İkİncİ kastamon-u kÜlt·Ür....

10
Kastamonu Gazi Üniversitesi Kastamonu Fakültesi KASTAMON-U KÜLT · ÜR . SEMPOZYUMU 18-20 Eylül 2003 KASTAMONU Erkan Ci lt: Gazi Üniversitesi Fak-ültesi Tel: 212 64 95/108-109 ANKARA-2005

Upload: others

Post on 14-Jul-2020

1 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: İKİNCİ KASTAMON-U KÜLT·ÜR. SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D148102/2005/2005_KUCUKBASMACIG.pdf · İkinci Kastamamı Kii/tlir Sempozy1111111 (18-20 Ey/til 2003) 323-331 KASTAMONU'DA

Kastamonu Valiliği

Gazi Üniversitesi Kastamonu Eğitim Fakültesi

Dekanlığı

İKİNCİ

KASTAMON-U KÜLT·ÜR. SEMPOZYUMU BiLDİRİLERi

18-20 Eylül 2003

KASTAMONU VALİLİGİ

uızgı:

Erkan YANARATEŞ

Baskı- Ci lt: Gazi Üniversitesi İletişim Fak-ültesi Basımevi

Tel: 212 64 95/108-109

ANKARA-2005

S~yı:

Page 2: İKİNCİ KASTAMON-U KÜLT·ÜR. SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D148102/2005/2005_KUCUKBASMACIG.pdf · İkinci Kastamamı Kii/tlir Sempozy1111111 (18-20 Ey/til 2003) 323-331 KASTAMONU'DA

İkinci Kastamamı Kii/tlir Sempozy1111111 (18-20 Ey/til 2003) 323-331

KASTAMONU'DA DOGUMLA iLGiLi ADET, iNANlŞ V E UYGULAMALAR

Gülten KÜÇÜKBASMACI Gazi Üniversitesi, Kastamonu Eğitim Fakültesi, Türkçe Eğitimi Böliimii, Kastamonu

İnsan hayatında doğum, sünnet, okula başlama, askerlik, evleıune, ölUın gibi önemli geçiş dönemleri vardır. Bu dönemler içinde belki de en önemlisi hayatın başlangıcı olması sebebiyle doğumdur. Doğum, neslin devamını sağladığından her zaman ve her yerqe önemli bir olay olarak görülmüştür. Kültür değerlerini geçmişten günümüze koruyan Kastamonu'da da doğum, öncesi ve sonrasıyla önemli bir dönem olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla hamilelik dönemi, doğum vakti; doğum sonrası anne ve bebekle ilgili pek çok adet, inanış ve uygulama gelişmiştir. Bu bildiride de Kastamonu'da doğumla ilgili adet, inanış ve uygulamalar Uzerine yaptığımız derlemelerimizin neticeleri doğum öncesi, doğum ve doğum sonrası olmak üzere üç bölümde ele alınmıştır.

1. Doğum Öncesi Adetleri:

Doğum, insanın hayatındaki önemli geçiş dönemlerinden ilkidir. Bu sebeple bu dönemin etrafında zengin kültür değerleri oluşmuştur. Hamilelik bu geçiş dönemi içindeki ilk basamağ~ oluşturur. Kastamonu'da hamile olan kişiye çeşitli isimler verilir ve ondan bahsederken farklı ifadeler kullanılabilir. Gebe, hamile, yüklü, ağır ytiklü, yolcusu var, ağır ayaklı, ayağı ağırlı derlemelerimiz sırasında tespit ettiklerirnizdir.

Hamilelik kadında meydana gelen bazı değişikliklerle anlaşılır. Adet gününün geçmesi, mide bulantısı, bazı yiyeceklere karşı aşırı istek, bazı yiyeceklere duyulan tiksinti hamilelik belirtilerindendir. Hamile olduğunu anlayan kadın bunu ilk olarak eşine söyler. Daha sonra evin uslularına, kayınvalide, görürnce gibi kişilere söylenir. Kız tarafına da söylenir. Bazı durumlarda kadın hamile olduğunu önce evin uslularına söyler. Hamile olduğuna kanaat getirildih.'ten sonra eşine söylenir.

Hamileliğe bağlı olarak anne adayının bazı yiyecek ve benzeri şeylere karşı aşırı iştahlı oluşu, bazı şeylere karşı da tiksinti duyması "aşerrne" halidir. Deyimin aslı aş ye~me, yiyecek şeylerden tiksinrne demektir. Yerrnek fiilinin beğenmemek, kötülemek gibi anlamları vardır. 1 Aşerrne keljmesi Kastamonu'da yerük yerıne, yerik yerıne, yürük yerıne, yörük yerme gibi farklı söyleyişlerle karşımıza çık.inaktadır. Bu dönemde hamilenin canının çektiği yiyecekler farklılık gösterir. Ekşi, tatlı, turşu, et, helva gibi farklı yiyeceklere ilgi duyulabilir. Yüklü kadının canının çektiği yiyeceği mutlaka yemesi gerektiğine inanılır. Eğer çeşitli sebeplerle istenilen yiyecek yenilmezse annede ve çocukta bazı olumsuzluklar meydana gelebilir. Annenin göğsü şişer. Çocuğun bir organının eksik, gedik olacağı düşünülür. Mesela kulağı eksik olur. Eğer istenilen şey bulunamazsa, "Ben ondan yedim, umduğum buymuş." deyip avuç içi üç kere yalanır. Bu şekilde meydana gelecek olumsuzlukların önlendiğine inanılır. Aşeren kadın, bulantısı çoksa ellerini yalayıp göğsüne sürerek bulantısını önlemeye çalışır.

1 Per/ev Na ili Bora/av, 109 Soruda Tıirk Fo/k/oru, İst. 1999, s. 146.

İkinci Kastamamı Kflltiir Sempoı.yunıu (18-10 Ey/ii/ 1003)

Page 3: İKİNCİ KASTAMON-U KÜLT·ÜR. SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D148102/2005/2005_KUCUKBASMACIG.pdf · İkinci Kastamamı Kii/tlir Sempozy1111111 (18-20 Ey/til 2003) 323-331 KASTAMONU'DA

324 Gii/ten KOÇOKBASMACI

Haınileyken yenilmesi ya da balalınası olumlu veya olwnsuz olduğuna inanı lan durumla~; da vardır. Haınileyken kimi sevip onun yUzüne bakarsan çocuğun ona benzeyeceği düşünülür. Aynaya, beyine ya da gtizel olduğu düşünülen birine bakılır. Ölüye, kötü ve çirkin hayvaniara bakılmaz. Çocuk tüylü olmasın diye ayıya bakılmaz. Bebeğin dudağı yirik (yarık) olur diye tavşana; yılancık olur diye yılana; balık gibi kayar, kemiksiz olur diye balığa bakılmamalıdır. Yılan gören kadın yıkanır, gömleğini yırtar. Kömüş (manda) yoğurdu yenilmez. Çürıkü kömüş yoğurdu yiyen kişinin hamileliği dokuz ayı geçer, on ayı bulur. Hatta doğum vakti geçeniere "Kömüşle mi doğuruyorsun?" denir. Ağzı burnu balığa benzer diye balık yenrnez. Balık yenirse beyni de az olurmuş. Hiç dökmeden, tane tane bir nar yenirse çocuk akıllı olur. Çocuğun saçları kıvırcık olsun diye kıvırcık lahana yenir. Gamzeli olsun diye ayva yenir. Mayalı ekmek yenirse çocuğun ağır ve uyuşuk olacağına inamlır. Tavşan eti yenirse çocuğun uykusu az olur. Koyun kellesi yenirse çocuk sümüklü olur. Dalak veya ciğer yenip el vücudun bir yerine sürülürse, sürülen yerde bebeğin vücudunda ben olur. Bebeğin yUzünde gül olur diye (kırmızı leke) gül, çiçek koklanmaz. Aya, güneşe, yıldızlara bakılırsa çocuk onlar gibi parlak, gtizel olur~

Erkek çocuk sahibi olmak Kastamonu'da da istenen bir durumdur. Dolayısıyla doğacak çocuğun cinsiyeti büyUk bir merak konusudur. Bu merakı gidermek için başvurulan uygulamaların yanında cinsiyeti belli ettiğine inanılan durumlar da vardır.

. ' Bebek annenin karnında hareket etmeye başladığında göbek veya kasıkiarda hareket ediyorsa oğlan, sağ tarafta oynarsa kız olur. Üç ay on günde kımı ldarsa oğlan, .dört ay on günde kımıldarsa kız olur. Kadının kalçası geniş olursa kız, dar olursa erkek .olur. Hamile güzelleşmişse oğlan, çirkinleşmişse kız olacak denir. Kız annenin gtizelliğini alırmış. Hamilenin karnı sivri olursa erkek, yassı olursa kız olur. Kadın dört aylık hamileliğin dördUncU ayında bir kaba su koyulur. Bu suya· hamilenin göğsünden bir damla süt damlatılır. Damlatılan süt suyun dibine çökerse kız, yUzünde kalırsa oğlan

olur Önceki çocuğun iki kaşının arasında mor damar varsa oğlan olacak denir. Önceki çocuğun eşine (plesenta) bakılarak da cinsiyet tayini yapılabilir. Eşin bağı ortada olursa sonraki çocuğun oğlan, yanlarında olursa kız olacağına inarulır. Bir dikiş iğnesi kağıda sarılıp harnileye tutturulur. Kadın iğnenin delikli tarafını tutarsa kız, ucunu tutarsa oğlan olacak denir. Bir minderin_altına makas, ' bir minderin altına bıçak konur. Makasın olduğu mindere oturursa kız, bıçağın olduğu mindere oturursa oğlan olacak denir. Bu durumdan gebenin haberi olur veya olmayabilir. Çocuğa biçilen zıbın yakası kesilince havaya atılır. Yere düşünce yakası açılırsa kız, açılmazsa erkek olur. Günümtizde bebeğin cinsiyeti her ne kadar ultrason ile tespit edilebilse de imkanı olmayanlar veya çocuğun cinsiyetinin belli olduğu aya kadar sabredemeyenler hala bu yöntemlere başvurmaktadırlar.

Dünyaya yeni gelecek bebek için bir takım hazırlıkların yapılması gerekir. Bu hazırlıkları bazı yerlerde tamamen oğlan tarafı görürken bazı yerlerde de ilk _çocuğun her şeyini kız tarafı hazırlar. İlk çocuğun yatağını, . yorganını ve beşiğini kız tarafının hazırladığı köyler de vardır. Bu durumda oğlan tarafı bebeğin giys_ilerini hazırlar. Oğlan evi düğünde kız anasına dürü yapmışsa ilk çocuğun eşyalarını kızın ailesi yapar. Hamile de çocuğuna bir şeyler örüp dikebilir. Ancak doğuma yakın örgü ve dikişle uğraşmamahdır. Aksi takdirde do~ zor olur.

İkinci Kastamonu Kaltar Senıpozyumu (18-10 Eyll/1 1003)

Page 4: İKİNCİ KASTAMON-U KÜLT·ÜR. SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D148102/2005/2005_KUCUKBASMACIG.pdf · İkinci Kastamamı Kii/tlir Sempozy1111111 (18-20 Ey/til 2003) 323-331 KASTAMONU'DA

Kastamonu'da Doğumla Ilgili Adet, lnamş ve Uygulamalar 325

2. Doğum Anındaki Adetler:

Beş on yıl öncesine kadar köylerde doğumu daha çok köy ebeleri yaptllll1aktayken günümüzde hastahanelere başvurulmaktadır. Yine de köy ebelerinden faydalanıldığı

olur. Doğumun yaklaştığı hamilelik gününün hesaplanmasıyla, çocuğun kasıkiara doğru inmesiyle, sancıların başlamasıyla anlaşılır. Doğuma bir ay veya iki hafta kala çocuk kasıkiara doğru iner, sancılar başlar. Bu sancılara "yaz ağrıları" denir. Sonra bu sancılar sıklaşır ve doğum gerçekleşir.

Doğumu kolaylaştırmak için bazı çarelere başvurulur. Doğum vakti gelince bamile sürekli gezdirilir. Tavana kalın bir ip bağlanır. Kendini bu iple yukanya doğru çeker. Hiç yatırılmaz. Çamaşıi teptirilir. Ilık suyla yıkanır. Kilitli olan her şey açılır.

Sandıkların kapaklan açılır, örgüler sökülür. Doğum zor geçiyorsa kocasının avucundan su içirilir. Bardaktan bardağa su akıtılır. - · ·

Hamilelik sUresince rahirnde, ·annenin kanıyla bebeğin beslenmesini sağlayan

plesentaya halk arasında eş veya soo denir. Eş, bebeğin doğumundan sonra daha hafif ve kısa sancılarla gelir. Eşin kolay düşmesi için göbek sıvazlanır, karın bastırılır, eller sabunlanarak rabmin içine sokulur. Midesinin bulap.ıp eşin kolay çılonasını sağlamak için kadının saçı ağzına verilir. Traktör zincirlerinin Üzerine kaynar su dökülür, kadın onun buğusuna oturtulur. Sıvı yağ içirilir. Doğwn zor olur, eş içerde kiıhrsa çürür ve dökülür.

Halk, eş veya sona büyük önem verir. Onu canlı kabul eder ve özen gösterir. Eş çocuk gibi yıkanır, temiz bir bezle kefenleoip ayak değiDeyen bir yere gömülür. Mezarlığa gömüldüğü de olur. Güneş gören bir yere, gül dibine gömülürse çocuğun yüzü güleç olur. Gül dibine göınülürse çocuğun bahtının gUleceğine de inanılır. Bebek ses vermezse eş yakılır.

Göbek kordonu ebe veya başkası tarafından bıçakla, jiletle, makasla kesilebilir. Kesilen göbeğin uzunluğu da değişmektedir. Bir karış dört parmak uzunlukta bağlandıktan sonra kesenler, otuz santim uzunlukta, dört parmak uzunlukta kesenler vardır. Göbek uzun kesilirse çocuğun sesi çok, kısa kesilirse az olurmuş. Kız ve erkek çocuğun göbeğinin farklı nesnelerle kesildiği de olur: Kızsa süpürge ve oklavanın; oğlansa balta sapının ve kalemin Uzerine koyularak kesilir. Göbek kiren (kızılcık) çivisiyle kesilirse kiren gibi sert olur, terlemez. Çok terleyen kişilere "göbeğini çırayla mı kestiler?" denir. Göbek kanından bebeğin yanaklarına sürülürse yanakları kırmızı olur. ·

Göbeğin çabuk iyileşip düşmesi 'içip dikkatli olmak gerekir. Çocuk yıkanırken göbeğine su değdirilmez. Göbeğe kahve ile karabiber sürülürse hem göbek kurur hem de çocuğun karnı ağnmaz. Ağaç çürüğü dÖvülüp sürülür. Yağlı bez koyulur. Çul yakılıp koyulur.

DUşen göbek .parçası olur olmaz yerlere atılmaz. Bu parçanın koyulduğu,

gömüldUğü yerin çocuğun kaderini ve kişiliğini etkileyeceğine inanılır. Çocuk iyi uyusun diye beşiği.{ıe bağlanır veya beşiğin altına konur. Çocuk okusun istenirse Kur'an kılıfının içine konur. Eve bağlı olsun diye evin içine koyulur, bahçenin bir köşesine gömülür. Hayvaniara iyi sahip çıksın diye alııra konur. Oduna çok gitsin diye eşeğin kuyruğuoa bağlanır. Güler yüılü olsun diye gül dibine gömülür. Çocuk içeri girmez diye dışarıya at.ılmaz. Kız ise temiz olsun diye süpürgeye bağlanır. Oğlansa nala bağlanarak, kızsa süpürgeye bağlanarak beşiğe koyulur. Oğlansa ateş gibi olsun diye bacalığa konur. Zengin olsun diye zengin birinin evine atılır.

İkinci Kastamonu Kiiltiir Sempozyumu (18-20 Eyliil 2003)

Page 5: İKİNCİ KASTAMON-U KÜLT·ÜR. SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D148102/2005/2005_KUCUKBASMACIG.pdf · İkinci Kastamamı Kii/tlir Sempozy1111111 (18-20 Ey/til 2003) 323-331 KASTAMONU'DA

326 Gülten KÜÇÜKBASMA C/

Çocuğun göbeği kesitdikten sonra yıkarunası ve tuzlanınazı gerekir. Yıkandıktan sonra boynu, koltuk altları, bacak araları pişmesin ve çocuğun teri kokmasın diye tuzlanır.·· Bir gün sonra yıkanır. Bazen önce tuzlanır, bir iki saat sonra veya ertesi gün yıkan m Bazen de çocuk tuzlu suyla yıkan ır. ·

3. Doğum Sonrasi Adetleri:

Yeni doğum yapmış kadına ulusa (loğusa), kırklı, emzikli denir. Doğumdan sonra kadına sütlti, pirinçli, nişastalı palüze çorbası, şerbet, ılık su içirilir. Yumurta iyi gelir. Katı yiyecekler, yoğurt, ayran, süt, portakal, karpuz, ekşi, turşu, elma yedirilmez. "Bir dilim elmadan bir gelin ölmüş." ifadesi elmanın loğusa için zararlı olduğuna

inanıldığının göstergesidir. Su içirilmez.

Doğumdan sonra anne yıkanrnalıdır. Yıkandıktan sonra çocuğunu emzirebilir. Çocuğun ağzı önce şerhetle açı lır. Çocuğun ağzını iştahlı biri açarsa çocuğun da iştahlı olacağına inanılır. Anneden gelen ilk süt sarılık olmasın diye çocuğa verilmez. Çocuğu emzirmek için üç ezan vaktinin geçmesi. beklenir. Knrkı içindeki çocuğa su verilmez. Onu meleklerin sularlığına inanılır. Eğer verilirse annesi veriyor diye melekler vermezmiş. Annesini emen çocuğa iki üç ay su verilmez. Çocuğa doğumundan itibaren ılık su verilmesi gerektiğini söyleyenler de vardır.

Çocuk doğduktan sonra kundaklanır. Erkek çocuklar kundakta, fazla tutulmaz. Omuzları düşük olur da odun taşıyamaz, iyi çalışamaz diye. Kızlar da altı ayhğa kadar kundakta tutulur. Kızlar hacakları yanda olacak şekilde sırta bindirilirse ça:tılar.ı açılır, ileride doğumu kolaylaşır. ' ·,......_

Çocuk ilk kez, doğduktan birkaç gün sonra ve genellikle perşembe ve pazar günleri · · beşiğine yatırılır. Sağlıklı olması için beşiğİn içinde bir y.urnurta yuvarlanır. Çocuk oğlansa beşiğin üzerinden üç defa balta yuvarlanır. Yanında bulunanlara üç defa, '"balta mı ağır, oğlumuz mu ağır?" diye sorar. Oradakiler de "oğlumuz ağır", şeklinde cevap verirler. Kız ise aynı Şekilde yay yuvarlanır. Yuvarlan.an balta veya yay her defasında . beşiğİn altından geçirilerek ikinci kişinin eline verilir. Oğlan kuvvetli olsun diye .. baltadan; kız da pamuk atsın, becerikti olsuİi diye yaydaq geçirilir. Bu uygulamanın devamında çocuk tetik, becerikli olsun cijye de hızlı ve becerikti biri baltayı yerde döndüre döndüre çekip, hızlıca sürükleyerek dışarı bırakır. Kız çocuklarda makas yuvarlandığı da olur. Çocuk dualarla beşiğine yatırılır. Beşik belerken bazıları mevlit okutur, yemek verir. Verilen yemekte mutlaka helva bulunur.

Bebeğe verilecek isim çok önemlidir. Hayat boyunca ismiyle beraber yaşayacağından çocuğa güzel isim koyulmalıdır. Çocuğa doğumdan sonra üç günden yedi güne kadar isim koyulabilir. İsim koymak için üç ezan vaktinin geçmesini bekleyenler olduğu gibi doğumdan hemen sonra koyanlar da· · vardır. Kaynatanın, kaynananın veya başka bir büyüğün adı, din büyüklerinin adı, Kur'an'dan seçilen adlar koyulur. Bunların dışında da isim seçilebilir. Çocuğa ismi koyacak kişi de önemlidir. Aile büyüklerinden biri, hoca, bebeğin babası abdestli olarak ve bir ayağı içerde bir ayağı kapının eşiğinde olmak kaydıyla bebeğin kulağına ezan okuyarak adını koyai. Çocuğa isim seçmede değişik uygulamalara da rastlanrnaktadır. Mesela fırına üç ~kmek atılır. Ekmeklere çocuğun cinsiyetine göre seçilen üç isim veriirr. Hangi ekmek kabarırsa o isim çocuğa verilir.

İkiuci Kastamouu Klilttlr Senıpozyumu (18-20 Ey/ii/2003)

Page 6: İKİNCİ KASTAMON-U KÜLT·ÜR. SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D148102/2005/2005_KUCUKBASMACIG.pdf · İkinci Kastamamı Kii/tlir Sempozy1111111 (18-20 Ey/til 2003) 323-331 KASTAMONU'DA

Kastamonu'da Doğumla İlgili Adet. İnanış ve Uygulamafar 327

Akrabalar ve komşular hem lobusaya geçmiş olsun demek, yeni doğan bebeklerine uzun ömürler dilemek hem de bebeği merak ettiklerinden ziyarete gelirler. Bu ziyarette loğusanın kendini çabuk toparlayabilmesi içiıl çeşitli yiyecekler ve bebek için layafet, altın gibi çeşitli hediyeler getirilir. Doğumdan sonra ailesi tarafından anneye altın,

bilezik talaldığı ya da kıyafet alındığı da olur.

Doğumdan sonraki kırk gün içinde bebek ve annesi kırklı olur. Bunun dışında lark günlük geline ve ölüsü olana da kırklı denir. Gelin, bebek, loğusa ve ölü kırkı olur.

Kırk içindeki loğusa ve bebek dışarıya çıkarılmaz. Kırldı bebeğe ay hali olanlar bakmaz; çünkü bebek hastalanır, yüZÜ gözü lazarır. Ölü evinden çıkan kırklıların yanına varmaz. Kırklı gelinle kırklı bebek karşılaştırılmaz. Evde kırklı bebek varsa çocuğun

1 üzerini ağırlık basmaması için değirmenden un getirilmez. Çünkü eskiden köylerde tartı yoktu, bebekler tartılamıyordu. Eğer eve un gelecekse bebek dışarıya çıkarılır. Undan başka et ve tuz da getirmemelid~. Şimdi hastahanelerde bebekler doğar doğmaz tartıldığı için kırk basmasından kurttilduklarına inanılmaktadır. Aksi takdirde hastahanedeki bebeklerin hepsi kırldı olduğundan hastalanmaları kaçınılmazdır. Kırklı ölünün evine bebek gitmez. Kırklı bebek dışarıya çıkarılmaz. Bebek kırklıyken dışarıya ateş, sabun, deterjan, soğan, yoğurt gibi şeyler .-verilmez. Kırk! ı bebeğin bezi dışarıda bıralalmaz. Loğusa da bebek de cin, peri gelmesin diye pek yalnız bıralalmaz. Beşiğin altına süpürge, maşa, bıçak veya küçük Kur'an konur.

İki kırldı bebek karşılaşırsa üstüne gelinen bebek geriler, hastalanır, bazen ölür. Bu "lark karışması veya basması" durumuna "aydaş" denir. Gerileyen bebek aydaş

olmuştur. Aydaş çocuğu tedavi etmek için çeşitli çarelere başvurulur. Bunlardan birisi tilrbeye iletmektir. Aydaş ÜZÜm kökünün altından geçirilir. Ayva ağacının arasından geçirilir. Kırk anahtarlı suyla yıkanır. Bebeklerin üzerindeki iğneler değiştirilir. Aydaş olan bebeğe diğerinin yiyeceğinden verilir. Sağlıklı olan çocuğun bezi çalınır. Bir başka tedavi yöntemi de şöyledir: Çocuk bir taş üzerine oturtulur. Çocuğun üstünde kalbur tutulur. Kalburun Ustüne de karatavuk konur. Bunların üzerinden su dökülerek çocuk yıkanır. Tavuk yerine köpeğin kafa kemiği de koyulabilir. Tosya'nın Suluca köyündeki Acıkavak mevkiindeki aydaş suyuyla yıkanan çocuk da iyileşir. Çocuk ardıç ağacından geçirilir. Değirmen çarkından geçirilir.

Bu duruma sebep vermemek için iki kırldı karşılaşmışsa birbirlerine sarılıp alınlarından öptürülUr.

Bazı insanlarda doğumdan sorira sııncı kalır. Buna purç denir. Purç bir kişiden diğer kişiye geçer. Doğum yapan)D arkasında deştek olmak için oturan kişide purç varsa ona da geçer. Loğusanın yatağına oturan kişide purç varsa loğusaya geçmesin diye yatağın dört köşesine iğne takılır. Ziyarete gelenler purç varsa geçer düşüncesiyle loğusaya sarılmaz lar.

Çocuk yirmi, yirmi beş günlükken yan kırkı; kırk gün dolduktan sonra yani kırkı çıktıktan sonra da kırkı yapılır. Bu günlerde yapılan uygulamalar birbirine benzerdir. Yan kırkında da kırkında da anne ve bebeğin yıkanması gerekir. Yan kırkında çocuk yükselsin diye yüksek bir yere çıkarılır. Kırkı .çıkınca da "~k dağıtma"ya uzak bir yere giailir. Kırkında çocuğıın evden çıkanlmasına "kırk uçurmak'' veya "kırk çıkarmak'' denir. Çocuğıın ve annenin yıkandığı suya kırk lciışık su konur. Altın, yüzük koyulur. Yedi arpa tanesi, iğne de suya atı~anlar arasındadır. Bebeğin başından kırk tas su dökülür. Anne de aynı

İki11ci Kastamo11u Kaltar Sempozyımw (18-20 Eylül 2003)

Page 7: İKİNCİ KASTAMON-U KÜLT·ÜR. SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D148102/2005/2005_KUCUKBASMACIG.pdf · İkinci Kastamamı Kii/tlir Sempozy1111111 (18-20 Ey/til 2003) 323-331 KASTAMONU'DA

328 Gült~n KOÇOKBAS!ıi/ACI

şekilde kırklanır. Bir başka uygulamaya göre kırk delikli kevgirden su dökülür veya kevgirin Uzerinden Uç tas su dökülür. Kalan su bereketli olsun diye evin her tarafinda dökülür. Kırk basmasını önlemek için çocuğu zamanında kırklamak gerekir.

Ço.cuk ilk kez evden çıkanlırken hastalanmaması için yanına Kur'an veya ekmek konur. Gece vakti dışarı çıkarılan çocukların yanlarına da aynı şeyler koyulur. İlk gittiği yerde de aksakallı olsun diye yilzilne un veya su silrerler. Unun kara değil, ak gilnler gönnesi için süril l dilğilnil söyleyenler de vardır. Dönüşte de çocuğa ekmek, şeker ya da yumurta verilir ki kısmeti bol olsun. İlk gidilen yerden çocuğa ekmek, kömür, yumurta verilir. Ekmeği evden çıkarken köpeğe yedirirler. Kömüril nazar değmesin diye kulağının arkasına silrerler. Yumurta da zengin olan birinin çatısına atı lır.

Çocuğun tırnaklan kırkı çıkmadan kesilmez. Çocuğun tımaklarnun dayısının ya da babasının cebinden para çekineeye kadar kesitmemesil gerektiğine de inanılır. Çocuğun aldığı para bir fakire verilir. Bir başka uygulamaya göre de dayısının cebine eli soktu­rulduJ...'tan sonra dayısı çocuğa para verir. Çocuk küçilkken tırnaklan kesilirse lursız olur. Çocuğun saçı da bir veya iki yaşına kadar kes}lmez. Saçını kesen herbere havlu hediye edilir:

Çocuğun ilk dişini gören ona ya bir gömlek diktiTir ya da hediye alır. İlk diş üstte çıkarsa çocuk sözU üstün bir kişi olurmuş.

. Yürümeyen ya da sik sık düşen çocukların köste~ kesilir. Bunun için cuma günü erkekler camideyken kösteği bağtanır ve caminin yanına götürülür: .Qötünneden önce iki kolundan tutulup kıbleye döntilerek "selaya destur" deniterek üç defa sallanır. Camiden ilk çıkana ayaklarına bağlanan bağ (köstek) kestirilir. Bu uygulama arka arkaya üç cuma tekrarlanır. - -, ·

Konuşmayan çocuklar denizden geçirilir. Ayet yazılı tastan su içirilir. Hocaya okutulur. Camide anahtarla ağzı açılır. Çocuk, geç konuşm~ması için bir yaşına kadar dama (ahıra) sokulmaz. Konuşamayan çocuklar da dama bağlarur, "İnsansan konuş, hayvansan mele." deniterek konuşturmaya çalışılır. Dilinin altındaki gergi kesilir. Bu iş lem türbede yapılır. Gergiyi kesene, ''Ne kesiyon?" dc:(nir. O da, "Gergi kesiyom." diye . cevap verir. KüçUkken değirmene giden çocukların ise çok konuştuğuna inanılır.

Buraya kadar anlattıklarunız normal bir. hamilelik ve doğum ·sonrası süreciyle ilgilidir. Çocuk sahibi olamama, çocuğun djlşmesi ve yaşamaması gibi normalin dışına çıkan durumlarla ilgili olarak da çeşitli inanmalar, uygulamalar mevcuttur.

Gelenekset Türk toplumunda aile ocağının tütmesi, soyun devamının sağlanması

isteği ile çocuk saltibi olmak çok önemlidir. Bir aile için çocuğun olmaması korkulacak, utanılacak bir durumdur. Belli bir süre içinde çocuğu olmayan kadın "kısır'' damgasını yer. Eşi başka biriyle evlenebilir. Tıbben kısırlık kadın için de erkek için de söz konusu olabildiği halde toplum bu kusuru genellikle kadında bulur.

Çocuğu olmayan kadına kısır, dölsüz, godaksız denir. Bir kadının kısır olduğuna karar vermek için 3, 5, 7, 10, 15 yıl gibi bir süre beklenir. Çocuğu olmayan kadlJl çeşitli çarelere başvurur. Hocaya gidip muska yazdırmak, türbeleri ziyaret edip adak adamak, türbelere satılmak, halk hekimliği yapan kişilerin yaptığı ilaçlan kullanmak veya kulaktan duyulan bilgiler çocuk'· sahibi olmanın çarelerindendir. Günümüzde daha çok doktora gidiliyor olmasına rağmen geçmişteki uygulamaların devam ·ettiği görülmektedir. Kısırlıktan kurtulmak için uygulanan bazı çareler şunlardır:

'

İkinci Kastamamı Kiiltür Sempozyunıu (18-20 E yili/ 2003)

Page 8: İKİNCİ KASTAMON-U KÜLT·ÜR. SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D148102/2005/2005_KUCUKBASMACIG.pdf · İkinci Kastamamı Kii/tlir Sempozy1111111 (18-20 Ey/til 2003) 323-331 KASTAMONU'DA

Kastamonu'da Doğumla ilgili Adet, İnamş ve Uygulamalar 329

lsırgan otunun suyu içilir. Sığırkuyruğu otunun kökü kaynatılıp içilir. Karamuk otunun tohumunun suyu içilir. Ebelere bel çektirilir. Sıcak yumurtanın üzerine oturtulur. Etin en siyah yeri alınır karabiberle birlikte iyice dövülür, hiç el değmemiş tülbent içine küçük parçalar halinde koyulur ve hazneye atılır. Meşe diplerinde ya da kayalarda ayı meleınşesi (ayı ınenekşesi) adında bir ot büyür. Bu otun kökü hazneye atılır. Böylece iltihap akar ve çocuk olur. Kaynamış maydanozun suyu içilir, süt buğusuna otunılur. Ekmekler çıkarıldıktan sonra sıcak fırına girilir. Kızgın kiremidin üstüne katran dökülür. Kireınit derin bir kabın içine konur. Kadın bu kabın üstüne oturtulur. Üstü örtülür. Kadının ağzından katran kokusu gelirse çocuğu olur.

Kısırlık tedavisi daha çok kadınlara uygulanmaktadır. Erkeğin kısırlığı kabul edilfnediğinden erkeğe uygulanan tedavi yöntemi azdır. Bizim rastladığımız tek yöntem kırk yumurtanın tohwnunu içinnektir.

Çocuk sahibi olmak için başvurulan çarelerden biri türbelere adak adamaktır. Çocuk sahibi olmak için adak adanan pek çok vardır. Bunlardan Hüseyin Dede Türbesi, Taşköprü- Tekke köyündedir. Köyiiliere göre Hüseyin Dede, Abdal Hasan'ın altı kardeşinden birisidir. Türbede çocuğu olmayan kadınlar satılmaktadır. Kadının boynuna bir bağ bağlanarak eli olan biri tarafından "ne satıyon, çocuğu olmayan kadın satıyom" denilerek üç defa dolaştırılır. Doğan çocuk kız ise adı Satiye, erkek ise Satılmış koyulur.

Şıh Musa Dede türbesi Taşköprü'nün Komapa köyündedir. Abdal Hasan'ın kardeşlerinden olduğuna inanılmaktadır. Aynı uygulama bu türbenin etrafında da yapılır. Doğan çocuk erkek ise Musa, kız ise Satiye isimleri verilir. Aynı uygulamanın yapıldığı bir başka türbe de Taşköprü'nün Abdal Hasan Köyündeki Abdal Hasan türbesidir. Adanan adak çocuk doğurıca türbeye getirilir.

Tekke Köyünde kutsal kabul edilen bir adak taşı bulunmaktadır. Çocuğu olmayanlar bu taşa satılarak d.a çocuk sahibi olmaya çalışır.

Türbelere adak adama dışında hocalara muska yazdırarak da hamile kalmaya çalışıhr.

Bazen doğan hiçbir çocuk yaşamaz. Bunun için kadın hamileyken kırk kişiden bozuk para toplayıp saklar. Bir başka uygulamaya göre de kırk kişiden kumaş parçası a lınıp zıbın dikilir. Doğunca bu zıbın giydirilerek bebek yaşatılmaya çalışı !ır.

Sürekli düşük yapanlar da türbelerde satılır. Kadın satılırken, "Çocuğu durmuyonnuş da onun için satıyoz.". denir. Adak adanır. Çocuk tekneye düşünce (doğunca) adak adanan türbed~ kesilir. '

Sürekli düşük yapanların bellerinde kilit çözülür. Doğum vakti gelince bu kilit açılır. Hamile kaldığını anlayınca 40 gün sırt üstü yatar. Sık düşük yapanlar ağır kaldınnazlar. Bel çektirilir. Karasakız eritilip hele sarılır. Çocuk kımıldamaya başlayıncaya kadar sarılı kalır.

Her ne kadar doğum ve çocuk sahibi olmak istenen bir dururnsa da çok çocuk sahibi olan hanımlar yeni bir hamileliği arzu etmeyebilir. Bu sebeple yeni bir hamilelikten korunmak için soğan, limon kabuğu, kibrit çöpü hazneye atılır. Böylece hamile kahnmamaya çalışılır.

Önlemlere rağmen hamile kalırırnışsa istenmeyen gebeliği soniandırmak için de bir taknn çarelere başvurulı,ır. Bunların maddi çareler olduğu görülmektedir: Pabuç çirişi

İkinci Kastamonu Kl/ltllr Sempozyumu (18-20 Ey/lll 2003)

Page 9: İKİNCİ KASTAMON-U KÜLT·ÜR. SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D148102/2005/2005_KUCUKBASMACIG.pdf · İkinci Kastamamı Kii/tlir Sempozy1111111 (18-20 Ey/til 2003) 323-331 KASTAMONU'DA

330 Gülten KÜÇÜKBASMA C/

yakılıp hazneye atılır. Ebegümeci kaynatılıp suyuı içilir. Limon kabuğu, kibrit çöpü hazneye atılır. Ağır kaldırılır. Yüksekten atlanılır. Tavuk tüyüyle çocuk düştirUimeye çalışılır. Kına içilir. Ancak bu uygulamaların çoğu kadına zarar verebilir, hatta ölümüne bile 'Sebep olabilir.

Kültür süreklilik arz eder. Bu süreklilik Kastamonu'da doğumla ilgili adet, inanış ve uygulamalarda görülmek:tedir. Kastamonu'da doğumla ilgili adet, inanış ve uygulamalar incelendiğinde, eski Türk inançlarının izlerine ve halk hekimliği geleneğine

ulaşılacaktır. Bu ise ayrı bir makale konusudur.

KAYNAKLAR

1. Pertev Nail i Boratav, I 00 Soruda Türk Folkloru, İst., 1999, s.l43-155.

2. Orhan Acıpayamlı, Ttirkiye'de Doğumla İlgili Adet ve İnanmaların Etnolojik Etüdü, A.Ü. Ankara, 1974.

KAYNAK KIŞILER

3. Döndü Çakmak, 1956, Alm,alı Çörekçi Köyü-Devrekfuıi, Okuma yazma bilmiyor. Görüşme tarihi: 05. Ol. 2001

4. Sevim Çatak, 1935, Kastamonu, İlkokul mezunu. Görüşme tarihi: 29.01.2001

5. Saniye Tokur, 1950, Bedirgeriş Köyü-Mergüze (İhsangati), Okuma yazma bilmiyor. Görüşme tarihi: 07.01.2001

6. Fahriye Koca, 1921, Kastamonu, İlkokul mezunu. Görüşme tarihi: 10.01.2001

7. Mukaddes Abayoğlu, 1925, Ağacakavak Köyü-Kastamonu, Görüşme tarihi: 16.01.2001

8. Asiye Alpagut, ı960, İlkokul mezunu, Alpagut Köyü- Kastamonu, Görüşme tarihi: ı 6.01.200 ı · ..

9. Seher Evcirnen, 1969, Ortaokul mezunu, Uzbnkavak Köyü-Taşköprü. Görüşme tarihi: ı3.01.200ı -

10. Fatma Tiftik, 1936, Akbük Köyü- Tosya, Okuma yaZınası yok, Görüşme tarihi: 10. 02.2001. '

11. Miyase Durkun, 1960, Çifter Köyü-Tosya,İlkokul mezunu. Görüşme tarihi: 1 1.02. 2001.

12. Pakize Özçörekçi, 1925, Kastamonu, Okuma yazma bilmiyor. Görüşme tarihi: 04.03 2001.

13. Ayşe Ok, 1950, Tosya, İlkokul mezunu. Görüşme tarihi: ı.~.Ol. 200ı

ı4. Sevim Yazımcı, ı957, Tosya, İlkokul mezunu. Görüşme tarihi: 19.01.2001.

15. Hamdiye Karabakal, 1924, Devrekani, Okuma yazma bilmiyor. Görüşme tarihi: Mart 2001.

16. Nazrniye Şişman, 1950;· Devrekani, Okuma yazma bilmiyor. Görüşme tarihi: Mart 2001. .

17. N ezahat Akgün, 1940, Devrekani, İlkokul mezunu. GörQşme tarihi: Mart 200 ı.

İkiııci Kastanıonu Kflltflr Sempoıyunıu (18-20 Eytal 2003)

Page 10: İKİNCİ KASTAMON-U KÜLT·ÜR. SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D148102/2005/2005_KUCUKBASMACIG.pdf · İkinci Kastamamı Kii/tlir Sempozy1111111 (18-20 Ey/til 2003) 323-331 KASTAMONU'DA

Kastamonu.' da Doğumla Ilgili Adet, lnamş ve Uygulamalar 331

18. Şükran Hasanbeyoğlu, 1944, Devrekani, İlkokul mezunu. Görüşme tarihi: Mart 2001.

19. Ayşe Çobanoğlu, 1931, Kayabaşı Köyü, Okuma yazma bilmiyor. Qörilşme tarihi: 08.02 2001.

20. Mahtume Ünal, 1941, Abdal Hasan Köyü, Okuma yazma bilmiyor. Görilşme tarihi: 18. 03. 2001

2 ı. Şehri Özcan, , ı 938, Hamzaoğlu Köyü- Taşköpril, Okuma yazma bilmiyor. Görilşme tarihi: 08. 02. 2001.

22, Zekeriya Çelik, 1951, Tekke Köyü- Taşköpril, Köy İmamı. Görüşme tarihi: 18. 03. 1 2001

23. Gülşen Tuncay, ı936, Kornapa Köyü- Taşköpril; Okuma yazma bilmiyor. Görüşme tarihi: ı8. 03.2001

24. Fadime Zor, 1935, Hamzaoğlu Köyü - Taşköpril, Okuma yazma bilmiyor. Görüşme tarihi: 08. 02. 200 ı

25. Hikmet Çobanoğlu, 1941- Hamzaoğlu KöyiJ-Taşköprü, Okuma-yazma bilmiyor. Görüşme tarihi: 08. 02. 2001. ·

26. Hamide Bağ, 193 1, Şayık Balı Köyü-Devrekan i, Okuma yazma bilmiyor. Görüşme tarihi: Ocak 20001.

21. Reyhan Kabaoğlu, 1951, Kastamonu, İlkokul mezunu. Görüşme tarihi:Şubat 2001

28. Şükran Erkula, 1955, Tosya, İlkokul mezunu. Görilşme tarihi:Ocak 2001.

29. Hatice Uygur, ·1955, Cide, Ortaokul mezunu. Görüşme tarihi: Nisan 2000.

30. Emine Salman, 1950, Sıragörnil Köyü-Araç, İlkokul mezunu. Görüşme tarihi: Nisan 2000.

31. Saide Mutlu, 1935, Büyüksekililer-Tosya, Okuma yazma bilmiyor. Görilşme

tarihi: Nisan 2000.

32. Elmas Akdoğan, 1940, Akdoğan Köyü-Taşköprü, Okuma yazma biliyor. Görüşme tarihi: Eylül 2000.

33. Lütfiye Havancı, 1958, Kastamonu, Devlet memuru. Görilşme tarihi: Şubat 2000.

İkinci Kastamonu Kfiltiir Sempozyumu (18-20 Ey/lll 2003)