olabilmiştir. Kimi yerellerde 6 Kasım sürecininortak örgütlenmesi tartışmaları yapılsa da, liberal-reformist bloğun etkisi ile bu tartışmalar boşadüşürülebilmiştir. Gen-Sen’in siyasal gençlikgruplarıyla “aynılaşmaması” kaygısı ile birçok yerelde

Ekim Gençliği’nden...28 � Kızıl Bayrak Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008

tek başına eylem örgütleme dahi tartışılmıştır. SonuçtaGenç-Sen’in genelde 6 Kasım’a yönelik etkin bir iradiçabayı ortaya koymadığını söylemek mümkündür.

Bu tablo 9 Kasım merkezi Ankara eylemine deyansımıştır. Etkin bir pratik ön sürece dayanarakörgütlenmesine çaba harcamak bir yana, bu yönlütartışmalar boğulmaya çalışılmıştır. Liberal-reformistbloğun eylem ön sürecine dair ortaya koyduğu tekçaba,“ Polis nereye izin verirse eylemi ordaörgütleyelim” söylemi olmuştur. Devrimcimüdahaleyle ortaya çıkan fiili-meşru eylem kararı ise,kendi korkularını kitleye mal etme çabasıyla birlikteçiğnenmeye çalışılmış, fakat buna izin verilmemiştir.

Genç-Sen’in eylemi tek başına örgütleme çabası vegençlik hareketi içerisindeki öznelerin sürecin dışındabırakılması, yereldeki tutumun merkezi düzeydekarşılığıdır. Pratik ön hazırlık sürecinden yoksun,hareket içerisindeki özneleri sürece katma çabasıolmayan bir birleşik örgütlenme iddiası kendinigiderek daha fazla tartışmalı hale getirmektedir.

“Gençlik hareketi her dönem hareketin düzeyiyleuyumlu ve ihtiyaçlarını karşılayabilen çeşitli kitleselörgüt biçimleri ortaya çıkartmak potansiyelinesahiptir. Subjektivizme ve grupçuluğa düşmeden bubiçimleri somutlamak, hareketin durumunu veolanaklarını en doğru bir biçimde değerlendirerekörgüt sorununa uygun çözümler bulmak devrimciönderlik sorumluluğu kapsamındadır.” (Deneyimlerinışığında gençlik örgütlenmesi, Ekim, Sayı:239, Ekim2004)

Merkezi bir eylem planlanırken öncelikleyapılması gereken, yerel ayaklarını güçlü örebilmektir.Politik bir kitle çalışması ile mümkün olan en genişkesimi harekete geçirmek, yerellerde eylemlerörgütlemek ve merkezi bir eylemde bu çalışmalarıbirleştirmektir. Hemen hiçbir yerelde bubaşarılamamışken, merkezi eylemin başarılı geçtiğiyönlü değerlendirmelerin hiçbir gerçekliği yoktur.

6 Kasım sürecinin dersleri ile gençlik hareketini büyütmeye!

6 Kasım sonrası süreçte yapılması gereken, politikkitle çalışmasını güçlendirmek ve bu süreçteyaratılmış güç ve olanakları en iyi bir biçimdedeğerlendirmektir. Kimi yerellerde anlamlı eylemsüreçleri yaşanmıştır. Kimi yerellerde başarılı bir kitleçalışması pratiği sergilenebilmiştir. Olumlu veolumsuz yanlarıyla birçok dersi içerinde barındıran bir6 Kasım süreci daha yaşanmıştır.

Gençlik hareketinin ihtiyaçlarına yanıt verme vehareketi ileriye taşıma iddiası taşıyan tüm güçlerinyapması gereken, olanakları güce dönüştürüp güneyüklenmek ve geleceği kazanmaktır. Bu irade ortayakonulduğu ve bunun gerekleri yerine getirilmeyebaşlandığında, gençliğin birleşik, kitlesel, devrimcihareketini geliştirme doğrultusunda anlamlı adımlaratılabilecektir.

Ekim Gençliği(Ekim Gençliği’nin Aralık 2008 tarihli 113.

sayısından...)

Siyonist İsrail yenisaldırılara hazırlanıyor!

29 Kasım, “Filistin Halkı ile Uluslararası Dayanışma Günü”dür. 29 Kasım vesilesiyle açıklama yapanBirleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon, bölgedeki durumun kendisini en fazla kaygılandıran konuolduğunu iddia etti. Ancak, BM genel sekreterinin bugüne kadar siyonist İsrail’in vahşi saldırılarına ve Gazzeetrafındaki soykırımcı kuşatmaya itiraz ettiğine tanık olunmadı.

Ban Ki-moon, Filistin halkının 60 yıldır kaderini belirleme hakkının zorla engellendiğini kabul ediyor. İkidevletli çözüm öneren BM sekreteri, sorunun çözüme kavuşturulmasını da özel dert edinmiş gibi konuşuyor.

Elbette sorunlara dair nutuk atmak, çözüm konusunda temennilerde bulunmak kolaydır. Sıra somut olaylarkarşısında tavır almaya gelince işin rengi değişiyor. BM sekreteri bu açıklamaları yaparken, Tel Aviv’dekisiyonist şefler başka dilden konuşuyor, yeni yıkım ve katliamlar için planlar hazırlıyordu. Ban Ki-moon ise,Tel Aviv’deki hazırlıkları görmezden gelerek, papazlar gibi vaaz veriyor.

İsrail ordusunun kuşatması altında boğulmak istenen Gazze’den İsrail’e atılan havan mermilerinin biraskeri üsse isabet edip 8 İsrailli askerin yaralanmasına neden olması, Tel Aviv’de tartışmalar yarattı. İsrailparlamentosundan yapılan açıklamalar, ırkçı-siyonist zihniyetin faşizan niteliğini bir kez daha gözler önüneserdi.

Likud partisine mensup milletvekillerinden Gilad Erdan, olayın ardından yaptığı açıklamada, İslami Cihadve Hamas üyesi siyasi tutukluların, Gazze sınırında, roket saldırılarının menzilinde, korumasız bir cezaevinenakledilmelerini istedi. İsrail için yeni “yaratıcı” çözümler üretmenin zamanının geldiğini söyleyen Nazizihniyetli milletvekili, böylece Gazze’den yönelen roket saldırılarını önlemek için, İsrail’in her şeyi yapmakararlılığında olduğunun dünyaya gösterileceğini savundu.

Filistinlilerin kalkan olarak kullanılması İsrail ordusunun yaygın faşist uygulamalarından biridir. ÖzellikleFilistinli gerillaların İsrail ordusuna karşı göğüs göğse çarpıştığı durumlarda, evlere baskın düzenlemek içinçoğu zaman Filistinli siviller kalkan olarak kullanılmaktadır. İsrailli milletvekilinin önerisi, Filistinlileri kalkanolarak kullanma konusunda deneyimli olan İsrail ordusuna bu faşist uygulamayı daha geniş alanlara yaymasınıiçeriyor. Bu öneriyi garip karşılayan yok, zira siyonist rejimine özüne uygun düşmektedir.

Tel Aviv’de gündemde olan bir konu ise, Gazze Şeridi’ne yeni bir operasyon düzenleme hazırlığıdır.İsrail’in Gazze Şeridi’ne geniş çaplı bir operasyona doğru yaklaşıldığını söyleyen İsrail Savunma BakanıYardımcısı Matam Vilnai, “yeni bir vahşi yıkım ve katliama hazır olun” demek istiyor. Zira İsrail ordusunun“operasyon” derken neyi kastettiği bilinmektedir. Bu tür saldırılardan biri Cenin mülteci kampınadüzenlendiğinde tüm dünya siyonist vahşetin sınır tanımazlığını izlemişti.

“Hiç kuşku yok ki, Gazze’ye geniş çaplı bir operasyona doğru yaklaşıyoruz. Ancak bu, geçmiştekilerdenfarklı olacak” diye konuşan siyonist görevli, öncekileri de aşan bir yıkım ve katliama hazırlandıklarına işaretetti.

Bu koşullarda, Filistin sorununun çözümü konusunda samimi olanların, papazca vaazlarda bulunmakyerine ırkçı-siyonizmi cepheden mahkûm etmesi, Filistin halkının özgürlük uğruna yükselttiği direnişi iseaçıktan destekleyen bir duruş sergilemesi gerekiyor.

Hiçbir gerici gücün böylesi bir enternasyonal dayanışma görevini yerine getiremeyeceği açık. Ezilenhalklarla enternasyonal dayanışmayı ancak ilerici-devrimci güçler yükseltebilir ki, dayanışma aynı zamandabu güçlerin temel sorumluluklarından biridir.

TİB-DER: “İşcinayetlerineson!”

Sermayenin krizi biz işçi ve emekçileri vururken,çalıştığımız işyerlerinde de cehennemi yaşıyoruz.Kriz bahanesiyle işsizlik sopası altında her türlügüvence ve haktan yoksun olarak bizleri çalıştıranpatronlar, yarattıkları krizi de “fırsat” bilerek ağır çalışma koşulları dayatıyorlar. Yine kriz bahanesiyleişyerlerinde işçi sağlığı ve güvenliğine kaynak aktarılmamaktadır. Böylece işçi katliamlarının önü açılıyor.İşte bugün bu işçi katliamlarından biri daha gerçekleşti.

Tuzla’ya bağlı Orhanlı beldesinde faaliyet gösteren “Tepe Kimya Kauçuk ve Plastik Kimyasalları”fabrikasında bir patlama gerçekleşti. Patlamada bir işçi ölürken, 1’i ağır 8 kişi de yaralandı. Ölen kadın işçiNuran Keleş’in 20 yaşında olduğu ve Samsun nüfusuna kayıtlı olduğu öğrenildi. Ağır yaralı işçi MustafaDemirtaş hastanede yoğun bakımda tutuluyor. Yaralanan diğer işçilerden 5’i yanık, 3’ü de travma tedavisigörüyor.

Sermayenin yarattığı kriz daha çok işsizlik tedirginliğini açığa çıkarmış bulunuyor. Ancak kriz işçi sağlığıve iş güvenliği talebini karartmamalıdır. “İşçi sağlığı ve iş güvenliğine kaynak aktarılsın” talebi özellikle debu dönemde mücadelenin vazgeçilmez taleplerinden biri olmalıdır. Zira patronlar krizi bahane edip önlemalmıyorlar.

Tersane İşçileri Birliği Derneği

Yarına dair... Kızıl Bayrak � 29Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008

Mevsim yine bir sonbahar olacak. Yağmur hafifhafif çiselerken, anılar yeniden canlanacak.

Ve bir kent yaralarını sarıyor olacak. O büyükfırtınadan arta kalan yaralarını... Yangın yıllarınınkokusu sinmişken kentin bütün binalarına, sokaklarınave meydanlarına... Ama silmeyecek yine de şehiryaşanmış tarihini, unutmayacak. Ve eski bir sokakta,bir evin penceresinden, bir çift göz bakıyor olacakkente. Yüzündeki derin çizgilerde engebeli ve zorluyolculukların seyir defteri saklı olacak. Karşısındakiduvarda eski bir yazının kalıntısı. Ama duvara kazınansadece harfler değil. Mermi çekirdeklerinin saplandığıduvara anılar da çivilenmiş olacak. Yoldaşlarınınvurulup düştüğü yer yağmur damlalarıyla ıslanırken,gözlerinin önünde yeniden sahnelenecekyaşanmışlıklar. Ve yağan yağmura aldırmadan,çocuklar geçecekler aynı sokaktan güle oynaya.Avuçlarıyla yağmur damlalarını tutma yarışı yaparken,yüzlerinden, geleceklerinden endişe etmeyen insanlarınhuzuru okunacak. Arkalarından bir ihtiyar el sallıyorolacak, geçmişten güne ve geleceğe...

Ve duvarda yarım kalan bir yazı gibi duracak, uçlarıyırtılmış tek bir afiş. Anısı yüreğini burkacak. Yağmurhızlanacak, gölgeler çoğalacak. Duvara, yarım kalanbir yaşanmışlığın gölgesi düşecek. O, kendirandevusunun seyrine dalacak. Bir kapı çarpacak sonrapencereden içeri giren rüzgârla. Patlayan bir mermigibi duyacak o bunu ve yüreği aynı acıyla dolacak.Kollarında hala daha vurulup düşen bir yoldaşınsıcaklığı ve boşluğu...

Hızla çıkacak dışarı, yağmura aldırmadanadımlayacak yolları. Ayakları onu bir istasyonkahvesine götürecek. Aynı şiirin dizeleridir şimdimırıldandığı “Camların üstünde gece ve kar. Beyazkaranlıkta parlayan raylar -uzaklaşılıp kavuşulmamayıhatırlatıyor.” Sıcak ve demli bir çay söyleyecekkendine, yanında bir simit... Raylara bakıp simidibölüp yiyecek. Gelen tren, bir kez daha bekleyişlerininüzerinden geçip gidecek.

Aylardan Ekim, yüzünü Kasım’a dönmeyebaşlayacak. Bir kent yaralarını sararken, artıkdilencilerin mendil açmadığı kaldırımlarda her renkteçiçekler açıyor olacak. Ve akşamları sahte ışıklar yanıpsönmeyecek caddelerde. Ferahlatan bir aydınlığınvurduğu resimler, dünün insanı ve emeğini pazarlayanbilboardlardan, yakalarına takılmış karanfillerlegülerek bakacaklar insanlara. Yüzlerindekitebessümde, bıraktıkları mirasın haklı gururuokunacak.

Ve yıldızları saklamayan bir gökyüzü bırakanlarınemanetini kimseden sakınmayacak gece. O yıldızlar ki,artık karanlığa saplanan bir mermi gibi değil, geceninkoynuna asılan bir kolye gibi duracak gökyüzünde.

Gökyüzü her zamankinden daha mavi, deniz herzamankinden daha berrak olacak. Kırların ve ormanınyeşili, her tonuyla bir adımlık yol olacak. Bütünırmaklar nereye aktığını bilecek. Kasırgadan arta kalandinginlik, bir tuvale aksettirilen bir resim gibi değil,yaşanmakta olanın canlı bir gerçekliğini, durulmuşzamanları anlatacak. Zamansız bir kayıp olmayacakyitirilen hiçbir şey. Tasa ve keder, sadece kitaplardanokunan bir başka kaygının adı olacak. Fakatendişelenecek yine de insanlar. Korkuları olacak ve çokdaha güçlü. Ellerinden hiç beklemedikleri bir andauçup gitmesinden endişe edecekler, birlikte üretilipbirlikte paylaşılan ve tek tek hiç kimsenin fakatherkesin olan tüm güzelliklerin... Eski zamanların

zulüm tufanının, ansızın kapılarını yenidençalmasından korkacaklar. Ve çocuklara anlatılanmasallar, hep o dehşetli deprem günlerine dair olacak.O masallar, “Azdık, bir avuçtuk! Ama onurluyduk,inançlıydık! Uğruna tereddütsüz ölebildiğimiz,kıskançlıkla koruduğumuz haklı bir davamız ve üzerineleke düşürülmemiş bir bayrağımız vardı” diye devamedecek...

Bir kentin yaralarını nasıl da sardığını görebilecekyine de o. Acılarını nasıl da gizlemediğini veyitirdiklerini nasıl da bağrına bastığını izleyecek. Çiçekbahçesine dönmüş olsa da canlı bir tarihi dile getirenmezarlıkların, ellerinde karanfilsiz ziyaretçisiolmayacak. Ve haksız savaşların talihsiz ölümlerinibağrında taşıyan topraklarsa, haykıracak yitip gidenömürlerin yanlış saflarda son bulmasını...

Sokaklar, caddeler; amaçsız, başıboş ve birbirlerineçarpıp geçerken bile yabancı gözlerle karşısındakilerebakan insan kalabalıklığıyla dolmayacak. Kent, heradımlandığında dost yüzleri karşılaştıracak birbirine.Sımsıcak insan yüzlerini… Hiçbir gülümseyiş o eskifotoğraf karelerindeki zoraki mutluluğun bir benzeriolmayacak. Neşesi de yenilenmiş olacak insanlığın.

Bir ülke yaralarını sarıyor olacak. O unutulmazyangın yıllarının ardından gün nihayet ışımış olacak.Büyük acılarla dolu bir doğum sancısının ardından, birülke, geçmişten gelen bütün çirkinlikleri, insanın birbaşka insan üzerindeki sömürüsünü, eşitsizliği, aklagelen her türlü kötülüğü onmilyonlarca insanınkatıldığı görkemli törenlerle, milyarlarca insanıntanıklığında tarihin girdabında yok etmiş olacak. Amayine de unutmayacak yaşadıklarını. Çekilen acılar hephatırda tutulacak. Karanlık zamanların, bir karabasangibi zamanın düş mevsimini yeniden talan etmemesiiçin.

Ve sonra, bir Kasım günü, tüm şehirlerdeki bütünyollar sürekli büyük meydanlara çıkacak yine. Ülke,

kızıla çalan o güzelim bayram elbisesini geçireceküzerine. Sokaklar, caddeler büyük meydanlara akankızıl bir nehri andıracak. En önde bütün heybetiyle, “enşanlı elbisesiyle, işçi tulumuyla” proletarya yürüyecekparti parti. Yitirilenler, ellerde taşınan resimlerde değil,yürüyüşçülerin teninde ve inancında yeniden hayatbulacak. Atılan adımlar, sınıf savaşımında geçen heranın öfkesini taşıyacak.

O büyük kavgadan sağ kalanlarsa, hayatta olmanınağırlığıyla kalabalıkları önce seyredip, aralarına öylekatılacaklar. Ve sıkılı yumruklarında, avuçlarında,kaybettikleri yoldaşlarının “ellerinin gölgesini”taşıyacaklar. Gözyaşlarını, saklayacakları birdüşmanlarının olmayışının rahatlığına bırakacaklar.

Ve bir ülke yaralarını sarıyor olacak. Mevsim yinebir sonbahar... Yeniden inşa ediliyor olacak her şey.Dünden tasarlanamayan birçok şeyin şaşkınlığı atılmışolacak. Ve yağmur damlaları belki bir eylemdevurulanların düştüğü yeri ıslatıyor olacak. Ya da birhapishanenin, kurşun yağmurları altında halayadurulmuş olan havalandırmasını... Bu anın hüznüysehiç değişmeyecek. İçilen son sigaraların, şafaklakarşılanan ölümlerin, işkencehaneye çevrilen cezaevihamamlarının, infazların, kayıpların, inkâr edilmelerin,yok sayılmaların, idam sehpalarının, en koyu faşizminyaşanmışlığı unutulması mümkün olmayan birgerçeklik olarak tarihin belleğine kaydedilmiş olacak.Serüvencilerin, büyük bir tutkuyla seyir defterlerinehayatlarıyla düştükleri not bir an olsun akıldançıkarılmayacak.

Ve tarih, kaldığı yerden yazılmaya devam edecek.Bir ülke yaralarını sararken, karanlık zamanlardan artakalan bütün izleri kendi tarihinin belleğine kilitlerken,bağrında yeniden filizlenen bir şeyler olacak. İşte ovakit, “hiçbir ağaç öyle harikulade yemiş vermemişolacak...”

H. Eylül

Diyet öyküleri / 3

Yarına dair…

Eylem ve etkinliklerden...30 � Kızıl Bayrak Sayı: 2008/01 (48) � 5 Aralık 2008

Küçükçekmece’de sınıf çalışmalarından…Emekçinin GündemiKriz ve zamlarla ilgili yazılar içeren Emekçinin Gündemi’nin Kasım ‘08 tarihli son sayısı işçi ve

emekçilerle buluştu. Emekçinin Gündemi Yenibosna, İkitelli, Güneşli, Sefaköy’de bulunan fabrikalardakiişçiler tarafından ilgiyle karşılandı.

Dağıtım ve satış esnasında, bu fabrikalarda ücretlerin geciktirildiği, avansların hiç verilmediği, ücretsizizinlerin yoğun olduğu ve işçi çıkartmaların yaşandığını, işçilerin oldukça kaygılı ve hoşnutsuz olduklarınıgözlemledik. Yaptığımız sohbetlerde, örgütlü mücadelenin tek yol olduğunu, yaşanan krizin faturasının işçilertarafından ödenmemesinin ancak örgütlü bir mücadeleyle mümkün olduğunu vurguladık.

Metal İşçileri BülteniMESS sürecinin sonlanacağı bugünlerde Metal İşçileri Bülteni’nin son sayısı çıktı. Hafta başı çıkan metal

bültenini MESS kapsamındaki metal fabrikalarında çalışan işçilere ulaştırdık. İşçiler bu süreçten bizlerinulaştırdığı bildiri ve bültenler vasıtasıyla haberdar olduklarını ve yapılan müdahaleyi anlamlı bulduklarınıifade ettiler.

Desa direnişiyle dayanışma ziyaretiDesa Direnişi Dayanışma Platformu’nun 6 Aralık günü düzenleyeceği ziyaret organizasyonunda sanatçılar,

aydınlar, sendikalar ve meslek odaları yer alıyor. Sefaköy’de Desa direnişi ile güçlü bir dayanışma ağıoluşmuş bulunuyor.

Desa Direnişi Dayanışma Platformu da direnişle dayanışma konusunda anlamlı bir çaba sergiliyor. Sürecinbaşından itibaren bir dizi etkinlik, ziyaret, işçi toplantısı ve çeşitli propaganda metaryalleri kullanılarak direnişgüçlendirildi. 6 Aralık günü gerçekleştirilecek ziyaretle sınıf dayanışmanın örgütlenmesi bakımından anlamlıbir adım daha atılacak.

Küçükçekmece BDSP

İnsanca yaşamaya yeten asgari ücret!

Asgari Ücret Tespit Komisyonu, işçi, işveren ve hükümet temsilcilerinin katılımıyla ilk toplantısını yaptı.2002’den bu yana asgari ücretin yüzde 115 arttığına dikkat çeken Çalışma Bakanı Faruk Çelik, “Enflasyon budönemde kümülatif yüzde 75 olmuştur. Görülüyor ki asgari ücret enflasyon karşısında korunmuştur” dedi.Kapitalist patronlar ise belirlenecek asgari ücretin rekabet gücünü yok edecek düzeyde olmamasını istedi.TİSK temsilcisi Ali Nafiz Konuk, asgari ücrette yaş sınırının 16’dan 25’e yükseltilmesini ve toplu işsözleşmesi uygulanan işyerlerinde yasal asgari ücretin uygulanmamasını istedi.

Bir kez daha işçi ve emekçilerin sefalet ücretlerini belirlemek için bir araya gelmiş bulunuyorlar. Sermayesınıfı pervasızca saldırmaya devam ediyor. Asgari ücret yaş sınırını yükselterek 25 yaş altındakileri dahadüşük ücretle çalıştırmak istiyor.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu görüşmelerinin ilki, sermayenin ve onların hükümetinin bu sene deazgınca saldıracağını göstermektedir. Üstelik sorumlusu oldukları krizi fırsat sayarak milyonlarca işçi veemekçiyi sefalete mahkum etmek için binbir gerekçe sıralayacaklar. “Ülke zor bir dönemden geçiyor,işverenler fabrikaları kapatıyor, bu sene daha fazla sıkıntı yaşayacağız” diyerek, işçilerden bir kez dahafedakarlık isteyecekler.

Eğer karşı koymazsak, hakkımızı aramazsak bizleri köleliğe ve sefalete mahkum etmeye hazırlanıyorlar.Sermayenin yalanlarına kanmadan ya gerçekleri göreceğiz ve bu oyuna sessiz kalmayacağız ya da sesimiziçıkartmadan dayatılan sefalete katlanacağız.

Sermayenin ve onların hükümetinin bizleri açlığa mahkum etmesine sessiz kalmamalıyız. Asgari ücretgörüşmeleri yalnızca asgari ücretle çalışan işçileri ilgilendirmiyor. Belirleyecekleri zam oranını sınıfın tümkesimlerine uygulacaklar.

Bizler güçlüyüz ama kendi gücümüzün farkında değiliz. Fabrikalarda şarteller inse, ocaklardan maden-kömür çıkmasa, lokomotifler çalıştırılmasa, duvarcı duvarı örmese, demirci demiri eritmese, petrolçıkartılmasa, tütün toplanmasa, buğday ekilmese, pamuk, üzüm vb. toplanmasa, yollar yapılmasa kim yapacakbunları? Bizler güçlüyüz! En temel sorunumuz yanımızdaki işçi arkadaşımıza, kendi gücümüzegüvenmememiz.

Onlar bizim gücümüzü bizden daha iyi biliyorlar. Onun için bizleri sindirmek, korkutmak istiyorlar. Bununiçindir gözaltı, işkence, cezaevleri... Bizleri korkutarak, sindirerek onlara itaat etmemizi istiyorlar. İşçi sınıfıbir ayağa kalkarsa, her türlü engeli aşarak hesap soracağını biliyorlar.

Gücümüzü asgari ücret görüşmelerinde de gösterelim. Bizler sokağa çıkmazsak, bu asalak sermaye sınıfıdilediğince at koşturacak. Talebimiz, vergiden muaf, insanca yaşayabileceğimiz bir asgari ücret olmalı.Çalıştığımız her yerde komiteler kurarak, asgari ücretin belirlenmesinde bizlerin de söz sahibi olmasınısavunmalıyız. Çalıştığımız her işyerinde alacağımız ücreti belirlemek için mücadele etmeliyiz.

Bizlere dayatılan sefalet ücretlerini kabul etmeyelim. Asgari ücreti belirleme komisyonunda biz işçilerin deyer almasını talep edelim. Vergiden muaf, insanca yaşayabileceğimiz bir ücret isteyelim. Bölgesel asgari ücretgörüşmelerinden vazgeçilmeli. Asgari ücret, 4 kişilik bir ailenin eğitim, sağlık gıda, giyim, sosyal aktivitelerekatılabilecek bir düzeyde olmalı. Tüm çalışanlar genel sigorta hakkına sahip olmalı.

Kölece yaşam koşullarına hayır!Kızıl Bayrak okuru / Manisa

Mamak İKE:“Krizin faturasıkapitalistlere!”

Mamak İşçi Kültür Evi olarak krizin faturasınıkapitalistlere ödetmek için işçi ve emekçilerimücadeleye çağırıyoruz. 29 Kasım Ankara mitinginede bu çerçevede hazırlandık.

“Krizin faturasını ödememek için 29 Kasım’daMamak İşçi Kültür Evi ile Sıhhiye mitingine!”şiarının ve taleplerimizin yazılı olduğubildirilerimizi, “Kapitalizm, açlık, savaş, yoksullukişsizlik demektir! Kapitalizmin krizine karşı 29Kasım’da Sıhhiye Mitingi’nde buluşalım!” şiarlıpankartlarımızı ve “Krizin faturasını kapitalistlereödetmek için 29 Kasım’da Sıhhiye’ye!” şiarlıafişlerimizi kullandık. Kapitalizmi teşhir eden,krizin, işsizliğin, yoksulluğun, savaşın kapitalistdüzen yıkılmadıkça bizleri tehdit edeceğinivurgulayan, tek kurtuluşun işçi ve emekçilerinörgütlü mücadelesi olduğunu anlatan ve sosyalizmalternatifini öne çıkaran birebir sohbetlerle dağıtttık.

İşçi ve emekçileri krizin faturasını ödememekiçin sınıf mücadelesini yükseltmeye ve kendigüçlerine güvenmeye çağıran çalışmamız sürecek.

Mamak İşçi Kültür Evi çalışanları

ÜNSA’da bültendağıtımı...

OSB İMES İşçileri Bülteni’nin son sayısınıSamandıra’da bulunan ÜNSA çuval fabrikasındakiişçilere ulaştırmak için 2 Aralık sabahı fabrika kapısınagittik. Başlangıçta sakin bir şekilde süren dağıtımaişçilerin ilgisi oldukça iyiydi. Fakat kısa bir süre sonrafabrika yönetimi bültenimizde yer alan kriz ve iştenatmalarla ilgili yazımızdan rahatsız olmuş ki, fabrikakapısına gelerek güvenliklerle birlikte dağıtımımızıengellemeye çalıştı. Jandarmayı çağırırım tehditlerininsökmediğini görünce, bu sefer de işçilere bültenlerialmayın diyerek baskı yapmaya başladı. Bu baskılarıyaptığımız ajitasyon konuşmalarıyla bertaraf ettik.Bunun üzerine bülteni alan işçilerin elinden bültenleritoplamaya başladılar. Bu olay üzerine gerginlik iyicearttı. Bültenleri toplayan güvenliğin elinden tekrar aldıkve dağıtıma devam ettik.

Dağıtımımız bittikten sonra, fabrika bahçesindekikantinin önünde bekleyen işçilerin bulunduğu tarafayönelerek burada kısa bir ajitasyon konuşması yaptık.ÜNSA’da da keyfi işten atmaların yaşandığını, işçilerinörgütlü olarak hareket ettiklerinde patronun keyfiuygulamalarına karşı neler yapabileceklerinibildiklerini anlattık. Tam da bu nedenle dağıtımımızıengellemeye çalıştıklarını vurguladık.

Ne ÜNSA patronu ne de diğer asalakların baskısıişçileri bilinçlendirmeye ve örgütlemeye yönelikfaaliyetlerimizi engelleyebilecek!

OSİM-DER’den işçiler

CMYK

MücadelePostası

Hacı Ali Bey Mah., Çelikel Sok., Sakarya İş Hanı Kat: 5No: 58 ESKİŞEHİR

Necatibey Cd. Gözlükçü İşhanı No: 26/24Kızılay/ANKARA Tel: 0 (312) 232 29 10

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSATel: 0 (224) 220 84 92

EKSEN Yayıncılık Büroları Gazetene sahip çık! Abone ol! Abone bul!Adı : ........................................................................Soyadı :........................................................................Adresi : ........................................................................

.........................................................................Tel : ........................................................................

6 Aylık Yurt içi 30.000 000 TL Yurt dışı 100 Euro 1 Yıllık Yurt içi 60.000 000 TL Yurt dışı 200 Euro

Gülcan Ceyran adına,* TL için : Yapı Kredi Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 0097680-3* Euro için : İş Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 10021127094No’lu hesaba yatırdım. Makbuzun fotokopisi ektedir.

Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 19 94

853. Sok. Bilen İşhanı No: 27/710Konak/İZMİR Tel-Fax: 0 (232) 489 31 23

TAYAD’lı Ailelerin, 45/1 sayılı genelgeninuygulanması için Ankara’da bir hafta boyuncayaptıkları görüşmelerin sonuçları 3 Aralık günügerçekleştirilen açıklamayla kamuoyuna sunuldu.

“Hapishanelerde tecrit ve işkence sürüyor!Sohbet hakkı uygulansın! / TAYAD’lı Aileler”ozalitinin açıldığı toplantıda, basın açıklamasınıTAYAD Başkanı Behiç Aşçı gerçekleştirdi.

Aşçı, 17-21 Kasım tarihleri arasındaTAYAD’lı Aileler adına TBMM’deki bazımilletvekili kurum ve kuruluşlarla görüştükleriniifade etti, Ceza ve Tevkifevleri GenelMüdürlüğü’nde yapılan görüşmeye kendisininalınmadığını belirtti.

Genelgenin uygulanmaması ile ilgili sorulara,“Yeterli yer yok, yeterli elaman yok, inşallah2009 yılında uygulatacağız” bahanelerinin önesürüldüğünü ifade eden Aşçı’nın açıklaması şusözlerle sona erdi: “Her şey ortadadır: AdaletBakanlığı bu hakkı uygulamak istemiyor. Amaunuttukları bir şey var; bu hakkı onlar bizebahşetmedi. Biz 7 yıl süren, 122 ölüm bedelikazandık. Nasıl ki biz kazandık isek uygulatacakolan da biziz.”

Behiç Aşçı’nın ardından tutsak ailesi AhmetKulaksız, Melek Akgün ve Fahrettin Keskinyaptıkları görüşmelerle ilgili bilgi verdiler.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Şiddetli rüzgar ve Lodos’un etkisiyle 21 Kasım 2008 günü taşıyıcı dubaları su alan Karaköy Vapurİskelesi’nin çökmesine ilişkin olarak Makina Mühendisleri Odası’nda 27 Kasım günü basın toplantısıgerçekleştirildi.

Gemi Mühendisleri Odası Genel Başkanı R. Tansel Timur, TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kuruluadına Tores Dinçöz ve KESK’e bağlı Birleşik Taşımacılık Sendikası İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı HasanBektaş’ın yer aldığı basın toplantısında iskelenin çökme nedenlerine dair elde edilen bilgiler açıklandı.

Açıklamada, dubaların su almakta olduğu ve bunun “risk” oluşturduğu uyarısının, İstanbul BüyükşehirBelediyesi ve İDO yetkililerine yaklaşık bir yıl önce yazılı olarak yapıldığı hatırlatılarak, uyarılara dikkatedilmemesi sorumsuzluk olarak nitelendirildi.

Olay sonucunda can kaybı yaşanmamasının “risk”i ortadan kaldırmadığı, iskelenin su alarak batmasının“şiddetli Lodos” la açıklanmasının insan aklıyla alay etmek anlamına geleceği, bu anlayışın bilimi yoksaydığı söylendi.

Basın açıklaması, Karaköy Vapur İskelesi’nin yenilenmesi için zaman yitirmeksizin bilimsel ve teknikesaslara uygun bir çalışma başlatması önerisiyle son buldu. Açıklamada İDO’ya kalite ödülü verilmesi deeleştirildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Lodos’la açıklanamayan batış!

Kırşehir’de Kadına Yönelik Şiddete KarşıUluslararası Mücadele Günü çerçevesindegerçekleştirilen etkinliklerin son bölümü 27 Kasım günüKültür Sitesi’nde gerçekleştirildi. Salonda, kadınayönelik şiddet görüntülerin yer aldığı birçok fotoğrafsergilendi.

“Tek başına” adlı filmin gösterimine geçilmedenönce Kırşehir Eğitim-Sen Kadın Sekreteri NeclaBaşaran bir konuşma yaparak şunları söyledi: “Tıpkıdünyada olduğu gibi ülkemizde de nüfusun yarısınıoluşturan biz kadınlar, nüfusun diğer yarısının, iktidar,işveren, devlet, amir, polis, asker, baba, eş şiddetinemaruz kalıyoruz. Fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik,kültürel, hukuksal ve militarist şiddetin mağduru oluyor,ölüyor, öldürülüyoruz. ‘Namus’ adına, ‘töre’ adına yahunharca gözler önünde katlediliyoruz ya da intiharazorlanıyoruz. Gözaltına alınıyor, gözaltında tacize,tecavüze ve şiddete maruz kalıyoruz...”

Etkinliğe yaklaşık 60 kişi katıldı.Kızıl Bayrak / Kırşehir

Kırşehir’de 25Kasım etkinliği

TAYAD: “Uygulatacak olan biziz!”

Dünya Kadınlar Konferansı’nahazırlık…

Hollanda’nın Rotterdam şehrinde 22 Kasım günü, 2011 yılında Venezuella’da yapılacak olan DünyaKadınlar Konferansı’na hazırlık toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıya çeşitli uluslardan 15 kadın katıldı.

Tanışma bölümünün ardından 4-6 Ekim 2008’de Almanya’nın Düsseldorf şehrinde gerçekleştirilenPolitik Kadın Konferansı’nda çekilen resimler gösterilerek konferansın özeti sunuldu. Konferansta DünyaKadınlar Konferansı’na hazırlık yapabilmek için bir komite seçildiği ve her ülkede de komite oluşturulmasıkararı alındığı söylendi. Geçtiğimiz günlerde İtalya’da ilk toplantının gerçekleştiği bilgisi verildi.

Hollanda’da da böyle bir komitenin oluşturulması için Bir-Kar ve Rode Morgen olarak inisiyatif aldıkve kadınları biraraya getirdik. Bir-Kar, Rode Morgen (Kızıl Şafak), İran Komünist İşçi Partisi’nin kadınkolu, Hollanda İşçi Partisi (PvDA), Yeni Kadın, sendikalalar vb. örgütlerde yeralan kadınlar konferanssürecine katılacaklar.

İlk toplantıda Venezuella’daki gelişmelerden bahsedildi. Her kıtadan iki temsilcinin katıldığı bir hazırlıkkomitesinin kurulduğu ve konferansa katılımı belirleyebilmek için bazı prensip kararları aldığı anlatıldı. Buprensiplerin Hollandaca’ya çevrilmesi ve bir sonraki toplantıda tartışılması kararlaştırıldı. Hollanda’da nasılbir çalışma yürüteceğimiz, konferansın politik içeriği, hazırlık kapsamında web sitesi açma vb. önümüzdekitoplantıda tartışılacak.

Bir-Kar Hollanda Kadın Komisyonu