kolonyalizm-postkolonyalizm bağlamında doğu-batı İlişkisi

53
KOLONYALİZM-POSTKOLONYALİZM KOLONYALİZM-POSTKOLONYALİZM DOĞU – BATI İLİŞKİSİ DOĞU – BATI İLİŞKİSİ AYHAN ŞİMŞEK

Upload: ayhan-simsek

Post on 05-Jul-2015

289 views

Category:

Education


6 download

TRANSCRIPT

Page 1: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

KOLONYALİZM-POSTKOLONYALİZMKOLONYALİZM-POSTKOLONYALİZM

DOĞU – BATI İLİŞKİSİDOĞU – BATI İLİŞKİSİ

AYHAN ŞİMŞEK

Page 2: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

"Yüzyılın En Büyük Anma Töreni "Yüzyılın En Büyük Anma Töreni Başladı"Başladı"

Page 3: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

GAZETE MANŞETLERİGAZETE MANŞETLERİ18 Mayıs 1992 18 Mayıs 1992

Page 4: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Fransa Ordusu Orta Afrika C.’neFransa Ordusu Orta Afrika C.’neMüdahalesiMüdahalesi

Page 5: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Kendisini merkez olarak konumlandıran Batı, Doğu’yu da öteki olarak nitelendirmektedir. ‘Orientalism’ adlı eserinde bu konuyu ele alan Edward Said, Doğu’nun Batı’nın öteki imgelerinden biri olarak, Batılı öznenin düşüncesi, kimliği ve deneyimiyle kendini tanımlamasına yardımcı olan karşıt bir imge olduğunu belirtmiştir.

Page 6: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Geçmişten Günümüze Geçmişten Günümüze SömürgecilikSömürgecilik

Sömürgecilik, müstemlekecilik veya kolonyalizm genellikle bir devletin başka ulusları, devletleri, toplulukları, siyasal ve ekonomik egemenliği altına alarak yayılması veya yayılma istemidir.Sömürgeciliğin tarihi çok eskilere gitmektedir. İlkçağların devletleri de çevrelerindeki güçsüz ülkelerin kaynaklarından yararlanmak için onları sömürgeleştirirlerdi. Daha sonra, XV. yüzyılın sonlarında başlayarak çeşitli Avrupa devletleri dünyanın geniş alanlarını keşif, fetih, ilhak ve iskan etmeye başlamışlardır. Bu, XV. yüzyıldan beri Avrupa tarihinin önemli bir özelliğidir.

Page 7: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Sömürgecilik olgusunun temelinde şu unsurlar yatmaktadır:

1) Ekonomik unsur

2)Demokratik unsur

3)Güvenlik endişesi

4)Ulusal itibar ve büyüklük duygusu.

Page 8: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Tarihte sömürge kurmak, büyük toprak kazanmak, büyük devlet olmak için gerekli sayılmaktaydı. Sömürgecilikte ekonomik ve siyasal faktörler önemli rol iken, bazen dini sebeplere dayanarak da sömürgecilik olmuştur (Osmanlı Devleti). XIX. yüzyılda doğan ve günümüze kadar tesirlerini devam ettiren sömürgecilik tamamen ekonomik faktörlere dayanmaktadır. 1875 yılında Afrika’nın Avrupa sömürgeciliğine konu olan kısmı kıtanın 1/10 u kadardır. 1895 yılında Afrika’nın batı sömürgeciliğine konu olmayan kısmı 1/10 dur. 1890-1913 yılları arasında Avrupa sömürgeciliğinin gelişmesi sonucunda Avrupa devletlerinin sömürgecilik yoluyla kazandıkları toprak ve nüfus şöyledir:

Page 9: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Ülke Kazandığı Toprak Kazandığı Nüfus

İngiltere 4.250. 000 mil2 66.000.000

Fransa 3.500.000 mil2 26.000.000

Rusya (Asya) 500.000 mil2 6.500.000

Almanya 1.000.000 mil2 13.000.000

Belçika (Kongo) 900.000 mil2 8.500.000

İtalya 185.000 mil2 750.000

Page 10: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Sömürgecilikle emperyalizm kavramları arasında kesin bir ayrım yapılamamıştır. Günümüzde sömürgecilik kavramı son yıllarda kullanılmaz olmuştur. Sebebi ise, dünyadaki sömürge alanlarının pek az olmasıdır. 1945’de Birleşmiş Milletler (BM) kurulduğu zaman 51 üyesi vardı. Bugün ise 193 üyesi vardır. II. Dünya Savaşı’ndan önce Afrika’da bağımsız devlet sayısı 5 veya 6 idi. Bugün bu sayı 54 olmuştur. Bu devletlerin çoğunluğu 1960’dan sonra “bağımsız” olmuştur. Asya ve Ortadoğu da aynı şekildedir. Ortadoğu devletleri 1945-1946 da bağımsızlıklarını almışlardır. Asya ülkelerinde ise Çin ve Japonya hariç tutulursa II. Dünya Savaşı sonunda bağımsız devlet yoktu. Bugün ise Asya’ da sömürge kalmamıştır.

Page 11: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Sömürgeciliğe çok yakın olan Emperyalizm sömürgeciliğin bir biçimidir.

Emperyalizm,Avrupa'nın büyük devletlerinin XIX. yüzyılın ikinci yarısında öteki kıtalar üzerinde genişlemelerine verilen addır. Bugünkü tanımlanışı ile, Avrupa'da kuvvet politikasının, devletlerarası sürtüşme ve ekonomik rekabetin denizaşırı bölgelere yayılmasıdır. Sömürgeciliğin tarihi çok geçmişlere dayansa da, Avrupa'nın XIX. yüzyılda endüstri devrimi sonucu karşılaştığı ekonomik ve toplumsal sorunlara çözüm getiren yöntem olarak yenidir.

Page 12: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

19. yüzyılda sömürgeciliğin iki aktif alanı, Afrika ile Uzak Doğu olmuştur. Orta ve Güney Amerika, yani Latin Amerika, Amerika Birleşik Devletlerinin nüfuzu altına girmiş ise de, bu durum, Afrika ve Uzak Doğu’dan farklı olarak, doğrudan doğruya bir sömürgecilikten ziyade, özel bir münasebet düzeni şeklinde ortaya çıkmıştır.

Page 13: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

20. yüzyılda ortaya çıkan iki Dünya Savaşı, sömürgeciliğin gerilemesi sonucunu doğurmuştur. 1960'larda başlayan hızlı uluslaşma süreci, yeni bir dönemin habercisiydi. Bu dönem Post – Kolonyal bir dönemdir.

Page 14: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

İlk Avrupa Sömürgeciliğiİlk Avrupa SömürgeciliğiDoğu ve Batı yarımkürelerindeki Avrupa sömürgeciliğinin kökleri,

baharat ticareti için kaynak bulmak ve masalsı krallıkların varlığını keşfetmek isteyen Portekiz kaşiflere kadar geri gider. Avrupa dışındaki ilk ayak izi Ceuta'nın 1415'de fethedilmesiyle atılır. Onbeşinci yüzyılda Portekiz denizciler 1488'de Bartolomeu Dias'ın Cape of Good Hope'un çevresinden dolanarak Afrika kıtasının aşılabildiğini gösterip Vasco da Gama'nın 1498'de Hindistan'a ulaşmasına yol açana dek Atlantik adalarını ve tüm Afrika sahillerini keşfetmişlerdir.

Portekiz denizcilerin başarıları Christopher Columbus'un 1492'de İspanyol finansmanıyla batı kıyılarına doğru yeni bir keşif rotasına çıkmasının önünü açmıştır. Columbus Japon sahillerine vardığı inancıyla günümüzde Bahamalar denilen yere ulaşmış ancak gerçekte Amerika denilen yeni bir kıta keşfetmişti.

Page 15: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

İspanyol Sömürgeleriİspanyol Sömürgeleri

Kuzey ve Güney Amerika başta Güney Amerika'nın pek çok bölgesi, Orta Amerika, Meksika, Karayiplerin bazı bölgeleri ve ABD'nin büyük bir kesimi olmak üzere İspanya'nın hakimiyeti altına girmişti.

İlk dönemde Konkistadorlar (İspanyolca bir kelimedir ve sömürge askerleri, kaşifleri vs. ifade etmektedir) ile kraliyet otoritesi arasında çekişme yaşanmıştır. Konkistador asker ve memurlara ücret karşılığı olarak geniş topraklar ve yerli işçi çalıştırma hakkı verilmişti.

Page 16: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

İngiliz Sömürgeciliğiİngiliz Sömürgeciliği

Tarihçiler, genelde Avrupa, özelde ise İngiltere’nin sömürgecilik anlayışını üç tarihsel döneme ayırırlar. I. Dönem, 17. yüzyılın sonlarından 19. yüzyılın başlarına kadar devam eder ve Eski ya da Kolonyal Sömürgecilik (Old or Colonial Imperialism) olarak adlandırılır. Merkantilism ve Amerika kıtası başta olmak üzere Yenidünya’nın sömürge kolonisi haline getirilmesi süreci, bu dönemi en iyi şekilde karakterize eder.

Page 17: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

II. Dönem, 1830’lardan 1880’lere kadar devam eder ve Serbest Ticaret Sömürgeciliği (Laisez de’affaire) olarak isimlendirilir. Başta İngiltere olmak üzere sömürgeci devletler; Osmanlı, Çin ve İran gibi geri kalmış ve sanayileşmemiş devletleri, ekonomik bakımdan sömürge haline getirmesi süreci, bu dönemi en iyi şekilde karakterize eder.

III. dönem, 1880’lerden 1940’lı yıllara kadar devam eder ve Yeni Sömürgecilik (New Imperialism) olarak adlandırılır. Ekonomik olarak sömürge haline getirilen ülkelerin bir süre sonra da siyasal olarak kontrol altına alınıp, ilhak edilmesi süreci bu dönemi en iyi şekilde karakterize eder.

Page 18: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

1880’lerden 1907’ye kadar Mısır’da görev yapmış olan Lord Evelyn Baring Cromer örneğine bakarak İngiliz sömürgeciliği hakkında daha iyi analizlere sahip olabiliriz. Cromer’in, Mısır’daki politikası, Eski Sömürgecilik anlayışıyla örtüşen, yani Mısır’ın işgalinin devam ettirilmesine taraftar bir yaklaşım görüntüsü vermektedir. Mısır’ın işgali İngiltere’ye, tekstil fabrikalarının ihtiyacı olan pamuğu ucuz bir şekilde temin ederken; Süveyş kanalının kontrolü ile de, sömürgesi Hindistan’a giden deniz yolunun güvenliğini temin etti.

Page 19: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Fransız SömürgeciliğiFransız Sömürgeciliği

Fransız sömürge imparatorluğu 17.yüzyılda başlar ve 1960'lara kadar sürer. 19.ve 20 yüzyıllarda Fransız sömürge imparatorluğu İngiliz İmparatorluğu'nun ardından gelen ikinci büyük sömürge imparatorluğuydu ve en geniş sınırlarına 1919 ve 1939 arasında ulaşmış, ikinci Fransız sömürge imparatorluğu 13.000.000 km²'yi aşmıştı.

Page 20: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Afrika'nın SömürgeleştirilmesiAfrika'nın Sömürgeleştirilmesi

Afrika'nın Sömürgeleştirilmesi, 15. yüzyılda köle ticareti ile başlamış ve uzun yıllar sürmüştür. Bunu en iyi anlatan terim İngilizce bir deyim olan "Afrika'ya hücum"dur.

“Afrika, batı genel tarihinin kara sayfalarını oluşturmaktadır” ifadesi yaygın bir kanaat haline gelmeye başlamıştır. Sömürgeci güçlerin uzun yıllar Afrika kıtasını işgal etmeleri neticesinde, birçok Afrika ülkesi kendi tarihini unutup yitirerek batı tarihinin kararmış sayfalarına dönüşmeye başlamıştır. Peki Afrika’da bu sömürge hareketleri ne zaman başlamış ve nasıl yayılmıştır?

Page 21: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ORTADOĞUORTADOĞU

Ortadoğu, sahip olduğu jeopolitik ve jeostratejik konumu nedeniyle tarih boyunca Büyük Devletlerin birincil hedefi olmuştur. Böylesine önemli bir coğrafyayı tanımlamak ve anlatmak oldukça zordur. 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında kullanılmaya başlanan Ortadoğu ifadesi batılı bir kavramdır. Bu kavram adlandırıldığı döneme ve siyasî konjonktüre göre değişik şekillerde tanımlanmıştır. Ortadoğu’nun sınırları ise özellikle İngiltere’nin menfaatleri doğrultusunda belirlenmiştir.

Page 22: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Ortadoğu’nun önemi, Rockefeller Kardeşler Fonu olarak bilinen ve Amerika Birleşik Devletleri ekonomi politikasının ilkelerini saptayan örgütçe hazırlanan 1952 tarihli bir raporda vurgulanarak, emperyalizm için vazgeçilemez olduğu ifade edilmiştir. Raporda şöyle denilmiştir: “Asya, Ortadoğu ve Afrika milliyetçiliği, Sovyet Bloğunun tahrikleriyle yıkıcı bir güç haline gelecek olursa, Avrupa’nın petrol ve diğer hammadde ikmal kaynakları tehlikeye girebilir. Şu halde, bölgeyi güvenlik altına almak için bölge ülkeleriyle ilişkiler kurmak ve yaşamsal önemdeki kaynakları böylece güvenceye almak gerekir. Bu nedenle, Ortadoğu, emperyalizmin ilgi odağı olmuştur ve bu bölgeyi kendi etki alanı içinde tutmak gereklidir.”

Page 23: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Böyle bir bakış açısıyla yaklaşıldığında denilebilir ki dünyada meydana gelen savaşların temel dayanağı, sebebi Ortadoğu’dur. Günümüze baktığımız zaman da aynı manzarayı görmek mümkündür. Hata yüzyıllık eski bir fotoğrafa bakmak gibidir diyebiliriz. Etkinlik bölgeler için mücadeleler, ülkeler ve bölgeler arası gerilimler, askeri ve ekonomik sorunlar, gücün belirleyiciliği, ticari rekabet, uluslar arası sermaye hareketleri ve Pazar çatışmaları, boyutları büyümüş sorunlar olarak niteliği değişmeden devam etmektedir. Burada bir farkı ifade etmek gerekir ki o da yüzyıl başındaki İngiltere’nin yerini Amerika Birleşik Devletleri’nin almış olmasıdır.

Page 24: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Sömürgeciliğin, evvela Hıristiyanlaştırma sonra medenîleştirme gayesinin inandırıcılığı kalmamıştır. Ancak Batılı, ölen kavramların yerine yenilerini koymak suretiyle, sömürüsünü devam ettirme noktasında hayli uzmanlığa sahiptir. Modernizmin tahtından düşmesi ile birlikte derhal onun yerine yeni bir kavram aranmış, bir çok adlandırmayı müteakip “KÜRESELLEŞME” de karar kılınmıştır.

Page 25: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

İngiltere nin çıkarlarına dayalı Ortadoğu tanımlarından ‟sıyrıldığımız zaman bölgenin çeşitli özelliklerinin güç mücadelesi için ortam hazırladığı ve iştah kabarttığını görürüz. Ortadoğu en başta Uzak Doğu, Avrupa ve Afrika kıtaları arasında kültürel ve ekonomik bir bağ için kara kütlelerinin bağlantı noktasıdır.Ekonomik ve jeopolitik özellikleri ve öneminin yanında Ortadoğu; dini bakımdan da aynı öneme sahiptir. Zira bölge, Musevilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlığın doğuş yeridir. Din açısından yaşanan bu zenginlik mezhepsel anlamda da Ortadoğu’da hissedilmektedir. İslam dini, Sünni ve Şii temelinde ayrılmakla kalmamış örneğin Şii’lik, İsmaliye, Nusayri vb. olarak çeşitlilik göstermiştir. Hıristiyanlık ve Musevilikte de durum pek farklı değildir

Page 26: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Cemil Meriç, Ortadoğu tabirinin Batılılar tarafından kendi çıkarları doğrultusunda üretildiğini fakat bölge halkı tarafından da benimsenerek kullanıldığını ifade etmiştir. Cemil Meriç’in ifadesinden yola çıkarak değerlendirmemize başlarsak Ortadoğu kavramının yapay olduğunu ve özellikle İngiltere tarafından Hindistan’daki sömürgelerini kontrol altında tutmak ve savunmak amacıyla ortaya çıkarıldığını söyleyebiliriz. Bu kavram ortaya çıkarıldıktan sonra bölge halkınca da benimsenmiş ve günümüze kadar yaygın bir şekilde ve coğrafî bir tanımlama olarak kullanılmıştır.[

Page 27: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi
Page 28: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

ORTADOĞU VE ŞARKİYATÇI ORTADOĞU VE ŞARKİYATÇI SÖYLEM SÖYLEM

Ortadoğu’yu anlamak zordur. Çünkü Ortadoğu’yu anlamaya çalışmanın tarihi katışıksız bir bilimsel meraktan ziyade, bölgenin siyasi ve sosyal topografisini siyasi müdahalelere uyumlu bir formda yeniden kurmanın tarihidir. Bu tarihin bıraktığı tortulardan muaf bir yaklaşım kurmak, kuramsal bir ön hazırlık gerektirir. Bu hazırlık yapılmadan atılan adımlar naif veya apolitik güdülenmelerle şekillenmiş olsa bile, Şarkiyatçılığın belirlediği bir fikri platformda yükselir. Şarkiyatçı söylemler eklemlendikleri Kültürcü ya da Gelişmeci kuramlar vasıtasıyla Ortadoğu hakikatini kurar ve bu kurguyu sosyal bilimsel bir erke dönergeci gibi çalıştırır.

Page 29: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Ortadoğu’da değişmez bir öz ve tarihsel evrim sürecinde geri bir yer atfeden bu sorunlu yaklaşımlara göre Ortadoğu; benzer özelliklere sahip insanların yaşadığı, karşılaştıkları sorunlara benzer tepkiler verdiği, fiziksel ve kültürel bir devamlılığı olan bir coğrafyadır. Kültürel merkezini İslamiyet’in belirlediği, coğrafi olarak çöllerin baskın olduğu, demokrasinin bir türlü yeşeremediği, cihat ve küreselleşme arasına sıkışmış, irrasyonel tutkuların akli çıkarların önüne geçtiği, bolca çay, kahve ve nargile içilen bir yerdir.

Page 30: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Şarkiyatçı bilgi formları Fransız Devrimi ile birlikte üretilmeye başlanmışlar ve özellikle Hegel’in açık ya da gizli etkisiyle uygarlıklar farkı, yükselişi ve çöküşü varsayımı üzerinde inşa edilmişlerdir. Bu yaklaşıma göre uluslararası ilişkilerin makro formu medeniyetler karşılaşmasına dayanır. Batı medeniyeti, kendi özgüllüğünü ancak Batı’ya has özgüllükten “sapan”, hatta yer yer “sapkın”, “başarılı olamamış”, “geri kalmış”, “değişmeyen” bir diğer medeniyet sayesinde kurar. Şarkiyatçılık bu karşılaştırmalı bağlamı üreten bir perspektif imar eder.

Page 31: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Bazı eleştirilere rağmen, uzun dönem doğuya dair üretilen bilginin egemen formu olarak kalmış olan Şarkiyatçı perspektif Edward Said’in çalışmaları sayesinde görünür kılınmış ve Şarkiyatçılığın yarattığı siyasi, fikri ve kültürel tahribat onun açtığı yoldan incelenmeye başlanmıştır. Said’e göre Şarkiyatçılık Doğu ve Batı arasında kategorik bir ontolojik fark olduğunu iddia eden ve bu farkı fikri çalışmaların ana ekseni yapan bir perspektiftir. Bu perspektif, bir düşünce stili olarak Doğu’ya tahakküm kurmayı, yeniden yapılandırmayı ve Doğulular üzerinde otorite inşa etmeyi amaçlar.

Page 32: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Said’in yaklaşımındaki azamet iktidar ilişkileri denilen alanın çalışılmasında kullanılan teknolojilerin de bu iktidar alanına içkin olmasında gizlidir. Fikren Foucault’yu izleyen Said’e göre Şarkiyatçılık bir yaklaşım olarak naif ve isabetsiz bir hatalı önermeler manzumesi, ya da emperyalizmi meşru kılan bir Batı masalı değildir. Tahakküm ilişkilerinin dışında yer alan ve onu betimleyen bir perspektif hiç değildir. Bu ilişkilere içkin, onları kuran, etle tırnak gibi bir arada ve bu ilişkilerin içinde izlenmesi gereken bir iktidar alanıdır. Yani Şarkiyatçılık, hegemonya kurmaya yarayan bir fikir değil, hegemonyanın kendisinin bir yapı taşıdır.

Page 33: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

EDWARD SAİD VE EDWARD SAİD VE ORYANTALİST SÖYLEMORYANTALİST SÖYLEM

Page 34: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Bir kültür teorisyeni ve eleştirmeni olan Edward Said aslen Filistinli’dir, 1935 yılında varlıklı bir Hristiyan ailenin çocuğu olarak Kudüs'te dünyaya geldi. 1948 yılında ailesi göçmen olarak Mısır'a yerleşti ve İngilizce dışında başka bir dilin konuşulmasının yasak olduğu seçkin koloni okullarında eğitim aldı. Aldığı bu Anglosakson eğitim sırasında kendisine “Avrupalı olmayan diğer” olduğu da öğretildi. Kendisi bu durumu şöyle anlatıyor: "Biz'i Onlar'dan ayıran dilsel, kültürel, ırksal ve etnik çizgi idi. Benim Anglikan kilisesine bağlı olarak doğmuş, orada vaftiz edilmiş ve kilisenin bir üyesi olmuş olmam işimi kolaylaştırmıyordu."

Page 35: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

O yıllarda Arap ya da Filistinli olarak değil herkesi daha rahatlatan bir terimle, Orta Doğulu olarak anılmaktadır. Durumunun garipliğini hissetmekle birlikte bilinçli bir tepki oluşturmadığı, geleneklerinden kopuk olarak yaşadığını söylediği 1967 yılına kadar politik bir eylemin içinde yer almaz. 1967 yılındaki Arap-İsrail Savaşı ile çakışan üniversitedeki politik hareketlilik ve Vietnam Savaşı değişikliklerin başlangıcıdır. Filistin milliyetçiliği hareketine katılır. Yahudi karşıtı olduğu gerekçesiyle ABD'de eleştiri alır.

Page 36: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Yirminci yüzyılın önemli entelektüellerinden birisi olan Edward Said 1978 yılında neşrettiği Oryantalizm adlı eseriyle Doğu-Batı ilişkilerine yeni bir yorum getirmiştir. Said’e göre Batı bilgi-iktidar ilişkisinden hareketle, kendini tanımlamak, sömürgeci niyetlerini haklı göstermek ve bu amacını gerçekleştirmek adına hayalî bir Doğu üretmiştir. “Ben ve diğerleri” ayrımından hareketle dünyanın merkezine kendisini koyan Batı, Ortaçağ’dan itibaren Doğu kültürleri, medeniyetleri ve inançları etrafında başlattığı şarkiyat çalışmalarıyla kendi Doğu’sunu oluşturmuş, bu çalışmalar neticesinde ortaya çıkan ve akla gelen bütün olumsuzlukların yüklendiği Doğu imajını günlük hayattan siyasete, sosyal bilimlerden güzel sanatlara kadar hemen hemen hayatın her sahasında kullanıma sokmuştur.

Page 37: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Edward Said’in Oryantalizm adlı eseri hakkında Türkiye’de ilk önemli değerlendirmeyi yapan Cemil Meriç olmuştur. Cemil Meriç’e göre Said bu eseriyle Batı’nın maddî ve manevî tahakkümü altında susan, susmaya mahkûm edilmiş Doğu’nun duygularına tercüman olmuştur: “Said’in kitabı dokunulmaz birer hakikat diye yutturulan hain ve sinsi yalanları bir bir deviriyor. Düşünceye çağıran bir düşünce kitabı, aydınlık, öğretici… Uyuşuk zekâları tokatlayarak uyandırmaya çalışıyor. Susan milyonların müdafaanamesi… Oryantalizm bomba kitap, yıkıyor ve aydınlatıyor… Okuyacak ve çok defa kendi kendinize kızacaksınız. Düşman hepimizin ortak düşmanı: Yalancı Avrupa ve şuursuz Ortadoğu insanı. Oryantalizm, üzerinde çok konuşulan bir kitap, daha doğrusu, konuşulması lazım gelen. Filistinli bir Arap üçüncü dünya’nın ne korkunç bir gaflet içinde bocaladığını sergiliyor; ağlarını dünya üniversitelerine ve basınına geren bütün bir uzmanlar güruhunun karşısına “sizi yalancılar” diye çıkıyor.”

Page 38: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Oryantalizm hakkında fikirlerini çoğunlukla gazete sütunlarında dile getiren Hilmi Yavuz, iki yüz yıllık Batılılaşma maceramız içinde aydınlarımızın kendi kültürlerine yabancı bir gözle baktıklarını, dolayısıyla oryantalist düşüncenin aydınlarımız tarafından kabul edildiğini düşünür. Yavuz’a göre “Batılılaşma, bir medeniyet projesi olarak Avrupalı olmayı değil, Avrupalı gibi olmayı dayatan bir proje(dir)”. Oryantalizmi aydınların zihnini kuşatan “vahim bir ideoloji” olarak değerlendiren Yavuz, modernleşmeyle beraber Türkiye’nin Batılılaşmadığını, aksine oryantalistleştiğini savunur.

Page 39: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Şarkiyatçılığın anlaşılması için, -akademik anlamdaki şarkiyatçılıkla, imgelemde yaratılan Şark anlamındaki şarkiyatçılık arasındaki kesintisizliği gözden ırak tutmaksızın- , bu kavramın Şark üzerinde egemen olmak ve Şark’ı yeniden yapılandırmak için kullanılmakta olan bir Batı üslubu olduğunun bilinmesi gerekmektedir. İşte tam da bu noktada Said, Michel Foucault’nun çalışmalarına, özellikle de onun ‘ söylem ’ ve ‘ bilgi-iktidar ilişkisi’ne yönelik analizlerine yer vermenin, şarkiyatçılığın anlaşılmasına yardımcı olacağına işaretle, “şarkiyatçılık bir söylem olarak incelenmedikçe, Aydınlanma sonrasında Avrupa kültürünün Şark’ı siyasal, sosyolojik, askeri, ideolojik, bilimsel, imgesel olarak çekip çevirebilmesini –hatta üretebilmesini- sağlayan o müthiş sistemli disiplinin anlaşılmasının olanaksız” olacağını söyler .

Page 40: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Foucault’ya göre, kelimeler temsilin değerli tarafsız araçları olarak şeyler in düzeni içer isinde öncelikli bir statüye sahip değildir. Foucault bu noktadan hareketle söz konusu modernist yaklaşımı, içinde barındırdığı yanılsamaları ifşa etmek suretiyle değerden düşürür.

Foucault, iktidarın kendisini, yalnızca iktidara sahip olamayanlar üzerindeki bir zorunluluk yoluyla değil, aynı zamanda bizzat muktedir olunalar üzerinden geçerek onlardan, onların iktidara karşı vermiş oldukları mücadelelerden destek almak suretiyle gerçekleştirdiği kanaatindedir . İktidar hakkındaki bu analizleri Foucault’yu, bilginin de, iktidar ilişkilerinden bağımsız bir şekilde değerlendirilemeyeceği düşüncesine sevk eder. Yani bilgi ve iktidar arasında oldukça sıkı bir ilişki olup, bilgi ve iktidar, birbirini doğrudan içermekte ve buna bağlı olarak iktidarın varolmasını ise, bağlantılı bir bilgi alanının oluşturulması mümkün kılmaktadır. Bir başka deyişle Foucault, objektif bir bilgi alanının varlığını, “iktidar ilişkilerini varsaymayan ve oluşturmayan bir bilginin ve bilgi alanının olmayacağını” söyleyerek reddetmektedir. Bu tespit, bilgi ve iktidar arasındaki ilişkinin, bir anlamda, söylemler yoluyla gerçekleştirildiğine işaret eder.

Page 41: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Said’in gerek liberalizme, gerekse bilimin tarafsızlığı düşüncesine yönelik eleştirisinin merkezinde de bu hususlar yer almaktadır. Said’e göre, güç ve bilgi, kaçınılmaz bir biçimde birleşmekte ve güç ilişkileri de söylemler yoluyla birtakım analitik objeler üretmektedir. Said’in ifadesiyle “şarkiyatçılık, önünde sonunda, bir yapıt ve yazar alıntılama dizgesidir.”

Page 42: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Michel Foucault (1926 - 1984)Michel Foucault (1926 - 1984)

Page 43: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi
Page 44: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Michel Foucault, daha çok toplumdaki daimi doğruları inceleyen bir filozoftu. Nietzsche ve Heidegger’in düşüncelerinden oldukça etkilenen Foucault, çalışmalarında çoğunlukla Karl Marx ve Sigmund Freud’un fikirleriyle mücadele etti. Hapishaneler, polis, sigorta, delilik, eşcinsellik ve sosyal haklar konularında çalıştı. Bütün çalışmalarını modernitenin bireyler üstündeki etkisi ve getirdiği yeni güç ilişkileri üstüne kurdu.

Page 45: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi
Page 46: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

ORYANTALİZM-YAZAR: EDWARD ORYANTALİZM-YAZAR: EDWARD SAİD (KİTAPTAN) SAİD (KİTAPTAN)

Kitap, önsöz, giriş ve üç uzun, on iki kısa bölüm ile bir ekten müteşekkil olup, 540 sayfadır. "Oryantalizm'in kapsamı" başlıklı birinci bölümde, gerek tarih ve tecrübe, gerekse felsefi ve siyasi temalar açısından Oryantalizm konusunun bütün boyutlarının altı çizilmektedir. İkinci bölüm, "Oryantalist yapılar: Eski ve Yeni" geniş kronolojik bir anlatım ve mühim şair, sanatçı ve bilim adamlarının eserlerinde görülen ortak bazı araçlara işaret ile, çağdaş oryantalizmin ortaya çıkışını anlatmaktadır. "Şimdilerde Oryantalizm" başlıklı üçüncü bölüm, ikinci bölümün sonundan yani 1870’den, Doğu’daki büyük sömürgeci genişlemesini konu edinerek II. Dünya savaşında son bulur. Bu bölümde Doğunun İngiliz-Fransız hegomonyasından Amerikan hegomanyasına geçişi tasvir edilmektedir. Yine bu bölümde Amerika’daki oryantalizm konusundaki fikri ve sosyal gelişmelerden ve gerçeklerden söz edilmektedir.

Page 47: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Yazar bu eserinde Batı'lıların Doğu'yu ele alırken bütünü ile kendi görüşlerinden ve varsayımlarından hareket ettiklerini, hayallerini konuşturduklarını ve Batı'nın çıkarlarına uygun bir Doğu manzarası ortaya koyduklarını ispat etme gayretindedir. Çok defa Batı'1ı yazarların görüşlerine baş vurarak ve Batı'lı eserlerden örnekler vererek onlara günahlarını kendi ağzından itiraf ettiriyorlar.

"Onların her şeylerini tahrip ettik, felsefeleri, dinleri mahvoldu, artık hiçbir şeye inanmıyorlar, derin bir boşluğa düştüler. Anarşi ve intihar için olgun bir hale geldiler..." Lovis Massignon

Page 48: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

SÖMÜRGE SONRASI DÖNEM : SÖMÜRGE SONRASI DÖNEM : POST-KOLONYALİZMPOST-KOLONYALİZM

Postkolonyal çalışmalar yapılırken bazı kavramların tutarlı kullanılması; üretilen düşünce, eylem ve ilişkilerin içeriğini ve niteliğini dönüştürmesi bakımından kritik bir işlev görür. Bu nedenle burada sömürgecilik, yeni-sömürgecilik, madun, madun bilinci yeni madun, epistemik ihlal ve taklitçilik kavramlarını açıklayacağız.

Page 49: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

MadunAntonio Gramsci, Ranajat Guha ve Gayatri Chakravotry Spivak rafından birbiriyle ilişkili ancak birbirinden ayrışan içerikler ile kullanılan kavram, homojen olduğu varsayılan ve tek bir grubu imleyen sabit bir kimlik tanımındansa toplumsal değişime neden olan ve sürekli başka olmayı barındıran dinamik bir unsur olarak değerlendirilmelidir. Gramsci 2934-35 yılları arasında bir toplumda sesi olmayan, kendilerini temsil edemeyen, toplumun işleyiş mekanizmaları içinde kendini ifade edemeyen işçiler, köylü kadınlar gibilerinin klasik Marksist anlamdaki proloteryadan ‘başka’ bir durumda olduğunu belirtmek amacıyla bu kişileri ‘madun’ olarak ifade etmiştir.

Gayatri Chakravotry Spivak, Delhi Üniversitesi’ndeki Madun (Subaltem) Çalışmalar Grubunun önde gelen üyelerinden biridir. Postyapısalcı teorileri – özellikle de Derrida’nın yapısöküm kavramını – postkolonyal çalışmalara uygulamasıyla bilinir. Amacı; Hintli kadınların nasıl “madun” olduklarını araştırarak feminizm davası gütmektir. Kadınların hem ataerkinin geleneksel baskısı altında olduğunu hem de kolonyalizmin baskısı altında olduğunu söyler. Spivak, makalelerinin birinde şu soruyu ortaya atar: “Madunun konuşması mümkün müdür?”Delhi grubu bu kavramı iki yönlü bir baskıya maruz kalan Hint köylü sınıfı için kullanır. Söz konusu baskı ile önce kolonyalizmden, sonra da Hint siyasi elitinden gelmiştir.

Benim tanımlamama göre ise Madun; Ötekileştirilmişlerin içindeki ötekileştirilenlerdir.

Page 50: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Madun BilinciMadun bilinci demokratikleşme, cins-kimlik, kalkınma, ilerleme ve gelişme meseleleri etrafında baş göstermektedir. Günümüzde baskın ve tahakküm eden yeni sömürgecinin çıkarı yararına etkinleştirilen sermaye ile madun bilinci devreye sokulmaktadır.

Epistemik İhlalEpistemik ihlal, Spivak’ın Foucault’nun “epistemik şiddet” kavramından yola çıkarak geliştirdiği bir kavramdır. Epistemik ihlalin bilimsel fabrikasyonu, epistemik şiddet ile yapılmaktadır. Epistemik şiddet, hegemonik ilişkilerin yeniden üretilmesini sağlayan ve bu dengeyi güvence altına alan bir ‘sessizleştirme programı’ olarak nitelendirilebilir. Epistemik şiddet, örneğin, cins-kimlik gibi “düzenleyici politik kavramlar” dizisinin ideolojik inşasının ataerklilik gibi bir unsurun hakimiyetini koruması ve sürdürmesidir.

TaklitçilikSömürgeci ile sömürge arasındaki müphem ilişkiyi açığa çıkaran taklitçilik, emperyalizm ve yeni sömürgeciliğin yayılmasını sağlayan bir politikadır. Kavramı geliştiren Homi Jehangir Bhabha’ya göre “Sömürgeci taklitçilik, farkın öznesi ya da konusu olan ıslah olmuş, ayırt edilebilir Öteki için duyulan arzudur”. Sömürge tebaasının “aslına (sömürgeciye) tıpatıp olmasa da büyük ölçüde benzeyen” suretler haline getirildiği taklitçilik, bir dilin kültürün, davranışların, ve düşüncelerin abartılı bir şekilde kopyalanarak tekrar edilmesidir.

Page 51: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

SÖMÜRGECİLİK-ÖTESI :YINE SÖMÜRGECİLİK-ÖTESI :YINE SÖMÜRGECILIK DEĞIL MI?SÖMÜRGECILIK DEĞIL MI?

Sömürgecilik-ötesinin önde gelen varsayımları:-Avrupa merkezlilik vardır: Avrupa kültürü, yaşamı,

deneyimi ve ideallerinin üstün ve standart olduğuna inanılır. Sömürgecilik-ötesi emperyalizm, çoğu kez Avrupa-merkezliliğe karşıtlığı anlatmada kullanılır.

-Sömürgeciler, sömürgelerini fiziksel olarak terk ederler, fakat yerel kültürün pratiklerini, değerlerini ve inançlarının yerini alan (veya onları dönüştüren, melezleştiren) kültürel sömürgeleştirme devam eder.

-“Sömürgeci yabancılaşma” oluşur: Yerel insan toprağına yabancılaşır; bu sarsıcı deneyimde bireyin kimliği yıpranır, aşınır.

Page 52: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

ELEŞTİREL AÇIKLAMAELEŞTİREL AÇIKLAMA

Sömürgecilik-ötesi, sosyal bilimciler için “üçüncü dünya” anlayışını ortadan kaldıran veya onun yerine geçen bir yaklaşımdır. Bu görüşünün kaynağı, San Juan’a göre (1995), Asya, özellikle Hindistan ve Filipinler gibi ülkelerde komprador sınıfların ve uluslararası şirketlerin "dikkatlerini çekmek" ve "ilgi elde etmek" çabasındaki entelektüellerdir. Sömürgecilik-ötesi kültürel incelemeler adıyla gelen bu yaklaşım emperyalist düşünü tarzının yansıtıldığı kolonicilik-ötesi anlayışını getirir.

Emperyalizm doğrudan sömürgeciliğin çöküşüyle birlikte yeni-sömürgeciliğin koşullarını yaratma ve uygulama işine girdi. Bu girişim, birçok eski-sömürge ve Türkiye gibi eski-sömürge olmayan ülkeler için 1990’lara gelindiğinde büyük ölçüde başarıya ulaştı.

Page 53: Kolonyalizm-Postkolonyalizm Bağlamında Doğu-Batı İlişkisi

Bu süreçte:(a) kapitalist ekonomik ve siyasal yapı bu ülkelere transfer edildi ve

benimsetildi (kapitalist ulus-devlet veya benzer bir yapının kurulması; ardından da bu yapının emperyalist/küresel pazara entegrasyonu);

(b) Bu yapıya uygun biliş, vicdan, duygu ve davranışlar yaratıldı; siyasal, kültürel ve ekonomik elitlere kapitalist ulus-devlet anlayışı benimsetildi (1970’lerin sonuna kadar süren bir süreç); ardından, bu ulus-devletin küresel yapının bir parçası olduğu, bağımlılık değil karşılıklı bağımlılık olduğu, özelleştirme ve devletin işlerini özel şirketlere yaptırmasıyla demokratikleşmenin gerçekleştirilmesi gerektiği işlendi ve benimsetildi (ki bunda da zorluk çekilmedi, çünkü elitler ve yönetici kadroda olanlar kısa zamanda o zamana kadar görmedikleri şekilde “vurgun vurma” ve “zengin olma” olanaklarını elde ettiler).

(c) Bu sırada ulus-devletler içindeki büyük sermaye evcilleştirildi ve uluslararası büyük sermayeyle işbirliğine girmesi sağlandı; çoğu marjinalleştirildi ve küçük taşeron veya ortak haline dönüştürüldü; büyüyen bir kaçıyla ortaklaşa ülkeler yönetilmeye başlandı.