kemal Üm mlkudret. türk edebiyatında hikaye ve roman, İstanbull990, lll, 152-185; berna moran,...

2
yal bilimci gibi yapa- rak kendi sistemini kurmaya itibaren tarihi boyunca Anadolu'nun sos- yal ve Asya Tipi Üretim modelinden faydalanarak dirirken yer yer onu de çe- kinmedi. tarih kalan önemli fikir eser- lerini dikkatle inceledi. boyunca te- peden inme bir bunun üst söyledi ve rastgele hareketle- riyle kendi tarihimizden m sert biçimde Yerli yönel- mekle beraber tahlillerinde din olgusuna hemen hiç önem vermedi. Eserlerinde dini özellikle dejenere din olumsuz bir faktör olarak gösterdi. Ancak gerek bir romanla- ve gerekse soh- betlerinde Türkiye'nin bir nevi ta- bu haline tarihi, Türkiye'nin ma Cumhuriyet'in ve meselesi gibi tarihi ve sosyal meselelerini cesaretle Bu davra- Kemal Tahir çevrelerce da sert bi- çimde Ölümünden uzun bir süre sonra rnma ve sohbetleriyle kitap ha- line on cilt hacmindeki "Notlar" dizisinde Sanat Edebiyat (1, ll, III, I 989; IV, I 990); 1950 Öncesi (I, ll, I 990); Roman Notlan (I, 1990; ll, III, 1991); (1992); (1992); Çöküntü (I 992); Sosyalizm, Toplum ve Gerçek (I 992); Kitap Notlan (I 993); Mektup- lar ( 993) kitaplar : Kemal Tahir'den Fa tma 'a Mektuplar, 1979; Mustafa Baydar, mLZ Ne Diyorlar, s. 183- 187; Romanet Turhan Tüke!). 1960; Tahir Alangu. Cumhuriyet'ten Sonra Hi· kayeve Roman, lll, 445-499; Hikmet, Kemal Tahir'e Mahpusaneden Mektuplar, Türk turum (haz. Mehmet Seyda), 1969; Na· ci Çelik, Romanda Ankara 1971, s. 64-67, 124-129; Aytek.in Yakar. Türk Roma- Millf Mücadele, Ankara 1973, tür. yer.; M. Hulüsi ve Put- lara Kemal Tahir, 1974; Kemal Tahir ' in Sohbet/eri, 1979; Özsoy, Kemal Tahir Kaynakça- Ramazan Kaplan. Cumhuriyet Dönemi Türk Köy, Ankara 1988, tür. yer.; Behçet Necatigil, ler 1989, s. 188-189; Cevdet Kudret. Türk Hikaye ve Roman, lll, 152-185; Berna Moran, Türk Bir 1990, ll, 130-181; Kemal Kahraman. Türkiye ' nin Bo- yun 1990, s. 57-67; Taner Ti- mur, Türk Tarih, Toplum s. 174-193, 199-207; Halit 2000, s. 9-37; a.mlf.- Mustafa Kutlu, "Demir, Kemal Tahir", TDEA, ll, 231-235; "Kemal Tahir Türkiye Defteri, sy. 6, Ra- mazan Gülendam, Yerli Bir Kemal Tahir", Dergah, IX/109, 1999, s. 9-11, 22; a.mlf .. "Geleneksel 'Devlet Ana'daki a. e., IX/lll ( 1999), s. 8-10, 22; Atilla Türk Edebiy at i Ansiklopedisi, 1983, lll, 742-744; "Kemal Tahir" , ABr., XVIII, 353-354; "Kemal Tahir ", Ta nzimat'tan Bugüne Ansiklopedisi, 2001, ll, 495-498 . L KEMAL KAHRAMAN KEMAL ÜMMI (ö. 880/1475) _j yeterli bilgi yoktur. olup tahsil görmeden için üm mi Kemal Mehmed Bedred- din'in ve Cemal-i Halveti'- nin tekke rivayet edilir. metinlerde Kemal Bey olarak da zikredilen m Kema- liler denir. bir Hal- veti mensubiyeti ve Ubeydullah Hamid dir. Necla Pekolcay bu samuncu Ba- ba diye bilinen Ebu Hamid Aksarayi oldu- bildirir ("Yazma Bir Mecmua", TM, lll 19531. s. 356-357) . Kemal Üm- mi bir Hace Ali Sultan'dan söz eder ki M. Fuat Köprülü, bu Cemaziyelewel 83Z'de 1429) ölen Alaeddin Ali Erdebili be- lirtmektedir (Türk Tarihi, s. 36 Latifi ise onun. N esimi gibi Sultan Tekkesi Baba beddu- alarak suretiyle idam edii- dair bir rivayet nakleder ( Tezkire, S. 286) Kemal Ümmi'nin ve yer bilgiler de birbirini tutma- Latifi ve Ali Mustafa Efendi onun Larende müridierinden ya- zan ise Horasan'dan ni söyler (bk. bibl.). nazaran daha eski olan bu göre Kemal Ümmi. Anadolu'ya gelince Bolu çevresin- KEMAL ÜM Ml deki ve Bozarmut ya- Bolu Veli'nin sevgi ve ilgisine mazhar Ahmed, Kemal Ümmi'nin Bolu'da medfun ve üç bildirerek bunlardan Cemal ve Sinan ile alakah hikayeler de Onun Bolu ile ilgisi M üstakimzade Süley- Ali Vahit, William Hickman ( Turcica, XIV [I 9821, s. I 55-167) ve Ünver da söz konusu yer ve me- rivayetler de Mehmed Tahir. Karaman ile birlik- te Manisa'da da Kemal Ümmi bir mezar kaydeder. Abdülbaki tekkesj ve bulunan Seyyid Kemal ile onun ihtimalini bir kay- da dikkat çekerse de (Divan XV.-XVI. istanbul 1954, s. 1 I) daha sonra Nihad Sami gibi Mevlevi- hanesi'nde gömülü rivayetine temas eder (Mevlana zesi Yazmalar Ankara 1972, lll, 270). Anado- lu'da, sevilen yer- lerde kabirierinin ve Kemal ümmi'nin da birçok izate edilmesi tabiidir. Ancak Larendeli da bir süre burada ol- Son ise Bolu neticesinde William Hickman. Bayram ve beraber Kemal Ümmi'nin de Safiyyüddin-i Erdebili'nin (ö. 735/1 335) Anadolu'daki takipçileri öne sürmekteyse de (Turcica, XIV 1 1982 s. 155-167) eserlerinde bunu destekleyen unsurlara rastlanma- Sünni al<idenin yan Kemal Ümmi'nin manzumelerini iki grupta toplamak mümkündür. Birinci grupta tevhid, münacat ve na'tlar. ikinci grupta ise nutuk dini ve tasawufi telkinlerde bulunan yer gruptaki temel mutlak Bunun yolu olarak da "ölümden önce ölmek" prensibi göste- rilir. Kemal Ümmi'nin dil ve ifade da yine bu iki grup göre Birincilerde Arapça ve Farsça sözlerle yüklü bir dil kulla- ikinci grup manzumelerde Türkçe kelimeler ve sade bir ha- kimdir. Onun beyitleri hikmetler ve da nazma atalar sözü halindedir. 229

Upload: others

Post on 17-Feb-2020

31 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: KEMAL ÜM MlKudret. Türk Edebiyatında Hikaye ve Roman, İstanbull990, lll, 152-185; Berna Moran, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış, İ stanbul 1990, ll, 130-181; Kemal Kahraman

yal bilimci gibi yoğun araştırmalar yapa­rak kendi bağımsız düşünce sistemini kurmaya çalıştı. Başlangıcından itibaren Osmanlı tarihi boyunca Anadolu'nun sos­yal ve ekonomikyapısını Asya Tipi Üretim Tarzı modelinden faydalanarak değerlen­dirirken yer yer onu eleştirmekten de çe­kinmedi. Yaygın tarih görüşünün dışında kalan bazı önemli fikir adamlarının eser­lerini dikkatle inceledi. Hayatı boyunca te­peden inme bir Batıcılığa karşı çıkarak bunun üst yapıyla halkın arasını açtığını söyledi ve rastgele Batılılaşma hareketle­riyle kendi tarihimizden uzaklaş m ayı sert biçimde eleştirdi. Yerli düşüneeye yönel­mekle beraber tahlillerinde din olgusuna hemen hiç önem vermedi. Eserlerinde dini kurumları, özellikle dejenere olmuş din adamlarını olumsuz bir faktör olarak gösterdi. Ancak gerek bir kısım romanla­rında ve çeşitli yazılarında gerekse soh­betlerinde Türkiye'nin yıllardır bir nevi ta­bu haline getirilmiş, tartışılmaktan sakı­nılan Osmanlı tarihi, Türkiye'nin Batılılaş­ma macerası, Cumhuriyet'in doğruları ve yanlışları, halkçılık meselesi gibi birtakım tarihi ve sosyal meselelerini cesaretle tartışma ortamına getirmiştir. Bu davra­nışıyla Kemal Tahir bazı çevrelerce aşırı şekilde övülmüş, bazılarınca da sert bi­çimde eleştirilmiştir.

Ölümünden uzun bir süre sonra yayı­rnma başlanan ve sohbetleriyle kitap ha­line getirilmemiş notlarından hazırlanan on beş cilt hacmindeki "Notlar" dizisinde Sanat Edebiyat (1, ll, III, I 989; IV, I 990);

1950 Öncesi (I, ll , I 990); Roman Notlan (I, 1990; ll , III , 1991) ; Osmanlılık/Bizans

(1992); Batılılaşma (1992); Çöküntü (I 992); Sosyalizm, Toplum ve Gerçek (I 992); Kitap Notlan (I 993); Mektup­lar ( ı 993) adlı kitaplar çıkmıştır.

BİBLiYOGRAFYA :

Kemal Tahir'den Fa tma İrfan 'a Mektuplar, İstanbul 1979; Mustafa Baydar, Edebiyatçtları· mLZ Ne Diyorlar, İstanbull960 , s. 183- 187 ; Beş Romanet Tarttşıyor(haz. Turhan Tüke!). İstanbul 1960; Tahir Alangu. Cumhuriyet'ten Sonra Hi· kayeve Roman, İstanbull965, lll, 445-499; Nazım Hikmet, Kemal Tahir'e Mahpusaneden Mektuplar, İstanbull968; Türk Romanı: Açıko· turum (haz. Mehmet Seyda), İstanbul 1969; Na· ci Çelik, Romanda Hesaplaşma, Ankara 1971, s. 64-67, 124-129; Aytek.in Yakar. Türk Roma­nında Millf Mücadele, Ankara 1973, tür. yer.; M. Hulüsi Dosdoğru, Batı Aldatmacılığı ve Put­lara Karşı Kemal Tahir, İstanbul 1974; İsmet Bozdağ , Kemal Tahir 'in Sohbet/eri, İstanbul 1979; İskender Özsoy, Kemal Tahir Kaynakça­sı, İstanbull979; Ramazan Kaplan. Cumhuriyet Dönemi Türk Romanında Köy, Ankara 1988, tür. yer.; Behçet Necatigil, EdebiyatımLZda İsim­ler Sözlüğü, İstanbul 1989, s. 188-189; Cevdet

Kudret. Türk Edebiyatında Hikaye ve Roman, İstanbull990, lll , 152-185; Berna Moran, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış, İ stanbul 1990, ll, 130-181; Kemal Kahraman. Türkiye 'nin Bo­yun Ağrıları, İstanbul 1990, s. 57-67; Taner Ti­mur, Osmanlı-Türk Romanında Tarih, Toplum ueKimlik,İstanbull991, s. 174-193, 199-207; Halit Refiğ, Gerçeğin Değişkenliği, İstanbul 2000, s. 9-37; a.mlf.- Mustafa Kutlu, "Demir, Kemal Tahir" , TDEA, ll , 231-235; "Kemal Tahir İ çin ", Türkiye Defteri, sy. 6, İstanbull974 ; Ra­mazan Gülendam, "Batılılaşma Karşısında Yerli Bir Romancı : Kemal Tahir", Dergah, IX/109, İstanbul 1999, s. 9-11, 22; a.mlf .. "Geleneksel Anlatım Tarzının 'Devlet Ana'daki Yansımala­rı", a.e., IX/lll ( 1999), s. 8-10, 22; Atilla Özkı­rımlı, Türk Edebiyati Ansiklopedisi, İstanbul 1983, lll , 742-744; "Kemal Tahir" , ABr., XVIII, 353-354; "Kemal Tahir", Tanzimat'tan Bugüne Edebiyatçı/ar Ansiklopedisi, İ stanbul 2001, ll , 495-498 .

L

~ KEMAL KAHRAMAN

KEMAL ÜMMI (~IJW)

(ö. 880/1475)

Mutasawıf - şair. _j

Hayatı hakkında yeterli bilgi yoktur. Asıl adı İsmail olup tahsil görmeden yetiş­tiği için şiirlerinde üm mi Kemal mahlası­nı kullanmıştır. Şeyh Mehmed Bedred­din'in dervişlerinden ve Cemal-i Halveti'­nin tekke arkadaşlarından olduğu rivayet edilir. Bazı metinlerde Kemal Bey olarak da zikredilen şairin m ensuplarına Kema­liler denir. Divanındaki bir şiirinden Hal­veti tarikatına mensubiyeti ve şeyhinin Ubeydullah Hamid olduğu öğrenilmekte­dir. Necla Pekolcay bu zatın samuncu Ba­ba diye bilinen Ebu Hami d Aksarayi oldu­ğunu bildirir ("Yazma Bir Mecmua", TM, lll [İstanbul 19531. s. 356-357) . Kemal Üm­mi diğer bir şiirinde Hace Ali Sultan'dan söz eder ki M. Fuat Köprülü, bu zatın Cemaziyelewel 83Z'de (Şubat 1429) ölen Şeyh Alaeddin Ali Erdebili olduğunu be­lirtmektedir (Türk Edebiyatı Tarihi, s. 36 ı). Latifi ise onun . N esimi gibi Sultan Şüca Tekkesi şeyhi Baba Sultan'ın beddu­asını alarak asılmak suretiyle idam edii­diğine dair bir rivayet nakleder ( Tezkire, S. 286)

Kemal Ümmi'nin yaşadığı ve öldüğü yer hakkındaki bilgiler de birbirini tutma­maktadır. Latifi ve Ali Mustafa Efendi onun Karaman'ın Larende kasabasından olduğunu. müridierinden menakıbını ya­zan AşıkAhmed ise Horasan'dan geldiği­ni söyler (bk. bibl.) . Diğerlerine nazaran daha eski olan bu kaynağa göre Kemal Ümmi. Anadolu'ya gelince Bolu çevresin-

KEMAL ÜM Ml

deki Aladağ ve Bozarmut civarında ya­şamış. Bolu halkını irşada çalışmış. Hacı Bayram-ı Veli'nin sevgi ve ilgisine mazhar olmuştur. Aşık Ahmed, Kemal Ümmi'nin Bolu'da medfun bulunduğunu ve üç oğlu olduğunu bildirerek bunlardan Cemal ve Sinan ile alakah hikayeler de anlatmıştır. Onun Bolu ile ilgisi M üstakimzade Süley­man'ın yanı sıra zamanımııda Ali Vahit, William Hickman ( Turcica, XIV [I 9821, s. I 55-167) ve İsmail Ünver tarafından da söz konusu edilmiştir. Öldüğü yer ve me­zarı hakkında başka rivayetler de vardır. Sursalı Mehmed Tahir. Karaman ile birlik­te Manisa'da da Kemal Ümmi adına bir mezar olduğunu kaydeder. Abdülbaki Gölpınarlı. Muğla'da tekkesj ve mezarı bulunan Seyyid Kemal ile onun aynı kişi olması ihtimalini düşündürecek bir kay­da dikkat çekerse de (Divan Şiiri, XV.-XVI. Yüzyıl, istanbul 1954, s. 1 I) daha sonra Nihad Sami Sanarlı gibi Niğde Mevlevi­hanesi'nde gömülü bulunduğu rivayetine temas eder (Mevlana Müzes i Yazmalar Kata/oğu, Ankara 1972, lll, 270). Anado­lu'da, sevilen mutasawıfların çeşitli yer­lerde kabirierinin bulunduğu inancına ve geleneğine bağlanarak Kemal ümmi'nin adına da birçok makamın izate edilmesi tabiidir. Ancak şeyhinin Larendeli olması dolayısıyla da bir süre burada kalmış ol­malıdır. Son durağının ise Bolu olduğu yapılan araştırmalar neticesinde anlaşıl­mıştır.

William Hickman. Hacı Bayram ve Eş­refoğlu'yla beraber Kemal Ümmi'nin de Safiyyüddin-i Erdebili'nin (ö. 735/1 335)

kurduğu tarikatın Anadolu'daki takipçileri olduğunu öne sürmekteyse de (Turcica, XIV 1 1982 ı. s. 155-167) eserlerinde bunu açıkça destekleyen unsurlara rastlanma­maktadır.

Şiirlerinde Sünni al<idenin dışına çıkma­yan Kemal Ümmi'nin manzumelerini iki grupta toplamak mümkündür. Birinci grupta tevhid, münacat ve na'tlar. ikinci grupta ise nutuk tarzı dini ve tasawufi telkinlerde bulunan şiirler yer alır. İkinci gruptaki şiirlerde temel düşünce mutlak yaratıcıya kavuşmaktır. Bunun yolu olarak da "ölümden önce ölmek" prensibi göste­rilir. Kemal Ümmi'nin şiirlerindeki dil ve ifade tarzında da yine bu iki grup şiirine göre farklılık vardır. Birincilerde Arapça ve Farsça sözlerle yüklü ağır bir dil kulla­nılmışken ikinci grup manzumelerde Türkçe kelimeler ve sade bir söyleyiş ha­kimdir. Onun bazı beyitleri hikmetler ve özdeyişler. bazıları da nazma çekilmiş atalar sözü halindedir.

229

Page 2: KEMAL ÜM MlKudret. Türk Edebiyatında Hikaye ve Roman, İstanbull990, lll, 152-185; Berna Moran, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış, İ stanbul 1990, ll, 130-181; Kemal Kahraman

KEMAL ÜMMT

Eserleri. 1. Divan. Çeşitli kütüphane­lerde yirmi yedi yazması tesbit edilen di­van nüshalarından (Yan pınar, s. 34-3 5)

on dokuzu bir makalede tanıtılmıştır (Hickman, JTS, lll [I 9791. s. 197-207) Ca­miu'n-nezair ve Camiu'l-meanigibi şi­ir mecmualarında da çok sayıda şiiri yer alan Kemal Ümml'nin muhteviyatça en zengin divan nüshasında (Beyazıt Devlet Ktp., nr 3357) yedisi mesnevi olmak üze­re 140 şiiri bulunmaktadır. Divandaki ye­di tevhidle biri 161 beyitlik bir mesnevisi diğeri on sekiz dörtlükten oluşan iki mü­nikatı üzerinde Ahmet Yanpınar tarafın­dan bir yüksek lisans çalışması yapılmış­tır (bk. bibl). Z. Kırk Armağan. Bazı di­van nüsfıalarında yer aldığı gibi müstakil nüshası da bulunan eser yaklaşık200 be­yitlik bir mesnevi olup ölüm hakkındaki bir hadisin şerhinden ibarettir. Abdülka­dir Karahan bunu kırk hadis tercümesi olarak tanıtmıştır (İslam- Türk Edebiyat­larında Kırk Hadis Toplama Tercüme ve Şerh leri, istanbul 1954, s. 146- I 49). Vasfi M ahir Kocatürk şairin bu eserini ömrü­nün sonlarına doğru yazdığım söyler. Menziller halinde kaleme alınan mesne­vide ölüme hazırlanan salikierin sahip ol­ması gereken özellikler on menzilde dört armağandan meydana geldiği için kitap Kırk Armağan adını almıştır. 3. Risale-i Vefat . Ölmek üzere olan bir kişinin son anları ile mezardaki hallerini anlatan ve arnel-i salih tavsiyesiyle sona eren bu kü­çük mesnevi Kırk Armağan'ı tamamlar niteliktedir. Bilinen yegane nüshası Süley­maniye Kütüphanesi'nde kayıtlıdır (Al i Ni had Tarlan, nr. 71/2, vr. 20a-23a) 4. Risa­le-i iman. İman ve ibadete ait çeşitli hu­susları konu alan bu küçük mensur risale­nin bilinen tek nüshası Topkapı Sarayı Mü­zesi Kütüphanesi'ndeki bir mecmuanın içindedir (Hazine, nr. 178, vr. 98a-ı OSb). Eserde başta namaz olmak üzere ibadet­lerin ihlasla yapılmasının faydaları anla­tılmakta. ahirete imanla gitmek için bun­ların önemli olduğu vurgulanmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA :

Aşık Ahmed, Menakıb-ı Kemal Ümmf, Millet Ktp., Ali Emin Efendi, Manzum, nr. 1323/1; La­t1fi. Tezkire, s. 286; Aıı Mustafa, Künhü'l-ah­bar, İstanbul 1277, ll, 243; Hüseyin Ayvansara­yl, Ve{eyat, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 1375, vr. 56'; Müstakimzade, Mecelletü'n -ni­sab, Süleymaniye Ktp., H alet Efendi, nr. 628, vr. 372'; Osmanlı Müellifleri,l, 152; Bolu Livası Salnamesi, Bolu 1334, s . 455; Nailliıman. Tuh­fe-i Na ili, Mill1 Ktp., nr. 611, ll, 1226; TYDK, 1, 28-31; Kar atay, Türkçe Yazma/ar, ll, 96-97, 319; İsmail Ünver. Kemal Ümmi Divanı ve Türkçe Sözler Dizini (mezuniyet tezi, 1968). AÜ DTCF; a.mlf., "Kemal-i ümm!" , Bolu ili Halk Edebi-

230

yatı Sempozyumu, Bolu 1986, s. 21-28; Nihad Sami Banarlı, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul 1971, 1, 508; Agah Sırrı Levend. Türk Edebiyatı Tarihi, Ankara 1973, 1, 438; Vasfi Mahir Kocatürk, Türk Edebiyatı Tarihi, Ankara 1974, s. 282-283; TÜYATOK, 34/1, s. 16; Ah­met Yan pınar. Kemal Ümmf Divanında Müna­caat ue Teuhidlerdeki Ay etierin Tesbiti (yüksek lisans tezi, 1993). MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 1-35; Ali Vahit, "Kemal ümm! Hakkında", Halk Bilgisi Haberleri, sy. 31, İstanbul 1933, s . 212-215; Muharrem Ergin, "Cami'u'l-me'an1'­deki Türkçe Şiirler", TDED, 111/3-4 (ı 949). s. 542; W. C. Hickman, "Who was Ümmi Kemal?", Boğaziçi Üniversitesi Dergisi, IV-V, İstanbul 1976-77, s . 57-82; a .mlf. , "On The Manuscripts of The Divan of ümm1 Kemal", JTS, lll (ı 979). s. 197-207; a.mlf., "Ummi Kemal in Anatolian Tradition" , Turcica,XIV, Paris 1982, s. 155-167; İskender Pala, "Kemal Ümm1", TDEA, V, 271-272. !il İSMAİL ÜNVER

L

KEMALEDDİN BEY, Mimar (1870- ı 927)

Osmanlı Devleti'nin sonları ile Türkiye Cumhuriyeti 'nin ilk yıllarında

eser veren Türk mimarı.

İstanbul Acıbadem'de doğdu. Babası deniz subayı Ali Bey, annesi Sadberk Hanım'dır. Aynı semtte bulunan İbra­him Ağa Mektebi'nde ilk eğitimine baş­ladı. Babasının görevi dolayısıyla 1880 yı­lında Girit' e gitti ve 1881'de Suda Tersa­nesi'ndeki özel okula devam etti. Ertesi yıl ailesiyle birlikte İstanbul'a dönünce Şehzadebaşı'nda yeni açılmış olan Şem­sülmaarif'te orta öğrenimini tamamladı. NurnCıne-i Terakki'de lise eğitimi gören Kemaleddin, burada matematik hacası Mehmed Nadir Bey'den etkilenerek mü­hendis olmaya karar verdi. 1887'de girdi­ği Hendese-i Mülkiyye Mektebi'ne ikinci sınıftan başladı ve 1891 yılında buradan mezun oldu. Öğrenimi sırasında 21 Ma­yıs 1888 tarihinde sanayi ma dalyası alan Kemaleddin Bey, A. Jasmund'un mimari derslerine özel bir önem verdi. Mezuniye­tinden sonra bu hocanın yardımcılığına tayin edildi ve dört yıl bu görevini sürdür~ dü. Bu yıllarda Budapeşte ve Viyana'ya gitti, özel bir mimari büro açarak İstan­bul'da birkaç konak ve köşkün inşaatını gerçekleştirdi.

1895 yılında hacası Jasmund'un öneri­siyle devlet tarafından mimarlık eğitimi için Almanya'ya gönderildi, iki yıl Berlin'de Charlottenburg Technische Hochschule'­de okuyup iki buçuk yıl da devlet mimar­Iık bürolarında çalışarak mesleki tecrübe­sini arttırdı. 1889 Nisanında İstanbul'a dönünce Hendese-i Mülkiyye'de göreve

başladı ve şehremaneti meclis reisi Ha­lil Bey'in kızı Behiye Hanım'la evlendi. 1901'de Harbiye Nezareti'nde Ebniye-i Askeriyye mimarlığına tayin edildi. Hen­dese-i Mülkiyye'deki görevi sırasında Jasmund'un derslerini verdi, Sanayi-i Ne­fise Mektebi'nde ise nazariyyat-ı mi'ma­riyye okuttu. Bu derslerinde milli mimari hakkındaki düşünce l erini öğrencilerine

aktararak onların yetişmesini sağladı. 1908 yılında Osmanlı Mimar ve Mühen­dis Cemiyeti adıyla bir teşekkül kurup mimar ve mühendisleri örgütlerneye ça­Iıştıysa da cemiyet 1912 yılı sonlarında faaliyetini durdurdu ve 1919'da tekrar açıldı.

1909'da ll. Abdülhamid'in tahttan in­dirilmesi üzerine İttihat ve Terakki Parti­si'nin üyesi olan Halil Hammade Paşa Ev­kaf- ı Hümayun Nezareti'nin başına geçti, buranın başmimarlığına getirilen Kema­leddin Bey de yeni kurulan İnşaat ve Ta­mirat Müdürlüğü'ne tayin edildi. Bu dö­nemde bazı külliyelerin yanı sıra birçok cami ve mescidin onarımını gerçekleştir­di. 22 Mart 191 O tarihinde Rusya tarafın­dan kendisine ikinci rütbeden Saint llya­tislas nişanı verildi. Aynı yılın sonlarında Evkaf N azırlığı'na getirilen Ürgüplü Hayri Efendi zamanında Kemaledd.in Bey, İnşa­at ve Tamirat Hey'et-i Fenniyyesi kadro­larını genişleterek büyük bir mimarlık ve inşaat bürosu olacak şekilde çalışmasını sağladı. Bu kurum milli mimarlık anlayı­şını uygulayacak olan birçok mimar. mü­hendis ve yapı ustasının yetişmesine ve­sile oldu. Evkaf Nezareti'nin yaptırmayı planladığı vakıf hanları, cami ve mescid­lerle mekteplerin projelerini 191 O -1911 yılları arasında hazırlayan Kemaleddin Bey'in bu projelerinin ancak bir kısmı ger­çekleştirilebilmiştir. Aynı dönemde Sana­yi-i Nefise Mektebi'ndeki derslerine son verilmekle birlikte Mühendis Mektebi'n­de fenn-i mi'marl derslerini vermeye baş-

Mimar Kemaleddin

Bey